Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Takvâ ve Murabıt Kavramları; İbadet ve İyiliklerin Karşılıkları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Cemâziye'l-Âhir 1406 / 20.02.1986
Özelif Camii/ Ankara

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Rabb'imiz Birdir; Babamız Birdir; Dinimiz Birdir; Peygamberimiz Birdir, "Takva" Ve "Nefs" Kavramı, Allah'ın(cc) Kullarını Amellerinin Derecesine | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Takvâ ve Murabıt Kavramları; İbadet ve İyiliklerin Karşılıkları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

11 Cemâziye'l-Âhir 1406 / 20.02.1986
Özelif Camii/ Ankara

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Rabb'imiz Birdir; Babamız Birdir; Dinimiz Birdir; Peygamberimiz Birdir, "Takva" Ve "Nefs" Kavramı, Allah'ın(cc) Kullarını Amellerinin Derecesine | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Vesselâtu vesselâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirinVesselâtu vesselâmu âlâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirin seyyidinâ ve senedinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn seyyidinâ ve senedinâ muhammedin ve âlihi ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emma ba'dü Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh Emma ba'dü

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ahve şerra'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl; Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl;

İnne rabbeküm vâhidün ve inne ebâküm vâhidün ve dîneküm vâhidün ve nebiy İnne rabbeküm vâhidün ve inne ebâküm vâhidün ve dîneküm vâhidün ve nebiy küm vâhidün ve lâ fadle li-'arabiyyin 'alâ 'acemiyyin ve lâ 'acemiyyinküm vâhidün ve lâ fadle li-'arabiyyin 'alâ 'acemiyyin ve lâ 'acemiyyin 'alâ 'arabiyyin ve lâ ahmera 'alâ esvede ve lâ esvede 'alâ ahmera illâ bi't-takvâ. 'alâ 'arabiyyin ve lâ ahmera 'alâ esvede ve lâ esvede 'alâ ahmera illâ bi't-takvâ.

Sadaka resûlullah fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl. Sadaka resûlullah fî-mâ kâl ev ke-mâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı,
rahmeti, bereketi, lütfu ihsanı, ikramı, cümlenizin üzerine olsun. rahmeti, bereketi, lütfu ihsanı, ikramı, cümlenizin üzerine olsun. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demek şu mübarek akşamda, şu mübarek mahalde sizlerle okuyup istifade etmeye çalışacağız. bir demek şu mübarek akşamda, şu mübarek mahalde sizlerle okuyup istifade etmeye çalışacağız.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce buyurun hepimiz Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce buyurun hepimiz Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in rûh-u pakine hediye olsun diye, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in rûh-u pakine hediye olsun diye, ve onun cümle âlinin, ashabının, etbaının, ahbabının ruhlarına hediye olması için, ve onun cümle âlinin, ashabının, etbaının, ahbabının ruhlarına hediye olması için, sair enbiyâ ve mürselinin ve cümle evliyaullahın ruhlarına,sair enbiyâ ve mürselinin ve cümle evliyaullahın ruhlarına, hassaten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizinhassaten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin ayrı ayrı ervahına, ve halifelerinin, müritlerinin, muhiplerinin ruhlarına hediye olması için, ayrı ayrı ervahına, ve halifelerinin, müritlerinin, muhiplerinin ruhlarına hediye olması için, uzaktan yakından buraya teşrif etmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin uzaktan yakından buraya teşrif etmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına hediye olması için,ve yakınlarının ruhlarına hediye olması için, bu beldeleri fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin,bu beldeleri fethetmiş olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, şu içinde ibadet ettiğimiz caminin yapılmasına, mücahitlerin ruhlarına hediye olsun diye, şu içinde ibadet ettiğimiz caminin yapılmasına, yaşamasına, ayakta durmasına, hizmet görmesine yardımcı olanların geçmişlerinin yaşamasına, ayakta durmasına, hizmet görmesine yardımcı olanların geçmişlerinin ve kendilerinin ruhları için, biz yaşayan müslümanların da sıhhat ve afiyet üzere yaşayıpve kendilerinin ruhları için, biz yaşayan müslümanların da sıhhat ve afiyet üzere yaşayıp Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüp salih ameller işleyip Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüp salih ameller işleyip huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olsun diye huzuruna sevdiği razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olsun diye şu mübarek Cuma akşamında buyurun bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif okuyup hediye edelim öyle başlayalım. şu mübarek Cuma akşamında buyurun bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerif okuyup hediye edelim öyle başlayalım.

Bu hadîs-i şerîf Ebû Saîd hazretlerinden rivayet olunmuş, Bu hadîs-i şerîf Ebû Saîd hazretlerinden rivayet olunmuş, İbnü'n-Neccâr'ın kitabında yer alan bir hadîs-i şerîf.İbnü'n-Neccâr'ın kitabında yer alan bir hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîfleri Râmûzü'l-ehâdîs isimli kitabın 123. sayfasının başından itibaren okuyoruz.Bu hadîs-i şerîfleri Râmûzü'l-ehâdîs isimli kitabın 123. sayfasının başından itibaren okuyoruz. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki; İnne rabbeküm vâhidün.Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki;

İnne rabbeküm vâhidün.
"Muhakkak ki sizin Rabbiniz tektir, birdir." Bir tane, hepimiz Allahu Teâlâ Hazretlerinin kuluyuz."Muhakkak ki sizin Rabbiniz tektir, birdir." Bir tane, hepimiz Allahu Teâlâ Hazretlerinin kuluyuz. Rabbimiz Allahu Teâlâ hazretleri tek! Ve ebâküm vâhidün. "Babalarınızda birdir." Rabbimiz Allahu Teâlâ hazretleri tek! Ve ebâküm vâhidün. "Babalarınızda birdir." Yani âbâekum diye cemî gelmiş ama hemze de var, hemze olmasa daha iyiydi.Yani âbâekum diye cemî gelmiş ama hemze de var, hemze olmasa daha iyiydi. Ebâküm, Âdem aleyhisselam kasdedilerek söylenmiş olurdu ama murat yine o olmuş oluyor.Ebâküm, Âdem aleyhisselam kasdedilerek söylenmiş olurdu ama murat yine o olmuş oluyor. "Babalarınız da birdir." Hepimiz Hz. Âdem aleyhisselam'ın evlatlarıyız, torunlarıyız. "Babalarınız da birdir." Hepimiz Hz. Âdem aleyhisselam'ın evlatlarıyız, torunlarıyız. Binâenaleyh Hz. Âdem'den, Beni Âdem olarak hepimiz kardeşiz. Binâenaleyh Hz. Âdem'den, Beni Âdem olarak hepimiz kardeşiz.

Belki âbâekum denmesinin sebebi şu oluyor ki, Nuh aleyhisselam zamanında biliyorsunuz tufan oldu,Belki âbâekum denmesinin sebebi şu oluyor ki, Nuh aleyhisselam zamanında biliyorsunuz tufan oldu, insanlar helâk oldular. Bir kısmı Nuh aleyhisselam'ın gemisiyle kurtuldular.insanlar helâk oldular. Bir kısmı Nuh aleyhisselam'ın gemisiyle kurtuldular. Ona ikinci Âdem demişler, ondan sonra insanların nesilleri yine onun evlatlarından gelişmiş.Ona ikinci Âdem demişler, ondan sonra insanların nesilleri yine onun evlatlarından gelişmiş. Belki bu gibi mülahazalarla âbâekum demiş olabilir. Belki bu gibi mülahazalarla âbâekum demiş olabilir. Bu tarzda düşünülecek olursa yine; "Babalarınızda birdir. Rabbiniz de birdir." Bu tarzda düşünülecek olursa yine;

"Babalarınızda birdir. Rabbiniz de birdir."
Ve dîneküm vâhidün. "Dininiz de aynıdır, birdir." Aynı dinin mensuplarısınız. Ve dîneküm vâhidün. "Dininiz de aynıdır, birdir." Aynı dinin mensuplarısınız. Ve nebiyyeküm vâhidün. "Ve Peygamberiniz de birdir."Ve nebiyyeküm vâhidün. "Ve Peygamberiniz de birdir." Hz. Muhammed aleyhisselam, hepimiz onun ümmetiyiz.Hz. Muhammed aleyhisselam, hepimiz onun ümmetiyiz. O halde; Ve lâ fadle li-'arabiyyin 'alâ 'acemiyyin. "Arap olanın Acem olana üstünlüğü yoktur."O halde;

Ve lâ fadle li-'arabiyyin 'alâ 'acemiyyin. "Arap olanın Acem olana üstünlüğü yoktur."
Yani o Arap'tır, Peygamber Efendimiz'in kavmindendir gibi bir üstünlük bahis konusu değil. Yani o Arap'tır, Peygamber Efendimiz'in kavmindendir gibi bir üstünlük bahis konusu değil. Hangi bakımdan üstünlük olduğu hadîs-i şerîf'in sonunda gelecek.Hangi bakımdan üstünlük olduğu hadîs-i şerîf'in sonunda gelecek. Ve lâ 'acemiyyin 'alâ 'arabiyyin. "Acem'in de Arap'a üstünlüğü yoktur." Ve lâ 'acemiyyin 'alâ 'arabiyyin. "Acem'in de Arap'a üstünlüğü yoktur."

Efendim bu filanca hükümdar sülalesindendir, şöyle ağadır, böyle zengindir; bu fakirdir… Efendim bu filanca hükümdar sülalesindendir, şöyle ağadır, böyle zengindir; bu fakirdir…

Ne olursa olsun. Yani Acem'in Arap'a, Arap'ın da Acem'e üstünlüğü yok. Ne olursa olsun. Yani Acem'in Arap'a, Arap'ın da Acem'e üstünlüğü yok.

Ve lâ ahmera 'alâ esvede. "Kırmızının siyah üzerine de üstünlüğü yok."Ve lâ ahmera 'alâ esvede. "Kırmızının siyah üzerine de üstünlüğü yok." Ahmer, "yüzleri kırmızı olan kimseler" esved, "yüzleri kara olan kimseler."Ahmer, "yüzleri kırmızı olan kimseler" esved, "yüzleri kara olan kimseler." Mesela Afrikalı insanlar umumiyetle esmer oluyorlar. Mesela Afrikalı insanlar umumiyetle esmer oluyorlar. Güneş çok olduğundan nesillerine intikal etmiş, yüzleri esmer oluyor. Saçları kıvırcık oluyor.Güneş çok olduğundan nesillerine intikal etmiş, yüzleri esmer oluyor. Saçları kıvırcık oluyor. Yani "kırmızı derilinin siyah derili üzerinde üstünlüğü yoktur." Yani "kırmızı derilinin siyah derili üzerinde üstünlüğü yoktur."

Ve lâ esvede 'alâ ahmera. "Siyahın da kırmızı derili üstüne üstünlüğü yoktur." Ve lâ esvede 'alâ ahmera. "Siyahın da kırmızı derili üstüne üstünlüğü yoktur." İllâ bi't-takvâ. "Ancak takvâ bakımından farklıdır insanlar." İllâ bi't-takvâ. "Ancak takvâ bakımından farklıdır insanlar." Eğer bir üstünlük bahis konusuysa sadece ve sadece takvadadır. Eğer bir üstünlük bahis konusuysa sadece ve sadece takvadadır.

Muhterem kardeşlerim! Esmaî isminde bir alim anlatıyor ki:Muhterem kardeşlerim!

Esmaî isminde bir alim anlatıyor ki:
"Beytullah'daydım, Mescid-i Haram'daydım, bir güzel münacat duydum ki hayran kaldım!"Beytullah'daydım, Mescid-i Haram'daydım, bir güzel münacat duydum ki hayran kaldım! Acaba bunun sahibi kimmiş dur bakalım, Acaba bunun sahibi kimmiş dur bakalım, bu sesin sahibinin yanına gideyim dedim." diyor kendisi. bu sesin sahibinin yanına gideyim dedim." diyor kendisi. "Gittim bir de baktım ki kıyafetinden, hâlinden Efendimiz'in sülalesinden olduğu belli olan biri, "Gittim bir de baktım ki kıyafetinden, hâlinden Efendimiz'in sülalesinden olduğu belli olan biri, onların giyimleri kuşamları şekillerinden belli, seyyid, Kâbe'nin örtüsüne yapışmış, onların giyimleri kuşamları şekillerinden belli, seyyid, Kâbe'nin örtüsüne yapışmış, nasıl güzel münacat ediyor! Ne güzel ibareler ile, nasıl güzel münacat ediyor! Ne güzel ibareler ile, nasıl edepli bir kul olarak Rabbine o mübarek mahalde,nasıl edepli bir kul olarak Rabbine o mübarek mahalde, yapışmış Kâbe'nin örtüsüne, duvarına yanağını dayamış, canı gönülden münacat ediyor;yapışmış Kâbe'nin örtüsüne, duvarına yanağını dayamış, canı gönülden münacat ediyor; "Yâ Rabbi! Afv ü mağfiret eyle!" filan gibilerden neler söylüyorsa söylüyor. "Yâ Rabbi! Afv ü mağfiret eyle!" filan gibilerden neler söylüyorsa söylüyor. Beklemiş Esmaî, bittikten sonra yanına yanaşmış; Beklemiş Esmaî, bittikten sonra yanına yanaşmış;

"Efendim siz Peygamber Efendimiz'in sülalesindensiniz, üstün insanlarsınız, size ne mutlu! "Efendim siz Peygamber Efendimiz'in sülalesindensiniz, üstün insanlarsınız, size ne mutlu! Sizin böyle bir ağlayıp üzülecek, gam çekecek bir haliniz yok ki! Sizin böyle bir ağlayıp üzülecek, gam çekecek bir haliniz yok ki! Sülalesinden olduğunuza göre yani ne mutlu size! Sülalesinden olduğunuza göre yani ne mutlu size! Ne diye böyle üzülüp gam çekiyorsunuz, ağlıyorsunuz!" demiş. [Seyyid de] diyor ki; Ne diye böyle üzülüp gam çekiyorsunuz, ağlıyorsunuz!" demiş. [Seyyid de] diyor ki;

"Kimsenin kimseye faydası olmayacak âhir zamanda, "Kimsenin kimseye faydası olmayacak âhir zamanda, kıyamet gününde kimsenin kimseye faydası olmayacak! kıyamet gününde kimsenin kimseye faydası olmayacak! Ancak takvâ ehli olan öne geçecek; anaların, babaların, evlatların, karıların,Ancak takvâ ehli olan öne geçecek; anaların, babaların, evlatların, karıların, kocaların birbirlerinden çekindiği, kaçtığı, hak istediği bir zaman olacak!" diyekocaların birbirlerinden çekindiği, kaçtığı, hak istediği bir zaman olacak!" diye soy sopun fayda vermediğine dair güzel ifadede bulunmuş. Öyledir!soy sopun fayda vermediğine dair güzel ifadede bulunmuş.

