Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Temizlik: İmanın Yarısı ve Hayatımızdaki Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Rebîü'l-Evvel 1410 / 21.10.1989

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Temizlik İmanın Yarısıdır, Mânevî Kirlerden Temizlenmesi İçin Tevbe ve İstiğfar Vardır, Allah, Şişman Alimi Sevmez, Cennette Üzüntü | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Temizlik: İmanın Yarısı ve Hayatımızdaki Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

21 Rebîü'l-Evvel 1410 / 21.10.1989

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Temizlik İmanın Yarısıdır, Mânevî Kirlerden Temizlenmesi İçin Tevbe ve İstiğfar Vardır, Allah, Şişman Alimi Sevmez, Cennette Üzüntü | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm Eûzü billâhi mineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü li'l-lâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'l-lâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'l-lâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallâhu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallâhu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallâhu aleyhi ve selleme ennehû kâl. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallâhu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

et-Tuhûru şatru'l-îmân. Ve'l-hamdü li'l-lâhi temleü'l-mîzâne ve sübhâna'l-lâhi ve'l-hamdü li'l-lâhi temleâni mâ beyne's-semâi ve'l-ardı.et-Tuhûru şatru'l-îmân. Ve'l-hamdü li'l-lâhi temleü'l-mîzâne ve sübhâna'l-lâhi ve'l-hamdü li'l-lâhi temleâni mâ beyne's-semâi ve'l-ardı. Ve's-salâtü nûrun ve's-sadakatü bürhânün Ve's-salâtü nûrun ve's-sadakatü bürhânün ve's-sabru dıyâun ve'l-Kur'ânü huccetün leke ev aleyke küllü'n-nâsi yağdû fe-bâiun nefsehû fe-mu'tikuhâ ev mûbikuhâ. ve's-sabru dıyâun ve'l-Kur'ânü huccetün leke ev aleyke küllü'n-nâsi yağdû fe-bâiun nefsehû fe-mu'tikuhâ ev mûbikuhâ.

Sadaka Resûlullah fi mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fi mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun, Allahu Teâlâ hazretleri dareyn saadetine cümlenizi nail eylesin.Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun, Allahu Teâlâ hazretleri dareyn saadetine cümlenizi nail eylesin. Peygamber Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden okuyup taallüm etmek, böylece tefeyyüz eylemek, sevap kazanmak maksadıyla toplanmış bulunuyoruz. Peygamber Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerinden okuyup taallüm etmek, böylece tefeyyüz eylemek, sevap kazanmak maksadıyla toplanmış bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce kendilerine borçlu olduğumuz,Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına başlamadan önce kendilerine borçlu olduğumuz, sevgiyle saygıyla bağlı olduğumuz kimselere sevgimizin, saygımızın bir nişanesi olmak üzere sevgiyle saygıyla bağlı olduğumuz kimselere sevgimizin, saygımızın bir nişanesi olmak üzere başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e hediye olsun diye ve onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye; başta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e hediye olsun diye ve onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına ayrı ayrı hediye olsun diye; sâdât ve meşâyih-i turuku aliyyemizin cümlesinin, hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'nin,sâdât ve meşâyih-i turuku aliyyemizin cümlesinin, hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'nin, okuduğumuz kitabı yazan müellifin ve bu hadîs-i şerîfleri bize kadar nakil ve rivayet etmiş olan râvîlerin, okuduğumuz kitabı yazan müellifin ve bu hadîs-i şerîfleri bize kadar nakil ve rivayet etmiş olan râvîlerin, bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin cümle hayır hasenât sahiplerinin bu beldeleri fetheden fatihlerin, şehitlerin, gazilerin cümle hayır hasenât sahiplerinin ve hâsseten şu caminin yapılmasına, hizmette devamına sebep olanların kendilerinin ve geçmişlerinin,ve hâsseten şu caminin yapılmasına, hizmette devamına sebep olanların kendilerinin ve geçmişlerinin, uzaktan ve yakından bu hadisleri dinlemek üzere buraya teşrif etmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun, uzaktan ve yakından bu hadisleri dinlemek üzere buraya teşrif etmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun, ve sair mü'minîn ü mü'minât ve müslimîn ü müslimât kardeşlerimizin ruhlarına da Allahu Teâlâ hazretleri ikram eylesin; ve sair mü'minîn ü mü'minât ve müslimîn ü müslimât kardeşlerimizin ruhlarına da Allahu Teâlâ hazretleri ikram eylesin; cümlesinin kabirleri pür-nûr, ruhları mesrur olsun; makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun diye,cümlesinin kabirleri pür-nûr, ruhları mesrur olsun; makamları âlâ, dereceleri yüksek olsun diye, biz yaşayan mü'min kullar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım sünnet-i seniyyeyi ihya eyleyip şehit sevaplarına nail olalım, biz yaşayan mü'min kullar da Rabbimiz'in rızasına uygun yaşayalım sünnet-i seniyyeyi ihya eyleyip şehit sevaplarına nail olalım, huzur-u Rabbi'l-İzzet'e sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım diye, bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. huzur-u Rabbi'l-İzzet'e sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım diye, bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Ebû Mâlik el-Eş'ârî radıyallahu anh'ın rivayet ettiği bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri Ebû Mâlik el-Eş'ârî radıyallahu anh'ın rivayet ettiği bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bazı konulara dikkatimizi çekip onların ehemmiyetini bize bildiriyor. Birinci cümlesi; bazı konulara dikkatimizi çekip onların ehemmiyetini bize bildiriyor. Birinci cümlesi;

et-Tuhûru şatru'l-îmân. ''Temizlik imanın yarısıdır.et-Tuhûru şatru'l-îmân. ''Temizlik imanın yarısıdır. Büyük bir parçasıdır, önemli bir kısmıdır.''Büyük bir parçasıdır, önemli bir kısmıdır.'' Ve'l-hamdü li'l-lâhi temleü'l-mîzân. Ve'l-hamdü li'l-lâhi temleü'l-mîzân. ''Elhamdülillah sözü mahşer gününde amel terazisinde kulun sevap hanesini doldurur.''''Elhamdülillah sözü mahşer gününde amel terazisinde kulun sevap hanesini doldurur.'' Ve sübhâna'l-lâhi ve'l-hamdü li'l-lâhi temleâni mâ beyne's-semâi ve'l-ard. Ve sübhâna'l-lâhi ve'l-hamdü li'l-lâhi temleâni mâ beyne's-semâi ve'l-ard. ''Sübhânallâhi ve'l-hamdü lillâhi sözleri yerle göğün arasını doldurur.''''Sübhânallâhi ve'l-hamdü lillâhi sözleri yerle göğün arasını doldurur.'' Ve's-salâtü nûrun. ''Namaz nurdur.''Ve's-salâtü nûrun. ''Namaz nurdur.'' Ve's-sadakatü bürhânün. ''Verilen mâlî yardımlar, zekâtlar, sadakalar kişinin burhanıdır.''Ve's-sadakatü bürhânün. ''Verilen mâlî yardımlar, zekâtlar, sadakalar kişinin burhanıdır.'' Ve's-sabru dıyâun. ''Sabretmek ışık saçıcı bir ziyadır, ışıktır.''Ve's-sabru dıyâun. ''Sabretmek ışık saçıcı bir ziyadır, ışıktır.'' Ve'l-Kur'ânü huccetün leke ev aleyke. ''Kur'ân-ı Kerîm senin lehine şahittir. Veyahut aleyhine delildir.'' Ve'l-Kur'ânü huccetün leke ev aleyke. ''Kur'ân-ı Kerîm senin lehine şahittir. Veyahut aleyhine delildir.'' Küllü'n-nâsi yağdû fe-bâiun nefsehû fe-mu'tikuhâ ev mûbikuhâ. Küllü'n-nâsi yağdû fe-bâiun nefsehû fe-mu'tikuhâ ev mûbikuhâ. ''Her kişi sabahleyin yola çıkıp işe koyulduğu günü yaşamaya başladığı zaman, nefsini satışa çıkarmış demektir. ''Her kişi sabahleyin yola çıkıp işe koyulduğu günü yaşamaya başladığı zaman, nefsini satışa çıkarmış demektir. Ya onu âzat etmekte ya da helak etmektedir.'' Ya onu âzat etmekte ya da helak etmektedir.''

Kısaca mealini verdikten sonra dilimizin döndüğünce, aklımızın erdiğince hadîs-i şerîfi açıklamaya çalışalım. Kısaca mealini verdikten sonra dilimizin döndüğünce, aklımızın erdiğince hadîs-i şerîfi açıklamaya çalışalım.

et-Tuhûru şatru'l-îmân. ''Temizlik imanın önemli bir parçasıdır, yarısıdır.''et-Tuhûru şatru'l-îmân. ''Temizlik imanın önemli bir parçasıdır, yarısıdır.'' Temizlik dış temizlikten başlar; kalp temizliğine, iç temizliğine kadar uzanır. Temizlik dış temizlikten başlar; kalp temizliğine, iç temizliğine kadar uzanır. İslâm dini, müslümanın temiz olmasını emretmiştir.İslâm dini, müslümanın temiz olmasını emretmiştir. Temizlik iki çeşittir. Bir dış temizlik; kirlerden, paslardan, tozlardan topraklardan arınmış olmak.Temizlik iki çeşittir. Bir dış temizlik; kirlerden, paslardan, tozlardan topraklardan arınmış olmak. Buna; necasetten, necis olan şeylerden temiz olmak diyoruz.Buna; necasetten, necis olan şeylerden temiz olmak diyoruz. ''Taharetlenmek'' diye halkımızın arasında yayılmıştır. ''Taharetlenmek'' diye halkımızın arasında yayılmıştır. Tuvalete gittiği zaman hades dediğimiz büyük pisliklerden de temizlenmesi;Tuvalete gittiği zaman hades dediğimiz büyük pisliklerden de temizlenmesi; ayrıca gusül abdesti alması gereken durumlarda gusül abdesti alması, elbisesinin temiz olması,ayrıca gusül abdesti alması gereken durumlarda gusül abdesti alması, elbisesinin temiz olması, namaz kıldığı yerin temiz olması, bunun dışında da mânevî temizlikler bâbında niyetinin temiz olması, kalbinin temiz olması,namaz kıldığı yerin temiz olması, bunun dışında da mânevî temizlikler bâbında niyetinin temiz olması, kalbinin temiz olması, herkese iyi niyet beslemesi, içinin temiz olması gibi durumlar var. Hepsi önemli. herkese iyi niyet beslemesi, içinin temiz olması gibi durumlar var. Hepsi önemli.

Tabi kalp temizliği hepsinden önemli.Tabi kalp temizliği hepsinden önemli. Kişinin kalbi mutlaka tertemiz olacak, niyeti tertemiz olacak, halis olacak, katıksız olacak.Kişinin kalbi mutlaka tertemiz olacak, niyeti tertemiz olacak, halis olacak, katıksız olacak. İçi başka, dışı başka olmayacak. İslâm'da içi başka dışı başka olan kimseye ''münafık'' deniliyor.İçi başka, dışı başka olmayacak. İslâm'da içi başka dışı başka olan kimseye ''münafık'' deniliyor. Münafıklık çok kötü bir sıfat, Allah'ın sevmediği bir sıfat. İnsan, dışını temizleme maddeleri ile temizler, içini tasavvufla temizler. Münafıklık çok kötü bir sıfat, Allah'ın sevmediği bir sıfat. İnsan, dışını temizleme maddeleri ile temizler, içini tasavvufla temizler. Tevbe ve istiğfar ederek kendisini günahlardan arındırır.Tevbe ve istiğfar ederek kendisini günahlardan arındırır. Temizliğin her çeşidine dikkat etmek lazım. Temizliğin her çeşidine dikkat etmek lazım. Birisi ötekisinin yerine geçip de ötekisini yapmamayı gerekli kılmaz. Bir seri temizlik; hepsi lazım.Birisi ötekisinin yerine geçip de ötekisini yapmamayı gerekli kılmaz. Bir seri temizlik; hepsi lazım. Bir insanın üstü, elbisesi şeriat bakımından kirli olsa namazı kabul olmaz.Bir insanın üstü, elbisesi şeriat bakımından kirli olsa namazı kabul olmaz. ''Kalbim çok temiz, abdest de almıştım gusülüm de vardı.''''Kalbim çok temiz, abdest de almıştım gusülüm de vardı.'' Ama üstün temiz değil. Ama üstün temiz değil. Üstü temiz, her şeyi temiz, namaz kıldığı yer pis olmaz. Ayak bastığı, secde ettiği yer de şer'an temiz olacak. Üstü temiz, her şeyi temiz, namaz kıldığı yer pis olmaz. Ayak bastığı, secde ettiği yer de şer'an temiz olacak.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem titiz bir baba gibi, bir annenin evladını ilkokuldan itibaren, küçüklükten itibarenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem titiz bir baba gibi, bir annenin evladını ilkokuldan itibaren, küçüklükten itibaren temizliğin en ince teferruatına kadar alıştırdığı gibi çağındaki müslümanlara emrederek, hadîs-i şerîflerinde temizliğe alıştırmıştır.temizliğin en ince teferruatına kadar alıştırdığı gibi çağındaki müslümanlara emrederek, hadîs-i şerîflerinde temizliğe alıştırmıştır. O zaman için çok ileri, hiç kimsenin yapmamış olduğu bir şeyi, diş temizliğini de emretmiştir. O zaman için çok ileri, hiç kimsenin yapmamış olduğu bir şeyi, diş temizliğini de emretmiştir. Hatta fırça yok, daha başka alet edevat yok.Hatta fırça yok, daha başka alet edevat yok. Parmağı ile temizlemek veyahut bir dal parçasının ucunun tellenmiş olan liflerini fırça gibi kullanmak suretiyle temizlemek, Parmağı ile temizlemek veyahut bir dal parçasının ucunun tellenmiş olan liflerini fırça gibi kullanmak suretiyle temizlemek, misvaklanmak namazın sevabının çok olmasına yol açıyor, sevabı yetmiş kat daha fazla oluyor.misvaklanmak namazın sevabının çok olmasına yol açıyor, sevabı yetmiş kat daha fazla oluyor. Tırnakların kesilmesi, kılların kazınması bıyıkların kısaltılması, sakalın uzatılması;Tırnakların kesilmesi, kılların kazınması bıyıkların kısaltılması, sakalın uzatılması; ellerin, ayakların, yüzün namaz kılmadan önce abdest dediğimiz şekil ile yıkanması, vücudun tepeden tırnağa gusül dediğimiz büyük temizlik şekliyle temizlenmesi… ellerin, ayakların, yüzün namaz kılmadan önce abdest dediğimiz şekil ile yıkanması, vücudun tepeden tırnağa gusül dediğimiz büyük temizlik şekliyle temizlenmesi…

Müslüman her yönden temizdir ve bu çevresine de intikal eder.Müslüman her yönden temizdir ve bu çevresine de intikal eder. Fakir olabilir, yoksul olabilir, elbisesi yamalı olabilir ama pis olmaz.Fakir olabilir, yoksul olabilir, elbisesi yamalı olabilir ama pis olmaz. Çorabı leş gibi kokmaz. Çorap giymek mecburiyeti yoktur, kirlenmişse yıka, kurut. Çorabı leş gibi kokmaz. Çorap giymek mecburiyeti yoktur, kirlenmişse yıka, kurut. İki tane çorap al; birisini kurut, ötekisini giy. Ötekisini kurut, berikisini giy.İki tane çorap al; birisini kurut, ötekisini giy. Ötekisini kurut, berikisini giy. Adam camiye geliyor; çorabı ayak terinden sırılsıklam ıslanmış.Adam camiye geliyor; çorabı ayak terinden sırılsıklam ıslanmış. Millet burnunu tutmak zorunda kalıyor; neredeyse orada duramayacaklar, yanından uzaklaşıyorlar.Millet burnunu tutmak zorunda kalıyor; neredeyse orada duramayacaklar, yanından uzaklaşıyorlar. O hiç aldırmıyor. Be mübarek işte bak burada abdest alma muslukları var.O hiç aldırmıyor. Be mübarek işte bak burada abdest alma muslukları var. Git ayağını gıcır gıcır yıka, ondan sonra gel. Çorapları da dışarıda pabucunun içinde bırak, giyme.Git ayağını gıcır gıcır yıka, ondan sonra gel. Çorapları da dışarıda pabucunun içinde bırak, giyme. Bastığın halılara yazık. Ondan sonra başkası secde edecek. Bastığın halılara yazık. Ondan sonra başkası secde edecek. O bakımdan insan fakir olabilir ama temiz olur.O bakımdan insan fakir olabilir ama temiz olur. Fakirlik ayıp değil, yamalı giymek ayıp değil ama pis gezmek ayıp; yıkanmamak, pis olmak, pis kokmak ayıptır. Fakirlik ayıp değil, yamalı giymek ayıp değil ama pis gezmek ayıp; yıkanmamak, pis olmak, pis kokmak ayıptır.

