Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Yahudilerin Cebrâil As’a Düşmanlığı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Cemâziye'l-Evvel 1420 / 31.08.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Yahudilerin Sordukları Sorular, Abdullah ibn-i Selâm’ın Soruları, Hazret-i Ömer’in Yahudilerle Konuşması, Biz Meleklerin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Yahudilerin Cebrâil As’a Düşmanlığı

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Cemâziye'l-Evvel 1420 / 31.08.1999
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.
Yahudilerin Sordukları Sorular, Abdullah ibn-i Selâm’ın Soruları, Hazret-i Ömer’in Yahudilerle Konuşması, Biz Meleklerin | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Cenâb-ı Hakk iki cihanda cümlenizi rahmetine erdirsin.Cenâb-ı Hakk iki cihanda cümlenizi rahmetine erdirsin. İki cihanda cümlenizi aziz ve bahtiyar eylesin. İki cihanda cümlenizi aziz ve bahtiyar eylesin.

Bu akşamki sohbetimde sıra Bakara sûre-i şerîfesinin 97. ve 98. âyet-i kerîmelerine gelmişti. Bu akşamki sohbetimde sıra Bakara sûre-i şerîfesinin 97. ve 98. âyet-i kerîmelerine gelmişti. Onları okuyarak onların üzerinde konuşmamı yapacağım.Onları okuyarak onların üzerinde konuşmamı yapacağım. Önce âyet-i kerîmelerin mübarek metinlerin okuyalım. Bismillahirrahmanirahim. Önce âyet-i kerîmelerin mübarek metinlerin okuyalım.

Bismillahirrahmanirahim.

Kul men kâne aduvven li-cibrîle fe-innehû nezzelehû alâ kalbike bi-iznillâhi musaddıkan Kul men kâne aduvven li-cibrîle fe-innehû nezzelehû alâ kalbike bi-iznillâhi musaddıkan limâ beyne yedeyhi ve hüden ve büşrâ li'l-mü'minîne. limâ beyne yedeyhi ve hüden ve büşrâ li'l-mü'minîne.

Men kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle Men kâne aduvven lillâhi ve melâiketihî ve rusulihî ve cibrîle ve mîkâle fe-innellâhe aduvvün li'l-kâfirîne. fe-innellâhe aduvvün li'l-kâfirîne.

Sadakallahülazim. Burada buyuruluyor ki; 97 ve 98. âyet-i kerîme mânaca biribiriyle bağlantılı. Sadakallahülazim.

Burada buyuruluyor ki; 97 ve 98. âyet-i kerîme mânaca biribiriyle bağlantılı.

Kul. "Söyle ey Resûlüm! Ey Muhammed-i Mustafâ'm!" Men kâne aduvven li-cibrîle.Kul. "Söyle ey Resûlüm! Ey Muhammed-i Mustafâ'm!" Men kâne aduvven li-cibrîle. "Kim ki Cebrail'e düşman ise." Fe-innehû nezzelehû alâ kalbike bi-iznillâh. "Kim ki Cebrail'e düşman ise." Fe-innehû nezzelehû alâ kalbike bi-iznillâh. "Çünkü o Cebrail, o Kur'an'ı senin gönlüne, Allah'ın vahyini Allah'ın izniyle indirdi, indirmiştir.""Çünkü o Cebrail, o Kur'an'ı senin gönlüne, Allah'ın vahyini Allah'ın izniyle indirdi, indirmiştir." Bu indirdiği vahiy Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri; Musaddıkan limâ beyne yedeyhi.Bu indirdiği vahiy Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri; Musaddıkan limâ beyne yedeyhi. "Kendisinden öncekileri tasdik edicidir." Ve hüden. "Hidayettir.""Kendisinden öncekileri tasdik edicidir." Ve hüden. "Hidayettir." Ve büşrâ li'l-mü'minîne. "Mü'minlere müjdedir." Ve büşrâ li'l-mü'minîne. "Mü'minlere müjdedir."

O Cebrail, mü'minlere müjde ve hidayet olarak ve kendinden önce inen vahiyleri,O Cebrail, mü'minlere müjde ve hidayet olarak ve kendinden önce inen vahiyleri, kitapları tasdik edici olarak Allah'ın izniyle senin kalbine o Kur'an'ı indirmiştir, getirmiştir. kitapları tasdik edici olarak Allah'ın izniyle senin kalbine o Kur'an'ı indirmiştir, getirmiştir.

Men kâne aduvven lillâhi. "Kim Allah'a düşman olursa, olmuşsa, düşmanlık etmişse." Men kâne aduvven lillâhi. "Kim Allah'a düşman olursa, olmuşsa, düşmanlık etmişse." Ve melâieketihî. "Ve meleklerine düşmanlık etmişse, düşmansa."Ve melâieketihî. "Ve meleklerine düşmanlık etmişse, düşmansa." Ve rusulihî. "Ve peygamberlerine düşmansa, düşmanlık etmişse."Ve rusulihî. "Ve peygamberlerine düşmansa, düşmanlık etmişse." Ve cibrîle ve mîkâle. "Cebrail'e ve Mikail'e düşmanlık etmişse."Ve cibrîle ve mîkâle. "Cebrail'e ve Mikail'e düşmanlık etmişse." Fe-innellâhe aduvvün li'l-kâfirîne. "Allah da hiç şüphe yok ki o kafirlerin düşmanıdır." Fe-innellâhe aduvvün li'l-kâfirîne. "Allah da hiç şüphe yok ki o kafirlerin düşmanıdır."

Bu meali yani kısa anlamını kısaca ilk önce konu bilinsin diye açıkladığım âyet-i kerîmelerden Bu meali yani kısa anlamını kısaca ilk önce konu bilinsin diye açıkladığım âyet-i kerîmelerden anlaşılıyor ki birileri Allah'ın mübarek meleklerine, anlaşılıyor ki birileri Allah'ın mübarek meleklerine, Cebrail'e düşmanlık etmişler, "düşmanız" demişler.Cebrail'e düşmanlık etmişler, "düşmanız" demişler. Onların durumu açıklanıyor. Bütün alimlerin ittifak ettiği üzere bu düşmanlık edenler yahudilermiş.Onların durumu açıklanıyor. Bütün alimlerin ittifak ettiği üzere bu düşmanlık edenler yahudilermiş. Bu âyet-i kerîme yahudiler hakkında inmiş oluyor. Bu âyet-i kerîme yahudiler hakkında inmiş oluyor. Çünkü onlar Cebrail'i kendilerine düşman almışlar, düşman edinmişler.Çünkü onlar Cebrail'i kendilerine düşman almışlar, düşman edinmişler. Bu âyet-i kerîmenin ne sebeple nâzil olduğu hakkında, sebeb-i nüzûl deniliyor,Bu âyet-i kerîmenin ne sebeple nâzil olduğu hakkında, sebeb-i nüzûl deniliyor, âyetin neden indiğini belirten olay bize ışık tutuyor. âyetin neden indiğini belirten olay bize ışık tutuyor. Yani şu olay cereyan etti, ondan dolayı bu âyet-i kerîme indi deyinceYani şu olay cereyan etti, ondan dolayı bu âyet-i kerîme indi deyince konuyu daha iyi anlamamız mümkün oluyor.konuyu daha iyi anlamamız mümkün oluyor. Sebeb-i nüzûl hakkında bazı rivayetler var. O rivayetleri alimler sıralamışlar. Sebeb-i nüzûl hakkında bazı rivayetler var. O rivayetleri alimler sıralamışlar.

Mesela bu rivayetlerden birisine göre, İbn Abbas radıyallahu anhüma'dan rivayet edildiğine göre, Mesela bu rivayetlerden birisine göre, İbn Abbas radıyallahu anhüma'dan rivayet edildiğine göre, yahudilerden bir topluluk Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inyahudilerden bir topluluk Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in yanına gelmişler ve demişler ki; yanına gelmişler ve demişler ki;

Yâ ebe'l-Kâsım. "Ey Kasım'ın babası!" Yâ ebe'l-Kâsım. "Ey Kasım'ın babası!" Soylu kimselere böyle künyeyle hitap etmek âdet, onların âdeti. Soylu kimselere böyle künyeyle hitap etmek âdet, onların âdeti. İsim söylemek, ismiyle hitap etmek ayıp gibi oluyor. İsim söylemek, ismiyle hitap etmek ayıp gibi oluyor.

"Yâ ebe'l-Kâsım. Sana soru soracağız, soracağımız bazı konularda bize cevap ver. "Yâ ebe'l-Kâsım. Sana soru soracağız, soracağımız bazı konularda bize cevap ver. Ki bu soruların cevabını ancak peygamber bilebilir, peygamber olan bir şahıs bilir. Ki bu soruların cevabını ancak peygamber bilebilir, peygamber olan bir şahıs bilir. Peygamber olmayan bilmez. Bu soruları sormak istiyoruz onun için geldik." demişler. Peygamber olmayan bilmez. Bu soruları sormak istiyoruz onun için geldik." demişler. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de onlara buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de onlara buyurmuş ki;

Selû ammâ şi'tüm. "Ne isterseniz sorun, ben hazırım. Çekinmem yok, sorun." Velâkin. Selû ammâ şi'tüm. "Ne isterseniz sorun, ben hazırım. Çekinmem yok, sorun." Velâkin. "Fakat, sorun ama." "Fakat, sorun ama."

İc'alû lî zimmeten ve mâ ehaze ya'kûbu alâ benîhi le-in ene haddestüküm an şey'in İc'alû lî zimmeten ve mâ ehaze ya'kûbu alâ benîhi le-in ene haddestüküm an şey'in fe-araftümûhü le-tütâbi'unî ale'l-İslâm. fe-araftümûhü le-tütâbi'unî ale'l-İslâm.

Rivayetin Arapça metnini böyle söylemiş, okumuş oldum. Rivayetin Arapça metnini böyle söylemiş, okumuş oldum. Mânası şu; "Yakup aleyhisselam'ın evlatlarına vasiyet edip onlardan söz aldığı gibi Mânası şu; "Yakup aleyhisselam'ın evlatlarına vasiyet edip onlardan söz aldığı gibi siz de bana bir söz verir misiniz?" siz de bana bir söz verir misiniz?"

Çünkü Yakup aleyhisselam vefatına yakın evlatlarını etrafına topladı; Çünkü Yakup aleyhisselam vefatına yakın evlatlarını etrafına topladı;

"Benden sonra nasıl hareket edeceksiniz? Nasıl bir yol tutturacaksınız? "Benden sonra nasıl hareket edeceksiniz? Nasıl bir yol tutturacaksınız? Din hakkındaki tutumunuz ne olacak?" diye [sordu]. Onlar da; Din hakkındaki tutumunuz ne olacak?" diye [sordu]. Onlar da;

"Senin yoluna, senin babalarının yoluna tabii olacağız." dediler. "Senin yoluna, senin babalarının yoluna tabii olacağız." dediler.

