Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Takvâ, Haramdan Sakınma ve Yemin Çeşitleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Zilhicce 1407 / 22.08.1987
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yolların Üzerinde Oturmanın Şartları, Gözü Haramlardan Korumak, Eziyet Etmekten Sakınmak, İslamda Selamlaşmanın Hükmü, Emri bil Maruf | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Takvâ, Haramdan Sakınma ve Yemin Çeşitleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Zilhicce 1407 / 22.08.1987
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Yolların Üzerinde Oturmanın Şartları, Gözü Haramlardan Korumak, Eziyet Etmekten Sakınmak, İslamda Selamlaşmanın Hükmü, Emri bil Maruf | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.
Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.
Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînVe's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İyyâküm ve'l-cülûse ale't-turukâti. Fe-kâlû: mâ lenâ büd.İyyâküm ve'l-cülûse ale't-turukâti. Fe-kâlû: mâ lenâ büd. İnnemâ hiye mecâlisünâ netehaddesü fîhâ.İnnemâ hiye mecâlisünâ netehaddesü fîhâ. Kâle: fe-iza ebeytüm ille'l-mecâlise fe-a'tu't-tarîka hakkahâ. Kâlû: Ve mâ hakku't-tarîk?Kâle: fe-iza ebeytüm ille'l-mecâlise fe-a'tu't-tarîka hakkahâ. Kâlû: Ve mâ hakku't-tarîk? Kâle: Gattu'l-basar ve keffü'l-ezâ ve reddü's-selâm ve emrün bi'l-ma'rûf ve nehyün ani'l-münker.

Kâle: Gattu'l-basar ve keffü'l-ezâ ve reddü's-selâm ve emrün bi'l-ma'rûf ve nehyün ani'l-münker.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ dünya ve âhiretin hayırlarına cümlenizi nâil eylesin.

Allahu Teâlâ dünya ve âhiretin hayırlarına cümlenizi nâil eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyupPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup izah etmek üzere toplanmış bulunuyoruz. izah etmek üzere toplanmış bulunuyoruz. Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına başlamazdan önce, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bağlılığımızın, ümmetliğimizin, sevgimizin, saygımızınPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e bağlılığımızın, ümmetliğimizin, sevgimizin, saygımızın bir nişanesi olmak üzere ruh-u pâkine hediye olsun diye;bir nişanesi olmak üzere ruh-u pâkine hediye olsun diye; ve onun cümle âl'inin ve ashâbının, etbâının ve ahbâbının ruhlarına hediye olsun diye;ve onun cümle âl'inin ve ashâbının, etbâının ve ahbâbının ruhlarına hediye olsun diye; sâir enbiyâ ve mürselînin, cümle evliyâullah ve Allah'ın sevgili kullarının ruhlarına hediye olsun diye; sâir enbiyâ ve mürselînin, cümle evliyâullah ve Allah'ın sevgili kullarının ruhlarına hediye olsun diye; bilhassa Ümmet-i Muhammed'in irşadıyla meşgul olmuş olanbilhassa Ümmet-i Muhammed'in irşadıyla meşgul olmuş olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye; sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ruhlarına hediye olsun diye; bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, cümle hayır ve hasenât sahiplerinin,bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, cümle hayır ve hasenât sahiplerinin, şu camiyi yapan ve yaşatanların ruhlarına hediye olsun diye; şu camiyi yapan ve yaşatanların ruhlarına hediye olsun diye; bu kitapları, bu hadisleri bizlere yazıp nakledenlerin ruhlarına hediye olsun diye; bu kitapları, bu hadisleri bizlere yazıp nakledenlerin ruhlarına hediye olsun diye; kendisinden feyz aldığımız hocalarımızın, alimlerimizin ruhlarına hediye olsun diye;kendisinden feyz aldığımız hocalarımızın, alimlerimizin ruhlarına hediye olsun diye; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise gelmiş bulunan siz kardeşlerimizinuzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise gelmiş bulunan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun,âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olsun, cümlesinin ruhları şâd olsun ve biz yaşayan müslümanlar da Rabbimizin rızasına uygun ömür sürüp cümlesinin ruhları şâd olsun ve biz yaşayan müslümanlar da Rabbimizin rızasına uygun ömür sürüp yaşayıp güzel işler yapıp huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım,yaşayıp güzel işler yapıp huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varalım, Peygamber Efendimiz'in meclisine âhirette, Havz-ı Kevser'i başında erelim diye,Peygamber Efendimiz'in meclisine âhirette, Havz-ı Kevser'i başında erelim diye, buyurun bir Fâtihâ, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım.

buyurun bir Fâtihâ, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, öyle başlayalım.

Kitabında sahih hadisleri toplamıştır.Kitabında sahih hadisleri toplamıştır. Onun kitabında kayıtlı bulunan, metnini az önce okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf, yollarda oturmakla ilgili.Onun kitabında kayıtlı bulunan, metnini az önce okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf, yollarda oturmakla ilgili. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizi irşat ve terbiye etmek için buyurmuş ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bizi irşat ve terbiye etmek için buyurmuş ki;

İyyâküm ve'l-cülûse ale't-turukâti. "Yol kenarlarında, yol üzerlerinde oturmaktan sakının."

İyyâküm ve'l-cülûse ale't-turukâti. "Yol kenarlarında, yol üzerlerinde oturmaktan sakının."

Ne işiniz var, oturmayın!

Ne işiniz var, oturmayın!

Fe-kâlû: mâ lenâ büddün. Sahâbe-i kirâm dediler ki; "Çaremiz yok yâ Resûlallah.Fe-kâlû: mâ lenâ büddün. Sahâbe-i kirâm dediler ki; "Çaremiz yok yâ Resûlallah. Başka toplanacak, buluşacak, oturacak yerimiz yok." İnnemâ hiye mecâlisünâ netehaddesü fîhâ. Başka toplanacak, buluşacak, oturacak yerimiz yok." İnnemâ hiye mecâlisünâ netehaddesü fîhâ. "Ancak işte o yol kenarlarındaki yerlerde otururuz, orada meselelerimizi konuşuruz."Ancak işte o yol kenarlarındaki yerlerde otururuz, orada meselelerimizi konuşuruz. Başka imkânımız yok." dediler.

Başka imkânımız yok." dediler.

Fe-izâ ebeytüm ille'l-mecâlise fe-a'tu't-tarîka hakkahâ buyurdu Peygamber Efendimiz.Fe-izâ ebeytüm ille'l-mecâlise fe-a'tu't-tarîka hakkahâ buyurdu Peygamber Efendimiz. "Madem ki çareniz yok, ille yolların kenarlarında oturacaksınız, toplanacaksınız, "Madem ki çareniz yok, ille yolların kenarlarında oturacaksınız, toplanacaksınız, madem oralarda oturup meclis kuracaksınız; o zaman yolun hakkını yola verin."

madem oralarda oturup meclis kuracaksınız; o zaman yolun hakkını yola verin."

Dediler ki;

Kâlû: ve mâ hakku't-tarîk? "Yâ Resûlallah, yolun hakkı nedir?"

Dediler ki;

Kâlû: ve mâ hakku't-tarîk? "Yâ Resûlallah, yolun hakkı nedir?"

Buyurdu ki;

Gattu'l-basar. "Gözleri sakınmak, yummak." Bir.

Buyurdu ki;

Gattu'l-basar. "Gözleri sakınmak, yummak." Bir.

Ve keffü'l-ezâ. "Başkalarına eza vermekten çekinmek." İki.

Ve keffü'l-ezâ. "Başkalarına eza vermekten çekinmek." İki.

Ve reddü's-selâm. "Selam verilirse ona karşılık vermek." Üç.

Ve reddü's-selâm. "Selam verilirse ona karşılık vermek." Üç.

Ve emrün bi'l-ma'rûf. "Emr-i mâruf eylemek." Dört.

Ve emrün bi'l-ma'rûf. "Emr-i mâruf eylemek." Dört.

Ve nehyün ani'l-münker. "Nehy-i münker eylemek." Beş.

Ve nehyün ani'l-münker. "Nehy-i münker eylemek." Beş.

Birincisi neydi?

Gattu'l-basar. İnsan yola oturdu mu geleni geçeni süzer.
Birincisi neydi?

Gattu'l-basar. İnsan yola oturdu mu geleni geçeni süzer.
"Vay, bu gelen kim? Bizim mahalleye yabancı. Yanındaki kadın nesi oluyor?"Vay, bu gelen kim? Bizim mahalleye yabancı. Yanındaki kadın nesi oluyor? Mantosu uzun, kısa; başörtüsü şöyle..." vs. İnsan böyle geleni geçeni süzer.Mantosu uzun, kısa; başörtüsü şöyle..." vs. İnsan böyle geleni geçeni süzer. Yürüyen adam da ayağını nereye basacağını şaşırır. Yürüyen adam da ayağını nereye basacağını şaşırır. Görücüye çıkmış kız gibi insan ne yapacağını şaşırır. Herkesin gözü üzerinde... Lüzum yok.Görücüye çıkmış kız gibi insan ne yapacağını şaşırır. Herkesin gözü üzerinde... Lüzum yok. Gelen geçeni öyle bakışlarıyla tarassut etmek; lüzum yok.Gelen geçeni öyle bakışlarıyla tarassut etmek; lüzum yok. Oradan kadın geçer, kadına bakmamak lazım; nâmahrem geçer, nâmahreme bakmamak lazım;Oradan kadın geçer, kadına bakmamak lazım; nâmahrem geçer, nâmahreme bakmamak lazım; yabancı geçer, bakmamak lazım. Gözüyle günaha girmemeye çalışmak lazım.yabancı geçer, bakmamak lazım. Gözüyle günaha girmemeye çalışmak lazım. Gözü haramlardan, yasaklardan kapatmak lazım.

Gözü haramlardan, yasaklardan kapatmak lazım.

Her yerde öyle ama, demek ki o zamanın meclislerinde de,Her yerde öyle ama, demek ki o zamanın meclislerinde de, şimdi yol kenarlarındaki kahvelerde olduğu gibi böyle geleni geçeni gözle süzmek [olabiliyormuş.]şimdi yol kenarlarındaki kahvelerde olduğu gibi böyle geleni geçeni gözle süzmek [olabiliyormuş.] "Şuraya oturayım, şurası manzaralı bir yer."Şuraya oturayım, şurası manzaralı bir yer. Geleni geçeni seyredeyim, gözüm lezzetlensin." diye oturuyor millet manzaralı yere, Geleni geçeni seyredeyim, gözüm lezzetlensin." diye oturuyor millet manzaralı yere, önlerine çaylar geliyor, meşrubatlar geliyor; öyle etrafı tarassut ediyorlar. Doğru değil.

önlerine çaylar geliyor, meşrubatlar geliyor; öyle etrafı tarassut ediyorlar. Doğru değil.

Kul li'l-mü'minîne yeguddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehümKul li'l-mü'minîne yeguddû min ebsârihim ve yahfezû furûcehüm diye buyuruyor Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri. diye buyuruyor Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri. "Ey Resûlüm! Mü'minlere söyle, gözlerine sahip olsunlar."

"Ey Resûlüm! Mü'minlere söyle, gözlerine sahip olsunlar."

Bak, Allah gözleri kapaklı yaratmış.

Neden?

Bak, Allah gözleri kapaklı yaratmış.

Neden?

Gerektiği zaman kapansın diye. Bakılmayacak şeyler var demek ki.Gerektiği zaman kapansın diye. Bakılmayacak şeyler var demek ki. Bakılmayacak şeylere bakılmasın diye Allah gözü kapaklı yaratmış.

Bakılmayacak şeylere bakılmasın diye Allah gözü kapaklı yaratmış.

Bazıları da diyorlar ki;

"Gözün kapağı varsa yasağı da mı var? Her yere bakarım!"

Bazıları da diyorlar ki;

"Gözün kapağı varsa yasağı da mı var? Her yere bakarım!"

Bu isyandır!

"Güzele bakmak sevap."

Bu isyandır!

"Güzele bakmak sevap."

Bu söz küfre kadar götürür insanı! Allah'ın haram kıldığı bir [şeye] sen bir de "sevap" dersen,Bu söz küfre kadar götürür insanı! Allah'ın haram kıldığı bir [şeye] sen bir de "sevap" dersen, insan küfre kadar gider. Güya müslümanlarla dalga geçiyorlar!

insan küfre kadar gider. Güya müslümanlarla dalga geçiyorlar!

"Ya ne olacak hocam! O kadar da sert olma, o kadar da ham sofuluk yapma!"Ya ne olacak hocam! O kadar da sert olma, o kadar da ham sofuluk yapma! Allah yaratmış, güzele bakmak sevap."

Hayır kardeşlerim! Güzele bakmak haram!
Allah yaratmış, güzele bakmak sevap."

Hayır kardeşlerim! Güzele bakmak haram!
Onların mânasıyla nâmahreme, kadına bakmak haram!

Onların mânasıyla nâmahreme, kadına bakmak haram!