Onun için dedelerimizin hayatlarında görüyoruz; pırıl pırıl iç ve dış temizliği vardır.Onun için dedelerimizin hayatlarında görüyoruz; pırıl pırıl iç ve dış temizliği vardır. Elbiseleri temizdir, kendisi temizdir.Elbiseleri temizdir, kendisi temizdir. Hatta Avrupalılar eskiden yıkanmazlardı, yıkanmayı yeni yeni bizden öğrendiler.Hatta Avrupalılar eskiden yıkanmazlardı, yıkanmayı yeni yeni bizden öğrendiler. Senede bir silinirlerdi.Senede bir silinirlerdi. Avrupalılar'ın bir seyyahı Osmanlı diyarına gelmiş de; ''Bu adamlar suyun içinden çıkmıyorlar, ördek gibi boyuna yıkanıyorlar, hasta olacaklar.'' diyor. Avrupalılar'ın bir seyyahı Osmanlı diyarına gelmiş de; ''Bu adamlar suyun içinden çıkmıyorlar, ördek gibi boyuna yıkanıyorlar, hasta olacaklar.'' diyor. Türk hamamlarını görmüş, tertemiz.Türk hamamlarını görmüş, tertemiz. Herkesin yıkandığını, keselendiğini, üzerlerinde hiç kir pas kalmadığını görüyor, garipsiyor; ''Bu kadar yıkanılır mı?'' diyor, alışmamış.Herkesin yıkandığını, keselendiğini, üzerlerinde hiç kir pas kalmadığını görüyor, garipsiyor; ''Bu kadar yıkanılır mı?'' diyor, alışmamış. Yıkanma şekillerini bilmezler; küvetin içine suyu doldururlar, bütün aile o suyun içine girer çıkar, birisinin kiri ötekisinin üstüne yapışır, saçlarının arasına girer.Yıkanma şekillerini bilmezler; küvetin içine suyu doldururlar, bütün aile o suyun içine girer çıkar, birisinin kiri ötekisinin üstüne yapışır, saçlarının arasına girer. Böyle temizlik olmaz. Kullanılmış su ile temizlik yapmaya kalkarlar. Böyle temizlik olmaz. Kullanılmış su ile temizlik yapmaya kalkarlar. Halbuki İslâm kurnayı açar, şakır şakır doldurur, tası döker. Halbuki İslâm kurnayı açar, şakır şakır doldurur, tası döker. Hamama giden bir insan, ilk önce kurnasının çevresini şöyle tertemiz bir yıkar.Hamama giden bir insan, ilk önce kurnasının çevresini şöyle tertemiz bir yıkar. Ondan sonra suyu doldurur, kurnadan taşırır.Ondan sonra suyu doldurur, kurnadan taşırır. ''Herhangi bir kir kalmasın.'' diye tekrar tekrar yıkanır, yıkanır, yıkanır. Pırıl pırıl olur, üzerinde hiç bir şey kalmaz.''Herhangi bir kir kalmasın.'' diye tekrar tekrar yıkanır, yıkanır, yıkanır. Pırıl pırıl olur, üzerinde hiç bir şey kalmaz. Tırnaklarını keser, saçlarını traş eder, ağzını burnunu çalkalar, kulaklarını siler, her türlü temizliğini yapar. Tırnaklarını keser, saçlarını traş eder, ağzını burnunu çalkalar, kulaklarını siler, her türlü temizliğini yapar.

Ayrıca mânevî kirlerden temizlenmesi için tevbe ve istiğfar vardır. Tevbe eder, istiğfar eder.Ayrıca mânevî kirlerden temizlenmesi için tevbe ve istiğfar vardır. Tevbe eder, istiğfar eder. Hatasını düşünür, hatasını tespit edince gözyaşı döker; Hatasını düşünür, hatasını tespit edince gözyaşı döker; ''Yâ Rabbi! Beni affet, yine yanıldım, yine şeytana uydum, yine istemediğin şeyleri yaptım.'' der, ''Yâ Rabbi! Beni affet, yine yanıldım, yine şeytana uydum, yine istemediğin şeyleri yaptım.'' der, tevbe ile günahlardan yıkanır, pâk olur Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem müjdelemiş: tevbe ile günahlardan yıkanır, pâk olur Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem müjdelemiş: Lâ sağîrate me'a'l-ısrâr ve lâ kebîrate me'a'l-istiğfâr.Lâ sağîrate me'a'l-ısrâr ve lâ kebîrate me'a'l-istiğfâr. ''Tevbe ve istiğfar edince küçük günah, büyük günah kalmaz hepsi affolur.''Tevbe ve istiğfar edince küçük günah, büyük günah kalmaz hepsi affolur. Allahu Teâlâ hazretleri onu anasından doğduğu gün gibi pâk eder. Namaz, oruç insanı pâklaştırır.Allahu Teâlâ hazretleri onu anasından doğduğu gün gibi pâk eder. Namaz, oruç insanı pâklaştırır. Hac, insanı günahlardan pâk eder, anasından doğduğu gibi günahsız hale getirir. Hac, insanı günahlardan pâk eder, anasından doğduğu gibi günahsız hale getirir.

Demek ki ibadetler de bizi mânevî bakımdan temizliyor.Demek ki ibadetler de bizi mânevî bakımdan temizliyor. Bir de nefsin ayıpları vardır. İnsan nefsinin ayıpları.Bir de nefsin ayıpları vardır. İnsan nefsinin ayıpları. Mesela vefasızlık, mesela kin, haset, cimrilik, pintilik, gadir, zulüm. Bunlar da nefsin birer kiridir, ayıbıdır. Mesela vefasızlık, mesela kin, haset, cimrilik, pintilik, gadir, zulüm. Bunlar da nefsin birer kiridir, ayıbıdır. Bu kirler, bu ayıplar da tasavvufla temizlenir. Tasavvuf eğitimi ile temizlenir. Bu kirler, bu ayıplar da tasavvufla temizlenir. Tasavvuf eğitimi ile temizlenir. Yoksa bir insanın içinde bu kötü huylar durdukça boşuna çalışmış olur.Yoksa bir insanın içinde bu kötü huylar durdukça boşuna çalışmış olur. İleriye gidemez, büyük zararlara uğrayabilir. Çünkü içi pistir. İleriye gidemez, büyük zararlara uğrayabilir. Çünkü içi pistir. Çünkü o içindeki ahlâk pislikleri, ahlâkî kusurlar onun amellerini heba eder. Çünkü o içindeki ahlâk pislikleri, ahlâkî kusurlar onun amellerini heba eder.

Mesela Kur'ân-ı Kerîm'den âyet-i kerîme okuyalım.Mesela Kur'ân-ı Kerîm'den âyet-i kerîme okuyalım. Lâ tübtılû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ.Lâ tübtılû sadakâtiküm bi'l-menni ve'l-ezâ. ''Verdiğiniz zekâtları, sadakaları başa kakmak suretiyle boşa çıkarmayınız, iptal ettirmeyiniz, bâtıl etmeyiniz, heba etmeyiniz.'' ''Verdiğiniz zekâtları, sadakaları başa kakmak suretiyle boşa çıkarmayınız, iptal ettirmeyiniz, bâtıl etmeyiniz, heba etmeyiniz.'' O bakımdan demek ki başa kakmak, eza vermek, hayır yaptığı insana gönül kırıcı sözler söylemek, haşin davranmak olmuyor. O bakımdan demek ki başa kakmak, eza vermek, hayır yaptığı insana gönül kırıcı sözler söylemek, haşin davranmak olmuyor. Sonra el-Hasedü ye'külü'l-hasenâti kemâ te'külü'n-nârü'l-hatab. Sonra el-Hasedü ye'külü'l-hasenâti kemâ te'külü'n-nârü'l-hatab. ''Haset, kıskançlık insanın salih amellerinden hâsıl olan sevapları kül eder, ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi yer bitirir.'' ''Haset, kıskançlık insanın salih amellerinden hâsıl olan sevapları kül eder, ateşin odunu yakıp kül ettiği gibi yer bitirir.''

Demek ki haset etmeyecek.Demek ki haset etmeyecek. Sonra vefasızlık, sonra kendini beğenmek, kibir, zulüm, gadir, haksızlık, bir tarafa meyledip öbür tarafa haksızlık etmek,Sonra vefasızlık, sonra kendini beğenmek, kibir, zulüm, gadir, haksızlık, bir tarafa meyledip öbür tarafa haksızlık etmek, işte bunların hepsinin temizlenmesi için de tasavvuf denilen bir ilim vardır.işte bunların hepsinin temizlenmesi için de tasavvuf denilen bir ilim vardır. Temizlenmenin yolları vardır, metotları vardır; o metotları insanların uygulaması ve o kötü huylardan kurtulması lazım.Temizlenmenin yolları vardır, metotları vardır; o metotları insanların uygulaması ve o kötü huylardan kurtulması lazım. ''Kötü huylardan kurtulan, güzel ahlâka sahip olan, güzel ahlâklı bir insan; ''Kötü huylardan kurtulan, güzel ahlâka sahip olan, güzel ahlâklı bir insan; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şöyle buyuruyor: güzel huyu sayesinde geceleri sabahlara kadar ibadet eden, uyumayan, güzel huyu sayesinde geceleri sabahlara kadar ibadet eden, uyumayan, gece kaim, gündüzleri de akşamlara kadar hep oruç tutan, gündüz saim insanlar kadar sevap alır.'' gece kaim, gündüzleri de akşamlara kadar hep oruç tutan, gündüz saim insanlar kadar sevap alır.'' O bakımdan dedelerimiz dini güzel anlamışlar, güzel uygulamışlardır. O bakımdan dedelerimiz dini güzel anlamışlar, güzel uygulamışlardır. Her şeyleri tertemizdir, pırıl pırıldır. İçlerini de temizlemişlerdir, ahlâkları da güzeldir. Her şeyleri tertemizdir, pırıl pırıldır. İçlerini de temizlemişlerdir, ahlâkları da güzeldir.

Şeyh Abdulehad-i Nûrî hazretleri, elinde kâğıt kalem ilimle meşgul oluyormuş.Şeyh Abdulehad-i Nûrî hazretleri, elinde kâğıt kalem ilimle meşgul oluyormuş. Dervişleri de yanına geliyorlar, oturuyorlar.Dervişleri de yanına geliyorlar, oturuyorlar. Bir derviş gelip birileri hakkında bir takım sözler söyleyince hışımla başını bir kaldırmış, ona sert bir şekilde bakmış; ''Gıybet yapma!'' demiş. O olmuş. Bir derviş gelip birileri hakkında bir takım sözler söyleyince hışımla başını bir kaldırmış, ona sert bir şekilde bakmış; ''Gıybet yapma!'' demiş. O olmuş. Hocasının o bakışı, o nasihati ona yetmiş, ondan sonra bir daha ömrü boyunca hiç gıybet etmemiş.Hocasının o bakışı, o nasihati ona yetmiş, ondan sonra bir daha ömrü boyunca hiç gıybet etmemiş. Kimsenin ismini anıp da, aleyhinde konuşmamış. Arkadaşları, tanıdıkları soruyorlar; Kimsenin ismini anıp da, aleyhinde konuşmamış. Arkadaşları, tanıdıkları soruyorlar;

''Yahu biz senin hiç düşmanını görmedik.''Yahu biz senin hiç düşmanını görmedik. Herkes seni seviyor, herkes sana hayran, herkes sana âşık, herkes seni beğeniyor. Bunu nasıl sağladın?'' Diyor ki; Herkes seni seviyor, herkes sana hayran, herkes sana âşık, herkes seni beğeniyor. Bunu nasıl sağladın?'' Diyor ki;

''Yıllar önce bir gün hocamın yanına gittiğim zaman bir cahillik ettim, gıybet edecek oldum. Beni bir azarladı.''Yıllar önce bir gün hocamın yanına gittiğim zaman bir cahillik ettim, gıybet edecek oldum. Beni bir azarladı. Ondan sonra hiç gıybet etmemeye tevbe ettim. İşte onun hayrıdır, bereketidir. Ondan sonra hiç gıybet etmemeye tevbe ettim. İşte onun hayrıdır, bereketidir. Ondan sonra çok dikkat ettim herhalde sevilmem ondan olsa gerektir.'' Ondan sonra çok dikkat ettim herhalde sevilmem ondan olsa gerektir.''

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir gün dedi ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir gün dedi ki;

''Dikkat edin, şimdi şuraya cennetlik birisi gelecek.'' Herkes pür dikkat bekledi.''Dikkat edin, şimdi şuraya cennetlik birisi gelecek.'' Herkes pür dikkat bekledi. Baktılar ki bir adam, sahabeden bir zât.Baktılar ki bir adam, sahabeden bir zât. Allah şefaatine nail etsin; abdest almış, suları damlaya damlaya geldi, selam verdi oturdu.Allah şefaatine nail etsin; abdest almış, suları damlaya damlaya geldi, selam verdi oturdu. Sonra, ertesi gün yine; Sonra, ertesi gün yine;

''Dikkat edin buraya cennetlik birisi gelecek.'' dedi. Yine baktılar aynı şahıs. Abdest almış gelmiş.''Dikkat edin buraya cennetlik birisi gelecek.'' dedi. Yine baktılar aynı şahıs. Abdest almış gelmiş. Bu hadise üç defa oldu. Abdullah b. Ömer radıyallahu anh bu mübarek zâtın yanına vardı, dedi ki; Bu hadise üç defa oldu. Abdullah b. Ömer radıyallahu anh bu mübarek zâtın yanına vardı, dedi ki;

''Ben babamla biraz dargınım, iyi değilim.''Ben babamla biraz dargınım, iyi değilim. Senin yanında kalsam beni evinde barındırır mısın? Birkaç gece misafir eder misin?'' Senin yanında kalsam beni evinde barındırır mısın? Birkaç gece misafir eder misin?''

Adamın yanına gitti. Yatsıyı kıldıktan sonra eve geliyorlar Abdullah b. Ömer pür dikkat onu seyrediyor;Adamın yanına gitti. Yatsıyı kıldıktan sonra eve geliyorlar Abdullah b. Ömer pür dikkat onu seyrediyor; ''Acaba hangi ameli işleyecek, ne dualar yapacak? Allah onu cennetlik etmiş ben de onu öğreneyim.'' diyor.''Acaba hangi ameli işleyecek, ne dualar yapacak? Allah onu cennetlik etmiş ben de onu öğreneyim.'' diyor. Mübarek zât, öteki müslümanların da mutat olarak yaptığı şeyleri yapıp yatıyor, uyuyor. Mübarek zât, öteki müslümanların da mutat olarak yaptığı şeyleri yapıp yatıyor, uyuyor. Gece teheccüde kalkıyor, sabah namaza gidiyor.Gece teheccüde kalkıyor, sabah namaza gidiyor. Abdullah b. Ömer baktı ki kendisinin bildiği şeyin üstüne ilave başka bir şey yapmıyor.Abdullah b. Ömer baktı ki kendisinin bildiği şeyin üstüne ilave başka bir şey yapmıyor. Kendisinin hiç bilmediği, yeni bir şey yok. Üç gün geçti. İyice tarassud etti o zâtı. Sonunda asıl meramını anlattı. Kendisinin hiç bilmediği, yeni bir şey yok. Üç gün geçti. İyice tarassud etti o zâtı. Sonunda asıl meramını anlattı.

