Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Tevbe Etmek

Mehmed Zahid KOTKU

1 Safer 1391 / 28.03.1971
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Estağfirullah estağfirullah estağfirullah el-azîm el-kerîm ellezî lâ ilâhe illâ hûEstağfirullah estağfirullah estağfirullah el-azîm el-kerîm ellezî lâ ilâhe illâ hû el hayye'l-kayyûme ve etûbü ileyh.el hayye'l-kayyûme ve etûbü ileyh. Ve es'elühü't-tevbete ve'l-mağfirate ve'l-hidâyete lenâ innehû hüve't-tevvâbürrahimVe es'elühü't-tevbete ve'l-mağfirate ve'l-hidâyete lenâ innehû hüve't-tevvâbürrahim tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ yemlikü li-nefsihî mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûrâ. tevbete abdin zâlimin li-nefsihî lâ yemlikü li-nefsihî mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûrâ.

Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed Allahümme salli alâ seyyidinâ muhammedin ve alâ âli seyyidinâ Muhammed kemâ salleyte alâ ibrahime ve alâ âli İbrahim inneke hamîdün mecîdün. kemâ salleyte alâ ibrahime ve alâ âli İbrahim inneke hamîdün mecîdün.

Allahümme bârik alâ muhammedin ve alâ âli Muhammed kemâ bârakte alâ ibrahîmeAllahümme bârik alâ muhammedin ve alâ âli Muhammed kemâ bârakte alâ ibrahîme ve alâ âli ibrahîm inneke hamîdün mecîdün. ve alâ âli ibrahîm inneke hamîdün mecîdün.

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdülillah sümme elhamdülillah elhamdülillahillezî Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillah sümme elhamdülillah elhamdülillahillezî
hakka hamdihî vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. hakka hamdihî vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâlehve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl kâle; Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl kâle;

et-Tâibu mine'z-zenbi. Tâib diye tevbekâr olan kimseye diyorlar, günahlarından tevbe ediyor. et-Tâibu mine'z-zenbi.

Tâib diye tevbekâr olan kimseye diyorlar, günahlarından tevbe ediyor.
Beşeriyet iktizasıyla yapmış bir hata, onlara nedamet etmiş, pişman olmuş tevbe ediyor.Beşeriyet iktizasıyla yapmış bir hata, onlara nedamet etmiş, pişman olmuş tevbe ediyor. Bir daha yapmayacağım diye Cenâb-ı Hakk'a söz veriyor. Bir daha yapmayacağım diye Cenâb-ı Hakk'a söz veriyor. Bu adamın o yapmış oldukları günahlar dolayısıyla şu tevbeyi yapınca; Bu adamın o yapmış oldukları günahlar dolayısıyla şu tevbeyi yapınca;

Kemen lâ zenbeleh. "Sanki o adam günah işlememiş gibi olur." Kemen lâ zenbeleh. "Sanki o adam günah işlememiş gibi olur."

Yani günah işlememiş adamlar nasılsa öyle olur. Yani günah işlememiş adamlar nasılsa öyle olur. Bu tevbe etmek suretiyle günahları affolur ve silinir demek. Bu tevbe etmek suretiyle günahları affolur ve silinir demek. Ama bunun şartları var tabii. Bu şartlara uygun oldukça [günahları silinir.] Ama bunun şartları var tabii. Bu şartlara uygun oldukça [günahları silinir.]

[Bu şartlardan] birisi, evvela tevbe ettikten sonra bir daha o tevbeden dönmemek, [Bu şartlardan] birisi, evvela tevbe ettikten sonra bir daha o tevbeden dönmemek, tevbe ettiği şeyi bir daha yapmamak.tevbe ettiği şeyi bir daha yapmamak. Aldığı para varsa onları sahibine iade etmek. Para vesair ne gibi şeylerse...Aldığı para varsa onları sahibine iade etmek. Para vesair ne gibi şeylerse... Namazlarından kılmadığı namazlar varsa onları iade etmek. Ve bir de içerden gelen bir pişmanlık; Namazlarından kılmadığı namazlar varsa onları iade etmek. Ve bir de içerden gelen bir pişmanlık;

"Niçin ben bunu yaptım?" Böyle bir pişmanlık gelerekten tevbe istiğfar ediyor. "Niçin ben bunu yaptım?"

Böyle bir pişmanlık gelerekten tevbe istiğfar ediyor.

Tevbelerin nevileri çok. [Tevbe] Allah'a dönüş; "Ben yaptıklarıma utanıyorum. Tevbelerin nevileri çok. [Tevbe] Allah'a dönüş; "Ben yaptıklarıma utanıyorum. Bir daha yapmamaya sana söz veriyorum." [demektir.] Bir daha yapmamaya sana söz veriyorum." [demektir.]

Bunun tabii kendi dilimizce de var, büyük evliyaların dillerinden de var. Bunun tabii kendi dilimizce de var, büyük evliyaların dillerinden de var. Peygamberlerin dilleriyle bize talim edilmiş tevbeler var, Kur'an'dan da numûneler var. Peygamberlerin dilleriyle bize talim edilmiş tevbeler var, Kur'an'dan da numûneler var.

Tabii kendi dilimizle yaptığımız tevbe bu peygamberlerin bize öğrettiği tevbe gibi olmaz. Tabii kendi dilimizle yaptığımız tevbe bu peygamberlerin bize öğrettiği tevbe gibi olmaz. Onlar tevbeyi güzel öğretirler. Hani her sabah her akşam üçer kere okumak bize tavsiye edilmiş; Onlar tevbeyi güzel öğretirler. Hani her sabah her akşam üçer kere okumak bize tavsiye edilmiş;

Allahümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike Allahümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halaktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va'dike mesteda'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebûü leke ve va'dike mesteda'tü eûzü bike min şerri mâ sana'tü ebûü leke bi-ni'metike aleyye ve ebûü bi-zenbî fağfirlî fe-innehû lâ yağfiru'z-zunûbe illâ ente. bi-ni'metike aleyye ve ebûü bi-zenbî fağfirlî fe-innehû lâ yağfiru'z-zunûbe illâ ente.

Bunlar sabahta ve akşamda üçer kere okunduğu takdirde o insanın üzerindeki günahlar silinir. Bunlar sabahta ve akşamda üçer kere okunduğu takdirde o insanın üzerindeki günahlar silinir. Nasıl sular esvaplarımızdaki kirleri siliyor, bu tevbeler de bizim günahlarımızı siler. Nasıl sular esvaplarımızdaki kirleri siliyor, bu tevbeler de bizim günahlarımızı siler. Yalnız bir daha yapmamak ve bir de aldıkları hakları sahiplerine iade etmekYalnız bir daha yapmamak ve bir de aldıkları hakları sahiplerine iade etmek ve namazlarında da kusur etmemek şartıyla. ve namazlarında da kusur etmemek şartıyla.

Bu hususta bir çok hadisler var. Ve bu çok hadislerin birisi, en güzeli,Bu hususta bir çok hadisler var. Ve bu çok hadislerin birisi, en güzeli, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in de bize numûne olaraktan her gün istiğfar ettiğiniPeygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in de bize numûne olaraktan her gün istiğfar ettiğini bildiren hadislerdir. bildiren hadislerdir. Yani peygamber, "Ben peygamberim, masumum, günahım yok." [demiyor. Günahlarının] Yani peygamber, "Ben peygamberim, masumum, günahım yok." [demiyor. Günahlarının] hepsini Allah affetmiş. hepsini Allah affetmiş. Bunu da innâ fetehnâ leke sûresinde bildiriyor; Bunu da innâ fetehnâ leke sûresinde bildiriyor;

Li-yağfira lekellahu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhar. Li-yağfira lekellahu mâ tekaddeme min zenbike ve mâ teahhar.

"Burada o bildirildiği halde, peygamber de olduğum halde, masum da olduğum halde "Burada o bildirildiği halde, peygamber de olduğum halde, masum da olduğum halde yine her gün 100 kere istiğfar ediyorum" diyor. yine her gün 100 kere istiğfar ediyorum" diyor.

O 100 derse bizim 1000'imiz azdır. Bizim 1000'imiz azdır ama üç tanesi yeter demiş O 100 derse bizim 1000'imiz azdır. Bizim 1000'imiz azdır ama üç tanesi yeter demiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. Bu üç taneyi sabahta üç defa da akşamda söyleyenin o gün yapmış olduğunuzBu üç taneyi sabahta üç defa da akşamda söyleyenin o gün yapmış olduğunuz günahlara bunlar kefaret olur. günahlara bunlar kefaret olur.

Onun için Allah dillerimizi istiğfardan ayırmasın. Daima istiğfar edelim. Onun için Allah dillerimizi istiğfardan ayırmasın.

Daima istiğfar edelim.

İstiğfarın fevâidi pek çoktur. Ömrü uzunluğuna, rızkın bolluğuna, sıhhatin daha güzel oluşlarına...İstiğfarın fevâidi pek çoktur. Ömrü uzunluğuna, rızkın bolluğuna, sıhhatin daha güzel oluşlarına... çok fevâidi vardır.çok fevâidi vardır. Bu yaptığın tevbenin mükafatı olarak Allahu Teâlâ'nın vermesiyle hiç ummadığın yerden rızık gelir,Bu yaptığın tevbenin mükafatı olarak Allahu Teâlâ'nın vermesiyle hiç ummadığın yerden rızık gelir, hiç ummadığın yerden vücuduna sıhhat afiyet gelir, hiç ummadığın şeylerden her türlü rahatlıklar hasıl olur. hiç ummadığın yerden vücuduna sıhhat afiyet gelir, hiç ummadığın şeylerden her türlü rahatlıklar hasıl olur. Sen çalışmakla onları elde edemezsin. Sen çalışmakla onları elde edemezsin.

Yine bunu bir başka hadiste Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bildiriyor; Yine bunu bir başka hadiste Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle bildiriyor;

Öteki hadisin bir [değişik] misli. et-Tâibu mine'z-zenbi. "Günahından tevbe eden bir insan." Öteki hadisin bir [değişik] misli.

et-Tâibu mine'z-zenbi. "Günahından tevbe eden bir insan."
Ke-men lâ zenbe lehû. "Bu adam sanki günah işlememiş adam gibi olur." Ke-men lâ zenbe lehû. "Bu adam sanki günah işlememiş adam gibi olur."

Şimdi bunun altı var yalnız. Onun altı yoktu bunun altı var. Altı diyor ki; Şimdi bunun altı var yalnız. Onun altı yoktu bunun altı var. Altı diyor ki;

Ve izâ ehabballahu abden. "Cenâb-ı Hak bir kulu sevdi." Ve izâ ehabballahu abden. "Cenâb-ı Hak bir kulu sevdi."

Bir kulu sevdi; ibadetinde, taatinde, hayr u hasenâtında... daima iyilikler yapıyor, güzel. Bir kulu sevdi; ibadetinde, taatinde, hayr u hasenâtında... daima iyilikler yapıyor, güzel. Cenâb-ı Hakk'ın da sevgisini kazanmış. Şimdi bu sevgisini kazanınca; Cenâb-ı Hakk'ın da sevgisini kazanmış. Şimdi bu sevgisini kazanınca;

Lem yedurruhû zenbün. "Artık buna günah zarar etmez." diyor. Lem yedurruhû zenbün. "Artık buna günah zarar etmez." diyor.

Tabir bu. Fakat bu ulemanın izahında diyor ki; Asamehû mine'z-zünûbi. Tabir bu. Fakat bu ulemanın izahında diyor ki; Asamehû mine'z-zünûbi. "Cenâb-ı Hak artık bunu günah işlemekten korur." "Cenâb-ı Hak artık bunu günah işlemekten korur."

Seviyor. Binâenaleyh peygamberlerini koruduğu gibi, Seviyor. Binâenaleyh peygamberlerini koruduğu gibi, evliyalarını koruduğu gibi bunu da korur. evliyalarını koruduğu gibi bunu da korur. Lem yedurruhû zenbün, Lem yedurruhû zenbün, yani "Buna günah zarar etmez" demek, Allah ona günah nasip etmez artık,yani "Buna günah zarar etmez" demek, Allah ona günah nasip etmez artık, Allah onu günahlardan korur. Allah onu günahlardan korur. Günah olacak yerlere sokmaz onu, sebepler halkeder sokmaz. Günah olacak yerlere sokmaz onu, sebepler halkeder sokmaz.

Ve ölmezden evvel bir tevbe lazım ya. Bu sevdiği adama belki böyle hatalarda yürüse Ve ölmezden evvel bir tevbe lazım ya. Bu sevdiği adama belki böyle hatalarda yürüse bile ölmezden evvel yine tevbe ederek temizlenerek gider. bile ölmezden evvel yine tevbe ederek temizlenerek gider. Âhirete giderken tevbesiz gitmez.Âhirete giderken tevbesiz gitmez. Onun için tevbe[yi] daima dilimizden hiç çık[ar]mamak lazım.Onun için tevbe[yi] daima dilimizden hiç çık[ar]mamak lazım. Kur'ân-ı Azîmüşşân'da bir çok âyetlerde buna dair emirler vardır. Kur'ân-ı Azîmüşşân'da bir çok âyetlerde buna dair emirler vardır.

Yine buyuruyor; et-Tâibu mine'z-zenbi ke-men lâ zenbe lehû... Yine buyuruyor;

et-Tâibu mine'z-zenbi ke-men lâ zenbe lehû...

Yine aynı hadis, başka bir şekilde başka birisi tarafından rivayet [edilmiş]. Yine aynı hadis, başka bir şekilde başka birisi tarafından rivayet [edilmiş].

"Yine günahlarından tevbe eden adam." Günahına tevbe ediyor. "Yine günahlarından tevbe eden adam."

Günahına tevbe ediyor.

"Sanki günah işlememiş gibi olur o adam." "Sanki günah işlememiş gibi olur o adam."

