Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Tevazu Edeni Allah Yükseltir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Cemâziye'l-Âhir 1404 / 18.03.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sadaka Malı Azaltmaz, Ehl-i Kitaptan Bir Şey Yazmayın!, Toplumdaki Belâların Sebebi, Şeytanın İşi, Belâlar Günahları Affettirir, Allah | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Tevazu Edeni Allah Yükseltir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

15 Cemâziye'l-Âhir 1404 / 18.03.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Sadaka Malı Azaltmaz, Ehl-i Kitaptan Bir Şey Yazmayın!, Toplumdaki Belâların Sebebi, Şeytanın İşi, Belâlar Günahları Affettirir, Allah | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne. Muhammedin ve alâ âl'ihi ve sahbihi ecma'în ve men tebi'ahû bi-ihsanin ilâ-yevmi'd-dîn. Muhammedin ve alâ âl'ihi ve sahbihi ecma'în ve men tebi'ahû bi-ihsanin ilâ-yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd… Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd…

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle:

Mâ nakasat sadakatün min mâlin ve mâ zâde'llâhu abden bi afvin illâ izzen Mâ nakasat sadakatün min mâlin ve mâ zâde'llâhu abden bi afvin illâ izzen ve mâ tevâda'a ehadün li'llâhi illâ refe'ahu'llâhu. ve mâ tevâda'a ehadün li'llâhi illâ refe'ahu'llâhu.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allah ibadetlerinizi kabul eylesin, dualarınızı reva eylesin.Allah ibadetlerinizi kabul eylesin, dualarınızı reva eylesin. Şurada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininŞurada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet size takdim edeceğiz. mübarek hadîs-i şerîflerinden bir demet size takdim edeceğiz.

Bu hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden önceBu hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden önce evvela Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin rûh-i pâki için;evvela Efendimiz Muhammed-i Mustafâ hazretlerinin rûh-i pâki için; sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının ruhları için;sonra onun cümle âl'inin, ashabının, etbâının, ahbabının ruhları için; bilhassa Ümmet-i Muhammed'in mürşit ve mürebbileri,bilhassa Ümmet-i Muhammed'in mürşit ve mürebbileri, sâdât ve meşâyıh-ı turuk-u aliyyemizin ruhları için;sâdât ve meşâyıh-ı turuk-u aliyyemizin ruhları için; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyi'l-Mürtezâ'dan müteselsilen bize kadar gelmiş olan Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyi'l-Mürtezâ'dan müteselsilen bize kadar gelmiş olan silsilemize mensup sâdâtımızın hulefâsının, müritlerinin, muhiblerinin, müntesiplerinin,silsilemize mensup sâdâtımızın hulefâsının, müritlerinin, muhiblerinin, müntesiplerinin, tâbîlerinin ruhları için; sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ruhları için;tâbîlerinin ruhları için; sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ruhları için; bilhassa eserin müellifi Hocamız'ın hocası Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddîn Efendi hazretlerinin ruhları için;bilhassa eserin müellifi Hocamız'ın hocası Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddîn Efendi hazretlerinin ruhları için; Hocamız Muhammed Zahid Bursevî hazretlerinin ruhları için;Hocamız Muhammed Zahid Bursevî hazretlerinin ruhları için; uzaktan ve yakından hadîs-i şerîfleri dinlemeye şu mescide gelmiş olan siz kardeşlerimizin uzaktan ve yakından hadîs-i şerîfleri dinlemeye şu mescide gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete intikal etmiş bulunan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için;âhirete intikal etmiş bulunan bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhları için; biz yaşayan müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp,biz yaşayan müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp, sâlih ameller işleyip O'nun huzuruna sevdiği ve razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olması içinsâlih ameller işleyip O'nun huzuruna sevdiği ve razı olduğu bir kul olarak varmamıza vesile olması için buyurun bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup ruhlarına hediye eyleyip ondan sonra başlayalım... buyurun bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup ruhlarına hediye eyleyip ondan sonra başlayalım...

İlk hadîs-i şerîf, geçen hafta en sonda kısaca anlattığımız hadîs-i şerîftir.İlk hadîs-i şerîf, geçen hafta en sonda kısaca anlattığımız hadîs-i şerîftir. Bir cümlesini anlatmış öbür cümlelerini izah edemeden kapatmıştık dersi. Bir cümlesini anlatmış öbür cümlelerini izah edemeden kapatmıştık dersi. O hadisi tamamen size nakledelim şimdi. O hadisi tamamen size nakledelim şimdi.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten İbn Hibbân'ın, Ahmed İbn Hanbel'in, Tirmizî'nin,Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten İbn Hibbân'ın, Ahmed İbn Hanbel'in, Tirmizî'nin, Müslim'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîftir.Müslim'in rivayet ettiği bir hadîs-i şerîftir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş;

Mâ nakasat sadakatün min mâlin. "Sadaka vermekle, zekât vermekle mal noksanlaşmaz.Mâ nakasat sadakatün min mâlin. "Sadaka vermekle, zekât vermekle mal noksanlaşmaz. O sadaka o malı noksanlaştırmaz. İçinden ayrılıp veriliyor diye azalmaz o mal." O sadaka o malı noksanlaştırmaz. İçinden ayrılıp veriliyor diye azalmaz o mal."

Başka rivayetler hatırlıyorum bu mânaya gelen, Resûlullah Efendimiz yemin ederek söylüyor; Başka rivayetler hatırlıyorum bu mânaya gelen, Resûlullah Efendimiz yemin ederek söylüyor;

Vellezî nefsî bi yedihî.Vellezî nefsî bi yedihî. "Şu canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki azalmaz." diye yeminle söylüyor. "Şu canım elinde olan Allah'a yemin ederim ki azalmaz." diye yeminle söylüyor.

Onun için şu fâni dünyada müslüman kardeşlerim, sevginizi ispat edin,Onun için şu fâni dünyada müslüman kardeşlerim, sevginizi ispat edin, âşık-ı sâdık olduğunuz belli olsun. Sevdiğiniz şeyleri Allah yolunda harcamaya alışın!âşık-ı sâdık olduğunuz belli olsun. Sevdiğiniz şeyleri Allah yolunda harcamaya alışın! Biraz böyle el sıkılığıyla olmaz. Biraz böyle el sıkılığıyla olmaz.

Cömertlik olacak ki İslâm'ın işleri yürüsün, müslümanların fakirleri yararlansın,Cömertlik olacak ki İslâm'ın işleri yürüsün, müslümanların fakirleri yararlansın, İslâmî hizmetler yürüsün, cihat olsun, hayırlar olsun. İslâmî hizmetler yürüsün, cihat olsun, hayırlar olsun.

Ecdadımız tarafından yapılan bu cami, İskender Paşa tarafından yapılmış, ruhu şâd olsun.Ecdadımız tarafından yapılan bu cami, İskender Paşa tarafından yapılmış, ruhu şâd olsun. Yanında yatanların da civarında yatanların da ruhları şâd olsun. Yanında yatanların da civarında yatanların da ruhları şâd olsun.

Oturuyoruz, istifade ediyoruz, hadis okuyoruz, yağmurdan, soğuktan korunuyoruz.Oturuyoruz, istifade ediyoruz, hadis okuyoruz, yağmurdan, soğuktan korunuyoruz. Onlar yapmışlar, biz de kendimizden sonraya bırakalım. Onlar yapmışlar, biz de kendimizden sonraya bırakalım.

Biz burada ibadet ettikçe İskender Paşa'nın ruhuna sevap yazılıyor.Biz burada ibadet ettikçe İskender Paşa'nın ruhuna sevap yazılıyor. Bizim yaptığımız ibadetlerin sevabı ona yazılıyor. Bizim yaptığımız ibadetlerin sevabı ona yazılıyor.

O kubbeli cami yaptırmış, mübarek; kesme taştan, avlusuyla, arkasında sıbyan mektebi varmış.O kubbeli cami yaptırmış, mübarek; kesme taştan, avlusuyla, arkasında sıbyan mektebi varmış. Biz kenarını bir düzeltemedik daha. "Şu alt tarafını düzeltelim de camiimize katalım." dedik. Biz kenarını bir düzeltemedik daha. "Şu alt tarafını düzeltelim de camiimize katalım." dedik. Yan tarafta külüstür evler var, gelmiş yamanmış camiye. Yan tarafta külüstür evler var, gelmiş yamanmış camiye.

Ecdadımızın eseri tertemiz, mükemmel bir tarzda olsun.Ecdadımızın eseri tertemiz, mükemmel bir tarzda olsun. Buradan öbür tarafa kadar muntazam bir cami yapalım, mimarî bakımdan,Buradan öbür tarafa kadar muntazam bir cami yapalım, mimarî bakımdan, estetik bakımdan gayet güzel bir şey olsun. Hanımlar da gelsin, orada namaz kılsın.estetik bakımdan gayet güzel bir şey olsun. Hanımlar da gelsin, orada namaz kılsın. Hanımlar da bizim şu dersimizi, hadis dersini orada dinlesinler.Hanımlar da bizim şu dersimizi, hadis dersini orada dinlesinler. Orada Kur'ân-ı Kerîm okusunlar, öğrensinler. Orada Kur'ân-ı Kerîm okusunlar, öğrensinler. Buraya yardım eden kardeşlerimizin de defter-i âmâline orada hayırlar yapıldıkça yazılsın sevaplar. Buraya yardım eden kardeşlerimizin de defter-i âmâline orada hayırlar yapıldıkça yazılsın sevaplar.

İşte Ramazan geliyor, bakın kardeşlerimizin yarısı ayakta, oturamıyorlar, Allah ecirlerini çok eylesin.İşte Ramazan geliyor, bakın kardeşlerimizin yarısı ayakta, oturamıyorlar, Allah ecirlerini çok eylesin. Oturanlar rahat mı, oturanlar da tek dizi üstünde oturuyor, onların da sıkıntısı var.Oturanlar rahat mı, oturanlar da tek dizi üstünde oturuyor, onların da sıkıntısı var. Geniş olsa daha iyi olacak. Bunlar hep hayırla olur. Geniş olsa daha iyi olacak. Bunlar hep hayırla olur.

Allah cümlemizin hastalarına şifalar ihsan eylesin.Allah cümlemizin hastalarına şifalar ihsan eylesin. Bizim ayağına felç isabet etmiş Ali Yakub hocamız var. Bizim ayağına felç isabet etmiş Ali Yakub hocamız var. Allah selamet versin, mert, dobra dobra bir alim insan; Allah selamet versin, mert, dobra dobra bir alim insan;

"Bağdat'ta bana birisi geldi; 'Hocam ben zikri nasıl yapayım?"Bağdat'ta bana birisi geldi; 'Hocam ben zikri nasıl yapayım? Zikr-i cehrî mi yapayım, zikr-i hafî mi yapayım?Zikr-i cehrî mi yapayım, zikr-i hafî mi yapayım? Yani yüksek sesle mi Allah Allah Allah diyeyim, yoksa kalbimden mi sessiz sessiz,Yani yüksek sesle mi Allah Allah Allah diyeyim, yoksa kalbimden mi sessiz sessiz, yavaş yavaş mı nasıl söyleyeyim?'" yavaş yavaş mı nasıl söyleyeyim?'"

O da şakacı bir insan ama doğru, dobra dobra, yani sözünü esirgemez karşısındakine; O da şakacı bir insan ama doğru, dobra dobra, yani sözünü esirgemez karşısındakine;

"Sen böyle zikir yapacaksın." "Sen böyle zikir yapacaksın."

Yani para verirken insan elini böyle yapar ya… Al bir, iki, üç, dört… Yani para verirken insan elini böyle yapar ya… Al bir, iki, üç, dört…

"Sen böyle zikir yapacaksın." demiş. "Adam çünkü biraz zengin ama hayır yapmıyor." diyor. "Sen böyle zikir yapacaksın."

demiş.

"Adam çünkü biraz zengin ama hayır yapmıyor."

diyor.

Onun için her makama göre söz var, her insana göre tedavinin şekli başka türlü.Onun için her makama göre söz var, her insana göre tedavinin şekli başka türlü. Sen o cimriliğini yen de Allah'a halis kul olduğun belli olsun.Sen o cimriliğini yen de Allah'a halis kul olduğun belli olsun. O fakir, fakirliğine sabretsin ki Allah'a halis kul olduğu belli olsun. O fakir, fakirliğine sabretsin ki Allah'a halis kul olduğu belli olsun.

Herkesin durumuna göre, dağına göre kar. Şu fâni dünya geldi geçiyor.Herkesin durumuna göre, dağına göre kar. Şu fâni dünya geldi geçiyor. Ben daha bilmiyorum yolun ortasında mıyım, sonunda mıyım, Ben daha bilmiyorum yolun ortasında mıyım, sonunda mıyım, benim bile burnumda tütmeye başladı, kokuları gelmeye başladı,benim bile burnumda tütmeye başladı, kokuları gelmeye başladı, hayatın sonu ne zaman gelecek bilmiyoruz. Bir şeyler yapıp öyle gidelim. Arkamızda bir eser kalsın. hayatın sonu ne zaman gelecek bilmiyoruz. Bir şeyler yapıp öyle gidelim. Arkamızda bir eser kalsın.

Garaz nakşîst kez mâ bâz mâned Ki hestî râ nemî bînem bakâyî. Garaz nakşîst kez mâ bâz mâned

Ki hestî râ nemî bînem bakâyî.

Öyle diyor Gülistan'ın sahibi Şeyh Sâdî: Öyle diyor Gülistan'ın sahibi Şeyh Sâdî:

"Bu eseri niye yazdın; maksat bir nakış bırakmak geride." "Bu eseri niye yazdın; maksat bir nakış bırakmak geride."

Bizden geride kalsın, bir nakış. "İşte bu da benim nakşım" diye. Bizden geride kalsın, bir nakış. "İşte bu da benim nakşım" diye.

"Çünkü varlığı bekâlı görmüyorum." diyor. "Çünkü varlığı bekâlı görmüyorum."

diyor.

Varlığın bekâsı yok, gelip geçeceğiz. Bizim de mezar taşımızın başında Fâtiha diyecekler.Varlığın bekâsı yok, gelip geçeceğiz. Bizim de mezar taşımızın başında Fâtiha diyecekler. Derlerse ne mutlu! Torunlarımız, çocuklarımız, kardeşlerimiz, geride kalanlarımız dua ederse ne mutlu. Derlerse ne mutlu! Torunlarımız, çocuklarımız, kardeşlerimiz, geride kalanlarımız dua ederse ne mutlu.

