Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Takvâ Ehli ve Rızık

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Rebîü'l-Evvel 1408 / 25.10.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’tan Utanmaz mısınız?, Takvâyı Ticaret Edinin!, Haram Bellidir, Helâl Bellidir, Tedavi Olun!, Hanımlar Mescide Giderken Süslenmesin!, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Takvâ Ehli ve Rızık

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Rebîü'l-Evvel 1408 / 25.10.1987
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’tan Utanmaz mısınız?, Takvâyı Ticaret Edinin!, Haram Bellidir, Helâl Bellidir, Tedavi Olun!, Hanımlar Mescide Giderken Süslenmesin!, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi hamden tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. el-Hamdü lillâhi hamden tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. el-Hamdü lillâhi'llezî esbağa aleynâ niamahû zâhireten ve bâtıneten. el-Hamdü lillâhi'llezî esbağa aleynâ niamahû zâhireten ve bâtıneten. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ şefîi'l-ümmeti nebiyyi'r-rahmeti Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ şefîi'l-ümmeti nebiyyi'r-rahmeti Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'. Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ'.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Ya eyyühe'n-nâs! Emâ testahyûne? Ya eyyühe'n-nâs! Emâ testahyûne? Tecmaûne mâ lâ te'külûne ve teb'nûne mâ lâ ta'murûne ve te'mülûne mâ lâ tüdrikûne. Tecmaûne mâ lâ te'külûne ve teb'nûne mâ lâ ta'murûne ve te'mülûne mâ lâ tüdrikûne. Elâ testahyûne min zâlike? Elâ testahyûne min zâlike?

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı ve ikramı Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanı ve ikramı dünyada ve âhirette cümlenize nasip olsun.dünyada ve âhirette cümlenize nasip olsun. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanda cümlenizi aziz eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihanda cümlenizi aziz eylesin.

Dersimizin ilk hadîs-i şerîfi öyle bir hadîs-i şerîf ki, muhterem kardeşlerim, Dersimizin ilk hadîs-i şerîfi öyle bir hadîs-i şerîf ki, muhterem kardeşlerim, dinledikten sonra oturup, elimizi yüzümüze kapayıp, ağlayıp ağlayıp camiyi terk etmemiz lazım. dinledikten sonra oturup, elimizi yüzümüze kapayıp, ağlayıp ağlayıp camiyi terk etmemiz lazım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Hz. Ömer radıyallahu anh'ın kızı Ümmü'l-Velid radıyallahu anhümâ'nın rivayet ettiğine göre Hz. Ömer radıyallahu anh'ın kızı Ümmü'l-Velid radıyallahu anhümâ'nın rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuş: Yâ eyyühe'n-nâs. "Ey insanlar!" Emâ testahyûne? "Utanmaz mısınız?" şöyle buyurmuş:

Yâ eyyühe'n-nâs. "Ey insanlar!" Emâ testahyûne? "Utanmaz mısınız?"

"Utanmıyor musunuz? Arlanmıyor musunuz? Haya duymuyor musunuz?" "Utanmıyor musunuz? Arlanmıyor musunuz? Haya duymuyor musunuz?"

Galiba onun üzerine demişler ki; Ve mâ zâke yâ Resûlallah? Galiba onun üzerine demişler ki;

Ve mâ zâke yâ Resûlallah?
"Niye bu hitabınız, yâ Resûlallah?" diye sormuşlar ki şerhte öyle diyor. "Niye bu hitabınız, yâ Resûlallah?" diye sormuşlar ki şerhte öyle diyor.

Bir başka rivayette de; Emâ testahyûne mina'llâhi teâlâ. Bir başka rivayette de;

Emâ testahyûne mina'llâhi teâlâ.
"Allahu Teâlâ'dan utanmaz mısınız?" diye o rivayet de varmış. "Allahu Teâlâ'dan utanmaz mısınız?" diye o rivayet de varmış.

Kâlu: Ve mâ zâke yâ Resûlallah? "Bu neden yâ Resûlallah?" diye sormuşlar. Kâlu: Ve mâ zâke yâ Resûlallah? "Bu neden yâ Resûlallah?" diye sormuşlar.

"Neyin nesi? Bu hitabın aslı, esası, sebebi nedir?" diye anlamak istemişler. "Neyin nesi? Bu hitabın aslı, esası, sebebi nedir?" diye anlamak istemişler.

Muhakkak yürekleri ağızlarına gelmiştir, o hitabı duyunca beyinlerinden vurulmuşaMuhakkak yürekleri ağızlarına gelmiştir, o hitabı duyunca beyinlerinden vurulmuşa dönmüşlerdir de sebebini anlamak istemişlerdir.dönmüşlerdir de sebebini anlamak istemişlerdir. Muhakkak onun için sormuşlardır. Efendimiz devâmen buyuruyor ki; Muhakkak onun için sormuşlardır.

Efendimiz devâmen buyuruyor ki;

Tecmaûne mâ lâ te'külûne. "Yiyemeyeceğiniz kadarını topluyorsunuz, biriktiriyorsunuz." Tecmaûne mâ lâ te'külûne. "Yiyemeyeceğiniz kadarını topluyorsunuz, biriktiriyorsunuz."

İhtiyacınızdan fazla topluyorsunuz. İhtiyacınızdan fazla topluyorsunuz. Boyuna topla... "Rabbenâ hep bana! Rabbenâ hep bana!" Boyuna topla... "Rabbenâ hep bana! Rabbenâ hep bana!" Haftanın kaç günü para kazanacağım, yiyecek bulacağım diye hepimizin hâli... Bu bize hitap! Haftanın kaç günü para kazanacağım, yiyecek bulacağım diye hepimizin hâli... Bu bize hitap! Yâ eyyühe'n-nâs dediğine göre, biz de insansak, bize, hepimize hitap... Yâ eyyühe'n-nâs dediğine göre, biz de insansak, bize, hepimize hitap...

Demek ki yiyecek kadar toplamaya bir mazeret var da... Demek ki yiyecek kadar toplamaya bir mazeret var da... "Yemeyeceğinizi niye topluyorsunuz, ne bu böyle depo etmek boyuna?" "Yemeyeceğinizi niye topluyorsunuz, ne bu böyle depo etmek boyuna?"

Ve teb'nûne mâ lâ ta'murûne. Ve teb'nûne mâ lâ ta'murûne. "İçinde ömür sürmeyeceğiniz, oturmayacağınız binaları yapıyorsunuz." "İçinde ömür sürmeyeceğiniz, oturmayacağınız binaları yapıyorsunuz."

Boyuna yapıyorsunuz... Boyuna binalar, köşkler, şunlar bunlar... Boyuna yapıyorsunuz... Boyuna binalar, köşkler, şunlar bunlar... Sanki içinde ebedî kalacak mısınız, girebilecek misiniz? Sanki içinde ebedî kalacak mısınız, girebilecek misiniz?

Duyuyoruz ki adam öyle bir köşk yaptırmış, öyle bir köşk yaptırmış... Duyuyoruz ki adam öyle bir köşk yaptırmış, öyle bir köşk yaptırmış... Unuttum, seneler önce söylemişlerdi, o zaman Ankara'daydım.Unuttum, seneler önce söylemişlerdi, o zaman Ankara'daydım. O zaman ismi de hatırımdaydı, şu anda hatırımda yok. O zaman ismi de hatırımdaydı, şu anda hatırımda yok. Öyle güzel bir köşkmüş ki dillere destan olmuş. Öyle güzel bir köşkmüş ki dillere destan olmuş. "Bitti, az kaldı, tamam, bahçesi güzel, havuzu güzel, balkonu şahane...""Bitti, az kaldı, tamam, bahçesi güzel, havuzu güzel, balkonu şahane..." Bitmiş; adam ölmüş! Yani Allah içine girmeyi nasip etmemiş. Bitmiş; adam ölmüş! Yani Allah içine girmeyi nasip etmemiş. Yani hikâye değil, kitapta okunmuş rivayet değil; bunu böyle söylediler. Yani hikâye değil, kitapta okunmuş rivayet değil; bunu böyle söylediler. Diyelim ki on sene içinde olmuş bir hâdise bu. Ekseriya böyle olabiliyor. Diyelim ki on sene içinde olmuş bir hâdise bu. Ekseriya böyle olabiliyor.

Velev insan bina ettiğinin içine girmiş bile olsa ebedî mi kalacak? Velev insan bina ettiğinin içine girmiş bile olsa ebedî mi kalacak?

Hadisi yarım bırakıp da hatıra gelen şeyleri söylemek îcab ediyor. Hadisi yarım bırakıp da hatıra gelen şeyleri söylemek îcab ediyor.

Eski hükümdarlardan bir tanesi bir dervişe; Eski hükümdarlardan bir tanesi bir dervişe; "Gel, sana bir şey göstereceğim." demiş, koluna girmiş."Gel, sana bir şey göstereceğim." demiş, koluna girmiş. Almış beraberinde, götürmüş, yaptırdığı sarayı göstermiş, odalarını, bahçelerini, havuzlarını,Almış beraberinde, götürmüş, yaptırdığı sarayı göstermiş, odalarını, bahçelerini, havuzlarını, balkonlarını, şahane manzarasını göstermiş.balkonlarını, şahane manzarasını göstermiş. "Nasıl buldun bakalım?" diye sormuş. Karşısındaki adam fukarâ ama derviş,"Nasıl buldun bakalım?" diye sormuş.

Karşısındaki adam fukarâ ama derviş,
Allah'tan korkan insan, hakkı söylemekle vazifeli insan; ârif insan, kâmil insan.Allah'tan korkan insan, hakkı söylemekle vazifeli insan; ârif insan, kâmil insan. Demiş ki; "Yazık etmişsin kendine... Bunu burada yapacağına âhirette bir köşk yapsaydın ya!" Demiş ki;

"Yazık etmişsin kendine... Bunu burada yapacağına âhirette bir köşk yapsaydın ya!"

Bu hepimize hitap. Ben onun için hiç çekinmeden söylüyorum. Bu hepimize hitap. Ben onun için hiç çekinmeden söylüyorum. Birbirimizden farkımız yok. Allah bizi affetsin. Birbirimizden farkımız yok.

Allah bizi affetsin.
Allah bizi lütfuyla ıslah eylesin. Keremiyle bizi doğru yola hidayet eylesin... Allah bizi lütfuyla ıslah eylesin. Keremiyle bizi doğru yola hidayet eylesin...

"Bunu burada yapacağına âhirette yapsaydın ya! "Bunu burada yapacağına âhirette yapsaydın ya! Hepsinin hesabını soracaklar sana, cevabını nasıl vereceksin?Hepsinin hesabını soracaklar sana, cevabını nasıl vereceksin? Sana iki gözlü ev yetmez miydi?" demiş. Neler demişse ona uzun boylu nasihat etmiş...Sana iki gözlü ev yetmez miydi?" demiş. Neler demişse ona uzun boylu nasihat etmiş... Yani ağzının tadını kaçırttırmış. Yani ağzının tadını kaçırttırmış.

O istiyor ki; "Aman pek güzel olmuş, manzarası şahane, güle güle oturun, O istiyor ki; "Aman pek güzel olmuş, manzarası şahane, güle güle oturun, Allah ömürler versin. Efendim sağ olun, var olun. İnşaallah eviniz saadethane olsun, Allah ömürler versin. Efendim sağ olun, var olun. İnşaallah eviniz saadethane olsun, devlethane olsun, köşkünüz pâyidar olsun, Allah size uzun ömürler versin..."devlethane olsun, köşkünüz pâyidar olsun, Allah size uzun ömürler versin..." Umumiyetle biz böyle deriz. Gittiğimiz yerde umumiyetle "Maşaallah, güzelmiş! Umumiyetle biz böyle deriz. Gittiğimiz yerde umumiyetle "Maşaallah, güzelmiş! Güle güle oturun." diyoruz. Ama Efendimiz ne demiş? Hem de o zaman öyle bir devir ki...Güle güle oturun." diyoruz.

Ama Efendimiz ne demiş?

Hem de o zaman öyle bir devir ki...
Abdullah b. Ömer -Hz. Ömer'in oğlu Abdullah- radıyallahu anhümâ çitinin duvarını çamurla sıvıyormuş,Abdullah b. Ömer -Hz. Ömer'in oğlu Abdullah- radıyallahu anhümâ çitinin duvarını çamurla sıvıyormuş, Allahu âlem içerisi görünmesin diye. Allahu âlem içerisi görünmesin diye. Peygamber Efendimiz oradan geçerken selam vermiş; "Ne yapıyorsun yâ Abdullah?" Peygamber Efendimiz oradan geçerken selam vermiş;

"Ne yapıyorsun yâ Abdullah?"

"Eh işte, bir çit var, onun içi görünmesin diye çamurla sıvıyorum." "Eh işte, bir çit var, onun içi görünmesin diye çamurla sıvıyorum."

Demiş ki; el-Emrü eyserü min zâlike. Demiş ki;

el-Emrü eyserü min zâlike.

Efendimiz onun yaptığı işten memnun kalmamış;Efendimiz onun yaptığı işten memnun kalmamış; "Bunu yapacağına ilimle meşgul olsan, dini yaymakla meşgul olsan? "Bunu yapacağına ilimle meşgul olsan, dini yaymakla meşgul olsan? Bir gün gelir kıyamet kopuverir, başına geliverir, ölüverirsin. Bir gün gelir kıyamet kopuverir, başına geliverir, ölüverirsin. Ne diye bununla uğraşıyorsun?" gibi onu bile çok görmüş. Ne diye bununla uğraşıyorsun?" gibi onu bile çok görmüş.