Günah işleyen adam tevbe etti miydi bir daha yapmamak şartıyla o günahlarından Günah işleyen adam tevbe etti miydi bir daha yapmamak şartıyla o günahlarından tevbe etmiş [hiç günah işlememiş] gibi olur.tevbe etmiş [hiç günah işlememiş] gibi olur. Ama şimdi bak izah ediyor; Ve'l-müstağfiru mine'z-zenbi. Ama şimdi bak izah ediyor;

Ve'l-müstağfiru mine'z-zenbi.
"Bir günahtan tevbe etti, estağfirullah bir daha yapmayacağım dedi." "Bir günahtan tevbe etti, estağfirullah bir daha yapmayacağım dedi."

İçkiye, kumara, zinaya, hırsızlığa, birşeye alışmış, baktı ki iyi değilİçkiye, kumara, zinaya, hırsızlığa, birşeye alışmış, baktı ki iyi değil tevbe edeyim dedi, ama yine yapıyor.tevbe edeyim dedi, ama yine yapıyor. Âdetini bırakamıyor yine yapıyor; Ve hüve mukîmün aleyhi. "O kabahati üzerine mukim." Âdetini bırakamıyor yine yapıyor;

Ve hüve mukîmün aleyhi. "O kabahati üzerine mukim."

Kabahati üzerinde daima tekrar ediyor, öyleyken yine tevbe ediyor. Kabahati üzerinde daima tekrar ediyor, öyleyken yine tevbe ediyor. Ediyor ama diyor ki; Ke'l-müstehzii bi-rabbihî. Allah muhafaza. Ediyor ama diyor ki;

Ke'l-müstehzii bi-rabbihî.

Allah muhafaza.

"Bu adam Allah ile istihza eden, eğlenen bir adam gibidir." "Bu adam Allah ile istihza eden, eğlenen bir adam gibidir." İstihza ediyor; hem tevbe ediyor hem arkasından bozuyor. İstihza ediyor; hem tevbe ediyor hem arkasından bozuyor.

Bozacaktın niçin ettin? Bozacaktın niçin ettin?

Bu hadisin arkası çok dikkate şayan. Ve men âzâ müslimen. "Her kim bir müslümana ezâ ederse." Bu hadisin arkası çok dikkate şayan.

Ve men âzâ müslimen. "Her kim bir müslümana ezâ ederse."

Ezanın nevi var, çeşiti var, çeşitli. Her ne çeşit olursa olsun bir müslümana bir adam ezâ ederse. Ezanın nevi var, çeşiti var, çeşitli. Her ne çeşit olursa olsun bir müslümana bir adam ezâ ederse.

Kâne aleyhi mine'z-zünûbi mislü menâbiti'n-nahli. Nahl, hurma ağacı. Kâne aleyhi mine'z-zünûbi mislü menâbiti'n-nahli.

Nahl, hurma ağacı.
Medine-i Münevvere'de hurma ağaçları çok. Medine-i Münevvere'de hurma ağaçları çok. Onun için Cenâb-ı [Peygamber] misal olaraktan bu hurma ağacının yapraklarını misal getirdi, dedi ki; Onun için Cenâb-ı [Peygamber] misal olaraktan bu hurma ağacının yapraklarını misal getirdi, dedi ki;

Burada, Medine-i Münevvere'de yahut yeryüzünde ne kadar hurma ağacı var? Burada, Medine-i Münevvere'de yahut yeryüzünde ne kadar hurma ağacı var?

Bu hurma ağaçlarının üzerindeki yaprakların adedi ne kadar kim bilir, Bu hurma ağaçlarının üzerindeki yaprakların adedi ne kadar kim bilir, "Buna, bu müslümana eza eden adamın günahı böyle olur, yani bu kadar çok olur." "Buna, bu müslümana eza eden adamın günahı böyle olur, yani bu kadar çok olur."

Bizim kabahatlerimizden, veyahut noksanlıklarımızdan diyelim, birisi biraz bilgi sahibi, Bizim kabahatlerimizden, veyahut noksanlıklarımızdan diyelim, birisi biraz bilgi sahibi, yahut varlık sahibi, yahut da kudret sahibi olduğumuz zamanda maiyetimizde olanlarınyahut varlık sahibi, yahut da kudret sahibi olduğumuz zamanda maiyetimizde olanların hukukuna riayet edemeyişimizdir. hukukuna riayet edemeyişimizdir. Onu artık insan yerine de saymayız, ufacık hatasından dolayı onu yerin dibine batırırız, Onu artık insan yerine de saymayız, ufacık hatasından dolayı onu yerin dibine batırırız, hiç de kıymet vermeyiz. hiç de kıymet vermeyiz. Ama müslümandır, o da Allah'ın kuludur. Bu mülkü sana veren Allah'tır, saltanatı veren Allah'tır, Ama müslümandır, o da Allah'ın kuludur. Bu mülkü sana veren Allah'tır, saltanatı veren Allah'tır, kuvveti veren Allah'tır, bilgiyi veren Allah'tır, serveti veren Allah'tır.kuvveti veren Allah'tır, bilgiyi veren Allah'tır, serveti veren Allah'tır. Onu fakir eden de yine Allah'tır, onu sana muhtaç eden yine Allah'tır.Onu fakir eden de yine Allah'tır, onu sana muhtaç eden yine Allah'tır. Binâenaleyh onların hepsini unutup da o fakiri, o zayıfı, o miskini, o garibi böyle hor hakir görüp, Binâenaleyh onların hepsini unutup da o fakiri, o zayıfı, o miskini, o garibi böyle hor hakir görüp, dünyaya geldiğine pişman edercesine onu incitmek elbette revâyı hak değildir.dünyaya geldiğine pişman edercesine onu incitmek elbette revâyı hak değildir. Onun bak günahının ne kadar çokluğunu nasıl söylüyor Peygamber Efendimiz. Onun bak günahının ne kadar çokluğunu nasıl söylüyor Peygamber Efendimiz.

Şimdi bu bir şahıs üzerinde. Bugün dinlediğim bir hikayeyi nakledeyim. Şimdi bu bir şahıs üzerinde. Bugün dinlediğim bir hikayeyi nakledeyim. Bugün bir genç geldi. Gençler tabii bir şeyler biliyorlar biz bilmiyoruz.Bugün bir genç geldi. Gençler tabii bir şeyler biliyorlar biz bilmiyoruz. Onlardan aldığım malumatta, bu dünya gürültülerinden,Onlardan aldığım malumatta, bu dünya gürültülerinden, bugünkü gürültülerden bahsederekten diyor ki; bugünkü gürültülerden bahsederekten diyor ki;

Hocaefendi iyi ama bunun önüne geçilmez diyor. Hocaefendi iyi ama bunun önüne geçilmez diyor. Çünkü bugün yetişen genç dini bilmiyor. Çünkü bugün yetişen genç dini bilmiyor. Dinini bilmediği için bu aradaki farkı bir türlü hazmedemiyor. Dinini bilmediği için bu aradaki farkı bir türlü hazmedemiyor.

Bu adam yaşasın da bu adam neden böyle ezilsin, hor hakir yaşasın? Bu adam yaşasın da bu adam neden böyle ezilsin, hor hakir yaşasın?

Bunu hazmedemiyor diyor. Bir misal getirdi bana, dedi ki; Bunu hazmedemiyor diyor. Bir misal getirdi bana, dedi ki;

Ben filan yerde bir köye misafir oldum. Evet, bir köye misafir oldum, misafir olduğum köyde su yok. Ben filan yerde bir köye misafir oldum. Evet, bir köye misafir oldum, misafir olduğum köyde su yok. Su yok, köyün suyu yok. Namaz kılıyorlar, Kur'an okuyorlar, ibadetleri yolunda, sordum; Su yok, köyün suyu yok. Namaz kılıyorlar, Kur'an okuyorlar, ibadetleri yolunda, sordum;

"Sizin suyunuz yok, siz guslü muslü ne yapıyorsunuz? "Sizin suyunuz yok, siz guslü muslü ne yapıyorsunuz?

Nasıl şey yaptıysa, [sorduysa] yani [adam] susmuş. Nasıl şey yaptıysa, [sorduysa] yani [adam] susmuş. Yok su. Tabii nerelerden, uzaklardan ihtiyaçları kadar bir şey getirebiliyorlar daYok su. Tabii nerelerden, uzaklardan ihtiyaçları kadar bir şey getirebiliyorlar da onunla böyle zaruretten iktifa ediyorlar. onunla böyle zaruretten iktifa ediyorlar.

Dedi, şimdi bunu bizim bu genç nesil görüyor. Öte tarafta müreffeh bir apartmana yerleşmiş, Dedi, şimdi bunu bizim bu genç nesil görüyor. Öte tarafta müreffeh bir apartmana yerleşmiş, sıcağı soğuğu hepsi muntazam, şarıl şarıl önünde sular akıyor.sıcağı soğuğu hepsi muntazam, şarıl şarıl önünde sular akıyor. Bunun bu yaşayışına ötekinin de bu zaruretini hazmedemiyor bu genç.Bunun bu yaşayışına ötekinin de bu zaruretini hazmedemiyor bu genç. Bunun dini bilgisi de yok. Binâenaleyh bunu düzeltmenin yoluna bakıyor diyor.Bunun dini bilgisi de yok. Binâenaleyh bunu düzeltmenin yoluna bakıyor diyor. Düz olsun bu; ya hepimiz ezilelim ya hepimiz düzelelim. Düz olsun bu; ya hepimiz ezilelim ya hepimiz düzelelim.

Bu fikri koymuş kafasına ve bu kafa içinde ölmeye kararlaştırmış. Bu fikri koymuş kafasına ve bu kafa içinde ölmeye kararlaştırmış. Öleceğim, ben bu kanaatteyim, bu fakir fukarayı, bu zulüm,Öleceğim, ben bu kanaatteyim, bu fakir fukarayı, bu zulüm, işkence içersinde, zaruret içersinde bırakmak müslümanın vicdanına yakışmaz diyor. işkence içersinde, zaruret içersinde bırakmak müslümanın vicdanına yakışmaz diyor. Müslüman demiyor ya, insanın vicdanına yakışmaz, bunun çaresini bulacağız.Müslüman demiyor ya, insanın vicdanına yakışmaz, bunun çaresini bulacağız. Bulacağı yok ya... Allah affetsin kusurlarımızı. Bulacağı yok ya...

Allah affetsin kusurlarımızı.

Ama bize de buradan bir ders düşer ki; Ama bize de buradan bir ders düşer ki;

Biz niçin etrafımızdaki insanların zaruretleriyle ilgilenmeyiz? Biz niçin etrafımızdaki insanların zaruretleriyle ilgilenmeyiz?

Bizim Peygamberimiz demiş ki; Bizim Peygamberimiz demiş ki;

"Komşusu aç olaraktan yatan adamın Müslümanlıktan hiç nasibi yok." "Komşusu aç olaraktan yatan adamın Müslümanlıktan hiç nasibi yok."

Komşusu aç olarak biliyor yattı, zaruret içersinde, kendisi de Komşusu aç olarak biliyor yattı, zaruret içersinde, kendisi de karnını doyurmuş aşağıda rahat yatıyor.karnını doyurmuş aşağıda rahat yatıyor. Onun demek Müslümanlıktan hiç ilgisi, nasibi yok.Onun demek Müslümanlıktan hiç ilgisi, nasibi yok. Yani adı müslümandır, hakiki müslüman bunu yapamaz. Yani adı müslümandır, hakiki müslüman bunu yapamaz.

E bu komşuyla beraber bu memleketin halkı zaten birdir. E bu komşuyla beraber bu memleketin halkı zaten birdir. Bütün dünya müslümanları yine birdir. Buradaki senin komşunlaBütün dünya müslümanları yine birdir. Buradaki senin komşunla Erzurum'daki komşunun arasında fark yok.Erzurum'daki komşunun arasında fark yok. Müslümanlık şeysiyle oradaki bizim kardeşimiz buradaki de bizim kardeşimiz. Müslümanlık şeysiyle oradaki bizim kardeşimiz buradaki de bizim kardeşimiz. Oradaki kardeşimizin zaruretine de buradaki müslümanın razı olmaması lazım. Oradaki kardeşimizin zaruretine de buradaki müslümanın razı olmaması lazım. Kendi istirahatinden, rahatından, fazlasından cemiyetler kuraraktan, Kendi istirahatinden, rahatından, fazlasından cemiyetler kuraraktan, memleket içersindeki bütün zuafanın yardımına koşmak lazım. memleket içersindeki bütün zuafanın yardımına koşmak lazım.

Bunu hepiniz biliyorsunuz. Anadolu'nun bir çok yerlerinde köyler vardır ki yeraltındadır evleri. Bunu hepiniz biliyorsunuz. Anadolu'nun bir çok yerlerinde köyler vardır ki yeraltındadır evleri. Penceresi de yoktur, zavallının hayvanatı da oradadır. Penceresi de yoktur, zavallının hayvanatı da oradadır.

E bugünkü hayat şartlarına hiç de uygun değildir ama zavallı ne yapsın? E bugünkü hayat şartlarına hiç de uygun değildir ama zavallı ne yapsın?

Düşmüş öyle bir hayata, e bizden de kendisine imdat yok. Düşmüş öyle bir hayata, e bizden de kendisine imdat yok. Demek ki bu da onlara karşı bizim bir zalimane hareketimizdir.Demek ki bu da onlara karşı bizim bir zalimane hareketimizdir. Onun için cezasını elbette birgün çektirecekler bize. Allah affetsin kusurlarımızı. Onun için cezasını elbette birgün çektirecekler bize.

Allah affetsin kusurlarımızı.

et-Tâciru'l-emînü's-sadûku'l-müslimü me'a'ş-şühedâi yevme'l-kıyâmeti. et-Tâciru'l-emînü's-sadûku'l-müslimü me'a'ş-şühedâi yevme'l-kıyâmeti.

Hz. Aişe validemiz Resûlullah efendimize soruyor; Hz. Aişe validemiz Resûlullah efendimize soruyor;

"Yâ Resûlallah! Yarın rûz u kıyamette şehitlerle beraber haşrolunacak bir adam var mıdır?" "Yâ Resûlallah! Yarın rûz u kıyamette şehitlerle beraber haşrolunacak bir adam var mıdır?"

