Namaz Vakitleri

10 Rebîü'l-Âhir 1446
13 Ekim 2024
İmsak
05:41
Güneş
07:05
Öğle
12:56
İkindi
16:02
Akşam
18:36
Yatsı
19:55
Detaylı Arama

Tevbe ve Allah'ın Bağışlayıcılığı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Ramazan 1420 / 01.01.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tevbe’nin Önemi, Müslümanları Ezalandıranların Durumu, Güvenilir ve Müslüman Tüccar, Ticaretin Önemi, İslam’da Ruhbanlık Yoktur, Her | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Tevbe ve Allah'ın Bağışlayıcılığı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Ramazan 1420 / 01.01.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tevbe’nin Önemi, Müslümanları Ezalandıranların Durumu, Güvenilir ve Müslüman Tüccar, Ticaretin Önemi, İslam’da Ruhbanlık Yoktur, Her | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

[Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.] Elhamdülillahi rabbi'l-âlemine hamden kesîran[Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.]

Elhamdülillahi rabbi'l-âlemine hamden kesîran
tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn.Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmiddîn. Emmâ ba'dü fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem; Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmiddîn. Emmâ ba'dü fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

et-Tâibü mine'z-zenbi kemen lâ zenbe lehû ve izâ ehabballahu abden lem yedurruhû zenbün. et-Tâibü mine'z-zenbi kemen lâ zenbe lehû ve izâ ehabballahu abden lem yedurruhû zenbün.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Peygamberimiz Efendimiz bu müjdeli hadîs-i şerîfte biz günahkâr ümmetine buyuruyor ki; Peygamberimiz Efendimiz bu müjdeli hadîs-i şerîfte biz günahkâr ümmetine buyuruyor ki;

et-Tâibü mine'z-zenbi kemen lâ zenbe lehû.et-Tâibü mine'z-zenbi kemen lâ zenbe lehû. "Günahına tevbe eden bir kul, hiç günahı olmayan bir kimse gibi olur." "Günahına tevbe eden bir kul, hiç günahı olmayan bir kimse gibi olur."

Tevbe çünkü günahları siler. Allahu Teâlâ hazretleri bir kulun tevbesini kabul etti miTevbe çünkü günahları siler. Allahu Teâlâ hazretleri bir kulun tevbesini kabul etti mi günahları sıfırlanmış, silinmiş demektir, kurtulur. günahları sıfırlanmış, silinmiş demektir, kurtulur.

Ve izâ ehabballahu abden. "Allah bir kulu sevdi mi."Ve izâ ehabballahu abden. "Allah bir kulu sevdi mi." Lem yedurruhû zenbün. "İşlemiş olduğu günah ona zarar vermez." Çünkü sevdiği için affeder.Lem yedurruhû zenbün. "İşlemiş olduğu günah ona zarar vermez."

Çünkü sevdiği için affeder.
Allahu Teâlâ hazretleri tevbekâr kulları da sever. Sevdiği kullardan birisi de tevbekâr kullardır.Allahu Teâlâ hazretleri tevbekâr kulları da sever. Sevdiği kullardan birisi de tevbekâr kullardır. Kur'ân-ı Kerîm'de âyet âyet hangi kulları sevdiğini okuyoruz;Kur'ân-ı Kerîm'de âyet âyet hangi kulları sevdiğini okuyoruz; Tevbe eden kullarını sever, sabreden kullarını sever, ibadetini güzel yapan kullarını sever,Tevbe eden kullarını sever, sabreden kullarını sever, ibadetini güzel yapan kullarını sever, müttakî kullarını sever, âbid, zâhid kullarını sever, tevbe eden kullarını da sever. müttakî kullarını sever, âbid, zâhid kullarını sever, tevbe eden kullarını da sever. Sevdi mi o günahları affeder, günah zarar vermez.Sevdi mi o günahları affeder, günah zarar vermez. Ama sevmedi mi, sevmediği işleri yapan kulları da azabına uğratır. Ama sevmedi mi, sevmediği işleri yapan kulları da azabına uğratır.

