Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Yemekle İlgili Tavsiyeler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Şevvâl 1412 / 19.04.1992
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tabağın Kenarından Yeyin!, Et Yedikten Sonra Ellerin Yıkanması, Sağ Elinizle Yeyin, Sağ Elinizle İçin!, Şeytan Sol Eliyle Yer, Yere | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Yemekle İlgili Tavsiyeler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

16 Şevvâl 1412 / 19.04.1992
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Tabağın Kenarından Yeyin!, Et Yedikten Sonra Ellerin Yıkanması, Sağ Elinizle Yeyin, Sağ Elinizle İçin!, Şeytan Sol Eliyle Yer, Yere | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn.Elhamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve senedi'l aşıkîneVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn ve senedi'l aşıkîne ve imâmü'l-müttakîn Muhammedini'l-Mustafâ'l Mahmûdu'l Muhtâru'l emîn.ve imâmü'l-müttakîn Muhammedini'l-Mustafâ'l Mahmûdu'l Muhtâru'l emîn. Ve âlâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd dîn.

Ve âlâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh
Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle:

Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle:

İzâ ekele ehadüküm taâmen fe-lâ ye'kül min a'le'-safhati ve lâkin li-ye'külİzâ ekele ehadüküm taâmen fe-lâ ye'kül min a'le'-safhati ve lâkin li-ye'kül min esfelihâ fe-inne'l-berekete tenzilü min a'lâhâ.

min esfelihâ fe-inne'l-berekete tenzilü min a'lâhâ.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup izah edeceğiz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîflerinden bir demet okuyup izah edeceğiz.

Rabbimiz cümlemizi rızasına vâsıl eylesin. Rabbimiz cümlemizi rızasına vâsıl eylesin. Şükran borcu olduğumuz çok kişiler var, başta Peygamber Efendimiz olmak üzere,Şükran borcu olduğumuz çok kişiler var, başta Peygamber Efendimiz olmak üzere, mübarek âl'inin, ashâbının, etbâının, cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin,mübarek âl'inin, ashâbının, etbâının, cümle sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin, evliyâullahın, alimlerin, hadis râvilerinin, okuduğumuz eseri yazanevliyâullahın, alimlerin, hadis râvilerinin, okuduğumuz eseri yazan Gümüşhaneli Hocamız'ın, kendisinden feyz aldığımız Muhammed Zâhid-i Bursevî Hocamız'ın,Gümüşhaneli Hocamız'ın, kendisinden feyz aldığımız Muhammed Zâhid-i Bursevî Hocamız'ın, bu beldeleri fethedip bize emanet, yâdigâr ve hediye bırakmış olan mübarek ordunun, bu beldeleri fethedip bize emanet, yâdigâr ve hediye bırakmış olan mübarek ordunun, başta Fatih Sultan Muhammed Hân cennet-mekân olmak üzere cümle şehitlerinbaşta Fatih Sultan Muhammed Hân cennet-mekân olmak üzere cümle şehitlerin ve gazilerin, beldemizin medâr-ı iftihârı Yûşâ aleyhisselam'ın,ve gazilerin, beldemizin medâr-ı iftihârı Yûşâ aleyhisselam'ın, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin ve sâir sahâbe-i kirâmın, uzaktan yakındanEbû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin ve sâir sahâbe-i kirâmın, uzaktan yakından buralara hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kardeşlerimizin,buralara hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kardeşlerimizin, âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına, bizden sevgi,âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına, bizden sevgi, saygı nişânesi olarak hediye-i Kur'âniyye olsun diye bir Fâtiha, 11 İhlâs-ı Şerîf hediye edelim.

saygı nişânesi olarak hediye-i Kur'âniyye olsun diye bir Fâtiha, 11 İhlâs-ı Şerîf hediye edelim.