Şehit malum Allah yolunda canını veriyor. En kıymetli şeyi insanın canıdır, onu da veriyor işte.Şehit malum Allah yolunda canını veriyor. En kıymetli şeyi insanın canıdır, onu da veriyor işte. Onu da kıskanmıyor, tek, arkamdaki kalan nesil rahat etsin, düşman ayağı altına düşmesin,Onu da kıskanmıyor, tek, arkamdaki kalan nesil rahat etsin, düşman ayağı altına düşmesin, kafirin ayağı altına düşmesin benim canım feda olsun diyor şehit oluyor.kafirin ayağı altına düşmesin benim canım feda olsun diyor şehit oluyor. Allah da buna mukabil ona büyük mükafatlar veriyor. Allah da buna mukabil ona büyük mükafatlar veriyor.

Eh buna muadil başka adamlar da var mıdır yâ Resûlallah böyle bu şehitlerle haşrolunacak? Eh buna muadil başka adamlar da var mıdır yâ Resûlallah böyle bu şehitlerle haşrolunacak?

Var var ya Aişe. Kimdir ya Resulallah? Var var ya Aişe.

Kimdir ya Resulallah?

Günde 20 kere ölümünü gözünün önünde getiren adam. Günde en aşağı 20 kere ölümünü düşünen. Günde 20 kere ölümünü gözünün önünde getiren adam. Günde en aşağı 20 kere ölümünü düşünen. Ama bu ölümü en çok düşünen bizim mezarcılardır. Günde 20, 40, 50 ölü gelir ellerine.Ama bu ölümü en çok düşünen bizim mezarcılardır. Günde 20, 40, 50 ölü gelir ellerine. Hiç ummadan hemen sokar deliğe. Şu kadarcık yüreğinden bir sızı da gelmez, ürkeklik de gelmez.Hiç ummadan hemen sokar deliğe. Şu kadarcık yüreğinden bir sızı da gelmez, ürkeklik de gelmez. Çünkü alışmıştır o hadiseye o. Çünkü alışmıştır o hadiseye o.

Bizim de ölümle olan ilgimiz tıpkı bu mezarcının ilgisi kadar. Bizim de ölümle olan ilgimiz tıpkı bu mezarcının ilgisi kadar. Komşumuz ölür yahut evimizden birisi gider. Birkaç gün şöyle bir ağlarız sızlarız ama Komşumuz ölür yahut evimizden birisi gider. Birkaç gün şöyle bir ağlarız sızlarız ama yalancıktandır bu desem. Yani yalancıktandır o, hakikaten değil. yalancıktandır bu desem. Yani yalancıktandır o, hakikaten değil. Hakikaten olsa insan yolunu düzeltir şöyle; "Bu adam bak ne güzel yahu. Hakikaten olsa insan yolunu düzeltir şöyle; "Bu adam bak ne güzel yahu. Şu Allah'ın, Cenâb-ı Hakk'ın verdiği şu vücuda bak. Kıyamazsın yani.Şu Allah'ın, Cenâb-ı Hakk'ın verdiği şu vücuda bak. Kıyamazsın yani. İnsan pamuk gibi yataklarda yatıyor, evi o kadar güzel, muntazam.İnsan pamuk gibi yataklarda yatıyor, evi o kadar güzel, muntazam. O can çıkınca hemen hiç durdurmadan derhal bunu tabutun içerisine, O can çıkınca hemen hiç durdurmadan derhal bunu tabutun içerisine, yallah mezarın içersine." [diye düşünerekten ibret alır.] yallah mezarın içersine." [diye düşünerekten ibret alır.]

O mezar işte karanlık bir yer, aydınlığı yok.O mezar işte karanlık bir yer, aydınlığı yok. Toprakların içersinde, bir çok haşeratın bulunduğu bir yere, oraya bırakıyoruz adamcağızı. Toprakların içersinde, bir çok haşeratın bulunduğu bir yere, oraya bırakıyoruz adamcağızı.

Yahu işte anandı, babandı, hanımındı, evladındı?!. Yahu işte anandı, babandı, hanımındı, evladındı?!.

Ne olursa olsun. Oraya koyuyoruz, Ne olursa olsun. Oraya koyuyoruz, "Allah sana selamet versin burada!" deyip bırakıp gidiyoruz artık. "Allah sana selamet versin burada!" deyip bırakıp gidiyoruz artık.

O orada, hani gül yüzüne bakmaya kıyamıyordu insan, gözü yüzü her şeysi öyle, O orada, hani gül yüzüne bakmaya kıyamıyordu insan, gözü yüzü her şeysi öyle, endamı o kadar güzel.endamı o kadar güzel. Git de şimdi bir bak bakalım orada ona. Git de şimdi bir bak bakalım orada ona. Açıver şöyle kefenini, bir gün, iki gün, üç gün, bir hafta, on gün, bir ay...Açıver şöyle kefenini, bir gün, iki gün, üç gün, bir hafta, on gün, bir ay... Korkar insan, iğrenir. Sokulamazsın kokudan, taaffünden... Korkar insan, iğrenir. Sokulamazsın kokudan, taaffünden...

Hani o beslemek istediğin can nerede yahu? Hani o beslemek istediğin can nerede yahu?

Hergün ne güzel yediriyor içiriyordun ona, paye veriyor kıymet veriyordun, Hergün ne güzel yediriyor içiriyordun ona, paye veriyor kıymet veriyordun, yere buza kondurmuyordun, söz söyletmiyordun.yere buza kondurmuyordun, söz söyletmiyordun. Bir sinek gelirse aman sen bize mikrop getirirsin diyerekten hemen vurup öldürüyorduk onu.Bir sinek gelirse aman sen bize mikrop getirirsin diyerekten hemen vurup öldürüyorduk onu. E şimdi bak bu mezarın içinde ne sesi çıkıyor, ne sedası çıkıyor, ne feryat edebiliyor. E şimdi bak bu mezarın içinde ne sesi çıkıyor, ne sedası çıkıyor, ne feryat edebiliyor. E orada perişan bir halde; kurtlar üşüşmüş başına, vücut kendi kendini yiyip bitiriyor orada. E orada perişan bir halde; kurtlar üşüşmüş başına, vücut kendi kendini yiyip bitiriyor orada. Bir gitsen ne kadar feci bir manzara Allah göstermesin. Bir gitsen ne kadar feci bir manzara Allah göstermesin.

İşte bu hepimizin başına gelecek bir manzara ama. Kaçsan da korksan da ne olursan ol,İşte bu hepimizin başına gelecek bir manzara ama. Kaçsan da korksan da ne olursan ol, bu manzara hepimizin başına gelecek, o kıymet verdiğimiz cesede. bu manzara hepimizin başına gelecek, o kıymet verdiğimiz cesede. Asıl kıymet verilmesi ruha idi. O ruhu unutuyoruz cesede veriyoruz kıymeti.Asıl kıymet verilmesi ruha idi. O ruhu unutuyoruz cesede veriyoruz kıymeti. Besle bakalım artık; yağla, balla, arabalar içersinde besle besle,Besle bakalım artık; yağla, balla, arabalar içersinde besle besle, en nihayet o çukurun içersi onu temizliyor. en nihayet o çukurun içersi onu temizliyor.

Eh hani onu gezdiren, oynatan? O ruh idi, o ruh ayrıldı gitti. Eh hani onu gezdiren, oynatan?

O ruh idi, o ruh ayrıldı gitti.

Orada güzel bir şey var. Şimdi o ruh bizim içimizde şu teyp makineleri gibi bir makine, Orada güzel bir şey var. Şimdi o ruh bizim içimizde şu teyp makineleri gibi bir makine, bütün hadiseleri alıyor içersine ruh.bütün hadiseleri alıyor içersine ruh. Ruh bütün hadise[leri içine alıyor,] bu vücut onun teybi.Ruh bütün hadise[leri içine alıyor,] bu vücut onun teybi. O el ayak filan onun aletleriydi, işte bunlar gibi.O el ayak filan onun aletleriydi, işte bunlar gibi. O tamamiyle bütün hadisâtı o ruhun içine işliyor o.O tamamiyle bütün hadisâtı o ruhun içine işliyor o. Şimdi cesetten ayrıldı mı, şimdi ayrılmadan evvel [herşeyi kaydediyor].Şimdi cesetten ayrıldı mı, şimdi ayrılmadan evvel [herşeyi kaydediyor]. Şu makine şimdi buradan çıkınca açıyor basıyor oraya, oraya aldığını söylüyor.Şu makine şimdi buradan çıkınca açıyor basıyor oraya, oraya aldığını söylüyor. O gözümüzün önünde. Şimdi teybimiz bize bizden de aldığını söylüyor. O gözümüzün önünde. Şimdi teybimiz bize bizden de aldığını söylüyor. Sen bunları bu gün işledin bak bak seni aynanda bunlar mevcut.Sen bunları bu gün işledin bak bak seni aynanda bunlar mevcut. Fakat göz kapalı artık, görmüyor onu. Fakat göz kapalı artık, görmüyor onu.

Neden? Dünya şehvetleri, dünya sevgileri bu gözleri perdelemiş. Neden?

Dünya şehvetleri, dünya sevgileri bu gözleri perdelemiş.
İç alemini görecek şeysi yok artık. Bütün şeysi dünya, dünya saadetinin peşinde. İç alemini görecek şeysi yok artık. Bütün şeysi dünya, dünya saadetinin peşinde. Ama ruh çıkar çıkmaz, dikkat edin, ruh çıkar çıkmaz perde açılıveriyor.Ama ruh çıkar çıkmaz, dikkat edin, ruh çıkar çıkmaz perde açılıveriyor. [Görmeye] mani olan dünya ortadan kalktı. Ortadan kalkınca perde gitti, perde gidince [Görmeye] mani olan dünya ortadan kalktı. Ortadan kalkınca perde gitti, perde gidince teyp başladı senin karşında, tam bugünkü televizyon misali aynalarıyla, teyp başladı senin karşında, tam bugünkü televizyon misali aynalarıyla, sözleriyle tıngır tıngır sana söylüyor. sözleriyle tıngır tıngır sana söylüyor.

Şimdi sen[den] o can çıktı ceset evde daha. Evde fakat bütün o buluğ yaşından o güne kadar Şimdi sen[den] o can çıktı ceset evde daha. Evde fakat bütün o buluğ yaşından o güne kadar yaptığın bütün hadise gözünün önünde böyle dönüyor. yaptığın bütün hadise gözünün önünde böyle dönüyor.

Şimdi bu göz görmüyor ama şimdi onu hakikat gözü görüyor. Şimdi bu göz görmüyor ama şimdi onu hakikat gözü görüyor. Hakikat gözleri onun karşısında. Eh işte bu daha mezarına konuncaya kadar,Hakikat gözleri onun karşısında. Eh işte bu daha mezarına konuncaya kadar, bütün o ya sevap ya ikap, ya hasenat ya seyyiat, neyse o teybindeki hal,bütün o ya sevap ya ikap, ya hasenat ya seyyiat, neyse o teybindeki hal, bu onun cezası, ona yeter artık. bu onun cezası, ona yeter artık.

Şimdi bir de mezara giriyor. Mezara girdikten sonra tabii suali münkereyn başlar. Şimdi bir de mezara giriyor. Mezara girdikten sonra tabii suali münkereyn başlar. Ondan sonra onun haline göre nasıl ceza olunacaksa öylece kalır.Ondan sonra onun haline göre nasıl ceza olunacaksa öylece kalır. Mü'minse onun mezarı 70 arşın genişler. Mü'minse onun mezarı 70 arşın genişler. Bu 70 arşın genişleme demek böyle toprakları genişleme değil.Bu 70 arşın genişleme demek böyle toprakları genişleme değil. Bu, yani insan bazı dar evlerde oturur ama insanın içerisi geniştir.Bu, yani insan bazı dar evlerde oturur ama insanın içerisi geniştir. Bazen çok büyük evlerde oturur ama insanın içersi dardır, sıkılır orada. Bazen çok büyük evlerde oturur ama insanın içersi dardır, sıkılır orada.

Bu öyle bir âlem ki o dar mezarlık ona çok geniş gelir, orada rahat olur, Bu öyle bir âlem ki o dar mezarlık ona çok geniş gelir, orada rahat olur, adeta cennet bahçesindedir. Maazallah bir de imansız ve ahlaksız olarak oraya göçtüyse adeta cennet bahçesindedir. Maazallah bir de imansız ve ahlaksız olarak oraya göçtüyse onun mezarı da işte bir cehennem çukurudur. onun mezarı da işte bir cehennem çukurudur. Orada artık onun azabının tasvirine gücümüz yetmez. Allah hepimizi affetsin. Orada artık onun azabının tasvirine gücümüz yetmez.

Allah hepimizi affetsin.

Yani bu teyp bizdeyken bu teybe güzel [şeyler kaydetmek lazım.] İşte o tevbeler Yani bu teyp bizdeyken bu teybe güzel [şeyler kaydetmek lazım.] İşte o tevbeler o teypteki hataları her gün siler. o teypteki hataları her gün siler. Nasıl ki değiştiriyor bizim teypler de, başka bir sözü alırken eski sözü oradan silip gidiyor. Nasıl ki değiştiriyor bizim teypler de, başka bir sözü alırken eski sözü oradan silip gidiyor. Tevbelerimiz de tıpkı bunun gibi eskileri siliyor, yenisine teybimizin içi temiz kalıyor. Tevbelerimiz de tıpkı bunun gibi eskileri siliyor, yenisine teybimizin içi temiz kalıyor.

Onun için sabahta akşamda sen bunu bırakma. Onun için sabahta akşamda sen bunu bırakma. Şimdi günde 20 kere bu tevbeyi eden insan da şehitlerle haşrolunacak, Şimdi günde 20 kere bu tevbeyi eden insan da şehitlerle haşrolunacak, çünkü artık üzerinde günahı kalmadı.çünkü artık üzerinde günahı kalmadı. Günde 20 defa öyle ölümünü canlı olarak tefekkür eden insan da Günde 20 defa öyle ölümünü canlı olarak tefekkür eden insan da günahlar [dan dönüp] istikametini de [düzeltir.] günahlar [dan dönüp] istikametini de [düzeltir.] Bu 20 defa düşünme az değil. Günde 20 kere düşünmek suretiyleBu 20 defa düşünme az değil. Günde 20 kere düşünmek suretiyle muhakkak istikametini düzeltmeye doğru insan çevrilir. muhakkak istikametini düzeltmeye doğru insan çevrilir.