Öyledir!
Gerçekten de eğer insan takvâ ehli, Allah'ın sevdiği bir kul, sevdiği sıfatlara sahip ise,Gerçekten de eğer insan takvâ ehli, Allah'ın sevdiği bir kul, sevdiği sıfatlara sahip ise, güzel ibadet etmesini biliyorsa, zihnini Allah'a güzel kulluğa teksif edebiliyorsa, güzel ibadet etmesini biliyorsa, zihnini Allah'a güzel kulluğa teksif edebiliyorsa, günahlardan kendini koruyabiliyorsa ne mutlu! Takva ne demek? günahlardan kendini koruyabiliyorsa ne mutlu!

Takva ne demek?

Günahlardan kendini sakınabilmek, korunabilmek demektir. Günahlardan kendini sakınabilmek, korunabilmek demektir. Gözünü haramdan sakınabiliyor musun? Dilini yalandan, dolandan sakınabiliyor musun?Gözünü haramdan sakınabiliyor musun? Dilini yalandan, dolandan sakınabiliyor musun? Elinle kimseye eza, cefa vermemesini becerebiliyor musun? Herkes seni seviyorlar mı;Elinle kimseye eza, cefa vermemesini becerebiliyor musun? Herkes seni seviyorlar mı; [yoksa] yaka mı silkiyorlar? Hak mı yiyorsun; yoksa kendin helalinden kazanıp[yoksa] yaka mı silkiyorlar? Hak mı yiyorsun; yoksa kendin helalinden kazanıp başkalarına yedirip içirip sevap mı kazanıyorsun? başkalarına yedirip içirip sevap mı kazanıyorsun?

Mesele buradadır yani eğer günahlardan kaçınabiliyorsan istersen rengin kapkara olsun. Mesele buradadır yani eğer günahlardan kaçınabiliyorsan istersen rengin kapkara olsun. İstersen yüzün kırmızı olsun, istersen sarı ırktan ol, istersen şu milletten, İstersen yüzün kırmızı olsun, istersen sarı ırktan ol, istersen şu milletten, istersen bu milletten ol, fark etmez. istersen bu milletten ol, fark etmez. Fark takvadadır! Kim daha güzel kulluk etmek için gayret edebiliyorsa, sakınabiliyorsa ne mutlu! Fark takvadadır! Kim daha güzel kulluk etmek için gayret edebiliyorsa, sakınabiliyorsa ne mutlu!

Takva insanın bembeyaz elbisesini çamura bulamamak için [uğraşmasıdır!] Takva insanın bembeyaz elbisesini çamura bulamamak için [uğraşmasıdır!]

"Hadi bakalım! Bu çamurlu sel zamanında, mevsiminde, yağmur yağarken"Hadi bakalım! Bu çamurlu sel zamanında, mevsiminde, yağmur yağarken bu bembeyaz elbiseyle Ulus'a kadar git bakalım!" desek bir kimseye, "Gidersen, bu bembeyaz elbiseyle Ulus'a kadar git bakalım!" desek bir kimseye, "Gidersen, [üzerine hiç çamur sıçratmazsan] mükâfat var, bir milyon lira mükâfat alacaksın!" desek [üzerine hiç çamur sıçratmazsan] mükâfat var, bir milyon lira mükâfat alacaksın!" desek insan nasıl yürür sokakta? Üstüne bir şey sıçratmamaya insan nasıl yürür sokakta? Üstüne bir şey sıçratmamaya nasıl vasıta geçerken sakınır, nasıl itina eder! nasıl vasıta geçerken sakınır, nasıl itina eder!

Muhterem kardeşlerim! Takva da âdeta böyle bir şeydir. Muhterem kardeşlerim!

Takva da âdeta böyle bir şeydir.
Şu bizim iman elbiselerimizi günahlarla kirletmeden, âhir ömrümüze kadar temiz,Şu bizim iman elbiselerimizi günahlarla kirletmeden, âhir ömrümüze kadar temiz, pak, koruyarak o tarafa temiz gidebilirsek ne mutlu! pak, koruyarak o tarafa temiz gidebilirsek ne mutlu!

Allahu Teâlâ hazretleri bize yardımcı olsun. Allahu Teâlâ hazretleri bize yardımcı olsun.

Bu hususta bizim bazı büyük engellerimiz ve düşmanlarımız var! Bu hususta bizim bazı büyük engellerimiz ve düşmanlarımız var! Evet, sakınacağız günahlardan, Allah'tan korkacağız, cehennemden korkacağız ama Evet, sakınacağız günahlardan, Allah'tan korkacağız, cehennemden korkacağız ama büyük düşmanlar var. büyük düşmanlar var.

Düşmanlardan başta geleni nefsimiz! Düşmanlardan başta geleni nefsimiz! İçimizde kendi nefsimiz; bu kendi nefsimizi yola getirmek çok zor!İçimizde kendi nefsimiz; bu kendi nefsimizi yola getirmek çok zor! Bu nefsi, nefis denilen şeyi yola getirmek çok zor! Çünkü ölmez. "Öldürdüm" dersin,Bu nefsi, nefis denilen şeyi yola getirmek çok zor! Çünkü ölmez. "Öldürdüm" dersin, "Tamam artık bak hiç kıpırdamıyor, yatırdım, sırtını da mindere yapıştırdım, "Tamam artık bak hiç kıpırdamıyor, yatırdım, sırtını da mindere yapıştırdım, ben bunu yendim." dersin, arkanı dönersin, yine bakarsın tepene çıkmış! ben bunu yendim." dersin, arkanı dönersin, yine bakarsın tepene çıkmış! Bu nefis denilen şey öyle bir şey! Çünkü nefis bize Allah tarafından verilmiş bir vasıtadır. Bu nefis denilen şey öyle bir şey! Çünkü nefis bize Allah tarafından verilmiş bir vasıtadır.

Niçin verilmiş? Bu vücut korunsun, bu vücut yesin, içsin, aç açık kalmasın,Niçin verilmiş?

Bu vücut korunsun, bu vücut yesin, içsin, aç açık kalmasın,
kendisini korusun da ömrün sonuna kadar insan sağlam durabilsin diye vücudun bekçisi o.kendisini korusun da ömrün sonuna kadar insan sağlam durabilsin diye vücudun bekçisi o. Onun yemek istemesi, içmek istemesi, uyku istemesi normal. Onun yemek istemesi, içmek istemesi, uyku istemesi normal. Ama normalini verdin mi fazlasını ister! Daha fazlasını versen, daha fazlasını ister.Ama normalini verdin mi fazlasını ister! Daha fazlasını versen, daha fazlasını ister. Yani verince doymaz, verdikçe daha fazlasını ister. Yani verince doymaz, verdikçe daha fazlasını ister. Onun o istemesi aslında bizim mayamızın içinde, hamurumuzun içine yoğrulmuş o, yani normal. Onun o istemesi aslında bizim mayamızın içinde, hamurumuzun içine yoğrulmuş o, yani normal.

Şimdi bir insan düşünün ki hiç acıktığını bilmiyor; birisinin her zaman onun başında durup da Şimdi bir insan düşünün ki hiç acıktığını bilmiyor; birisinin her zaman onun başında durup da onu kollaması lazım. onu kollaması lazım. Aman yemeğin vakti geldi, ye şunu. Aman uykunun vakti geldi, yat şuraya. Aman yemeğin vakti geldi, ye şunu. Aman uykunun vakti geldi, yat şuraya.

Bir âlimi anlatıyorlar; "Haydi, uyu artık, uyuma zamanı geldi." deyinceye kadar Bir âlimi anlatıyorlar; "Haydi, uyu artık, uyuma zamanı geldi." deyinceye kadar iki gün, üç gün, dört gün çalışırmış. iki gün, üç gün, dört gün çalışırmış. Yattığı zaman da; "Haydi kalk artık, kalkma zamanı geldi." deyinceye kadar yatarmış.Yattığı zaman da; "Haydi kalk artık, kalkma zamanı geldi." deyinceye kadar yatarmış. Sofraya oturduğu zaman aklı başka yerde mi oluyor nasıl oluyorsa:Sofraya oturduğu zaman aklı başka yerde mi oluyor nasıl oluyorsa: "Haydi artık, yeter bu kadar." deyinceye kadar yermiş. "Haydi artık, yeter bu kadar." deyinceye kadar yermiş. Önüne yemek koymazsan kaç gün aç dururmuş, yani aklı başka yere gidiyorÖnüne yemek koymazsan kaç gün aç dururmuş, yani aklı başka yere gidiyor normal insan olmaktan çıkıyor. E böyle olsak? normal insan olmaktan çıkıyor.

E böyle olsak?

Olmaz! Nefis bizim içimizde bekçi. Nefis bizim bineğimiz. Olmaz! Nefis bizim içimizde bekçi. Nefis bizim bineğimiz. Biz bu bineğe binmişiz, ömür seyahatini onunla sürüyoruz.Biz bu bineğe binmişiz, ömür seyahatini onunla sürüyoruz. Gelmişiz, beşikten mezara doğru, dünyadan âhirete doğru bir köprüden geçiyor gibiGelmişiz, beşikten mezara doğru, dünyadan âhirete doğru bir köprüden geçiyor gibi bu da bizim bineğimiz gibi nefis. Elbette acıkacak, elbette bir takım arzuları olacak; bu da bizim bineğimiz gibi nefis. Elbette acıkacak, elbette bir takım arzuları olacak; bunlar yasak değil. Yemek yemek günah değil, uyumak günah değil, evlenmek günah değil. bunlar yasak değil. Yemek yemek günah değil, uyumak günah değil, evlenmek günah değil.

Bilakis, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: Bilakis, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:

Nefsüke matiyyetüke ferfak bi-hâ. "Nefsin senin bineğindir, ona mülayim davran."Nefsüke matiyyetüke ferfak bi-hâ. "Nefsin senin bineğindir, ona mülayim davran." İnsan bindiği atını nasıl besliyorsa, nasıl arpasını veriyorsa, nasıl bakımını yapıyorsa, İnsan bindiği atını nasıl besliyorsa, nasıl arpasını veriyorsa, nasıl bakımını yapıyorsa, nasıl nallarını çaktırıyorsa, nasıl tırnaklarını törpülüyorsa, nasıl kaşağılıyorsa, nasıl nallarını çaktırıyorsa, nasıl tırnaklarını törpülüyorsa, nasıl kaşağılıyorsa, fazla tüylerini temizliyorsa bu nefse de bir tımar lazım. fazla tüylerini temizliyorsa bu nefse de bir tımar lazım. Ama gemi azıya aldırmamak lazım. Şimdi tabii bu devirde yeni kardeşlerimiz atı bilmezler.Ama gemi azıya aldırmamak lazım. Şimdi tabii bu devirde yeni kardeşlerimiz atı bilmezler. Eskiler bilirdi, arpası fazla gelince azgınlaşırmış, söz dinlemez olurmuş derler,Eskiler bilirdi, arpası fazla gelince azgınlaşırmış, söz dinlemez olurmuş derler, yani ölçülü vermek lazım. Nefis de böyledir. Nefse istediğini vereceksin,yani ölçülü vermek lazım. Nefis de böyledir. Nefse istediğini vereceksin, hiç vermesen olmaz [ama azdırmayacaksın.] hiç vermesen olmaz [ama azdırmayacaksın.]

Bazıları Peygamber Efendimiz'in zamanında nefislerine hiçbir şey vermek istemediler. Bazıları Peygamber Efendimiz'in zamanında nefislerine hiçbir şey vermek istemediler. Efendimiz onlara razı gelmedi; "Yoo, öyle şey yok! Efendimiz onlara razı gelmedi;

"Yoo, öyle şey yok!
Ben sizin Allah'tan en çok korkanınızım ama bakın bazı günler oruç tutuyorum, Ben sizin Allah'tan en çok korkanınızım ama bakın bazı günler oruç tutuyorum, bazı günler yemek yiyorum, işte evlenmişim; ailelerim, çoluk çocuğum var, bazı günler yemek yiyorum, işte evlenmişim; ailelerim, çoluk çocuğum var, gecenin bazı bölümünde uyku uyuyorum, bazı bölümünde kalkıyorum. gecenin bazı bölümünde uyku uyuyorum, bazı bölümünde kalkıyorum. Benim sünnetime uyun!" dedi. Demek ki Müslümanlığın en yüksek derecesi nedir? Benim sünnetime uyun!" dedi.

Demek ki Müslümanlığın en yüksek derecesi nedir?

Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymaktır. Peygamber Efendimiz'in sünnetine uymaktır. En güzel derecesi en üstün derecesi odur, söz dinlemektir.En güzel derecesi en üstün derecesi odur, söz dinlemektir. Yat dediği yerde yatmaktır, kalk dediği yerde kalkmaktır. Yat dediği yerde yatmaktır, kalk dediği yerde kalkmaktır.

Benim beyzadem, benim şehzadem bütün gece uyumuyor, ibadet ediyor. Maşallah! Benim beyzadem, benim şehzadem bütün gece uyumuyor, ibadet ediyor.

Maşallah!

Dur bakalım nereye varacak iş? Sabahleyin namaza gelmiyor, olmaz! Olmaz! Dur bakalım nereye varacak iş?

Sabahleyin namaza gelmiyor, olmaz! Olmaz!

Efendim bütün sene oruç tutuyor!? Hayır! Mekruh, doğru değil!Efendim bütün sene oruç tutuyor!?

Hayır! Mekruh, doğru değil!
Savm-ı dehr, "bütün sene oruç tutmak doğru değil." Ölçü ve söz dinleme esas.Savm-ı dehr, "bütün sene oruç tutmak doğru değil."

Ölçü ve söz dinleme esas.
Bu nefis de bizim bineğimizdir, bu vücut onunla ayakta duruyor; biz buna gıdasını vereceğiz.Bu nefis de bizim bineğimizdir, bu vücut onunla ayakta duruyor; biz buna gıdasını vereceğiz. Ama ölçülü vereceğiz. Efendimiz ne kadar yiyeceğimizi bildirmiş. Ama ölçülü vereceğiz. Efendimiz ne kadar yiyeceğimizi bildirmiş.

