Namaz Vakitleri

6 Cemâziye'l-Evvel 1446
08 Kasım 2024
İmsak
06:08
Güneş
07:35
Öğle
12:53
İkindi
15:35
Akşam
18:00
Yatsı
19:22
Detaylı Arama

Takva Cihat, İyilik ve Kelime-i Tevhit

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Ramazan 1421 / 18.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Muhakkak ki Rabbiniz Birdir, Arabın Aceme Üstünlüğü Yok, Gizlice Verilen Sadaka Allah'ın Gazabı Söndürür | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Takva Cihat, İyilik ve Kelime-i Tevhit

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

22 Ramazan 1421 / 18.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Muhakkak ki Rabbiniz Birdir, Arabın Aceme Üstünlüğü Yok, Gizlice Verilen Sadaka Allah'ın Gazabı Söndürür | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.Kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve üsvetine'l-hasenetiVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ ecmaîn.

Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ ecmaîn.

Emma ba'd:

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Emma ba'd:

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

İnne rabbeküm vâhidün ve inne âbâeküm vâhidün ve dîneküm vâhidünİnne rabbeküm vâhidün ve inne âbâeküm vâhidün ve dîneküm vâhidün ve nebiyyüküm vâhidün; lâ fadle li arabiyyin alâ acemiyyin ve lâ acemiyyin alâ arabiyyinve nebiyyüküm vâhidün; lâ fadle li arabiyyin alâ acemiyyin ve lâ acemiyyin alâ arabiyyin ve lâ ahmera alâ esved ve lâ esvede alâ ahmer, illâ bit-takvâ.

ve lâ ahmera alâ esved ve lâ esvede alâ ahmer, illâ bit-takvâ.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

İnne Rabbeküm vâhidün.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

İnne Rabbeküm vâhidün.

Bu hadîs-i şerîfi Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden İbnü'n-Neccar rivayet etmiş.

Bu hadîs-i şerîfi Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden İbnü'n-Neccar rivayet etmiş.

İnne rabbeküm vâhidün. "Muhakkak ki Rabbiniz birdir."

İnne rabbeküm vâhidün. "Muhakkak ki Rabbiniz birdir."

Allahu Teâlâ hazretleri, Rabbü'l-âlemîn, yeri göğü yaratan,Allahu Teâlâ hazretleri, Rabbü'l-âlemîn, yeri göğü yaratan, ins ü cinni yaratan Allah birdir, Rabbiniz birdir.

ins ü cinni yaratan Allah birdir, Rabbiniz birdir.

Ve inne âbâeküm vâhidün."Babanız da birdir."

Âdem aleyhisselam.
Ve inne âbâeküm vâhidün."Babanız da birdir."

Âdem aleyhisselam.
Hepimiz Âdem aleyhisselam'ın evlatlarıyız.Hepimiz Âdem aleyhisselam'ın evlatlarıyız. Onun için "evlat" mânasında, âdem sözünün başına "benî" kelimesi geliyor.Onun için "evlat" mânasında, âdem sözünün başına "benî" kelimesi geliyor. Benî âdem, "Âdem'in evlatları" demek.Benî âdem, "Âdem'in evlatları" demek. Benî İsrail, "İsrail'in evlatları, Yakup aleyhisselam'ın evlatları."

Babanız da bir.

Benî İsrail, "İsrail'in evlatları, Yakup aleyhisselam'ın evlatları."

Babanız da bir.

Ve dîneküm vâhidün. "Dininiz de bir, -İslâm.-"

İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm.
Ve dîneküm vâhidün. "Dininiz de bir, -İslâm.-"

İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm.
"Allah'ın indinde geçerli din İslâm'dır, başka din yoktur."

"Allah'ın indinde geçerli din İslâm'dır, başka din yoktur."

Yeryüzünde kitapları dolduracak kadar inançlar, beşerî dinler,Yeryüzünde kitapları dolduracak kadar inançlar, beşerî dinler, bâtıl dinler inançlar var ama bir tanesi doğru.

İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm.
bâtıl dinler inançlar var ama bir tanesi doğru.

İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm.
"Allah'ın kabul ettiği, geçerli, doğru, gerçek olan din bir tek, İslâm."

"Allah'ın kabul ettiği, geçerli, doğru, gerçek olan din bir tek, İslâm."

Hem İslâm sadece Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizHem İslâm sadece Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tarafından öğretilmiş bir din de değil. tarafından öğretilmiş bir din de değil. Kökü Âdem aleyhisselam atamıza kadar giden ana inanç.Kökü Âdem aleyhisselam atamıza kadar giden ana inanç. İslâm; ana düzeltmelerle başka dinleri de düzelten, ana inanç.

İslâm; ana düzeltmelerle başka dinleri de düzelten, ana inanç.

Hz. Âdem atamızdan beri bütün peygamberler tarafından hep söylenmişti ama sonradan insanlar bozdular.Hz. Âdem atamızdan beri bütün peygamberler tarafından hep söylenmişti ama sonradan insanlar bozdular. İnançlarını, kafalarını, yollarını, ahlâklarını değiştirdiler. İnançlarını, kafalarını, yollarını, ahlâklarını değiştirdiler. Birbirlerini sömürmek maksadıyla veyahut şeytanın kandırmasıyla sapıttılar, şaşırdılar,Birbirlerini sömürmek maksadıyla veyahut şeytanın kandırmasıyla sapıttılar, şaşırdılar, putlara taptılar, heykellere taptılar; "Şu kutsaldır bu tanrıdır." filan diye atalarına taptılar,putlara taptılar, heykellere taptılar; "Şu kutsaldır bu tanrıdır." filan diye atalarına taptılar, dağlara denizlere taptılar, gökteki aya güneşe yıldızlara taptılar.

dağlara denizlere taptılar, gökteki aya güneşe yıldızlara taptılar.

Merih harp tanrısıymış mesela, atmaca uydurmaca şey.Merih harp tanrısıymış mesela, atmaca uydurmaca şey. Her yalan yanlış şeye taptılar, canlı hayvanların bazılarına taptılar.

Her yalan yanlış şeye taptılar, canlı hayvanların bazılarına taptılar.

Mesela Eskimoların yanında "beyaz ayı" kutsal. Hintlilerin nazarında "öküz" kutsal.Mesela Eskimoların yanında "beyaz ayı" kutsal. Hintlilerin nazarında "öküz" kutsal. Hindistan'da bir inanç var; "kobra yılanı" kutsal.Hindistan'da bir inanç var; "kobra yılanı" kutsal. Eski Mısırlılarda timsaha tapanlar var, timsah tanrıları var. Böyle çeşitli inançlar uydurmuşlar.

Eski Mısırlılarda timsaha tapanlar var, timsah tanrıları var. Böyle çeşitli inançlar uydurmuşlar.

Tabi bu inançlar nereden doğdu?Tabi bu inançlar nereden doğdu? Şeytan nereden insanın kafasını böyle olmadık uyduruk şeylerle çeldi? Nasıl kandırdı? İnceleme konusudur.

Şeytan nereden insanın kafasını böyle olmadık uyduruk şeylerle çeldi? Nasıl kandırdı? İnceleme konusudur.

"Dinler tarihi" diye bir dal vardır, bilim dalı. İncelenir ama din birdir. O da İslâm'dır.

"Dinler tarihi" diye bir dal vardır, bilim dalı. İncelenir ama din birdir. O da İslâm'dır.

Bütün peygamberler hep Allah'ın bir olduğunu söylemiştir.Bütün peygamberler hep Allah'ın bir olduğunu söylemiştir. Hatta sonradan Allah'ı "bir değil" diye inanan, söyleyen inançların peygamberi bileHatta sonradan Allah'ı "bir değil" diye inanan, söyleyen inançların peygamberi bile "Aslında hayır, Allah birdir." demiştir. Ama onlar peygamberlerinin sözlerini bozmuşlardır.