Bu şehitlerle haşrolunurken, Esteîzübillah: Ve men yutıillâhe ve'r-rasûle. Bu şehitlerle haşrolunurken,

Esteîzübillah:

Ve men yutıillâhe ve'r-rasûle.
Yalnız bu değil, "Kim ki Allah ve Resûlüne itaatte kamildir."Yalnız bu değil, "Kim ki Allah ve Resûlüne itaatte kamildir." Ve ülâike me'allezîne en'amellahu aleyhim mine'n-nebiyyîne ve's-sıddîkîne ve'ş-şühedâi ve's-sâlihîne.Ve ülâike me'allezîne en'amellahu aleyhim mine'n-nebiyyîne ve's-sıddîkîne ve'ş-şühedâi ve's-sâlihîne. "Bunlar hepsi bu iyi insanlarla beraber haşrolunur." "Bunlar hepsi bu iyi insanlarla beraber haşrolunur."

İş Allah'a iman ve Resûlüne iman, itaat ve onların emirlerine itaattir.İş Allah'a iman ve Resûlüne iman, itaat ve onların emirlerine itaattir. Bu itaatte olanlar böyle sülehâ, şühedâ ve salihîn ile beraber haşrolunacaklar. Bu itaatte olanlar böyle sülehâ, şühedâ ve salihîn ile beraber haşrolunacaklar.

Allah da bizleri onlarla haşrolunan kullarının arasına kabul eylesin. Allah da bizleri onlarla haşrolunan kullarının arasına kabul eylesin.

Bu günahlara tevbelerimizi ettiğimiz takdirde [bu insanlarla beraber oluruz]. Bu günahlara tevbelerimizi ettiğimiz takdirde [bu insanlarla beraber oluruz].

Şimdi bunların arasına bir de tâciri soktu. et-Tâciru'l-emînü. Şimdi bunların arasına bir de tâciri soktu.

et-Tâciru'l-emînü.
Evvela emin sıfatı var: et-Tâciru'l-emînü. "Öyle bir tacir ki emin yani emniyet sahibi." Evvela emin sıfatı var: et-Tâciru'l-emînü. "Öyle bir tacir ki emin yani emniyet sahibi."

Diyorsun ki ben bu tacire bu kadar para versem bundan benim param zayi olmaz. Diyorsun ki ben bu tacire bu kadar para versem bundan benim param zayi olmaz. Yahut "Bu kaçadır?" dediğim vakitte bu adam bana yalan söylemez, olduğu gibi söyler diyorsunuz. Yahut "Bu kaçadır?" dediğim vakitte bu adam bana yalan söylemez, olduğu gibi söyler diyorsunuz.

Tâciru'l-emînü. "Emin olan." Beni aldatmaz, kandırmaz, yalan söylemez, emindir. Tâciru'l-emînü. "Emin olan." Beni aldatmaz, kandırmaz, yalan söylemez, emindir.

Bu emin tacir, bir. İkincisi sadûk. "Doğru söylüyor." Bu emin tacir, bir.

İkincisi sadûk. "Doğru söylüyor."

Hem emniyet kesbetmiş hem de sözünde sadakati var adamın. Hem emniyet kesbetmiş hem de sözünde sadakati var adamın.

Üçüncüsü el-Müslim. "Müslüman olacak." Mesela doğruculuk bazı ermenide de olur, Üçüncüsü el-Müslim. "Müslüman olacak."

Mesela doğruculuk bazı ermenide de olur,
yahudide de olur, kafirde de olur.yahudide de olur, kafirde de olur. Kafir de doğru kafirdir ne yapalım. Yalan söylemiyor; malın iyisini söylüyor şu budur, bu da budur, Kafir de doğru kafirdir ne yapalım. Yalan söylemiyor; malın iyisini söylüyor şu budur, bu da budur, doğru söylüyor ama kafirdir para etmez onun doğruluğu. doğru söylüyor ama kafirdir para etmez onun doğruluğu. Müslümanın doğruluğu şehitlerle haşredecek insanı. Bunlar; me'a'ş-şühedâi yevme'l-kıyâmeti.Müslümanın doğruluğu şehitlerle haşredecek insanı.

Bunlar; me'a'ş-şühedâi yevme'l-kıyâmeti.
"Kıyamet gününde bu tâcir, emin, sadûk, müslim muhakkak yarın kıyamette "Kıyamet gününde bu tâcir, emin, sadûk, müslim muhakkak yarın kıyamette şehitlerle beraber haşrolunacağını"şehitlerle beraber haşrolunacağını" İbn Mâce, Hâkim, Beyhakî İbn Ömer hazretlerinden rivayet etmişler. İbn Mâce, Hâkim, Beyhakî İbn Ömer hazretlerinden rivayet etmişler.

Yine bir ikinci olarak, bu hadisi başka bir rivayette; Yine bir ikinci olarak, bu hadisi başka bir rivayette;

et-Tâciru's-sadûku'l-emînü me'a'n-nebiyyîne ve's-sıddıkîne ve'ş-şühedâi. et-Tâciru's-sadûku'l-emînü me'a'n-nebiyyîne ve's-sıddıkîne ve'ş-şühedâi.

Yine aynı vasıflara hâmi olan tâcir. Tâcirin, ticaretin çok kıymeti var, Yine aynı vasıflara hâmi olan tâcir. Tâcirin, ticaretin çok kıymeti var, bakınız bugün biz hep istikbal peşinde [koşuyoruz]. Özel mektepte 70 bin tane talebe var diyorlar, bakınız bugün biz hep istikbal peşinde [koşuyoruz]. Özel mektepte 70 bin tane talebe var diyorlar, 70 bin tane de devlet mektebinde talebe var; 140 bin tane talebe var. 70 bin tane de devlet mektebinde talebe var; 140 bin tane talebe var. Bunlar hep istikbal peşinde okumak şeysindedirler. Bunlar hep istikbal peşinde okumak şeysindedirler. Okurlar ama bu 140 bin, 150 bin, 200 bin, ne olursa olsun bunların hepsi bir memur olupOkurlar ama bu 140 bin, 150 bin, 200 bin, ne olursa olsun bunların hepsi bir memur olup bir masada oturup istikballerini tahtı emniyete almaktadır.bir masada oturup istikballerini tahtı emniyete almaktadır. Ticaret denilen, bu şühedalarla beraber haşrolunacak ticaret âlemine atılmak Ticaret denilen, bu şühedalarla beraber haşrolunacak ticaret âlemine atılmak hiç kimsenin işine gelmez. hiç kimsenin işine gelmez. Ticarette tehlike var, sıkıntı var, zorluk var. Kolayı varken kim gidecek zoruna? Ticarette tehlike var, sıkıntı var, zorluk var.

Kolayı varken kim gidecek zoruna?

Sanat da öyle. Sanat da öyle.

Şimdi bizim imamımız olması dolayısıyla Hazreti İmâm-ı Âzam'dan size bahsedeyim. Şimdi bizim imamımız olması dolayısıyla Hazreti İmâm-ı Âzam'dan size bahsedeyim. İmâm-ı Âzam hazretleri çok büyük alim. Kadı lazım olmuş. İmâm-ı Âzam hazretleri çok büyük alim. Kadı lazım olmuş. Kadı o zamanın meşhur şeyi. Kadılık devri yani valilik devri. Demişler ki; Kadı o zamanın meşhur şeyi. Kadılık devri yani valilik devri. Demişler ki;

"Seni filan yere kadı yapacağız İmam. Haydi bakalım." Yo demiş ben yapamam onu. "Seni filan yere kadı yapacağız İmam. Haydi bakalım."

Yo demiş ben yapamam onu.

Canım senden daha başka bilgin adam yok ki bu memlekette, işte en bilgin adam sensin. Canım senden daha başka bilgin adam yok ki bu memlekette, işte en bilgin adam sensin. Bu vazife sana düşüyor. Yapacaksın. Yoo demiş yapamam. Atın hapse. Bu vazife sana düşüyor. Yapacaksın.

Yoo demiş yapamam.

Atın hapse.

E atın. Vurun sopayı. Vurun. Yapacak mısın? Yok yapamam efendim. E atın.

Vurun sopayı.

Vurun.

Yapacak mısın?

Yok yapamam efendim.

Sopayı yer hapiste yatar, yoo yapamam der. Öleceksin. Ne yapayım ölürsem. Sopayı yer hapiste yatar, yoo yapamam der.

Öleceksin.

Ne yapayım ölürsem.

Niçin? "Sultan parası, devlet parası yiyemem. Ben elimin emeğini yiyeyim bana kafi. Niçin?

"Sultan parası, devlet parası yiyemem. Ben elimin emeğini yiyeyim bana kafi.
Hem onun başka mesuliyetleri var. O mesuliyetlerin altına girmem,Hem onun başka mesuliyetleri var. O mesuliyetlerin altına girmem, hem de öyle hazır parayı da istemem.hem de öyle hazır parayı da istemem. Yapamam ben bu işi." diyor. Bugün bizim gayemizle bizim İmamımızın gayesi arasındaki Yapamam ben bu işi." diyor.

Bugün bizim gayemizle bizim İmamımızın gayesi arasındaki
farka bak sen şimdi? farka bak sen şimdi?

Bu sene hacda bir Cezayirli bize bir kitap hediye etti de. Bu sene hacda bir Cezayirli bize bir kitap hediye etti de. Güzel. Kitabın adı Şüzûzü'z-zeheb, Altın Parçaları demek.Güzel. Kitabın adı Şüzûzü'z-zeheb, Altın Parçaları demek. Yani bizde vardı ya, altın parçaları kitaplar çıkarıyorlar. Onun gibi bir şey.Yani bizde vardı ya, altın parçaları kitaplar çıkarıyorlar. Onun gibi bir şey. Orada kitabın sahibi Saîd. O bir meseleyi ilmiye sormuş bir adama, demiş ki; Orada kitabın sahibi Saîd. O bir meseleyi ilmiye sormuş bir adama, demiş ki;

Şu mesele hakkında senin mütalaan nedir? Şu mesele hakkında senin mütalaan nedir?

O da söylemiş, şöyledir demiş. Helaldir haramdır... O da söylemiş, şöyledir demiş. Helaldir haramdır...

Ama demiş senin bugün fukahanın kavline uymuyor senin sözün.Ama demiş senin bugün fukahanın kavline uymuyor senin sözün. Fukaha böyle demiyor demiş. Senin sözün fukahanın kavline uymuyor, olmaz demiş. Fukaha böyle demiyor demiş. Senin sözün fukahanın kavline uymuyor, olmaz demiş.

Sen demiş fakihi gördün mü? Bilir misin fakih kimdir? Yok, söylüyorlar işte bu fakih adam. Sen demiş fakihi gördün mü? Bilir misin fakih kimdir?

Yok, söylüyorlar işte bu fakih adam.

Yok o değil demiş. Fakih o adamdır ki zühd ü takvâ sahibidir, dünyaya iltifat etmez. Yok o değil demiş. Fakih o adamdır ki zühd ü takvâ sahibidir, dünyaya iltifat etmez. [Fakih] dünyaya iltifat etmez, senin bugün alim dediğin adamlar[Fakih] dünyaya iltifat etmez, senin bugün alim dediğin adamlar dünyayı içlerine dolduran insanlar. dünyayı içlerine dolduran insanlar.

Bunların fakih nerelerinde, fıkıh nerelerinde? Bunların fakih nerelerinde, fıkıh nerelerinde?

Fıkıh, anlayış ve idrak kuvvetinin fazlalığıdır. Fıkıh, anlayış ve idrak kuvvetinin fazlalığıdır. O fazlalık dolayısıyla insan önünü çok ileride görür. Biz önümüzü ancak bu kadar görürüz. O fazlalık dolayısıyla insan önünü çok ileride görür. Biz önümüzü ancak bu kadar görürüz. Ama o ilmin verdiği kuvvet ve zeka ile önünün arkası olan âhireti de görür buradan. Ama o ilmin verdiği kuvvet ve zeka ile önünün arkası olan âhireti de görür buradan. Hani bugün aylara yıldızlara gidiyorlar ya, o ayların yıldızların üstünü görür. Hani bugün aylara yıldızlara gidiyorlar ya, o ayların yıldızların üstünü görür. O kadar zeka kuvveti kendisinin üstündedir. Neden? Basireti açıktır. O kadar zeka kuvveti kendisinin üstündedir.

Neden?

Basireti açıktır.
Basarla olmaz iş! Bu basar işte bir hududu var görecek, o oraya kadar görür ama Basarla olmaz iş! Bu basar işte bir hududu var görecek, o oraya kadar görür ama basirete hudut yoktur. basirete hudut yoktur.

Şimdi aya adam saatte bu kadar kilometre gitmek suretiyle şu kadar günde gidiyor. Şimdi aya adam saatte bu kadar kilometre gitmek suretiyle şu kadar günde gidiyor. Ha basara bu hudut var ama basirete bu hudut bir andır. Ha basara bu hudut var ama basirete bu hudut bir andır. Bir anda o kainatın her tarafını seyreder. O kudret, yani ruh kuvvetidir o.Bir anda o kainatın her tarafını seyreder. O kudret, yani ruh kuvvetidir o. Ruh kuvvetine karşı bu gün insanlarda aciz vardır. Ruh kuvvetine karşı bu gün insanlarda aciz vardır.