Affetmesi lütfundandır, azap etmesi adaletindendir.Affetmesi lütfundandır, azap etmesi adaletindendir. Kul öyle yaptı, cezasını veriyor yani kabahat kuldadır,Kul öyle yaptı, cezasını veriyor yani kabahat kuldadır, Allahu Teâlâ hazretleri suçu işlediği için cezasını veriyor ama seveceği işleri yaparsa,Allahu Teâlâ hazretleri suçu işlediği için cezasını veriyor ama seveceği işleri yaparsa, sevdiği bir kul hâline gelirse günahları da affedebilir. sevdiği bir kul hâline gelirse günahları da affedebilir.

İnnellâhe lâ yağfiru en yüşrake bihî ve yağfiru mâ dûne zâlike limen yeşâü.İnnellâhe lâ yağfiru en yüşrake bihî ve yağfiru mâ dûne zâlike limen yeşâü. "Kendisine şirk koşulmadığı takdirde, müşrik olunmadığı, kâfir olunmadığı takdirde affeder." "Kendisine şirk koşulmadığı takdirde, müşrik olunmadığı, kâfir olunmadığı takdirde affeder."

Ama müşrik oldu mu, kâfir oldu mu vaziyet fena. O zaman ebediyyen cehennem de kalır. Ama müşrik oldu mu, kâfir oldu mu vaziyet fena. O zaman ebediyyen cehennem de kalır.

Allah saklasın, o durumlara düşürmesin. Allah saklasın, o durumlara düşürmesin.

Yine bir hadîs-i şerîf bu cümleyle başlıyor ama başka devam ediyor.Yine bir hadîs-i şerîf bu cümleyle başlıyor ama başka devam ediyor. Birincisi Enes radıyallahu anh'ten, el-Kuşeyrî ve İbnünneccâr kitaplarına almışlar, rahmetullahi aleyhimâ.Birincisi Enes radıyallahu anh'ten, el-Kuşeyrî ve İbnünneccâr kitaplarına almışlar, rahmetullahi aleyhimâ. Bu ikincisi İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan, İbn Asâkir kitabına almış. Bu ikincisi İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan, İbn Asâkir kitabına almış.

et-Tâibu mine'z-zenbi kemen lâ zenbe lehû ve'l-müstağfiru mine'z-zenbiet-Tâibu mine'z-zenbi kemen lâ zenbe lehû ve'l-müstağfiru mine'z-zenbi ve hüve mukîmûn aleyhi ke'l müstehzii bi-rabbihîve hüve mukîmûn aleyhi ke'l müstehzii bi-rabbihî ve men âzâ müslimen kâne aleyhi mine'z-zünûbi misle menâbeti'n-nahli. ve men âzâ müslimen kâne aleyhi mine'z-zünûbi misle menâbeti'n-nahli.

Peygamber Efendimiz bu rivayete göre aynı şeyi buyurmuş, hükmü, durumu belirtmiş; Peygamber Efendimiz bu rivayete göre aynı şeyi buyurmuş, hükmü, durumu belirtmiş;

et-Tâibu mine'z-zenbi kemen lâ zenbe lehû.et-Tâibu mine'z-zenbi kemen lâ zenbe lehû. "Günahına tevbekâr olan, tevbe eden günahsız kul gibi olur.""Günahına tevbekâr olan, tevbe eden günahsız kul gibi olur." Silinir çünkü günahları temiz olur ama ve'l-müstağfiru mine'z-zenbi.Silinir çünkü günahları temiz olur ama ve'l-müstağfiru mine'z-zenbi. "Günahına tevbe eden, beni affet, mağfiret eyle ya rabbi deyip de." "Günahına tevbe eden, beni affet, mağfiret eyle ya rabbi deyip de." Ve hüve mukîmûn aleyhi. "Günahına devam eden kul ise." Ve hüve mukîmûn aleyhi. "Günahına devam eden kul ise."

