Namaz Vakitleri

28 Cemâziye'l-Âhir 1446
29 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:22
Öğle
13:11
İkindi
15:30
Akşam
17:51
Yatsı
19:17
Detaylı Arama

Teğabün Sûresi 14-18. Âyetleri Bişr El-Hâfî

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Recep 1419 / 18.11.1998
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Eşlerin ve Evlatların Hatalarını Örtersek Allah’ta Bize Mağfiret Eder, Teğabün Suresinin 14 ve 18. Ayetleri Sebeb-i Nüzûlü, Fitne | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Teğabün Sûresi 14-18. Âyetleri Bişr El-Hâfî

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Recep 1419 / 18.11.1998
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Eşlerin ve Evlatların Hatalarını Örtersek Allah’ta Bize Mağfiret Eder, Teğabün Suresinin 14 ve 18. Ayetleri Sebeb-i Nüzûlü, Fitne | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü li'llahi rabbi'l-âlemîn.Eûzübillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'llahi rabbi'l-âlemîn.
Hamden kesiran tayyiben mübareken fih. Kema yenbegi li-celâli vechihi ve li-azîmi sultânih.Hamden kesiran tayyiben mübareken fih. Kema yenbegi li-celâli vechihi ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seydina Muhammedin âlihi ve sahbihi ve men tebiahu bi-ihsanin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seydina Muhammedin âlihi ve sahbihi ve men tebiahu bi-ihsanin ecmaîne't-tayyibîne't-tâhirîn.

Emma ba'd; Aziz, muhterem ve sevgili kardeşlerim! Emma ba'd;

Aziz, muhterem ve sevgili kardeşlerim!

Allahu Teâlâ Hazretleri, Kur'ân-ı Kerîm'in 28. cüzünde, Allahu Teâlâ Hazretleri, Kur'ân-ı Kerîm'in 28. cüzünde, Tegabün Suresi'nin 14. [ve 15.] âyeti kerîmesinde buyuruyor ki; Tegabün Suresi'nin 14. [ve 15.] âyeti kerîmesinde buyuruyor ki;

Yâ eyhuhe'l-lezîne âmenû inne min ezvâciküm ve evlâdiküm adüvven leküm fahzerûhum,Yâ eyhuhe'l-lezîne âmenû inne min ezvâciküm ve evlâdiküm adüvven leküm fahzerûhum, ve in ta'fû ve tasfehû ve tagfirû fe-inna'llâhe gafûru'r-rahîm.ve in ta'fû ve tasfehû ve tagfirû fe-inna'llâhe gafûru'r-rahîm. İnnemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetün, va'llâhu ındehû ecrun azîm. İnnemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetün, va'llâhu ındehû ecrun azîm.

Okuduğum 14. âyeti kerîmede Allahu Teâlâ Hazretleri biz inanan mü'min kullarına hitap ile başlıyor. Okuduğum 14. âyeti kerîmede Allahu Teâlâ Hazretleri biz inanan mü'min kullarına hitap ile başlıyor.

Buyuruyor ki; Yâ eyhuhe'l-lezîne âmenû. "Ey şol kimseler ki iman etmişlerdir.Buyuruyor ki;

Yâ eyhuhe'l-lezîne âmenû. "Ey şol kimseler ki iman etmişlerdir.
Yani iman etmiş olan sizler."Yani iman etmiş olan sizler." inne min ezvâciküm ve evlâdiküm. "Hiç şüphe yok ki sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bazıları", inne min ezvâciküm ve evlâdiküm. "Hiç şüphe yok ki sizin eşlerinizden ve çocuklarınızdan bazıları", adüvven leküm. "sizler için düşmandırlar." adüvven leküm. "sizler için düşmandırlar." Sizin eşlerinizden ve evlatlarınızdan sizin için düşmanlar vardır. Sizin eşlerinizden ve evlatlarınızdan sizin için düşmanlar vardır. Fahzerûhum. "Onlardan kendinizi kollayın, sakının."Fahzerûhum. "Onlardan kendinizi kollayın, sakının." ve in ta'fû ve tasfehû. "Eğer affederseniz ve bağışlarsanız", ve in ta'fû ve tasfehû. "Eğer affederseniz ve bağışlarsanız", ve tagfirû. "hatalarını örterseniz", fe-inna'llâhe gafûrun rahîm.ve tagfirû. "hatalarını örterseniz", fe-inna'llâhe gafûrun rahîm. "Allah da çok mağfiret edicidir, çok rahmet edicidir, çok merhametlidir." [15. ayeti kerimeye gelince;] "Allah da çok mağfiret edicidir, çok rahmet edicidir, çok merhametlidir."

[15. ayeti kerimeye gelince;]

İnnemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetün. "Sizin mallarınız da evlatlarınız da fitnedir, imtihandır." İnnemâ emvâlukum ve evlâdukum fitnetün. "Sizin mallarınız da evlatlarınız da fitnedir, imtihandır." Va'llâhu ındehû ecrun azîm.Va'llâhu ındehû ecrun azîm. "Allah'ın indinde ise çok büyük mükâfat, ecir ve sevap vardır." [buyurulmaktadır.] "Allah'ın indinde ise çok büyük mükâfat, ecir ve sevap vardır." [buyurulmaktadır.]

Muhterem kardeşlerim! İnne min ezvâciküm ve evlâdiküm. "Min ba'diyye." derler. Muhterem kardeşlerim!

İnne min ezvâciküm ve evlâdiküm. "Min ba'diyye." derler.
Yani hepsi değil de sizin bazılarınızın zevceleri ve evlatlarıYani hepsi değil de sizin bazılarınızın zevceleri ve evlatları veyahut zevcelerinizin ve evlatlarınızın bazıları sizin için düşmandırlar. veyahut zevcelerinizin ve evlatlarınızın bazıları sizin için düşmandırlar.

[Bir birlerine yabancı olan erkek ve hanımefendi] evlenmişler, zevc, zevce olmuşlar. [Bir birlerine yabancı olan erkek ve hanımefendi] evlenmişler, zevc, zevce olmuşlar. Ondan sonra da Allah onlara çoluk çocuk ihsan etmiş. Bunlar insana nasıl düşman olur? Ondan sonra da Allah onlara çoluk çocuk ihsan etmiş.

Bunlar insana nasıl düşman olur?

Eğer zevcelik muhabbetini, bağlarını ortaya koyarlar, evlatlık şefkatindenEğer zevcelik muhabbetini, bağlarını ortaya koyarlar, evlatlık şefkatinden istifade etmeye çalışarak onu ileri sürerler de sizden Allah'ın sevmeyeceği işleri yapmanızı isterlerseistifade etmeye çalışarak onu ileri sürerler de sizden Allah'ın sevmeyeceği işleri yapmanızı isterlerse siz de yaparsanız o zaman size düşmanlık etmiş olurlar. Böylece, düşman demek olur.siz de yaparsanız o zaman size düşmanlık etmiş olurlar. Böylece, düşman demek olur. Çünkü sizi Allah'ın sevmediği duruma düşürmek, ahirette sizi ziyana uğratmak, Çünkü sizi Allah'ın sevmediği duruma düşürmek, ahirette sizi ziyana uğratmak, netice itibariyle size iyilik değildir, kötülüktür, bir düşmanlıktır. netice itibariyle size iyilik değildir, kötülüktür, bir düşmanlıktır.

Fahzerûhum. "Dikkat edin." Onların böyle bir şeyler yapmalarından, sizi böyle günaha düşürmelerinden, Fahzerûhum. "Dikkat edin." Onların böyle bir şeyler yapmalarından, sizi böyle günaha düşürmelerinden, sizi Allah'ın sevmediği işleri yapmaya mecbur etmelerinden sizi Allah'ın sevmediği işleri yapmaya mecbur etmelerinden - yahut da aksine sevdiği işleri yapmaktan engelleyebilirler - engellemelerinden sakının.- yahut da aksine sevdiği işleri yapmaktan engelleyebilirler - engellemelerinden sakının. Eğer Allah'ın yap dediği şeyleri önünüze çıkıp da yapma diyorlarsa,Eğer Allah'ın yap dediği şeyleri önünüze çıkıp da yapma diyorlarsa, "[Ama] Allah emretmişti, bunu yapma diyor.", o da tehlike doğurur."[Ama] Allah emretmişti, bunu yapma diyor.", o da tehlike doğurur. Allah'ın yapma dediği şeylerde "hadi gel, şunu yapalım, edelim" diyorlarsa o daAllah'ın yapma dediği şeylerde "hadi gel, şunu yapalım, edelim" diyorlarsa o da bir tehlike meydana getirir. Bu ikisi de insanların hayatlarında çok olur. bir tehlike meydana getirir. Bu ikisi de insanların hayatlarında çok olur.

Âyeti kerîmenin sebebi nüzûlü, hangi, ne sebeple bu âyeti kerîme nazil olmuş, inmiş? Âyeti kerîmenin sebebi nüzûlü, hangi, ne sebeple bu âyeti kerîme nazil olmuş, inmiş?

Peygamber Efendimiz Medine'ye hicret ettiği halde Mekke-i Mükereme'de kalmış olan imanlılar vardı. Peygamber Efendimiz Medine'ye hicret ettiği halde Mekke-i Mükereme'de kalmış olan imanlılar vardı. Babaları; "Allah emrediyor, Peygamber Efendimiz çağırıyor, Babaları; "Allah emrediyor, Peygamber Efendimiz çağırıyor, bu durumda benim Medine-i Münevvere'ye gitmem gerekiyor. Çünkü emir var.bu durumda benim Medine-i Münevvere'ye gitmem gerekiyor. Çünkü emir var. 'Hicret edin. Hicret edenlere büyük sevap var. 'Hicret edin. Hicret edenlere büyük sevap var. Resûlullah'ın yanında toplanın.' diye ayetler ve hadîs-i şerîfler var.Resûlullah'ın yanında toplanın.' diye ayetler ve hadîs-i şerîfler var. Benim gitmem lazım." deyince [evlatları;] "Baba yapma. Sen gidersen bizim halimiz ne olur?" der. Benim gitmem lazım." deyince [evlatları;]

"Baba yapma. Sen gidersen bizim halimiz ne olur?" der.

[Hanımı;] "Kocacığım yapma. Sen gidersen biz ne yapacağız?" [derler.] [Hanımı;]

"Kocacığım yapma. Sen gidersen biz ne yapacağız?" [derler.]

Demek ki kendisi gitmek istiyor, çoluk çocukları orada kalacak. Onlar da korkuyorlar. Demek ki kendisi gitmek istiyor, çoluk çocukları orada kalacak. Onlar da korkuyorlar.

İşte böylece ne yapmış oluyorlar? İşte böylece ne yapmış oluyorlar?

Bir bahane, hatta haklı, mazur ve makul görülebilecek bir bahane ile Bir bahane, hatta haklı, mazur ve makul görülebilecek bir bahane ile Allah'ın emrettiği bir şeyi yapmamayı sağlamaya çalışıyorlar, önüne çıkıyorlar: Allah'ın emrettiği bir şeyi yapmamayı sağlamaya çalışıyorlar, önüne çıkıyorlar:

"Gitme, ne olur gitme! Bizi kime bırakıyorsun? Bizi bırakıp gidersen biz ne yaparız?" [diyorlar.] "Gitme, ne olur gitme! Bizi kime bırakıyorsun?

Bizi bırakıp gidersen biz ne yaparız?" [diyorlar.]

[Adam] eşini seviyor, çocuklarını seviyor, yüreği dayanmaz, parçalanır; [Adam] eşini seviyor, çocuklarını seviyor, yüreği dayanmaz, parçalanır; "Gitmeyeyim o zaman." [diyebilir.] [Ama] Allah da âyet-i kerîmede; "Gidin. Hicret eyleyin." buyurdu."Gitmeyeyim o zaman." [diyebilir.] [Ama] Allah da âyet-i kerîmede; "Gidin. Hicret eyleyin." buyurdu. Hicret etmemenin çok büyük günah olduğunu, hicrette çok büyük sevaplar olduğunu bildirdi. Hicret etmemenin çok büyük günah olduğunu, hicrette çok büyük sevaplar olduğunu bildirdi. Şimdi sevapları işletmemek durumuna düşürüyorlar, günaha daldırmak durumuna düşürüyorlar.Şimdi sevapları işletmemek durumuna düşürüyorlar, günaha daldırmak durumuna düşürüyorlar. O ayetlerden bazısını hatırlayalım. Hiç olmazsa bir tanesini söyleyelim. O ayetlerden bazısını hatırlayalım. Hiç olmazsa bir tanesini söyleyelim.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

İnne'l-lezîne teveffâhümü'l- melâiketü zâlimî enfüsihim. İnne'l-lezîne teveffâhümü'l- melâiketü zâlimî enfüsihim. "Meleklerin günahkâr olarak nefislerine zulmetmiş, günah işlemiş, "Meleklerin günahkâr olarak nefislerine zulmetmiş, günah işlemiş, günahkâr kullar olarak canlarını aldıkları insanlar."günahkâr kullar olarak canlarını aldıkları insanlar." Suçlu, günahkâr durumda, eceli gelmiş, ölmüşler. Melekler bunlara; Kâlû fîme küntüm? Suçlu, günahkâr durumda, eceli gelmiş, ölmüşler. Melekler bunlara; Kâlû fîme küntüm?