Binâenaleyh fakih denince o adamlardır ki ibadete [düşkündür.]Binâenaleyh fakih denince o adamlardır ki ibadete [düşkündür.] Maksat kitabı ezberlemek değil. Şimdi sen bin tane kitabı topla bir devenin sırtına yükle Maksat kitabı ezberlemek değil. Şimdi sen bin tane kitabı topla bir devenin sırtına yükle yahut bir otomobile yükle onu buradan mesela Konya'ya naklet.yahut bir otomobile yükle onu buradan mesela Konya'ya naklet. Nâkildir, ona nâkil derler. Arabaya koymuşsun götürüyor kitapları, nakledici.Nâkildir, ona nâkil derler. Arabaya koymuşsun götürüyor kitapları, nakledici. E bu adamda da bilgi çok, buradan kalkıp şu tarafa gidiyor,E bu adamda da bilgi çok, buradan kalkıp şu tarafa gidiyor, buradaki bilgiyi o tarafa aktarıyor bu adam.buradaki bilgiyi o tarafa aktarıyor bu adam. Kendisinde bir şey yok. Bilgi, amel edersen sana fayda var. Kendisinde bir şey yok.

Bilgi, amel edersen sana fayda var.
Bilgiyle amel edersen sana faydası var, yoksa amel edemediğin takdirde,Bilgiyle amel edersen sana faydası var, yoksa amel edemediğin takdirde, Cenâb-ı Hak Sûre-i Cuma'da ke-meseli'l-hımâr diyor. Ke-meseli'l-hımâr. Cenâb-ı Hak Sûre-i Cuma'da ke-meseli'l-hımâr diyor. Ke-meseli'l-hımâr. "Merkep gibi, yük taşıyan merkep gibi." Başka kıymeti yok."Merkep gibi, yük taşıyan merkep gibi." Başka kıymeti yok. Amel etmiyor, yalnız çenesi var. Çenesi güzel, herkesi mest ediyor fakat ameli yok. Amel etmiyor, yalnız çenesi var. Çenesi güzel, herkesi mest ediyor fakat ameli yok. İşte ke-meseli'l-hımârdır o. Allah affetsin. İşte ke-meseli'l-hımârdır o.

Allah affetsin.

Onun için tâcir-i sadûk böyle İmâm-ı Âzam gibi [olur]. Bak şimdi İmâm-ı Âzam'a. Onun için tâcir-i sadûk böyle İmâm-ı Âzam gibi [olur]. Bak şimdi İmâm-ı Âzam'a.

Bir gemi buğday almış veya başka içindeki neyse.Bir gemi buğday almış veya başka içindeki neyse. Demiş, ortağı var, bunu götür sat işte. Bağdat'ta oturuyor kendisi. Demiş, ortağı var, bunu götür sat işte. Bağdat'ta oturuyor kendisi. O adam gemiye yüklemiş Basra'ya götürmüş, Basra'da satışa [sunacak]. O adam gemiye yüklemiş Basra'ya götürmüş, Basra'da satışa [sunacak]. Ama demiş, beş kuruşa aldığını 10 para zamla 5+10 paraya satacaksın demiş. Ama demiş, beş kuruşa aldığını 10 para zamla 5+10 paraya satacaksın demiş. Yahut beş kuruşa aldığını altı kuruşa satacaksın demiş. Bu emir öyle. Yahut beş kuruşa aldığını altı kuruşa satacaksın demiş. Bu emir öyle.

Gitmiş adam, Basra'dakiler demiş ki; Dur dur! Birkaç gün sabret. Niçin? Gitmiş adam, Basra'dakiler demiş ki;

Dur dur! Birkaç gün sabret.

Niçin?

Sıkıntı çok. Bu 10 kuruş edecek demişler. Beş kuruşa verecektin sen, Sıkıntı çok. Bu 10 kuruş edecek demişler. Beş kuruşa verecektin sen, bu 3-5 gün sonra 10 kuruş edecek. bu 3-5 gün sonra 10 kuruş edecek. Sakla! Bu hırs var insanda, saklamış. Ertesi gün piyasa yükselmiş 10 kuruşa satmış. Sakla!

Bu hırs var insanda, saklamış. Ertesi gün piyasa yükselmiş 10 kuruşa satmış.
Çok para. Getirmiş İmâm-ı Âzam'a, "Buyur." demiş.Çok para. Getirmiş İmâm-ı Âzam'a, "Buyur." demiş. Tabii İmâm-ı Âzam ne kadar mal yolladığını, kârın da ne kadar olduğunu biliyor. Tabii İmâm-ı Âzam ne kadar mal yolladığını, kârın da ne kadar olduğunu biliyor.

"Neden bu bu kadar fazla?" demiş. Demiş; "Neden bu bu kadar fazla?" demiş. Demiş;

Orada piyasa yükseldi, ben de o yüksek piyasaya sattım. Orada piyasa yükseldi, ben de o yüksek piyasaya sattım.

E ben sana "Bu fiyata vereceksin." demedim mi? E ben sana "Bu fiyata vereceksin." demedim mi?

Bunun hepsi, kârı da temeli de o Basra halkının fukarasına tasadduk ettim, Bunun hepsi, kârı da temeli de o Basra halkının fukarasına tasadduk ettim, götür oraya dağıt demiş. götür oraya dağıt demiş.

Şimdi fukaha dediğin adam böyle verâ sahibidir, Allah'tan korku var içerisinde. Şimdi fukaha dediğin adam böyle verâ sahibidir, Allah'tan korku var içerisinde. Fakir fukaraya acı var içerisinde. Merhameti var içerisinde. Fakir fukaraya acı var içerisinde. Merhameti var içerisinde. Bu günkü zengin gibi dünyayı hep ben yutayım demiyor. Bu günkü zengin gibi dünyayı hep ben yutayım demiyor. Bugün bizim halimiz bütün dünyayı bize verseler Kârun gibi doyacağımız da yok. Bugün bizim halimiz bütün dünyayı bize verseler Kârun gibi doyacağımız da yok.

Yer yutacak bizi Allah muhafaza. Yer yutacak bizi Allah muhafaza.

Onun için ne ticarette sadakatimiz var ne ticarette emanetimiz var. Allah affetsin. Onun için ne ticarette sadakatimiz var ne ticarette emanetimiz var.

Allah affetsin.

Bu felaketler hep başımıza nereden geliyor bilmem. Bu felaketler hep başımıza nereden geliyor bilmem.

et-Tüedetü fî külli şey'in hayrun illâ fî ameli'l-âhirati. Tüede, teennî [demektir]. et-Tüedetü fî külli şey'in hayrun illâ fî ameli'l-âhirati.

Tüede, teennî [demektir].
Düşünerek, ağır ağır, bu işin sonunda hayır var mı yok mu? [diye düşünerek yapıyor,]Düşünerek, ağır ağır, bu işin sonunda hayır var mı yok mu? [diye düşünerek yapıyor,] aklına geldiği gibi hemen yapayım demiyor.aklına geldiği gibi hemen yapayım demiyor. Düşünüyor taşınıyor, sağa koyuyor sola koyuyor, düşünüyor soruyor,Düşünüyor taşınıyor, sağa koyuyor sola koyuyor, düşünüyor soruyor, bazı insanlara, büyüklerine danışıyor.bazı insanlara, büyüklerine danışıyor. Onda hayır varsa karar veriyor yapıyor, öyle aklına geldiği gibi yapmıyor.Onda hayır varsa karar veriyor yapıyor, öyle aklına geldiği gibi yapmıyor. Bu teennî de her şeyde. Fî külli şey'in. "Her şeyde" diyor. Bu teennî de her şeyde. Fî külli şey'in. "Her şeyde" diyor.

"Her şeyde teennî ile hareket." Hayrun. "Hayırlıdır." İllâ fi ameli'l-âhirati."Her şeyde teennî ile hareket." Hayrun. "Hayırlıdır." İllâ fi ameli'l-âhirati. "Amel-i âhiret müstesna." Namaz kılacak, hemen kıl onu bekletme. "Amel-i âhiret müstesna."

Namaz kılacak, hemen kıl onu bekletme.
Oruç tutacaksın, hemen tut bekletme. Sadaka vereceksin, hemen ver durdurma. Oruç tutacaksın, hemen tut bekletme. Sadaka vereceksin, hemen ver durdurma. Bunda düşünme çünkü onlar âhiret amelidir. Bunda düşünme çünkü onlar âhiret amelidir.

et-Tehaddüsü bi-ni'amillahi şükrün ve terkühâ küfrünet-Tehaddüsü bi-ni'amillahi şükrün ve terkühâ küfrün ve men lâ yeşküru'l-kalîle lâ yeşküru'l-kesîra ve men lâ yeşküru'n-nâse lâve men lâ yeşküru'l-kalîle lâ yeşküru'l-kesîra ve men lâ yeşküru'n-nâse lâ yeşkürullahe ve'l-cemâ'atü rahmetün ve'l-firkatü azâbün. yeşkürullahe ve'l-cemâ'atü rahmetün ve'l-firkatü azâbün.

Sadaka Rasûlullah fîmâ kâl. et-Tehaddüsü bi-ni'amillahi. Sadaka Rasûlullah fîmâ kâl.

et-Tehaddüsü bi-ni'amillahi.

Allahu Teâlâ herkese bir nimet vermiştir. Yani nimetsiz hiç kimse yoktur. Allahu Teâlâ herkese bir nimet vermiştir. Yani nimetsiz hiç kimse yoktur. Ne kadar fakir de olsa ne kadar zayıf da olsa yine üzerinde Allahu Teâlâ'nın çok nimetleri vardır;Ne kadar fakir de olsa ne kadar zayıf da olsa yine üzerinde Allahu Teâlâ'nın çok nimetleri vardır; sağlık nimeti vardır, yürüme nimeti vardır, anlama, duyma nimeti vardır, sağlık nimeti vardır, yürüme nimeti vardır, anlama, duyma nimeti vardır, düşünme nimetleri vardır kendisinde.düşünme nimetleri vardır kendisinde. Çok nimetleri vardır. Bu nimetleri düşünmek ve bunları başkasına anlatmak;Çok nimetleri vardır. Bu nimetleri düşünmek ve bunları başkasına anlatmak; "Ya Allahu Teâlâ bana neler verdi neler verdi... "Ya Allahu Teâlâ bana neler verdi neler verdi... Ev verdi, mal verdi, mülk verdi şunu verdi bunu verdi. Elhamdülillah!" Ev verdi, mal verdi, mülk verdi şunu verdi bunu verdi. Elhamdülillah!"

"Bu tahaddüs, bu Allahu Teâlâ'nın nimetlerini saymak." Şükrün. "Şükürdür." "Bu tahaddüs, bu Allahu Teâlâ'nın nimetlerini saymak." Şükrün. "Şükürdür."

Sayıyor. Yahut kendisine başkaları ikramlar yapmış.Sayıyor. Yahut kendisine başkaları ikramlar yapmış. Onlara karşı; "Filan adam bana şöyle ikramda bulundu, böyle ikramda bulundu. Onlara karşı; "Filan adam bana şöyle ikramda bulundu, böyle ikramda bulundu. Çok teşekkür ederim efendim, sağolasınız! Allah ömrünüzü uzun etsin!" diyerekten Çok teşekkür ederim efendim, sağolasınız! Allah ömrünüzü uzun etsin!" diyerekten bir takım böyle hoşa gidecek sözleri söylemek, bunlar da şükrü icap ettirir der ki, bir takım böyle hoşa gidecek sözleri söylemek, bunlar da şükrü icap ettirir der ki, Yalnız bunun birisinde demişler ki, Yalnız bunun birisinde demişler ki, Peygamber demiş ki; "Siz, methedenlerin yüzüne toprak serpin." Meddahîn. Peygamber demiş ki; "Siz, methedenlerin yüzüne toprak serpin." Meddahîn. "Meddahların yüzüne toprak serpin. Onların o konuşmaları, medihlerin sizin aleyhinizdedir." "Meddahların yüzüne toprak serpin. Onların o konuşmaları, medihlerin sizin aleyhinizdedir."

"Ama o sana olmayan bir şeyi zikrdiyor. Sende olmayan vasıflarla seni övüyor. "Ama o sana olmayan bir şeyi zikrdiyor. Sende olmayan vasıflarla seni övüyor. Bu budur." demiş. Yoksa sende olan sıfatlarla seni medih mezmum değil. Bu budur." demiş. Yoksa sende olan sıfatlarla seni medih mezmum değil.

Cömert adam, cömertliğini övüyorsun. Bu övüş bu söyleyiş bu medih mezmum değildir. Cömert adam, cömertliğini övüyorsun. Bu övüş bu söyleyiş bu medih mezmum değildir. Mezmum olan sıkı [cimri] bir adamı övüyorsun. Ufak bir ikram görmüş, o ikram için o adamı övüyor.Mezmum olan sıkı [cimri] bir adamı övüyorsun. Ufak bir ikram görmüş, o ikram için o adamı övüyor. Halbuki o adam çok sıkı, cimri bir adamdır, övülmeye layık değildir.Halbuki o adam çok sıkı, cimri bir adamdır, övülmeye layık değildir. Budur meddah olan. Ve terkühâ küfrün.Budur meddah olan.

Ve terkühâ küfrün.
Şimdi burada küfür dediği küfrân-ı nimet.Şimdi burada küfür dediği küfrân-ı nimet. Allahu Teâlâ'nın verdiği nimetleri saklama küfrân-ı nimet oluyor. Allahu Teâlâ'nın verdiği nimetleri saklama küfrân-ı nimet oluyor.

Allah, çok şükür elhamdülillah, vermiş, ne saklayacaksın bunları? Allah, çok şükür elhamdülillah, vermiş, ne saklayacaksın bunları?

Niçin şükretmeyeceksin bunlara? Onun için saklayanlar küfrân-ı nimet etmiş olurlar. Niçin şükretmeyeceksin bunlara?

Onun için saklayanlar küfrân-ı nimet etmiş olurlar.

Ve men lâ yeşküru'l-kalîle . Az. Bugün mesela, farzediniz ki Allah size bir ekmek parası verdi.Ve men lâ yeşküru'l-kalîle .

Az. Bugün mesela, farzediniz ki Allah size bir ekmek parası verdi.
Başka bir şey vermedi. Bir ekmek parası kazanabildin. Buna da şükrünüz lazımdır. Başka bir şey vermedi. Bir ekmek parası kazanabildin. Buna da şükrünüz lazımdır. Bu bir ekmek parası. "Eğer bu bir ekmeğe, bir ekmek parasına, Bu bir ekmek parası.