Hem günah işliyor, affet beni Allah'ım, işliyorum, affet Allahım, işliyorum [diyor.]Hem günah işliyor, affet beni Allah'ım, işliyorum, affet Allahım, işliyorum [diyor.] Allah Allah, hem günahın günah olduğunu biliyor, hem tevbe ediyor, hem de işlemeye devam ediyor. Allah Allah, hem günahın günah olduğunu biliyor, hem tevbe ediyor, hem de işlemeye devam ediyor.

"Günahta mukîm iken yani günahı işlemeye devam ediyorken günahına tevbe istiğfar eden.""Günahta mukîm iken yani günahı işlemeye devam ediyorken günahına tevbe istiğfar eden." Ke'l müstehzii bi-rabbihî. "Rabbiyle dalga geçen, alay eden kimse gibidir." Ke'l müstehzii bi-rabbihî. "Rabbiyle dalga geçen, alay eden kimse gibidir."

Alay mı ediyorsun sen? Ne oluyor?Alay mı ediyorsun sen? Ne oluyor? Hem günah olduğunu biliyorsun yapmaman lazım, hem tevbe ediyorsun, tevbe yâ Rabbi,Hem günah olduğunu biliyorsun yapmaman lazım, hem tevbe ediyorsun, tevbe yâ Rabbi, yapmayacağım diyorsun, hem de yapmaya da devam ediyorsun? Olmaz! Bu alay etmek gibi olur.yapmayacağım diyorsun, hem de yapmaya da devam ediyorsun?

Olmaz! Bu alay etmek gibi olur.
Allah saklasın, çok korkunç bir edepsizlik, çok büyük cezası olur tabii. Allah saklasın, çok korkunç bir edepsizlik, çok büyük cezası olur tabii.

Tevbe ettiği zaman ısrar etmeye çalışmalı, gayret göstermeli, öyle gevşek olmamalı,Tevbe ettiği zaman ısrar etmeye çalışmalı, gayret göstermeli, öyle gevşek olmamalı, iki de bir de tevbesini bozmamalı. iki de bir de tevbesini bozmamalı.

Ben bazen bakıyorum bazı insanlar sigara içiyor, söylüyorum, ya bu zararlı vesaire,Ben bazen bakıyorum bazı insanlar sigara içiyor, söylüyorum, ya bu zararlı vesaire, ondan sonra peki hocam diyor bırakıyor. ondan sonra peki hocam diyor bırakıyor. Aradan bir zaman geçiyor bakıyorum elinde sigarayı yine görüyorum; Ne oldu ya, hani sen bırakmıştın? Aradan bir zaman geçiyor bakıyorum elinde sigarayı yine görüyorum;

Ne oldu ya, hani sen bırakmıştın?

İşte şey yapıyor. Olmaz ya, insan söz verdi mi sözünde durur filan diyorum. İşte şey yapıyor.

Olmaz ya, insan söz verdi mi sözünde durur filan diyorum.

Yine bir bastırıp ısrar edince yine bir bırakıyor.Yine bir bastırıp ısrar edince yine bir bırakıyor. Aradan bir zaman geçiyor bakıyorum yine aynı şeyi yapıyor. Yani insan üzülüyor o zaman.Aradan bir zaman geçiyor bakıyorum yine aynı şeyi yapıyor. Yani insan üzülüyor o zaman. Yine nasihat masihat bilmem ne, bırakıyor. Zararlı bilmem ne filan. Yine bırakıyor yine başlıyor... Yine nasihat masihat bilmem ne, bırakıyor. Zararlı bilmem ne filan. Yine bırakıyor yine başlıyor... O zaman insanın canı sıkılıyor. O zaman insanın canı sıkılıyor.

