Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Âhir 1446
24 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Tasavvuf Yolunun İncelikleri: Zikir, Güzel Huy ve Çevreyi Korumak ve Sevmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Recep 1417 / 16.11.1996
Medine

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Daimi Zikir: Zikr-i Müdâm, Genç Yaşta Dünya Lezzetlerini Terk Eden ve Allah’a Yönelen Kimsenin Ecri, Şeytan’ın Oyuncakları | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Tasavvuf Yolunun İncelikleri: Zikir, Güzel Huy ve Çevreyi Korumak ve Sevmek

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Recep 1417 / 16.11.1996
Medine

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Daimi Zikir: Zikr-i Müdâm, Genç Yaşta Dünya Lezzetlerini Terk Eden ve Allah’a Yönelen Kimsenin Ecri, Şeytan’ın Oyuncakları | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Vessalâtü vesselâmü seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaînVessalâtü vesselâmü seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Okuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabının 383. sayfasınınOkuduğumuz hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabının 383. sayfasının birinci hadîs-i şerîfi ve devamı olacak. birinci hadîs-i şerîfi ve devamı olacak.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Âişe-i Sıddîka validemizinPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Âişe-i Sıddîka validemizin rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuşlar; rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuşlar;

Mâ min sâ'atin temurru bibni âdeme lem yezkurillâhe teâlâ fîhâ illâ hussira 'aleyhâ yevme'l kıyâmeti. Mâ min sâ'atin temurru bibni âdeme lem yezkurillâhe teâlâ fîhâ illâ hussira 'aleyhâ yevme'l kıyâmeti.

Peygamber Efendimiz bu rivayete göre buyurmuş ki;Peygamber Efendimiz bu rivayete göre buyurmuş ki; "Âdemoğlunun başından geçen hiçbir zaman, saat, vakit yoktur ki.""Âdemoğlunun başından geçen hiçbir zaman, saat, vakit yoktur ki." Lem yezkurillâhe teâlâ fîhâ. "O vakitte Allah'ı zikretmemişse."Lem yezkurillâhe teâlâ fîhâ. "O vakitte Allah'ı zikretmemişse." İllâ hussira 'aleyhâ yevme'l kıyâmeti. "Kıyâmet gününde ona bu hasretlik olacak." İllâ hussira 'aleyhâ yevme'l kıyâmeti. "Kıyâmet gününde ona bu hasretlik olacak."

Allah'ı zikretmeden geçirdiği zaman âdemoğlunu kıyamet gününde hasretlik, iç yanıklığı olacak,Allah'ı zikretmeden geçirdiği zaman âdemoğlunu kıyamet gününde hasretlik, iç yanıklığı olacak, tehassür olacak, ah vah sebebi olacak. "Hay Allah, niye zikretmemişim Allah'ı!" diye bir burukluk olacak.tehassür olacak, ah vah sebebi olacak. "Hay Allah, niye zikretmemişim Allah'ı!" diye bir burukluk olacak. Onun için büyüklerimiz bize zikri öğrettiler. Onun için büyüklerimiz bize zikri öğrettiler.

Allah razı olsun, Allah makamlarını âlâ eylesin,Allah razı olsun, Allah makamlarını âlâ eylesin, himmetlerine teveccühlerine bizleri nâil eylesin, şefaatlerine erdirsin. himmetlerine teveccühlerine bizleri nâil eylesin, şefaatlerine erdirsin.

Onlar bunu bize sağlamak için, hiçbir zamanı zikirsiz bırakmamayı sağlamak içinOnlar bunu bize sağlamak için, hiçbir zamanı zikirsiz bırakmamayı sağlamak için bize zikr-i müdâmı, dâimî zikri öğrettiler, Yani insan zikir çalışmalarını yapa yapabize zikr-i müdâmı, dâimî zikri öğrettiler, Yani insan zikir çalışmalarını yapa yapa zikrin mertebelerinden geçecek; önce kalbiyle zikredecek, sonra ruhuyla zikredecek,zikrin mertebelerinden geçecek; önce kalbiyle zikredecek, sonra ruhuyla zikredecek, letâifiyle zikirlerini tamamlayacak, nefsiyle zikredecek, sonra nefs-i külle, letâifiyle zikirlerini tamamlayacak, nefsiyle zikredecek, sonra nefs-i külle, tüm vücuduyla zikredecek, sonra tüm çevresiyle zikredecek, sonra fenâ hâline erecek,tüm vücuduyla zikredecek, sonra tüm çevresiyle zikredecek, sonra fenâ hâline erecek, sonra bekâyı bulacak, zikr-i müdâm halini kendisine hal edinecek.sonra bekâyı bulacak, zikr-i müdâm halini kendisine hal edinecek. [Büyüklerimiz] onu sağlamışlar, bizim yolumuz bu. Bu yolda yürününce o noktalara ulaşılıyor. [Büyüklerimiz] onu sağlamışlar, bizim yolumuz bu. Bu yolda yürününce o noktalara ulaşılıyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi dünyada ve âhirette aziz ve bahtiyar eylesin,Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi dünyada ve âhirette aziz ve bahtiyar eylesin, sonunda pişmanlık duyacağımız işleri yaptırmasın,sonunda pişmanlık duyacağımız işleri yaptırmasın, pişmanlık duymamıza sebep olacak gafletlerden, cahilliklerden, tembelliklerden bizi korusun. pişmanlık duymamıza sebep olacak gafletlerden, cahilliklerden, tembelliklerden bizi korusun.

Mâ min şâbbin yede'u lezzete'd-dünyâ ve lehvehâ ve yestakbilü bi-şebâbihî tâ'atellâhiMâ min şâbbin yede'u lezzete'd-dünyâ ve lehvehâ ve yestakbilü bi-şebâbihî tâ'atellâhi illâ a'tâhu ecresneyni ve seb'îne sıddîkan sümme yekûlüllahü eyyühe'ş-şâbbü't-târiküillâ a'tâhu ecresneyni ve seb'îne sıddîkan sümme yekûlüllahü eyyühe'ş-şâbbü't-târikü şehvetehû fiyye el-mübtezilü şebâbehû li-ye şehvetehû fiyye el-mübtezilü şebâbehû li-ye



ente 'ındî ke-ba'di melâiketî. Şureyh'ten rivayet edilmiş,ente 'ındî ke-ba'di melâiketî.

Şureyh'ten rivayet edilmiş,
Rahmetullahi aleyhim ecmaîn. Peygamber Efendimiz burada gençleri müjdeliyor.Rahmetullahi aleyhim ecmaîn.

Peygamber Efendimiz burada gençleri müjdeliyor.
İhtiyar var mı içimizde? Benden başka yok galiba, herkes genç elhamdülillah.İhtiyar var mı içimizde? Benden başka yok galiba, herkes genç elhamdülillah. Ama asıl şebâbet yani insanların tufûliyet çağı, tıfıl, çocuk olduğu çağ var,Ama asıl şebâbet yani insanların tufûliyet çağı, tıfıl, çocuk olduğu çağ var, ondan sonra şebâbet çağı var, buluğa ermesinden sonra başlıyor, ondan sonra kühûlet çağı,ondan sonra şebâbet çağı var, buluğa ermesinden sonra başlıyor, ondan sonra kühûlet çağı, olgunluk çağı var, ondan sonra şeyhûhat, ihtiyarlık çağı var. olgunluk çağı var, ondan sonra şeyhûhat, ihtiyarlık çağı var.

Şimdi biz artık kendimizi bu devrelerden [birisine] yerleştirelim.Şimdi biz artık kendimizi bu devrelerden [birisine] yerleştirelim. Tıfıllık çağını, tufûliyeti geçtik, şebâbeti de bazıları geçti,Tıfıllık çağını, tufûliyeti geçtik, şebâbeti de bazıları geçti, ondan sonra kühûlet, olgun adam olma devri. Şurada aşağı yukarı hepimiz öyle görünüyoruz.ondan sonra kühûlet, olgun adam olma devri. Şurada aşağı yukarı hepimiz öyle görünüyoruz. Bir ikisi hariç olsa diğerleri olgun adam çağında, ondan sonra da ihtiyarlık çağı başlıyor.Bir ikisi hariç olsa diğerleri olgun adam çağında, ondan sonra da ihtiyarlık çağı başlıyor. Burada gençlere bir müjde var, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Burada gençlere bir müjde var, Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Mâ min şâbbin. "Hiçbir delikanlı yoktur ki..." Şâb, "şebâbet çağında olan kimse" demek.Mâ min şâbbin. "Hiçbir delikanlı yoktur ki..." Şâb, "şebâbet çağında olan kimse" demek. Yani delikanlılık çağı. Delikanlı çağımızdaki cevher, Yalvarmak, yakarmak nafile bugün, Yani delikanlılık çağı.

Delikanlı çağımızdaki cevher,

Yalvarmak, yakarmak nafile bugün,

Gözünün yaşına bakmadan gider. Orhan Veli'nin yaş otuz beş şiiri.Gözünün yaşına bakmadan gider.

Orhan Veli'nin yaş otuz beş şiiri.
Demek ki yaş 35 olunca biraz duygular gelmeye başlıyor. Demek ki yaş 35 olunca biraz duygular gelmeye başlıyor.

Mâ min şâbbin. "Hiçbir delikanlı yoktur ki..." Yede'u lezzete'd-dünyâ ve lehvehâ.Mâ min şâbbin. "Hiçbir delikanlı yoktur ki..." Yede'u lezzete'd-dünyâ ve lehvehâ. "Dünyanın lezzetini ve eğlencesini terekdiyor, bırakıyor.""Dünyanın lezzetini ve eğlencesini terekdiyor, bırakıyor." Vede'a-yede'u "bırakmak" demektir, dal ile. Veda'a yeda'u dad ile olursa "koymak" demektir.Vede'a-yede'u "bırakmak" demektir, dal ile. Veda'a yeda'u dad ile olursa "koymak" demektir. Dünyanın lezzetini ve eğlencesini bir tarafa bırakıyorsa, atıyorsa... Dünyanın lezzetini ve eğlencesini bir tarafa bırakıyorsa, atıyorsa...

Ve yestakbilü bi-şebâbihî tâ'atellâhi. "Delikanlılığa rağmen, Allah'ın taatine yöneliyorsa,Ve yestakbilü bi-şebâbihî tâ'atellâhi. "Delikanlılığa rağmen, Allah'ın taatine yöneliyorsa, eğlenceyi ve lezzeti bırakıp da ibadete taate yöneliyorsa." İllâ a'tâhu.eğlenceyi ve lezzeti bırakıp da ibadete taate yöneliyorsa." İllâ a'tâhu. "Böyle yapan bir gence, delikanlıya Allah verir." Ecresneyni ve seb'îne sıddîkan."Böyle yapan bir gence, delikanlıya Allah verir." Ecresneyni ve seb'îne sıddîkan. "Yetmiş iki sıddîkın ecrini verir." Sümme yekûlüllahü. "Sonra Allahu Teâlâ hazretleri ona buyurur ki...""Yetmiş iki sıddîkın ecrini verir." Sümme yekûlüllahü. "Sonra Allahu Teâlâ hazretleri ona buyurur ki..." Eyyühe'ş-şâbbü't-târikü şehvetehû fiyye.Eyyühe'ş-şâbbü't-târikü şehvetehû fiyye. "Ey arzusunu, şehvetini benim için terk eden delikanlı!" el-Mübtezilü şebâbehû"Ey arzusunu, şehvetini benim için terk eden delikanlı!" el-Mübtezilü şebâbehû "Delikanlılık çağını benim için fedâ eden, bezleden, bahşeden delikanlı!""Delikanlılık çağını benim için fedâ eden, bezleden, bahşeden delikanlı!" Ente 'ındî. "Sen benim indi ilâhimde." Ke-ba'di melâiketî. Ente 'ındî. "Sen benim indi ilâhimde." Ke-ba'di melâiketî. "Meleklerimden biri gibisin." der Allah ona. Muhterem kardeşlerim! "Meleklerimden biri gibisin." der Allah ona.

Muhterem kardeşlerim!