Demezlerse bu camiler dedirtir, bu hayırlar dedirtir.Demezlerse bu camiler dedirtir, bu hayırlar dedirtir. Bir köprü yaparsın, üstünden insanlar geçtikçe, isterse dua etmesinler,Bir köprü yaparsın, üstünden insanlar geçtikçe, isterse dua etmesinler, istifade edildikçe hayır gelir. Onun için kardeşlerim cömert olalım biraz. istifade edildikçe hayır gelir.

Onun için kardeşlerim cömert olalım biraz.

Hocam benim param yok. Olabilir. Üç çeşit cömertlik sayıyor hocalarımız. Hocam benim param yok. Olabilir. Üç çeşit cömertlik sayıyor hocalarımız.

Bir: Mal cömertliği, malın varsa malından verirsin, sana geriye kalanı yetiyor zaten.Bir: Mal cömertliği, malın varsa malından verirsin, sana geriye kalanı yetiyor zaten. Aç açık kalmıyorsun, verirsin, bir hayır olur. Ben de vereceğim, sen de vereceksin.Aç açık kalmıyorsun, verirsin, bir hayır olur. Ben de vereceğim, sen de vereceksin. Yüz lirası olan bir lirasını verir. Herkes kendisine göre versin, vermeye alışsın. Yüz lirası olan bir lirasını verir. Herkes kendisine göre versin, vermeye alışsın.

İki: Ten cömertliği. Ten ne demek? İki: Ten cömertliği.

Ten ne demek?

Beden. Senin paran yok ama sen de hizmete koş. Hizmet eyle.Beden. Senin paran yok ama sen de hizmete koş. Hizmet eyle. Sokaklarımız perişan, çamur, kaldırımlar bozuk, pis, pasaklı. Yakışır mı müslümana!Sokaklarımız perişan, çamur, kaldırımlar bozuk, pis, pasaklı. Yakışır mı müslümana! Bizim İstanbul'un hududuna girdin mi burası müslüman şehri belli olmalı! Bizim İstanbul'un hududuna girdin mi burası müslüman şehri belli olmalı!

Ben Münih'i de gördüm ama İstanbul'un hali başka demeli insan girdi mi...Ben Münih'i de gördüm ama İstanbul'un hali başka demeli insan girdi mi... "Evet, Berlin'i gördüm ama İstanbul'un sokağına süt dökülse yalarsın." denmeli. "Evet, Berlin'i gördüm ama İstanbul'un sokağına süt dökülse yalarsın." denmeli.

Nerde?! Toz, toprak, çamur, pislik, pasaklık. Olmaz! Tertemiz olacak.Nerde?! Toz, toprak, çamur, pislik, pasaklık.

Olmaz! Tertemiz olacak.
Her şeyimiz muntazam olacak. Peygamber Efendimiz niye safların arasına girip deHer şeyimiz muntazam olacak. Peygamber Efendimiz niye safların arasına girip de "sen geriye çekil, sen göğsünü geriye şey yap, sen öne gel" diye düzeltirdi."sen geriye çekil, sen göğsünü geriye şey yap, sen öne gel" diye düzeltirdi. İntizama alışalım diye. Şekil ruha tesir eder, şekil muntazam olunca ruh da intizama girer diye. İntizama alışalım diye. Şekil ruha tesir eder, şekil muntazam olunca ruh da intizama girer diye. Bunlara alışacağız, öğreneceğiz. Şimdiye kadar yapmadıysak yapacağız. Bunlara alışacağız, öğreneceğiz. Şimdiye kadar yapmadıysak yapacağız.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuyor mu; Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuyor mu;

İmâtâtü'l-ezâ ani't-tarîki sadakatün. İmâtâtü'l-ezâ ani't-tarîki sadakatün.

"Yoldan müslümanlara, gelen geçene zarar veren bir şeyi kenara atmak; o da sadaka." "Yoldan müslümanlara, gelen geçene zarar veren bir şeyi kenara atmak; o da sadaka."

demiyor mu? Diyor, öyle hadîs-i şerîf var. Demek ki sadaka parayla olmuyormuş. demiyor mu?

Diyor, öyle hadîs-i şerîf var. Demek ki sadaka parayla olmuyormuş.

el-Kelimetü't-tayyibetü sadakatün. "Tatlı bir söz de sadakadır." buyurmuyor mu? el-Kelimetü't-tayyibetü sadakatün.

"Tatlı bir söz de sadakadır."

buyurmuyor mu?

Dilin de mi yok! "Canım kardeşim nasılsın? Çoktandır görmedim, özledim seni." Dilin de mi yok!

"Canım kardeşim nasılsın? Çoktandır görmedim, özledim seni."

deyiversen, boynuna sarılıversen, birkaç tatlı söz söyleyiversen, gönlü hoş olsa adamın. deyiversen, boynuna sarılıversen, birkaç tatlı söz söyleyiversen, gönlü hoş olsa adamın. O da sadaka. Parası yoksa insanın, ten cömertliği de var.O da sadaka.

Parası yoksa insanın, ten cömertliği de var.
Hizmetini koyarsın ortaya sen de hayırlı bir şey yaparsın.Hizmetini koyarsın ortaya sen de hayırlı bir şey yaparsın. Hocamız'ın kabrine gidiyorum, bakıyorum, Allah Allah kalkmak istemiyor insan. Hocamız'ın kabrine gidiyorum, bakıyorum, Allah Allah kalkmak istemiyor insan. Çiçekler, mermerleri arkadaşlarımız silmişler, tertemiz, pırıl pırıl. Hoşuna gidiyor insanın.Çiçekler, mermerleri arkadaşlarımız silmişler, tertemiz, pırıl pırıl. Hoşuna gidiyor insanın. Civardaki kabirler de tertemiz olmuş. Eğri mezar taşlarını düzeltmişler,Civardaki kabirler de tertemiz olmuş. Eğri mezar taşlarını düzeltmişler, şâhidiyesini kaldırmışlar, kenarına taş sokmuşlar. İntizam, sevgiden doğan şeyler… şâhidiyesini kaldırmışlar, kenarına taş sokmuşlar. İntizam, sevgiden doğan şeyler…

Sevmek güzel şeydir. İnsan sevdi mi çok tatlı bir şey olur. Sevmeyi öğrenmemiz gerekiyor.Sevmek güzel şeydir. İnsan sevdi mi çok tatlı bir şey olur. Sevmeyi öğrenmemiz gerekiyor. Kaşlarımızı çatıyor birbirimize homur homur homurdanıyoruz. Olmaz ki! Sevmeyi öğreneceğiz. Kaşlarımızı çatıyor birbirimize homur homur homurdanıyoruz.

Olmaz ki! Sevmeyi öğreneceğiz.

Evet; ten cömertliği... Üçüncüsü: Can cömertliği. Evet; ten cömertliği...

Üçüncüsü: Can cömertliği.

Verebiliyor musun canını? Allah yolunda verebiliyor musun? Verebiliyor musun canını? Allah yolunda verebiliyor musun?

İşte o da can cömertliği. Onu da yapmışlar yapanlar. İşte o da can cömertliği. Onu da yapmışlar yapanlar.

Cânı cânan dilemiş vermemek olmaz ey dil Ne nizâ eyleyelim ol ne senindir ne benim. Cânı cânan dilemiş vermemek olmaz ey dil

Ne nizâ eyleyelim ol ne senindir ne benim.

Ne güzel söylemiş şair. Kendi gönlüne hitap ediyor, diyor ki; Ne güzel söylemiş şair. Kendi gönlüne hitap ediyor, diyor ki;

"Ey gönül, bırak kavgayı, çekişmeyi benimle. Canı cânan istemiş, vereceğiz."Ey gönül, bırak kavgayı, çekişmeyi benimle. Canı cânan istemiş, vereceğiz. Ne kavga ediyorsun, benimle ne çekişip duruyorsun. Bu can ne senin ne benim, sahibi istiyor." Ne kavga ediyorsun, benimle ne çekişip duruyorsun. Bu can ne senin ne benim, sahibi istiyor."

Güzel, zarif bir dize. Güzel, zarif bir dize.

Hadîs-i şerîfin birinci cümlesi tamamlandı. Geçen hafta da okumuştuk bunu: Hadîs-i şerîfin birinci cümlesi tamamlandı. Geçen hafta da okumuştuk bunu:

Mâ nakasat sadakatün min mâlin. "Sadaka maldan bir şey azaltmaz." Mâ nakasat sadakatün min mâlin. "Sadaka maldan bir şey azaltmaz."

Sadaka verilen mal azalmaz.Sadaka verilen mal azalmaz. Evet, bu taraftan gider ama Allah öbür taraftan daha fazla gönderir. Evet, bu taraftan gider ama Allah öbür taraftan daha fazla gönderir. Şaşar kalırsın! En aşağı on misli gönderir. Göreceğim bakalım Ramazan'da ne olacak? Şaşar kalırsın! En aşağı on misli gönderir.

Göreceğim bakalım Ramazan'da ne olacak?

Kadınlara biz namaz kılacak yer yapabiliyor muyuz, yapamıyor muyuz? Kadınlara biz namaz kılacak yer yapabiliyor muyuz, yapamıyor muyuz?

O zaman anlayacağım cemaatimizi. Ben kendim istemiyorum.O zaman anlayacağım cemaatimizi. Ben kendim istemiyorum. Bu camiin kadınların namaz kılacağı yerini, güzel, rahat bir yerini yapabilecek misiniz; bakalım.Bu camiin kadınların namaz kılacağı yerini, güzel, rahat bir yerini yapabilecek misiniz; bakalım. O zaman göreceğiz; bu hadîs-i şerîfi duyduğunuzu o zaman anlayacağız, O zaman göreceğiz; bu hadîs-i şerîfi duyduğunuzu o zaman anlayacağız, bakalım duymuş musunuz yoksa duymamış mısınız; anlayacağız. bakalım duymuş musunuz yoksa duymamış mısınız; anlayacağız.

Bu hadîs-i şerîfleri neden okuyoruz arkadaşlar? Bu hadîs-i şerîfleri neden okuyoruz arkadaşlar?

Amel edelim, eyleme geçirelim, iş yapalım diye.Amel edelim, eyleme geçirelim, iş yapalım diye. Yoksa tamam, Peygamber Efendimiz pek güzel buyurmuş, ondan sonra uyuyalım diye değil ki! Yoksa tamam, Peygamber Efendimiz pek güzel buyurmuş, ondan sonra uyuyalım diye değil ki!

Tatbik edelim diye. Eğer bir insan evinin önünü süpürmekTatbik edelim diye. Eğer bir insan evinin önünü süpürmek hadîs-i şerîfte zikredilmiş diye duymuşsa, süpürmeli. "Madem öyle, Peygamber Efendimiz,hadîs-i şerîfte zikredilmiş diye duymuşsa, süpürmeli. "Madem öyle, Peygamber Efendimiz, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana böyle söyledi" diye al eline süpür, temiz olsun sokak. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bana böyle söyledi" diye al eline süpür, temiz olsun sokak.

İki: Ve mâ zâde'llâhu abden bi afvin illâ izzen. İki:

Ve mâ zâde'llâhu abden bi afvin illâ izzen.

"Allah bir kulu affetmesini arttırırsa onu affedici bir insan durumuna sokarsa,"Allah bir kulu affetmesini arttırırsa onu affedici bir insan durumuna sokarsa, onun izzetini artırır." Affını artırmak ne mânaya gelir? onun izzetini artırır."

Affını artırmak ne mânaya gelir?

Başka bir anlama gelmez, izzetini artırmak mânasına gelir.Başka bir anlama gelmez, izzetini artırmak mânasına gelir. Affedici oldu mu bir insan, merak etme, şanına noksan gelmez, küçülmez.Affedici oldu mu bir insan, merak etme, şanına noksan gelmez, küçülmez. Affettikçe yükselir, aziz, kıymetli, izzetli, şerefli, haysiyetli insan olur. Affettikçe yükselir, aziz, kıymetli, izzetli, şerefli, haysiyetli insan olur. Onun için affedici olacağız. Onun için affedici olacağız.

"Ama hocam filanca arkadaş bana şöyle söylemiş, böyle söylemiş, böyle kötülük yapmış." "Ama hocam filanca arkadaş bana şöyle söylemiş, böyle söylemiş, böyle kötülük yapmış."

Affet yahu! Peygamber Efendimiz; "Affettin mi izzetin de artar." diyor. Affet yahu! Peygamber Efendimiz;

"Affettin mi izzetin de artar."

diyor.

Ârif Nihat Asya diye bir şair var. Meşhur şiirleri olan bir kimse, Allah rahmet eylesin.Ârif Nihat Asya diye bir şair var. Meşhur şiirleri olan bir kimse, Allah rahmet eylesin. Kendisiyle zaman zaman konuştuğumuz da olmuştu. Bir şiir yazmış Aff-ı Umumî diye. Diyor ki; Kendisiyle zaman zaman konuştuğumuz da olmuştu. Bir şiir yazmış Aff-ı Umumî diye. Diyor ki;

"Şunu affettim, bunu affettim, şunu affettim, bunu affettim."Şunu affettim, bunu affettim, şunu affettim, bunu affettim. Azrail'i bile affettim. Melek olduğuna güçlükle inandığım Azrail'i bile affettim." Azrail'i bile affettim. Melek olduğuna güçlükle inandığım Azrail'i bile affettim."

Melek deyince insana hep böyle güzel şeyler yapan geliyor ama Allah'ın vazifeli varlığı. Melek deyince insana hep böyle güzel şeyler yapan geliyor ama Allah'ın vazifeli varlığı.

Lâ ya'sûna'llâhe mâ emerahüm ve yef'alûne mâ yu'merûn. Lâ ya'sûna'llâhe mâ emerahüm ve yef'alûne mâ yu'merûn.

"Melekler Allah'a âsî gelmezler, bizim gibi edepsiz değil onlar. Allah ne emretmişse onu yaparlar." "Melekler Allah'a âsî gelmezler, bizim gibi edepsiz değil onlar. Allah ne emretmişse onu yaparlar."

Yap denilirse yapar; yık denilirse yıkarlar. Emir neyse öyle yaparlar.Yap denilirse yapar; yık denilirse yıkarlar. Emir neyse öyle yaparlar. Azrail de Allah'ın bir vazifeli meleği. "Can al" diyor Allah,Azrail de Allah'ın bir vazifeli meleği. "Can al" diyor Allah, can almaya vazifeli kılmış Allah, canı alıyor. can almaya vazifeli kılmış Allah, canı alıyor.