"Güzele bakmak sevap." desek; "Şu manzaranın güzelliğine bak!"Güzele bakmak sevap." desek; "Şu manzaranın güzelliğine bak! Şu dağları Allah ne kadar güzel yaratmış! Şu ormanlara bak!Şu dağları Allah ne kadar güzel yaratmış! Şu ormanlara bak! Suudi Arabistan'da hiç yok, her taraf çöl. Bizim memlekete vermiş. Çok şükür hâlimize!Suudi Arabistan'da hiç yok, her taraf çöl. Bizim memlekete vermiş. Çok şükür hâlimize! Aman yâ Rabbi! Şu denizin ihtişamına bak, ne kadar engin sular! Aman yâ Rabbi! Şu denizin ihtişamına bak, ne kadar engin sular! Bu denizin içinde neler var kim bilir? Yâ Rabbi! Senin ilmin şu deryalar gibi, bizim ilmimiz bir damla gibi..."Bu denizin içinde neler var kim bilir? Yâ Rabbi! Senin ilmin şu deryalar gibi, bizim ilmimiz bir damla gibi..." Çiçeğe bakmak, kokusunu koklamak, bahçeye bakmak, meyveye bakmak...Çiçeğe bakmak, kokusunu koklamak, bahçeye bakmak, meyveye bakmak... Tamam, ibret nazarıyla baktığı zaman güzel şeylere bakmak sevap.Tamam, ibret nazarıyla baktığı zaman güzel şeylere bakmak sevap. Ama nâmahrem bir kadına bakmak veya nâmahrem bir erkeğe bakması, o güzel bir şey değil,Ama nâmahrem bir kadına bakmak veya nâmahrem bir erkeğe bakması, o güzel bir şey değil, o çirkin bir şey, o kötü bir şey! O Bektaşî oyunu.o çirkin bir şey, o kötü bir şey! O Bektaşî oyunu. Eskiler "Güzele bakmak sevap." demişlerse bile, güzellikleri yaratan Allah'ın varlığınıEskiler "Güzele bakmak sevap." demişlerse bile, güzellikleri yaratan Allah'ın varlığını anlamaya vesile olsun diye manzaraya, meyveye, sebzeye, çiçeğe, anlamaya vesile olsun diye manzaraya, meyveye, sebzeye, çiçeğe, hoş şeylere bakıp yaratanına karşı sevgisi ve saygısı artması bakımından demişlerdir. hoş şeylere bakıp yaratanına karşı sevgisi ve saygısı artması bakımından demişlerdir. Sen getir onu yanlış yerde tatbik et; günahlı şeye sevaplı de, bir de bununla alay et.Sen getir onu yanlış yerde tatbik et; günahlı şeye sevaplı de, bir de bununla alay et. Bu küfre kadar götürür, Allah korusun!

Bu küfre kadar götürür, Allah korusun!

Mü'minler gözlerine sahip olacaklar, namuslarına sağlam olacaklar, harama bakmayacaklar, haram iş yapmayacaklar.Mü'minler gözlerine sahip olacaklar, namuslarına sağlam olacaklar, harama bakmayacaklar, haram iş yapmayacaklar. Çünkü Peygamber Efendimiz; "Gözler de zina eder." buyurdu.

Çünkü Peygamber Efendimiz; "Gözler de zina eder." buyurdu.

"Ya ben şimdiye kadar hiç yabancı kadına elimi sürmedim."

Veya bir erkek

"Ya ben şimdiye kadar hiç yabancı kadına elimi sürmedim."

Veya bir erkek

Veyahut bir kadın; "Ben yabancı bir erkeğe hiç el sürmedim."

Veyahut bir kadın; "Ben yabancı bir erkeğe hiç el sürmedim."

Ama "Gözler de zina eder!" diyor Peygamber Efendimiz.Ama "Gözler de zina eder!" diyor Peygamber Efendimiz. Uzaktan bakıp süzüp hayal ettiği zaman da günaha girer.

Uzaktan bakıp süzüp hayal ettiği zaman da günaha girer.

Onun için, kalbimiz pak olacak. Âzâlarımız da pak duygularımızın emrinde olacak, haram işlere yanaşmayacak.

Onun için, kalbimiz pak olacak. Âzâlarımız da pak duygularımızın emrinde olacak, haram işlere yanaşmayacak.

Şeytana maskara olmayalım. Kendimizi güldürmeyelim. Kendine güldürme öyle düşmen-i bed-sureti.Şeytana maskara olmayalım. Kendimizi güldürmeyelim. Kendine güldürme öyle düşmen-i bed-sureti. Öyle hain, öyle ezelî düşmanı kendimize güldürmeyelim.Öyle hain, öyle ezelî düşmanı kendimize güldürmeyelim. "Vah! Şeytan şu müslümanı ne hâle getirdi, nasıl kandırdı!" diye dostların yüreği kan ağlıyor;"Vah! Şeytan şu müslümanı ne hâle getirdi, nasıl kandırdı!" diye dostların yüreği kan ağlıyor; düşman da seviniyor, şeytan da gülüyor. "Bu hacı efendiyi kandırdım. düşman da seviniyor, şeytan da gülüyor. "Bu hacı efendiyi kandırdım. Bu müslüman delikanlıyı kandırdım. Bu müslüman hanımı kandırdım." diye şeytan gülüyor, seviniyor.Bu müslüman delikanlıyı kandırdım. Bu müslüman hanımı kandırdım." diye şeytan gülüyor, seviniyor. Onun için, şeytanı güldürtmeyelim. Şeytanın maskarası, oyuncağı olmayalım. Gözümüze sahip olalım.

Onun için, şeytanı güldürtmeyelim. Şeytanın maskarası, oyuncağı olmayalım. Gözümüze sahip olalım.

Göz bir semboldür. Her âzâmıza sahip olalım. Her günahtan uzak duralım.Göz bir semboldür. Her âzâmıza sahip olalım. Her günahtan uzak duralım. Çünkü işin aslı günahlardan sakınmak; çok önemli bir temeldir İslâm'da.Çünkü işin aslı günahlardan sakınmak; çok önemli bir temeldir İslâm'da. İnsan günahlardan sakınma duygusuna sahip olacak, haramdan kaçınma duygusuna sahip olacak,İnsan günahlardan sakınma duygusuna sahip olacak, haramdan kaçınma duygusuna sahip olacak, titiz müslüman olacak. Buna "takvâ" derler. İnsan takvâlı müslüman olacak. titiz müslüman olacak. Buna "takvâ" derler. İnsan takvâlı müslüman olacak. Takvâsız olmayacak, laubali müslüman olmayacak.

Haram mı helal mi, nereden geldiği belli değil.
Takvâsız olmayacak, laubali müslüman olmayacak.

Haram mı helal mi, nereden geldiği belli değil.
Para eline geçmiş, yiyor. "Öderim sonra." Para eline geçmiş, yiyor. "Öderim sonra." Para eline geçmiş, hayır yapsın diye vermişler; iki senedir, üç senedir hayra vermiyor.Para eline geçmiş, hayır yapsın diye vermişler; iki senedir, üç senedir hayra vermiyor. Değil böyle kendine hayır yapsınlar diye verilmiş parayı hayra vermeyi iki sene üç sene geciktirmek;Değil böyle kendine hayır yapsınlar diye verilmiş parayı hayra vermeyi iki sene üç sene geciktirmek; kendisi zengin, zekât verecek, kapısına gelmiş, kapıyı çalmış, "Allah rızası için bir sadaka ver" diyor...kendisi zengin, zekât verecek, kapısına gelmiş, kapıyı çalmış, "Allah rızası için bir sadaka ver" diyor... Peygamber Efendimiz "Zenginin kendi sadakasını, kendi zekâtını geciktirmesi zulümdür!" diyor.Peygamber Efendimiz "Zenginin kendi sadakasını, kendi zekâtını geciktirmesi zulümdür!" diyor. Başkasının parası değil, kendi kesesindeki para. Başkasının parası değil, kendi kesesindeki para. Verecek ama "Veririz canım bir başka zaman, kapıdaki beklesin.Verecek ama "Veririz canım bir başka zaman, kapıdaki beklesin. Yarın veririm, öbür gün veririm, başka zaman veririm... Bu gün git, yarın gel..." Yarın veririm, öbür gün veririm, başka zaman veririm... Bu gün git, yarın gel..." Zenginin sadakasını, zekâtını geciktirmesi zulüm! Zenginin zekâtını tehir etmesi bile zulümdür diyor.Zenginin sadakasını, zekâtını geciktirmesi zulüm! Zenginin zekâtını tehir etmesi bile zulümdür diyor. Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri her çeşit haramdan hepimizi hıfz eylesin.

Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri her çeşit haramdan hepimizi hıfz eylesin.

İnsan haram lokma yedi mi hayrı, bereketi gider.

"Hocam, ibadetten bir lezzet almaz oldum."

İnsan haram lokma yedi mi hayrı, bereketi gider.

"Hocam, ibadetten bir lezzet almaz oldum."

Kazancına ve gıdana dikkat et!

Neden lezzet almaz oldun? Gidiyorsun gümbürtüye... İşaret.

Kazancına ve gıdana dikkat et!

Neden lezzet almaz oldun? Gidiyorsun gümbürtüye... İşaret.

"Hocam hiç feyzim kalmadı. Tesbih çekiyorum, hiç lezzet almıyorum."

"Hocam hiç feyzim kalmadı. Tesbih çekiyorum, hiç lezzet almıyorum."

İşte bak, ilk cezası odur insana. Haram yediği zaman ilk kendisinde hâsıl olan ceza budur.

İşte bak, ilk cezası odur insana. Haram yediği zaman ilk kendisinde hâsıl olan ceza budur.

Onun için muhterem kardeşlerim, iyi müslüman olmak istiyorsakOnun için muhterem kardeşlerim, iyi müslüman olmak istiyorsak -Allah müttakî kullarını sever.- takvâ ehli olalım. Her çeşit günahtan sakınalım. -Allah müttakî kullarını sever.- takvâ ehli olalım. Her çeşit günahtan sakınalım. Bilhassa gözümüze sahip olalım.

Neden?

Bilhassa gözümüze sahip olalım.

Neden?

Şeytan bugün bütün avanesini toplamış, insana kendisine baktırtmak için,Şeytan bugün bütün avanesini toplamış, insana kendisine baktırtmak için, gözünü harama çevirttirmek için uğraşıyor. gözünü harama çevirttirmek için uğraşıyor. Reklamlar, sinemalar, filmler, gazeteler, mecmualar, hafta sonu dergileri...

Reklamlar, sinemalar, filmler, gazeteler, mecmualar, hafta sonu dergileri...

Adapazarı'nda bir yere kadar gidiyordum. Kırmızı ışıkta arabamla durdum. Yanda gazete bayii var.Adapazarı'nda bir yere kadar gidiyordum. Kırmızı ışıkta arabamla durdum. Yanda gazete bayii var. Çeşit çeşit gazetelerin sayfalarını açmış. O kulübenin sahibinde de utanma kalmamış!Çeşit çeşit gazetelerin sayfalarını açmış. O kulübenin sahibinde de utanma kalmamış! Bütün çıplak kadın resimlerini sayfa sayfa sayfa mandallamış asmış; Bütün çıplak kadın resimlerini sayfa sayfa sayfa mandallamış asmış; "Bak, ben böyle ne mallar satarım!" gibilerden oraya o çıplak resimleri koymuş. Utanmıyor! "Bak, ben böyle ne mallar satarım!" gibilerden oraya o çıplak resimleri koymuş. Utanmıyor! Onları satmaktan içine bir utanç duygusu gelmiyor. Onları açmaktan utanmıyor.Onları satmaktan içine bir utanç duygusu gelmiyor. Onları açmaktan utanmıyor. O resimleri çektirenler utanmıyor. O resimleri çekenler utanmıyor.O resimleri çektirenler utanmıyor. O resimleri çekenler utanmıyor. O resimleri basanlar utanmıyor. O resimleri seyredenler utanmıyor!

O resimleri basanlar utanmıyor. O resimleri seyredenler utanmıyor!

"Türkiye'nin yüzde 99'u müslüman!"

Anlat külâhıma sen benim!
"Türkiye'nin yüzde 99'u müslüman!"

Anlat külâhıma sen benim!
Ben külâhımı şöyle ters çevireyim, sen "Türkiye'nin yüzde 99'u müslüman" diye anlat dur içine... Ben külâhımı şöyle ters çevireyim, sen "Türkiye'nin yüzde 99'u müslüman" diye anlat dur içine... Ben işim var, gideceğim. Boş lafı dinleyecek hâlim yok. Sen oraya anlat... Ben işim var, gideceğim. Boş lafı dinleyecek hâlim yok. Sen oraya anlat... Türkiye'nin yüzde 99'u müslümanmış! Nerede?! Yüzde 99'u dini unutmuş, yüzde biri kalmış!Türkiye'nin yüzde 99'u müslümanmış! Nerede?! Yüzde 99'u dini unutmuş, yüzde biri kalmış! Yüzde biri kaldıysa yine iyi... 55 milyon[da] 550 bin kişi demektir. Yüzde biri kaldıysa yine iyi... 55 milyon[da] 550 bin kişi demektir. Yüzde biri kaldıysa yine öp de başına koy. Yüzde biri kalmamıştır müslümanların!

Yüzde biri kaldıysa yine öp de başına koy. Yüzde biri kalmamıştır müslümanların!