Bizim canımız sıkıldığı gibi Cenâb-ı Hak da tevbeyi yapıp yapıp bozan, günahta devam ederkenBizim canımız sıkıldığı gibi Cenâb-ı Hak da tevbeyi yapıp yapıp bozan, günahta devam ederken tevbe eden, günahı işlemeye devam edeni sevmez. onu cezalandırır. tevbe eden, günahı işlemeye devam edeni sevmez. onu cezalandırır.

Ve men âzâ müslimen.Ve men âzâ müslimen. "Kim bir müslümanı ezalandırırsa yani üzecek bir şeyler yaparsa, eziyet ederse.""Kim bir müslümanı ezalandırırsa yani üzecek bir şeyler yaparsa, eziyet ederse." Kâne aleyhi mine'z-zünûbi. "Günahları bu eziyet etmesinden dolayı." Kâne aleyhi mine'z-zünûbi. "Günahları bu eziyet etmesinden dolayı." Misle menâbeti'n-nahli. "Hurma ağaçlarının çok bittiği yerdeki hurmalar kadar günahı çok olur."Misle menâbeti'n-nahli. "Hurma ağaçlarının çok bittiği yerdeki hurmalar kadar günahı çok olur." Hurma biten yerler kadar günahı çok olur. Hurma biten yerler kadar günahı çok olur.

Hep bildiğimiz umumi bir hakikat, müslümanı üzmeyeceksin, müslümana eziyet etmeyeceksin,Hep bildiğimiz umumi bir hakikat, müslümanı üzmeyeceksin, müslümana eziyet etmeyeceksin, eza cefa vermeyeceksin. Mümkün olduğu kadar duasını almaya çalışacaksın,eza cefa vermeyeceksin. Mümkün olduğu kadar duasını almaya çalışacaksın, gönlünü yapmaya çalışacaksın, hizmet etmeye çalışacaksın, hâcetini görmeye çalışacaksın, ki Allah sevsin. gönlünü yapmaya çalışacaksın, hizmet etmeye çalışacaksın, hâcetini görmeye çalışacaksın, ki Allah sevsin.

İki hadîs-i şerîf daha var altında. Bu ikisi de tüccarlarla ilgili, ticaretle ilgili.İki hadîs-i şerîf daha var altında. Bu ikisi de tüccarlarla ilgili, ticaretle ilgili. Birisinde buyuruyor ki Peygamber Efendimiz, İbn Ömer radıyallahu anhümâ'nın rivayet ettiğine göre, Birisinde buyuruyor ki Peygamber Efendimiz, İbn Ömer radıyallahu anhümâ'nın rivayet ettiğine göre, İbn Mâce'de Hâkim'de rahmetullahi aleyhimâ var; İbn Mâce'de Hâkim'de rahmetullahi aleyhimâ var;

et-Tâciru'l-emînü's-sadûku el-müslimü me'a'ş-şühedâi yevme'l-kıyâmeti. et-Tâciru'l-emînü's-sadûku el-müslimü me'a'ş-şühedâi yevme'l-kıyâmeti.

"Tüccar, ticaret yapan kişi. Alışveriş yapan kişi ama emin, emniyetli, güvenilir, aldatmacası yok.""Tüccar, ticaret yapan kişi. Alışveriş yapan kişi ama emin, emniyetli, güvenilir, aldatmacası yok." Sâdûk. "Sözünde son derece doğru, ne dediyse doğru."Sâdûk. "Sözünde son derece doğru, ne dediyse doğru." el-Müslimü. "Bir de mü'min, imanlı, gayrimüslim değil." el-Müslimü. "Bir de mü'min, imanlı, gayrimüslim değil." Böyle bir emniyetli doğru sözlü tüccar, me'a'ş-şühedâi. Böyle bir emniyetli doğru sözlü tüccar, me'a'ş-şühedâi. "Şehitlerle beraber olacak." Yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde." "Şehitlerle beraber olacak." Yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde."