İşte, "Yakup aleyhisselam o söz aldığı gibi [siz de bana bir söz verir misiniz?" diye sordu.] İşte, "Yakup aleyhisselam o söz aldığı gibi [siz de bana bir söz verir misiniz?" diye sordu.] Yakup aleyhisselam'ın sıfatı İsrail. Yahudiler de Benî İsrail, Yakup aleyhisselam'ı çok seviyorlar. Yakup aleyhisselam'ın sıfatı İsrail. Yahudiler de Benî İsrail, Yakup aleyhisselam'ı çok seviyorlar. Kendilerini onun torunları olarak görüyorlar. Kendilerini onun torunları olarak görüyorlar. "Onun çocuklarının babaları Yakup kendilerine; "Onun çocuklarının babaları Yakup kendilerine; 'Benden sonra ne yapacaksınız söyleyin bakalım, açıklayın bakalım?' diye'Benden sonra ne yapacaksınız söyleyin bakalım, açıklayın bakalım?' diye vefatı döşeğinde söylediği gibi, siz de bana söz verin." vefatı döşeğinde söylediği gibi, siz de bana söz verin."

"Eğer ben, size söylediğim şeyler doğruysa, doğru olduğunu görünce; "Eğer ben, size söylediğim şeyler doğruysa, doğru olduğunu görünce; siz İslâm dinine girip bana tâbi olacak mısınız? siz İslâm dinine girip bana tâbi olacak mısınız? Yani sözlerimi kabul edip doğruluğunu anlayınca İslâm'a girecek misiniz?" Yani sözlerimi kabul edip doğruluğunu anlayınca İslâm'a girecek misiniz?"

Onlar da dediler ki; Zâlike leke. "Bu senin hakkındır."Onlar da dediler ki; Zâlike leke. "Bu senin hakkındır." Tabii, sorduklarımıza doğru cevap verebilirsen, verirsen, ki bu soruları ancak bir peygamber bilir, Tabii, sorduklarımıza doğru cevap verebilirsen, verirsen, ki bu soruları ancak bir peygamber bilir, peygamberden başka bir beşer şahıs bilemez. peygamberden başka bir beşer şahıs bilemez. Bize kendi kitaplarımızda bu mesele böyle anlatılmış. "Hakkındır." dediler.Bize kendi kitaplarımızda bu mesele böyle anlatılmış. "Hakkındır." dediler. Peygamber Efendimiz bunun üzerine buyurdu ki; Peygamber Efendimiz bunun üzerine buyurdu ki;

"Tamam, madem siz de, ben doğru cevap verirsem müslüman olacaksınız, sorun." "Tamam, madem siz de, ben doğru cevap verirsem müslüman olacaksınız, sorun."

Selû ammâ şi'tüm. "Ne isterseniz sorun." dedi. Kâlû. "Dediler ki." Selû ammâ şi'tüm. "Ne isterseniz sorun." dedi. Kâlû. "Dediler ki." Ahbirnâ an erbai hilâlin nes'elüke an hünne.Ahbirnâ an erbai hilâlin nes'elüke an hünne. "Dört şey soracağız, şu dört şeyin cevabını bize ver." dediler. Bir; "Dört şey soracağız, şu dört şeyin cevabını bize ver." dediler. Bir;

Ahbirnâ eyyü't-ta'âm harrama isrâîlü alâ nefsihî min kabli en tünezzele't-tevrâtü. Ahbirnâ eyyü't-ta'âm harrama isrâîlü alâ nefsihî min kabli en tünezzele't-tevrâtü. "Tevrat indirilmeden evvel Yakup aleyhisselam kendisine hangi yemeği yemeyi yasak kılmıştı?" "Tevrat indirilmeden evvel Yakup aleyhisselam kendisine hangi yemeği yemeyi yasak kılmıştı?" Hangi yemeği yemeyeceğini söz vermişti, nezretmişti, kendisine haram kılmıştı. Hangi yemeği yemeyeceğini söz vermişti, nezretmişti, kendisine haram kılmıştı. Bir bunu söyle. İkincisi; Bir bunu söyle. İkincisi;

Ve ahbirnâ keyfe mâu'l-mer'eti ve mâu'r-raculi ve keyfe yekûnü'z-zekeru minhu ve'l-ünsa. Ve ahbirnâ keyfe mâu'l-mer'eti ve mâu'r-raculi ve keyfe yekûnü'z-zekeru minhu ve'l-ünsa. "Çocuk anneden babadan nasıl doğuyor, nasıl kız oluyor, nasıl erkek oluyor?" Bunu söyle iki. "Çocuk anneden babadan nasıl doğuyor, nasıl kız oluyor, nasıl erkek oluyor?" Bunu söyle iki.

Ve ahbirnâ bi-hâze'n-nebiyyi'l-ümmiyyi fi't-tevrâti ve men veliyyühû mine'l-melâiketi. Ve ahbirnâ bi-hâze'n-nebiyyi'l-ümmiyyi fi't-tevrâti ve men veliyyühû mine'l-melâiketi. "Tevrat'ta âhir zamanda bir ümmî peygamber gelecek deniliyor."Tevrat'ta âhir zamanda bir ümmî peygamber gelecek deniliyor. Bunun sıfatı nedir? Bundan haber ver.Bunun sıfatı nedir? Bundan haber ver. Bir de o peygamberin meleklerden dostu, sevdiği, yakını hangi melektir, bunu söyle." dediler. Bir de o peygamberin meleklerden dostu, sevdiği, yakını hangi melektir, bunu söyle." dediler.

Sordular soruları, dört soruyu sordular. Peygamber Efendimiz onlara dedi ki; Sordular soruları, dört soruyu sordular. Peygamber Efendimiz onlara dedi ki;

Aleyküm ahdullahi lein ene enbe'tüküm le-tütâbi'unî. Aleyküm ahdullahi lein ene enbe'tüküm le-tütâbi'unî. "Söz veriyor musunuz? Tamam mı, ahd ü mîsâkımız, anlaşmamız? "Söz veriyor musunuz? Tamam mı, ahd ü mîsâkımız, anlaşmamız? Ben bunlara cevap verirsem müslüman olacaksınız, bana tabii olacak mısınız? Ben bunlara cevap verirsem müslüman olacaksınız, bana tabii olacak mısınız?

Fe-a'tûhu mâ şâe min ahdin ve mîsâk. Fe-a'tûhu mâ şâe min ahdin ve mîsâk. "Ve Peygamber Efendimiz'e bunlar onun istediği şekilde 'tamam söz veriyoruz, ahd' dediler, "Ve Peygamber Efendimiz'e bunlar onun istediği şekilde 'tamam söz veriyoruz, ahd' dediler, ahd ü mîsâk yaptılar."ahd ü mîsâk yaptılar." Onun üzenine Peygamber Efendimiz, "Peki!" dedi; Onun üzenine Peygamber Efendimiz, "Peki!" dedi;

Fe-kâle neşeddüküm billezî enzele't-tevrâte alâ mûsâ hel ta'lemûne enne isrâîle Fe-kâle neşeddüküm billezî enzele't-tevrâte alâ mûsâ hel ta'lemûne enne isrâîle ya'kûb marida maradan şedîden ve tâle sekamuhû minhü fe-nezera lillâhi nezren ya'kûb marida maradan şedîden ve tâle sekamuhû minhü fe-nezera lillâhi nezren le-in âfâhullâhu min maradıhî le-yahrimenne ehabbe't-ta'âmi ve'ş-şerâbi ileyhi le-in âfâhullâhu min maradıhî le-yahrimenne ehabbe't-ta'âmi ve'ş-şerâbi ileyhi ve kâne ehabbü't-ta'âmi ileyhi luhûme'l-ibili ve ehabbü'ş-şerâbi ileyhive kâne ehabbü't-ta'âmi ileyhi luhûme'l-ibili ve ehabbü'ş-şerâbi ileyhi elbânuhâ fe-kâlû allahümme ne'am. elbânuhâ fe-kâlû allahümme ne'am.

Bu Arapça'sını mahsustan okuyorumBu Arapça'sını mahsustan okuyorum çünkü rivayete göre Peygamber Efendimiz'in ifadesi oluyor.çünkü rivayete göre Peygamber Efendimiz'in ifadesi oluyor. O mübarek kelamları okuyarak teberrük etmiş oluyoruz.O mübarek kelamları okuyarak teberrük etmiş oluyoruz. Hem de dinleyenler kaynaklarından kelimeleriyle iyice bilsinler,Hem de dinleyenler kaynaklarından kelimeleriyle iyice bilsinler, sözümüzün sıhhatine sıhhat katılsın diye söylüyorum. sözümüzün sıhhatine sıhhat katılsın diye söylüyorum. Şimdi diyor ki; Neşedüküm billezî enzele't-tevrâte alâ mûsâ. Şimdi diyor ki;

Neşedüküm billezî enzele't-tevrâte alâ mûsâ.
"Musa'ya Tevrat'ı indiren aşkına!" Allah aşkına doğru söyleyin gibi bir ifade bu. "Musa'ya Tevrat'ı indiren aşkına!" Allah aşkına doğru söyleyin gibi bir ifade bu. Böyle enşeddüküm ve neşeddüküm dedikleri zaman, Böyle enşeddüküm ve neşeddüküm dedikleri zaman, "Allah aşkına söyleyin!" diye bir teklif mânasına geliyor. "Allah aşkına söyleyin!" diye bir teklif mânasına geliyor. Tabii onların anladığı şekilde diyor ki;Tabii onların anladığı şekilde diyor ki; "Tevrat'ı Musa'ya indiren Allah'ın aşkına, size and veriyorum ki doğruyu söyleyeceksiniz." "Tevrat'ı Musa'ya indiren Allah'ın aşkına, size and veriyorum ki doğruyu söyleyeceksiniz." Yani yan çizmeyeceksiniz, yalan söylemeyeceksiniz, bildiğiniz şeyi saklamayacaksınız. Yani yan çizmeyeceksiniz, yalan söylemeyeceksiniz, bildiğiniz şeyi saklamayacaksınız.

Hel ta'lemûne. "Biliyor musunuz ki." Tabii biliyorlar onlar. Hel ta'lemûne. "Biliyor musunuz ki." Tabii biliyorlar onlar. Enne isrâîle yakûbe marida maradan şedîden.Enne isrâîle yakûbe marida maradan şedîden. "İsrail lakaplı olan Yakup peygamber aleyhisselam,"İsrail lakaplı olan Yakup peygamber aleyhisselam, -lakabı İsrail'di- şiddetli bir hastalıkla hani hastalanmıştı sizin de bildiğiniz gibi."-lakabı İsrail'di- şiddetli bir hastalıkla hani hastalanmıştı sizin de bildiğiniz gibi." Ve tâle sekamuhû. "Ve hastalığı epeyce sürdü." Uzadı, uzayınca; Ve tâle sekamuhû. "Ve hastalığı epeyce sürdü." Uzadı, uzayınca; Fe-nezera lillâhi nezren. "O da Allah'a adak adamış, nezir eylemiş ki." Fe-nezera lillâhi nezren. "O da Allah'a adak adamış, nezir eylemiş ki." Le-in âfâhullâhu min maradıhî. "Bu hastalığından Allah onu kurtarırsa." Le-in âfâhullâhu min maradıhî. "Bu hastalığından Allah onu kurtarırsa." Ağrı, sızı neyse hastalığı, şiddetli rahatsızlığı, o zaman kendisine;Ağrı, sızı neyse hastalığı, şiddetli rahatsızlığı, o zaman kendisine; Le-yahrimenne ehabbe't-ta'âmi ve'ş-şerâbi ileyhi. Le-yahrimenne ehabbe't-ta'âmi ve'ş-şerâbi ileyhi. "Kendisinin en çok sevdiği yemeği, en çok sevdiği meşrubatı kendisine yasak edecek, "Kendisinin en çok sevdiği yemeği, en çok sevdiği meşrubatı kendisine yasak edecek, yemeyecek, içmeyecek." yemeyecek, içmeyecek." Ahd ediyorum, and ediyorum, nezrediyorum ki, adıyorum ki hastalıktan kurtulursam Ahd ediyorum, and ediyorum, nezrediyorum ki, adıyorum ki hastalıktan kurtulursam en sevdiğim yemeği, en sevdiğim meşrubatı ondan sonra içmeyeceğim, yemeyeceğim dedi. en sevdiğim yemeği, en sevdiğim meşrubatı ondan sonra içmeyeceğim, yemeyeceğim dedi. "Demişti değil mi?" diye Peygamber Efendimiz Allah'ın bildirmesiyle cevabı veriyor. "Demişti değil mi?" diye Peygamber Efendimiz Allah'ın bildirmesiyle cevabı veriyor.