Ticarette ahlâk yok. İşçilikte ahlâk yok. Verilen sözler yerine gelmez. Senetler ödenmez.Ticarette ahlâk yok. İşçilikte ahlâk yok. Verilen sözler yerine gelmez. Senetler ödenmez. Mallar hileli. Her şey aldatmaca. Çeteler her yere hâkim. Öldürme, asma, kesme...Mallar hileli. Her şey aldatmaca. Çeteler her yere hâkim. Öldürme, asma, kesme... Merhamet, insaf nerede?! Yok! Nerede Müslümanlık, Türkiye'nin neresinde?! Merhamet, insaf nerede?! Yok! Nerede Müslümanlık, Türkiye'nin neresinde?! Dikkatle etrafı seyrediyoruz. Var mı, hadi bakalım gösterin! "Şu, işte hâzâ müslüman."Dikkatle etrafı seyrediyoruz. Var mı, hadi bakalım gösterin! "Şu, işte hâzâ müslüman." Her şeyin yarışması yapılıyor. Güzellik müsabakaları yapılıyor. Ondan sonra ilan ediliyor.Her şeyin yarışması yapılıyor. Güzellik müsabakaları yapılıyor. Ondan sonra ilan ediliyor. Hadi güzel bir müslüman seçin de görelim bakalım. Kaç tane güzel müslüman kalmış?

Hadi güzel bir müslüman seçin de görelim bakalım. Kaç tane güzel müslüman kalmış?

Sen dışından ölçüp de bulamazsın. Bir deSen dışından ölçüp de bulamazsın. Bir de kalplerini bilen, Allâmu'l-guyûb olan Allahu Teâlâ hazretleri, senin beğendiğini belki hiç beğenmeyecek.

kalplerini bilen, Allâmu'l-guyûb olan Allahu Teâlâ hazretleri, senin beğendiğini belki hiç beğenmeyecek.

Peygamber Efendimiz sahabesinden birisine buyurdu ki;

Peygamber Efendimiz sahabesinden birisine buyurdu ki;

"Şu mescitte sence en makbul adam kim?"

O da şöyle başını kaldırdı, bir gezdirdi; "Filanca zât." dedi.

"Şu mescitte sence en makbul adam kim?"

O da şöyle başını kaldırdı, bir gezdirdi; "Filanca zât." dedi.

"Sence en değersiz adam kim?" dedi.

Yine gözünü gezdirdi; "Filanca kimse. Bana göre böyle yâ Resûlallah."

"Sence en değersiz adam kim?" dedi.

Yine gözünü gezdirdi; "Filanca kimse. Bana göre böyle yâ Resûlallah."

Dedi ki; "Senin şu beğenmediğin adamın yanında senin o beğendiğin adamın bir zerre kıymeti yoktur.Dedi ki; "Senin şu beğenmediğin adamın yanında senin o beğendiğin adamın bir zerre kıymeti yoktur. O senin beğenmediğin şu kadar kıymetli, o senin beğendiğin beş para etmez."

O senin beğenmediğin şu kadar kıymetli, o senin beğendiğin beş para etmez."

Çünkü Allah indinde insanların elbiselerinin kıymeti yok, boyunun posunun kıymeti yok,Çünkü Allah indinde insanların elbiselerinin kıymeti yok, boyunun posunun kıymeti yok, tıraşının kıymeti yok, mevkiinin makamının, parasının pulunun kıymeti yok; kalbin kıymeti var!

tıraşının kıymeti yok, mevkiinin makamının, parasının pulunun kıymeti yok; kalbin kıymeti var!

Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn. İllâ men eta'llâhe bi-kalbin selîm.

Yevme lâ yenfau mâlun ve lâ benûn. İllâ men eta'llâhe bi-kalbin selîm.

Sâlim, temiz, pak, sâfî bir kalp, gönül ile Allah'a gelebiliyor musun, gidebiliyor musun?Sâlim, temiz, pak, sâfî bir kalp, gönül ile Allah'a gelebiliyor musun, gidebiliyor musun? İşte o fayda verecek. Gerideki şeyler, hepsi hesap!

İşte o fayda verecek. Gerideki şeyler, hepsi hesap!

"Malın mı var? Gel buraya! Dünyada malın mı vardı senin?"

"Malım vardı."

"Malın mı var? Gel buraya! Dünyada malın mı vardı senin?"

"Malım vardı."

"Söyle bakalım, nasıl kazandın bu malı?" Bir.

Sonra, "Bu malla ilgili vazifelerini yaptın mı?
"Söyle bakalım, nasıl kazandın bu malı?" Bir.

Sonra, "Bu malla ilgili vazifelerini yaptın mı?
Zekâtını, sadakanı, hayrını hasenâtını yaptın mı?" İki.

Zekâtını, sadakanı, hayrını hasenâtını yaptın mı?" İki.

"Bunları Allah'ın emri yolunda mı sarf ettin, yoksa keyfin yolunda mı sarf ettin?"

"Bunları Allah'ın emri yolunda mı sarf ettin, yoksa keyfin yolunda mı sarf ettin?"

Bizim memleketteki insanların ben fakirliğine inanmıyorum. Geze dolaşa inanmaz hâle geldim.Bizim memleketteki insanların ben fakirliğine inanmıyorum. Geze dolaşa inanmaz hâle geldim. Eskiden inanıyordum da inanmaz hâle geldim.Eskiden inanıyordum da inanmaz hâle geldim. Millet renkli televizyon çıkınca beşibiryerdelerini, altınlarını, gümüşlerini sattı; Millet renkli televizyon çıkınca beşibiryerdelerini, altınlarını, gümüşlerini sattı; renksiz televizyonları çöpe attı, renkli televizyon aldı. Para olmasa alabilir mi? Herkeste para var.renksiz televizyonları çöpe attı, renkli televizyon aldı. Para olmasa alabilir mi? Herkeste para var. Dilenende bile para var. "Zekâta muhtacım!" diye kapıya gelende bile para var.Dilenende bile para var. "Zekâta muhtacım!" diye kapıya gelende bile para var. Bir talebeler kalıyor belki... Onlar talebe-i ulûmdur, işte [öğrenim görüyorlar] diye belki onlar mazur oluyor.Bir talebeler kalıyor belki... Onlar talebe-i ulûmdur, işte [öğrenim görüyorlar] diye belki onlar mazur oluyor. Bu memlekette para da var. İnsaf yok!

Bu memlekette para da var. İnsaf yok!

Allahu Teâlâ hazretleri hepimize güzel huylar nasip etsin. İnsaf versin.Allahu Teâlâ hazretleri hepimize güzel huylar nasip etsin. İnsaf versin. Kendisinin razı olduğu sıfatlara sahip olmayı nasip etsin.

Kendisinin razı olduğu sıfatlara sahip olmayı nasip etsin.

Yoksa dünyadaki insanların gözünü boyamak zor bir şey değil. Boyarsın, kocaman bir sakal bırakırsın...

Yoksa dünyadaki insanların gözünü boyamak zor bir şey değil. Boyarsın, kocaman bir sakal bırakırsın...

Arkadaş anlatıyor. Mekke'nin içinde yerleşmiş olup da orada iş yapan arkadaş. "Tavafa girdim.Arkadaş anlatıyor. Mekke'nin içinde yerleşmiş olup da orada iş yapan arkadaş. "Tavafa girdim. Baktım cebime bir el değdi. Şöyle toparlandım..." diyor. Para var cebinde. Baktım cebime bir el değdi. Şöyle toparlandım..." diyor. Para var cebinde. "Adama, cebimi yoklamaya kalkışan kimseye baktım. Eline Kur'ân-ı Kerîm'i almış."Adama, cebimi yoklamaya kalkışan kimseye baktım. Eline Kur'ân-ı Kerîm'i almış. Sakal da bırakmış. Başına da sarık sarmış. Tavafta dolaşıyor."Sakal da bırakmış. Başına da sarık sarmış. Tavafta dolaşıyor." Bir elinde Kur'an öteki eliyle hırsızlık peşinde...

Çünkü neden?

Bir elinde Kur'an öteki eliyle hırsızlık peşinde...

Çünkü neden?

Adam sahtekâr oldu mu her boyaya girer. Müslümanın yanına geldiği zaman orada ne revaçtadır?

Adam sahtekâr oldu mu her boyaya girer. Müslümanın yanına geldiği zaman orada ne revaçtadır?

Kur'ân-ı Kerîm revaçtadır. Eline Kur'an alır.

Ne revaçtadır?

Kur'ân-ı Kerîm revaçtadır. Eline Kur'an alır.

Ne revaçtadır?

Tesbih revaçtadır. Bir de tesbih taşır öteki elinde.

Ne revaçtadır?

Sakal revaçtadır.
Tesbih revaçtadır. Bir de tesbih taşır öteki elinde.

Ne revaçtadır?

Sakal revaçtadır.
Bırakıverir, tıraş olmaz. Zaten berbere para vermek daha fena, vermiyor. Sakal da bırakır.

Bırakıverir, tıraş olmaz. Zaten berbere para vermek daha fena, vermiyor. Sakal da bırakır.

Kıyafetle değil ki bu, kalbin temizliğiyle. Ama Allah iflah ettirmez. Allah onun cezasını verir.Kıyafetle değil ki bu, kalbin temizliğiyle. Ama Allah iflah ettirmez. Allah onun cezasını verir. Ya orada eli kesilir ya öbür tarafta belasını bulur. Dünyada da görür âhirette de görür.

Ya orada eli kesilir ya öbür tarafta belasını bulur. Dünyada da görür âhirette de görür.

Allahu Teâlâ hazretleri kötü huylardan ve kötü huylulardan cümlemizi korusun.

Allahu Teâlâ hazretleri kötü huylardan ve kötü huylulardan cümlemizi korusun.

Ve keffü'l-ezâ. "Eza vermeyecek."

Ve keffü'l-ezâ. "Eza vermeyecek."

Yolda duran insan bir kere gözüne sahip olacak, başkasını taciz etmeyecek. İkincisi, eza vermeyecek.

Yolda duran insan bir kere gözüne sahip olacak, başkasını taciz etmeyecek. İkincisi, eza vermeyecek.

Nasıl eza verir?

Bakıyorsun adam kaldırıma arabasını çıkartmış.
Nasıl eza verir?

Bakıyorsun adam kaldırıma arabasını çıkartmış.
Sen "Şuradan, çamursuz, susuz yerden yürüyeyim." diyorsun;Sen "Şuradan, çamursuz, susuz yerden yürüyeyim." diyorsun; adam kaldırıma çıkarmış, koymuş oraya. [Arabası] eza veriyor; yolu kapatmış.adam kaldırıma çıkarmış, koymuş oraya. [Arabası] eza veriyor; yolu kapatmış. Çöp dökmüş veyahut yolun tam üstüne oturmuş, geçeceksin, geçemiyorsun.

Çöp dökmüş veyahut yolun tam üstüne oturmuş, geçeceksin, geçemiyorsun.

Tavaf yapacaksın, oraya durmuş. Makâm-ı İbrahim'de namaz kılmak sevap.Tavaf yapacaksın, oraya durmuş. Makâm-ı İbrahim'de namaz kılmak sevap. Hadi sen sevabı kazan diye onu arkadaşları oraya namaza durdurtuyorlar.Hadi sen sevabı kazan diye onu arkadaşları oraya namaza durdurtuyorlar. Ötekiler de, dört beş kişi halka oluyorlar. Ötekiler de, dört beş kişi halka oluyorlar. Burada tavaf yapan hacılar, kadınlar, çocuklar buradan geçerken eziliyorlar. Burada tavaf yapan hacılar, kadınlar, çocuklar buradan geçerken eziliyorlar. Sevap mı kazanıyor, günah mı kazanıyor?

Sevap kazanmıyor.
Sevap mı kazanıyor, günah mı kazanıyor?

Sevap kazanmıyor.
Bunların eza çektiği kadar hakları üzerine borç oluyor.Bunların eza çektiği kadar hakları üzerine borç oluyor. "Sen bunları ezalandırdın!" diye Allah onu cezalandıracak."Sen bunları ezalandırdın!" diye Allah onu cezalandıracak. Git, başka [yerde,] geride kıl namazı, o müslümanı ezalandırma.Git, başka [yerde,] geride kıl namazı, o müslümanı ezalandırma. Oraya geldi mi [kadınlar,] kızlar bayılıyor, düşüyorlar, eziliyorlar.

Neden?

Oraya geldi mi [kadınlar,] kızlar bayılıyor, düşüyorlar, eziliyorlar.

Neden?

Üç tane beyzâde orada, makâm-ı İbrahim'de, sevaplı yerde namaz kılacakmış!

Sevabın yeri var.

Üç tane beyzâde orada, makâm-ı İbrahim'de, sevaplı yerde namaz kılacakmış!

Sevabın yeri var.

Ordu Peygamber Efendimiz ile bir sefere gitti. Sıcak bir gün. Arabistan sıcağı, buranınkine benzemez. Ordu Peygamber Efendimiz ile bir sefere gitti. Sıcak bir gün. Arabistan sıcağı, buranınkine benzemez. O sıcak yolculukta oruç zamanı, bazıları oruç tuttular.O sıcak yolculukta oruç zamanı, bazıları oruç tuttular. Ama Peygamber Efendimiz'in "Seferde oruç tutmak takvâ değildir, tutmayın." diye tavsiyesi var.Ama Peygamber Efendimiz'in "Seferde oruç tutmak takvâ değildir, tutmayın." diye tavsiyesi var. Kâideyi biliyoruz. Bazıları oruç tuttular. Kâideyi biliyoruz. Bazıları oruç tuttular. Oruç tutanlar, o Arabistan'ın 45 derece sıcağında serildi, bayıldı; halsiz, mecalsiz düştü. Oruç tutanlar, o Arabistan'ın 45 derece sıcağında serildi, bayıldı; halsiz, mecalsiz düştü. İnsan, güneş çarpar, ölür bile. Onlar bayıldılar. İnsan, güneş çarpar, ölür bile. Onlar bayıldılar. Ordunun sularını öteki oruç tutmayanlar getirdi, ocaklarını onlar yaktı, kazanlarını onlar yerleştirdi,Ordunun sularını öteki oruç tutmayanlar getirdi, ocaklarını onlar yaktı, kazanlarını onlar yerleştirdi, yemeklerini onlar pişirdi, hizmetleri onlar yaptı.yemeklerini onlar pişirdi, hizmetleri onlar yaptı. Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Bugün sevapları oruçsuzlar aldı." Oruçlular değil.Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "Bugün sevapları oruçsuzlar aldı." Oruçlular değil. Çünkü insan aklını kullanacak, yerine göre iş yapacak. Olmadık yerde iş yapmak olmaz.