"Aslında hayır, Allah birdir." demiştir. Ama onlar peygamberlerinin sözlerini bozmuşlardır.

Mesela Musa aleyhisselâm'ın kavmi mucizeleri gördükleri halde Filistin'e doğru giderkenMesela Musa aleyhisselâm'ın kavmi mucizeleri gördükleri halde Filistin'e doğru giderken puta tapan bir kavim görmüş. Musa aleyhisselâm'a demişler ki;puta tapan bir kavim görmüş. Musa aleyhisselâm'a demişler ki; "Bize de bir tanrı yapsana, ona tapınsak, bize bir put yapsana!" demişler.

"Bize de bir tanrı yapsana, ona tapınsak, bize bir put yapsana!" demişler.

Demek ki karşılarında bir heykel görüp tapınmayı Mısır'dan gördükleri için,Demek ki karşılarında bir heykel görüp tapınmayı Mısır'dan gördükleri için, bir de geçtikleri yerlerde de görünce böyle şeyleri istiyorlar.

Yanlış!

bir de geçtikleri yerlerde de görünce böyle şeyleri istiyorlar.

Yanlış!

Ve dîneküm vâhidün. "Dininiz de birdir."

O zaman Rabbimiz bir, babamız bir, dinimiz bir.

Ve dîneküm vâhidün. "Dininiz de birdir."

O zaman Rabbimiz bir, babamız bir, dinimiz bir.

Ve nebiyyüküm vâhidün. Peygamberimiz de bir. "Peygamberiniz de bir." diyor Peygamber Efendimiz.

Ve nebiyyüküm vâhidün. Peygamberimiz de bir. "Peygamberiniz de bir." diyor Peygamber Efendimiz.

Bizim peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemBizim peygamberimiz Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem peygamber seçildikten sonra bütün peygamberlerin vazifeleri tamamlanmış oluyor, devreleri bitmiş oluyor.peygamber seçildikten sonra bütün peygamberlerin vazifeleri tamamlanmış oluyor, devreleri bitmiş oluyor. Peygamber Efendimiz'in devresi başlıyor.

Peygamber Efendimiz'in devresi başlıyor.

Şu devirde; Peygamber Efendimiz'in peygamber olduğu zamandan bizim geldiğimiz zamana kadarŞu devirde; Peygamber Efendimiz'in peygamber olduğu zamandan bizim geldiğimiz zamana kadar ve bundan sonra da dünyanın bozulacağı, kıyametin kopacağı zamana kadar dave bundan sonra da dünyanın bozulacağı, kıyametin kopacağı zamana kadar da bir peygamber var: Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. bir peygamber var: Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Herkes o peygambere iman etmek zorunda.Herkes o peygambere iman etmek zorunda. Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû inancına gelmekEşhedü enlâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühû inancına gelmek ve bunu söylemek zorunda.

ve bunu söylemek zorunda.

"Ben Allah'a inanıyorum da sizin peygamberinizi kabul etmiyorum." diyen bir kimsenin"Ben Allah'a inanıyorum da sizin peygamberinizi kabul etmiyorum." diyen bir kimsenin inancı kabul olmaz! Makbul değildir! Allah tarafından kabul edilmez.inancı kabul olmaz! Makbul değildir! Allah tarafından kabul edilmez. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in de peygamber olduğunu kabul etmesi gerekiyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in de peygamber olduğunu kabul etmesi gerekiyor.

Her şey böyle bir olduğuna göre o zaman bu ayrılık gayrılık nereden çıkıyor?

Her şey böyle bir olduğuna göre o zaman bu ayrılık gayrılık nereden çıkıyor?

Rabbimiz bir, babamız bir, aynı soydan gelmişiz. Dinimiz bir, peygamberimiz bir.

O zaman ne olması lazım?

Rabbimiz bir, babamız bir, aynı soydan gelmişiz. Dinimiz bir, peygamberimiz bir.

O zaman ne olması lazım?

İnsanların kardeş olması lazım. Bir arada sulh u sükûn içinde yaşaması lazım.İnsanların kardeş olması lazım. Bir arada sulh u sükûn içinde yaşaması lazım. Böyle kan dökme, böyle hunharlık, böyle canavarlık olmaması lazım.

Böyle kan dökme, böyle hunharlık, böyle canavarlık olmaması lazım.

Yirminci yüzyılda görüyoruz..Yirminci yüzyılda görüyoruz.. İşte Sırplar, işte Filistin, işte Keşmir, işte Kosova… İnsanların kardeş olması lazım,İşte Sırplar, işte Filistin, işte Keşmir, işte Kosova… İnsanların kardeş olması lazım, birbirlerinin canını yakıp kanını dökmemesi, malını yağmalamaması, eziyet işkence yapmaması lazım.

birbirlerinin canını yakıp kanını dökmemesi, malını yağmalamaması, eziyet işkence yapmaması lazım.

Ve kimsenin kimseye üstünlüğü yok.Ve kimsenin kimseye üstünlüğü yok. Birisi saraylarda yaşayacak, ötekisi kulübede kan kusacak; böyle şey yok! Birisi saraylarda yaşayacak, ötekisi kulübede kan kusacak; böyle şey yok! Böyle bir şeye kimsenin hakkı yok! Beyaz ırk üstün de siyah ırk değil. Böyle bir şey de yok!

Böyle bir şeye kimsenin hakkı yok! Beyaz ırk üstün de siyah ırk değil. Böyle bir şey de yok!

Lâ fadle li arabiyyin alâ acemiyyin. "Arap'ın Arap olmayan gayrı milletlere bir üstünlüğü yok."Lâ fadle li arabiyyin alâ acemiyyin. "Arap'ın Arap olmayan gayrı milletlere bir üstünlüğü yok." Ve lâ acemiyyin alâ arabiyyin. "Başka milletlerden olanların da Arap olanlara bir üstünlüğü yok."

Ve lâ acemiyyin alâ arabiyyin. "Başka milletlerden olanların da Arap olanlara bir üstünlüğü yok."

"Ben İngilizim, en asil benim! Ben Almanım, en asil benim! Ben Fransızım, en asil benim!"

"Ben İngilizim, en asil benim! Ben Almanım, en asil benim! Ben Fransızım, en asil benim!"

Hayır, hiç öyle bir şey yok! Hiçbir farkınız yok!Hayır, hiç öyle bir şey yok! Hiçbir farkınız yok! Çünkü hepiniz Hz. Âdem'in neslinden gelme insan cinsisiniz, hepiniz eşitsiniz,Çünkü hepiniz Hz. Âdem'in neslinden gelme insan cinsisiniz, hepiniz eşitsiniz, birisi ötekisinin üzerine üstünlük taslayamaz. Bir fark yok!

Bu farklılık niye, fark nerede olabilir?

birisi ötekisinin üzerine üstünlük taslayamaz. Bir fark yok!

Bu farklılık niye, fark nerede olabilir?

Ve lâ ahmere alâ esved. "Kırmızının siyaha üstünlüğü yok."Ve lâ ahmere alâ esved. "Kırmızının siyaha üstünlüğü yok." Ve lâ esvede alâ ahmer. "Siyahın kırmızıya üstünlüğü yok."

Ve lâ esvede alâ ahmer. "Siyahın kırmızıya üstünlüğü yok."

İnsanların bir kısmının derisi siyah. Afrika'dakiler, sıcak ülkedekiler siyah renkli oluyor.İnsanların bir kısmının derisi siyah. Afrika'dakiler, sıcak ülkedekiler siyah renkli oluyor. Bazıları da kırmızı renkli oluyor.Bazıları da kırmızı renkli oluyor. Mesela bayağı bir çarpıcı kırmızılığından dolayı kızıl derililere o isim verilmiş. Mesela bayağı bir çarpıcı kırmızılığından dolayı kızıl derililere o isim verilmiş. Güney Amerika'da da bazen böyle şeyler var.