Ve kâne ehabbü't-ta'âmi ileyhi luhûme'l-ibili. Ve kâne ehabbü't-ta'âmi ileyhi luhûme'l-ibili. "Onun en çok sevdiği yemek deve etiydi.""Onun en çok sevdiği yemek deve etiydi." Ve ehabbe'ş-şerâbi ileyhi elbânuhâ.Ve ehabbe'ş-şerâbi ileyhi elbânuhâ. "En çok sevdiği meşrubat da deve sütüydü, onları içmedi." "En çok sevdiği meşrubat da deve sütüydü, onları içmedi." Yani hastalandı, hastalığından iyi olursa da onları [yemeyeceğim, içmeyeceğim] dedi.Yani hastalandı, hastalığından iyi olursa da onları [yemeyeceğim, içmeyeceğim] dedi. İyi olunca da onları yemedi, içmedi. İyi olunca da onları yemedi, içmedi.

Bu birinci sorularıydı, bu soruyu böyle cevaplandırdı,Bu birinci sorularıydı, bu soruyu böyle cevaplandırdı, yani "Tevrat inmeden önce Yakub aleyhisselam'ın kendisine yasakladığı yiyecek ve içecek ne idi?yani "Tevrat inmeden önce Yakub aleyhisselam'ın kendisine yasakladığı yiyecek ve içecek ne idi? Sorusunun cevabı ne oluyor? Deve etiydi ve deve sütüydü. Sorusunun cevabı ne oluyor?

Deve etiydi ve deve sütüydü.
Lakabı israil olan Yabub aleyhisselam nezir olarak onları kendine yasaklamıştı, Lakabı israil olan Yabub aleyhisselam nezir olarak onları kendine yasaklamıştı, diye soruyu cevaplandırdı. diye soruyu cevaplandırdı. Buna şaşırdılar ve dediler ki; Allahümme ne'am. Allahümme ne'am demek, "Buna şaşırdılar ve dediler ki; Allahümme ne'am. Allahümme ne'am demek, " Aman Allahım! Tamam, doğru." mânasına geliyor. Arapça'da böyle bir ifade. Sonra; Aman Allahım! Tamam, doğru." mânasına geliyor. Arapça'da böyle bir ifade. Sonra;

Fe-kâle Resûlullah allhümme'ş-hed aleyhim.Fe-kâle Resûlullah allhümme'ş-hed aleyhim. "Onun üzerine Peygamber Efendimiz, 'Yâ Rabbi! Bunların aleyhine şahidim ol."Onun üzerine Peygamber Efendimiz, 'Yâ Rabbi! Bunların aleyhine şahidim ol. Bu olayı, işte bak kendileri doğru dediler, şahid ol yâ Rabbi!' dedi." Bu olayı, işte bak kendileri doğru dediler, şahid ol yâ Rabbi!' dedi." Sonra devam etti konuşmasına dedi ki; Sonra devam etti konuşmasına dedi ki;

Ve enşeddüküm billâhilezî lâ ilâhe illâ hüve'l-lezî enzele't-tevrâte alâ mûsâ. Ve enşeddüküm billâhilezî lâ ilâhe illâ hüve'l-lezî enzele't-tevrâte alâ mûsâ. 'Yine size kendisinden başka ilah olmayan, tanrı olmayan, 'Yine size kendisinden başka ilah olmayan, tanrı olmayan, Musa aleyhisselam'a Tevrat'ı indirmiş olan O Allah aşkına ki, and veriyorum ki."Musa aleyhisselam'a Tevrat'ı indirmiş olan O Allah aşkına ki, and veriyorum ki." Hel ta'lemûne. "Biliyor musunuz." Hel ta'lemûne. "Biliyor musunuz."

Enne mâe'r-racüli ğalîzun ebyad ve enne mâe'l-mer'eti rakîkunEnne mâe'r-racüli ğalîzun ebyad ve enne mâe'l-mer'eti rakîkun asfaru fe-eyyühümâ alâ kâne lehû'l-veled ve'ş-şibih.asfaru fe-eyyühümâ alâ kâne lehû'l-veled ve'ş-şibih. "Bu erkek ile kadının cinsel salgıları şöyledir ve bunlardan hangisi galip gelirse çocuk ona benzer "Bu erkek ile kadının cinsel salgıları şöyledir ve bunlardan hangisi galip gelirse çocuk ona benzer yani erkek veya dişi olur.yani erkek veya dişi olur. Bebeğin erkek ve dişi olmasının cinsiyetinin teşekkülünde bu salgıların tesiri vardır." diyeBebeğin erkek ve dişi olmasının cinsiyetinin teşekkülünde bu salgıların tesiri vardır." diye söyledi Peygamber Efendimiz.söyledi Peygamber Efendimiz. Fe-kâlû Allahümme ne'am. "Evet, vallahi doğru, evet doğru!" dediler yine. Fe-kâlû Allahümme ne'am. "Evet, vallahi doğru, evet doğru!" dediler yine.

Peygamber Efendimiz yine onlara dedi ki; Allâhümme'ş-hed. "Yâ Rabbi! Şahid ol!" dedi. Peygamber Efendimiz yine onlara dedi ki; Allâhümme'ş-hed. "Yâ Rabbi! Şahid ol!" dedi.

Üçüncü soruya cevap veriyor. Üçüncü soruya cevap veriyor.

Ve enşeddüküm billezî enzele't-tevrate alâ musâ hel ta'lemûne enne Ve enşeddüküm billezî enzele't-tevrate alâ musâ hel ta'lemûne enne hâze'n-nebiyye'l-ümmiyye tenâmu aynâhu ve lâ yenâmu kalbuhû.hâze'n-nebiyye'l-ümmiyye tenâmu aynâhu ve lâ yenâmu kalbuhû. Hani, "Tevrat'ta ismi geçen âhir zaman peygamberi nasıl bir peygamberdi?" diye Hani, "Tevrat'ta ismi geçen âhir zaman peygamberi nasıl bir peygamberdi?" diye üçüncü soruyu sormuşlardı, onun cevabı da şöyle ki; üçüncü soruyu sormuşlardı, onun cevabı da şöyle ki;

"Size and veriyorum ki Musa'ya Tevrat'ı indiren Allah için doğru söyleyin. "Size and veriyorum ki Musa'ya Tevrat'ı indiren Allah için doğru söyleyin. And veriyorum ki, biliyor musunuz ki o ümmî peygamberin iki gözü kapalı olsa, uyusa bile." And veriyorum ki, biliyor musunuz ki o ümmî peygamberin iki gözü kapalı olsa, uyusa bile." Ve lâ yenâmu kalbuhû. "Gönlü uyumaz."Ve lâ yenâmu kalbuhû. "Gönlü uyumaz." Yani gözü kapalıyken de uyku halindeyken de Allah'ın bildirmesiyle bilir, sıfatı budur.Yani gözü kapalıyken de uyku halindeyken de Allah'ın bildirmesiyle bilir, sıfatı budur. Gözleri uyusa bile gönlü, kalbi kalbi uyumaz. Ona da dediler; Kâlû Allahümme ne'am.Gözleri uyusa bile gönlü, kalbi kalbi uyumaz. Ona da dediler; Kâlû Allahümme ne'am. "Evet, vallahi doğru, bu da doğru!" dediler. Kâle Allhümme'ş-hed."Evet, vallahi doğru, bu da doğru!" dediler. Kâle Allhümme'ş-hed. 'Yâ Rabbi! Şahid ol!" dedi Peygamber Efendimiz tekrar. Ve dediler ki; 'Yâ Rabbi! Şahid ol!" dedi Peygamber Efendimiz tekrar. Ve dediler ki;

Kâlû ente'l-âne haddisnâ an veliyyike mine'l-melâike ve indehâ nücâmi'uke ev nüfârikuke. Kâlû ente'l-âne haddisnâ an veliyyike mine'l-melâike ve indehâ nücâmi'uke ev nüfârikuke. "Şimdi!" dediler, "Dördüncü soruyu söyle bakalım. "Şimdi!" dediler, "Dördüncü soruyu söyle bakalım. Senin meleklerden dostun hangisidir? Bunun cevabına göre seninle bir araya geleceğizSenin meleklerden dostun hangisidir? Bunun cevabına göre seninle bir araya geleceğiz ya da senden kopacağız, ayrılacağız." dediler. ya da senden kopacağız, ayrılacağız." dediler.

Bunun üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Fe-inne veliyyî cibrîlü. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Fe-inne veliyyî cibrîlü.
"Benim meleklerden velîm, dostum, Cebrail aleyhisselam'dır." "Benim meleklerden velîm, dostum, Cebrail aleyhisselam'dır." Ve lem yeb'ashillâhu nebiyyen kattu illâ ve hüve veliyyühû.Ve lem yeb'ashillâhu nebiyyen kattu illâ ve hüve veliyyühû. "Benim velim, dostum, kardeşim Cebrail olduğu gibi "Benim velim, dostum, kardeşim Cebrail olduğu gibi Allah ne zaman bir peygamber göndermişse onun da Allah ne zaman bir peygamber göndermişse onun da dostu zaten Cebrail'dir." dedi Peygamber Efendimiz. dostu zaten Cebrail'dir." dedi Peygamber Efendimiz. Onun üzerine dediler ki; Fe-indehâ nüfârikuke. Onun üzerine dediler ki;

Fe-indehâ nüfârikuke.
"O halde, bu durumda biz senden kopuyoruz, ayrılıyoruz." "O halde, bu durumda biz senden kopuyoruz, ayrılıyoruz." Ve lev kâne veliyyüke sivâhu. "Eğer senin ahbabın, meleklerden dostun Cebrail olmasaydı da Ve lev kâne veliyyüke sivâhu. "Eğer senin ahbabın, meleklerden dostun Cebrail olmasaydı da başka melek olsaydı, seninle beraber olacaktık ama öyle olmayınca ayrılıyoruz." dediler.başka melek olsaydı, seninle beraber olacaktık ama öyle olmayınca ayrılıyoruz." dediler. Seni tasdik ederdik ama sen madem Cebrail'in dostuymuşsun, tasdik etmiyoruz, dediler.Seni tasdik ederdik ama sen madem Cebrail'in dostuymuşsun, tasdik etmiyoruz, dediler. Fe-mâ yemne'uküm en tüsaddikûhü.Fe-mâ yemne'uküm en tüsaddikûhü. "Peki, onu tasdik etmekten sizi ne men ediyor?"Peki, onu tasdik etmekten sizi ne men ediyor? Ne sebeple ona böyle itiraz ediyorsunuz?" deyince, dediler ki; Ne sebeple ona böyle itiraz ediyorsunuz?" deyince, dediler ki; İnnehû aduvvünâ. "O bizim düşmanımız." dediler.İnnehû aduvvünâ. "O bizim düşmanımız." dediler. Yani Cebrail'e tarihten düşman imişler. Öyle olduklarını söylediler.Yani Cebrail'e tarihten düşman imişler. Öyle olduklarını söylediler. Onun üzerine demin okuduğum bu âyet-i kerîme indi. Onun üzerine demin okuduğum bu âyet-i kerîme indi.