"Eğer bu bir ekmeğe, bir ekmek parasına,
kuru da olsa buna şükredemiyorsanız."kuru da olsa buna şükredemiyorsanız." Lâ yeşküru'l-kesîra. "Bu çok olduğu vakitte şükredemezsiniz o zaman." Niçin? Lâ yeşküru'l-kesîra. "Bu çok olduğu vakitte şükredemezsiniz o zaman."

Niçin?

Bu da sizin açlığınızı giderir, siz de ibadet edecek bir kuvveti bu da verir.Bu da sizin açlığınızı giderir, siz de ibadet edecek bir kuvveti bu da verir. Madem ki bu aza teşekkür edemiyorsunuz çoğuna hiç teşekkür edemeyeceksiniz demektir. Madem ki bu aza teşekkür edemiyorsunuz çoğuna hiç teşekkür edemeyeceksiniz demektir.

Ve men lâ yeşküru'n-nâse lâ yeşkürullahe. Şimdi tabii Cenâb-ı Hak bu dünyayı yarattıktan sonra Ve men lâ yeşküru'n-nâse lâ yeşkürullahe.

Şimdi tabii Cenâb-ı Hak bu dünyayı yarattıktan sonra
hepimizi biribirimize muhtaç bir şeyle bağlamış. hepimizi biribirimize muhtaç bir şeyle bağlamış. Bir bağ vardır, herkes biribirine muhtaçtır. Zengin de olsa fukaraya muhtaçtır, Bir bağ vardır, herkes biribirine muhtaçtır. Zengin de olsa fukaraya muhtaçtır, fukara da zengine muhtaçtır.fukara da zengine muhtaçtır. Zengin insan sana bir ikram ediyor, ihsan ediyor. Bu ikramına, ihsanına karşı teşekkür edeceksin.Zengin insan sana bir ikram ediyor, ihsan ediyor. Bu ikramına, ihsanına karşı teşekkür edeceksin. Yapan insan ama o insana ona yardım et diyen Allah'tır.Yapan insan ama o insana ona yardım et diyen Allah'tır. Ona o merhameti veriyor, o da sana veriyor. Sana verdiğinden dolayı sen diyorsun ki;Ona o merhameti veriyor, o da sana veriyor. Sana verdiğinden dolayı sen diyorsun ki; "Teşekkür ederim. Allah senden razı olsun. Çoluk çocuğumuzu sevindirdin. "Teşekkür ederim. Allah senden razı olsun. Çoluk çocuğumuzu sevindirdin. Bahtiyar ol!" diye teşekkürler ediyorsun, şükrediyorsun.Bahtiyar ol!" diye teşekkürler ediyorsun, şükrediyorsun. Bu şekil, bu şükür o adam olmakla beraber aynı zamanda da Allah'adır. Bu şekil, bu şükür o adam olmakla beraber aynı zamanda da Allah'adır.

Şimdi insana karşı bu nimeti veren yani sebep olan, Şimdi insana karşı bu nimeti veren yani sebep olan, bu nimeti veren ve ona sebep olana şükredemeyen insan Allah'a da şükredemez. bu nimeti veren ve ona sebep olana şükredemeyen insan Allah'a da şükredemez. Çünkü göremiyorsun. Sebeptir o, asıl veren Allah'tır. Asıl veren Allah'tır o sebeptir ama Çünkü göremiyorsun. Sebeptir o, asıl veren Allah'tır. Asıl veren Allah'tır o sebeptir ama o sebebe karşı teşekkür edeceksin ki hakiki verene de teşekkür etmiş olacaksın. o sebebe karşı teşekkür edeceksin ki hakiki verene de teşekkür etmiş olacaksın.

Şimdi hadisin alt tarafı; Ve'l-cema'atü rahmetün.Şimdi hadisin alt tarafı;

Ve'l-cema'atü rahmetün.
"Cemaat daima rahmettir, topluluk daima rahmettir." Ve'l-firkatü azâbün. "Ayrılık azaptır." "Cemaat daima rahmettir, topluluk daima rahmettir." Ve'l-firkatü azâbün. "Ayrılık azaptır."

Bunu nasıl anlatırız bilmem. Biz müslümanların yekvücut oluşunu, Bunu nasıl anlatırız bilmem. Biz müslümanların yekvücut oluşunu, yekpâre oluşunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve daha sonraki gelen yekpâre oluşunu Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ve daha sonraki gelen Ümmet-i Muhammed'in büyükleri müteaddit misallerle, sözlerle dilleriyle,Ümmet-i Muhammed'in büyükleri müteaddit misallerle, sözlerle dilleriyle, halleriyle bize anlatmaya çalışmışlar durmuşlarhalleriyle bize anlatmaya çalışmışlar durmuşlar fakat biz nedense bir türlü anlayamıyoruz ve anlamakta istemiyoruz, işimize de gelmiyor. fakat biz nedense bir türlü anlayamıyoruz ve anlamakta istemiyoruz, işimize de gelmiyor.

Evet, parçalanalım, dağılalım, yok olalım. Olalım ne yapalım? Toplanalım. Evet, parçalanalım, dağılalım, yok olalım. Olalım ne yapalım?

Toplanalım.

Yok olmaz. Herkes kendi kafasından gidecek. Yok olmaz. Herkes kendi kafasından gidecek.

Ama parçalanacakmışız, dağılacakmışız, perişan olacakmışız. Ne olursa olalım. Ama parçalanacakmışız, dağılacakmışız, perişan olacakmışız.

Ne olursa olalım.
Benim dediğim olmuyor ya, ben de seninkine uymayıveririm vesselam. Benim dediğim olmuyor ya, ben de seninkine uymayıveririm vesselam.

Ve'l-firkatü azâbün. Bizim Bursa'daki Camii Kebir'in bu musalla tarafında bir kapısı var, büyük. Ve'l-firkatü azâbün. Bizim Bursa'daki Camii Kebir'in bu musalla tarafında bir kapısı var, büyük. O kapısının yanındaki duvar büyüktür. O duvarın üzerine o büyük yazılarla, O kapısının yanındaki duvar büyüktür. O duvarın üzerine o büyük yazılarla, bilmem yani buradan oraya kadar tutar, bu ibare yazmışlar; bilmem yani buradan oraya kadar tutar, bu ibare yazmışlar;

el-Cema'atü rahmetün ve'l-firkatü azâbün. el-Cema'atü rahmetün ve'l-firkatü azâbün.

Kocaman, nasıl yazdıysa yazmış onu adam. Her birisi bir karış, Kocaman, nasıl yazdıysa yazmış onu adam. Her birisi bir karış, yani yazının her harfi şöyle bir [karış], kör de okur gibisine...yani yazının her harfi şöyle bir [karış], kör de okur gibisine... Ama kimsenin umurunda değil yani bu. Herkes yine kendi bildiğini yapar, kendi bildiğine gider.Ama kimsenin umurunda değil yani bu. Herkes yine kendi bildiğini yapar, kendi bildiğine gider. Perişanlık halimiz, Allah'a kalmış... Bu neden? Bunun iki sebebi var; Birisi hubbu dünyâ. Perişanlık halimiz, Allah'a kalmış...

Bu neden?

Bunun iki sebebi var; Birisi hubbu dünyâ.

Hubbu dünyâ için şöyle demişler: Re'sü küllü hatîetin. Hubbu dünyâ için şöyle demişler: Re'sü küllü hatîetin.

Ne kadar günah var dünyada? Saymakla bitiremeyiz. Şu kadar günah var. Ne kadar günah var dünyada?

Saymakla bitiremeyiz.

Şu kadar günah var.

Onların hepsinin başı dünya sevgisidir. Onların hepsinin başı dünya sevgisidir.

Dünya sevgisinden dolayı gözümüz başka şeyi görmez, aklımıza başka şey girmez. Dünya sevgisinden dolayı gözümüz başka şeyi görmez, aklımıza başka şey girmez. Kim ne derse desin varsın. Dünyanın ulemasını, fukahasını, profesörünü kim ne varsa getirsin,Kim ne derse desin varsın. Dünyanın ulemasını, fukahasını, profesörünü kim ne varsa getirsin, çeşit çeşit delillerle bizi ikna etmeye çalışsınlar, biz yine birleşemeyiz vesselam. çeşit çeşit delillerle bizi ikna etmeye çalışsınlar, biz yine birleşemeyiz vesselam. Toplaşamayız ve biribirimizi de sevemeyiz. Toplaşamayız ve biribirimizi de sevemeyiz.

Seviyor muyuz biribirimizi? Kim [seviyoruz] derse yalan. Seviyor muyuz biribirimizi?

Kim [seviyoruz] derse yalan.
Çünkü ben kendimden biliyorum işte, onun için. Çünkü ben kendimden biliyorum işte, onun için.

Çünkü mü'min mü'mini gördüğü vakitte sevinç duyacak. Oh şu kardeşimle kavuştuk. Çünkü mü'min mü'mini gördüğü vakitte sevinç duyacak. Oh şu kardeşimle kavuştuk. Öz kardeşleri askerden gelir, hacdan gelir yahut uzak bir yerden kaybolupta gelir. Öz kardeşleri askerden gelir, hacdan gelir yahut uzak bir yerden kaybolupta gelir. Ayy, ayrılmak istemezler birbirinden, sarılırlar; "Oh kardeşim!Ayy, ayrılmak istemezler birbirinden, sarılırlar; "Oh kardeşim! Nasıl bu kadar zaman senden ayrı kaldık!" filan diyerekten.Nasıl bu kadar zaman senden ayrı kaldık!" filan diyerekten. Bu hepimizde böyle olması lazım gelirken, maalesef, maalesef!.. Bu hepimizde böyle olması lazım gelirken, maalesef, maalesef!..

Şimdi tecrübe etmek istersen bir kapıyı çal, selamün aleyküm de, aleyküm selam demez bile. Şimdi tecrübe etmek istersen bir kapıyı çal, selamün aleyküm de, aleyküm selam demez bile. Kapıyı kapar karşıdan; "Sen kimsin?" der. Kapıyı kapar karşıdan; "Sen kimsin?" der.

Ben de senin bir müslüman kardeşinim, işte geldim kapına. Ben de senin bir müslüman kardeşinim, işte geldim kapına.

Haydi haydi Allah büyük, [başka] kapıya der. Bizi oradan savuşturur. Niçin? Haydi haydi Allah büyük, [başka] kapıya der. Bizi oradan savuşturur.

Niçin?

Biribirimizi ne tanırız ne biliriz. Burası uzun ve geniş bir ders, çok güzel bir ders.Biribirimizi ne tanırız ne biliriz.

Burası uzun ve geniş bir ders, çok güzel bir ders.
Bunu sizin vicdanlarınıza havale ederim. Cemaatte rahmet var, ayrılıkta azap var.Bunu sizin vicdanlarınıza havale ederim. Cemaatte rahmet var, ayrılıkta azap var. İster yap ister yapma... et-Teennî minellahi. Teenni yine o yukardaki tüede gibi.İster yap ister yapma...

et-Teennî minellahi. Teenni yine o yukardaki tüede gibi.
Teennî, ağır ağır, usul usul, düşüne düşüne. et-Teennî minellahi. "O Allah'tandır." Teennî, ağır ağır, usul usul, düşüne düşüne.

et-Teennî minellahi. "O Allah'tandır."

İşi yaparken acele etmiyor, düşüne düşüne, ağır ağır. İşi yaparken acele etmiyor, düşüne düşüne, ağır ağır. Koyuyor, hesaplıyor, filan ediyor öyle yapıyor. Yalnız bazı müstesnaları var demiş; Koyuyor, hesaplıyor, filan ediyor öyle yapıyor. Yalnız bazı müstesnaları var demiş;

Birincisi, tevbe. Tevbede düşünmek olmaz. Tevbe lazım, hemen derhal tevbeni et. Birincisi, tevbe. Tevbede düşünmek olmaz. Tevbe lazım, hemen derhal tevbeni et.

"Düşüneyim, acaba ben yine bu günahı yapar mıyım yapmaz mıyım? "Düşüneyim, acaba ben yine bu günahı yapar mıyım yapmaz mıyım? Daha biraz gençliğim var, şu da geçsin de, biraz yaşım ileriye gelsin de öyle yaparım bu tevbeyi." Daha biraz gençliğim var, şu da geçsin de, biraz yaşım ileriye gelsin de öyle yaparım bu tevbeyi."

Bu şeytan işidir, bu olmaz. Hemen tevbeyi derhal yap. Birincisi bu. Bu şeytan işidir, bu olmaz. Hemen tevbeyi derhal yap. Birincisi bu.

İkincisi, kadâü'd-düyûn. Borç var. Bu borcu acaba vereyim mi vermeyeyim mi?İkincisi, kadâü'd-düyûn. Borç var. Bu borcu acaba vereyim mi vermeyeyim mi? Bak şimdi hac vakti de geldi, hacca gitsem de sonra versem?Bak şimdi hac vakti de geldi, hacca gitsem de sonra versem? İşte şöyle de yapsam, kızı da gelin etsem, oğlanı da eversem. Orada alacaklı? İşte şöyle de yapsam, kızı da gelin etsem, oğlanı da eversem.

Orada alacaklı?

O duradursun. Yok olmaz. O duradursun.

Yok olmaz.

Ta'cîl, bu borçluya evvela borcunu ver, ötekilerine Allah Kerim'dir. Ta'cîl, bu borçluya evvela borcunu ver, ötekilerine Allah Kerim'dir.

Üçüncüsü, tezvîcü'l-bikri'l-bâliğ. Çocuk kemale gelmiş, müslümanlardan talipleri de var. Üçüncüsü, tezvîcü'l-bikri'l-bâliğ. Çocuk kemale gelmiş, müslümanlardan talipleri de var.

Verelim mi vermeyelim mi? Uzun boylu düşünmeye lüzum yok.Verelim mi vermeyelim mi?

Uzun boylu düşünmeye lüzum yok.
Küfüvünü bulduysan derhal ver. Küfüv, dengi. Denk, dinde denklik. Küfüvünü bulduysan derhal ver. Küfüv, dengi. Denk, dinde denklik.