Allah himmetlerini, şefaatlerini nasip eylesin.Allah himmetlerini, şefaatlerini nasip eylesin. Bizi de sevdiği kullarından eylesin, iki cihan saadetine erdirsin.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Bizi de sevdiği kullarından eylesin, iki cihan saadetine erdirsin.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ; Peygamberimiz'in amcası Hz. Abbas'ın oğlu,İbn Abbas radıyallahu anhümâ; Peygamberimiz'in amcası Hz. Abbas'ın oğlu, Ebu'l-Abbas künyeli Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ rivayet etmiş.Ebu'l-Abbas künyeli Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ rivayet etmiş. Ebû Dâvud'da, Tirmizî'de ve diğer kaynaklarda kayıtlı bir hadîs-i şerîf.

Ebû Dâvud'da, Tirmizî'de ve diğer kaynaklarda kayıtlı bir hadîs-i şerîf.

Peygamberimiz buyuruyor ki;

Peygamberimiz buyuruyor ki;

"Sizden biriniz bir yemek yediği zaman tabağın yukarısından almasın!"Sizden biriniz bir yemek yediği zaman tabağın yukarısından almasın! Yemeğin yığılmış kısmından, ortasından, en yukarısından almasın; en aşağısından, kendisine en yakın kenarından alsın.Yemeğin yığılmış kısmından, ortasından, en yukarısından almasın; en aşağısından, kendisine en yakın kenarından alsın. Çünkü bereket ortasından, yukarısından aşağısına doğru iner gelir."

Çünkü bereket ortasından, yukarısından aşağısına doğru iner gelir."

O bakımdan herkesin önünden alması gerektiğini ifade etmiş oluyor.O bakımdan herkesin önünden alması gerektiğini ifade etmiş oluyor. Bereketin herkes tarafından eşit miktarda alınması, kimsenin açıkgözlülük etmemesi, Bereketin herkes tarafından eşit miktarda alınması, kimsenin açıkgözlülük etmemesi, herkesin istifade etmesi edebini hatırlatmış oluyor.

herkesin istifade etmesi edebini hatırlatmış oluyor.

Yemek yeme şekilleri, usulleri değişti.Yemek yeme şekilleri, usulleri değişti. Eskiden sofranın etrafında toparlanılır, ortaya bir sahan veya tabak gelirdi;Eskiden sofranın etrafında toparlanılır, ortaya bir sahan veya tabak gelirdi; sinide, sofrada yemek beraberce yenirdi.sinide, sofrada yemek beraberce yenirdi. Herkes kendi önünden alacak, besmeleyle başlayacak…Herkes kendi önünden alacak, besmeleyle başlayacak… [Böyle olurdu.]

Günümüzde herkes, yemeği kendi tabağına ayrıca koyup yiyor.
[Böyle olurdu.]

Günümüzde herkes, yemeği kendi tabağına ayrıca koyup yiyor.
Bunlar Batı'dan gelmiş olan yeni alışkanlıklardır.

Bunlar Batı'dan gelmiş olan yeni alışkanlıklardır.

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan, Peygamberimiz buyurmuş ki;

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan, Peygamberimiz buyurmuş ki;

İzâ ekele ehadüküm taâmen fe'lyeğsil yedehû min vadari'l-lahm.

İzâ ekele ehadüküm taâmen fe'lyeğsil yedehû min vadari'l-lahm.

"Sizden biriniz yemek yediği zaman etin elinde kalan yağından, bulaşığından dolayı elini yıkasın!"

"Sizden biriniz yemek yediği zaman etin elinde kalan yağından, bulaşığından dolayı elini yıkasın!"

Bazı yemekler pek tesir etmez ama et yağlı olduğu içinBazı yemekler pek tesir etmez ama et yağlı olduğu için yağ da kolay çıkmadığından elin yıkanması gerekir.yağ da kolay çıkmadığından elin yıkanması gerekir. Hatta bazı mezheplerde çok daha kuvvetli bir şekilde emir telakki edilmiş:Hatta bazı mezheplerde çok daha kuvvetli bir şekilde emir telakki edilmiş: Yıkayacak, o kirleri elinde bırakmayacak!

Yıkayacak, o kirleri elinde bırakmayacak!