Çünkü insan aklını kullanacak, yerine göre iş yapacak. Olmadık yerde iş yapmak olmaz.

Geliyor camide Kur'an okuyor mesela... Yüksek sesle Kur'an okuyor. Geliyor camide Kur'an okuyor mesela... Yüksek sesle Kur'an okuyor. Mübarek, Kur'an okumak güzel ama ben şurada namaz kılacağım, kaç rekât kıldığımı şaşırıyorum. Mübarek, Kur'an okumak güzel ama ben şurada namaz kılacağım, kaç rekât kıldığımı şaşırıyorum. Fâtihâ'yı dört defa okuyorum, zammı sûreyi tekrarlamak zorunda kalıyorum, Subhânallahlarımı şaşırıyorum.Fâtihâ'yı dört defa okuyorum, zammı sûreyi tekrarlamak zorunda kalıyorum, Subhânallahlarımı şaşırıyorum. Biraz yavaş okusan olmaz mı? "Sevap [kazanacağım], Kur'ân-ı Kerîm okuyacağım; dinlesin öteki insanlar."Biraz yavaş okusan olmaz mı? "Sevap [kazanacağım], Kur'ân-ı Kerîm okuyacağım; dinlesin öteki insanlar." Dinlesin ama insanların iş sahibi var, güç sahibi var, onun da kendine göre ibadeti var.Dinlesin ama insanların iş sahibi var, güç sahibi var, onun da kendine göre ibadeti var. İnsan yerli yerinde yapmasını bilecek. Yaptığı şey güzel.İnsan yerli yerinde yapmasını bilecek. Yaptığı şey güzel. Ama yersiz yaparsa güzel olmayabilir, tatsız olabilir.

Ama yersiz yaparsa güzel olmayabilir, tatsız olabilir.

Onun için Müslümanlık, iyi Müslümanlık, kaliteli Müslümanlık, zarif Müslümanlık,Onun için Müslümanlık, iyi Müslümanlık, kaliteli Müslümanlık, zarif Müslümanlık, kibar Müslümanlık akıl işidir, öyle kolay bir şey değil.kibar Müslümanlık akıl işidir, öyle kolay bir şey değil. Aklı olmayan, çok zeki olmayan insan, iyi bir müslüman olamaz. Çok zeka işidir, oyuncak değil.Aklı olmayan, çok zeki olmayan insan, iyi bir müslüman olamaz. Çok zeka işidir, oyuncak değil. Allah'ın rızasını kazanma yolu. İnsanın aklını başına toplaması lazım.

Allah'ın rızasını kazanma yolu. İnsanın aklını başına toplaması lazım.

"Yolda eza vermemeli."

Yola nasıl eza verir?

Çöp atar. Yer meyveyi, kabuklarını atar vs.
"Yolda eza vermemeli."

Yola nasıl eza verir?

Çöp atar. Yer meyveyi, kabuklarını atar vs.
Çeşitli şekillerde eza verebilir. Ezayı da yapmayacak.

Çeşitli şekillerde eza verebilir. Ezayı da yapmayacak.

Ve reddü's-selâm. Yoldan geçenler insana selam verirler. Geçenin durana selam vermesi daha efdal.Ve reddü's-selâm. Yoldan geçenler insana selam verirler. Geçenin durana selam vermesi daha efdal. es-Selâmü aleyküm diyecek. O da aleykümü's-selâm diyecek.es-Selâmü aleyküm diyecek. O da aleykümü's-selâm diyecek. Selamı vermek sevaplı, sünnet; almak vacib. Almak boynunun borcu. Almadığı zaman mesul olur.Selamı vermek sevaplı, sünnet; almak vacib. Almak boynunun borcu. Almadığı zaman mesul olur. Topluluktan birisi alırsa o mesuliyet düşer de hiçbirisi almazsa mesul olur.

Topluluktan birisi alırsa o mesuliyet düşer de hiçbirisi almazsa mesul olur.

Bazen ben bakıyorum, es-selâmü aleyküm diyorum, adam başını öbür tarafa çeviriyor.Bazen ben bakıyorum, es-selâmü aleyküm diyorum, adam başını öbür tarafa çeviriyor. Ben de aleyne's-selâm diyorum. Kendi selamımı yine geriye alıyorum, geçip gidiyorum. Ben de aleyne's-selâm diyorum. Kendi selamımı yine geriye alıyorum, geçip gidiyorum. Hem verme sevabı alıyorum hem alma sevabı alıyorum, geçip gidiyorum. O derdine yansın. Hem verme sevabı alıyorum hem alma sevabı alıyorum, geçip gidiyorum. O derdine yansın. O selam vermediğinin vebalini çekecek. Ne varsa! Tanıdığım bir insan değil. O selam vermediğinin vebalini çekecek. Ne varsa! Tanıdığım bir insan değil. Ben Allah rızası için, müslüman diye selam veriyorum; o selam almıyor.

Ben Allah rızası için, müslüman diye selam veriyorum; o selam almıyor.

Müslümanlık çürümüş bazılarının içinde! Sarığına bakıyorsun, güzel sarılmış; cübbesine bakıyorsun, âlâ.Müslümanlık çürümüş bazılarının içinde! Sarığına bakıyorsun, güzel sarılmış; cübbesine bakıyorsun, âlâ. "Ya şunun fotoğrafını çeksek de biz de sarık sarmayı bundan öğrensek!" diye heves ediyorsun. "Ya şunun fotoğrafını çeksek de biz de sarık sarmayı bundan öğrensek!" diye heves ediyorsun. Selam veriyorsun, almıyor. Ezan okunuyor.Selam veriyorsun, almıyor. Ezan okunuyor. Sen camiye yetişeceğim diye [koşturuyorsun]; [o] orada Sony marka, Sen camiye yetişeceğim diye [koşturuyorsun]; [o] orada Sony marka, [şu] marka radyo alacak, televizyon alacak. Ya sen bu hacca alışverişe mi geldin, ibadete mi geldin?[şu] marka radyo alacak, televizyon alacak. Ya sen bu hacca alışverişe mi geldin, ibadete mi geldin? Burada ibadet [var;] o orada ticarette.

Burada ibadet [var;] o orada ticarette.

Reddü's-selâm. Selam verildiği zaman selâmın iadesi lazım.Reddü's-selâm. Selam verildiği zaman selâmın iadesi lazım. Hem de güzel, daha güzel bir tarzda iade etmek lazım.

Hem de güzel, daha güzel bir tarzda iade etmek lazım.

Ve iza huyyîtüm bi-tahiyyetin. "Size bir selam ile selam verildiği zaman."Ve iza huyyîtüm bi-tahiyyetin. "Size bir selam ile selam verildiği zaman." Fe-hayyû bi-ahsene minhâ ev rüddûhâ. "Daha güzeliyle veya hiç olmazsa dengiyle selam vermek lazım."

Fe-hayyû bi-ahsene minhâ ev rüddûhâ. "Daha güzeliyle veya hiç olmazsa dengiyle selam vermek lazım."

Daha düşük bir şekilde selam vermek olmaz.Daha düşük bir şekilde selam vermek olmaz. Ya bir ilave yapacaksın; selamün aleyküm derse, ve aleyküm selam diyeceksin, bir tebessüm edeceksin.Ya bir ilave yapacaksın; selamün aleyküm derse, ve aleyküm selam diyeceksin, bir tebessüm edeceksin. Veya ve aleyküm selam ve rahmetullâh diyeceksin. Ve aleyküm selam ve rahmetullâhi ve berekâtühû diyeceksin.

Veya ve aleyküm selam ve rahmetullâh diyeceksin. Ve aleyküm selam ve rahmetullâhi ve berekâtühû diyeceksin.

"Hocam, bırak şu Arap'ın selâmını!"

Bu Arap'ın selâmı değil, müslümanın selâmı!
"Hocam, bırak şu Arap'ın selâmını!"

Bu Arap'ın selâmı değil, müslümanın selâmı!
Cennet selâmı! Allahu Teâlâ hazretleri cennette selâmün kavlen min rabbin rahîm, söz olarak,Cennet selâmı! Allahu Teâlâ hazretleri cennette selâmün kavlen min rabbin rahîm, söz olarak, selâmün aleyküm diyecek. Kavl olarak, söz olarak müslümanlara selam verecek. Cennetin selâmı.

selâmün aleyküm diyecek. Kavl olarak, söz olarak müslümanlara selam verecek. Cennetin selâmı.

Sonra bu selam sözü, öyle derin bir mânası var ki...Sonra bu selam sözü, öyle derin bir mânası var ki... "Allah sana dünyada da âhirette de selâmetlik versin,"Allah sana dünyada da âhirette de selâmetlik versin, her türlü elemden, kederden uzak olasın." diye dua ediyor. Müslümanın müslümana duası makbul.her türlü elemden, kederden uzak olasın." diye dua ediyor. Müslümanın müslümana duası makbul. O duayı millet beğenmiyor; "günaydın" diyeceksin, "tünaydın" diyeceksin.O duayı millet beğenmiyor; "günaydın" diyeceksin, "tünaydın" diyeceksin. Dedin, pekâlâ, "günaydın" dedin. Güneş doğduğu zaman ortalık aydın oluyor. Ne olacak? Gün aydın.Dedin, pekâlâ, "günaydın" dedin. Güneş doğduğu zaman ortalık aydın oluyor. Ne olacak? Gün aydın. Tamam. "Yumurta yuvarlaktır." Anladık, pekâlâ. Ne olacak yani? "Gün aydın." Bir şey çıkmaz ki!Tamam. "Yumurta yuvarlaktır." Anladık, pekâlâ. Ne olacak yani? "Gün aydın." Bir şey çıkmaz ki! Selâmün aleyküm dediğin zaman,Selâmün aleyküm dediğin zaman, "Allah seni dünyada âhirette her türlü elemlerden, kederlerden korusun. Her türlü hayırlara erdirsin."Allah seni dünyada âhirette her türlü elemlerden, kederlerden korusun. Her türlü hayırlara erdirsin. Selâmetlik ihsan eylesin. Dârusselâm olan cennete soksun.Selâmetlik ihsan eylesin. Dârusselâm olan cennete soksun. Cennet içinde Allah'ın selâmına mazhar etsin..."Cennet içinde Allah'ın selâmına mazhar etsin..." Oralara kadar gider bu [selam...] Mânevî bir mânası var.Oralara kadar gider bu [selam...] Mânevî bir mânası var. Nerede cam parçası, nerede pırlanta! Nerede cam parçası, nerede pırlanta! İkisi de birbirine benziyor ama birisi cam, birisi pırlanta; birisi taş, birisi mücevher...

İkisi de birbirine benziyor ama birisi cam, birisi pırlanta; birisi taş, birisi mücevher...

"Bırak şu Arap'ın selâmını!"

Sen hiçbir şey bilmiyorsun!

"Bırak şu Arap'ın selâmını!"

Sen hiçbir şey bilmiyorsun!

Ama "bay bay" diyor. "Hadi bay bay!" "Bay bay" ne demek?

Ama "bay bay" diyor. "Hadi bay bay!" "Bay bay" ne demek?

İngiliz ayrılırken bye bye der. Bak, gâvurun selâmını nasıl diyorsun?! Gâvurun selâmını diyor.İngiliz ayrılırken bye bye der. Bak, gâvurun selâmını nasıl diyorsun?! Gâvurun selâmını diyor. Hatta bakıyorum, müslüman ailelerin çocukları bile alışmış.Hatta bakıyorum, müslüman ailelerin çocukları bile alışmış. "Hadi Allah'a ısmarladık, bay bay!" "Allah'a ısmarladık" kabul; "bay bay" senin olsun! "Bay bay" ne demek?!

"Hadi Allah'a ısmarladık, bay bay!" "Allah'a ısmarladık" kabul; "bay bay" senin olsun! "Bay bay" ne demek?!

Almanya'ya gittik, şaşırdım. " Tschüss diyor. Tschüss; çüss... Ben de "çüş!" anladım ilk önce.Almanya'ya gittik, şaşırdım. " Tschüss diyor. Tschüss; çüss... Ben de "çüş!" anladım ilk önce. Çok şaşırdım. Almanya'da selamlaşmaymış.Çok şaşırdım. Almanya'da selamlaşmaymış. Sonra baktım, burada modern insanlar da birbirleriyle "çüss" diye selamlaşıyorlar. Sonra baktım, burada modern insanlar da birbirleriyle "çüss" diye selamlaşıyorlar. Oradan gelince tamam, buradan gelince olmaz. Öyle şey olmaz! Mantıksız.

Oradan gelince tamam, buradan gelince olmaz. Öyle şey olmaz! Mantıksız.