Dindar mı? Kâfi. Ama zengin değil efendim? Olmaz. Dindar mı?

Kâfi.

Ama zengin değil efendim?

Olmaz.

Küfüv, evet zengin bir kızı zengin bir efendiye vermek yerinde ama e bulamazsak? Küfüv, evet zengin bir kızı zengin bir efendiye vermek yerinde ama e bulamazsak?

Onun için küfüv denilen şey dindedir dinde! Dindar mı bu adam? Onun için küfüv denilen şey dindedir dinde!

Dindar mı bu adam?

Müslüman mı bu adam? Beş vakit namazını kılıyor mu bu adam? Müslüman mı bu adam?

Beş vakit namazını kılıyor mu bu adam?

İstedi mi senin kızını da? Derhal vereceksin. İstedi mi senin kızını da?

Derhal vereceksin.
Vermezsen, yarın başka türlü başına hal gelirse mesuliyet senindir. Vermezsen, yarın başka türlü başına hal gelirse mesuliyet senindir.

Ve defnü'l-meyyiti. Öldü cenaze. Saklayalım, bunun babası gelecek,Ve defnü'l-meyyiti. Öldü cenaze. Saklayalım, bunun babası gelecek, dedesi gelecek, kardeşi gelecek Erzurum'dan merzurumdan...dedesi gelecek, kardeşi gelecek Erzurum'dan merzurumdan... Bu cenaze bir iki gün dursun. Akraba-i taallukât gelecek, gazeteyle de ilan edeceğiz, Bu cenaze bir iki gün dursun. Akraba-i taallukât gelecek, gazeteyle de ilan edeceğiz, memleketten, işte şuradan buradan bir sürü adam gelecek cenaze namazında bulunacaklar. memleketten, işte şuradan buradan bir sürü adam gelecek cenaze namazında bulunacaklar.

Yok. Defn-i meyyit. Öldü mü, Allah rahmet eylesin. Yok.

Defn-i meyyit. Öldü mü, Allah rahmet eylesin.
Hemen çenesini kapayıp, muamelesini yapıp götürüp yerine teslim edilecek.Hemen çenesini kapayıp, muamelesini yapıp götürüp yerine teslim edilecek. Daha şuuru yerindeyken, akıl yerindeyken yerine gitsin rahatlansın. Daha şuuru yerindeyken, akıl yerindeyken yerine gitsin rahatlansın.

Ve ikrâmü'd-dayfi. Misafir geldi; "O hoş geldin sefa geldiniz, ne iyi ettiniz." Ve ikrâmü'd-dayfi. Misafir geldi; "O hoş geldin sefa geldiniz, ne iyi ettiniz."

Uzun boylu bahis, işte; "Nerden geldin, nereye gidiyorsun? Uzun boylu bahis, işte;

"Nerden geldin, nereye gidiyorsun?
Çoluk çocuk nasıl?" filan, saatler geçer... E canım bu adamın karnı açtır.Çoluk çocuk nasıl?" filan, saatler geçer...

E canım bu adamın karnı açtır.
Sen bu gelen misafire evvela ilk vazife evvela önüne sofrayı hazırlayacaksın; Sen bu gelen misafire evvela ilk vazife evvela önüne sofrayı hazırlayacaksın; "Hoş geldin sefa geldin kardeşim, buyurun. Sen uzak yoldan geldin karnında açtır." diyecek. "Hoş geldin sefa geldin kardeşim, buyurun. Sen uzak yoldan geldin karnında açtır." diyecek. Ama o eğer yediyse, karnı toksa, alır götürürsün. Ama iştahı varsa, yiyecekse Ama o eğer yediyse, karnı toksa, alır götürürsün. Ama iştahı varsa, yiyecekse o da yer sana teşekkür eder. o da yer sana teşekkür eder.

Onun için misafire yemeği hazırlayıp hemen önüne koyuvermek, bu da aceleden değil.Onun için misafire yemeği hazırlayıp hemen önüne koyuvermek, bu da aceleden değil. Teennî, teennî burada yakışmaz. Hemen acele önüne koyacaksın onu. Teennî, teennî burada yakışmaz. Hemen acele önüne koyacaksın onu.

Burada bizim yapmadığımız şeylerden birisi de bu. Burada bizim yapmadığımız şeylerden birisi de bu.

Ve sâri'û ilâ mağfiratin min rabbiküm âyetini buna delil getirmiş. İslam olacak adam;Ve sâri'û ilâ mağfiratin min rabbiküm âyetini buna delil getirmiş. İslam olacak adam; "Ben Müslümanlığı beğendim, müslüman olmak istiyorum." [diyor,] onu; "Ben Müslümanlığı beğendim, müslüman olmak istiyorum." [diyor,] onu; "Sen müftüye git, sen işte filan yerdeki hocaya git." [diye gönderiyor,] bunu diyene vebal büyük. "Sen müftüye git, sen işte filan yerdeki hocaya git." [diye gönderiyor,] bunu diyene vebal büyük.

İslâm olmak mı istiyorsun? İslâm olmak mı istiyorsun?

Gel kardeşim, otur şuraya, de bakayım: Lâ ilâhe illallah. O beceremeyecek belki yabancı dilden. Gel kardeşim, otur şuraya, de bakayım: Lâ ilâhe illallah. O beceremeyecek belki yabancı dilden. Ağır ağır lâ i-lâ-he- il-lal-lah dedirttin mi buna, bir de arkasındanAğır ağır lâ i-lâ-he- il-lal-lah dedirttin mi buna, bir de arkasından Mu-ham-me-dur- Ra-sû-lul-lah.Mu-ham-me-dur- Ra-sû-lul-lah. Bitti, kapıdan soktun onu içeriye. Kapıdan sok yeter, ondan gitsin sonra Bitti, kapıdan soktun onu içeriye. Kapıdan sok yeter, ondan gitsin sonra müftülükten mi öğrenecek nereden öğrenecekse öğrensin.müftülükten mi öğrenecek nereden öğrenecekse öğrensin. Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Rasulullah İslâm'ın kapısıdır. Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden Rasulullah İslâm'ın kapısıdır. Bunu dedirttirdin mi kafi. Bunu sen git başkasından öğren dedin miydiBunu dedirttirdin mi kafi. Bunu sen git başkasından öğren dedin miydi senin Müslümanlık da gitti gürültüye. senin Müslümanlık da gitti gürültüye. Böyle şey olmaz. Müslüman bunu bilecek ve derhal o adama Müslümanlığı telkin edecek.Böyle şey olmaz. Müslüman bunu bilecek ve derhal o adama Müslümanlığı telkin edecek. Onun için bunlarda teennî lazım değil, bunlarda acele lazım. Onun için bunlarda teennî lazım değil, bunlarda acele lazım.

Ve edâi'l-farâid. Namazın vakti gelmiş. E ben bunu ikindi vaktine yakın da kılsam olur. Ve edâi'l-farâid. Namazın vakti gelmiş. E ben bunu ikindi vaktine yakın da kılsam olur.

Yok, burada acele lazım. Ezan okundu mu? Duydun mu ezanı? Yok, burada acele lazım.

Ezan okundu mu?

Duydun mu ezanı?

Rahatsızlığında yok? Haydi öyleyse camiye. Rahatsızlığında yok?

Haydi öyleyse camiye.

Ve'l cihâd. Dövüş zamanı geldi, herkesi askere çağırıyorlar, düşmanla dövüşülecek. Ve'l cihâd. Dövüş zamanı geldi, herkesi askere çağırıyorlar, düşmanla dövüşülecek.

E ben bu işleri de bitireyim de ondan sonra ben de gelirim arkadan. E ben bu işleri de bitireyim de ondan sonra ben de gelirim arkadan.

Yok böyle iş. Derhal silahını kapacaksın koşacaksın gideceğin yere. Yok böyle iş. Derhal silahını kapacaksın koşacaksın gideceğin yere.

Yahu insan utanıyor bazen. Yahudinin bir usulü varmış, oraya toplanıyor kaç yahudi. Yahu insan utanıyor bazen. Yahudinin bir usulü varmış, oraya toplanıyor kaç yahudi. Herkesin eline planını vermiş, çağrıldı mı herkes gideceği yere gidiyor. Herkesin eline planını vermiş, çağrıldı mı herkes gideceği yere gidiyor. Askerdeki mesela şubeye toplanacaksın, orada seni üç gün beş gün mü bekletecek, Askerdeki mesela şubeye toplanacaksın, orada seni üç gün beş gün mü bekletecek, sonra sevkiyat olacak filan yere. sonra sevkiyat olacak filan yere.

Yok böyle şey. Ona veriyor eline şeyi; "Sen filan yerin askerisin." diyor. Yok böyle şey.

Ona veriyor eline şeyi; "Sen filan yerin askerisin." diyor.
Bir şey oldu mu başka yere değil doğru oraya [gidiyor.]Bir şey oldu mu başka yere değil doğru oraya [gidiyor.] Herif doğru koşuyor hemen o anda cephede hazır bulunuveriyor. Herif doğru koşuyor hemen o anda cephede hazır bulunuveriyor.

Müslüman böyle olacak! E bunu bugün yahudi tatbik eder de müslüman bundan kaçarsa Müslüman böyle olacak! E bunu bugün yahudi tatbik eder de müslüman bundan kaçarsa vay o müslümanın haline. vay o müslümanın haline.

Dava nerede Müslümanlık nerde?! Ve tekbîru'l-iftitâh. Dava nerede Müslümanlık nerde?!

Ve tekbîru'l-iftitâh.
İmam Allaahu Ekber dedi namaza durdu [o konuşmaya devam eder;] İmam Allaahu Ekber dedi namaza durdu [o konuşmaya devam eder;]

"İşte şu şöyle olaydı da..." Niçin? Daha rükûya kadar epey vakit var canım. "İşte şu şöyle olaydı da..."

Niçin?

Daha rükûya kadar epey vakit var canım.

Bir iki laf yapacağız, yaparız [diye] tehir ediyor. Hele teravihlerde pek çok olur o. Bir iki laf yapacağız, yaparız [diye] tehir ediyor. Hele teravihlerde pek çok olur o. Teravihlerde, hele bizim gibi camide hatimle kılınıyorsa, onun, hemen imamın tekbirine yakın Teravihlerde, hele bizim gibi camide hatimle kılınıyorsa, onun, hemen imamın tekbirine yakın zamana kadar oturur aşağıda, belki biraz da istirahat eder filan. zamana kadar oturur aşağıda, belki biraz da istirahat eder filan. Bazı sigara içen kahve içen de olurmuş Allah esirgeye. Bazı sigara içen kahve içen de olurmuş Allah esirgeye. Ondan sonra rükuya ineceği vakitte kalkıyor Allahu Ekber diyerekten imama yetişiyor.Ondan sonra rükuya ineceği vakitte kalkıyor Allahu Ekber diyerekten imama yetişiyor. Bu da caiz değil. Burada tehir olmaz, acele lazım burada, öteki türlü. Bu da caiz değil. Burada tehir olmaz, acele lazım burada, öteki türlü.

Ve'l âmâlü's-sâlihât. Diğer âmâlü salihalar da bunun gibidir demiş. Ve'l âmâlü's-sâlihât. Diğer âmâlü salihalar da bunun gibidir demiş.

Ve'l-'aceletü mine'ş-şeytâni. "Bunların gayrı olan aceleler şeytandan." Ve'l-'aceletü mine'ş-şeytâni. "Bunların gayrı olan aceleler şeytandan."

Yine bunu beyan eden; et-Teennî minellahi teâlâ ve'l-'aceletü mine'ş-şeytâni Yine bunu beyan eden;

et-Teennî minellahi teâlâ ve'l-'aceletü mine'ş-şeytâni
ve mâ şey'ün eksera meâzîra minellahi ve mâ şey'ün ehabbü ilallah mine'l-hamdi. ve mâ şey'ün eksera meâzîra minellahi ve mâ şey'ün ehabbü ilallah mine'l-hamdi. "Cenâb-ı Hakk'ın en çok sevdiği şey hamddir ve en ço da mazeretleri Cenâb-ı Hak kabul eder." "Cenâb-ı Hakk'ın en çok sevdiği şey hamddir ve en ço da mazeretleri Cenâb-ı Hak kabul eder."

Özür beyan ettin mi, O kabul eder. Beyan ettiğin özrü Cenâb-ı Hak derhal kabul eder. Özür beyan ettin mi, O kabul eder. Beyan ettiğin özrü Cenâb-ı Hak derhal kabul eder. O özrü kabul etmek yani tevbe ediyorsun; O özrü kabul etmek yani tevbe ediyorsun; "Yaptım yâ Rabbi cehalet zamanımda bunları ben ama şimdi de özür diliyorum, beni affet!""Yaptım yâ Rabbi cehalet zamanımda bunları ben ama şimdi de özür diliyorum, beni affet!" dedin miydi affediveriyor işte, elhamdülillah. dedin miydi affediveriyor işte, elhamdülillah.

"Sonra en çok sevdiği şey de hamddir." "Sonra en çok sevdiği şey de hamddir."

Onun için sabahta ve akşamda, âyet-i kerîmede sabahta ve akşamda beni tesbih ve tahmid ediniz. Onun için sabahta ve akşamda, âyet-i kerîmede sabahta ve akşamda beni tesbih ve tahmid ediniz.

Ve sebbihûhü bükraten ve asîlan. Cenâb-ı Hak, "Sabahta ve akşamda beni tesbih ediniz." diyor. Ve sebbihûhü bükraten ve asîlan. Cenâb-ı Hak, "Sabahta ve akşamda beni tesbih ediniz." diyor.

Niçin? Bu tesbihten Cenâb-ı Hak hoşnut, memnun, seviyor onu. Niçin? Niçin?

Bu tesbihten Cenâb-ı Hak hoşnut, memnun, seviyor onu.

Niçin?