"Kim Cebrail'e düşman ise o helâk olsun." Yani burada bir kim Cebrail'e düşman ise, …"Kim Cebrail'e düşman ise o helâk olsun." Yani burada bir kim Cebrail'e düşman ise, … nokta nokta nokta böyle yarım bırakılmış ki mâna kuvvetli olsun diye.nokta nokta nokta böyle yarım bırakılmış ki mâna kuvvetli olsun diye. Yani helâk olsun gibi bir takdir, bir şey takdir edilecek orada. Yani helâk olsun gibi bir takdir, bir şey takdir edilecek orada. Ama Zemahşerî'nin ifadesine göre böyle nokta noktaAma Zemahşerî'nin ifadesine göre böyle nokta nokta bir şey yani duyguların coşkusuna bırakılmış bir durum yok, bir şey yani duyguların coşkusuna bırakılmış bir durum yok, fe-innehû nezzelehû alâ kalbike'ye bağlı. fe-innehû nezzelehû alâ kalbike'ye bağlı. Yani, "Senin kalbine, gönlüne Kur'an'ı Cebrail indirdi diye kim Cebrail'e düşmanlık ettiyse." diye Yani, "Senin kalbine, gönlüne Kur'an'ı Cebrail indirdi diye kim Cebrail'e düşmanlık ettiyse." diye oraya bağlı demişler. Öyle de olabilir.oraya bağlı demişler. Öyle de olabilir. Bu Arapların sezgisi tabii. Kendi dillerini, kelimelerin kullanışlarını daha iyi sezerler.Bu Arapların sezgisi tabii. Kendi dillerini, kelimelerin kullanışlarını daha iyi sezerler. Orada öyle bir kelamı kesmek var ki; duyguların şeyi [ifadesi] daha iyi anlaşılsın diye.Orada öyle bir kelamı kesmek var ki; duyguların şeyi [ifadesi] daha iyi anlaşılsın diye. Öyle de olabilir. Yani, "Doğru değildir bu yaptığı, Cebrail'e düşmanlık etmek.Öyle de olabilir. Yani, "Doğru değildir bu yaptığı, Cebrail'e düşmanlık etmek. O kahrolsun, mahvolsun, yanlış bir iş yapıyor. Yanlıştır yaptıkları.O kahrolsun, mahvolsun, yanlış bir iş yapıyor. Yanlıştır yaptıkları. Çünkü Cebrail senin kalbine, senin gönlüne Kur'an'ı indirmiştir."Çünkü Cebrail senin kalbine, senin gönlüne Kur'an'ı indirmiştir." Hem o Kur'ân-ı Kerîm böyle onların hoşuna gidecek bir şey olması lazım aslında ki; Hem o Kur'ân-ı Kerîm böyle onların hoşuna gidecek bir şey olması lazım aslında ki;

Musaddıkan limâ beyne yedeyhi. "Daha öncesi, kendi önündekileri tasdik edeci." Musaddıkan limâ beyne yedeyhi. "Daha öncesi, kendi önündekileri tasdik edeci."

Beyne yedeyhi 'önündekiler' demek. Yani Kur'an'dan önce Allah'ın daha önceki Beyne yedeyhi 'önündekiler' demek. Yani Kur'an'dan önce Allah'ın daha önceki peygamberlere indirdiği suhuf ve kitaplar demek.peygamberlere indirdiği suhuf ve kitaplar demek. Kur'ân-ı Kerîm onların hepsini tasdik ediyor, buna sevinmeleri lazım. Ne düşmanlık ediyorlar! Kur'ân-ı Kerîm onların hepsini tasdik ediyor, buna sevinmeleri lazım. Ne düşmanlık ediyorlar! Cebrail işte bunu, bu Kur'an'ı getirmiş; sevinseler ya kendilerini desteklediği için! Cebrail işte bunu, bu Kur'an'ı getirmiş; sevinseler ya kendilerini desteklediği için!

Bir kere, musaddıkan limâ beyne yedeyhi.Bir kere, musaddıkan limâ beyne yedeyhi. "Daha önceki mukaddes kitapları tasdik edici ama tabii bozulmamışlarını, "Daha önceki mukaddes kitapları tasdik edici ama tabii bozulmamışlarını, tahrif edilmişlerini değil."tahrif edilmişlerini değil." Orayı kesin olarak altını çizip, belirtmek lazım. Bir bu. İkincisi; Orayı kesin olarak altını çizip, belirtmek lazım. Bir bu. İkincisi;

Ve hüden. "Mü'minleri için bir hidayettir." Ve hüden. "Mü'minleri için bir hidayettir." Yani Kur'an insanların doğru yolu görmesine yardımcı olan bir hidayet kaynağıdır;Yani Kur'an insanların doğru yolu görmesine yardımcı olan bir hidayet kaynağıdır; ona da sevinmeleri lazım yani teşekkür etmeleri lazım müteşekkir olmaları lazım. ona da sevinmeleri lazım yani teşekkür etmeleri lazım müteşekkir olmaları lazım.

Ve büşrâ li'l-mü'minîne. "Mü'minlere de bir müjdedir." Ve büşrâ li'l-mü'minîne. "Mü'minlere de bir müjdedir." Yani bütün mü'minlere; hem eski mü'minlerin cennete gideceğini bildiriyorYani bütün mü'minlere; hem eski mü'minlerin cennete gideceğini bildiriyor hem de sonradan iman kafilesine katılanların cennete gideceğini bildiriyor.hem de sonradan iman kafilesine katılanların cennete gideceğini bildiriyor. Bütün inananlar için bir müjde olan, yol gösterici bir hidayet kaynağı olanBütün inananlar için bir müjde olan, yol gösterici bir hidayet kaynağı olan ve eski kitapları tasdik edici olan Kur'an'ı o Cebrail indirmiştir.ve eski kitapları tasdik edici olan Kur'an'ı o Cebrail indirmiştir. Ne düşmanlık ediyorlar! Müteşekkir olmaları, memnun olmaları lazım.Ne düşmanlık ediyorlar! Müteşekkir olmaları, memnun olmaları lazım. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm onların hoşuna gidecek güzel sıfatlara sahip diye böyle bildirilmiş oluyor. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm onların hoşuna gidecek güzel sıfatlara sahip diye böyle bildirilmiş oluyor.

Şimdi birkaç [kelimenin] izahını da söyleyelim. Şimdi birkaç [kelimenin] izahını da söyleyelim.

Bu Cibril kelimesi, Cebrail kelimesinin Arap dilindeki şeklidir.Bu Cibril kelimesi, Cebrail kelimesinin Arap dilindeki şeklidir. Batı dillerinde de Gabriel filan diye geçiyor.Batı dillerinde de Gabriel filan diye geçiyor. Tabii onlar da, İncil de filan Cebrail geçtiği için çocuklarına Gabriel ismini koyabiliyorlar.Tabii onlar da, İncil de filan Cebrail geçtiği için çocuklarına Gabriel ismini koyabiliyorlar. Mihael ismini koyabiliyorlar. Mihael de Mikail demek. Böyle isimleri koyabiliyorlar.Mihael ismini koyabiliyorlar. Mihael de Mikail demek. Böyle isimleri koyabiliyorlar. Bu Cebrâîl diye telafuz ediliyor. Cebraîl diye telafuz ediliyor. Cibrîl diye telaffuz ediliyor. Bu Cebrâîl diye telafuz ediliyor. Cebraîl diye telafuz ediliyor. Cibrîl diye telaffuz ediliyor. Başka türlü dokuz kadar telafuzu olduğunu kitaplar söylüyorlar.Başka türlü dokuz kadar telafuzu olduğunu kitaplar söylüyorlar. Yani Peygamber Efendimiz'e Kur'ân-ı Kerîm'i getiren mübarek melek.Yani Peygamber Efendimiz'e Kur'ân-ı Kerîm'i getiren mübarek melek. Rûhu'l-Emîn, Rûhu'l-Kudüs isimli melek. Bu soruların bazı rivayetlere göre birisi de şu imiş.Rûhu'l-Emîn, Rûhu'l-Kudüs isimli melek.

Bu soruların bazı rivayetlere göre birisi de şu imiş.
Başka bir rivayette yahudiler Peygamber Efendimiz'e; Ahbirnâ ani'r-rûh. "Ruh nedir, bize ondan bilgi ver." demişler. Başka bir rivayette yahudiler Peygamber Efendimiz'e;

Ahbirnâ ani'r-rûh. "Ruh nedir, bize ondan bilgi ver." demişler.
Peygamber Efendimiz onun da cevabını şöyle vermiş; Peygamber Efendimiz onun da cevabını şöyle vermiş;

Fe-enşeddüküm billâhi ve bi-eyyâmihî inde benî isrâîl. Fe-enşeddüküm billâhi ve bi-eyyâmihî inde benî isrâîl. "Allah aşkına, sizi Allah'ı öne sürerek doğruyu söylemeye davet ediyorum"Allah aşkına, sizi Allah'ı öne sürerek doğruyu söylemeye davet ediyorum ve benî İsrail ile olan lütuflarını size hatırlatarak söylüyorum." ve benî İsrail ile olan lütuflarını size hatırlatarak söylüyorum."

Hel ta'lemûne ennehû Cibrîl ve hüvellezî ye'tînî. "'Ruh dediğiniz ne?' diye soruyorsunuz, Hel ta'lemûne ennehû Cibrîl ve hüvellezî ye'tînî. "'Ruh dediğiniz ne?' diye soruyorsunuz, işte o Cebrail'dir ve o bana geliyor." diye söylediler ve and verdi ya Peygamber Efendimiz. işte o Cebrail'dir ve o bana geliyor." diye söylediler ve and verdi ya Peygamber Efendimiz. Allah aşkına doğru söyleyin! Hel ta'lemûne. "Biliyorsanız, bildiğiniz söyleyin!" deyince,Allah aşkına doğru söyleyin! Hel ta'lemûne. "Biliyorsanız, bildiğiniz söyleyin!" deyince, ona da Allahümme ne'am dediler. ona da Allahümme ne'am dediler. Dediler ama; Velâkinnehû aduvvün lenâ. "Evet ama." dediler, Dediler ama; Velâkinnehû aduvvün lenâ. "Evet ama." dediler, "O bizim düşmanımız olan bir melek." İnnemâ ye'tî bi'ş-şiddeti ve sefki'd-dimâi."O bizim düşmanımız olan bir melek." İnnemâ ye'tî bi'ş-şiddeti ve sefki'd-dimâi. "Çünkü o Cebrail böyle çeşitli Allah'ın kahrı, şiddet, zelzele vesaire filan gibi "Çünkü o Cebrail böyle çeşitli Allah'ın kahrı, şiddet, zelzele vesaire filan gibi emirler ile meşgul oluyor.emirler ile meşgul oluyor. Eğer Mikail olsaydı, o yağmurla, rahmetle ilgili." gibiEğer Mikail olsaydı, o yağmurla, rahmetle ilgili." gibi saçma bir söz söylediklerini böyle kitaplar açıklıyorlar. saçma bir söz söylediklerini böyle kitaplar açıklıyorlar. Bazı şey [rivayetler] de beş soru sorduklarını beyan ediyor. Bazı şey [rivayetler] de beş soru sorduklarını beyan ediyor.

