Aziz ve sevgili Akra dinleyicileri!..
Size Endonezya’nın Jakarta şehrinden hitap ediyorum. Burası güney yarımkürede oluyor. Şimdi aldığım haberlere göre, İstanbul yoğun kar yağışı altındaymış ve bir hayli zorlanıyormuş İstanbul’daki kardeşlerimiz. Çocuklar kartopu oynuyorlarmış.
Sadeka Rasûlü’llâh...
Niye Buhârî ismini söyledim? Özbekistan’da kabrini ziyaret etmiştik, en büyük hadis âlimlerinden... En sağlam hadis-i şeriflerin toplandığı hadis kitaplarının başında, İmam Buhârî’nin kitabı Sahih-i Buhârî geliyor. Zaten, bizim Diyanet İşleri Başkanlığı da Buhârî’nin kitabının açıklamasını, on iki cilt ve bir de içindekileri güzelce bulmaya yarayan yardımcı bir ciltle, on üç cilt halinde neşretti. Bütün dinleyicilerime okumalarını, dikkatle, ellerine kalem alarak, altlarını çizerek okumalarını tavsiye ederim.
Bu hadis-i şerif zikirle ilgili. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki bu sahih hadis-i şerifte:
(Meselü’llezî yezkürü rabbehû, ve’llezî lâ yezküru rabbehû) “Rabbini, Mevlâsını, yaradanını zikreden insan ile zikretmeyen insan, (meselü’l-hayyi ve’l-meyyit.) diri ile ölmüş kişiye benzer. Yâni Allah’ı zikreden diri gibidir; Allah’ı zikretmeyen ölmüş kişi gibidir, canı çıkmış kişi gibidir.”
“Yâhu öküze tapmayın!” desen, Hindular ayağa kalkarlar, silahlarına sarılırlar, cami yıkarlar, Müslüman öldürürler. Akla mantığa sığmaz ama, yapıyorlar.
Japonlar da Güneş’e tapıyorlar. Bu kadar akıllı, bu kadar çalışkan, bu kadar karınca gibi, arı gibi vızıl vızıl çalışan, delicesine çalışan insanlar; ama inançları bozuk... Demek ki, akıl başlı başına gerçeği bulmaya yeter bir alet olmuyor. Ayrıca aklın bir şeyle yönlendirilmesi lazım! İşte, bazılarının akılları, kafaları da hamur gibi olduğu için onu eline alan, ona bir başka bir şekil verirse; sivri şekil verirse sivri oluyor, yamuk şekil verirse yamuk akıl oluyor.
“Toplu zikrederse olmaz, bak ona razı olamam!..”
Toplu zikir hakkında da hadis-i şerifler var. Şimdi uzun bir hadis-i şerifi parça parça okuyup, onun anlamını vererek sohbetimi tamamlamak istiyorum.
“Bu hadis sahih mi?..”
“Evet, bu hadis sahih!” demeyi seviyorum ben. “Evet ne istiyorsun yâni? İşte bu hadis-i şerif sahih; dinleyecek misin?.. ‘Bu hadis sahih mi?’ diye sordun; dinleyecek misin, tutacak mısın?..”
“Bu hadis sahih mi?..”
“Bu hadis sahih mi?” derken, “Sahih değildir.” demek istiyor, inkâr etmek istiyor ama, sahih deyince o zaman yüzünü buruşturuyor. “Tamam, teslim oldum, kabul!” demiyor. Kabul etmiyor. O zaman onun, “Hadis sahih mi?” diye sormasının da kıymeti yok, çünkü kötü maksatla soruyor. Doğruyu öğrendikten sonra doğruya uymuyor.
Bu hadis-i şerif de sahih:
(Kâle Rasûlü’llâh sallallahu aleyhi ve sellem:) Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: (İnne li’llâhi teâlâ melâiketen yetûfûne fi’t-turûki yeltemisûne ehle’z-zikri) “Allah Teâlâ Hazretleri’nin bazı melekleri vardır ki, onlar yollarda dolaşırlar, zikir ehlini ararlar. Zikir ehlini arayarak, her tarafa dağılıp yollarda dolaşır bu melekler. Allah’ın bazı melekleri zikir yapan insanları arıyorlar, çevreye dağılıyorlar, her tarafta onları arıyorlar.”
Zikir yapan insanları melekler kanatlarıyla kuşatırlar, es-semâe’d-dünyâ’ya kadar, birinci semâya kadar...”
(Ve le-kad zeyyenne’s-semâe’d-dünyâ bi-mesâbîha.) “Andolsun ki biz en yakın semayı kandillerle (yıldızlarla) donattık.” buyruluyor ayet-i kerimede. Birinci semâ, yıldızların olduğu semâdır. Ondan sonra yıldızsız altı semâ daha vardır ki, oraların uzaklığını rakamlar bile ifade edemez. Yâni kanat verilen melekler, göklere kadar onları çepeçevre sarıyorlar, kuşatıyorlar, kucaklıyorlar. Kucaklama gibi, yâni sevgiden...
Allah Teâlâ Hazretleri’ni kullar göremez.
(Lâ tüdrikühü’l-ebsâr) “Gözler onu göremez.” Yâni gözlerin algılayacağı tâkatin üstünde olduğundan görmez. Yoksa Allah Teâlâ Hazretleri her yerde hâzır ve nâzırdır. (Ve hüve yüdrikü’l- ebsâr) “Ama Allah hepsini görür; gözleri görür, gönülleri görür.” Her şeyi bilir, her şeye gücü yeter Allah Teâlâ Hazretleri’nin...
(Fe-yekûlü) Allah Teâlâ Hazretleri meleklerine buyurur ki: (Keyfe lev raevnî?) “Beni görseler ne olurdu?”
(Yekûlûn) Melekler de derler ki: (Lev raevke, kânû eşedde leke ibâdeten) “Yâ Rabbî, eğer seni görmüş olsalardı, ibadetlerini aşk ile şevk ile daha çok yaparlardı, daha candan yaparlardı, mest ü hayran olarak yaparlardı. (Ve eşedde leke temcîden) Sana daha çok şânına uygun, yücelendirme sözlerini söyleyerek zikir yaparlardı. (Ve eksere leke tesbîhan) Seni daha çok tesbih ederlerdi, daha çok ‘Sübhâna’llâh’ derlerdi. Aşkları, şevkleri ziyâdeleşirdi.”
Melekler insanların etrafını sarıyorlar, onları kanatlarıyla koruyorlar ve Mevlâ’ya onların hâlini anlatıyorlar.
Aziz ve sevgili kardeşlerim! Allah Teâlâ Hazretleri cümlemizi, Ramazan’ın yaklaştığı şu güzel günlerde, Şaban’ın son ikinci yarısında halini düzelten, kendisini ıslâh eden, Rabbinin istediği şekilde kulluk etmeye yönelen kullarından eylesin... Ramazan’a iyi bir şekilde girmeyi nasip etsin... Ramazan’ın mükâfatından, feyzinden, bereketinden en iyi şekilde istifade etmeyi nasip etsin...