"Allah'a ısmarladık!" diyoruz bak, ne güzel!"Allah'a ısmarladık!" diyoruz bak, ne güzel! Allah'a ısmarladık, yani "Ben senin yanından ayrılıyorum, sen Allah'a emanet ol, Allah'a ısmarladık, yani "Ben senin yanından ayrılıyorum, sen Allah'a emanet ol, ben seni Allah'a havale eyledim. Allah seni hıfz eylesin." Ne güzel bir mâna!ben seni Allah'a havale eyledim. Allah seni hıfz eylesin." Ne güzel bir mâna! Onu bırak; "bay bay!" Millet şaşırmış! Başka bir şey değil. Bu onu gösteriyor. Bilgisi de yok görgüsü de yok!

Onu bırak; "bay bay!" Millet şaşırmış! Başka bir şey değil. Bu onu gösteriyor. Bilgisi de yok görgüsü de yok!

Ve emrün bi'l-ma'rûfi ve nehyün ani'l-münkeri. "Yolda durduğun zaman emr-i mâruf nehy-i münker yapacaksın."

Ve emrün bi'l-ma'rûfi ve nehyün ani'l-münkeri. "Yolda durduğun zaman emr-i mâruf nehy-i münker yapacaksın."

Birisi orada yanlış bir iş yapıyorsa; "Dur, onu yapma, şu işi yap!" diyeceksin.Birisi orada yanlış bir iş yapıyorsa; "Dur, onu yapma, şu işi yap!" diyeceksin. Geçen insanı irşat edeceksin.Geçen insanı irşat edeceksin. Yol bilmiyorsa yolu söyleyeceksin, doğruyu göstereceksin, yanlışı engelleyeceksin.Yol bilmiyorsa yolu söyleyeceksin, doğruyu göstereceksin, yanlışı engelleyeceksin. Müslümanın ana vazifelerinden, mühim farzlardan birisi; emr-i mâruf nehy-i münker vazifesidir.

Müslümanın ana vazifelerinden, mühim farzlardan birisi; emr-i mâruf nehy-i münker vazifesidir.

"Hocam bir kere söyledim, dinlemedi. Ben artık demiyorum."

"Hocam bir kere söyledim, dinlemedi. Ben artık demiyorum."

Hayır! Her seferinde söyleyeceksin.Hayır! Her seferinde söyleyeceksin. Madem ki o kabahati o yapmaktan bıkmıyor, her sefer yapıyor; Madem ki o kabahati o yapmaktan bıkmıyor, her sefer yapıyor; sen de her sefer onun başına dikilip gülerek "Bunu yapma!" diyeceksin.

Neden?

sen de her sefer onun başına dikilip gülerek "Bunu yapma!" diyeceksin.

Neden?

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Benî İsrail alimleri -yani yahudilerin, yahudi kavminin alimleri, bilginleri;"Benî İsrail alimleri -yani yahudilerin, yahudi kavminin alimleri, bilginleri; Tevrat'ı bilen, Musa aleyhisselam'ın şeriatine vâkıf olan, Tevrat'ı bilen, Musa aleyhisselam'ın şeriatine vâkıf olan, Allah'ın emirlerini yasaklarını öğrenmiş bulunan bilginleri- günah işleyen halkın yanından geçerken durdular,Allah'ın emirlerini yasaklarını öğrenmiş bulunan bilginleri- günah işleyen halkın yanından geçerken durdular, o günahları işlememelerini halka söylediler. 'Bu günahtır, yapmayın!o günahları işlememelerini halka söylediler. 'Bu günahtır, yapmayın! Allah bunu yasak etmiştir, yapmayın! Allah şunu emretmiştir, şunu yapın!' diye söylediler.Allah bunu yasak etmiştir, yapmayın! Allah şunu emretmiştir, şunu yapın!' diye söylediler. Ertesi gün yine geçerken baktılar aynı günahı yapıyorlar. Seslenmediler bu sefer. Ertesi gün yine geçerken baktılar aynı günahı yapıyorlar. Seslenmediler bu sefer. Daha ertesi gün seslenmediler, daha ertesi gün seslenmediler...Daha ertesi gün seslenmediler, daha ertesi gün seslenmediler... Böylece Allah, bu seslenmeyenlerin kalplerini bu günahı işleyenlerin kalplerine benzetti. Böylece Allah, bu seslenmeyenlerin kalplerini bu günahı işleyenlerin kalplerine benzetti. Birbirine çarptı, birbirine benzetti. Onların nursuzlukları bunlara da intikal etti. Birbirine çarptı, birbirine benzetti. Onların nursuzlukları bunlara da intikal etti. Böylece topluca lanete uğradılar." deniliyor.

Böylece topluca lanete uğradılar." deniliyor.

Demek ki insan bin kere de olsa emr-i mâruf yapacak, nehy-i münker yapacak.

Demek ki insan bin kere de olsa emr-i mâruf yapacak, nehy-i münker yapacak.

Kur'ân-ı Kerîm'de hikâye olunuyor.Kur'ân-ı Kerîm'de hikâye olunuyor. Böyle emr-i mâruf nehy-i münker yapan salih kimselere eski kavimlerde denmiş ki;

Böyle emr-i mâruf nehy-i münker yapan salih kimselere eski kavimlerde denmiş ki;

Lime taizûne kavmeni'llâhu mühlikühüm ev muazzibühüm azâben şedîdâ.Lime taizûne kavmeni'llâhu mühlikühüm ev muazzibühüm azâben şedîdâ. "Allah'ın helâk edeceği veyahut şiddetli bir şekilde azaplandıracağı şu iflah olmaz, "Allah'ın helâk edeceği veyahut şiddetli bir şekilde azaplandıracağı şu iflah olmaz, ıslah olmaz insanlara ne diye öğüt verip vaaz verip duruyorsunuz?"

ıslah olmaz insanlara ne diye öğüt verip vaaz verip duruyorsunuz?"

"Boş verin! Tesir etmez, adam olmaz!" demek istiyor.

"Boş verin! Tesir etmez, adam olmaz!" demek istiyor.

Kâlû ma'ziraten ilâ rabbiküm ve le-allehüm yettekûn.Kâlû ma'ziraten ilâ rabbiküm ve le-allehüm yettekûn. Onlar cevabında diyorlar ki; "Rabbimize bir mazeret olsun diye."

Onlar cevabında diyorlar ki; "Rabbimize bir mazeret olsun diye."

Çünkü Allah o kavmi helâk edecek.Çünkü Allah o kavmi helâk edecek. Bunlar Rabbin huzuruna çıktıkları zaman diyecekler ki; "Yâ Rabbi! Biz vazifemizi yaptık, söyledik. Bunlar Rabbin huzuruna çıktıkları zaman diyecekler ki; "Yâ Rabbi! Biz vazifemizi yaptık, söyledik. Ama bu edepsizler dinlemediler." diyecek. Mazeret olacak o.

Ama bu edepsizler dinlemediler." diyecek. Mazeret olacak o.

Ve belki de dönerler.Ve belki de dönerler. Bakarsın hiç ummadığın bir şekilde tesir eder söz, ummadığın bir insan yola gelir.Bakarsın hiç ummadığın bir şekilde tesir eder söz, ummadığın bir insan yola gelir. Çünkü "Çıkmadık canda ümit vardır." denildiği gibi,Çünkü "Çıkmadık canda ümit vardır." denildiği gibi, günahkâr bir insanın da doğru yola gelmesi her zaman mümkündür. Ümit kesmeyeceğiz.günahkâr bir insanın da doğru yola gelmesi her zaman mümkündür. Ümit kesmeyeceğiz. Doğru yola gelmezse bile biz mazeret sahibi olmuş olacağız o zaman.

Doğru yola gelmezse bile biz mazeret sahibi olmuş olacağız o zaman.

"Ya sen bu kavmin içinde miydin be adam?"

"Evet yâ Rabbi, içindeydim."

"Ya sen bu kavmin içinde miydin be adam?"

"Evet yâ Rabbi, içindeydim."

"Niye bunlar kötülükler yaparken engellemedin?"

"Engelledim yâ Rabbi! Söyledim ama dinlemediler."

"Niye bunlar kötülükler yaparken engellemedin?"

"Engelledim yâ Rabbi! Söyledim ama dinlemediler."

"Peki, senin mazeretin varmış. Tamam, haklısın, geç."

Söylemeyenler cezayı çekecek.

"Peki, senin mazeretin varmış. Tamam, haklısın, geç."

Söylemeyenler cezayı çekecek.

Onun için, biz nerede bir günahı görürsek, milyon kere yapsalar, milyon kere müdahale edelim.Onun için, biz nerede bir günahı görürsek, milyon kere yapsalar, milyon kere müdahale edelim. Bıkmayalım. Onlar günahtan bıkmıyorlar, biz de sevaptan bıkmayalım. Çünkü emr-i mâruf nehy-i münker sevap.

Bıkmayalım. Onlar günahtan bıkmıyorlar, biz de sevaptan bıkmayalım. Çünkü emr-i mâruf nehy-i münker sevap.

Adamlar günahtan bıkmıyorlar, zehirden zemberekten bıkmıyorlar.Adamlar günahtan bıkmıyorlar, zehirden zemberekten bıkmıyorlar. Biz tatlıdan, baklavadan, şekerden, şerbetten niye bıkalım? Söyledikçe sevap kazanacağız. Biz tatlıdan, baklavadan, şekerden, şerbetten niye bıkalım? Söyledikçe sevap kazanacağız. Ama güzel söyleyelim. Tatlı söyleyelim. Münasip tarzda söyleyelim. Ama güzel söyleyelim. Tatlı söyleyelim. Münasip tarzda söyleyelim. Onun kalbine girecek yolu [düşünerek] söyleyelim.

Bir tüccar anlatıyor: -Ticaret kitaplarında yazıyor bu-

Onun kalbine girecek yolu [düşünerek] söyleyelim.

Bir tüccar anlatıyor: -Ticaret kitaplarında yazıyor bu-

"Bir fabrikaya mal satacaktım. Bir türlü müdürünü yola getiremiyorum, müdürü yola gelmiyor."Bir fabrikaya mal satacaktım. Bir türlü müdürünü yola getiremiyorum, müdürü yola gelmiyor. Bana soğuk davranıyor. Huzuruna kabul etmiyor. Bana soğuk davranıyor. Huzuruna kabul etmiyor. Benim pazarlamak istediğim, satmak istediğim malı bir türlü almaya yanaşmıyor.Benim pazarlamak istediğim, satmak istediğim malı bir türlü almaya yanaşmıyor. 'Yahu ben bu adamı nasıl tavlarım, nasıl avlarım, nasıl kandırırım, nasıl ikna ederim?' diye'Yahu ben bu adamı nasıl tavlarım, nasıl avlarım, nasıl kandırırım, nasıl ikna ederim?' diye düşündüm, taşındım." diyor adam. Düşünüyor taşınıyor. Mal satacak nihayet.düşündüm, taşındım." diyor adam. Düşünüyor taşınıyor. Mal satacak nihayet. Müdür beyin çocuğu varmış. Pul toplamaya meraklıymış, pul koleksiyonu yapıyormuş. Müdür beyin çocuğu varmış. Pul toplamaya meraklıymış, pul koleksiyonu yapıyormuş. "Gittim, çeşitli pullar buldum, müdür beyin kapısını çaldım: 'Sayın Müdür bey, oğlunuz pul meraklısıymış."Gittim, çeşitli pullar buldum, müdür beyin kapısını çaldım: 'Sayın Müdür bey, oğlunuz pul meraklısıymış. Bende de güzel pullar vardı, buyurun.' dedim, aradaki buzlar çözüldü." diyor.

Bende de güzel pullar vardı, buyurun.' dedim, aradaki buzlar çözüldü." diyor.

Dünya işinde, ticaret işinde bir insan karşısında kendisine yüz vermeyenDünya işinde, ticaret işinde bir insan karşısında kendisine yüz vermeyen soğuk bir kimseye allem edip kallem edip malını satıp gönlünü almaya çalışıyor dasoğuk bir kimseye allem edip kallem edip malını satıp gönlünü almaya çalışıyor da biz âhiret adamları müslümanlar, bu yanlış yolda gidenleri doğru yola [çekmek için]biz âhiret adamları müslümanlar, bu yanlış yolda gidenleri doğru yola [çekmek için] niye böyle politika ve siyaset gütmeyelim? Cephemize insan kazanacağız.niye böyle politika ve siyaset gütmeyelim? Cephemize insan kazanacağız. Bir insanı cehennemden kurtaracağız. Bir insanı cehennemden kurtaracağız. Bir insanı ezilmekten, kazaya uğramaktan canını kurtaracağız, ruhunu kurtaracağız, mâneviyatını kurtaracağız.Bir insanı ezilmekten, kazaya uğramaktan canını kurtaracağız, ruhunu kurtaracağız, mâneviyatını kurtaracağız. Niye çalışmayalım?!

Çalışmak lazım ama millet çalışmanın lüzumunu unutmuş, bir.
Niye çalışmayalım?!

Çalışmak lazım ama millet çalışmanın lüzumunu unutmuş, bir.
İkincisi; kendisi cahil, ne söyleyeceğini bilemiyor. "Ben ona ne söyleyeceğim?" Ama korkmayın.İkincisi; kendisi cahil, ne söyleyeceğini bilemiyor. "Ben ona ne söyleyeceğim?" Ama korkmayın. İnsanda iman oldu mu sözü tesir eder. Söyledikçe Allah size yardım eder.İnsanda iman oldu mu sözü tesir eder. Söyledikçe Allah size yardım eder. Bilmediklerinizi öğretir, yardımcı olur.