Biliyorsunuz şeytan insanı çeşitli şekillerde aldatıyor.Biliyorsunuz şeytan insanı çeşitli şekillerde aldatıyor. Küçükken küçük diye aldatıyor; daha çocucuksun dur bakalım, daha büyüyeceksin,Küçükken küçük diye aldatıyor; daha çocucuksun dur bakalım, daha büyüyeceksin, namazı o zaman kılarsın, ibadeti o zaman yaparsın diye...namazı o zaman kılarsın, ibadeti o zaman yaparsın diye... Anası babası da daha çocuk diyor.Anası babası da daha çocuk diyor. Babası [çocuğun annesine]; "Çocuğu namaza kaldır, sabah namazına kalksın." diyor, [annesi]; Babası [çocuğun annesine];

"Çocuğu namaza kaldır, sabah namazına kalksın." diyor, [annesi];

Babası dokunma, mışıl mışıl uyuyor, o daha çocuk!" diyor.Babası dokunma, mışıl mışıl uyuyor, o daha çocuk!" diyor. Yani çocukluk, ibadetleri ihmal için bir bahane oluyor.Yani çocukluk, ibadetleri ihmal için bir bahane oluyor. Ondan sonra ihtiyarlıkta da başım ağrıyor, dizim ağrıyor, belim ağrıyor... diye hastalıklar başlıyor.Ondan sonra ihtiyarlıkta da başım ağrıyor, dizim ağrıyor, belim ağrıyor... diye hastalıklar başlıyor. "E yani gençlikte böyle, ihtiyarlıkta öyle, Allah'a ne zaman ibadet edeceksin?" diyor"E yani gençlikte böyle, ihtiyarlıkta öyle, Allah'a ne zaman ibadet edeceksin?" diyor hekimlerden bir tanesi. Ömrün böyle her devirde bir bahane ile boşa geçiyor. hekimlerden bir tanesi. Ömrün böyle her devirde bir bahane ile boşa geçiyor.

Delikanlılıkta da tabii o zaman Allah'ın insana verdiği gücün, kuvvetin en çok olduğu zaman...Delikanlılıkta da tabii o zaman Allah'ın insana verdiği gücün, kuvvetin en çok olduğu zaman... Daha vücut yıpranmamış; âzâsı, midesi, ciğeri, akciğerleri, kasları, kemikleri,Daha vücut yıpranmamış; âzâsı, midesi, ciğeri, akciğerleri, kasları, kemikleri, vesairesi hepsi sağlam. Yerinde duramıyor; ya futbol oynayacak, ya spor yapacak,vesairesi hepsi sağlam. Yerinde duramıyor; ya futbol oynayacak, ya spor yapacak, ya koşacak, ya yüzecek, ya halter yapacak, ya barfiks yapacak,ya koşacak, ya yüzecek, ya halter yapacak, ya barfiks yapacak, ya başka bir sporla meşgul olacak...ya başka bir sporla meşgul olacak... Yani elinde imkân, güç kuvvet var ama onu uygun olmayan yere sarf ediyor. Yani elinde imkân, güç kuvvet var ama onu uygun olmayan yere sarf ediyor.

Bizim köyde rahmetli amcamız, babamın amcasının oğlu amcazademiz vardı.Bizim köyde rahmetli amcamız, babamın amcasının oğlu amcazademiz vardı. Allah rahmet eylesin cümle geçmişlerimize, bu mübarek yerde hatırımıza geldi,Allah rahmet eylesin cümle geçmişlerimize, bu mübarek yerde hatırımıza geldi, anılmasına sebep oldu, çok dürüst bir insandı. Tarlasında çalışırdı daima.anılmasına sebep oldu, çok dürüst bir insandı. Tarlasında çalışırdı daima. Bizim önümüzden geçerdi pata pata pata pata...Bizim önümüzden geçerdi pata pata pata pata... Bizim orada gümüş motordan yapılma, bozma, traktörümsü bir şey yapıyorlar.Bizim orada gümüş motordan yapılma, bozma, traktörümsü bir şey yapıyorlar. Yani su pompasını, yani kuyudan su çekmek için olan dizel motoru alıyorlarYani su pompasını, yani kuyudan su çekmek için olan dizel motoru alıyorlar dört teker uyduruluyor, takıyorlar. Traktöre benziyor ama işte mahalli traktör,dört teker uyduruluyor, takıyorlar. Traktöre benziyor ama işte mahalli traktör, böyle fabrikadan çıkma bir şey değil ama işe yarıyor; böyle fabrikadan çıkma bir şey değil ama işe yarıyor; köye çıkartıyor, tarlaya götürüyor, arkasına bir şey takarsan çekiyor, kuyuyu takarsan su çıkartıyor,köye çıkartıyor, tarlaya götürüyor, arkasına bir şey takarsan çekiyor, kuyuyu takarsan su çıkartıyor, değirmene takarsan döndürüyor, her işi yarıyor. Motor değil mi her işe yarıyor. değirmene takarsan döndürüyor, her işi yarıyor. Motor değil mi her işe yarıyor.

O böyle pata pata önümüzden geçer tarlasına gider,O böyle pata pata önümüzden geçer tarlasına gider, tarlası kaç dönümse orada sabahtan akşama [kadar] çalışır.tarlası kaç dönümse orada sabahtan akşama [kadar] çalışır. Tarlasında zeytin ağacı ve mandalina ağaçları var, o orada çalışıyor.Tarlasında zeytin ağacı ve mandalina ağaçları var, o orada çalışıyor. 70 yaşı civarında, 70'e yakın çalışıyor. Kendisi güçlü kuvvetli de dört beş kişiyi devirir.70 yaşı civarında, 70'e yakın çalışıyor. Kendisi güçlü kuvvetli de dört beş kişiyi devirir. Güçlü kuvvetli çok dürüst bir insan. Sigara içmez, her hangi bir kötü alışkanlık yok filan. Güçlü kuvvetli çok dürüst bir insan. Sigara içmez, her hangi bir kötü alışkanlık yok filan.

Bakmış böyle sabahları bizim yazlıktan birileri tıpır tıpır tıpır tıpır bir yere gidiyorlar,Bakmış böyle sabahları bizim yazlıktan birileri tıpır tıpır tıpır tıpır bir yere gidiyorlar, tıpır tıpır tıpır tıpır dönüyorlar. Kasabaya yedi kilometre mesafe var oraya gidip geliyorlar.tıpır tıpır tıpır tıpır dönüyorlar. Kasabaya yedi kilometre mesafe var oraya gidip geliyorlar. Kızlar erkekler, onun da akrabası olan delikanlılar yani. Demiş ki; Kızlar erkekler, onun da akrabası olan delikanlılar yani. Demiş ki;

Ne yapıyorsunuz siz? Böyle her sabah bir gidiyorsunuz bir geliyorsunuz?Ne yapıyorsunuz siz? Böyle her sabah bir gidiyorsunuz bir geliyorsunuz? Bir iş de yaptığınız yok, bir oraya bir oraya? Bir iş de yaptığınız yok, bir oraya bir oraya? Bir gidiş bir geliş tabii bunun tarlasından önünden geçiyorlar. Bir gidiş bir geliş tabii bunun tarlasından önünden geçiyorlar.

"Ne yapıyorsunuz siz?" demiş. Demişler ki; "Vücudumuz dinç dursun diye spor yapıyoruz." "Ne yapıyorsunuz siz?" demiş. Demişler ki;

"Vücudumuz dinç dursun diye spor yapıyoruz."

Yani yürüyüş sporu, işte öyle o kadar yeri yürüyüp geliyorlar. Demiş ki; Yani yürüyüş sporu, işte öyle o kadar yeri yürüyüp geliyorlar. Demiş ki;

"Ya böyle spor yapacağınıza elinize kazmayı küreği alsanız,"Ya böyle spor yapacağınıza elinize kazmayı küreği alsanız, bir fukaranın tarlasını çapalasanız, belleseniz, sürseniz daha iyi değil mi?" demiş. bir fukaranın tarlasını çapalasanız, belleseniz, sürseniz daha iyi değil mi?" demiş.

Tabii o kendi mahalli laflarıyla, sözleriyle söylemiş de ben onu mahallilikten çıkartarak öyle anlatıyorum.Tabii o kendi mahalli laflarıyla, sözleriyle söylemiş de ben onu mahallilikten çıkartarak öyle anlatıyorum. O "ülen" diye başlamış biraz da böyle sert sözler söyleyerek öyle demiş; "Ülen akılsızlar..."O "ülen" diye başlamış biraz da böyle sert sözler söyleyerek öyle demiş; "Ülen akılsızlar..." bilmem neler diye başlamış... Mantığı güzel. Gençlik var, güç kuvvet var onu nereye harcıyoruz? bilmem neler diye başlamış...

Mantığı güzel. Gençlik var, güç kuvvet var onu nereye harcıyoruz?

Topun arkasında harcıyoruz, koşmakta harcıyoruz,Topun arkasında harcıyoruz, koşmakta harcıyoruz, yuvarlak ağırlıkları kaldırıp indirmekte harcıyoruz, vesairede harcıyoruz.yuvarlak ağırlıkları kaldırıp indirmekte harcıyoruz, vesairede harcıyoruz. Gençliğin peşine koştuğu meşguliyetlerin hepsi böyle hiç ipe sapa gelen şeyler değil.Gençliğin peşine koştuğu meşguliyetlerin hepsi böyle hiç ipe sapa gelen şeyler değil. Doğru dürüst bir şeyler göstermek lazım.Doğru dürüst bir şeyler göstermek lazım. Al, şu tarlanın şu kadarını çapala, belle, taşlarını ayıtla al sana spor!Al, şu tarlanın şu kadarını çapala, belle, taşlarını ayıtla al sana spor! Veyahut şurasında şu işi yap, veyahut şu hayırı işle. Veyahut şurasında şu işi yap, veyahut şu hayırı işle.

Harunu'r-Reşîd'in hanımı Zübeyde Hatun Allah rahmet eylesin, mübarek hanımcağızHarunu'r-Reşîd'in hanımı Zübeyde Hatun Allah rahmet eylesin, mübarek hanımcağız taa 60 kilometre mesafeden su yolları hazırlayarak Arafat'a Müzdelife'ye suyu getirtmiş,taa 60 kilometre mesafeden su yolları hazırlayarak Arafat'a Müzdelife'ye suyu getirtmiş, ondan sonra Mekke'nin bir vâlisi de sonradan o suyu Mekke'ye kadar getirmiş,ondan sonra Mekke'nin bir vâlisi de sonradan o suyu Mekke'ye kadar getirmiş, biraz zorlukları varken dağları da aşırmış, o aşılması gereken,biraz zorlukları varken dağları da aşırmış, o aşılması gereken, seviyeyi tutmayan yüksek yerleri de aşmış. seviyeyi tutmayan yüksek yerleri de aşmış. Bak, böyle bir düşünceyi tahakkuk ettir, ömür boyu çalışacak olduktan sonra eklene eklene neler olur!Bak, böyle bir düşünceyi tahakkuk ettir, ömür boyu çalışacak olduktan sonra eklene eklene neler olur! Altmış kilometre yol da olur, istenirse hendek de kazınılır, herşey yapılır.Altmış kilometre yol da olur, istenirse hendek de kazınılır, herşey yapılır. Yani [enerjimizi] hayra harcamanın yollarını bulmalıyız. Yani [enerjimizi] hayra harcamanın yollarını bulmalıyız.

Öyle yapılmıyor, ondan sonra vakitler bir de eğlenceye sarf ediliyor;Öyle yapılmıyor, ondan sonra vakitler bir de eğlenceye sarf ediliyor; hem lezzetli işlere hem de eğlenceye sarf ediliyor;hem lezzetli işlere hem de eğlenceye sarf ediliyor; kumar, içki, oyun, eğlence, saz söz, çengi, çalgı... böyle şeylere harcanıyor.kumar, içki, oyun, eğlence, saz söz, çengi, çalgı... böyle şeylere harcanıyor. Tabii bunların hepsi şeytanın oyuncaklarıdır, tuzaklarıdır; çalgılar şeytanın tuzaklarıdır,Tabii bunların hepsi şeytanın oyuncaklarıdır, tuzaklarıdır; çalgılar şeytanın tuzaklarıdır, kadınlar şeytanın avlamak için ağları, ipleridir, herkesi bir türlü avlıyor. kadınlar şeytanın avlamak için ağları, ipleridir, herkesi bir türlü avlıyor.