"Ya ne durumdaydınız siz? Nasıl oldu da Müslüman olduğunuz halde günaha daldınız, "Ya ne durumdaydınız siz?

Nasıl oldu da Müslüman olduğunuz halde günaha daldınız,
battınız da böyle Allah'ın sevmediği bir durumda öldünüz? battınız da böyle Allah'ın sevmediği bir durumda öldünüz?

[Niçin] sevmediği hal üzere öldünüz? Nedir bu hal?" [Niçin] sevmediği hal üzere öldünüz? Nedir bu hal?"

Fîme küntüm? "Ne haldeydiniz siz? Ne oldu? Niye böyle yaptınız?" Fîme küntüm? "Ne haldeydiniz siz? Ne oldu? Niye böyle yaptınız?"

Kâlû künnâ müstadafîne fi'l-ard. "Biz dünyadaki hayatımızda yaşıyorken aciz, mağdur, mazlum insanlardık." Kâlû künnâ müstadafîne fi'l-ard. "Biz dünyadaki hayatımızda yaşıyorken aciz, mağdur, mazlum insanlardık." Başımızdaki ceberrut herifler, cebbar herifler, zalim, gaddar herifler bize baskı yapıyorlardı, Başımızdaki ceberrut herifler, cebbar herifler, zalim, gaddar herifler bize baskı yapıyorlardı, biz onlardan korkuyorduk. Onların fikirlerini tasvip etmemekle beraber,biz onlardan korkuyorduk. Onların fikirlerini tasvip etmemekle beraber, sevmemekle beraber onlardan korktuğumuz için kıpırdayamıyorduk. Bir şey yapamıyorduk.sevmemekle beraber onlardan korktuğumuz için kıpırdayamıyorduk. Bir şey yapamıyorduk. İbadetleri yapamıyorduk, günahlara bulaşıyorduk. Kâlû elem tekün ardullâhi vâsiaten fe-tühâcirû fî-hâ?İbadetleri yapamıyorduk, günahlara bulaşıyorduk.

Kâlû elem tekün ardullâhi vâsiaten fe-tühâcirû fî-hâ?
Melekler o zaman onlara: "[Dediler ki; Allah'ın] Yeryüzü geniş değil miydi? Melekler o zaman onlara: "[Dediler ki;

Allah'ın] Yeryüzü geniş değil miydi?

Kalkıp oraya hicret etseydiniz." fe-tühâcirû fî-hâ?Kalkıp oraya hicret etseydiniz." fe-tühâcirû fî-hâ? Madem dininize baskı var, madem namaz kıldırmıyorlar,Madem dininize baskı var, madem namaz kıldırmıyorlar, madem Müslümanlığınızı engellemeye çalışıyorlar, madem sizi Müslümanca yaşamaktan men ediyorlar.madem Müslümanlığınızı engellemeye çalışıyorlar, madem sizi Müslümanca yaşamaktan men ediyorlar. fe-tühâcirû fî-hâ. Allah'ın başka yerlerine göç etseydiniz. fe-tühâcirû fî-hâ. Allah'ın başka yerlerine göç etseydiniz. Çıkar giderdiniz, hicret ederdiniz, orada rahat, baskı yok, dini yaşantınızıÇıkar giderdiniz, hicret ederdiniz, orada rahat, baskı yok, dini yaşantınızı Allah'ın emrettiği şekilde yapabilirdiniz. fe-tühâcirû fî-hâ. Böyle serbest yerlere hicret etseydiniz. Allah'ın emrettiği şekilde yapabilirdiniz. fe-tühâcirû fî-hâ. Böyle serbest yerlere hicret etseydiniz.

Fe-ulâike me'vâhüm cehennem. Meleklerin böyle söylediği hicret imkânı varken hicret etmeyen,Fe-ulâike me'vâhüm cehennem. Meleklerin böyle söylediği hicret imkânı varken hicret etmeyen, kaldığı yerde de İslâmca yaşamayan, Müslümanlığını uygulayamayan kimselere, kaldığı yerde de İslâmca yaşamayan, Müslümanlığını uygulayamayan kimselere, Fe-ulâike me'vâhüm cehennem. Cehennem cezası var.Fe-ulâike me'vâhüm cehennem. Cehennem cezası var. "Onların barınakları, sığınakları, tıkılacakları, hapsedilecekleri, götürülecekleri yer cehennemdir." "Onların barınakları, sığınakları, tıkılacakları, hapsedilecekleri, götürülecekleri yer cehennemdir." Ve sâet mesîrâ. "Orası ne kötü varılacak bir yerdir." Varılacak yerlerin en kötüsü cehennem.Ve sâet mesîrâ. "Orası ne kötü varılacak bir yerdir." Varılacak yerlerin en kötüsü cehennem. Demek ki hicret etmeyen cehenneme gidecek diye bu âyet-i kerîme bildiriyor. Demek ki hicret etmeyen cehenneme gidecek diye bu âyet-i kerîme bildiriyor.

Bunun gibi başka âyet-i kerîmeler [de] var. Bir tane daha hatırımda onu da söyleyeyim. Bunun gibi başka âyet-i kerîmeler [de] var. Bir tane daha hatırımda onu da söyleyeyim.

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Festecâbe lehüm rabbühüm ennî lâ üdîu amele âmilin minküm minzekerin ev ünsa.Festecâbe lehüm rabbühüm ennî lâ üdîu amele âmilin minküm minzekerin ev ünsa. Ba'duküm minba'd. Fe'l-lezine hâcerû. Ba'duküm minba'd. Fe'l-lezine hâcerû.

Sizden kimler ki hicret etmişlerdir. Ve uhricû min diyârihim.Sizden kimler ki hicret etmişlerdir. Ve uhricû min diyârihim. "Kendi öz yurdundan, ana ata diyarından, evlerinin, barklarının, "Kendi öz yurdundan, ana ata diyarından, evlerinin, barklarının, bahçelerinin, tarlalarının olduğu yerden çıkartılmışlardır."bahçelerinin, tarlalarının olduğu yerden çıkartılmışlardır." Ve ûzû fi-sebîlî. Benim rızamı kazanmak uğruna benim Kur'an'ıma tabi olduklarından,Ve ûzû fi-sebîlî. Benim rızamı kazanmak uğruna benim Kur'an'ıma tabi olduklarından, Resûlüme inandıklarından, bağlandıklarından eza görenler, hicret edenler, Resûlüme inandıklarından, bağlandıklarından eza görenler, hicret edenler, yurdundan çıkarılanlar, benim yüzümden eza görenler, Müslüman oldukları için eza görenler. yurdundan çıkarılanlar, benim yüzümden eza görenler, Müslüman oldukları için eza görenler.

Ve kâtelû. "Kâfirlerle cihat edenler." Ve kâtelû. "Kâfirlerle cihat edenler." Bu kendilerine baskı yapan kâfirlerle çeşit çeşit çatışmalar çıkıyor. Cihat edenler.Bu kendilerine baskı yapan kâfirlerle çeşit çeşit çatışmalar çıkıyor. Cihat edenler. Ve kutilû. "Savaşta eceli gelmiş, şehit oluyor, öldürülenler."Ve kutilû. "Savaşta eceli gelmiş, şehit oluyor, öldürülenler." Leükeffiranne anhüm seyyiâtihim.Leükeffiranne anhüm seyyiâtihim. "Biz onların hali hayatlarında işlemiş oldukları hataları, günahları bağışlayacağız." "Biz onların hali hayatlarında işlemiş oldukları hataları, günahları bağışlayacağız." Ve leüdhilennehüm cennâtin tecrî min tahtihel enhâr.Ve leüdhilennehüm cennâtin tecrî min tahtihel enhâr. "Aşağılarından cennet ırmaklarının şırıl şırıl aktığı cennet bahçelerini onlara vereceğiz."Aşağılarından cennet ırmaklarının şırıl şırıl aktığı cennet bahçelerini onlara vereceğiz. Onları cennet bahçelerine sokacağız." Sevâben min indi'llah. Onları cennet bahçelerine sokacağız." Sevâben min indi'llah. "Allah'ın bir mükâfatı olarak, hediyesi olarak, ödül olarak." Vallahü indehu hüsnüs sevâb."Allah'ın bir mükâfatı olarak, hediyesi olarak, ödül olarak." Vallahü indehu hüsnüs sevâb. "Allah'ın indinde sevapların en güzelleri var.""Allah'ın indinde sevapların en güzelleri var." Böyle hicret eden, mağdur olan, çarpışan, şehit olan kimseler cennetlik olacak. Çok ayetler var. Böyle hicret eden, mağdur olan, çarpışan, şehit olan kimseler cennetlik olacak. Çok ayetler var. Hicret lazım. [Ama] bunlar da diyorlar ki; "Babacağım gitme, kocacığım gitme." Hicret lazım.

[Ama] bunlar da diyorlar ki; "Babacağım gitme, kocacığım gitme."

O zaman ne oluyor? İki arada kalıyorlar. Bu âyeti kerîmede bildiriliyor ki; O zaman ne oluyor?

İki arada kalıyorlar. Bu âyeti kerîmede bildiriliyor ki;
"Ey iman edenler sizin hanımlarınızın ve evlatlarınızın bazılarından sizin için düşmanlar vardır.""Ey iman edenler sizin hanımlarınızın ve evlatlarınızın bazılarından sizin için düşmanlar vardır." Fahzerûhum. "Onlardan kollayın kendizi, sakının." Onları dinlerseniz, onlara uyarsanız, kanarsanız,Fahzerûhum. "Onlardan kollayın kendizi, sakının." Onları dinlerseniz, onlara uyarsanız, kanarsanız, yumuşarsanız o zaman bu sevapları kaybeder,yumuşarsanız o zaman bu sevapları kaybeder, hatta Allah'ın emrini tutmadığı için cehenneme girenlerden olursunuz.hatta Allah'ın emrini tutmadığı için cehenneme girenlerden olursunuz. Felakete, cezaya da uğrayabilirsiniz.Felakete, cezaya da uğrayabilirsiniz. Fahzerûhum. "Bu evlatlarınızdan bu hanımlarınızdan sakının." buyuruyor. Fahzerûhum. "Bu evlatlarınızdan bu hanımlarınızdan sakının." buyuruyor.

Hicret kolay bir şey değil. Malını, mülkünü, tarlanı, evini bırak, bir deveye atla, Hicret kolay bir şey değil. Malını, mülkünü, tarlanı, evini bırak, bir deveye atla, Medine-i Münevvere'ye nasıl bir yolla gidersen git. Medine-i Münevvere'ye nasıl bir yolla gidersen git. Taşıyabildiğin kadar ne taşıyorsan, kılıcın, torban, bir [kaç] şey, o kadar. Her şey kalıyor.Taşıyabildiğin kadar ne taşıyorsan, kılıcın, torban, bir [kaç] şey, o kadar. Her şey kalıyor. O gittiği zaman da belki müşrikler evini barkını yağmalıyorlar. O gittiği zaman da belki müşrikler evini barkını yağmalıyorlar. Çoluk çocuğu bıraksa onların başında kendisi yok. Çoluk çocuğu bıraksa onların başında kendisi yok.

Onlar ne olacak? O da zor imtihan. Zor bir durum. Onlar ne olacak?

O da zor imtihan. Zor bir durum.

