Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Ümmetimin Helaki Üç Şeyden Olacak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Cemâziye'l-Âhir 1414 / 26.11.1993
Afyon

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dinimizin Kaynağı Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerdir, Bizim Tarikatimiz Şeriat Yoludur, İslam’da Allah Kadına Ne | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ümmetimin Helaki Üç Şeyden Olacak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Cemâziye'l-Âhir 1414 / 26.11.1993
Afyon

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dinimizin Kaynağı Kur’an-ı Kerim ve Hadis-i Şeriflerdir, Bizim Tarikatimiz Şeriat Yoludur, İslam’da Allah Kadına Ne | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm Bismillâhirrahmânirrahîm

el-Hamdilillahi rabbi'l-'âlemîn, e's-salâtu ve's-selâmu 'alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînel-Hamdilillahi rabbi'l-'âlemîn, e's-salâtu ve's-selâmu 'alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve 'alâ âlihi ve sahbihî ve men-tebi'ahu bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ. Emma ba'd; ve 'alâ âlihi ve sahbihî ve men-tebi'ahu bi-ihsânin ilâ yevmi'l-cezâ.

Emma ba'd;

Ve in min-ümmetin illâ halâ fîhâ nezîr. Ve in min-ümmetin illâ halâ fîhâ nezîr.

"Hiçbir ümmet yoktur ki ona Allah bir beşîr ve nezîr, bir peygamber-i zîşân göndermiş olmasın.""Hiçbir ümmet yoktur ki ona Allah bir beşîr ve nezîr, bir peygamber-i zîşân göndermiş olmasın." Hepsine göndermiştir.Hepsine göndermiştir. Allahu Teâlâ hazretlerinin erhamu'r-râhimînliği ve adaletli olmasının tabii sonucudur bu.Allahu Teâlâ hazretlerinin erhamu'r-râhimînliği ve adaletli olmasının tabii sonucudur bu. Çünkü birisine söyleyip ötekisine söylemezse, birisine hakikatleri bildirip ötekisine bildirmezse,Çünkü birisine söyleyip ötekisine söylemezse, birisine hakikatleri bildirip ötekisine bildirmezse, birisine cenneti haber verip ötekisine vermezse,birisine cenneti haber verip ötekisine vermezse, birisine cehennemin varlığını duyurup ötekisine duyurmazsa farklılık olmuş olur. birisine cehennemin varlığını duyurup ötekisine duyurmazsa farklılık olmuş olur.

Hepsine peygamber göndermiş.Hepsine peygamber göndermiş. Ahir zaman peygamberini de alemlere,Ahir zaman peygamberini de alemlere, bütün insanlığa beşir ve nezir göndermiştir. bütün insanlığa beşir ve nezir göndermiştir. Hatemi'n-nebiyyîn kılmıştır. "Peygamberlerin en sonuncusu" kılmıştır.Hatemi'n-nebiyyîn kılmıştır. "Peygamberlerin en sonuncusu" kılmıştır. La nebiyye ba'dehu. "Ondan sonra peygamber de yoktur." Çünkü ona indirdiği kelamını, La nebiyye ba'dehu. "Ondan sonra peygamber de yoktur." Çünkü ona indirdiği kelamını,

İnnâ nahnu nezzelne'z-zikra ve innâ lehû le-hafizûn. diye, koruyacağını,İnnâ nahnu nezzelne'z-zikra ve innâ lehû le-hafizûn.

diye, koruyacağını,
bozdurtmayacağını, tebdil-i tağyir ettirmeyeceğini kendisi bildirmiş; "Kur'an'ı biz indirdik.bozdurtmayacağını, tebdil-i tağyir ettirmeyeceğini kendisi bildirmiş; "Kur'an'ı biz indirdik. Bir zikir olan Kur'ân-ı Kerîm'i indiren biziz." ve innâ lehû le-hafizûn.Bir zikir olan Kur'ân-ı Kerîm'i indiren biziz." ve innâ lehû le-hafizûn. "Onu kıyamete kadar da biz koruyacağız.""Onu kıyamete kadar da biz koruyacağız." Kimse bozamayacak diye garantisini de verdiğinden, bozulmayacak olduğundan.Kimse bozamayacak diye garantisini de verdiğinden, bozulmayacak olduğundan. Ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in de hayatı,Ve Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in de hayatı, hiçbir beşere nasip olmayacak teferruatla tespit edilmiş olduğundan... hiçbir beşere nasip olmayacak teferruatla tespit edilmiş olduğundan...

Bugün bile bu yakın zamanın meşhurları ve kahramanlarının hayatları bile meçhullerle, karanlıklarla doludur.Bugün bile bu yakın zamanın meşhurları ve kahramanlarının hayatları bile meçhullerle, karanlıklarla doludur. Özel hayatı başkadır, resmi veçhesi başkadır, kalbi başkadır, kalıbı başkadır, Özel hayatı başkadır, resmi veçhesi başkadır, kalbi başkadır, kalıbı başkadır, çocukluğu başkadır, büyüklüğü başkadır. çocukluğu başkadır, büyüklüğü başkadır. Ama sahâbe-i kirâm, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in her şeyini,Ama sahâbe-i kirâm, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in her şeyini, evlilik hayatının en mahrem teferruatından, içtimai hayatının her gününün her saatine kadar tespit etmişlerdir. evlilik hayatının en mahrem teferruatından, içtimai hayatının her gününün her saatine kadar tespit etmişlerdir. Onun için yüz binlerce, milyonlarca hadîs-i şerîf vardır. Onun için yüz binlerce, milyonlarca hadîs-i şerîf vardır.

Ve dinimizin kaynağı birisi Kur'ân-ı Kerîm, Allah kelamı; ötekisi de Kur'ân-ı Kerîm'i bize getiren,Ve dinimizin kaynağı birisi Kur'ân-ı Kerîm, Allah kelamı; ötekisi de Kur'ân-ı Kerîm'i bize getiren, bize öğreten ve bize açıklayan Resûlullah Efendimiz'in sünnet-i seniyyesidir.bize öğreten ve bize açıklayan Resûlullah Efendimiz'in sünnet-i seniyyesidir. Dinimizin iki mühim kaynağı budur. Edille-i şeri'yye bunlardan çıkar.Dinimizin iki mühim kaynağı budur. Edille-i şeri'yye bunlardan çıkar. Kıyas, icma, sünnet de, bir irfan gözüyle bakılırsa yine bir bakıma bunlara dayanır.Kıyas, icma, sünnet de, bir irfan gözüyle bakılırsa yine bir bakıma bunlara dayanır. Onun için Allah, evliyaullah, sevgili kullarını sevmiş zaten. Makamlarını âlâ eylesin.Onun için Allah, evliyaullah, sevgili kullarını sevmiş zaten. Makamlarını âlâ eylesin. Şanlarını yüce eylesin. Derecelerini yükseltsin. Ruhlarını şâd eylesin. Şanlarını yüce eylesin. Derecelerini yükseltsin. Ruhlarını şâd eylesin.

Büyüklerimiz bize bu iki sağlam ipe sımsıkı sarılmayı tavsiye etmişlerdir.Büyüklerimiz bize bu iki sağlam ipe sımsıkı sarılmayı tavsiye etmişlerdir. Bize takvâ yolunu, Allah'ın rızasını kazanma yolunu, en güzel yolu öğreten büyüklerimiz,Bize takvâ yolunu, Allah'ın rızasını kazanma yolunu, en güzel yolu öğreten büyüklerimiz, bize okuyacağımız kitap olarak da bir kitap hazırlamışlar. "Al, oku." demişler. Alıp okuyoruz. bize okuyacağımız kitap olarak da bir kitap hazırlamışlar. "Al, oku." demişler. Alıp okuyoruz. Bize Resûlullah Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okumayı tavsiye etmişler. Bize Resûlullah Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okumayı tavsiye etmişler.

Bizim tekkemizin ve bağlı olduğumuz tarikatımızın, dost ve düşman tarafından ifade edilenBizim tekkemizin ve bağlı olduğumuz tarikatımızın, dost ve düşman tarafından ifade edilen hususiyeti, şeriate bağlılığıdır. Elhamdülillah. Bununla iftihar ediyoruz.hususiyeti, şeriate bağlılığıdır. Elhamdülillah. Bununla iftihar ediyoruz. Çeşitli tarikatları anlatan ansiklopedik eserlere bakın.Çeşitli tarikatları anlatan ansiklopedik eserlere bakın. Hürriyet Gazetesi'nin Ramazan'da hediye olarak verdiği Tarikat ve Tasavvuf kitabına bakın.Hürriyet Gazetesi'nin Ramazan'da hediye olarak verdiği Tarikat ve Tasavvuf kitabına bakın. Daha başka ansiklopedi maddelerini okuyun. Daha başka ansiklopedi maddelerini okuyun. Bizim yolumuza, Nakşibendi Tarikatı'na diyorlar ki; şeriate sımsıkı bağlıdır.Bizim yolumuza, Nakşibendi Tarikatı'na diyorlar ki; şeriate sımsıkı bağlıdır. Onun için biraz tenkit de ediyor. "Şeriate çok bağlıdır. Şeriatın yolunda sımsıkı yürüyor."Onun için biraz tenkit de ediyor. "Şeriate çok bağlıdır. Şeriatın yolunda sımsıkı yürüyor." Onun için biraz yüzlerini buruşturuyorlar, hoşlarına gitmiyor. Nasıl olacak? Onun için biraz yüzlerini buruşturuyorlar, hoşlarına gitmiyor.

Nasıl olacak?

Tarikat deyince biraz hoşgörü sahibi olsun, müsamahalı olsun(!) Tarikat deyince biraz hoşgörü sahibi olsun, müsamahalı olsun(!)

Biz Allah'tan daha mı merhametliyiz? Allah'ın hükmünü değiştirmeye beşerin hakkı ve salahiyeti var mı?Biz Allah'tan daha mı merhametliyiz? Allah'ın hükmünü değiştirmeye beşerin hakkı ve salahiyeti var mı? Allah bir hüküm indirdikten sonra insanlar onun birisini bile,Allah bir hüküm indirdikten sonra insanlar onun birisini bile, bir tanesini bile değiştirmeye hakkı ve salahiyetli mi?bir tanesini bile değiştirmeye hakkı ve salahiyetli mi? Mümkün mü? Değiştirmeye kalkarsa onun Allah'a bağlı bir kul olduğu kabul edilebilir mi?Mümkün mü? Değiştirmeye kalkarsa onun Allah'a bağlı bir kul olduğu kabul edilebilir mi? Öyle şey olur mu? Allah'ın dininde eksik, kusur var da Hürriyet Gazetesi mi düzeltecek?Öyle şey olur mu? Allah'ın dininde eksik, kusur var da Hürriyet Gazetesi mi düzeltecek? Veya ilerici, falanca mı düzeltecek? haşa! Kadın erkek meselesi... Veya ilerici, falanca mı düzeltecek? haşa!

Kadın erkek meselesi...

Elhamdülillah şeriatimizin kadınla, erkekle ilgili ahkamına hamdü senâlar olsun. Elhamdülillah şeriatimizin kadınla, erkekle ilgili ahkamına hamdü senâlar olsun.

Ama haksızlık var.Ama haksızlık var. Kadına babasının mirasından yarım veriliyor, erkeğe bunun iki misli olanı veriliyor. Haksızlık bu! Kadına babasının mirasından yarım veriliyor, erkeğe bunun iki misli olanı veriliyor. Haksızlık bu!

Hayır. İslâm'ın ahkamının bir ucunu gösterip de öteki ucunu saklama!Hayır. İslâm'ın ahkamının bir ucunu gösterip de öteki ucunu saklama! Ayetin yarısını eliyle kapatmış, öteki yarısında "Bak, Allah namaz kılma diyor" diye...Ayetin yarısını eliyle kapatmış, öteki yarısında "Bak, Allah namaz kılma diyor" diye... La-takrabü's-salâte. "Namaza yaklaşma" diyor. Çek bakalım elini öbür taraftan. La-takrabü's-salâte. "Namaza yaklaşma" diyor. Çek bakalım elini öbür taraftan. Burasını ne diye tutuyorsun?! "Allah namaza yaklaşma diyor."Burasını ne diye tutuyorsun?! "Allah namaza yaklaşma diyor." Gösteriyor ama bu tarafını niye kapatıyorsun? Çek elini o taraftan!Gösteriyor ama bu tarafını niye kapatıyorsun? Çek elini o taraftan! Çekince La-takrabü's-salâte ve entüm sükârâ. "Sarhoşken namaza yaklaşmayın." diyor.Çekince La-takrabü's-salâte ve entüm sükârâ. "Sarhoşken namaza yaklaşmayın." diyor. İçip içip de zil zurna sarhoşken imamlık yapılır mı? Ne söylediğini bilmeyecek bir hâle düşer.İçip içip de zil zurna sarhoşken imamlık yapılır mı? Ne söylediğini bilmeyecek bir hâle düşer. O zaman imanı ifade eden bir âyet-i kerîmeyi bozar, küfür ifade eden bir cümle hâline gelir.O zaman imanı ifade eden bir âyet-i kerîmeyi bozar, küfür ifade eden bir cümle hâline gelir. Onun için İslâm'da kadına Allah ne hüküm vermiş onu bilmek lazım. Ne hüküm vermiş? Onun için İslâm'da kadına Allah ne hüküm vermiş onu bilmek lazım.

Ne hüküm vermiş?

Erkeğe demiş ki kadına sen bakacaksın. Ama eşitlik? Hayır.Erkeğe demiş ki kadına sen bakacaksın.

Ama eşitlik?

Hayır.
''Sen çalışacaksın dışarıda, sen para kazanacaksın; sen yedireceksin, sen içireceksin bunu;''Sen çalışacaksın dışarıda, sen para kazanacaksın; sen yedireceksin, sen içireceksin bunu; sen kollayıp gözeteceksin bunu." demiş. Kadın? Kadın...sen kollayıp gözeteceksin bunu." demiş.

Kadın?

Kadın...
Onu benim yaratmam başka sebeple. O evlat yetiştirecek. O kocasına bağlı olması lazım. Onu benim yaratmam başka sebeple. O evlat yetiştirecek. O kocasına bağlı olması lazım. O çocuğunun başında olmalı. Annelik vazifesi onun en büyük vazifesi. Ona o vazifeyi verdim.O çocuğunun başında olmalı. Annelik vazifesi onun en büyük vazifesi. Ona o vazifeyi verdim. Sana bu vazifeyi verdim.Sana bu vazifeyi verdim. Sen git dışarıda soğukta, zor şartlar altında çalış, çabala, kazan, çocuğuna getir, evine getir. Sen git dışarıda soğukta, zor şartlar altında çalış, çabala, kazan, çocuğuna getir, evine getir.

Bak, Allah nasıl dengelemiş. Kadın sokağa çıkmak zorunda değil.Bak, Allah nasıl dengelemiş. Kadın sokağa çıkmak zorunda değil. Hatta kendisinin öz yavrusunun doğduğu zaman süt veriyor, emziriyor.Hatta kendisinin öz yavrusunun doğduğu zaman süt veriyor, emziriyor. Gıdasını vermek, kendisinin vazifesi olmadığından, Allah erkeğe yüklediğinden.Gıdasını vermek, kendisinin vazifesi olmadığından, Allah erkeğe yüklediğinden. "Bu çocuğunu ne yapacaksan yap, besle." diyebilir. Sütünü bile vermeyebilir, isterse. "Bu çocuğunu ne yapacaksan yap, besle." diyebilir. Sütünü bile vermeyebilir, isterse. O kadar da kanun koymuş şeriatimiz. O kadar da kanun koymuş şeriatimiz. Erkeğe o vazifeyi yüklemiş olduğundan, o halde hanıma rahatlık vermiş, efendilik vermiş.Erkeğe o vazifeyi yüklemiş olduğundan, o halde hanıma rahatlık vermiş, efendilik vermiş. "Sen hanımefendi hanımefendi evin içinde otur, erkek de dışarıda..."Sen hanımefendi hanımefendi evin içinde otur, erkek de dışarıda... Biraz o dayanıklıdır, soğuğa dayanır, sıcağa dayanır... Biraz o dayanıklıdır, soğuğa dayanır, sıcağa dayanır... Ben onu biraz güçlü, kuvvetli, boylu poslu yarattım, dışarıda çalışsın." demiş.Ben onu biraz güçlü, kuvvetli, boylu poslu yarattım, dışarıda çalışsın." demiş. Bak nasıl dengelemiş. Sen bir tarafı görüp öbür tarafı görmüyorsun. Bak nasıl dengelemiş. Sen bir tarafı görüp öbür tarafı görmüyorsun.

Evin kocasına miras iki misli geliyor. Neden? Kadına bakmakta ondan.Evin kocasına miras iki misli geliyor.

Neden?

Kadına bakmakta ondan.
Demek ki onun iki misli ihtiyacı yine kadından dolayıymış.Demek ki onun iki misli ihtiyacı yine kadından dolayıymış. Demek ki oradan yine bir başka şey varmış.Demek ki oradan yine bir başka şey varmış. Onun için Allah'ın kelamına itiraz, şu az akıllı insanoğluna yakışmaz. Onun için Allah'ın kelamına itiraz, şu az akıllı insanoğluna yakışmaz.

İtiraza devam ederse ne olur? İtiraza devam ederse ne olur?

Dinden çıkar, mü'min olmak sıfatını kaybeder, şaşkınlar zümresine, dâl ve mudill zümresine girer, mahvolur.Dinden çıkar, mü'min olmak sıfatını kaybeder, şaşkınlar zümresine, dâl ve mudill zümresine girer, mahvolur. Dinin böyle bir tarafını gösterip öbür tarafını saklamak, er kişiye, mert kişiye yakışmaz;Dinin böyle bir tarafını gösterip öbür tarafını saklamak, er kişiye, mert kişiye yakışmaz; namerde yakışır. Demek ki seni nâmert seni! Senin bir başka maksadın var!namerde yakışır. Demek ki seni nâmert seni! Senin bir başka maksadın var! Sen Allah'ın kelamının karşısına çıkıyorsun. Seni hınzır kâfir seni!Sen Allah'ın kelamının karşısına çıkıyorsun. Seni hınzır kâfir seni! Sen Allah'ın ahkamını beğenmemeye, kıyıdan köşeden telkin etmeye çalışıyorsun.Sen Allah'ın ahkamını beğenmemeye, kıyıdan köşeden telkin etmeye çalışıyorsun. Müslüman mahallesinde senin bu yapmak istediğin işe bak, diye işin iç yüzünü anlamak lazım. Müslüman mahallesinde senin bu yapmak istediğin işe bak, diye işin iç yüzünü anlamak lazım.

Elhamdülillah, Allah'ın kadın hakkında, erkek hakkında indirdiği ahkama.Elhamdülillah, Allah'ın kadın hakkında, erkek hakkında indirdiği ahkama. Erkeğe yüklediği mükellefiyetlere, hanıma yüklediği mükellefiyetlere... Hepsi hikmetlidir. Erkeğe yüklediği mükellefiyetlere, hanıma yüklediği mükellefiyetlere... Hepsi hikmetlidir. Hepsi güzeldir. Hepsi yerli yerindedir.Hepsi güzeldir. Hepsi yerli yerindedir. Şeriatin ahkâmının bir harfini değiştirmek, akıllı bir insanın düşüneceği bir şey değildir. Şeriatin ahkâmının bir harfini değiştirmek, akıllı bir insanın düşüneceği bir şey değildir.

Evliyaullahtan bir büyük şeyh efendi müridlerini terbiye etmek için sormuş: Evliyaullahtan bir büyük şeyh efendi müridlerini terbiye etmek için sormuş:

"Allah size salahiyet verse ne yapardınız?" Nasıl salahiyet? Her şeyi yapabilme kabiliyeti var."Allah size salahiyet verse ne yapardınız?"

Nasıl salahiyet?

Her şeyi yapabilme kabiliyeti var.
İsterse havayı güzelleştirecek, isterse dağları düzleştirecek, her şeyi yapmaya hakkı ve salahiyeti var.İsterse havayı güzelleştirecek, isterse dağları düzleştirecek, her şeyi yapmaya hakkı ve salahiyeti var. Allah o imkânı vermiş. Ne yapardınız söyleyin bakalım? Sen söyle bakayım? Sen söyle bakayım?Allah o imkânı vermiş. Ne yapardınız söyleyin bakalım? Sen söyle bakayım? Sen söyle bakayım? Sen söyle bakayım? Herkes bir söz söylemiş.Sen söyle bakayım? Herkes bir söz söylemiş. Mesela demiş ki; "Kışın çok soğuk oluyor, ben bu acı zemheri soğuklarını kaldırırım. Günlük güneşlik olsun." Mesela demiş ki; "Kışın çok soğuk oluyor, ben bu acı zemheri soğuklarını kaldırırım. Günlük güneşlik olsun." "Bayırlar zor oluyor; ben bayırları, çayırları düz yapardım.""Bayırlar zor oluyor; ben bayırları, çayırları düz yapardım." "Çamurlar oluyor ben şöyle yapardım, böyle yapardım...""Çamurlar oluyor ben şöyle yapardım, böyle yapardım..." Herkes salahiyet verilse ne yapacağını hayal ediyor, söylüyor. Herkes salahiyet verilse ne yapacağını hayal ediyor, söylüyor.

Arkada öyle olgun bir derviş varmış, öyle duruyor. "Sen ne yapardın söyle bakalım?Arkada öyle olgun bir derviş varmış, öyle duruyor. "Sen ne yapardın söyle bakalım? Eline salahiyet verilse, imkân olsa. 'Hadi bakalım, ferman senin.' dense sen ne yapardın?" Eline salahiyet verilse, imkân olsa. 'Hadi bakalım, ferman senin.' dense sen ne yapardın?" Demiş ki; "Muhterem hocam, aziz şeyhim, ben şöyle etrafa ibret gözüyle bakıyorum.Demiş ki; "Muhterem hocam, aziz şeyhim, ben şöyle etrafa ibret gözüyle bakıyorum. Tebârekallahu ahseni'l- hâlikîn.Tebârekallahu ahseni'l- hâlikîn. Rabbim Teâlâ hazretleri her şeyi öyle güzel yaratmış ki, hiçbir kusur, hiçbir değiştirilecek bir hal göremiyorum.Rabbim Teâlâ hazretleri her şeyi öyle güzel yaratmış ki, hiçbir kusur, hiçbir değiştirilecek bir hal göremiyorum. Lütfu da hoş, kahrı da hoş. Her şeyi güzel." "İşte bu bilgin, bilen bu." demiş. Lütfu da hoş, kahrı da hoş. Her şeyi güzel." "İşte bu bilgin, bilen bu." demiş.

Çünkü Allah, kainatı en güzel nizam üzere yaratmış. Her şeyinde hikmet var.Çünkü Allah, kainatı en güzel nizam üzere yaratmış. Her şeyinde hikmet var. Avustralya'dan tohum getirdim, meyve çekirdeği getirdim.Avustralya'dan tohum getirdim, meyve çekirdeği getirdim. Ve dedim ki bu güzel meyveden Türkiye'de de üretelim.Ve dedim ki bu güzel meyveden Türkiye'de de üretelim. Avustralya, dünyanın öteki alt tarafı. Çok uzak. Meyve, dışından dikenli gibi görünüyor.Avustralya, dünyanın öteki alt tarafı. Çok uzak. Meyve, dışından dikenli gibi görünüyor. Şöyle elle dış kabukçuğu açılıyor. Kolay açılıyor.Şöyle elle dış kabukçuğu açılıyor. Kolay açılıyor. İçinden sedef gibi, bembeyaz, çok güzel bir yumuşak meyve içi çıkıyor.İçinden sedef gibi, bembeyaz, çok güzel bir yumuşak meyve içi çıkıyor. Ağzına attığın zaman da hem tadı güzel hem de hoş bir kokusu var.Ağzına attığın zaman da hem tadı güzel hem de hoş bir kokusu var. İstedim ki bu meyve burada da olsun. Yiyince çekirdeklerini cebime sardım, getirdim. İstedim ki bu meyve burada da olsun. Yiyince çekirdeklerini cebime sardım, getirdim.