Mescit ne kadar? Kumluk, hurma direklerini dikmişler, üstüne hurma dallarını çatmışlar, Mescit ne kadar?

Kumluk, hurma direklerini dikmişler, üstüne hurma dallarını çatmışlar,
gölgelik olsun, sıcak güneş vurmasın diye...gölgelik olsun, sıcak güneş vurmasın diye... Şimdiki mescit gibi de değil; öyle gölgelik, kumluk bir yer. Şimdiki mescit gibi de değil; öyle gölgelik, kumluk bir yer.

Otururken şöyle bir bakmış, o mescidin ötesinde bir yüksek bina görmüş. Otururken şöyle bir bakmış, o mescidin ötesinde bir yüksek bina görmüş.

"Bu bina kimin?" Demişler ki; "Filancanın." "Bu bina kimin?"

Demişler ki;

"Filancanın."

O şahıs biraz sonra gelmiş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e selam vermiş.O şahıs biraz sonra gelmiş, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e selam vermiş. Efendimiz selâmını almamış. Halbuki Kur'ân-ı Kerîm'de emrediliyor: Efendimiz selâmını almamış. Halbuki Kur'ân-ı Kerîm'de emrediliyor:

Bismillâhirrahmânirrahîm. Ve iza huyyîtüm bi-tahiyyetin fe-hayyû bi-ahsene minhâ ev ruddûhâ. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve iza huyyîtüm bi-tahiyyetin fe-hayyû bi-ahsene minhâ ev ruddûhâ.

Selam verilince cevap vermek lazım. Ama Efendimiz ona öğretmek için,Selam verilince cevap vermek lazım. Ama Efendimiz ona öğretmek için, kendisi peygamber olduğundan ve Allah'ın ilhamıyla, kendisi peygamber olduğundan ve Allah'ın ilhamıyla, vahyiyle hareket etmiş olduğundan selâmını almamış. vahyiyle hareket etmiş olduğundan selâmını almamış. O es-Selâmu aleyke yâ Resûlallah diyor. Efendimiz hiç selam vermiyor. O es-Selâmu aleyke yâ Resûlallah diyor. Efendimiz hiç selam vermiyor.

O şahıs da birden bir toparlanmış. Edepli, saygılı, zarif insanlar... O şahıs da birden bir toparlanmış. Edepli, saygılı, zarif insanlar... Gitmiş, etraftan soruşturmuş; Gitmiş, etraftan soruşturmuş;

"Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine selam verdim, mübarek selâmımı almadı."Ben Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine selam verdim, mübarek selâmımı almadı. Acaba benim kabahatim nedir? Sizin bir bilginiz var mı?" diye sormuş. Acaba benim kabahatim nedir? Sizin bir bilginiz var mı?" diye sormuş.

Demişler ki; "Bir kusurunu bilmiyoruz. Ama sen gelmezden önce EfendimizDemişler ki;

"Bir kusurunu bilmiyoruz. Ama sen gelmezden önce Efendimiz
başını kaldırınca mescidin dışında biraz yüksekçe bir bina olarak senin binanı görünce 'başını kaldırınca mescidin dışında biraz yüksekçe bir bina olarak senin binanı görünce ' Bu bina kime aittir?' diye sordu. Biz de senin binan olduğunu söyledik.Bu bina kime aittir?' diye sordu. Biz de senin binan olduğunu söyledik. O kadar bir şey biliyoruz. Belki bununla ilgilidir." O kadar bir şey biliyoruz. Belki bununla ilgilidir."

Adam -mübarek- mescitten çıkmış, gitmiş, derhal yaptığı ikinci katı sökmüş, Adam -mübarek- mescitten çıkmış, gitmiş, derhal yaptığı ikinci katı sökmüş, binasını indirmiş, yıkmış.binasını indirmiş, yıkmış. Ondan sonra gelmiş, Resûlullah Efendimiz'e selam vermiş, Efendimiz de selâmını almış. Ondan sonra gelmiş, Resûlullah Efendimiz'e selam vermiş, Efendimiz de selâmını almış.

Nerede bizim şimdiki gökdelenler, saraylar, villalar, yalılar, odalar, salonlar, salamanjeler;Nerede bizim şimdiki gökdelenler, saraylar, villalar, yalılar, odalar, salonlar, salamanjeler; nerede o mübareklerin başlarını sokacakları yerler... nerede o mübareklerin başlarını sokacakları yerler... Oda bile yok, içinde taksimâtı bile yok, su bile yok, hiçbir konforu yok. Oda bile yok, içinde taksimâtı bile yok, su bile yok, hiçbir konforu yok. Efendimiz ona bile razı gelmemiş. Biz şimdi bir yazlık, bir kışlık...Efendimiz ona bile razı gelmemiş.

Biz şimdi bir yazlık, bir kışlık...
İstanbul'dan Tekirdağ'a kadar, Yalova'dan Erdek'e kadar, daha bilmediğimiz öbür taraflara kadar... İstanbul'dan Tekirdağ'a kadar, Yalova'dan Erdek'e kadar, daha bilmediğimiz öbür taraflara kadar... Çanakkale'den Bodrum'a, Marmaris'e, Antalya'ya, Kemer'e, Alanya'ya,Çanakkale'den Bodrum'a, Marmaris'e, Antalya'ya, Kemer'e, Alanya'ya, Mersin'e, Erdemli'ye, İskenderun'a kadar bütün sahillere milyarları gömmüşüz;Mersin'e, Erdemli'ye, İskenderun'a kadar bütün sahillere milyarları gömmüşüz; binalar yapmışız, bir ay tatil yapmak için binalar yapmışız, bir ay tatil yapmak için konforlu konforlu siteler yapmışız, lüks lüks binalar yapmışız. konforlu konforlu siteler yapmışız, lüks lüks binalar yapmışız.

Bana inanmazsanız bir otobüse binin, Tekirdağ'a giderken... Bana inanmazsanız bir otobüse binin, Tekirdağ'a giderken... Yalnız deniz tarafında oturacaksınız, otobüsün sol tarafında oturacaksınız.Yalnız deniz tarafında oturacaksınız, otobüsün sol tarafında oturacaksınız. Başınızı denize doğru çevirip bakarak öyle gidin. Başınızı denize doğru çevirip bakarak öyle gidin. Görün bakalım o kasabaları, o sahil sitelerinin hallerini görün. Yazın geçemezsiniz. Görün bakalım o kasabaları, o sahil sitelerinin hallerini görün. Yazın geçemezsiniz. Arabalar sıkışır, plajcılar, eğlenceciler oralarda dolaşırlar, caddelerden araba geçecek hal kalmaz,Arabalar sıkışır, plajcılar, eğlenceciler oralarda dolaşırlar, caddelerden araba geçecek hal kalmaz, siz geçemez duruma gelirsiniz. siz geçemez duruma gelirsiniz. Oraya kızıyla karısıyla gidenler kızını karısını kaybedip öyle geliyor.Oraya kızıyla karısıyla gidenler kızını karısını kaybedip öyle geliyor. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. "Bizim oğlan fıttırdı. Bizim oğlan aklını oynattı. İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn. "Bizim oğlan fıttırdı. Bizim oğlan aklını oynattı. Bizim kız sapıttı." Sapıtır tabii! Hem de milyonları veriyorlar. Milyon değil, milyar!Bizim kız sapıttı." Sapıtır tabii!

Hem de milyonları veriyorlar. Milyon değil, milyar!
Orada bir daire; deniz kenarında, denize sahili olan, altın gibi kumu olan, Orada bir daire; deniz kenarında, denize sahili olan, altın gibi kumu olan, pırıl pırıl denizi olan bir sahil... Kim bilir kaç milyon... 20 milyon, 30 milyon, 50 milyon...pırıl pırıl denizi olan bir sahil... Kim bilir kaç milyon... 20 milyon, 30 milyon, 50 milyon... Şu kadar bin daire. Bir çarp, bir böl, bir topla, bir çıkar, ne çıkacak? Şu kadar bin daire. Bir çarp, bir böl, bir topla, bir çıkar, ne çıkacak?

Türkiye'nin sanayileşmesi çıkar. Türkiye'nin büyük devlet olması çıkar. Her şey çıkar. Türkiye'nin sanayileşmesi çıkar. Türkiye'nin büyük devlet olması çıkar. Her şey çıkar.

Bu millette para var! Bu millette her şey var! "Fakir millet." Bu millette para var! Bu millette her şey var!

"Fakir millet."

Yalan! Vallaha da billaha da yalan! Her şey var! Yalan! Vallaha da billaha da yalan! Her şey var! Ama şerre sarf etmekte var. Şerre sarf etmek olduğu zaman var. Ama şerre sarf etmekte var. Şerre sarf etmek olduğu zaman var.

İşte bak, ne güzel söylemiş Efendimiz: -Dost acı söyler, düşman güldürür.- İşte bak, ne güzel söylemiş Efendimiz: -Dost acı söyler, düşman güldürür.-

"Ey insanlar! Allahu Teâlâ hazretlerinden utanmaz mısınız?! "Ey insanlar! Allahu Teâlâ hazretlerinden utanmaz mısınız?! Yiyemeyeceğiniz kadarını topluyorsunuz, oturamayacağınız kadarını bina ediyorsunuz!" Yiyemeyeceğiniz kadarını topluyorsunuz, oturamayacağınız kadarını bina ediyorsunuz!"

Ve te'mülûne mâ lâ tüdrikûne. "Ulaşamayacağınız şeyleri ümit ediyorsunuz." Ve te'mülûne mâ lâ tüdrikûne. "Ulaşamayacağınız şeyleri ümit ediyorsunuz."

"Ona umut bağlıyorsunuz. Tûl-i emel sahibisiniz. Nerede onlara ulaşmak? "Ona umut bağlıyorsunuz. Tûl-i emel sahibisiniz. Nerede onlara ulaşmak? Onları hevesliyorsunuz, ümit ediyorsunuz." Onları hevesliyorsunuz, ümit ediyorsunuz."

Elâ testahyûne min zâlike? "Bunlardan utanmıyor musunuz?" diyor. Elâ testahyûne min zâlike? "Bunlardan utanmıyor musunuz?" diyor.

Demek ki müslüman olanın böyle hareket etmemesi lazım. Sert bir ifade. Demek ki müslüman olanın böyle hareket etmemesi lazım. Sert bir ifade. Bu ifade Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den hepimize çok büyük bir azar. Bu ifade Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den hepimize çok büyük bir azar.

İnsanın başını sokacak bir evi olması uygundur. İnsanın kimseye muhtaç olmayacak bir geliri, İnsanın başını sokacak bir evi olması uygundur. İnsanın kimseye muhtaç olmayacak bir geliri, malı olması uygundur. malı olması uygundur.

Aziz kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretleri bizden malımızın hepsini istemiyor.Aziz kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri bizden malımızın hepsini istemiyor.
Zekâtın nisbeti nakitte kırkta birdir. 40 milyonun varsa 1 milyonunu vereceksin,Zekâtın nisbeti nakitte kırkta birdir. 40 milyonun varsa 1 milyonunu vereceksin, 39 milyonun yine sana kalacak. Allah rızası için vereceksin.39 milyonun yine sana kalacak. Allah rızası için vereceksin. Sonra verdiğinin de on misli ecir var, sevabı var. Ve ayrıca verdiğini deSonra verdiğinin de on misli ecir var, sevabı var. Ve ayrıca verdiğini de Allah daha fazlasıyla sana geri vereceğini de bildiriyor. Allah daha fazlasıyla sana geri vereceğini de bildiriyor. "Vallâhi verilen sadakadan mal azalmaz!" diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yemin ediyor. "Vallâhi verilen sadakadan mal azalmaz!" diye Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem yemin ediyor. Malının bereketleneceğini bildiriyor, garanti ediyor. Âhirette de [Allah] sevap veriyor. Malının bereketleneceğini bildiriyor, garanti ediyor. Âhirette de [Allah] sevap veriyor. Bu işin daha kârlı olduğu muhakkak. Bu işin daha kârlı olduğu muhakkak.

Bunu bu kadar garantilediği halde insanlar malının zekâtını bile vermiyor. Bunu bu kadar garantilediği halde insanlar malının zekâtını bile vermiyor. Malının zekâtını vermeyen insan pintidir, cimridir, nekestir, bahildir, pahaldır;Malının zekâtını vermeyen insan pintidir, cimridir, nekestir, bahildir, pahaldır; o adamdan hayır gelmez.o adamdan hayır gelmez. Muhterem kardeşlerim! Halbuki zekât hayrın alt çizgisidir;Muhterem kardeşlerim! Halbuki zekât hayrın alt çizgisidir; asgarî çizgisidir, farz olanıdır, fazilet olanı değildir.asgarî çizgisidir, farz olanıdır, fazilet olanı değildir. Fazilet olanı zekât olsaydı Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz nesi varsa Peygamber Efendimiz'e verip de, Fazilet olanı zekât olsaydı Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz nesi varsa Peygamber Efendimiz'e verip de, emrine tahsis eyleyip de nâmahrem yerlerini korumak için hasıra sarılmazdı.emrine tahsis eyleyip de nâmahrem yerlerini korumak için hasıra sarılmazdı. Demek ki Allah yolunda çoğunu vermek de var! Ama onun için sıddık olmak lazım.Demek ki Allah yolunda çoğunu vermek de var! Ama onun için sıddık olmak lazım. Sıddık olmayanlar o zaman ne olur? Depocu olur. Depo memuru olur.Sıddık olmayanlar o zaman ne olur?