Fakat böyle yapanların büyük sevap alacağı, cennetlik olacağı bildirilince Fakat böyle yapanların büyük sevap alacağı, cennetlik olacağı bildirilince bazıları bu sefer diretmesini başardılar. Karılarına, çocuklarına karşı,bazıları bu sefer diretmesini başardılar. Karılarına, çocuklarına karşı, kendilerine engel oldukları için onlara;kendilerine engel oldukları için onlara; "Madem bunlar bizim düşmanımız o zaman biz de bunları cezalandıralım." gibi"Madem bunlar bizim düşmanımız o zaman biz de bunları cezalandıralım." gibi içlerinde bir karşı tavır belirmeye başladı. Tamam, Allah'ın emrini tutsunlar. içlerinde bir karşı tavır belirmeye başladı.

Tamam, Allah'ın emrini tutsunlar.
Ama ötekileri cezalandırmak meselesine gelince Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Ve inta'fû. Ama ötekileri cezalandırmak meselesine gelince Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Ve inta'fû. "Eğer affederseniz," Onların o tekliflerinden, işledikleri suçtan dolayı onları affederseniz, Ve tasfahû."Eğer affederseniz," Onların o tekliflerinden, işledikleri suçtan dolayı onları affederseniz, Ve tasfahû. "hatalarını bağışlarsanız," Ve tagfirû. "işledikleri cürmü, günahı affederseniz," "hatalarını bağışlarsanız," Ve tagfirû. "işledikleri cürmü, günahı affederseniz," Fe-inna'llahe gafûrun rahîm. "bilin ki Allah da böyle yapıyor.Fe-inna'llahe gafûrun rahîm. "bilin ki Allah da böyle yapıyor. Allah da çok mağfiret ediyor, çok lütfediyor, rahmediyor, günahkâr kulları bağışlıyor."Allah da çok mağfiret ediyor, çok lütfediyor, rahmediyor, günahkâr kulları bağışlıyor." Böyle yapmanız iyi olur. Cezalandırmayın, aşırı gitmeyin.Böyle yapmanız iyi olur. Cezalandırmayın, aşırı gitmeyin. Aff-u safh ile bağışlayarak davranın diye bu âyeti kerîmede o tavsiye edildi. Aff-u safh ile bağışlayarak davranın diye bu âyeti kerîmede o tavsiye edildi.

Aşırı gidip de; "Seni kâfir seni! Seni Allah düşmanı seni!Aşırı gidip de; "Seni kâfir seni! Seni Allah düşmanı seni! Sen beni Allah'ın emrini yerine getirmekten engelliyorsun ha!" deyip kalkıp tepelemeye çalışmayın.Sen beni Allah'ın emrini yerine getirmekten engelliyorsun ha!" deyip kalkıp tepelemeye çalışmayın. Ne de olsa hanımınızdır, evladınızdır. "Öyle yapmayın." demiş oluyor Allah'u Teâlâ hazretleri.Ne de olsa hanımınızdır, evladınızdır. "Öyle yapmayın." demiş oluyor Allah'u Teâlâ hazretleri. Çünkü yapabilirler. İmanın gereği olarak; Çünkü yapabilirler. İmanın gereği olarak; "Bu bana Allah'ın emrinden aykırı şeyi yaptırmaya çalışıyor." diye yapabilirler. İmanlarından dolayı."Bu bana Allah'ın emrinden aykırı şeyi yaptırmaya çalışıyor." diye yapabilirler. İmanlarından dolayı. Öyle yapmayın diye yol gösteriyor Cenâb-ı Hak. Öyle yapmamalarını tavsiye buyuruyor. Öyle yapmayın diye yol gösteriyor Cenâb-ı Hak. Öyle yapmamalarını tavsiye buyuruyor.

İnnema emvâlüküm ve evlâdüküm fitne. İşte bu olaylardan kesin görülüyor ki İnnema emvâlüküm ve evlâdüküm fitne. İşte bu olaylardan kesin görülüyor ki hiç şüphe yok ki sizin mal mülkleriniz, evlatlarınız sizin için bir fitnedir.hiç şüphe yok ki sizin mal mülkleriniz, evlatlarınız sizin için bir fitnedir. İmtihan işte, al başına belayı. Şimdi bıraksan bir türlü, götürsen bir türlü. İmtihan işte, al başına belayı. Şimdi bıraksan bir türlü, götürsen bir türlü. Götürsen orada yiyecek, içecek, ev bark yok. Yolda nasıl götüreceksin? Götürsen orada yiyecek, içecek, ev bark yok.

Yolda nasıl götüreceksin?

Bıraksan ne yiyecekler, ne içecekler? Bıraksan ne yiyecekler, ne içecekler?

Şimdi buradaki hurmalarımı, bahçelerimi, tarlalarımı, evlerimi, dükkânlarımı bıraksam bunlar ne olacak? Şimdi buradaki hurmalarımı, bahçelerimi, tarlalarımı, evlerimi, dükkânlarımı bıraksam bunlar ne olacak?

İmtihan işte. Fitne ne demek? İnsanın böyle aklını karıştıran, imtihanlı durum demek, İmtihan işte.

Fitne ne demek?

İnsanın böyle aklını karıştıran, imtihanlı durum demek,
imtihan demek. Bak bunların hepsi bir imtihan. Allah böyle imtihan ediyor kulları. imtihan demek. Bak bunların hepsi bir imtihan. Allah böyle imtihan ediyor kulları.

Bakalım imanlarının gereğini yapabilecekler mi? Bakalım imanlarının gereğini yapabilecekler mi?

Yoksa dünya menfaatini, keyfini, zevkini, rahatını mı düşünecekler?Yoksa dünya menfaatini, keyfini, zevkini, rahatını mı düşünecekler? Mallarını mülklerini mi düşünecekler? Ahiretin ecrini, mükâfatını mı düşünecekler? Mallarını mülklerini mi düşünecekler?

Ahiretin ecrini, mükâfatını mı düşünecekler?

Demek ki mallar da evlatlar da bir imtihan. Hem de fitneli bir imtihan.Demek ki mallar da evlatlar da bir imtihan. Hem de fitneli bir imtihan. İnsanın aklını karıştıran, ne yapacağını şaşırtan bir imtihan. Vallahu indehu ecrun azîm.İnsanın aklını karıştıran, ne yapacağını şaşırtan bir imtihan.

Vallahu indehu ecrun azîm.
"Ama ecru sevap Allah'ın indinde çok." Allah'ın emrini tutmaları lazım. "Ama ecru sevap Allah'ın indinde çok." Allah'ın emrini tutmaları lazım. Tuttukları zaman Allahu Teâlâ hazretleri çok büyük mükâfat verir. Tuttukları zaman Allahu Teâlâ hazretleri çok büyük mükâfat verir. Her ne olursa olsun Allah'ın emrini tutma tarafını tercih etmeleri lazım.Her ne olursa olsun Allah'ın emrini tutma tarafını tercih etmeleri lazım. O zaman büyük mükâfat alırlar. Büyük mükâfatlar var. O zaman büyük mükâfat alırlar. Büyük mükâfatlar var.

Fetteku'llahe me's-teta'tüm. O halde; "Ey mü'minler! Fetteku'llahe me's-teta'tüm. O halde; "Ey mü'minler! Gücünüz yettiğince, yapabildiğiniz kadar, takatiniz nispetinde Allah'tan korkun, sakının."Gücünüz yettiğince, yapabildiğiniz kadar, takatiniz nispetinde Allah'tan korkun, sakının." Vesmeû ve etîû. "Ve Resûlullah'ın emirlerini dinleyin, o emirlere itaat edin."Vesmeû ve etîû. "Ve Resûlullah'ın emirlerini dinleyin, o emirlere itaat edin." Ve enfikû. "Ve maddi bakımdan", Hayren lienfüsiküm., "Kendi iyiliğinize olarak infakta bulunun."Ve enfikû. "Ve maddi bakımdan", Hayren lienfüsiküm., "Kendi iyiliğinize olarak infakta bulunun." Kesenin ağzını açın, din yoluna, iman yoluna paranızı harcayın. Para harcayın, infak edin. Kesenin ağzını açın, din yoluna, iman yoluna paranızı harcayın. Para harcayın, infak edin.

Ne emredildi burada? Allah'tan korkun. Takatiniz nispetince Allah'tan korkun. Takva ehli olun, bir.Ne emredildi burada?

Allah'tan korkun. Takatiniz nispetince Allah'tan korkun. Takva ehli olun, bir.
Vesmeû. "Resûlullah'ın, Kur'an'ın nasihatlerini dinleyin."Vesmeû. "Resûlullah'ın, Kur'an'ın nasihatlerini dinleyin." Duyduklarınızı, Allah'ın emri diye size tebliğ edilenleri dinleyin. Duyduklarınızı, Allah'ın emri diye size tebliğ edilenleri dinleyin. Ve etîû. "Ve o emirleri uygulayın, emirlere itaat edin." Ve enfikû hayran lienfüsiküm. Ve etîû. "Ve o emirleri uygulayın, emirlere itaat edin." Ve enfikû hayran lienfüsiküm. "Ve kendinizin ahirette mükâfat almanıza sebep olacak şekilde kesenin ağzını açın."Ve kendinizin ahirette mükâfat almanıza sebep olacak şekilde kesenin ağzını açın. Paralarınızı Allah yoluna sarf edin, infak edin." Paraların harcanması dünyanın her zamanında,Paralarınızı Allah yoluna sarf edin, infak edin."

Paraların harcanması dünyanın her zamanında,
her devrinde, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin zamanında da [çok önemlidir.] her devrinde, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin zamanında da [çok önemlidir.]

Bu arada tabi umumi kaide olarak paraların harcanması her zaman birtakım işlerin yapılması için gereklidir. Bu arada tabi umumi kaide olarak paraların harcanması her zaman birtakım işlerin yapılması için gereklidir. Biz burada okul açacağız diye uğraşıyoruz. Bakıyoruz; çok güzel bir okul, çok güzel bir bina, çok iyi. Biz burada okul açacağız diye uğraşıyoruz. Bakıyoruz; çok güzel bir okul, çok güzel bir bina, çok iyi. Ama parası çok. Boynumuzu büküyoruz, mahzun oluyoruz, alamıyoruz.Ama parası çok. Boynumuzu büküyoruz, mahzun oluyoruz, alamıyoruz. Alsak çocuklarımız okuyacak. Bu çocuklarımızın okuması İslâm'ı öğrenmesi lazım.Alsak çocuklarımız okuyacak. Bu çocuklarımızın okuması İslâm'ı öğrenmesi lazım. Bir okul mutlaka gerekiyor. Al sana paradan bir engel. Parasızlıktan dolayı alamıyoruz. Bir okul mutlaka gerekiyor. Al sana paradan bir engel. Parasızlıktan dolayı alamıyoruz. Para olsa alacağız, çalıştıracağız. Elimizden kaçırıyoruz. Üç milyon istiyorlar. Para olsa alacağız, çalıştıracağız. Elimizden kaçırıyoruz.

Üç milyon istiyorlar.
O kadar paramız yok. Kaçıyor. Sekiz milyon istiyorlar, yedi milyon istiyorlar.O kadar paramız yok. Kaçıyor. Sekiz milyon istiyorlar, yedi milyon istiyorlar. O kadar paramız yok, kaçıyor. Koca araziler, çarşıya pazara yakın, aman çok iyi bir yerde.O kadar paramız yok, kaçıyor. Koca araziler, çarşıya pazara yakın, aman çok iyi bir yerde. Yarısı parsellense bölünse ev yapılsa yirmi dört tane, yirmi sekiz tane ev olur.Yarısı parsellense bölünse ev yapılsa yirmi dört tane, yirmi sekiz tane ev olur. Öbür tarafı okul da bize kar kalır. Çık parayı. Para yok.Öbür tarafı okul da bize kar kalır. Çık parayı. Para yok. Altı milyon, yedi milyon para olsa şıp diye yapılacak. Altı milyon, yedi milyon para olsa şıp diye yapılacak.

Demek ki arkamızda dayımız olsa ensesi kalın, burada çok İslâmi hizmetler birden gelişecek.Demek ki arkamızda dayımız olsa ensesi kalın, burada çok İslâmi hizmetler birden gelişecek. Biz de çocuklarımıza böyle güzel [elbiseler] giydireceğiz. Gayet güzel.Biz de çocuklarımıza böyle güzel [elbiseler] giydireceğiz. Gayet güzel. En iyi hocalarla, özel kolejlerde çocuklarımızı son derece güzel şekilde yetiştireceğiz.En iyi hocalarla, özel kolejlerde çocuklarımızı son derece güzel şekilde yetiştireceğiz. Hepsi beyefendi olacak. Hepsi gayet güzel mesleklere sahip olacaklar. Para harcanması lazım.Hepsi beyefendi olacak. Hepsi gayet güzel mesleklere sahip olacaklar. Para harcanması lazım. Her devirde öyle. Peygamber Efendimizin zamanında da öyleydi. Her devirde öyle. Peygamber Efendimizin zamanında da öyleydi.