''Peygamber Efendimiz senin hakkında ‘cennetliktir' buyurmuştu, asıl merakım bu.''Peygamber Efendimiz senin hakkında ‘cennetliktir' buyurmuştu, asıl merakım bu. Anlaşılıyor ki senin Allah'a makbul bir işin var, ben de onun ne olduğunu anlamak için sana misafir oldum. Anlaşılıyor ki senin Allah'a makbul bir işin var, ben de onun ne olduğunu anlamak için sana misafir oldum. Yoksa başka bir sebep yoktu. Ama inceledim, anlayamadım.Yoksa başka bir sebep yoktu. Ama inceledim, anlayamadım. Nedir senin durumun?'' dedi. Dedi ki; Nedir senin durumun?'' dedi. Dedi ki;

''Vallahi işte gördüğün gibiyim, benim başkaca bir durumum yok.''Vallahi işte gördüğün gibiyim, benim başkaca bir durumum yok. Gördüğün şekilde yaşarım, gördüğün ibadetleri yaparım, olağanüstü bir halim yok, sade bir müslümanım.'' Gördüğün şekilde yaşarım, gördüğün ibadetleri yaparım, olağanüstü bir halim yok, sade bir müslümanım.''

''Peki, öyleyse hakkını helal et.'' diye vedalaştı, teşekkür etti. Ayrılırken onu durdurup şöyle dedi: ''Peki, öyleyse hakkını helal et.'' diye vedalaştı, teşekkür etti. Ayrılırken onu durdurup şöyle dedi:

''Belki şu sebep olabilir; ‘Ben hiç kimseye karşı içimde bir kötülük duymam, kötülük beslemem, kötü zan beslemem.' Belki budur.'' dedi. ''Belki şu sebep olabilir; ‘Ben hiç kimseye karşı içimde bir kötülük duymam, kötülük beslemem, kötü zan beslemem.' Belki budur.'' dedi.

Öyledir. Hakikaten müslümanın kalbinin temiz olması bu kadar önemlidir.Öyledir. Hakikaten müslümanın kalbinin temiz olması bu kadar önemlidir. O halde temizliğin her çeşidi İslâm'da bu kadar önemliymiş. O halde temizliğin her çeşidi İslâm'da bu kadar önemliymiş.

Bizler de dış temizliğimize dikkat edelim. Kötü koku, çirkin koku, kötü görünüş vesaire olmasın; bu bir.Bizler de dış temizliğimize dikkat edelim. Kötü koku, çirkin koku, kötü görünüş vesaire olmasın; bu bir. İkinci olarak devamlı abdestli gezelim. Abdestli gezmek insanı çok hayırlara, bereketlere erdirir. İkinci olarak devamlı abdestli gezelim. Abdestli gezmek insanı çok hayırlara, bereketlere erdirir. Haftada en aşağı bir defa, Cuma günü gusül abdesti alalım. Haftada en aşağı bir defa, Cuma günü gusül abdesti alalım. Çünkü ''Cuma günü Allah'a inanarak, sevabını Allah'tan bekleyerek gusül abdesti alan kimsenin geçen haftaki tüm günahları üç gün ziyadesiyle affolunur.Çünkü ''Cuma günü Allah'a inanarak, sevabını Allah'tan bekleyerek gusül abdesti alan kimsenin geçen haftaki tüm günahları üç gün ziyadesiyle affolunur. Yani on günlük günahı affolunmuş olur.'' Kadın için de böyledir. Erkek için de böyledir. Yani on günlük günahı affolunmuş olur.'' Kadın için de böyledir. Erkek için de böyledir.

Onun için Cuma günü yıkanmaya da dikkat edelim.Onun için Cuma günü yıkanmaya da dikkat edelim. En aşağı haftada bir kez güzelce sabunlanarak, keselenerek yıkanalım.En aşağı haftada bir kez güzelce sabunlanarak, keselenerek yıkanalım. Ayrıca günahlardan yıkanmak için tevbe ve istiğfarı ihmal etmeyelim.Ayrıca günahlardan yıkanmak için tevbe ve istiğfarı ihmal etmeyelim. Her gün en aşağı yüz defa estağfirullah diyelim. Her gün en aşağı yüz defa estağfirullah diyelim. Peygamber Efendimiz; ''Ben de böyle yaparım.'' diye hadîs-i şerîflerde bildirmiş. Peygamber Efendimiz; ''Ben de böyle yaparım.'' diye hadîs-i şerîflerde bildirmiş. Aşk ile şevk ile gözyaşı ile boyun bükerek tazarru ile niyaz ile Rabbimiz'den afv u mağfiret dileyelim.Aşk ile şevk ile gözyaşı ile boyun bükerek tazarru ile niyaz ile Rabbimiz'den afv u mağfiret dileyelim. Bir de şu kötü huyları üzerimizden atmak için ciddi olarak kendimize çeki düzen veripBir de şu kötü huyları üzerimizden atmak için ciddi olarak kendimize çeki düzen verip ahlâkımızı güzelleştirmeye, nefsimizi tezkiye etmeye, nefsimizi pâk eylemeye gayret edelim.ahlâkımızı güzelleştirmeye, nefsimizi tezkiye etmeye, nefsimizi pâk eylemeye gayret edelim. Şu kötü huyları atalım, iyi huyları alalım. İnsan-ı kâmil olalım. Allahu Teâlâ hazretlerinin sevgili kulu olmaya azmedelim. Şu kötü huyları atalım, iyi huyları alalım. İnsan-ı kâmil olalım. Allahu Teâlâ hazretlerinin sevgili kulu olmaya azmedelim.

Allahu Teâlâ hazretleri temizliğin maddîsini mânevîsini, görünenini görünmeyenini, her çeşidini cümlemize nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri temizliğin maddîsini mânevîsini, görünenini görünmeyenini, her çeşidini cümlemize nasip eylesin.

Ve'l-hamdü li'l-lâhi temleü'l-mîzân.''Elhamdülillah demek kulun amel terazisinin, mîzânın kefesini doldurur.'' Ve'l-hamdü li'l-lâhi temleü'l-mîzân.''Elhamdülillah demek kulun amel terazisinin, mîzânın kefesini doldurur.''

Bu mîzan nasıl bir mîzandır? Bu mîzan nasıl bir mîzandır?

Amellerin tartıldığı bu terazi öyle bir terazidir ki melekler ona bakarken ürperip huşu ve haşyet içinde büzülürlermiş.Amellerin tartıldığı bu terazi öyle bir terazidir ki melekler ona bakarken ürperip huşu ve haşyet içinde büzülürlermiş. Muazzam bir şey! Yedi kat sema ve yeri içine alacak kadar büyükmüş. Muazzam bir şey! Yedi kat sema ve yeri içine alacak kadar büyükmüş. Onun o büyüklüğü karşısında melekler huşû ve haşyet içinde büzülürlermiş. Onun o büyüklüğü karşısında melekler huşû ve haşyet içinde büzülürlermiş. Öyle muazzam bir kefe! Elhamdülillah sözünün onu doldurması ne kadar kıymetli bir söz olduğunu gösteren bir işaret oluyor. Öyle muazzam bir kefe! Elhamdülillah sözünün onu doldurması ne kadar kıymetli bir söz olduğunu gösteren bir işaret oluyor.

Elhamdülillah ne demek? Elhamdülillah ne demek?

Yâ Rabbi! Her türlü şükürler, övgüler, medihler, senâlar sana layıktır, senindir.Yâ Rabbi! Her türlü şükürler, övgüler, medihler, senâlar sana layıktır, senindir. Senin hakkındır, sana olsun.'' demek. Çok kıymetli, güzel bir sözdür. Senin hakkındır, sana olsun.'' demek. Çok kıymetli, güzel bir sözdür.

İnsan hangi duygudan sonra elhamdülillah der? İnsan hangi duygudan sonra elhamdülillah der?

Rabbinin, kendisinin üzerine saçtığı çeşit çeşit nimetleri görür, anlar, idrak eder,Rabbinin, kendisinin üzerine saçtığı çeşit çeşit nimetleri görür, anlar, idrak eder, içine teşekkür duygusu dolar, Rabbine şükran duygusu dolar, o zaman elhamdülillah der.içine teşekkür duygusu dolar, Rabbine şükran duygusu dolar, o zaman elhamdülillah der. İşte bu duygu çok kıymetli oluyor. Yâ Rabbi! Elhamdülillah, bana akıl vermişsin, sıhhat vermişsin, çoluk çocuk vermişsin. İşte bu duygu çok kıymetli oluyor. Yâ Rabbi! Elhamdülillah, bana akıl vermişsin, sıhhat vermişsin, çoluk çocuk vermişsin. Elhamdülillah güzel bir memlekette yaşıyoruz. İman vermişsin.Elhamdülillah güzel bir memlekette yaşıyoruz. İman vermişsin. Ya Rusya'da olsaydım benim halim nice olurdu? Ya Güney Amerika'da olsaydım.Ya Rusya'da olsaydım benim halim nice olurdu? Ya Güney Amerika'da olsaydım. O kadar kâfirin arasından nereden tanıyıp da, nasıl İslâm'a gelecektim. O kadar kâfirin arasından nereden tanıyıp da, nasıl İslâm'a gelecektim. Ya Afrika yerlilerinin ormanlarındaki bir köyde doğmuş olsaydım acaba İslâm'ı bulabilir miydim?Ya Afrika yerlilerinin ormanlarındaki bir köyde doğmuş olsaydım acaba İslâm'ı bulabilir miydim? O kadar geniş kültürüm olabilir miydi? O kadar geniş kültürüm olabilir miydi? Ya Hindistan'ın o üç yüz milyon, beş yüz milyon insanı arasında bir insan olsaydım;Ya Hindistan'ın o üç yüz milyon, beş yüz milyon insanı arasında bir insan olsaydım; bir sürü batıl inanç arasında İslâm'ın gerçeğini anlayıp da müslüman olabilir miydim?bir sürü batıl inanç arasında İslâm'ın gerçeğini anlayıp da müslüman olabilir miydim? Ya Kızıl Çin'de olsaydım, o yedi yüz milyon, bir milyar insan kalabalığı -çil yavrusu gibiYa Kızıl Çin'de olsaydım, o yedi yüz milyon, bir milyar insan kalabalığı -çil yavrusu gibi veyahut karınca gibi kıyım kıyım her taraf insan- içinde, o bâtıl yollardan kendimi sıyırıp da müslüman olabilir miydim? veyahut karınca gibi kıyım kıyım her taraf insan- içinde, o bâtıl yollardan kendimi sıyırıp da müslüman olabilir miydim?

Yâ Rabbi! Ne mutlu bana ki beni müslüman eylemişsin, sana hamdolsun.Yâ Rabbi! Ne mutlu bana ki beni müslüman eylemişsin, sana hamdolsun. Yediklerime, içtiklerime, giydiklerime bak! Afrika'da bazı insanlar açlıktan ölüyorlar.Yediklerime, içtiklerime, giydiklerime bak! Afrika'da bazı insanlar açlıktan ölüyorlar. Kore'de bazı insanlar yağmur yağdı mı ''karın doyuracağız'' diye yerden solucan toplamaya gidiyorlar.Kore'de bazı insanlar yağmur yağdı mı ''karın doyuracağız'' diye yerden solucan toplamaya gidiyorlar. Nice nice fakir insanlar var. Hindistan'da nice insan açlıktan kırılıyor. Nice nice fakir insanlar var. Hindistan'da nice insan açlıktan kırılıyor. Afrika'da kuraklıktan hayvanlar ölüyor, çocuklar hasta oluyor, bir deri bir kemik kalıyorlar.Afrika'da kuraklıktan hayvanlar ölüyor, çocuklar hasta oluyor, bir deri bir kemik kalıyorlar. Tabi hamd duygusu çok kıymetli bir duygu. Bu duyguyu yaşayalım, Allah'ın üzerimizdeki nimetlerini anlayalım.Tabi hamd duygusu çok kıymetli bir duygu. Bu duyguyu yaşayalım, Allah'ın üzerimizdeki nimetlerini anlayalım. O nimetlerin kıymetini bilelim, O'na hamd u senâ ve şükür edelim. Çünkü bir nimet şükredildikçe artar.O nimetlerin kıymetini bilelim, O'na hamd u senâ ve şükür edelim. Çünkü bir nimet şükredildikçe artar. Şükredilmediği, kıymeti bilinmediği zaman elden kaçar. Mânevî kaide böyledir, Allah'ın ilâhî kanunu budur.Şükredilmediği, kıymeti bilinmediği zaman elden kaçar. Mânevî kaide böyledir, Allah'ın ilâhî kanunu budur. Kul, bir nimetin kadrini kıymetini bilmedi mi Allah çeker alır. Kul, bir nimetin kadrini kıymetini bilmedi mi Allah çeker alır.

O bakımdan Allah'ın nimetlerini bilelim.O bakımdan Allah'ın nimetlerini bilelim. Allah'ın nimetlerini bilmek de bir kaide, Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi.Allah'ın nimetlerini bilmek de bir kaide, Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi. Kendini kendinden aşağıdakilerle mukayese edeceksin, kendinden yukarıdakilerle mukayese etmeyeceksin. Kendini kendinden aşağıdakilerle mukayese edeceksin, kendinden yukarıdakilerle mukayese etmeyeceksin. Peygamber Efendimiz; ''Nimeti daha iyi anlamak için bu daha uygundur.'' diyor. Peygamber Efendimiz; ''Nimeti daha iyi anlamak için bu daha uygundur.'' diyor.

''Yahu hocam; Amerikalılar'ın arabaları var, uçakları var, geniş arazileri var.''Yahu hocam; Amerikalılar'ın arabaları var, uçakları var, geniş arazileri var. Sabancı'nın Boğaz içinde şu kadar köşkü var.'' vesaire. Sabancı'nın Boğaz içinde şu kadar köşkü var.'' vesaire.

''Adapazarı'nda bir kaloriferli daireciğim var, küçücük bir dükkânım var, ayda şu kadarcık gelirim var.''''Adapazarı'nda bir kaloriferli daireciğim var, küçücük bir dükkânım var, ayda şu kadarcık gelirim var.'' Senin o beğenmediğin haline, nice insan imrenip duruyor.Senin o beğenmediğin haline, nice insan imrenip duruyor. Yükseklere bakarsan tabi gözün doymaz, karnın doymaz, gönlün mutmain olmaz.Yükseklere bakarsan tabi gözün doymaz, karnın doymaz, gönlün mutmain olmaz. Sen Sabancı'yla, Vehbi Koç'la kendini ne mukayese ediyorsun? Daha aşağıdaki insanlara bak.Sen Sabancı'yla, Vehbi Koç'la kendini ne mukayese ediyorsun? Daha aşağıdaki insanlara bak. Şöyle gecekondu semtini bir dolaş, Anadolu'nun bir uzak köyüne, susuz köylerine git bakalım.Şöyle gecekondu semtini bir dolaş, Anadolu'nun bir uzak köyüne, susuz köylerine git bakalım. Bir Güney Doğu Anadolu'ya, bir Doğu Anadolu'ya git.Bir Güney Doğu Anadolu'ya, bir Doğu Anadolu'ya git. İç Anadolu'nun çorak arazilerini; milletin neler çektiğini, çatır çatır soğuklarda, ayazlarda nasıl yaşadığını gör bakalım. İç Anadolu'nun çorak arazilerini; milletin neler çektiğini, çatır çatır soğuklarda, ayazlarda nasıl yaşadığını gör bakalım. Elhamdülillah burada manzaralı yerde oturmuşsun; önünde göl, arkanda dağ, yeşillikler. Elhamdülillah burada manzaralı yerde oturmuşsun; önünde göl, arkanda dağ, yeşillikler.

Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi nedir? Peygamber Efendimiz'in tavsiyesi nedir?

Kendinden aşağıya bakacak.Kendinden aşağıya bakacak. Doğu Anadolu'ya gidemezsen, Güney Doğu Anadolu'ya gidemezsen tarihi düşün.Doğu Anadolu'ya gidemezsen, Güney Doğu Anadolu'ya gidemezsen tarihi düşün. Peygamber Efendimiz'i düşün, sahabesini düşün ki evinde üç ay ateşin yanmadığı olurmuş. Eve gelirmiş, sorarmış; Peygamber Efendimiz'i düşün, sahabesini düşün ki evinde üç ay ateşin yanmadığı olurmuş. Eve gelirmiş, sorarmış;

''Yiyecek bir şey var mı?'' ''Yiyecek bir şey var mı?''

''Yok, yâ Resûlallah! Hadi ben de zaten oruca niyetlenmiştim, oruca heves ediyordum.'' ''Yok, yâ Resûlallah! Hadi ben de zaten oruca niyetlenmiştim, oruca heves ediyordum.''

Karnı doyuncaya kadar bir yemek yememiş.Karnı doyuncaya kadar bir yemek yememiş. Bir buğday ekmeğiyle peş peşe birkaç defa karnını doyurmamış. Bizim önümüzde buğday ekmeği, pamuk gibi. Bir buğday ekmeğiyle peş peşe birkaç defa karnını doyurmamış. Bizim önümüzde buğday ekmeği, pamuk gibi. Bastırdığın zaman sünger gibi iner, çıkar. Mis gibi kızarmıştır. Bazı fırınlar içine süt de katıyorlar.Bastırdığın zaman sünger gibi iner, çıkar. Mis gibi kızarmıştır. Bazı fırınlar içine süt de katıyorlar. Ondan sonra meyveler, üzümler, elmalar, tarlalarda yerlere dökülüyor.Ondan sonra meyveler, üzümler, elmalar, tarlalarda yerlere dökülüyor. Çeşit çeşit otlar, çıkarsak bunlardan ne güzel yemekler olur. Bu otların kimisi ne kadar tatlı, ne kadar güzeldir. Çeşit çeşit otlar, çıkarsak bunlardan ne güzel yemekler olur. Bu otların kimisi ne kadar tatlı, ne kadar güzeldir.

Elhamdülillah. Demek ki insan aşağıya baktı mı nimetleri anlar. Sen Allah'ın çok mu matah bir kulusun?Elhamdülillah. Demek ki insan aşağıya baktı mı nimetleri anlar. Sen Allah'ın çok mu matah bir kulusun? Peygamber Efendimiz o kadar sıkıntı çekmiş. Sen ondan en aşağı yüz misli daha iyi durumdasın. Peygamber Efendimiz o kadar sıkıntı çekmiş. Sen ondan en aşağı yüz misli daha iyi durumdasın. Peygamber Efendimiz bir abânın üstüne yatarmış. İki kat yaparlarmış.Peygamber Efendimiz bir abânın üstüne yatarmış. İki kat yaparlarmış. Şöyle halı gibi bir şey oluyor nihayet.Şöyle halı gibi bir şey oluyor nihayet. ''Peygamber Efendimiz biraz rahat etsin.'' diye bir gün dört kat yapmışlar. Sabahleyin demiş ki; ''Peygamber Efendimiz biraz rahat etsin.'' diye bir gün dört kat yapmışlar. Sabahleyin demiş ki;

''Bu gece benim yattığım yere ne yaptınız, yeni bir yatak mı getirdiniz?'' ''Bu gece benim yattığım yere ne yaptınız, yeni bir yatak mı getirdiniz?''

''Yok, ya Resûlullah! Biraz daha yumuşak olsun diye dört kat yaptık.'' ''Yok, ya Resûlullah! Biraz daha yumuşak olsun diye dört kat yaptık.''

''Onu eski haline getirin, rahat olunca bu gece teheccüde kalkamadım.'' demiş. ''Onu eski haline getirin, rahat olunca bu gece teheccüde kalkamadım.'' demiş.

Rahatı istemiyor. Bir gün tok gezmiş, bir gün aç gezmiş.Rahatı istemiyor. Bir gün tok gezmiş, bir gün aç gezmiş. Peygamber Efendimiz'in odaları mescide açılırdı. Nasıl bir kapı idi acaba?Peygamber Efendimiz'in odaları mescide açılırdı. Nasıl bir kapı idi acaba? Ceviz kapı mıydı, maun kapı mıydı, gümüş kapı mıydı, yoksa Kâbe'nin kapısı gibi altın kapı mıydı? Ceviz kapı mıydı, maun kapı mıydı, gümüş kapı mıydı, yoksa Kâbe'nin kapısı gibi altın kapı mıydı?

Hayır. Kıldan örülmüş bir perde şeklindeydi. Menteşeli bir kapı değildi. Tavanı hurma dalları ile kaplıydı.Hayır. Kıldan örülmüş bir perde şeklindeydi. Menteşeli bir kapı değildi. Tavanı hurma dalları ile kaplıydı. Râvîlerden bir tanesi; ''O hücrelerden birini gördüm. Eni bir zirâ idi, boyu üç zirâ idi.'' diyor.Râvîlerden bir tanesi; ''O hücrelerden birini gördüm. Eni bir zirâ idi, boyu üç zirâ idi.'' diyor. Bir zirânın ne kadar olduğunu bilmiyorum ama hadi diyelim bir kulaç olsun -o kadar yoktur da-Bir zirânın ne kadar olduğunu bilmiyorum ama hadi diyelim bir kulaç olsun -o kadar yoktur da- Peygamber Efendimiz'in odalarından bir tanesinin eni bir kulaç, boyu üç kulaçmış. Kabir gibi bir şey.Peygamber Efendimiz'in odalarından bir tanesinin eni bir kulaç, boyu üç kulaçmış. Kabir gibi bir şey. Yani somya sığmayacak bir yer. Emevî hükümdarları zamanında buraları yıkıp mescidi genişletmeyi düşünmüşler. Yani somya sığmayacak bir yer. Emevî hükümdarları zamanında buraları yıkıp mescidi genişletmeyi düşünmüşler. O zaman sahabe-i kirâm; ''Peygamber Efendimiz'in hücreleri yıkılıyor.'' diye sakalları ıslanacak kadar ağlamışlar.O zaman sahabe-i kirâm; ''Peygamber Efendimiz'in hücreleri yıkılıyor.'' diye sakalları ıslanacak kadar ağlamışlar. Keşke bunlar böyle kalsaydı. Nasıl odaları olduğunu, Peygamber Efendimiz'in nasıl yaşadığını herkes görseydi.Keşke bunlar böyle kalsaydı. Nasıl odaları olduğunu, Peygamber Efendimiz'in nasıl yaşadığını herkes görseydi. ''Bak duvarları nasıl basit, bak kapısı nasıl sadece bir perdeden ibaret, bak nasıl yukarısı hurma dalları ile örülmüş,''Bak duvarları nasıl basit, bak kapısı nasıl sadece bir perdeden ibaret, bak nasıl yukarısı hurma dalları ile örülmüş, ne kadar sade, ne kadar mütevazı.'' diye herkes bilseydi.ne kadar sade, ne kadar mütevazı.'' diye herkes bilseydi. Allah'ın en sevgili kulu öyle yaşarken aramızda en çok şikâyet eden kişinin evi bile onun evi yanında saray gibidir.Allah'ın en sevgili kulu öyle yaşarken aramızda en çok şikâyet eden kişinin evi bile onun evi yanında saray gibidir. Kaç tane odası vardır, her türlü imkânı vardır. Kaç tane odası vardır, her türlü imkânı vardır.

Bizim en aç, en fakir dediğimiz insanın yanında sahabe-i kirâmın durumu nasıldır? Bizim en aç, en fakir dediğimiz insanın yanında sahabe-i kirâmın durumu nasıldır?

Ebû Bekir radıyallahu anh'ı anlatayım, ilk önce onun adı geldi hatırıma.Ebû Bekir radıyallahu anh'ı anlatayım, ilk önce onun adı geldi hatırıma. Ebû Bekr-i Sıddîk zengin bir insandı da hepsini Allah yolunda verdi. Ebû Bekr-i Sıddîk zengin bir insandı da hepsini Allah yolunda verdi. Peygamber Efendimiz bir gün evinde yiyecek bulamayınca uyku tutmuyor, dışarıya çıkıyor. Peygamber Efendimiz bir gün evinde yiyecek bulamayınca uyku tutmuyor, dışarıya çıkıyor.

''Buzdolabından alsın.'' ''Buzdolabından alsın.''

Ne buzdolabı, ne yemek dolabı, neden bahsediyorsun sen?Ne buzdolabı, ne yemek dolabı, neden bahsediyorsun sen? Eni bir kulaç, boyu üç kulaç olan bir oda. Eşyası mı var? Deposu mu var? Dolabı mı var? Hayır. Evde yemek yok. Eni bir kulaç, boyu üç kulaç olan bir oda. Eşyası mı var? Deposu mu var? Dolabı mı var? Hayır. Evde yemek yok. Evde yemek nasıl oluyor? Bir torba hurma getiriyorlar, bir tas keçi sütü getiriyorlar; ''İç bunu, yâ Resûlallah!'' diyorlar.Evde yemek nasıl oluyor? Bir torba hurma getiriyorlar, bir tas keçi sütü getiriyorlar; ''İç bunu, yâ Resûlallah!'' diyorlar. Belki biraz kavrulmuş bir arpa buğday olursa -kavuk dedikleri- onu alıyor ağzına. Belki biraz kavrulmuş bir arpa buğday olursa -kavuk dedikleri- onu alıyor ağzına. Bizim leblebi, çerez, mısır patlatması yediğimiz gibi. Bizim leblebi, çerez, mısır patlatması yediğimiz gibi. Tabi biz yemek yemişizdir de çarşıda, pazarda, deniz kenarında gezerken eğlencelik olarak yeriz.Tabi biz yemek yemişizdir de çarşıda, pazarda, deniz kenarında gezerken eğlencelik olarak yeriz. Aç, açlıktan dışarıya çıkıyor. Yolda bir karaltı görüyor. Aç, açlıktan dışarıya çıkıyor. Yolda bir karaltı görüyor.

''Kimsin?'' diye soruyor. ''Kimsin?'' diye soruyor.

''Benim yâ Resûlallah!'' diyor, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz. ''Benim yâ Resûlallah!'' diyor, Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz.

''Yâ Ebû Bekir! Gecenin bu vaktinde dışarıda ne arıyorsun?'' diyor. ''Yâ Ebû Bekir! Gecenin bu vaktinde dışarıda ne arıyorsun?'' diyor.

''Yâ Resûlallah! Evde yiyecek bir şey yoktu, açlıktan uyuyamadım da ondan dışarı çıktım.'' diyor.''Yâ Resûlallah! Evde yiyecek bir şey yoktu, açlıktan uyuyamadım da ondan dışarı çıktım.'' diyor. Ebû Bekr-i Sıddîk, açlıktan dışarıya çıkmış. Biraz daha beraber yürürken bir iri karaltı ile karşılaşıyorlar; Ebû Bekr-i Sıddîk, açlıktan dışarıya çıkmış. Biraz daha beraber yürürken bir iri karaltı ile karşılaşıyorlar;

''Kim o?'' diyorlar, Hz. Ömer; ''Kim o?'' diyorlar, Hz. Ömer;

''Benim yâ Resûlallah!'' diyor. ''Benim yâ Resûlallah!'' diyor.

''Yâ Ömer! Gecenin bu vaktinde dışarıda ne arıyorsun?'' ''Yâ Ömer! Gecenin bu vaktinde dışarıda ne arıyorsun?''

''Evde yiyecek bir şey yoktu da uyku tutmadı yâ Resûlallah!'' diyor. ''Evde yiyecek bir şey yoktu da uyku tutmadı yâ Resûlallah!'' diyor.

Üç kişi, üç tane aç, karınlarına kaç gündür yemek girmemiş üç mübarek insan.Üç kişi, üç tane aç, karınlarına kaç gündür yemek girmemiş üç mübarek insan. Nihayet sahabeden bir zâtın kapısını çalıyorlar da ona misafir oluyorlar.Nihayet sahabeden bir zâtın kapısını çalıyorlar da ona misafir oluyorlar. O da önlerine bir hurma dalı getiriyor; O da önlerine bir hurma dalı getiriyor; ''Buyurun, bunlardan yiyedurun yâ Resûlallah! Bugün bana ne devlet!'' diyor.''Buyurun, bunlardan yiyedurun yâ Resûlallah! Bugün bana ne devlet!'' diyor. Ay parçası gibi üç mübarek, nuranî insanı kapıda görünce hemen onlara hurma ikram ediyor. Ay parçası gibi üç mübarek, nuranî insanı kapıda görünce hemen onlara hurma ikram ediyor. Onlar onu yerken gidiyor hemen bir oğlak kesiyor, hazırlıyor, pişiriyor, önlerine getiriyor. Onlar onu yerken gidiyor hemen bir oğlak kesiyor, hazırlıyor, pişiriyor, önlerine getiriyor.

Açlık bir gün Ebû Hureyre radıyallahu anh'ın canına tak etmiş de, Ebû Bekr-i Sıddîk'in yanına gidiyor. Diyor ki; Açlık bir gün Ebû Hureyre radıyallahu anh'ın canına tak etmiş de, Ebû Bekr-i Sıddîk'in yanına gidiyor. Diyor ki;

''Yâ Ebâ Bekir! Ben Kur'an okuyayım, sen beni dinle, bakalım yanlışım var mı?'' ''Yâ Ebâ Bekir! Ben Kur'an okuyayım, sen beni dinle, bakalım yanlışım var mı?''

''Oku.'' diyor, dinliyor. ''Yanlışın yok.'' diyor. ''Oku.'' diyor, dinliyor. ''Yanlışın yok.'' diyor.

''Peki Allah'a ısmarladık.'' diyor, çıkıyor. Hz. Ömer'in yanına gidiyor;''Peki Allah'a ısmarladık.'' diyor, çıkıyor. Hz. Ömer'in yanına gidiyor; ''Yâ Ömer! Ben Kur'an okuyayım da bir dinle bakalım, yanlışım var mı?'' ''Yâ Ömer! Ben Kur'an okuyayım da bir dinle bakalım, yanlışım var mı?''

''Oku.'' diyor, okuyor. ''Yanlışın yok.'' diyor, çıkıyor. ''Oku.'' diyor, okuyor. ''Yanlışın yok.'' diyor, çıkıyor.

''Ömer'in işin iç yüzünü anlaması lazımdı çünkü benim kendisinden daha iyi Kur'an bildiğimi bilir.''Ömer'in işin iç yüzünü anlaması lazımdı çünkü benim kendisinden daha iyi Kur'an bildiğimi bilir. ‘Bu başka maksatla gelmiştir.' diye anlaması, bana bir şey çıkarması lazımdı.'' diyor. ‘Bu başka maksatla gelmiştir.' diye anlaması, bana bir şey çıkarması lazımdı.'' diyor.

''Eve gidince bir ikram olur, ev sahibi misafire bir ikram eder.'' diye onun için gitmiş, açlık canına tak etmiş.''Eve gidince bir ikram olur, ev sahibi misafire bir ikram eder.'' diye onun için gitmiş, açlık canına tak etmiş. Belki o mübareklerin de evinde bir şey yok, ondan ikram edemiyorlar yoksa eve gelen insanı ikramsız bırakmazlar.Belki o mübareklerin de evinde bir şey yok, ondan ikram edemiyorlar yoksa eve gelen insanı ikramsız bırakmazlar. İkisinden çıktıktan sonra artık açlıktan eli ayağı kesilmiş, dermanı kalmamış, bir kenara yığılmış.İkisinden çıktıktan sonra artık açlıktan eli ayağı kesilmiş, dermanı kalmamış, bir kenara yığılmış. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz oradan geçerken onun ayak seslerinden gözlerini açıyor, ayağa kalkıyor, hürmetinden canına can geliyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz oradan geçerken onun ayak seslerinden gözlerini açıyor, ayağa kalkıyor, hürmetinden canına can geliyor. Efendimiz şöyle göz ucuyla bakmış, selam vermiş; Efendimiz şöyle göz ucuyla bakmış, selam vermiş;

''Gel arkamdan.'' demiş. Eve gelmişler. Peygamber Efendimiz soruyor; ''Gel arkamdan.'' demiş. Eve gelmişler. Peygamber Efendimiz soruyor;

''Yiyecek içecek bir şey var mı?'' ''Yiyecek içecek bir şey var mı?''