Depocu olur. Depo memuru olur.
Depo et bakalım, biriktir bakalım... Peygamber Efendimiz diyor ki; Depo et bakalım, biriktir bakalım...

Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Siz vârisinizin malını kendi malınızdan daha çok seviyorsunuz. "Siz vârisinizin malını kendi malınızdan daha çok seviyorsunuz. Var mı kendi malını vârisinden daha çok seven?" Diyorlar ki; Var mı kendi malını vârisinden daha çok seven?"

Diyorlar ki;

"Anlayamadık, bu nasıl şey? Herkes kendi malını daha çok sever." "Anlayamadık, bu nasıl şey? Herkes kendi malını daha çok sever."

"Hayır, senin tasadduk edip hayır yaptığın mal âhirette senin hesabına yazıldığı için o senindir."Hayır, senin tasadduk edip hayır yaptığın mal âhirette senin hesabına yazıldığı için o senindir. Cimrilik yapıp da, tutup da mirasçılara kalan mal da mirasçının malıdır." Cimrilik yapıp da, tutup da mirasçılara kalan mal da mirasçının malıdır."

Siz mirasçıların mallarını bekliyorsunuz, başında nöbetçi[siniz.]Siz mirasçıların mallarını bekliyorsunuz, başında nöbetçi[siniz.] Mirasçıların size teşekkürnâme yazması lazım. Teşekkür de etmezler, rahmet de okumazlar.Mirasçıların size teşekkürnâme yazması lazım. Teşekkür de etmezler, rahmet de okumazlar. "Bizim malları iyi beklemişsin, bak ne kadar bize bıraktın. "Bizim malları iyi beklemişsin, bak ne kadar bize bıraktın. Oh ben de bedavadan bunları istediğim gibi harcarım." diyecek, demesi lazım. Oh ben de bedavadan bunları istediğim gibi harcarım." diyecek, demesi lazım. Onu da demiyorlar tabii. Bu hadisi bir kere daha okuyayım. Onu da demiyorlar tabii.

Bu hadisi bir kere daha okuyayım.

"Ey insanlar! Utanmaz mısınız? Yiyemeyeceğiniz kadarını topluyorsunuz. "Ey insanlar! Utanmaz mısınız? Yiyemeyeceğiniz kadarını topluyorsunuz. Ömür süremeyeceğiniz kadarını bina ediyorsunuz. Elde edemeyeceğiniz şeylere ümit bağlıyorsunuz.Ömür süremeyeceğiniz kadarını bina ediyorsunuz. Elde edemeyeceğiniz şeylere ümit bağlıyorsunuz. Bundan utanmaz mısınız?" diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Bundan utanmaz mısınız?" diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.

Ne diyeceğiz? "Duyduk yâ Resûlallah! İşittik yâ Resûlallah! Utandık yâ Resûlallah! Ne diyeceğiz?

"Duyduk yâ Resûlallah! İşittik yâ Resûlallah! Utandık yâ Resûlallah!
Affet yâ Resûlallah! Bundan sonra malımız canımız senin yolunda yâ Resûlallah,Affet yâ Resûlallah! Bundan sonra malımız canımız senin yolunda yâ Resûlallah, din uğrunda feda olsun!" din uğrunda feda olsun!"

Mecmua çıkartıyoruz. Mecmua çıkartıyoruz. Fıkıh kitabı okusunlar da kardeşlerimiz fıkıh bilgisine sahip olsunlar diye kalın bir cilt fıkıh kitabı verdik.Fıkıh kitabı okusunlar da kardeşlerimiz fıkıh bilgisine sahip olsunlar diye kalın bir cilt fıkıh kitabı verdik. Üç cilt tefsir kitabı verdik. Kocaman iki cilt, kadınların dinî bilgilerini takviyesine yarayacak Üç cilt tefsir kitabı verdik. Kocaman iki cilt, kadınların dinî bilgilerini takviyesine yarayacak eserler verdik, abone olsunlar diye. eserler verdik, abone olsunlar diye. Yani abone parasını veren şahıs o kitabı dışarıdan alacak olsa Yani abone parasını veren şahıs o kitabı dışarıdan alacak olsa o kitabın parasını ancak vermiş, almış olur. o kitabın parasını ancak vermiş, almış olur. Faydalı, hayırlı bir şey... Bu sefer vermedik; hiç kimse yanaşmıyor.Faydalı, hayırlı bir şey... Bu sefer vermedik; hiç kimse yanaşmıyor. Amma materyalist insanlarmış ha! Efendimiz'in öteki hadîs-i şerîfine geçiyorum. Amma materyalist insanlarmış ha!

Efendimiz'in öteki hadîs-i şerîfine geçiyorum.
Buyuruyor ki; Yâ eyyühe'n-nâs! İttehizû takva'llâhi ticâreten ye'tîkümü'r-rizku bilâBuyuruyor ki;

Yâ eyyühe'n-nâs! İttehizû takva'llâhi ticâreten ye'tîkümü'r-rizku bilâ
bidâatin ve lâ ticâretin sümme karaa: ve men yetteki'llâhe yec'al lehû mahrecenbidâatin ve lâ ticâretin sümme karaa: ve men yetteki'llâhe yec'al lehû mahrecen ve yerzukhu min haysü lâ yahtesib. ve yerzukhu min haysü lâ yahtesib.

Muaz radıyallahu anh'ten ikinci hadîs-i şerîf. Muaz radıyallahu anh'ten ikinci hadîs-i şerîf.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bu hadîs-i şerîfinde buyurdu ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bu hadîs-i şerîfinde buyurdu ki;

Yâ eyyühe'n-nâs! İttehizû takva'llâhi ticâreten ye'tîkümü'r-rizku bilâ bidâatin ve lâ ticâretin. Yâ eyyühe'n-nâs! İttehizû takva'llâhi ticâreten ye'tîkümü'r-rizku bilâ bidâatin ve lâ ticâretin. "Ey insanlar! Allah korkusunu, Allah'tan takvâ duygusu duymayı, "Ey insanlar! Allah korkusunu, Allah'tan takvâ duygusu duymayı, takvâ hissine sahip olmayı kendinize ticaret konusu edinin." takvâ hissine sahip olmayı kendinize ticaret konusu edinin."

Takvâya sahip olun. Ticaret yapmak istiyorsanız, ticaret konusu bu işte;Takvâya sahip olun. Ticaret yapmak istiyorsanız, ticaret konusu bu işte; takvâ ehli olun, müttakî kul olun. takvâ ehli olun, müttakî kul olun.

"Takvâ ehli olursanız, Allah'tan korkan insan olursanız; haya eden, utanan,"Takvâ ehli olursanız, Allah'tan korkan insan olursanız; haya eden, utanan, sayan, seven, çekinen, sakınan, titiz, has hâlis müslüman olursanız..." sayan, seven, çekinen, sakınan, titiz, has hâlis müslüman olursanız..."

Ye'tîkümü'r-rizku bilâ bidâatin ve lâ ticâretin. Ye'tîkümü'r-rizku bilâ bidâatin ve lâ ticâretin. "Mal, meta, sermaye olmadan, ticaret yapmadan rızk size gelir." "Mal, meta, sermaye olmadan, ticaret yapmadan rızk size gelir."

Rızık size malsız, ticaretsiz, sermayesiz, parasız, pulsuz gelir, akar. Rızık size malsız, ticaretsiz, sermayesiz, parasız, pulsuz gelir, akar.

Sümme karaa. Efendimiz buna delil olarak da bir âyet-i kerîme okumuş. Sümme karaa. Efendimiz buna delil olarak da bir âyet-i kerîme okumuş. Buyurmuş ki: Bismillâhirrahmânirrahîm. Buyurmuş ki:

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve men yetteki'llâhe yec'al lehû mahrecem ve yerzukhu min haysü lâ yahtesib.Ve men yetteki'llâhe yec'al lehû mahrecem ve yerzukhu min haysü lâ yahtesib. "Kim Allah'tan korkarsa, takvâ ehli olursa, titiz has müslüman olursa,"Kim Allah'tan korkarsa, takvâ ehli olursa, titiz has müslüman olursa, çekine sakına, düşüne taşına Müslümanlığını yaparsa Allah ona bir çıkış ihsan eder. çekine sakına, düşüne taşına Müslümanlığını yaparsa Allah ona bir çıkış ihsan eder. Sıkıntısından kurtulacak bir çıkış noktası yaratır ve onu hiç hesap etmediği, Sıkıntısından kurtulacak bir çıkış noktası yaratır ve onu hiç hesap etmediği, ummadığı yerden rızıklandırır." ummadığı yerden rızıklandırır."

İnsan takvâ ehli olursa ne olurmuş? Allah ona sıkıntısından çıkartacak yolu gösterirmiş.İnsan takvâ ehli olursa ne olurmuş?

Allah ona sıkıntısından çıkartacak yolu gösterirmiş.
"Bak buradan kurtulursun, yürü çık." Haydi, sıyrılıp çıktı sıkıntıdan... Başka? "Bak buradan kurtulursun, yürü çık." Haydi, sıyrılıp çıktı sıkıntıdan...

Başka?

Hesaba gelmeyen, hesap etmediği, ummadığı tarzda, ummadığı yerden, Hesaba gelmeyen, hesap etmediği, ummadığı tarzda, ummadığı yerden, ummadığı miktarda kendisine rızık gelir. ummadığı miktarda kendisine rızık gelir.

Neden? Takvâ ehli olduğundan. Neden?

Takvâ ehli olduğundan.

Hatta öyle gelir ki eski evliyâullah -kitaplarda okuyoruz- çöle çıkarlarmış; Hatta öyle gelir ki eski evliyâullah -kitaplarda okuyoruz- çöle çıkarlarmış; bir birisi dua edermiş, bir birisi dua edermiş, bir ona rızık gelirmiş, bir ona rızık gelirmiş.bir birisi dua edermiş, bir birisi dua edermiş, bir ona rızık gelirmiş, bir ona rızık gelirmiş. Gelir. Âmennâ ve saddaknâ. Allah her şeye kâdir. Gelir. Âmennâ ve saddaknâ. Allah her şeye kâdir.

Musa aleyhisselâm'ın, ashâbı Firavun'dan kaçıp denizi geçtikten sonra Musa aleyhisselâm'ın, ashâbı Firavun'dan kaçıp denizi geçtikten sonra bir çöle çıktılar ki Sina çölüne...bir çöle çıktılar ki Sina çölüne... Uçsuz bucaksız kum tepeleri; çatır çatır güneş, su yok, çeşme yok, gıda yok, ağaç yok, Uçsuz bucaksız kum tepeleri; çatır çatır güneş, su yok, çeşme yok, gıda yok, ağaç yok, ot yok, bir şey yok... Yani öyle bir yere çıktılar, oradan öbür tarafa hazırlıklı ordular geçemiyor.ot yok, bir şey yok... Yani öyle bir yere çıktılar, oradan öbür tarafa hazırlıklı ordular geçemiyor. Arkalarında rızıklar, içecekler olan orduların bile oradan geçmesi bir dert oluyor. Arkalarında rızıklar, içecekler olan orduların bile oradan geçmesi bir dert oluyor.

Oradan Allah nasıl geçirdi? Oradan Allah nasıl geçirdi?

Ve zallelnâ aleykümü'l-ğamâme. Ve zallelnâ aleykümü'l-ğamâme. "Ey benî İsrail! Biz sizin üzerlerinize bulutları gönderip sizi gölgelendirmedik mi?" "Ey benî İsrail! Biz sizin üzerlerinize bulutları gönderip sizi gölgelendirmedik mi?"

Gölgelendirdi. Allah bulutları gölgelendirdi. Güneşin acı harareti başlarına geçmesin diyeGölgelendirdi. Allah bulutları gölgelendirdi. Güneşin acı harareti başlarına geçmesin diye gökyüzünde bulut yarattı. Bulut her zaman her yerde oluyor ya, biz de biliyoruz. gökyüzünde bulut yarattı. Bulut her zaman her yerde oluyor ya, biz de biliyoruz. Ama oralarda her zaman olan bir şey değil...Ama oralarda her zaman olan bir şey değil... Benî İsrail Musa aleyhisselâm'ın arkasından giderken bu mübarek müslümanlar,Benî İsrail Musa aleyhisselâm'ın arkasından giderken bu mübarek müslümanlar, mazlum müslümanlar, imanlılar zarar görmesin diye mazlum müslümanlar, imanlılar zarar görmesin diye Allah güneşin önüne bulutları perde yaptı, onları gölgeledi. Allah güneşin önüne bulutları perde yaptı, onları gölgeledi.

Ve enzelnâ aleykümü'l-menne ve's-selvâ. "Onlara bıldırcın sürüleri sevk eyledi." Ve enzelnâ aleykümü'l-menne ve's-selvâ. "Onlara bıldırcın sürüleri sevk eyledi."