"Onu da affettim. Sen benim canıma ne kıyıyorsun, ne alıyorsun?..." "Onu da affettim. Sen benim canıma ne kıyıyorsun, ne alıyorsun?..."

diye, onu da affetmiş. Aff-ı Umumiye diye bir şiir yazmış. diye, onu da affetmiş. Aff-ı Umumiye diye bir şiir yazmış.

Biz de Aff-ı Umumiye diye bir şey çıkaralım. Affedelim birbirimizi. Biz de Aff-ı Umumiye diye bir şey çıkaralım. Affedelim birbirimizi.

Allah kusurlarımızı düzeltmeyi de nasip etsin, kardeşlerimizi affetmeyi de nasip etsin. Allah kusurlarımızı düzeltmeyi de nasip etsin, kardeşlerimizi affetmeyi de nasip etsin.

"Bir kimse sana karşı bir kusur işlerse, yetmiş tane bahane uydur aklında." "Bir kimse sana karşı bir kusur işlerse, yetmiş tane bahane uydur aklında."

"Herhalde şundan yapmıştır, o mânaya değildir, iyi niyetle yapmıştır, kötü niyetle değildir." "Herhalde şundan yapmıştır, o mânaya değildir, iyi niyetle yapmıştır, kötü niyetle değildir."

şeklinde. Hâlâ için razı olmuyorsa bu sefer lafı kendine döndür. şeklinde. Hâlâ için razı olmuyorsa bu sefer lafı kendine döndür.

"Ne katı kalpli adamsın, ne ikna olmaz adamsın, ne mazeret kabul etmez adamsın,"Ne katı kalpli adamsın, ne ikna olmaz adamsın, ne mazeret kabul etmez adamsın, yetmiş tane mazerete hala hayır diyorsun, hâlâ kabul etmiyorsun." yetmiş tane mazerete hala hayır diyorsun, hâlâ kabul etmiyorsun."

diye kendini ayıpla diyor bir büyük. Onun için affedici olalım, bu da ikinci cümle. diye kendini ayıpla diyor bir büyük. Onun için affedici olalım, bu da ikinci cümle.

Ve mâ tevâda'a ehadün li'llâhi illâ refe'ahu'llâhu. Ve mâ tevâda'a ehadün li'llâhi illâ refe'ahu'llâhu.

"Bir kimse Allah rızası için tevazu etmez, ancak Allah onu yükseltir." "Bir kimse Allah rızası için tevazu etmez, ancak Allah onu yükseltir."

Türkçe söyleyecek olursak; "Bir kimse Allah rızası için tevazu gösterirseTürkçe söyleyecek olursak;

"Bir kimse Allah rızası için tevazu gösterirse
Allah onu mütevâzı oldu diye alçaltmaz yükseltir, yüksek insan olur." Allah onu mütevâzı oldu diye alçaltmaz yükseltir, yüksek insan olur."

Onun için tevazu gösterelim, mütevâzı olalım. Onun için tevazu gösterelim, mütevâzı olalım.

"Benim mevkiim, rütbem, benim makamım, param, şanım, şerefim var." "Benim mevkiim, rütbem, benim makamım, param, şanım, şerefim var."

Hepsini Allah veriyor, ne var yani! Hepsini Allah veriyor, ne var yani!

Sonra "var" diyorsun ama o senin sözün.Sonra "var" diyorsun ama o senin sözün. Bir de bakalım karşıdaki adam seni nasıl değerlendiriyor? Bir de bakalım karşıdaki adam seni nasıl değerlendiriyor?

Onun için en uygun olanı kendisini hor bilmek. Onun için en uygun olanı kendisini hor bilmek.

Bir kalabalıkta otururken insan, o kalabalığın içinde en hor, en hakir kendisini bilecek.Bir kalabalıkta otururken insan, o kalabalığın içinde en hor, en hakir kendisini bilecek. Dervişlik bu; "Benden aşağısı yok, en aşağısı benim. Şu kardeş cahil ama onun kalbi temiz.Dervişlik bu;

"Benden aşağısı yok, en aşağısı benim. Şu kardeş cahil ama onun kalbi temiz.
Filanca zengin ama benden daha çok hayır yapıyor." diyecek. Filanca zengin ama benden daha çok hayır yapıyor."

diyecek.
Hepsine bir kulp takacak, hepsini daha üstün görecek.Hepsine bir kulp takacak, hepsini daha üstün görecek. Kendisini en aşağı görecek, tevazu edecek. Tevazu edince Allah yükseltir. Kendisini en aşağı görecek, tevazu edecek. Tevazu edince Allah yükseltir.

Allah bize güzel huylar nasip etsin. Tarikat, tasavvuf dediğimiz ne? Allah bize güzel huylar nasip etsin.

Tarikat, tasavvuf dediğimiz ne?

Kavuk, cübbe, hırka, zenbil, seccade, koca tesbih… Hayır! Hayır! Hayır! Kavuk, cübbe, hırka, zenbil, seccade, koca tesbih…

Hayır! Hayır! Hayır!

Tarikat, tasavvuf dediğimiz; "Güzel huy, olgunluk, mârifetullah, muhabbetullah,Tarikat, tasavvuf dediğimiz; "Güzel huy, olgunluk, mârifetullah, muhabbetullah, ahlâk-ı hamîdiye, tezkiye edilmiş güzel bir nefis, ruh sahibi olmak…" Budur tasavvuf! ahlâk-ı hamîdiye, tezkiye edilmiş güzel bir nefis, ruh sahibi olmak…"

Budur tasavvuf!

Biz birbirimizle güzel geçinemedikten, huyumuz güzel olmadıktan,Biz birbirimizle güzel geçinemedikten, huyumuz güzel olmadıktan, birbirimizin yakasını dürüp, toparlayıp yumruk vurduktan sonra olmaz ki! birbirimizin yakasını dürüp, toparlayıp yumruk vurduktan sonra olmaz ki!

Bu tesbihin adedi ile değil ki... O tesbihi tesir etsin diye çekiyoruz.Bu tesbihin adedi ile değil ki... O tesbihi tesir etsin diye çekiyoruz. İçimiz paklaşsın diye "Allah", "Lâ ilâhe illallah" diyoruz.İçimiz paklaşsın diye "Allah", "Lâ ilâhe illallah" diyoruz. İçimizde bir düzelme olmazsa; "Demek bir kusurumuz, bir hatamız var" diyeceğiz. Olgunlaşacağız. İçimizde bir düzelme olmazsa; "Demek bir kusurumuz, bir hatamız var" diyeceğiz. Olgunlaşacağız.

Hanımlarımızın hepsi bizden şikâyetçi, olmaz! Hanımlarımızın hepsi bizden şikâyetçi, olmaz!

Hanımdan iyi diploma almazsa insan, bonservis almazsa iyi derviş olamaz. Hocamız; Hanımdan iyi diploma almazsa insan, bonservis almazsa iyi derviş olamaz. Hocamız;

"Bir kadını idare edemeyen erkeğe ben erkek mi derim?!" derdi."Bir kadını idare edemeyen erkeğe ben erkek mi derim?!"

derdi.
Kadının gönlünü alacaksın… Akşam eve geç geldin, bağırıyor. Kadının gönlünü alacaksın… Akşam eve geç geldin, bağırıyor. Tatlı birkaç söz söylersin, bir hediye götürürsün vesaire.Tatlı birkaç söz söylersin, bir hediye götürürsün vesaire. Onun da bir kalbi olduğunu düşünüp de onu da hesaba katacaksın.Onun da bir kalbi olduğunu düşünüp de onu da hesaba katacaksın. Komşuya da öyle, falancaya da öyle, filancaya da öyledir. Bizden yaka silkmeyecek âlem. Komşuya da öyle, falancaya da öyle, filancaya da öyledir. Bizden yaka silkmeyecek âlem.

"Hocam ben kendimi iyi sanıyorum." İyi sanıyorsun ama ötekiler öyle demiyor ki."Hocam ben kendimi iyi sanıyorum."

İyi sanıyorsun ama ötekiler öyle demiyor ki.
Sen kendini iyi sanıyorsun, kendine çalım veriyorsun, kurum satıyorsun, bir şey sanıyorsun kendini.Sen kendini iyi sanıyorsun, kendine çalım veriyorsun, kurum satıyorsun, bir şey sanıyorsun kendini. Ama bak herkes şikâyetçi senden. Demek ki iyi derviş olamadın, olmamış... Ama bak herkes şikâyetçi senden. Demek ki iyi derviş olamadın, olmamış...

Bir daha hadîs-i şerîfi toparlayalım, izahlarla biraz genişledi. "Sadaka maldan azaltmaz." Bir daha hadîs-i şerîfi toparlayalım, izahlarla biraz genişledi.

"Sadaka maldan azaltmaz."

Sadakanın mânasını söylemiştim geçen hafta.Sadakanın mânasını söylemiştim geçen hafta. Sadaka iki mânaya gelir; Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şerîfte. Sadaka iki mânaya gelir; Kur'ân-ı Kerîm'de ve hadîs-i şerîfte.

Bir, zekât mânasına gelir; bir de bağış. Bir, zekât mânasına gelir; bir de bağış.

Böyle başka sebeplerle Allah tarafından ecir kazanmak için verilen paraya da "sadaka" denir.Böyle başka sebeplerle Allah tarafından ecir kazanmak için verilen paraya da "sadaka" denir. Ama "zekât" mânasına da gelir. Ama "zekât" mânasına da gelir.

Zekât da sadaka da malı azaltmaz. Verdin mi Allah daha çok verir! Zekât da sadaka da malı azaltmaz. Verdin mi Allah daha çok verir!

İkinci cümlesi; Allah bir kulu affetmek yönünden çok affedici ederse izzetini çok eder.İkinci cümlesi; Allah bir kulu affetmek yönünden çok affedici ederse izzetini çok eder. Aziz eder, kıymetli kul eder. Hani; "Aziz olasın, berhudar olasın evladım." Aziz eder, kıymetli kul eder. Hani;

"Aziz olasın, berhudar olasın evladım."

derdi ya dedelerimiz elini öptüğümüz zaman. derdi ya dedelerimiz elini öptüğümüz zaman.

Aziz olmak; "kıymetli, itibarlı bir insan olmak" demektir.Aziz olmak; "kıymetli, itibarlı bir insan olmak" demektir. Allah affedici insanı itibarlı, yüksek, maddî mânevî makamı yüksek insan yapar. Allah affedici insanı itibarlı, yüksek, maddî mânevî makamı yüksek insan yapar.

Bir insan Allah rızası için tevazu ederse, mütevâzı olursa, alçak gönüllülük yaparsa,Bir insan Allah rızası için tevazu ederse, mütevâzı olursa, alçak gönüllülük yaparsa, Allah onu yükseltir. O alçak gönüllülük yapar, boyun büker, "estağfirullah" der; Allah onu yükseltir. Allah onu yükseltir. O alçak gönüllülük yapar, boyun büker, "estağfirullah" der; Allah onu yükseltir.

Ben nice bakanlar biliyorum. Kapının eşiğine diz çöküp otururdu; ne güzel.Ben nice bakanlar biliyorum. Kapının eşiğine diz çöküp otururdu; ne güzel. Hiç; "Ben bakanım." demiyor. Bindiği arabanın camını silerdi, hac yolculuğunda.Hiç; "Ben bakanım." demiyor. Bindiği arabanın camını silerdi, hac yolculuğunda. Demek ki tevazu gösterince iyi olur. Demek ki tevazu gösterince iyi olur.

Allah cümlemize bu güzel huyları nasip etsin. Diğer hadîs-i şerîfe geçelim; Allah cümlemize bu güzel huyları nasip etsin.

Diğer hadîs-i şerîfe geçelim;

Mâ hâzihi'l-kütübü'lletî yebluğunî enneküm tektubûnehâ? Mâ hâzihi'l-kütübü'lletî yebluğunî enneküm tektubûnehâ? E kitâbun me'a Kitâbi'llâhi? Yûşekü en yağdaba'llâhu li kitâbihî.E kitâbun me'a Kitâbi'llâhi? Yûşekü en yağdaba'llâhu li kitâbihî. Fe yüsrî aleyhi leylen ve lâ yetrükü fî varakatin ve lâ kalbin minhü harfen illâ zehebe bihî. Fe yüsrî aleyhi leylen ve lâ yetrükü fî varakatin ve lâ kalbin minhü harfen illâ zehebe bihî. Men erâda'llâhu bihî hayran ebkâ fî kalbihî lâ ilâhe illallâh. Men erâda'llâhu bihî hayran ebkâ fî kalbihî lâ ilâhe illallâh.

Ashâb-ı kirâmdan bazı kimseler Ehl-i Kitâb'dan,Ashâb-ı kirâmdan bazı kimseler Ehl-i Kitâb'dan, daha önce kendisine kitap inmiş ümmetlerdendaha önce kendisine kitap inmiş ümmetlerden duydukları şeyleri yazmaya başlamış. Yahudiler, hıristiyanlardan bazılarından, bazı bilgileri yazmaya başlamışlar.duydukları şeyleri yazmaya başlamış. Yahudiler, hıristiyanlardan bazılarından, bazı bilgileri yazmaya başlamışlar. "Musa aleyhisselâm şöyle dedi, İsa aleyhisselâm şöyle dedi" gibi "Musa aleyhisselâm şöyle dedi, İsa aleyhisselâm şöyle dedi" gibi bazı şeyleri yazmaya başlayınca Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfi buyurmuş, diyor ki; bazı şeyleri yazmaya başlayınca Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfi buyurmuş, diyor ki;

Mâ hâzihi'l-kütübü'lletî yebluğunî enneküm tektubûnehâ? Mâ hâzihi'l-kütübü'lletî yebluğunî enneküm tektubûnehâ?

"Nedir şu yazdığınızı duyduğum kitaplar, yazılar?"Nedir şu yazdığınızı duyduğum kitaplar, yazılar? Bana geldi ki siz böyle şeyler yazıyormuşsunuz, bu ne oluyor?" Bana geldi ki siz böyle şeyler yazıyormuşsunuz, bu ne oluyor?"

diye azarlama yoluyla soruyor Peygamber Efendimiz. "Yazmayın" demek istiyor. diye azarlama yoluyla soruyor Peygamber Efendimiz. "Yazmayın" demek istiyor.

Nedir bu yazdığınız yazılar, kitaplar!? E kitâbun me'a Kitâbi'llâhi? Nedir bu yazdığınız yazılar, kitaplar!?

E kitâbun me'a Kitâbi'llâhi?