Güney Amerika'da da bazen böyle şeyler var.

"Kırmızı renkli insanın siyah renkli insan üstüne,"Kırmızı renkli insanın siyah renkli insan üstüne, siyah renkli insanın kırmızı renkli insan üstüne bir üstünlüğü yok!"

siyah renkli insanın kırmızı renkli insan üstüne bir üstünlüğü yok!"

İllâ bi't-takvâ. "Ancak takvâda fark var."

İllâ bi't-takvâ. "Ancak takvâda fark var."

Allah korkusunda, Allah'a itaatte, Allah'a kullukta hangisi daha edepli ise üstün olan o.Allah korkusunda, Allah'a itaatte, Allah'a kullukta hangisi daha edepli ise üstün olan o. Başkasının başkasına üstünlüğü yok.

Başkasının başkasına üstünlüğü yok.

İşte cumhuriyet, işte demokrasi, işte hürriyet, işte insan hakları…İşte cumhuriyet, işte demokrasi, işte hürriyet, işte insan hakları… Bu sözleri başka milletler söylüyorlar. Bu sözleri başka milletler söylüyorlar. Söylüyorlar ama aksini yapıyorlar, başkalarını kandırmak için söylüyorlar.

Söylüyorlar ama aksini yapıyorlar, başkalarını kandırmak için söylüyorlar.

Ama İslâm ilk çıktığı zamandan beri bu kurallara uymuş ve bu kurallara uyan bir toplum meydana getirmiş:

Ama İslâm ilk çıktığı zamandan beri bu kurallara uymuş ve bu kurallara uyan bir toplum meydana getirmiş:

Peygamber Efendimiz'in en sevgili ashâbı arasında kara bir kadının kara bir oğlu olan mübarekPeygamber Efendimiz'in en sevgili ashâbı arasında kara bir kadının kara bir oğlu olan mübarek "Bilal-i Habeşî" Efendimiz vardı. Ama Efendimiz onu çok seviyordu. "Bilal-i Habeşî" Efendimiz vardı. Ama Efendimiz onu çok seviyordu. İran kökenli olup köle olarak Arabistan'a getirilmiş olan "Selmân-ı Farisî" vardı. İran kökenli olup köle olarak Arabistan'a getirilmiş olan "Selmân-ı Farisî" vardı. İran kökenliydi, Arap değildi.

Başka yerlerden gelmiş muhtelif insanlar vardı.
İran kökenliydi, Arap değildi.

Başka yerlerden gelmiş muhtelif insanlar vardı.
Hiçbirinin ötekisine; "Ben şu soydanım." diye üstünlük taslamaya hakkı yoktu.Hiçbirinin ötekisine; "Ben şu soydanım." diye üstünlük taslamaya hakkı yoktu. Hatta cahiliye devrinde Kureyş, hac yaparken Arafat'a çıkmazmış.Hatta cahiliye devrinde Kureyş, hac yaparken Arafat'a çıkmazmış. Müzdelife'de keyif çatarlarmış. "Biz soylu insanlarız, biz oraya çıkmayız." derlermiş.

Müzdelife'de keyif çatarlarmış. "Biz soylu insanlarız, biz oraya çıkmayız." derlermiş.

Âyetler iniyor, o âdeti de kaldırıyor:

Âyetler iniyor, o âdeti de kaldırıyor:

"Siz de öteki insanlar gibi gidin, orada ibadetinizi yapın!" diyor.

"Siz de öteki insanlar gibi gidin, orada ibadetinizi yapın!" diyor.

"Biz humusuz." diyorlarmış. "Biz kahramanlarız, soylularız."

"Biz humusuz." diyorlarmış. "Biz kahramanlarız, soylularız."

Bilal-i Habeşî, kölelikten âzat olma bir sahabe.Bilal-i Habeşî, kölelikten âzat olma bir sahabe. Hz. Ömer halife iken Hz. Ömer'in makamına gelmişler; o da "buyur" demiş, içeri almış.Hz. Ömer halife iken Hz. Ömer'in makamına gelmişler; o da "buyur" demiş, içeri almış. Devlet başkanının yanına, riyâset-i cumhur makamına girmişler.Devlet başkanının yanına, riyâset-i cumhur makamına girmişler. Dışarıda Kureyş'in en soylu bilinen insanları var. Ama onlar sonradan müslüman olmuşlar.Dışarıda Kureyş'in en soylu bilinen insanları var. Ama onlar sonradan müslüman olmuşlar. Mekke fetholunduktan sonra müslüman olmuşlar.

Mekke fetholunduktan sonra müslüman olmuşlar.

Hz. Ömer içeride onlarla sohbet ediyormuş, ötekileri kapıda bekletiyormuş.Hz. Ömer içeride onlarla sohbet ediyormuş, ötekileri kapıda bekletiyormuş. Biraz sinirlerine dokunmuş, damarlarına dokunmuş.Biraz sinirlerine dokunmuş, damarlarına dokunmuş. Asillik damarları tutmuş; "Böyle şey olmaz!" demişler.Asillik damarları tutmuş; "Böyle şey olmaz!" demişler. "Biz kapıda bekletiliyoruz, bizim bir zamanlar kölelerimiz olan kimseler içeride halife ile oturuyorlar." "Biz kapıda bekletiliyoruz, bizim bir zamanlar kölelerimiz olan kimseler içeride halife ile oturuyorlar." Böyle biraz isyan edecek gibi sözler söylemişler.

İçlerinden bir tanesi demiş ki;

Böyle biraz isyan edecek gibi sözler söylemişler.

İçlerinden bir tanesi demiş ki;

"Arkadaşlar, böyle demeyin, haksızlık etmeyin."Arkadaşlar, böyle demeyin, haksızlık etmeyin. Biz Hz. Muhammed aleyhissalatu vesselam'a düşmanlık ederken,Biz Hz. Muhammed aleyhissalatu vesselam'a düşmanlık ederken, onlar Resûlullah'ın yanında yer aldılar, canlarını dişlerine taktılar, hayatlarını tehlikeye attılar.onlar Resûlullah'ın yanında yer aldılar, canlarını dişlerine taktılar, hayatlarını tehlikeye attılar. Resûlullah Efendimiz'e yardımcı oldular.Resûlullah Efendimiz'e yardımcı oldular. Biz düşmanlık ettik, ordular teşkil ettik, öldürmek üzere onlara saldırdık, çok haksızlıklar yaptık. Biz düşmanlık ettik, ordular teşkil ettik, öldürmek üzere onlara saldırdık, çok haksızlıklar yaptık. Onlar hayırda, İslâm'da bizi geçtiler. Kendimizi onlardan üstün sanmaya bizim hakkımız yok!"

Onlar hayırda, İslâm'da bizi geçtiler. Kendimizi onlardan üstün sanmaya bizim hakkımız yok!"

Ve o zât-ı muhterem demiş ki;

"Eski kusurlarımızı nasıl ödeyebiliriz, ne yapabiliriz,
Ve o zât-ı muhterem demiş ki;

"Eski kusurlarımızı nasıl ödeyebiliriz, ne yapabiliriz,
bu fikirleri nasıl temizleyebiliriz? Bizi ancak cihad temizler.bu fikirleri nasıl temizleyebiliriz? Bizi ancak cihad temizler. Cihad edersek, Allah yolunda şehit olursak, o zaman herhalde Allah bizi affeder.Cihad edersek, Allah yolunda şehit olursak, o zaman herhalde Allah bizi affeder. Çünkü şehitlerin günahları affolunuyor." diye cihad cephelerine gitmiş deÇünkü şehitlerin günahları affolunuyor." diye cihad cephelerine gitmiş de oralarda çarpışarak şehit olmuş mübarek! Allah şefaatlerine erdirsin.

oralarda çarpışarak şehit olmuş mübarek! Allah şefaatlerine erdirsin.