Yani, aşağı yukarı sünnete uygun olarak yemek yemek nasıl olacak? Yani, aşağı yukarı sünnete uygun olarak yemek yemek nasıl olacak?

Açken sofraya oturacaksın, doymadan kalkacaksın; ölçü bu.Açken sofraya oturacaksın, doymadan kalkacaksın; ölçü bu. Daha yemeğe iştahın varken kalkacaksın. Veyahut midenin üçte birini yemekle dolduracaksın,Daha yemeğe iştahın varken kalkacaksın. Veyahut midenin üçte birini yemekle dolduracaksın, üçte birini suyla dolduracaksın, üçte biri de boş kalacak. üçte birini suyla dolduracaksın, üçte biri de boş kalacak. "Öldüm, bayıldım, bir lokma daha versen alamam! Tamam, burama geldi!" dersek olmadı!"Öldüm, bayıldım, bir lokma daha versen alamam! Tamam, burama geldi!" dersek olmadı! Sünnete uygun doymamışsın demek ki, fazla doyurmuşsun. Sünnete uygun doymamışsın demek ki, fazla doyurmuşsun.

Uyku da [öyle]; yatsıdan sonra uyunur ama teheccüd vaktinde kalkmak lazım. Uyku da [öyle]; yatsıdan sonra uyunur ama teheccüd vaktinde kalkmak lazım. Sabah namazında uyanık olmuş olmak lazım, yani uykunun zamanı var. Sabah namazında uyanık olmuş olmak lazım, yani uykunun zamanı var. Hatta bu az geliyorsa gündüz uykusunu tavsiye etmiş Efendimiz.Hatta bu az geliyorsa gündüz uykusunu tavsiye etmiş Efendimiz. Kaylûle denilen "öğleden evvel" uykusunu tavsiye etmiş. Kaylûle denilen "öğleden evvel" uykusunu tavsiye etmiş. Hele öyle yapabilsek hepimiz çok dinç oluruz. Hele öyle yapabilsek hepimiz çok dinç oluruz.

Şimdi ben bazı tanıdıklarıma bakıyorum; sabah erken işe gitti, akşam geldi saçı başı dağılmış,Şimdi ben bazı tanıdıklarıma bakıyorum; sabah erken işe gitti, akşam geldi saçı başı dağılmış, benzi sararmış, gözleri süzgün. Neden? benzi sararmış, gözleri süzgün.

Neden?

Çünkü gece uykusu az oldu, gündüz de uyumadı.Çünkü gece uykusu az oldu, gündüz de uyumadı. Halbuki Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor ki öğlenden evvel birazcık uyusun insan. Halbuki Peygamber Efendimiz tavsiye ediyor ki öğlenden evvel birazcık uyusun insan. Şöyle birazcık uzansın, o zaman çok dinç olur. Şöyle birazcık uzansın, o zaman çok dinç olur.

Yani demek istiyorum ki bir kere daha döne döne söyleyeyim, Yani demek istiyorum ki bir kere daha döne döne söyleyeyim, en güzel Müslümanlık Peygamber Efendimiz'in tavsiyelerini can kulağıyla dinleyip,en güzel Müslümanlık Peygamber Efendimiz'in tavsiyelerini can kulağıyla dinleyip, dikkat edip, onu aynen tutmaktır! dikkat edip, onu aynen tutmaktır! Uyu dediği yerde uyumak, ye dediği yerde yemek, yeme dediği yerde,Uyu dediği yerde uyumak, ye dediği yerde yemek, yeme dediği yerde, oruç tut dediği zamanda orucu tutmak, işi ona göre yapmaktır. oruç tut dediği zamanda orucu tutmak, işi ona göre yapmaktır. Böyle yaparsak ne âlâ! Kim böyle bu tarzda hareket ederek Allahu Teâlâ hazretlerinden, Böyle yaparsak ne âlâ!

Kim böyle bu tarzda hareket ederek Allahu Teâlâ hazretlerinden,
günahlardan korkarak, sakınarak yaşayabilirse üstün olan odur. günahlardan korkarak, sakınarak yaşayabilirse üstün olan odur.

Efendim bunun mertebesi eksik. Bu [insan] benim dairemde kapıcı, müstahdem. Efendim bunun mertebesi eksik. Bu [insan] benim dairemde kapıcı, müstahdem.

Olsun; takvası fazla, Allah indinde kıymeti senden çok. Olsun; takvası fazla, Allah indinde kıymeti senden çok.

Efendim bu fakir, ben zenginim, ben çok hayır yapıyorum, bilmem ne! Efendim bu fakir, ben zenginim, ben çok hayır yapıyorum, bilmem ne!

Ama onun takvası fazla, onun kalbi daha temiz, takvası fazla onun derecesi yüksek. Ama onun takvası fazla, onun kalbi daha temiz, takvası fazla onun derecesi yüksek.

Hâsılı ne yaşa, ne paraya, ne tahsile, ne diplomaya, ne omuzdaki rütbeye, Hâsılı ne yaşa, ne paraya, ne tahsile, ne diplomaya, ne omuzdaki rütbeye, ne dünyevî makama bakar. ne dünyevî makama bakar.

Neye bakar Allahu Teâlâ hazretleri? İnsanın kalbine bakar ki kalbi de takvâ mahallidir. Neye bakar Allahu Teâlâ hazretleri?

İnsanın kalbine bakar ki kalbi de takvâ mahallidir.

Rabbimiz bizi takvâ ehli eylesin. Günahlardan sakınıcı, Rabbimizin rızasını düşünücü, Rabbimiz bizi takvâ ehli eylesin. Günahlardan sakınıcı, Rabbimizin rızasını düşünücü, her işimizi O'nun rızasına göre yapıcı insanlar olmak nasip olsun cümlemize. her işimizi O'nun rızasına göre yapıcı insanlar olmak nasip olsun cümlemize.

Şimdi bu hadîs-i şerîften bir bu mana çıkıyor bir de kimseyi hor görmemek mânası çıkıyor. Şimdi bu hadîs-i şerîften bir bu mana çıkıyor bir de kimseyi hor görmemek mânası çıkıyor. Amerikalılar beyaz ırktan olduğu için zencilere hor bakıyorlar.Amerikalılar beyaz ırktan olduğu için zencilere hor bakıyorlar. Kendilerinin kahvehanelerine, okullarına, hastanelerine almıyorlar. Neden? Kendilerinin kahvehanelerine, okullarına, hastanelerine almıyorlar.

Neden?

Onun rengi siyah. İslâm'da böyle şey yok. Onun rengi siyah. İslâm'da böyle şey yok. Renkten dolayı, ırktan dolayı, cinsten dolayı insanların bazısının yüksek sayılmasıRenkten dolayı, ırktan dolayı, cinsten dolayı insanların bazısının yüksek sayılması bazısının alçak sayılması yok! bazısının alçak sayılması yok! Biz de ona göre hiç kimseye hor bakmayacağız, herkesi kardeş bileceğiz,Biz de ona göre hiç kimseye hor bakmayacağız, herkesi kardeş bileceğiz, hele hele takvâ ehliyse başımızın tacı edeceğiz. hele hele takvâ ehliyse başımızın tacı edeceğiz.

İnne rabbî tebâreke ve te'âlâ hayyaranî beyne hasleteyni İnne rabbî tebâreke ve te'âlâ hayyaranî beyne hasleteyni en yedhule nısfu ümmetî el-cennete ve beyne'ş-şefâ'ati. en yedhule nısfu ümmetî el-cennete ve beyne'ş-şefâ'ati.

Taberânî İbn Mâlik'ten rivayet etmiş, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Taberânî İbn Mâlik'ten rivayet etmiş, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Rabbim Tebâreke ve Teâlâ yani Ulu ve yüce Rabbim beni iki iş arasında serbest bıraktı." "Rabbim Tebâreke ve Teâlâ yani Ulu ve yüce Rabbim beni iki iş arasında serbest bıraktı." Hangisini istersen seç diye beni muhayyer bıraktı. Birisi nedir bu işlerden? Hangisini istersen seç diye beni muhayyer bıraktı.

Birisi nedir bu işlerden?

En yedhule nısfu ümmetî el-cennete. "Ümmetimin yarısı cennete girsin."En yedhule nısfu ümmetî el-cennete. "Ümmetimin yarısı cennete girsin." Ümmetinin yarısı cennete girsin, buna razı mısın? Bunun ile Beyne'ş-şefâ'ati. Ümmetinin yarısı cennete girsin, buna razı mısın? Bunun ile Beyne'ş-şefâ'ati. "Şefaat arasında beni muhayyer bıraktı." "Şefaat arasında beni muhayyer bıraktı."

"Yâ Muhammed! İstersen ümmetinin yarısı cennete girsin,"Yâ Muhammed! İstersen ümmetinin yarısı cennete girsin, istersen ben sana şefaat hakkı vereyim, nasıl istersin?" buyurmuş istersen ben sana şefaat hakkı vereyim, nasıl istersin?" buyurmuş Allahu Teâlâ hazretleri, muhayyer eylemiş. Allahu Teâlâ hazretleri, muhayyer eylemiş. Burada hadîs-i şerîfte ibare yok ama başka yerden biliyoruz kiBurada hadîs-i şerîfte ibare yok ama başka yerden biliyoruz ki Peygamber Efendimiz şefaati tercih etmiş.Peygamber Efendimiz şefaati tercih etmiş. Yani eğer yarısından daha çok alacağını ümit etmese şefaati tercih etmezdi. Yani eğer yarısından daha çok alacağını ümit etmese şefaati tercih etmezdi. Şefaati tercih etmiş ve bir hadîs-i şerîfinden biliyoruz ki; Şefaati tercih etmiş ve bir hadîs-i şerîfinden biliyoruz ki;

Şefâ'atî li-ehli'l-kebâiri min ümmetî. "Benim şefaatim ümmetimden büyük günahlar işlemiş olanlaraŞefâ'atî li-ehli'l-kebâiri min ümmetî. "Benim şefaatim ümmetimden büyük günahlar işlemiş olanlara hazır bekliyor, onlara da şefaat edeceğim." diye [söylemiş.] hazır bekliyor, onlara da şefaat edeceğim." diye [söylemiş.]

Demek ki ümmetinden hepsi cennete girecek.Demek ki ümmetinden hepsi cennete girecek. Ama cennete girmenin iki şekli var; bir doğrudan doğruya girmek, Ama cennete girmenin iki şekli var; bir doğrudan doğruya girmek, bir de hatası günahı kadar cehennemde cezasını çektikten sonra bir de hatası günahı kadar cehennemde cezasını çektikten sonra yıkanıp temizlenip cennete öyle girmek. yıkanıp temizlenip cennete öyle girmek.

Rabbimiz bizi ilk girenlerle beraber doğrudan doğruya cennete girenlerden eylesin. Rabbimiz bizi ilk girenlerle beraber doğrudan doğruya cennete girenlerden eylesin. Efendimiz'in şefaatine nâil eylesin. Efendimiz'in komşuluğunu nasip eylesin. Efendimiz'in şefaatine nâil eylesin. Efendimiz'in komşuluğunu nasip eylesin.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; "Ben sizi tanıyacağım âhirette." Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; "Ben sizi tanıyacağım âhirette."

Nereden tanıyacak? Abdest alırken yıkadığımız azalarımızın nurundan tanıyacak. Nereden tanıyacak?

Abdest alırken yıkadığımız azalarımızın nurundan tanıyacak.
Yüzü pırıl pırıl, kolları dirseklerine kadar pırıl pırıl, ayakları pırıl pırıl, ışıl ışıl,Yüzü pırıl pırıl, kolları dirseklerine kadar pırıl pırıl, ayakları pırıl pırıl, ışıl ışıl, florasan gibi yanıyor; oradan tanıyacak florasan gibi yanıyor; oradan tanıyacak Peygamber Efendimiz ve havz-ı kevseri başına çağıracak. Peygamber Efendimiz ve havz-ı kevseri başına çağıracak.

Maalesef bazı kimseleri böyle karşılamak üzere uzaktan heveslendiği zaman, Maalesef bazı kimseleri böyle karşılamak üzere uzaktan heveslendiği zaman, melekler onları yoldan çevirecekler. melekler onları yoldan çevirecekler. Peygamberimiz de diyecek ki; "Bırakın onları! Onlar benim ümmetimdir, gelsinler benim yanıma."Peygamberimiz de diyecek ki;

"Bırakın onları! Onlar benim ümmetimdir, gelsinler benim yanıma."
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz'e melekler diyecekler ki, hadîs-i şerîf'lerden öğreniyoruz; Bunun üzerine Peygamber Efendimiz'e melekler diyecekler ki, hadîs-i şerîf'lerden öğreniyoruz;

"Yâ Resûlallah! Onlar senden sonra ne hatalar işlediler bir bilsen! "Yâ Resûlallah! Onlar senden sonra ne hatalar işlediler bir bilsen! O günahlarından dolayı gelemiyorlar yanına." diyecekler. O günahlarından dolayı gelemiyorlar yanına." diyecekler.

Rabbimiz bizi havz-ı kevserin başında şöylece buluştursun. Rabbimiz bizi havz-ı kevserin başında şöylece buluştursun.

İnne raculen dahale'l-cennete fe-raâ 'abdehû fevka derecetihîİnne raculen dahale'l-cennete fe-raâ 'abdehû fevka derecetihî fe-kâle yâ rabbi hâzâ 'abdî fevka deracetî fe-kâle yâ rabbi hâzâ 'abdî fevka deracetî fe-kâle lehû ne'am cezeytühû bi-'amelihî ve cezeytüke bi-'amelike. fe-kâle lehû ne'am cezeytühû bi-'amelihî ve cezeytüke bi-'amelike.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den, Hatîb-i Bağdâdî kitabına kaydetmiş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'den, Hatîb-i Bağdâdî kitabına kaydetmiş.

"Bir adam cennete girdi ve kölesini kendi derecesinden daha yukarıda gördü." "Bir adam cennete girdi ve kölesini kendi derecesinden daha yukarıda gördü." Efendiydi kendisi dünyada ama müslüman, cennetlik. Efendiydi kendisi dünyada ama müslüman, cennetlik. Cennete girdi bir de baktı ki dünyada kendisine hizmet eden kölesi, Cennete girdi bir de baktı ki dünyada kendisine hizmet eden kölesi, kendisinden mertebe bakımından cennette daha üstün. kendisinden mertebe bakımından cennette daha üstün. Alıştı dünyada; "Ahmet gel, getir, götür, al, temizle, şunu yap, bunu yap!" demeye, Alıştı dünyada; "Ahmet gel, getir, götür, al, temizle, şunu yap, bunu yap!" demeye, şimdi o patron, o efendi; o da cennetlik ama o da iyi insan. şimdi o patron, o efendi; o da cennetlik ama o da iyi insan.