Mâlum; yemeğe oturmadan evvel de yemekten kalktıktan sonra da eller yıkanıyor.

Mâlum; yemeğe oturmadan evvel de yemekten kalktıktan sonra da eller yıkanıyor.

Bunlar İslâm'ın, ta o zamanlardan da temizliğe,Bunlar İslâm'ın, ta o zamanlardan da temizliğe, nezafete ne kadar dikkat ettiğini gösteren misallerdir.nezafete ne kadar dikkat ettiğini gösteren misallerdir. Biz el yıkamayı hazır görüyoruz amaBiz el yıkamayı hazır görüyoruz ama Ümmet-i Muhammed; eskilerden olmayan pek çok yeni güzel âdâb getirmiş, koymuş.Ümmet-i Muhammed; eskilerden olmayan pek çok yeni güzel âdâb getirmiş, koymuş. Büyüklerimiz onları hazmetmiş olduğundan, biz; büyüklerimizden örf ve töre olarak almışız.Büyüklerimiz onları hazmetmiş olduğundan, biz; büyüklerimizden örf ve töre olarak almışız. Allah onlardan razı olsun ki bizi İslâm ahlâkı ve âdâbı üzere yetiştirmişler.

Allah onlardan razı olsun ki bizi İslâm ahlâkı ve âdâbı üzere yetiştirmişler.

İzâ ekele ehadüküm fe'l-ye'kül bi-yemînihî ve izâ şeribe fe'l-yeşreb bi-yemînihîİzâ ekele ehadüküm fe'l-ye'kül bi-yemînihî ve izâ şeribe fe'l-yeşreb bi-yemînihî fe-inne'ş-şeytâne ye'külü bi-şimâlihî ve yeşrebü bi-şimâlihî.

fe-inne'ş-şeytâne ye'külü bi-şimâlihî ve yeşrebü bi-şimâlihî.

Ahmed b. Hanbel, Müslim, Ebû Davud ve diğer kaynaklardaAhmed b. Hanbel, Müslim, Ebû Davud ve diğer kaynaklarda İbn Ömer, Ebû Hüreyre radıyallahu anhüm hazretlerinden rivayet edilmiş.

İbn Ömer, Ebû Hüreyre radıyallahu anhüm hazretlerinden rivayet edilmiş.

Peygamberimiz buyuruyor ki;

Peygamberimiz buyuruyor ki;

"Sizden biriniz yemek yediği zaman veyahut su,"Sizden biriniz yemek yediği zaman veyahut su, meşrubat içtiği zaman sağ eliyle yesin, sağ eliyle içsin."

meşrubat içtiği zaman sağ eliyle yesin, sağ eliyle içsin."

Dikkat ediyorum, hadîs-i şerîflere rağmen çok kimse buna riayet etmiyor.Dikkat ediyorum, hadîs-i şerîflere rağmen çok kimse buna riayet etmiyor. Müslüman, mütedeyyin, hacı arkadaşımız, sevdiğimiz kardeşimiz, komşumuz;Müslüman, mütedeyyin, hacı arkadaşımız, sevdiğimiz kardeşimiz, komşumuz; bir de bakıyorsun solak da değil ama sol eliyle yiyor.bir de bakıyorsun solak da değil ama sol eliyle yiyor. Ben de onlara şaka olsun diye "10 dolar ceza!" diyorum.Ben de onlara şaka olsun diye "10 dolar ceza!" diyorum. O zaman yanlış yediğini anlıyor veya çocuğu yanlış yemişse ikaz ediyor.

O zaman yanlış yediğini anlıyor veya çocuğu yanlış yemişse ikaz ediyor.

Efendimiz sol elle yemeyi çok şiddetle yasaklamış, "Sağ elinle ye!" diye birisine emretmiş. Efendimiz sol elle yemeyi çok şiddetle yasaklamış, "Sağ elinle ye!" diye birisine emretmiş. O da "Yiyemiyorum." diyerek bir itiraz yolu tutmuş.

O da "Yiyemiyorum." diyerek bir itiraz yolu tutmuş.