[İnsanlar] Müslüman oluyordu. Yiyecek yok, içecek yok, örtünecek yok, barınacak yer yok. [İnsanlar] Müslüman oluyordu. Yiyecek yok, içecek yok, örtünecek yok, barınacak yer yok. Büyük paralara ihtiyaç var. Çok sıkıntı çekiyorlardı. Büyük paralara ihtiyaç var. Çok sıkıntı çekiyorlardı. Peygamber Efendimiz nereden para bulacağını düşünüyordu. Gelirleri fukarâyı müslimîne harcıyordu.Peygamber Efendimiz nereden para bulacağını düşünüyordu. Gelirleri fukarâyı müslimîne harcıyordu. Harpte esir alınan esirlere; "Şu kadar para verirseniz sizi salıveririm." diyordu.Harpte esir alınan esirlere; "Şu kadar para verirseniz sizi salıveririm." diyordu. Salma, fidyeyi necat parasıyla hizmetleri götürmeye çalışıyordu.Salma, fidyeyi necat parasıyla hizmetleri götürmeye çalışıyordu. [Bu hizmetlerin yapılabilmesi için] zenginlerin de parası olanların da para vermesi lazım. [Bu hizmetlerin yapılabilmesi için] zenginlerin de parası olanların da para vermesi lazım.

Bazı mübarekler tüm varlarını verdiler. Misal Ebû Bekr-i Sıddîk.Bazı mübarekler tüm varlarını verdiler. Misal Ebû Bekr-i Sıddîk. 60 bin mi altın parası varmış, o zamanın altın parası, dinarı - bayağı bir para -60 bin mi altın parası varmış, o zamanın altın parası, dinarı - bayağı bir para - onu hep Resûlullah'ın emrine tahsis etmiş, o paralar Allah yoluna sarf olunmuş.onu hep Resûlullah'ın emrine tahsis etmiş, o paralar Allah yoluna sarf olunmuş. Cihat için para istendikçe nesi varsa getirmiş, koymuş ortaya Ebû Bekr-i Sıddîk.Cihat için para istendikçe nesi varsa getirmiş, koymuş ortaya Ebû Bekr-i Sıddîk. Kimisi yarısını vermiş kimisi bir miktarını vermiş. Bir sene Medine-i Münevvere'de kıtlık olmuş.Kimisi yarısını vermiş kimisi bir miktarını vermiş.

Bir sene Medine-i Münevvere'de kıtlık olmuş.
Çok bunalmış millet. Hz. Osman Efendimiz de çok zengin.Çok bunalmış millet. Hz. Osman Efendimiz de çok zengin. Osmân-ı Zinnureyn, Halife Osman, Peygamber Efendimiz kızını verdi.Osmân-ı Zinnureyn, Halife Osman, Peygamber Efendimiz kızını verdi. Birisi vefat etti, bir tanesini daha verdi. Osmân-ı Zinnureyn. "İki nurun sahibi…" Birisi vefat etti, bir tanesini daha verdi. Osmân-ı Zinnureyn. "İki nurun sahibi…"

Nurlar kim? Peygamber Efendimizin kızları. Onun için Zinnureyn deniliyor. Nurlar kim?

Peygamber Efendimizin kızları. Onun için Zinnureyn deniliyor.

Şam'dan yüz develik, bir kervan yiyecek eşyası satın aldı. Yüz deve!Şam'dan yüz develik, bir kervan yiyecek eşyası satın aldı. Yüz deve! Altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz! Yüz tane deve! Kaç kamyon erzak demek? Altmış, yetmiş, seksen, doksan, yüz! Yüz tane deve!

Kaç kamyon erzak demek?

O zamanın kamyonu deve. Onunla getiriyorlar. Çuvalları sarıyorlar, uzaklardan öyle geliyor.O zamanın kamyonu deve. Onunla getiriyorlar. Çuvalları sarıyorlar, uzaklardan öyle geliyor. Orada ekin bitmez, sulama, su yok. Zor. Ancak ağaçta hurma oluyor onu yiyorlar.Orada ekin bitmez, sulama, su yok. Zor. Ancak ağaçta hurma oluyor onu yiyorlar. Öteki türlü ziraat biraz zor.Öteki türlü ziraat biraz zor. Buğdayı, arpası, ekmek yapılacak malzeme oralardan gelecek. Yüz develik yük! Buğdayı, arpası, ekmek yapılacak malzeme oralardan gelecek. Yüz develik yük!

"Yola çıktı." haberi geldi. "Medine-i Münevvere'ye yaklaştı." haberi geldi. Tamam. Millet aç."Yola çıktı." haberi geldi. "Medine-i Münevvere'ye yaklaştı." haberi geldi. Tamam. Millet aç. O mallar geldi mi millet nesi var nesi yoksa getirir, bilezik, yüzük, para, pul onları alır. O mallar geldi mi millet nesi var nesi yoksa getirir, bilezik, yüzük, para, pul onları alır. Büyük ticaret olacak. Hz. Osman Efendimize radıyallahu anh'a birisi geldi;Büyük ticaret olacak.

Hz. Osman Efendimize radıyallahu anh'a birisi geldi;
"Yâ Osman, yüz devenin bütün mallarını şu anda senden satın alıyorum."Yâ Osman, yüz devenin bütün mallarını şu anda senden satın alıyorum. Yüzde yüz kâr vereceğim sana. Misli misline. Kaça aldın? Buraya kadar kaça mal oldu? Yüzde yüz kâr vereceğim sana. Misli misline.

Kaça aldın? Buraya kadar kaça mal oldu?

Bir misli daha fazla para vereceğim. Toptan, hepsini alıyorum." dedi. Bir misli daha fazla para vereceğim. Toptan, hepsini alıyorum." dedi. Hz. Osman; "Hayır, satmıyorum.Hz. Osman; "Hayır, satmıyorum. Daha [fazla] kârla satacağımı tahmin ettiğim için sana vermem." dedi. Gitti.Daha [fazla] kârla satacağımı tahmin ettiğim için sana vermem." dedi. Gitti. Yüzde yüz kâr, bir kervan... Ne kadarda gelir? Bir ayda gelir.Yüzde yüz kâr, bir kervan...

Ne kadarda gelir?

Bir ayda gelir.
Yüzde yüz karı alsın, gitsin, bir daha getirsin. Bir daha yüzde yüz kazansın. Yüzde yüz karı alsın, gitsin, bir daha getirsin. Bir daha yüzde yüz kazansın. "Yok, daha kârlı satacağım." dedi. "Yok, daha kârlı satacağım." dedi.

Bir başkası geldi. Ötesine yüzde yüz teklif ettiği halde hayır denildiğini duymuş.Bir başkası geldi. Ötesine yüzde yüz teklif ettiği halde hayır denildiğini duymuş. Dedi ki; "Yâ Osman! Kervanın geliyormuş, ben bütün malları alacağım, Dedi ki; "Yâ Osman! Kervanın geliyormuş, ben bütün malları alacağım, yüzde iki yüz, misline misleyn, iki misli vereceğim. Ne kadar harcadın? yüzde iki yüz, misline misleyn, iki misli vereceğim.

Ne kadar harcadın?

Şu kadar bin dinar. Onun iki misli fazla vereceğim. Yüzde iki yüz kâr."Şu kadar bin dinar. Onun iki misli fazla vereceğim. Yüzde iki yüz kâr." "Vermem. Daha kârlı satacağım." dedi. Kim ne teklif ettiyse; "Hayır." dedi."Vermem. Daha kârlı satacağım." dedi. Kim ne teklif ettiyse; "Hayır." dedi. En son çok yüksek rakamlar söylediler. Bir tanesi dedi ki; "Yâ Osman! En son çok yüksek rakamlar söylediler.

Bir tanesi dedi ki; "Yâ Osman!

Daha kârlı nasıl satacaksın? Kimse vermez! Bu çok para! Kıtlıktan yine alınır bunlar. Daha kârlı nasıl satacaksın?

Kimse vermez! Bu çok para! Kıtlıktan yine alınır bunlar.
Ben alsam da kâr ederim. Ama daha fazlasını da kimse vermez." Ben alsam da kâr ederim. Ama daha fazlasını da kimse vermez." "Vermiyorum." dedi, onu da [geri çevirdi]. Develer Medine-i Münevvere'ye geldi."Vermiyorum." dedi, onu da [geri çevirdi].

Develer Medine-i Münevvere'ye geldi.
Yüz tane deve. Sırtında çuvallar, erzak. Medine zaten bir köy gibi. Çok [kalabalık] değil. Yüz tane deve. Sırtında çuvallar, erzak. Medine zaten bir köy gibi. Çok [kalabalık] değil. Şimdiki bizim gittiğimiz gördüğümüz Medine'nin kim bilir kaçta kaçı sayılır o zaman. Şimdiki bizim gittiğimiz gördüğümüz Medine'nin kim bilir kaçta kaçı sayılır o zaman. Ne kadar kalabalık olsa çok değil. Bütün kervanın erzakını, yiyeceklerini hepsini fukaraya dağıttı,Ne kadar kalabalık olsa çok değil. Bütün kervanın erzakını, yiyeceklerini hepsini fukaraya dağıttı, hepsini! Satmadı, hepsini fukaraya dağıttı. Bütün develeri kestirdi, yüz deveyi,hepsini! Satmadı, hepsini fukaraya dağıttı. Bütün develeri kestirdi, yüz deveyi, hepsinin etlerini de fukaraya dağıttı. İhtiyaç var. Peygamber Efendimizin çok duasını aldı. hepsinin etlerini de fukaraya dağıttı. İhtiyaç var. Peygamber Efendimizin çok duasını aldı. Bir ordu teçhiz edilecek; nesi varsa çok büyük paraları getirdi, destekledi. Bir ordu teçhiz edilecek; nesi varsa çok büyük paraları getirdi, destekledi. Zorluk içinde olan, zırhı olmayan, kılıcı olmayan, mızrağı olmayan kimselere çok destekler sağladı. Zorluk içinde olan, zırhı olmayan, kılıcı olmayan, mızrağı olmayan kimselere çok destekler sağladı.

Para lazım oluyor. Zaferler kazanılıyor ama parayla oluyor. Para lazım oluyor. Zaferler kazanılıyor ama parayla oluyor. Eğer Bosnalıların elinde para ve silah olsaydı o kadar çocukları öldürülmez, Eğer Bosnalıların elinde para ve silah olsaydı o kadar çocukları öldürülmez, hanımları perişan olmaz, kendileri telefat vermezler, topraklarını kaybetmezlerdi.hanımları perişan olmaz, kendileri telefat vermezler, topraklarını kaybetmezlerdi. Çeçenler öyle olsaydı, Afganlılar zengin olsaydı, zengin Müslümanlar onlara destek olsaydı, Çeçenler öyle olsaydı, Afganlılar zengin olsaydı, zengin Müslümanlar onlara destek olsaydı, Azeriler Ermenilerin karşısında gerilemezlerdi. Azeriler Ermenilerin karşısında gerilemezlerdi.

İslâm âlemi her yerde parasızlıktan, silahsızlıktan geriliyor ve çok büyük katliamlar,İslâm âlemi her yerde parasızlıktan, silahsızlıktan geriliyor ve çok büyük katliamlar, toplu mezarlar çok büyük zulümler oluyor. toplu mezarlar çok büyük zulümler oluyor. Hâlbuki İslâm âleminin bazı ülkelerinde de heriflerin çok da paraları var, muazzam paraları var.Hâlbuki İslâm âleminin bazı ülkelerinde de heriflerin çok da paraları var, muazzam paraları var. Çocuklarına ayda iki yüz bin dolar harçlık veriyorlar.Çocuklarına ayda iki yüz bin dolar harçlık veriyorlar. Çocuğuna! Uçağının yüznumarasının tokmağını altından yapıyor. Çocuğuna! Uçağının yüznumarasının tokmağını altından yapıyor.