Ancak Allah'a güzel kullukta, takvâda, dindarlıkta Allah indinde bir üstünlük vardır.Ancak Allah'a güzel kullukta, takvâda, dindarlıkta Allah indinde bir üstünlük vardır. Olabilir ki âhirette bir köle efendisinden üste çıkar.Olabilir ki âhirette bir köle efendisinden üste çıkar. Hatta cennete girer, efendisi cennete bile giremez. Hatta cennete girer, efendisi cennete bile giremez. Hatta bir efendi bakacakmış ki kölesi cennette daha yukarıdaki makamlarda.

Diyecekmiş ki;

Hatta bir efendi bakacakmış ki kölesi cennette daha yukarıdaki makamlarda.

Diyecekmiş ki;

"Yâ Rabbi, bu benim kölemdi, ben buna su getirtiyordum, hurma taşıttırıyordum,"Yâ Rabbi, bu benim kölemdi, ben buna su getirtiyordum, hurma taşıttırıyordum, toprak kazdırtıyordum, karşımda el pençe divan durduruyordum, emrediyordum.toprak kazdırtıyordum, karşımda el pençe divan durduruyordum, emrediyordum. Kızdığım zaman kırbaçlıyordum, dövüyordum. Benden aşağıdaydı, şimdi daha yukarıya çıkmış."

Kızdığım zaman kırbaçlıyordum, dövüyordum. Benden aşağıdaydı, şimdi daha yukarıya çıkmış."

Allah diyecekmiş ki;

"Evet, öyle, daha yukarıda.
Allah diyecekmiş ki;

"Evet, öyle, daha yukarıda.
Onu işlediği ibadetlere göre mükâfâtlandırdım, amellerine göre o makama çıkardım. Onu işlediği ibadetlere göre mükâfâtlandırdım, amellerine göre o makama çıkardım. Seni de işlediklerine göre, ibadetlerine göre çıkardım. İşte buraya kadar çıkabildin!"

Seni de işlediklerine göre, ibadetlerine göre çıkardım. İşte buraya kadar çıkabildin!"

Çalışan kazanır. Takvâsı olan, ibadeti olan, ahlâkı güzel olan, kalbi temiz olan,Çalışan kazanır. Takvâsı olan, ibadeti olan, ahlâkı güzel olan, kalbi temiz olan, ihlâsı tam olan, Müslümanlığı sağlam olan kazanır. ihlâsı tam olan, Müslümanlığı sağlam olan kazanır. Fakir de olsa, köle de olsa, kara da olsa, kuru da olsa, sakat da olsa kazanır. Fakir de olsa, köle de olsa, kara da olsa, kuru da olsa, sakat da olsa kazanır. Dünyevî ölçeklerde her yönden alımlı çalımlı bir insan da ibadet yönünden zayıfsa,Dünyevî ölçeklerde her yönden alımlı çalımlı bir insan da ibadet yönünden zayıfsa, kalbi iyi değilse, Allah indinde bir derece kazanamaz.

Bunun sonucu nedir?

kalbi iyi değilse, Allah indinde bir derece kazanamaz.

Bunun sonucu nedir?

Bunun sonucu, Allah'a güzel kulluk etmeye niyet etmemizdir:

Bunun sonucu, Allah'a güzel kulluk etmeye niyet etmemizdir:

"Yâ Rabbi, şu mübarek Ramazan hürmetine bize yardım eyle. Bize hakkı göster."Yâ Rabbi, şu mübarek Ramazan hürmetine bize yardım eyle. Bize hakkı göster. Bize sana güzellik kulluk etmeyi nasip eyle. Bizi de razı olduğun kulların arasına kabul eyle.Bize sana güzellik kulluk etmeyi nasip eyle. Bizi de razı olduğun kulların arasına kabul eyle. Sevdiğin, razı olduğun şekilde ömür geçirmemizi nasip eyle!" dememiz lazım.

Sevdiğin, razı olduğun şekilde ömür geçirmemizi nasip eyle!" dememiz lazım.

Ve bunu sağlamak için bütün aklımızı, fikrimizi, bilgimizi, zekamızı kullanarakVe bunu sağlamak için bütün aklımızı, fikrimizi, bilgimizi, zekamızı kullanarak bunu kazanmaya çalışmamız lazım. Nasıl dünyada para kazanmak için, iş sahibi olmak için,bunu kazanmaya çalışmamız lazım. Nasıl dünyada para kazanmak için, iş sahibi olmak için, işsiz kalmamak için, çoluk çocuğumuzu geçindirmek için, iyi araba almak için,işsiz kalmamak için, çoluk çocuğumuzu geçindirmek için, iyi araba almak için, iyi ev almak için var gücümüzle çalışıyoruz; işte öyle...

iyi ev almak için var gücümüzle çalışıyoruz; işte öyle...

"Her gün sabahtan akşama kadar neredesin be kardeşim?"

"Her gün sabahtan akşama kadar neredesin be kardeşim?"

"Hocam, ne var, işe gidiyoruz, çoluk çocuk sahibiyiz. Olur mu, ne istiyorsun?"Hocam, ne var, işe gidiyoruz, çoluk çocuk sahibiyiz. Olur mu, ne istiyorsun? Sabahtan akşama kadar senin karşında mı duracağız? Elbette işe gideceğiz."

Sabahtan akşama kadar senin karşında mı duracağız? Elbette işe gideceğiz."

İnsan sabahtan akşama haftanın beş günü, altı günü dünya için çalışıyor.

İnsan sabahtan akşama haftanın beş günü, altı günü dünya için çalışıyor.

Peki ebedî saadet için, cennet için, cennetteki köşkler için çalışmak gerekmez mi?

Peki ebedî saadet için, cennet için, cennetteki köşkler için çalışmak gerekmez mi?

Allah rızasını kazanmak için mutlaka çok çok çalışmak gerekir.Allah rızasını kazanmak için mutlaka çok çok çalışmak gerekir. Hatta dünyaya aldırmayıp âhireti kazanmak için çalışmak gerekir.Hatta dünyaya aldırmayıp âhireti kazanmak için çalışmak gerekir. Çünkü bazı iyi, mübarek, akıllı insanlar öyle yapmışlar, cenneti kazanmışlar.Çünkü bazı iyi, mübarek, akıllı insanlar öyle yapmışlar, cenneti kazanmışlar. İslâm tarihinden misaller çok. Yapmayanlar kendileri bilir.

İslâm tarihinden misaller çok. Yapmayanlar kendileri bilir.

İkinci hadîs-i şerîf bu,İkinci hadîs-i şerîf bu, kölesini yukarıda gören insan ile ilgili hadîs-i şerîfti. kölesini yukarıda gören insan ile ilgili hadîs-i şerîfti. İkinci hadîs-i şerîf Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

İkinci hadîs-i şerîf Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

İnne recülen dehale'l-cennete fereâ abdehû
Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

İnne recülen dehale'l-cennete fereâ abdehû
fevka derecetihî, fe-kâle: Yâ Rabbi, hâzâ abdî fevka derecetî. Fe-kâle lehû: fevka derecetihî, fe-kâle: Yâ Rabbi, hâzâ abdî fevka derecetî. Fe-kâle lehû: Neam, cezeytühû bi-amelihî ve cezeytüke bi-amelik. Neam, cezeytühû bi-amelihî ve cezeytüke bi-amelik. "Adamın birisi cennete girecek ve orada kulunu kendisinden daha yüksekte görecek."Adamın birisi cennete girecek ve orada kulunu kendisinden daha yüksekte görecek. Ve o zaman diyecek ki, 'Yâ Rabbi, bu benim kölemdi, hizmetçimdi.Ve o zaman diyecek ki, 'Yâ Rabbi, bu benim kölemdi, hizmetçimdi. Şimdi benden yüksek dereceye çıkmış.' Allahu Teâlâ hazretleri ona buyuracak ki;Şimdi benden yüksek dereceye çıkmış.' Allahu Teâlâ hazretleri ona buyuracak ki; Neam, 'Evet.' Cezeytühû bi-amelihî Neam, 'Evet.' Cezeytühû bi-amelihî 'Onu ibadetiyle mükâfâtlandırdım, bu dereceye çıkardım.' 'Onu ibadetiyle mükâfâtlandırdım, bu dereceye çıkardım.' Ve cezeytüke bi-amelik, 'Seni de yaptığın ibadetler kadar mükâfâtını vererek bu kadar yükselttim.'"