İşte bunları, bu oyunları yutmayıp bu çalımlara gelmeyip bunlardan geçmek,İşte bunları, bu oyunları yutmayıp bu çalımlara gelmeyip bunlardan geçmek, ondan sonra Allah'ın kendisinden istediği ibadeti yapmak... ondan sonra Allah'ın kendisinden istediği ibadeti yapmak... Eğer bu gençlik çağında yapılırsa kıymeti çok oluyor, yaşlandıktan sonra kıymeti azalıyor.Eğer bu gençlik çağında yapılırsa kıymeti çok oluyor, yaşlandıktan sonra kıymeti azalıyor. En kıymetli ibadet insanın bu şebâbet çağındaki yani delikanlılık çağındaEn kıymetli ibadet insanın bu şebâbet çağındaki yani delikanlılık çağında cevheri böyle tam en üst seviyede iken, gücü kuvveti yerindeyken yaptığı şey. cevheri böyle tam en üst seviyede iken, gücü kuvveti yerindeyken yaptığı şey.

Tabii bizden geçti, yaşımız bu çağı geçti, çoluk çocuğumuza bunu anlatabiliriz,Tabii bizden geçti, yaşımız bu çağı geçti, çoluk çocuğumuza bunu anlatabiliriz, bunu bir levha yapabiliriz, duvara asabiliriz, çoluk çocuğumuzun kafasına sokabiliriz. bunu bir levha yapabiliriz, duvara asabiliriz, çoluk çocuğumuzun kafasına sokabiliriz. Tabii çocuklar büyükleri dinlemezler hatta beğenmezler, aah benim babam da,Tabii çocuklar büyükleri dinlemezler hatta beğenmezler, aah benim babam da, benim anam da eski kafalı filan derler. Çocukları öyle yetiştirmeli ki çocuklar ilmi sevsin;benim anam da eski kafalı filan derler. Çocukları öyle yetiştirmeli ki çocuklar ilmi sevsin; ilmin sevabı, ibadetin güzelliği sevabı anlatılsın;ilmin sevabı, ibadetin güzelliği sevabı anlatılsın; çocuklar için, kız çocukları için erkek çocukları için bir ortam hazırlansın, bu ikisi için de lazım.çocuklar için, kız çocukları için erkek çocukları için bir ortam hazırlansın, bu ikisi için de lazım. Ve çocuk böyle şeyleri sevsin bunlara heves etsin. Ve çocuk böyle şeyleri sevsin bunlara heves etsin.

Ben kendi şebâbetimi hatırlıyorum, yani bu çağımı hatırlıyorum.Ben kendi şebâbetimi hatırlıyorum, yani bu çağımı hatırlıyorum. Hocamız rahmetullahi aleyh Mehmed Zahid Efendi hazretlerininHocamız rahmetullahi aleyh Mehmed Zahid Efendi hazretlerinin İskenderpaşa'dan önceki vazife gördüğü camiye giderdik biz.İskenderpaşa'dan önceki vazife gördüğü camiye giderdik biz. Cumartesi günleri böyle hadis sohbeti olurdu, ondan sonra zikirler olurdu,Cumartesi günleri böyle hadis sohbeti olurdu, ondan sonra zikirler olurdu, ondan sonra Ramazan'da itikaflar olurdu... ondan sonra Ramazan'da itikaflar olurdu...

Caminin huzurunu bozmayacak şekilde büyümüş olan çocukları camiye alıştırmak lazım, camiyi sevdirmek lazım.Caminin huzurunu bozmayacak şekilde büyümüş olan çocukları camiye alıştırmak lazım, camiyi sevdirmek lazım. Bizim komşu çocuğunu aldı camiye getirdi, tam farzın ortasında geldi babasının yanına; Bizim komşu çocuğunu aldı camiye getirdi, tam farzın ortasında geldi babasının yanına; "Baba çişim geldi." dedi. Şimdi bu bütün cemaatin huzurunu kaçırdı."Baba çişim geldi." dedi. Şimdi bu bütün cemaatin huzurunu kaçırdı. Bilmez, orada salıverir, cami pislenir filan diye babası telaşlandı. Bilmez, orada salıverir, cami pislenir filan diye babası telaşlandı. Çocukları getirmeli ama o kadar da değil. Şöyle biraz yaramazlık yapmayacak,Çocukları getirmeli ama o kadar da değil. Şöyle biraz yaramazlık yapmayacak, ortalığı kirletmeyecek, kendisinin küçük abdestini filan tutabilecek bir çağdaortalığı kirletmeyecek, kendisinin küçük abdestini filan tutabilecek bir çağda çocukları [camiye] alıştırmalı [camiyi] sevdirmeli. çocukları [camiye] alıştırmalı [camiyi] sevdirmeli.

Ben İlahiyat fakültesinde hocalık yaptığım zamandan biliyorum,Ben İlahiyat fakültesinde hocalık yaptığım zamandan biliyorum, yani çocuklar İlahiyat fakültesine devam ettiklerinin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anlamazlarsa,yani çocuklar İlahiyat fakültesine devam ettiklerinin ne kadar kıymetli bir şey olduğunu anlamazlarsa, tahsillerinin faydası olmuyor.tahsillerinin faydası olmuyor. İlk sınıfta, hazırlık sınıfında yabancı dilden önce, Arapça'dan önce, harflerden önce çocuğa; İlk sınıfta, hazırlık sınıfında yabancı dilden önce, Arapça'dan önce, harflerden önce çocuğa;

"Çocuklar, delikanlılar, gençler!"Çocuklar, delikanlılar, gençler! Bu ilimler çok sevaplıdır, siz bunlar sayesinde cenneti kazanacaksınız,Bu ilimler çok sevaplıdır, siz bunlar sayesinde cenneti kazanacaksınız, Allah'ın rızasını kazanacaksınız." diye öğretmek lazım. Allah'ın rızasını kazanacaksınız." diye öğretmek lazım.

Eğer çocuğun kendi aklına, kendi gönlüne o aşkı, o şevki veremezseniz,Eğer çocuğun kendi aklına, kendi gönlüne o aşkı, o şevki veremezseniz, uzaktan komutayla çocuğa hâkim olamazsınız. uzaktan komutayla çocuğa hâkim olamazsınız. Bir zaman gelir sizin pilleriniz zayıflar, çocuğu uzaktan komutayla idare edemezsiniz.Bir zaman gelir sizin pilleriniz zayıflar, çocuğu uzaktan komutayla idare edemezsiniz. Bitti, büyüdü, delikanlı oldu biraz büyüdü, artık sizin piller onu uzaktan çevirmeye yetmez. Bitti, büyüdü, delikanlı oldu biraz büyüdü, artık sizin piller onu uzaktan çevirmeye yetmez.

Ne olacak? O çağı gelmeden önce çocuğun dini, imanı, Kur'an'ı, hadîs-i şerîfi,Ne olacak?

O çağı gelmeden önce çocuğun dini, imanı, Kur'an'ı, hadîs-i şerîfi,
sünnet-i seniyye, ibadeti, taatı sevmesi, haramı helâli öğrenmesi lazım. sünnet-i seniyye, ibadeti, taatı sevmesi, haramı helâli öğrenmesi lazım.

Say bakalım evladım sevapları, helâlleri... Tıkır tıkır tıkır tıkır saymalı. Say bakalım evladım sevapları, helâlleri...

Tıkır tıkır tıkır tıkır saymalı.

Say bakalım evladım günahları, neler günah say bakalım... Şirk en büyük günah... Say bakalım evladım günahları, neler günah say bakalım...

Şirk en büyük günah...

Hocamız günahlarla ilgili kitap yazdı, neden? Hocamız günahlarla ilgili kitap yazdı, neden?

Kötülüğü bilmeyen içine düşer, kötülüğü yapar. Kötülüğün kötülük olduğunu bilecek.Kötülüğü bilmeyen içine düşer, kötülüğü yapar. Kötülüğün kötülük olduğunu bilecek. Kötülükleri mesela zina, hırsızlık, yalan, hani sıralayacak...Kötülükleri mesela zina, hırsızlık, yalan, hani sıralayacak... Ama üç dört tanesi sıralar da hepsini sıraklasın bakalım...Ama üç dört tanesi sıralar da hepsini sıraklasın bakalım... Yalan söylemenin, kibirlenmenin, kendini beğenmenin günah olduğunu;Yalan söylemenin, kibirlenmenin, kendini beğenmenin günah olduğunu; tevazuun sevap olduğunu, güzel iyi huyları öğretmek lazım. tevazuun sevap olduğunu, güzel iyi huyları öğretmek lazım. Öğrenemezse büyüyünce hiç öğrenmez, hiç öğrenmez! Geçti. Öğrenemezse büyüyünce hiç öğrenmez, hiç öğrenmez! Geçti. Çocuk artık biraz büyüdükten sonra hele bir de evlendi mi,Çocuk artık biraz büyüdükten sonra hele bir de evlendi mi, artık ailenin de reisi oldu filan, katiyen dinlemez.artık ailenin de reisi oldu filan, katiyen dinlemez. İlk başta küçükken öğrenecek, ona göre yetişecek, mayasının içine,İlk başta küçükken öğrenecek, ona göre yetişecek, mayasının içine, çimentosunun harcına takvâ konulacak. Takvâ konulursa olur, konulmazsa,çimentosunun harcına takvâ konulacak. Takvâ konulursa olur, konulmazsa, kötü huyları bir kere aldıysa ölür gider o huylar kendisinden gitmez. kötü huyları bir kere aldıysa ölür gider o huylar kendisinden gitmez.

Bizden geçti, çocuklarımızı, torunlarımızı, eğer çocuklarımızdan da geçtiyseBizden geçti, çocuklarımızı, torunlarımızı, eğer çocuklarımızdan da geçtiyse torunlarımızı öyle yetiştirmeyi Allah nasip etsin. torunlarımızı öyle yetiştirmeyi Allah nasip etsin.

Bunun için var gücümüzle çalışmalıyız, yapacağımız en mühim iş eğitim müessesi kurmak.Bunun için var gücümüzle çalışmalıyız, yapacağımız en mühim iş eğitim müessesi kurmak. Eğitim en önemli iş; eğitim ham malzemeyi bir sanat harikası hâline getirir;Eğitim en önemli iş; eğitim ham malzemeyi bir sanat harikası hâline getirir; eğitim çok kıymetli bir cevheri parça parça eder mahveder, işe yaramaz duruma getirir.eğitim çok kıymetli bir cevheri parça parça eder mahveder, işe yaramaz duruma getirir. Eğitim çok önemli, ne yapıp yapıp eğitimi, Allah'ın rızasına uygun eğitimi sağlayacağız. Eğitim çok önemli, ne yapıp yapıp eğitimi, Allah'ın rızasına uygun eğitimi sağlayacağız.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Mâ min şey'in yüsîbü min zer'i ehadiküm ve lâ semeratinÜçüncü hadîs-i şerîf.

Mâ min şey'in yüsîbü min zer'i ehadiküm ve lâ semeratin
-ve lâ semerihî diye de rivayet varmış- min tayrin ve lâ sebu'in illâ ve lehû fîhi ecrun. -ve lâ semerihî diye de rivayet varmış- min tayrin ve lâ sebu'in illâ ve lehû fîhi ecrun.

Bu hadîs-i şerîfi Begavî, el-Hasanü'l-Basrî, Taberânî ve Ebû Nuaym rivayet etmişler.Bu hadîs-i şerîfi Begavî, el-Hasanü'l-Basrî, Taberânî ve Ebû Nuaym rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz bu rivayette buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz bu rivayette buyuruyor ki;

Min zer'i ehadiküm. "Sizden birinizin ziraatına, ektiği bir ağaç, buğday, arpa, lahana,Min zer'i ehadiküm. "Sizden birinizin ziraatına, ektiği bir ağaç, buğday, arpa, lahana, havuç şunu bunu neyse yani... ziraat." Ve lâ semerihî. "Veya meyva."havuç şunu bunu neyse yani... ziraat." Ve lâ semerihî. "Veya meyva." Sizden birinizin ektiği bir bitkiye ve meyveye - Min tayrin ve lâ sebu'in.Sizden birinizin ektiği bir bitkiye ve meyveye - Min tayrin ve lâ sebu'in. "Kuştan veya yaban hayvanlarından, yırtıcı hayvanlardan herhangi bir şey gelsin,"Kuştan veya yaban hayvanlarından, yırtıcı hayvanlardan herhangi bir şey gelsin, ona isabet etsin ondan alsın da" İllâ ve lehû fîhi ecrun. "Onun ecr ü sevabı olmasın.ona isabet etsin ondan alsın da" İllâ ve lehû fîhi ecrun. "Onun ecr ü sevabı olmasın. Mümkün değil mutlaka ecri ve sevabı vardır." Mümkün değil mutlaka ecri ve sevabı vardır."