Burada, Yalova Ziraat Araştırma Enstitüsü'nde doktora yapmış bir ziraatçi dostum var.Burada, Yalova Ziraat Araştırma Enstitüsü'nde doktora yapmış bir ziraatçi dostum var. Ona teslim ettim. Bir iki hafta sonra "Ne oldu?" dedim. Ona teslim ettim. Bir iki hafta sonra "Ne oldu?" dedim. "Çekirdekleri buzdolabında bekletiyorum ama adını söylersen bize lazım." dedi. "Çekirdekleri buzdolabında bekletiyorum ama adını söylersen bize lazım." dedi. Ben meyvenin ne adını biliyorum, hatta şeklini bile o zaman iyice hatırlayamıyordum.Ben meyvenin ne adını biliyorum, hatta şeklini bile o zaman iyice hatırlayamıyordum. Sonra bir kere daha baktıktan sonra bu tarif ettiğim şekil hatırıma geldi, öğrenmiş oldum.Sonra bir kere daha baktıktan sonra bu tarif ettiğim şekil hatırıma geldi, öğrenmiş oldum. Ne adını biliyorum ne başka bir şeyini biliyorum. Sadece çekirdeğini aldım geldim. Ne adını biliyorum ne başka bir şeyini biliyorum. Sadece çekirdeğini aldım geldim. ''Buzdolabında bozulmasın çekirdek." dedim. Bakın ibretlik bir şey. Ben çok hayret ettim.''Buzdolabında bozulmasın çekirdek." dedim. Bakın ibretlik bir şey. Ben çok hayret ettim. Belki siz biliyorsunuz, ben bilmediğimden hayret etmişimdir.Belki siz biliyorsunuz, ben bilmediğimden hayret etmişimdir. Dedi ki; "Hocam, her tohumun bir soğuklama müddeti vardır.Dedi ki; "Hocam, her tohumun bir soğuklama müddeti vardır. O soğuklama olmayınca tohum patlayıp filizlenmez." Biliyor muydunuz? O soğuklama olmayınca tohum patlayıp filizlenmez."

Biliyor muydunuz?

Ben o zaman duydum.Ben o zaman duydum. O zaman anladım ki Allahu Teâlâ hazretleri kışın zemheri soğuğunu veriyor,O zaman anladım ki Allahu Teâlâ hazretleri kışın zemheri soğuğunu veriyor, buğday karın altında soğukluyor, baharda neşeli neşeli filizleniyor.buğday karın altında soğukluyor, baharda neşeli neşeli filizleniyor. Veyahut o soğuktan geçtikten sonra neşeli neşeli filizlenmesi o soğuklama sayesinde.Veyahut o soğuktan geçtikten sonra neşeli neşeli filizlenmesi o soğuklama sayesinde. Tebârekallahu ahseni'l- hâlikîn. Demek ki her şeyi yerli yerinde yaratmış. Suyu... Tebârekallahu ahseni'l- hâlikîn. Demek ki her şeyi yerli yerinde yaratmış. Suyu...

Su diye bir madde yaratmış. Suyu inceleyin. Hayranlığınızdan mest olursunuz.Su diye bir madde yaratmış. Suyu inceleyin. Hayranlığınızdan mest olursunuz. Her zaman kullandığımız, şu su denilen madde.Her zaman kullandığımız, şu su denilen madde. Bak, dünya üzerinde bakır var, kalay var, kömür var, demir var, her şey var.Bak, dünya üzerinde bakır var, kalay var, kömür var, demir var, her şey var. Çeşitli maddeler, madenler ve malzeme var. Çeşitli maddeler, madenler ve malzeme var. Ama şu suyu Allah, dikkatle inceleyin, öyle yaratmış ki, öyle özelliklere sahip ki,Ama şu suyu Allah, dikkatle inceleyin, öyle yaratmış ki, öyle özelliklere sahip ki, hayran olmamak mümkün değil. Bir kere herkesin gözü önünde cereyan eden bir şey var ki; hayran olmamak mümkün değil. Bir kere herkesin gözü önünde cereyan eden bir şey var ki; Allah suyu denizlerden buharlaştırıyor, göğe bulut olarak çıkartıyor, rüzgarlara ittirip taşıttırıyor,Allah suyu denizlerden buharlaştırıyor, göğe bulut olarak çıkartıyor, rüzgarlara ittirip taşıttırıyor, dağların tepesinden aşağı şakır şakır akıttırıyor. Dünyayı suluyor, yıkıyor.dağların tepesinden aşağı şakır şakır akıttırıyor. Dünyayı suluyor, yıkıyor. Havayı filtre ediyor, tozları aşağı indiriyor.Havayı filtre ediyor, tozları aşağı indiriyor. Aşağıdaki nebâta, dağın tepesindeki bitkiye hayat malzemesi olan suyu gönderiyor. Aşağıdaki nebâta, dağın tepesindeki bitkiye hayat malzemesi olan suyu gönderiyor.

Suudi Arabistan'a hacca giden kardeşlerim bilirler. Mekke'nin etrafı taşlıktır.Suudi Arabistan'a hacca giden kardeşlerim bilirler. Mekke'nin etrafı taşlıktır. İnsan böyle, gündüz vakti evinden çıktığı zaman, kapağı açılmış bir fırının içinden İnsan böyle, gündüz vakti evinden çıktığı zaman, kapağı açılmış bir fırının içinden dışarıya hava çıkar gibi yüzüne bir sıcaklık çarpar. Cayır cayır sıcak. dışarıya hava çıkar gibi yüzüne bir sıcaklık çarpar. Cayır cayır sıcak. Taşların üstünde böyle kesilen kurbanın etini şöyle şap diye yapıştırıversen taşın üstünde et pişer. Taşların üstünde böyle kesilen kurbanın etini şöyle şap diye yapıştırıversen taşın üstünde et pişer. O kadar sıcak! O sıcakta, kardeşlerimizin dikkatini çekmiştir herhalde, görmüşlerdir,O kadar sıcak! O sıcakta, kardeşlerimizin dikkatini çekmiştir herhalde, görmüşlerdir, dağın tepesinde, sivri kayaların – Afyon'un kayalarına da benziyor, sivri sivri - arasında Allah bitki yaratmış.dağın tepesinde, sivri kayaların – Afyon'un kayalarına da benziyor, sivri sivri - arasında Allah bitki yaratmış. Dağın üstünde Allah bitki yaratmış. Kalın köklü ağaç yaratmış. Sen oradan suyu nereden alırsın? Dağın üstünde Allah bitki yaratmış. Kalın köklü ağaç yaratmış.

Sen oradan suyu nereden alırsın?
Nasıl yaşarsın sen o kızgın taşların arasında? Nasıl yaşarsın sen o kızgın taşların arasında? Ben eti koyduğum zaman kebap oluyor da sen orada niye kebap olmuyorsun, cayır cayır yanmıyorsun?Ben eti koyduğum zaman kebap oluyor da sen orada niye kebap olmuyorsun, cayır cayır yanmıyorsun? Yukarda. Dağların üzerindeki bitkiler,Yukarda. Dağların üzerindeki bitkiler, "Yâ Rabbi bana hayatım için lazım olan maddeleri lütfet yâ erhame'r-râhimîn." diye dua etmiş gibi, "Yâ Rabbi bana hayatım için lazım olan maddeleri lütfet yâ erhame'r-râhimîn." diye dua etmiş gibi, Allah denizlerden rüzgarla taşıttırıp, tepeden akıttırıyor. Hepsine suyunu gönderiyor.Allah denizlerden rüzgarla taşıttırıp, tepeden akıttırıyor. Hepsine suyunu gönderiyor. Denizlerin içinde hayatı aşağılara kadar devam ettirtiyor.Denizlerin içinde hayatı aşağılara kadar devam ettirtiyor. Karanlık yerlerde elektrik balıkları yaratmış, kendisini aydınlatıyor. Subhânallâh! Karanlık yerlerde elektrik balıkları yaratmış, kendisini aydınlatıyor. Subhânallâh!

Sonra, bütün maddeleri ısıttığımız zaman eriyor. Demir bile eriyor, ısıtabilirsen. Ver bakalım yakıtı.Sonra, bütün maddeleri ısıttığımız zaman eriyor. Demir bile eriyor, ısıtabilirsen. Ver bakalım yakıtı. Isıtabilirse o sağlam demir bile eriyor. Taşlar da eriyor. Madenler öyle çıkartılıyor.Isıtabilirse o sağlam demir bile eriyor. Taşlar da eriyor. Madenler öyle çıkartılıyor. Taşlar da eriyor, demir de eriyor.Taşlar da eriyor, demir de eriyor. Eğer gücün kuvvetin varsa, daha da ısıtabilirsen, eriyen şeyler buhar da oluyor. Eğer gücün kuvvetin varsa, daha da ısıtabilirsen, eriyen şeyler buhar da oluyor. Suda da görüyoruz bunu. Bütün maddelerde katı hali, sıvı hali, gaz hali var.Suda da görüyoruz bunu. Bütün maddelerde katı hali, sıvı hali, gaz hali var. Bu gün ilmin bildiği istisnasıyla bütün maddeler böyledir.Bu gün ilmin bildiği istisnasıyla bütün maddeler böyledir. Hangi maddeyi eritsen, hepsinin bir erime derecesi vardır, erir.Hangi maddeyi eritsen, hepsinin bir erime derecesi vardır, erir. Hangi maddeyi daha fazla ısıtabilirsen, elinde teknik imkân varsa, o eriyen şey de buhar olur. Hangi maddeyi daha fazla ısıtabilirsen, elinde teknik imkân varsa, o eriyen şey de buhar olur. Demirin buharı olur mu? Isıtabilirsen olur. Taşın buharı olur mu?Demirin buharı olur mu? Isıtabilirsen olur. Taşın buharı olur mu? Eritebilirsen, Allah onun buhar hâline getirir, toz hâline getirir,Eritebilirsen, Allah onun buhar hâline getirir, toz hâline getirir, hava hâline getirir, böyle gaz hâline getirir.Katı, sıvı, gaz. Katı hâli ağır, sıvı hâli orta, gaz hâli hafif.hava hâline getirir, böyle gaz hâline getirir.Katı, sıvı, gaz. Katı hâli ağır, sıvı hâli orta, gaz hâli hafif. Ama suyunki öyle değil. Suyun katı hâli hafif, sıvı hâli ağır. Ötekisinden farklı.Ama suyunki öyle değil. Suyun katı hâli hafif, sıvı hâli ağır. Ötekisinden farklı. Neden böyle yapmış Rabbimiz Tebareke ve Teâlâ? Neden böyle yapmış Rabbimiz Tebareke ve Teâlâ?

Her şeyi güzel yaratan Allahu Teâlâ hazretleri, niye suyun katı hâlini sıvı hâlinden daha hafif yaratmış?Her şeyi güzel yaratan Allahu Teâlâ hazretleri, niye suyun katı hâlini sıvı hâlinden daha hafif yaratmış? Niye ona o özelliği vermiş? Dünya soğuduğu zaman, soğuğa temas eden su buz oluyor.Niye ona o özelliği vermiş?

Dünya soğuduğu zaman, soğuğa temas eden su buz oluyor.
Çeşmeler buz oluyor, damdan akan sular buz oluyor. Çeşmeler buz oluyor, damdan akan sular buz oluyor. Hatta yağmur damlası havada soğuyunca kar oluyor, buz oluyor, aşağı öyle iniyor. Hatta yağmur damlası havada soğuyunca kar oluyor, buz oluyor, aşağı öyle iniyor. Dolu oluyor veya kar olarak iniyor. Aşağıya lapa lapa, kristal halde iniyor. Dolu oluyor veya kar olarak iniyor. Aşağıya lapa lapa, kristal halde iniyor. Ama hepsi yorgan gibi suyun üstünde. Hepsi üstünde. Neden? Ama hepsi yorgan gibi suyun üstünde. Hepsi üstünde.

Neden?

Aşağıda canlılar var. Hayat sudan başlamış. Ve ce'alnâ min-el-mâ'i külli şey'in hayy. Aşağıda canlılar var. Hayat sudan başlamış.

Ve ce'alnâ min-el-mâ'i külli şey'in hayy.

"Canlı olan her şeyi sudan yarattık." diyor Allahu Teâlâ hazretleri. Öyle ibretli bir âyet-i kerîme ki!"Canlı olan her şeyi sudan yarattık." diyor Allahu Teâlâ hazretleri. Öyle ibretli bir âyet-i kerîme ki! Arvupalı'nın birisi çeşmede bakmış ki yazı var. "Ne yazıyor burada?" demiş. Okumuşlar.Arvupalı'nın birisi çeşmede bakmış ki yazı var. "Ne yazıyor burada?" demiş. Okumuşlar. Ve ce'alnâ min-el-mâ'i külli şey'in hayy efelâ yü'minûn. İnanmıyorlar mı? Ve ce'alnâ min-el-mâ'i külli şey'in hayy efelâ yü'minûn. İnanmıyorlar mı?

"Biz her şeyi sudan yarattık. İnanmıyorlar mı?" "İnandım. Ne kadar hikmetli bir söz!" demiş Avrupalı. "Biz her şeyi sudan yarattık. İnanmıyorlar mı?" "İnandım. Ne kadar hikmetli bir söz!" demiş Avrupalı.

Şimdi okyanusun 10 bin metre, 12 bin metre derinliğinde bile zırhlı balıklar var, canlılar var.Şimdi okyanusun 10 bin metre, 12 bin metre derinliğinde bile zırhlı balıklar var, canlılar var. Üstü donuyor da, su yaşamaya müsait, devam ediyor aşağıda.Üstü donuyor da, su yaşamaya müsait, devam ediyor aşağıda. Testereyle buzu kesiyor Eskimolar. Almanya'da, İsveç'te veya Finlandiya'da, kendi kürkü giyiyor,Testereyle buzu kesiyor Eskimolar. Almanya'da, İsveç'te veya Finlandiya'da, kendi kürkü giyiyor, testereyle kesiyor buzu oradan oltayı aşağıya sarkıttığı zaman bir balık çekebiliyor. Üstü buz!testereyle kesiyor buzu oradan oltayı aşağıya sarkıttığı zaman bir balık çekebiliyor. Üstü buz! Arabayla geçsen kırılmayacak kadar kalın buz üstü. Altında hayat devam ediyor. Arabayla geçsen kırılmayacak kadar kalın buz üstü. Altında hayat devam ediyor.

Eğer buz ağır olsaydı ne olacaktı? Eğer buz ağır olsaydı ne olacaktı?

O zaman üst taraf soğuyunca buz ağır olduğu zaman suyun dibine çöküverecekti.O zaman üst taraf soğuyunca buz ağır olduğu zaman suyun dibine çöküverecekti. Üstteki öteki su da soğuyunca o da çöküverecekti.Üstteki öteki su da soğuyunca o da çöküverecekti. Okyanusun dibinde, derelerin, göllerin dibinden yukarıya doğru buzlar dibine çöke çöke,Okyanusun dibinde, derelerin, göllerin dibinden yukarıya doğru buzlar dibine çöke çöke, yukarıya kadar bu kış ne olacaktı? Çatır çatır buz olacaktı. İsterse bir de baharda güneş çıksın.yukarıya kadar bu kış ne olacaktı? Çatır çatır buz olacaktı. İsterse bir de baharda güneş çıksın. Çıksa bunun ne kadar yerini ısıtabilir? 10 bin metre suyun altını ısıtabilir mi?Çıksa bunun ne kadar yerini ısıtabilir? 10 bin metre suyun altını ısıtabilir mi? Zaten bahar gelinceye kadar bu buzun içinde varlıkların hepsi ne olurdu? Ölürdü. Bir senede hayat sönerdi. Zaten bahar gelinceye kadar bu buzun içinde varlıkların hepsi ne olurdu? Ölürdü. Bir senede hayat sönerdi.

Demek ahseni'l-hâlıkîn, her şeyi bilen, her şeye kâdir olan Allahu Teâlâ hazretleriDemek ahseni'l-hâlıkîn, her şeyi bilen, her şeye kâdir olan Allahu Teâlâ hazretleri suyu öyle yaratmış ki hayat devam etsin. Öyle güzel yaratmış ki, suya öyle güzel sıfatlar vermiş ki... suyu öyle yaratmış ki hayat devam etsin. Öyle güzel yaratmış ki, suya öyle güzel sıfatlar vermiş ki...

İnnemâ yahşallahe min-'ibadihi'l-'ulemâ'. "Allah'tan alim kullar en iyi şekilde korkar."İnnemâ yahşallahe min-'ibadihi'l-'ulemâ'.

"Allah'tan alim kullar en iyi şekilde korkar."
Ötekiler korkmayı bile bilmez. Allah'tan korkmayı bile bilmez, cahil! Alimler bilir.Ötekiler korkmayı bile bilmez. Allah'tan korkmayı bile bilmez, cahil! Alimler bilir. Suyun bu hâlini görünce, Allah'ın öteki yarattığında öteki hikmeti görünce,Suyun bu hâlini görünce, Allah'ın öteki yarattığında öteki hikmeti görünce, daha öteki varlığındaki başka hikmeti görünce alimin aklı başından gider. daha öteki varlığındaki başka hikmeti görünce alimin aklı başından gider. Cahil "Su işte, ne olacak." der. Nereden geldiğini bile düşünmez. Nereye gittiğini bile düşünmez.Cahil "Su işte, ne olacak." der. Nereden geldiğini bile düşünmez. Nereye gittiğini bile düşünmez. Nasıl olduğunu bile düşünmez. Yerin altından nasıl çıkıyor? Gökten nasıl aşağı iniyor?Nasıl olduğunu bile düşünmez. Yerin altından nasıl çıkıyor? Gökten nasıl aşağı iniyor? Niçin aşağı iniyor? Birçok kimse bilmiyordu belki. Niçin aşağı iniyor? Birçok kimse bilmiyordu belki. Hani fizik kimya okudu da, buharlaşmayı vesaireyi, meteorolojiyi öğrendi de bunları bilmiyor. Hani fizik kimya okudu da, buharlaşmayı vesaireyi, meteorolojiyi öğrendi de bunları bilmiyor.

Allah'a hamdu senâlar olsun. Bizi müslüman etmiş.Allah'a hamdu senâlar olsun. Bizi müslüman etmiş. Kitabı sapasağlam, bir harfi bile değişmemiş olan, değişmeyeceğini Allah'ın vaat etmiş olduğu bir kitabımız var.Kitabı sapasağlam, bir harfi bile değişmemiş olan, değişmeyeceğini Allah'ın vaat etmiş olduğu bir kitabımız var. Kelâm-ı kadîmimiz var, başımızın tacı. Allah bizi Kur'an sevgisinin içine gark eylesin.Kelâm-ı kadîmimiz var, başımızın tacı. Allah bizi Kur'an sevgisinin içine gark eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'in ma'ânîsine âşinâ eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'in ehli eylesin. Kur'an ehli olarak haşreylesin.Kur'ân-ı Kerîm'in ma'ânîsine âşinâ eylesin. Kur'ân-ı Kerîm'in ehli eylesin. Kur'an ehli olarak haşreylesin. Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatiyle cennetine soksun. Kur'ân-ı Kerîm'in şefaatiyle cennetine soksun.

Allah'a yine hamdu senâlar olsun ki bizi ekremü'r-rusül, seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn olanAllah'a yine hamdu senâlar olsun ki bizi ekremü'r-rusül, seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn olan Muhammed-i Mustafâ'sına ümmet eyledi. Ben bazen çocuklara takılıyorum, oyuncaklar getiriyorlar.Muhammed-i Mustafâ'sına ümmet eyledi. Ben bazen çocuklara takılıyorum, oyuncaklar getiriyorlar. Allah Allah, ne güzel oyuncaklar! Orasını kıvırtıyorsun, burasını çeviriyorsun otomobil oluyor robot.Allah Allah, ne güzel oyuncaklar! Orasını kıvırtıyorsun, burasını çeviriyorsun otomobil oluyor robot. Öyle kıvırtıyorsun, böyle yapıyorsun otomobil oluyor uçak. Şöyle yapıyorsun, böyle yapıyorsun...Öyle kıvırtıyorsun, böyle yapıyorsun otomobil oluyor uçak. Şöyle yapıyorsun, böyle yapıyorsun... Çocuk artık onun başında saatlerce oynuyor.Çocuk artık onun başında saatlerce oynuyor. Evin içinde arabasına biniyor, aküyle çalışıyor, oraya gidiyor, buraya gidiyor.Evin içinde arabasına biniyor, aküyle çalışıyor, oraya gidiyor, buraya gidiyor. Uzaktan komutalı uçak var, uçuyor; otomobil var, gidiyor, dümenini kıvırttırıyor vesaire.Uzaktan komutalı uçak var, uçuyor; otomobil var, gidiyor, dümenini kıvırttırıyor vesaire. Bazen şaka yapıyorum diyorum ki; "Ah biz erken doğmuşuz. Bazen şaka yapıyorum diyorum ki; "Ah biz erken doğmuşuz. Şimdi bebek olacakmışız, o oyuncaklara biz de sahip olalım diye şimdi bebek olacakmışız. " diyoruz.Şimdi bebek olacakmışız, o oyuncaklara biz de sahip olalım diye şimdi bebek olacakmışız. " diyoruz. Ama ne erken ne geç. Hepsi hikmetli. Çok şükür bu halimize ki bizi Allah Ümmet-i Muhammed'den eylemiş.Ama ne erken ne geç. Hepsi hikmetli. Çok şükür bu halimize ki bizi Allah Ümmet-i Muhammed'den eylemiş. Ya kâfir bir kavmin arasında, çok önceki asırlarda yaşasaydık ne olurdu? Putperestlerin arasında. Ya kâfir bir kavmin arasında, çok önceki asırlarda yaşasaydık ne olurdu? Putperestlerin arasında.

İbrahim aleyhisselam gibi kahramanlık yapabilir miydik acaba? "Puta tapmam." diyebilecek insan var mı?İbrahim aleyhisselam gibi kahramanlık yapabilir miydik acaba? "Puta tapmam." diyebilecek insan var mı? Bugün "Müslümanım." diyor da, insanların hepsi Müslümanlığı tam götürebiliyor mu? İşte müslüman.Bugün "Müslümanım." diyor da, insanların hepsi Müslümanlığı tam götürebiliyor mu? İşte müslüman. Bak, gör, al. Acıyorum. Bu kim? Falancanın kızı. Dedesini bir bilsen, hoca.Bak, gör, al. Acıyorum. Bu kim? Falancanın kızı. Dedesini bir bilsen, hoca. Peki bunun hali ne, cadalozun? Şimdiki hali ne? İsim vermeyeyim de gıybet olmasın. Peki bunun hali ne, cadalozun? Şimdiki hali ne? İsim vermeyeyim de gıybet olmasın. Çok yüksek, çok meşhur, diniî bakımdan çok üstün bir mevkiinin, çok salahiyetli bir kimsenin kızı.Çok yüksek, çok meşhur, diniî bakımdan çok üstün bir mevkiinin, çok salahiyetli bir kimsenin kızı. "Aman, soyadı bak onun soyadından!" dedim. Babası İslâm için çalışmış, ölmüş, meşhur bir alim."Aman, soyadı bak onun soyadından!" dedim. Babası İslâm için çalışmış, ölmüş, meşhur bir alim. Kızı? Kızıl komünist. Subhânallâh! Kızı? Kızıl komünist. Subhânallâh!