Ne olur böyle pirinçten olsa, çelikten olsa? Ne olacak yani? Tokmağı burana mı takacaksın?Ne olur böyle pirinçten olsa, çelikten olsa? Ne olacak yani? Tokmağı burana mı takacaksın? Kabre mi götüreceksin? O paralar Allah yolunda verilmediğinden,Kabre mi götüreceksin?

O paralar Allah yolunda verilmediğinden,
Müslümanlardan çok öldü, çok mağduriyetler oldu, toplu katliamlar oldu. Müslümanlardan çok öldü, çok mağduriyetler oldu, toplu katliamlar oldu. İslâm âleminin duygusuzluğundan, yardımsızlığından, ilgisizliğinden. İslâm âleminin duygusuzluğundan, yardımsızlığından, ilgisizliğinden.

Onun için Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Ve enfikû hayran li-enfüsiküm. Onun için Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Ve enfikû hayran li-enfüsiküm. "Nefsinizin hayrına olarak infak edin."Nefsinizin hayrına olarak infak edin. Kesenin ağzını açın, Allah yoluna paraları harcayın, sarf edin." diyor.Kesenin ağzını açın, Allah yoluna paraları harcayın, sarf edin." diyor. Ve men yûka şuhha nefsihî fe-ulâike hümü'l-müflihûn. Ve men yûka şuhha nefsihî fe-ulâike hümü'l-müflihûn. "Kim kendi nefsinin cimriliğini alt ederse, kendi nefsinin cimriliğinin şerrinden korunursa, "Kim kendi nefsinin cimriliğini alt ederse, kendi nefsinin cimriliğinin şerrinden korunursa, kendisini sıyırabilirse işte felah bulmuş onlardır." Nefis verdirtmez. kendisini sıyırabilirse işte felah bulmuş onlardır."

Nefis verdirtmez.
Parası vardır adamın orada hizmet de görünüyor, vermez. Neden? Parası vardır adamın orada hizmet de görünüyor, vermez.

Neden?

Nefsi verdirtmiyor. "Ya ben bu paraları ne zahmetle kazandım." veremiyor. Nefsi verdirtmiyor. "Ya ben bu paraları ne zahmetle kazandım." veremiyor. Soruyorlar; "Param yok." diyor, yalan söylüyor, ya da "başkaları da versin" diyor,Soruyorlar; "Param yok." diyor, yalan söylüyor, ya da "başkaları da versin" diyor, az veriyor, vermiyor. Kim nefsinin cimriliğini alt ederse,az veriyor, vermiyor. Kim nefsinin cimriliğini alt ederse, ondan kendisini sıyırırsa işte felah bulmuş olanlar onlardır. ondan kendisini sıyırırsa işte felah bulmuş olanlar onlardır.

Ashâb-ı kirâmın zenginleri, neleri varsa Resûlullah'ın emrine tahsis ettiler. Ashâb-ı kirâmın zenginleri, neleri varsa Resûlullah'ın emrine tahsis ettiler. Allah razı olsun. Rıdvânu'l-lahi aleyhim ecmaîn. Allah razı olsun. Rıdvânu'l-lahi aleyhim ecmaîn. Ve insanın ihlâsı, samimiyeti biraz böyle yerlerde belli oluyor.Ve insanın ihlâsı, samimiyeti biraz böyle yerlerde belli oluyor. Samimiyse çıkartıyor veriyor, değilse vermiyor. Nefsinin esiri oluyor, sevabı kaçırıyor.Samimiyse çıkartıyor veriyor, değilse vermiyor. Nefsinin esiri oluyor, sevabı kaçırıyor. Eğer vermemekten büyük yenilgiler oluyorsa ondan dolayı vebal de yükleniyor.Eğer vermemekten büyük yenilgiler oluyorsa ondan dolayı vebal de yükleniyor. Sen vermedin, mağlubiyet oldu. Bosna'da olan acı olayları bir bilseniz, bir okusanız...Sen vermedin, mağlubiyet oldu.

Bosna'da olan acı olayları bir bilseniz, bir okusanız...
Okumamışsınızdır. Çünkü söylenmiyor. Adamlar, kendi adamlarından birisi velev esrarkeş olsun,Okumamışsınızdır. Çünkü söylenmiyor. Adamlar, kendi adamlarından birisi velev esrarkeş olsun, bir yerde bir cezaya çarptırılsa dünyayı ayağa kaldırıyorlar.bir yerde bir cezaya çarptırılsa dünyayı ayağa kaldırıyorlar. Müslümanlardan binlercesi toplu mezarda öldürülüyor, çocuklar kurşunlanıyor, Müslümanlardan binlercesi toplu mezarda öldürülüyor, çocuklar kurşunlanıyor, kadınlara çok kötü muameleler yapılıyor, köyler basılıyor, evler yakılıyor, kadınlara çok kötü muameleler yapılıyor, köyler basılıyor, evler yakılıyor, camiler bombalanıyor, İslâm âleminde bir şey yok.camiler bombalanıyor, İslâm âleminde bir şey yok. "Sen benim oradaki kardeşimin camisini bombalarsan ben de senin buradaki senin"Sen benim oradaki kardeşimin camisini bombalarsan ben de senin buradaki senin çarkına [engel olurum] demiyor. O da biliyor ki bu Müslümanlardan bir hareket olmaz. çarkına [engel olurum] demiyor. O da biliyor ki bu Müslümanlardan bir hareket olmaz.

Doktor hasta adamın, felçli adamın ayağına iğneyi getiriyor, batırıyor. Doktor hasta adamın, felçli adamın ayağına iğneyi getiriyor, batırıyor. "Ah!" yapsa, demek ayağı çalışıyor. Sokuyor sokuyor, bir şey yapmıyor. "Ah!" yapsa, demek ayağı çalışıyor. Sokuyor sokuyor, bir şey yapmıyor. "Bu ayak ölü, felçli, duymuyor." diyor. İğneyi yaptığı zaman kıpırtı yok. "Bu ayak felçli." diyor. "Bu ayak ölü, felçli, duymuyor." diyor. İğneyi yaptığı zaman kıpırtı yok. "Bu ayak felçli." diyor.

İslâm âlemi felç olmuş, duygu yok. Bu tarafta yiyor, içiyor, patlıyor, İslâm âlemi felç olmuş, duygu yok. Bu tarafta yiyor, içiyor, patlıyor, yemeğin yarısını yiyor, yarısını döküyor. Öbür tarafta Müslümanlar açlıktan ölüyor.yemeğin yarısını yiyor, yarısını döküyor. Öbür tarafta Müslümanlar açlıktan ölüyor. İşte Somali, işte Afrika... Bilmiyoruz ki ne oyunlar dönüyor Kenya'da, Uganda'da, Ruanda'da.İşte Somali, işte Afrika... Bilmiyoruz ki ne oyunlar dönüyor Kenya'da, Uganda'da, Ruanda'da. Bir kabile ötekisine saldırıyor. Silahları nereden buluyor? Bir kabile ötekisine saldırıyor.

Silahları nereden buluyor?

Niye Bosnalılar silah bulamıyor da onlar tonlarla silah buluyor, şakır şakır kurşun harcıyor? Niye Bosnalılar silah bulamıyor da onlar tonlarla silah buluyor, şakır şakır kurşun harcıyor?

Ben Bosna'yı gezdim, binaların fotoğraflarını çektim.Ben Bosna'yı gezdim, binaların fotoğraflarını çektim. Böyle her katına bir bomba atmışlar, binayı aşağı çökertmişler. Böyle her katına bir bomba atmışlar, binayı aşağı çökertmişler. Her katını ayrı çökertmişler, böyle yığılmış sekiz on katlı binalar. Her katını ayrı çökertmişler, böyle yığılmış sekiz on katlı binalar. Diyorlardı ki; "Bunu böyle bırakacağız ki harpte neler yaptıkları görülsün."Diyorlardı ki; "Bunu böyle bırakacağız ki harpte neler yaptıkları görülsün." Kütüphaneleri bombalamışlar. Cayır cayır, milyonlarca kitap yanmış. Kütüphaneleri bombalamışlar. Cayır cayır, milyonlarca kitap yanmış.

Hani kitap yakmak medeniyete çok aykırıydı? Hani kitap yakmak medeniyete çok aykırıydı?

Çarşı pazara, kadınlara bombalar atmışlar. Yetmiş seksen kişi ölmüş.Çarşı pazara, kadınlara bombalar atmışlar. Yetmiş seksen kişi ölmüş. Ölüleri gömeceğiz derken mezardakilere keskin nişancılar atışlar yapmışlar.Ölüleri gömeceğiz derken mezardakilere keskin nişancılar atışlar yapmışlar. Orada, en son anda, en son vazifeyi yaparken öldürmüşler. Kadınları toplamışlar.Orada, en son anda, en son vazifeyi yaparken öldürmüşler. Kadınları toplamışlar. Evler bina etmişler. Kaç şehirde o kadınları yıllarca kullanmışlar. Neler neler!... Yüreğiniz dayanmaz. Evler bina etmişler. Kaç şehirde o kadınları yıllarca kullanmışlar. Neler neler!... Yüreğiniz dayanmaz.

Ama millet duymadığı için, duymak istemediği için. İstese gider, duyar, okur. Duymak da istemiyor. Ama millet duymadığı için, duymak istemediği için. İstese gider, duyar, okur. Duymak da istemiyor. "Benim rahatım kaçmasın, gönlüm mükedder olmasın, neme lazım." diyor, duymak bile istemiyor."Benim rahatım kaçmasın, gönlüm mükedder olmasın, neme lazım." diyor, duymak bile istemiyor. Ama Allahu Teâlâ onun hesabını sorar. Müslümanlar kardeş değil mi? Ama Allahu Teâlâ onun hesabını sorar.

Müslümanlar kardeş değil mi?

İnneme'l-mü'minûne ihvetün. Hani nerede? Hani yardım? Hani destek? Hani yiyecek?İnneme'l-mü'minûne ihvetün.

Hani nerede? Hani yardım? Hani destek? Hani yiyecek?
Hani giyecek? Hani yakacak? Bosna'da ağaçları kesip yaktılar. Etrafı muhasara edildi.Hani giyecek? Hani yakacak?

Bosna'da ağaçları kesip yaktılar. Etrafı muhasara edildi.
Bir şey yok. Kış gününde neler çektiler o acı soğukta biliyor musun sen? Bir şey yok.

Kış gününde neler çektiler o acı soğukta biliyor musun sen?

Yardım yok, destek yok, ayağa kalkmak yok, protesto yok. Yardım yok, destek yok, ayağa kalkmak yok, protesto yok. Başkaları kendi batıl davalarını haklı çıkarmak için neler yapıyorlar! İşte o cimriliği yenmesi lazım.Başkaları kendi batıl davalarını haklı çıkarmak için neler yapıyorlar! İşte o cimriliği yenmesi lazım. Cimriliğini yenen, nefsin, şeytanın; "Verme, yapma, fakir olursun ha!Cimriliğini yenen, nefsin, şeytanın; "Verme, yapma, fakir olursun ha! Sakın ha Allah yolunda harcama yapma!" diye sözünü dinleyenler mahvoluyor.Sakın ha Allah yolunda harcama yapma!" diye sözünü dinleyenler mahvoluyor. Onu yenenler, aşanlar felah buluyor. Onu yenenler, aşanlar felah buluyor.

İn tukridû'llâhe kardan hasenen yudâifhu leküm ve yagfir leküm. İn tukridû'llâhe kardan hasenen yudâifhu leküm ve yagfir leküm.

"Eğer siz Allah'a borç para verirseniz, karz-ı hasen verirseniz, Allah onu kat kat arttırır, öder size. "Eğer siz Allah'a borç para verirseniz, karz-ı hasen verirseniz, Allah onu kat kat arttırır, öder size. Kat kat arttırarak, sizin malınıza bereketler vererek arttırır." Kat kat arttırarak, sizin malınıza bereketler vererek arttırır."

Allah'ın borca ihtiyacı var mı? Bu ne demek? Allah'ın dinine masraf yaparsanız demek.Allah'ın borca ihtiyacı var mı? Bu ne demek?

Allah'ın dinine masraf yaparsanız demek.
Eğer siz Allah rızası yolunda ödünç verirseniz, Allah'ın dininin [yücelmesi] için parayıEğer siz Allah rızası yolunda ödünç verirseniz, Allah'ın dininin [yücelmesi] için parayı ilgili yerlere verirseniz... Mesela; birisi bize dese ki; "Benim bankada param var. ilgili yerlere verirseniz...