Bu Arapça ifadeyi şöyle Türkçe siyâk-ı kelâma döndürerek söyleyecek olursak;Bu Arapça ifadeyi şöyle Türkçe siyâk-ı kelâma döndürerek söyleyecek olursak; "Sizden birinizin ekinine, diktiği ektiği şeye veya meyvesine kuş veya yırtıcı hayvan bile olsa"Sizden birinizin ekinine, diktiği ektiği şeye veya meyvesine kuş veya yırtıcı hayvan bile olsa herhangi bir şey gelir oradan alır yerse, sizin bu diktiğiniz şeyi veya meyveyi yerse,herhangi bir şey gelir oradan alır yerse, sizin bu diktiğiniz şeyi veya meyveyi yerse, bunun için size ecir olur, sevap kazanırsınız." Yani insan demedi.bunun için size ecir olur, sevap kazanırsınız." Yani insan demedi. İnsan yerse haydi haydi daha çok sevap kazanır. İnsan yerse haydi haydi daha çok sevap kazanır. Ama tabii yiyen insan için de başkasının malına el uzatmak doğru değil, o ayrı.Ama tabii yiyen insan için de başkasının malına el uzatmak doğru değil, o ayrı. Ama zaruretten dolayı yerse, -mesela bir insan ölecek duruma geldi miAma zaruretten dolayı yerse, -mesela bir insan ölecek duruma geldi mi ölmeyecek kadar yemesi gerekebiliyor- insan değil kuş veya yırtıcı hayvan bile yerse… ölmeyecek kadar yemesi gerekebiliyor- insan değil kuş veya yırtıcı hayvan bile yerse…

Bir yazın köye giderdik, tabii bizim için köy çok hoş bir şeydi.Bir yazın köye giderdik, tabii bizim için köy çok hoş bir şeydi. Dedem rahmetli torunlarına bağ yapardı, üzümleri budardı, kükürt ekerdi,Dedem rahmetli torunlarına bağ yapardı, üzümleri budardı, kükürt ekerdi, üzümler iyi yetişsin diye göz taşı serperdi, kavun karpuz ekerdi.üzümler iyi yetişsin diye göz taşı serperdi, kavun karpuz ekerdi. Tarlanın bir köşesi şöyle iki dönüm kadar üzümlük bağlıktı. Tarlanın bir köşesi şöyle iki dönüm kadar üzümlük bağlıktı. Dış tarafında armut, kayısı, incir ağaçları vardı, iç tarafı ikinci bir avluyla çevrili üzümlüktü.Dış tarafında armut, kayısı, incir ağaçları vardı, iç tarafı ikinci bir avluyla çevrili üzümlüktü. Kavun karpuz da ekerdi. Tam oldu olacak oldu olacak filan derkenKavun karpuz da ekerdi. Tam oldu olacak oldu olacak filan derken böyle bir insanın bağına bahçesine bazen bakarsın çakal girer, böyle bir insanın bağına bahçesine bazen bakarsın çakal girer, bakarsın başka bir mahlûk gelir, bakarsın kuşlar... Hay Allahım yâ Rabbi! Üzümler...bakarsın başka bir mahlûk gelir, bakarsın kuşlar... Hay Allahım yâ Rabbi! Üzümler... Allah Allah, olgunlarını gelir gelir yerler.Allah Allah, olgunlarını gelir gelir yerler. Başka yerde yakında başka bağ yoksa sizin bağ güme gider hep, kuşlar gelir yer gider. Başka yerde yakında başka bağ yoksa sizin bağ güme gider hep, kuşlar gelir yer gider.

İzmir'de bir arkadaşın evine uğradık davet etti bizi, on dönüm galiba,İzmir'de bir arkadaşın evine uğradık davet etti bizi, on dönüm galiba, yanlış kalmadıysa aklımda arazilerinin on dönüm kadar kısmını, çok büyük arazileri var,yanlış kalmadıysa aklımda arazilerinin on dönüm kadar kısmını, çok büyük arazileri var, tamamen üzüm bağı yapmışlar, hiç üzüm alamıyoruz diyor. "Ne oluyor?" diyorum. tamamen üzüm bağı yapmışlar, hiç üzüm alamıyoruz diyor.

"Ne oluyor?" diyorum.

Kuşlar... Sürü halinde iniyorlar, sürü halinde kalkıyorlar yiyorlar, diyor. Ne olacak şimdi? Kuşlar... Sürü halinde iniyorlar, sürü halinde kalkıyorlar yiyorlar, diyor.

Ne olacak şimdi?

Manisa ovasında, Akhisar ovasında üzüm var, neden? Manisa ovasında, Akhisar ovasında üzüm var, neden?

E dağ taş her taraf üzüm, kuşlar yemekle bitiremiyor,E dağ taş her taraf üzüm, kuşlar yemekle bitiremiyor, onun için orada üzüm yetiştiriliyor, kurutuluyor, satılıyor, ihraç ediliyor filan amaonun için orada üzüm yetiştiriliyor, kurutuluyor, satılıyor, ihraç ediliyor filan ama böyle tek bir yerde oldu mu kuş filan yer. Olsun, ne yapalım, onun da canı var. böyle tek bir yerde oldu mu kuş filan yer.

Olsun, ne yapalım, onun da canı var.
İşte kuş da, çakal da, tilki de, yaban hayvanı da yese,İşte kuş da, çakal da, tilki de, yaban hayvanı da yese, herhangi bir mahlûk ondan istifade etti mi onu dikene sevap gelir. herhangi bir mahlûk ondan istifade etti mi onu dikene sevap gelir.

Hatta başka bir hadîs-i şerîflerden biliyoruz, diyelim ki;Hatta başka bir hadîs-i şerîflerden biliyoruz, diyelim ki; "Bir insan meşe, çam ağacı dikti, birisi geldi altında gölgelendi, gölgelendiğinden dolayı bile"Bir insan meşe, çam ağacı dikti, birisi geldi altında gölgelendi, gölgelendiğinden dolayı bile dikene ecir gelir." Gölgelenmekten dahi. dikene ecir gelir." Gölgelenmekten dahi. Odunundan istifade etse, meyvesinden, yaprağından istifade etse,Odunundan istifade etse, meyvesinden, yaprağından istifade etse, bazı ağaçların yaprağından, bazısının çiçeğinden istifade ediliyor, hepsinden ecir vardır. bazı ağaçların yaprağından, bazısının çiçeğinden istifade ediliyor, hepsinden ecir vardır.

Buradan ne çıkıyor? Tabii ben kendim şahsen çok seviyorum, ben bir çevreci hocayım,Buradan ne çıkıyor?

Tabii ben kendim şahsen çok seviyorum, ben bir çevreci hocayım,
ama çevre bakanlığı kurulmadan önce çevreciyim ben! ama çevre bakanlığı kurulmadan önce çevreciyim ben!

Çevre bakanlığı kurulmamıştı biz çevre derneği kurmuştuk, sonradan çevre bakanlığı kuruldu.Çevre bakanlığı kurulmamıştı biz çevre derneği kurmuştuk, sonradan çevre bakanlığı kuruldu. Biz ağaç dikmeyi, yeşilliği seviyoruz, apartmanı sevmiyoruz. Biz ağaç dikmeyi, yeşilliği seviyoruz, apartmanı sevmiyoruz. Şöyle bahçeli olsun ev, gecekondu bile olsa bahçesi olsun ki orada biraz domates,Şöyle bahçeli olsun ev, gecekondu bile olsa bahçesi olsun ki orada biraz domates, maydanoz, dereotu yetişsin veyahut kurbanı getirdiğimiz zaman bağlayalım,maydanoz, dereotu yetişsin veyahut kurbanı getirdiğimiz zaman bağlayalım, önüne ot koyabilelim, veya kestiğimiz zaman ağacın dalına asalım yüzelim.önüne ot koyabilelim, veya kestiğimiz zaman ağacın dalına asalım yüzelim. Yani ev dediğin biraz böyle olmalı, apartmanlar Köroğlu'nunYani ev dediğin biraz böyle olmalı, apartmanlar Köroğlu'nun "delik demir çıktı mertlik bozuldu" dediği gibi bu işi bozdu."delik demir çıktı mertlik bozuldu" dediği gibi bu işi bozdu. Herkesin eskinden az çok evinin bir bahçesi vardı. Herkesin eskinden az çok evinin bir bahçesi vardı.

Benim en çok sevdiğim evlerden biri Bursa ev tipidir.Benim en çok sevdiğim evlerden biri Bursa ev tipidir. Bursa evleri yüksek duvarlarla çevrilidir, bir dönüm iki dönüm, neyse büyüklü küçüklü olabiliyor;Bursa evleri yüksek duvarlarla çevrilidir, bir dönüm iki dönüm, neyse büyüklü küçüklü olabiliyor; gittikçe bölünüyor, mirastan çocuklara bölünüyor küçülüyor ama bahçelidir, gittikçe bölünüyor, mirastan çocuklara bölünüyor küçülüyor ama bahçelidir, herkes de bahçesine az çok çiçekler eker, saksılar dizer, şöyle bir ferah tarafı vardır.herkes de bahçesine az çok çiçekler eker, saksılar dizer, şöyle bir ferah tarafı vardır. Kimsenin camı komşusunun bahçesini görmez, görmeyecek şekilde yapılır, Kimsenin camı komşusunun bahçesini görmez, görmeyecek şekilde yapılır, kendisinin bahçesine görecek tarafa cam açtırtmaz, ötekisi de edeben açmaz,kendisinin bahçesine görecek tarafa cam açtırtmaz, ötekisi de edeben açmaz, burayı gözetleme görme durumu olmasın diye komşusunun bahçesine pencere açılmaz,burayı gözetleme görme durumu olmasın diye komşusunun bahçesine pencere açılmaz, usul öyledir. İki katlı evler, bahçeli evler... usul öyledir. İki katlı evler, bahçeli evler...

Bursa'da bir de bir tarafından su gelirdi, bir künkten su çıkardı, şöyle bir haznenin,Bursa'da bir de bir tarafından su gelirdi, bir künkten su çıkardı, şöyle bir haznenin, sandık gibi bir şeyin içine bir künkten su çıkardı kaynayarak haznenin sandığın içine dökülüyor.sandık gibi bir şeyin içine bir künkten su çıkardı kaynayarak haznenin sandığın içine dökülüyor. Haznenin içi su. O künkün seviyesinden biraz daha aşağıdaki bir künkten de şırıl şırıl akar giderdi.Haznenin içi su. O künkün seviyesinden biraz daha aşağıdaki bir künkten de şırıl şırıl akar giderdi. Devamlı su, geliyor o hazneden üstünden süzülerek gidiyor, biraz daha aşağıda olduğu içinDevamlı su, geliyor o hazneden üstünden süzülerek gidiyor, biraz daha aşağıda olduğu için su üstten böyle tozu alarak giderdi.su üstten böyle tozu alarak giderdi. Tertemiz bir su, buz gibi su, karpuzunu herkes oraya koyar,Tertemiz bir su, buz gibi su, karpuzunu herkes oraya koyar, soğutacağı şeyi oraya koyar, ne güzel! soğutacağı şeyi oraya koyar, ne güzel!

Bence onları çok iyi korumak lazımdı Bursa'da filan, o evlere çok iyi bakmak lazımdı.Bence onları çok iyi korumak lazımdı Bursa'da filan, o evlere çok iyi bakmak lazımdı. Çok güzeldi ama şimdi büyük şehirler, kalabalıklar, ihtiyaçlar sıkıntılar filan evleri sıkışık yapıyor,Çok güzeldi ama şimdi büyük şehirler, kalabalıklar, ihtiyaçlar sıkıntılar filan evleri sıkışık yapıyor, camlar birbirine bakıyor filan zor oluyor. camlar birbirine bakıyor filan zor oluyor.