Ve cezeytüke bi-amelik, 'Seni de yaptığın ibadetler kadar mükâfâtını vererek bu kadar yükselttim.'"

Metin bu.

Çalışmaktan gayrı, amel-i sâlih işlemekten gayrı başka çare yok.
Metin bu.

Çalışmaktan gayrı, amel-i sâlih işlemekten gayrı başka çare yok.
İnsan iman edecek, tamam güzel ama imanından sonra faaliyeti,İnsan iman edecek, tamam güzel ama imanından sonra faaliyeti, hayatı nasıl geçirdiği, icraatı, yaptığı işler önemli.

Kaç yaşına geldin, ne iş yaptın?
hayatı nasıl geçirdiği, icraatı, yaptığı işler önemli.

Kaç yaşına geldin, ne iş yaptın?
Allah'ın huzurunda, divanında durduğun zaman mahkemede kendini nasıl savunacaksın?Allah'ın huzurunda, divanında durduğun zaman mahkemede kendini nasıl savunacaksın? Eve gelip ne yaptın? Bak adam cami yapmış, bak adam Kur'an kursu yapmış, bak adam hafız olmuş,Eve gelip ne yaptın? Bak adam cami yapmış, bak adam Kur'an kursu yapmış, bak adam hafız olmuş, bak adam alim olmuş, kitap yazmış, sen ne yaptın?

bak adam alim olmuş, kitap yazmış, sen ne yaptın?

Kanunî Süleyman ölünce, Bâki, meşhur Osmanlı şairi diyor ki;

Kanunî Süleyman ölünce, Bâki, meşhur Osmanlı şairi diyor ki;

Aldun hezâr bütkedeyi mescid eyledün

Nâkûs yirlerinde okutdun ezânları

Aldun hezâr bütkedeyi mescid eyledün

Nâkûs yirlerinde okutdun ezânları

Âhir çalındı kûs-ı rahîl itdün irtihâl

Evvel konagun oldı cinân bûstânları

Âhir çalındı kûs-ı rahîl itdün irtihâl

Evvel konagun oldı cinân bûstânları

Mânası:

"Ey mübarek padişah, fütuhatlardı bin tane kiliseyi aldın, mescit haline getirdin,
Mânası:

"Ey mübarek padişah, fütuhatlardı bin tane kiliseyi aldın, mescit haline getirdin,
yerlerinde ezanlar okuttun. Ömrünü cihatla geçirdin."

Savaşa giderken ölmüş biliyorsunuz.
yerlerinde ezanlar okuttun. Ömrünü cihatla geçirdin."

Savaşa giderken ölmüş biliyorsunuz.
En son sefere çıkmış, Kanunî Süleyman yolda ölmüş. Vezirler vefatını saklamışlar, "hasta" demişler. En son sefere çıkmış, Kanunî Süleyman yolda ölmüş. Vezirler vefatını saklamışlar, "hasta" demişler. Gazaya giderken gaza yolunda, cihad yolunda vefat etmiş.Gazaya giderken gaza yolunda, cihad yolunda vefat etmiş. Kaç yıl savaşlar yapmış, nice nice zaferler kazanmış.

Biz ne yaptık?

Kaç yıl savaşlar yapmış, nice nice zaferler kazanmış.

Biz ne yaptık?

Fatih kaç tane devlet almış. Ülkesini kaç misli genişletmiş.

Biz ne yaptık?
Fatih kaç tane devlet almış. Ülkesini kaç misli genişletmiş.

Biz ne yaptık?
Bu çok önemli, "Biz ne yaptık?" diye daima kendimize soracağız. Fatih yirmi iki yaşındaydı ve İstanbul'u fethetti.Bu çok önemli, "Biz ne yaptık?" diye daima kendimize soracağız. Fatih yirmi iki yaşındaydı ve İstanbul'u fethetti. Ondan sonra da daha nice nice güzel işlere devam etti.

Ondan sonra da daha nice nice güzel işlere devam etti.

Gelelim üçüncü hadîs-i şerîfe. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Gelelim üçüncü hadîs-i şerîfe. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

İnne sadakate's-sirri tutfiü ğadabe'r-rabbi ve inne sılate'r-rahimi tezîdü fi'l-umrİnne sadakate's-sirri tutfiü ğadabe'r-rabbi ve inne sılate'r-rahimi tezîdü fi'l-umr ve inne sanâyia'l-ma'rûfi takî mesâria's-sû'i ve inne kavle lâ ilâhe illallah,ve inne sanâyia'l-ma'rûfi takî mesâria's-sû'i ve inne kavle lâ ilâhe illallah, tedfeu an kâilihâ tis'aten ve tis'îne bâben mine'l-belâ ednâhe'l-hemm.

tedfeu an kâilihâ tis'aten ve tis'îne bâben mine'l-belâ ednâhe'l-hemm.

Bu hadîs-i şerîf, İbni Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Bu hadîs-i şerîf, İbni Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

İnne sadakate's-sirri tutfiu ğadabe'r-rab.İnne sadakate's-sirri tutfiu ğadabe'r-rab. "Gizlice, sessizce, gösterişsiz, riyasız verilen fukaraya sevindirecek"Gizlice, sessizce, gösterişsiz, riyasız verilen fukaraya sevindirecek hayır, sadaka, para Cenâb-ı Hakk'ın gazabını söndürür.hayır, sadaka, para Cenâb-ı Hakk'ın gazabını söndürür. Hayır yapan, sadaka veren kimse suçluysa bile Allah onu cezalandıracaktıysa bile Hayır yapan, sadaka veren kimse suçluysa bile Allah onu cezalandıracaktıysa bile gazap ediyorduysa bile sadaka verince gazabı söner."

Allah affeder.
gazap ediyorduysa bile sadaka verince gazabı söner."

Allah affeder.
Allah'ın gazabını söndürür, sadaka veren affolunur.

Allah'ın gazabını söndürür, sadaka veren affolunur.

"Allah'ın gazabının sönmesi" ne demek?

"Gizli verilen sadaka" Allah'ın gazabını söndürür.

"Allah'ın gazabının sönmesi" ne demek?

"Gizli verilen sadaka" Allah'ın gazabını söndürür.

Ne demek?

Ne demek?

Allah, günahkârlığından dolayı sadaka veren kimseye kızmış bile olsa, riyasız, halis niyetle, sessizce sadaka vermesinden dolayıAllah, günahkârlığından dolayı sadaka veren kimseye kızmış bile olsa, riyasız, halis niyetle, sessizce sadaka vermesinden dolayı onu affeder, kızmaz, sever de.

onu affeder, kızmaz, sever de.

Ve inne sılate'r-rahimi tezîdü fi'l-umr. "Ve akrabaya sıla-i rahim yapmak ömrü arttırır."

Ve inne sılate'r-rahimi tezîdü fi'l-umr. "Ve akrabaya sıla-i rahim yapmak ömrü arttırır."

Sıla-i rahim nedir?

Akrabaya sıla-i rahim iki şekilde ortaya çıkar.
Sıla-i rahim nedir?

Akrabaya sıla-i rahim iki şekilde ortaya çıkar.
Bir; akraba ile alakaları devam ettirmek.

Sen teyzeni, amcanı, dayını, halanı arıyor musun?
Bir; akraba ile alakaları devam ettirmek.