"Bu sefer dedi ki; "Yâ Rabbi! Bu benim kölem, derecesi benden yüksek olmuş?""Bu sefer dedi ki; "Yâ Rabbi! Bu benim kölem, derecesi benden yüksek olmuş?" Ona Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki; Ne'am. "Evet." Cezeytühû bi-'amelihî.Ona Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki; Ne'am. "Evet." Cezeytühû bi-'amelihî. "Onun yaptığı amelle mükâfatlandırdım." Ve cezeytüke bi-'amelike."Onun yaptığı amelle mükâfatlandırdım." Ve cezeytüke bi-'amelike. "Sen de yaptığın amelinle bu dereceyi buldun, seni de öyle mükâfatlandırdım." "Sen de yaptığın amelinle bu dereceyi buldun, seni de öyle mükâfatlandırdım."

Buradan anlıyoruz ki zenginlik, fakirlik, ağalık, kölelik önemli değildir.Buradan anlıyoruz ki zenginlik, fakirlik, ağalık, kölelik önemli değildir. Salih ameli kim daha çok işlemiş o önemlidir. Bu kul daha güzel, daha ihlâslı amel işlemiş, Salih ameli kim daha çok işlemiş o önemlidir. Bu kul daha güzel, daha ihlâslı amel işlemiş, daha takvâ sahibi, verâ sahibi, hayırlara daha çok koşturmuş, ötekisi az koşturmuş, daha takvâ sahibi, verâ sahibi, hayırlara daha çok koşturmuş, ötekisi az koşturmuş, o aşağıda, berikisi yukarıda. o aşağıda, berikisi yukarıda.

Rabbimiz ömrümüzü zayi etmemeyi nasip eylesin. Her anımızı ibadet eylesin. Rabbimiz ömrümüzü zayi etmemeyi nasip eylesin. Her anımızı ibadet eylesin.

İnsanın her anı ibadet olur mu? Olabilir. Bizim hoca arkadaşlarımızdan birisi, İnsanın her anı ibadet olur mu?

Olabilir. Bizim hoca arkadaşlarımızdan birisi,
bizim büyük Hocamız rahmetullahi aleyh'in meclisine geldi, kalabalık böyle. bizim büyük Hocamız rahmetullahi aleyh'in meclisine geldi, kalabalık böyle.

"Hocam işte Medine-i Münevvere'de insan mescitte namaz kılarsa bin misli sevap oluyor, "Hocam işte Medine-i Münevvere'de insan mescitte namaz kılarsa bin misli sevap oluyor, Mekke-i Mükerreme'de Beytullah'da namaz kılarsa yüz bin misli sevap oluyor,Mekke-i Mükerreme'de Beytullah'da namaz kılarsa yüz bin misli sevap oluyor, bunun gibi sevaplı başka işler var mıdır?" diye sordu, kurnaz, çok sevap kazanacak. bunun gibi sevaplı başka işler var mıdır?" diye sordu, kurnaz, çok sevap kazanacak. Onun için soruyor, tam da mütehassısını buldu diye. Hocamız da hemen; Onun için soruyor, tam da mütehassısını buldu diye. Hocamız da hemen;

"Evet vardır." [dedi,] o da; "Nedir efendim?" diye sordu, dedi ki [Hocamız]; "Evet vardır." [dedi,] o da;

"Nedir efendim?" diye sordu, dedi ki [Hocamız];

"İnsan zikir ede ede kalbini zikre alıştırır. Kalbi zikri ile ünsiyet peydâh eder başlar çalışmaya. "İnsan zikir ede ede kalbini zikre alıştırır. Kalbi zikri ile ünsiyet peydâh eder başlar çalışmaya. Saat gibi tıkır tıkır Allah demeye başlar; gece gündüz uykuda, durakta Allah der. Saat gibi tıkır tıkır Allah demeye başlar; gece gündüz uykuda, durakta Allah der. Sonra bu zikir bütün vücuda yayılır. Yani insanın bütün hücreleri, Sonra bu zikir bütün vücuda yayılır. Yani insanın bütün hücreleri, bütün zerreleri Allah demeye başlar.bütün zerreleri Allah demeye başlar. İşte o zaman insan, bir Allah dedi mi hücreleri sayısınca Allah demiş olur.İşte o zaman insan, bir Allah dedi mi hücreleri sayısınca Allah demiş olur. Onun da artık sevabını yazmaya imkân yok." Onun da artık sevabını yazmaya imkân yok."

Biz de tabii bu sözü duyunca, hepimiz bayıldık yani cevabın güzelliğinden.Biz de tabii bu sözü duyunca, hepimiz bayıldık yani cevabın güzelliğinden. Demek ki insan zikre kendisini alıştırırsa bir hal oluyor ki kalbi daima zikre kalkışıyor bu sefer. Demek ki insan zikre kendisini alıştırırsa bir hal oluyor ki kalbi daima zikre kalkışıyor bu sefer. Uykuda, uyanıklıkta hep zikredici oluyor. Olur mu öyle şey? Niye olmasın? Uykuda, uyanıklıkta hep zikredici oluyor.

Olur mu öyle şey?

Niye olmasın?

Senin kalbin uyurken atmıyor mu? Tık tık, tık tık atmıyor mu, sen uyurken o da uyuyor mu? Senin kalbin uyurken atmıyor mu? Tık tık, tık tık atmıyor mu, sen uyurken o da uyuyor mu?

Uyumuyor. İşte onun gibi oluyor. Ben şahsen biliyorum, gördüm ki uyuduğu halde Uyumuyor.

İşte onun gibi oluyor. Ben şahsen biliyorum, gördüm ki uyuduğu halde
Allah Allah diyor bazı şahıslar. Gördüm yani.Allah Allah diyor bazı şahıslar. Gördüm yani. Onun için belki başkası anlayamaz ama hem horulduyor uyuyor hem de Allah diyor.Onun için belki başkası anlayamaz ama hem horulduyor uyuyor hem de Allah diyor. Onu biliyorum, gayet iyi biliyorum. O zaman insanın her ânı ibadet olur. Onu biliyorum, gayet iyi biliyorum. O zaman insanın her ânı ibadet olur.

Sonra kestirme bir çare daha vardır. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Sonra kestirme bir çare daha vardır. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"İnsan camide namazı beklerken namazı beklediği müddetçe namazda sayılır." "İnsan camide namazı beklerken namazı beklediği müddetçe namazda sayılır."

Ha demek ki hayırlı bir işe giriştiği zaman insan, bu sefer onun içindeymiş gibi sevap alıyor.Ha demek ki hayırlı bir işe giriştiği zaman insan, bu sefer onun içindeymiş gibi sevap alıyor. Buradan hacca umreye gitmeye kalkıştığı zaman, evinden çıktığı andan itibarenBuradan hacca umreye gitmeye kalkıştığı zaman, evinden çıktığı andan itibaren sevabı hızlı hızlı çalışmaya başlıyor, dönünceye kadar.sevabı hızlı hızlı çalışmaya başlıyor, dönünceye kadar. İşte onun gibi insan iyi yol tutturursa, iyi şeylere niyet ederse, İşte onun gibi insan iyi yol tutturursa, iyi şeylere niyet ederse, iyi şeyleri hedef alırsa sabahtan akşama kadar, o zaman her ânı ibadet olur. iyi şeyleri hedef alırsa sabahtan akşama kadar, o zaman her ânı ibadet olur. Kalbi de çalışan bir kimseyse, şıkır şıkır çalışıyor, içi dışı nur olur onun. Kalbi de çalışan bir kimseyse, şıkır şıkır çalışıyor, içi dışı nur olur onun.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi böyle çok sevaplar almaya muvaffak eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi böyle çok sevaplar almaya muvaffak eylesin.

Diğer hadîs-i şerîf. Diğer hadîs-i şerîf.

İnne sadakate's-sırri tutfiu ğadabe'r-rabbi ve inne sılate'r-rahimi tezîdü fi'l-umuri İnne sadakate's-sırri tutfiu ğadabe'r-rabbi ve inne sılate'r-rahimi tezîdü fi'l-umuri ve inne sanâi'a'l-ma'rûfi takî masâri'a's-sûive inne sanâi'a'l-ma'rûfi takî masâri'a's-sûi ve inne kavle lâ ilâhe illallah tetfe'u 'an kâilihâ tis'atenve inne kavle lâ ilâhe illallah tetfe'u 'an kâilihâ tis'aten ve tis'îne bâben mine'l-belâi ednâhâ el-hemmü. ve tis'îne bâben mine'l-belâi ednâhâ el-hemmü.

Sadaka Resulullah fî-mâ kâl. Sadaka Resulullah fî-mâ kâl.

İbn Asâkir, Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi, İbn Asâkir, Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet etmiş bu hadîs-i şerîfi, Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

İnne sadakate's-sırri tutfiu ğadabe'r-rabbi. "Gizliden, gösterişsiz, hiç kimse anlamadan, İnne sadakate's-sırri tutfiu ğadabe'r-rabbi. "Gizliden, gösterişsiz, hiç kimse anlamadan, yavaşça, fukaranın eline gizlice verilen sadaka Rabbin gazabını söndürür." yavaşça, fukaranın eline gizlice verilen sadaka Rabbin gazabını söndürür."

Yani Allahu Teâlâ hazretleri kula gazap etmiş cezalandıracak, gazabına uğrayacak şimdi, Yani Allahu Teâlâ hazretleri kula gazap etmiş cezalandıracak, gazabına uğrayacak şimdi, mahvolacak ama sadaka verince Allahu Teâlâ hazretlerinin gazabı söner. mahvolacak ama sadaka verince Allahu Teâlâ hazretlerinin gazabı söner.

Ama nasıl verecek? Gösteriş için değil. Ama nasıl verecek?

Gösteriş için değil.

"Al Hasan Efendi sana şu kadar sadaka veriyorum ha bak zekâtımdandır…" Öyle değil! "Al Hasan Efendi sana şu kadar sadaka veriyorum ha bak zekâtımdandır…"

Öyle değil!

Yavaşçacık yanına bir uğradı, pek de anlayamadım. Ne oldu? Yavaşçacık yanına bir uğradı, pek de anlayamadım. Ne oldu?

Parayı verdi, geçti, haberin yok senin. Sessizce yani kimse görmeyecek bir tarzda. Parayı verdi, geçti, haberin yok senin. Sessizce yani kimse görmeyecek bir tarzda. Böyle gizlice sadaka vermek iyidir. Eskiler buna çok dikkat ederlerdi. Böyle gizlice sadaka vermek iyidir. Eskiler buna çok dikkat ederlerdi. Yani hatta eskiler gece verirlermiş. Kendisi de tanınmasın diye.Yani hatta eskiler gece verirlermiş. Kendisi de tanınmasın diye. O zaman sokaklarda lamba elektrik yok, gece verirlermiş, hadîs-i şerîflerde geçiyor.O zaman sokaklarda lamba elektrik yok, gece verirlermiş, hadîs-i şerîflerde geçiyor. Geceleyin verirlermiş, isterse yanlış yere gitsin. Geceleyin verirlermiş, isterse yanlış yere gitsin.

Dün gece olmadık bir kimseye sadaka vermiş birisi! Dün gece olmadık bir kimseye sadaka vermiş birisi!

Olsun, o iyi niyetle verdi, Allah yine onu, o ecire sevaba nâil ediyor. Olsun, o iyi niyetle verdi, Allah yine onu, o ecire sevaba nâil ediyor.

[Muhterem] kardeşlerim! Demek ki bir kere cömert olacağız. [Muhterem] kardeşlerim!

Demek ki bir kere cömert olacağız.
Kesenin ağzını imkânımız nispetince hayra açık tutacağız. Kesenin ağzını imkânımız nispetince hayra açık tutacağız.

Efendim ben talebeyim. Sen de beş lira ver. Sen de daha az bir şey ver. Efendim ben talebeyim.

Sen de beş lira ver. Sen de daha az bir şey ver.

Ben fakir bir memurum. Eh sende azcık yap. Ben fakir bir memurum.

Eh sende azcık yap.

Geçenlerde anlattılar ben yani böylesi olsun diye söylemiyorum ama Allah'ın ne kulları var. Geçenlerde anlattılar ben yani böylesi olsun diye söylemiyorum ama Allah'ın ne kulları var. Memurun birisi gelmiş, demiş ki; "12 tane mi, 30 tane mi, onar bin liralık bono kesin." demiş. Memurun birisi gelmiş, demiş ki; "12 tane mi, 30 tane mi, onar bin liralık bono kesin." demiş. Bir hayır yerine. 30 tane olsa onar bin liradan üç yüz bin lira, tamam otuz tanedir… Bir hayır yerine. 30 tane olsa onar bin liradan üç yüz bin lira, tamam otuz tanedir…

Bir bölgeden başka yerde verilmesini mekruh." demiş alimlerimiz. Bir bölgeden başka yerde verilmesini mekruh." demiş alimlerimiz. Yani Tokat'ın zekâtını al Ankara'ya, Ankara'nın zekâtını al Konya'ya. Hayır! Yani Tokat'ın zekâtını al Ankara'ya, Ankara'nın zekâtını al Konya'ya. Hayır! Herkes kendi yerinde yapması daha iyi diye böyle bir madde de var ilmihal kitaplarımızda. Herkes kendi yerinde yapması daha iyi diye böyle bir madde de var ilmihal kitaplarımızda. Çevrendekilere yap, hatta akrabanın fakirlerinden başla ama hayır yap, sana faydası var Çevrendekilere yap, hatta akrabanın fakirlerinden başla ama hayır yap, sana faydası var o bakımdan söylüyorum. Hepimiz yapalım, faydası bize. o bakımdan söylüyorum. Hepimiz yapalım, faydası bize.

Ve inne sılate'r-rahimi tezîdü fi'l-umuri. Ve inne sılate'r-rahimi tezîdü fi'l-umuri. "Ve muhakkak ki akrabaya sıla-i rahim yapmak ömrü arttırır." "Ve muhakkak ki akrabaya sıla-i rahim yapmak ömrü arttırır."