Biz de çevreci olduğumuz için şehirlerden kaçıyoruz.Biz de çevreci olduğumuz için şehirlerden kaçıyoruz. Şimdi Fatih'ten Çamlıca'ya, karşı tarafa geçtik, Çamlıca'dan daŞimdi Fatih'ten Çamlıca'ya, karşı tarafa geçtik, Çamlıca'dan da Yalova'ya doğru geçeceğiz bahçelievler olsun diye. Yalova'ya doğru geçeceğiz bahçelievler olsun diye. Yalova'ya geçeceğiz ağaç dikeceğiz, bir şeyler dikeceğiz kuşlar, kurtlar, insanlar yiyecek...Yalova'ya geçeceğiz ağaç dikeceğiz, bir şeyler dikeceğiz kuşlar, kurtlar, insanlar yiyecek... Bizim Yalova'da bir tarlamız var, 12 milyona aldım hah, hani çok pahalı filan bir şey değil. Bizim Yalova'da bir tarlamız var, 12 milyona aldım hah, hani çok pahalı filan bir şey değil.

Turgut Özal zamanında Turgut Özal devalüasyon, "develi aslan!" yok dedi,Turgut Özal zamanında Turgut Özal devalüasyon, "develi aslan!" yok dedi, anladım ki "develi aslan!" olacak, geliyor. anladım ki "develi aslan!" olacak, geliyor. Tam o sırada da benim safra kesesi krizlerim tutmaya başlamıştı.Tam o sırada da benim safra kesesi krizlerim tutmaya başlamıştı. Safra kesesinden yattım ben, diyorlar,Safra kesesinden yattım ben, diyorlar, güp diye yere devirdi beni, hastanedeyim.güp diye yere devirdi beni, hastanedeyim. O günlerde bir arkadaşa vekâlet verdim, 12 milyon küsur liraya tarla aldım. O günlerde bir arkadaşa vekâlet verdim, 12 milyon küsur liraya tarla aldım.

"Hocam Yalova'da senin tarlaya uğradık, elmalarından yedik." diyorlar. Âfiyet olsun. "Hocam Yalova'da senin tarlaya uğradık, elmalarından yedik." diyorlar.

Âfiyet olsun.

"Hocam senin tarlaya uğradık, dutlarını yedik. Âfiyet olsun."Hocam senin tarlaya uğradık, dutlarını yedik.

Âfiyet olsun.
Seviniyorum, hoşuma gidiyor. Seviniyorum, hoşuma gidiyor. Arkadaşlar samimiyet gösteriyorlar, gidiyorlar yiyorlar, bazen de bize geliyor arada,Arkadaşlar samimiyet gösteriyorlar, gidiyorlar yiyorlar, bazen de bize geliyor arada, işte topladık buyurun, bunlar erikleriniz... Erik ağacımız kurumuş şimdi bakımsızlıktan filan. işte topladık buyurun, bunlar erikleriniz... Erik ağacımız kurumuş şimdi bakımsızlıktan filan. Oradaki arkadaş beklemiş beklemiş, yeni diktiğimiz şeftalininOradaki arkadaş beklemiş beklemiş, yeni diktiğimiz şeftalinin iki tane meyvesi var hocamız bunu yesin diye... iki tane meyvesi var hocamız bunu yesin diye... Ben de gittim, hocam daha dün buradaydı bu şeftaliler, bugün yok diyor!..Ben de gittim, hocam daha dün buradaydı bu şeftaliler, bugün yok diyor!.. Eh ne yapalım, bir dahaki sene yine olur inşallah!Eh ne yapalım, bir dahaki sene yine olur inşallah! Daha iyisini yiyoruz biz, çarşıdan pazardan kocamanlarını alıyoruzDaha iyisini yiyoruz biz, çarşıdan pazardan kocamanlarını alıyoruz ama insanın kendi diktiğinin tadı başka oluyor. Hepinize tavsiye ederim.ama insanın kendi diktiğinin tadı başka oluyor.

Hepinize tavsiye ederim.
Hatta Medine'deki kardeşlerime tavsiye ederim, arabanız var,Hatta Medine'deki kardeşlerime tavsiye ederim, arabanız var, Medine'den biraz uzağa gidin mübarekler, bahçeli bir evde oturun, biraz ağaç dikin, biraz ot dikin...Medine'den biraz uzağa gidin mübarekler, bahçeli bir evde oturun, biraz ağaç dikin, biraz ot dikin... ondan sonra arabaya atlayıp gelirsiniz.ondan sonra arabaya atlayıp gelirsiniz. Ne olacak, beş kilometrelik bir mesafe mühim bir mesafe değil.Ne olacak, beş kilometrelik bir mesafe mühim bir mesafe değil. Bana kalırsa mühim değil, ben olsam burada, giderim Uhud dağının civarında bir mezrayı tutarım,Bana kalırsa mühim değil, ben olsam burada, giderim Uhud dağının civarında bir mezrayı tutarım, arabaya atlar gelirim, Harem-i Şerîf'e gelir giderim. arabaya atlar gelirim, Harem-i Şerîf'e gelir giderim. Yani burada pahalı kira vereceğime oradan buraya araba parası, taksi parası veririm. Kuba'da otururum... Yani burada pahalı kira vereceğime oradan buraya araba parası, taksi parası veririm. Kuba'da otururum...

Uhudu cebelin yuhibbünâ ve nühibbühû.Uhudu cebelin yuhibbünâ ve nühibbühû. "Uhud öyle bir dağdır ki o bizi sever biz onu severiz." diyor Peygamber Efendimiz."Uhud öyle bir dağdır ki o bizi sever biz onu severiz." diyor Peygamber Efendimiz. Giderim orada otururum. İstanbul'da da öyle...Giderim orada otururum.

İstanbul'da da öyle...
Kiracı olduğum için kaç tane ev değiştirdim, oradan oraya taşınmamız icap etti, Kiracı olduğum için kaç tane ev değiştirdim, oradan oraya taşınmamız icap etti, hiçbir evim bahçesiz değildi, ama kaşık kadar olsun ille hepsinin bahçesi vardı.hiçbir evim bahçesiz değildi, ama kaşık kadar olsun ille hepsinin bahçesi vardı. İlki gecekonduydu ama bahçesi vardı, hepsi hepsi bahçeli... İlki gecekonduydu ama bahçesi vardı, hepsi hepsi bahçeli... Bir ara İskenderpaşa'nın hocamızın oturduğu yerde oturduk Bir ara İskenderpaşa'nın hocamızın oturduğu yerde oturduk onun da önünde parmaklıklı bahçesi vardı biliyorsunuz, yeşilliği, çiçekler vardı.onun da önünde parmaklıklı bahçesi vardı biliyorsunuz, yeşilliği, çiçekler vardı. Şimdi orada çiçekler miçekler [kalmadı.] Şimdi oranın alt katı kazıldı orası, kat oldu,Şimdi orada çiçekler miçekler [kalmadı.] Şimdi oranın alt katı kazıldı orası, kat oldu, hanımların vaaz dinleyeceği yer oldu. Üst tarafa herhalde yine saksıyla maksıyla bir bahçe yapacağız.hanımların vaaz dinleyeceği yer oldu. Üst tarafa herhalde yine saksıyla maksıyla bir bahçe yapacağız. Şimdi burada ikinci, üçüncü katlarda otellerde şey yapıyorlar, terasları bile yeşillendiriyorlar;Şimdi burada ikinci, üçüncü katlarda otellerde şey yapıyorlar, terasları bile yeşillendiriyorlar; herhâlde öyle bir şeyler yapacağız. Yeşillik güzel!herhâlde öyle bir şeyler yapacağız. Yeşillik güzel! Yani biraz onlara gayret edelim, sevap var, sevelim... Yani biraz onlara gayret edelim, sevap var, sevelim...

Dördüncü hadîs-i şerîf, beşinci de bitireceğim. Yani iki tane daha okuyup bitecek. Dördüncü hadîs-i şerîf, beşinci de bitireceğim. Yani iki tane daha okuyup bitecek.

Mâ min şey'in yûda'u fi'l-mîzâni eskalü min husni'l-huluki ve inne sâhibe husni'l-hulukiMâ min şey'in yûda'u fi'l-mîzâni eskalü min husni'l-huluki ve inne sâhibe husni'l-huluki le-yebluğu bihî deracete sahibi's-savmi ve's-salâti. le-yebluğu bihî deracete sahibi's-savmi ve's-salâti.

Tirmizî ve Taberâni Ebû Derdâ radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; Tirmizî ve Taberâni Ebû Derdâ radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor;

Mâ min şey'in. "Hiçbir şey yoktur ki..." yûda'u fi'l-mîzâni.Mâ min şey'in. "Hiçbir şey yoktur ki..." yûda'u fi'l-mîzâni. "İnsanın mizanına, terazisine konulan." Eskalü min husni'l-huluki. "Güzel huydan daha ağır olsun." "İnsanın mizanına, terazisine konulan." Eskalü min husni'l-huluki. "Güzel huydan daha ağır olsun."

"İnsanın âhirette amel terazisine konulacak şeylerin içinde"İnsanın âhirette amel terazisine konulacak şeylerin içinde güzel huydan daha ağır çeken bir şey yoktur."güzel huydan daha ağır çeken bir şey yoktur." En ağırı güzel huyluluk, teraziye koydu mu terazide insanın derecesini güzel yükseltir. En ağırı güzel huyluluk, teraziye koydu mu terazide insanın derecesini güzel yükseltir.

Ve inne sâhibe husni'l-huluki. "Güzel huy sahibi insan muhakkak ki."Ve inne sâhibe husni'l-huluki. "Güzel huy sahibi insan muhakkak ki." Le-yebluğu bihî. "Bu güzel huyu sayesinde ulaşır." Le-yebluğu bihî. "Bu güzel huyu sayesinde ulaşır." Deracete sahibi's-savmi ve's-salâti. "Güzel huyuyla namaz, oruç sahibi âbid insanın derecesine ulaşır." Deracete sahibi's-savmi ve's-salâti. "Güzel huyuyla namaz, oruç sahibi âbid insanın derecesine ulaşır."

Harem-i Şerîf'te bazı insanlar var tiryaki, müdavim, abone...Harem-i Şerîf'te bazı insanlar var tiryaki, müdavim, abone... Yani belli yerleri var, tin tin tin oraya erkenden gelirler, seccadelerini yayarlar otururlar,Yani belli yerleri var, tin tin tin oraya erkenden gelirler, seccadelerini yayarlar otururlar, bir namazdan öteki namazı beklerler, hem Mekke'de öyle hem burada öyle. bir namazdan öteki namazı beklerler, hem Mekke'de öyle hem burada öyle. Yani adamlar artık böyle namaz, oruç...Yani adamlar artık böyle namaz, oruç... İftarlarını orada açarlar, akşam ezanı okundu mu hemen şeyini çıkartır,İftarlarını orada açarlar, akşam ezanı okundu mu hemen şeyini çıkartır, iki tane hurma alır, suyunu, zemzemini içer filan... Oruç namaz, oruç namaz...iki tane hurma alır, suyunu, zemzemini içer filan... Oruç namaz, oruç namaz... yani ibadet ehli. Haa insan güzel huyu sayesinde namazlı oruçlu, böyle âbid zahid insanınyani ibadet ehli. Haa insan güzel huyu sayesinde namazlı oruçlu, böyle âbid zahid insanın derecesine ulaşır, o kadar çok namazlı niyazlı, onlar gibi yapamamış olsa bile o dereceye ulaşır. derecesine ulaşır, o kadar çok namazlı niyazlı, onlar gibi yapamamış olsa bile o dereceye ulaşır.

Tabii burada farz namazı, farz orucu herkes tutacak, onları tutmayan,Tabii burada farz namazı, farz orucu herkes tutacak, onları tutmayan, onları kılmayan günahkar olur.onları kılmayan günahkar olur. Ramazan'da oruç tutumuyor, günahkar, çok büyük günah işlemiş olur.Ramazan'da oruç tutumuyor, günahkar, çok büyük günah işlemiş olur. Farz namazları kılmıyor, çok büyük günah, onlar değil. Farz namazları kılmıyor, çok büyük günah, onlar değil. Yani güzel huyu sayesinde nafile ibadetler yapıp da derecesini yükselten insanların derecesine yükselir.Yani güzel huyu sayesinde nafile ibadetler yapıp da derecesini yükselten insanların derecesine yükselir. O hâlde bu çok kazançlı olan güzel huylu olmaya dikkat etmemiz lazım. O hâlde bu çok kazançlı olan güzel huylu olmaya dikkat etmemiz lazım.