Yahrucu'l-hayye min-el-meyyiti ve yahrüce'l-meyyite min-el-hayyi. Yahrucu'l-hayye min-el-meyyiti ve yahrüce'l-meyyite min-el-hayyi.

Subhânallâh. Putperest kavmin içinden çıksaydık, Hz. İbrahim gibi "Puta tapmam.",Subhânallâh. Putperest kavmin içinden çıksaydık, Hz. İbrahim gibi "Puta tapmam.", Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem gibi "Ben puta tapmam." diyebilir miydik? Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem gibi "Ben puta tapmam." diyebilir miydik? Bugünkü insanların kafası ve imanı o kadar kuvvetli mi? Sanmıyorum. Bugünkü insanların kafası ve imanı o kadar kuvvetli mi? Sanmıyorum. Kuvvetli olsaydı, hiçbir baskı yok işte, müslüman olurdu. Kim diyor buna açılsın diye?Kuvvetli olsaydı, hiçbir baskı yok işte, müslüman olurdu.

Kim diyor buna açılsın diye?
Kim diyor içki içsin diye? İçmese... Biz içki içmiyoruz. Elhamdülillah.Kim diyor içki içsin diye? İçmese... Biz içki içmiyoruz. Elhamdülillah. Allah zerresini nasip etmesin. Haramın zerresi burnumuzdan, ağzımızdan girmesin. Biz içmiyoruz.Allah zerresini nasip etmesin. Haramın zerresi burnumuzdan, ağzımızdan girmesin. Biz içmiyoruz. Ölüyor muyuz? Ama bir caddenin üzerinde 30 tane, 40 tane meyhane var.Ölüyor muyuz? Ama bir caddenin üzerinde 30 tane, 40 tane meyhane var. Homur homur, harıl harıl içki içiyor millet.Homur homur, harıl harıl içki içiyor millet. Allah'a Allah'ın yasak kıldığı, haram kıldığı şeyi içerek âsi oluyor.Allah'a Allah'ın yasak kıldığı, haram kıldığı şeyi içerek âsi oluyor. Kötü yollar var, kötü yerler var... Kötülükler evin içine girmiş, televizyonda görüyoruz. Kötü yollar var, kötü yerler var... Kötülükler evin içine girmiş, televizyonda görüyoruz.

Ben, kendim, ömrümde hiç mesela kötü bir yere gitmedim. Sen de gitmedin, o da gitmedi.Ben, kendim, ömrümde hiç mesela kötü bir yere gitmedim. Sen de gitmedin, o da gitmedi. Ama televizyonda getiriyor, gösteriyor. Fe-subhânallâh! Çirkin, kötü bir şey, gazino...Ama televizyonda getiriyor, gösteriyor. Fe-subhânallâh! Çirkin, kötü bir şey, gazino... Ömrümde kiliseye girmedim, istemedim, gitmedim, görmedim, papazı dinlemedim.Ömrümde kiliseye girmedim, istemedim, gitmedim, görmedim, papazı dinlemedim. Papazı getiriyor karşına, kutunun içinde gösteriyor.Papazı getiriyor karşına, kutunun içinde gösteriyor. Ömrümde elalemin yatak odasına girmedim. Fe-subhânallâh! Ömrümde elalemin yatak odasına girmedim. Fe-subhânallâh! Getiriyor, yatak odasını televizyonda sahne olarak gösteriyor. Vesaire vesaire...Getiriyor, yatak odasını televizyonda sahne olarak gösteriyor. Vesaire vesaire... Her türlü melanet, çirkinlik, günah, Allah'ın haram kıldığı şey olabiliyor. Her türlü melanet, çirkinlik, günah, Allah'ın haram kıldığı şey olabiliyor.

Hani iman? Hani ahlâk? Hani Allah'ın yolunda yürüyecek er kişiler, mert kişiler?Hani iman? Hani ahlâk? Hani Allah'ın yolunda yürüyecek er kişiler, mert kişiler? Hani âşıklar, sâdıklar? Hani Allah için canını verenler? Can istemiyoruz.Hani âşıklar, sâdıklar? Hani Allah için canını verenler?

Can istemiyoruz.
Günahtan uzak dur, yeter. Paran da senin olsun, canın da senin olsun.Günahtan uzak dur, yeter. Paran da senin olsun, canın da senin olsun. Günahtan uzak dur bakayım bir. Adam gibi yürü bakalım.Günahtan uzak dur bakayım bir. Adam gibi yürü bakalım. Eğri büğrü yürüme de dosdoğru yürü, Cenabı Hakk'ın yolunda dosdoğru git bakalım. Eğri büğrü yürüme de dosdoğru yürü, Cenabı Hakk'ın yolunda dosdoğru git bakalım. Yürüyemiyor. Harama bakmaktan gözünü alamıyor. Haramı yutmaktan nefsini geri çekemiyor.Yürüyemiyor. Harama bakmaktan gözünü alamıyor. Haramı yutmaktan nefsini geri çekemiyor. Şurada evli. Evi var, barkı var, parası var, pulu var, arabası var;Şurada evli. Evi var, barkı var, parası var, pulu var, arabası var; burada falancayla metres hayatı yaşıyor. Recm edilecek bir durum. burada falancayla metres hayatı yaşıyor. Recm edilecek bir durum.

Bir şehirde bana getirdiler fısıldadılar kulağıma. Kadın geldi, sonra söyledi.Bir şehirde bana getirdiler fısıldadılar kulağıma. Kadın geldi, sonra söyledi. "Hocam bizim efendi" dedi. Beraber hacca gitmiştik, tanıyorum, tamam."Hocam bizim efendi" dedi. Beraber hacca gitmiştik, tanıyorum, tamam. Senin efendiyi tanıyorum. "Bizim Efendi evli bir kadınla beraber yaşıyor."Senin efendiyi tanıyorum. "Bizim Efendi evli bir kadınla beraber yaşıyor." İnanamadım. Bizim şu hacca beraber gittiğimiz adam mı? "Evet." Kadının kocası var mı? "Var. İnanamadım. Bizim şu hacca beraber gittiğimiz adam mı? "Evet." Kadının kocası var mı? "Var. Geçen gün gelmiş; 'tuh sana! Senden bunu ummazdım!' demiş, gitmiş." Kadının kocası var.Geçen gün gelmiş; 'tuh sana! Senden bunu ummazdım!' demiş, gitmiş." Kadının kocası var. "Kadın da geldi bizim eve; 'Sen bu işi sineye çekeceksin. Biz senin kocanla yaşayacağız.' dedi."Kadın da geldi bizim eve; 'Sen bu işi sineye çekeceksin. Biz senin kocanla yaşayacağız.' dedi. Bana da böyle söyledi." Aklım başımdan gitti. Bana da böyle söyledi." Aklım başımdan gitti.

Dedim, ya bu kadıncağız ciddi bir hanım, müslüman bir hanım.Dedim, ya bu kadıncağız ciddi bir hanım, müslüman bir hanım. Ama hani davada iki tarafı da dinlemek lazım. Ama hani davada iki tarafı da dinlemek lazım. Şu hacı olan, beraberce hacca gitmiş olduğumuz şu şahsı da Şu hacı olan, beraberce hacca gitmiş olduğumuz şu şahsı da bir alayım karşıma, belki bunun söylediği gibi değildir. Başka bir tarafı vardır.bir alayım karşıma, belki bunun söylediği gibi değildir. Başka bir tarafı vardır. Biz hakim gibiyiz ya şimdi. Bize geldi, şikâyet etti. "Hocam, sen benim hocamsın. Biz hakim gibiyiz ya şimdi. Bize geldi, şikâyet etti. "Hocam, sen benim hocamsın. Kocamı şikâyet ediyorum." dedi. Bir de öteki tarafı dinleyelim. Kocasını çağırdık.Kocamı şikâyet ediyorum." dedi. Bir de öteki tarafı dinleyelim.

Kocasını çağırdık.
"Hacı Efendi, ben inanamayacağım bir şeyler duydum, inanamıyorum. "Hacı Efendi, ben inanamayacağım bir şeyler duydum, inanamıyorum. Herhalde bunda bir yanlışlık var." dedim. Herhalde bunda bir yanlışlık var." dedim. Adam birkaç gündür ağlıyormuş zaten "Hocama söyleyeceğim." dedi diye. Perişan bir vaziyette.Adam birkaç gündür ağlıyormuş zaten "Hocama söyleyeceğim." dedi diye. Perişan bir vaziyette. Başladı ağlamaya. Dedi ki; "Doğru hocam." Sen evlisin? "Evet." Düşüp kalktığın kadın da evli? "Evet."Başladı ağlamaya. Dedi ki; "Doğru hocam." Sen evlisin? "Evet." Düşüp kalktığın kadın da evli? "Evet." Sen taşla atıla atıla kafası kırılıp başı yarılıp recmedilecek bir durum yaptın, bir iş yaptın, dedim.Sen taşla atıla atıla kafası kırılıp başı yarılıp recmedilecek bir durum yaptın, bir iş yaptın, dedim. Paran var mı? Var. Hacca gidecek kadar parası, geliri var. Çoluk çocuğu var. Üç tane çocuğu var.Paran var mı? Var. Hacca gidecek kadar parası, geliri var. Çoluk çocuğu var. Üç tane çocuğu var. Zıpır bir delikanlı da değil. Delikanlı diyoruz, deli, kanı deli. Akıllı kanlı değil, deli kanlı.Zıpır bir delikanlı da değil. Delikanlı diyoruz, deli, kanı deli. Akıllı kanlı değil, deli kanlı. Öyle de değil. İslâm'da böylelerine ne derler? Bekara azep derler. A'zep "bekâr" demek.Öyle de değil.

İslâm'da böylelerine ne derler?

Bekara azep derler. A'zep "bekâr" demek.
Veyahut keskin z ile a'zib derler. A'zib; ayın, keskin z, be ile, a'zib, bekâr.Veyahut keskin z ile a'zib derler. A'zib; ayın, keskin z, be ile, a'zib, bekâr. 'Uzzâb, keskin z ile, "bekarlar" demek. Şirâruküm 'uzzâbuküm buyurmuş Peygamber Efendimiz.'Uzzâb, keskin z ile, "bekarlar" demek. Şirâruküm 'uzzâbuküm buyurmuş Peygamber Efendimiz. "Sizin en kötüleriniz bekâr duranlarınızdır." Çünkü günahı en çok onlar yapıyor."Sizin en kötüleriniz bekâr duranlarınızdır." Çünkü günahı en çok onlar yapıyor. İçki, kumar, zina vesaire, en çok onlar yapıyor. O bekâr. İçki, kumar, zina vesaire, en çok onlar yapıyor. O bekâr.

Evlenene ne der İslâm hukukunda? Tabir, evlinin adı nedir? Evlenene ne der İslâm hukukunda? Tabir, evlinin adı nedir?

Muhsân. Ha ile sad ile. Muhsân ne demek?Muhsân. Ha ile sad ile. Muhsân ne demek? Hısn-ı hasîn-i izdivaç ile kendi namusunu koruma durumuna elhamdülillah ermiş insan demek.Hısn-ı hasîn-i izdivaç ile kendi namusunu koruma durumuna elhamdülillah ermiş insan demek. Hısın ne demek? Kale demek, hisar demek. Hısın ne demek? Kale demek, hisar demek. Afyon şehrinin sivri tepesinin ucunda yalçın bir hisar var; Karahisar demişler adına.Afyon şehrinin sivri tepesinin ucunda yalçın bir hisar var; Karahisar demişler adına. Kara, "büyük" demek, ulu demek. Karahan, "uluhan" demek. Karahisar, "muhteşem bir hisar".Kara, "büyük" demek, ulu demek. Karahan, "uluhan" demek. Karahisar, "muhteşem bir hisar". Hadi bakalım, al alabilirsen. Hisar... Muhsar ne demek?Hadi bakalım, al alabilirsen. Hisar... Muhsar ne demek? Etrafı hisar ile, kale ile çevrilmiş, sapasağlam korunmuş insan demek. Etrafı hisar ile, kale ile çevrilmiş, sapasağlam korunmuş insan demek. Bak muhsân iken hisarla, izdivaç duvarıyla, kalesiyle korunmuş. Bak muhsân iken hisarla, izdivaç duvarıyla, kalesiyle korunmuş. Artık bu bekarlar gibi delilik yapmaz korunmuş bu demek.Artık bu bekarlar gibi delilik yapmaz korunmuş bu demek. Muhsân olan bir insan zina ederse ne yapılır? Recm edilir. Allah saklasın. Muhsân olan bir insan zina ederse ne yapılır? Recm edilir. Allah saklasın.

Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfi var diyor ki; ''Günah, günahı işleyen insanı mahvedecek.''Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfi var diyor ki; ''Günah, günahı işleyen insanı mahvedecek.'' Cezası var. Dünyada, âhirette günahın cezası var. Günah e'z-zenbu şu'mün li-gayri fâilihî.Cezası var. Dünyada, âhirette günahın cezası var. Günah e'z-zenbu şu'mün li-gayri fâilihî. "Günah günahı işleyen insandan başkalarına da uğursuzdur. Onlara da zararı vardır." "Günah günahı işleyen insandan başkalarına da uğursuzdur. Onlara da zararı vardır." Günahkâr günahı işliyor, zararı var. Tamam, bunu biliyoruz.Günahkâr günahı işliyor, zararı var. Tamam, bunu biliyoruz. Günahı işleyen o kişiden başkalarına da günahın zararı vardır, buyurmuş Peygamber Efendimiz. Günahı işleyen o kişiden başkalarına da günahın zararı vardır, buyurmuş Peygamber Efendimiz.

Nedir zararlar? İn iğtâbehu esime.Nedir zararlar?

İn iğtâbehu esime.
Onun yaptığı günahı söylerse, gıybetini yaparsa, söyleyen de günaha girer. Onun için isim söylemedik.Onun yaptığı günahı söylerse, gıybetini yaparsa, söyleyen de günaha girer. Onun için isim söylemedik. "Falanca alimin kızı komünist." dedik ama gıybet olmasın diye, korkumuzdan isim söylemedik."Falanca alimin kızı komünist." dedik ama gıybet olmasın diye, korkumuzdan isim söylemedik. İsmini söylerse, anarsa gıybet olur. Olmuş bir şeyi söylemek nedir? Gıybettir. İsmini söylerse, anarsa gıybet olur. Olmuş bir şeyi söylemek nedir? Gıybettir. Olmuş bir kusuru, adamın gıyabında, kadının gıyabında, mecliste olmayanın aleyhinde konuşmak, gıybettir. Olmuş bir kusuru, adamın gıyabında, kadının gıyabında, mecliste olmayanın aleyhinde konuşmak, gıybettir. Yasak. Gıybet, haram, gıybet günah. Günahkârı zikrederse, anarsa söylerse İn iğtâbehu. Yasak. Gıybet, haram, gıybet günah. Günahkârı zikrederse, anarsa söylerse İn iğtâbehu. Gıybetini yaparsa, esime. kendisi de günahkâr olur. Gıybetini yaparsa, esime. kendisi de günahkâr olur.

Ve in radiye bi-hi şârekehû. Yaptığı günaha gönlünden icazet verirse.Ve in radiye bi-hi şârekehû. Yaptığı günaha gönlünden icazet verirse. "Yapsın canım, ne olacak, mahsuru yok, yapabilir; ben olsam ben de yapardım. Herkes yapıyor."Yapsın canım, ne olacak, mahsuru yok, yapabilir; ben olsam ben de yapardım. Herkes yapıyor. Ne olacakmış. Çok konuşmayın, üzerine düşmeyin bu işin. Yapsın. Delikanlıdır, yapar."Ne olacakmış. Çok konuşmayın, üzerine düşmeyin bu işin. Yapsın. Delikanlıdır, yapar." Veyahut böyle şeyler söyleniyor. Sen günaha razı mı oldun? İçin cevaz veriyor. Olsun, diyorsun.Veyahut böyle şeyler söyleniyor. Sen günaha razı mı oldun? İçin cevaz veriyor. Olsun, diyorsun. Razı mı oldun? Razı oldun. in radiye bi-hi şârekehû. Sen şimdi günahı işlemiş gibi oldun. Razı mı oldun? Razı oldun. in radiye bi-hi şârekehû. Sen şimdi günahı işlemiş gibi oldun. "Günaha razı olmak, günaha iştirak etmek gibidir. Beraber yapmak gibidir." "Günaha razı olmak, günaha iştirak etmek gibidir. Beraber yapmak gibidir."

Mesela hayali bir şey anlatıyorum: Falanca adam hacıydı. Bir tanecik oğlu vardı.Mesela hayali bir şey anlatıyorum: Falanca adam hacıydı. Bir tanecik oğlu vardı. O bir tanecik oğluna şanlı, şerefli bir düğün yaptı. O bir tanecik oğluna şanlı, şerefli bir düğün yaptı. "Getirin ya! Şu oğlumun düğününde, bu bir tane oluyor ömürde...""Getirin ya! Şu oğlumun düğününde, bu bir tane oluyor ömürde..." İçki de içti, çıktı davulun zurnanın önünde oynadı da. İçki içtiyse günah işledi, tamam. İçki de içti, çıktı davulun zurnanın önünde oynadı da. İçki içtiyse günah işledi, tamam. Hacı da olsa günah işledi mi? Günah işledi.Hacı da olsa günah işledi mi? Günah işledi. Dinleyenlerden bir tanesi diyor ki; "Canım, bir tane çocuğu varmış, tamam. O da evleniyormuş.Dinleyenlerden bir tanesi diyor ki; "Canım, bir tane çocuğu varmış, tamam. O da evleniyormuş. Hayatta bir defa felekten bir gün çalmışlar. Orada işte içivermiş bir sefer. Ne olacak?Hayatta bir defa felekten bir gün çalmışlar. Orada işte içivermiş bir sefer. Ne olacak? Ben olsam ben de yapardım." dedi. Ne oldu? Yaptı. O da diliyle yapmış oldu.Ben olsam ben de yapardım." dedi.

Ne oldu?

Yaptı. O da diliyle yapmış oldu.
O da o günaha girdi. Günaha razı olursa o zaman yapmış gibi olur. Gıybetini yaparsa günaha girer. O da o günaha girdi. Günaha razı olursa o zaman yapmış gibi olur. Gıybetini yaparsa günaha girer.

Ve in ayyerahû. "Ayıplarsa günahkârı." Ayıpladı. "Tuh be! Utanmıyor mu ya?Ve in ayyerahû. "Ayıplarsa günahkârı." Ayıpladı. "Tuh be! Utanmıyor mu ya? İnsan, hiç müslüman böyle bir şey yapar mı? Ne kadar ayıp!" filan diye ayıplarsa. İnsan, hiç müslüman böyle bir şey yapar mı? Ne kadar ayıp!" filan diye ayıplarsa. Übtüliye bihi. "Allah o günahı ona da işlettirir." Übtüliye bihi. "Allah o günahı ona da işlettirir." Gel bakalım, sen çok pehlivanım diye uzaktan atıp tutuyorsun. Gel bakalım, sen çok pehlivanım diye uzaktan atıp tutuyorsun. Ben de senin başına getireyim bu belayı da bakalım yapmaktan kendini tutabilecek misin diye, ceza olarak. Ben de senin başına getireyim bu belayı da bakalım yapmaktan kendini tutabilecek misin diye, ceza olarak. Allah'ın cezasıdır bu. Allah'ın cezasıdır bu. Ayıplayan kimse, o ayıpladığı kusuru kendisi işlemedikçe, o belanın içine kendisi de düşmedikçe ölmez.Ayıplayan kimse, o ayıpladığı kusuru kendisi işlemedikçe, o belanın içine kendisi de düşmedikçe ölmez. Ayıplamaya da müsaade yok. Ne kalıyor?Ayıplamaya da müsaade yok. Ne kalıyor? Razı olunamaz, lafı söylenemez, dedikodusu yapılamaz, ayıplanamaz. Ne kalıyor?Razı olunamaz, lafı söylenemez, dedikodusu yapılamaz, ayıplanamaz. Ne kalıyor? Acımak kalıyor. Acıyıp ağlamak kalıyor, dua etmek kalıyor. Acımak kalıyor. Acıyıp ağlamak kalıyor, dua etmek kalıyor.

Çok ârif, çok kâmil bir insan, çok edepsiz, haydut bir herifle yolda beraber olmuşlar. Bir kervanda.Çok ârif, çok kâmil bir insan, çok edepsiz, haydut bir herifle yolda beraber olmuşlar. Bir kervanda. Bir yerden bir yere beraber gitmişler. Günlerce seyahatleri olmuş.Bir yerden bir yere beraber gitmişler. Günlerce seyahatleri olmuş. Bu haydut, eşkiyâ; ötekisi de evliyâ. Hiç nasip almamış.Bu haydut, eşkiyâ; ötekisi de evliyâ. Hiç nasip almamış. Kaç gün beraber gitmişler, o evliyânın namazından, niyazından, sözünden,Kaç gün beraber gitmişler, o evliyânın namazından, niyazından, sözünden, sohbetinden, kıymetinden hiç istifade etmemiş. Haydut haydutluğuna aynen devam etmiş. sohbetinden, kıymetinden hiç istifade etmemiş. Haydut haydutluğuna aynen devam etmiş.

Kütahya'da namaz kıldık. Camdan görüyorum. Caminin önünde biz cuma namazı kılıyoruz.Kütahya'da namaz kıldık. Camdan görüyorum. Caminin önünde biz cuma namazı kılıyoruz. Birisi başına takke geçirmiş, sigara içiyor orada. Camiye gelmiyor. Hutbede imam. Birisi başına takke geçirmiş, sigara içiyor orada. Camiye gelmiyor. Hutbede imam. Ben hutbeyi dinliyorum, gözümle de görüyorum. Sigara içiyor. Başında takke.Ben hutbeyi dinliyorum, gözümle de görüyorum. Sigara içiyor. Başında takke. Kırmızı turp gibi de bir adam. Sağlam. Çok yaşlı da değil. Eli ayağı da sağlam. Allah Allah!Kırmızı turp gibi de bir adam. Sağlam. Çok yaşlı da değil. Eli ayağı da sağlam. Allah Allah! Bu başına takkeyi niye geçirmiş? Ne yapacak? Saçlarını mı kazıtıyor?Bu başına takkeyi niye geçirmiş? Ne yapacak? Saçlarını mı kazıtıyor? Dışarıda namaz kılmadıktan sonra bu başına bu takkeyi bu herif niye geçirmiş? Camiye niye gelmiş?Dışarıda namaz kılmadıktan sonra bu başına bu takkeyi bu herif niye geçirmiş? Camiye niye gelmiş? Caminin avlusuna gelmiş. Ön tarafta, kıble tarafında camdan görüyorum. İmamdan ön tarafta.Caminin avlusuna gelmiş. Ön tarafta, kıble tarafında camdan görüyorum. İmamdan ön tarafta. Yanda olsa, babayiğit diyeceğim, soğuktan korkmuyor, dışarıda namaz kılacak.Yanda olsa, babayiğit diyeceğim, soğuktan korkmuyor, dışarıda namaz kılacak. Herhalde tezgâhı var, bilmem nesi var filan diye bir hüsn-ü zan göstereceğim. Önde, namazsız...Herhalde tezgâhı var, bilmem nesi var filan diye bir hüsn-ü zan göstereceğim. Önde, namazsız... Cuma kılındı, hala orada geziniyor. Ondan sonra çıkarken gördüm. Merdivene diz çöktü:Cuma kılındı, hala orada geziniyor. Ondan sonra çıkarken gördüm. Merdivene diz çöktü: "Ey müminler! Para..." diye önüne mendil gibi bir şey koymuş, orada para dileniyordu."Ey müminler! Para..." diye önüne mendil gibi bir şey koymuş, orada para dileniyordu. Ama öyle dilenecek bir hali filan da yoktu. Başında takke, önünde tezgâh açmış, dileniyordu.Ama öyle dilenecek bir hali filan da yoktu. Başında takke, önünde tezgâh açmış, dileniyordu. Allah onu da gösterdi. Bak, namaz bu kılmayan şahıs şimdi burada da, dileniyor diye. Onu da gördüm. Allah onu da gösterdi. Bak, namaz bu kılmayan şahıs şimdi burada da, dileniyor diye. Onu da gördüm.