Halbuki Resûlullah'a itiraz edilir mi? İnsanın aklı bu işe nasıl yatar?

Halbuki Resûlullah'a itiraz edilir mi? İnsanın aklı bu işe nasıl yatar?

"Yiyemiyorum." deyince, Peygamberimiz;

"Yiyemez ol!" demiş.

"Yiyemiyorum." deyince, Peygamberimiz;

"Yiyemez ol!" demiş.

Çok fena azar ve beddua. Çok fena azar ve beddua. Eli tutulmuş, bir şey yiyemez olmuş.

Eli tutulmuş, bir şey yiyemez olmuş.

Bizde sağ elle yemek çok önemli!

Bizde sağ elle yemek çok önemli!

İzâ ekele ehadüküm fe'l-ye'kül bi-yemînihî ve izâ şeribe fe'l-yeşreb bi-yemînihî.İzâ ekele ehadüküm fe'l-ye'kül bi-yemînihî ve izâ şeribe fe'l-yeşreb bi-yemînihî. Fe inne şeytane bi şimâlihi ve yeşrebü şimlihi.

Fe inne şeytane bi şimâlihi ve yeşrebü şimlihi.

"Sizden biriniz yemek yediği zaman sağ eliyle yesin. İçtiği zaman sağ eliyle içsin."Sizden biriniz yemek yediği zaman sağ eliyle yesin. İçtiği zaman sağ eliyle içsin. Çünkü şeytan soluyla yer, soluyla içer!"

Çünkü şeytan soluyla yer, soluyla içer!"

Demek ki şeytan öyle yapıyormuş!

Biz şeytanı görmüyoruz.
Demek ki şeytan öyle yapıyormuş!

Biz şeytanı görmüyoruz.
Bazen rüyada görüyoruz ama [genelde] görmüyoruz. Şeytanın hâli böyleymiş.Bazen rüyada görüyoruz ama [genelde] görmüyoruz. Şeytanın hâli böyleymiş. Avrupalılar da tam şeytanın yolunda gidiyorlar:Avrupalılar da tam şeytanın yolunda gidiyorlar: Sofraya bıçak sağ tarafa konulacak, çatal sol tarafa konulacak, sol elle yiyecek…Sofraya bıçak sağ tarafa konulacak, çatal sol tarafa konulacak, sol elle yiyecek… İnsanın alışkın olduğuİnsanın alışkın olduğu Niye sen bunu solla yaptırıyorsun?

Şeytanlığından! Şeytanın yolunda gitmiş oluyor.
Niye sen bunu solla yaptırıyorsun?

Şeytanlığından! Şeytanın yolunda gitmiş oluyor.
O halde sağ el ile yemeğe daha çok dikkat etmemiz lazım.

O halde sağ el ile yemeğe daha çok dikkat etmemiz lazım.

Bu hadislere rağmen bu işi bilmeyen ve yapmayan kardeşlerimiz var. Bu hadislere rağmen bu işi bilmeyen ve yapmayan kardeşlerimiz var. Ya önem vermiyor, ya Batı terbiyesinde yetişti,Ya önem vermiyor, ya Batı terbiyesinde yetişti, ya daha bu hadîs-i şerîfleri hiç duymamış olduğu için yapıyor.ya daha bu hadîs-i şerîfleri hiç duymamış olduğu için yapıyor. Her ne olursa olsun sağ elimizle yiyeceğiz. Yerlerini değiştiririz:Her ne olursa olsun sağ elimizle yiyeceğiz. Yerlerini değiştiririz: Bıçağı sol tarafa, çatalı sağ tarafa alırız. Netice itibariyle Resûlullah'ın tavsiyesini tutarız.

Bıçağı sol tarafa, çatalı sağ tarafa alırız. Netice itibariyle Resûlullah'ın tavsiyesini tutarız.