Bıldırcınlar orada sapır sapır döküldüler, bunlar da yediler. Olur mu? Bıldırcınlar orada sapır sapır döküldüler, bunlar da yediler.

Olur mu?

Olup duruyor. Bugün bile olup duruyor. Olup duruyor. Bugün bile olup duruyor.

Sinop'ta gidiyorlar, ağları geriyorlar, arkasına florasan lüks lambalarını Sinop'ta gidiyorlar, ağları geriyorlar, arkasına florasan lüks lambalarını pompalayıp ışıkları yakıyorlar. pompalayıp ışıkları yakıyorlar. Karadeniz'den gelen bıldırcınlar ışıkları görünce nefes nefese, kanat çırpa çırpa,Karadeniz'den gelen bıldırcınlar ışıkları görünce nefes nefese, kanat çırpa çırpa, çırpına çırpına geliyorlar, ağlara takılıyorlar, sapır sapır dökülüyorlar. çırpına çırpına geliyorlar, ağlara takılıyorlar, sapır sapır dökülüyorlar. Aşağıdakiler de zeytin, elma armut toplar gibi bıldırcınları topluyorlar. Aşağıdakiler de zeytin, elma armut toplar gibi bıldırcınları topluyorlar. Yani bugün bile oluyor. Niye olmasın? Olmayacak şey değil, gayet mâkul. Yani bugün bile oluyor. Niye olmasın? Olmayacak şey değil, gayet mâkul.

Ama bak, Allah sevdiği imanlı kulları güneşten nasıl bulutla koruyor, Ama bak, Allah sevdiği imanlı kulları güneşten nasıl bulutla koruyor, aç kalmasınlar diye bıldırcın eti gönderiyor. aç kalmasınlar diye bıldırcın eti gönderiyor.

Ondan sonra kudret helvası... Ben o kudret helvasını da merak ediyorum. Ondan sonra kudret helvası... Ben o kudret helvasını da merak ediyorum. Mantar gibi bir şeymiş. Ama kendim yemedim. Mısır'a bir gitmeli,Mantar gibi bir şeymiş. Ama kendim yemedim. Mısır'a bir gitmeli, "Şu kudret helvası nasıl bir şey oluyor?" diye... Onu da merak ediyorum, yemek istiyorum. "Şu kudret helvası nasıl bir şey oluyor?" diye... Onu da merak ediyorum, yemek istiyorum. Allah kudret helvası yedirmiş. Bıldırcın eti yemişler, kudret helvası yemişler,Allah kudret helvası yedirmiş.

Bıldırcın eti yemişler, kudret helvası yemişler,
gıdaları sağlamışlar, oraya geçmişler. Allah yardım edince yardım eder. gıdaları sağlamışlar, oraya geçmişler. Allah yardım edince yardım eder.

Ama insanlar da nankör olunca neler yapıyorlar... Ne demişler Musa aleyhisselâm'a? Ama insanlar da nankör olunca neler yapıyorlar... Ne demişler Musa aleyhisselâm'a?

Demişler ki; Len nasbira alâ taâmin vâhidin. "Tek bir gıdaya tahammülümüz kalmadı." Demişler ki;

Len nasbira alâ taâmin vâhidin. "Tek bir gıdaya tahammülümüz kalmadı."

"Biz bakla isteriz, mercimek isteriz, soğan isteriz, sarımsak isteriz, şunu isteriz bunu isteriz!..""Biz bakla isteriz, mercimek isteriz, soğan isteriz, sarımsak isteriz, şunu isteriz bunu isteriz!.." demeye başlamışlar. demeye başlamışlar.

Ya olağanüstü bir durum var, dişini sıksana mübarek!Ya olağanüstü bir durum var, dişini sıksana mübarek! Düşmandan kurtulmuşsun, bir başka diyara gidiyorsun... Düşmandan kurtulmuşsun, bir başka diyara gidiyorsun...

İhbitû mısran fe-inne leküm mâ seeltüm. O zaman Allahu Teâlâ öyle buyuruyor: İhbitû mısran fe-inne leküm mâ seeltüm. O zaman Allahu Teâlâ öyle buyuruyor: "Madem öyle, gidin o zaman kasabaya, şehre inin, orada istediğiniz her şey var." "Madem öyle, gidin o zaman kasabaya, şehre inin, orada istediğiniz her şey var."

Gidemezler ki, can korkusu var. Ama beyzâdeler orada bıldırcın etinden bıkmışlar. Gidemezler ki, can korkusu var. Ama beyzâdeler orada bıldırcın etinden bıkmışlar.

Tabii bunlar insanoğlunun tabiatını sergileyen şeyler, muhterem kardeşlerim.Tabii bunlar insanoğlunun tabiatını sergileyen şeyler, muhterem kardeşlerim. Biz de onlardan bir parçayız. Biz de insanız, bizim de nefsimiz var, bizde de şeytan var, Biz de onlardan bir parçayız. Biz de insanız, bizim de nefsimiz var, bizde de şeytan var, bizim de aklımız böyle yamuk çalışır, eğri büğrü çalışır. bizim de aklımız böyle yamuk çalışır, eğri büğrü çalışır.

Allah Kur'ân-ı Kerîm'inde bize onları niye anlatmış? O hatalara düşmeyelim diye anlatmış. Allah Kur'ân-ı Kerîm'inde bize onları niye anlatmış?

O hatalara düşmeyelim diye anlatmış.
Biz o edepsizlikleri yapmayalım, güzel kulluk yapalım, Biz o edepsizlikleri yapmayalım, güzel kulluk yapalım, Allah'ın has kulu olalım, rızasına uygun hareket edelim diye.Allah'ın has kulu olalım, rızasına uygun hareket edelim diye. Böyle âyet-i kerîmeler onları bize hikâye ediyorlar, ibret alalım diye. Böyle âyet-i kerîmeler onları bize hikâye ediyorlar, ibret alalım diye.

Demek ki insan takvâ ehli olunca ne olurmuş? Demek ki insan takvâ ehli olunca ne olurmuş?

Dükkân açmasına, sermaye toplamasına, alış veriş yapmasına,Dükkân açmasına, sermaye toplamasına, alış veriş yapmasına, ticaret yapmasına lüzum kalmadan Allah ummadığı şekilde, ummadığı yerden, ticaret yapmasına lüzum kalmadan Allah ummadığı şekilde, ummadığı yerden, ummadığı miktarda ona "Buyur, al benim takvâ ehli kulum.ummadığı miktarda ona "Buyur, al benim takvâ ehli kulum. Al benim benden korkan, sakınan, çekinen, edepli, terbiyeli, hassas kulum!" diye ikram ediyor. Al benim benden korkan, sakınan, çekinen, edepli, terbiyeli, hassas kulum!" diye ikram ediyor.

Nitekim etmiş. Kimsenin inkâr edemeyeceği misaller veriyorum.Nitekim etmiş. Kimsenin inkâr edemeyeceği misaller veriyorum. Musa aleyhisselâm'a ihsan etmiş, Peygamber Efendimiz'in ashâbına ikram etmiş,Musa aleyhisselâm'a ihsan etmiş, Peygamber Efendimiz'in ashâbına ikram etmiş, evliyâullaha ikram etmiş.evliyâullaha ikram etmiş. Sen de takvâ ehli olursan sana da ikram eder; açık vaadi var. Sen de takvâ ehli olursan sana da ikram eder; açık vaadi var. Peygamber Efendimiz daha da açıklamış. Ne diyor? Peygamber Efendimiz daha da açıklamış. Ne diyor?

"Ey insanlar! Takvâyı kendinize ticaret edinin, takvâ ehli olun, Allah size rızık versin. "Ey insanlar! Takvâyı kendinize ticaret edinin, takvâ ehli olun, Allah size rızık versin. Takvâ ehli olursanız rızkınız size sermayesiz, ticaretsiz gelir." diyor. Takvâ ehli olursanız rızkınız size sermayesiz, ticaretsiz gelir." diyor.

Biz de takvâyı bırakmışız, hırsı sermaye etmişiz. Biz de takvâyı bırakmışız, hırsı sermaye etmişiz. Takvâyı bırakmışız, hubb-u dünyayı sermaye edinmişiz.Takvâyı bırakmışız, hubb-u dünyayı sermaye edinmişiz. Takvâyı bırakmışız, tûl-i emeli sermaye edinmişiz.Takvâyı bırakmışız, tûl-i emeli sermaye edinmişiz. Takvâyı bırakmışız, tevekkülsüzlüğü, itimatsızlığı kendimize sermaye edinmişiz.Takvâyı bırakmışız, tevekkülsüzlüğü, itimatsızlığı kendimize sermaye edinmişiz. Allah hangi kötü huyu yasaklamışsa onu yapmışız, hangi iyi huyu bize emretmişse onu bırakmışız. Allah hangi kötü huyu yasaklamışsa onu yapmışız, hangi iyi huyu bize emretmişse onu bırakmışız.

Neden? Cahillikten. Şimdi benim kardeşlerim bu hadisi duyduktan sonra,Neden?

Cahillikten. Şimdi benim kardeşlerim bu hadisi duyduktan sonra,
bu âyeti duyduktan sonra elbet başka türlü hareket ederler.bu âyeti duyduktan sonra elbet başka türlü hareket ederler. Öteki âyeti, hadisi duyduktan sonra elbet başka türlü hareket ederler.Öteki âyeti, hadisi duyduktan sonra elbet başka türlü hareket ederler. Bilmediği için, cahillikten... Ama cahillik İslâm'da mazeret olmuyor. Bilmediği için, cahillikten...

Ama cahillik İslâm'da mazeret olmuyor.
"Bilmiyordum, kusura bakma." mazeret olmuyor. Allah cahili iki türlü, iki misli azaplandıracak."Bilmiyordum, kusura bakma." mazeret olmuyor. Allah cahili iki türlü, iki misli azaplandıracak. Bir, cahillik dolayısıyla yaptığı kabahatten. İkincisi, "Niye cahil kaldın?" diye.Bir, cahillik dolayısıyla yaptığı kabahatten. İkincisi, "Niye cahil kaldın?" diye. Onun için, cahil kalmamızın mazereti yoktur. Bunu bilelim. Cahillikten kurtulmaya çalışalım.Onun için, cahil kalmamızın mazereti yoktur. Bunu bilelim. Cahillikten kurtulmaya çalışalım. İlim öğrenelim. Hocamız Pazar günleri bu mübarek yerde kendisi hadisleri okurdu. İlim öğrenelim.

Hocamız Pazar günleri bu mübarek yerde kendisi hadisleri okurdu.
Pazar günü başka yere gezmeye tozmaya, pikniğe gitmeyi istemezdi, "gitmeyin" derdi, söylerdi. Pazar günü başka yere gezmeye tozmaya, pikniğe gitmeyi istemezdi, "gitmeyin" derdi, söylerdi.

Neden? İlim öğreniriz. "İnsan bu kitabı baştan sona bir okudu mu bayağı bir ârif,Neden?

İlim öğreniriz.

"İnsan bu kitabı baştan sona bir okudu mu bayağı bir ârif,
kâmil müslüman olur." diye söylerdi. kâmil müslüman olur." diye söylerdi.

Şimdi biz bu kitabın 500 sayfasına okumuşuz, gelmişiz. Şimdi biz bu kitabın 500 sayfasına okumuşuz, gelmişiz. Ben biraz yavaş gidiyorum, onlar biraz daha hızlı giderlerdi.Ben biraz yavaş gidiyorum, onlar biraz daha hızlı giderlerdi. Ama yavaş gidince, anlatınca da güzel oluyor diye yavaş yavaş gidiyorum.Ama yavaş gidince, anlatınca da güzel oluyor diye yavaş yavaş gidiyorum. Şimdi 500. sayfa gelecek, bitecek bu. Başa geçeceğiz, yine okuyacağız, yine okuyacağız... Şimdi 500. sayfa gelecek, bitecek bu. Başa geçeceğiz, yine okuyacağız, yine okuyacağız...

Bu hadisleri bildiğimiz için artık başkalarına; Bu hadisleri bildiğimiz için artık başkalarına; "Yok, öyle yapma kardeşim, hadîs-i şerîfte böyle buyuruluyor, bunu yapmak doğru olmuyormuş. "Yok, öyle yapma kardeşim, hadîs-i şerîfte böyle buyuruluyor, bunu yapmak doğru olmuyormuş. Ben de eskiden bilmiyordum ama işin aslı böyleymiş." diyeceğiz, inşaallah. Ben de eskiden bilmiyordum ama işin aslı böyleymiş." diyeceğiz, inşaallah.

O niyetle öğrenelim, sağlam öğrenelim, başkalarına da nakledelim. O niyetle öğrenelim, sağlam öğrenelim, başkalarına da nakledelim.

Demek ki takvâyı öğreneceğiz. Takvâ nedir? Biz bunun için bir kitap neşrettik. Demek ki takvâyı öğreneceğiz.

Takvâ nedir?

Biz bunun için bir kitap neşrettik.
Takvâ hakkında Erzurum'daki bir kardeşimiz doktora tezi yapmış, biz de onu bastık ki Takvâ hakkında Erzurum'daki bir kardeşimiz doktora tezi yapmış, biz de onu bastık ki "Takvâ nedir?" sorusu zihnine takılan kimse gitsin, öğrensin."Takvâ nedir?" sorusu zihnine takılan kimse gitsin, öğrensin. Madem bu kadar önemliymiş, herkes takvâyı öğrensin. Madem bu kadar önemliymiş, herkes takvâyı öğrensin.