Bu âyetle ilgili İbn Kesir tefsirinde Abdullah b. Selam ile de ilgili bir rivayet almış. Bu âyetle ilgili İbn Kesir tefsirinde Abdullah b. Selam ile de ilgili bir rivayet almış. Biliyorsunuz Abdullah b. Selam da yahudilerden birisiydi. Biliyorsunuz Abdullah b. Selam da yahudilerden birisiydi. Burada Enes b. Malik radıyallahu anh'ten, bizzat o Abdullah b. Selam'dan işitmiş kiBurada Enes b. Malik radıyallahu anh'ten, bizzat o Abdullah b. Selam'dan işitmiş ki Peygamber Efendimiz ile Abdullah b. Selam'ın durumunu o naklediyor; Peygamber Efendimiz ile Abdullah b. Selam'ın durumunu o naklediyor;

Abdullah b. Selam Peygamber Efendimiz'in Medine-i Münevvere'ye gelişini duymuş. Abdullah b. Selam Peygamber Efendimiz'in Medine-i Münevvere'ye gelişini duymuş. Kendisi Medine'de. Peygamber Efendimiz Mekke'den Medine'ye hicret edinceKendisi Medine'de. Peygamber Efendimiz Mekke'den Medine'ye hicret edince Peygamber Efendimiz'in geldiğini duymuş.Peygamber Efendimiz'in geldiğini duymuş. Fe-ete'n-nebiyye. "Ve Peygamber Efendimiz'e gelerek buyurmuş ki." Fe-ete'n-nebiyye. "Ve Peygamber Efendimiz'e gelerek buyurmuş ki."

Înnî sâilüke an selâsin lâ ya'lemühünne illâ nebiyyün. Înnî sâilüke an selâsin lâ ya'lemühünne illâ nebiyyün. "Ben sana üç şey soracağım." Peygamber Efendimiz'e, "Ey ebe'l-Kâsım" mı dedi, "Ben sana üç şey soracağım." Peygamber Efendimiz'e, "Ey ebe'l-Kâsım" mı dedi, nasıl dediyse hitabının burada yazmıyor. nasıl dediyse hitabının burada yazmıyor. "Üç şey soracağım, bunların cevabını ancak peygamber bilir. "Üç şey soracağım, bunların cevabını ancak peygamber bilir. Ver bakalım cevabını." Mâ evvelü eşrâtü's-sâ'ati. "Kıyametin ilk alâmeti nedir?" Bir.Ver bakalım cevabını." Mâ evvelü eşrâtü's-sâ'ati. "Kıyametin ilk alâmeti nedir?" Bir. Ve mâ evvelü ta'âmu ehli'l-cenneti. "Cennete girenlerin ilk yediği cennet taâmı hangisidir?"Ve mâ evvelü ta'âmu ehli'l-cenneti. "Cennete girenlerin ilk yediği cennet taâmı hangisidir?" Ve üçüncüsü de; Ve mâ yenzi'u'l-veledi ilâ ebîhi ev ilâ ümmihî.Ve üçüncüsü de; Ve mâ yenzi'u'l-veledi ilâ ebîhi ev ilâ ümmihî. "Nereden, ne sebepten doğan çocuk babasına veya annesine benziyor, çekiyor? "Nereden, ne sebepten doğan çocuk babasına veya annesine benziyor, çekiyor? Bunları söyle." diye [sorunca] Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Bunları söyle." diye [sorunca] Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

Ahberenî bi-hâzihî cebrâîlü ânifen. "Az önce bunları bana Cebrail bildirdi." Ahberenî bi-hâzihî cebrâîlü ânifen. "Az önce bunları bana Cebrail bildirdi."

Dikkat edin, "az önce" diyor. Ânifen, biraz evvel yani soru sormadan Dikkat edin, "az önce" diyor. Ânifen, biraz evvel yani soru sormadan Cebrail bunların cevabını Peygamber Efendimiz'e bildirmiş; ilginç olan bir nokta burası. Cebrail bunların cevabını Peygamber Efendimiz'e bildirmiş; ilginç olan bir nokta burası. Ondan sonra soru soruluyor. "Az önce Cebrail zaten bunu bana bildirmişti." diyeOndan sonra soru soruluyor. "Az önce Cebrail zaten bunu bana bildirmişti." diye Peygamber Efendimiz cevaplarını hemen söylüyor. Peygamber Efendimiz cevaplarını hemen söylüyor.

Hak peygamber olduğu günün her saatinde, vuku bulan her olayda, her rivayette gün gibi âşikar. Hak peygamber olduğu günün her saatinde, vuku bulan her olayda, her rivayette gün gibi âşikar.

Allah şefaatine erdirsin. Allah cümlemize onun ümmetinden olmak şerefini verdi. Allah şefaatine erdirsin. Allah cümlemize onun ümmetinden olmak şerefini verdi. Onun ümmeti olarak yaşamayı nasip etsin. Âhirette de cennette ona komşu eylesin cümlemizi. Onun ümmeti olarak yaşamayı nasip etsin. Âhirette de cennette ona komşu eylesin cümlemizi.

Peygamber Efendimiz bunlara cevap olarak buyurdu ki; Peygamber Efendimiz bunlara cevap olarak buyurdu ki;

Ve emmâ evvelü eşrâtü's-sâ'ati fe-nârun tahşuru'n-nâse mine'l-meşriki ile'l-mağribi. Ve emmâ evvelü eşrâtü's-sâ'ati fe-nârun tahşuru'n-nâse mine'l-meşriki ile'l-mağribi. "Kıyametin ilk alâmeti insanları maşrikdan mağriba doğru süren,"Kıyametin ilk alâmeti insanları maşrikdan mağriba doğru süren, sürükleyen bir ateşin çıkmasıdır." sürükleyen bir ateşin çıkmasıdır." Ve emmâ evvelu ta'âmün ye'külühû ehlü'l- cenneti fe-ziyâdetü kebidi'l-hûd.Ve emmâ evvelu ta'âmün ye'külühû ehlü'l- cenneti fe-ziyâdetü kebidi'l-hûd. "Cennete giren cennetliklerin ilk yedikleri ilk cennet taâmı balık ciğerinin ziyadesi." "Cennete giren cennetliklerin ilk yedikleri ilk cennet taâmı balık ciğerinin ziyadesi." Yani bu havyar demek mânasına imiş, o diye söyledi. Yani bu havyar demek mânasına imiş, o diye söyledi.

Sonra çocuğun anasına babasına neden çektiğinin sebebini söyleyince; Sonra çocuğun anasına babasına neden çektiğinin sebebini söyleyince; üç soruyu da cevaplandırınca;üç soruyu da cevaplandırınca; Abdullah b. Selam o sırada yahudi hahamı. Bu soruları sordu, cevapları doğru alınca dedi ki; Abdullah b. Selam o sırada yahudi hahamı. Bu soruları sordu, cevapları doğru alınca dedi ki;

Kâle eşhedü en lâ ilâhe illallâh. "Ben şimdi şehadet ediyorum ki Kâle eşhedü en lâ ilâhe illallâh. "Ben şimdi şehadet ediyorum ki Allah'tan başka tanrı yoktur ancak Allah vardır." Ve enneke rasûlüllah.Allah'tan başka tanrı yoktur ancak Allah vardır." Ve enneke rasûlüllah. "Sen de Allah'ın resulüsün, onun elçisisin." dedi. "Sen de Allah'ın resulüsün, onun elçisisin." dedi.

Arkasından, "Yâ Resûlallah!" dedi. İnne'l-yehûde kavmün bühtünkavmü bühtin. Arkasından, "Yâ Resûlallah!" dedi. İnne'l-yehûde kavmün bühtünkavmü bühtin. "Yahudi kavmi biraz iftira atabilir bana." Ve innehüm in ya'lemû bi-islâmî. "Yahudi kavmi biraz iftira atabilir bana." Ve innehüm in ya'lemû bi-islâmî. "Eğer benim müslüman olduğumu bilirlerse." Kable en tes'elehüm. "Eğer benim müslüman olduğumu bilirlerse." Kable en tes'elehüm. "Sen benim ne olduğumu onlara daha önceden sormadan benim müslüman olduğumu bilirlerse"Sen benim ne olduğumu onlara daha önceden sormadan benim müslüman olduğumu bilirlerse bana iftira atabilirler. bana iftira atabilirler. Yâ Resûlallah! Onun için önceden sor." dedi. Fe-câeti'l-yehûdü. "Yahudiler gelince."Yâ Resûlallah! Onun için önceden sor." dedi.

Fe-câeti'l-yehûdü. "Yahudiler gelince."
Fe-kâle lehüm. "Peygamber Efedimiz dedi ki, buyurdu ki."Fe-kâle lehüm. "Peygamber Efedimiz dedi ki, buyurdu ki." Eyyü racülin Abdullahi'bnü Selam fîküm. "Sizin aranızda bir Abdullah b. Selam varmış, Eyyü racülin Abdullahi'bnü Selam fîküm. "Sizin aranızda bir Abdullah b. Selam varmış, bu nasıl adamdır? bu nasıl adamdır? Nasıl bir kimsedir?" diye yahudilere sordu. Nasıl bir kimsedir?" diye yahudilere sordu.

Kâlû hayrunâ ve'bnü hayrinâ ve seyyidünâ ve'bnü seyyidinâ. Kâlû hayrunâ ve'bnü hayrinâ ve seyyidünâ ve'bnü seyyidinâ. "Bizim hayırlımızdır ve bizim en hayırlımızın oğludur. Hayırlı oğlu hayırlı bir kimsedir."Bizim hayırlımızdır ve bizim en hayırlımızın oğludur. Hayırlı oğlu hayırlı bir kimsedir. Bizim efendimizdir ve bizim efendimizin oğludur." Bizim efendimizdir ve bizim efendimizin oğludur." Başkanlığımızı yapmış bir kimsenin oğludur yani babası da kendisi de başkanlarımızdandır, Başkanlığımızı yapmış bir kimsenin oğludur yani babası da kendisi de başkanlarımızdandır, iyi insandır, dediler. iyi insandır, dediler.