İzâ ekele ehadüküm fe'l-ye'kül bi-yemînihî ve'l-yeşreb bi-yemînihî ve'l-ye'huz bi-yemînihîİzâ ekele ehadüküm fe'l-ye'kül bi-yemînihî ve'l-yeşreb bi-yemînihî ve'l-ye'huz bi-yemînihî ve'l-yu'ti bi-yemînihî fe-inne'ş-şeytâne ye'külü bi-şimâlihî ve yeşrebu bi-şimâlihî ve'l-yu'ti bi-yemînihî fe-inne'ş-şeytâne ye'külü bi-şimâlihî ve yeşrebu bi-şimâlihî ve yu'tî bi-şimâlihî ve ye'huzü bi-şimâlihî.

ve yu'tî bi-şimâlihî ve ye'huzü bi-şimâlihî.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, İbn Asâkir, İbn Neccâr gibi kaynaklarda var.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten, İbn Asâkir, İbn Neccâr gibi kaynaklarda var.

"Sizden biriniz yemek yediğiniz zaman sağıyla yesin, içtiği zaman sağıyla içsin,"Sizden biriniz yemek yediğiniz zaman sağıyla yesin, içtiği zaman sağıyla içsin, aldığı zaman sağıyla alsın, verince sağıyla versin;aldığı zaman sağıyla alsın, verince sağıyla versin; çünkü şeytan soluyla yer, soluyla içer, soluyla verir, soluyla alır."

çünkü şeytan soluyla yer, soluyla içer, soluyla verir, soluyla alır."

O şeytana mahsus bir davranış. O halde mü'minler de sağıyla yapacaklar.

O şeytana mahsus bir davranış. O halde mü'minler de sağıyla yapacaklar.

Beşinci hadîs-i şerîf:

Beşinci hadîs-i şerîf:

İzâ ekele ehadüküm taâmen fe-sekatat lukmatuhû fe'l-yumıt mâ reâ bihî minhâİzâ ekele ehadüküm taâmen fe-sekatat lukmatuhû fe'l-yumıt mâ reâ bihî minhâ sümme'l-yet'amhâ ve lâ yede'hâ li'ş-şeytân.

sümme'l-yet'amhâ ve lâ yede'hâ li'ş-şeytân.

Câbir radıyallahu anh'ten, Peygamberimiz;

Câbir radıyallahu anh'ten, Peygamberimiz;

"Sizden biriniz yemek yerken lokması düşerse"Sizden biriniz yemek yerken lokması düşerse onun üzerindeki gördüğü şeyi izale etsin, gidersin.onun üzerindeki gördüğü şeyi izale etsin, gidersin. Yere düştü, toprak yapıştı, kum yapıştı; onu izale etsin; onu şeytana terk etmesin, bırakmasın!"

Yere düştü, toprak yapıştı, kum yapıştı; onu izale etsin; onu şeytana terk etmesin, bırakmasın!"

"Düştü, ben artık bunu yemem." demesin. Üzerindekini silkelesin, yesin." buyuruyor."Düştü, ben artık bunu yemem." demesin. Üzerindekini silkelesin, yesin." buyuruyor. Bırakırsa, şeytana bırakmış oluyor. Şeytan yiyecek, şeytan istifade edecek.

Bırakırsa, şeytana bırakmış oluyor. Şeytan yiyecek, şeytan istifade edecek.

Yere, sofraya düşmüş lokma yenir mi?

Umumiyetle kibarlık yaparak yemiyorlar!

Yere, sofraya düşmüş lokma yenir mi?

Umumiyetle kibarlık yaparak yemiyorlar!

Demek ki tevazu gösterecek ve yiyecek.Demek ki tevazu gösterecek ve yiyecek. Ama olağan dışı özel bir şey olur, düştüğü yer hakikaten pis bir yer olur;Ama olağan dışı özel bir şey olur, düştüğü yer hakikaten pis bir yer olur; o zaman başka bir şey düşünülebilir. o zaman başka bir şey düşünülebilir. Ufak tefek sebeplerden lokma ziyan edilmeyecek ve üstünde bir şey varsa bile silkelenip alınacak.