Ne yapmak gerekiyor? Ne yapmak gerekiyor?

Acımak gerekiyor. Günahkâra dua etmek gerekiyor. Allah kurtarsın demek gerekiyor.Acımak gerekiyor. Günahkâra dua etmek gerekiyor. Allah kurtarsın demek gerekiyor. O evliyâ adamla o eşkiyâ adam aynı yolda gitmişler. Ayrılırken evliyâ ağlamış.O evliyâ adamla o eşkiyâ adam aynı yolda gitmişler. Ayrılırken evliyâ ağlamış. Mübarek niye ağlıyorsun? İşte herif defolup gidiyor. Mübarek niye ağlıyorsun? İşte herif defolup gidiyor. Sen de bundan sonra seyahatine rahat gideceksin.Sen de bundan sonra seyahatine rahat gideceksin. Kaç gün yolda bu herifin belasını, kahrını çektin, tahammül ettin, dişini sıktın. Sevinsene! Ağlıyor.Kaç gün yolda bu herifin belasını, kahrını çektin, tahammül ettin, dişini sıktın. Sevinsene! Ağlıyor. Demiş ki; "Bu kadar zaman geçti de Allah'ın yolundan bir hisse koklayıp da kendini şöyle bir düzeltemedi.Demiş ki; "Bu kadar zaman geçti de Allah'ın yolundan bir hisse koklayıp da kendini şöyle bir düzeltemedi. Kötü huylarıyla geldi, kötü huylarıyla yanımdan ayrılıp gidiyor diye ağlıyorum." Neden ağlıyor? Kötü huylarıyla geldi, kötü huylarıyla yanımdan ayrılıp gidiyor diye ağlıyorum."

Neden ağlıyor?

Acıdığı için ağlıyor. "Yazık, bu haliyle giderse cehenneme gider." diye ağlıyor.Acıdığı için ağlıyor. "Yazık, bu haliyle giderse cehenneme gider." diye ağlıyor. Demek ki ince imiş Müslümanlık. Doğrusu hadisleri bilmeyince insan böyle yapmaz.Demek ki ince imiş Müslümanlık. Doğrusu hadisleri bilmeyince insan böyle yapmaz. Günahkâra eser, tozarız; bağırır, çağırırız. Yasaklanmış her şeyi de yaparız.Günahkâra eser, tozarız; bağırır, çağırırız. Yasaklanmış her şeyi de yaparız. Gıybeti de yaparız, ayıplarız da.Gıybeti de yaparız, ayıplarız da. Demek ki gıybeti de yapılmayacak, ayıplanmayacak, dua edilecek, düzeltilmesine çalışılacak. Demek ki gıybeti de yapılmayacak, ayıplanmayacak, dua edilecek, düzeltilmesine çalışılacak.

Bir şey duydum, siz de hayret edeceksiniz ben anlatınca. Bilmem nerenin vakfı. Vakıf kurmuşlar.Bir şey duydum, siz de hayret edeceksiniz ben anlatınca. Bilmem nerenin vakfı. Vakıf kurmuşlar. Çok zengin bir ilçenin vakfı. Ramazan'da aş veriyormuş. Herkes verir.Çok zengin bir ilçenin vakfı. Ramazan'da aş veriyormuş. Herkes verir. Bunda hayret edilecek bir şey yok. İftarda herkes yemeğini verir.Bunda hayret edilecek bir şey yok. İftarda herkes yemeğini verir. Hayır, bu, iftardan önce berduşlara aş veriyormuş.Hayır, bu, iftardan önce berduşlara aş veriyormuş. Ramazan'da ayyaş, berduş, serseri oruçsuzlara aş veriyormuş. Duydum.Ramazan'da ayyaş, berduş, serseri oruçsuzlara aş veriyormuş. Duydum. Kadınlardan haber geldi kulağıma, duydum öyle yapıyormuş diye.Kadınlardan haber geldi kulağıma, duydum öyle yapıyormuş diye. Gelse bana "Hocam bu berduşlara, oruç tutmuyor bu herifler,Gelse bana "Hocam bu berduşlara, oruç tutmuyor bu herifler, Ramazan'da yemek vermek uygun mu değil mi?" filan diye sorsa; "Bir müftüye sorun bakalım ne der?" Ramazan'da yemek vermek uygun mu değil mi?" filan diye sorsa; "Bir müftüye sorun bakalım ne der?"

Bu vakfın başındaki adamlar yemek veriyormuş. Fakat o berduşlardan 20-25 tanesi tevbekâr olmuş.Bu vakfın başındaki adamlar yemek veriyormuş. Fakat o berduşlardan 20-25 tanesi tevbekâr olmuş. Camiden yemek yiyor. Mü'minin helal hayrını yiyor.Camiden yemek yiyor. Mü'minin helal hayrını yiyor. Helal lokma insanı doğru yola çeker, haram lokma da insanı kötü yola çeker.Helal lokma insanı doğru yola çeker, haram lokma da insanı kötü yola çeker. Haram lokma yedi mi insan kötüye doğru gider, hali bozulur.Haram lokma yedi mi insan kötüye doğru gider, hali bozulur. Helal lokmayı yiyenin hali de iyiye doğru gelir, düzelir.Helal lokmayı yiyenin hali de iyiye doğru gelir, düzelir. Bak o da berduşların kaç tanesini doğru yola çekmiş. Bak o da berduşların kaç tanesini doğru yola çekmiş.

Evet, ben kısa bir mukaddime yapacaktım da hadis kitabını açtık.Evet, ben kısa bir mukaddime yapacaktım da hadis kitabını açtık. Büyüklerimiz bize hadis okuyun da ilminizi, irfanınızı Peygamber Efendimiz'in sünnetine uygun hâle getirin diye.Büyüklerimiz bize hadis okuyun da ilminizi, irfanınızı Peygamber Efendimiz'in sünnetine uygun hâle getirin diye. Bu kitap bizim tekkemizin ders kitabıdır. Hadis kitabı. İçinde binlerce hadîs-i şerîf var.Bu kitap bizim tekkemizin ders kitabıdır. Hadis kitabı. İçinde binlerce hadîs-i şerîf var. Biz bunu okuruz. Kura ile bir sayfa açtık. Biz bunu okuruz. Kura ile bir sayfa açtık. Onu söyleyecektik de onu söylemeden bu kadar laf söyledik kusuruma bakmayın.Onu söyleyecektik de onu söylemeden bu kadar laf söyledik kusuruma bakmayın. Ama bunların içinde de yine hadîs-i şerîfler geçti, ayetler geçti. Ama bunların içinde de yine hadîs-i şerîfler geçti, ayetler geçti. Açılan sayfadan kısmetimize bu akşama gelen hadîs-i şerîfleri okuyalım bakalım birinci hadis ne diyormuş? Açılan sayfadan kısmetimize bu akşama gelen hadîs-i şerîfleri okuyalım bakalım birinci hadis ne diyormuş?

Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

İnne'ş-şeytâne yehimmü bi'l-vâhid ve yehimmü bi'l-isneyni fe-izâ kânû selâseten lem yehim bi-him. İnne'ş-şeytâne yehimmü bi'l-vâhid ve yehimmü bi'l-isneyni fe-izâ kânû selâseten lem yehim bi-him.

Ebû Hüreyre'den, Beyhâkî ve Saîd İbn Müseyyeb'den mürsel olarak rivayet edilmiş. Ebû Hüreyre'den, Beyhâkî ve Saîd İbn Müseyyeb'den mürsel olarak rivayet edilmiş.

Bize çıkan bir hadîs-i şerîf bu. Ben niye kura çektiriyorum? Bunu çok yaparım ben.Bize çıkan bir hadîs-i şerîf bu. Ben niye kura çektiriyorum? Bunu çok yaparım ben. Böyle sağ yanımdaki bir kimseye "Çek." derim. Kura çektiririm. Neden? Çok güzel şeyler çıkıyor.Böyle sağ yanımdaki bir kimseye "Çek." derim. Kura çektiririm. Neden? Çok güzel şeyler çıkıyor. Kurada tam o topluluğa münasip düşen, çok güzel mevzular çıkıyor. Allah'ın hikmeti.Kurada tam o topluluğa münasip düşen, çok güzel mevzular çıkıyor. Allah'ın hikmeti. Allah insanın niyetine göre güzel bir yer çıkarıyor.Allah insanın niyetine göre güzel bir yer çıkarıyor. Hem de sen onu söylediğin zaman "Bak, hoca efendi kıyıdan, köşeden laf çakıştırıyor." diyemiyor kimse.Hem de sen onu söylediğin zaman "Bak, hoca efendi kıyıdan, köşeden laf çakıştırıyor." diyemiyor kimse. Neden? Kura çektik. Benim maksadım onu veya bunu çekiştirmek değil.Neden? Kura çektik. Benim maksadım onu veya bunu çekiştirmek değil. Gıybet yapmak, dedikodu yapmak, birisini iğnelemekGıybet yapmak, dedikodu yapmak, birisini iğnelemek veya birisine dolaylı yoldan laf yetiştirmek laf çakıştırmak değil. Deminki hadîs-i şerîfi okuduk.veya birisine dolaylı yoldan laf yetiştirmek laf çakıştırmak değil. Deminki hadîs-i şerîfi okuduk. Güzel şeyler çıkıyor. Böyle çok denendim. Bu da buyuruyor ki; İnne'ş-şeytâne yehimmü bi'l-vâhid.Güzel şeyler çıkıyor. Böyle çok denendim.

Bu da buyuruyor ki;

İnne'ş-şeytâne yehimmü bi'l-vâhid.
"Şeytan tek kişiyi gördü mü onu azdırmaya gayret eder." Gelir yanına, azdırtmaya uğraşır."Şeytan tek kişiyi gördü mü onu azdırmaya gayret eder." Gelir yanına, azdırtmaya uğraşır. Gayretini onun üzerine sarf eder. ve yehimmü bi'l-isneyni. İki kişi oldu mu, ona da gayret sarf eder.Gayretini onun üzerine sarf eder. ve yehimmü bi'l-isneyni. İki kişi oldu mu, ona da gayret sarf eder. Şu ikisini azdırayım.Şu ikisini azdırayım. Şunların yanına varayım, vesvese vereyim, akıllarını çeleyim, ayaklarını günaha kaydırayım filan diye.Şunların yanına varayım, vesvese vereyim, akıllarını çeleyim, ayaklarını günaha kaydırayım filan diye. Ya birbirlerine düşürür ya ikisini birden bir başka günaha düşürür, bir şey yapar, ya kavga ettirir.Ya birbirlerine düşürür ya ikisini birden bir başka günaha düşürür, bir şey yapar, ya kavga ettirir. fe-izâ kânû selâseten. "Ama üç tane oldu mu" lem yehimme bi-him. "Onlara sokulamaz."fe-izâ kânû selâseten. "Ama üç tane oldu mu" lem yehimme bi-him. "Onlara sokulamaz." Onlara bir gayret yapamaz. Bu neyi gösteriyor? Ne demek bu? Onlara bir gayret yapamaz.

Bu neyi gösteriyor? Ne demek bu?

Topluluktan ayrılmamak lazım demek. Birlik olmak, beraber olmak lazım demek.Topluluktan ayrılmamak lazım demek. Birlik olmak, beraber olmak lazım demek. Tek kalmamak, tek gezmemek lazım demek.Tek kalmamak, tek gezmemek lazım demek. Büyüklerimiz tarafından tek yolculuğa çıkmak doğru görülmemiş. Yanına bir iki yol arkadaşı alacak. Büyüklerimiz tarafından tek yolculuğa çıkmak doğru görülmemiş. Yanına bir iki yol arkadaşı alacak.

Neden? Teki şeytan azdırır, ikiyi şeytan azdırır, üç oldu mu sokulamaz yanına, güç yetiremez.Neden?

Teki şeytan azdırır, ikiyi şeytan azdırır, üç oldu mu sokulamaz yanına, güç yetiremez.
Onun için birlikten, beraberlikten ayrılmayacağız. Seyahatlerimizde de bu âdaba riayet edeceğiz.Onun için birlikten, beraberlikten ayrılmayacağız. Seyahatlerimizde de bu âdaba riayet edeceğiz. Muhtelif yerlerdeki çalışmalarımızda da birlik ve beraberliğe, toplu olmaya gayret edeceğiz. Muhtelif yerlerdeki çalışmalarımızda da birlik ve beraberliğe, toplu olmaya gayret edeceğiz.

Biliyor musunuz, dört kişi bir yerde namaz kılsa iki kişinin kıldığı namazdan daha çok sevap alırlar.Biliyor musunuz, dört kişi bir yerde namaz kılsa iki kişinin kıldığı namazdan daha çok sevap alırlar. Kendi başlarına aldıkları sevap itibariyle.Kendi başlarına aldıkları sevap itibariyle. Sekiz kişi kılsalar dört kişiyle kıldıkları namaza göre daha fazla sevap alırlar.Sekiz kişi kılsalar dört kişiyle kıldıkları namaza göre daha fazla sevap alırlar. Mahalle mescidinde namaz kılsalar, cuma namazı kılınan büyük mescitte kıldıklarından daha az sevap alırlar.Mahalle mescidinde namaz kılsalar, cuma namazı kılınan büyük mescitte kıldıklarından daha az sevap alırlar. Mahalle mescidinde sevap 25 veya 27'dir; mescid-i cumada,Mahalle mescidinde sevap 25 veya 27'dir; mescid-i cumada, cuma namazı kılınan büyük mescitte namaz 50'dir, 50 misli sevaplıdır.cuma namazı kılınan büyük mescitte namaz 50'dir, 50 misli sevaplıdır. Allah topluluğa büyük sevap veriyor, ayrılığa da müsaade etmiyor.Allah topluluğa büyük sevap veriyor, ayrılığa da müsaade etmiyor. Ayrılığa, gayrılığa, tek olarak kendi başına buyruk olmaya da müsaade etmiyor. Ayrılığa, gayrılığa, tek olarak kendi başına buyruk olmaya da müsaade etmiyor.

"Benim ümmetimin helaki üç şeyden olacak." buyurmuş. Birisi de "Severler kaymağı sütü."Benim ümmetimin helaki üç şeyden olacak." buyurmuş. Birisi de "Severler kaymağı sütü. Çıkarlar yaylalara. Unuturlar terk ederler cuma namazı kılmayı, cemaatle namaz kılmayı." diyor.Çıkarlar yaylalara. Unuturlar terk ederler cuma namazı kılmayı, cemaatle namaz kılmayı." diyor. Helakin, helak sebeplerinden bir tanesi bir hadîs-i şerîfte bu. Helakin, helak sebeplerinden bir tanesi bir hadîs-i şerîfte bu.

Sayfiye yerini sevmez miyiz? Herkes seviyor. Yazın bir yerlere gidilmez mi? Gidiliyor.Sayfiye yerini sevmez miyiz? Herkes seviyor. Yazın bir yerlere gidilmez mi? Gidiliyor. Plajların olduğu yerlere gidiliyor. Cami var mı? Var mı? Yok. Hiç sahil sitesinde cami gördünüz mü?Plajların olduğu yerlere gidiliyor. Cami var mı? Var mı? Yok. Hiç sahil sitesinde cami gördünüz mü? Adamların aklı camide değil ki! Sakallı görseler şaşırırlar.Adamların aklı camide değil ki! Sakallı görseler şaşırırlar. "Bu şaşkın nasıl geldi buraya?" diye, şaşırırlar. Bir de alay ederler."Bu şaşkın nasıl geldi buraya?" diye, şaşırırlar. Bir de alay ederler. Bir de çarşaflı görseler, başörtülü görseler, böyle bakarlar. Bir de çarşaflı görseler, başörtülü görseler, böyle bakarlar. Kendileri ilerici, bu da çağ dışı, gerici diye. Alay da ederler. Sayfiyeyi seviyor.Kendileri ilerici, bu da çağ dışı, gerici diye. Alay da ederler. Sayfiyeyi seviyor. Ne zararı varmış sayfiyenin? İnsan sıhhat kazanır, kaymak yer, süt içer, yoğurt yer.Ne zararı varmış sayfiyenin? İnsan sıhhat kazanır, kaymak yer, süt içer, yoğurt yer. Bunların hepsi faydalı şeyler. Ne zararı var? Zararını açıklıyor Peygamber Efendimiz.Bunların hepsi faydalı şeyler.

Ne zararı var?

Zararını açıklıyor Peygamber Efendimiz.
Böylece cemaatleri, cumaları terk ederler. Demek ki müslümanın cemaati terk etmemesini istiyor. Böylece cemaatleri, cumaları terk ederler. Demek ki müslümanın cemaati terk etmemesini istiyor. Cuma namazlarını ihmal etmemesini, atlatmamasını emrediyor.Cuma namazlarını ihmal etmemesini, atlatmamasını emrediyor. İnsan cuma kılınmayan bir yaylaya, bir dağ başına gitse ne olur? İnsan cuma kılınmayan bir yaylaya, bir dağ başına gitse ne olur? Cuma farz olmaz, o günün öğlen namazını kılar. Ama cumayı kılamadı işte. Cumadan mahrum oldu. Cuma farz olmaz, o günün öğlen namazını kılar. Ama cumayı kılamadı işte. Cumadan mahrum oldu. Onu istemiyor. "Ümmetimin helakinin sebeplerinden birisi budur." diyor. Onu istemiyor. "Ümmetimin helakinin sebeplerinden birisi budur." diyor.

Bir başkası "Kur'an'ı kendi akıllarına göre tefsir ederler, tevil ederler,Bir başkası "Kur'an'ı kendi akıllarına göre tefsir ederler, tevil ederler, - şu ayet şöyle söylüyor, şu şöyle - halbuki öyle değil." Mesela - şu ayet şöyle söylüyor, şu şöyle - halbuki öyle değil." Mesela

Ve lâ tülkû bi-eydîküm ile't-tehlüke. "Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın." Ve lâ tülkû bi-eydîküm ile't-tehlüke.

"Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın."
Bir âyet-i kerîme'nin içinde böyle bir cümle var. Bir âyet-i kerîme'nin içinde böyle bir cümle var. Ebû Eyyûb el- Ensârî radıyallahu anh Efendimiz, Peygamberimiz'i Medine'de evinde misafir eden,Ebû Eyyûb el- Ensârî radıyallahu anh Efendimiz, Peygamberimiz'i Medine'de evinde misafir eden, kurrâ hafız, mücahit, mübarek sahabi. İstanbul'a cihada gelmiş de orada vefat etmiş.kurrâ hafız, mücahit, mübarek sahabi. İstanbul'a cihada gelmiş de orada vefat etmiş. Eyüp Sultan diye kabri de orada. Eyüp Sultan diye kabri de orada.

Onun katıldığı bir savaşta Müslüman mücahitlerden bir tanesi "yâ Allah!" deyip düşmana bir saldırmış ki!Onun katıldığı bir savaşta Müslüman mücahitlerden bir tanesi "yâ Allah!" deyip düşmana bir saldırmış ki! Saldırmış, çarpışmış, çarpışmış, çarpışmış şehit düşmüş. Saldırmış, çarpışmış, çarpışmış, çarpışmış şehit düşmüş. Arkadakiler demişler ki; "Bak, kendisini kendi eliyle tehlikeye attı bu adam." Hemen kalkmış.Arkadakiler demişler ki; "Bak, kendisini kendi eliyle tehlikeye attı bu adam." Hemen kalkmış. Çünkü Kur'an'ı iyi bilen, Peygamber Efendimiz'in yanında bulunmuş, ârif bir zât.Çünkü Kur'an'ı iyi bilen, Peygamber Efendimiz'in yanında bulunmuş, ârif bir zât. Demiş ki; "Ey cemaat! Siz bu Kur'ân-ı Kerîm'in bu âyet-i kerîmesini yanlış anlıyorsunuz. Demiş ki; "Ey cemaat! Siz bu Kur'ân-ı Kerîm'in bu âyet-i kerîmesini yanlış anlıyorsunuz. Biz Resûlullah zamanında bu ayetten bu manayı çıkartmazdık.Biz Resûlullah zamanında bu ayetten bu manayı çıkartmazdık. Bu kardeşimiz cihat etmiş, şehit olmuştur. Bu kardeşimiz cihat etmiş, şehit olmuştur. Bu âyet-i kerîme, malınızdan üzerinize tereddüp eden zekât verme vazifesini,Bu âyet-i kerîme, malınızdan üzerinize tereddüp eden zekât verme vazifesini, cihada gerekli malzemeyi sağlamak için masraf yapmayı, terk ederseniz, zekât vermezseniz,cihada gerekli malzemeyi sağlamak için masraf yapmayı, terk ederseniz, zekât vermezseniz, cihada malınızı sarfetmezseniz, cimrilik yaparsanız o zaman kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmış olursunuz,cihada malınızı sarfetmezseniz, cimrilik yaparsanız o zaman kendinizi kendi elinizle tehlikeye atmış olursunuz, Allah'ın cezasına gazabına uğrarsınız. Bu âyet-i kerîme, o manayadır." diye açıklama yapmış.Allah'ın cezasına gazabına uğrarsınız. Bu âyet-i kerîme, o manayadır." diye açıklama yapmış. Çünkü arkasından da ve ahsinû. "iyilik yapın", innallahe yuhibbu'l-muhsinîn.Çünkü arkasından da ve ahsinû. "iyilik yapın", innallahe yuhibbu'l-muhsinîn. "Allah muhsin kullarını sever." diye devam ediyor. "Allah muhsin kullarını sever." diye devam ediyor.

Onların Resûlullah zamanında o ayet hakkındaki bilgileri sağlam. Ötekiler? Onların Resûlullah zamanında o ayet hakkındaki bilgileri sağlam.

Ötekiler?

Ayeti sadece kelime bilgisinden, kendi kendilerine – yanlış – anlamaya çalışmışlar. Doğrusunu düzeltiyor. Ayeti sadece kelime bilgisinden, kendi kendilerine – yanlış – anlamaya çalışmışlar. Doğrusunu düzeltiyor.