Kâle. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki." Eraeytüm in esleme. Kâle. "Peygamber Efendimiz buyurdu ki." Eraeytüm in esleme. "Ee peki, ne yaparsınız eğer o müslüman olursa?" Kâlû eâzehullâhu min zâlike. "Ee peki, ne yaparsınız eğer o müslüman olursa?" Kâlû eâzehullâhu min zâlike. "Onu böyle bir iş yapmaktan Allah saklasın." dediler. "Onu böyle bir iş yapmaktan Allah saklasın." dediler. Yani istemediler onun müslüman olmasını. Yani istemediler onun müslüman olmasını. Fe-harece Abdullah. "Abdullah b. Selam'da saklandığı perdenin,Fe-harece Abdullah. "Abdullah b. Selam'da saklandığı perdenin, sürtenin arkasından çıktı ve dedi ki." sürtenin arkasından çıktı ve dedi ki." Eşhedü en lâ ilâhe illallâh. Eşhedü en lâ ilâhe illallâh. "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ancak Allah vardır, ancak Allah'a tapmak lazım." "Şehadet ederim ki Allah'tan başka ilah yoktur ancak Allah vardır, ancak Allah'a tapmak lazım." Ve eşhedü enne muhameden Resûlullah.Ve eşhedü enne muhameden Resûlullah. "Ve şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir." dedi. "Ve şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir." dedi.

Fe-kâlû. "Onun üzerine dediler ki." Hüve şerrünâ ve'bnü şerrinâ. Fe-kâlû. "Onun üzerine dediler ki." Hüve şerrünâ ve'bnü şerrinâ. "Bu bizim en kötümüz idi ve babası da en kötümüz idi.""Bu bizim en kötümüz idi ve babası da en kötümüz idi." En kötümüz olan birisinin oğlu ve en kötümüz. Kötü oğlu kötü dediler, onu kötülediler. En kötümüz olan birisinin oğlu ve en kötümüz. Kötü oğlu kötü dediler, onu kötülediler. Ve'ntekasûhu. "Ve artık onun aleyhinde şânını alçaltacak ileri geri konuştular." Ve'ntekasûhu. "Ve artık onun aleyhinde şânını alçaltacak ileri geri konuştular."

Demek ki bazı soruları Peygamber Efendimiz'e sordular. Demek ki bazı soruları Peygamber Efendimiz'e sordular. Ama insaflı olanlar doğru cevapları alınca müslüman oluyor;Ama insaflı olanlar doğru cevapları alınca müslüman oluyor; Abdullah b. Selam radıyallahu anh gibi. Abdullah b. Selam radıyallahu anh gibi. Ötekiler de bütün sorulara cevap doğru çıkınca Allahümme ne'am diyorlar.Ötekiler de bütün sorulara cevap doğru çıkınca Allahümme ne'am diyorlar. "Evet doğru!" diyorlar. "Hayret yahu!" diyorlar."Evet doğru!" diyorlar. "Hayret yahu!" diyorlar. Ondan sonra da "Biz Cebrail'e düşmanız onun için uymayız." diyorlar.Ondan sonra da "Biz Cebrail'e düşmanız onun için uymayız." diyorlar. Bir bahane olmuş oluyor çünkü Allah'ın meleğine düşmanlık edilmez. Bir bahane olmuş oluyor çünkü Allah'ın meleğine düşmanlık edilmez.

Rivayetler bu âyet-i kerîmeyi bir böyle izah ediyor Rivayetler bu âyet-i kerîmeyi bir böyle izah ediyor bir de Hz. Ömer'le ilgili olarak indiğine dair rivayetler var.bir de Hz. Ömer'le ilgili olarak indiğine dair rivayetler var. Onu da okuyalım, anlatalım. Hz. Ömer radıyallahu anh buyurdu ki; Onu da okuyalım, anlatalım. Hz. Ömer radıyallahu anh buyurdu ki;

Ben yahudileri tanırdım. Onları ders yaptıkları yerlerde ziyaret ederdim. Ben yahudileri tanırdım. Onları ders yaptıkları yerlerde ziyaret ederdim. Küntü eşhedü'l-yehûde yevme medârisihim. Küntü eşhedü'l-yehûde yevme medârisihim. "Ders yaptıkları zaman ben onların yanına giderdim." mânasına."Ders yaptıkları zaman ben onların yanına giderdim." mânasına. Fe-a'cebu mine't-tevrâti keyfe tüsaddiku'l-kur'âne ve mine'l kur'âni keyfe yusaddiku't-tevrâti.Fe-a'cebu mine't-tevrâti keyfe tüsaddiku'l-kur'âne ve mine'l kur'âni keyfe yusaddiku't-tevrâti. "Giderdim, gidişimin sebebi de merak ederdim. Tevrat'ı merak ederdim."Giderdim, gidişimin sebebi de merak ederdim. Tevrat'ı merak ederdim. Kur'an'ı nasıl tasdik ediyor ifadeleri diye. Ve Kur'an Tevrat'ı nasıl tasdik ediyor.Kur'an'ı nasıl tasdik ediyor ifadeleri diye. Ve Kur'an Tevrat'ı nasıl tasdik ediyor. Onu onlardan öğrenmek için merak eder giderdim." Bir gün bana dediler ki; Onu onlardan öğrenmek için merak eder giderdim."

Bir gün bana dediler ki;
'Ey Ömer, Hattab'ın oğlu Ömer! Biz senin ashabından, arkadaşlarından en çok seni seviyoruz." 'Ey Ömer, Hattab'ın oğlu Ömer! Biz senin ashabından, arkadaşlarından en çok seni seviyoruz."

"Niye seviyorsun?" diye sordu. "Niye seviyorsun?" diye sordu.

"Çünkü sen bize geliyorsun, bizimle oturup kalkıyorsun." dediler "Çünkü sen bize geliyorsun, bizimle oturup kalkıyorsun." dediler

"Benim gelişim size muhabbetimden değil. Ben Kur'ân-ı Kerîm'i merak ediyorum. "Benim gelişim size muhabbetimden değil. Ben Kur'ân-ı Kerîm'i merak ediyorum. Tevrat'la Kur'ân-ı Kerîm'in ilişkisini merak ediyorum." dedi. Tevrat'la Kur'ân-ı Kerîm'in ilişkisini merak ediyorum." dedi.

Onun üzerine o sırada oradan Peygamber Efendimiz geçiyormuş.Onun üzerine o sırada oradan Peygamber Efendimiz geçiyormuş. Hz. Ömer'e demişler ki; "Bak arkadaşın geçiyor. Haydi onun yanına git." demişler. O da; Hz. Ömer'e demişler ki;

"Bak arkadaşın geçiyor. Haydi onun yanına git." demişler. O da;

Neşeddüküm billâhillezî lâ ilahe illâ hüve ve me'ster'âküm min hakkıhî ve me'stev'de'aküm Neşeddüküm billâhillezî lâ ilahe illâ hüve ve me'ster'âküm min hakkıhî ve me'stev'de'aküm min kitâbihî hel ta'lemûne ennehû resûlullahi. "Tamam, gideceğim amamin kitâbihî hel ta'lemûne ennehû resûlullahi. "Tamam, gideceğim ama size and veriyorum ki size bahşettiği nimetler aşkına, size and veriyorum ki size bahşettiği nimetler aşkına, size gönderdiği kitap aşkına size and veriyorum ki onun Peygamber olduğunu biliyor musunuz?"size gönderdiği kitap aşkına size and veriyorum ki onun Peygamber olduğunu biliyor musunuz?" Hel ta'lemûne ennehû resûlullah. "Peygamber olduğuna kani misiniz?" dedi Hz. Ömer. Hel ta'lemûne ennehû resûlullah. "Peygamber olduğuna kani misiniz?" dedi Hz. Ömer. Fe-seketû. "Önce susmuşlar." İçlerinden alim, fâzıl bir şahıs demiş ki; Fe-seketû. "Önce susmuşlar." İçlerinden alim, fâzıl bir şahıs demiş ki;

"Çok ağır bir and verdi size, cevap verin." Onlar da demişler ki; "Çok ağır bir and verdi size, cevap verin." Onlar da demişler ki;

"Sen bizim alimimizsin sen cevap ver." O da demiş ki; "Sen bizim alimimizsin sen cevap ver." O da demiş ki;

"Madem bize bu kadar ağır and verdin. O zaman ona karşılık doğruyu söyleyelim." "Madem bize bu kadar ağır and verdin. O zaman ona karşılık doğruyu söyleyelim."

Fe-innâ na'lemu ennehû resûlullahi. "Evet biz biliyoruz ki o Allah'ın resûludür." dedi o alimleri. Fe-innâ na'lemu ennehû resûlullahi. "Evet biz biliyoruz ki o Allah'ın resûludür." dedi o alimleri. Onun üzerine Hz. Ömer buyurmuş ki; Onun üzerine Hz. Ömer buyurmuş ki;

Veyhaküm izen helektüm. "Tüh be! Yazıklar olsun size! O zaman siz helâk oldunuz." Veyhaküm izen helektüm. "Tüh be! Yazıklar olsun size! O zaman siz helâk oldunuz." Yani hem peygamber olduğunu biliyorsunuz hem de tâbi olmuyor musunuz, mahvoldunuz. Yani hem peygamber olduğunu biliyorsunuz hem de tâbi olmuyor musunuz, mahvoldunuz.

Kâlû innâ lem nehlek. Dediler ki; "Hayır biz helâk olmadık." Kâlû innâ lem nehlek. Dediler ki; "Hayır biz helâk olmadık."

"Nasıl! hem onun peygamber olduğunu biliyorsunuz hem de inanmıyorsunuz? "Nasıl! hem onun peygamber olduğunu biliyorsunuz hem de inanmıyorsunuz? Nasıl oluyor bu, tasdik etmiyorsunuz?" Onlar da o zaman demişler ki; Nasıl oluyor bu, tasdik etmiyorsunuz?" Onlar da o zaman demişler ki;

"Çünkü meleklerden bazıları bizim dostlarımızdır, bazıları düşmanımızdır."Çünkü meleklerden bazıları bizim dostlarımızdır, bazıları düşmanımızdır. O Peygamberliğini bizim düşmanımız olan melekle beraber yürüttüğü için ona inanmıyoruz." demişler. O Peygamberliğini bizim düşmanımız olan melekle beraber yürüttüğü için ona inanmıyoruz." demişler.

"Kimmiş sizin meleklerden düşmanınız, dostunuz?" diye sormuş. "Kimmiş sizin meleklerden düşmanınız, dostunuz?" diye sormuş.