Muhterem kardeşlerim!

Bilmediklerinizi öğretir, yardımcı olur.

Muhterem kardeşlerim!

Onun için, aman emr-i mâruftan, nehy-i münkerden geri durmayalım ki Rabbimize mazeretimiz olsun.Onun için, aman emr-i mâruftan, nehy-i münkerden geri durmayalım ki Rabbimize mazeretimiz olsun. Ve belki de dönerler. Bu kavim belki de döner. Ve belki de dönerler. Bu kavim belki de döner. Bu kavim sürülmüş bir topraktı, her tarafını dikenler sardı.Bu kavim sürülmüş bir topraktı, her tarafını dikenler sardı. Bu kavim, bizim bu kavmimiz, bizim bu milletimiz; şehit torunları, mücahitlerin evlatları.Bu kavim, bizim bu kavmimiz, bizim bu milletimiz; şehit torunları, mücahitlerin evlatları. Ama tarla uzun zaman ekilmedi, biçilmedi, dikenler çıktı şimdi. Ama tarla uzun zaman ekilmedi, biçilmedi, dikenler çıktı şimdi. Çeşit çeşit dikenler; devedikenleri, çoban çökerten dikenleri... Çeşit çeşit dikenler; devedikenleri, çoban çökerten dikenleri... Tarla pıtıraklarla, [dikenlerle] doldu. Çalışacağız. Bu tarla müsaittir, münbittir.Tarla pıtıraklarla, [dikenlerle] doldu. Çalışacağız. Bu tarla müsaittir, münbittir. Bunları ayıklayacağız, temizleyeceğiz, dikenleri kökleyeceğiz, yine iyi olacak.

Bunları ayıklayacağız, temizleyeceğiz, dikenleri kökleyeceğiz, yine iyi olacak.

Bizim Ankarada 360 hane olacak bir sitemiz var. Biz kurduk.Bizim Ankarada 360 hane olacak bir sitemiz var. Biz kurduk. Müslümanlar bir araya gelsin, rahat yaşasınlar, huzurlu olsunlar diye.Müslümanlar bir araya gelsin, rahat yaşasınlar, huzurlu olsunlar diye. Beş blok, 360 hane oluyor. Bu kadar, böyle büyük bir site kurduk. Hep müslüman. Bütün Ankara bilir.Beş blok, 360 hane oluyor. Bu kadar, böyle büyük bir site kurduk. Hep müslüman. Bütün Ankara bilir. Bir de camisi var. İçindeki insanlar hacıdır, hocadır. Camisinde imam yokmuş. Müftüye gitmişler, demişler ki;

Bir de camisi var. İçindeki insanlar hacıdır, hocadır. Camisinde imam yokmuş. Müftüye gitmişler, demişler ki;

"Bizim camiye bir imam lazım."

"Neresi?" demiş.

"Özelif camisi" demişler.

"Bizim camiye bir imam lazım."

"Neresi?" demiş.

"Özelif camisi" demişler.

"Ya git, size hoca vermiyorum." demiş.

"Niye?

"Ya git, size hoca vermiyorum." demiş.

"Niye?

"Ya orada yoldan kimi çevirseniz, bahçenin içinde gördüğünüz kimi çevirseniz,"Ya orada yoldan kimi çevirseniz, bahçenin içinde gördüğünüz kimi çevirseniz, orada hem vaizlik yapar hem hatiplik yapar hem imamlık yapar hem müezzinlik yapar.orada hem vaizlik yapar hem hatiplik yapar hem imamlık yapar hem müezzinlik yapar. Onların hepsi hoca." demiş.

Bizim Özelif sitesi için böyle demiş.

Muhterem kardeşlerim!

Onların hepsi hoca." demiş.

Bizim Özelif sitesi için böyle demiş.

Muhterem kardeşlerim!

Geçen gittiğimde, bizim hatunlarımız, kendi hanımlarımız mantoyla,Geçen gittiğimde, bizim hatunlarımız, kendi hanımlarımız mantoyla, başörtüyle orada geziyorlardı, bir bloktan öbür bloğa gidiyorlardı. Sitenin etrafı duvarla çevrili. başörtüyle orada geziyorlardı, bir bloktan öbür bloğa gidiyorlardı. Sitenin etrafı duvarla çevrili. Kendi bahçesi var. Bir bloktan öteki bloğa geçerken orada edepsiz delikanlılar oturmuşlar:Kendi bahçesi var. Bir bloktan öteki bloğa geçerken orada edepsiz delikanlılar oturmuşlar: "Başörtülülere ölüm!" Öyle bağırmışlar. İyi, başörtülüleri öldür!"Başörtülülere ölüm!" Öyle bağırmışlar. İyi, başörtülüleri öldür! Artık sen burada şeytanlılarla, Fransa'dan, İngiltere'den gelme yosmalarla Artık sen burada şeytanlılarla, Fransa'dan, İngiltere'den gelme yosmalarla gazetelerde resimleri var ya, kasap dükkanı gibi, böyle et resimleri-gazetelerde resimleri var ya, kasap dükkanı gibi, böyle et resimleri- onlarla sen bu memlekette yaşa!onlarla sen bu memlekette yaşa! "Başörtülülere ölüm!" Bak, bizim mahallemizde, bizim duvarlarımızın içinde, "Başörtülülere ölüm!" Bak, bizim mahallemizde, bizim duvarlarımızın içinde, nereden gelmişse edepsiz, "Başörtülülere ölüm!" diyor.

nereden gelmişse edepsiz, "Başörtülülere ölüm!" diyor.

Başörtülü senin babaannendi, anneannendi, ecdadındı.Başörtülü senin babaannendi, anneannendi, ecdadındı. Anadolu'nun yüzde 80'i hâli hazırda başörtülü.Anadolu'nun yüzde 80'i hâli hazırda başörtülü. "Anadolu'nun yüzde 80'ine, yüzde 90'ına, hatta yüzde 95'ine ölüm!" Sonra ne olacak? Yüzde 95'i ölsün."Anadolu'nun yüzde 80'ine, yüzde 90'ına, hatta yüzde 95'ine ölüm!" Sonra ne olacak? Yüzde 95'i ölsün. Sür hepsini toprağın altına, ondan sonra tamam! Şu insafsızlığa bak!

Sür hepsini toprağın altına, ondan sonra tamam! Şu insafsızlığa bak!

Allahu Teâlâ hazretleri akıl fikir versin!

Emr-i mâruf nehy-i münker yapacağız.
Allahu Teâlâ hazretleri akıl fikir versin!

Emr-i mâruf nehy-i münker yapacağız.
Bu memleket elden gidiyor. Çünkü çocuklarımızı müslümanca yetiştiremiyoruz.Bu memleket elden gidiyor. Çünkü çocuklarımızı müslümanca yetiştiremiyoruz. Çünkü çocuklarımız İngiliz kültürüyle yetişiyor, Amerikan kültürüyle yetişiyor; Çünkü çocuklarımız İngiliz kültürüyle yetişiyor, Amerikan kültürüyle yetişiyor; kimisi Rus kültürüyle yetişiyor, kimisi Çin tipi komünizmi benimsemiş,kimisi Rus kültürüyle yetişiyor, kimisi Çin tipi komünizmi benimsemiş, kimisi Arnavutluk tipi komünizmi, sosyalizmi benimsemiş, kimisi Rus tipi komünizmi benimsemiş.kimisi Arnavutluk tipi komünizmi, sosyalizmi benimsemiş, kimisi Rus tipi komünizmi benimsemiş. Dine çatıyor, imana çatıyor, ahlâka çatıyor. Her türlü edepsizliği meşru sayıyor!Dine çatıyor, imana çatıyor, ahlâka çatıyor. Her türlü edepsizliği meşru sayıyor! Hem de gazeteleri var, mecmuaları var; yazıyorlar, röportaj yapıyorlar.Hem de gazeteleri var, mecmuaları var; yazıyorlar, röportaj yapıyorlar. Homoseksüeller, müstehcen yaşayanlar, ahlâksızlar, edepsizler, fahişeler...Homoseksüeller, müstehcen yaşayanlar, ahlâksızlar, edepsizler, fahişeler... Resimleri çekiliyor, röportaj yapılıyor. Onlar makbul. Resimleri çekiliyor, röportaj yapılıyor. Onlar makbul. Her yerde makbul, her yerde kabul görüyor.Her yerde makbul, her yerde kabul görüyor. Bu memleketin asıl sahipleri, has hâlis kültürünün, medeniyetinin mirasçıları,Bu memleketin asıl sahipleri, has hâlis kültürünün, medeniyetinin mirasçıları, memleketin tapulu sahipleri; onlara ölüm!

Bu nedir?

memleketin tapulu sahipleri; onlara ölüm!

Bu nedir?

Bu, bir milletin toptan sapıtmasıdır. Yakında başına bir felaket gelecek demektir.

Bu, bir milletin toptan sapıtmasıdır. Yakında başına bir felaket gelecek demektir.

Onun için, çalışacaksınız!

Onun için, çalışacaksınız!

Benim asıl mesleğim edebiyatçılık. Edebiyatçıyım ben.Benim asıl mesleğim edebiyatçılık. Edebiyatçıyım ben. Edebiyat fakültesinden mezunum, edebiyatçıyım. Ötekisi mühendis, berikisi doktor...Edebiyat fakültesinden mezunum, edebiyatçıyım. Ötekisi mühendis, berikisi doktor... Hepimiz çalışacağız! Sen esnafsın, berikisi ziraaatçi, ötekisi ticaretçi... Hepimiz çalışacağız!Hepimiz çalışacağız! Sen esnafsın, berikisi ziraaatçi, ötekisi ticaretçi... Hepimiz çalışacağız! Hiç olmazsa bu yangından evlatlarımızı kurtaralım.Hiç olmazsa bu yangından evlatlarımızı kurtaralım. Hiç olmazsa kendi evladını, Allah aşkına, senin gibi mü'min yetiştir!Hiç olmazsa kendi evladını, Allah aşkına, senin gibi mü'min yetiştir! Ama hacı efendi geliyor, bana dert yanıyor: "Hocam dertliyim. Hanım benim kafada değil.Ama hacı efendi geliyor, bana dert yanıyor: "Hocam dertliyim. Hanım benim kafada değil. Çocuğum benim kafada değil. Çocuğum bana düşman!" diyor. Öyle bir berbat devirdeyiz. Bu hâle gelmiş.

Çocuğum benim kafada değil. Çocuğum bana düşman!" diyor. Öyle bir berbat devirdeyiz. Bu hâle gelmiş.

Çok çalışmamız lazım. Çok müessese kurmamız lazım. Çok eğitime eğilmemiz lazım.Çok çalışmamız lazım. Çok müessese kurmamız lazım. Çok eğitime eğilmemiz lazım. Terbiyeye önem vermemiz lazım. Terbiye müesseseleri kurmamız lazım.Terbiyeye önem vermemiz lazım. Terbiye müesseseleri kurmamız lazım. Orada çocuklarımızı yetiştirmemiz lazım. Birlik ve beraberlik olmamız lazım. Orada çocuklarımızı yetiştirmemiz lazım. Birlik ve beraberlik olmamız lazım. Büyük şirketler kurmamız lazım. Büyük şirketler kurmamız lazım. Kazançlarımızı oralardan temin edip dünya telaşından kurtulup âhirete çalışmamız lazım.Kazançlarımızı oralardan temin edip dünya telaşından kurtulup âhirete çalışmamız lazım. Birlik beraberlik içinde yapılacak şeyler; tek başına olmuyor.Birlik beraberlik içinde yapılacak şeyler; tek başına olmuyor. Ateş olsam cirmim kadar yer yakarım; şu kadarcık yer yakarım, biter. O kadar.Ateş olsam cirmim kadar yer yakarım; şu kadarcık yer yakarım, biter. O kadar. Topluca çalışmamız lazım. Hepiniz bir yerden bir fayda sağlarsınız.

Topluca çalışmamız lazım. Hepiniz bir yerden bir fayda sağlarsınız.

Hocamız şöyle bir misalle anlatırdı. "Ben ümmîyim. Benim İslâm'a faydam olmaz." demeyin.Hocamız şöyle bir misalle anlatırdı. "Ben ümmîyim. Benim İslâm'a faydam olmaz." demeyin. Derdi ki; "Bir bina yapılırken koca taşlara ihtiyaç vardır, onlar temele konulur." Derdi ki; "Bir bina yapılırken koca taşlara ihtiyaç vardır, onlar temele konulur." Tuğlaya ihtiyaç vardır, kuma ihtiyaç vardır. İncecik, küçücük, küçük küçük taneler... Tuğlaya ihtiyaç vardır, kuma ihtiyaç vardır. İncecik, küçücük, küçük küçük taneler... Çakıla ihtiyaç vardır. Çakıl lazım olan yerde kum getirsen, "Yok, bu ince geldi. Bana kalın çakıl lazım. Çakıla ihtiyaç vardır. Çakıl lazım olan yerde kum getirsen, "Yok, bu ince geldi. Bana kalın çakıl lazım. Ben bununla kaba beton dökeceğim." der. Şu numara kum getirsem?Ben bununla kaba beton dökeceğim." der. Şu numara kum getirsem? "Yok, ben şimdi ince sıva yapacağım. Bu kalın gelir." der."Yok, ben şimdi ince sıva yapacağım. Bu kalın gelir." der. Onun üstüne kireç lazım, şunu lazım, bunu lazım... Onun üstüne kireç lazım, şunu lazım, bunu lazım... Her çeşit insan İslâm'a kendi çapında fayda sağlayabilir. Hepimiz çalışacağız.Her çeşit insan İslâm'a kendi çapında fayda sağlayabilir. Hepimiz çalışacağız. Onun için "Hocalar çalışsın!" demeyin. "Caminin hocası vaaz versin, müftü konuşsun, vaiz konuşsun..."