Âyet-i kerîmelerin sebeb-i nüzûlü vardır. Hadîs-i şerîflerin sebeb-i vürûdu vardır.Âyet-i kerîmelerin sebeb-i nüzûlü vardır. Hadîs-i şerîflerin sebeb-i vürûdu vardır. Bu ayet hangi hadise üzerine nâzil oldu? Şöyle oldu da onun üzerine bu ayet indi.Bu ayet hangi hadise üzerine nâzil oldu? Şöyle oldu da onun üzerine bu ayet indi. Bu sebeb-i nüzûl, ayetin manasının iyi anlaşılmasına vesile olur. Tefsirde mühimdir bu.Bu sebeb-i nüzûl, ayetin manasının iyi anlaşılmasına vesile olur. Tefsirde mühimdir bu. Eğer sebeb-i nüzûlü bilinmezse, siyakı, sibakı bilinmezse, evvelki ayetler, sonraki ayetler bilinmezse,Eğer sebeb-i nüzûlü bilinmezse, siyakı, sibakı bilinmezse, evvelki ayetler, sonraki ayetler bilinmezse, sadece Arapça bilmekle, müçtehit olmayan, müfessir olmayan bir insan, birkaç kelimeden güzel mâna çıkartamaz.sadece Arapça bilmekle, müçtehit olmayan, müfessir olmayan bir insan, birkaç kelimeden güzel mâna çıkartamaz. Yanılır, ters mâna çıkartır. Yanılır, ters mâna çıkartır.

"Güzele bakmak sevap." diyor adamlar, bu devirde. Ne demek istiyorsun?"Güzele bakmak sevap." diyor adamlar, bu devirde. Ne demek istiyorsun? Güzele bakmak sevap. Ne demek istiyorsun? Sırıtıyor. Bir de göz kırpıştırıyor.Güzele bakmak sevap. Ne demek istiyorsun? Sırıtıyor. Bir de göz kırpıştırıyor. Ne demek istiyorsun? Güzele bakmak sevap.Ne demek istiyorsun? Güzele bakmak sevap. Şu kadın güzelse, yüzü güzelse, saçı güzelse, endamı güzelse... Şimdi buna bakmak sevap mı?Şu kadın güzelse, yüzü güzelse, saçı güzelse, endamı güzelse... Şimdi buna bakmak sevap mı? O mânaya söylüyor, o mânayı kastediyor. Bal gibi de o mânayı kastediyor.O mânaya söylüyor, o mânayı kastediyor. Bal gibi de o mânayı kastediyor. Tamam, o kadını süzeceksin, seyredeceksin. Hayır. Hiç öyle değil.Tamam, o kadını süzeceksin, seyredeceksin.

Hayır. Hiç öyle değil.
Peygamber Efendimiz diyor ki; "İlk bakış normaldir, ikinci bakış şeytandandır.Peygamber Efendimiz diyor ki; "İlk bakış normaldir, ikinci bakış şeytandandır. Yolda yürürken birisiyle karşılaştın, bir baktın; kadınmış. Başını önüne eğdin.Yolda yürürken birisiyle karşılaştın, bir baktın; kadınmış. Başını önüne eğdin. İkinci defa bakarsan şeytandandır, günah. Bakamazsın.İkinci defa bakarsan şeytandandır, günah. Bakamazsın. Peygamber Efendimiz "Bakma." diyor, o da "Güzele bakmak sevap." diyor.Peygamber Efendimiz "Bakma." diyor, o da "Güzele bakmak sevap." diyor. Peygamber Efendimiz bu saz çalanların, şarkı söyleyenlerin, oyun oynayanların, çengilerin,Peygamber Efendimiz bu saz çalanların, şarkı söyleyenlerin, oyun oynayanların, çengilerin, şarkıcıların yaptıkları işin doğru olmadığını, günah olduğunu bildiriyor. Şair diyor ki; "Bunun adı sazdır.şarkıcıların yaptıkları işin doğru olmadığını, günah olduğunu bildiriyor. Şair diyor ki; "Bunun adı sazdır. Şeytan bunun neresinde? İçinde mi dışında mı? Püskülünün ucunda mı? Şeytan bunun neresinde?" diyor.Şeytan bunun neresinde? İçinde mi dışında mı? Püskülünün ucunda mı? Şeytan bunun neresinde?" diyor. Şeytan senin kafanda. Şeytan senin kalbinde. Şeytan senin aklında.Şeytan senin kafanda. Şeytan senin kalbinde. Şeytan senin aklında. Sen kendin, kendi başına bir laf söylüyorsun, bir yola gidiyorsun, bir kanaate varmışsın.Sen kendin, kendi başına bir laf söylüyorsun, bir yola gidiyorsun, bir kanaate varmışsın. Ama o kanaat dinin ahkâmına zıt. Resûlullah'ın sözüne, Kur'an'ın buyruğuna aykırı. Ama o kanaat dinin ahkâmına zıt. Resûlullah'ın sözüne, Kur'an'ın buyruğuna aykırı. Demek ki şeytan senin içinde. Şeytan seni kullanıyor. Demek ki şeytan senin içinde. Şeytan seni kullanıyor. Onu da millet alıyor, "Şeytan bunun neresinde" diye sazı müdafaa ediyorlar.Onu da millet alıyor, "Şeytan bunun neresinde" diye sazı müdafaa ediyorlar. Eğlenceyi, keyfi, zevki, gazinoyu, pavyonu, vesaireyi savunuyor. Öyle şey olur mu? Eğlenceyi, keyfi, zevki, gazinoyu, pavyonu, vesaireyi savunuyor. Öyle şey olur mu?

"Güzele bakmak sevap." Kim söylemiş? Nerede söylemiş?"Güzele bakmak sevap."

Kim söylemiş? Nerede söylemiş?
Bak, her hadisin, hadis mi değil mi diye alimler ince ince araştırmasını yapmışlar. Bak, her hadisin, hadis mi değil mi diye alimler ince ince araştırmasını yapmışlar. Güzele bakmak, harama bakmak sevap olur mu? Güzele bakmak, harama bakmak sevap olur mu? "Namahreme bakmayın." diyor Peygamber Efendimiz."Namahreme bakmayın." diyor Peygamber Efendimiz. Sen bu "Güzele bakmak sevaptır." diye, bu açık saçık kadınlara bakmayı nasıl teşvik ediyorsun?Sen bu "Güzele bakmak sevaptır." diye, bu açık saçık kadınlara bakmayı nasıl teşvik ediyorsun? Utanmıyor musun? Arlanmıyor musun? Gülüyor bir de.Utanmıyor musun? Arlanmıyor musun? Gülüyor bir de. Edebiyat hocası veya gazeteci veya yazar veya bir şey... "Güzele bakmak sevap..." Günah iş sevap olur mu?! Edebiyat hocası veya gazeteci veya yazar veya bir şey... "Güzele bakmak sevap..." Günah iş sevap olur mu?!

Veya diyor ki; "Zaman sana uymazsa sen zamana uyacaksın." Veya diyor ki; "Zaman sana uymazsa sen zamana uyacaksın."

Gel bakalım, ne demek istiyorsun? Ben zamana nasıl uyacağım?Gel bakalım, ne demek istiyorsun? Ben zamana nasıl uyacağım? Gemi yaparak, füze yaparak, uçak yaparak mı uyacağım? Gemi yaparak, füze yaparak, uçak yaparak mı uyacağım? Yoksa insanlar dinden, imandan çıkmış, örtünmeyi bırakmış, içki içmeye başlamış, namazı terk etmiş,Yoksa insanlar dinden, imandan çıkmış, örtünmeyi bırakmış, içki içmeye başlamış, namazı terk etmiş, zamane değişmiş, insanlar başka bir yol tutturmuş. Buna ilericilik diyorlar, buna gericilik diyorlar.zamane değişmiş, insanlar başka bir yol tutturmuş. Buna ilericilik diyorlar, buna gericilik diyorlar. Ben bunlara mı uyacağım? Zamana uymak bu mu sence?Ben bunlara mı uyacağım? Zamana uymak bu mu sence? Eskiden biz düğünümüzü camide yapardık, nikahımızı imam kıyardı.Eskiden biz düğünümüzü camide yapardık, nikahımızı imam kıyardı. Hatimler indirilerek düğün olurdu; şimdi açık saçık yerde yapılıyor düğün. Bir de nikahları kıyılıyor.Hatimler indirilerek düğün olurdu; şimdi açık saçık yerde yapılıyor düğün. Bir de nikahları kıyılıyor. Kıyıldıktan sonra nikahı kıyan memur; "Hadi bakalım, gelini tebrik et." diyor.Kıyıldıktan sonra nikahı kıyan memur; "Hadi bakalım, gelini tebrik et." diyor. Gelin de zaten açık saçık, allı pullu boyanmış; dudakları ciğer yemiş gibi kırmızı, yanakları kırmızı.Gelin de zaten açık saçık, allı pullu boyanmış; dudakları ciğer yemiş gibi kırmızı, yanakları kırmızı. Süslenmiş, saçları berberde yaptırılmış, göğsü açık vesaire. Duvağını kaldırıyor. Sarmaş dolaş...Süslenmiş, saçları berberde yaptırılmış, göğsü açık vesaire. Duvağını kaldırıyor. Sarmaş dolaş... Neymiş? Nikahı tebrik ediyormuş. Şimdi zaman bu oldu. Buna mı uyacağım ben?Neymiş? Nikahı tebrik ediyormuş. Şimdi zaman bu oldu.

Buna mı uyacağım ben?
Zamana uymak bu mu? Öyle şey olur mu? Zaman sana uymazsa sen zamana uy. Zamana uymak bu mu? Öyle şey olur mu? Zaman sana uymazsa sen zamana uy. Öyle saçma şey olur mu? Bunu herkes söylüyor. Belki bunu siz de duydunuz.Öyle saçma şey olur mu? Bunu herkes söylüyor. Belki bunu siz de duydunuz. Böyle, bu mânada söylüyorlar. "Bu kadar yobaz olma. Bu kadar mutaassıp olma. Zamana uy biraz."Böyle, bu mânada söylüyorlar. "Bu kadar yobaz olma. Bu kadar mutaassıp olma. Zamana uy biraz." Yani ne yap? Günah işle, haramı işle filan mânasına söylüyorlar. Allah saklasın.Yani ne yap? Günah işle, haramı işle filan mânasına söylüyorlar. Allah saklasın. Allah kendi aklıyla dinî ahkâmı böyle bozmaya çalışanlardan bizi korusun.Allah kendi aklıyla dinî ahkâmı böyle bozmaya çalışanlardan bizi korusun. Böyle bir duruma düşmekten de bizi korusun, hıfzeylesin, saklasın. Böyle bir duruma düşmekten de bizi korusun, hıfzeylesin, saklasın.

Demek ki Allah birlik ve beraberliği tavsiye ediyor. Tefrikayı istemiyor.Demek ki Allah birlik ve beraberliği tavsiye ediyor. Tefrikayı istemiyor. Müslümanların birbirlerini sevmesini, birlik ve beraberlik içinde olmasını emrediyor, Müslümanların birbirlerini sevmesini, birlik ve beraberlik içinde olmasını emrediyor, tavsiye ediyor Peygamber Efendimiz.tavsiye ediyor Peygamber Efendimiz. Ve birlik ve beraberlik içinde olunca şeytan musallat olamıyor, tek başına bulursa musallat oluyor.Ve birlik ve beraberlik içinde olunca şeytan musallat olamıyor, tek başına bulursa musallat oluyor. Onun için tek kalmamaya, cemaatten kopmamaya dikkat etmek lazım diye çıkartıyoruz. Onun için tek kalmamaya, cemaatten kopmamaya dikkat etmek lazım diye çıkartıyoruz.

İkinci hadîs-i şerîf. İnne's-sahrate'l-'azîmete letulka min-şefîri cehennemeİkinci hadîs-i şerîf.

İnne's-sahrate'l-'azîmete letulka min-şefîri cehenneme
ve fe-tehvî fiha seb'îne 'âmen ve ma tufdî ilâ karârihâ. ve fe-tehvî fiha seb'îne 'âmen ve ma tufdî ilâ karârihâ.

Bu da ikinci hadîs-i şerîf.Bu da ikinci hadîs-i şerîf. Herhalde çok hadis okuyacak zamanımız da olmayacakHerhalde çok hadis okuyacak zamanımız da olmayacak ama yeni gelenler de birkaç hadîs-i şerîf duysunlar diye devam da etmek lazım. ama yeni gelenler de birkaç hadîs-i şerîf duysunlar diye devam da etmek lazım.

Efendimiz buyurmuş ki; inne's-sahrate'l-'azîmete. Sahra, hı harfiyle, "kaya" demek.Efendimiz buyurmuş ki; inne's-sahrate'l-'azîmete. Sahra, hı harfiyle, "kaya" demek. Eğer sad ve noktasız ha harfiyle olursa sahrâ' "çöl" demek.Eğer sad ve noktasız ha harfiyle olursa sahrâ' "çöl" demek. Ama hı harfiyle olursa sahrâ, kaya, sert kaya demek. Ama hı harfiyle olursa sahrâ, kaya, sert kaya demek. Kubbetü's-Sahra var, Kudüs'te, Peygamber Efendimiz'in Miraca çıktığı yer.Kubbetü's-Sahra var, Kudüs'te, Peygamber Efendimiz'in Miraca çıktığı yer. O Mescid-i Aksâ'nın yanında. Kubbetü's-Sahra. Hı ile. Ne demek? Kayanın üstünde kubbe.O Mescid-i Aksâ'nın yanında. Kubbetü's-Sahra. Hı ile. Ne demek? Kayanın üstünde kubbe. Hz. Ömer zamanında yapılmış kubbe demek. Kubbetü's-Sahrâ diye bir yer var. Hz. Ömer zamanında yapılmış kubbe demek. Kubbetü's-Sahrâ diye bir yer var.

Efendimiz burada buyuruyor ki; inne's-sahrate'l-'azîmete.Efendimiz burada buyuruyor ki; inne's-sahrate'l-'azîmete. "Hiç şüphe yok ki, muhakkak ki" e's-sahrate'l-'azîmete. "Hiç şüphe yok ki, muhakkak ki" e's-sahrate'l-'azîmete. "O mâlum o koca kaya, kocaman kaya, azim kaya" azîmete letulka min-şefîri cehenneme."O mâlum o koca kaya, kocaman kaya, azim kaya" azîmete letulka min-şefîri cehenneme. "Cehennemin uçurumunun kenarına atıldı. Atılıyor şu anda.""Cehennemin uçurumunun kenarına atıldı. Atılıyor şu anda." Şefir "dudak" demek, uçurumun kenarı demek.Şefir "dudak" demek, uçurumun kenarı demek. Fe-tehvâ fiha."Bu uçuruma doğru, boşluğa, cehennem uçurumuna doğru" uçup gitti.Fe-tehvâ fiha."Bu uçuruma doğru, boşluğa, cehennem uçurumuna doğru" uçup gitti. Uçup gidiyor şu anda.Uçup gidiyor şu anda. O büyük kaya, cehennemin kenarından şimdi atılıyor, cehennemin dibine doğru, boşluğa uçup gidiyor.O büyük kaya, cehennemin kenarından şimdi atılıyor, cehennemin dibine doğru, boşluğa uçup gidiyor. Aşağı doğru, uçurumdan aşağı gidiyor. seb'îne 'âmen. "70 yıl" ma tufdî ilâ karârihâ.Aşağı doğru, uçurumdan aşağı gidiyor. seb'îne 'âmen. "70 yıl" ma tufdî ilâ karârihâ. "Hala düşmeye devam ediyor, daha dibini bulmadı." demiş Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. "Hala düşmeye devam ediyor, daha dibini bulmadı." demiş Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.

Allah Allah! Demek ki cehennemin kenarında bir büyük kaya varmış, atılmış, o gidiyor. Allah Allah! Demek ki cehennemin kenarında bir büyük kaya varmış, atılmış, o gidiyor.

Ne demekmiş bu? Diyorlar ki; biraz sonra haber getirdiler,Ne demekmiş bu?

Diyorlar ki; biraz sonra haber getirdiler,
Peygamber Efendimiz'le mücadele etmiş azılı bir müşrik, 70 yaşındaki bir kâfir Mekke'nin azılı,Peygamber Efendimiz'le mücadele etmiş azılı bir müşrik, 70 yaşındaki bir kâfir Mekke'nin azılı, zıpır bir kâfiri, müşriki ölmüş. Az sonra haber geliyor; bu hadîs-i şerîf onun remzi, onu anlatıyor.zıpır bir kâfiri, müşriki ölmüş. Az sonra haber geliyor; bu hadîs-i şerîf onun remzi, onu anlatıyor. O kocaman kaya, o koca kâfir.O kocaman kaya, o koca kâfir. Cehennemin kenarından şimdi atıldı, 70 yıllık dibine doğru gidiyor.Cehennemin kenarından şimdi atıldı, 70 yıllık dibine doğru gidiyor. 70 yaşına gelmiş, Resûlullah'ı görmüş, Kur'an'ı duymuş; Resûlullah'a iman edememiş,70 yaşına gelmiş, Resûlullah'ı görmüş, Kur'an'ı duymuş; Resûlullah'a iman edememiş, Kur'ân-ı Kerîm'e iman edememiş. Cehennemin şimdi uçurumuna, aşağı doğru yuvarlandı gidiyor. Kur'ân-ı Kerîm'e iman edememiş. Cehennemin şimdi uçurumuna, aşağı doğru yuvarlandı gidiyor.

Allah saklasın. Burada da bir ibret var muhterem kardeşlerim. İnsanın yaş yaşaması da yetmiyor.Allah saklasın. Burada da bir ibret var muhterem kardeşlerim. İnsanın yaş yaşaması da yetmiyor. İnsan nasipsiz oldu mu görgü de yetmiyor, bilgi de yetmiyor. Aynen devam ediyor.İnsan nasipsiz oldu mu görgü de yetmiyor, bilgi de yetmiyor. Aynen devam ediyor. Sonra, insan nasipsiz oldu mu kör gözleri Peygamber'in nuraniyetini bile görmüyor! Sonra, insan nasipsiz oldu mu kör gözleri Peygamber'in nuraniyetini bile görmüyor! İnsan kalbi mühürlü oldu mu Kur'an'ın inceliklerini bile anlamıyor! Kur'ân-ı Kerîm'i duyuyor da inanmıyor! İnsan kalbi mühürlü oldu mu Kur'an'ın inceliklerini bile anlamıyor! Kur'ân-ı Kerîm'i duyuyor da inanmıyor!

Bu inanmama nedendir? Vallahu lâ yehdi'l-kavme'l-kâfirîn. Bu inanmama nedendir?

Vallahu lâ yehdi'l-kavme'l-kâfirîn.

"Allah kâfire yol gösterip de hidayet vermez.", ondandır."Allah kâfire yol gösterip de hidayet vermez.", ondandır. O Allah'ın sevmediği bir durumda olduğundan Allah da ona hidayet vermiyor.O Allah'ın sevmediği bir durumda olduğundan Allah da ona hidayet vermiyor. O Allah'ın sevmediği durumdan pişman olsa, "yâ Rabbi ben hata ettim." dese, dönse o zaman hidayet verir. O Allah'ın sevmediği durumdan pişman olsa, "yâ Rabbi ben hata ettim." dese, dönse o zaman hidayet verir. İçinde pişmanlık olsaydı hidayet verirdi. Pişmanlık olmayınca hidayet vermiyor Allah, ondandır. İçinde pişmanlık olsaydı hidayet verirdi. Pişmanlık olmayınca hidayet vermiyor Allah, ondandır. Demek ki bir insan hak yola giremiyorsa, mü'min olamıyorsaDemek ki bir insan hak yola giremiyorsa, mü'min olamıyorsa nasip olmayacak bir azılı kusuru var üstünde, onu atması lazım. Onu atmayınca Allah nasip etmiyor. nasip olmayacak bir azılı kusuru var üstünde, onu atması lazım. Onu atmayınca Allah nasip etmiyor.

Burada mesele biraz iyi anlaşılsın diye bir hatıramı anlatayım.Burada mesele biraz iyi anlaşılsın diye bir hatıramı anlatayım. Ankara'da bir temyiz mahkemesi hakimi, tarikat ehli, zikir ehli, mü'min bir tanıdığım vardır,Ankara'da bir temyiz mahkemesi hakimi, tarikat ehli, zikir ehli, mü'min bir tanıdığım vardır, öldüyse Allah rahmet eylesin. Bilmiyorum hayatta mı değil mi? Sağlam müslümandı. öldüyse Allah rahmet eylesin. Bilmiyorum hayatta mı değil mi? Sağlam müslümandı. Seyahat de yaptık beraber. Hani bir insanı tezkiye ettiği zaman Hz. Ömer'in yanında birisi ona sormuş;Seyahat de yaptık beraber. Hani bir insanı tezkiye ettiği zaman Hz. Ömer'in yanında birisi ona sormuş; "Sen bununla seyahat ettin mi? İş yaptın mı?" diye. Nasıl bunu tezkiye edersin? "Sen bununla seyahat ettin mi? İş yaptın mı?" diye. Nasıl bunu tezkiye edersin? Seyahat de ettik. Beş vakit namazında, sapasağlam bir müslüman. Seyahat de ettik. Beş vakit namazında, sapasağlam bir müslüman.

Bir gün, akrabasından azılı kâfir, İslâm'ı kabul etmeyen bir yüksek hakim var. Onun akrabası.Bir gün, akrabasından azılı kâfir, İslâm'ı kabul etmeyen bir yüksek hakim var. Onun akrabası. Onu düşünmüş. Akraba ya. Kendiside mü'min ya. Akrabalık da var. Gitmiş, kapısın çalmış.Onu düşünmüş. Akraba ya. Kendiside mü'min ya. Akrabalık da var. Gitmiş, kapısın çalmış. Anlattı kendisi. Kendisinden dinledim ben. Meşhur şahıs ama ben ismini söylemiyorum. Kapıyı vurmuş.Anlattı kendisi. Kendisinden dinledim ben. Meşhur şahıs ama ben ismini söylemiyorum. Kapıyı vurmuş. Açmış kapıyı ötekisi. "Yeğenim, hoş geldin, buyur." Yeğeni, akraba. "Hoş geldin buyur.Açmış kapıyı ötekisi. "Yeğenim, hoş geldin, buyur." Yeğeni, akraba. "Hoş geldin buyur. Nasılsın, iyi misin?" "İyiyim." "Ne var ne yok?" "Eh çok şükür."Nasılsın, iyi misin?" "İyiyim." "Ne var ne yok?" "Eh çok şükür." "Benden bir arzun mu var bir isteğin mi var?" Ziyaret edilen şahıs yüksek."Benden bir arzun mu var bir isteğin mi var?" Ziyaret edilen şahıs yüksek. "Bir arzun bir isteğin mi var?" "Yok. Yalnız sana bir şey söylemeye geldim." demiş."Bir arzun bir isteğin mi var?" "Yok. Yalnız sana bir şey söylemeye geldim." demiş. "Seninle akrabayız biz. Geçen gün Allah aklıma getirdi, aklıma böyle bir fikir geldi."Seninle akrabayız biz. Geçen gün Allah aklıma getirdi, aklıma böyle bir fikir geldi. Onun için geldim sana. Şimdi bu dünya fâni. Herkes ölecek.Onun için geldim sana. Şimdi bu dünya fâni. Herkes ölecek. Peygamberler de ölüyor, hükümdarlar da ölüyor, pehlivanlar da ölüyor, şampiyonlar da ölüyor.Peygamberler de ölüyor, hükümdarlar da ölüyor, pehlivanlar da ölüyor, şampiyonlar da ölüyor. Dünyada 'bedenim sağlam' diyen hiçbir insan kalmıyor; 'malım çok' diyen insan kalmıyor;Dünyada 'bedenim sağlam' diyen hiçbir insan kalmıyor; 'malım çok' diyen insan kalmıyor; 'etrafım kavî, kuvvetli' diyen insan Azrail'in pençesinden yakasını kurtaramıyor.'etrafım kavî, kuvvetli' diyen insan Azrail'in pençesinden yakasını kurtaramıyor. Bu dünya fâni, herkes ölecek. Ama âhirette, öldükten sonra mahkeme-i kübrâ var.Bu dünya fâni, herkes ölecek. Ama âhirette, öldükten sonra mahkeme-i kübrâ var. İnsanlar muhakeme olacaklar. Sevaplar, günahlar yazılıyor. İnsanlar muhakeme olacaklar. Sevaplar, günahlar yazılıyor. Hiçbir şey gizli değil, tespit ediliyor..." demiş. İnsanın satır satır, an an... Hiçbir şey gizli değil, tespit ediliyor..." demiş. İnsanın satır satır, an an...