Şimdi takvâyı ben burada iki kelime ile anlatsam "tamam" diyecekler, işi bitirecekler. Şimdi takvâyı ben burada iki kelime ile anlatsam "tamam" diyecekler, işi bitirecekler. Diyorum ki; "O kitabı okuyun. Başka kitapları okuyun.Diyorum ki;

"O kitabı okuyun. Başka kitapları okuyun.
İmam Gazzâlî'nin eserlerinde takvâ bölümünü okuyun. Bu takvâya mutlaka sahip olun. İmam Gazzâlî'nin eserlerinde takvâ bölümünü okuyun. Bu takvâya mutlaka sahip olun. İhyâ-u Ulûm'u okuyun. Kimyâ-yı Saadet'i okuyun.İhyâ-u Ulûm'u okuyun. Kimyâ-yı Saadet'i okuyun. Abidler Yolunu okuyun. Daha başka eserleri okuyun. Takvâ ehli müslüman olun." Abidler Yolunu okuyun. Daha başka eserleri okuyun. Takvâ ehli müslüman olun."

Takvâ, "sakına çekine, titiz titiz Müslümanlık yapmak" demek. Takvâ, "sakına çekine, titiz titiz Müslümanlık yapmak" demek. "Ayağını basarken sakınmak, işini yaparken düşünmek, günah olan yerden çekinmek,"Ayağını basarken sakınmak, işini yaparken düşünmek, günah olan yerden çekinmek, sevap olan işe koşuşmak." demektir. Velev menfaatlere ters bile olsa, sevap olan işe koşuşmak." demektir. Velev menfaatlere ters bile olsa, velev nefislere ağır bile gelse, velev etraftaki insanların yaşayışından farklı bile olsavelev nefislere ağır bile gelse, velev etraftaki insanların yaşayışından farklı bile olsa takvâ ehli olacağız, hakkı söyleyeceğiz. takvâ ehli olacağız, hakkı söyleyeceğiz.

Padişaha siz de diyebilir miydiniz öyle? Padişaha siz de diyebilir miydiniz öyle? Padişah sizi alsaydı, Dolmabahçe sarayını gezdirmeye götürseydi; "Gel bakalım." deseydi... Padişah sizi alsaydı, Dolmabahçe sarayını gezdirmeye götürseydi; "Gel bakalım." deseydi... Zaten koltuklarınız kabarırdı; "Padişah benim koltuğuma girdi.Zaten koltuklarınız kabarırdı; "Padişah benim koltuğuma girdi. Beni Dolmabahçe sarayına götürdü." diye o ihtişam altında ezilip kalırdık. Beni Dolmabahçe sarayına götürdü." diye o ihtişam altında ezilip kalırdık. Hizmetçiler gelirdi, bir şeyler ikram ederdi. "Aman Efendim!" Hizmetçiler gelirdi, bir şeyler ikram ederdi. "Aman Efendim!" Sevincimizden uçardık, bir şey söyleyemezdik. Sevincimizden uçardık, bir şey söyleyemezdik.

"İnsanların heybeti size hakkı söylemeye engel teşkil etmesin." diyor Peygamber Efendimiz. "İnsanların heybeti size hakkı söylemeye engel teşkil etmesin." diyor Peygamber Efendimiz. Heybetli insan olabilir, padişah olabilir, komutan olabilir, başkan olabilir, reis olabilir, Heybetli insan olabilir, padişah olabilir, komutan olabilir, başkan olabilir, reis olabilir, çok sevilen bir insan olabilir, yüksek bir şahsiyet olabilir;çok sevilen bir insan olabilir, yüksek bir şahsiyet olabilir; hak bildiğin şeyi söyleyeceksin. hak bildiğin şeyi söyleyeceksin.

Allah rahmet eylesin, bizim -talebelerimden birisi hâlini anlattı- Allah rahmet eylesin, bizim -talebelerimden birisi hâlini anlattı- Ruhi Özcan diye bir fıkıh hocası kardeşimiz vardı.Ruhi Özcan diye bir fıkıh hocası kardeşimiz vardı. Trafik kazasında genç yaşında âhirete göçtü. Mekânı cennet olsun.Trafik kazasında genç yaşında âhirete göçtü. Mekânı cennet olsun. Bir toplantıya çağrılmış, o toplantıdaki büyük şahsiyet bir şeyler konuşmuş konuşmuş... Bir toplantıya çağrılmış, o toplantıdaki büyük şahsiyet bir şeyler konuşmuş konuşmuş... Etrafında çok kimseler var. Ruhi Hoca kalkmış demiş ki; Etrafında çok kimseler var. Ruhi Hoca kalkmış demiş ki;

"Doğru olmadı efendim. Bu söylediğiniz yanlış oldu."Doğru olmadı efendim. Bu söylediğiniz yanlış oldu. Fıkıhta bu böyle değildir. Dinimizin aslı öyle değildir. İşin doğrusu böyledir." diye Fıkıhta bu böyle değildir. Dinimizin aslı öyle değildir. İşin doğrusu böyledir." diye dobra dobra söylemiş. dobra dobra söylemiş.

İşte öyle olmak lazım. Hakkı söylemek lazım. Hakkı söylerseniz Allah cellecelalühü sever.İşte öyle olmak lazım. Hakkı söylemek lazım. Hakkı söylerseniz Allah cellecelalühü sever. Hakkı söylemekten geri durursanız,Hakkı söylemekten geri durursanız, "Hakkın söyleneceği yerde susan dilsiz şeytandır." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem."Hakkın söyleneceği yerde susan dilsiz şeytandır." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Hakkı söyleyeceksin. Durmayacaksın, söyleyeceksin.Hakkı söyleyeceksin. Durmayacaksın, söyleyeceksin. Durmayacaksın, söyleyeceksin ki herkes hakka yanaşmak zorunda kalsın. Durmayacaksın, söyleyeceksin ki herkes hakka yanaşmak zorunda kalsın.

Haksıza prim verirseniz, haksıza destek verirseniz, haksızı alkışlarsanız haksızlık yayılır. Haksıza prim verirseniz, haksıza destek verirseniz, haksızı alkışlarsanız haksızlık yayılır. Çocuğa yaramazlık yaptığı zaman gülerseniz, "Maşaallah..." filan derseniz çocuk şımarık olur.Çocuğa yaramazlık yaptığı zaman gülerseniz, "Maşaallah..." filan derseniz çocuk şımarık olur. Kötülük yaptığı zaman "Yapma öyle!" 'çat' eline bir tane vurursanız ondan vazgeçer.Kötülük yaptığı zaman "Yapma öyle!" 'çat' eline bir tane vurursanız ondan vazgeçer. Demek ki kötü şeye alkış, güleç yüz olmaz. Kötüye kaş çatılacak. Demek ki kötü şeye alkış, güleç yüz olmaz. Kötüye kaş çatılacak. İyiye, doğruya, hakka, hakikate alkış olacak, muhterem kardeşlerim! İyiye, doğruya, hakka, hakikate alkış olacak, muhterem kardeşlerim!

Allah hepimize takvâyı nasip eylesin. Allah hepimize takvâyı nasip eylesin. Takvâyı öğrenip, müttakî kullar olarak yaşayıp Efendimiz'in tavsiyesine uyan, Takvâyı öğrenip, müttakî kullar olarak yaşayıp Efendimiz'in tavsiyesine uyan, sevgisini kazanan, Allah'ın rızasına eren kullar olmayı cümlemize nasip eylesin. sevgisini kazanan, Allah'ın rızasına eren kullar olmayı cümlemize nasip eylesin.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Yâ eyyühe'n-nâs! İnna'llâhe teâlâ enzele kitâbehû alâ lisâni nebiyyihî fe-ehalle halâlehûYâ eyyühe'n-nâs! İnna'llâhe teâlâ enzele kitâbehû alâ lisâni nebiyyihî fe-ehalle halâlehû ve harrame harâmehû fe-mâ ehalle fî kitâbihî alâ lisâni nebiyyihî fe-hüve halâlun ve harrame harâmehû fe-mâ ehalle fî kitâbihî alâ lisâni nebiyyihî fe-hüve halâlun ilâ yevmi'l-kıyâmeti ve mâ harrame fî kitâbihî alâ lisâni nebiyyihî ilâ yevmi'l-kıyâmeti ve mâ harrame fî kitâbihî alâ lisâni nebiyyihî fe-hüve harâmun ilâ yevmi'l-kıyâmeti. fe-hüve harâmun ilâ yevmi'l-kıyâmeti.

Enes radıyallahu anh'ten. Enes radıyallahu anh'ten.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yine buyuruyor ki; Yâ eyyühe'n-nâs! "Ey insanlar!" Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yine buyuruyor ki;

Yâ eyyühe'n-nâs! "Ey insanlar!"
İnna'llâhe teâlâ. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ..."İnna'llâhe teâlâ. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ..." Enzele kitâbehû alâ lisâni nebiyyihî. "Kur'ân-ı Kerîm'i Peygamberi'nin diliyle size gönderdi." Enzele kitâbehû alâ lisâni nebiyyihî. "Kur'ân-ı Kerîm'i Peygamberi'nin diliyle size gönderdi."

"Kendisine vahyedilen Kur'anı Kerîm'i size okudu." "Kendisine vahyedilen Kur'anı Kerîm'i size okudu."

Fe-ehalle halâlehû ve harrame harâmehû.Fe-ehalle halâlehû ve harrame harâmehû. "O Kur'ân-ı Kerîm'in helalini helal kıldı, haramını haram kıldı." "O Kur'ân-ı Kerîm'in helalini helal kıldı, haramını haram kıldı."

"Hepsi yerli yerince size tebliğ olundu, belli oldu." "Hepsi yerli yerince size tebliğ olundu, belli oldu."

Fe-mâ ehalle. "Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'inde helal diye bildirmiş olduğu bir konu..." Fe-mâ ehalle. "Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'inde helal diye bildirmiş olduğu bir konu..." Alâ lisâni nebiyyihî. "Peygamberi'nin dilinden size ulaştırdığı, öğrettiği o konu..."Alâ lisâni nebiyyihî. "Peygamberi'nin dilinden size ulaştırdığı, öğrettiği o konu..." Fe-hüve halâlun ilâ yevmi'l-kıyâmeti. "Kıyamete kadar helaldir." Fe-hüve halâlun ilâ yevmi'l-kıyâmeti. "Kıyamete kadar helaldir."

"Buyurun, âfiyet olsun, o helalden istifade edin, yiyin için." "Buyurun, âfiyet olsun, o helalden istifade edin, yiyin için."

Ve mâ harrame. "Haram kıldığı..." Fî kitâbihî alâ lisâni nebiyyihî.Ve mâ harrame. "Haram kıldığı..." Fî kitâbihî alâ lisâni nebiyyihî. "Peygamberi'nin diliyle inen o kitabında size haram olduğunu beyan ettiği şey de..." "Peygamberi'nin diliyle inen o kitabında size haram olduğunu beyan ettiği şey de..." Fe-hüve harâmun ilâ yevmi'l-kıyâmeti. "Kıyamete kadar o da haramdır." Fe-hüve harâmun ilâ yevmi'l-kıyâmeti. "Kıyamete kadar o da haramdır."

Bu hadîs-i şerîf ne diyor? "Allah'ın helal kıldığı kıyamete kadar helaldir, Bu hadîs-i şerîf ne diyor?

"Allah'ın helal kıldığı kıyamete kadar helaldir,
Allah'ın haram kıldığı kıyamete kadar haramdır." diyor. Birisi kalkıp değiştiremez.Allah'ın haram kıldığı kıyamete kadar haramdır." diyor. Birisi kalkıp değiştiremez. Ne kadar mevkii yüksek olursa olsun, ne kadar itibarlı olursa olsun, dinde çıkıp da Ne kadar mevkii yüksek olursa olsun, ne kadar itibarlı olursa olsun, dinde çıkıp da Allah'ın ahkâmını kimse değiştiremez. O selâhiyet yok. Allah'ın ahkâmını kimse değiştiremez. O selâhiyet yok.

Hıristiyanlarda varmış, duyduğumuza göre Papa İncil'den istediği âyeti kaldırtıyormuş. Hıristiyanlarda varmış, duyduğumuza göre Papa İncil'den istediği âyeti kaldırtıyormuş. Geçen gün okudum, bir yerde gördüm.Geçen gün okudum, bir yerde gördüm. Johannes Gutenberg bastığı bir eski İncil bilmem kaç milyon dolara satılmış.Johannes Gutenberg bastığı bir eski İncil bilmem kaç milyon dolara satılmış. Ah o İncil bizim elimizde olsa da şimdiki İncil'le bir mukayese etsek, Ah o İncil bizim elimizde olsa da şimdiki İncil'le bir mukayese etsek, bakalım kaç tane âyeti atlamışlar! bakalım kaç tane âyeti atlamışlar! Papa; "Onu kaldırın, bunu [atın."] diyormuş, zaman boyunca âyetlerde fark oluyormuş.Papa; "Onu kaldırın, bunu [atın."] diyormuş, zaman boyunca âyetlerde fark oluyormuş. Bazı âyetlerin saklandığını bazı papazlar yazdıkları kitaplarda belirtiyorlar. Bazı âyetlerin saklandığını bazı papazlar yazdıkları kitaplarda belirtiyorlar. Bizim Peygamberimiz'e ait müjdeleri ihtivâ eden [âyetleri] değiştirdiklerini biliyoruz. Bizim Peygamberimiz'e ait müjdeleri ihtivâ eden [âyetleri] değiştirdiklerini biliyoruz. Kur'ân-ı Kerîm'de de bildiriliyor. Ama Allah'ın helali helaldir, haramı haramdır, kıyamete kadar;Kur'ân-ı Kerîm'de de bildiriliyor.