"Allah'ın Kur'an'ı yanında bir kitap daha mı, bir yazı daha mı yazmak istiyorsunuz?" "Allah'ın Kur'an'ı yanında bir kitap daha mı, bir yazı daha mı yazmak istiyorsunuz?"

Yûşekü en yağdaba'llâhu li kitâbihî. Yûşekü en yağdaba'llâhu li kitâbihî.

"Bu hususta Allah kendi kitabının yanına bir başka kitap yazmanız dolayısıyla"Bu hususta Allah kendi kitabının yanına bir başka kitap yazmanız dolayısıyla mümkündür ki gazap eder." mümkündür ki gazap eder."

"Ve bir gecede kaldırır Kur'ân-ı Kerîm'ini." "Ve bir gecede kaldırır Kur'ân-ı Kerîm'ini."

Fe lâ yetrükü fî varakatin ve lâ kalbin minhü harfen. Fe lâ yetrükü fî varakatin ve lâ kalbin minhü harfen.

"Yazısında, sayfasında bir şey kalmaz, Allah bir gecede götürür o şeyi ve bir harf kalmaz."Yazısında, sayfasında bir şey kalmaz, Allah bir gecede götürür o şeyi ve bir harf kalmaz. Hepsini götürür, yazısı kalmaz ve kendisinde hayır murat ettiği kimselerin kalbindeHepsini götürür, yazısı kalmaz ve kendisinde hayır murat ettiği kimselerin kalbinde Lâ ilâhe illallâh sözünü bırakıverir." Lâ ilâhe illallâh sözünü bırakıverir."

Peygamber Efendimiz hadislerini bile yazdırmaya izin vermedi bir ara.Peygamber Efendimiz hadislerini bile yazdırmaya izin vermedi bir ara. Kendi ağzından çıkan mübarek sözlerini, hadislerini bile bir ara yazdırmadı. Neden? Kendi ağzından çıkan mübarek sözlerini, hadislerini bile bir ara yazdırmadı.

Neden?

Kur'an nedir; iyice bilinsin, sadece Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri yazılsın,Kur'an nedir; iyice bilinsin, sadece Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri yazılsın, onu insanlar anlasınlar, öğrensinler diye bir müddet; onu insanlar anlasınlar, öğrensinler diye bir müddet;

"Sadece vahiy indiği zaman söylediğim şeyleri yazın, başka şey yazmayın!" dedi, yasakladı."Sadece vahiy indiği zaman söylediğim şeyleri yazın, başka şey yazmayın!"

dedi, yasakladı.
Bir müddet böyle sadece Kur'ân-ı Kerîm'i yazdılar. Bir müddet böyle sadece Kur'ân-ı Kerîm'i yazdılar.

Sonra Peygamber Efendimiz ashabı içinde dini öğretiyor, âyet-i kerîmeleri açıklıyor,Sonra Peygamber Efendimiz ashabı içinde dini öğretiyor, âyet-i kerîmeleri açıklıyor, iyice yerleştikten sonra dinimizin ahkâmı, Kur'ân-ı Kerîm nedir,iyice yerleştikten sonra dinimizin ahkâmı, Kur'ân-ı Kerîm nedir, Peygamber Efendimiz'in açıklamaları nedir, hadisler nedir iyice anlaşıldıktan sonra; Peygamber Efendimiz'in açıklamaları nedir, hadisler nedir iyice anlaşıldıktan sonra;

"Ben size bir ara yazmayın dedim ama şimdi yazabilirsiniz." diye sonradan müsaade etti. "Ben size bir ara yazmayın dedim ama şimdi yazabilirsiniz."

diye sonradan müsaade etti.

Onun için ashâb-ı kirâm, Efendimiz'in müsaadesinden sonra o hadisleri yazmaya başladılar.Onun için ashâb-ı kirâm, Efendimiz'in müsaadesinden sonra o hadisleri yazmaya başladılar. Onlardan bize hadisler intikal etti, onlardan ötekilerine intikal etti,Onlardan bize hadisler intikal etti, onlardan ötekilerine intikal etti, hem yazı ile hem rivayet olarak intikal etti.hem yazı ile hem rivayet olarak intikal etti. Sonra büyük hadis alimleri onları topladılar, bize kadar şu gördüğünüz kitaplar halinde geldi. Sonra büyük hadis alimleri onları topladılar, bize kadar şu gördüğünüz kitaplar halinde geldi.

Kendi hadislerine bile yazma müsaadesi vermedi Efendimiz, sonra verdi izni. Kendi hadislerine bile yazma müsaadesi vermedi Efendimiz, sonra verdi izni.

Bir de kalkar da insan Tevrat'ta şöyle denmiş; İncil'de böyle denmiş diye yazarsa ne olur? Bir de kalkar da insan Tevrat'ta şöyle denmiş; İncil'de böyle denmiş diye yazarsa ne olur?

O zaman zaten ilim çok yaygın değil, yazıyı bilen insanlar az.O zaman zaten ilim çok yaygın değil, yazıyı bilen insanlar az. Kur'ân-ı Kerîm âyetleri, İncil âyetlerine, Tevrat âyetlerine karışır, eğri doğru bilinmez.Kur'ân-ı Kerîm âyetleri, İncil âyetlerine, Tevrat âyetlerine karışır, eğri doğru bilinmez. Onun için yasaklanmış. "Nedir bu böyle yazdığınızı duyduğum yazılar?" Onun için yasaklanmış.

"Nedir bu böyle yazdığınızı duyduğum yazılar?"

diye yasaklamış. Böyle yaparsanız Allah bir gün Kur'ân-ı Kerîm'indiye yasaklamış. Böyle yaparsanız Allah bir gün Kur'ân-ı Kerîm'in yapraklarından yazılarını alır götürür, bir şey kalmaz.yapraklarından yazılarını alır götürür, bir şey kalmaz. Sadece hayır murat ettiği insanların kalbinde Lâ ilâhe illallâh kelimesinin mânası kalır buyurmuş. Sadece hayır murat ettiği insanların kalbinde Lâ ilâhe illallâh kelimesinin mânası kalır buyurmuş.

Âhir zamanda da böyle olacak; Âhir zamanda da böyle olacak;

La yebka mine'l-Kur'âni illâ resmühu. "Kur'ân-ı Kerîm'den sadece yazısı kalacak." La yebka mine'l-Kur'âni illâ resmühu.

"Kur'ân-ı Kerîm'den sadece yazısı kalacak."

Hadîs-i şerîfte böyle diyor Peygamber Efendimiz. Hadîs-i şerîfte böyle diyor Peygamber Efendimiz.

Ne demek Kur'ân-ı Kerîm'den sadece yazısı kalacak? Ne demek Kur'ân-ı Kerîm'den sadece yazısı kalacak?

İçindeki bilgilere insanlar itibar etmeyecek, emirlerini tutmayacak,İçindeki bilgilere insanlar itibar etmeyecek, emirlerini tutmayacak, yasaklarından kaçmayacak, Kur'ân-ı Kerîm'in sadece yazısı kalacak. yasaklarından kaçmayacak, Kur'ân-ı Kerîm'in sadece yazısı kalacak.

İslâm'dan da sadece bir ad kalacak. Sen nesin? Müslüman. Nereden belli? İslâm'dan da sadece bir ad kalacak.

Sen nesin?

Müslüman.

Nereden belli?

Giyinişin Alman gibi, tavrın İngiliz gibi, zevkin Amerikan gibi; senin neren müslüman!? Giyinişin Alman gibi, tavrın İngiliz gibi, zevkin Amerikan gibi; senin neren müslüman!?

Ne saçı benzer, ne sakalı, ne bıyığı, ne kıyafeti, ne yemek yemesi,Ne saçı benzer, ne sakalı, ne bıyığı, ne kıyafeti, ne yemek yemesi, ne davranışı benzer, ne dünyaya aldırıp aldırmaması benzer! Hiçbir şeyi benzemez! ne davranışı benzer, ne dünyaya aldırıp aldırmaması benzer! Hiçbir şeyi benzemez!

Nerede Müslümanlık!? Müslümanlığın sadece adı kaldığı bir zaman olacak.Nerede Müslümanlık!?

Müslümanlığın sadece adı kaldığı bir zaman olacak.
İnşaallah şimdi böyle değildir. Çünkü şimdi daha halis muhlis, İslâm'a bağlı,İnşaallah şimdi böyle değildir. Çünkü şimdi daha halis muhlis, İslâm'a bağlı, Kur'ân-ı Kerîm'e gönül vermiş, hadîs-i şerîfe gönül vermiş nice has halis kimseler var.Kur'ân-ı Kerîm'e gönül vermiş, hadîs-i şerîfe gönül vermiş nice has halis kimseler var. Allah adetlerini artırsın. Biz iyi olursak bu zaman uzar gider.Allah adetlerini artırsın. Biz iyi olursak bu zaman uzar gider. Biz kötü olursak yaklaşır, başımıza kopar. Biz kötü olursak yaklaşır, başımıza kopar.

Evet, o zaman Kur'ân-ı Kerîm'in sayfalarından âyetler gidecek,Evet, o zaman Kur'ân-ı Kerîm'in sayfalarından âyetler gidecek, açacaklar ve boş sayfalar bulacaklar diye bize büyüklerimiz anlatırlardı.açacaklar ve boş sayfalar bulacaklar diye bize büyüklerimiz anlatırlardı. Kıyamet alametlerinden birisi olarak Kur'ân-ı Kerîm'in içi gidecek diye. Onu da burada açıklamış; Kıyamet alametlerinden birisi olarak Kur'ân-ı Kerîm'in içi gidecek diye. Onu da burada açıklamış;

Mâ nakza kavmün el-ahde katta illâ kâne'l-katlü beynehüm. Mâ nakza kavmün el-ahde katta illâ kâne'l-katlü beynehüm. Ve lâ zaharati'l-fâhişetü fî kavmin katta illâ sallata'llâhu aleyhümü'l-mevtü.Ve lâ zaharati'l-fâhişetü fî kavmin katta illâ sallata'llâhu aleyhümü'l-mevtü. Ve lâ mene'a kavmün ez-zekâte illâ habesa'llâhu anhümü'l-matar. Ve lâ mene'a kavmün ez-zekâte illâ habesa'llâhu anhümü'l-matar.

Bu hadîs-i şerîf de bir cemiyetin başına gelen belaların nelerden geldiğini anlatıyor.Bu hadîs-i şerîf de bir cemiyetin başına gelen belaların nelerden geldiğini anlatıyor. Şimdi dikkatle dinleyelim, ne buyurmuş Peygamber Efendimiz; Şimdi dikkatle dinleyelim, ne buyurmuş Peygamber Efendimiz;

Mâ nakza kavmün el-ahde.Mâ nakza kavmün el-ahde. "Bir kavim, topluluk, ümmet, grup, millet ahdini bozarsa, nakzederse verdiği ahdi tutmazsa, "Bir kavim, topluluk, ümmet, grup, millet ahdini bozarsa, nakzederse verdiği ahdi tutmazsa, emanı yerine getirmezse, sözünde durmazsa, böyle yaparsa mutlaka aralarında katil artar.emanı yerine getirmezse, sözünde durmazsa, böyle yaparsa mutlaka aralarında katil artar. Aralarında öldürmece, katillik fazlalaşır, ahid bozmaktan, sözlere riayet olunmamaktan dolayı." Aralarında öldürmece, katillik fazlalaşır, ahid bozmaktan, sözlere riayet olunmamaktan dolayı."

İkincisi; İkincisi;

"Bir kavmin içinde fuhşiyât zâhir olursa muhakkak ki Allah onlara ölümü musallat eder." "Bir kavmin içinde fuhşiyât zâhir olursa muhakkak ki Allah onlara ölümü musallat eder."

Yani çok ölüm olur. Salgın halinde ölümler olur. Yani çok ölüm olur. Salgın halinde ölümler olur.

Ve lâ mene'a kavmün ez-zekâte. Ve lâ mene'a kavmün ez-zekâte.

"Bir kavim zekâtı men ederse, vermezse, tutarsa,"Bir kavim zekâtı men ederse, vermezse, tutarsa, zekâtı icrâ etmezse Allah da onlardan yağmuru esirger." zekâtı icrâ etmezse Allah da onlardan yağmuru esirger."

Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor. Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor.

Demek ki mânevî bakımdan bir topluluğun başına gelen sıkıntılar, felaketlerDemek ki mânevî bakımdan bir topluluğun başına gelen sıkıntılar, felaketler aslında Allah'ın haramlarını işlemekten, emirlerini tutmamaktan oluyormuş. aslında Allah'ın haramlarını işlemekten, emirlerini tutmamaktan oluyormuş.

Hayır, bereket nereden olur? Hayır ve bereket de Allah'a itaat etmekten olur.Hayır, bereket nereden olur?

Hayır ve bereket de Allah'a itaat etmekten olur.
Allah'ın emri tutulursa Allahu Teâlâ hazretleri oraya hayır verir, bereket verir, Allah'ın emri tutulursa Allahu Teâlâ hazretleri oraya hayır verir, bereket verir, lütfeder, ihsan eder, yardım eder; iyi olur. lütfeder, ihsan eder, yardım eder; iyi olur.

Allah'ın emirleri tutulmazsa felaketler üstüne felaketler yağar.Allah'ın emirleri tutulmazsa felaketler üstüne felaketler yağar. Sözlerde durulmadığı zaman adam öldürmece çoğalır.Sözlerde durulmadığı zaman adam öldürmece çoğalır. Fuhşiyat çoğaldığı zaman ölüm salgınları yaygınlaşır.Fuhşiyat çoğaldığı zaman ölüm salgınları yaygınlaşır. Zekât verilmediği zaman da Allah yağmur yağdırmaz kıtlık verir, hayvanlar insanlar ölür kalır. Zekât verilmediği zaman da Allah yağmur yağdırmaz kıtlık verir, hayvanlar insanlar ölür kalır.

Mâ yuhricü raculün şey'en mine's-sadakati hattâ yefükke anhâ lahyey seb'îne şeytânen. Mâ yuhricü raculün şey'en mine's-sadakati hattâ yefükke anhâ lahyey seb'îne şeytânen.