Mesela; birisi bize dese ki; "Benim bankada param var.
Alın paraları, okulu alın. Madem öyle parasızlıktan alamıyorsunuz, çalıştıkça ödeyin.Alın paraları, okulu alın. Madem öyle parasızlıktan alamıyorsunuz, çalıştıkça ödeyin. Bankada duracağına sizde durmuş olsun. Ben parayı sizden ay ay, yıl yıl alayım." Razıyız. Bankada duracağına sizde durmuş olsun. Ben parayı sizden ay ay, yıl yıl alayım." Razıyız. İşte Allah yolunda verilmiş bir borç. Eğer siz Allah yoluna böyle bir karz-ı hasen verirsenizİşte Allah yolunda verilmiş bir borç.

Eğer siz Allah yoluna böyle bir karz-ı hasen verirseniz
Allah onu kat kat mükâfatlandırır. Bire yedi yüz verir.Allah onu kat kat mükâfatlandırır. Bire yedi yüz verir. Siz bir verirseniz yedi yüz verir, yedi yüz mislini verir. Ve yagfir leküm. Siz bir verirseniz yedi yüz verir, yedi yüz mislini verir. Ve yagfir leküm. "Ve Allah sizin günahlarınızı mağfiret eder." İslâm dini için hizmet etti, kesenin ağzını açtı diye. "Ve Allah sizin günahlarınızı mağfiret eder." İslâm dini için hizmet etti, kesenin ağzını açtı diye.

Va'llâhu şekûrun halîm. "Allah yapılan iyilikleri şükranla karşılamayı,Va'llâhu şekûrun halîm. "Allah yapılan iyilikleri şükranla karşılamayı, en güzel şekilde mükâfatlandırmayı çok yapan, çok cömerttir, çok halimdir."en güzel şekilde mükâfatlandırmayı çok yapan, çok cömerttir, çok halimdir." Hatalı hareket edenlerin de hatasından dolayı hemen tepesine cezayı indirip kahretmiyor, halimlik yapıyor. Hatalı hareket edenlerin de hatasından dolayı hemen tepesine cezayı indirip kahretmiyor, halimlik yapıyor.

Âlimul gaybi ve'ş-şehâdeh. "(Allah) Görünmeyeni de göz önünde olanı da bilir, bilendir." Âlimul gaybi ve'ş-şehâdeh.

"(Allah) Görünmeyeni de göz önünde olanı da bilir, bilendir."
E'l-azîzü'l-hakîm. "İzzet sahibidir, hikmet sahibidir." Her şeyi biliyor. E'l-azîzü'l-hakîm. "İzzet sahibidir, hikmet sahibidir." Her şeyi biliyor.

Onun için "Allah yolunda çalışırsanız, mal verirseniz, Allah'ın emirleri tutarsanız,Onun için "Allah yolunda çalışırsanız, mal verirseniz, Allah'ın emirleri tutarsanız, önünüze çıkan engelleri aşarsanız, karınızdan, çocuğunuzdan gelecek engellemelere takılmazsanızönünüze çıkan engelleri aşarsanız, karınızdan, çocuğunuzdan gelecek engellemelere takılmazsanız felah bulursunuz, rahat edersiniz, cennetlik olursunuz, Allah'ın lütfuna erersiniz." buyuruyor. felah bulursunuz, rahat edersiniz, cennetlik olursunuz, Allah'ın lütfuna erersiniz." buyuruyor.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Eğer siz bir iş yapmak istiyorsanız, iş adamıysanız, Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Eğer siz bir iş yapmak istiyorsanız, iş adamıysanız,
oturup da kahvede emeklilik yıllarını geçiren boş bir insan değil de iş yapmak isterseniz,oturup da kahvede emeklilik yıllarını geçiren boş bir insan değil de iş yapmak isterseniz, paranın ne kadar kıymetli olduğunu ve işlerin nasıl zor yapıldığını bilirsiniz. Ve ben burayı geziyorum,paranın ne kadar kıymetli olduğunu ve işlerin nasıl zor yapıldığını bilirsiniz. Ve ben burayı geziyorum, çok ibretler alıyorum Avustralya'dan. Adamlar çok cömert, çok cömert.çok ibretler alıyorum Avustralya'dan. Adamlar çok cömert, çok cömert. Bir caddede, okullara bakmak için gidiyoruz. İki adımda bir kilise, kilisenin binası, kilisenin koleji,Bir caddede, okullara bakmak için gidiyoruz. İki adımda bir kilise, kilisenin binası, kilisenin koleji, kilisenin hastanesi, kilisenin tesisleri, kilisenin bilmem çocuk yuvası, vesaire. kilisenin hastanesi, kilisenin tesisleri, kilisenin bilmem çocuk yuvası, vesaire.

Bunlar neden oluyor? Bağıştan oluyor. Bağışlarla oluyor. Ne kadar zengin imkânlar veriyorlar. Bunlar neden oluyor?

Bağıştan oluyor. Bağışlarla oluyor. Ne kadar zengin imkânlar veriyorlar.
"Muhterem peder, al sana para. Sen ne türlü hayır yaparsan yap." "Muhterem peder, al sana para. Sen ne türlü hayır yaparsan yap." Kilise okullarının önünden geçiyoruz. Bakıyorsun çocuklar pırıl pırıl, tertemiz, düzenli.Kilise okullarının önünden geçiyoruz. Bakıyorsun çocuklar pırıl pırıl, tertemiz, düzenli. Mektebin olduğu yer havadar, rahat, güzel. Okulun servis otobüsleri hazır.Mektebin olduğu yer havadar, rahat, güzel. Okulun servis otobüsleri hazır. Para oldu mu her şey güzel oluyor. Güzel hoca tutuyorsun, çocukları güzel yetiştiriyorsun. Para oldu mu her şey güzel oluyor. Güzel hoca tutuyorsun, çocukları güzel yetiştiriyorsun.

Bizimkiler sokaklarda ziyan, sebil oluyor. Onlar gayet iyi yetişiyor. Bizimkiler sokaklarda ziyan, sebil oluyor. Onlar gayet iyi yetişiyor. Devletin yüksek [kademelerinde] büyük işler yapıyorlar ve çok ileri gidiyorlar. Devletin yüksek [kademelerinde] büyük işler yapıyorlar ve çok ileri gidiyorlar. İyi yetişen insan ileri gidiyor, el üstünde tutuluyor, büyük [başarılar] elde ediyor.İyi yetişen insan ileri gidiyor, el üstünde tutuluyor, büyük [başarılar] elde ediyor. Çocuklarımızı güzel yetiştirmenin çaresine bakmamız lazım. Allah Kerim.Çocuklarımızı güzel yetiştirmenin çaresine bakmamız lazım.

Allah Kerim.
Nasip eder, hayırlısıyla olur. Ama herkes imtihanı kazanacak. Bu adamlar çok cömertlik yapıyorlar.Nasip eder, hayırlısıyla olur. Ama herkes imtihanı kazanacak. Bu adamlar çok cömertlik yapıyorlar. Ben bunları çok cömert görüyorum. Kiliseye bağışlarını, Türkiye'de Müslümanların Ben bunları çok cömert görüyorum. Kiliseye bağışlarını, Türkiye'de Müslümanların camiye bağışlarının yanında çok muazzam görüyorum. On misli, yirmi misli fazla görüyorum. camiye bağışlarının yanında çok muazzam görüyorum. On misli, yirmi misli fazla görüyorum.

Türkiye'de camilerin hepsi gecekondudur, uydurmadır, kaçaktır, küçüktür, avlusu yoktur, Türkiye'de camilerin hepsi gecekondudur, uydurmadır, kaçaktır, küçüktür, avlusu yoktur, çatısı akar, bahçesi eksiktir, kaloriferi yoktur. Biliyoruz işte. çatısı akar, bahçesi eksiktir, kaloriferi yoktur. Biliyoruz işte. Bütün semtlerde; "Allah rızası için, ne verirsen elinle o da gider seninle."Bütün semtlerde; "Allah rızası için, ne verirsen elinle o da gider seninle." Cuma namazından sonra para toplayacağız diye hacı babalar masanın önüne geçerler,Cuma namazından sonra para toplayacağız diye hacı babalar masanın önüne geçerler, cart cart makbuz keserler. Çıkan oraya para atar, toplarsın. Ne olacak? cart cart makbuz keserler. Çıkan oraya para atar, toplarsın.

Ne olacak?

Bir şeye yaramaz, çok az bir şeye yarar. Öyle toplama paralarla bir şey mi olur? Bir şeye yaramaz, çok az bir şeye yarar.

Öyle toplama paralarla bir şey mi olur?

Afyon'da bizim arkadaşlar cami yaptırmak için çarşıda para toplamaya çıkmışlar.Afyon'da bizim arkadaşlar cami yaptırmak için çarşıda para toplamaya çıkmışlar. O dükkâna bu dükkâna gidiyorlar, istiyorlar. Kimisi veriyor kimisi vermiyor.O dükkâna bu dükkâna gidiyorlar, istiyorlar. Kimisi veriyor kimisi vermiyor. "Okul yapsaydınız verirdim, camiye vermem." diyor. Çeşitli laflar işitiyorlar, kalpleri kırılıyor."Okul yapsaydınız verirdim, camiye vermem." diyor. Çeşitli laflar işitiyorlar, kalpleri kırılıyor. Ne yapalım Allah rızası için diyorlar, pişkinliğe vuruyorlar, üzüntülerini belli etmiyorlar.Ne yapalım Allah rızası için diyorlar, pişkinliğe vuruyorlar, üzüntülerini belli etmiyorlar. Kimisi çıkartıyor eli titreye titreye elli lira, yüz lira veriyor.Kimisi çıkartıyor eli titreye titreye elli lira, yüz lira veriyor. Eskimiş parasını kasadan ayırıyor, yırtılacak, buruşuk parasını veriyor.Eskimiş parasını kasadan ayırıyor, yırtılacak, buruşuk parasını veriyor. Çöpe atılacak şeyleri ve de azıcık bir şey veriyorlar. Çöpe atılacak şeyleri ve de azıcık bir şey veriyorlar.

Halbuki Allah celle celalühü buyuruyor ki; "Sevdiklerinizden infak etmedikçe birr ü takva sahibi olamazsınız."Halbuki Allah celle celalühü buyuruyor ki; "Sevdiklerinizden infak etmedikçe birr ü takva sahibi olamazsınız." Allah herkesin duygusunu biliyor, kalplerini biliyor. Azıcık veriyor, savuşturuyor.Allah herkesin duygusunu biliyor, kalplerini biliyor. Azıcık veriyor, savuşturuyor. "Bu hacı babalar da hep gelirler beni bulurlar!" [der.] "Bu hacı babalar da hep gelirler beni bulurlar!" [der.] İşte yasak savmak kabilinden dilenciye verir gibi birazcık bir şey veriyor. İşte yasak savmak kabilinden dilenciye verir gibi birazcık bir şey veriyor.

Bununla ne olacak hacı? Şu verdiğin şeyle kaç tane tuğla alınır, ne işe yarar bu para? Bununla ne olacak hacı? Şu verdiğin şeyle kaç tane tuğla alınır, ne işe yarar bu para?

Eh işte, herkesten toplasın. Bu adamın canı yok mu, yazık değil mi, dükkân dükkân geziyor... Eh işte, herkesten toplasın.

Bu adamın canı yok mu, yazık değil mi, dükkân dükkân geziyor...

Ben Ankara'da bir kere sitelere gittim de bizim vakıf için, bir dükkâna girdim. Bir arkadaşla gittik. Ben Ankara'da bir kere sitelere gittim de bizim vakıf için, bir dükkâna girdim. Bir arkadaşla gittik. Ondan sonra dedim ki; "Hiç bir yerden bir şey istemek yok." [Çünkü istemek] çok zor. Kestim.Ondan sonra dedim ki; "Hiç bir yerden bir şey istemek yok." [Çünkü istemek] çok zor. Kestim. "Ticaret yapalım, çalışalım, kazancımızla işleri götürelim." dedim. Bir kimseden bir şey istemek zor."Ticaret yapalım, çalışalım, kazancımızla işleri götürelim." dedim. Bir kimseden bir şey istemek zor. Bana çok zor geldi, ölüm gibi geldi.Bana çok zor geldi, ölüm gibi geldi. "Bir şey istemeyelim, çalışalım, Allah ne verdiyse yapalım." dedim. Döndürdük işi ticarete. "Bir şey istemeyelim, çalışalım, Allah ne verdiyse yapalım." dedim. Döndürdük işi ticarete.