''Birazcık süt var yâ Resûlallah!'' diyorlar. ''Birazcık süt var yâ Resûlallah!'' diyorlar.

''Gönderin bu tarafa.'' diyor. Bir tas süt. ''İç bunu.'' diyor.''Gönderin bu tarafa.'' diyor. Bir tas süt. ''İç bunu.'' diyor. Ebû Hureyre radıyallahu anh içiyor, içiyor, içiyor. Ebû Hureyre radıyallahu anh içiyor, içiyor, içiyor. Peygamber Efendimiz'in bereket mucizeleri vardır.Peygamber Efendimiz'in bereket mucizeleri vardır. Bazen az bir miktar yiyecek veya içecek yetmiş kişiye, seksen kişiye, üç yüz kişiye yeter. Bazen az bir miktar yiyecek veya içecek yetmiş kişiye, seksen kişiye, üç yüz kişiye yeter.

Bir seferde su kalmadı. Bir seferde su kalmadı.

''Mevcut sularınızı getirin, şu kaba koyun.'' dedi, koydular. Parmağını içine soktu; ''Mevcut sularınızı getirin, şu kaba koyun.'' dedi, koydular. Parmağını içine soktu;

''Temizleyici ve temiz olan şu sudan hepiniz istediğiniz kadar alın.'' dedi. İbn Mes'ud radıyallahu anh diyor ki; ''Temizleyici ve temiz olan şu sudan hepiniz istediğiniz kadar alın.'' dedi. İbn Mes'ud radıyallahu anh diyor ki;

''Parmaklarının arasından suyun fışkırdığını gördük. Üç yüz kişi kadardık.''Parmaklarının arasından suyun fışkırdığını gördük. Üç yüz kişi kadardık. Hepimiz o kaptan suları aldık, abdestlerimizi aldık, içme sularımızı sağladık, su hâlâ akmaya devam ediyordu.''Hepimiz o kaptan suları aldık, abdestlerimizi aldık, içme sularımızı sağladık, su hâlâ akmaya devam ediyordu.'' Bu, Peygamber Efendimiz'in mucizelerindendir. Bu, Peygamber Efendimiz'in mucizelerindendir.

''İç bakalım.'' dedi, içti, içti, içti. ''İç bakalım.'' dedi, içti, içti, içti.

''O kadar çok süt içtim ki'' diyor Ebû Hureyre radıyallahu anh ''Karnım düz oldu.''''O kadar çok süt içtim ki'' diyor Ebû Hureyre radıyallahu anh ''Karnım düz oldu.'' Demek ki açlıktan karnı sırtına yapışmış.Demek ki açlıktan karnı sırtına yapışmış. Zayıflıktan karnı sırtına yapışmış da doymanın alameti olarak; ''Karnım tepe gibi oldu, davul gibi oldu, tömbeki gibi oldu.'' demiyor.Zayıflıktan karnı sırtına yapışmış da doymanın alameti olarak; ''Karnım tepe gibi oldu, davul gibi oldu, tömbeki gibi oldu.'' demiyor. Ne diyor? ''O kadar çok süt içtim ki karnım düz oldu.'' diyor. Ne diyor? ''O kadar çok süt içtim ki karnım düz oldu.'' diyor.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; ''Allah, şişman alimi sevmez.'' Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; ''Allah, şişman alimi sevmez.''

Neden? Çünkü obur, çok yiyor. ''Alimse nefsini bu kadar beslemeyecek.'' demek istiyor.Neden? Çünkü obur, çok yiyor. ''Alimse nefsini bu kadar beslemeyecek.'' demek istiyor. Şimdi bizim halimiz ne, onların halleri ne? Ne sıkıntılar çekmişler. Şimdi bizim halimiz ne, onların halleri ne? Ne sıkıntılar çekmişler. Sanki biz onlardan daha üstünüz de Allah bize mükâfat olarak bunları veriyor? Hayır! Bu da bir imtihan.Sanki biz onlardan daha üstünüz de Allah bize mükâfat olarak bunları veriyor? Hayır! Bu da bir imtihan. Yokluk da imtihan, varlık da imtihan. Onlar sabretmişler, ecir kazanmışlar. Bize ne düşüyor? Yokluk da imtihan, varlık da imtihan. Onlar sabretmişler, ecir kazanmışlar. Bize ne düşüyor?

Bize de şükredip ecir kazanmak düşüyor. Çünkü Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Bize de şükredip ecir kazanmak düşüyor. Çünkü Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

et-Tâ'imu'ş-şâkiru ke's-sâimi's-sâbiri. ''Yemek yiyip de şükreden kimse, sabredip oruç tutan kimse kadar ecir kazanır.''et-Tâ'imu'ş-şâkiru ke's-sâimi's-sâbiri. ''Yemek yiyip de şükreden kimse, sabredip oruç tutan kimse kadar ecir kazanır.'' Bizim de imtihanımız bu.Bizim de imtihanımız bu. Allah bize nimetleri vermiş; ''Hayır, ben bunların hiçbirini yemeyeceğim, aç duracağım, açlıktan öleceğim.'' O da değil.Allah bize nimetleri vermiş; ''Hayır, ben bunların hiçbirini yemeyeceğim, aç duracağım, açlıktan öleceğim.'' O da değil. Ye, Allah'ın o nimeti sana gönderdiğini bil, şükret.Ye, Allah'ın o nimeti sana gönderdiğini bil, şükret. Helalinden ye, haramını ayıkla, haramına hayır de; ''Haramı istemem, Allah'ın helalleri bana yeter.Helalinden ye, haramını ayıkla, haramına hayır de; ''Haramı istemem, Allah'ın helalleri bana yeter. Hiçbir şey bulamazsam dağlardan ot toplarım. Onlardan ne güzel yemekler olur.'' de.Hiçbir şey bulamazsam dağlardan ot toplarım. Onlardan ne güzel yemekler olur.'' de. Helalini iste, gözün tok olsun. Bil ki bu devirde Allah'ın nimetleri çok. Allah bizi nimetten imtihan ediyor.Helalini iste, gözün tok olsun. Bil ki bu devirde Allah'ın nimetleri çok. Allah bizi nimetten imtihan ediyor. Bakalım kullar şükredecek mi, etmeyecek mi? Azacaklar mı? Azmayacaklar mı? Bakalım kullar şükredecek mi, etmeyecek mi? Azacaklar mı? Azmayacaklar mı?

Ekseriyet azıyor. Ekseriyet, güzel manzaralı bir yer gördü mü, cebine para girdi mi azıyor.Ekseriyet azıyor. Ekseriyet, güzel manzaralı bir yer gördü mü, cebine para girdi mi azıyor. Manzaralı yerde içki içmek, zıkkımlanmak, mezeleri yuvarlamak istiyor.Manzaralı yerde içki içmek, zıkkımlanmak, mezeleri yuvarlamak istiyor. O da yetmiyor hadi gelsin bakalım bir şarkıcı, gelsin bakalım bir güzel meşhur dansöz. O da yetmiyor hadi gelsin bakalım bir şarkıcı, gelsin bakalım bir güzel meşhur dansöz. Boğaz'ın en güzel yerleri böyle danslı gazinodur.Boğaz'ın en güzel yerleri böyle danslı gazinodur. Yenikapı'nın, Bakırköy'ün en güzel tarafları böyle lüks eğlence yerleridir.Yenikapı'nın, Bakırköy'ün en güzel tarafları böyle lüks eğlence yerleridir. Allah nerede nimet vermişse o nimeti alan insanların namazı daha çok kılması, şükretmesi gerekirkenAllah nerede nimet vermişse o nimeti alan insanların namazı daha çok kılması, şükretmesi gerekirken tuğyanları, azgınlıkları, günahları artıyor; imtihanı kaybediyorlar. tuğyanları, azgınlıkları, günahları artıyor; imtihanı kaybediyorlar.

Elbette o zaman imtihan kaybedilmiş oluyor. Tabi güle güle günah işleyen ağlaya ağlaya cezayı çeker.Elbette o zaman imtihan kaybedilmiş oluyor. Tabi güle güle günah işleyen ağlaya ağlaya cezayı çeker. ''Haram mı, helal mi?'' diye aldırmadan yutan, cehennemde cayır cayır yana yana haramların bedelini öder.''Haram mı, helal mi?'' diye aldırmadan yutan, cehennemde cayır cayır yana yana haramların bedelini öder. O bakımdan Allah'a dua ediyoruz; bizi her çeşit haramdan korusun, bizi her çeşit günahtan uzak eylesin.O bakımdan Allah'a dua ediyoruz; bizi her çeşit haramdan korusun, bizi her çeşit günahtan uzak eylesin. Şimdi öyle bir devire geldik ki hiçbir kimse; ''Ben harama bulaşmadım.'' diyemeyecek bir duruma geldi. Şimdi öyle bir devire geldik ki hiçbir kimse; ''Ben harama bulaşmadım.'' diyemeyecek bir duruma geldi. Memurların maaşları faize bulaştı, ticaretler karıştı. Hiçbir kimse şöyle alnı açık bir şekilde; ''Ben helal lokma yiyorum, hiç harama bulaşmadım.'' diyemez.Memurların maaşları faize bulaştı, ticaretler karıştı. Hiçbir kimse şöyle alnı açık bir şekilde; ''Ben helal lokma yiyorum, hiç harama bulaşmadım.'' diyemez. Rabbimiz bize yardım eylesin. Her şeyimizi helalinden ihsan eylesin. Haramlardan korusun. Korursa o korur.Rabbimiz bize yardım eylesin. Her şeyimizi helalinden ihsan eylesin. Haramlardan korusun. Korursa o korur. Peygamber Efendimiz; ''Âhir zamanda herkes faiz yiyecek, yemeyene de tozu toprağı isabet edecek.'' buyurmuş, böyle acayip durumlar var. Peygamber Efendimiz; ''Âhir zamanda herkes faiz yiyecek, yemeyene de tozu toprağı isabet edecek.'' buyurmuş, böyle acayip durumlar var.

Allah yardımcımız olsun, günahlardan da uzak eylesin.Allah yardımcımız olsun, günahlardan da uzak eylesin. Sevdiği razı olduğu kul olup sevdiği razı olduğu amelleri işlemeyi cümlemize nasip eylesin. Sevdiği razı olduğu kul olup sevdiği razı olduğu amelleri işlemeyi cümlemize nasip eylesin.

Ve sübhâna'l-lâhi ve'l-hamdü li'l-lâhi temleâni mâ beyne's-semâi ve'l-ardı.Ve sübhâna'l-lâhi ve'l-hamdü li'l-lâhi temleâni mâ beyne's-semâi ve'l-ardı. Sübhanallah demek elhamdülillah demek yerin göğün arasını doldurur, şu uçsuz bucaksız fezaları doldurur, Sübhanallah demek elhamdülillah demek yerin göğün arasını doldurur, şu uçsuz bucaksız fezaları doldurur,

Sübhanallah ne demek? Sübhanallah ne demek?

''Yâ Rabbi! Hiç kusurun yok; her şeyin güzel, her şeyin hikmetli.''Yâ Rabbi! Hiç kusurun yok; her şeyin güzel, her şeyin hikmetli. Her şeyi bilirsin, her şeye kâdirsin, her şeyin tam.'' demek, hayranlık duymak. Her şeyi bilirsin, her şeye kâdirsin, her şeyin tam.'' demek, hayranlık duymak. İnsan ne zaman sübhanallah der?İnsan ne zaman sübhanallah der? Hayranlığı zirveye çıktığı zaman.Hayranlığı zirveye çıktığı zaman. Sübhanallah demek; ''Bittim, bayıldım.'' demek gibi bir şey.Sübhanallah demek; ''Bittim, bayıldım.'' demek gibi bir şey. ''Yâ Rabbi! Her şeyin ne kadar güzel, ne kadar hikmetli, ne kadar tam, ne kadar kusursuz.'' demek.''Yâ Rabbi! Her şeyin ne kadar güzel, ne kadar hikmetli, ne kadar tam, ne kadar kusursuz.'' demek. ''Yâ Rabbi! Münezzehsin, seni tenzih ederim. Her türlü noksandan münezzehsin.''Yâ Rabbi! Münezzehsin, seni tenzih ederim. Her türlü noksandan münezzehsin. Her şeyin güzel, her işin güzel.'' demek.Her şeyin güzel, her işin güzel.'' demek. Bu söz de çok kıymetli bir sözdür, âşıkların sözüdür, Allah'ın da en çok sevdiği sözlerden birisidir. Bu söz de çok kıymetli bir sözdür, âşıkların sözüdür, Allah'ın da en çok sevdiği sözlerden birisidir.

Subhanallahi ve bi-hamdihi.Subhanallahi ve bi-hamdihi. İnsan güzelliği görür, mükemmelliği görür, her şeyin tam olduğunu görür sübhanallah der,İnsan güzelliği görür, mükemmelliği görür, her şeyin tam olduğunu görür sübhanallah der, ondan sonra da o güzelliğin sahibini över, elhamdülillah der; ''Hamd sana Yâ Rabbi! Hamd senindir Yâ Rabbi!'' der. ondan sonra da o güzelliğin sahibini över, elhamdülillah der; ''Hamd sana Yâ Rabbi! Hamd senindir Yâ Rabbi!'' der. Bu iki söz, küçücük iki kelimeciktir ama insanı çok büyük sevaplara erdirir.Bu iki söz, küçücük iki kelimeciktir ama insanı çok büyük sevaplara erdirir. Azameti yerleri gökleri doldurur. Onun için bu sözleri içimizde duya duya, mânasını düşüne düşüne, tefekkür ede ede söylemeliyiz.Azameti yerleri gökleri doldurur. Onun için bu sözleri içimizde duya duya, mânasını düşüne düşüne, tefekkür ede ede söylemeliyiz. Bunları hiç küçümsememek, azımsamamak lazım. Bunları hiç küçümsememek, azımsamamak lazım. Namazların arkasından 33 sübhanallah, 33 elhamdülillah, 33 Allahu Ekber diyoruz. Ne güzel!Namazların arkasından 33 sübhanallah, 33 elhamdülillah, 33 Allahu Ekber diyoruz. Ne güzel! Bunların hepsi bize fabrikalar gibi gelir getiriyor.Bunların hepsi bize fabrikalar gibi gelir getiriyor. Koç'un fabrikası var, Arçelik'in koca tesisleri var, Bursa'da şu büyük firmanın otomobil fabrikası var.Koç'un fabrikası var, Arçelik'in koca tesisleri var, Bursa'da şu büyük firmanın otomobil fabrikası var. Bizim de var. Ne olmuş yani? Bizim az mı? Bizim de var. Ne olmuş yani? Bizim az mı?

Sübhanallah, elhamdülillah, Allahu Ekber dedik mi Allah bize daha fazlasını verir.Sübhanallah, elhamdülillah, Allahu Ekber dedik mi Allah bize daha fazlasını verir. Yalnız onlar da öğrenirler de yaparlarsa o zaman bizi geçerler. Peygamber Efendimiz'in zamanında fukarâ-i müslimîn gelmişler; Yalnız onlar da öğrenirler de yaparlarsa o zaman bizi geçerler. Peygamber Efendimiz'in zamanında fukarâ-i müslimîn gelmişler;

''Yâ Resûlallah! Mahvolduk, öldük, bittik.'' diye şikâyet etmişler. Efendimiz hafif bir tebessümle sormuş; ''Yâ Resûlallah! Mahvolduk, öldük, bittik.'' diye şikâyet etmişler. Efendimiz hafif bir tebessümle sormuş;

''Hayrola ne oldunuz böyle?'' Demişler ki ''Hayrola ne oldunuz böyle?'' Demişler ki

Zehebe ehlü'd-düsûri bi'l-ücûri. ''Yâ Resûlallah! Zenginler sevapların hepsini aldılar, götürdüler.'' Zehebe ehlü'd-düsûri bi'l-ücûri. ''Yâ Resûlallah! Zenginler sevapların hepsini aldılar, götürdüler.''