Çok ilginç bir durum, ticareti Peygamber Efendimiz methediyor, dinimiz makbul sayıyor ve tüccar,Çok ilginç bir durum, ticareti Peygamber Efendimiz methediyor, dinimiz makbul sayıyor ve tüccar, çalışıp para kazanan bir kimse olduğu halde, yani menfaat için çalışıyor ama emin olursa,çalışıp para kazanan bir kimse olduğu halde, yani menfaat için çalışıyor ama emin olursa, doğru sözlü olursa çok mükâfat alıyor. Neden? Çünkü ticaret insanlara lazım. doğru sözlü olursa çok mükâfat alıyor.

Neden?

Çünkü ticaret insanlara lazım.
Ticaret, sendeki bir şeyi ona verip ondaki bir şeyi almak. Ticaret bu, başka bir şey değil.Ticaret, sendeki bir şeyi ona verip ondaki bir şeyi almak. Ticaret bu, başka bir şey değil. Ticaret, toplum hayatında vazgeçilmez bir şey. Ticaret, toplum hayatında vazgeçilmez bir şey. Herkes kendi ürettiğini kullanırsa, kimse kimseye bir şey vermezse son derece ilkel bir toplum olur.Herkes kendi ürettiğini kullanırsa, kimse kimseye bir şey vermezse son derece ilkel bir toplum olur. Buğdayı kendisi ekiyor, kendisi toprağı sürüyor, kendisi biçiyor, kendisi öğütüyor,Buğdayı kendisi ekiyor, kendisi toprağı sürüyor, kendisi biçiyor, kendisi öğütüyor, kendisi ekmeğini yapıyor, kendisi yiyor. Ee tamam, karnını doyurdun neyle örtüneceksin? kendisi ekmeğini yapıyor, kendisi yiyor.

Ee tamam, karnını doyurdun neyle örtüneceksin?

Tamam, bir tezgah kurarım, koyunu kırkarım, yününü bizim hanım gezerken tozarken eğirir,Tamam, bir tezgah kurarım, koyunu kırkarım, yününü bizim hanım gezerken tozarken eğirir, ben de tezgahta onu dokurum giyerim. ben de tezgahta onu dokurum giyerim.

Tamam, yemek de iyi giyimek de iyi. Peki, çocuğunu ne yapacaksın, okutmak... Tamam, yemek de iyi giyimek de iyi. Peki, çocuğunu ne yapacaksın, okutmak...

Karşıma alırım otururum okuturum, bilmem ne vesaire vesaire... Karşıma alırım otururum okuturum, bilmem ne vesaire vesaire...

Yani işler o kadar çok ki sen hepsini yapamazsın ki!Yani işler o kadar çok ki sen hepsini yapamazsın ki! Çocuğunu mektebe göndereceksin, kumaşı dükkandan alacaksın, meyveyi sebzeciden alacaksın,Çocuğunu mektebe göndereceksin, kumaşı dükkandan alacaksın, meyveyi sebzeciden alacaksın, ekmeği fırıncı yapacak, senin de bir katkın olacak topluma, sen de bir şeyler yapacaksın,ekmeği fırıncı yapacak, senin de bir katkın olacak topluma, sen de bir şeyler yapacaksın, toplumda, üretilen şeyler arasında, bir alışveriş olacak. Ticaret çok önemli. toplumda, üretilen şeyler arasında, bir alışveriş olacak.

Ticaret çok önemli.
Sonra burada bakıyorsun filanca mal bulunmuyor, eyvah millette çok arzu var, istek var,Sonra burada bakıyorsun filanca mal bulunmuyor, eyvah millette çok arzu var, istek var, tüccar kalkıyor gidiyor taa nerelerle anlaşıyor malı alıp getiriyor, buranın ihtiyacını karşılıyor.tüccar kalkıyor gidiyor taa nerelerle anlaşıyor malı alıp getiriyor, buranın ihtiyacını karşılıyor. Tabii ihtiyacını karşıladığı için kâr edecek. Kâr İslâm'da meşru, makbul. Tabii ihtiyacını karşıladığı için kâr edecek. Kâr İslâm'da meşru, makbul.