Bu hadîs-i şerîf şöyle gülerek dinleyin, kulak verin. Bu hadîs-i şerîf şöyle gülerek dinleyin, kulak verin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hadîs-i şerîfi Ahmed İbn Hanbel'de,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bu hadîs-i şerîfi Ahmed İbn Hanbel'de, Neseî'de, Müstedrek'te ve daha başka kaynaklarda zikredilmiş.Neseî'de, Müstedrek'te ve daha başka kaynaklarda zikredilmiş. Ebû Zer Gıfârî hazretlerinden bir hadîs-i şerîf. Diyor ki Peygamber Efendimiz; Ebû Zer Gıfârî hazretlerinden bir hadîs-i şerîf. Diyor ki Peygamber Efendimiz;

Mâ yuhricü raculün şey'en.Mâ yuhricü raculün şey'en. "Bir adam sadaka cinsinden bir şeyi malından çıkartıp ayırır ama nasıl ayırır.""Bir adam sadaka cinsinden bir şeyi malından çıkartıp ayırır ama nasıl ayırır." Hattâ yefükke anhâ lahyey seb'îne şeytânen.Hattâ yefükke anhâ lahyey seb'îne şeytânen. "Yetmiş tane şeytanın çenesinden kurtulduktan sonra ancak ayırabilir, o sadakayı, hayrı, zekâtı." "Yetmiş tane şeytanın çenesinden kurtulduktan sonra ancak ayırabilir, o sadakayı, hayrı, zekâtı."

Bunun mânasını açıklayalım. Burada bir kelime var, lahyey kelimesi.Bunun mânasını açıklayalım.

Burada bir kelime var, lahyey kelimesi.
Önce onu açıklayalım. Çünkü şerhte de yok izahı, Önce onu açıklayalım. Çünkü şerhte de yok izahı, Râmûzü'l-ehâdis'in kenarına yazılmış notlarda da başka türlü şeyler yazılmış,Râmûzü'l-ehâdis'in kenarına yazılmış notlarda da başka türlü şeyler yazılmış, o açıklamayı Arapça bilen kardeşlerime yapmam gerekiyor. o açıklamayı Arapça bilen kardeşlerime yapmam gerekiyor. Lahyeyni "insanın ağzının iki tarafına" derler.Lahyeyni "insanın ağzının iki tarafına" derler. "Üst dudağına, alt dudağına, bıyık biten, sakal biten yerine" derler. "Üst dudağına, alt dudağına, bıyık biten, sakal biten yerine" derler.

Başka hadîs-i şerîfte de geçiyor; Başka hadîs-i şerîfte de geçiyor;

"Siz bana iki şeyi garanti ederseniz ben de size cenneti garanti ederim." "Siz bana iki şeyi garanti ederseniz ben de size cenneti garanti ederim."

diyor Peygamber Efendimiz. diyor Peygamber Efendimiz.

"Şu iki lahyeyninizin arasına, yani iki dudağınızın arasına hâkim olursanız,"Şu iki lahyeyninizin arasına, yani iki dudağınızın arasına hâkim olursanız, iki bacağınızın arasına hâkim olursanız ben de size cenneti garanti ederim." buyuruyor. iki bacağınızın arasına hâkim olursanız ben de size cenneti garanti ederim."

buyuruyor.

İki dudağının arasına hâkim olmaktan muradı ne Resûlullah Efendimiz'in? İki dudağının arasına hâkim olmaktan muradı ne Resûlullah Efendimiz'in?

"Dilini tut, edepsizlik etme, yalan söyleme, gıybet, dedikodu etme, l"Dilini tut, edepsizlik etme, yalan söyleme, gıybet, dedikodu etme, l af götürüp getirme, insanları kırıcı söz söyleme, küfretme, bağırma çağırma." af götürüp getirme, insanları kırıcı söz söyleme, küfretme, bağırma çağırma."

demek. İki ayağının arasından murat nedir? O da; demek. İki ayağının arasından murat nedir?

O da;

"Namusunu muhafaza et, edebini takın. Ahlâken temiz müslüman ol."Namusunu muhafaza et, edebini takın. Ahlâken temiz müslüman ol. Zinâya ve sâir tarafına kayma." demek oluyor. Zinâya ve sâir tarafına kayma."

demek oluyor.

O hadisten de bildiğimiz kelime burada karşımıza çıkıyor.O hadisten de bildiğimiz kelime burada karşımıza çıkıyor. Lahyey muzâf, seb'îne muzâfun ileyh. Lahyey seb'îne şeytânen.Lahyey muzâf, seb'îne muzâfun ileyh. Lahyey seb'îne şeytânen. "Yetmiş tane şeytanın iki dudağından kurtulmadıkça o sadakayı veremez." "Yetmiş tane şeytanın iki dudağından kurtulmadıkça o sadakayı veremez."

Ne demek? Demek ki yetmiş tane şeytan; Ne demek?

Demek ki yetmiş tane şeytan;

"Ya verme bu sadakayı, ayırma şu sadakayı, şu hayrı yapma, etme eyleme,"Ya verme bu sadakayı, ayırma şu sadakayı, şu hayrı yapma, etme eyleme, fakir olursun, çoluk çocuğun aç kalır, açıkta kalır, cebinde bir şey kalmayacak, fakir olursun, çoluk çocuğun aç kalır, açıkta kalır, cebinde bir şey kalmayacak, cüzdanın boşalıyor, ne yapıyorsun." diye bir sürü edepsizlik yapacaklar,cüzdanın boşalıyor, ne yapıyorsun."

diye bir sürü edepsizlik yapacaklar,
bir sürü vesvese verecekler insana. İnsan zorlukla öyle ayıracak. Böyle buyuruyor. bir sürü vesvese verecekler insana. İnsan zorlukla öyle ayıracak. Böyle buyuruyor.

Bir adam sadakadan bir şey çıkartmaz,Bir adam sadakadan bir şey çıkartmaz, yetmiş tane şeytanın iki dudağından sıyrılıp çıkartır ancak başka türlü çıkartmaz. yetmiş tane şeytanın iki dudağından sıyrılıp çıkartır ancak başka türlü çıkartmaz. Arkadaşlarım, demek istiyor ki Peygamber Efendimiz; Arkadaşlarım, demek istiyor ki Peygamber Efendimiz;

"Şeytan insana musallat olur, hayrı yaptırmamak ister."Şeytan insana musallat olur, hayrı yaptırmamak ister. Bir hayrı yaptırmamak için kaç tane bahane sıralar önünüze." Bir hayrı yaptırmamak için kaç tane bahane sıralar önünüze."

Ben hatırlıyorum bundan senelerce önce arkadaşlar dediler ki; Ben hatırlıyorum bundan senelerce önce arkadaşlar dediler ki;

"Kur'ân-ı Kerîm okuyalım, Kur'ân-ı Kerîm'in mânasını öğrenelim." "Kur'ân-ı Kerîm okuyalım, Kur'ân-ı Kerîm'in mânasını öğrenelim."

Aldık tefsiri, Kurtubî'yi koltuğumuzun altına. Her pazar okuyoruz ikindiden sonra.Aldık tefsiri, Kurtubî'yi koltuğumuzun altına. Her pazar okuyoruz ikindiden sonra. Hocamız burada sağ, dersi hocamız yapıyor.Hocamız burada sağ, dersi hocamız yapıyor. Ben de Kurtubî tefsirinden bir şeyler okuyorum orada. Ben de Kurtubî tefsirinden bir şeyler okuyorum orada.

Pazar günü oldu mu artık alıştım, bakalım şeytan ne bahaneler çıkartacak? Pazar günü oldu mu artık alıştım, bakalım şeytan ne bahaneler çıkartacak?

Öyle bahaneler sergiliyor ki çarşamba pazarında yoktur.Öyle bahaneler sergiliyor ki çarşamba pazarında yoktur. Öyle bahaneler sıralıyor, sergiliyor; misafir gelecek, filanca olacak, şu olacak, bu olacak,Öyle bahaneler sıralıyor, sergiliyor; misafir gelecek, filanca olacak, şu olacak, bu olacak, midem ağrır, başım ağrır, hep bahane. Maksat o hayrı yapmayacak insan.midem ağrır, başım ağrır, hep bahane. Maksat o hayrı yapmayacak insan. Yaptırmamak için öyle çeşitli şekillerde mâniler çıkartıyor. Şeytan böyle yapar. Yaptırmamak için öyle çeşitli şekillerde mâniler çıkartıyor. Şeytan böyle yapar.

Şeytanın işi nedir? Mesleği ne? Şeytanın işi, mesleği bizi kandırmak arkadaşlar.Şeytanın işi nedir? Mesleği ne?

Şeytanın işi, mesleği bizi kandırmak arkadaşlar.
Allahu Teâlâ hazretleri bunu bildiriyor bize diyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri bunu bildiriyor bize diyor ki;

İnne'ş-şeytâne leküm aduvvün fe'ttehizûhü aduvven. İnne'ş-şeytâne leküm aduvvün fe'ttehizûhü aduvven.

"Şeytan sizin düşmanınız, siz de onu düşman belleyin!" "Şeytan sizin düşmanınız, siz de onu düşman belleyin!"

O size dost değil ki işi gücü sizin ayağınızı kaydırmak, yoldan sapıtmaya çalışmaktır. Neden? O size dost değil ki işi gücü sizin ayağınızı kaydırmak, yoldan sapıtmaya çalışmaktır.

Neden?

Cehennemde arkadaş arıyor kendisine, atılacak ya kendisi cehenneme.Cehennemde arkadaş arıyor kendisine, atılacak ya kendisi cehenneme. Kibir yaptı, Hz. Âdem'e secde etmedi, Allah'a âsî geldi.Kibir yaptı, Hz. Âdem'e secde etmedi, Allah'a âsî geldi. Cehenneme gidecek ya, arkadaş arıyor yanına, "gel de beraber gidelim" diye. Cehenneme gidecek ya, arkadaş arıyor yanına, "gel de beraber gidelim" diye.

Onun için aklımızı başımıza toplayacağız.Onun için aklımızı başımıza toplayacağız. İçimizden gelen sesi şöyle bir kontrol edeceğiz, başımızı sallayacağız; İçimizden gelen sesi şöyle bir kontrol edeceğiz, başımızı sallayacağız;

"Seni melun seni! Ben senin dediğini yapmam, ben bu hayrı yapacağım." diyeceğiz."Seni melun seni! Ben senin dediğini yapmam, ben bu hayrı yapacağım."

diyeceğiz.
Bu mücadeleye alışmamız gerekiyor. İçimizden gelen sesi kontrol etmemiz gerekiyor. Bu mücadeleye alışmamız gerekiyor. İçimizden gelen sesi kontrol etmemiz gerekiyor.

Böyle yaptım. Niye yaptın? Aşka geldim, karşımdaki arkadaşın ensesine bir tokat patlattım. Böyle yaptım.

Niye yaptın?

Aşka geldim, karşımdaki arkadaşın ensesine bir tokat patlattım.

Niye? İçimden geldi. Ya içinden şeytan söylemiş işte, anlayamadın mı! Şeytan öyle söyler. Niye?

İçimden geldi. Ya içinden şeytan söylemiş işte, anlayamadın mı! Şeytan öyle söyler.

Şeytanın bir kötü huyu da şudur, insana der ki: "Kâfir ol, küfret, Allah'a âsî gel, inanma!" Şeytanın bir kötü huyu da şudur, insana der ki:

"Kâfir ol, küfret, Allah'a âsî gel, inanma!"

Ankara'da bir arkadaş geldi diyor ki; "Hocam şeytan musallat oluyor." "Ne yapıyor?" dedim. Ankara'da bir arkadaş geldi diyor ki;

"Hocam şeytan musallat oluyor."

"Ne yapıyor?"

dedim.

"Kâfir olmamı istiyor. Çeşitli vesveseler veriyor." diyor. Dedim; "Kâfir olmamı istiyor. Çeşitli vesveseler veriyor."

diyor. Dedim;

"Şu âyeti al, oku bir şey yapamaz." "Şu âyeti al, oku bir şey yapamaz."

İnnehû leyse lehû sultânün ale'llezîne âmenû ve alâ Rabbihim yetevekkelûne. İnnehû leyse lehû sultânün ale'llezîne âmenû ve alâ Rabbihim yetevekkelûne.

"Onun, iman edenlere, Allah'a tevekkül edenlere bir tesiri yok." "Onun, iman edenlere, Allah'a tevekkül edenlere bir tesiri yok."

Sen imanını berkit, sağlamlaştır, Allah'a tevekkül et;Sen imanını berkit, sağlamlaştır, Allah'a tevekkül et; "Tamam, ben Rabbim'e tevekkül eyledim, hasbuna'llâhi ve ni'me'l-vekîl'" de."Tamam, ben Rabbim'e tevekkül eyledim, hasbuna'llâhi ve ni'me'l-vekîl'" de. Bak sokulabilir mi yanına. Kenarda dolaşır dolaşır, surun dibinde köpek gibi giremez. Bak sokulabilir mi yanına. Kenarda dolaşır dolaşır, surun dibinde köpek gibi giremez.

Ama iman sahibi olacağız. İçimizden gelen duyguları kontrol edeceğiz.Ama iman sahibi olacağız. İçimizden gelen duyguları kontrol edeceğiz. İçten insanın iki çeşit ses gelir.İçten insanın iki çeşit ses gelir. Daha çok çeşitleri vardır da yani kötülüğü emreden sesler iki çeşittir. Daha çok çeşitleri vardır da yani kötülüğü emreden sesler iki çeşittir.

Bir: şeytandan gelir. Şeytan "kötü bir şey yap" der. Bir: şeytandan gelir. Şeytan "kötü bir şey yap" der.

Bir de nefisten gelir, nefis de; "şunu şöyle yap" der, isteyebilir. Bir de nefisten gelir, nefis de; "şunu şöyle yap" der, isteyebilir.

"İçki istiyor canım bugün, çok canım istiyor."İçki istiyor canım bugün, çok canım istiyor. İşte gel, Boğaziçi'nde, Emirgan'da, Boğaz'a nâzır, kenara oturalım,İşte gel, Boğaziçi'nde, Emirgan'da, Boğaz'a nâzır, kenara oturalım, canım işte bazıları da zaten içki değildir diyor, şu biradan bir kadeh." canım işte bazıları da zaten içki değildir diyor, şu biradan bir kadeh."

İçinden "içme" filan diye ses geliyor. Yok, ama çok istiyor, çok tatlı. İçinden "içme" filan diye ses geliyor. Yok, ama çok istiyor, çok tatlı.

"Zaten kimisi de haram değil." diyor bahaneler vesaire."Zaten kimisi de haram değil."

diyor bahaneler vesaire.
İşte böyle bir şeyi "ille onu isterim" diyorsa inatçı çocuk gibi, o nefisten.İşte böyle bir şeyi "ille onu isterim" diyorsa inatçı çocuk gibi, o nefisten. Nefis aptal olurmuş, ille onu isterim, o nefisten gelirmiş. Nefis aptal olurmuş, ille onu isterim, o nefisten gelirmiş.