Şimdi bu başka hadislerde de geçti, daha evvelki haftalarda da Şimdi bu başka hadislerde de geçti, daha evvelki haftalarda da buna benzer hadîs-i şerîfleri okuduk. buna benzer hadîs-i şerîfleri okuduk. Sıla-i rahim ömrü artırır. Arttırır mı arttırmaz mı kitaplar yazmışlar. Sıla-i rahim ömrü artırır. Arttırır mı arttırmaz mı kitaplar yazmışlar.

Ya ömrü Allahu Teâlâ hazretleri takdir ettiğine göre yani nasıl oluyor bu iş? Ya ömrü Allahu Teâlâ hazretleri takdir ettiğine göre yani nasıl oluyor bu iş?

Nasıl olduğunu bilmem, Peygamber Efendimiz "arttırır" diyor.Nasıl olduğunu bilmem, Peygamber Efendimiz "arttırır" diyor. Ben dosdoğru kabul ediyorum. Yani ötesine karışmıyorum.Ben dosdoğru kabul ediyorum. Yani ötesine karışmıyorum. Alimlerimizin sözüne de bir şey demiyorum ama ömrü arttırır.Alimlerimizin sözüne de bir şey demiyorum ama ömrü arttırır. Kimisi diyor ki ömrün bereketini getirir yani insana ağız tadı verir, ömrü bereketlenir, Kimisi diyor ki ömrün bereketini getirir yani insana ağız tadı verir, ömrü bereketlenir, hoşlaşır bilmem ne. hoşlaşır bilmem ne. Bilmem, belki de arttırıyor çünkü onun öyle sıla-i rahim yapacağınıBilmem, belki de arttırıyor çünkü onun öyle sıla-i rahim yapacağını Rabbimiz önceden bildiğinden ona göre yapmıştır, o kaderin esrarına kimsenin aklı ermez.Rabbimiz önceden bildiğinden ona göre yapmıştır, o kaderin esrarına kimsenin aklı ermez. Sıla-i rahim yapacağız. Sıla-i rahim yapmak ne demek, nasıl bir şey? Sıla-i rahim yapacağız.

Sıla-i rahim yapmak ne demek, nasıl bir şey?

Akrabaya bağlantısını devam ettirmek demek, bu bağlantı mektupla da olur. Akrabaya bağlantısını devam ettirmek demek, bu bağlantı mektupla da olur. Ziyaretle de olur. Hal hatır sormak suretiyle de olur. Ziyaretle de olur. Hal hatır sormak suretiyle de olur. Daha güzeli bir de ihtiyacı varsa mali bakımdan desteklemekle de olur.Daha güzeli bir de ihtiyacı varsa mali bakımdan desteklemekle de olur. Yani sıla-i rahim manasının içinde sadece kuru bir ziyaret yok, mümkünse yardım yaparsa, Yani sıla-i rahim manasının içinde sadece kuru bir ziyaret yok, mümkünse yardım yaparsa, biraz cebine bir şey koyarsa, ihtiyacını giderirse daha iyi tabii. biraz cebine bir şey koyarsa, ihtiyacını giderirse daha iyi tabii. Akrabaya sıla-i rahim de ömrü arttırır. Akrabaya sıla-i rahim de ömrü arttırır.

Ve inne sanâi'a'l-ma'rûfi takî masâri'a's-sûiVe inne sanâi'a'l-ma'rûfi takî masâri'a's-sûi "Muhakkak ki iyilikler yapmak, kötü âkibetten, kötü ölümden insanı korur." "Muhakkak ki iyilikler yapmak, kötü âkibetten, kötü ölümden insanı korur."

Çünkü biz ecelin nerede geleceğini bilmiyoruz, Çünkü biz ecelin nerede geleceğini bilmiyoruz, Allah korusun bir günah üzere, bir kabahat üzere gelse,Allah korusun bir günah üzere, bir kabahat üzere gelse, Allah korusun cünüp iken gelse veyahut şu kötülükteyken, bu kötülükteyken gelse ne fena olur. Allah korusun cünüp iken gelse veyahut şu kötülükteyken, bu kötülükteyken gelse ne fena olur. Çünkü insan nasıl öldüyse öyle kalkacak. Nasıl öldüyse öyle kalkacak!Çünkü insan nasıl öldüyse öyle kalkacak. Nasıl öldüyse öyle kalkacak! Onun için kötü ölüm var, kimisi meyhane köşesinde çatlıyor.Onun için kötü ölüm var, kimisi meyhane köşesinde çatlıyor. Kimisi ölüyor bir ay geçiyor, kimse duymuyor, kapısını kırıyorlar açıyorlar, bakıyorlar ki Kimisi ölüyor bir ay geçiyor, kimse duymuyor, kapısını kırıyorlar açıyorlar, bakıyorlar ki cesedi şişmiş, patlamış, dağılmış, kötü bir ölüm.cesedi şişmiş, patlamış, dağılmış, kötü bir ölüm. Sonra kimisi tevbe edemeden ölüyor. Hatalı bir tarzda yol tutturmuşken tevbe edemeden ölüyor, Sonra kimisi tevbe edemeden ölüyor. Hatalı bir tarzda yol tutturmuşken tevbe edemeden ölüyor, kötü ölümler var.kötü ölümler var. Kötü ölümden korur, iyilikler yapmak. Mâruf ne demek? Kötü ölümden korur, iyilikler yapmak.

Mâruf ne demek?

Mâruf, aklın ve şeraitin beğendiği, hoş gördüğü, tasvip ettiği şeye derler.Mâruf, aklın ve şeraitin beğendiği, hoş gördüğü, tasvip ettiği şeye derler. Mârufu yapmak lazım. Yapmak lazım geldiği gibi emretmek de lazım. Mârufu yapmak lazım. Yapmak lazım geldiği gibi emretmek de lazım. Etrafına da "mârufu yap şunu yap bunu yap" diye de hayrı emretmek lazım.Etrafına da "mârufu yap şunu yap bunu yap" diye de hayrı emretmek lazım. Ve nehy-i münker etmek yani aklın ve şeriatın tasvip etmediği, Ve nehy-i münker etmek yani aklın ve şeriatın tasvip etmediği, hoş görmediği şeyi de yaptırtmamak lazım. hoş görmediği şeyi de yaptırtmamak lazım.

Akıl ve şeriat içki içmenin kötülüğünü söylemiş.Akıl ve şeriat içki içmenin kötülüğünü söylemiş. İçirtmemeye çalışacaksın, gücün yettiğince. Gücün yettiğince içirmemeye çalışacaksın. İçirtmemeye çalışacaksın, gücün yettiğince. Gücün yettiğince içirmemeye çalışacaksın. Hatırının geçtiği yerde onu men edeceksin. Birisini, ötekisi dövmek istiyor.Hatırının geçtiği yerde onu men edeceksin.

Birisini, ötekisi dövmek istiyor.
Dövecek yakalamış, yakasına yapışmış, sende babayiğitsin bırak onu bakayım, bıraktıracaksın. Dövecek yakalamış, yakasına yapışmış, sende babayiğitsin bırak onu bakayım, bıraktıracaksın. Yani kötülüğü engellemek, iyiliği yaptırmak. "İyilik yapmak kötü ölümden insanı korur." diyor.Yani kötülüğü engellemek, iyiliği yaptırmak. "İyilik yapmak kötü ölümden insanı korur." diyor. O halde iyilik yapmaya vesile arayacağız, çareler arayacağız, iyilikler yapmaya çalışacağız. O halde iyilik yapmaya vesile arayacağız, çareler arayacağız, iyilikler yapmaya çalışacağız.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

İyilik yapmak sadece paraya bağlı değildir. Yani ille zenginler iyilik yapmaz,İyilik yapmak sadece paraya bağlı değildir. Yani ille zenginler iyilik yapmaz, iyiliğin çeşitleri vardır. Yoldan bir taşı, bir dikeni kenara almak iyiliktir. iyiliğin çeşitleri vardır. Yoldan bir taşı, bir dikeni kenara almak iyiliktir. Tatlı bir söz iyiliktir, emr-i mâruf sadakadır, nehy-i münker sadakadır.Tatlı bir söz iyiliktir, emr-i mâruf sadakadır, nehy-i münker sadakadır. Yani insanın hiç parası olmasa, yine para kazanma gibi mânevî sevap kazanma imkânları vardır,Yani insanın hiç parası olmasa, yine para kazanma gibi mânevî sevap kazanma imkânları vardır, yeter ki Allah insana akıl versin. yeter ki Allah insana akıl versin. Şu duyduğu hadisleri bir yere yazsa insan, ne kadar istifadeli, sevaplı işler var. Şu duyduğu hadisleri bir yere yazsa insan, ne kadar istifadeli, sevaplı işler var. İnsanlar bir maddî fayda olduğu zaman onun peşinde koşuyorlar da sevapları yazmıyorlar.İnsanlar bir maddî fayda olduğu zaman onun peşinde koşuyorlar da sevapları yazmıyorlar. Halbuki sevapları yazması lazım asıl deftere. Şu iş sevaplı iş, şunu yazayım yapayım. Halbuki sevapları yazması lazım asıl deftere. Şu iş sevaplı iş, şunu yazayım yapayım.

Peygamber Efendimiz eyyâm-ı biyz oruçlarını hiç terk etmemiş, hep tutmuş. Peygamber Efendimiz eyyâm-ı biyz oruçlarını hiç terk etmemiş, hep tutmuş.

Eyyâm-ı biyz ne demek? Arabî ayların 13'ü, 14'ü, 15'i yani gecelerinde mehtap, yuvarlak ay, Eyyâm-ı biyz ne demek?

Arabî ayların 13'ü, 14'ü, 15'i yani gecelerinde mehtap, yuvarlak ay,
ay dolunay olduğu zaman, gündüzleri oruç tutarmış Efendimiz.ay dolunay olduğu zaman, gündüzleri oruç tutarmış Efendimiz. Ayın 13'ü, 14'ü, 15'i o oluyor. Ayın 13'ü, 14'ü, 15'i o oluyor.

Mesela, yani duyduğumuz şeyleri, hayırlı sevaplı işleri böyle kaydedelim. Mesela, yani duyduğumuz şeyleri, hayırlı sevaplı işleri böyle kaydedelim.

İnne salaha zâti'l-beyni a'zamu min-'âmmeti's-salâti ve's-sıyâmi. İnne salaha zâti'l-beyni a'zamu min-'âmmeti's-salâti ve's-sıyâmi.

Bu hadîs-i şerîfi Hz. Ali Efendimiz'den Taberânî rivayet etmiş.Bu hadîs-i şerîfi Hz. Ali Efendimiz'den Taberânî rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz buyurdu ki; "İki kişinin arasını düzeltmek..."Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

"İki kişinin arasını düzeltmek..."
İki kişi dargın, küsmüşler, birbirlerine yan bakıyorlar, homurdanıyorlar, kırgınlar birbirine. İki kişi dargın, küsmüşler, birbirlerine yan bakıyorlar, homurdanıyorlar, kırgınlar birbirine. "O ikisinin arasını düzletmek, onları barıştırmak,"O ikisinin arasını düzletmek, onları barıştırmak, Allah indinde -genel manasıyla- namazdan ve oruçtan daha hayırlıdır." Allah indinde -genel manasıyla- namazdan ve oruçtan daha hayırlıdır."

Çünkü namaz ve orucun sevabı insana râcidir ama cemiyette insanlar birbirlerine küs olursa,Çünkü namaz ve orucun sevabı insana râcidir ama cemiyette insanlar birbirlerine küs olursa, onlardan hiçbir hayır gelmez. onlardan hiçbir hayır gelmez. Birbirlerine küs insanlardan hiçbir hayır gelmez, istediği kadar kalabalık olsun, Birbirlerine küs insanlardan hiçbir hayır gelmez, istediği kadar kalabalık olsun, koyun sürüsü gibidir, bir çoban hepsini idare eder. koyun sürüsü gibidir, bir çoban hepsini idare eder.

Birbirlerine küs olmayan, birbirlerini seven, Birbirlerine küs olmayan, birbirlerini seven, birbirlerine sımsıkı sarılmış insanlar hayırlı işler yapabilir.birbirlerine sımsıkı sarılmış insanlar hayırlı işler yapabilir. Şu İslâm âleminin şimdiki hâline bakacak olursak Irak, İran, bilmem ne bilmem ne, Şu İslâm âleminin şimdiki hâline bakacak olursak Irak, İran, bilmem ne bilmem ne, hep birbirine hasım düşman, lafa geldiği zaman böbürlenmesini biliyoruz,hep birbirine hasım düşman, lafa geldiği zaman böbürlenmesini biliyoruz, Müslümanların nüfusu bu kadar kalabalık, bilmem ne bilmem ne, dinimiz bu kadar güzel, Müslümanların nüfusu bu kadar kalabalık, bilmem ne bilmem ne, dinimiz bu kadar güzel, Kur'ân-ı Kerîm bu kadar şey [yol gösterici] ama tatbik etmiyoruz. Kur'ân-ı Kerîm bu kadar şey [yol gösterici] ama tatbik etmiyoruz.

Borcuna sadakati yok, borçlu borcunu ödemiyor. Borcuna sadakati yok, borçlu borcunu ödemiyor. Kiracı kirasını ödemiyor, söz vermiş sözünde durmuyor, ahd etmiş ahdine riayet etmiyor. Kiracı kirasını ödemiyor, söz vermiş sözünde durmuyor, ahd etmiş ahdine riayet etmiyor.

Ne biçim müslümanlar? Ne anladım? "Müslümanım" diyor, "dervişim" diyor. Ne biçim müslümanlar?

Ne anladım?

"Müslümanım" diyor, "dervişim" diyor.

Böyle dervişlik olmaz, devirmişlik bu! Çünkü kul hakkına hiç aldırmıyor, Böyle dervişlik olmaz, devirmişlik bu! Çünkü kul hakkına hiç aldırmıyor, halbuki kul hakkı çok önemli. Kul hakkı, borç çok önemli, insan onu ne yapıp yapıphalbuki kul hakkı çok önemli. Kul hakkı, borç çok önemli, insan onu ne yapıp yapıp hakkından gelmeye çalışmalı. hakkından gelmeye çalışmalı.

Namaz kılıyor, namazda tabii para yok pul yok, bir şey yok kılıyor. Oruç tutuyor. Namaz kılıyor, namazda tabii para yok pul yok, bir şey yok kılıyor. Oruç tutuyor. "Zaten, öğleyin nerden gideceğim lokantaya, sabredivereyim..." bilmem ne diyor. "Zaten, öğleyin nerden gideceğim lokantaya, sabredivereyim..." bilmem ne diyor. Başka hesap yapıyor yani. Ama iki insanın arasını düzelt bakalım. Daha büyük işler bunlar. Başka hesap yapıyor yani. Ama iki insanın arasını düzelt bakalım. Daha büyük işler bunlar.