"Bizim düşmanımız Cebrail, dostumuz da Mikail'dir." demişler. "Bizim düşmanımız Cebrail, dostumuz da Mikail'dir." demişler. "Çünkü Cebrail sert emirleri Allah'ın gazabını, kahrını getiriyor,"Çünkü Cebrail sert emirleri Allah'ın gazabını, kahrını getiriyor, Mikail de Allah'ın rahmetini, lütfunu, nimetini getiriyor." diye söyleyince; Mikail de Allah'ın rahmetini, lütfunu, nimetini getiriyor." diye söyleyince;

"Peki, bu meleklerin Allah katındaki yerleri, değerleri nedir?" diye sormuş "Peki, bu meleklerin Allah katındaki yerleri, değerleri nedir?" diye sormuş Hz. Ömer radıyallahu anh. Demişler ki; Hz. Ömer radıyallahu anh. Demişler ki;

"Cebrail sağında, Mikail de solunda." O zaman Hz. Ömer demiş ki; "Cebrail sağında, Mikail de solunda." O zaman Hz. Ömer demiş ki;

"Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yeminler ederim ki hem o iki melek, "Kendisinden başka ilah olmayan Allah'a yeminler ederim ki hem o iki melek, hem de aralarında olan Rabbülâlemin -yani sağında solunda oturuyorlar dediler ya- onların hepsi."hem de aralarında olan Rabbülâlemin -yani sağında solunda oturuyorlar dediler ya- onların hepsi." Le-aduvvün li-men âdâhümâ ve silmun li-men sâlemehümâ. Le-aduvvün li-men âdâhümâ ve silmun li-men sâlemehümâ. "Hepsi birden düşmanlık edenlere düşmandırlar, hepsi birden dost olanlara dostturlar.""Hepsi birden düşmanlık edenlere düşmandırlar, hepsi birden dost olanlara dostturlar." Ve mâ yenbeğî li-cibrîle en yusâlime aduvve mîkâîle.Ve mâ yenbeğî li-cibrîle en yusâlime aduvve mîkâîle. "Cebrail'e Mikail'in düşmanıyla dostluk yapmak yoktur, mümkün değildir." "Cebrail'e Mikail'in düşmanıyla dostluk yapmak yoktur, mümkün değildir." Ve mâ yenbeğî li-mîkâîle en yusâlime aduvve Cebrâîle. Ve mâ yenbeğî li-mîkâîle en yusâlime aduvve Cebrâîle. '"Mikail'e de Cebrail'in düşmanlık yapana dostluk yapmak diye bir şey bahis konusu değildir." dedi.'"Mikail'e de Cebrail'in düşmanlık yapana dostluk yapmak diye bir şey bahis konusu değildir." dedi. Ve bu cevabı verdikten sonra onların yanından uzaklaşarak Ve bu cevabı verdikten sonra onların yanından uzaklaşarak Peygamber Efendimiz'e geldi, yetişti ona.Peygamber Efendimiz'e geldi, yetişti ona. O da o sırada uğradığı bir kimsenin, kabilenin mahallinden çıkıyordu. O da o sırada uğradığı bir kimsenin, kabilenin mahallinden çıkıyordu. Peygamber Efendimiz, dikkat edin yine, buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz, dikkat edin yine, buyuruyor ki;

Kâle." Peygamber Efendimiz buyurdu ki." Yebne'l-hattâb. "Ey Hattab'ın Oğlu Ömer!"Kâle." Peygamber Efendimiz buyurdu ki." Yebne'l-hattâb. "Ey Hattab'ın Oğlu Ömer!" Elâ ükriuke âyâtün nezelne kablü. "Az evvel inen bazı âyetleri sana okuyayım mı?" dedi.Elâ ükriuke âyâtün nezelne kablü. "Az evvel inen bazı âyetleri sana okuyayım mı?" dedi. Hz. Ömer radıyallahu anh koşarak arkasından gidiyor,Hz. Ömer radıyallahu anh koşarak arkasından gidiyor, daha başka konuşma olmadan Peygamber Efendimiz;daha başka konuşma olmadan Peygamber Efendimiz; "Az önce bana inen âyetleri sana okuyayım mı?" dedi ve bu âyetleri okudu; "Az önce bana inen âyetleri sana okuyayım mı?" dedi ve bu âyetleri okudu;

'Kim Cebaril'e düşmanlık ettiyse; çünkü o senin gönlüne, 'Kim Cebaril'e düşmanlık ettiyse; çünkü o senin gönlüne, Allah'ın izni ile daha önceki kitapları tasdik edici olarak, insanlara hidayet rehberi olarakAllah'ın izni ile daha önceki kitapları tasdik edici olarak, insanlara hidayet rehberi olarak ve müslümanlara müjde olarak Kur'an'ı indirmiştir. ve müslümanlara müjde olarak Kur'an'ı indirmiştir. Kim bu meleklere düşmansa, Allah da onlara düşmandır."Kim bu meleklere düşmansa, Allah da onlara düşmandır." Fe-innellâhe aduvvün li'-kâfirîne. "Kim Allah'a düşmansa, meleklerine düşmansa,Fe-innellâhe aduvvün li'-kâfirîne. "Kim Allah'a düşmansa, meleklerine düşmansa, peygamberlerine düşmansa ve Cebrail'e ve Mikail'e düşmansa Allah'ta onlara düşmandır." peygamberlerine düşmansa ve Cebrail'e ve Mikail'e düşmansa Allah'ta onlara düşmandır."

Tabii Allah bir kavme, bir insana veya bir topluluğa düşman olursa o mahvolur. Tabii Allah bir kavme, bir insana veya bir topluluğa düşman olursa o mahvolur. Çünkü yerin göğün sahibidir. Mülkün mâlikidir. Güç ve kuvvet O'nundur.Çünkü yerin göğün sahibidir. Mülkün mâlikidir. Güç ve kuvvet O'nundur. Kahr u tedmîr eyler, mahv u perişân eyler. Kahr u tedmîr eyler, mahv u perişân eyler.

Şimdi ne gibi duygularla yaptıklarını anlamaya, böyle tahayyül etmeye çalışıyorum.Şimdi ne gibi duygularla yaptıklarını anlamaya, böyle tahayyül etmeye çalışıyorum. Allah'ın melekleri. Allah'ın emrinden başka bir şey yapmazlar. Allah'ın melekleri. Allah'ın emrinden başka bir şey yapmazlar. Yani nasıl olur da Allah'ın emrini aynen uygulayan bir meleği bazı insanlar sevmez. Yani nasıl olur da Allah'ın emrini aynen uygulayan bir meleği bazı insanlar sevmez. Ne biçim iş! Çünkü melek başlı başına kendisi ihtiyariyle bir şey yapmıyor kiNe biçim iş! Çünkü melek başlı başına kendisi ihtiyariyle bir şey yapmıyor ki Allah'ın emrini yerine getiriyor. Biiznillah 'Allah'ın izniyle.' Allah'ın emrini yerine getiriyor. Biiznillah 'Allah'ın izniyle.' Yani meleğin Peygamber Efendimiz'e Kuran'ı indirmesi kendisinin [isteğiyle olmuyor ki]Yani meleğin Peygamber Efendimiz'e Kuran'ı indirmesi kendisinin [isteğiyle olmuyor ki] Allah'ın emriyle, "Al bu Kur'an'ı götür o peygamberime, o resulüme tebliğ et bildir." diye Allah'ın emriyle, "Al bu Kur'an'ı götür o peygamberime, o resulüme tebliğ et bildir." diye Allah'ın izniyle, emriyle olan bir şey. Allah'ın izniyle, emriyle olan bir şey.

Yani böyle bir şeyi nasıl düşmanlık konusu yapabilir insanlar? Yani böyle bir şeyi nasıl düşmanlık konusu yapabilir insanlar?

Tabii çok büyük cahillikten olur. Çok büyük kızgınlıktan olur. Tabii çok büyük cahillikten olur. Çok büyük kızgınlıktan olur. İnanmadığı için belki böyle şeyleri hafife aldığından alay ederek biz o meleği sevmiyoruz falan İnanmadığı için belki böyle şeyleri hafife aldığından alay ederek biz o meleği sevmiyoruz falan demek belki de kıpkızıl, kapkara inkardan doğan inançsızlıktan doğandemek belki de kıpkızıl, kapkara inkardan doğan inançsızlıktan doğan bir fütursuzluk yani aldırmazlık oluyor. bir fütursuzluk yani aldırmazlık oluyor. Yoksa insan durduğu yerden titreme gelir.Yoksa insan durduğu yerden titreme gelir. Ne yapacağını şaşırır bayılacak gibi olur. Cebrail'i sevmiyor da Mikail'i seviyor. Ne yapacağını şaşırır bayılacak gibi olur. Cebrail'i sevmiyor da Mikail'i seviyor. O da Allah'ın buyruğunu yerine getiriyor, ötekisi de Allah'ın buyruğunu yerine getiriyor. O da Allah'ın buyruğunu yerine getiriyor, ötekisi de Allah'ın buyruğunu yerine getiriyor. Allah'ın melekleri arasında bir fark yoktur ve İslâm inancı ne kadar güzeldir ki elhamdülillah Allah'ın melekleri arasında bir fark yoktur ve İslâm inancı ne kadar güzeldir ki elhamdülillah Allah'ın peygamberleri arasında, lâ nüferriku beyne ehadin minhüm.Allah'ın peygamberleri arasında, lâ nüferriku beyne ehadin minhüm. "Allah'ın peygamberleri arasında bir ayırım yapmıyoruz." elhamdülillah."Allah'ın peygamberleri arasında bir ayırım yapmıyoruz." elhamdülillah. Allah'ın meleklerini de ayırım yapmıyoruz, hepsi melek.Allah'ın meleklerini de ayırım yapmıyoruz, hepsi melek. Azrail diyoruz, ölüm meleği ama aleyhisselam diyoruz. Ona selam olsun diyoruz. Azrail diyoruz, ölüm meleği ama aleyhisselam diyoruz. Ona selam olsun diyoruz. Cebrail diyoruz, aleyhisselam diyoruz, Mikail diyoruz, aleyhisselam diyoruz. Cebrail diyoruz, aleyhisselam diyoruz, Mikail diyoruz, aleyhisselam diyoruz. Sonra tasavvuf erbabı ne kadar güzel söylemişlerdir; Hoştur bana senden gelen. Sonra tasavvuf erbabı ne kadar güzel söylemişlerdir;

Hoştur bana senden gelen.

Ya gonca gül yahut diken. Yani Cenâb-ı Hakk'ın emrini getirdikten sonra her şey hoş.Ya gonca gül yahut diken.

Yani Cenâb-ı Hakk'ın emrini getirdikten sonra her şey hoş.
Cenâb-ı Hakk'ın bütün takdirine rıza göstermek lazım. Tasavvuf ehli bunu çok güzel ifade etmişler. Cenâb-ı Hakk'ın bütün takdirine rıza göstermek lazım. Tasavvuf ehli bunu çok güzel ifade etmişler. Hadîs-i şerîflerde de var. Yani bir insan bir şeyi sevdi mi, artık o ona ait her şeyi sever.Hadîs-i şerîflerde de var.

Yani bir insan bir şeyi sevdi mi, artık o ona ait her şeyi sever.
Mesela, babasının hatırasını, resmini, tesbihini, seccadesini;Mesela, babasının hatırasını, resmini, tesbihini, seccadesini; dedesinin, ecdadının hatırasını, yâdigârını sakladığı gibi.dedesinin, ecdadının hatırasını, yâdigârını sakladığı gibi. Onun için bu anlaşılır bir söz değil. Tabii maalesef şey yapıyorlar.Onun için bu anlaşılır bir söz değil.

Tabii maalesef şey yapıyorlar.
Bazıları Allah'a da düşmanlık yapıyor. Tabii o da inançsızlıktan oluyor.Bazıları Allah'a da düşmanlık yapıyor. Tabii o da inançsızlıktan oluyor. Bazıları da Allah'a düşman, Allah düşmanı. Bazıları da Allah'a düşman, Allah düşmanı. Başına gelen bir olaydan, mukadderattan [düşman oluyor.] Başına gelen bir olaydan, mukadderattan [düşman oluyor.] Mukadderatta mesela demin söz arasında geçti kiMukadderatta mesela demin söz arasında geçti ki Yakup aleyhisselam şiddetli bir hastalıkla hastalandı. Halbuki Allah'ın peygamberi.Yakup aleyhisselam şiddetli bir hastalıkla hastalandı. Halbuki Allah'ın peygamberi. Yani Allah'ın peygamberi olunca hastalanmayacak diye bir şey yok. Yani Allah'ın peygamberi olunca hastalanmayacak diye bir şey yok.