Biliyorsunuz bizim tasavvuf yolu, bu adamların bizi beğenmedikleri yol, bizim yolumuz nedir? Biliyorsunuz bizim tasavvuf yolu, bu adamların bizi beğenmedikleri yol, bizim yolumuz nedir?

Güzel huy yoludur. Güzel huylu olacağız, güzel huyların hepsini bir liste halinde yapın, yazın.Güzel huy yoludur. Güzel huylu olacağız, güzel huyların hepsini bir liste halinde yapın, yazın. Sıra ile, kaç tane ise, 30, 40, 50, 70... aşağı doğru nereye kadar gidiyorsa güzel huylar;Sıra ile, kaç tane ise, 30, 40, 50, 70... aşağı doğru nereye kadar gidiyorsa güzel huylar; bir de kötü huyları böyle yazın duvara asın. İyi huylar, kötü huylar...bir de kötü huyları böyle yazın duvara asın. İyi huylar, kötü huylar... İyi huyları iktisab etmeye yani edinmeye, yapmaya çalışın, kötü huyları da üzerinizden atmaya çalışın. İyi huyları iktisab etmeye yani edinmeye, yapmaya çalışın, kötü huyları da üzerinizden atmaya çalışın.

Mesela ben çok sinirliyim şahsen, çok sinirliyim. Haa sinirliliği, asabîliği biraz bırakmam lazım.Mesela ben çok sinirliyim şahsen, çok sinirliyim. Haa sinirliliği, asabîliği biraz bırakmam lazım. E biraz tutayım kendimi, sabırlı olayım, ne yacaksam [yapayım.] E biraz tutayım kendimi, sabırlı olayım, ne yacaksam [yapayım.] Mesela adam çok cimri; iyi güzel tatlı, para vermeye geldi mi benzi sararıyor, soluyor, değişiyor...Mesela adam çok cimri; iyi güzel tatlı, para vermeye geldi mi benzi sararıyor, soluyor, değişiyor... Eski senelerde buraya hacca gelmiş bir arkadaşımızı tespit etmiş öteki arkadaş.Eski senelerde buraya hacca gelmiş bir arkadaşımızı tespit etmiş öteki arkadaş. "Hocam, bu arkadaş para isteyince buz gibi oluyor." dedi. "Hocam, bu arkadaş para isteyince buz gibi oluyor." dedi. Hani, "Para isteme benden buz gibi soğurum senden." diye söz var ya. Ama ne parası istiyor? Hani, "Para isteme benden buz gibi soğurum senden." diye söz var ya.

Ama ne parası istiyor?

Mesela diyelim ki gelmiş burada kalmış, burası tekkemizin misafirhanesi,Mesela diyelim ki gelmiş burada kalmış, burası tekkemizin misafirhanesi, tekke veriyor buranın parasını. Şimdi burada kalmış.tekke veriyor buranın parasını. Şimdi burada kalmış. E bu paranın birazı çıksın diye hani biraz oturanlar[dan para istenmiş.]E bu paranın birazı çıksın diye hani biraz oturanlar[dan para istenmiş.] Hacca da zaten otele gitse, buraya gitse her yerin bir kirası yok mu? Medine'ye geldi, hac...Hacca da zaten otele gitse, buraya gitse her yerin bir kirası yok mu? Medine'ye geldi, hac... Hacı kesesini açacak masraf yapacak. Bu her yerde olacak...Hacı kesesini açacak masraf yapacak. Bu her yerde olacak... "Haydi bakalım, tekkemize de yardım olur hem, haydi bakalım paranı da ver, "Haydi bakalım, tekkemize de yardım olur hem, haydi bakalım paranı da ver, burada kalmanın parasını ver." gibi bir şeyler söylenince adam allak bullak oluyor. burada kalmanın parasını ver." gibi bir şeyler söylenince adam allak bullak oluyor. Aziziye'de yerimiz vardı, kocaman 6-7 katlı bir bina.Aziziye'de yerimiz vardı, kocaman 6-7 katlı bir bina. Onun parası yenilir yutulur şey değil, kocaman şey.Onun parası yenilir yutulur şey değil, kocaman şey. Bunun altından kalkarız, birşey değil de [orası] kocaman bina...Bunun altından kalkarız, birşey değil de [orası] kocaman bina... Para isteyince huyu bozuluyor... Para isteyince huyu bozuluyor... Ben de dikkat ettim, hakikaten elinde değil, kendisi de kendisinin farkında değil bu işin, Ben de dikkat ettim, hakikaten elinde değil, kendisi de kendisinin farkında değil bu işin, hakikaten keyfi kaçıyor. E mübarek ne olacak ya! Fakir de değil, fakir olsa hani [neyse]...hakikaten keyfi kaçıyor.

E mübarek ne olacak ya! Fakir de değil, fakir olsa hani [neyse]...
Fakirler daha cömert oluyor bazen. Fakir de değil ama para vermeye alışmamış.Fakirler daha cömert oluyor bazen. Fakir de değil ama para vermeye alışmamış. Hah bir kötü huy işte, cimrilik kötü bir huy, cömertlik iyi bir huy; sinirlilik kötü bir huy,Hah bir kötü huy işte, cimrilik kötü bir huy, cömertlik iyi bir huy; sinirlilik kötü bir huy, halim selimlik iyi bir huy; adalet iyi bir huy, haksızlık yapmak kötü bir huy;halim selimlik iyi bir huy; adalet iyi bir huy, haksızlık yapmak kötü bir huy; yalan kötü bir huy, doğru sözlülük iyi bir huy.yalan kötü bir huy, doğru sözlülük iyi bir huy. Bunların hepsini yazacağız, öğreneceğiz, uygulayacağız, başka çaresi yok, çünkü en karlı iş bu. Bunların hepsini yazacağız, öğreneceğiz, uygulayacağız, başka çaresi yok, çünkü en karlı iş bu.

Bizim tasavvuf yolumuzda ben size üç şey söylüyorum: Bir, şu şu şu ibadetleri yapın. Neden? Bizim tasavvuf yolumuzda ben size üç şey söylüyorum: Bir, şu şu şu ibadetleri yapın.

Neden?

İbadetler de sevap var da ondan. İbadetler de sevap var da ondan.

İki, şu şu şu günahlardan kaçının. Günahlardan kaçınmakta da sevap var, takvâ... İki, şu şu şu günahlardan kaçının. Günahlardan kaçınmakta da sevap var, takvâ...

Bir de diyorum ki huylarınızı güzelleştirin.Bir de diyorum ki huylarınızı güzelleştirin. Bunda da fayda var çünkü güzel huylu insan âhirette çok makbul olacak,Bunda da fayda var çünkü güzel huylu insan âhirette çok makbul olacak, güzel huy teraziye konulacak ve terazi ağır basacak...güzel huy teraziye konulacak ve terazi ağır basacak... Terazide en ağır şey, en ağır metâ güzel huy.Terazide en ağır şey, en ağır metâ güzel huy. Adamın namazı, orucu, ibadeti, haccı, hayrât u hasenâtı var, hepsi tamam, güzel,Adamın namazı, orucu, ibadeti, haccı, hayrât u hasenâtı var, hepsi tamam, güzel, hepsi teraziye konuyor konuyor tamam, işte bilmem ne... Huyu fena, huyu çok fena! hepsi teraziye konuyor konuyor tamam, işte bilmem ne... Huyu fena, huyu çok fena!

Bazı böyle insanlar var, yani hayır yapmaya yapıyor, ama işçisinin parasını vermiyor.Bazı böyle insanlar var, yani hayır yapmaya yapıyor, ama işçisinin parasını vermiyor. Bizim Mekke'deki Şeref kardeşimiz söylüyor. Adam cami yaptırmış, camisinin içinde namaz kıldık. Bizim Mekke'deki Şeref kardeşimiz söylüyor. Adam cami yaptırmış, camisinin içinde namaz kıldık. Ne kadar güzel camii, Allah bize de nasip etse de böyle bir cami biz de yapsak dedim ben.Ne kadar güzel camii, Allah bize de nasip etse de böyle bir cami biz de yapsak dedim ben. İyi güzel hocam, Allah kabul etsin, [ama] bu adam da benimİyi güzel hocam, Allah kabul etsin, [ama] bu adam da benim şu kadar bin riyal alacağım var hâlâ vermedi, dedi. Bre mendebur, bre insafsız!şu kadar bin riyal alacağım var hâlâ vermedi, dedi. Bre mendebur, bre insafsız! Cami yapmışsın, bu farz değil ama çalıştırdığın insanın hakkını vermen lazım,Cami yapmışsın, bu farz değil ama çalıştırdığın insanın hakkını vermen lazım, kul hakkı, bu daha önemli, cami yaptıracak yerde kul hakkını öde. kul hakkı, bu daha önemli, cami yaptıracak yerde kul hakkını öde.

Bu Suud'da zenginlerin bir huyu vardır, işçileri çalıştırırlar çalıştırırlar çalıştırırlar,Bu Suud'da zenginlerin bir huyu vardır, işçileri çalıştırırlar çalıştırırlar çalıştırırlar, yavaş yavaş aylıkları vermemeye başlarlar; bir ay vermez, iki ay vermez,yavaş yavaş aylıkları vermemeye başlarlar; bir ay vermez, iki ay vermez, üç ay vermez, dört ay vermez. Zavallı bizim gariban işçilerin hepsi büyük şirketlerin, üç ay vermez, dört ay vermez. Zavallı bizim gariban işçilerin hepsi büyük şirketlerin, koca koca otelleri motelleri yapan devâsâ şirketlerin hepsinin alacaklısıdır bizim garibanlar. koca koca otelleri motelleri yapan devâsâ şirketlerin hepsinin alacaklısıdır bizim garibanlar.

O büyük şirketler hepsi borçtur, neden? O büyük şirketler hepsi borçtur, neden?

Hainliğinden, işçinin parasının üstüne oturmak istiyor da ondan.Hainliğinden, işçinin parasının üstüne oturmak istiyor da ondan. Sonra pazarlık yapacak, çağıracak; "Bak, senin paranın hepsini veremiyorumSonra pazarlık yapacak, çağıracak; "Bak, senin paranın hepsini veremiyorum gel şunun yarısına razı ol." diyecek. Halbuki çalıştırırken çalıştırdı,gel şunun yarısına razı ol." diyecek. Halbuki çalıştırırken çalıştırdı, halbuki Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;halbuki Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "İşçinin akşam teri kurumadan çalıştığı zaman ücretini verin.""İşçinin akşam teri kurumadan çalıştığı zaman ücretini verin." Daha alnının teri kurumadan ve ücretini de sabahtan söyleyin, akşam öyle çalıştırdıktan sonraDaha alnının teri kurumadan ve ücretini de sabahtan söyleyin, akşam öyle çalıştırdıktan sonra ben sana bu kadar veririm demek olmaz. Önceden söyleyecek; ben sana bu kadar veririm demek olmaz. Önceden söyleyecek;

Sana şu kadar veririm razı mısın? Razıyım. Tamam çalış. Razı değilim. Sana şu kadar veririm razı mısın?

Razıyım.

Tamam çalış.

Razı değilim.

Peki, sen bilirsin, bak fazla veremem. Peki, sen bilirsin, bak fazla veremem.

"Önceden ücretini bildirip alnının teri kurumadan verin." diyor"Önceden ücretini bildirip alnının teri kurumadan verin." diyor Peygamber-i zîşânımız sallallahu aleyhi ve selem. Vermiyor!!! Peygamber-i zîşânımız sallallahu aleyhi ve selem.

Vermiyor!!!