Arayı düzeltmek deyince hatırıma geldi bir hadîs-i şerîfte de geçti ki; Arayı düzeltmek deyince hatırıma geldi bir hadîs-i şerîfte de geçti ki;

"Şefaatlerin en güzeli nikâh hususunda şefaat etmektir." "Şefaatlerin en güzeli nikâh hususunda şefaat etmektir."

"Ya şuna kızını veriver bak şu adam iyidir, şununla evleniversin. "Ya şuna kızını veriver bak şu adam iyidir, şununla evleniversin. Ya şu kadın iyidir, bak bunun kızını alıver." diye nikâh hususunda şefaat etmek de iyi oluyor. Ya şu kadın iyidir, bak bunun kızını alıver." diye nikâh hususunda şefaat etmek de iyi oluyor.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Nikâhta insanlar utanır, hele kız tarafları daha çok utanır, bir şey söyleyemezler yani.Nikâhta insanlar utanır, hele kız tarafları daha çok utanır, bir şey söyleyemezler yani. Kızını iyi yetiştirmiştir, müslümandır, gelir gelir hep ayyaşı sarhoşu ister veremez. Kızını iyi yetiştirmiştir, müslümandır, gelir gelir hep ayyaşı sarhoşu ister veremez. Ehli takvâ birisi istese verecek ama veremez, böylelerine yardımcı olmamız lazım.Ehli takvâ birisi istese verecek ama veremez, böylelerine yardımcı olmamız lazım. Yani iyi insanları, iyi insanlarla buluşturmak sevaptır. Yani iyi insanları, iyi insanlarla buluşturmak sevaptır.

Burada da "Arayı ıslah etmek sevaptır." diyor. Demek ki müslümanları kaynaştırmak, Burada da "Arayı ıslah etmek sevaptır." diyor. Demek ki müslümanları kaynaştırmak, birbirleriyle buluşturmaya çalıştırmak iyi oluyor, bu hususlarda gayretli olun.birbirleriyle buluşturmaya çalıştırmak iyi oluyor, bu hususlarda gayretli olun. Dargınları barıştırmak hususunda, insanları birbirleriyle muhabbetli kılmak,Dargınları barıştırmak hususunda, insanları birbirleriyle muhabbetli kılmak, dost kılmak hususunda çalışın, yani çalışalım. dost kılmak hususunda çalışın, yani çalışalım.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf. Bundan sonraki hadîs-i şerîf.

İnne salâte'l-murâbıtı ta'dilu hamsemieti salâtin ve nafaka İnne salâte'l-murâbıtı ta'dilu hamsemieti salâtin ve nafaka 'd-dînâri ve'd-dirhemi min-hu efdalu min-tis'imieti dînârin yünfikuhû fî-ğayrihî. 'd-dînâri ve'd-dirhemi min-hu efdalu min-tis'imieti dînârin yünfikuhû fî-ğayrihî.

Bu hadîs-i şerîf, Ebû Ümâme hazretlerinden rivayet… Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Bu hadîs-i şerîf, Ebû Ümâme hazretlerinden rivayet… Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Murâbıtın kıldığı namaz, başkasının kıldığı beş yüz namaza muâdildir." Beş yüz misli yani... "Murâbıtın kıldığı namaz, başkasının kıldığı beş yüz namaza muâdildir." Beş yüz misli yani... "Murâbıtın Allah yolunda bir dinar ve dirhem infak etmesi...""Murâbıtın Allah yolunda bir dinar ve dirhem infak etmesi..." Yani altın gümüş para, bunlar o zamanın paralarının adı.Yani altın gümüş para, bunlar o zamanın paralarının adı. Yani murâbıtın Allah yolunda masraf yapması, para harcaması.Yani murâbıtın Allah yolunda masraf yapması, para harcaması. Efdalu min-tis'imieti dînârin yünfikuhû fî-ğayrihî.Efdalu min-tis'imieti dînârin yünfikuhû fî-ğayrihî. "Murâbıtlık yolunda değil de normal başka yollarda harcadığı 900 dinara bedeldir.""Murâbıtlık yolunda değil de normal başka yollarda harcadığı 900 dinara bedeldir." Bir tanesi 900 misli daha fazla sevap alıyor. Murâbıt kimdir? Bir tanesi 900 misli daha fazla sevap alıyor.

Murâbıt kimdir?

Murâbıt, bir fedakâr insandır ki huduttaki kalede gidiyor nöbet tutuyor,Murâbıt, bir fedakâr insandır ki huduttaki kalede gidiyor nöbet tutuyor, müslümanlar rahat etsin diye bekçilik yapıyor.müslümanlar rahat etsin diye bekçilik yapıyor. Huduttaki burçlara, binalara "ribat" derler, kale derler, düşmanı orada bekleyecek.Huduttaki burçlara, binalara "ribat" derler, kale derler, düşmanı orada bekleyecek. Orada kaleye girmiş, içerde bekliyor, düşmanı da gözlüyor ki düşman bir şey yapıpOrada kaleye girmiş, içerde bekliyor, düşmanı da gözlüyor ki düşman bir şey yapıp İslâm âlemine gelmesin, burayı yağmalamasın diye hudutta hazır asker bekliyor, bekçi asker.İslâm âlemine gelmesin, burayı yağmalamasın diye hudutta hazır asker bekliyor, bekçi asker. Buna murâbıt derler. Onların kaldıkları yerlere de ribat derler. Buna murâbıt derler. Onların kaldıkları yerlere de ribat derler. Yani kale gibi, tekke gibi bir yer. Silahlı erkeklerin düşmana karşı bekledikleri,Yani kale gibi, tekke gibi bir yer. Silahlı erkeklerin düşmana karşı bekledikleri, nöbetçi mekânları, yerleri demek oluyor. nöbetçi mekânları, yerleri demek oluyor.

Murâbıtlık çok sevaptır. Yani harp yok ortada da düşman gelirse diye orada bekliyor. Murâbıtlık çok sevaptır. Yani harp yok ortada da düşman gelirse diye orada bekliyor. Harbe gidene mücahit derler, harp olmadan İslâm âleminin hududunda, Harbe gidene mücahit derler, harp olmadan İslâm âleminin hududunda, sınırda düşmana karşı bekleyen kimseye murâbıt derler. sınırda düşmana karşı bekleyen kimseye murâbıt derler. Murâbıtlığın sevabı, ecri çok fazladır. Kıldığı namaz, başkasının kıldığı namazdan Murâbıtlığın sevabı, ecri çok fazladır. Kıldığı namaz, başkasının kıldığı namazdan 500 misli daha sevaptır. 500 misli daha sevaptır. Murâbıtlığa harcanan para, o yolda harcanan para başka yerde harcanan paradan 900 mislidir.Murâbıtlığa harcanan para, o yolda harcanan para başka yerde harcanan paradan 900 mislidir. Yani oradaki amellere mükâfatlar çok fazla geliyor. Yani oradaki amellere mükâfatlar çok fazla geliyor.

Murâbıt gözünü böyle hudutlara dikmiş, düşman geliyor mu gelmiyor mu diye gözcülük ediyor. Murâbıt gözünü böyle hudutlara dikmiş, düşman geliyor mu gelmiyor mu diye gözcülük ediyor. Böyle "Allah yolunda İslâm âlemini bekleyen kimselerin gözüne cehennem ateşi değmeyecek." diyeBöyle "Allah yolunda İslâm âlemini bekleyen kimselerin gözüne cehennem ateşi değmeyecek." diye hadîs-i şerîf var. hadîs-i şerîf var. İki göze cehennem ateşi değmeyecek yani sahibi cehenneme girmeyecek. İki göze cehennem ateşi değmeyecek yani sahibi cehenneme girmeyecek. Bir, Allah korkusundan ağlayan insanın gözü. Ona cehennem ateşi değmeyecek.Bir, Allah korkusundan ağlayan insanın gözü. Ona cehennem ateşi değmeyecek. İki İslâm âleminde hudutlarda düşmanları bekleyip gözetleyip,İki İslâm âleminde hudutlarda düşmanları bekleyip gözetleyip, elinde silah bekleyip müslümanları rahat ettiren kimse, murâbıt yani. elinde silah bekleyip müslümanları rahat ettiren kimse, murâbıt yani.

Onun için Rabbimiz bize böyle hayırlı, sevaplı işleri nasip eylesin.Onun için Rabbimiz bize böyle hayırlı, sevaplı işleri nasip eylesin. Allah yolunda öteki müslümanların saadeti ve selameti için, gadre, Allah yolunda öteki müslümanların saadeti ve selameti için, gadre, hücuma uğramamaları için çalışmayı nasip eylesin. hücuma uğramamaları için çalışmayı nasip eylesin.

Biz burada, Ankara'dayız, huduttan uzaktayız. Ama zaman zaman işte askerlik oluyor, gidiyor. Biz burada, Ankara'dayız, huduttan uzaktayız. Ama zaman zaman işte askerlik oluyor, gidiyor. İnsan iyi niyetle giderse bu sevabı alır. Yani imanla, [bu sevabı alacağına inanarak] giderse... İnsan iyi niyetle giderse bu sevabı alır. Yani imanla, [bu sevabı alacağına inanarak] giderse... Nöbetten kaçıyorlar, yani nöbeti ganimet bilmek lazım. Nöbetten kaçıyorlar, yani nöbeti ganimet bilmek lazım. Ben öyle arkadaşlar biliyorum ki arkadaşının nöbetini alırdı, sevap alsın diye.Ben öyle arkadaşlar biliyorum ki arkadaşının nöbetini alırdı, sevap alsın diye. "Peki, senin nöbetini de ben tutayım." derdi; "Peki, senin nöbetini de ben tutayım." derdi; çünkü düşmana karşı bekliyorsun, düşmana karşı bekleyince ecri, sevabı çok olur. çünkü düşmana karşı bekliyorsun, düşmana karşı bekleyince ecri, sevabı çok olur.

Bir de peki, Ankara'dasın mânevî düşmanlar var; dinimizi içten yıkmaya, imanımızı sarsmaya, Bir de peki, Ankara'dasın mânevî düşmanlar var; dinimizi içten yıkmaya, imanımızı sarsmaya, ahlakımızı perişan etmeye çalışıyor. ahlakımızı perişan etmeye çalışıyor. Müslüman kardeşimizi dinden, imandan, zıvanadan çıkarmaya, zihnine kötü fikirleri sokmaya çalışıyor.Müslüman kardeşimizi dinden, imandan, zıvanadan çıkarmaya, zihnine kötü fikirleri sokmaya çalışıyor. Bazıları da müslümanları bunlara karşı savunuyorlar.Bazıları da müslümanları bunlara karşı savunuyorlar. Yani İslâm'ı müdafaa ediyorlar, müslümanların imanını korumaya çalışıyorlar. Yani İslâm'ı müdafaa ediyorlar, müslümanların imanını korumaya çalışıyorlar. Bana öyle geliyor ki bu da bir çeşit murâbıtlıktır, bu da bir çeşit bekçiliktir.Bana öyle geliyor ki bu da bir çeşit murâbıtlıktır, bu da bir çeşit bekçiliktir. Belki daha sevaplıdır. Onun için hiç olmazsa yani hudutta değiliz, zamanımız değil,Belki daha sevaplıdır. Onun için hiç olmazsa yani hudutta değiliz, zamanımız değil, yaşımız çağımız askerlik çağından geçmiş, şu anda öyle bir durum yok,yaşımız çağımız askerlik çağından geçmiş, şu anda öyle bir durum yok, İslâm'ı burada korumaya çalışalım. Evimizde korumaya çalışalım.İslâm'ı burada korumaya çalışalım. Evimizde korumaya çalışalım. Evimize küfrün girmemesine çalışalım. Evimize küfrün girmemesine çalışalım.

Bizim bu devrin alimlerinden birisi diyor ki; Bizim bu devrin alimlerinden birisi diyor ki; "Eskiden düşman dışarıdaydı, müslüman içerideydi, çarpıştıkları zaman hudut, cephe belliydi,"Eskiden düşman dışarıdaydı, müslüman içerideydi, çarpıştıkları zaman hudut, cephe belliydi, orada çarpışırlardı.orada çarpışırlardı. Şimdi hudut, cephe kalmadı, düşman evlerin içine girdi." Şimdi hudut, cephe kalmadı, düşman evlerin içine girdi."

Kardeşlerden bir tanesi mü'min, bir tanesi kâfir. Kardeşlerden bir tanesi mü'min, bir tanesi kâfir. Anne mü'min, kızı kâfir; kızı mü'min, anne kâfir. Kızı örtünmek istiyor, anne açtırmak istiyor. Anne mü'min, kızı kâfir; kızı mü'min, anne kâfir. Kızı örtünmek istiyor, anne açtırmak istiyor. Baba içki içiyor, oğlan namaz kılıyor, namaz kıldığını görünce kırbaçla dövüyor.Baba içki içiyor, oğlan namaz kılıyor, namaz kıldığını görünce kırbaçla dövüyor. Acayip yani ailelerin içine girmiş küfür. Acayip yani ailelerin içine girmiş küfür.

Benim arkadaşım var İstanbul'dan, ben üniversitede okurken diyordu ki; Benim arkadaşım var İstanbul'dan, ben üniversitede okurken diyordu ki; "Hocam siz rahat müslümansınız. Ben çok kere ikindi namazına dururdum, "Hocam siz rahat müslümansınız. Ben çok kere ikindi namazına dururdum, aşağıdan babam tıngırt kapıyı açtığı zaman, namazı bozup seccadeyi saklardım. aşağıdan babam tıngırt kapıyı açtığı zaman, namazı bozup seccadeyi saklardım. Çünkü babam süvari albayıydı, Çünkü babam süvari albayıydı, namaz kıldığımı görünce atı kamçıladığı kırbaçla beni çevire çevire döverdi." namaz kıldığımı görünce atı kamçıladığı kırbaçla beni çevire çevire döverdi."

Şimdi küfür ailelerin içine girdiğine göre, küfür iman belli değil yani. Şimdi küfür ailelerin içine girdiğine göre, küfür iman belli değil yani. Adam hacca gitmiş, sakal bırakmış gelmiş. Orada da Rabbimiz'in yolunda yürüyeceğine,Adam hacca gitmiş, sakal bırakmış gelmiş. Orada da Rabbimiz'in yolunda yürüyeceğine, Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyacağına söz vermiş. 60 küsur yaşında adam. Peygamber Efendimiz'in sünnetine uyacağına söz vermiş. 60 küsur yaşında adam.