Sen teyzeni, amcanı, dayını, halanı arıyor musun?
Amcazâdeni soruyor musun? Nasıllar iyiler mi, kötüler mi, selam veriyor musun? Bayramlaşıyor musun? Amcazâdeni soruyor musun? Nasıllar iyiler mi, kötüler mi, selam veriyor musun? Bayramlaşıyor musun? Ziyaretine gidiyor musun? Telefon açıyor musun? Mektup yazıyor musun?Ziyaretine gidiyor musun? Telefon açıyor musun? Mektup yazıyor musun? Yoksa koptun mu onlardan, hiç ilişkin yok mu?

Arapçada sıla, "bağlantı" demek.
Yoksa koptun mu onlardan, hiç ilişkin yok mu?

Arapçada sıla, "bağlantı" demek.
Bağlantın var mı, yoksa kopuk mu?

"Ne dayısı, ne amcası hocam. Yıllardır görmedim.
Bağlantın var mı, yoksa kopuk mu?

"Ne dayısı, ne amcası hocam. Yıllardır görmedim.
Adlarını bile unuttum, çocukları kaç tane bilmiyorum.

Adlarını bile unuttum, çocukları kaç tane bilmiyorum.

Nasıl akrabalık seninkisi! Akraba ile ilişkisini hiç düzgün tutmamış, akrabasını ihmal etmiş.Nasıl akrabalık seninkisi! Akraba ile ilişkisini hiç düzgün tutmamış, akrabasını ihmal etmiş. Allahu Teâlâ hazretleri hiç iyi düşünmüyor, bunu sevmiyor. Akrabayla ilişkilerin tatlı, canlı tutulmasını,Allahu Teâlâ hazretleri hiç iyi düşünmüyor, bunu sevmiyor. Akrabayla ilişkilerin tatlı, canlı tutulmasını, akrabalık bağlarına önem verilmesini seviyor. Böyle yapan kimsenin ömrüne de bereket veriyor, ömrünü arttırıyor.akrabalık bağlarına önem verilmesini seviyor. Böyle yapan kimsenin ömrüne de bereket veriyor, ömrünü arttırıyor. O kimse uzun ömürlü oluyor. Bağlılık devam edecek.

O kimse uzun ömürlü oluyor. Bağlılık devam edecek.

Paranın iki yüzü olduğu gibi sıla-i rahimin de ikinci yüzü vardır. O nedir?

Paranın iki yüzü olduğu gibi sıla-i rahimin de ikinci yüzü vardır. O nedir?

Akrabaya yardımcı olmak, kollamak, gözetmek...

Akrabaya yardımcı olmak, kollamak, gözetmek...

Mesela akraba fakir, açlıktan kıvranıyor; "Dokuz tane çocuğuna bakacağım." diye çırpınıyor.Mesela akraba fakir, açlıktan kıvranıyor; "Dokuz tane çocuğuna bakacağım." diye çırpınıyor. Sen de zenginsin, arabaların var, bağların bahçelerin var, tarlaların var, gelirlerin var.Sen de zenginsin, arabaların var, bağların bahçelerin var, tarlaların var, gelirlerin var. O fakir, sen zenginsin. Ona bakmıyorsun.O fakir, sen zenginsin. Ona bakmıyorsun. Yardım edeceksin biraz, hayır elini açacaksın, yardımcı olacaksın!

Yardım edeceksin biraz, hayır elini açacaksın, yardımcı olacaksın!

Zekâtın bile öncelikle akrabaya verilmesi sevap.Zekâtın bile öncelikle akrabaya verilmesi sevap. Yakınlarını gözetmek sevap, çok uzaktaki kimseleri değil de yakınındakileri…Yakınlarını gözetmek sevap, çok uzaktaki kimseleri değil de yakınındakileri… Tabi annesine babasına, çoluğuna çocuğuna verilmiyor. Tabi annesine babasına, çoluğuna çocuğuna verilmiyor. Kendisinin bakımıyla mükellef olduğu yaşlılara ve küçüklere verilemiyor da, akrabadan dayı,Kendisinin bakımıyla mükellef olduğu yaşlılara ve küçüklere verilemiyor da, akrabadan dayı, amca, hala, köyde fakir zavallı vesaire kimselere "maddî destek" mânasına gelir.

amca, hala, köyde fakir zavallı vesaire kimselere "maddî destek" mânasına gelir.

Sıla bir bakıma da Arapçada "bahşiş" mânasına geliyor.Sıla bir bakıma da Arapçada "bahşiş" mânasına geliyor. "Hediye, atiye, bahşiş, bir şey vermek" mânasına geliyor. Sıla-i rahimin o anlamı da var."Hediye, atiye, bahşiş, bir şey vermek" mânasına geliyor. Sıla-i rahimin o anlamı da var. Akrabaya selamün aleyküm demek de, ziyaret etmek, gitmek de bir sıla-i rahim.Akrabaya selamün aleyküm demek de, ziyaret etmek, gitmek de bir sıla-i rahim. Ama hâli perişansa biraz yardımcı olmak da sıla-i rahimin daha hoş, güzel bir şekli.Ama hâli perişansa biraz yardımcı olmak da sıla-i rahimin daha hoş, güzel bir şekli. Kaymaklı kadayıf. Kadayıf zaten güzel de kaymaklı olunca daha güzel oluyor.

Kaymaklı kadayıf. Kadayıf zaten güzel de kaymaklı olunca daha güzel oluyor.

"Peki hocam, akraba ama akrabanın ettiğini akrep etmez birbirine!"

"Peki hocam, akraba ama akrabanın ettiğini akrep etmez birbirine!"

Hart diye sokup da akrep insanın canını ne kadar yakıyor; işte böyle akrabalar da oluyor.Hart diye sokup da akrep insanın canını ne kadar yakıyor; işte böyle akrabalar da oluyor. Bazen miras yüzünden kavga ediyorlar.Bazen miras yüzünden kavga ediyorlar. "Yok babamın malı sana çok gitti, bana az geldi!" filan diye."Yok babamın malı sana çok gitti, bana az geldi!" filan diye. Bazen arazi ihtilafından bir şey oluyor.Bazen arazi ihtilafından bir şey oluyor. Bazen kız almak vermekten, evlenmek boşanmaktan bir şey oluyor.Bazen kız almak vermekten, evlenmek boşanmaktan bir şey oluyor. Şeytan çeşitli yönlerden arayı açacak bir şeyler buluyor.

Şeytan çeşitli yönlerden arayı açacak bir şeyler buluyor.

Akraba birbirlerine azılı kanlı bıçaklı, hasım ve düşman olabiliyor. Allah bunu sevmiyor.Akraba birbirlerine azılı kanlı bıçaklı, hasım ve düşman olabiliyor. Allah bunu sevmiyor. Düşmanlık zaten doğru değil; hele akrabanın birbirine düşmanlığı hiç doğru değil.

Düşmanlık zaten doğru değil; hele akrabanın birbirine düşmanlığı hiç doğru değil.