... mâli haze'l-kitâbi lâ yüğâdiru sağîraten ve lâ kebîraten illâ ahsâhâ.... mâli haze'l-kitâbi lâ yüğâdiru sağîraten ve lâ kebîraten illâ ahsâhâ. Ve vecedû mâ 'amilû hâdiran ve lâ yazlimu rabbüke ehadâ. Ve vecedû mâ 'amilû hâdiran ve lâ yazlimu rabbüke ehadâ.

Her ne yaptıysa hepsi yazılıyor. Hepsini hazır bulacak.Her ne yaptıysa hepsi yazılıyor. Hepsini hazır bulacak. İnsan ne işlediyse hepsini orada kaydedilmiş görecek, âhirette. İnsan ne işlediyse hepsini orada kaydedilmiş görecek, âhirette.

Fe men-ya'mel miskâle zerratin kayran yerahu ve-men ya'mel miskâle zerratin şerran yerahu. Fe men-ya'mel miskâle zerratin kayran yerahu ve-men ya'mel miskâle zerratin şerran yerahu.

buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri. Hepimizin bildiği İzâ zülzilet (Zilzal) suresinin son ayetleri. buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri. Hepimizin bildiği İzâ zülzilet (Zilzal) suresinin son ayetleri.

Miskâle zerre ne demek? Miskal, ağırlık demek. Zerre ne demek?Miskâle zerre ne demek?

Miskal, ağırlık demek. Zerre ne demek?
Güneş vurduğu zaman havada uçuşan tozlara zerre derler. Arapça zerre o demek.Güneş vurduğu zaman havada uçuşan tozlara zerre derler. Arapça zerre o demek. Toz zerresi demek. Miskâle zerre ne demek? "Zerre ağırlığı kadar" demek. Bu zerrenin ne ağırlığı olur?Toz zerresi demek. Miskâle zerre ne demek? "Zerre ağırlığı kadar" demek. Bu zerrenin ne ağırlığı olur? Neyini tartayım ben bunun? Fe men-ya'mel miskâle zerratin kayran yerahu.Neyini tartayım ben bunun? Fe men-ya'mel miskâle zerratin kayran yerahu. "O zere ağırlığında hayır işleyen o hayrının karşılığını, mükâfatını görecek.""O zere ağırlığında hayır işleyen o hayrının karşılığını, mükâfatını görecek." ve-men ya'mel miskâle zerratin şerran.ve-men ya'mel miskâle zerratin şerran. "Zerre ağırlığı kadar şer işleyen o işlediği şerrin cezasını, belasını"Zerre ağırlığı kadar şer işleyen o işlediği şerrin cezasını, belasını âhirette çekecek, görecek." buyuruyor Allah. O zerrenin ne kadar hafif olduğunu düşünün.âhirette çekecek, görecek." buyuruyor Allah. O zerrenin ne kadar hafif olduğunu düşünün. Onun bile hesabı vereceğini düşünün. Onun bile hesabı vereceğini düşünün.

Dayı mı neydi, o büyük inançsız olan, ziyarete gidilen şahsa demiş ki;Dayı mı neydi, o büyük inançsız olan, ziyarete gidilen şahsa demiş ki; "Kıyamet olacak, mahkeme-i kübrâ olacak, insanların defterleri açılacak, "Kıyamet olacak, mahkeme-i kübrâ olacak, insanların defterleri açılacak, bu dünyada yaptıklarından hesaba çekilecekler.bu dünyada yaptıklarından hesaba çekilecekler. İyiler, ehl-i cennet, ayrılacak, cennete sokulacaklar. Sıratı geçip ebedî saadete erecekler.İyiler, ehl-i cennet, ayrılacak, cennete sokulacaklar. Sıratı geçip ebedî saadete erecekler. Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, insanın aklına hayaline gelmeyen nimetlere ebediyen sahip olacaklar.Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, insanın aklına hayaline gelmeyen nimetlere ebediyen sahip olacaklar. Orada tariflere sığmayan güzellikler ve iyiliklere mazhar olacaklar, sahip olacaklar.Orada tariflere sığmayan güzellikler ve iyiliklere mazhar olacaklar, sahip olacaklar. Kötüler de cehenneme atılacak.Kötüler de cehenneme atılacak. Kötüler ayrıldıktan sonra zebaniler onları sürüp cehenneme atacaklar.Kötüler ayrıldıktan sonra zebaniler onları sürüp cehenneme atacaklar. Kimisini saçından sürükleyecek, kimisini ayağından. Kimisini saçından sürükleyecek, kimisini ayağından.

Yu'rafu'l-mü'minîne bi-sîmâhum fe-yü'hazü bi'n-nevâsiye'l-akdâm. Yu'rafu'l-mü'minîne bi-sîmâhum fe-yü'hazü bi'n-nevâsiye'l-akdâm.

"Saçından ayağından yakalanıp, sürüklenip cehenneme atılacaklar.""Saçından ayağından yakalanıp, sürüklenip cehenneme atılacaklar." Boyunları, elleri bukağalanmış, mahkeme-i kübrâ'ya gelecekler. Bukağa ne demek? Kelepçeli demirli.Boyunları, elleri bukağalanmış, mahkeme-i kübrâ'ya gelecekler. Bukağa ne demek? Kelepçeli demirli. Boyunları elleri ayakları kelepçeli. Yâsin sûresinde öyle gelecekleri bildiriliyor.Boyunları elleri ayakları kelepçeli. Yâsin sûresinde öyle gelecekleri bildiriliyor. Ahlâl, insanın boynuna takılan zincir demek. Halka boynuna takılıyor.Ahlâl, insanın boynuna takılan zincir demek. Halka boynuna takılıyor. Zincirle öteki esirin boynuna, öteki esirin boynuna, şakır şakır esir. Zincirle öteki esirin boynuna, öteki esirin boynuna, şakır şakır esir.

"Şimdi Allah hayalime getirdi ki; mahşer gününde biz mü'minler ayrılmışız, siz kâfirler de ayrılmışsınız." demiş."Şimdi Allah hayalime getirdi ki; mahşer gününde biz mü'minler ayrılmışız, siz kâfirler de ayrılmışsınız." demiş. – çünkü adam kâfirliğini açıkça söylüyor, kâfir.– çünkü adam kâfirliğini açıkça söylüyor, kâfir. "İnanmıyorum." diyor – "Siz böyle zincirlere bağlanmış,"İnanmıyorum." diyor – "Siz böyle zincirlere bağlanmış, zebaniler tarafından cehenneme doğru götürülüyorsunuz, gördüm ağabey.zebaniler tarafından cehenneme doğru götürülüyorsunuz, gördüm ağabey. Hayalime öyle getirdi Allah, öyle gördüm. Sen şöyle dönüp bana doğru bakıyorsun" demiş.Hayalime öyle getirdi Allah, öyle gördüm. Sen şöyle dönüp bana doğru bakıyorsun" demiş. Herhalde derviş zikir yaparken bazen, insanınHerhalde derviş zikir yaparken bazen, insanın böyle müşahedeleri oluyor. Öyle mi gördü, nasılsa... böyle müşahedeleri oluyor. Öyle mi gördü, nasılsa... "Sen bana dönüp bakıyorsun 'yeğenim' diyorsun, 'madem bu iş böyleydi, dünyada beni niye ikaz etmedin?"Sen bana dönüp bakıyorsun 'yeğenim' diyorsun, 'madem bu iş böyleydi, dünyada beni niye ikaz etmedin? Madem işin sonu böyle feciymiş niye dünyadayken beni ikaz etmedin?Madem işin sonu böyle feciymiş niye dünyadayken beni ikaz etmedin? Akrabalık var, böyle akrabalık mı olur?!' diye, hayalimde, sitem ettin sen bana.Akrabalık var, böyle akrabalık mı olur?!' diye, hayalimde, sitem ettin sen bana. Ben de vebalden, sorumluluktan korktum. Onun için geldim, kapını çaldım.Ben de vebalden, sorumluluktan korktum. Onun için geldim, kapını çaldım. Sana söylüyorum; ağabey, bu senin yolun yanlış. Sana söylüyorum; ağabey, bu senin yolun yanlış. Bu inkârı, küfrü kov; imana gel, Cenâb-ı Hakk'ın yoluna gir. Allah her zulmü affeder.Bu inkârı, küfrü kov; imana gel, Cenâb-ı Hakk'ın yoluna gir. Allah her zulmü affeder. Tevbe edenin tevbesini kabul eder. Gel şu kelime-i şehâdeti getir de mü'min ol ağabey." demiş.Tevbe edenin tevbesini kabul eder. Gel şu kelime-i şehâdeti getir de mü'min ol ağabey." demiş. O yaşça büyük olan akrabasına söylemiş. Adam bu lafa duygulanmış: O yaşça büyük olan akrabasına söylemiş.

Adam bu lafa duygulanmış:

"Yeğenim, doğru söylüyorsun. Ama içim inanmıyor, inanamıyorum." demiş."Yeğenim, doğru söylüyorsun. Ama içim inanmıyor, inanamıyorum." demiş. Aklı inanıyor, kalbi mühürlü. Aklı hakim olduğundan, lafın doğrusunu eğrisini tartabiliyor, anlayabiliyor.Aklı inanıyor, kalbi mühürlü. Aklı hakim olduğundan, lafın doğrusunu eğrisini tartabiliyor, anlayabiliyor. "Doğru söylüyorsun yeğenim ama kalbim bağlanamıyor, inanamıyor." demiş. Neden? "Doğru söylüyorsun yeğenim ama kalbim bağlanamıyor, inanamıyor." demiş.

Neden?

Kalbi mühürlendi insanın. "Üç cuma cumaya gelmeyenin kalbi mühürlenir." diyor Peygamber Efendimiz.Kalbi mühürlendi insanın. "Üç cuma cumaya gelmeyenin kalbi mühürlenir." diyor Peygamber Efendimiz. O zaman pavyona gitsin, bara gitsin, kumara gitsin. Zevk alır. Mü'mine ters bakar, camiye hor bakar.O zaman pavyona gitsin, bara gitsin, kumara gitsin. Zevk alır. Mü'mine ters bakar, camiye hor bakar. Neden? Kalbi mühürlendi artık. Kalbi mühürlendi mi insanın yola gelmesi mümkün olmaz. Neden? Kalbi mühürlendi artık. Kalbi mühürlendi mi insanın yola gelmesi mümkün olmaz.

Demek ki 70 yıl yaşamış. Peygamber Efendimiz'in yüzünü görmüş, cemalini görmüş.Demek ki 70 yıl yaşamış. Peygamber Efendimiz'in yüzünü görmüş, cemalini görmüş. Biz ağlıyoruz, "Cemalini görsem." diye gece gündüz yanıyoruz. Biz ağlıyoruz, "Cemalini görsem." diye gece gündüz yanıyoruz.

Gül yüzünü rüyamızda görelim yâ Resâlallah Gül bahçene dünyamızda girelim yâ Resûlallah diyoruz.Gül yüzünü rüyamızda görelim yâ Resâlallah

Gül bahçene dünyamızda girelim yâ Resûlallah

diyoruz.
Yüreğimiz ağzımıza geliyor. O Resûlullah'ın cemalini görmüş, inanamamış. Yüreğimiz ağzımıza geliyor. O Resûlullah'ın cemalini görmüş, inanamamış. O Kur'ân-ı Kerîm'i Resûlullah'tan dinlemiş inanamamış. 70 yaşına gelmiş, dünyayı görmüş, geçirmiş,O Kur'ân-ı Kerîm'i Resûlullah'tan dinlemiş inanamamış. 70 yaşına gelmiş, dünyayı görmüş, geçirmiş, Resûlullah'ın hak peygamber olduğunu anlayamamış. Anlayanlar anlamış da bu anlayamamış.Resûlullah'ın hak peygamber olduğunu anlayamamış. Anlayanlar anlamış da bu anlayamamış. Cehenneme yuvarlanmış, gitmiş. Allah böyle nasipsizliğe düşürmesin.Cehenneme yuvarlanmış, gitmiş. Allah böyle nasipsizliğe düşürmesin. boşlukboşluk Allah bizi şu imana sahip eylemiş, bu imandan mahrum âhirete göçtürmesin. Çok mühim. İkinci hadîs-i şerîf bu. Allah bizi şu imana sahip eylemiş, bu imandan mahrum âhirete göçtürmesin. Çok mühim. İkinci hadîs-i şerîf bu.

Üçüncü hadîs-i şerîf. İnne's-sabra 'inde'sadmeti'l-ûlâ. Üçüncü hadîs-i şerîf.

İnne's-sabra 'inde'sadmeti'l-ûlâ.

Bu hadîs-i şerîfte Enes radıyallahu anh'ten ve çok kaynaklarda Buhârî'de, Müslim'de olan bir hadîs-i şerîftir.Bu hadîs-i şerîfte Enes radıyallahu anh'ten ve çok kaynaklarda Buhârî'de, Müslim'de olan bir hadîs-i şerîftir. Bunun mânası da şu: "Sabır, darbe ilk geldiği zaman yapılan tahammüldür." Bunun mânası da şu: "Sabır, darbe ilk geldiği zaman yapılan tahammüldür."

Sabır ne demek? Falanca adam sabırlı. Sabır... İnnallahe ma'a's-sâbirîn.Sabır ne demek?

Falanca adam sabırlı. Sabır... İnnallahe ma'a's-sâbirîn.
Allah sabredenlerin yanındadır. Onları sever, onların yanında olur.Allah sabredenlerin yanındadır. Onları sever, onların yanında olur. Onları cephesinde, onların tarafında olur. Allah sabredenleri sever.Onları cephesinde, onların tarafında olur. Allah sabredenleri sever. Sabretmenin sevabı. İnnema yüveffâ's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb. Sabretmenin sevabı.

İnnema yüveffâ's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb.

Allah sabredenlerin ecrini hesapsız verecek. Üçle, beşle, sayıyla, rakamla değil. bi-gayri hisâb.Allah sabredenlerin ecrini hesapsız verecek. Üçle, beşle, sayıyla, rakamla değil. bi-gayri hisâb. Allah sabredenlerin mükâfatını çok bol verecek.Allah sabredenlerin mükâfatını çok bol verecek. İnnema yüveffâ's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb.İnnema yüveffâ's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb. Ancak sabredenlerin mükâfatı bi-gayri hisâb verilecek. İnnema, edât-ı tahsistir.Ancak sabredenlerin mükâfatı bi-gayri hisâb verilecek. İnnema, edât-ı tahsistir. Herkese öyle bi-gayri hisâb verilmeyecek de Allah ancak sabredenlere bi-gayri hisâb mükâfat verecek.Herkese öyle bi-gayri hisâb verilmeyecek de Allah ancak sabredenlere bi-gayri hisâb mükâfat verecek. Başkalarına hesapla olacak, ölçüyle olacak. Başkalarına hesapla olacak, ölçüyle olacak.

El-hasenetü bi 'aşri emsâlihâ. Bir iyilik yaptın mı 10 misli sevap.El-hasenetü bi 'aşri emsâlihâ. Bir iyilik yaptın mı 10 misli sevap. Daha güzel bir iyilik yaptın mı 70 misli sevap, daha güzel bir iyilik yaptın mı 700 misli sevap,Daha güzel bir iyilik yaptın mı 70 misli sevap, daha güzel bir iyilik yaptın mı 700 misli sevap, zikrettin mi 70 bin sevap, kalbinden zikrettin mi 4 milyon 900 bin sevap,zikrettin mi 70 bin sevap, kalbinden zikrettin mi 4 milyon 900 bin sevap, Beytü'l-makdis'te, Kudüs'te namaz kıldın mı 500 misli sevap,Beytü'l-makdis'te, Kudüs'te namaz kıldın mı 500 misli sevap, Peygamber Efendimiz'in mescidinde namaz kıldın mı 1000 misli sevap, Kâbe'nin karşısında,Peygamber Efendimiz'in mescidinde namaz kıldın mı 1000 misli sevap, Kâbe'nin karşısında, Mescid-i Haram'da namaz kıldın mı 100 bin misli sevap... Bak, rakam var.Mescid-i Haram'da namaz kıldın mı 100 bin misli sevap... Bak, rakam var. İnnema yüveffâ's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb. İnnema yüveffâ's-sâbirûne ecrahüm bi-gayri hisâb. "Ancak sabredenlerin sevabı hesaba gelmez." bi-gayri hisâb. Çok verecek Allah. Sabretmek iyi. "Ancak sabredenlerin sevabı hesaba gelmez." bi-gayri hisâb. Çok verecek Allah. Sabretmek iyi.

Neye sabretmek? Sabır üç şeye olur. Bir; belalara musibetlere sabır.Neye sabretmek?

Sabır üç şeye olur. Bir; belalara musibetlere sabır.
Hastalık geldi, karnın ağrıyor, işin bozuldu, bir sıkıntı, hoş olmayan bir şey geldi.Hastalık geldi, karnın ağrıyor, işin bozuldu, bir sıkıntı, hoş olmayan bir şey geldi. Ona sabrediyor, belalara sabır. İkincisi; haramlara karşı kendini tutmak.Ona sabrediyor, belalara sabır. İkincisi; haramlara karşı kendini tutmak. Çok güzel, ben de gitsem diye zor tutuyor kendisini. Tutuyor ama, sabrediyor. Çok güzel, ben de gitsem diye zor tutuyor kendisini. Tutuyor ama, sabrediyor. Ayağını harama kaydırtmıyor.Ayağını harama kaydırtmıyor. Fırsat eline geçmiş, haram yemiyor, rüşvet almıyor, içki içmiyor, zina etmiyor vesaire.Fırsat eline geçmiş, haram yemiyor, rüşvet almıyor, içki içmiyor, zina etmiyor vesaire. Çünkü bazen fırsatlar insanın eline gelir ve zorlar.Çünkü bazen fırsatlar insanın eline gelir ve zorlar. O zaman harama düşmemek için insanın kendisini tutması lazım. Bir sabır budur.O zaman harama düşmemek için insanın kendisini tutması lazım. Bir sabır budur. Bir de Allah'ın emirlerini tutmakta da sabır vardır. Sabah namazına kalkabiliyor musun? Bir de Allah'ın emirlerini tutmakta da sabır vardır. Sabah namazına kalkabiliyor musun? Kalkan kalkabiliyor da kalkamayan kalkamıyor. Neden? "Afyon'un soğuğu bildiğin gibi değil hocam. Kalkan kalkabiliyor da kalkamayan kalkamıyor. Neden? "Afyon'un soğuğu bildiğin gibi değil hocam. Jilet gibi keser insanın yüzünü. Sular buz gibi, demir gibi soğuktur. Elleri çatlar insanın.Jilet gibi keser insanın yüzünü. Sular buz gibi, demir gibi soğuktur. Elleri çatlar insanın. Krem sürersin, sürersin, düzelmez. Krem sürersin, sürersin, düzelmez. Bu soğukta, o yorganın altında sıcacık mayalanmış peksimet gibi,Bu soğukta, o yorganın altında sıcacık mayalanmış peksimet gibi, pasta gibi insan o yorganın altından kalkıp da saat beşte camiye gidilir mi?" pasta gibi insan o yorganın altından kalkıp da saat beşte camiye gidilir mi?"

Kolay değil. Gitmek lazım ama gitmek kolay değil. Yaz günlerinde oruç tutmak... Güneş tepende...Kolay değil. Gitmek lazım ama gitmek kolay değil. Yaz günlerinde oruç tutmak... Güneş tepende... Afyon'un yazı da sıcak olur. Sabahleyin şu vakitten akşamın şu vaktine kadar oruç tutulur mu?Afyon'un yazı da sıcak olur. Sabahleyin şu vakitten akşamın şu vaktine kadar oruç tutulur mu? Tutan tutar ama tutamayan da fırttırır, kıvırttırır, bahane bulur,Tutan tutar ama tutamayan da fırttırır, kıvırttırır, bahane bulur, yalancı şahitler bulur, doktorlardan adamlarını bulur; "Midem rahatsız, şöyle olursa böyle oluyor…"yalancı şahitler bulur, doktorlardan adamlarını bulur; "Midem rahatsız, şöyle olursa böyle oluyor…" "Ben müslümanım ama oruç tutamıyorum, rahatsızım…" filan, kaytarır. Kolay değil."Ben müslümanım ama oruç tutamıyorum, rahatsızım…" filan, kaytarır. Kolay değil. Demek ki ibadetlere de sabır lazım. Cenâb-ı Hakk'ın yolunda yürümek kolay değildir. Demek ki ibadetlere de sabır lazım. Cenâb-ı Hakk'ın yolunda yürümek kolay değildir.

Cihada mesela. Cihat çok sevap biliyoruz. Bazen filmlerde, televizyonda filan görüyor insan.Cihada mesela. Cihat çok sevap biliyoruz. Bazen filmlerde, televizyonda filan görüyor insan. Cihat, savaş öyle kolay bir şey değil.Cihat, savaş öyle kolay bir şey değil. Evde, böyle sıcak kaloriferli dairede, koltukta oturmak gibi değil cihat. Soğukta gideceksin. Evde, böyle sıcak kaloriferli dairede, koltukta oturmak gibi değil cihat. Soğukta gideceksin. Can korkusu. Her an baskına uğrayabilirsin. Karşıdan bir kurşun gelir, yaralanırsın. Bangır bangır bağırırsın.Can korkusu. Her an baskına uğrayabilirsin. Karşıdan bir kurşun gelir, yaralanırsın. Bangır bangır bağırırsın. Yaran sızım sızım sızlar. Kanlar yere akar. Yürüyemezsin. Yürüdükçe acır.Yaran sızım sızım sızlar. Kanlar yere akar. Yürüyemezsin. Yürüdükçe acır. Arkadaşların geri çekilirken seni bırakırlar, düşmanın eline geçersin. İşkence edilirsin. Kolay mı?Arkadaşların geri çekilirken seni bırakırlar, düşmanın eline geçersin. İşkence edilirsin. Kolay mı? Cengiz Topel Kıbrıs Harekâtı'nda uçağı vurulunca paraşütle aşağı indi.Cengiz Topel Kıbrıs Harekâtı'nda uçağı vurulunca paraşütle aşağı indi. Rumların eline düştü, işkence gördü. Benim askerlik yaptığım başka bir kimse vardı.Rumların eline düştü, işkence gördü. Benim askerlik yaptığım başka bir kimse vardı. Kıbrıs'ta yine bir şey olmuş. Rumların eline düşmüş, Türk askeri. İşkenceyle canına kıymışlar. Kolay mı? Kıbrıs'ta yine bir şey olmuş. Rumların eline düşmüş, Türk askeri. İşkenceyle canına kıymışlar. Kolay mı? İşkence görüp de sabretmek kolay değil. Peygamber Efendimiz'in ashâbına da işkence yaptılar.İşkence görüp de sabretmek kolay değil.