Şeytan biraz baktı seni kandıramayacağını anladı mı; Şeytan biraz baktı seni kandıramayacağını anladı mı;

"Tamam, bu, birayı içmeyecek, biradan günaha sokamayacağım."Tamam, bu, birayı içmeyecek, biradan günaha sokamayacağım. Peki, bira içme ama yine Emirgan'a git, o sandalyelere otur, gelen gidene bakarsın." Peki, bira içme ama yine Emirgan'a git, o sandalyelere otur, gelen gidene bakarsın."

diye vesvese verir. Maksadı ne? Maksadı günaha sokmaktır. diye vesvese verir.

Maksadı ne?

Maksadı günaha sokmaktır.

"Bira içme canım istersen gazoz iç. İstersen çay iç. Ama gelen geçeni temaşa eylersin." "Bira içme canım istersen gazoz iç. İstersen çay iç. Ama gelen geçeni temaşa eylersin."

Oradan günaha sokacak. "Yok, ben öyle şey yapmam, bugün ikindi dersi var oraya giderim." dersin.Oradan günaha sokacak. "Yok, ben öyle şey yapmam, bugün ikindi dersi var oraya giderim." dersin. Bu sefer başka oyuna geçer. Oyundan oyuna geçiyorsa, bu usta, bu şeytan dersiniz.Bu sefer başka oyuna geçer. Oyundan oyuna geçiyorsa, bu usta, bu şeytan dersiniz. Usta çünkü biliyor sizi alt etmek için bir oyunu tutturamazsa pehlivan gibi başka oyuna geçiyor.Usta çünkü biliyor sizi alt etmek için bir oyunu tutturamazsa pehlivan gibi başka oyuna geçiyor. Elli iki kilo güreşçisi gibi oyundan oyuna geçer böyle. Ötekisi hantaldır, aynı şeyi söylermiş. Elli iki kilo güreşçisi gibi oyundan oyuna geçer böyle. Ötekisi hantaldır, aynı şeyi söylermiş.

Allah şerlerinden korusun, nefse, şeytana uydurmasın. Edepli kul eylesin, yolunda dâim eylesin. Allah şerlerinden korusun, nefse, şeytana uydurmasın. Edepli kul eylesin, yolunda dâim eylesin.

Mâ yezâlü'l-belâü bi'l-mü'mini ve'l-mü'mineti fî nefsihî ve veledihîMâ yezâlü'l-belâü bi'l-mü'mini ve'l-mü'mineti fî nefsihî ve veledihî ve mâlihî hattâ yelka'llâhu ve mâ aleyhi hatîetün. ve mâlihî hattâ yelka'llâhu ve mâ aleyhi hatîetün.

Bu hadîs-i şerîf sahih bir hadîs-i şerîf. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Bu hadîs-i şerîf sahih bir hadîs-i şerîf. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Mâ yezâlü'l-belâü bi'l-mü'mini ve'l-mü'mineti. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Mâ yezâlü'l-belâü bi'l-mü'mini ve'l-mü'mineti.
"Mü'min erkeğe, mü'min kadına bela daima gelir durur." "Mü'min erkeğe, mü'min kadına bela daima gelir durur."

Bela, sıkıntı, üzüntü, musibet gelir durur. Ne zamana kadar, hangi konuda? Bela, sıkıntı, üzüntü, musibet gelir durur. Ne zamana kadar, hangi konuda?

Fî nefsihî ve veledihî. "Kendisi hususunda gelir, çoluk çocuğu konusunda gelir."Fî nefsihî ve veledihî. "Kendisi hususunda gelir, çoluk çocuğu konusunda gelir." Çocuğu hastalanır, kendisi hastalanır, canı sıkılacak bir şeyler olur vesaire çeşitli belalar gelir. Çocuğu hastalanır, kendisi hastalanır, canı sıkılacak bir şeyler olur vesaire çeşitli belalar gelir. Sonra; Hattâ yelka'llâhu ve mâ aleyhi hatîetün.Sonra;

Hattâ yelka'llâhu ve mâ aleyhi hatîetün.
"Üzerinde hiç günah kalmadan Allah'a kavuşuncaya kadar böyle gelir durur." "Üzerinde hiç günah kalmadan Allah'a kavuşuncaya kadar böyle gelir durur."

Ne demek istedi şimdi Efendimiz? Demek istedi ki, mü'min imtihandan hâlî kalmaz.Ne demek istedi şimdi Efendimiz?

Demek istedi ki, mü'min imtihandan hâlî kalmaz.
Daima başına imtihan olacak, sıkıntı olacak şeyler gelir. Daima başına imtihan olacak, sıkıntı olacak şeyler gelir. Ona sabredince derece alır, ona sabredince derece alır, takdire rıza gösterdikçe derece alır.Ona sabredince derece alır, ona sabredince derece alır, takdire rıza gösterdikçe derece alır. Alır, alır, ölüm geldiği zaman, Allah'a kavuşacağı zamanAlır, alır, ölüm geldiği zaman, Allah'a kavuşacağı zaman üzerinde hiç hata kalmamış, günah kalmamış olarak günahsız gider. Neden? üzerinde hiç hata kalmamış, günah kalmamış olarak günahsız gider.

Neden?

Her musibetten bir günahı affolunur, sabretti diye.Her musibetten bir günahı affolunur, sabretti diye. Onun için Allah'tan bela istenmez, sıkıntı istenmez; afiyet istenir.Onun için Allah'tan bela istenmez, sıkıntı istenmez; afiyet istenir. Dünyada, âhirette Allah âfiyet versin diye isteyin.Dünyada, âhirette Allah âfiyet versin diye isteyin. Öylesi istenir ama bir bela gelir de sabrederse insanın günahı affolur,Öylesi istenir ama bir bela gelir de sabrederse insanın günahı affolur, takdire rıza gösterin, Allahu Teâlâ hazretlerine âsî gelmeyin, karşı gelmeyin,takdire rıza gösterin, Allahu Teâlâ hazretlerine âsî gelmeyin, karşı gelmeyin, edepsizce sözler söylemeyin. "Bu da mı gelecekti başıma.edepsizce sözler söylemeyin.

"Bu da mı gelecekti başıma.
Ben her vakti camide kılıyorum, niye bu bela başıma geldi?" Ben her vakti camide kılıyorum, niye bu bela başıma geldi?"

Niye gelmesin, ecir olsun diye. Eşeddü'l-belâya ale'l-enbiyâ. Niye gelmesin, ecir olsun diye.

Eşeddü'l-belâya ale'l-enbiyâ.

"En büyük belalar peygamberlere gelmiş." "En büyük belalar peygamberlere gelmiş."

Sen Peygamber Efendimiz'in hayatı gibi bir hayatı yaşayabilir misin? Sen Peygamber Efendimiz'in hayatı gibi bir hayatı yaşayabilir misin?

Dayanamazdın! Hasır üstünde yattı, karnına açlıktan taş bağladı, harplere girdi,Dayanamazdın! Hasır üstünde yattı, karnına açlıktan taş bağladı, harplere girdi, melek gibi olduğu halde bir sürü düşman.melek gibi olduğu halde bir sürü düşman. Kimisi "şairsin" dedi, kimisi "kâhinsin" dedi, kimisi "akşam kendisine söylüyorlar Kimisi "şairsin" dedi, kimisi "kâhinsin" dedi, kimisi "akşam kendisine söylüyorlar sabah bu tarafa naklediyor" dedi. Çeşitli iftiralar… Peygamber olduğu halde çeşit çeşit iftiralar… sabah bu tarafa naklediyor" dedi. Çeşitli iftiralar… Peygamber olduğu halde çeşit çeşit iftiralar…

Yemek vermediler, iktisadî bakımdan baskı altına aldılar, ablukaya aldılar, hicrete mecbur ettiler.Yemek vermediler, iktisadî bakımdan baskı altına aldılar, ablukaya aldılar, hicrete mecbur ettiler. Hicret edeceği zaman şöyle çıktı, canına kastettiler. Mekke'ye baktı; Hicret edeceği zaman şöyle çıktı, canına kastettiler. Mekke'ye baktı;

"Ey Mekke! Ben, senden, beni çıkarmasalar, çıkacak değilim, seni seviyorum ama ne yapayım…" "Ey Mekke! Ben, senden, beni çıkarmasalar, çıkacak değilim, seni seviyorum ama ne yapayım…"

dedi, çıktı. Çıkardılar çünkü. Hep bu sıkıntılara uğradı. dedi, çıktı. Çıkardılar çünkü. Hep bu sıkıntılara uğradı.

Hicret ederken de arkasından adam koştu.Hicret ederken de arkasından adam koştu. "Yakalasam, öldürsem de mükâfat alsam" diye."Yakalasam, öldürsem de mükâfat alsam" diye. Peygamber Efendimiz hiç arkasına bakmadı. Korkak insan değil çünkü!Peygamber Efendimiz hiç arkasına bakmadı. Korkak insan değil çünkü! Allah'ın peygamberi! Arkasından düşman tıkır tıkır at sürüyor, yakalayacak, vuracak öldürecek,Allah'ın peygamberi! Arkasından düşman tıkır tıkır at sürüyor, yakalayacak, vuracak öldürecek, Kureyşlilerden mükâfat alacak. Atının iki ön ayağı kuma batıverdi. Kureyşlilerden mükâfat alacak. Atının iki ön ayağı kuma batıverdi.

Allah kendi peygamberini sana telef ettirtir mi? Allah kendi peygamberini sana telef ettirtir mi?

Uğraştı, didindi, indi, atını çıkardı. Gene koşturdu, yine battı. Uğraştı, didindi, indi, atını çıkardı. Gene koşturdu, yine battı.

Bu kadar sıkıntılar çekti. Mekke'den çıktı, bu sefer Medine'de çeşit çeşit sıkıntılara uğradı.Bu kadar sıkıntılar çekti. Mekke'den çıktı, bu sefer Medine'de çeşit çeşit sıkıntılara uğradı. Yahudilerden sıkıntı gördü.Yahudilerden sıkıntı gördü. Kureyşliler asker toplayıp geldiler, canına kastettiler, öldürmek istediler. Kureyşliler asker toplayıp geldiler, canına kastettiler, öldürmek istediler.

Yani bu dünya hayatı böyledir. Bu dünya hayatında hayırlar şerlerle,Yani bu dünya hayatı böyledir. Bu dünya hayatında hayırlar şerlerle, sevinçler kederlerle harmanlıdır. Ne çıkacağı belli olmaz. sevinçler kederlerle harmanlıdır. Ne çıkacağı belli olmaz.

Allah hayreylesin. Cümlemizin başına hayırları getirsin, hayırlarla karşılaştırsın.Allah hayreylesin. Cümlemizin başına hayırları getirsin, hayırlarla karşılaştırsın. İki cihanda aziz, bahtiyar eylesin. O'nun her şeye gücü yeter.İki cihanda aziz, bahtiyar eylesin.

O'nun her şeye gücü yeter.
Dilerse dereceyi belaya uğratmadan da verir ama imtihan dünyası. Dilerse dereceyi belaya uğratmadan da verir ama imtihan dünyası.

Bela ne demek arkadaşlar? "Bela"nın Arapça mânası "imtihan" demektir. Bela ne demek arkadaşlar?

"Bela"nın Arapça mânası "imtihan" demektir.

Belâen hasenen. Kur'ân-ı Kerîm'de de geçiyor. "İmtihan" mânasına geliyor. Belâen hasenen.

Kur'ân-ı Kerîm'de de geçiyor. "İmtihan" mânasına geliyor.

Bizim başımıza bir sıkıntı geliyor, o nedir? Bizim başımıza bir sıkıntı geliyor, o nedir?

Dileseydi Allah getirmezdi. İmtihan için getiriyor. Bu imtihan işinde, evladında, kendisinde olur.Dileseydi Allah getirmezdi. İmtihan için getiriyor. Bu imtihan işinde, evladında, kendisinde olur. Bunların hepsine sabretmesi gerekiyor, sabrı öğrenmemiz gerekiyor. Bunların hepsine sabretmesi gerekiyor, sabrı öğrenmemiz gerekiyor.

Gelelim öbür hadîs-i şerîfe; Gelelim öbür hadîs-i şerîfe;

Mâ yekûnü indî min hayrin fe len eddehirehû anküm ve innehû men yesta'fif ye'uffeh'ullâh.Mâ yekûnü indî min hayrin fe len eddehirehû anküm ve innehû men yesta'fif ye'uffeh'ullâh. Ve men yestağni yuğnihi'llâh. Ve men yetesabber yusebbirhu'llâh. Ve men yestağni yuğnihi'llâh. Ve men yetesabber yusebbirhu'llâh. Ve mâ a'tiye ahadün atâen hayran ve evse'a mine's-sabri. Ve mâ a'tiye ahadün atâen hayran ve evse'a mine's-sabri.

Peygamber Efendimiz'den geldiler, bazı şeyler istediler bazı kimseler, fakirler.Peygamber Efendimiz'den geldiler, bazı şeyler istediler bazı kimseler, fakirler. Onun üzerine böyle buyurmuş, sallallahu aleyhi ve sellem.Onun üzerine böyle buyurmuş, sallallahu aleyhi ve sellem. Râvisi yine çok, hadis kitaplarında geçiyor.Râvisi yine çok, hadis kitaplarında geçiyor. Ebû Saîd el- Hudrî hazretleri ve Mâlik'ten de rivayet edilmiş. Ebû Saîd el- Hudrî hazretleri ve Mâlik'ten de rivayet edilmiş.

Mâ yekûnü indî min hayrin fe len eddehirehû anküm. Diyor ki;Mâ yekûnü indî min hayrin fe len eddehirehû anküm.

Diyor ki;
"Benim yanımda hayırdan bir şey mevcut olsa ben onu aslâ tutmayacağım, "Benim yanımda hayırdan bir şey mevcut olsa ben onu aslâ tutmayacağım, depo etmeyeceğim, mutlaka dağıtırım, yanımda olsa merak etmeyin sizi mahrum etmem." depo etmeyeceğim, mutlaka dağıtırım, yanımda olsa merak etmeyin sizi mahrum etmem."