Ama Allah'ın helali helaldir, haramı haramdır, kıyamete kadar;
hiç kimse bunu değiştirmeye selâhiyetli ve güçlü değildir. hiç kimse bunu değiştirmeye selâhiyetli ve güçlü değildir. Onun için, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye'de umumî bir fıkıh kâidesi olarak ne yazmışlar? Onun için, Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye'de umumî bir fıkıh kâidesi olarak ne yazmışlar?

Mevrid-i nasda içtihada mesağ yoktur. Mevrid-i nasda içtihada mesağ yoktur. "Hakkında âyet inmiş olan, kat'î, sarih hüküm bulunan konuda içtihat yapılmaz." "Hakkında âyet inmiş olan, kat'î, sarih hüküm bulunan konuda içtihat yapılmaz."

İçtihada müsaade yok; çünkü âşikârdır. Bir kimse kalkıp da;İçtihada müsaade yok; çünkü âşikârdır. Bir kimse kalkıp da; "Efendim şimdi yirminci yüzyıldayız, kendimizi kontrol edebiliriz, ilaç var, şunu var, bunu var, "Efendim şimdi yirminci yüzyıldayız, kendimizi kontrol edebiliriz, ilaç var, şunu var, bunu var, bir hap yutarsın, şöyle olur böyle olur... bir hap yutarsın, şöyle olur böyle olur... İçki bu devirde bu kadar katı yasak olmamalı, biraz serbest olmalı,İçki bu devirde bu kadar katı yasak olmamalı, biraz serbest olmalı, biraz insanlar kıyıda köşede demlenip içki zıkkımlanabilmeli." biraz insanlar kıyıda köşede demlenip içki zıkkımlanabilmeli."

Öyle şey yok! "Azıcık içse olmaz mı?" Yalayamaz bile! Öyle şey yok!

"Azıcık içse olmaz mı?"

Yalayamaz bile!

"E canım yalayınca sarhoş olmaz." Olsun. Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haram. "E canım yalayınca sarhoş olmaz."

Olsun. Çoğu sarhoş eden şeyin azı da haram.

"Bir kadehçik arkadaşımın hatırı için..." "Bir kadehçik arkadaşımın hatırı için..."

Allah'ın hatırını çiğneyip arkadaşının hatırını mı yapacaksın? Allah'ın hatırını çiğneyip arkadaşının hatırını mı yapacaksın?

Bana bizim fakültede bir profesör öyle diyor: Bana bizim fakültede bir profesör öyle diyor:

"Hocam, şimdi ben bir bayram günü arkadaşımın evine gitmiştim, "Hocam, şimdi ben bir bayram günü arkadaşımın evine gitmiştim, o da bana bir küçük kupanın içinde likör ikram etmiş, ben bu ikramı red mi edeceğim?" o da bana bir küçük kupanın içinde likör ikram etmiş, ben bu ikramı red mi edeceğim?"

Tabii reddedeceksin! Allah'tan korkuyorsan, müslümansan reddedeceksin! Tabii reddedeceksin! Allah'tan korkuyorsan, müslümansan reddedeceksin!

Kimsenin haram olan bir şeyi helal kılmaya selâhiyeti yoktur. Kimsenin haram olan bir şeyi helal kılmaya selâhiyeti yoktur.

Ama haramları helal göstermek için ortalıkta dolaşan bir sürü tilki vardır. Ama haramları helal göstermek için ortalıkta dolaşan bir sürü tilki vardır. Haberiniz olsun. Uzun kuyruklu tilkiler vardır, kürkleri de çok para eder.Haberiniz olsun. Uzun kuyruklu tilkiler vardır, kürkleri de çok para eder. Allah'ın haramını ille size işlettirmek için çeşitli oyunlar, hünerler [ederler.]Allah'ın haramını ille size işlettirmek için çeşitli oyunlar, hünerler [ederler.] Postunu yüzmek lazım, satmak lazım! Allah'ın helallerini, "yapın" dediği şeyi de yaptırmamak içinPostunu yüzmek lazım, satmak lazım! Allah'ın helallerini, "yapın" dediği şeyi de yaptırmamak için uğraşan bir sürü din düşmanı vardır. uğraşan bir sürü din düşmanı vardır.

Ne yapacağız şimdi? Dinini öğreneceksin. Kime tâbi olduğunu bileceksin.Ne yapacağız şimdi?

Dinini öğreneceksin. Kime tâbi olduğunu bileceksin.
Karşındaki bir laf söylediği zaman ölçeceksin, biçeceksin. Karşındaki bir laf söylediği zaman ölçeceksin, biçeceksin. Ona Kur'an'dan âyetleri,Ona Kur'an'dan âyetleri, Peygamber Efendimiz'in sahih sünnet-i seniyyesinden delilleri söyleyeceksin. Peygamber Efendimiz'in sahih sünnet-i seniyyesinden delilleri söyleyeceksin.

Bir dağın başında birisiyle karşılaştık. Yanlış bir mezhepten kardeşimiz. Konuştuk, ikna oldu. Bir dağın başında birisiyle karşılaştık. Yanlış bir mezhepten kardeşimiz. Konuştuk, ikna oldu. Bir otobüste bir şoförle karşılaştık. Yanındakilerle münâkaşa ediyordu.Bir otobüste bir şoförle karşılaştık. Yanındakilerle münâkaşa ediyordu. Yanaştık, münâkaşasına biz de girdik, ikna oldu. Şoföre dedim ki; Yanaştık, münâkaşasına biz de girdik, ikna oldu. Şoföre dedim ki;

"Sen Kur'ân-ı Kerîm'e inanıyor musun?" "Sen Kur'ân-ı Kerîm'e inanıyor musun?"

"İnanırız ağabey. Bizler sizden çok Kur'an okuruz." dedi. "İnanırız ağabey. Bizler sizden çok Kur'an okuruz." dedi.

Nereden ölçmüş, bilmiyorum ama öyle dedi. Nereden ölçmüş, bilmiyorum ama öyle dedi.

İyi valla, okuyorsa ben de memnun olurum. Allah'ın cenneti geniş, herkese yer var.İyi valla, okuyorsa ben de memnun olurum. Allah'ın cenneti geniş, herkese yer var. O girince bana yer kalmayacak diye bir korkum yok ki... O girince bana yer kalmayacak diye bir korkum yok ki...

"Sizden çok okuruz." dedi. O iyi... "Sizden çok okuruz." dedi. O iyi...

"Bana bak, sen aslında Kur'ân-ı Kerîm'e inanmayıp da şimdi bana laf olsun diye 'inanıyorum' deme."Bana bak, sen aslında Kur'ân-ı Kerîm'e inanmayıp da şimdi bana laf olsun diye 'inanıyorum' deme. Eğer inanmıyorsan dobra dobra, erkekçe, açıkça söyle;Eğer inanmıyorsan dobra dobra, erkekçe, açıkça söyle; 'Ben Kur'an'a da inanmıyorum.' de, ben sana ona göre konuşacağım. 'Ben Kur'an'a da inanmıyorum.' de, ben sana ona göre konuşacağım. Elimde ona göre de delil var. İnanmıyorsan açıkça söyle şunu." Elimde ona göre de delil var. İnanmıyorsan açıkça söyle şunu."

"Yok hocam, valla inanırız!" dedi. Tamam... "Arapça bilir misin?" dedim. "Bilmem." "Yok hocam, valla inanırız!" dedi.

Tamam...

"Arapça bilir misin?" dedim.

"Bilmem."

"Din tahsili yaptın mı?" Yapmamış. "Peki, içki içer misiniz?" "Din tahsili yaptın mı?"

Yapmamış.

"Peki, içki içer misiniz?"

"İçeriz." dedi. "İçki içersiniz. "İçeriz." dedi.

"İçki içersiniz.
Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'inde 'içki içmeyin' diye sarih emri var, 'içmeyin' diyor. Allah'ın Kur'ân-ı Kerîm'inde 'içki içmeyin' diye sarih emri var, 'içmeyin' diyor. Neye dayanarak içersiniz?" dedim. "E işte bizim büyüklerimiz var da, Neye dayanarak içersiniz?" dedim.

"E işte bizim büyüklerimiz var da,
onlar bizim köylerimize dolaşırlar, gelirler de; 'Boş verin, yobazlara aldırmayın, için.' derler." onlar bizim köylerimize dolaşırlar, gelirler de; 'Boş verin, yobazlara aldırmayın, için.' derler."

Dedim ki; "Bak, ben İlâhiyat fakültesinde hocayım. Dedim ki;

"Bak, ben İlâhiyat fakültesinde hocayım.
Sana yerini gösteriyorum, tebliğ ediyorum ki Sana yerini gösteriyorum, tebliğ ediyorum ki Allah içkiyi haram kılmıştır, kitabında bunun yeri vardır.Allah içkiyi haram kılmıştır, kitabında bunun yeri vardır. Sen de 'Kur'ân-ı Kerîm'e inandım.' diyorsun.Sen de 'Kur'ân-ı Kerîm'e inandım.' diyorsun. Seni ne o köyüne gelen büyüklerin kurtarır, ne başka bir şey kurtarır. Seni ne o köyüne gelen büyüklerin kurtarır, ne başka bir şey kurtarır. Hepinizi birden Allah derleyip toparlayıp cehenneme tıkar.Hepinizi birden Allah derleyip toparlayıp cehenneme tıkar. Kur'ân-ı Kerîm'de bu yasak var." "Namaz kılar mısın?" Kur'ân-ı Kerîm'de bu yasak var."

"Namaz kılar mısın?"

Yani pireye kızıp yorgan mı yakacağız? Pabucun çalınmaması için ön tarafa papuçluk koyarız,Yani pireye kızıp yorgan mı yakacağız? Pabucun çalınmaması için ön tarafa papuçluk koyarız, gözümüzün önünde durur.gözümüzün önünde durur. Pabucu naylon torbaya koyarsın, önüne koyarsın.Pabucu naylon torbaya koyarsın, önüne koyarsın. Pabucu hırsız çalıyor, burada kalabalık olduğu için. Pabucu hırsız çalıyor, burada kalabalık olduğu için. Sirkeci'de cebinden cüzdanı çaldılar diye Sirkeci'den geçmekten vaz mı geçiyorsun?Sirkeci'de cebinden cüzdanı çaldılar diye Sirkeci'den geçmekten vaz mı geçiyorsun? Vapurda çaldılar diye vapura girmekten vaz mı geçiyorsun?Vapurda çaldılar diye vapura girmekten vaz mı geçiyorsun? Otobüste çaldılar diye otobüse binmekten vaz mı geçiyorsun? Otobüste çaldılar diye otobüse binmekten vaz mı geçiyorsun?

Geçmiyorsun. Bu ne mantık? "Hz. Ali Efendimiz'i mescitte hançerlediler." Geçmiyorsun. Bu ne mantık?

"Hz. Ali Efendimiz'i mescitte hançerlediler."

Hançerleyenin eli kırılsın ama şimdiki mescitin kabahati ne? Hançerleyenin eli kırılsın ama şimdiki mescitin kabahati ne?

Birisi gelmiş, Hz. Ali Efendimiz mescitte olduğu için orada hançerlemiş. Birisi gelmiş, Hz. Ali Efendimiz mescitte olduğu için orada hançerlemiş.

Sonra kötü bir yer olsa Hz. Ali Efendimiz mescide gider miydi? Sonra kötü bir yer olsa Hz. Ali Efendimiz mescide gider miydi?

Gittiğine göre, sen de ona tâbi olduğuna göre sen de git.Gittiğine göre, sen de ona tâbi olduğuna göre sen de git. Yani nereden tuttursan akıl mantık almıyor. Bak Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın emri var ki; Yani nereden tuttursan akıl mantık almıyor.

Bak Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın emri var ki;
"Namaz kılın." Câfer-i Sâdık hazretlerini sever misin? "Severim." "Namaz kılın."

Câfer-i Sâdık hazretlerini sever misin?

"Severim."

Biz de severiz, başımızın tacı, hocalarımızın hocası, silsilemizde adı geçen büyüğümüz. Biz de severiz, başımızın tacı, hocalarımızın hocası, silsilemizde adı geçen büyüğümüz.

Câfer-i Sâdık hazretlerinin kitabını açtık. Gel bak buraya, ne diyor? Câfer-i Sâdık hazretlerinin kitabını açtık. Gel bak buraya, ne diyor?

"Târiku's-salât katlolunur." diyor. Sert mübarek... "Târiku's-salât katlolunur." diyor.

Sert mübarek...
"İnat edip de namazı terk eden kesilir." diyor. "İnat edip de namazı terk eden kesilir." diyor.

Buyursunlar, Câfer-i Sâdık hazretlerini sevenler pirincin taşını ayıklasınlar bakalım... Buyursunlar, Câfer-i Sâdık hazretlerini sevenler pirincin taşını ayıklasınlar bakalım...