Peygamber Efendimiz'in ashâbına da işkence yaptılar.
Çok sıkıntılar çekti. Kolay mı? İşkence edile edile, bağıra bağıra veya kendisini tutarak ölmek kolay mı?Çok sıkıntılar çekti. Kolay mı? İşkence edile edile, bağıra bağıra veya kendisini tutarak ölmek kolay mı? Anlaşılması kolay değil. Çoluğu, çocuğu, hepsi gözünün önünde katledilmek kolay mı?Anlaşılması kolay değil. Çoluğu, çocuğu, hepsi gözünün önünde katledilmek kolay mı? Çığlık çığlığa süngüleniyor kolay mı? Zor. Demek ki savaş zor, cihat zor, hacca gitmek zor...Çığlık çığlığa süngüleniyor kolay mı? Zor. Demek ki savaş zor, cihat zor, hacca gitmek zor... Şimdi kolay tabii. Biz şu anda... İbadetlerin de zorluğu var. Neden? Şimdi kolay tabii. Biz şu anda... İbadetlerin de zorluğu var.

Neden?

Cennetin yolu biraz sarptır. Rahat değildir.Cennetin yolu biraz sarptır. Rahat değildir. Cenneti kazanmak için Allah insanları imtihan ettiğinden, biraz meşakkatli işlere dişini sıkmak lazım.Cenneti kazanmak için Allah insanları imtihan ettiğinden, biraz meşakkatli işlere dişini sıkmak lazım. Demek ki ibadetlere sabır var. İbadetleri yaparken, yapmaya devam için sabır var.Demek ki ibadetlere sabır var. İbadetleri yaparken, yapmaya devam için sabır var. Haramlara düşmemek için kendini tutmakta sabır var.Haramlara düşmemek için kendini tutmakta sabır var. Bir de Allah'ın yazdığı yazıya, başına gelen belaya sabır var. Sabır var ama sevabı da çok ama. Bir de Allah'ın yazdığı yazıya, başına gelen belaya sabır var. Sabır var ama sevabı da çok ama.

E's-sabru 'inde's-sadmeti'l-ûlâ. E's-sabru 'inde's-sadmeti'l-ûlâ.

Sabır, darbe ilk geldiği zamankidir. Ondan sonra biter.Sabır, darbe ilk geldiği zamankidir. Ondan sonra biter. Bunun, bu hadîs-i şerîfin sebeb-i vürûdunda alimler yazarlar ki... Bunun, bu hadîs-i şerîfin sebeb-i vürûdunda alimler yazarlar ki...

Bu hadîs-i şerîfi niye söylemiş Efendimiz? Hangi olay üzerine söylemiş?Bu hadîs-i şerîfi niye söylemiş Efendimiz? Hangi olay üzerine söylemiş? Hangi hadiseyle karşılaşmış da Efendimiz böyle buyurmuş? Hangi hadiseyle karşılaşmış da Efendimiz böyle buyurmuş?

Anlatıyorlar ki Peygamber Efendimiz ashabıyla yolda gidiyordu. Bir kadın gördü.Anlatıyorlar ki Peygamber Efendimiz ashabıyla yolda gidiyordu. Bir kadın gördü. Saçını başını yolarak, bangır bangır ağlıyor, feryâd-ü figân ediyor... İleri geri, abuk sabuk da konuşurlar. Saçını başını yolarak, bangır bangır ağlıyor, feryâd-ü figân ediyor... İleri geri, abuk sabuk da konuşurlar.

Ben bir kere Haseki Hastanesi'nde rastladım. Bir ailenin hastası ölmüş. Hastane yer yerinden oynadı.Ben bir kere Haseki Hastanesi'nde rastladım. Bir ailenin hastası ölmüş. Hastane yer yerinden oynadı. Camlara çıktı herkes. Bizim de hastamız vardı. Muayeneye gitmiştik. Camlardan baktık. Camlara çıktı herkes. Bizim de hastamız vardı. Muayeneye gitmiştik. Camlardan baktık. Ölmüş, ne yapalım? Doğumda gülüyorsun da ölüm de hak. Doğan, bir zaman gelecek ölecek.Ölmüş, ne yapalım? Doğumda gülüyorsun da ölüm de hak. Doğan, bir zaman gelecek ölecek. Böyle bağırmaya gerek var mı? Kadın kendisini yerlere atıyor.Böyle bağırmaya gerek var mı? Kadın kendisini yerlere atıyor. Saçını başını açmış, göğsü bağrı açılmış. Öteki oradan ağıt yakıyor, bu buradan bağırıyor.Saçını başını açmış, göğsü bağrı açılmış. Öteki oradan ağıt yakıyor, bu buradan bağırıyor. Durup durup tren gibi, keskin keskin çığlıklar atıyorlar. Durup durup tren gibi, keskin keskin çığlıklar atıyorlar. Bizim yukarda muayenemiz bitti, yarım saat, 45 dakika; aşağıda hala gürültü devam ediyor. Bizim yukarda muayenemiz bitti, yarım saat, 45 dakika; aşağıda hala gürültü devam ediyor. Aşağı indik yolda da bir müddet onları seyrettik. Seyrana durduk ne yapalım?Aşağı indik yolda da bir müddet onları seyrettik. Seyrana durduk ne yapalım? Vefat etmiş bir insanın ailesine, Doğu Anadolu usûlü, nasıl ağıt yakılırmış görelim, dedik.Vefat etmiş bir insanın ailesine, Doğu Anadolu usûlü, nasıl ağıt yakılırmış görelim, dedik. Bu da bir şey. Töre, âdet belki. Nasıl ağlıyor! Âdet olduğu için ağlıyor. Ne yapalım, öldüyse öldü.Bu da bir şey. Töre, âdet belki. Nasıl ağlıyor! Âdet olduğu için ağlıyor. Ne yapalım, öldüyse öldü. Zaten hastayken, bunu buraya getirdiğin zaman ölme ihtimali yok muydu?Zaten hastayken, bunu buraya getirdiğin zaman ölme ihtimali yok muydu? Hazırlasaydın kendini biraz, sabretseydin. Hiç İslâmî bir hava yok. Hazırlasaydın kendini biraz, sabretseydin. Hiç İslâmî bir hava yok. Şöyle düşündüm ki bu Müslümanlıkta yok desem anlar mı? Anlayacağına da aklım kesmedi. Anlamaz.Şöyle düşündüm ki bu Müslümanlıkta yok desem anlar mı? Anlayacağına da aklım kesmedi. Anlamaz. Töre öyle. O öyle yapacak. Çünkü o kadın öyle ağıt yakmasa akrabaları bunu ayıplayacaklar.Töre öyle. O öyle yapacak. Çünkü o kadın öyle ağıt yakmasa akrabaları bunu ayıplayacaklar. Diyecekler ki; "Bak yakını öldü de çok üzülmedi bile." diyecekler. O rol yapmak zorunda.Diyecekler ki; "Bak yakını öldü de çok üzülmedi bile." diyecekler. O rol yapmak zorunda. Belki ölen adamı sevmiyordu ama rol icabı şimdi burada böyle bangır bangır bağırması lazım. Belki ölen adamı sevmiyordu ama rol icabı şimdi burada böyle bangır bangır bağırması lazım. Bağırmazsa ayıplarlar. Töre böyle. Yanlış töre. O kadın da bağırıyormuş.Bağırmazsa ayıplarlar. Töre böyle. Yanlış töre.

O kadın da bağırıyormuş.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yanına varmış demiş ki; "Ey kadıncağız! Sabret.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yanına varmış demiş ki; "Ey kadıncağız! Sabret. Allah sabredenlere büyük sevaplar, mükâfatlar veriyor. Sakin ol." diye peygamberce nasihatte bulunmuş.Allah sabredenlere büyük sevaplar, mükâfatlar veriyor. Sakin ol." diye peygamberce nasihatte bulunmuş. Efendimiz bir kötülüğe tahammül etmezdi. Yanlış bir işi düzeltmeden durmazdı. Efendimiz bir kötülüğe tahammül etmezdi. Yanlış bir işi düzeltmeden durmazdı.

Onun için hadîs-i şerîf üç çeşittir. Kavlî sünnet, fiilî sünnet, bir de takrirî sünnet.Onun için hadîs-i şerîf üç çeşittir. Kavlî sünnet, fiilî sünnet, bir de takrirî sünnet. Kavlî sünnet ne demek? Sözle ve hadîs-i şerîfle. Fiilî sünnet ne demek? Kavlî sünnet ne demek? Sözle ve hadîs-i şerîfle. Fiilî sünnet ne demek? Efendimiz şöyle yapmıştı, böyle yapmıştı, ef'âli. Ef'âl-i harekâtı, sekenatı. Takrirî sünnet ne demek?Efendimiz şöyle yapmıştı, böyle yapmıştı, ef'âli. Ef'âl-i harekâtı, sekenatı. Takrirî sünnet ne demek? Efendimiz'in yanında böyle yapılmıştı da tenkit etmedi, bir şey demedi.Efendimiz'in yanında böyle yapılmıştı da tenkit etmedi, bir şey demedi. Demediğine göre demek ki yapılabilir. Bak, o bile ölçü oluyor. Bir şey dememesi bile ölçü oluyor.Demediğine göre demek ki yapılabilir. Bak, o bile ölçü oluyor. Bir şey dememesi bile ölçü oluyor. Onun için söylerdi Peygamber Efendimiz. Söyledi. Böyle söyleyince kadın durur mu? Durmadı.Onun için söylerdi Peygamber Efendimiz. Söyledi.


Böyle söyleyince kadın durur mu? Durmadı.
"Sen benim başıma gelen belanın ne kadar büyük olduğunu biliyor musun? Tahammül edilir mi?..""Sen benim başıma gelen belanın ne kadar büyük olduğunu biliyor musun? Tahammül edilir mi?.." Neler söylediyse, tahminle söylüyorum ben şimdi böyle. Bağırmaya devam etti kadın.Neler söylediyse, tahminle söylüyorum ben şimdi böyle. Bağırmaya devam etti kadın. Efendimiz yürüdü, geçti yanından. Çünkü cahille fazla uzun boylu muhatap olunmayacak demek ki. Efendimiz yürüdü, geçti yanından. Çünkü cahille fazla uzun boylu muhatap olunmayacak demek ki. Tebliğini yaptı, vazifesini yaptı, yürüdü geçti.Tebliğini yaptı, vazifesini yaptı, yürüdü geçti. Arkadan kadının yanına gelenler dediler ki;Arkadan kadının yanına gelenler dediler ki; "Bu seninle konuşan şahsın kim olduğunu bildin de mi sen böyle bağırdın?" "Yok."Bu seninle konuşan şahsın kim olduğunu bildin de mi sen böyle bağırdın?" "Yok. Ne bileyim" dedi filan kadın yine. Bu dediler Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'di!Ne bileyim" dedi filan kadın yine. Bu dediler Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'di! Haberin var mı?" "Yaa! Peygamberimiz mi bu?" "Evet Peygamberin tabii." Haberin var mı?" "Yaa! Peygamberimiz mi bu?" "Evet Peygamberin tabii."

Hemen ağlamayı bıraktı. Koştu, Peygamber Efendimiz'in arkasından yetişti nefes nefese.Hemen ağlamayı bıraktı. Koştu, Peygamber Efendimiz'in arkasından yetişti nefes nefese. "Yâ Resûlallah! Kusurumu bağışla." dedi. "Ben senin Peygamberimiz olduğunu bilemedim, tanıyamadım seni."Yâ Resûlallah! Kusurumu bağışla." dedi. "Ben senin Peygamberimiz olduğunu bilemedim, tanıyamadım seni. Onun için kusura bakma.Onun için kusura bakma. Nasihatini söylediğin zaman sana öyle ağlayarak, zırlayarak ağır sözler söyledim." deyinceNasihatini söylediğin zaman sana öyle ağlayarak, zırlayarak ağır sözler söyledim." deyince Efendimiz böyle buyurdu; E's-sabru 'inde's-sadmeti'l-ûlâ. Efendimiz böyle buyurdu; E's-sabru 'inde's-sadmeti'l-ûlâ. "Hatun, sabır ilk başta bela geldiği zaman insanın kendisini tutup tahammül etmesiydi."Hatun, sabır ilk başta bela geldiği zaman insanın kendisini tutup tahammül etmesiydi. Şimdi sen o fırsatı kaçırmış oldun, sevabı kaçırdın. Demek ki bu böyle yapınca artık sabrın sevabı olmadı. Şimdi sen o fırsatı kaçırmış oldun, sevabı kaçırdın. Demek ki bu böyle yapınca artık sabrın sevabı olmadı. O belaya sabretseydi sevabı olacaktı, olmadı." O belaya sabretseydi sevabı olacaktı, olmadı."

İnsanın başına dünya hayatında çeşitli hadiseler gelebilir. Trafik kazası olur mu?İnsanın başına dünya hayatında çeşitli hadiseler gelebilir. Trafik kazası olur mu? Allah korusun olabilir. Hastalanabilir mi insan? Allah saklasın, olabilir. Vefat, vesaire olur mu?Allah korusun olabilir. Hastalanabilir mi insan? Allah saklasın, olabilir. Vefat, vesaire olur mu? Olacak herkes. Çare yok. Ölümden kaçılamadığına göre olur. O halde ne olacak? Olacak herkes. Çare yok. Ölümden kaçılamadığına göre olur.

O halde ne olacak?

Sabır olacak. Müslüman sabırlıdır. Sakindir, sabırlıdır. Yakup aleyhisselam ne güzel söylüyor.Sabır olacak. Müslüman sabırlıdır. Sakindir, sabırlıdır. Yakup aleyhisselam ne güzel söylüyor. 'Aleyhi's-salâtu ve's-selâm, 'aleyhi alâ nebiyyi's-salâtu ve's-selâm. Ne güzel söylüyor! 'Aleyhi's-salâtu ve's-selâm, 'aleyhi alâ nebiyyi's-salâtu ve's-selâm.

Ne güzel söylüyor!

Diyor ki; İnnema eşkû bessî ve huznî ilallah. "Ben Mevlâ'ma derdimi yanıyorum.Diyor ki; İnnema eşkû bessî ve huznî ilallah. "Ben Mevlâ'ma derdimi yanıyorum. Onunla dertleşiyorum. Yusuf'unu kaybetti, ağlamaktan gözleri görmez oldu." Onunla dertleşiyorum. Yusuf'unu kaybetti, ağlamaktan gözleri görmez oldu."

Dediler ki; "Niye bu kadar ağlıyorsun?" "Ben Mevlâ'mla dertleşiyorum" dedi.Dediler ki; "Niye bu kadar ağlıyorsun?" "Ben Mevlâ'mla dertleşiyorum" dedi. İsyan tarzında değil, dertleşme tarzında. Sabır edecek bir hadise gelirse insanın başına ne yapacak? İsyan tarzında değil, dertleşme tarzında.

Sabır edecek bir hadise gelirse insanın başına ne yapacak?

Sabredecek. Neden? Çünkü Allah'ın takdiridir de ondan.Sabredecek.

Neden?

Çünkü Allah'ın takdiridir de ondan.
Kaderdir, kaderin cilvesidir, cilveyi Rabbâniyedir. Sabredecek. Sabredince mükâfat var.Kaderdir, kaderin cilvesidir, cilveyi Rabbâniyedir. Sabredecek. Sabredince mükâfat var. Sabretmezse mükâfat gider, belayı çektiğiyle kalır. Bela sabretmeyince gitmez. Ama sevabı gider.Sabretmezse mükâfat gider, belayı çektiğiyle kalır. Bela sabretmeyince gitmez. Ama sevabı gider. Belayı çektiği yanına caba kalır. Benim ateşim vardı, üniversite talebesiyken, düşmüyordu.Belayı çektiği yanına caba kalır.

Benim ateşim vardı, üniversite talebesiyken, düşmüyordu.
37,5 ateş, yanıyorum, rahatsız oluyorum filan. Doktora gittim. Muayene ettiler. 37,5 ateş, yanıyorum, rahatsız oluyorum filan. Doktora gittim. Muayene ettiler. "Senin bademciklerinde kronik iltihap var. "Senin bademciklerinde kronik iltihap var. Senin boğazın azmış, iltihaplanmış, ilaçla da tedavi olmaz." dediler. Ne olacak? Senin boğazın azmış, iltihaplanmış, ilaçla da tedavi olmaz." dediler. Ne olacak? "Bademciklerini alacağız, başka çare yok." dediler. İlaçla düzelmez mi? "Düzelmez." dediler."Bademciklerini alacağız, başka çare yok." dediler. İlaçla düzelmez mi? "Düzelmez." dediler. Doktorların o zamanki lafı. Şimdi bilmiyorum düzeliyor mu düzelmiyor mu. Doktor kardeşlerimiz ne der şimdi. Doktorların o zamanki lafı. Şimdi bilmiyorum düzeliyor mu düzelmiyor mu. Doktor kardeşlerimiz ne der şimdi.

Biz bademcik ameliyatı olmaya gittik. Doktor kocaman, ucu uzun bir iğne bir iğne aldı.Biz bademcik ameliyatı olmaya gittik. Doktor kocaman, ucu uzun bir iğne bir iğne aldı. Ağzımı açtırdı. Soktu filan. Acımaz mı insanın canı? Tabii acıyor.Ağzımı açtırdı. Soktu filan. Acımaz mı insanın canı? Tabii acıyor. Sonra pasta tutma makası gibi bir şeyle ağzıma o aleti soktu. Aldı, bıçakla çatır çutur kesti.Sonra pasta tutma makası gibi bir şeyle ağzıma o aleti soktu. Aldı, bıçakla çatır çutur kesti. Duyuyorum. Bayıltılmıyor yani, uyuşturuluyor. Duyuyorum. Çatır çatır kesiyor.Duyuyorum. Bayıltılmıyor yani, uyuşturuluyor. Duyuyorum. Çatır çatır kesiyor. Benim buramdan, kendimi tuttuğum için, gözlerimin pınarlarından dereler akıyor aşağıya doğru. Benim buramdan, kendimi tuttuğum için, gözlerimin pınarlarından dereler akıyor aşağıya doğru. Doktor dedi ki; "Acımıyor mu hocam? Hissin mi yok, ne oldu? Acımıyor mu?" "Acıyor." dedim.Doktor dedi ki; "Acımıyor mu hocam? Hissin mi yok, ne oldu? Acımıyor mu?" "Acıyor." dedim. "Ama hiç sesin çıkmıyor?" dedi. "Bağırınca acı azalacak mı? Değişen bir şey yok."Ama hiç sesin çıkmıyor?" dedi. "Bağırınca acı azalacak mı? Değişen bir şey yok. Düşündüm, hiç olmazsa yiğitlik bizde kalsın. Nasıl olsa bu bademciği kesecekler, çare yok.Düşündüm, hiç olmazsa yiğitlik bizde kalsın. Nasıl olsa bu bademciği kesecekler, çare yok. Bağırsam da bağırmasam da o acı olacak. Bari sesim çıkmasın, başkasını ürkütmeyeyim." dedim. Bağırsam da bağırmasam da o acı olacak. Bari sesim çıkmasın, başkasını ürkütmeyeyim." dedim.

Çünkü bir hasta vardı. Onu götürüyor. Kulağından rahatsızlığı var.Çünkü bir hasta vardı. Onu götürüyor. Kulağından rahatsızlığı var. Doktorun yanına gittiği zaman hastanenin tavanı kalkıyor, iniyor, duvarları sallanıyor; Doktorun yanına gittiği zaman hastanenin tavanı kalkıyor, iniyor, duvarları sallanıyor; hastane gelip gidiyor, yerinden oynuyor. hastane gelip gidiyor, yerinden oynuyor. Bangır bangır, danalar gibi böğürüyor, hastanenin en uzak tarafından bile sesi duyuluyor.Bangır bangır, danalar gibi böğürüyor, hastanenin en uzak tarafından bile sesi duyuluyor. Ne yapalım, çare yok. Bağırsan da bağırmasan da bu tedavi olacak. İşte E's-sabru 'inde's-sadmeti'l-ûlâ.Ne yapalım, çare yok. Bağırsan da bağırmasan da bu tedavi olacak. İşte E's-sabru 'inde's-sadmeti'l-ûlâ. Bela ilk geldiği zaman tahammül edersen sevabını alırsın. Tahammül etmezsen belayı çekmekle kalırsın. Bela ilk geldiği zaman tahammül edersen sevabını alırsın. Tahammül etmezsen belayı çekmekle kalırsın. Caba kalır o. Sevabın kaçar. O halde sabredecek, tahammül edecek. Caba kalır o. Sevabın kaçar. O halde sabredecek, tahammül edecek.

Eşkıyâ eski zamanda, bir ailenin, evliyâullahtan birisinin yolunu kesmiş.Eşkıyâ eski zamanda, bir ailenin, evliyâullahtan birisinin yolunu kesmiş. Ondan sonra "Çıkart paraları." "Yok param. Ben fakir bir aileyim, bir sürü çoluk çocuk var." demiş. Ondan sonra "Çıkart paraları." "Yok param. Ben fakir bir aileyim, bir sürü çoluk çocuk var." demiş. "Vardır, vardır. Öldürün şunun çocuğunu!" Öldürmüşler bir tanesini."Vardır, vardır. Öldürün şunun çocuğunu!" Öldürmüşler bir tanesini. Bir tanesini daha öldürmüşler. Zalimin eline düştü, eli kolu bağlı. Yapılacak bir şey yok.Bir tanesini daha öldürmüşler. Zalimin eline düştü, eli kolu bağlı. Yapılacak bir şey yok. Eşkıyâ demiş ki; "Ya sen ne biçim babasın! Çocuğunu kesiyorum, 'gık' demiyorsun!" demiş.Eşkıyâ demiş ki; "Ya sen ne biçim babasın! Çocuğunu kesiyorum, 'gık' demiyorsun!" demiş. "Ne yapayım, Allah'ın kaderi." demiş. Adam bu lafı üzerine perişan olmuş. "Bırakın" demiş."Ne yapayım, Allah'ın kaderi." demiş. Adam bu lafı üzerine perişan olmuş. "Bırakın" demiş. "Be adam! Bu lafı önceden söyleseydin çocuklarının hepsini sana iade ederdim, kesmezdim." demiş."Be adam! Bu lafı önceden söyleseydin çocuklarının hepsini sana iade ederdim, kesmezdim." demiş. "O da Allah'ın kaderi. Onlar ölecekmiş, onların hayatı o kadarmış; bunlar da kurtulacakmış."O da Allah'ın kaderi. Onlar ölecekmiş, onların hayatı o kadarmış; bunlar da kurtulacakmış. Senin taş kalbin yumuşayacak da katillikten şu anda vazgeçeceksin. O da Allah'ın kaderi." demiş.Senin taş kalbin yumuşayacak da katillikten şu anda vazgeçeceksin. O da Allah'ın kaderi." demiş. Allah'ın kaderi, ne yapacaksın? Ne diyoruz? Amentü billahi ve mela iketihi... Ve bi'l-kaderi.Allah'ın kaderi, ne yapacaksın?

Ne diyoruz?