Bizim Necdet'in, Şeref'in, bizim burada çalışan kardeşlerimizin çoğununBizim Necdet'in, Şeref'in, bizim burada çalışan kardeşlerimizin çoğunun buranın iş adamlarından alacağı vardır, çalışanlar bilirler.buranın iş adamlarından alacağı vardır, çalışanlar bilirler. Böyle şey olmaz, bu kötü huydur, bu dolandırıcılıktır, bu cimriliktir, bu kalleşliktir,Böyle şey olmaz, bu kötü huydur, bu dolandırıcılıktır, bu cimriliktir, bu kalleşliktir, bu sözünde durmamaktır, ahdine vefa etmemektir... bunlar kötü huydur. bu sözünde durmamaktır, ahdine vefa etmemektir... bunlar kötü huydur. Harem-i Şerîf'te en sonra gelip en önde ön safa sokulmak hüner değil... Harem-i Şerîf'te en sonra gelip en önde ön safa sokulmak hüner değil... En sonra geliyor, açıkgöz, kırmızı başörtülü, usulünü biliyor...En sonra geliyor, açıkgöz, kırmızı başörtülü, usulünü biliyor... Zaten adam ben girsem bana çatar ön sıradaki adam; Zaten adam ben girsem bana çatar ön sıradaki adam; ben ikisinin arasını biraz gevşek görsem ben girmek istesem gariban,ben ikisinin arasını biraz gevşek görsem ben girmek istesem gariban, bana öyle bir bakar ki ben bakışlarının lazer ışınlarından eririm, mum gibi... bana öyle bir bakar ki ben bakışlarının lazer ışınlarından eririm, mum gibi... Hii, aay, keşke yapmasaydım filan... Ama Suudlu!? Bir girer, bir böyle yapar trak ona açılır. Hii, aay, keşke yapmasaydım filan...

Ama Suudlu!?

Bir girer, bir böyle yapar trak ona açılır.
Zaten o adam şöyle bir bakar, kim benden yer istiyor diye, Zaten o adam şöyle bir bakar, kim benden yer istiyor diye, Suudlu kırmızı başörtülü olduğunu gördü mü gık diyemez. Suudlu kırmızı başörtülü olduğunu gördü mü gık diyemez. Çok gördük, en sonra geliyor, ya arkadaşı yer ayırıyor ya da yer ayırmasa bileÇok gördük, en sonra geliyor, ya arkadaşı yer ayırıyor ya da yer ayırmasa bile cebinden misvakını çıkartır, bak gelişi böyle... Böyle yapa yapa dişlerini misvaklayarak gelir.cebinden misvakını çıkartır, bak gelişi böyle... Böyle yapa yapa dişlerini misvaklayarak gelir. Sevap, misvaklanmak sevap. Trak atlar trak atlar... daha ön saf daha ön safa... Sevap, misvaklanmak sevap. Trak atlar trak atlar... daha ön saf daha ön safa... birisinin arasında biraz aralık gördü mü burayı kestirdi mi buraya gelir, birisinin arasında biraz aralık gördü mü burayı kestirdi mi buraya gelir, Allahüekber Allahüekber dedi mi müezzin hop girer araya...Allahüekber Allahüekber dedi mi müezzin hop girer araya... Mecburen açılacak, Suudlu çünkü; Pakistanlı olsa, Bangladeşli olsa yandı! Mecburen açılacak, Suudlu çünkü; Pakistanlı olsa, Bangladeşli olsa yandı!

Ben geçen gün Pakistanlı elbisesi giydim hapı yutuyordum.Ben geçen gün Pakistanlı elbisesi giydim hapı yutuyordum. Ben bir daha buraya gelirken en lüks elbise yaptıracağım. Neden? Ben bir daha buraya gelirken en lüks elbise yaptıracağım.

Neden?

Aman sakın Bangladeşliler gibi, Pakistanlılar gibi olma, hiç olmazsa Suudlular gibi beyaz giyinAman sakın Bangladeşliler gibi, Pakistanlılar gibi olma, hiç olmazsa Suudlular gibi beyaz giyin veyahut da daha ahım şahım bir şeyler şey yap. "Ye kürküm ye!" Bunlar kötü huy. veyahut da daha ahım şahım bir şeyler şey yap. "Ye kürküm ye!" Bunlar kötü huy.

Nasıl olacak? Her şey adaletli olacak, güzel olacak, Allah güzel huyu seviyor, çok önemli. Nasıl olacak?

Her şey adaletli olacak, güzel olacak, Allah güzel huyu seviyor, çok önemli.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Biz bunları atlamayalım,Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Biz bunları atlamayalım,
biz kendimiz bunlara riayet edelim. Cömertlik iyidir, ver yerini, bir gerideki safa geç,biz kendimiz bunlara riayet edelim. Cömertlik iyidir, ver yerini, bir gerideki safa geç, vallahi daha çok sevap kazanırsın. Neden? vallahi daha çok sevap kazanırsın.

Neden?

İkramda bulundun, Allah ikramda bulunanı seviyor;İkramda bulundun, Allah ikramda bulunanı seviyor; bir iyilik yaptığın zaman feyiz gelir, gözlerin yaşarır, için nur dolar... bir iyilik yaptığın zaman feyiz gelir, gözlerin yaşarır, için nur dolar...

Allah herkesin gönlüne nazar ediyor, dış şekline bakmıyor, gönlünün güzelliğine bakıyor.Allah herkesin gönlüne nazar ediyor, dış şekline bakmıyor, gönlünün güzelliğine bakıyor. Gönlü güzel oldu mu sevabı, feyzi veriyor, o zaman içi dışı nurlanıyor. Gönlü güzel oldu mu sevabı, feyzi veriyor, o zaman içi dışı nurlanıyor. İçinde kötü duygular oldu mu, fırtınalar esti mi sevmiyor. İçinde kötü duygular oldu mu, fırtınalar esti mi sevmiyor. Kalbi fesat, kalbi bozuk, kalbi kötü, duyguları, niyetleri fena,Kalbi fesat, kalbi bozuk, kalbi kötü, duyguları, niyetleri fena, içinde kötü kötü, kötü kötü hisler duygular var, olmaz.içinde kötü kötü, kötü kötü hisler duygular var, olmaz. Kibir, ucup var, kendini beğenmiş, beğenmiyor başkasını! Adam zengin, başkasını beğenmiyor! Kibir, ucup var, kendini beğenmiş, beğenmiyor başkasını! Adam zengin, başkasını beğenmiyor!

Hah, hıh, sen nesin!? Hacı artığı! Hacı artığı! Sen nesin? Sen buraya gelmiş miskinsin! Hah, hıh, sen nesin!?

Hacı artığı! Hacı artığı!

Sen nesin?

Sen buraya gelmiş miskinsin!

Yıllardır buraya gelirim, sakallı bir amca görürüm en ön sırada, oda en ön safın müdavimlerinden.Yıllardır buraya gelirim, sakallı bir amca görürüm en ön sırada, oda en ön safın müdavimlerinden. Bir gün yanındakilerle kavga etti yer bakımdan, ne olduysa... Öteki kırmızı başlıklı buna dedi ki; Bir gün yanındakilerle kavga etti yer bakımdan, ne olduysa... Öteki kırmızı başlıklı buna dedi ki;

Miskin! Ne olacak! Sen bir miskinsin, buraya gelmiş sığınmışsın! İşte öyle, yani... Miskin! Ne olacak! Sen bir miskinsin, buraya gelmiş sığınmışsın! İşte öyle, yani...

İyi huy çok iyidir, kötü huydan sakınmak lazım, hepimizin kötü huyları olabilir.İyi huy çok iyidir, kötü huydan sakınmak lazım, hepimizin kötü huyları olabilir. İyi huyları insan başkasında görür anlar, kötü huyları da başkasında görür anlar, İyi huyları insan başkasında görür anlar, kötü huyları da başkasında görür anlar, kendisinde anlamaz. Kendisinde anlamadığı için mürşid-i kâmile teslim olması lazım. kendisinde anlamaz. Kendisinde anlamadığı için mürşid-i kâmile teslim olması lazım. Ama bu devirde öyle bir durum var ki mürşit de müridine hatasını söylese, etrafında mürit kalmaz.Ama bu devirde öyle bir durum var ki mürşit de müridine hatasını söylese, etrafında mürit kalmaz. Bu benim sözüm değil, hocamızın sözü. Ben söyledi sanmayın ha, hocamızın sözü.Bu benim sözüm değil, hocamızın sözü. Ben söyledi sanmayın ha, hocamızın sözü. Yani senin şu kusurun var, düzelt desen, şu kusurun var düzelt desen mürit kalmaz etrafta.Yani senin şu kusurun var, düzelt desen, şu kusurun var düzelt desen mürit kalmaz etrafta. Şeyhler müritlere müritlerin şeyhe riayetinden daha fazla riayet etmek zorunda.Şeyhler müritlere müritlerin şeyhe riayetinden daha fazla riayet etmek zorunda. Devir âhir zaman, kolay mı!? Koley mi!? Koley değil!.. Devir âhir zaman, kolay mı!?

Koley mi!?

Koley değil!..

Allah hepimize güzel huylar nasip etsin. Beşinci hadîs-i şerîfle bitiriyoruz. Allah hepimize güzel huylar nasip etsin.

Beşinci hadîs-i şerîfle bitiriyoruz.

Mâ min şey'in yusîbü'l-mü'mine min nasabin ve lâ hazenin ve lâ vasabin hatta'l-hemmMâ min şey'in yusîbü'l-mü'mine min nasabin ve lâ hazenin ve lâ vasabin hatta'l-hemm hû illâ kefferallâhu bihî anhu seyyiâtihî. Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden bir hadis. hû illâ kefferallâhu bihî anhu seyyiâtihî.

Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden bir hadis.

Mâ min şey'in yusîbü'l-mü'mine. "Mü'minin başına gelmiş olan şeylerden hiçbir şey yoktur ki..." Mâ min şey'in yusîbü'l-mü'mine. "Mü'minin başına gelmiş olan şeylerden hiçbir şey yoktur ki..."

Ne gibi şeyler mesela? Min nasibin. Nasab "yorgunluk" demek. "Yorgunluktan."Ne gibi şeyler mesela?

Min nasibin. Nasab "yorgunluk" demek. "Yorgunluktan."
Yehimmühû. "Hatta kendisini üzen bir üzüntü bile..." Yehimmühû. "Hatta kendisini üzen bir üzüntü bile..." Bunlardan hangisi başına gelirse, hiçbir şey yoktur ki bir mü'mine bunlar gibi bir şeyler başına gelsin.Bunlardan hangisi başına gelirse, hiçbir şey yoktur ki bir mü'mine bunlar gibi bir şeyler başına gelsin. İllâ kefferallâhu bihî anhu seyyiâtihî. "Bu sebeple Allah onun günahlarını affetmesin, İllâ kefferallâhu bihî anhu seyyiâtihî. "Bu sebeple Allah onun günahlarını affetmesin, bunlar günahlarına keffâret olmasın!" Mümkün değil, mutlaka günahlara kefaret olur. bunlar günahlarına keffâret olmasın!" Mümkün değil, mutlaka günahlara kefaret olur. Yani sen yoruldun mu, üzüldün mü, acı duydun mu, hatta tasalandın mı, tamam, Yani sen yoruldun mu, üzüldün mü, acı duydun mu, hatta tasalandın mı, tamam, bunların hepsi seyyiâtına keffâret olur, seyyiatın, günahların af olur. bunların hepsi seyyiâtına keffâret olur, seyyiatın, günahların af olur.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Demek ki buradan çıkan sonuç şudur:Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Demek ki buradan çıkan sonuç şudur:
Hayat birçok olaylarla doludur, bir günde insan bin türlü olayla karşılaşır; Hayat birçok olaylarla doludur, bir günde insan bin türlü olayla karşılaşır; ters olayla karşılaşır, müsait bir şeyle karşılaşır sevindirici bir şeyle karşılaşır, ters olayla karşılaşır, müsait bir şeyle karşılaşır sevindirici bir şeyle karşılaşır, üzücü bir şeyle karşılaşır. Birisi bağırır, ötekisi iltifat eder, bir yerde canı sıkılır,üzücü bir şeyle karşılaşır. Birisi bağırır, ötekisi iltifat eder, bir yerde canı sıkılır, bir yerde birisi ayağına basar, öbür tarafta birisi bir şey ikram eder; hayat karmaşıktır, bir yerde birisi ayağına basar, öbür tarafta birisi bir şey ikram eder; hayat karmaşıktır, iyi kötü bir şeyler olur hayatta. Bunların hepsi hayatın, kaderin cilvesidir. iyi kötü bir şeyler olur hayatta. Bunların hepsi hayatın, kaderin cilvesidir. Hani iyilerine sözümüz yok, herkes [değişik...] Hayret ettim ben.Hani iyilerine sözümüz yok, herkes [değişik...]