"Hocam, tamam, böyle değil de ben kendi hâlimde, halim selim bir insanım,"Hocam, tamam, böyle değil de ben kendi hâlimde, halim selim bir insanım, bizim akrabalar azgın, sapkın, şaşkın. bizim akrabalar azgın, sapkın, şaşkın. Hatta Allah ıslah etsin günahkâr, hatta bazısı münkir, hatta bazısı din düşmanı…"

Hatta Allah ıslah etsin günahkâr, hatta bazısı münkir, hatta bazısı din düşmanı…"

Tabi o zaman iş değişir. Din düşmanı olduğu zaman başka.Tabi o zaman iş değişir. Din düşmanı olduğu zaman başka. Peygamber Efendimiz'in zamanında baba ile oğul karşı karşıya geldi. Peygamber Efendimiz'in zamanında baba ile oğul karşı karşıya geldi. Babasının karşısına oğlu çıktı, oğlunun karşısına babası çıktı. Birisi bir cephede, birisi bir cephede…

Babasının karşısına oğlu çıktı, oğlunun karşısına babası çıktı. Birisi bir cephede, birisi bir cephede…

İman önemlidir. İman en önemlidir. Mü'min olacak. Akrabalık bağlarından da önemlidir.İman önemlidir. İman en önemlidir. Mü'min olacak. Akrabalık bağlarından da önemlidir. Akraban olduğu için yalvarırsın yakarırsın, doğru yola çekmeye çalışırsın. Akraban olduğu için yalvarırsın yakarırsın, doğru yola çekmeye çalışırsın. Ama yanlışsa, sapıksa, şaşkınsa, kâfirse, münafıksa,Ama yanlışsa, sapıksa, şaşkınsa, kâfirse, münafıksa, müşrikse tabi o zaman ona göre senin de tavır almaya hakkın oluyor.müşrikse tabi o zaman ona göre senin de tavır almaya hakkın oluyor. Yoldan, raydan çıkmışsa doğru yola çekmeye çalışırsın, ikaz edersin, nasihat edersin.Yoldan, raydan çıkmışsa doğru yola çekmeye çalışırsın, ikaz edersin, nasihat edersin. Ama düşmanlığını devam ettiriyorsa o zaman gerek olmuyor.

Sonra?

Ama düşmanlığını devam ettiriyorsa o zaman gerek olmuyor.

Sonra?

Sanâyia'l-ma'rûfi takî mesârias-sû'. "İyilikleri yapmak kötü şekilde felaketlere uğramaları engeller."

Sanâyia'l-ma'rûfi takî mesârias-sû'. "İyilikleri yapmak kötü şekilde felaketlere uğramaları engeller."

İyilikleri yapmak, insanın başına felaketlerin gelmesini engeller.

Felaket ne olur?

İyilikleri yapmak, insanın başına felaketlerin gelmesini engeller.

Felaket ne olur?

Harmanı yanar, evi yanar, gemisi batar, arabası çarpar, hastalık gelir,Harmanı yanar, evi yanar, gemisi batar, arabası çarpar, hastalık gelir, Allah saklasın kötü bir ölümle ölür, günah üzere ölür, imansız göçer… Allah saklasın kötü bir ölümle ölür, günah üzere ölür, imansız göçer… İyilikler, insanın bu gibi durumlara uğramasını engelliyor.

İyilikler, insanın bu gibi durumlara uğramasını engelliyor.

Onun için elimizden geldiğince iyilik yapmaya fırsat arayacağız, kollayacağız, imkân bulunca iyilik yapacağız.Onun için elimizden geldiğince iyilik yapmaya fırsat arayacağız, kollayacağız, imkân bulunca iyilik yapacağız. Elimizden geldiğince… Gözümüzü açacağız.Elimizden geldiğince… Gözümüzü açacağız. "Burada sevap var, ben bunu hemen yapayım." diye sevaplara koşturacağız."Burada sevap var, ben bunu hemen yapayım." diye sevaplara koşturacağız. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri hayır sahiplerini felaketlerden koruyor.

Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri hayır sahiplerini felaketlerden koruyor.

Ve sonuncu cümlesi…

Ve inne kavle lâ ilâhe illallah. "Lâ ilâhe illallah sözünü söylemek."

Ve sonuncu cümlesi…

Ve inne kavle lâ ilâhe illallah. "Lâ ilâhe illallah sözünü söylemek."

Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah… Zikir. Milletin hücum ettiği dervişlik.

Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah… Zikir. Milletin hücum ettiği dervişlik.

"Tarikat" deyince, "dervişlik" deyince kaçıyorlar. Televizyonlarda aleyhte reklam var,"Tarikat" deyince, "dervişlik" deyince kaçıyorlar. Televizyonlarda aleyhte reklam var, gazeteler de aleyhte. Ama ilerici gazeteler!

Sen böyle din namına bu tarikate çatıyorsun.

gazeteler de aleyhte. Ama ilerici gazeteler!

Sen böyle din namına bu tarikate çatıyorsun.

Senin gazeten müslüman bir gazete mi? Getir bakayım, aç bakayım şunun sayfalarını.Senin gazeten müslüman bir gazete mi? Getir bakayım, aç bakayım şunun sayfalarını. Bu kepazelik ne, bu resim ne? Sen bunları basmaya utanmıyor musun? Bu kepazelik ne, bu resim ne? Sen bunları basmaya utanmıyor musun? Bunları basıyorsun; bir de gelip benim dinime laf ediyorsun.

Bunları basıyorsun; bir de gelip benim dinime laf ediyorsun.

Senin benim dinim ile ne ilişkin var? İşte gazetenin hâli!

"Lâ ilâhe illallah demek..."

Senin benim dinim ile ne ilişkin var? İşte gazetenin hâli!

"Lâ ilâhe illallah demek..."

Tedfeu an kâilihâ. "Bu sözü söyleyen insanı savunur, korur."

O insanın başından def eder.

Tedfeu an kâilihâ. "Bu sözü söyleyen insanı savunur, korur."

O insanın başından def eder.

Tis'aten ve tis'îne bâben mine'l-belâ.Tis'aten ve tis'îne bâben mine'l-belâ. "Lâ ilâhe illallah sözünü söylemek insanın başından doksan dokuz tür belayı def eder."

"Lâ ilâhe illallah sözünü söylemek insanın başından doksan dokuz tür belayı def eder."

Lâ ilâhe illallah demek, insanı belalardan koruyor.

Lâ ilâhe illallah demek, insanı belalardan koruyor.

Bu Lâ ilâhe illallah'ı demek çok mu zor? Lâ ilâhe illallah deyince ne oluyor?

Bu Lâ ilâhe illallah'ı demek çok mu zor? Lâ ilâhe illallah deyince ne oluyor?

İnsanın enerjisi tükeniyor, dizinde derman mı kalmıyor?İnsanın enerjisi tükeniyor, dizinde derman mı kalmıyor? Yığılıp yolda mı kalıyor, evine götürmek için cankurtaran mı geliyor?Yığılıp yolda mı kalıyor, evine götürmek için cankurtaran mı geliyor? İnsanı hastaneye mi kaldırıyorlar? Bu Lâ ilâhe illallah demek çok mu zor bir şey!

Değil.
İnsanı hastaneye mi kaldırıyorlar? Bu Lâ ilâhe illallah demek çok mu zor bir şey!

Değil.
Lâ ilâhe illâllah… Bitti bile. Gayet kolay! Zaman mı yok? Her zaman var. Lâ ilâhe illâllah… Bitti bile. Gayet kolay! Zaman mı yok? Her zaman var. Arabayla giderken Lâ ilâhe illallah de, otobüste gelirken Lâ ilâhe illallah de,Arabayla giderken Lâ ilâhe illallah de, otobüste gelirken Lâ ilâhe illallah de, gece yattın uyuyuncaya kadar Lâ ilâhe illallah de, dükkânda otururken Lâ ilâhe illallah de,gece yattın uyuyuncaya kadar Lâ ilâhe illallah de, dükkânda otururken Lâ ilâhe illallah de, elin imalatlarla meşgul olurken Lâ ilâhe illallah de… Ne olur? Hiç mâni yok!

elin imalatlarla meşgul olurken Lâ ilâhe illallah de… Ne olur? Hiç mâni yok!

Büyükler demiş ki; "Eli kârda, gönlü yârda olmak gerek."

"Kâr" ne demek?
Büyükler demiş ki; "Eli kârda, gönlü yârda olmak gerek."

"Kâr" ne demek?
Farsçada, "iş" demek. Farsçada, "iş" demek. Kâr, kâren "iş yapanlar" demek. Kâr, "iş" demek, Kürtçede de öyle.

"Eli kârda olmak" ne demek?

Kâr, kâren "iş yapanlar" demek. Kâr, "iş" demek, Kürtçede de öyle.

"Eli kârda olmak" ne demek?