Gelir gelmez karısı ne bu sakal? demiş. E hacca gittim ya hanım, işte sakal bıraktım filan. Gelir gelmez karısı ne bu sakal? demiş.

E hacca gittim ya hanım, işte sakal bıraktım filan.
Demiş ki; "Ya o sakal, ya ben! Ya o sakal gidecek, ya bu evden ben gideceğim.Demiş ki;

"Ya o sakal, ya ben! Ya o sakal gidecek, ya bu evden ben gideceğim.
İkisinden biri." "Ben ne yapayım hocam şimdi?" diyor. İkisinden biri."

"Ben ne yapayım hocam şimdi?" diyor.

Daha ben söz söylemeye başlamadan, etraftan arkadaşlar atıldılar; Daha ben söz söylemeye başlamadan, etraftan arkadaşlar atıldılar; "Sen ne biçim erkeksin de bilmem ne de..." diye epeyce bir şey yaptılar [söz söylediler.] "Sen ne biçim erkeksin de bilmem ne de..." diye epeyce bir şey yaptılar [söz söylediler.] Ama kadın güya mazlum, zayıf, naif filan... Adam hacı karısı böyle, yani işler karışmış. Ama kadın güya mazlum, zayıf, naif filan... Adam hacı karısı böyle, yani işler karışmış.

O halde diyeceğim evimizi de koruyalım yani evimizin içine küfrün girmemesine çalışalım.O halde diyeceğim evimizi de koruyalım yani evimizin içine küfrün girmemesine çalışalım. Evimizin penceresinde, kapısında bekleyelim ki şeytan ve küfür evimize girmesin.Evimizin penceresinde, kapısında bekleyelim ki şeytan ve küfür evimize girmesin. Çocuklarımızı müslüman yetiştirelim. Çocuklarımıza dinin emirlerini öğretelim. Çocuklarımızı müslüman yetiştirelim. Çocuklarımıza dinin emirlerini öğretelim.

Benim bir mühendis kardeşim var ama çok akıllı, Amerika'da, Avrupa'da filan bulunmuş; Benim bir mühendis kardeşim var ama çok akıllı, Amerika'da, Avrupa'da filan bulunmuş;

"Hocam hangi tefsir kitabına baksam beni tatmin etmiyor yani âyetlere bakıyorum,"Hocam hangi tefsir kitabına baksam beni tatmin etmiyor yani âyetlere bakıyorum, izahlara bakıyorum bana sathî, [yüzeysel] geliyor. izahlara bakıyorum bana sathî, [yüzeysel] geliyor. Halbuki kendim alim olduğum için, -övünmek gibi olmasın- neler var, ne ilmi hakikatler varHalbuki kendim alim olduğum için, -övünmek gibi olmasın- neler var, ne ilmi hakikatler var Kur'ân-ı Kerîm'de, onları yazamamışlar." diyor. Kur'ân-ı Kerîm'de, onları yazamamışlar." diyor. Dedim ki; "Normal, çünkü onlar senin gibi mühendis değil, normal şeyleri yazmışlar,Dedim ki;

"Normal, çünkü onlar senin gibi mühendis değil, normal şeyleri yazmışlar,
sen de onları yaz."sen de onları yaz." O da onları yazsın. Ama işte böyle İslâm'ı savunmamız, her yönden korumamız lazım. O da onları yazsın. Ama işte böyle İslâm'ı savunmamız, her yönden korumamız lazım.

Bir mecmuada okudum ki mecmua İslâm'da kadın hakları diye bir yazı yazmış; Bir mecmuada okudum ki mecmua İslâm'da kadın hakları diye bir yazı yazmış;

"Hep erkek tarafını tutmuş İslâm, yani özetlemek gerekirse erkek tarafını tutmuş, "Hep erkek tarafını tutmuş İslâm, yani özetlemek gerekirse erkek tarafını tutmuş, kadını bir kenara itmiş, horlamış, hatta cennette bile erkek kadınlarla evlenecekmiş. kadını bir kenara itmiş, horlamış, hatta cennette bile erkek kadınlarla evlenecekmiş. Binâenaleyh İslâm'la bütün gücümüzle çarpışmalıyız." diyor. Binâenaleyh İslâm'la bütün gücümüzle çarpışmalıyız." diyor. Yani yazıyı yazmış yazmış, sonunda o neticeyi çıkartmış. Yani yazıyı yazmış yazmış, sonunda o neticeyi çıkartmış. Halbuki İslâm kadına ne şeref getirdi! Ne itibar getirdi! Ne rahatlık, ne huzur getirdi! Halbuki İslâm kadına ne şeref getirdi! Ne itibar getirdi! Ne rahatlık, ne huzur getirdi!

Avrupa'nın kadını mı rahat ve şerefli, müslümanın kadını mı rahat ve şerefli? Avrupa'nın kadını mı rahat ve şerefli, müslümanın kadını mı rahat ve şerefli?

Yani söylenecek söz çok ama adam buna karar vermiş.Yani söylenecek söz çok ama adam buna karar vermiş. Türkçe mecmua, yazmış, okuyucusu da var okuyor.Türkçe mecmua, yazmış, okuyucusu da var okuyor. "Binâenaleyh İslâm'la uğraşmalıyız, İslâm çağdışı, cemiyetimizden atmaya çalışmalıyız." diyor. "Binâenaleyh İslâm'la uğraşmalıyız, İslâm çağdışı, cemiyetimizden atmaya çalışmalıyız." diyor. Bir fikir. Şimdi birisi buna, "Yahu doğru!" deyiverse o da gidecek küfre. Bir fikir.

Şimdi birisi buna, "Yahu doğru!" deyiverse o da gidecek küfre.
Onun için bunların böyle müdafaasını yapmamız lazım.Onun için bunların böyle müdafaasını yapmamız lazım. Mühendis, profesör kardeşlerimizin, mesleği bilen kardeşlerimizin,Mühendis, profesör kardeşlerimizin, mesleği bilen kardeşlerimizin, Sosyoloji, Psikoloji bilenlerin, çeşitli mesleklerden insanlarınSosyoloji, Psikoloji bilenlerin, çeşitli mesleklerden insanların İslâm'ı savunması lazım, o da murâbıtlıktır. İslâm'ı savunması lazım, o da murâbıtlıktır. Onu savunmazsan bu sefer senin çocuğun [küfre girecek.] Onu savunmazsan bu sefer senin çocuğun [küfre girecek.] O mecmuayı senin kızın okuduğu zaman gitti. Senin oğlun okuduğu zaman ona inandı mı, gitti. O mecmuayı senin kızın okuduğu zaman gitti. Senin oğlun okuduğu zaman ona inandı mı, gitti.

İslâm bir büyük nizam! Erkeğe vazife vermiş, kadına vazife vermiş; erkeğe haklar vermiş, İslâm bir büyük nizam! Erkeğe vazife vermiş, kadına vazife vermiş; erkeğe haklar vermiş, kadına haklar vermiş, çocuğa haklar vermiş hepsini dengelemiş. kadına haklar vermiş, çocuğa haklar vermiş hepsini dengelemiş. Onun bir tarafından bakarsan anlayamazsın. Onun bir tarafından bakarsan anlayamazsın. "Niye kadına yarım hisse vermiş?" dersin, "Niye böyle bunları zikrediyor?" dersin."Niye kadına yarım hisse vermiş?" dersin, "Niye böyle bunları zikrediyor?" dersin. "Niye cennette hûrîler olacakmış?" diye zihnini oraya takarsın."Niye cennette hûrîler olacakmış?" diye zihnini oraya takarsın. Yani ille bir ters tarafından tutmak olduktan sonra tutar. Yani ille bir ters tarafından tutmak olduktan sonra tutar. Peygamber Efendimiz'in zamanında,Peygamber Efendimiz'in zamanında, Peygamber Efendimiz'in mucizelerini gördüğü halde bile bazı insanlar inanmadılar, kâfir oldular. Peygamber Efendimiz'in mucizelerini gördüğü halde bile bazı insanlar inanmadılar, kâfir oldular. Yani Allah insanı ters duruma düşürmesin bir kere. Edepsizlik etti mi artık o edepsizYani Allah insanı ters duruma düşürmesin bir kere. Edepsizlik etti mi artık o edepsiz ne yapsa şey yapmaz [iflah olmaz.] ne yapsa şey yapmaz [iflah olmaz.]

Abdullah b. Mesud radıyallahu anh Ebû Cehil'in üzerine çıktı, kafasını kesecek.Abdullah b. Mesud radıyallahu anh Ebû Cehil'in üzerine çıktı, kafasını kesecek. Ötekisi hâlâ böyle direk gibi nefsi var diyor ki; "Ey bilmem ne çobanı! Ötekisi hâlâ böyle direk gibi nefsi var diyor ki;

"Ey bilmem ne çobanı!
Yüksek yere çıktın!" Altında, omzuna çıkmış, göğsüne oturmuş, kafasını kesecek kâfirin,Yüksek yere çıktın!" Altında, omzuna çıkmış, göğsüne oturmuş, kafasını kesecek kâfirin, hâlâ şey yapıyor [direniyor.] Kelime-i şehadet getir!.. hâlâ şey yapıyor [direniyor.]

Kelime-i şehadet getir!..

Getirmiyor. Yani iş inada binmiş, adamakıllı kâfir olmuş, ne yapsan yola gelmiyor. Getirmiyor. Yani iş inada binmiş, adamakıllı kâfir olmuş, ne yapsan yola gelmiyor.

Eh gelmeyebilir, ne diyelim hidayet Allah'tan da biz o küfür bizim evimize gelmesin diye,Eh gelmeyebilir, ne diyelim hidayet Allah'tan da biz o küfür bizim evimize gelmesin diye, bizim çocuğumuzu hasta etmesin o sâri hastalık diye, çocuğumuza imanı aşılamalıyız, bizim çocuğumuzu hasta etmesin o sâri hastalık diye, çocuğumuza imanı aşılamalıyız, İmanî hakikatleri öğretmeliyiz.İmanî hakikatleri öğretmeliyiz. Aklımız yetmiyorsa aman hocam demeliyiz, dindar bir mühendis, Aklımız yetmiyorsa aman hocam demeliyiz, dindar bir mühendis, bir matematikçi, bir fizikçi tutmalıyız,bir matematikçi, bir fizikçi tutmalıyız, "Ya şuna anlat şu İslâm'ın güzelliğini, bizim oğlan anlamıyor." demeliyiz. "Ya şuna anlat şu İslâm'ın güzelliğini, bizim oğlan anlamıyor." demeliyiz.

Bazı zengin kimseleri hatırlıyorum, onlar gittiler fen fakültesinden, Bazı zengin kimseleri hatırlıyorum, onlar gittiler fen fakültesinden, falanca filanca fakülteden dindar çocukları buldular,falanca filanca fakülteden dindar çocukları buldular, maaş verdiler, şu bizim zıpırlara şey yap [ders ver] diye. maaş verdiler, şu bizim zıpırlara şey yap [ders ver] diye. Çocuklar zengin çocuğu, şımarık... "Aman İslâm'ı güzel öğrensin." diye, Çocuklar zengin çocuğu, şımarık... "Aman İslâm'ı güzel öğrensin." diye, [hoca tuttular] faydası oldu. [hoca tuttular] faydası oldu.

Onun için bu da bir çeşit murâbıtlıktır. İslâm'ı korumak hepimizin boynumuzun borcudur, Onun için bu da bir çeşit murâbıtlıktır. İslâm'ı korumak hepimizin boynumuzun borcudur, çalışalım yoksa bizim haberimiz olmadan, bizim görmediğimiz mecmualardan, gazetelerden,çalışalım yoksa bizim haberimiz olmadan, bizim görmediğimiz mecmualardan, gazetelerden, resimlerden evlatlarımızın imanı gidebilir. resimlerden evlatlarımızın imanı gidebilir. Eve getirmez gazeteyi mektepte görür, arkadaşının elinde görür, onlar birbirlerine gösterirler. Eve getirmez gazeteyi mektepte görür, arkadaşının elinde görür, onlar birbirlerine gösterirler.

Bilmez misiniz ki parası benden demez mi? Bilmez misiniz ki parası benden demez mi?

"Haydi gel bu akşam birkaç kadeh içelim" "Param yok!" "Haydi gel bu akşam birkaç kadeh içelim"

"Param yok!"

"Parası benden! Aşk olsun ya yani lafı mı olur, gel ben ısmarlıyorum sana." der."Parası benden! Aşk olsun ya yani lafı mı olur, gel ben ısmarlıyorum sana." der. İlle şerre çekecek ya; "Yak bir sigara!" der. "Ya ben tevbe ettim bıraktım." İlle şerre çekecek ya;

"Yak bir sigara!" der.

"Ya ben tevbe ettim bıraktım."

"Canım bırak şimdi bir tanecik yakıver" der. Üstüne lazım mı? "Canım bırak şimdi bir tanecik yakıver" der.

Üstüne lazım mı?
Bu adam hazır sigaradan vazgeçmiş! Yok ille zorlar. Bu adam hazır sigaradan vazgeçmiş!

Yok ille zorlar.

Ben askerlikte de biliyorum, mesela filanca hoca tanınmış, sofu tanınmış,Ben askerlikte de biliyorum, mesela filanca hoca tanınmış, sofu tanınmış, ille müstehcen resim götürüp ona göstermeye çalışırlardı. ille müstehcen resim götürüp ona göstermeye çalışırlardı.

"Hoca bak şu resme!.." Yani bir çeşit alay ediyor. İlle ona baktıracak, alay edecek."Hoca bak şu resme!.." Yani bir çeşit alay ediyor.

İlle ona baktıracak, alay edecek.
O biraz zayıf davranırsa tamam, ondan sonra da; O biraz zayıf davranırsa tamam, ondan sonra da;

"Hocaya bak nasıl bakıyor!" diye alay ederler. "Hocaya bak nasıl bakıyor!" diye alay ederler. Hoca dediği yani bir dinî mektepten mezun bir kimseyi, Hoca dediği yani bir dinî mektepten mezun bir kimseyi, imam hatipli bir kimseyi böyle alaya almaya çalışırlar. imam hatipli bir kimseyi böyle alaya almaya çalışırlar.