Ufak tefek sebeplerden lokma ziyan edilmeyecek ve üstünde bir şey varsa bile silkelenip alınacak.

Bir arkadaşla geçen gün bir yerdeydik, yemek yiyeceğiz.Bir arkadaşla geçen gün bir yerdeydik, yemek yiyeceğiz. Masaya getirirken yere pat diye bir şey düştü.Masaya getirirken yere pat diye bir şey düştü. Ben "Düşeni al, bana ver." diyecektim ki ona kalmadan hemen yerden aldı, hop ağzına attı.Ben "Düşeni al, bana ver." diyecektim ki ona kalmadan hemen yerden aldı, hop ağzına attı. Mâşaallah, demek hadîs-i şerîfi biliyormuş.Mâşaallah, demek hadîs-i şerîfi biliyormuş. Siz de böyle tevazu ile bu hadîs-i şerîfe uygun olarak hareket edin.

Siz de böyle tevazu ile bu hadîs-i şerîfe uygun olarak hareket edin.

İzâ ükıle inde's-sâim sallet aleyhi'l-melâiketü.

İzâ ükıle inde's-sâim sallet aleyhi'l-melâiketü.

Abdullah b. Mübârek'ten riveyet edilmiş. Abdurrezzak da Musannef'inde yazmış.Abdullah b. Mübârek'ten riveyet edilmiş. Abdurrezzak da Musannef'inde yazmış. Ümmü Umâre'den radıyallahu teâlâ anhâ.

Ümmü Umâre'den radıyallahu teâlâ anhâ.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki;

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki;

İzâ ükıle inde's-sâim sallet aleyhi'l-melâiketü.

İzâ ükıle inde's-sâim sallet aleyhi'l-melâiketü.

Birisi oruca niyetlenmiş, oruç tutuyor; bu oruç tutanın yanında yemek yeniliyor…

Birisi oruca niyetlenmiş, oruç tutuyor; bu oruç tutanın yanında yemek yeniliyor…

Ramazan dışında olduğu anlaşılıyor. Ramazan'da herkes oruç tutar, kimse aşikâre yemek yemez.Ramazan dışında olduğu anlaşılıyor. Ramazan'da herkes oruç tutar, kimse aşikâre yemek yemez. Müslüman Ramazan dışında da oruç tutar.Müslüman Ramazan dışında da oruç tutar. Bir insan Şevval ayında 6 gün oruç tutarsa…

Bir insan Şevval ayında 6 gün oruç tutarsa…

Ramazan'da 30 gün -30 veya 29 da olsa 1 ay-, Şevval'de 6 gün;Ramazan'da 30 gün -30 veya 29 da olsa 1 ay-, Şevval'de 6 gün; bütün sene oruç tutmuş gibi sevap alacak, diye hadîs-i şerîflerde tavsiye edilmiş. bütün sene oruç tutmuş gibi sevap alacak, diye hadîs-i şerîflerde tavsiye edilmiş. Onun için Şevval orucu var, sitte-i Şevvâl diyorlar.

Onun için Şevval orucu var, sitte-i Şevvâl diyorlar.

Pazartesi, Perşembe oruçları var, sevap. Arabî ayların 13-14-15'i var.Pazartesi, Perşembe oruçları var, sevap. Arabî ayların 13-14-15'i var. Peygamber Efendimiz, mehtaplı gecelerin gündüzlerini hep oruçlu geçirmiş.

Peygamber Efendimiz, mehtaplı gecelerin gündüzlerini hep oruçlu geçirmiş.

Hocalarımız "Bu sünnettir, bu oruçları tutun." diye bize hep tavsiye ettiler.Hocalarımız "Bu sünnettir, bu oruçları tutun." diye bize hep tavsiye ettiler. Onun için dervişlerin de âdeti durumundadır.

Onun için dervişlerin de âdeti durumundadır.