''Nasıl aldılar götürdüler?'' ''Nasıl aldılar götürdüler?''

''Orduya teçhizat lazım, dayıyorlar parayı; orduyu teçhiz ediyorlar, sevap kazanıyorlar.''Orduya teçhizat lazım, dayıyorlar parayı; orduyu teçhiz ediyorlar, sevap kazanıyorlar. Gazilerin ailelerine yardım etmek lazım, veriyorlar parayı; onların yüzlerini güldürüyorlar.Gazilerin ailelerine yardım etmek lazım, veriyorlar parayı; onların yüzlerini güldürüyorlar. Yetime bakmak lazım, bastırıyorar parayı; yetiştiriyorlar, sevap kazanıyorlar.Yetime bakmak lazım, bastırıyorar parayı; yetiştiriyorlar, sevap kazanıyorlar. Sadaka veriyorlar, zekât veriyorlar, hayır yapıyorlar, sadaka-i câriye yapıyorlar.Sadaka veriyorlar, zekât veriyorlar, hayır yapıyorlar, sadaka-i câriye yapıyorlar. Sevapları hep onlar alıyorlar.'' Peygamber Efendimiz; Sevapları hep onlar alıyorlar.'' Peygamber Efendimiz;

''Ben size bir şey öğreteyim. Onu yaptığınız zaman siz de onlar kadar sevap alırsınız.'' ''Ben size bir şey öğreteyim. Onu yaptığınız zaman siz de onlar kadar sevap alırsınız.''

''Buyur yâ Resûlallah!'' demişler. ''Buyur yâ Resûlallah!'' demişler.

''Her farz namazın arkasından 33 sübhanallah, 33 elhamdülillah, 33 Allahu Ekber dersin, 99 olur.''Her farz namazın arkasından 33 sübhanallah, 33 elhamdülillah, 33 Allahu Ekber dersin, 99 olur. Bir de Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr dersiniz, yüze tamamlanmış olur. Bir de Lâ ilâhe illallâhu vahdehû lâ şerike leh, lehü'l-mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli şey'in kadîr dersiniz, yüze tamamlanmış olur. İşte bunu yapınca siz de o kadar sevapları alırsınız.'' İşte bunu yapınca siz de o kadar sevapları alırsınız.''

Sevine sevine gitmişler. Aradan bir zaman geçmiş, sonra yine gelmişler: Sevine sevine gitmişler. Aradan bir zaman geçmiş, sonra yine gelmişler:

''Yâ Resûlallah! Zenginler de öğrenmiş, onlar da yapıyorlar.'' Efendimiz; ''Yâ Resûlallah! Zenginler de öğrenmiş, onlar da yapıyorlar.'' Efendimiz;

''Bu, Allah'ın bir lütfudur, dilediğine verir.'' Öğrenmezlerse biz onları geçeriz de öğrenirlerse onlar da kazanırlar.''Bu, Allah'ın bir lütfudur, dilediğine verir.'' Öğrenmezlerse biz onları geçeriz de öğrenirlerse onlar da kazanırlar. Kazansınlar. Yeter ki öğrensinler. Kazansınlar. Yeter ki öğrensinler.

''Keşke benim sevdiğimi sevse cümle ehl-i cihân'' dediği gibi şairin keşke hepsi Allah'a güzel kulluk etseler.''Keşke benim sevdiğimi sevse cümle ehl-i cihân'' dediği gibi şairin keşke hepsi Allah'a güzel kulluk etseler. Cennet geniş. Allahu Teâla hazretleri cennette herkese gözünün görebildiği kadar yerler verecek.Cennet geniş. Allahu Teâla hazretleri cennette herkese gözünün görebildiği kadar yerler verecek. Cennette en az mülkü olan insanın mülkü bile bu semalar, bu yer kadar çok olacak.Cennette en az mülkü olan insanın mülkü bile bu semalar, bu yer kadar çok olacak. Bir ucundan bir ucuna gidemeyecek. Mülkü o kadar geniş olacak. Bir ucundan bir ucuna gidemeyecek. Mülkü o kadar geniş olacak.

''Acaba cennette benden daha büyük mala, mülke, emlake sahip insan var mıdır?'' diye düşünecek.''Acaba cennette benden daha büyük mala, mülke, emlake sahip insan var mıdır?'' diye düşünecek. ''Benden fazlası yoktur. Ben galiba en fazlasıyım.'' zannedecek. ''Benden fazlası yoktur. Ben galiba en fazlasıyım.'' zannedecek. Bilmeyecek ki yukarılarda Allah'ın daha başka nice yüksek kulları var. Onların nimetleri neler, onun farkında değil. Bilmeyecek ki yukarılarda Allah'ın daha başka nice yüksek kulları var. Onların nimetleri neler, onun farkında değil. Cennet ehlinden bir kimse, cennet ehlinden daha yüksek seviyeli bir başka kula rastladığı zamanCennet ehlinden bir kimse, cennet ehlinden daha yüksek seviyeli bir başka kula rastladığı zaman onun üzerindeki cennet elbiselerinin, hüllelerinin kendisininkinden daha güzel olduğunu görecek. onun üzerindeki cennet elbiselerinin, hüllelerinin kendisininkinden daha güzel olduğunu görecek. Tam mahcup olacak gibiyken kendinin üstündeki hülleler, libaslar da o beğendiği gibi olacak, o hale gelecek .Tam mahcup olacak gibiyken kendinin üstündeki hülleler, libaslar da o beğendiği gibi olacak, o hale gelecek

.
Neden? Neden?

Çünkü cennette mahzun olmak yok. Lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn.Çünkü cennette mahzun olmak yok. Lâ havfün aleyhim ve lâ hüm yahzenûn. ''Mahzunluk yok.'' Üzüntü olmadığından Allah hemen onu o hale getirecek. Tuba dalları sarkacak.''Mahzunluk yok.'' Üzüntü olmadığından Allah hemen onu o hale getirecek. Tuba dalları sarkacak. Meyveler cennetteki köşküne, ağzının içine girecek. Peygamber Efendimiz bildiriyor. Meyveler cennetteki köşküne, ağzının içine girecek. Peygamber Efendimiz bildiriyor. Eli uzandığı zaman ağzının içine gelecek. Eli uzandığı zaman ağzının içine gelecek.

Bir şey temenni etti mi önüne gelecek, bu cennet kaçırılır mı? Aklı olan insan bu cenneti kaçırır mı?Bir şey temenni etti mi önüne gelecek, bu cennet kaçırılır mı? Aklı olan insan bu cenneti kaçırır mı? Bu fırsat kaçar mı? Bunu kazanmak için fedakârlığa değmez mi? Bu fırsat kaçar mı? Bunu kazanmak için fedakârlığa değmez mi?

Değer. Dedelerimiz canlarını vermiş. Değer. Dedelerimiz canlarını vermiş.

Bizim imanımız zayıf olduğundan, İslâm hakkında bilgimiz az olduğundan,Bizim imanımız zayıf olduğundan, İslâm hakkında bilgimiz az olduğundan, Allah'ın mü'min kullarına âhirette ne kadar güzel şeyler hazırladığını bilmediğimizden duymadığımızdan,Allah'ın mü'min kullarına âhirette ne kadar güzel şeyler hazırladığını bilmediğimizden duymadığımızdan, sadece bu dünyayı, çevremizi gördüğümüzden, cahilliğimizden iyi müslüman olamıyoruz, Allah'ın yoluna giremiyoruz.sadece bu dünyayı, çevremizi gördüğümüzden, cahilliğimizden iyi müslüman olamıyoruz, Allah'ın yoluna giremiyoruz. Cennetlik amelleri işleyemiyoruz.Cennetlik amelleri işleyemiyoruz. Şeytana kanıyoruz, nefse kanıyoruz da Allah'ın istemediği işleri yapıyoruz, günahlara bulaşıyoruz, haramlara bulaşıyoruz.Şeytana kanıyoruz, nefse kanıyoruz da Allah'ın istemediği işleri yapıyoruz, günahlara bulaşıyoruz, haramlara bulaşıyoruz. Yoksa cenneti bilen, cennetin güzelliğini anlamış olan insan kale gibi sağlam durur.Yoksa cenneti bilen, cennetin güzelliğini anlamış olan insan kale gibi sağlam durur. Kimse onu sarsamaz. Kimse onu rayından çıkaramaz. Kimse onu yoldan saptıramaz. Kimse onu sarsamaz. Kimse onu rayından çıkaramaz. Kimse onu yoldan saptıramaz.

''Eğer cennet hûrîlerinden birisi şöyle bir serçe parmağını şu dünya ehline bir gösterseydi yerler gökler o parmağın nurundan donardı, insanlar hayran kalırdı.''''Eğer cennet hûrîlerinden birisi şöyle bir serçe parmağını şu dünya ehline bir gösterseydi yerler gökler o parmağın nurundan donardı, insanlar hayran kalırdı.'' Yüzünü değil yalnızca parmağının ucunu gösterseydi. Yüzünü değil yalnızca parmağının ucunu gösterseydi.

''Eğer cehennemin zakkumundan bir damla dünya deryalarına damlasaydı tüm deryaları, okyanusları zehir ederdi.''''Eğer cehennemin zakkumundan bir damla dünya deryalarına damlasaydı tüm deryaları, okyanusları zehir ederdi.'' Her gün bunu yiyecek insanın çekeceği azabı düşünün Bu cehennemden korkulmaz mı? Bu cennet istenmez mi? Her gün bunu yiyecek insanın çekeceği azabı düşünün Bu cehennemden korkulmaz mı? Bu cennet istenmez mi?

Allah bizi cennet yolundan ayırmasın, cenneti kazananlardan eylesin.Allah bizi cennet yolundan ayırmasın, cenneti kazananlardan eylesin. Cehennemin yoluna saptırmasın, cehennemden uzak olanlardan eylesin.Cehennemin yoluna saptırmasın, cehennemden uzak olanlardan eylesin. Bi-gayri hisâb cennete girenlerden eylesin, Bi-gayri hisâb cennete girenlerden eylesin,

Ve's-salâtü nûrun. ''Namaz nurdur.'' Bir kere kabirde nur olacak.Ve's-salâtü nûrun. ''Namaz nurdur.'' Bir kere kabirde nur olacak. Namaz, yattığı yerde başucunda duracak.Namaz, yattığı yerde başucunda duracak. O taraftan bu tarafa tehlikeyi sokmayacak, mâni olacak.O taraftan bu tarafa tehlikeyi sokmayacak, mâni olacak. Kabirdeki insana tehlikenin, azabın gelmesine engel olacak; ''Bu adam namaz kılardı.'' diyecek. Kabirdeki insana tehlikenin, azabın gelmesine engel olacak; ''Bu adam namaz kılardı.'' diyecek. Onu o tarafa yanaştırmayacak, kabirde nur olacak. Sıratta nur olacak, âhirette nur olacak. Onu o tarafa yanaştırmayacak, kabirde nur olacak. Sıratta nur olacak, âhirette nur olacak. Karanlıkta kalmak mı iyi? Aydınlık olmak mı iyi? Dünyada da nurdur.Karanlıkta kalmak mı iyi? Aydınlık olmak mı iyi? Dünyada da nurdur. Namaz insanı gaflet karanlığından kurtarır.Namaz insanı gaflet karanlığından kurtarır. Günde beş vakit namaz kılan insan iyi müslüman olur. İyi müslüman olmanın çaresi, reçetesi, ilacı namazdır. Günde beş vakit namaz kılan insan iyi müslüman olur. İyi müslüman olmanın çaresi, reçetesi, ilacı namazdır.

Sabahleyin gelirsin namaz kılarsın, öğlen gelirsin namaz kılarsın, ikindide gelirsin namaz kılarsın, akşamda gelir namaz kılarsın, yatsıda gelir namaz kılarsın.Sabahleyin gelirsin namaz kılarsın, öğlen gelirsin namaz kılarsın, ikindide gelirsin namaz kılarsın, akşamda gelir namaz kılarsın, yatsıda gelir namaz kılarsın. Günde beş defa Rabbinin huzuruna çıktığın için sübhanallah dediğinden, elhamdülillah dediğinden, Allahu Ekber dediğinden,Günde beş defa Rabbinin huzuruna çıktığın için sübhanallah dediğinden, elhamdülillah dediğinden, Allahu Ekber dediğinden, dinî duygularla aklını, kalbini yıkadığından insan nurlu olur. Yüzünde namazın nuru olur.dinî duygularla aklını, kalbini yıkadığından insan nurlu olur. Yüzünde namazın nuru olur. Secdenin eseri olur, nuru olur. Yüzü, alnı pırıl pırıl parlar. Namaz onu nurlandırır. Secdenin eseri olur, nuru olur. Yüzü, alnı pırıl pırıl parlar. Namaz onu nurlandırır.

Hatta Allahu Teâlâ hazretleri eski ümmetlere bizi methederken, ''İleride gelecek Ümmet-i Muhammed'in evsafı şöyle olacak.'' diyeHatta Allahu Teâlâ hazretleri eski ümmetlere bizi methederken, ''İleride gelecek Ümmet-i Muhammed'in evsafı şöyle olacak.'' diye eski mukaddes kitaplarda anlatırken, Sîmâhüm fî vucûhihim min eseri's-sücûd.eski mukaddes kitaplarda anlatırken, Sîmâhüm fî vucûhihim min eseri's-sücûd. ''Onların yüzlerinde secdeden alametler olacak.'' Secde alameti nasıl? ''Onların yüzlerinde secdeden alametler olacak.'' Secde alameti nasıl? Yüzleri pırıl pırıl olacak, pırıl pırıl parlayacak.Yüzleri pırıl pırıl olacak, pırıl pırıl parlayacak. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin yüzü ay gibi, güneş gibi parlardı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin yüzü ay gibi, güneş gibi parlardı. Bedevîlerden bir tanesi diyor ki; Bedevîlerden bir tanesi diyor ki;

''Resûlullah'ın yüzü kılıç gibi parlardı.'' Karşısındaki beğenmiyor; ''Resûlullah'ın yüzü kılıç gibi parlardı.'' Karşısındaki beğenmiyor;

''Ne kılıç gibisi, ay gibiydi, güneş gibiydi.'' diyor. Kılıç biraz donuk bir parlaklık oluyor.''Ne kılıç gibisi, ay gibiydi, güneş gibiydi.'' diyor. Kılıç biraz donuk bir parlaklık oluyor. Beğenmiyor onun sözünü. ''Ne demek kılıç gibi, ay gibiydi.'' diyor.Beğenmiyor onun sözünü. ''Ne demek kılıç gibi, ay gibiydi.'' diyor. Onun yolunda yürüyenler de öyle olur. Namaz insanı nurlandırır. Namazsız insan nursuz olur.Onun yolunda yürüyenler de öyle olur. Namaz insanı nurlandırır. Namazsız insan nursuz olur. Namazsız insanın imanı olsa bile tehlikede, uçurumun kenarında olur.Namazsız insanın imanı olsa bile tehlikede, uçurumun kenarında olur. Yavaş yavaş, yavaş yavaş sapar, sapıtır, oynatır gider. Yazık eder kendisine.Yavaş yavaş, yavaş yavaş sapar, sapıtır, oynatır gider. Yazık eder kendisine. Namaz insanı merkeze bağlıyor. Namaz insanı kurtarıyor. Namaz insanı merkeze bağlıyor. Namaz insanı kurtarıyor.