Gelen sadakayı, hurmayı, parayı, pulu, gömleği, giyimi, kuşamı hemen dağıtırdıGelen sadakayı, hurmayı, parayı, pulu, gömleği, giyimi, kuşamı hemen dağıtırdı Peygamber Efendimiz, geceye bırakmazdı. Uykudan kalkıp dağıttığı olurdu.Peygamber Efendimiz, geceye bırakmazdı. Uykudan kalkıp dağıttığı olurdu. Hemen etrafına dağıtırdı.Hemen etrafına dağıtırdı. "Yanımda hayırdan ne varsa onu ben depo edecek değilim, sizden saklayacak değilim." "Yanımda hayırdan ne varsa onu ben depo edecek değilim, sizden saklayacak değilim."

"Kim sabretmeye çalışırsa, kendisini sabra zorlarsa Allah onu sabırlı kul eder." "Kim sabretmeye çalışırsa, kendisini sabra zorlarsa Allah onu sabırlı kul eder."

"Ve hiçbir kul sabırdan daha geniş ve daha hayırlı bir bahşişe nâil olmamıştır." "Ve hiçbir kul sabırdan daha geniş ve daha hayırlı bir bahşişe nâil olmamıştır."

Neden? En büyük atâsı, ihsanı, ikramı nedir Allah'ın? Neden?

En büyük atâsı, ihsanı, ikramı nedir Allah'ın?

Kulun sabır edebilme kabiliyetine sahip olmasıdır. Neden? Çünkü; Kulun sabır edebilme kabiliyetine sahip olmasıdır.

Neden?

Çünkü;

İnna'llâhe me'a's-sâbirîn. Allah; "Sabredenlerle beraberim." buyuruyor. İnna'llâhe me'a's-sâbirîn.

Allah; "Sabredenlerle beraberim." buyuruyor.

Beraber ne demek? Seviyor, yanında yer alıyor, onun safında yer alıyor demektir. Beraber ne demek?

Seviyor, yanında yer alıyor, onun safında yer alıyor demektir.

İnnemâ yüveffi's-sâbirûne ecrehüm bi gayri hisâbin. İnnemâ yüveffi's-sâbirûne ecrehüm bi gayri hisâbin.

"Muhakkak ki sabırlıların ecrini Allah bi-gayri hesap verecek." "Muhakkak ki sabırlıların ecrini Allah bi-gayri hesap verecek."

"Hesaba kitaba gelmez kadar bol verecek" demek. Onun için sabırlı olmak iyidir."Hesaba kitaba gelmez kadar bol verecek" demek. Onun için sabırlı olmak iyidir. Kızma, sinirlenme, acele etme, atılma, sabırlı, iffetli ol. Bunda hayır var. Kızma, sinirlenme, acele etme, atılma, sabırlı, iffetli ol. Bunda hayır var.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım. Daha vaktimiz var. Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım. Daha vaktimiz var.

Mâ yemne'u ahadüküm izâ reâ min ehîhi mâ yu'cibuhû min nefsihî ev fî mâlihî Mâ yemne'u ahadüküm izâ reâ min ehîhi mâ yu'cibuhû min nefsihî ev fî mâlihî en yüberrike aleyhi fe inne'l-ayne hakkun. en yüberrike aleyhi fe inne'l-ayne hakkun.

Sehl İbn Huneyf hazretlerinden rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf.Sehl İbn Huneyf hazretlerinden rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz soru soruyor; Mâ yemne'u ahadüküm? Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz soru soruyor;

Mâ yemne'u ahadüküm?

"Sizi ne men ediyor, sizden birinize ne mâni oluyor, ne engelliyor?" "Sizi ne men ediyor, sizden birinize ne mâni oluyor, ne engelliyor?"

Mâ yemne'u ahadüküm izâ reâ min ehîhi mâ yu'cibuhû min nefsihî ev fî mâlihî. Mâ yemne'u ahadüküm izâ reâ min ehîhi mâ yu'cibuhû min nefsihî ev fî mâlihî.

"Arkadaşının nefsinde, kendisinde veyahut malında gördüğü,"Arkadaşının nefsinde, kendisinde veyahut malında gördüğü, hoşuna giden bir şeyi gördüğü zaman 'ona mübarek olsun' demekten ne men ediyor sizi?hoşuna giden bir şeyi gördüğü zaman 'ona mübarek olsun' demekten ne men ediyor sizi? Böyle deyin, 'mübarek olsun' deyin." Böyle deyin, 'mübarek olsun' deyin."

Fe inne'l-ayne hakkun. "Çünkü göz değmesi, nazar haktır." diyor Peygamber Efendimiz.Fe inne'l-ayne hakkun. "Çünkü göz değmesi, nazar haktır."

diyor Peygamber Efendimiz.
"Nazar haktır." "Nazar haktır."

Peygamber Efendimiz soru sormuş ama bir şey öğrenmek için sormamış.Peygamber Efendimiz soru sormuş ama bir şey öğrenmek için sormamış. "Böyle yapın" diye sormuş. "Böyle yapın" diye sormuş.

"O arkadaşınızın kendisinde veya malında hoşunuza giden bir şeyi gördüğünüz zaman"O arkadaşınızın kendisinde veya malında hoşunuza giden bir şeyi gördüğünüz zaman mübarek olsun demekten sizi ne men ediyor?" Bu sorunun mânası ne? mübarek olsun demekten sizi ne men ediyor?"

Bu sorunun mânası ne?

"Men etmesin bir şey, o kardeşinize 'mübarek olsun' deyiverin ya."Men etmesin bir şey, o kardeşinize 'mübarek olsun' deyiverin ya. Allah vermiş, mübarek olsun, maşaallah." "Yeni araba almış güle güle kullansın.Allah vermiş, mübarek olsun, maşaallah."

"Yeni araba almış güle güle kullansın.
Elbisesi de çok güzelmiş, Allah mübarek etsin, tertemiz giysin. Daha güzellerini nasip etsin Allah.Elbisesi de çok güzelmiş, Allah mübarek etsin, tertemiz giysin. Daha güzellerini nasip etsin Allah. Eh iyi bak filanca mevkie çıkmış, filanca şey nasip olmuş iyi iyi, maşaallah.Eh iyi bak filanca mevkie çıkmış, filanca şey nasip olmuş iyi iyi, maşaallah. Allah hayırlı hizmetler yapmayı nasip etsin, mübarek olsun.Allah hayırlı hizmetler yapmayı nasip etsin, mübarek olsun. Evlenmiş, evi mübarek olsun. Ev almış mübarek olsun." Evlenmiş, evi mübarek olsun. Ev almış mübarek olsun."

Beğendiğiniz bir şey oldu mu mübarek olsun, maşaallah diyeceksiniz. Beğendiğiniz bir şey oldu mu mübarek olsun, maşaallah diyeceksiniz.

Çünkü maşaallahın mânası nedir? Çünkü maşaallahın mânası nedir?

"Allah'ın dilemesi ile o ona geldi" demek. "Allah'ın takdiri bu" demektir. Maşaallah ne demek? "Allah'ın dilemesi ile o ona geldi" demek. "Allah'ın takdiri bu" demektir.

Maşaallah ne demek?

"Allah ihsan etmiş, Allah nasip etmiş, Allah'ın takdiriyle oldu bu" demek."Allah ihsan etmiş, Allah nasip etmiş, Allah'ın takdiriyle oldu bu" demek. "Maşaallah, mübarek etsin, hayrını gör" diyeceksiniz. "Maşaallah, mübarek etsin, hayrını gör" diyeceksiniz.

"Mübarek olsun"un Türkçesi ne demek? "Hayrını bereketini görsün o kimse" demek. "Mübarek olsun"un Türkçesi ne demek?

"Hayrını bereketini görsün o kimse" demek.

Böyle demesi gerekiyor. Böyle deyince ne âlâ... Demezse; Böyle demesi gerekiyor. Böyle deyince ne âlâ... Demezse;

"Elbisesi ne kadar da güzel. Vay, aynı okuldan beraberce mezun olduk,"Elbisesi ne kadar da güzel. Vay, aynı okuldan beraberce mezun olduk, adama bak genel müdür oldu, biz aşağılarda sürünüyoruz." adama bak genel müdür oldu, biz aşağılarda sürünüyoruz."

Böyle kıskanırsa, içi razı gelmezse o zaman nazar değer. Nazar haktır.Böyle kıskanırsa, içi razı gelmezse o zaman nazar değer. Nazar haktır. "Onda var da ben de yok" gibi nazarla baktığı zaman, iştihalı nazarla baktığı zaman nazar değer. "Onda var da ben de yok" gibi nazarla baktığı zaman, iştihalı nazarla baktığı zaman nazar değer.

Veren Allah'tır, ona verdiği gibi bir zaman gelir kendisine de verir. Hayırlısını versin.Veren Allah'tır, ona verdiği gibi bir zaman gelir kendisine de verir. Hayırlısını versin. Zaten bir şeyin olmasını biz istiyoruz da bazen iyi mi olur, kötü mü olurZaten bir şeyin olmasını biz istiyoruz da bazen iyi mi olur, kötü mü olur ona dair meşhur Salebe hikâyesi var, biliyorsunuz. Peygamber Efendimiz'e gelmiş; ona dair meşhur Salebe hikâyesi var, biliyorsunuz.

Peygamber Efendimiz'e gelmiş;

"Yâ Resûlullah bana dua et, zengin olayım." demiş. "Yâ Resûlullah bana dua et, zengin olayım."

demiş.

"Yâ Salebe! Sen git benden böyle bir şey isteme."Yâ Salebe! Sen git benden böyle bir şey isteme. Şükrünü edâ edebileceğin az bir mal, şükründen âciz kalacağın çok maldan senin için daha hayırlıdır.Şükrünü edâ edebileceğin az bir mal, şükründen âciz kalacağın çok maldan senin için daha hayırlıdır. İsteme zenginliği." diyor, bunun üzerine Salebe gidiyor. Bir kere daha gelmiş sonra; İsteme zenginliği."

diyor, bunun üzerine Salebe gidiyor. Bir kere daha gelmiş sonra;

"Yâ Resûlullah canıma tak dedi fakirlik. Bana dua et zengin olayım." "Yâ Resûlullah canıma tak dedi fakirlik. Bana dua et zengin olayım."

"Yâ Salebe! Şükrünü edâ edebileceğin az bir mal şükründen âciz kalacağın,"Yâ Salebe! Şükrünü edâ edebileceğin az bir mal şükründen âciz kalacağın, seni yanlış yola götürecek çok maldan daha hayırlıdır, git isteme." seni yanlış yola götürecek çok maldan daha hayırlıdır, git isteme."

Bir daha gelmiş; "Yâ Resûlullah çok fakirim, dua et zengin olayım." Bir daha gelmiş;

"Yâ Resûlullah çok fakirim, dua et zengin olayım."

"Yâ Rabbi Salebe'ye istediğini ver." buyurmuş Peygamber Efendimiz. Kendi razı olmuyor. "Yâ Rabbi Salebe'ye istediğini ver."

buyurmuş Peygamber Efendimiz. Kendi razı olmuyor.

Yeminle söylüyor bir başka hadîs-i şerîfinde, diyor ki; Vallâhi le ene ahfehu. diye söylüyor. Yeminle söylüyor bir başka hadîs-i şerîfinde, diyor ki;

Vallâhi le ene ahfehu.

diye söylüyor.

"Ben sizin bir şeye sahip olmanızdan, yokluğa düşmenizden daha çok korkuyorum." diyor. "Ben sizin bir şeye sahip olmanızdan, yokluğa düşmenizden daha çok korkuyorum."

diyor.

Neden? Neden?

Kurulursun arabaya, köşke, unutursun kul olduğunu, Müslümanlığı.Kurulursun arabaya, köşke, unutursun kul olduğunu, Müslümanlığı. Sanki o para senin ananın ak sütü gibi sana gerekiyormuş, helalmiş, gerekliymiş gibi düşünürsün,Sanki o para senin ananın ak sütü gibi sana gerekiyormuş, helalmiş, gerekliymiş gibi düşünürsün, zekâtı vermezsin, hayrı yapmazsın, kapına geleni kovarsın, herkese tepeden bakarsın;zekâtı vermezsin, hayrı yapmazsın, kapına geleni kovarsın, herkese tepeden bakarsın; daha büyük günaha girersin. Veyahut sen sabredersin, çoluk çocuğun baştan çıkar. daha büyük günaha girersin.

Veyahut sen sabredersin, çoluk çocuğun baştan çıkar.

"Yâ Rabbi benim çocuğum zengin olsun, benim çocuğum zengin olsun,"Yâ Rabbi benim çocuğum zengin olsun, benim çocuğum zengin olsun, evladım ağa paşa olsun, arabaları olsun vesaire." evladım ağa paşa olsun, arabaları olsun vesaire."

Oldu, al işte! Oldu bak, kadınlarla düşüp kalkıyor, eve gelmiyor.Oldu, al işte! Oldu bak, kadınlarla düşüp kalkıyor, eve gelmiyor. Evlendirdiğin halde gelinin ağlıyor, torununun gözü yaşlı. İşte zengin oldu ne oldu!Evlendirdiğin halde gelinin ağlıyor, torununun gözü yaşlı. İşte zengin oldu ne oldu! Parayı çok görünce azdı.Parayı çok görünce azdı. Zaten; "Erkek kısmı parayı çok gördü mü hemen ikinci hanımı ister." derler. Zaten;

"Erkek kısmı parayı çok gördü mü hemen ikinci hanımı ister."

derler.

Allah kontrollü müslüman eylesin cümlemizi, şaşırtmasın, her şeyin hayırlısını istemek gerekiyor. Allah kontrollü müslüman eylesin cümlemizi, şaşırtmasın, her şeyin hayırlısını istemek gerekiyor.

"Ver yâ Rabbi! Salebe ne istiyorsa ver." diye dua etmiş."Ver yâ Rabbi! Salebe ne istiyorsa ver."

diye dua etmiş.
Peygamber Efendimiz dua ettiği zaman, Allah'ın sevdiği kulu olduğu için dediği olur. Peygamber Efendimiz dua ettiği zaman, Allah'ın sevdiği kulu olduğu için dediği olur.

Hutbeye çıkmıştı bir keresinde. Bedevînin birisi kapıdan seslendi veyahut aşağıdan. Hutbeye çıkmıştı bir keresinde. Bedevînin birisi kapıdan seslendi veyahut aşağıdan.

"Yâ Resûlullah hayvanlarımız susuzluktan kırıldı, otlar kalmadı, yağmur yağmadı."Yâ Resûlullah hayvanlarımız susuzluktan kırıldı, otlar kalmadı, yağmur yağmadı. Dua et de yağmur yağsın." dedi. Dua et de yağmur yağsın."

dedi.
Peygamber Efendimiz "yağmur yağsın" diye dua edince şakır şakır yağmaya başladı.Peygamber Efendimiz "yağmur yağsın" diye dua edince şakır şakır yağmaya başladı. Yağdı, yağdı, yağdı... Ne kadar yağmış? Yağdı, yağdı, yağdı...