Demek ki sitte-i Şevvâl, eyyâm-ı biyz oruçları, pazartesi perşembe oruçları, Demek ki sitte-i Şevvâl, eyyâm-ı biyz oruçları, pazartesi perşembe oruçları, aşr-ı Zilhicce oruçları ve Muharrem oruçları gibi oruçları da tutacağız.

aşr-ı Zilhicce oruçları ve Muharrem oruçları gibi oruçları da tutacağız.

Oruç insanı inceltiyor, ruhen hassaslaştırıyor, sevap kazandırıyor. Oruç insanı inceltiyor, ruhen hassaslaştırıyor, sevap kazandırıyor. Nefsini ıslaha vesile oluyor, kalbini nurlandırıyor, kuvvetlendiriyor.Nefsini ıslaha vesile oluyor, kalbini nurlandırıyor, kuvvetlendiriyor. O bakımdan çok güzel bir ibadet. İnsan kendisine hâkim olmayı da öğreniyor, O bakımdan çok güzel bir ibadet. İnsan kendisine hâkim olmayı da öğreniyor, böylece bir irade terbiyesi eğitimi olmuş oluyor.

böylece bir irade terbiyesi eğitimi olmuş oluyor.

Peygamberimiz orucu özellikle gençlere çok tavsiye etmiş; çünkü genç dinçtir, güçlüdür, kuvvetlidir.Peygamberimiz orucu özellikle gençlere çok tavsiye etmiş; çünkü genç dinçtir, güçlüdür, kuvvetlidir. Bir oruç tutmakla zayıf düşmez ama böylece iradesine hâkim olmayı, nefsini yenmeyi öğrenir.

Bir oruç tutmakla zayıf düşmez ama böylece iradesine hâkim olmayı, nefsini yenmeyi öğrenir.

Genç yaşta eğitim kazanınca artık şeytanın oyununa kolay kolay gelmez, kışkırtmasına uymaz. Genç yaşta eğitim kazanınca artık şeytanın oyununa kolay kolay gelmez, kışkırtmasına uymaz. Hatalı işler yapmaz. İradesi çelik gibi olur. Gençlere çok tavsiye edilmiş.

Hatalı işler yapmaz. İradesi çelik gibi olur. Gençlere çok tavsiye edilmiş.

Oruç tuttuğu zaman insanın nefsanî duyguları şehavât-ı nefsaniyesi de zayıflar, istekleri söner. Oruç tuttuğu zaman insanın nefsanî duyguları şehavât-ı nefsaniyesi de zayıflar, istekleri söner. O bakımdan da nefsine hâkim olmak kolay olur. Delikanlı günahlara dalmaz, haramlara sapmaz.O bakımdan da nefsine hâkim olmak kolay olur. Delikanlı günahlara dalmaz, haramlara sapmaz. Bakışmakmış, flörtmüş vs. gibi çirkin şeylerden de paçayı, yakayı kurtarmış olur.Bakışmakmış, flörtmüş vs. gibi çirkin şeylerden de paçayı, yakayı kurtarmış olur. O sebepten onlara da çok tavsiye edilmiş.

O sebepten onlara da çok tavsiye edilmiş.

Mazereti olanlar farz olan oruçları bile tutmayabiliyorlar.Mazereti olanlar farz olan oruçları bile tutmayabiliyorlar. İhtiyarsa yerine fidye veriyor, hastaysa sonra ödüyor ama İhtiyarsa yerine fidye veriyor, hastaysa sonra ödüyor ama tutabilirse yaşlılar için de güzel bir ibadet. Kalp hastası bir tanıdığımız vardı:tutabilirse yaşlılar için de güzel bir ibadet. Kalp hastası bir tanıdığımız vardı: "Pazartesi-perşembe oruçlarını tuttuğum zamanlar hap almaya lüzum kalmıyor." diyor."Pazartesi-perşembe oruçlarını tuttuğum zamanlar hap almaya lüzum kalmıyor." diyor. Kendisini devamlı hap alarak idare ediyor ama pazartesi-perşembe oruçlarını tuttum muKendisini devamlı hap alarak idare ediyor ama pazartesi-perşembe oruçlarını tuttum mu hiç hap almama lüzum kalmıyor, dengem devam ediyor, çok rahat ediyorum. hiç hap almama lüzum kalmıyor, dengem devam ediyor, çok rahat ediyorum. Bir de eyyâm-ı biyz oruçlarını tuttum mu çok daha güzel oluyor." diyor.