Onun için, Allah'ın helalleri helaldir, haramları haramdır.Onun için, Allah'ın helalleri helaldir, haramları haramdır. Birisi kalkıp da bu helallere haramlara aykırı bir şey yaparsa demek ki bozguncu,Birisi kalkıp da bu helallere haramlara aykırı bir şey yaparsa demek ki bozguncu, cahil, fasık, kasıtlı, dinsiz. cahil, fasık, kasıtlı, dinsiz. Bilerek, hepsini bile bile yapıyorsa demek ki dinsiz, demek ki dinini bozmaya çalışıyor. Bilerek, hepsini bile bile yapıyorsa demek ki dinsiz, demek ki dinini bozmaya çalışıyor. Belki aslında hıristiyandır... Belki kıyafet değiştirmiş misyonerdir, papazdır... Her şey olabilir. Belki aslında hıristiyandır... Belki kıyafet değiştirmiş misyonerdir, papazdır... Her şey olabilir.

Sen bir insanı neyle ölçeceksin, hangi terazide ölçeceksin? Sen bir insanı neyle ölçeceksin, hangi terazide ölçeceksin?

Şeriatin terazisine koyacaksın, söylediği söze bakacaksın, yaptığı işe bakacaksın. Şeriatin terazisine koyacaksın, söylediği söze bakacaksın, yaptığı işe bakacaksın. Kur'an'a uyarsa iyi, uymuyorsa kötü; şeriata uyuyorsa iyi, uymuyorsa kötü.Kur'an'a uyarsa iyi, uymuyorsa kötü; şeriata uyuyorsa iyi, uymuyorsa kötü. Bu kadar âşikâr, bu kadar belli. Allah'ın haram kıldığı bir şeyi hiçbir kimse helal kılamaz. Bu kadar âşikâr, bu kadar belli.

Allah'ın haram kıldığı bir şeyi hiçbir kimse helal kılamaz.

Allah mü'minlerin kadınlarının ziynetlerini saklayıp başlarını örtmesini emretmiş. Allah mü'minlerin kadınlarının ziynetlerini saklayıp başlarını örtmesini emretmiş. Allah'ın emri, âşikâr.Allah'ın emri, âşikâr. Falanca çıkmış; "Kur'ân-ı Kerîm'de tesettür yoktur." demiş. Olmaz!Falanca çıkmış; "Kur'ân-ı Kerîm'de tesettür yoktur." demiş. Olmaz! YÖK'ün başkanı. Diyanet İşleri başkanına sor bakalım. Her şeyin bir ehli var.YÖK'ün başkanı. Diyanet İşleri başkanına sor bakalım. Her şeyin bir ehli var. Astronomik bir meseleyi gideceğiz Kandilli rasathanesine soracağız. Astronomik bir meseleyi gideceğiz Kandilli rasathanesine soracağız. Her şeyin mütehassısı olduğu için. Diyanet İşleri Başkanlığı ne diyor? Her şeyin mütehassısı olduğu için. Diyanet İşleri Başkanlığı ne diyor?

"Tesettür farzdır." diyor. O zaman sen sus, "gık" deme. "Tesettür farzdır." diyor.

O zaman sen sus, "gık" deme.

Yâ eyyühe'n-nâs! Tedâvev fe-inna'llâhe azze ve celle lem yahlukYâ eyyühe'n-nâs! Tedâvev fe-inna'llâhe azze ve celle lem yahluk dâen illâ halaka lehû şifâen ille's-sâmu. Ve's-sâmu el-mevtü. dâen illâ halaka lehû şifâen ille's-sâmu. Ve's-sâmu el-mevtü.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan dördüncü hadîs-i şerîfe geçtik. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan dördüncü hadîs-i şerîfe geçtik.

Efendimiz diyor ki; Yâ eyyühe'n-nâs! "Ey insanlar!" Tedâvev. "Tedavi olun." Efendimiz diyor ki;

Yâ eyyühe'n-nâs! "Ey insanlar!" Tedâvev. "Tedavi olun."

Tedavi olmak yasak değil, Allah'a karşı gelmek değil. Tedavi olmak yasak değil, Allah'a karşı gelmek değil. "Allah bir hastalığı vermiş, ne olacaksa olsun." Böyle bir mantık olmaz. "Allah bir hastalığı vermiş, ne olacaksa olsun." Böyle bir mantık olmaz.

Fe-inna'llâhe azze ve celle lem yahluk dâen illâ halaka lehû şifâen.Fe-inna'llâhe azze ve celle lem yahluk dâen illâ halaka lehû şifâen. "Çünkü Allah hangi hastalığı yaratmışsa onun şifasını da yaratmış." "Çünkü Allah hangi hastalığı yaratmışsa onun şifasını da yaratmış."

Her hastalığın şifası vardır. Demek ki arayacağız. Ne güzel bizi teşvik ediyor. Her hastalığın şifası vardır. Demek ki arayacağız. Ne güzel bizi teşvik ediyor. Kanserin çaresini arayacağız, cüzzamın çaresini arayacağız.Kanserin çaresini arayacağız, cüzzamın çaresini arayacağız. Başka hastalıkların çaresini arayacağız. "Her şeyin çaresi vardır." Başka hastalıkların çaresini arayacağız.

"Her şeyin çaresi vardır."

İlle's-sâm. "Ancak ölümün çaresi yok." Ölüm lazım, ölüm nimet, ölüm terhis, ölüm düğün, İlle's-sâm. "Ancak ölümün çaresi yok."

Ölüm lazım, ölüm nimet, ölüm terhis, ölüm düğün,
ölüm bayram, ölüm cennet yolunun kapısı...ölüm bayram, ölüm cennet yolunun kapısı... Ölüm de lazım. Ölümü niye hor görüyoruz? O da olacak.Ölüm de lazım. Ölümü niye hor görüyoruz? O da olacak. Yerine göre, ölüm kurtuluş... Ölümün çaresi yok. es-Sâmu el-mevtü. "Sam ölümdür." diye de Yerine göre, ölüm kurtuluş... Ölümün çaresi yok.

es-Sâmu el-mevtü. "Sam ölümdür." diye de
o kelimeyi açıklamış. o kelimeyi açıklamış.

Sâm'ın "ölüm" mânasına geldiğini kesin olarak herkes bilsin diye Sâm'ın "ölüm" mânasına geldiğini kesin olarak herkes bilsin diye Efendimiz âşikâr olarak açıklamış. Efendimiz âşikâr olarak açıklamış.

Yahudiler Peygamber Efendimiz'e geldikleri zaman ağızlarını biraz kalabalığa getirerek;Yahudiler Peygamber Efendimiz'e geldikleri zaman ağızlarını biraz kalabalığa getirerek; es-Sâmu aleyküm derlermiş. es-Selâmu aleyküm diyecekler ya, "Selam sana olsun." demeleri lazım. es-Sâmu aleyküm derlermiş. es-Selâmu aleyküm diyecekler ya, "Selam sana olsun." demeleri lazım.

Yani "gargaraya getirmek" diyoruz ya... es-Sâmu aleyküm ne demek? Yani "gargaraya getirmek" diyoruz ya... es-Sâmu aleyküm ne demek?

"Sana ölüm olsun, ölüm sana." demek. "Sana ölüm olsun, ölüm sana." demek.

"Selam sana." diyecek yerde "Ölüm sana." demiş oluyorlar. "Selam sana." diyecek yerde "Ölüm sana." demiş oluyorlar.

Efendimiz nasıl cevap vermiş? Ve aleyküm. "Size." Efendimiz nasıl cevap vermiş?

Ve aleyküm. "Size."

Yani aynen iade. Tabii çok edepsiz insanlar gelmiş geçmiş. Yani aynen iade.

Tabii çok edepsiz insanlar gelmiş geçmiş.
Allah'ın peygamberi, kendi kitaplarında yazılmış.Allah'ın peygamberi, kendi kitaplarında yazılmış. Peygamber Efendimiz yahudi havrasına gitti. Peygamber Efendimiz yahudi havrasına gitti. Yanına sahabesinden, mübareklerden -rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn- bazılarını aldı, gitti.Yanına sahabesinden, mübareklerden -rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn- bazılarını aldı, gitti. Orada dedi ki; "Ey yahudi cemaati!Orada dedi ki;

"Ey yahudi cemaati!
Ben Allah'ın -celle celâlühû- göndermiş olduğu hak peygamberim.Ben Allah'ın -celle celâlühû- göndermiş olduğu hak peygamberim. Tevrat'ta size bildirilmiş olan peygamberim. Musa aleyhisselâm'ın size nasihat olarak Tevrat'ta size bildirilmiş olan peygamberim. Musa aleyhisselâm'ın size nasihat olarak söylediği peygamberim. söylediği peygamberim. İşte şu âyet-i kerîmede şöyle denmiyor mu? Bu âyet-i kerîmede böyle denmiyor mu?" diyeİşte şu âyet-i kerîmede şöyle denmiyor mu? Bu âyet-i kerîmede böyle denmiyor mu?" diye Tevrat'ın âyetlerini yahudilere, yahudi ibadethanesi olan havrada hatırlattı. Tevrat'ın âyetlerini yahudilere, yahudi ibadethanesi olan havrada hatırlattı.

Hiç cevap vermediler. Tebligâtını yaptıktan sonra Peygamber Efendimiz dışarı çıktı, Hiç cevap vermediler. Tebligâtını yaptıktan sonra Peygamber Efendimiz dışarı çıktı, giderken arkasından Abdullah b. Selam koştu koştu geldi,giderken arkasından Abdullah b. Selam koştu koştu geldi, -o da yahudi hahamlarından idi- dedi ki; -o da yahudi hahamlarından idi- dedi ki;

"Yâ Resûlallah! Senin söylediklerin aynen doğrudur! "Yâ Resûlallah! Senin söylediklerin aynen doğrudur! Evet, Tevrat'ta bu âyet-i kerîmeler var ve biz onları okuyoruz.Evet, Tevrat'ta bu âyet-i kerîmeler var ve biz onları okuyoruz. Bir peygamber geleceğini de zaten bekliyorduk. Sen Allah'ın hak peygamberisin.Bir peygamber geleceğini de zaten bekliyorduk. Sen Allah'ın hak peygamberisin. Bunlar kıskançlıklarından, benî İsrail'in, yahudilerin arasından bir peygamber Bunlar kıskançlıklarından, benî İsrail'in, yahudilerin arasından bir peygamber geleceklerini umduklarından, sen İsmail aleyhisselâm'ın soyundan geldiğinden, geleceklerini umduklarından, sen İsmail aleyhisselâm'ın soyundan geldiğinden, hasetlerinden seni kabul edemiyorlar.hasetlerinden seni kabul edemiyorlar. Yoksa senin peygamber olduğunu evlatlarını bilir gibi biliyorlar." diyerek Yoksa senin peygamber olduğunu evlatlarını bilir gibi biliyorlar." diyerek kendisi orada müslüman oldu. Radıyallahu anh. Allah şefaatine erdirsin. kendisi orada müslüman oldu.

Radıyallahu anh. Allah şefaatine erdirsin.

Demek ki nasip olan hakkı buluyor, doğru yola geliyor; nasibi olmayan da mahrum kalıyor. Demek ki nasip olan hakkı buluyor, doğru yola geliyor; nasibi olmayan da mahrum kalıyor.

Sonuncu hadîs-i şerîfi okuyorum, bitiyor: Sonuncu hadîs-i şerîfi okuyorum, bitiyor:

Yâ eyyühe'n-nâs! İnhev nisâeküm an lübsi'z-zîneti ve't-tebahturi fi'l-mescidiYâ eyyühe'n-nâs! İnhev nisâeküm an lübsi'z-zîneti ve't-tebahturi fi'l-mescidi fe-inne benî İsrâîle lem yül'anû hattâ lebise nisâühümü'z-zînete ve tebahterne fi'l-mesâcidi. fe-inne benî İsrâîle lem yül'anû hattâ lebise nisâühümü'z-zînete ve tebahterne fi'l-mesâcidi.

Bu sonuncu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Bu sonuncu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

"Ey insanlar! Hanımlarınızı süslü, ziynetli bir şekilde"Ey insanlar! Hanımlarınızı süslü, ziynetli bir şekilde ve alımlı çalımlı bir tarzda mescitte yürümekten men edin. ve alımlı çalımlı bir tarzda mescitte yürümekten men edin. Çünkü İsrailoğulları kadınları mescitlerde süslenip, alımlı çalımlı, kırıta kırıta,Çünkü İsrailoğulları kadınları mescitlerde süslenip, alımlı çalımlı, kırıta kırıta, kibirli kibirli yürüdüklerinden sonra Allah'ın lanetine dûçâr oldular, mâruz kaldılar.kibirli kibirli yürüdüklerinden sonra Allah'ın lanetine dûçâr oldular, mâruz kaldılar. Onun için hanımlarınıza mâni olun."Onun için hanımlarınıza mâni olun." Kadınlar süslenip püslenip mescide gelirse...Kadınlar süslenip püslenip mescide gelirse... Allah'ın evi burası; mescitler, ibadethaneler, Allah'ın ibadet edilen yerleri,Allah'ın evi burası; mescitler, ibadethaneler, Allah'ın ibadet edilen yerleri, mübarek yerler olmuş oluyor.mübarek yerler olmuş oluyor. Onlar öyle alımlı çalımlı yürürlerse orada fitne fesat olur. Onlar öyle alımlı çalımlı yürürlerse orada fitne fesat olur. Hanımlar örtülü olacaklar, usûlüne uygun, sessiz sedasız yürüyecekler.Hanımlar örtülü olacaklar, usûlüne uygun, sessiz sedasız yürüyecekler. Böyle bir fitne bahis konusu olmayacak. Dışarıda da öyle olacak.Böyle bir fitne bahis konusu olmayacak.