Seyahat şirketi, ticaret şirketi, fabrika, plastik pencere fabrikası...Seyahat şirketi, ticaret şirketi, fabrika, plastik pencere fabrikası... Onların da yarısından ziyan ettik, yarısından kâr ettik. Kolay olmuyor.Onların da yarısından ziyan ettik, yarısından kâr ettik. Kolay olmuyor. Ticaretin de bin bir türlü inceliği var. Düşe kalka yine bir şeyler yaptık elhamdü lillah.Ticaretin de bin bir türlü inceliği var. Düşe kalka yine bir şeyler yaptık elhamdü lillah. Radyomuz var, televizyonumuz var, gazetemiz var.Radyomuz var, televizyonumuz var, gazetemiz var. Hepsi böyle topal topal gidiyor, seke seke gidiyor. Hepsi böyle topal topal gidiyor, seke seke gidiyor.

Gazetenin kâğıdının parası nereden bulunacak? Televizyonun aleti eskiymiş.Gazetenin kâğıdının parası nereden bulunacak?

Televizyonun aleti eskiymiş.
"Hocam görüntüler iyi değil." diyor. Güzel değilse bir güzel görüntü getiren alet al."Hocam görüntüler iyi değil." diyor. Güzel değilse bir güzel görüntü getiren alet al. Seyretmesini biliyorsun, biraz da desteklemesini bil. "Bundan sonra istemek." yok dedim.Seyretmesini biliyorsun, biraz da desteklemesini bil.

"Bundan sonra istemek." yok dedim.
İstemek zor ama bunlar istemeden nasıl yapıyorlarsa çok güzel, en güzel binalar,İstemek zor ama bunlar istemeden nasıl yapıyorlarsa çok güzel, en güzel binalar, en geniş binalar, sanat değeri olan binalar, kesme taştan yapılmış, geniş bahçeli yerler onların. en geniş binalar, sanat değeri olan binalar, kesme taştan yapılmış, geniş bahçeli yerler onların. Bunlar yapıyor. Müslümanlar yapmamış, hala da yapmıyor.Bunlar yapıyor. Müslümanlar yapmamış, hala da yapmıyor. İmtihan dünyası. Allah yardım edenlerden razı olsun, koşturanlardan, çalışanlardan razı olsun. İmtihan dünyası. Allah yardım edenlerden razı olsun, koşturanlardan, çalışanlardan razı olsun.

"Bu adamın zihniyeti bozuk, karşı zihniyetten, karşı cepheden, falanca partiden."Bu adamın zihniyeti bozuk, karşı zihniyetten, karşı cepheden, falanca partiden. Buna hiç girmeyelim." demiş. Öteki arkadaş da "Ya vermezse vermesin.Buna hiç girmeyelim." demiş. Öteki arkadaş da "Ya vermezse vermesin. Biz Allah rızası için isteyelim de o da vermezse vermesin. Biz Allah rızası için isteyelim de o da vermezse vermesin.

Allah rızası için üzülelim ne olacak?" demiş. Girmiş içeriye. Allah rızası için üzülelim ne olacak?" demiş. Girmiş içeriye.

"Buyurun ne istiyorsunuz?" deyince "Buyurun ne istiyorsunuz?" deyince bunlar utana sıkıla demişler ki; "Afyon'un çıkışında, falanca yerde bir cami yaptıracağız. bunlar utana sıkıla demişler ki; "Afyon'un çıkışında, falanca yerde bir cami yaptıracağız. Para topluyoruz, temel atacağız. Böyle dükkânları geziyoruz. Para topluyoruz, temel atacağız. Böyle dükkânları geziyoruz. Beşer onar bir şeyler toplayıp sermaye biriktirip inşaata başlamayı düşünüyoruz." Beşer onar bir şeyler toplayıp sermaye biriktirip inşaata başlamayı düşünüyoruz."

"Şu andan itibaren gezmeyi bırakın. İnşaata başlayın. Hepsini ben yapacağım." demiş."Şu andan itibaren gezmeyi bırakın. İnşaata başlayın. Hepsini ben yapacağım." demiş. Koca bina! Koca cami! Kubbeli, iki minareli. Hepsini yaptı. "İşte hocam şu cami." dediler.Koca bina! Koca cami! Kubbeli, iki minareli. Hepsini yaptı. "İşte hocam şu cami." dediler. Ummadığın taş baş yarıyor. Adama, dinsiz, imansız, karşı [taraftan], solcu veyahutUmmadığın taş baş yarıyor. Adama, dinsiz, imansız, karşı [taraftan], solcu veyahut falanca partiden diye geçeceklermiş nerdeyse camiyi yapmış adam. "Bırak, istemeyin." demiş. falanca partiden diye geçeceklermiş nerdeyse camiyi yapmış adam. "Bırak, istemeyin." demiş.

Başka bir yerde de duydum. Zenginin birisi böyle kendisine gel[enlere]: Başka bir yerde de duydum. Zenginin birisi böyle kendisine gel[enlere]:

"Bu paralardan ne kadar topladınız?" "Şu kadar." "Değmez. Tamam, kimseden bir şey istemeyin. "Bu paralardan ne kadar topladınız?"

"Şu kadar." "Değmez. Tamam, kimseden bir şey istemeyin.
Bundan sonra ben yaparım." demiş. Bizim bazı işler de öyle oldu. Bazı babayiğitler çıktı... Bundan sonra ben yaparım." demiş. Bizim bazı işler de öyle oldu. Bazı babayiğitler çıktı...

Akbük'te bir toplantı yapmıştık. Akbük'te bir toplantı yapmıştık.

"Ne yapalım [nasıl yapalım] İslâmi çalışmaları?" [diye düşündük]. İlk önce dünyanın halini inceledik."Ne yapalım [nasıl yapalım] İslâmi çalışmaları?" [diye düşündük]. İlk önce dünyanın halini inceledik. Üç beş gün böyle konuşmalarla geçti. Oturduk kalktık otelde. En son[unda];Üç beş gün böyle konuşmalarla geçti. Oturduk kalktık otelde. En son[unda]; "İslâm için çalışma yapmamız lazım." [dedik]. "Ne yapalım? "İslâm için çalışma yapmamız lazım." [dedik].

"Ne yapalım?

Radyo televizyon kurmamız lazım." [diye karar verdik]. Herkes bir coştu, bir coştu.Radyo televizyon kurmamız lazım." [diye karar verdik].

Herkes bir coştu, bir coştu.
Ben Esad Coşan sonda kaldım. En çok onlar coştu.Ben Esad Coşan sonda kaldım. En çok onlar coştu. Küçük çocuk, beş yaşındaki kız, parmağındaki yüzüğü getirdi, verdi.Küçük çocuk, beş yaşındaki kız, parmağındaki yüzüğü getirdi, verdi. Ağladık, hepimiz heyecanlandık, gözlerimizden yaşlar döküldü.Ağladık, hepimiz heyecanlandık, gözlerimizden yaşlar döküldü. Bebeler maşallahlarını verdi, kadınlar bileziklerini verdi, büyük zenginler büyük paralar verdi.Bebeler maşallahlarını verdi, kadınlar bileziklerini verdi, büyük zenginler büyük paralar verdi. Bu gün Türkiye'nin en güçlü, en yaygın, 260 tane şubesi olan Ak Radyo'yu kurduk. Bu gün Türkiye'nin en güçlü, en yaygın, 260 tane şubesi olan Ak Radyo'yu kurduk.

Televizyonu da kurduk (Ak Televizyon). Televizyon borç harç... Bir de ceza yedi. Bir ay kapalı.Televizyonu da kurduk (Ak Televizyon). Televizyon borç harç... Bir de ceza yedi. Bir ay kapalı. Radyo bir gün ceza yemiş, o bir günle kurtardı. Bize verdiler mi cezayı bir ay veriyorlar. Radyo bir gün ceza yemiş, o bir günle kurtardı. Bize verdiler mi cezayı bir ay veriyorlar. Bulsalar bir asır verecekler, bir ay veriyorlar. Bulsalar bir asır verecekler, bir ay veriyorlar.

Radyoyu kurduk, tutuldu, beğenildi, geçen sene ödül kazandı. Radyoyu kurduk, tutuldu, beğenildi, geçen sene ödül kazandı. Çok güzel. 24 saat neşriyat yapıyor. Almanya'dan dinleniyor, Avrupa'dan dinleniyor,Çok güzel. 24 saat neşriyat yapıyor. Almanya'dan dinleniyor, Avrupa'dan dinleniyor, Orta Asya'dan dinleniyor, Suud'dan dinlenebiliyor. Uzaydan yayın yapıyoruz. Yani büyük şey! Orta Asya'dan dinleniyor, Suud'dan dinlenebiliyor. Uzaydan yayın yapıyoruz. Yani büyük şey!

Televizyona giriştik. Televizyon canavar, doymak bilmeyen yedi başlı ejderha!Televizyona giriştik. Televizyon canavar, doymak bilmeyen yedi başlı ejderha! Ne verirsen lüp diye bir seferde yutuyor. Ağzını açıyor, daha ver diye kuyruk da sallıyor.Ne verirsen lüp diye bir seferde yutuyor. Ağzını açıyor, daha ver diye kuyruk da sallıyor. Koca bir canavar! Fırınla ekmek versen hap yutar gibi yutuyor. Koca bir canavar! Fırınla ekmek versen hap yutar gibi yutuyor.

"Daha var mı?" diyor. Onu da götürmeye çalışıyoruz. "Daha var mı?" diyor. Onu da götürmeye çalışıyoruz.

Bir de dedim ki; "Bunlar bir takımdır. Hani çay takımı gibi. Bir de dedim ki; "Bunlar bir takımdır. Hani çay takımı gibi.

Çaydanlık, şekerlik, demlik, bardaklar bir takım değil midir? Takım. Çaydanlık, şekerlik, demlik, bardaklar bir takım değil midir? Takım. Şimdi televizyon, radyo. Bunun bir takımı var. Set diyorsunuz siz İngilizce. Set, haber seti. Şimdi televizyon, radyo. Bunun bir takımı var. Set diyorsunuz siz İngilizce. Set, haber seti.

Üçüncüsü nedir? Günlük gazete. Hadi bakalım günlük gazeteyi de çıkartacaksınız."Üçüncüsü nedir? Günlük gazete. Hadi bakalım günlük gazeteyi de çıkartacaksınız." Ben söyledim diye gık diyemiyorlar. Ama ben söylememiş olsam bu işin olacağı yok. Ben söyledim diye gık diyemiyorlar. Ama ben söylememiş olsam bu işin olacağı yok. Borca harca battık. Günlük gazete. Çok da güzel çıkıyor, çok da akıllı uslu neşriyat yapıyor, Borca harca battık. Günlük gazete. Çok da güzel çıkıyor, çok da akıllı uslu neşriyat yapıyor, çok da beğeniliyor. Bunların hepsi hizmet. Ama millet okuyor... çok da beğeniliyor. Bunların hepsi hizmet. Ama millet okuyor...

Bu değirmenin suyu nereden gelir nereye gider düşünmek lazım. Bu değirmenin suyu nereden gelir nereye gider düşünmek lazım. Biz bunu kendimiz [uğraşarak] yapıyoruz. Herkes son gücünü ortaya koyuyor, taşımaya çalışıyor. Biz bunu kendimiz [uğraşarak] yapıyoruz. Herkes son gücünü ortaya koyuyor, taşımaya çalışıyor.

Tabutun altında hiç kimse olmazsa o cenazeyi kim götürecek? Tabutun altında hiç kimse olmazsa o cenazeyi kim götürecek?