Kulu da bu tesbihleri yapmak suretiyle hem nurlanıyor hem doğruluğu temin etmiş oluyor. Kulu da bu tesbihleri yapmak suretiyle hem nurlanıyor hem doğruluğu temin etmiş oluyor. Yani saatini prova ettiriyor, daima doğru gitsin diyerekten ayarlattırıyor. Yani saatini prova ettiriyor, daima doğru gitsin diyerekten ayarlattırıyor. Sabah akşam tesbihleri insanı ayarlar, doğruluğa doğru ayarlar.Sabah akşam tesbihleri insanı ayarlar, doğruluğa doğru ayarlar. Ama bu tesbihlerden mahrum, tevbe istiğfarlardan mahrum, keyfine hareket eden insanların,Ama bu tesbihlerden mahrum, tevbe istiğfarlardan mahrum, keyfine hareket eden insanların, ki insan nasıl yaşarsa, dikkat edin, insan nasıl yaşarsa öyle ölecektir.ki insan nasıl yaşarsa, dikkat edin, insan nasıl yaşarsa öyle ölecektir. Ölür, yaşadığı hal üzerine. Nasıl ölürse öylece de haşrolacaktır.Ölür, yaşadığı hal üzerine. Nasıl ölürse öylece de haşrolacaktır. Haşrı yaşadığı hayata ve ölüme bağlıdır.Haşrı yaşadığı hayata ve ölüme bağlıdır. Onun için iman ile yaşayan, âmâli saliha ile yaşayan insanın sonu güzel olur. Onun için iman ile yaşayan, âmâli saliha ile yaşayan insanın sonu güzel olur.

Ama çok zor öldü o hocaefendi? Ne kadar zor ölürse ölsün o günahlarına kefarettir.Ama çok zor öldü o hocaefendi?

Ne kadar zor ölürse ölsün o günahlarına kefarettir.
Onun akıbeti hayırdır. İman üzere yaşamıştır mutlaka iman ile gider.Onun akıbeti hayırdır. İman üzere yaşamıştır mutlaka iman ile gider. Allahu Teâlâ verdiği imanı insandan almaz kendi atmadıkça. Allahu Teâlâ verdiği imanı insandan almaz kendi atmadıkça. Çünkü o sana hediye etti onu bir kere. İman kazanılmaz.Çünkü o sana hediye etti onu bir kere. İman kazanılmaz. Dünyanın servetini versen imanı kazanamazsın. Dünyanın servetini versen imanı kazanamazsın.

Bugün aya gidiyor herif bir sürü aklı var ama kendisine iman nasip olmuyor. Bugün aya gidiyor herif bir sürü aklı var ama kendisine iman nasip olmuyor. Demek ki onda layıkı olan bir akıl yok. Onu Allah bize hediye etmiş. İslam olmamızı nasip etmiş.Demek ki onda layıkı olan bir akıl yok. Onu Allah bize hediye etmiş. İslam olmamızı nasip etmiş. Onu ayaklar altına almak bu büyük bir nasipsizliktir. Onu ayaklar altına almak bu büyük bir nasipsizliktir. Onun için verdiği imanı almaz iman ile yaşayan insan iman ile ölür.Onun için verdiği imanı almaz iman ile yaşayan insan iman ile ölür. İman ile ölen insan imanı ile haşrolur. İmanın yeri cennettir, imansızın yeri cehennemdir vesselam. İman ile ölen insan imanı ile haşrolur. İmanın yeri cennettir, imansızın yeri cehennemdir vesselam.

Onun için bu günkü yaşayan insanların ama hocaefendi derdsin ki tevbekâr. Onun için bu günkü yaşayan insanların ama hocaefendi derdsin ki tevbekâr. Gargara halinde de tövbe makbul. O zamana kadar yaşar yaşar da insan,Gargara halinde de tövbe makbul.

O zamana kadar yaşar yaşar da insan,
o zaman bir tevbe ederim olur biter. o zaman bir tevbe ederim olur biter.

Bak ne dedi, nasıl yaşarsan öyle ölürsün dedi. Yaşayış tarzına bağlıdır ölüm. Bak ne dedi, nasıl yaşarsan öyle ölürsün dedi. Yaşayış tarzına bağlıdır ölüm.

Sen zannetme ki o zaman ben lâ ilâhe illallah derim, yahut tevbe yâ Rabbi derim. Sen zannetme ki o zaman ben lâ ilâhe illallah derim, yahut tevbe yâ Rabbi derim.

Alıştığın hali terk edemezsin ki. Bugün alıştığımız hali hangimiz terk edebiliyor? Alıştığın hali terk edemezsin ki.

Bugün alıştığımız hali hangimiz terk edebiliyor?

Bir sigaranın hakkından gelemiyoruz işte. Bırakabiliyor muyuz sigarayı? Bir sigaranın hakkından gelemiyoruz işte.

Bırakabiliyor muyuz sigarayı?

Hepimiz biliyoruz ki zararlı bir şey o. Zararlı olduğu halde [bırakamıyoruz.] Hepimiz biliyoruz ki zararlı bir şey o. Zararlı olduğu halde [bırakamıyoruz.]

Birisi gelmişti, kızı varmış, dedi ki, sigaranın yüzünden 13 bin zayiat var diyor. Birisi gelmişti, kızı varmış, dedi ki, sigaranın yüzünden 13 bin zayiat var diyor.

Dedim, nereden buldun da sen rakamı yazdın? Dedim, nereden buldun da sen rakamı yazdın?

İngiltere'deki aldığımız derslere, kitaplara göre yaptım dedi. İngiltere'deki aldığımız derslere, kitaplara göre yaptım dedi.

İngiltere bu hesabı yapmış o da çok. Halbuki bu bizim köylümüz onu yapraklara, İngiltere bu hesabı yapmış o da çok. Halbuki bu bizim köylümüz onu yapraklara, ağacın yapraklarını sarar içer, böyle yaprak olarak içer. ağacın yapraklarını sarar içer, böyle yaprak olarak içer. Amerika'dan şimdi çok kaçak olarak geliyor o içilir, bunların zayiatı bu hesabın dışındadır dedi. Amerika'dan şimdi çok kaçak olarak geliyor o içilir, bunların zayiatı bu hesabın dışındadır dedi.

Bir kişi de ölse zarar yine zarardır. Halbuki bugün okuduğum kitapta diyor ki Bir kişi de ölse zarar yine zarardır. Halbuki bugün okuduğum kitapta diyor ki altı damla nikotin bir köpeği öldürür, 10 damlası bir deveyi öldürür diyor. altı damla nikotin bir köpeği öldürür, 10 damlası bir deveyi öldürür diyor. E bunun biz her gün 20 tanesini, 30 tanesini, 40 tanesini içiyoruz,E bunun biz her gün 20 tanesini, 30 tanesini, 40 tanesini içiyoruz, kim bilir içersinde kaç damla nikotin var.kim bilir içersinde kaç damla nikotin var. Bu bizi tedrici bir surette bizi zehirliyor, tedrici bir zehir, ani bir zehir değil. Bu bizi tedrici bir surette bizi zehirliyor, tedrici bir zehir, ani bir zehir değil. Tedrici bir surette bizi zehirliyor, kafamız bulanıyor, kafamız sersem, âkıbetimiz sersem,Tedrici bir surette bizi zehirliyor, kafamız bulanıyor, kafamız sersem, âkıbetimiz sersem, gözümüzün nuru gidiyor. gözümüzün nuru gidiyor. Basiretimiz kapanıyor, kalbimiz kararıyor. Basiretimiz kapanıyor, kalbimiz kararıyor. Kararıyor kalp! Kalbin kararması kafi zaten, başka bir şey istemez. Niçin? Kararıyor kalp! Kalbin kararması kafi zaten, başka bir şey istemez.

Niçin?

Senin yanına melek sokulmaz ki. O sigara [kötü kokuludur,] melek güzel kokulara gelir. Senin yanına melek sokulmaz ki. O sigara [kötü kokuludur,] melek güzel kokulara gelir. O yüzden içmeyen insanlar çok tiksinir. O yüzden içmeyen insanlar çok tiksinir.

Bazen bir secde yerine rast geliyorsunuz ki Bazen bir secde yerine rast geliyorsunuz ki o secde yerine sizden evvel bir sigara içen adam başını koymuş, onun şeysini oraya sinmiş.o secde yerine sizden evvel bir sigara içen adam başını koymuş, onun şeysini oraya sinmiş. İkinci secdeyi siz yapıyorsunuz, halbuki aradan belki ne kadar zaman geçmiştir. İkinci secdeyi siz yapıyorsunuz, halbuki aradan belki ne kadar zaman geçmiştir. O koku size de geliyor da burnunuzu oradan zor kaldırıyorsunuz. O koku size de geliyor da burnunuzu oradan zor kaldırıyorsunuz. Hemen yer değiştiriyorsunuz ki bu kokuyu almayayım diyerekten. Hemen yer değiştiriyorsunuz ki bu kokuyu almayayım diyerekten.

En büyük zararı kalbin kararması kafidir. En büyük zararı kalbin kararması kafidir. Ama bu kötü huydan bugün çoluğumuz çocuğumuz, karımız kızımız hepsi alışmış buna, Ama bu kötü huydan bugün çoluğumuz çocuğumuz, karımız kızımız hepsi alışmış buna, bu felaket içinde gidiyor. bu felaket içinde gidiyor.

Geçen bir latife olarak söyleyeyim, hacdan gelirken bizi getirdi teyyare ikide bir sakatlanıyor. Geçen bir latife olarak söyleyeyim, hacdan gelirken bizi getirdi teyyare ikide bir sakatlanıyor. Bereket yapıyorlar, bakıyorlar. Eski inşaat tayyare tabii. Dedim ki; Bereket yapıyorlar, bakıyorlar. Eski inşaat tayyare tabii. Dedim ki;

Ya bu gökteyken bozulursa, ne olacak? 200 kişiyi filan alıyor. Ya bu gökteyken bozulursa, ne olacak?

200 kişiyi filan alıyor.

Bunun yenisini alsaydık olmaz mıydı? Dediler ki; Yenisi o çok pahalı efendi. Bunun yenisini alsaydık olmaz mıydı? Dediler ki;

Yenisi o çok pahalı efendi.
Yenisine gücümüz yetmez. Ne kadar? 100 milyon filan dediler. Yenisine gücümüz yetmez.

Ne kadar?

100 milyon filan dediler.

"Çok mu?" dedim, "Çok!" dedi. Değil. İki günlük sigara paran."Çok mu?" dedim,

"Çok!" dedi.

Değil. İki günlük sigara paran.
Türk milleti iki gün sigara içmese tam 100 milyon lira eder. Türk milleti iki gün sigara içmese tam 100 milyon lira eder.

Misal. Bir sigara bugün üç lirayla beş lira arasında. Misal. Bir sigara bugün üç lirayla beş lira arasında. Ortası şöyle aşağı yukarı dört lira de. En aşağı 10 milyon insan içse, 40 milyon yapar. Ortası şöyle aşağı yukarı dört lira de. En aşağı 10 milyon insan içse, 40 milyon yapar. Onu diğer içenler de var. Allah affetsin. Bu beşerî bir dert işte.Onu diğer içenler de var.

Allah affetsin.

Bu beşerî bir dert işte.
Herkes buna müptela olmuş. Bu sevilen bir şey de değil ama ne yapsın. Herkes buna müptela olmuş. Bu sevilen bir şey de değil ama ne yapsın.

Bu kadar bugün yetsin, arka tarafını inşallah gelecek ders vereceğiz. el-Fâtiha. Bu kadar bugün yetsin, arka tarafını inşallah gelecek ders vereceğiz.

el-Fâtiha.

Unuttum, bu okuduğum kitapta Şüzûz denilen şeyin kitabında şu şey var. Unuttum, bu okuduğum kitapta Şüzûz denilen şeyin kitabında şu şey var. Yahudi uleması, ulema-i benî İsrail çocuklarına iki ilmi bildirmezler.Yahudi uleması, ulema-i benî İsrail çocuklarına iki ilmi bildirmezler. İki ilmi çocuklarına bildirmezler. İki ilimden birisi ilm-i nücûm birisi de ilm-i tıptır diyor. İki ilmi çocuklarına bildirmezler. İki ilimden birisi ilm-i nücûm birisi de ilm-i tıptır diyor. Çocuklarına bu iki ilmi bildirmemelerinin sebebi, dikkat edin ama, Çocuklarına bu iki ilmi bildirmemelerinin sebebi, dikkat edin ama, bu iki ilmi bildirmemelerinin sebebi, çünkü sultanlara, hükümdarlara bu bilgi sahipleri lazım olur,bu iki ilmi bildirmemelerinin sebebi, çünkü sultanlara, hükümdarlara bu bilgi sahipleri lazım olur, ararlar bulurlar çocuklarımızı,ararlar bulurlar çocuklarımızı, "Sen bizim doktorumuz ol. Sen de bizim ilm-i nücûm dedikleri ilimden bize haberdar eyle derler."Sen bizim doktorumuz ol. Sen de bizim ilm-i nücûm dedikleri ilimden bize haberdar eyle derler. Bunlar da onların verecekleri paraları tamah ederler giderler ve helak olurlar." diyor. Bunlar da onların verecekleri paraları tamah ederler giderler ve helak olurlar." diyor. Neticede onlara hizmetkâr olmak dolayısıyla helak olurlar.Neticede onlara hizmetkâr olmak dolayısıyla helak olurlar. Helak olmamaları için bunlara bu ilimleri öğretmeyelim demişler. Helak olmamaları için bunlara bu ilimleri öğretmeyelim demişler. Bu kitapta bunu böylece yazmış. Zannedersem 144. veya 145. sözüdür bu kitabın. Bu kitapta bunu böylece yazmış. Zannedersem 144. veya 145. sözüdür bu kitabın.

Allah kusurumuzu affetsin.Allah kusurumuzu affetsin. Allah bize elinin emeğini yiyip yaşayan, elinin emeğiyle âhirete göçenAllah bize elinin emeğini yiyip yaşayan, elinin emeğiyle âhirete göçen ve birçok insanları maiyetinde muhafaza eden, besleyen zümreden eylesin. ve birçok insanları maiyetinde muhafaza eden, besleyen zümreden eylesin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2