Hayret ettim ben.
Mekke'de birisini ziyarete gittik, ondan birisi anlattı, onunla ilgili bir şeyi birisi anlattı.Mekke'de birisini ziyarete gittik, ondan birisi anlattı, onunla ilgili bir şeyi birisi anlattı. Kral bunları ziyafete çağırmış. Kral bunları ziyafete çağırmış. Kral, Suud kralı el-Melik Feth b. Abdülaziz bunları ziyafete çağırmış. Bunlar kim? Kral, Suud kralı el-Melik Feth b. Abdülaziz bunları ziyafete çağırmış.

Bunlar kim?

Bunlar Mekke'nin tanınmış aileleri, zengin insanlar; köşkleri, evleri var.Bunlar Mekke'nin tanınmış aileleri, zengin insanlar; köşkleri, evleri var. Bak biz bu odaya zor sığıyoruz; ben koridora oturuyorum hanımlar buradan duysun filan diye.Bak biz bu odaya zor sığıyoruz; ben koridora oturuyorum hanımlar buradan duysun filan diye. Böyle odaları hizmetçilerine verirler.Böyle odaları hizmetçilerine verirler. Yani hizmetçilerine köşklerinin bir kenarında, bahçesine siz orada oturun diye Yani hizmetçilerine köşklerinin bir kenarında, bahçesine siz orada oturun diye böyle bir ev yaparlar, yanlarında durmasınlar diye. böyle bir ev yaparlar, yanlarında durmasınlar diye.

Evleri, salonları var, cami yaptırmışlar, zengin mengin, oturmuş [ziyarete gittiğimiz kişi]... Evleri, salonları var, cami yaptırmışlar, zengin mengin, oturmuş [ziyarete gittiğimiz kişi]...

Kral ziyafetten sonra herkese zarfın içinde çek verirmiş, veya nasıl verirse, buyur buyur buyur...Kral ziyafetten sonra herkese zarfın içinde çek verirmiş, veya nasıl verirse, buyur buyur buyur... Bizim eskiler diş kirası derlerdi ya. Bir şeyler verirmiş...Bizim eskiler diş kirası derlerdi ya. Bir şeyler verirmiş... Kral ziyafete çağırmış herkese bir şey veriyor. Şimdi bu bir merak sarmış kendisine,Kral ziyafete çağırmış herkese bir şey veriyor. Şimdi bu bir merak sarmış kendisine, yani kral acaba ne kadar verecek, bir. Ya zenginsin, hiç vermesin ne olacak!yani kral acaba ne kadar verecek, bir. Ya zenginsin, hiç vermesin ne olacak! Fukaraya versin, Çeçenistan'a, Bosna'ya göndersin, Bangladeş'e,Fukaraya versin, Çeçenistan'a, Bosna'ya göndersin, Bangladeş'e, Afrika'ya göndersin, Uganda'ya, Zaire'ye göndersin... Afrika'ya göndersin, Uganda'ya, Zaire'ye göndersin...

O ölenler, bilmem Tutsi'ler bilmem nedir, kimlerdir bilmiyoruz.O ölenler, bilmem Tutsi'ler bilmem nedir, kimlerdir bilmiyoruz. Onların hangileri müslümandır, müslüman yok mu diyarlarda? Vardır, incelemiyoruz.Onların hangileri müslümandır, müslüman yok mu diyarlarda?

Vardır, incelemiyoruz.
Ezâ cefâ çektiğine göre mutlaka müslümandır, incelemek lazım, vardır bir şey. Ezâ cefâ çektiğine göre mutlaka müslümandır, incelemek lazım, vardır bir şey.

Onlara gitsin ne olacak? Hayır. Bir, kral acaba ne kadar verecek diye düşünmüş,Onlara gitsin ne olacak?

Hayır.

Bir, kral acaba ne kadar verecek diye düşünmüş,
içine böyle bir merak düşmüş, bir de yanımdakine mi daha çok verecek bana mı daha çok verecek... içine böyle bir merak düşmüş, bir de yanımdakine mi daha çok verecek bana mı daha çok verecek...

Acaba yanımdakine mi daha çok verecek bana mı? İki şeye takmış kafayı.Acaba yanımdakine mi daha çok verecek bana mı?

İki şeye takmış kafayı.
Sonradan kral çekleri verirken bakmış, kendisine ehh iyi bir miktar;Sonradan kral çekleri verirken bakmış, kendisine ehh iyi bir miktar; kralın bahşişi kralın boyuyla orantılı olur tabii. kralın bahşişi kralın boyuyla orantılı olur tabii. İyi bir ikram, hem de kendisine yandakinden daha çok fazla verilmiş. Oh, rahatlamış o zaman! İyi bir ikram, hem de kendisine yandakinden daha çok fazla verilmiş. Oh, rahatlamış o zaman! Ya zenginsin be adam! Teşekkür ederim, ben istemem fakirlere ver de mesela... Değil... Ya zenginsin be adam! Teşekkür ederim, ben istemem fakirlere ver de mesela... Değil...

Ama Peygamber Efendimiz insanın bu duygusunu anlatıyor;Ama Peygamber Efendimiz insanın bu duygusunu anlatıyor; "İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü istermiş, "İnsanoğlunun iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünü istermiş, insanoğlunun gözünü toprak doldururmuş başka bir şey doldurmazmış." insanoğlunun gözünü toprak doldururmuş başka bir şey doldurmazmış."

Ama eski tasavvuf erbabı, böyle kötü huyları, iyi huyları bilen mübarek insanlarAma eski tasavvuf erbabı, böyle kötü huyları, iyi huyları bilen mübarek insanlar padişah bir kese altın veriyor da veya Abbasi hükümdarı, Emevî hükümdarı veya falanca zengin; padişah bir kese altın veriyor da veya Abbasi hükümdarı, Emevî hükümdarı veya falanca zengin;

"Teşekkür ederim, benim ihtiyacım yok başkasına ver." diyor almıyor, elini uzatıp almıyor. "Teşekkür ederim, benim ihtiyacım yok başkasına ver." diyor almıyor, elini uzatıp almıyor.

Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'a dört bin altın vermiş bir sabah, akşam hepsini dağıtmış,Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'a dört bin altın vermiş bir sabah, akşam hepsini dağıtmış, yanında tutmamış Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh. Yani almamışlar, ihtiyacım yok demiş yanında tutmamış Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh. Yani almamışlar, ihtiyacım yok demiş veya bazısı da almışsa fukaraya dağıtmış. E bunlar nedir, insanın malı varken mal istemesi? veya bazısı da almışsa fukaraya dağıtmış.

E bunlar nedir, insanın malı varken mal istemesi?

Ye'nbe âdeme 'ındeke mâ yekfîke ve ente tatlubu mâ yutğîke.Ye'nbe âdeme 'ındeke mâ yekfîke ve ente tatlubu mâ yutğîke. "Ey âdemoğlu! Senin yanında yetecek kadar var sen seni azdıracak kadar istiyorsun." "Ey âdemoğlu! Senin yanında yetecek kadar var sen seni azdıracak kadar istiyorsun."

Ha, parası çok oldu mu insan ne yapar? Şimdi ben burada olsam, param çok olsa ne yaparım? Ha, parası çok oldu mu insan ne yapar?

Şimdi ben burada olsam, param çok olsa ne yaparım?

Çok geniş bir yer alırım. Bunlar madem böyle 800-1200 metrekare köşk yapmışlarÇok geniş bir yer alırım. Bunlar madem böyle 800-1200 metrekare köşk yapmışlar ben 1600 metre kare bir köşk yaparım. ben 1600 metre kare bir köşk yaparım. Bir de içine havuz yaparım, fıskiye yaparım, bir de şöyle yaparım böyle yaparım. Bir de içine havuz yaparım, fıskiye yaparım, bir de şöyle yaparım böyle yaparım. Ah param çok olsa neler yaparım. Bir de Cidde'de deniz kenarında yer alırım,Ah param çok olsa neler yaparım. Bir de Cidde'de deniz kenarında yer alırım, veya Abhur veya Yenbu' al-bahr filan neyse bir de orada alırım yani deniz kenarı...veya Abhur veya Yenbu' al-bahr filan neyse bir de orada alırım yani deniz kenarı... Bir de Taif de çok güzel bağlar bahçeler oluyormuş, biraz daha param çok olsa bir de Taif'te yer alırım.Bir de Taif de çok güzel bağlar bahçeler oluyormuş, biraz daha param çok olsa bir de Taif'te yer alırım. Orada hava serin de oluyormuş, yazlık oluyormuş, ben hiç gitmedim.Orada hava serin de oluyormuş, yazlık oluyormuş, ben hiç gitmedim. Taif'in üzümü güzelmiş, narı güzelmiş, yedik elhamdülillah.Taif'in üzümü güzelmiş, narı güzelmiş, yedik elhamdülillah. Medine'nin üzümü çok güzel oluyor, böyle ince kabuklu oluyor.Medine'nin üzümü çok güzel oluyor, böyle ince kabuklu oluyor. Taif'in narı hiç çekirdeksiz gibi oluyor, şahane oluyor. E bir de orada lazım! Taif'in narı hiç çekirdeksiz gibi oluyor, şahane oluyor. E bir de orada lazım!

Mesela geçen sene bizim arkadaşlar bir ev tutmuşlar,Mesela geçen sene bizim arkadaşlar bir ev tutmuşlar, Türkiye'den gelen yazar çizer takımından arkadaşlara bizim arkadaşlar yer bulmuşlar,Türkiye'den gelen yazar çizer takımından arkadaşlara bizim arkadaşlar yer bulmuşlar, adam Taif'teki köşküne gidivermiş, burayı, dairesini vermiş bunlara... adam Taif'teki köşküne gidivermiş, burayı, dairesini vermiş bunlara... Yani hacılar eşyalı yeri kiralamış oluyorlar. Yani hacılar eşyalı yeri kiralamış oluyorlar. Hani insanın parası oldu mu böyle şeyleri yapar, yapıyoruz, yapılıyor Hani insanın parası oldu mu böyle şeyleri yapar, yapıyoruz, yapılıyor ama öbür tarafta bazı insan mesela dün akşam benim yüreğim parçalandı.ama öbür tarafta bazı insan mesela dün akşam benim yüreğim parçalandı. Abdullah'ın hanımı altı çocuk bir odada kalmışlar, odanın bir aylık kirası 500 riyalmiş filan. Abdullah'ın hanımı altı çocuk bir odada kalmışlar, odanın bir aylık kirası 500 riyalmiş filan.

Allah güzel huylar nasip etsin.Allah güzel huylar nasip etsin. Tasavvufsuz olmuyor, tasavvufta kolayca öğrenilmiyor ve öğretilmiyor. Tasavvufsuz olmuyor, tasavvufta kolayca öğrenilmiyor ve öğretilmiyor. Tasavvuf da güzel bir şey de uygulanmıyor, kolayca şey yapılamıyor. Tasavvuf da güzel bir şey de uygulanmıyor, kolayca şey yapılamıyor.

İyi bir mutavvıf ne olur? Başına yorgunluk, üzüntü, acı, tasa gelse aldırmaz, neden? İyi bir mutavvıf ne olur?

Başına yorgunluk, üzüntü, acı, tasa gelse aldırmaz, neden?

Allah'ın kaderi der, umursamaz. İyi bir mutasavvıf padişahtan melikten, bahşiş beklemez,Allah'ın kaderi der, umursamaz.

İyi bir mutasavvıf padişahtan melikten, bahşiş beklemez,
fukaraya ver der, ben zekât dağıtan bir insanım der filan. fukaraya ver der, ben zekât dağıtan bir insanım der filan.

Allah, yâ Rabbi! Çok kusurlarımız var, kusurlarımızı düzeltmek nasip et yâ Rabbi!Allah, yâ Rabbi! Çok kusurlarımız var, kusurlarımızı düzeltmek nasip et yâ Rabbi! Ümmet-i Muhammed'i sevmeyi, hizmet etmeyi nasip et yâ Rabbi!Ümmet-i Muhammed'i sevmeyi, hizmet etmeyi nasip et yâ Rabbi! Senin rızanı kazanmayı nasip eyle, Habîb-i Edîbi'ne has ümmet olmayı nasip eyle cümlemize yâ Rabbi! Senin rızanı kazanmayı nasip eyle, Habîb-i Edîbi'ne has ümmet olmayı nasip eyle cümlemize yâ Rabbi!

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2