Dışarıda da öyle olacak.
Hanımlar ziynetlerini nâmahremlere gösteremezler. Süsleri, ziyneti kimler içindir? Hanımlar ziynetlerini nâmahremlere gösteremezler. Süsleri, ziyneti kimler içindir?

Mahremleri içindir. Kolunun bileziğini, nakışını, göğsünün süsünü, desenini, Mahremleri içindir. Kolunun bileziğini, nakışını, göğsünün süsünü, desenini, saçının tokasını, ziynetini, örgüsünü vesairesini nâmahreme gösteremezler.saçının tokasını, ziynetini, örgüsünü vesairesini nâmahreme gösteremezler. Ancak mahremi olan, nikâhlısı olan kimseye gösterebilirler. Ancak mahremi olan, nikâhlısı olan kimseye gösterebilirler. Başkasına karşı kapanırlar. İslâm'ın prensibi, sistemi böyle. Başkasına karşı kapanırlar. İslâm'ın prensibi, sistemi böyle.

Avrupa'nınki nasıl? Avrupa'nın prensibi, kadının olanca imkânı ile dışa karşı süslenmesidir.Avrupa'nınki nasıl?

Avrupa'nın prensibi, kadının olanca imkânı ile dışa karşı süslenmesidir.
Yüzünü boyamasıdır, cazip elbiseler giymesidir, elbisesinin şurasını burasını yırtmaçlı yapmasıdır, Yüzünü boyamasıdır, cazip elbiseler giymesidir, elbisesinin şurasını burasını yırtmaçlı yapmasıdır, açık yapmasıdır, bol yapmasıdır, kısa kol yapmasıdır, kısa etek yapmasıdır.açık yapmasıdır, bol yapmasıdır, kısa kol yapmasıdır, kısa etek yapmasıdır. Modayı görüyorsunuz, ibretle dışarıdan takip ediyorsunuz. Modayı görüyorsunuz, ibretle dışarıdan takip ediyorsunuz. Modanın esası kadına bakmayı sağlamaktır. Kadının ilgi çekici olmasıdır. Modanın esası kadına bakmayı sağlamaktır. Kadının ilgi çekici olmasıdır. O bakımdan bazen acayip renkler de kullanırlar. O bakımdan bazen acayip renkler de kullanırlar. Acayip gözlükler, şuraları çıkıntılı, buraları uzantılı... Böyle acayip şeyler de görürsünüz.Acayip gözlükler, şuraları çıkıntılı, buraları uzantılı... Böyle acayip şeyler de görürsünüz. Çünkü maksat baktırmaktır. İslâm'da maksat neymiş? Baktırmamakmış. Çünkü maksat baktırmaktır.

İslâm'da maksat neymiş?

Baktırmamakmış.

İslâm neyi düşünüyor? İslâm kötülüklerin teşekkülünü bile önlemeyi istiyor. İslâm neyi düşünüyor?

İslâm kötülüklerin teşekkülünü bile önlemeyi istiyor.
Sivrisinekler bataklıktan üredikten sonra sen duvarlarda eline bir tane sineklik al, Sivrisinekler bataklıktan üredikten sonra sen duvarlarda eline bir tane sineklik al, 'çat pat' 'çat çut' sinek öldürmeye çalış, baş edemezsin.'çat pat' 'çat çut' sinek öldürmeye çalış, baş edemezsin. O bataklıktan o sivrisinekler çıktıktan, uçtuktan sonra senin her tarafını delik deşik sokarlar, O bataklıktan o sivrisinekler çıktıktan, uçtuktan sonra senin her tarafını delik deşik sokarlar, seni eleğe çevirirler. Çünkü oradan çok miktarda [çıkar.]seni eleğe çevirirler. Çünkü oradan çok miktarda [çıkar.] On tanesini öldürsen ötekiler gelip seni haklar. Gece uyku uyutmazlar. On tanesini öldürsen ötekiler gelip seni haklar. Gece uyku uyutmazlar.

Ne yapacaksın? Bataklığı kurutacaksın. İslâm bataklığı kurutuyor.Ne yapacaksın?

Bataklığı kurutacaksın.

İslâm bataklığı kurutuyor.
İşi önceden engelliyor, kadına bakılmamayı sağlıyor. İşi önceden engelliyor, kadına bakılmamayı sağlıyor.

Erkeğe de "kadına bakma" diye yasak koyuyor, kadına da "erkeğe bakma" diye yasak koyuyor. Erkeğe de "kadına bakma" diye yasak koyuyor, kadına da "erkeğe bakma" diye yasak koyuyor. "Haremlik-selamlık" diyor. "Süslenme, koku sürme." diyor. "Haremlik-selamlık" diyor. "Süslenme, koku sürme." diyor. "Sürebilirsin ama evinde sürebilirsin." diyor. Kötülüğü başından engelliyor."Sürebilirsin ama evinde sürebilirsin." diyor. Kötülüğü başından engelliyor. Yani bataklık meydana getirmiyor. Böyle bir şeye hiç lüzum kalmıyor. Yani bataklık meydana getirmiyor. Böyle bir şeye hiç lüzum kalmıyor.

Eğer bu kötülükler mescitte olursa din yıkılır, din elden gider! Eğer bu kötülükler mescitte olursa din yıkılır, din elden gider!

Biz Eyüp Sultan camiine gittik. Eyüp Sultan diyoruz; ama doğrusu Ebû Eyyûb el-Ensârî,Biz Eyüp Sultan camiine gittik. Eyüp Sultan diyoruz; ama doğrusu Ebû Eyyûb el-Ensârî, Hâlid b. Zeyd hazretlerinin mescidine gittik. Radıyallahu anh.Hâlid b. Zeyd hazretlerinin mescidine gittik. Radıyallahu anh. O Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmiş mübarek sahabedir. Allah şefaatine nâil eylesin.O Peygamber Efendimiz'i evinde misafir etmiş mübarek sahabedir. Allah şefaatine nâil eylesin. Beldemizin medâr-ı iftihârıdır, başımızın tâcıdır. Kıyamet günü biz onun peşinde cennete gideceğiz. Beldemizin medâr-ı iftihârıdır, başımızın tâcıdır. Kıyamet günü biz onun peşinde cennete gideceğiz. Çünkü her beldenin şefaatçisi o beldedeki sahabi olacak, öyle gideceğiz. O bizim başımızda yürüyecek,Çünkü her beldenin şefaatçisi o beldedeki sahabi olacak, öyle gideceğiz. O bizim başımızda yürüyecek, önümüzde yürüyecek inşaallah. Allah bizi yolundan ayırmasın. Mescidine gittik. önümüzde yürüyecek inşaallah. Allah bizi yolundan ayırmasın.

Mescidine gittik.
Yanımızda Libya'dan gelmiş profesör, dekan var. "Burası da bir sahabe kabridir, burada bir mescit yapılmış,Yanımızda Libya'dan gelmiş profesör, dekan var. "Burası da bir sahabe kabridir, burada bir mescit yapılmış, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek ashâbı, rıdvânullâhi aleyhim ecmaînPeygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in mübarek ashâbı, rıdvânullâhi aleyhim ecmaîn buralara kadar gelmişler..." diye Arap profesöre göstermek için gittik. Avluda duruyoruz.buralara kadar gelmişler..." diye Arap profesöre göstermek için gittik. Avluda duruyoruz. 16-17 yaşlarında bir kız, bir küçük çocuğun peşinde koşuyor.16-17 yaşlarında bir kız, bir küçük çocuğun peşinde koşuyor. "Aman çocuk düşmesin!" diye koşturuyor koşturuyor, eğiliyor kalkıyor filan... "Aman çocuk düşmesin!" diye koşturuyor koşturuyor, eğiliyor kalkıyor filan... Yanımda da teknik üniversiteden bir hoca var. O gitti kızın yanına; "Kardeşim, böyle yapmayın." dedi. Yanımda da teknik üniversiteden bir hoca var. O gitti kızın yanına; "Kardeşim, böyle yapmayın." dedi. Kız yaz günü olduğu gibi japone kol, açık yaka, kısa etek giymiş.Kız yaz günü olduğu gibi japone kol, açık yaka, kısa etek giymiş. O bebeği de tutacağım diye eğiliyor kalkıyor, oturuyor...O bebeği de tutacağım diye eğiliyor kalkıyor, oturuyor... Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin türbesine yakışan vakar, ruhâniyet,Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin türbesine yakışan vakar, ruhâniyet, caminin avlusuna yakışan [hal] nerede, bu kızcağızın yaptığı [hareket] nerede! caminin avlusuna yakışan [hal] nerede, bu kızcağızın yaptığı [hareket] nerede!

Dedi ki; "Kardeşim, böyle yapma. Bu kıyafetin buraya uygun olmamış." Dedi ki;

"Kardeşim, böyle yapma. Bu kıyafetin buraya uygun olmamış."

"Olsun, benim kalbim temiz." diyor. Her yerde bunu öğretmişler. Senin kalbinin temizliği yetmez! "Olsun, benim kalbim temiz." diyor.

Her yerde bunu öğretmişler. Senin kalbinin temizliği yetmez!
Hakikaten aptal bir insan olduğun belli, tamam. Bön bir insan, işi bilmiyor.Hakikaten aptal bir insan olduğun belli, tamam. Bön bir insan, işi bilmiyor. Ama etrafındaki insanların kalbi temiz olmaz. O zaman mahallenin bütün çocukları insanın peşine takılır.Ama etrafındaki insanların kalbi temiz olmaz. O zaman mahallenin bütün çocukları insanın peşine takılır. Yanlış bir iş olur, doğru bir iş olmaz. İslâm böyle şeye fırsat vermiyor. "Örtün." diyor.Yanlış bir iş olur, doğru bir iş olmaz.

İslâm böyle şeye fırsat vermiyor. "Örtün." diyor.
"Uzun örtün." diyor. Millet buna kızıyor. Biz mecmuamızda "Kadınlara ayrı otobüs tahsis edilsin." dedik, "Uzun örtün." diyor. Millet buna kızıyor.

Biz mecmuamızda "Kadınlara ayrı otobüs tahsis edilsin." dedik,
bir kampanya başlattık. Kadınlara ayrı otobüs, fena mı olur? Çok iyi olur. bir kampanya başlattık. Kadınlara ayrı otobüs, fena mı olur?

Çok iyi olur.
Kadınlar bir otobüse binerler, itme kakma olmaz, edepsizlik olmaz. Kadınlar bir otobüse binerler, itme kakma olmaz, edepsizlik olmaz. Kadınlar da rahat eder, erkekler de rahat eder. Başka yazarlar bize karşı çıkmışlar, cevap yazmışlar; Kadınlar da rahat eder, erkekler de rahat eder.

Başka yazarlar bize karşı çıkmışlar, cevap yazmışlar;
ya birisi çarşaf giyip kadın otobüsüne binerseymiş. Mantığa bak! Al müzeye koy,ya birisi çarşaf giyip kadın otobüsüne binerseymiş. Mantığa bak! Al müzeye koy, al işte görülmemiş bir mantık, Merih'ten gelmiş bir mantık... al işte görülmemiş bir mantık, Merih'ten gelmiş bir mantık... Ya bir erkek çarşaf giyerseymiş, oraya girerseymiş... Allah ıslah etsin! Ya bir erkek çarşaf giyerseymiş, oraya girerseymiş...

Allah ıslah etsin!

İnsanın kafası ters çalıştı mı, kafası çalışmadı mı ne yapsan kıymeti olmuyor. İnsanın kafası ters çalıştı mı, kafası çalışmadı mı ne yapsan kıymeti olmuyor.

Elhamdülillah herkesin aklı vardır, muhterem kardeşlerim! Delinin bile aklı vardır. Ama ona "deli aklı" derler. Elhamdülillah herkesin aklı vardır, muhterem kardeşlerim! Delinin bile aklı vardır. Ama ona "deli aklı" derler.

Delinin aklı var mı, yok mu? Var. Nasıl akıl? Deli aklı. Peki akıllının aklı nasıl olması lazım? Delinin aklı var mı, yok mu?

Var.

Nasıl akıl?

Deli aklı.

Peki akıllının aklı nasıl olması lazım?

Akl-ı selîm olması lazım. Akl-ı selîm ne demek? Akl-ı selîm olması lazım.

Akl-ı selîm ne demek?

"Her türlü arızadan, bozukluktan, çarpıklıktan selâmette olan akıl" demek. "Her türlü arızadan, bozukluktan, çarpıklıktan selâmette olan akıl" demek.

Allah bize akl-ı selîm, kalb-i selîm, hiss-i selîm, zevk-i selîm nasip eylesin. Allah bize akl-ı selîm, kalb-i selîm, hiss-i selîm, zevk-i selîm nasip eylesin.

Fatiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fatiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2