Onun için "Hocalar çalışsın!" demeyin. "Caminin hocası vaaz versin, müftü konuşsun, vaiz konuşsun..."

Sapanca'da bir tane müftü var, dört beş tane cami var. O kadar imam var demek ki.Sapanca'da bir tane müftü var, dört beş tane cami var. O kadar imam var demek ki. Bir tane, iki tane vaiz vardır. Bir iki tane de benim gibi meraklı vardır.Bir tane, iki tane vaiz vardır. Bir iki tane de benim gibi meraklı vardır. Ama Sapanca'nın nüfusu ne kadar? İstanbul'un nüfusu ne kadar? Memleketin nüfusu ne kadar?Ama Sapanca'nın nüfusu ne kadar? İstanbul'un nüfusu ne kadar? Memleketin nüfusu ne kadar? Buna mukabil çocuklara şerri öğreten, kumarı öğreten, içkiyi öğreten,Buna mukabil çocuklara şerri öğreten, kumarı öğreten, içkiyi öğreten, onları kötü yollara çeken yerler ne kadar? onları kötü yollara çeken yerler ne kadar? Diskotekler, kumarhaneler, rezalethaneler, gizli yerler, afyon, esrar çekilen yerler, şunlar bunlar...Diskotekler, kumarhaneler, rezalethaneler, gizli yerler, afyon, esrar çekilen yerler, şunlar bunlar... Adını duymadığımız, kendisini bilmediğimiz neler vardır kim bilir!Adını duymadığımız, kendisini bilmediğimiz neler vardır kim bilir! Geceleri ne rezaletler dönüyordur kim bilir! Geceleri ne rezaletler dönüyordur kim bilir! Biz altı yedi tane kadro, şurada, hadi imanı, dini koruyacak kimseler; Biz altı yedi tane kadro, şurada, hadi imanı, dini koruyacak kimseler; öbür tarafta şeytanın çerisi, askerleri tümen tümen, şeytanın ordusu tümen tümen! öbür tarafta şeytanın çerisi, askerleri tümen tümen, şeytanın ordusu tümen tümen! Sen hangi ordudansın? Rahman'ın ordusundan mısın, şeytanın ordusundan mısın?

Sen hangi ordudansın? Rahman'ın ordusundan mısın, şeytanın ordusundan mısın?

Yerini tayin edeceksin, çalışacaksın, Allah'ın dinine yardım edeceksin.

Yerini tayin edeceksin, çalışacaksın, Allah'ın dinine yardım edeceksin.

İn tensuru'llâhe yensurküm ve yüsebbit akdâmeküm. İn tensuru'llâhe yensurküm ve yüsebbit akdâmeküm. "Sen Allah'a yardım edersen, Allah'ın dinine hizmet edersen Allah da sana yardım eder."

"Sen Allah'a yardım edersen, Allah'ın dinine hizmet edersen Allah da sana yardım eder."

Dünya ve âhiretin hayırlarını ihsan eyler.

Dünya ve âhiretin hayırlarını ihsan eyler.

Onun için, aman çok çalışalım! Memleket çok tehlikede! Ahlâken çok tehlikede!

Onun için, aman çok çalışalım! Memleket çok tehlikede! Ahlâken çok tehlikede!

Seneler geçtikçe hiç görmediğin şeyleri görüyorsun.Seneler geçtikçe hiç görmediğin şeyleri görüyorsun. Caminin avlusunda kızın koluna omuzuna atmış, beline elini [sarmış], Caminin avlusunda kızın koluna omuzuna atmış, beline elini [sarmış], o da onun boynuna sarılmış, öyle gidiyorlar. Mezarlığın yanından geçiyor, ibret almıyor.

o da onun boynuna sarılmış, öyle gidiyorlar. Mezarlığın yanından geçiyor, ibret almıyor.

Bizim meczup bir arkadaşımız var. Gömmüşler cenazeyi, çıkmışlar.Bizim meczup bir arkadaşımız var. Gömmüşler cenazeyi, çıkmışlar. Bu taraf kabristan, karşı taraf kabristan. Mücessem ibret... Bu taraf kabristan, karşı taraf kabristan. Mücessem ibret... O kabir taşları birer ibret manzarası bizler için...O kabir taşları birer ibret manzarası bizler için... Bakmış ki kabristanın, bu yolun ortasından bu vaziyette,Bakmış ki kabristanın, bu yolun ortasından bu vaziyette, birbirlerine sarmaş dolaş sarılmış bir çift geliyor...

Bu da moda oldu, bu da gâvuristandan geldi bize.
birbirlerine sarmaş dolaş sarılmış bir çift geliyor...

Bu da moda oldu, bu da gâvuristandan geldi bize.
Eskiden yoktu. Benim ortaokul talebesi olduğum zamanlarda filan yoktu bu. Yeni modalandı.Eskiden yoktu. Benim ortaokul talebesi olduğum zamanlarda filan yoktu bu. Yeni modalandı. Böyle sokaklarda sarmaşdolaş gezmek, birbirlerine yaslanarak yampiri yampiri dolaşmak yeni modalandı.

Böyle sokaklarda sarmaşdolaş gezmek, birbirlerine yaslanarak yampiri yampiri dolaşmak yeni modalandı.

Bizim arkadaş, meczup, gitmiş: "Size Allah aşkına bir şey söyleyeceğim.Bizim arkadaş, meczup, gitmiş: "Size Allah aşkına bir şey söyleyeceğim. Siz de Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun, Allah aşkına doğru cevap verin. Siz de Allah aşkına elinizi vicdanınıza koyun, Allah aşkına doğru cevap verin. İki tarafı kabristan olan şu yolda sizin yürüyüşünüz doğru oluyor mu?" demiş.İki tarafı kabristan olan şu yolda sizin yürüyüşünüz doğru oluyor mu?" demiş. Onlar da bakmışlar karşılarında samimi bir insan var; Onlar da bakmışlar karşılarında samimi bir insan var; "Ağabey haklısın, doğru olmuyor." demişler, toparlanmışlar.

"Ağabey haklısın, doğru olmuyor." demişler, toparlanmışlar.

Hırka-i Şerîf camiine gittim. Hırka-i Şerîf ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inHırka-i Şerîf camiine gittim. Hırka-i Şerîf ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Bürde-i Saadeti'nin bulunduğu cami.Bürde-i Saadeti'nin bulunduğu cami. Veysel Karanî hazretlerine -kaddesallâhu sırrahû- hediye verdiği rivayet edilen hırkasının olduğu mübarek bir yer.Veysel Karanî hazretlerine -kaddesallâhu sırrahû- hediye verdiği rivayet edilen hırkasının olduğu mübarek bir yer. Yatsıdan çıkıyorduk biz, baktım caminin avlusunda bir kız bir erkek sarılmışlar,Yatsıdan çıkıyorduk biz, baktım caminin avlusunda bir kız bir erkek sarılmışlar, caminin bu kapısından öbür kapısına... Ben biraz mülayim gibi sanırdım kendimi ama tepemin tası attı.

caminin bu kapısından öbür kapısına... Ben biraz mülayim gibi sanırdım kendimi ama tepemin tası attı.

"Burası cami, nasıl oluyor?!" dedim.

"Afedersiniz hocam, ağabeyim" filan dediler, hemen toparlandılar.

"Burası cami, nasıl oluyor?!" dedim.

"Afedersiniz hocam, ağabeyim" filan dediler, hemen toparlandılar.

Demek ki emr-i mâruf nehy-i münker yapacağız, söyleyeceğiz. Söylenince "Bu memlekette olmuyor." derler.

Demek ki emr-i mâruf nehy-i münker yapacağız, söyleyeceğiz. Söylenince "Bu memlekette olmuyor." derler.

Bizim tanıdıklarımızdan bir tanesi Rusya'ya ticarî bir sebeple, mal almak mal satmak için gitmiş.Bizim tanıdıklarımızdan bir tanesi Rusya'ya ticarî bir sebeple, mal almak mal satmak için gitmiş. Oradan da Türk beldelerine geçmiş. Yolda Rus kılavuz diyormuş ki;Oradan da Türk beldelerine geçmiş. Yolda Rus kılavuz diyormuş ki; -Bilmiyor. Giden kimse dindar ama Rus nereden bilsin, bilmiyor- "Aman beyim! Burada gözüne sahip ol.-Bilmiyor. Giden kimse dindar ama Rus nereden bilsin, bilmiyor- "Aman beyim! Burada gözüne sahip ol. Bu diyarda böyle hanımlarına filan bakarsan çok kızarlar bunlar, başına bir hal gelebilir.Bu diyarda böyle hanımlarına filan bakarsan çok kızarlar bunlar, başına bir hal gelebilir. Aman terbiyeli dur!" Rus kılavuz bizim arkadaşa böyle diyor.Aman terbiyeli dur!" Rus kılavuz bizim arkadaşa böyle diyor. "Ben de içimden kıs kıs güldüm, sevindim." diyor. Yani ahali Rus'u korkutmuş."Ben de içimden kıs kıs güldüm, sevindim." diyor. Yani ahali Rus'u korkutmuş. Evet, istila altında ama namusuna yan baktırtmıyor demek ki.

Evet, istila altında ama namusuna yan baktırtmıyor demek ki.

Demek ki kardeşlerim, istesek istediğimizi yaptıracağız. Kabahatin yarısı dönüp bize geliyor.Demek ki kardeşlerim, istesek istediğimizi yaptıracağız. Kabahatin yarısı dönüp bize geliyor. Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri hepimize şevk versin, Allah yolunda çalışma şevki versin, çalışalım.

Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri hepimize şevk versin, Allah yolunda çalışma şevki versin, çalışalım.

İkinci hadîs-i şerîfe geçelim.

İkinci hadîs-i şerîfe geçelim.

el-Bahru hüve't-tahûru mâuhuel-Bahru hüve't-tahûru mâuhu ve'l-hıllu meytetühû.

ve'l-hıllu meytetühû.

Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

"Derya, deniz suyu temizdir."

Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

"Derya, deniz suyu temizdir."

Zaten havz-ı kebîr oldu mu temiz oluyor. Suyu temizdir.

Zaten havz-ı kebîr oldu mu temiz oluyor. Suyu temizdir.

"Ve çıkan mahlukât yenir. Ölmüş bile olsa denizden çıkan mahlukât yenir." buyurdu.

"Ve çıkan mahlukât yenir. Ölmüş bile olsa denizden çıkan mahlukât yenir." buyurdu.

Bir keresinde bir sefere çıktı sahâbe-i kirâm. Askerler bir vazifeyle cihada çıktılar.Bir keresinde bir sefere çıktı sahâbe-i kirâm. Askerler bir vazifeyle cihada çıktılar. Torbalarında yiyecekleri kalmadı. Fukarâcıklar hurma alıyorlar.Torbalarında yiyecekleri kalmadı. Fukarâcıklar hurma alıyorlar. Fukarâ değil, âhiretin zengini; ama bize göre yoksul, ellerinde bir şey yok.Fukarâ değil, âhiretin zengini; ama bize göre yoksul, ellerinde bir şey yok. Torbalarına hurma alıyorlar, sefere çıkıyorlar. Torbalarına hurma alıyorlar, sefere çıkıyorlar. Ekmek yok, peynir yok, et yok, pastırma yok, sucuk yok, yumurta yok, bir şey yok. Hurmayla...Ekmek yok, peynir yok, et yok, pastırma yok, sucuk yok, yumurta yok, bir şey yok. Hurmayla... Diyar diyar gezecekler de düşmanla çarpışacaklar. Hurmaları da bitmiş, suları da bitmiş, hiçbir şeysiz kalmışlar.Diyar diyar gezecekler de düşmanla çarpışacaklar. Hurmaları da bitmiş, suları da bitmiş, hiçbir şeysiz kalmışlar. Denizden karaya vurmuş bir balık görmüşler. Etini yememişler. "Ya yasaksa, ne olacak?" diye. Denizden karaya vurmuş bir balık görmüşler. Etini yememişler. "Ya yasaksa, ne olacak?" diye. Peygamber Efendimiz; "Ölüsü de yenir. Deniz temizdir ve içindeki mahlukât yenir." diye buyurmuş.

Peygamber Efendimiz; "Ölüsü de yenir. Deniz temizdir ve içindeki mahlukât yenir." diye buyurmuş.

Belki o sebeple dememiştir, başka sebeplerle demiştir.Belki o sebeple dememiştir, başka sebeplerle demiştir. Bu hadîs-i şerîfin sebeb-i vürûdu belki o değildir; ama derya temizdir, temizleyicidir.Bu hadîs-i şerîfin sebeb-i vürûdu belki o değildir; ama derya temizdir, temizleyicidir. İnsan girer, abdest alır, yıkanır, gusül alır. Ve içindeki şeyler de avlanır, yenilir.

İnsan girer, abdest alır, yıkanır, gusül alır. Ve içindeki şeyler de avlanır, yenilir.