Ne kadar yağmış?

Bir daha hutbeye çıktığında Peygamber Efendimiz'e diyor ki; Bir daha hutbeye çıktığında Peygamber Efendimiz'e diyor ki;

"Yâ Resûlullah dua et de dursun artık." Böyle, Peygamber... "Yâ Resûlullah dua et de dursun artık."

Böyle, Peygamber...

Allahu Teâlâ hazretleri Salebe'ye Resûlü'nün duası üzerine mal verdi.Allahu Teâlâ hazretleri Salebe'ye Resûlü'nün duası üzerine mal verdi. Salebe beş vakit namaza gelirdi, Peygamber Efendimiz'in mübarek mescidinde Salebe beş vakit namaza gelirdi, Peygamber Efendimiz'in mübarek mescidinde arkasında namaz kılardı, sohbetinden istifade ederdi.arkasında namaz kılardı, sohbetinden istifade ederdi. Bundan büyük nimet mi olur! Seyreltmeye başladı camiye gelmeyi. Bundan büyük nimet mi olur! Seyreltmeye başladı camiye gelmeyi. Sorardı Peygamber Efendimiz; "Salebe nerede?" diye. Sorardı Peygamber Efendimiz;

"Salebe nerede?"

diye.

"İşte koyunları var, develeri var, onlara bakıyor yâ Resûlullah, gelemiyor." diye cevap verilince; "İşte koyunları var, develeri var, onlara bakıyor yâ Resûlullah, gelemiyor."

diye cevap verilince;

"Yazık oldu Salebe'ye." derdi. Sonra bir zaman geçti cumadan Cumaya gelmeye başladı Salebe."Yazık oldu Salebe'ye."

derdi. Sonra bir zaman geçti cumadan Cumaya gelmeye başladı Salebe.
Bir zaman geçti Cumaları da yok. "Salebe nerede?" Bir zaman geçti Cumaları da yok.

"Salebe nerede?"

"Develeri öyle çoğaldı, koyunları öyle çoğaldı ki Medine'nin otları kâfi gelmedi,"Develeri öyle çoğaldı, koyunları öyle çoğaldı ki Medine'nin otları kâfi gelmedi, yaylalara çıkmaya başladı yâ Resûlallah. Uzakta, Cumaya gelemiyor." yaylalara çıkmaya başladı yâ Resûlallah. Uzakta, Cumaya gelemiyor."

"Yazık oldu Salebe'ye." O esnada zekât âyeti indi. "Yazık oldu Salebe'ye."

O esnada zekât âyeti indi.

Huz min emvâlihim sadakaten tütahhirühüm ve tüzekkîhim ve salli aleyhim. Huz min emvâlihim sadakaten tütahhirühüm ve tüzekkîhim ve salli aleyhim.

Bu âyet-i kerîme indi. Bu âyet-i kerîme indi.

"Onların mallarından zekât al, malları temizlensin. "Onların mallarından zekât al, malları temizlensin. Fakirin hakkı kalıp da kirli olmasın, zekât al!" diye emir geldi Peygamber Efendimiz'e. Fakirin hakkı kalıp da kirli olmasın, zekât al!"

diye emir geldi Peygamber Efendimiz'e.
Her yere haber gönderdi. Resûlullah Efendimiz elinde para tutmazdı, dağıtırdı fukaraya.Her yere haber gönderdi.

Resûlullah Efendimiz elinde para tutmazdı, dağıtırdı fukaraya.
Yokluktan korkmayan insanın verişiyle verirdi. Verdi mi doyururdu karşı tarafı.Yokluktan korkmayan insanın verişiyle verirdi. Verdi mi doyururdu karşı tarafı. Paraya ihtiyacından değil. Allah emrediyor; Paraya ihtiyacından değil. Allah emrediyor;

Huz min emvâlihim sadakaten tütahhirühüm ve tüzekkîhim ve salli aleyhim. Huz min emvâlihim sadakaten tütahhirühüm ve tüzekkîhim ve salli aleyhim.

"Onları temizleyen, mallarını tezkiye eden şu sadakayı, zekâtı al onların mallarından." "Onları temizleyen, mallarını tezkiye eden şu sadakayı, zekâtı al onların mallarından."

diye emir verince Allah, ashabını vazifelendirdi. diye emir verince Allah, ashabını vazifelendirdi.

"Sen şuraya sen şuraya, herkesten zekât mallarını toplayın." diye görevlendirdi."Sen şuraya sen şuraya, herkesten zekât mallarını toplayın."

diye görevlendirdi.
O vazifelilerden bir tanesi geldi Salebe'ye ve; O vazifelilerden bir tanesi geldi Salebe'ye ve;

"Allah âyet indirdi, malından zekât vereceksin şu kadar miktar."Allah âyet indirdi, malından zekât vereceksin şu kadar miktar. Deveden şu miktar, koyundan bu miktar…" diye bilgi verdi. Salebe vermedi.Deveden şu miktar, koyundan bu miktar…"

diye bilgi verdi. Salebe vermedi.
Bir zaman gelip Resûlullah'tan dua isteyen Salebe, zekât memuruna, Bir zaman gelip Resûlullah'tan dua isteyen Salebe, zekât memuruna, Resûlullah'ın elçisine zekât borcunu vermedi. Vazifeli geldi; Resûlullah'ın elçisine zekât borcunu vermedi. Vazifeli geldi;

"Yâ Resûlullah! Ben gittim Salebe'ye söyledim, kabul etmedi, kızdı, bağırdı çağırdı." dedi. "Yâ Resûlullah! Ben gittim Salebe'ye söyledim, kabul etmedi, kızdı, bağırdı çağırdı."

dedi.

Yahu Allah sana yoktan o kadar bereket verdi, malın arttı, mülkün arttı. Yahu Allah sana yoktan o kadar bereket verdi, malın arttı, mülkün arttı. Medine'de besleyemeyecek duruma geldin, sürülerin sahibi oldun. Ne olur versen!? Medine'de besleyemeyecek duruma geldin, sürülerin sahibi oldun. Ne olur versen!?

Akıl işte. Allah insanı şaşırtmasın! Mal sevgisi insanın içine yerleşti mi iyi olmuyor. Akıl işte. Allah insanı şaşırtmasın! Mal sevgisi insanın içine yerleşti mi iyi olmuyor. Ondan verin diyorum. Biraz vermeye alışalım. Küçük çocuğunuza da verin; Ondan verin diyorum. Biraz vermeye alışalım. Küçük çocuğunuza da verin;

"Al bunu kardeşine ver, al bunu fakir fukaraya ver." diye"Al bunu kardeşine ver, al bunu fakir fukaraya ver."

diye
birazcık çocuklarımızı da vermeye alıştıralım. Peygamber Efendimiz küstü, Allah için darıldı.birazcık çocuklarımızı da vermeye alıştıralım.

Peygamber Efendimiz küstü, Allah için darıldı.
Çünkü zekât emredilmiş, Allah'ın farzını tutmuyor.Çünkü zekât emredilmiş, Allah'ın farzını tutmuyor. Ondan sonra bir zaman geldi aklı başına geldi, zekât hayvanlarını gönderdi Salebe.Ondan sonra bir zaman geldi aklı başına geldi, zekât hayvanlarını gönderdi Salebe. Peygamber Efendimiz kabul etmedi; "İstemiyoruz senin malını." dedi.Peygamber Efendimiz kabul etmedi;

"İstemiyoruz senin malını."

dedi.
O zaman da almadı Peygamber Efendimiz. Peygamber Efendimiz vefat etti.O zaman da almadı Peygamber Efendimiz.

Peygamber Efendimiz vefat etti.
Halim selim, gözü yaşlı, İbrahim aleyhisselâm gibi Ebû Bekir Sıddîk halife oldu.Halim selim, gözü yaşlı, İbrahim aleyhisselâm gibi Ebû Bekir Sıddîk halife oldu. Arap kabileleri geldiler dediler ki: Arap kabileleri geldiler dediler ki:

"Ey Ebû Bekir! Namaz kılalım, tamam, iyi güzel, namaz kılalım ama şu zekâtı vermeyelim." "Ey Ebû Bekir! Namaz kılalım, tamam, iyi güzel, namaz kılalım ama şu zekâtı vermeyelim."

Dedi ki Ebû Bekir; "Siz ne diyorsunuz, Resûlullah zamanında ne veriyorsanız hepsini vereceksiniz,Dedi ki Ebû Bekir;

"Siz ne diyorsunuz, Resûlullah zamanında ne veriyorsanız hepsini vereceksiniz,
hem namaz kılacaksınız hem zekât vereceksiniz! Vermeyenle savaşırım." hem namaz kılacaksınız hem zekât vereceksiniz! Vermeyenle savaşırım."

Allah'ın farzını çiğniyor adam, zekâtı vermiyor. "Öyle şey olur mu! Savaşırım, öyle alırım!" dedi. Allah'ın farzını çiğniyor adam, zekâtı vermiyor.

"Öyle şey olur mu! Savaşırım, öyle alırım!" dedi.

O Ebû Bekr-i Sıddîk'a Salebe zekât paralarını, zekât mallarını gönderdi; "Al zekâtları." dedi.O Ebû Bekr-i Sıddîk'a Salebe zekât paralarını, zekât mallarını gönderdi;

"Al zekâtları."

dedi.
Ebû Bekir ne diyor, tahmin edin, edemezsiniz bilmiyorsanız. Dedi ki; Ebû Bekir ne diyor, tahmin edin, edemezsiniz bilmiyorsanız. Dedi ki;

"Resûlullah'ın almadığı şeyi ben nasıl alırım! İstemem almam, geri götürün!" dedi."Resûlullah'ın almadığı şeyi ben nasıl alırım! İstemem almam, geri götürün!"

dedi.
Bakın nasıl ittibâ ediyorlar, dine bağlılık nasıl oluyor… Bakın nasıl ittibâ ediyorlar, dine bağlılık nasıl oluyor…

Biz kendi mantığımıza göre nasıl düşünürüz? Biz kendi mantığımıza göre nasıl düşünürüz?

"Resûlullah'ın almadığını ben nasıl alırım!" dedi. "Resûlullah'ın almadığını ben nasıl alırım!" dedi.

Biliyorsunuz Ebû Bekir Sıddîk'a böyle başka şeyler de teklif edilmişti.Biliyorsunuz Ebû Bekir Sıddîk'a böyle başka şeyler de teklif edilmişti. Ordunun başında Üsame İbn Zeyd var, kölenin çocuğu, esmerce, asil insan filan değil. Ordunun başında Üsame İbn Zeyd var, kölenin çocuğu, esmerce, asil insan filan değil. Dediler ki; "Ey Ebû Bekir ordunun başına, bizim şöyle itibarlı,Dediler ki;

"Ey Ebû Bekir ordunun başına, bizim şöyle itibarlı,
asillerden bir tanesini, yaşlı başlı bir kimseyi getir." asillerden bir tanesini, yaşlı başlı bir kimseyi getir."

"Öyle şey olur mu, Resûlullah'ın tayin ettiği komutanı ben nasıl değiştiririm!" dedi."Öyle şey olur mu, Resûlullah'ın tayin ettiği komutanı ben nasıl değiştiririm!"

dedi.
Değiştirmedi! Devesinin, bineğinin yularından tuttu, önünde seyis gibi yürüdü.Değiştirmedi! Devesinin, bineğinin yularından tuttu, önünde seyis gibi yürüdü. "Resûlullah'ın tayin ettiği komutan" diye. "Resûlullah'ın tayin ettiği komutan" diye. Medine dışına kadar böyle onu uğurlamak için önünden çeke çeke götürdü. Medine dışına kadar böyle onu uğurlamak için önünden çeke çeke götürdü.

Onlar öyle insanlar! Ondan yüksek mertebeleri almışlar. Onlar öyle insanlar! Ondan yüksek mertebeleri almışlar.

Salebe hikâyesini anlattık, neden anlattık? Allah her şeyin hayırlısın versin.Salebe hikâyesini anlattık, neden anlattık?

Allah her şeyin hayırlısın versin.
Zenginlikse hayırlı zenginlik versin, fakirlikse sabır versin. Her şeyin hayırlısını ihsan etsin.Zenginlikse hayırlı zenginlik versin, fakirlikse sabır versin. Her şeyin hayırlısını ihsan etsin. Başkasının malında da gözümüz yok. Herkesin malı kendisine mübarek olsun. Başkasının malında da gözümüz yok. Herkesin malı kendisine mübarek olsun. Arabası kendisine mübarek olsun. Deniz kenarındaki yalısı kendisine mübarek olsun.Arabası kendisine mübarek olsun. Deniz kenarındaki yalısı kendisine mübarek olsun. Filanca yerdeki dokuz katlı apartmanı mübarek olsun, hayrını görsün. Filanca yerdeki dokuz katlı apartmanı mübarek olsun, hayrını görsün.

Allah akıl fikir versin, onunla hayır yapmayı nasip etsin. İslâm'a faydalı olmayı nasip etsin.Allah akıl fikir versin, onunla hayır yapmayı nasip etsin. İslâm'a faydalı olmayı nasip etsin. İş işten geçtikten sonra, can boğaza geldiği zaman; İş işten geçtikten sonra, can boğaza geldiği zaman;

"Malımın şu kadarını şuna verin, bu kadarını buna verin." "Malımın şu kadarını şuna verin, bu kadarını buna verin."

Geçmiş ola! "Nasıl olsa ben ölüyorum artık…" Onu tevzi etmeye çalışıyor. Geçmiş ola!

"Nasıl olsa ben ölüyorum artık…"

Onu tevzi etmeye çalışıyor.

Öyle şey olur mu? Aklın başındayken hayrını hasenatını yap.Öyle şey olur mu?

Aklın başındayken hayrını hasenatını yap.
Senin namın yürüsün, senin arkandan hayır gelsin. Allah öyle müslümanlar eylesin. Senin namın yürüsün, senin arkandan hayır gelsin.

Allah öyle müslümanlar eylesin.
Eski müslümanlar gibi eylesin bizi. Şu zamane, âhir zaman müslümanlarından eylemesin. Eski müslümanlar gibi eylesin bizi. Şu zamane, âhir zaman müslümanlarından eylemesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-besmele-i şerîfe. Fâtiha-i Şerîfe mea'l-besmele-i şerîfe.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2