Adam işçi, usta, tornanın başında. İmalat ile meşgul, tamam eli kârda.Adam işçi, usta, tornanın başında. İmalat ile meşgul, tamam eli kârda. Biz "kâr" deyince "ticaretten elde edilen fazla kazanç" mânasını alıyoruz. O değil. Biz "kâr" deyince "ticaretten elde edilen fazla kazanç" mânasını alıyoruz. O değil. Kâr, "iş" demek, yani "amel." Amelenin ameleliği, ustanın ustalığı, işçinin işçiliği… Kâr, "iş" demek, yani "amel." Amelenin ameleliği, ustanın ustalığı, işçinin işçiliği… "Kâr" derken uzatarak diyoruz.

"Kâr" derken uzatarak diyoruz.

"Kar" deyince de "yağan beyaz soğuk kar" akla gelmesin."Kar" deyince de "yağan beyaz soğuk kar" akla gelmesin. Eli kârda, eli işte, gönlü yârda, gönlü sevgilide…

Sevgili kim?

Allah.

Eli kârda, eli işte, gönlü yârda, gönlü sevgilide…

Sevgili kim?

Allah.

En çok kimi seversin?

En çok kimi seversin?

Tamam, sevgili Allah, İsmail Hakkı bile biliyor, büyükler hayli hayli bilir.

Tamam, sevgili Allah, İsmail Hakkı bile biliyor, büyükler hayli hayli bilir.

Hem zahmetsiz, hem zaman bakımından uygun; her yerde söylenebiliyor.Hem zahmetsiz, hem zaman bakımından uygun; her yerde söylenebiliyor. Günümüzün her saatinde çok imkân var, hem de çok faydalı.

Günümüzün her saatinde çok imkân var, hem de çok faydalı.

"Lâ ilâhe illallah demek, söyleyenin başından doksan dokuz cins belayı def ediyor."

"Lâ ilâhe illallah demek, söyleyenin başından doksan dokuz cins belayı def ediyor."

Ednâhe'l-hemm. "En aşağısı tasası, kederi gidiyor."

Ednâhe'l-hemm. "En aşağısı tasası, kederi gidiyor."

Gamlı, kederli, tasalı, içi sıkıntıda; Lâ ilâhe illallah deyince def oluyor.Gamlı, kederli, tasalı, içi sıkıntıda; Lâ ilâhe illallah deyince def oluyor. Tasası, kederi gidiyor, uzaklaşıyor.

Tasası, kederi gidiyor, uzaklaşıyor.

Onun için Lâ ilâhe illallah'ı çok söyleyelim, çok söyleyelim, çok söyleyelim!Onun için Lâ ilâhe illallah'ı çok söyleyelim, çok söyleyelim, çok söyleyelim! O kadar çok söyleyelim ki binleri geçsin. Çok çok söyleyelim...

O kadar çok söyleyelim ki binleri geçsin. Çok çok söyleyelim...

Bu kadar kolay olduğu halde, bu kadar sevaplı olduğu halde niye müslümanlar zikirden kaçıyor?Bu kadar kolay olduğu halde, bu kadar sevaplı olduğu halde niye müslümanlar zikirden kaçıyor? İnsanlar kaçar, İslâm'dan kaçıyor?

İnsanlar kaçar, İslâm'dan kaçıyor?

"İslâm'a gel." diyorsun, bir düşünüyor:

"İslâm'a geleceğim, plaja gidemeyeceğim.
"İslâm'a gel." diyorsun, bir düşünüyor:

"İslâm'a geleceğim, plaja gidemeyeceğim.
İslâm'a geleceğim, kumar oynayamayacağım.İslâm'a geleceğim, kumar oynayamayacağım. İslâm'a geleceğim, meyhaneye gidemeyeceğim." diye düşünüyor, kaçıyor.

İslâm'a geleceğim, meyhaneye gidemeyeceğim." diye düşünüyor, kaçıyor.

Müslüman Lâ ilâhe illâllah, Muhammedün Resûlullah diyor, hatta camiye geliyor ama Lâ ilâhe illâllahMüslüman Lâ ilâhe illâllah, Muhammedün Resûlullah diyor, hatta camiye geliyor ama Lâ ilâhe illâllah diye zikretmeye gelince o da kaçıyor. Lâ ilâhe illâllah demekten kaçıyor.

Neden?

diye zikretmeye gelince o da kaçıyor. Lâ ilâhe illâllah demekten kaçıyor.

Neden?

Şeytan ve nefis bu işi tatsız gösteriyor. Zevksiz, yavan gösteriyor.Şeytan ve nefis bu işi tatsız gösteriyor. Zevksiz, yavan gösteriyor. Halbuki zikretmek, zikrullah; kalbinin gaflet perdesi kalkınca, insan işin iç yüzünü anlayınca Halbuki zikretmek, zikrullah; kalbinin gaflet perdesi kalkınca, insan işin iç yüzünü anlayınca o kadar güzel, o kadar zevkli, o kadar tatlı bir şey ki tadına doyum olmaz.

o kadar güzel, o kadar zevkli, o kadar tatlı bir şey ki tadına doyum olmaz.

Evliyâullahtan bir büyüğümüz demiş ki; "Şu hükümdarlar bizdeki şu zevkleri bir bilseler;Evliyâullahtan bir büyüğümüz demiş ki; "Şu hükümdarlar bizdeki şu zevkleri bir bilseler; -ne kadar büyük keyifler, zevkler, eğlenceler, mânevî hazlar, feyizler, nimetler, mânevî güzellikler--ne kadar büyük keyifler, zevkler, eğlenceler, mânevî hazlar, feyizler, nimetler, mânevî güzellikler- bunların ne kadar güzel olduğunu bilseler, bunları bizim elimizden kapmak için ordularını bize çevirirlerdi. bunların ne kadar güzel olduğunu bilseler, bunları bizim elimizden kapmak için ordularını bize çevirirlerdi. Ganimet almak için orduyla oraya buraya savaş açıyorlar. Ganimet almak için orduyla oraya buraya savaş açıyorlar. Elimizden bu kıymetli şeyleri almak için bize saldırırlardı. Ama bilmiyorlar."

Elimizden bu kıymetli şeyleri almak için bize saldırırlardı. Ama bilmiyorlar."

Evet, çok kimse zikrullahın zevkini bilmiyor.

İlk başta insana tatsız gelir.
Evet, çok kimse zikrullahın zevkini bilmiyor.

İlk başta insana tatsız gelir.
O şeytanın ve nefsin diretmesidir. Zikre karşı direncidir.O şeytanın ve nefsin diretmesidir. Zikre karşı direncidir. Onu Allah'a dayanarak, tevekkül ederek aştı mı, zorladı mı,Onu Allah'a dayanarak, tevekkül ederek aştı mı, zorladı mı, ondan sonra zikrin güzelliklerini tatmaya başlar, anlamaya başlar.

ondan sonra zikrin güzelliklerini tatmaya başlar, anlamaya başlar.

Ondan sonra, Kur'ân-ı Kerîm'de methedilen;

Ondan sonra, Kur'ân-ı Kerîm'de methedilen;

Ve'z-zâkirîna'llâhe kesîran ve'z-zâkirât ve eadda'llâhu lehüm mağfireten ve ecran azîma.

Ve'z-zâkirîna'llâhe kesîran ve'z-zâkirât ve eadda'llâhu lehüm mağfireten ve ecran azîma.

O Allah'ı çok zikreden, Allah'ın kendilerine çok büyük mükâfâtlar verdiği insanlar hâline geliverir.

O Allah'ı çok zikreden, Allah'ın kendilerine çok büyük mükâfâtlar verdiği insanlar hâline geliverir.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi zikrini seven, ibadetini seve seve,Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi zikrini seven, ibadetini seve seve, aşk ile zevk ile yapan kullarından eylesin.

el-Fâtiha…

aşk ile zevk ile yapan kullarından eylesin.

el-Fâtiha…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2