Amentü billahi ve mela iketihi... Ve bi'l-kaderi.
Kadere de inandık. Allah'a inandık, peygamberlerine inandık, kitaplarına inandık,Kadere de inandık. Allah'a inandık, peygamberlerine inandık, kitaplarına inandık, âhiret gününe inandık, meleklerine inandık... Ve bi'l-kaderi. Kadere de inandık.âhiret gününe inandık, meleklerine inandık... Ve bi'l-kaderi. Kadere de inandık. Hayrihî ve şerrihî. Yani kaderin hayrı. Hayru'l-kaderi ve şerru'l-kaderi.Hayrihî ve şerrihî. Yani kaderin hayrı. Hayru'l-kaderi ve şerru'l-kaderi. "Kaderin hayrı da, şerri de; iyisi de kötüsü de." Sen bir imtihanı kazandın, bir yere çıktın."Kaderin hayrı da, şerri de; iyisi de kötüsü de." Sen bir imtihanı kazandın, bir yere çıktın. Tamam bu güzel bir şey. Bu Allah'ın kaderi. Hastalandın, hastaneye düştün. Bu da Allah'ın kaderi. Tamam bu güzel bir şey. Bu Allah'ın kaderi. Hastalandın, hastaneye düştün. Bu da Allah'ın kaderi. Hayrihî ve şerrihî min-allahi teâlâ. Hepsi Allah'tan.Hayrihî ve şerrihî min-allahi teâlâ. Hepsi Allah'tan. Hayrı da şerri de Allah'tandır diye insan tahammül edecek. Hayrı da şerri de Allah'tandır diye insan tahammül edecek.

İnne's-sıdka yehdî ile'l-birri, ve inne'l-birra yehdî ile'l-cenneh ve inne'r-racüle le-yasduku hattâİnne's-sıdka yehdî ile'l-birri, ve inne'l-birra yehdî ile'l-cenneh ve inne'r-racüle le-yasduku hattâ sıddîkâ ve inne'l-kezibe yehdî ile'l-fücûri ve inne'l-fücûra yehdî ile'n-nârisıddîkâ ve inne'l-kezibe yehdî ile'l-fücûri ve inne'l-fücûra yehdî ile'n-nâri ve inne'r-racüle le-yekzibü hattâ yüktebe 'indallahi kezzâbâ. ve inne'r-racüle le-yekzibü hattâ yüktebe 'indallahi kezzâbâ.

Buhârî ve Müslim'de, İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîfe geldik.Buhârî ve Müslim'de, İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîfe geldik. Bu hadîs-i şerîf bize doğru sözlülüğü tavsiye ediyor ve izahını yapıyor.Bu hadîs-i şerîf bize doğru sözlülüğü tavsiye ediyor ve izahını yapıyor. Doğru sözlü, doğru özlü olacağız. İnne's-sıdka. Doğru sözlü, doğru özlü olacağız. İnne's-sıdka. Doğru sözlülük, doğru konuşmak, yalan konuşmamak, doğru dürüst bir insan olmak.Doğru sözlülük, doğru konuşmak, yalan konuşmamak, doğru dürüst bir insan olmak. yehdî ile'l-birr. İnsanı birr ü takvâ sahibi bir insan olmaya götürür. yehdî ile'l-birr. İnsanı birr ü takvâ sahibi bir insan olmaya götürür. Doğru sözlülük insanı iyi bir insan olmaya götürür. ve inne'l-birra yehdî ile'l-cenneh. Doğru sözlülük insanı iyi bir insan olmaya götürür. ve inne'l-birra yehdî ile'l-cenneh. İyi insan olmak da insanı cennete götürür. Doğru sözlülük insanı iyi insan olmaya sevk eder;İyi insan olmak da insanı cennete götürür. Doğru sözlülük insanı iyi insan olmaya sevk eder; iyi insan olmak da insanı cennete sevk eder. Birbirine yönlendirir, götürür. iyi insan olmak da insanı cennete sevk eder. Birbirine yönlendirir, götürür.

Sen doğru sözlü olmaya söz ver. Hiç yalan söylemeyeceksin.Sen doğru sözlü olmaya söz ver. Hiç yalan söylemeyeceksin. Yalan söylemeyeceğin için, yarın bu bana sorulur yalan söylemeyeceğim diye, kötülük de yapmaz.Yalan söylemeyeceğin için, yarın bu bana sorulur yalan söylemeyeceğim diye, kötülük de yapmaz. Böylece iyi olmaya yönlendirilmiş olursun.Böylece iyi olmaya yönlendirilmiş olursun. İyi olmak da, iyi hareket etmek de seni cennete yönlendirir, hidayet eder.İyi olmak da, iyi hareket etmek de seni cennete yönlendirir, hidayet eder. Sonunda cennete gidersin. Sonunda cennete gidersin. Ve insan böyle doğru sözlü konuşa konuşa, nihayet Allah divanında,Ve insan böyle doğru sözlü konuşa konuşa, nihayet Allah divanında, Allahu Teâlâ hazretlerinin indi ilahisinde "sıddîk" diye yazılır. Allahu Teâlâ hazretlerinin indi ilahisinde "sıddîk" diye yazılır.

Sıddîk ne demek? Sözü, özü çok doğru demek.Sıddîk ne demek?

Sözü, özü çok doğru demek.
Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz Peygamber Efendimiz'in mirâcına nasıl inandı? Hiç tereddütsüz.Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz Peygamber Efendimiz'in mirâcına nasıl inandı? Hiç tereddütsüz. Nasıl tasdik etti onu? Onun için sıddîk lakabı aldı.Nasıl tasdik etti onu? Onun için sıddîk lakabı aldı. Demek ki o Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in o lakabı gibi, o sıfatla Allah indinde yazılır.Demek ki o Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'in o lakabı gibi, o sıfatla Allah indinde yazılır. Şu adam doğru sözlü, sıddıklardan yazılır. Sıddıklar defterine yazılır.Şu adam doğru sözlü, sıddıklardan yazılır. Sıddıklar defterine yazılır. Sıddîk, Arapça'da fe''îl vezninde, mübalağa sîgasıdır. Sıddîk, Arapça'da fe''îl vezninde, mübalağa sîgasıdır. Doğruluğu çok mübalağalı, tam doğru, tastamam doğru demek. Böyle yazılır. Sıddîk divanına yazılır.Doğruluğu çok mübalağalı, tam doğru, tastamam doğru demek. Böyle yazılır. Sıddîk divanına yazılır. Sıddık sıfatına sahip olur. Ve yalan da ve inne'l-kezibe yehdî ile'l-fücûr.Sıddık sıfatına sahip olur. Ve yalan da ve inne'l-kezibe yehdî ile'l-fücûr. Yalan da insanı fısk-ı fücûra ve günaha yönlendirir. Yalan da insanı fısk-ı fücûra ve günaha yönlendirir.

"Şunu yapayım, nasıl olsa bir yalan kıvırtırım" diye yalan söylemeyi peşin olarak, prensip olarak,"Şunu yapayım, nasıl olsa bir yalan kıvırtırım" diye yalan söylemeyi peşin olarak, prensip olarak, âdet olarak içine yerleştidi mi, kabul etti mi, yalan onu fısk-ı fücâra kaydırır.âdet olarak içine yerleştidi mi, kabul etti mi, yalan onu fısk-ı fücâra kaydırır. Fısk-ı fücûr da insanı cehenneme kaydırır, sevk eder, yönlendirir.Fısk-ı fücûr da insanı cehenneme kaydırır, sevk eder, yönlendirir. Ve kişi ufak tefek, büyük küçük yalan söyleye söyleye,Ve kişi ufak tefek, büyük küçük yalan söyleye söyleye, nihayet Allah huzurunda, Allah divanında kezzâb diye yazılır. Arapça'da kezzâb ne demek? nihayet Allah huzurunda, Allah divanında kezzâb diye yazılır.

Arapça'da kezzâb ne demek?

Çok yalancı demek. Bu da mübalağa sigası. Fa''âl vezni, bir de o da mübalağa sigasıdır.Çok yalancı demek. Bu da mübalağa sigası. Fa''âl vezni, bir de o da mübalağa sigasıdır. Kezzâb diye yazılır. Ötekisi Allah divanında sıddîk diye yazılıyor, bu da kezzâb diye yazılıyor. Kezzâb diye yazılır. Ötekisi Allah divanında sıddîk diye yazılıyor, bu da kezzâb diye yazılıyor. Çok yalancı, pis, alçak, palavracı, yalancı!.. Böyle yazılmak mı iyi, böyle yazılmak mı iyi? Çok yalancı, pis, alçak, palavracı, yalancı!.. Böyle yazılmak mı iyi, böyle yazılmak mı iyi? O halde Müslüman, bizler, hepimiz doğru sözlü olacağız. O halde Müslüman, bizler, hepimiz doğru sözlü olacağız.

Hatta şakayı bile yalan yapmamak lazım. Doğru yapmak lazım.Hatta şakayı bile yalan yapmamak lazım. Doğru yapmak lazım. Hadis alimlerinden birisi, falanca adam hadis rivayet ediyormuş diye gittiler.Hadis alimlerinden birisi, falanca adam hadis rivayet ediyormuş diye gittiler. Baktılar o adam tarlada, hayvanı elinden kaçmış. Ot aldı yerden, "Gel gel." diye hayvanı çağırdı. Baktılar o adam tarlada, hayvanı elinden kaçmış. Ot aldı yerden, "Gel gel." diye hayvanı çağırdı. Hayvan otu yemeye gelince dizginini yakaladı, otu da vermedi. "Ben bu adamdan hadis yazmam.Hayvan otu yemeye gelince dizginini yakaladı, otu da vermedi. "Ben bu adamdan hadis yazmam. Bu adam hayvanı aldattı, insanı da aldatır." dedi. Döndü, gitti. Bu adam hayvanı aldattı, insanı da aldatır." dedi. Döndü, gitti. Hayvana otu yedirseydi aldatmamış olacaktı. Madem "Gel." dedin, otu gösterdin, yedir. Hayvana otu yedirseydi aldatmamış olacaktı. Madem "Gel." dedin, otu gösterdin, yedir. Hem yakala hem yedir. Ama o farkına varmadan hayvanı aldatarak yakaladı. Otu da vermedi.Hem yakala hem yedir. Ama o farkına varmadan hayvanı aldatarak yakaladı. Otu da vermedi. Vermeyince, bu adamın sıfatında, içinde aldatmaca huyu var.Vermeyince, bu adamın sıfatında, içinde aldatmaca huyu var. "Ben bu adama güvenemem, güvenli bir insan değil." diye, ondan hadis yazmadan gitti. "Ben bu adama güvenemem, güvenli bir insan değil." diye, ondan hadis yazmadan gitti.

Sonra şaka yapıyor. "Şöyle oldu, böyle oldu, vallaha da billaha da..." Sonra, "Şaka yaptım".Sonra şaka yapıyor. "Şöyle oldu, böyle oldu, vallaha da billaha da..." Sonra, "Şaka yaptım". Öyle şey olmaz. Şakası bile doğru olacak.Öyle şey olmaz. Şakası bile doğru olacak. Peygamber Efendimiz bir kadına, akrabasından bir kimseye dedi ki; "İhtiyarlar cennete girmeyecek."Peygamber Efendimiz bir kadına, akrabasından bir kimseye dedi ki; "İhtiyarlar cennete girmeyecek." Çok üzüldü. "Ben ihtiyarladım, şimdi cennete girmeyeceksem ne olacak?" diyeÇok üzüldü. "Ben ihtiyarladım, şimdi cennete girmeyeceksem ne olacak?" diye Resûlullah'ın sözünden üzülünce, "Gençleştirilecek" dedi Peygamber Efendimiz.Resûlullah'ın sözünden üzülünce, "Gençleştirilecek" dedi Peygamber Efendimiz. Yaşlı olarak girmeyecek. Şöyle otuz küsur yaşında, ömrünün baharında bir insan olarak cennete girecek. Yaşlı olarak girmeyecek. Şöyle otuz küsur yaşında, ömrünün baharında bir insan olarak cennete girecek. Ne çok küçük ne çok yaşlı, tam kâmil bir insan olacak. O doğru bir şaka.Ne çok küçük ne çok yaşlı, tam kâmil bir insan olacak. O doğru bir şaka. Birisine "Senin gözünde kara var." dedi. Birisine "Senin gözünde kara var." dedi. O da biraz telaşlanınca, "Mübarek, herkesin gözünde akla kara olmaz mı?" dedi. O da biraz telaşlanınca, "Mübarek, herkesin gözünde akla kara olmaz mı?" dedi. Latifeyi yaparken bile latif olması lazım latifenin. Güzel olması, yalan olmaması lazım.Latifeyi yaparken bile latif olması lazım latifenin. Güzel olması, yalan olmaması lazım. Şakanın bile yalan olmaması, aldatmaca olmaması lazım. Çocuğa bile aldatmaca şaka yapmamak lazım.Şakanın bile yalan olmaması, aldatmaca olmaması lazım. Çocuğa bile aldatmaca şaka yapmamak lazım. "Şöyle söyleyiver." Olmaz. Çocuk ona alışır. Öyle söyletmemek lazım. Yalanı, yanlışı alıştırmamak lazım. "Şöyle söyleyiver." Olmaz. Çocuk ona alışır. Öyle söyletmemek lazım. Yalanı, yanlışı alıştırmamak lazım.

Beşinci ve sonuncu hadîs-i şerîf: İnne's-sadakate le-tutfi'u gadabe'r-rabbi ve tedfe'u mîtete's-sû'i. Beşinci ve sonuncu hadîs-i şerîf:

İnne's-sadakate le-tutfi'u gadabe'r-rabbi ve tedfe'u mîtete's-sû'i.

Tirmizî'nin bir hadîs-i şerîfi bu beşinci ve sonuncu hadîs-i şerîf. Bu da Enes radıyallahu anh'ten.Tirmizî'nin bir hadîs-i şerîfi bu beşinci ve sonuncu hadîs-i şerîf. Bu da Enes radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; İnne's-sadakate.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; İnne's-sadakate. "Sadaka vermek, zekât vermek, malî yardımda bulunmak, bir insanın malî ve dinî mükellefiyetini yapması, "Sadaka vermek, zekât vermek, malî yardımda bulunmak, bir insanın malî ve dinî mükellefiyetini yapması, sadaka vermek" le-tutfi'u gadabe'r-rabb. sadaka vermek" le-tutfi'u gadabe'r-rabb. "Mevlâ'nın gazabının geçmesine sebep olur, o kimseye gazabının sönmesine, Allah'ın vaz geçmesine sebep olur." "Mevlâ'nın gazabının geçmesine sebep olur, o kimseye gazabının sönmesine, Allah'ın vaz geçmesine sebep olur."

Kul kusurludur. Allah ona gazap etmiştir, cezalandıracak.Kul kusurludur. Allah ona gazap etmiştir, cezalandıracak. Sadaka verince Allah gazabından vazgeçiyor, gazabını söndürüyor. Gazabı ateş gibi yakar.Sadaka verince Allah gazabından vazgeçiyor, gazabını söndürüyor. Gazabı ateş gibi yakar. Allah'ın gazabı bir kavme geldi mi yakar, bitirir, mahveder. Allah'ın gazabının ateşini sadaka söndürür.Allah'ın gazabı bir kavme geldi mi yakar, bitirir, mahveder. Allah'ın gazabının ateşini sadaka söndürür. Sadaka verdin mi Allah sever.Sadaka verdin mi Allah sever. Bak, bu kulum merhametliymiş; fukaraya yardım ediyor, parasından,Bak, bu kulum merhametliymiş; fukaraya yardım ediyor, parasından, mali imkanlarından sağa sola faydalandırıyor, bir şeyler veriyor diye gazabı söner, affeder.mali imkanlarından sağa sola faydalandırıyor, bir şeyler veriyor diye gazabı söner, affeder. Cezalandıracaksa cezalandırmaktan vazgeçer. Cezalandıracaksa cezalandırmaktan vazgeçer.

ve tedfe'u mîtete's-sû'i. Sadaka insanı kötü âkibetle ölmekten kurtarır. Sû'-i 'âkibet.ve tedfe'u mîtete's-sû'i. Sadaka insanı kötü âkibetle ölmekten kurtarır. Sû'-i 'âkibet. "Kötü âkibete uğramak" Adam iyi yaşıyor, iyi yaşıyor da kötü bir şekilde ölüyor. Allah korusun. "Kötü âkibete uğramak" Adam iyi yaşıyor, iyi yaşıyor da kötü bir şekilde ölüyor. Allah korusun. Günah üzere ölüyor, kötü bir hâl üzere ölüyor. Bu çok fenadır. Şu anda bir şekilde yaşıyoruz. Elhamdülillah.Günah üzere ölüyor, kötü bir hâl üzere ölüyor. Bu çok fenadır. Şu anda bir şekilde yaşıyoruz. Elhamdülillah. Ama sonumuz ne olacak? Sonumuzu bilmiyoruz. Hep Allah'tan hüsn-ü hâtime istiyoruz. Ama sonumuz ne olacak? Sonumuzu bilmiyoruz. Hep Allah'tan hüsn-ü hâtime istiyoruz. Yâ Rabbi bize ömrümüzün sonunu hayırlı bir şekilde bitirmeyi, imân-ı kâmil ile âhirete göçmeyi,Yâ Rabbi bize ömrümüzün sonunu hayırlı bir şekilde bitirmeyi, imân-ı kâmil ile âhirete göçmeyi, hüsn-ü hâtimeyle sana gelmeyi nasip et, diyoruz. Bu çok önemli. Çünkü işin sonudur esas olan.hüsn-ü hâtimeyle sana gelmeyi nasip et, diyoruz. Bu çok önemli. Çünkü işin sonudur esas olan. Öldüğü zaman imansız gitse bütün ömrü boyunca yaptığı şeyler heba olur. Allah korusun.Öldüğü zaman imansız gitse bütün ömrü boyunca yaptığı şeyler heba olur. Allah korusun. O çok fena. En son anda imansız gidiverse... O çok fena. En son anda imansız gidiverse...

Mesela bir kötü misal verelim de hatırda kolay kalsın. Birisi düşmanla çarpışıyordu.Mesela bir kötü misal verelim de hatırda kolay kalsın. Birisi düşmanla çarpışıyordu. Çok da güzel, aslanlar gibi dövüşüyor. Becerikli bir silahşör. Çok da güzel, aslanlar gibi dövüşüyor. Becerikli bir silahşör. Dediler ki; "Ne güzel cihat ediyor şu adam yâ Resâlallah! Bak, arslanlar gibi kahramanca çarpışıyor!" Dediler ki; "Ne güzel cihat ediyor şu adam yâ Resâlallah! Bak, arslanlar gibi kahramanca çarpışıyor!" Efendimiz üzüntülü. "O cehennemliktir." dedi. Efendimiz üzüntülü. "O cehennemliktir." dedi. "Yâ Resâlallah! Savaş ediyor, cihat ediyor, kâfirle çarpışıyor!" ''Cehennemliklerdendir o." dedi. "Yâ Resâlallah! Savaş ediyor, cihat ediyor, kâfirle çarpışıyor!" ''Cehennemliklerdendir o." dedi. "Cihat ediyor yâ Resûlallah!" Herkes allak bullak oldu. Çok şaşırdılar."Cihat ediyor yâ Resûlallah!" Herkes allak bullak oldu. Çok şaşırdılar. Biraz sonra haber geldi: "Yâ Resûlallah! O aslanlar gibi kahramanca çarpışan şahıs yaralandı. Biraz sonra haber geldi: "Yâ Resûlallah! O aslanlar gibi kahramanca çarpışan şahıs yaralandı. Yarası çok acıdığından, tahammül edemediğinden kılıcının kabzasını yere dayadı,Yarası çok acıdığından, tahammül edemediğinden kılıcının kabzasını yere dayadı, ters, üstüne abanarak kendisini intihar etti". O zaman ordu, herkes Allahuekber diye bağırdılar.ters, üstüne abanarak kendisini intihar etti". O zaman ordu, herkes Allahuekber diye bağırdılar. O zaman anladılar Resûlullah'ın sözünü. Cihat ediyordu. Cennetlik olacak sanıyorlardı. O zaman anladılar Resûlullah'ın sözünü.

Cihat ediyordu. Cennetlik olacak sanıyorlardı.
Çünkü mücahit şehit olursa cennete gidecek. Ama sû'-i 'âkibet varmış ömrünün sonunda.Çünkü mücahit şehit olursa cennete gidecek. Ama sû'-i 'âkibet varmış ömrünün sonunda. Bak çarpışıyordu. O yarayla ölseydi cennete gidecekti. Tahammül edemedi.Bak çarpışıyordu. O yarayla ölseydi cennete gidecekti. Tahammül edemedi. Kılıcın tersini toprağa koydu, dikine dikti, üstüne abandı, intihar etti.Kılıcın tersini toprağa koydu, dikine dikti, üstüne abandı, intihar etti. Kendi kendisine de kılıcını saplayamıyor. Saplayamayınca kendisini öyle bir usulle öldürdü.Kendi kendisine de kılıcını saplayamıyor. Saplayamayınca kendisini öyle bir usulle öldürdü. İntihar eden de ebediyen cehennemde yanar. Cehennem... Bak kötü âkibete.İntihar eden de ebediyen cehennemde yanar. Cehennem... Bak kötü âkibete. Resûlullah'ın devrinde yaşa, sahabelerin arasında bulun, kâfirlerle yapılan bir savaşa gir,Resûlullah'ın devrinde yaşa, sahabelerin arasında bulun, kâfirlerle yapılan bir savaşa gir, cennete yaklaş, yaklaş, yaklaş, şehit olma derecesine yakın gel, gel,cennete yaklaş, yaklaş, yaklaş, şehit olma derecesine yakın gel, gel, en sonunda da böyle intihar edip, kâfir olarak, imansız olarak ahirete göç.en sonunda da böyle intihar edip, kâfir olarak, imansız olarak ahirete göç. Cehennemlik ol. Kötü âkibetin bir misâli. Onun için çok dua etmemiz lazım.Cehennemlik ol. Kötü âkibetin bir misâli.

Onun için çok dua etmemiz lazım.
Emin olmamamız lazım. Kendimize güvenmememiz lazım. Böbürlenip, gururlanıp, kibirlenmememiz lazım.Emin olmamamız lazım. Kendimize güvenmememiz lazım. Böbürlenip, gururlanıp, kibirlenmememiz lazım. Daima boynu bükük olmamız lazım. Yunus Emre ne diyor? Derviş bağrı baş gerek.Daima boynu bükük olmamız lazım. Yunus Emre ne diyor? Derviş bağrı baş gerek. Dervişin gönlü yaralı gerek. Baş; yara demek. Bağrı başlı, bağrı yaralı demek. Dervişin gönlü yaralı gerek. Baş; yara demek. Bağrı başlı, bağrı yaralı demek.

Derviş bağrı baş gerek. Gözü dolu yaş gerek. Koyundan yavaş gerek. Derviş bağrı baş gerek.

Gözü dolu yaş gerek.

Koyundan yavaş gerek.

Gözü yaşlı olacak. Kalbi kırık olacak. Neden? Gözü yaşlı olacak. Kalbi kırık olacak.

Neden?

Öyle pek kibirli, gururlu, neşeli, gamsız, patavatsız olmak doğru değil de ondan.Öyle pek kibirli, gururlu, neşeli, gamsız, patavatsız olmak doğru değil de ondan. Bak, sonunun ne olacağını biliyor musun? Biraz endişe et bakalım. Toparla bakalım kendini. Bak, sonunun ne olacağını biliyor musun? Biraz endişe et bakalım. Toparla bakalım kendini.

"Elhamdülillah işte namaz kılıyoruz da cumayı da kıldık da şöyle oldu da böyle oldu da...""Elhamdülillah

işte namaz kılıyoruz da cumayı da kıldık da şöyle oldu da böyle oldu da..."
Kıldın ama sonun ne olacak? Âkibetin hayrolsun. Allah âkibetini hayreylesin.Kıldın ama sonun ne olacak? Âkibetin hayrolsun. Allah âkibetini hayreylesin. Allah cümlemizin âkibetini hayreylesin muhterem kardeşlerim.Allah cümlemizin âkibetini hayreylesin muhterem kardeşlerim. E's-selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh... E's-selâmü aleyküm ve rahmetullahi ve berekatüh...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2