Üçüncü hadîs-i şerîf:

el-Yemînu alâ niyyeti'l-müstahlifi.

Üçüncü hadîs-i şerîf:

el-Yemînu alâ niyyeti'l-müstahlifi.

Üçüncü hadîs-i şerîf, Müslim'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf.

Üçüncü hadîs-i şerîf, Müslim'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf.

Yemin, "vallahi" demek, "Kur'an'a and olsun ki!" veya şöyle böyle diye yemin ediliyor çeşitli şekillerde...

Yemin, "vallahi" demek, "Kur'an'a and olsun ki!" veya şöyle böyle diye yemin ediliyor çeşitli şekillerde...

Yemin nasıl olacak?

Mesela birisine "Yemin et." diyorsun.
Yemin nasıl olacak?

Mesela birisine "Yemin et." diyorsun.
O da aklından başka bir şey düşünüyor.O da aklından başka bir şey düşünüyor. Sağ ayağını kaldırıyor, sol ayağını kaldırıyor, yemin ediyor. Doğru olmayan bir şeye yemin ediyor. Sağ ayağını kaldırıyor, sol ayağını kaldırıyor, yemin ediyor. Doğru olmayan bir şeye yemin ediyor. Veyahut zihninden başka bir şey geçiriyor, "Tamam, öyle." diyor, yemin ediyor.Veyahut zihninden başka bir şey geçiriyor, "Tamam, öyle." diyor, yemin ediyor. "Ama ben ona yemin ettim." diyecek. Yok, öyle değil.

"Ama ben ona yemin ettim." diyecek. Yok, öyle değil.

"Yeminde yemini isteyen kimsenin niyeti esastır."

el-Yemînu alâ niyyeti'l-müstahlifi.
"Yeminde yemini isteyen kimsenin niyeti esastır."

el-Yemînu alâ niyyeti'l-müstahlifi.
Sana yemini teklif eden kimsenin söylediği şeyin cevabıdır verdiğin cevap.Sana yemini teklif eden kimsenin söylediği şeyin cevabıdır verdiğin cevap. Sen zihninden bir şey geçirmişsin, katakulli yapıyorsun; o değil.

Adam diyor ki;

Sen zihninden bir şey geçirmişsin, katakulli yapıyorsun; o değil.

Adam diyor ki;

"Ben yokken sen benim malımı buradan aldın mı?"

O da zihninden geçiriyor ki;

"Ben yokken sen benim malımı buradan aldın mı?"

O da zihninden geçiriyor ki;

"Evet, ben bunun malını aldım ama; malını aldım -mesela- mülkünü almadım." diye, "almadım" diye yemin ediyor."Evet, ben bunun malını aldım ama; malını aldım -mesela- mülkünü almadım." diye, "almadım" diye yemin ediyor. "Mülkünü almadım, mülkü orada duruyor." diye. "Mülkünü almadım, mülkü orada duruyor." diye. Veyahut "Ali'nin malını almadım." diye başka bir niyet güdüyor.

Öyle şey yok.
Veyahut "Ali'nin malını almadım." diye başka bir niyet güdüyor.

Öyle şey yok.
O sana ne teklif ederek, neye yemin ettiriyorsa seni, niyet odur. Niyet ona göredir. O sana ne teklif ederek, neye yemin ettiriyorsa seni, niyet odur. Niyet ona göredir. Öyle yalan dolan yemin olmaz.Öyle yalan dolan yemin olmaz. Sana böyle "Şu şu şu şöyle midir?" diye [soran] kimsenin niyetidir esas olan. Sana böyle "Şu şu şu şöyle midir?" diye [soran] kimsenin niyetidir esas olan. Sen "evet" veya "hayır" dedin mi, ya ona göre yalancı olmuş olursun ya da doğruyu söylemiş olursun.Sen "evet" veya "hayır" dedin mi, ya ona göre yalancı olmuş olursun ya da doğruyu söylemiş olursun. Ona dikkat etmek lazım. Dua da öyledir, niyet de öyledir.

Ona dikkat etmek lazım. Dua da öyledir, niyet de öyledir.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf:

Bundan sonraki hadîs-i şerîf:

İnneme'l-a'mâlu bi'n-niyyât ve innemâ li-külli'mri'in mâ nevâ fe-men kânet hicretühû ila'llâhi İnneme'l-a'mâlu bi'n-niyyât ve innemâ li-külli'mri'in mâ nevâ fe-men kânet hicretühû ila'llâhi ve rasûlihî fe-hicretühû ila'llâhi ve rasûlihî ve men kânet hicretühû li-dünyâ yusîbühâve rasûlihî fe-hicretühû ila'llâhi ve rasûlihî ve men kânet hicretühû li-dünyâ yusîbühâ ev imraetin yetezevvecühâ ve hicretühû ilâ mâ hâcera ileyhi.

ev imraetin yetezevvecühâ ve hicretühû ilâ mâ hâcera ileyhi.

Çok mühim olan hadîs-i şerîflerden birisidir bu hadîs-i şerîf.Çok mühim olan hadîs-i şerîflerden birisidir bu hadîs-i şerîf. Dinin bütün ahkâmı zâyi olsaydı, kitaplar filan kaybolsaydı,Dinin bütün ahkâmı zâyi olsaydı, kitaplar filan kaybolsaydı, ana konuları anlatan üç dört tane hadîs-i şerîf vardır, onlar insanın doğru yolu bulmasına, ana konuları anlatan üç dört tane hadîs-i şerîf vardır, onlar insanın doğru yolu bulmasına, iyi müslüman olarak yaşamasına yine ışık tutardı, diye ulemâmız söylemiş. iyi müslüman olarak yaşamasına yine ışık tutardı, diye ulemâmız söylemiş. O üç dört hadîs-i şerîften birisi de budur.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

O üç dört hadîs-i şerîften birisi de budur.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Ameller niyetlere göre sevap kazanır."

"Ameller niyetlere göre sevap kazanır."

O ameli yapmaktaki niyeti neyse ona göre sevap kazanır veya sevap kazanamaz, günah kazanır.O ameli yapmaktaki niyeti neyse ona göre sevap kazanır veya sevap kazanamaz, günah kazanır. Yani amelin kendisinin dış görünüşü önemli değildir, niyeti önemlidir.Yani amelin kendisinin dış görünüşü önemli değildir, niyeti önemlidir. Arkasından; "Her kişinin niyet ettiği şeyin karşılığı vardır." diyor.

Arkasından; "Her kişinin niyet ettiği şeyin karşılığı vardır." diyor.

Mesela bir kimse hicret etmiş. Mekke-i Mükerreme'yi bırakmış, Medine-i Münevvere'ye,Mesela bir kimse hicret etmiş. Mekke-i Mükerreme'yi bırakmış, Medine-i Münevvere'ye, Peygamber Efendimiz'in peşinden o da hicret etmiş.Peygamber Efendimiz'in peşinden o da hicret etmiş. Terk-i diyar etmiş, malını, dükkânını, evini, akrabasını bırakmış;Terk-i diyar etmiş, malını, dükkânını, evini, akrabasını bırakmış; Allah rızası için, din nâmına hicret etmiş.Allah rızası için, din nâmına hicret etmiş. Eğer bu, Allah ve Resûlü için hicret etmişse tamam, hicreti makbuldür. İyi.Eğer bu, Allah ve Resûlü için hicret etmişse tamam, hicreti makbuldür. İyi. Çok büyük sevap kazanacak. Çok büyük sevap kazanacak. O hicret edenler, o muhacirler, sahabenin üstün zümresi olmuş oluyor, çok sevap kazanacaklar.O hicret edenler, o muhacirler, sahabenin üstün zümresi olmuş oluyor, çok sevap kazanacaklar. Ama hicreti dünyalık içinse... "Ben Medine'ye gidersem şu kadar para kazanırım.Ama hicreti dünyalık içinse... "Ben Medine'ye gidersem şu kadar para kazanırım. Şu kadar mala sahip olurum. Burada zaten işim bozulmuştu.Şu kadar mala sahip olurum. Burada zaten işim bozulmuştu. Öbür tarafta da alacaklarım vardı, onu da alayım. Şunu da yapayım..." gibi binbir çeşit sebep olabilir.Öbür tarafta da alacaklarım vardı, onu da alayım. Şunu da yapayım..." gibi binbir çeşit sebep olabilir. Bir dünyalık sebebiyle, elde edeceği bir menfaat sebebiyle hicret ederse...Bir dünyalık sebebiyle, elde edeceği bir menfaat sebebiyle hicret ederse... Veyahut "Medine'de bir güzel kadın vardı. Ben gider onunla nikâhlanırım. Veyahut "Medine'de bir güzel kadın vardı. Ben gider onunla nikâhlanırım. Zaten gözümden hiç hayali gitmiyordu, aklımdan da çıkmıyordu.Zaten gözümden hiç hayali gitmiyordu, aklımdan da çıkmıyordu. Gece gündüz onu düşleyip hayalleyip duruyordum. Tamam, gider onunla evlenirim.Gece gündüz onu düşleyip hayalleyip duruyordum. Tamam, gider onunla evlenirim. Ben de hicret edeyim." Bir kadın için hicret etmişse o sevap alamaz. Hicreti o kadardır. Ben de hicret edeyim." Bir kadın için hicret etmişse o sevap alamaz. Hicreti o kadardır. O kadını elde eder, o malı elde eder; ama âhiret sevabı kazanamaz, diyor.

O kadını elde eder, o malı elde eder; ama âhiret sevabı kazanamaz, diyor.

Her işimiz böyledir. Namaz böyledir, oruç böyledir, hac böyledir. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Her işimiz böyledir. Namaz böyledir, oruç böyledir, hac böyledir. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Hacca gidenlerin kimisi alışverişçi, tüccar olarak gider; kimisi gezintici, seyyah olarak gider."

"Hacca gidenlerin kimisi alışverişçi, tüccar olarak gider; kimisi gezintici, seyyah olarak gider."

"Bakalım o diyarlar nasılmış? Dağları nasıl, ovaları nasıl, manzarası nasıl? Örfü nasıl, âdeti nasıl?"Bakalım o diyarlar nasılmış? Dağları nasıl, ovaları nasıl, manzarası nasıl? Örfü nasıl, âdeti nasıl? Çok merak ediyorum ya! Meraktan kırılıyorum."

Sen turist hükmüne girersin.

Çok merak ediyorum ya! Meraktan kırılıyorum."

Sen turist hükmüne girersin.

Ötekisi de; "Ben buradan şu kadar mal götüreyim, oradan şu kadar alayım.Ötekisi de; "Ben buradan şu kadar mal götüreyim, oradan şu kadar alayım. Burada pahalı olan şeyleri orada ucuza alıp burada satarım, haccım da bedavaya gelir."

Burada pahalı olan şeyleri orada ucuza alıp burada satarım, haccım da bedavaya gelir."

Sen tüccar sınıfındansın.

Sen tüccar sınıfındansın.

Âhiret amelleri Allah rızası için yapılacak. Allah rızası için yapılmayınca bir sevap kazanamaz.

Âhiret amelleri Allah rızası için yapılacak. Allah rızası için yapılmayınca bir sevap kazanamaz.

Onun için, hangi işi yapıyorsak, her işimizde niyetimizi kontrol edelim.Onun için, hangi işi yapıyorsak, her işimizde niyetimizi kontrol edelim. Niyetimizde bir çarpıklık, çatallılık, acayiplik varsa o işi yapmayalım. Niyeti hâlis tutturalım.Niyetimizde bir çarpıklık, çatallılık, acayiplik varsa o işi yapmayalım. Niyeti hâlis tutturalım. Hâlis niyetle iş yapalım.Hâlis niyetle iş yapalım. Allahu Teâlâ hazretleri hâlis niyetle yapılan amelleri kabul ediyor, ötekileri etmiyor.

Allahu Teâlâ hazretleri hâlis niyetle yapılan amelleri kabul ediyor, ötekileri etmiyor.

"Hocam ben bu işi yarı yarıya, hem dünyayı düşündüm hem âhireti düşündüm,"Hocam ben bu işi yarı yarıya, hem dünyayı düşündüm hem âhireti düşündüm, hem şunu elde edeyim istedim hem de bunu..."

Allah ortaklık kabul etmiyor.
hem şunu elde edeyim istedim hem de bunu..."

Allah ortaklık kabul etmiyor.
O zaman hepsini reddediyor. Hepsi, tepeden tırnağa, sırf Allah rızası için olması lazım!

O zaman hepsini reddediyor. Hepsi, tepeden tırnağa, sırf Allah rızası için olması lazım!

Öylece her işini Allah rızası için yapmayı Allah cümlemize nasip eylesin.

Öylece her işini Allah rızası için yapmayı Allah cümlemize nasip eylesin.

Dinin aslı, esası o kalp temizliği ve iyi niyettir.Dinin aslı, esası o kalp temizliği ve iyi niyettir. O temiz kalbe, o iyi niyete Rabbimiz cümlemizi sahip eylesin.

O temiz kalbe, o iyi niyete Rabbimiz cümlemizi sahip eylesin.

Ömrünüzü hayırlı ömür eylesin. Rabbimizin huzuruna sevdiği razı olduğu kul olarak varmayı nasip eylesin.

Ömrünüzü hayırlı ömür eylesin. Rabbimizin huzuruna sevdiği razı olduğu kul olarak varmayı nasip eylesin.

Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha.

Bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2