Onun için, aman bu küfre dikkat edin! Evlere giriyor şimdi. Onun için, aman bu küfre dikkat edin! Evlere giriyor şimdi. Hudut filan tanımıyor, hudutları çoktan geçti, evlere giriyor göğüs göğse bir çarpışma var ki,Hudut filan tanımıyor, hudutları çoktan geçti, evlere giriyor göğüs göğse bir çarpışma var ki, imanla küfür çarpışması... imanla küfür çarpışması... İnsan sabah müslüman olarak kalkar akşama kâfir oluverir. İnsan sabah müslüman olarak kalkar akşama kâfir oluverir. Akşama müslüman olarak ermiştir, sabaha kâfir oluverir Allah etmesin. Akşama müslüman olarak ermiştir, sabaha kâfir oluverir Allah etmesin.

Allah bizi mü'min olarak yarattı, mü'min olarak, iman sahibi olarak Allah bizi mü'min olarak yarattı, mü'min olarak, iman sahibi olarak imanı kâmil ile âhirete göçürmeye de meylettirsin. imanı kâmil ile âhirete göçürmeye de meylettirsin.

İnne ta'âme'l-vâhidi yekfi'l-isneyni ve inne ta'âme'l-isneyni yekfi's-selâsete İnne ta'âme'l-vâhidi yekfi'l-isneyni ve inne ta'âme'l-isneyni yekfi's-selâsete ve'l-erba'ate ve inne ta'âme'l-erba'ati yekfi'l-hamsete ve's-sittete. ve'l-erba'ate ve inne ta'âme'l-erba'ati yekfi'l-hamsete ve's-sittete.

Ömer radıyallahu anh'ten Peygamber Efendimiz'in şu hadisi rivayet edilmiş, İbn Mâce'de var. Ömer radıyallahu anh'ten Peygamber Efendimiz'in şu hadisi rivayet edilmiş, İbn Mâce'de var.

"Bir kişinin yemeği iki kişiye yeter. İki kişinin yemeği, üç kişiye, dört kişiye yeter."Bir kişinin yemeği iki kişiye yeter. İki kişinin yemeği, üç kişiye, dört kişiye yeter. Dört kişinin yemeği beş kişiye, altı kişiye yeter." diyor Peygamber Efendimiz. Dört kişinin yemeği beş kişiye, altı kişiye yeter." diyor Peygamber Efendimiz.

Yani şu demektir ki; rakama pek aldırma, Allah bereketini verir. Gelen misafirden korkma. Yani şu demektir ki; rakama pek aldırma, Allah bereketini verir. Gelen misafirden korkma.

Ben dört kişiye göre hazırlanmıştım da bak o da iki tane de misafir takmış yanına getirmiş. Ben dört kişiye göre hazırlanmıştım da bak o da iki tane de misafir takmış yanına getirmiş. Benim misafir takımım bu kadar kişilik değil. Altı kişilik takımım var,Benim misafir takımım bu kadar kişilik değil. Altı kişilik takımım var, sekiz kişi geldi benim halim ne olacak? sekiz kişi geldi benim halim ne olacak?

Ya korkma bir tane tabak çıkar beraberce ne yerlerse yesinler. Ya korkma bir tane tabak çıkar beraberce ne yerlerse yesinler. Hanım çatıyor; "Aman niye bu kadar misafir getirdin eve, Hanım çatıyor;

"Aman niye bu kadar misafir getirdin eve,
ben daha öğle yemeği yapmamıştım da şimdi bu misafiri çıkardın!" ben daha öğle yemeği yapmamıştım da şimdi bu misafiri çıkardın!"

"Sana ne ya! Peynir ekmek çıkartırım, peynir çıkartırım, ekmeği somununu bölerim, "Sana ne ya! Peynir ekmek çıkartırım, peynir çıkartırım, ekmeği somununu bölerim, tuzu ekmeği getiririm, domatesi keserim ortasından yine ikram ederim." tuzu ekmeği getiririm, domatesi keserim ortasından yine ikram ederim."

"Ya olur mu öyle?" "Niye olmasın?" "Ya olur mu öyle?"

"Niye olmasın?"

Misafiri sevmemekten daha iyi! Misafiri istememekten daha iyi! "Misafiri sevmemekten daha iyi! Misafiri istememekten daha iyi! " Allah ne verdiyse bunlar var kardeşim" dersin. Allah ne verdiyse bunlar var kardeşim" dersin.

Hz. Ömer radıyallahu anh zamanında, yaşlı bir ihtiyar kadıncağız ziyafete çağırmış halifeyi. Hz. Ömer radıyallahu anh zamanında, yaşlı bir ihtiyar kadıncağız ziyafete çağırmış halifeyi. Halife Ömer'de gitmiş. Halife ama mütevâzi, Allah'ın sevdiği kullardan, cennetliklerden bir tane.Halife Ömer'de gitmiş. Halife ama mütevâzi, Allah'ın sevdiği kullardan, cennetliklerden bir tane. Girmiş ihtiyar kadının evine, bunu küçükken böyle büyüklerimden kulaktan duymuştum,Girmiş ihtiyar kadının evine, bunu küçükken böyle büyüklerimden kulaktan duymuştum, bir kitapta okumadım ama hoşuma giderdi. Girmiş, bir bakmış köşede bir sopa duruyor şöyle.bir kitapta okumadım ama hoşuma giderdi. Girmiş, bir bakmış köşede bir sopa duruyor şöyle. Sopaya şöyle bir bakmış, bir düşünmüş.Sopaya şöyle bir bakmış, bir düşünmüş. Hz. Ömer, Allah'ın sevgili kulu.Hz. Ömer, Allah'ın sevgili kulu. O da kılıcını belinden atkısından çözmüş getirmiş sopanın yanına duvara dayamış. O da kılıcını belinden atkısından çözmüş getirmiş sopanın yanına duvara dayamış. Kılıcı oraya dayamış oturmuş sofraya. İhtiyar kadın bir basit yemek getirmiş, Kılıcı oraya dayamış oturmuş sofraya. İhtiyar kadın bir basit yemek getirmiş, kaşıklamış, yemiş onu.kaşıklamış, yemiş onu. Tamam, "Elhamdülillah, çok şükür yâ Rabbi!" demiş kalkmış. Tamam, "Elhamdülillah, çok şükür yâ Rabbi!" demiş kalkmış.

Ayrılacak, ihtiyara teyze mi dedi, artık ne dediyse demiş ki; Ayrılacak, ihtiyara teyze mi dedi, artık ne dediyse demiş ki;

"Bu sopayı niye koydun buraya?" Anladı kendisi ama soruyor. "Bu sopayı niye koydun buraya?" Anladı kendisi ama soruyor. Demiş ki; "Yâ Ömer! Eğer, 'Ben koca halifeyim, beni bu kadar basit yemek için mi çağırdın, Demiş ki;

"Yâ Ömer! Eğer, 'Ben koca halifeyim, beni bu kadar basit yemek için mi çağırdın,
yani insan biraz güzel bir şeyler yapmaz mı, böyle basit yemek çıkartılır mı?' deseydin, yani insan biraz güzel bir şeyler yapmaz mı, böyle basit yemek çıkartılır mı?' deseydin, sopayla seni dövecektim. sopayla seni dövecektim. " Kadın sormuş bu sefer; "Sen kılıcı niye oraya koydun?" " Kadın sormuş bu sefer;

"Sen kılıcı niye oraya koydun?"

"Sen de eğer bana 'Kusura bakma, sana layık değil ama bir tanecik yemek çıkardım,"Sen de eğer bana 'Kusura bakma, sana layık değil ama bir tanecik yemek çıkardım, çok çıkartmak isterdim ama...' deseydin,çok çıkartmak isterdim ama...' deseydin, bende seni şu kılıcın tersiyle biraz incitecektim." demiş, bende seni şu kılıcın tersiyle biraz incitecektim." demiş, yani sağına soluna biraz vuracaktım. yani sağına soluna biraz vuracaktım.

Yani buradan şu kâide çıkıyor ki ne varsa onu koyacaksın, ne de ondan özür dileyeceksin. Yani buradan şu kâide çıkıyor ki ne varsa onu koyacaksın, ne de ondan özür dileyeceksin. Çünkü Allah o kadar vermiş, onu çıkartıyorsun. Ne de gelen, Çünkü Allah o kadar vermiş, onu çıkartıyorsun. Ne de gelen, "Canım bu bana layık mıydı? Daha çok yapmaz lazım gelmez miydi?" demeyecek. "Canım bu bana layık mıydı? Daha çok yapmaz lazım gelmez miydi?" demeyecek.

Peygamber Efendimiz diyor ki; "Bir deve paçasına bile çağırsalar beni gelirim." Peygamber Efendimiz diyor ki; "Bir deve paçasına bile çağırsalar beni gelirim."

Deve paçası nedir? Suyun içine devenin paçası konmuş, Deve paçası nedir?

Suyun içine devenin paçası konmuş,
cambur cumbur kaynamış su işte, yani ona bile çağırsa kâfi.cambur cumbur kaynamış su işte, yani ona bile çağırsa kâfi. Sirke koymuş bir keresinde birisi önüne, sirkeye banmış yemiş, banmış yemiş,Sirke koymuş bir keresinde birisi önüne, sirkeye banmış yemiş, banmış yemiş, "Sirke ne iyi gıdadır, sirke ne iyi gıdadır!" demiş Peygamber Efendimiz. "Sirke ne iyi gıdadır, sirke ne iyi gıdadır!" demiş Peygamber Efendimiz. Teselli ediyor yani ev sahibini. Onun üzerine zenginin birisi çağırmış, o da sirke koymuş, Teselli ediyor yani ev sahibini. Onun üzerine zenginin birisi çağırmış, o da sirke koymuş, "Yo, sana göre değil ona göre." demiş. "Sirke ona göre. "Yo, sana göre değil ona göre." demiş. "Sirke ona göre. Sen tabii kendi mertebene göre yapacaksın." Sen tabii kendi mertebene göre yapacaksın."

İnne taybete el-medînetü ve mâ nekabün min enkâbihâ illâ 'aleyhiİnne taybete el-medînetü ve mâ nekabün min enkâbihâ illâ 'aleyhi melekün şâhirun seyfehû lâ yedhulühe'd-deccâlü ebeden. melekün şâhirun seyfehû lâ yedhulühe'd-deccâlü ebeden.

Temîn ed-Dârî'den Taberânî rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Temîn ed-Dârî'den Taberânî rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Taybe Medine'dir yani Medine'nin bir ismi de Taybe'dir. "Taybe Medine'dir yani Medine'nin bir ismi de Taybe'dir. Bu Medine'nin vadilerinden, geçitlerinden hiçbir geçit yoktur ki Bu Medine'nin vadilerinden, geçitlerinden hiçbir geçit yoktur ki orada kılıcını çekmiş bir melek bulunmasın." orada kılıcını çekmiş bir melek bulunmasın." Medine'nin çepeçevre etrafındaki geçitlerin, Medine'nin çepeçevre etrafındaki geçitlerin, Medine'ye gelmeye vesile olacak yolların ağızlarında, hepsinin önünde bir melek vardır.Medine'ye gelmeye vesile olacak yolların ağızlarında, hepsinin önünde bir melek vardır. Hem de kılıcını çekmiştir ve oraya deccal asla giremez.Hem de kılıcını çekmiştir ve oraya deccal asla giremez. "Medine-i Münevvere'ye deccal giremez." "Medine-i Münevvere'ye deccal giremez."

Sonuncu hadisi de okuyalım. Sonuncu hadisi de okuyalım.

Deccali biliyorsunuz. Medine'nin mahfuz olduğuna alâmettir Deccali biliyorsunuz. Medine'nin mahfuz olduğuna alâmettir yani Peygamber Efendimiz'in şehri olduğu için oraya deccal giremeyecek, melekler koruyor orayı. yani Peygamber Efendimiz'in şehri olduğu için oraya deccal giremeyecek, melekler koruyor orayı.

İnne 'adede dereci'l-cenneti adedü âyi'l-kur'âni fe-men dahale'l-cennete minmen İnne 'adede dereci'l-cenneti adedü âyi'l-kur'âni fe-men dahale'l-cennete minmen karae'l-kur'âne lem yekün fevkahû ehadün. karae'l-kur'âne lem yekün fevkahû ehadün.

Bu sonuncu hadîs-i şerîf Hz. Âişe validemizden. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu sonuncu hadîs-i şerîf Hz. Âişe validemizden. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Cennetin derecelerinin miktarı Kur'an âyetleri kadardır."Cennetin derecelerinin miktarı Kur'an âyetleri kadardır. Kur'an âyetleri ne kadarsa cennette o kadar derece vardır. Kur'an âyetleri ne kadarsa cennette o kadar derece vardır. Kim Kur'ân-ı Kerîm'i tam biliyor ve okuyorsa onun üstünde cennette kimse olmaz."Kim Kur'ân-ı Kerîm'i tam biliyor ve okuyorsa onun üstünde cennette kimse olmaz." Yani her bir okuduğu, bildiği, amel ettiği âyetten dolayı bir derece alır, bir derece alır...Yani her bir okuduğu, bildiği, amel ettiği âyetten dolayı bir derece alır, bir derece alır... böylece cennetin en yüksek derecesine ehl-i Kur'ân nâil olur. böylece cennetin en yüksek derecesine ehl-i Kur'ân nâil olur.

Rabbimiz bizi ehl-i Kur'an eylesin. Kur'an cüz keselerinde eskimesin, Rabbimiz bizi ehl-i Kur'an eylesin. Kur'an cüz keselerinde eskimesin, Kur'ân-ı Kerîm okuta okuta eskitelim yıpratalım yenisini alalım.Kur'ân-ı Kerîm okuta okuta eskitelim yıpratalım yenisini alalım. Rabbimiz Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'in okunmasını yaptığımız gibi,Rabbimiz Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'in okunmasını yaptığımız gibi, manasını da anlamayı nasip eylesin. manasını da anlamayı nasip eylesin. Mûcebince de amel etmeyi nasip eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine de cümlemizi nâil eylesin.Mûcebince de amel etmeyi nasip eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatine de cümlemizi nâil eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'i de Allahu Teâlâ hazretleri cennette ehl-i cennete kendisi okuyacak. Kur'ân-ı Kerîm'i de Allahu Teâlâ hazretleri cennette ehl-i cennete kendisi okuyacak. Onu dinlemeyi bizlere Rabbimiz nasip eylesin. Onu dinlemeyi bizlere Rabbimiz nasip eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2