Ağırdır o cenaze, kolay değil, kolay taşınmaz. Dört kişinin omuzuna kaldı mı omuzlarını ezer insanın.Ağırdır o cenaze, kolay değil, kolay taşınmaz. Dört kişinin omuzuna kaldı mı omuzlarını ezer insanın. Herkes [bir] şey yapıyor da belli olmuyor. Herkes yükün bir tarafından tutacak ki kolayca gitsin. Herkes [bir] şey yapıyor da belli olmuyor. Herkes yükün bir tarafından tutacak ki kolayca gitsin. Bazen bakıyorum böyle arayanı soranı az, gariban cenazeler oluyor. [Tabutu] taşıyan yok. Bazen bakıyorum böyle arayanı soranı az, gariban cenazeler oluyor. [Tabutu] taşıyan yok. Biz de Allah rızası için bir taşıyalım diye bir giriyoruz altına, kimse almıyor elimizden.Biz de Allah rızası için bir taşıyalım diye bir giriyoruz altına, kimse almıyor elimizden. Hadi bir de ağır oluyor, omzu acıyor insanın. Hizmetler de böyle. Hadi bir de ağır oluyor, omzu acıyor insanın. Hizmetler de böyle.

Allah hepimize bu dîn-i mübîni İslâm'a güzel hizmet etmeyi nasip etsin.Allah hepimize bu dîn-i mübîni İslâm'a güzel hizmet etmeyi nasip etsin. Şikâyetçi değiliz de şunu bilmek lazım ki hiçbir şey kendiliğinden olmuyor.Şikâyetçi değiliz de şunu bilmek lazım ki hiçbir şey kendiliğinden olmuyor. Bak şurada - Allah razı olsun - çarşıya iki adım yerde, çarşı,Bak şurada - Allah razı olsun - çarşıya iki adım yerde, çarşı, her şeyin cıvıl cıvıl olduğu belediyeye yakın yerde bir binamız var, bir oturma yerimiz var hiç olmazsa. her şeyin cıvıl cıvıl olduğu belediyeye yakın yerde bir binamız var, bir oturma yerimiz var hiç olmazsa. Kahveye gitmek istemeyen camiye geliyor. Elhamdü lillah. Oturuyor. Kahveye gitmek istemeyen camiye geliyor. Elhamdü lillah. Oturuyor. Biz de burada müşteri bulunca ellerimizi ovuşturuyoruz. Biz de bir şeyler anlatıyoruz. Biz de burada müşteri bulunca ellerimizi ovuşturuyoruz. Biz de bir şeyler anlatıyoruz.

Demek ki Tegabun Suresi'nin on dört, on beş, on altıncı ayetleri böyleymiş. Demek ki Tegabun Suresi'nin on dört, on beş, on altıncı ayetleri böyleymiş. Surenin sonuna kadar ayetler buymuş diye dinleyen dinliyor. Elhamdü lillah. Bu bir hizmet.Surenin sonuna kadar ayetler buymuş diye dinleyen dinliyor. Elhamdü lillah. Bu bir hizmet. Böyle duyacak, heveslenecek ve herkes İslâm'a hizmet edecek. Bizden öncekiler canlarını verdiler. Böyle duyacak, heveslenecek ve herkes İslâm'a hizmet edecek. Bizden öncekiler canlarını verdiler.

Osmanlılar oraya nasıl geldi? Bir küçük kabile olarak geldi.Osmanlılar oraya nasıl geldi?

Bir küçük kabile olarak geldi.
Sınıra, Bilecik'e yakın düzlüklere, yaylalara Osmân-ı Gazi geldi, Osman Bey geldi, yerleşti. Sınıra, Bilecik'e yakın düzlüklere, yaylalara Osmân-ı Gazi geldi, Osman Bey geldi, yerleşti. Çok dindar adammış rahmetli. Çok seviyorum Osman Gaziyi, Orhan Gaziyi. Yerleşti.Çok dindar adammış rahmetli. Çok seviyorum Osman Gaziyi, Orhan Gaziyi. Yerleşti. Ondan sonra Allah neler nasip etti. Ama rüyada görmüş, rüyaları varmış.Ondan sonra Allah neler nasip etti.

Ama rüyada görmüş, rüyaları varmış.
İhlâsından, imanından dolayı Allah, ileride onun zürriyetinden neler olacak, rüyada göstermiş.İhlâsından, imanından dolayı Allah, ileride onun zürriyetinden neler olacak, rüyada göstermiş. Küçücükken geldiler. Allah'ın dinine hizmet için geldiler.Küçücükken geldiler. Allah'ın dinine hizmet için geldiler. "Biz buraya Allah'ın dinine hizmet için gelmişiz, Allah yolunda ölmeye gelmişiz." dediler."Biz buraya Allah'ın dinine hizmet için gelmişiz, Allah yolunda ölmeye gelmişiz." dediler. Allah öldürmedi, dünyanın en büyük devletini verdi. Allah, ne diyoruz? Va'llahu şekûrun halîm. Allah öldürmedi, dünyanın en büyük devletini verdi.

Allah, ne diyoruz? Va'llahu şekûrun halîm.

Şekûr ne demek? Yapılan bir iyiliği karşılıksız bırakmayan, Şekûr ne demek? Yapılan bir iyiliği karşılıksız bırakmayan, şükranını, teşekkürünü, karşılığını bol veren, çok bol veren demek. şükranını, teşekkürünü, karşılığını bol veren, çok bol veren demek.

O kul öyle bir iyilik yapar da Allah onu karşılıksız bırakırtırır mı? Bıraktırmıyor. O kul öyle bir iyilik yapar da Allah onu karşılıksız bırakırtırır mı? Bıraktırmıyor.

Osman Bey'in güzel çalışmalarını beğendiği için Allah Osmanlı Devleti Aliyyesi'ni, Osman Bey'in güzel çalışmalarını beğendiği için Allah Osmanlı Devleti Aliyyesi'ni, Osmanlı İmparatorluğu'nu nasip etti. Üç kıtaya kök saldı.Osmanlı İmparatorluğu'nu nasip etti. Üç kıtaya kök saldı. Şimdi onun arazileri üzerinde kaç tane devlet var! Yirmi kadar devlet var. Şimdi onun arazileri üzerinde kaç tane devlet var! Yirmi kadar devlet var. O Fatih Sultan Mehmet durmadı. O mübarek adamlar nerelere kadar gittiler. Dini yaymak için. O Fatih Sultan Mehmet durmadı. O mübarek adamlar nerelere kadar gittiler. Dini yaymak için. Zulüm yapmadılar. Adam Müslüman olunca; "Tamam, sen yerinde kal, sen de komutan ol." dediler.Zulüm yapmadılar.

Adam Müslüman olunca; "Tamam, sen yerinde kal, sen de komutan ol." dediler.
Öyle Müslüman olan komutanlar var Rumlardan. Aynen bıraktı. Ahali memnun. Öyle Müslüman olan komutanlar var Rumlardan. Aynen bıraktı. Ahali memnun. Oh bu gelenler hiç zulmetmiyor, malları almıyor, namussuzluk etmiyor... Kucak açtılar, istediler.Oh bu gelenler hiç zulmetmiyor, malları almıyor, namussuzluk etmiyor... Kucak açtılar, istediler. Ondan önceki idarelerden çok şikâyetçilerdi. Ben Osmanlı Devleti'nin ilk yıllarını okudum.Ondan önceki idarelerden çok şikâyetçilerdi.

Ben Osmanlı Devleti'nin ilk yıllarını okudum.
Brisbane'de kütüphanemde kitap vardı. Okuyun. Okuyun ama Fatih'e kadar okuyun.Brisbane'de kütüphanemde kitap vardı. Okuyun. Okuyun ama Fatih'e kadar okuyun. Fatih'e kadar okuyun ondan sonra kesin. Hatta I. Murad'a kadar okuyun kesin.Fatih'e kadar okuyun ondan sonra kesin. Hatta I. Murad'a kadar okuyun kesin. Ondan sonra üzülüyor insan. Bazı şeylerine üzülüyor. Ondan sonra üzülüyor insan. Bazı şeylerine üzülüyor.

Ama ilk baştaki o samimiyetin Allah tarafından nasıl bereketlendirildiğini,Ama ilk baştaki o samimiyetin Allah tarafından nasıl bereketlendirildiğini, nasıl mükâfatlandırıldığını görün.nasıl mükâfatlandırıldığını görün. Mutlaka Osman Bey'i, Orhan Bey'i, Murad-ı Hüdavendigar'ı okumak lazım. Mutlaka Osman Bey'i, Orhan Bey'i, Murad-ı Hüdavendigar'ı okumak lazım. Bu üç taneyi mutlaka okumak lazım. Fatih'i mutlaka okumak lazım. Fatih'i tanımak lazım. Çok mühim.Bu üç taneyi mutlaka okumak lazım. Fatih'i mutlaka okumak lazım. Fatih'i tanımak lazım. Çok mühim. Allah razı olsun. Onlar çok güzel hizmetler ettiler. Bizim yaşadığımız diyarları onlar fethetti. Allah razı olsun. Onlar çok güzel hizmetler ettiler. Bizim yaşadığımız diyarları onlar fethetti.

Biz? Biz ne yaptık? Şu yaşa geldik, biz hayatımızda ne yaptık? Biz? Biz ne yaptık? Şu yaşa geldik, biz hayatımızda ne yaptık?

Fatih öyle yapmış. Fatih Peygamber Efendimizin methinin mazharı olmuş.Fatih öyle yapmış. Fatih Peygamber Efendimizin methinin mazharı olmuş. "İstanbul fethedilecektir."İstanbul fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne iyi bir komutandır, o ordu ne iyi ordudur." buyurmuş Peygamber Efendimiz.Onu fetheden komutan ne iyi bir komutandır, o ordu ne iyi ordudur." buyurmuş Peygamber Efendimiz. Herkes ona koşturmuş koşturmuş, fethedememiş. Fatih fethetmiş,Herkes ona koşturmuş koşturmuş, fethedememiş. Fatih fethetmiş, Peygamber Efendimizin "Ne iyi komutandır." dediği insan olmuş, "O ordu ne iyi ordudur." dediği ordu olmuş. Peygamber Efendimizin "Ne iyi komutandır." dediği insan olmuş, "O ordu ne iyi ordudur." dediği ordu olmuş. Ne mutlu! Cennetmekân diyoruz. Fatih Sultan Muhammed Hânı cennetmekân. Ne mutlu! Cennetmekân diyoruz. Fatih Sultan Muhammed Hânı cennetmekân. Mekânı cennet olasıca demek. Allah cenneti vermiştir. Mekânı cennet olasıca demek. Allah cenneti vermiştir.

Nereleri fethetti? Bu Osman Gazi'nin sözlerini, hayatını, davranışlarını bir okuyun.Nereleri fethetti?

Bu Osman Gazi'nin sözlerini, hayatını, davranışlarını bir okuyun.
Nasıl kibar, nasıl iyiliksever, başkalarıyla münasebetleri ne kadar güzel. Bunları uzun uzun yazmamız lazım.Nasıl kibar, nasıl iyiliksever, başkalarıyla münasebetleri ne kadar güzel. Bunları uzun uzun yazmamız lazım. O Orhan Bey ne hayırsever insan! Ne hayırlar yapmış? Eliyle imarethanede fukaraya aş dağıtmış. O Orhan Bey ne hayırsever insan!

Ne hayırlar yapmış?

Eliyle imarethanede fukaraya aş dağıtmış.
İmarethane yapmış, kendi eliyle dağıtmış. O I. Murat ne mücahit insan! Ne güzel komutanlar! İmarethane yapmış, kendi eliyle dağıtmış. O I. Murat ne mücahit insan! Ne güzel komutanlar! Bakıyorsun ne muhabbet var! Kardeşler arasında muhabbet var, komutanlar arasında muhabbet var. Bakıyorsun ne muhabbet var! Kardeşler arasında muhabbet var, komutanlar arasında muhabbet var. Ne azim var ne şevk var ne temizlik var! Hayran kalıyorsun. Biz de öyle olalım. Ne azim var ne şevk var ne temizlik var! Hayran kalıyorsun.

Biz de öyle olalım.

Ne mani var? İster öyle ol ister böyle ol, yollar serbest. Biz de Allah'ın sevgili kulu olalım.Ne mani var?

İster öyle ol ister böyle ol, yollar serbest. Biz de Allah'ın sevgili kulu olalım.
Biz de o yolu tercih edelim. Kendimizi koruyalım, fitnelere takılmayalım, engellerde oyalanmayalım. Biz de o yolu tercih edelim. Kendimizi koruyalım, fitnelere takılmayalım, engellerde oyalanmayalım. Allah'ın dinine hizmet edelim. Allah'ın sevgili kulu olalım. el-fâtiha...Allah'ın dinine hizmet edelim. Allah'ın sevgili kulu olalım.

el-fâtiha...
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2