Peygamberler hastalanırsa, Allah'ın öbür kulları da hastalanabilir. Peygamberler hastalanırsa, Allah'ın öbür kulları da hastalanabilir. Ama bir insana bir hastalık gelince raydan çıkıyor, yoldan çıkıyor.Ama bir insana bir hastalık gelince raydan çıkıyor, yoldan çıkıyor. Ağzını açıyor, gözünü kapatıyor ağzına geleni söylüyor.Ağzını açıyor, gözünü kapatıyor ağzına geleni söylüyor. Edepsizlikler, küfür, haksızlıklar, terbiyesizlikler yapıyor.Edepsizlikler, küfür, haksızlıklar, terbiyesizlikler yapıyor. Halbuki kadere rıza gösterecek, hastalığa sabredecek.Halbuki kadere rıza gösterecek, hastalığa sabredecek. Bunlar dünya hayatının imtihanlarıdır diyecek. Bunlar dünya hayatının imtihanlarıdır diyecek. Bazı şeylere sabredilerek sevap alınır, bazı nimetlere de şükredilerek sevap alınır. Bazı şeylere sabredilerek sevap alınır, bazı nimetlere de şükredilerek sevap alınır. Hayat böyledir diyecek. İslâm'ın özünü, hayatın hakîki mahiyetini anlayacak Cenâb-ı Mevlâ'sına, Hayat böyledir diyecek. İslâm'ın özünü, hayatın hakîki mahiyetini anlayacak Cenâb-ı Mevlâ'sına, Rabbine kulluğu güzel yapacak.Rabbine kulluğu güzel yapacak. Yunus Emre gibi Mevlânâ gibi daha başka evliyaullah büyüklerimiz gibi sevgi dolu olacak.Yunus Emre gibi Mevlânâ gibi daha başka evliyaullah büyüklerimiz gibi sevgi dolu olacak. Onlar İslâm'ı, imanı çok güzel anlamışlar. Onlar İslâm'ı, imanı çok güzel anlamışlar.

Onlar çok güzel anlamışlar, bazıları da maalesef tam onların zıddı, karşı tarafta esfeli sâfilinde,Onlar çok güzel anlamışlar, bazıları da maalesef tam onların zıddı, karşı tarafta esfeli sâfilinde, bazıları da küfürde, inatta çok aşırı, azgın, sapkın insanlar dünyada yaşamış, yaşıyor.bazıları da küfürde, inatta çok aşırı, azgın, sapkın insanlar dünyada yaşamış, yaşıyor. Belki bu zamanda da nice azılılar var, yaptıkları işlerden icraatlardan görüyoruz. Belki bu zamanda da nice azılılar var, yaptıkları işlerden icraatlardan görüyoruz.

Allah ü Teâlâ hazretleri bizi sevdiği kul eylesin, edepli kullarından eylesin. Allah ü Teâlâ hazretleri bizi sevdiği kul eylesin, edepli kullarından eylesin. Sevmediği işleri yaptırmasın. Yanlış yollar saptırmasın. Sevmediği işleri yaptırmasın. Yanlış yollar saptırmasın. Kur'an'ın, imanın, İslâm'ın özünü anlayıp Peygamber Efendimiz'in yoluncaKur'an'ın, imanın, İslâm'ın özünü anlayıp Peygamber Efendimiz'in yolunca Allah'ın sevdiği kul olarak yaşamayı, sünnet-i seniyyeye uygun yaşamayı nasip etsin. Allah'ın sevdiği kul olarak yaşamayı, sünnet-i seniyyeye uygun yaşamayı nasip etsin. Hatalardan korusun. Hayırlı bir müslüman olarak, hayırlı bir insan olarak, hayır hasenât yaparak,Hatalardan korusun. Hayırlı bir müslüman olarak, hayırlı bir insan olarak, hayır hasenât yaparak, arkasında nâm ve şân bırakarak, güzel bir şekilde ömür geçiriparkasında nâm ve şân bırakarak, güzel bir şekilde ömür geçirip Huzûr-u Rabbi'l-izzete sevdiği razı olduğu kul olarak varmayı Allah cümlemize nasip eylesin Huzûr-u Rabbi'l-izzete sevdiği razı olduğu kul olarak varmayı Allah cümlemize nasip eylesin

Biz Allah'ın meleklerinin hepsini seviyoruz. Çünkü Allah'ın vazifeli varlıklarıdır. Biz Allah'ın meleklerinin hepsini seviyoruz. Çünkü Allah'ın vazifeli varlıklarıdır. Allah'ın emrini icrâ ediyorlar. Cenâb-ı Kakk'ın takdirini seviyoruz. Allah'ın emrini icrâ ediyorlar. Cenâb-ı Kakk'ın takdirini seviyoruz.

Aşere-i Mübeşşere'den mübarek sahabi radıyallahu anh ne demiş? Aşere-i Mübeşşere'den mübarek sahabi radıyallahu anh ne demiş?

"Dua et de gözünün nuru açılsın." deyince; "Ben Allah'ın nurunu, Allah'ın kaderini gözümün nurundan çok severim." [demiş.]"Dua et de gözünün nuru açılsın." deyince;

"Ben Allah'ın nurunu, Allah'ın kaderini gözümün nurundan çok severim." [demiş.]
Duası makbul olduğu halde; "Gözümün nurunu aç yâ Rabbi!" dememiş. Ona da razı. Duası makbul olduğu halde; "Gözümün nurunu aç yâ Rabbi!" dememiş. Ona da razı.

Demek ki iyi müslüman bunların sezebilen yüksek insandır.Demek ki iyi müslüman bunların sezebilen yüksek insandır. Bunları sezemeyenler de Allah'a düşmanlık yapıyor, meleklerine düşmanlık yapıyor, Bunları sezemeyenler de Allah'a düşmanlık yapıyor, meleklerine düşmanlık yapıyor, peygamberlerine düşmanlık yapıyor. peygamberlerine düşmanlık yapıyor.

Rusül sözü, resûlün çoğuludur. Allah hem meleklerden hem de insanlardan resûl edinmiştir. Rusül sözü, resûlün çoğuludur. Allah hem meleklerden hem de insanlardan resûl edinmiştir. Meleklerden resûl edindikleri peygamberlerine emirleri götürürler.Meleklerden resûl edindikleri peygamberlerine emirleri götürürler. İnsanlardan resûl edindikleri de insanlara Allah'ın emirlerini götürürler. İnsanlardan resûl edindikleri de insanlara Allah'ın emirlerini götürürler. Mesela Cebrail Allah'ın Peygamber Efendimiz'e resûlüdür.Mesela Cebrail Allah'ın Peygamber Efendimiz'e resûlüdür. Peygamber Efendimiz de Allah'ın âlemlere, insanlara resûlüdür.Peygamber Efendimiz de Allah'ın âlemlere, insanlara resûlüdür. Resûl sözü onlar için de kullanılagelmiştir. Bu hususta âyetler de vardır. Resûl sözü onlar için de kullanılagelmiştir. Bu hususta âyetler de vardır.

Nitekim o âyet-i kerîmeyi hatırlamaya çalışıyorum. Nitekim o âyet-i kerîmeyi hatırlamaya çalışıyorum.

Allâhu yestafî mine'l-melâiketi rusülen ve mine'n-nas.Allâhu yestafî mine'l-melâiketi rusülen ve mine'n-nas. "Allah ü Teâlâ hazretleri meleklerden de insanlardan da resûl edinir"Allah ü Teâlâ hazretleri meleklerden de insanlardan da resûl edinir ve onları vazifeli olarak gönderir." diye.ve onları vazifeli olarak gönderir." diye. Tabii; Fe-innellahe aduvün li'l-kafirîn. "Allah da kafirlerin düşmanıdır." Tabii;

Fe-innellahe aduvün li'l-kafirîn. "Allah da kafirlerin düşmanıdır."

Neden düşmanıdır? Sırf "Cebrail'e düşmanız." dediği için bile düşmanıdır.Neden düşmanıdır?

Sırf "Cebrail'e düşmanız." dediği için bile düşmanıdır.
Çünkü Allah ü Teâlâ hazretleri kendi dostlarına düşmanlık edilmesini sevmez. Çünkü Allah ü Teâlâ hazretleri kendi dostlarına düşmanlık edilmesini sevmez. Hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Hadis-i şerifte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Men âdâ lî veliyyen buyurmuş Cenâb-ı Hakk Teâlâ. Men âdâ resûlen fe-kad âdâ cemî'an rusül. Men âdâ lî veliyyen buyurmuş Cenâb-ı Hakk Teâlâ. Men âdâ resûlen fe-kad âdâ cemî'an rusül. Men âdânî veliyyen fe-kad âzentühû bi'l-muhârabe.Men âdânî veliyyen fe-kad âzentühû bi'l-muhârabe. Cenâb-ı Hakk, "Ben ona harp açarım." buyuruyor.Cenâb-ı Hakk, "Ben ona harp açarım." buyuruyor. İnsanlardan evliyasına da düşmanlık edene harp açar, meleklerden evliyası ve resûlüne de İnsanlardan evliyasına da düşmanlık edene harp açar, meleklerden evliyası ve resûlüne de düşmanlık edene cezasını verir. düşmanlık edene cezasını verir.

Allah ü Teâlâ hazretleri edep sahibi eylesin.Allah ü Teâlâ hazretleri edep sahibi eylesin. Edep her şeyin üstünde, zenginlikten de iyi, ilimden de iyi,Edep her şeyin üstünde, zenginlikten de iyi, ilimden de iyi, her şeyden iyisi insanın edepli olması. her şeyden iyisi insanın edepli olması.

Edep ne demek? Edep ne demek?

Her şeyi yolunca, yöntemince, usulünce yapabilme durumu.Her şeyi yolunca, yöntemince, usulünce yapabilme durumu. Allah bizi böyle Rabbimize karşı edebini güzel takınan kullardan eylesin.Allah bizi böyle Rabbimize karşı edebini güzel takınan kullardan eylesin. Peygamberimize karşı ümmetlik edebine güzel riayet eden kullarından eylesin.Peygamberimize karşı ümmetlik edebine güzel riayet eden kullarından eylesin. Alimlere karşı talebelik edebini güzel yapanlardan eylesin.Alimlere karşı talebelik edebini güzel yapanlardan eylesin. Yani her şeyin âdâbını, yemeği âdâbına uygun güzel yiyen, çalışmayı âdâbına göre güzel yapıp,Yani her şeyin âdâbını, yemeği âdâbına uygun güzel yiyen, çalışmayı âdâbına göre güzel yapıp, kazancını adabına göre temiz helal kazanan, kazancını adabına göre temiz helal kazanan, her şeyi böyle İslâmî âdâba uygun yapanlardan eylesin.her şeyi böyle İslâmî âdâba uygun yapanlardan eylesin. Tertemiz kul eylesin, güzel kul eylesin.Tertemiz kul eylesin, güzel kul eylesin. Güzel olarak yaşayıp Rabbimizin huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip eylesin.Güzel olarak yaşayıp Rabbimizin huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2