İnne's-salâte tenhâ ani'l-fahşâi ve'l-münker. ''Namaz insanı fuhşiyattan, münkerattan korur.''İnne's-salâte tenhâ ani'l-fahşâi ve'l-münker. ''Namaz insanı fuhşiyattan, münkerattan korur.'' Namazdan çıkar münkerat karşısına gelince ''Ayıp yahu!'' der. ''Az önce namazdaydın be, utan.'' der kendi kendine, yapmaz.Namazdan çıkar münkerat karşısına gelince ''Ayıp yahu!'' der. ''Az önce namazdaydın be, utan.'' der kendi kendine, yapmaz. ''Biraz sonra namaza gideceğim. Bu günahı işlersem nasıl giderim.'' der, yapmaz.''Biraz sonra namaza gideceğim. Bu günahı işlersem nasıl giderim.'' der, yapmaz. Namaz insanı korur. Namaz insanın korunması için reçetedir. Namaz insanı korur. Namaz insanın korunması için reçetedir.

Problemleri olan bir aile bana gelmiş soruyor; Problemleri olan bir aile bana gelmiş soruyor;

''Hocam babam sakat, psikolojik problemleri var.''Hocam babam sakat, psikolojik problemleri var. Suya okusan üflesen içsek.'' Olur tabi, okumanın üflemenin de faydası var ama dedim ki; Suya okusan üflesen içsek.'' Olur tabi, okumanın üflemenin de faydası var ama dedim ki;

''İnsanın sıhhatli olmasının ilacı İslâm'dır. Allah İslâm'ı indirmiş.''İnsanın sıhhatli olmasının ilacı İslâm'dır. Allah İslâm'ı indirmiş. Ailenin sıhhatli olması için Allah İslâm'ı indirmiş. Cemiyetin sıhhatli olması için Allah İslâm'ı indirmiş.Ailenin sıhhatli olması için Allah İslâm'ı indirmiş. Cemiyetin sıhhatli olması için Allah İslâm'ı indirmiş. İnsan müslümanca yaşarsa oturması, kalkması, yemesi, içmesi müslümanca olursa hiçbir hastalığı olmaz. İnsan müslümanca yaşarsa oturması, kalkması, yemesi, içmesi müslümanca olursa hiçbir hastalığı olmaz. Bütün hastalıklar müslümanca yaşamamaktan oluyor. Bütün hastalıklar müslümanca yaşamamaktan oluyor.

Peygamber Efendimiz'in zamanında İran'dan iki tane hekim geldi, oturdular Medine'ye yerleştiler.Peygamber Efendimiz'in zamanında İran'dan iki tane hekim geldi, oturdular Medine'ye yerleştiler. Tabiri caizse açtılar yazıhaneyi, ''hastalar gelsin'' diye bekliyorlar. İki ay durdular tek hasta gitmedi. Tabiri caizse açtılar yazıhaneyi, ''hastalar gelsin'' diye bekliyorlar. İki ay durdular tek hasta gitmedi.

Neden? İslâm kuvvetli de ondan. Neden? İslâm kuvvetli de ondan.

İslâm'a göre yaşayan insan hasta olur mu? İslâm'a göre yaşayan insan hasta olur mu?

Demek ki namaz nurdur. Allah bizi namazdan ayırmasın. Âhirette insanın ilk sorguya çekileceği konu namazdır.Demek ki namaz nurdur. Allah bizi namazdan ayırmasın. Âhirette insanın ilk sorguya çekileceği konu namazdır. ''Gel bakalım! Senin hesabına başlayacağız. Bugüne kadar namazlarını kıldın mı?'' ''Gel bakalım! Senin hesabına başlayacağız. Bugüne kadar namazlarını kıldın mı?''

İlk önce namazdan hesabını verecek. Kılmadıysa cezası oradan başlayacak.İlk önce namazdan hesabını verecek. Kılmadıysa cezası oradan başlayacak. Onun için müslümanların beş vakit namazını kılması lazım.Onun için müslümanların beş vakit namazını kılması lazım. Eskiden cahillik edip de kılmadıklarını kaza etmesi de farzdır. Kaza edecek, ödeyecek.Eskiden cahillik edip de kılmadıklarını kaza etmesi de farzdır. Kaza edecek, ödeyecek. Âhirete borçlu gitmeyecek. Burada ödeyecek, sorgusu âhirete kalmayacak. Âhirete borçlu gitmeyecek. Burada ödeyecek, sorgusu âhirete kalmayacak.

''Sünnetleri kılmayayım; onların yerine borçlarımı ödeyeyim, tamamlayayım.'' ''Sünnetleri kılmayayım; onların yerine borçlarımı ödeyeyim, tamamlayayım.''

Hayır! Bir kere farzı kılmayarak bir edepsizlik yaptın, bir hata işledin.Hayır! Bir kere farzı kılmayarak bir edepsizlik yaptın, bir hata işledin. Şimdi de o edepsizliği kapatmak için sünnetleri kılmayıp daha küçük bir edepsizlik yapıp ondan sonra tamamlamaya çalışıyorsun. Öyle şey olur mu? Şimdi de o edepsizliği kapatmak için sünnetleri kılmayıp daha küçük bir edepsizlik yapıp ondan sonra tamamlamaya çalışıyorsun. Öyle şey olur mu?

O sünnetlere devam edeceksin, ötekileri ayrı kılacaksın. Büyüklerimiz böyle demişler.O sünnetlere devam edeceksin, ötekileri ayrı kılacaksın. Büyüklerimiz böyle demişler. Bizim mezhebimizin kanaati böyle. Bazıları; ''Sünnetleri kılması doğru olmaz.'' diyorlar. Bizim mezhebimizin kanaati böyle. Bazıları; ''Sünnetleri kılması doğru olmaz.'' diyorlar. Hayır! Sünnetleri kılmaması doğru olmaz. Hayır! Sünnetleri kılmaması doğru olmaz.

Çünkü onlar revâtib sünnetlerdir. İnsan bir hayırlı işi yapıp dururken bırakırsa suçlu duruma düşer.Çünkü onlar revâtib sünnetlerdir. İnsan bir hayırlı işi yapıp dururken bırakırsa suçlu duruma düşer. Onları kılmaya devam edecek, farz namazları da kaza edecek. Onları kılmaya devam edecek, farz namazları da kaza edecek. Zaten sıdk ile aşk ile borçlarını ödemeye niyet eden bir insan, yarın ölse ödeyemese bile eksikleri sünnetlerden, nafilelerden tamamlanacakZaten sıdk ile aşk ile borçlarını ödemeye niyet eden bir insan, yarın ölse ödeyemese bile eksikleri sünnetlerden, nafilelerden tamamlanacak ama burada bir işi tamir ederken öbür tarafı bozmayacak. Bu şuna benzer.ama burada bir işi tamir ederken öbür tarafı bozmayacak. Bu şuna benzer. Sen bahçenin etrafına duvar yapıyorsun. Gidiyorsun, komşunun duvarındaki tuğlaları alıp yapıyorsun, o tarafı yıkıyorsun.Sen bahçenin etrafına duvar yapıyorsun. Gidiyorsun, komşunun duvarındaki tuğlaları alıp yapıyorsun, o tarafı yıkıyorsun. Veyahut senin bahçenin öbür tarafındaki tuğlaları alıp yapıyorsun, bu sefer aldığın kısım açıkta kalıyor. Veyahut senin bahçenin öbür tarafındaki tuğlaları alıp yapıyorsun, bu sefer aldığın kısım açıkta kalıyor. Yani hiçbir yeri yıkmadan, yaparken bir başka tarafa zayiat vermeden yapmak lazım. Yani hiçbir yeri yıkmadan, yaparken bir başka tarafa zayiat vermeden yapmak lazım.

Ve sadakatü burhânün. ''Sadaka insan için delildir. Burhandır, vesikadır.''Ve sadakatü burhânün. ''Sadaka insan için delildir. Burhandır, vesikadır.'' Yani ''Bu kul cimri değil; iyi niyetli bir kul, mü'min bir kul. Allah'ın emri için sevdiği şeyleri terk edebiliyor.Yani ''Bu kul cimri değil; iyi niyetli bir kul, mü'min bir kul. Allah'ın emri için sevdiği şeyleri terk edebiliyor. Allah'ı daha çok seviyor. Ona alamettir.'' diye vesikadır.Allah'ı daha çok seviyor. Ona alamettir.'' diye vesikadır. Zekâtı veriyor, sadakayı veriyor. Cebinde olan, sevdiği parayı pulu Allah yolunda verebiliyor. Zekâtı veriyor, sadakayı veriyor. Cebinde olan, sevdiği parayı pulu Allah yolunda verebiliyor. ''Demek ki sâdıkmış. Âşık-ı sâdık kulmuş.'' diye onun için delildir. ''Demek ki sâdıkmış. Âşık-ı sâdık kulmuş.'' diye onun için delildir. Adam sadakayı vermiyor, zekâtı vermiyor. Bu adam cimridir, pintidir.Adam sadakayı vermiyor, zekâtı vermiyor. Bu adam cimridir, pintidir. Allah kendisine 40 bölük kazanç vermiş. Allah kendisine 40 bölük kazanç vermiş.

''39 tanesi senin yanında kalsın, bir tanesini fukara kardeşlerine ver. Bak onlar aç açık duruyorlar.''39 tanesi senin yanında kalsın, bir tanesini fukara kardeşlerine ver. Bak onlar aç açık duruyorlar. Açlıktan verem olup kan tükürüyorlar. Ver şunlara!'' diyor da kırkta birini veremiyor. Açlıktan verem olup kan tükürüyorlar. Ver şunlara!'' diyor da kırkta birini veremiyor.

''Ama hocam! Ben zekâtı veriyorum.'' ''Ama hocam! Ben zekâtı veriyorum.''

Zekât, hayrın asgari çizgisidir. O çizgiyi geçmedin mi zaten cezalısın. Asgari çizgisi zekâttır.Zekât, hayrın asgari çizgisidir. O çizgiyi geçmedin mi zaten cezalısın. Asgari çizgisi zekâttır. Onun üstünde daha ne kadar verirsen o kadar kâr edersin.Onun üstünde daha ne kadar verirsen o kadar kâr edersin. Bazı büyükler var; evinin ihtiyacını ayırıp kazancının tamamını veriyor. Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk nesi varsa vermiş. Bazı büyükler var; evinin ihtiyacını ayırıp kazancının tamamını veriyor. Hz. Ebû Bekr-i Sıddîk nesi varsa vermiş. Hz. Ömer radıyallahu anh yarısını vermiş. Bu, imanın kuvvetiyle ilgili bir şey.Hz. Ömer radıyallahu anh yarısını vermiş. Bu, imanın kuvvetiyle ilgili bir şey. Bizim fakülteden bir profesör de çıkmış, ''böyle şey olmaz'' diyor. Senin aklın ermez de ondan olmaz.Bizim fakülteden bir profesör de çıkmış, ''böyle şey olmaz'' diyor. Senin aklın ermez de ondan olmaz. Sen yapamazsın, senin için olmaz. Ebû Bekr-i Sıddîk yapar; yapmış, Allah'a güveniyor, sıddık. Senin gibi cahil değil. Sen yapamazsın, senin için olmaz. Ebû Bekr-i Sıddîk yapar; yapmış, Allah'a güveniyor, sıddık. Senin gibi cahil değil.

Muhterem kardeşlerim! Profesör olmak insanı cahillikten kurtarmaz. Ben de profesörüm.Muhterem kardeşlerim! Profesör olmak insanı cahillikten kurtarmaz. Ben de profesörüm. Profesörlere çok önem vermeyin, hiç önem vermeyin. İnsanın asıl profesörlüğü takvâdadır. Profesörlere çok önem vermeyin, hiç önem vermeyin. İnsanın asıl profesörlüğü takvâdadır. Takvâ ehliyse, Allah'tan korkuyorsa kıymetlidir. Yoksa o diplomalardan hepimizde kaç tane var, kıymeti yok.Takvâ ehliyse, Allah'tan korkuyorsa kıymetlidir. Yoksa o diplomalardan hepimizde kaç tane var, kıymeti yok. Allah'tan korkmayı, Allah'ın azabından kendisini korumayı, Allah yolunda yürümeyi,Allah'tan korkmayı, Allah'ın azabından kendisini korumayı, Allah yolunda yürümeyi, dinin inceliklerini öğrenememişse o adam boşuna böbürlenmesin çünkü Allah yolunun cahili.dinin inceliklerini öğrenememişse o adam boşuna böbürlenmesin çünkü Allah yolunun cahili. Dünyadaki bilgi de dünyada kalır.Dünyadaki bilgi de dünyada kalır. ''Ben ortopedi profesörüyüm, kalp mütehassısıyım, kemik mütehassısıyım, ziraatçiyim, veterinerim, domates mütehassısıyım, keten mütehassısıyım.''''Ben ortopedi profesörüyüm, kalp mütehassısıyım, kemik mütehassısıyım, ziraatçiyim, veterinerim, domates mütehassısıyım, keten mütehassısıyım.'' Bunlar dünyada kalır. Domates, keten öbür tarafa gitmeyecek ki!Bunlar dünyada kalır. Domates, keten öbür tarafa gitmeyecek ki! Mühendislik mimarlık öbür tarafa gitmeyecek ki!Mühendislik mimarlık öbür tarafa gitmeyecek ki! Allahu Teâlâ hazretleri kişiye orada yakuttan sütunlar üzerinde yetmiş bin odalı köşk verecek.Allahu Teâlâ hazretleri kişiye orada yakuttan sütunlar üzerinde yetmiş bin odalı köşk verecek. Sen burada onun hesabını bile yapamazsın, beceremezsin. Onun betonarme zeminini nasıl yapacak?Sen burada onun hesabını bile yapamazsın, beceremezsin. Onun betonarme zeminini nasıl yapacak? Şaşırıp kalırsın. Zaten senin hesabın orada geçmez. Şaşırıp kalırsın. Zaten senin hesabın orada geçmez.

Ve sadakatü burhânün. ''Sadaka insanın -has müslüman olduğunun- delilidir, burhanıdır.'' Ve sadakatü burhânün. ''Sadaka insanın -has müslüman olduğunun- delilidir, burhanıdır.''

Ve sabru dıyâ. ''Sabır da ışıktır.'' ''Sabra neden ışık demiş?'' diye aklıma takıldı kaldı.Ve sabru dıyâ. ''Sabır da ışıktır.'' ''Sabra neden ışık demiş?'' diye aklıma takıldı kaldı. Sabır, ''ziya'' demek, ''etrafa ışık'' demek, ''nur, parıltı'' demek.Sabır, ''ziya'' demek, ''etrafa ışık'' demek, ''nur, parıltı'' demek. Mesela Kur'ân-ı Kerîm'de güneşe ''dıyâ'' deniliyor; kamere, aya ''nur'' deniliyor. Mesela Kur'ân-ı Kerîm'de güneşe ''dıyâ'' deniliyor; kamere, aya ''nur'' deniliyor. Çünkü ay, güneş gibi doğrudan doğruya ışık kaynağı değil, sadece yansıtıcı; parıldıyor. O sadece nur.Çünkü ay, güneş gibi doğrudan doğruya ışık kaynağı değil, sadece yansıtıcı; parıldıyor. O sadece nur. Fakat güneş ışık saçıyor. O dıyâ, bu nur. Sabra ''ziya'' demiş.Fakat güneş ışık saçıyor. O dıyâ, bu nur. Sabra ''ziya'' demiş. Demek ki sabır ışık saçıyor, sabrın her tarafa faydası var. Demek ki sabır ışık saçıyor, sabrın her tarafa faydası var.

İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb. ''Allah, sabırlılara çok fazla sevap veriyor.''İnnemâ yüveffe's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb. ''Allah, sabırlılara çok fazla sevap veriyor.'' Onun için sahabe-i kirâm yoksulluktan çok yüksek mertebe kazanmışlar. Onun için sahabe-i kirâm yoksulluktan çok yüksek mertebe kazanmışlar. Tabi biz o kadar mertebe kazanamıyoruz. Tabi biz o kadar mertebe kazanamıyoruz. Çünkü mihnet, meşakkat ve sabırla mânevî derece daha çabuk yükseliyor. Hatta bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz; Çünkü mihnet, meşakkat ve sabırla mânevî derece daha çabuk yükseliyor. Hatta bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz;

''İnsanlar hastalıktaki, beladaki mânevî kazançlarının ne kadar çok olduğunu bilselerdi sıhhatli olmaktan ziyade hasta olmayı isterlerdi.'' buyuruyor. ''İnsanlar hastalıktaki, beladaki mânevî kazançlarının ne kadar çok olduğunu bilselerdi sıhhatli olmaktan ziyade hasta olmayı isterlerdi.'' buyuruyor.

Tabi millet hasta oldu mu ''Nasıl kurtulacağım?'' diye çare arıyor. Ama ecri var, sevabı var.Tabi millet hasta oldu mu ''Nasıl kurtulacağım?'' diye çare arıyor. Ama ecri var, sevabı var. O bakımdan sabır ziyadır, ışıktır. Sadece bir pırıltı değildir, etrafı da aydınlatır. O bakımdan sabır ziyadır, ışıktır. Sadece bir pırıltı değildir, etrafı da aydınlatır. Sabreden insanlar çok büyük başarı sağlarlar. Şimdiye kadar da insanlara büyük hizmetleri onlar sağlamışlardır.Sabreden insanlar çok büyük başarı sağlarlar. Şimdiye kadar da insanlara büyük hizmetleri onlar sağlamışlardır. Çünkü hizmetler sabırla olur. Sabır güzel huyların en başında gelir.Çünkü hizmetler sabırla olur. Sabır güzel huyların en başında gelir. Dervişe de en çok sabır lazımdır. Tabi sabır çeşitlidir. Ama bir yerde üç çeşidini belirtmişler: Dervişe de en çok sabır lazımdır. Tabi sabır çeşitlidir. Ama bir yerde üç çeşidini belirtmişler:

Birisi; ''Mihnetlere, meşakkatlere, ağrılara, sızılara, belalara, musibetlere, hastalıklara, can sıkıntılarına sabır.''Birisi; ''Mihnetlere, meşakkatlere, ağrılara, sızılara, belalara, musibetlere, hastalıklara, can sıkıntılarına sabır.'' Bu bizim bildiğimiz sabır. İkincisi; ''İbadetlere taatlere, cennet yolunda yürümeye sabır.''Bu bizim bildiğimiz sabır. İkincisi; ''İbadetlere taatlere, cennet yolunda yürümeye sabır.'' Bu da ayrı bir sabır türü; bir yapıp bir bırakmıyor, bir gidip bir durmuyor, bir yürüyüp bir düşmüyor. Bu da ayrı bir sabır türü; bir yapıp bir bırakmıyor, bir gidip bir durmuyor, bir yürüyüp bir düşmüyor. İbadet ve taatlerde müdavim olmaya sabırla devam ediyor. ''Sebatkâr, sabit kadem olmak'' mânasına. İbadet ve taatlerde müdavim olmaya sabırla devam ediyor. ''Sebatkâr, sabit kadem olmak'' mânasına.

Buna bir de ''Allah'a sabretmek'' diyorlar.Buna bir de ''Allah'a sabretmek'' diyorlar. İnsan mârifetullahta ilerledi mi Allahu Teâlâ hazretlerinin esmâsını öğrendi mi her güzelliği yaratanın, İnsan mârifetullahta ilerledi mi Allahu Teâlâ hazretlerinin esmâsını öğrendi mi her güzelliği yaratanın, her güzelliğin kaynağının O olduğunu anladı mı, o güzelliğe nasıl sabredecek? her güzelliğin kaynağının O olduğunu anladı mı, o güzelliğe nasıl sabredecek?

Şifâ-i Şerîf'te okumuştum; bir mübarek zât her akşam yatarken dua ediyormuş:Şifâ-i Şerîf'te okumuştum; bir mübarek zât her akşam yatarken dua ediyormuş: ''Yâ Rabbi! Hiç olmazsa bugün canımı al, sevdiklerime kavuşayım.'' diyormuş.''Yâ Rabbi! Hiç olmazsa bugün canımı al, sevdiklerime kavuşayım.'' diyormuş. Her gece yattığı zaman; ''Canımı al da sevdiklerime kavuşayım, dayanamıyorum.'' diye dua ediyormuş.Her gece yattığı zaman; ''Canımı al da sevdiklerime kavuşayım, dayanamıyorum.'' diye dua ediyormuş. Bir de insanın sevdiklerine kavuşma sabrı. Tabi insanların dereceleri farklı oluyor, derece derece oluyor.Bir de insanın sevdiklerine kavuşma sabrı. Tabi insanların dereceleri farklı oluyor, derece derece oluyor. Böyle âşık-ı sâdıklar, öyle sabırlılar olmasaydı İslâm buralara gelir miydi?Böyle âşık-ı sâdıklar, öyle sabırlılar olmasaydı İslâm buralara gelir miydi? Üç kıtaya yayılır mıydı, beş kıtaya yayılır mıydı? Biz ufacık şeylere tahammül edemiyoruz. Üç kıtaya yayılır mıydı, beş kıtaya yayılır mıydı? Biz ufacık şeylere tahammül edemiyoruz. Yığınla müslümanız ama hepimizi toplasak bir şey etmiyor, bir işe yaramıyoruz. Yığınla müslümanız ama hepimizi toplasak bir şey etmiyor, bir işe yaramıyoruz.

Ne sabır var ne şükür, ne güzel huy var ne temizlik. Hepimiz kusurluyuz. Al bu çürük elmayı, ayır. Ne sabır var ne şükür, ne güzel huy var ne temizlik. Hepimiz kusurluyuz. Al bu çürük elmayı, ayır.

Bu da çürük, bunu da ayır. Bu da çürük, bunu da ayır.

Doğru düzgün, çürüksüz böceksiz bir şey çıkmıyor. Kurtlanmış, bozulmuş. Kirlenmiş, çürümüş durumdayız. Doğru düzgün, çürüksüz böceksiz bir şey çıkmıyor. Kurtlanmış, bozulmuş. Kirlenmiş, çürümüş durumdayız.

Sapasağlam olsak çok işe yarayacağız ama çürük müslümanız.Sapasağlam olsak çok işe yarayacağız ama çürük müslümanız. Peygamber Efendimiz; ''Âhir zamanda müslümanlar selin üstündeki çerçöp gibi olacak.'' buyuruyor.Peygamber Efendimiz; ''Âhir zamanda müslümanlar selin üstündeki çerçöp gibi olacak.'' buyuruyor. Sel akıyor güldür güldür. Onun üstünde saman tanesi, çöp tanesi, yaprak vesaire o kadar.Sel akıyor güldür güldür. Onun üstünde saman tanesi, çöp tanesi, yaprak vesaire o kadar. Yani bir işe yaramıyor, sele kapılmış gidiyor. Kendisinin inisiyatifi yok.Yani bir işe yaramıyor, sele kapılmış gidiyor. Kendisinin inisiyatifi yok. Bir Batı Medeniyeti var. Amerika televizyon şebekesini, haberleşme şebekesini kurmuş. Bir Batı Medeniyeti var. Amerika televizyon şebekesini, haberleşme şebekesini kurmuş. Gazetelere sahip olmuş, hâkim olmuş. Bütün milletleri Amerikan kültürüyle yetiştiriyor. ''Batı Kültürü'' diyoruz. Gazetelere sahip olmuş, hâkim olmuş. Bütün milletleri Amerikan kültürüyle yetiştiriyor. ''Batı Kültürü'' diyoruz. Bir sel güldür güldür geliyor; müslümanlar da üstünde çöp gibi. Bir sel güldür güldür geliyor; müslümanlar da üstünde çöp gibi. Giyimleri onlar gibi, davranışları onlar gibi, düşünceleri onlar gibi, dünyaya sapmaları onları gibi.Giyimleri onlar gibi, davranışları onlar gibi, düşünceleri onlar gibi, dünyaya sapmaları onları gibi. Yahu senin Amerika'dan farklı, müslümanca bir halin yok mu? Hiçbir farkı yok, öyle gidiyor.Yahu senin Amerika'dan farklı, müslümanca bir halin yok mu? Hiçbir farkı yok, öyle gidiyor. Kendisinin pırıl pırıl şahsiyeti yürümüyor. Allah bizi has müslüman eylesin. Kendisinin pırıl pırıl şahsiyeti yürümüyor. Allah bizi has müslüman eylesin.

Ve'l-Kur'ânü huccetü'l-letî eyyü aleyke. ''Kur'ân-ı Kerîm -ey mü'min- senin ya lehine delildir ya da aleyhine delildir.'' Ve'l-Kur'ânü huccetü'l-letî eyyü aleyke. ''Kur'ân-ı Kerîm -ey mü'min- senin ya lehine delildir ya da aleyhine delildir.''

Kur'ân-ı Kerîm davacı olacak. Senin karşında, senin yakana yapışacak. Yâ Rabbi! Beni okumadı. Kur'ân-ı Kerîm davacı olacak. Senin karşında, senin yakana yapışacak. Yâ Rabbi! Beni okumadı. Okudu, dinledi de tutmadı, uygulamadı.'' diye davacı olacak.Okudu, dinledi de tutmadı, uygulamadı.'' diye davacı olacak. Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'i insanlığa indirmiş olduğu için kıyamet gününde diyecek ki;Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'i insanlığa indirmiş olduğu için kıyamet gününde diyecek ki; ''Ben size Kur'ân-ı Kerîm'i indirmedim mi?''Ben size Kur'ân-ı Kerîm'i indirmedim mi? Peygamber gönderip de size vahyedip vahiylerimi Kur'ân-ı Kerîm'de bildirmedim mi?Peygamber gönderip de size vahyedip vahiylerimi Kur'ân-ı Kerîm'de bildirmedim mi? Namazın, zekâtın, cihadın farz olduğunu bilmiyor muydunuz. Niye yapmadınız?'' diyecek. Namazın, zekâtın, cihadın farz olduğunu bilmiyor muydunuz. Niye yapmadınız?'' diyecek.

Yapmamışsa aleyhine, yapmışsa lehine delil olacak. Yapmamışsa aleyhine, yapmışsa lehine delil olacak.

''Yâ Rabbi! Senin yolunda şunu yaptım.'' ''Yâ Rabbi! Senin yolunda şunu yaptım.''

''Neye dayanarak yaptın kulum?'' ''Neye dayanarak yaptın kulum?''

''Kur'ân-ı Kerîm'de okudum, yâ Rabbi! Büyüklerimiz anlattılar, ben de onu uyguladım.'' ''Kur'ân-ı Kerîm'de okudum, yâ Rabbi! Büyüklerimiz anlattılar, ben de onu uyguladım.''

''Tamam. Haktır, gerçektir, doğrudur. Ben de sana mükâfatını vereceğim.'' diyecek.''Tamam. Haktır, gerçektir, doğrudur. Ben de sana mükâfatını vereceğim.'' diyecek. Lehine veya aleyhine delil olacak. Kur'ân-ı Kerîm, insandan davacı olacak veya şefaatçi olacak. Lehine veya aleyhine delil olacak. Kur'ân-ı Kerîm, insandan davacı olacak veya şefaatçi olacak.

''Yâ Rabbi! Bu beni okudu, uyguladı, beni sevdi, bana uydu.'' diye şefaatçi olacak. ''Yâ Rabbi! Bu beni okudu, uyguladı, beni sevdi, bana uydu.'' diye şefaatçi olacak.

''Yâ Rabbi! Bu beni dinlemedi, uygulamadı, bana tâbi olmadı.'' diye tâbi olmayanlardan davacı olacak. ''Yâ Rabbi! Bu beni dinlemedi, uygulamadı, bana tâbi olmadı.'' diye tâbi olmayanlardan davacı olacak.

Rabbimiz Kur'ân-ı Kerîm'i bize şefaatçi eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'i sevmeyi nasip eylesin.Rabbimiz Kur'ân-ı Kerîm'i bize şefaatçi eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'i sevmeyi nasip eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'e uymayı nasip eylesin. Peygamber Efendimiz sizlere ve bizlere emrediyor; Kur'ân-ı Kerîm'e uymayı nasip eylesin.


Peygamber Efendimiz sizlere ve bizlere emrediyor;

''Evlatlarınızı Kur'ân-ı Kerîm kıraati üzere yetiştirin. Üç ana esasa göre terbiye edin.''Evlatlarınızı Kur'ân-ı Kerîm kıraati üzere yetiştirin. Üç ana esasa göre terbiye edin. ‘Bir, Resûlullah'a muhabbet etmek, onu sevmek ve saymak esasına göre yetiştirini.'' ‘Bir, Resûlullah'a muhabbet etmek, onu sevmek ve saymak esasına göre yetiştirini.''

Çocuk kurulmuş saat gibidir. Çocuk kurulmuş saat gibidir.

''Anlat bakalım evladım, Peygamber Efendimiz kim?'' ''Anlat bakalım evladım, Peygamber Efendimiz kim?''

Peygamber Efendimiz deyince onu bilsin ve sevsin. Öyle yetiştireceksin.Peygamber Efendimiz deyince onu bilsin ve sevsin. Öyle yetiştireceksin. ''Hadi bakalım evladım!'' dedin mi pırıl pırıl, cıvıl cıvıl söyleyecek; Efendimiz'i anlatacak, ona sevgisini anlatacak. Sonra; ''Hadi bakalım evladım!'' dedin mi pırıl pırıl, cıvıl cıvıl söyleyecek; Efendimiz'i anlatacak, ona sevgisini anlatacak. Sonra;

''Peygamber Efendimiz'in ehl-i beytinin sevgisiyle yetiştirin.'' Peygamber Efendimiz'in yolunda gidenleri sevecek.''Peygamber Efendimiz'in ehl-i beytinin sevgisiyle yetiştirin.'' Peygamber Efendimiz'in yolunda gidenleri sevecek. Ulemâyı sevecek, fuzelâyı sevecek. O sevgi olmadan da bir şey olmuyor. Ulemâyı sevecek, fuzelâyı sevecek. O sevgi olmadan da bir şey olmuyor.

Üçüncüsü; ''Kur'ân-ı Kerîm okumak üzere yetiştirin.''Üçüncüsü; ''Kur'ân-ı Kerîm okumak üzere yetiştirin.'' Kur'ân-ı Kerîmi okumasını bilecek, mânasını öğrenecek, ezberleyecek. Arapça öğreteceksiniz. Çocuklarınızı öyle yetiştireceksiniz. Kur'ân-ı Kerîmi okumasını bilecek, mânasını öğrenecek, ezberleyecek. Arapça öğreteceksiniz. Çocuklarınızı öyle yetiştireceksiniz.

Küllü'n-nâsi yağdû fe-bâyi'un nefsehû fe-mu'tikuhâ ev mûbikuhâ.Küllü'n-nâsi yağdû fe-bâyi'un nefsehû fe-mu'tikuhâ ev mûbikuhâ. ''Er kişi sabahleyin kalkıyor bir güne başlıyor; evinden çıkıp gidiyor, günlük bir şeyler yapıyor ya o zaman nefsini esirlikten kurtarıyor.''Er kişi sabahleyin kalkıyor bir güne başlıyor; evinden çıkıp gidiyor, günlük bir şeyler yapıyor ya o zaman nefsini esirlikten kurtarıyor. Yani cehenneme düşmekten, nefse şeytana esir olmaktan, kötü âkibete uğramaktan kurtarıyor. Yani cehenneme düşmekten, nefse şeytana esir olmaktan, kötü âkibete uğramaktan kurtarıyor. Ya da nefsini helak ediyor.'' Ya da nefsini helak ediyor.''

Rabbimiz bizi âzâd olanlardan eylesin.Rabbimiz bizi âzâd olanlardan eylesin. Nefsini helak edenlerden eylemesin. Nefsini helak edenlerden eylemesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2