Peygamber Efendimiz de kervan ticareti yapmış, Hz. Hatice anamızın kervanlarını kullanmış,Peygamber Efendimiz de kervan ticareti yapmış, Hz. Hatice anamızın kervanlarını kullanmış, yönetmiş ve çok kârla dönmüş.yönetmiş ve çok kârla dönmüş. Bunlar tabii şeyler yani kârın meşru sayılması dolayısıyla komünizmden ayrılıyor İslâm.Bunlar tabii şeyler yani kârın meşru sayılması dolayısıyla komünizmden ayrılıyor İslâm. Ticareti makbul sayması dolayısıyla ne kadar makul ölçülere sahip bir din olduğunu gösteriyor Ticareti makbul sayması dolayısıyla ne kadar makul ölçülere sahip bir din olduğunu gösteriyor ve doğru sözlü, güvenilir bir tüccarın şehitler gibi kıymetli olduğunu,ve doğru sözlü, güvenilir bir tüccarın şehitler gibi kıymetli olduğunu, onlarla beraber haşrolunacağını söylemesi de çok iftihar edilecek bir durum. onlarla beraber haşrolunacağını söylemesi de çok iftihar edilecek bir durum.

Onun için tasavvuf tarihini okurken evliyaullah, büyük kerâmetleri zâhir insanlar,Onun için tasavvuf tarihini okurken evliyaullah, büyük kerâmetleri zâhir insanlar, hayatlarını okurken şaşırıyordum ben.hayatlarını okurken şaşırıyordum ben. Allah Allah, adam dükkanı var, mesleği var, sanatı var, dükkanında çalışıyor.Allah Allah, adam dükkanı var, mesleği var, sanatı var, dükkanında çalışıyor. Sanıyordum ki ben, Allah'ın sevgili kulu olmak içinSanıyordum ki ben, Allah'ın sevgili kulu olmak için tenha bir yere çekilip boyuna namaz kılıp tesbih çekmek lazım. Hayır, ruhbanlık İslâm'da yok.tenha bir yere çekilip boyuna namaz kılıp tesbih çekmek lazım. Hayır, ruhbanlık İslâm'da yok. Öyle cemiyeti terk etmek, iş yapmamak vesaire... Öyle cemiyeti terk etmek, iş yapmamak vesaire... "Bu ümmetin ruhbanlığı cihaddır." diyor Peygamber Efendimiz. Yapacaksan en sevaplı iş cihadı yap. "Bu ümmetin ruhbanlığı cihaddır." diyor Peygamber Efendimiz. Yapacaksan en sevaplı iş cihadı yap.

Ticaret çok makbul. Bu husustaki ikinci hadîs-i şerîf de hemen altında Ebû Saîd el-Hudrî'den,Ticaret çok makbul.

Bu husustaki ikinci hadîs-i şerîf de hemen altında Ebû Saîd el-Hudrî'den,
Dârakutnî, Hâkim ve Tirmizî, Dârimi ve Abd b. Humeyd rivayet etmiş. Burada da; Dârakutnî, Hâkim ve Tirmizî, Dârimi ve Abd b. Humeyd rivayet etmiş. Burada da;

et-Tâciru's-sadûku'l-emînu me'a'n-nebiyyîne ve's-sıddîkîne ve'ş-şühedâi. diye geçiyor.et-Tâciru's-sadûku'l-emînu me'a'n-nebiyyîne ve's-sıddîkîne ve'ş-şühedâi. diye geçiyor. "Güvenilir, doğru sözlü, çok doğru sözlü ama, çok güvenilir tüccar." "Güvenilir, doğru sözlü, çok doğru sözlü ama, çok güvenilir tüccar."

Müslüman tüccar, burada müslüman kelimesini kullanmıyor.Müslüman tüccar, burada müslüman kelimesini kullanmıyor. Tabii müslüman olmayınca âhirette bir kârı yok. Müslüman olmadı mı hapı yuttu.Tabii müslüman olmayınca âhirette bir kârı yok. Müslüman olmadı mı hapı yuttu. Burada o kelime bulunmuyor, birincisinde var. Burada o kelime bulunmuyor, birincisinde var.

Me'a'n-nebiyyîne. "Peygamberlerle beraberdir."Me'a'n-nebiyyîne. "Peygamberlerle beraberdir." Ve's-sıddîkîne. "Sıddıklarla beraberdir." Ve'ş-şühedâi. "Şehitlerle beraberdir." Ve's-sıddîkîne. "Sıddıklarla beraberdir." Ve'ş-şühedâi. "Şehitlerle beraberdir."

Ne kadar güzel! Acaba biz de bir dükkân mı açsak Ömer Bey... Ne kadar güzel! Acaba biz de bir dükkân mı açsak Ömer Bey...

Ve beşinci hadîs-i şerîf; et-Teûdetü fî külli şey'in hayrun illâ fî ameli'l-âhirati. Ve beşinci hadîs-i şerîf;

et-Teûdetü fî külli şey'in hayrun illâ fî ameli'l-âhirati.

Sa'd b. Ebî Vakkas radıyallahu anh ki Aşere-i Mübeşşere'dendir, o rivayet etmiş. Sa'd b. Ebî Vakkas radıyallahu anh ki Aşere-i Mübeşşere'dendir, o rivayet etmiş.

et-Teûdetü fî külli şey'in hayrun. "Her işi ihtiyatlı, teennîli, düşüne taşına,et-Teûdetü fî külli şey'in hayrun. "Her işi ihtiyatlı, teennîli, düşüne taşına, aceleye getirmeden yapmak; ağır başlı, sakin, salim akılla düşünerek yapmak,aceleye getirmeden yapmak; ağır başlı, sakin, salim akılla düşünerek yapmak, her işte yavaş yavaş yapmak hayırlıdır, daha hayırlıdır, iyidir." her işte yavaş yavaş yapmak hayırlıdır, daha hayırlıdır, iyidir." İllâ fî ameli'l-âhirati. "Ancak âhiret işinde değil." İllâ fî ameli'l-âhirati. "Ancak âhiret işinde değil."

Âhiret işinde acele etmek lazım, geciktirmemek lazım.Âhiret işinde acele etmek lazım, geciktirmemek lazım. Âhiret sevabı olan şeyi sevap olduğunu bildi mi hemen insan girişmeli. Âhiret sevabı olan şeyi sevap olduğunu bildi mi hemen insan girişmeli.

Sağını solunu inceleyeyim, bilmem şu hayrı yapacağım yapsam mı ki yapmasam mı kiSağını solunu inceleyeyim, bilmem şu hayrı yapacağım yapsam mı ki yapmasam mı ki hanıma sorayım mı ki, çocuğa sorsam mı ki, istihareye yatsam mı ki?.. hanıma sorayım mı ki, çocuğa sorsam mı ki, istihareye yatsam mı ki?..

Ya yap şu hayrı, sevabı kazan, olsun bitsin!Ya yap şu hayrı, sevabı kazan, olsun bitsin! Bu kadar sallamaya, tereddüte, âhiret işidir sevaptır, lüzum yok. Bu kadar sallamaya, tereddüte, âhiret işidir sevaptır, lüzum yok.

Allah Teâlâ hazretleri cümlemizi İslâm'ı güzel anlayıp, güzel uygulayanlardan, rızasını kazanıp,Allah Teâlâ hazretleri cümlemizi İslâm'ı güzel anlayıp, güzel uygulayanlardan, rızasını kazanıp, sevgisine erip iki cihanda bahtiyar olanlardan eylesin. el-Fâtiha. sevgisine erip iki cihanda bahtiyar olanlardan eylesin.

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2