Bir de eyyâm-ı biyz oruçlarını tuttum mu çok daha güzel oluyor." diyor.

İnsan hiçbir şey kaybetmiyor, daha hafif, daha dinç oluyor.

İnsan hiçbir şey kaybetmiyor, daha hafif, daha dinç oluyor.

Demek ki müslüman bu sabır ibadetini, nefsine hâkim olma, iştahı varken yemeyip Demek ki müslüman bu sabır ibadetini, nefsine hâkim olma, iştahı varken yemeyip böylece kendisini tutabilme ibadetini, gençlikte yapmaya başlamalı.böylece kendisini tutabilme ibadetini, gençlikte yapmaya başlamalı. Böylece nefsine hâkim olmayı öğrenmeli.

Böylece nefsine hâkim olmayı öğrenmeli.

Çünkü insana kötülükleri yaptırtan ekseriyetle nefsidir, nefsinin zayıflığıdır, emmâreliğidir. Çünkü insana kötülükleri yaptırtan ekseriyetle nefsidir, nefsinin zayıflığıdır, emmâreliğidir. Müslümanların onu yenmeyi, oradan gelen arzulara dur demeyi öğrenmesi lazım.Müslümanların onu yenmeyi, oradan gelen arzulara dur demeyi öğrenmesi lazım. İlk yapacağımız iş bu!

Kad eflaha men zekkâhâ. "Nefsini zapt u rabt altına alan felah bulur!"

İlk yapacağımız iş bu!

Kad eflaha men zekkâhâ. "Nefsini zapt u rabt altına alan felah bulur!"

Felah bulmanın iki cihan saadetine ermenin yolu bu.

Felah bulmanın iki cihan saadetine ermenin yolu bu.

Koca Kânûnî Sultan Süleyman padişah olmuş; şiirleri var, divanı var, ne güzel söylüyor:

Koca Kânûnî Sultan Süleyman padişah olmuş; şiirleri var, divanı var, ne güzel söylüyor:

Nefs hazzın ey Muhibbî vermegil hayvân-sıfât

Zabt-ı nefs et ârif ol âlemde insanlık budur

Nefs hazzın ey Muhibbî vermegil hayvân-sıfât

Zabt-ı nefs et ârif ol âlemde insanlık budur

Nefsinin istediği her şeyi verme!

İmam Gazzâlî de öyle diyor:

Nefsinin istediği her şeyi verme!

İmam Gazzâlî de öyle diyor:

"Zengin bile olsanız çocuğunuza bazen kuru ekmek yedirin, bazen vermeyin; biraz alışsın…"

"Zengin bile olsanız çocuğunuza bazen kuru ekmek yedirin, bazen vermeyin; biraz alışsın…"

Her istediğini alıyoruz: Çikolata, lolipop, şeker, dondurma, macun, kâğıt helva,Her istediğini alıyoruz: Çikolata, lolipop, şeker, dondurma, macun, kâğıt helva, keten helva, koz helva…keten helva, koz helva… Her şeyi yaptırmaya alışınca çocuğun nefsi şımarıyor, büyüyünce de söz dinlemiyor.Her şeyi yaptırmaya alışınca çocuğun nefsi şımarıyor, büyüyünce de söz dinlemiyor. "Kalk!" diyorsun kalkmıyor, "Otur!" diyorsun oturmuyor, "Namaz kıl!" diyorsun kılmıyor...

"Kalk!" diyorsun kalkmıyor, "Otur!" diyorsun oturmuyor, "Namaz kıl!" diyorsun kılmıyor...

Neden?

Küçükten eğitimi eksik oldu. Zapt-ı nefs et.
Neden?

Küçükten eğitimi eksik oldu. Zapt-ı nefs et.
Nefsini zapt etmeyi öğrenecek, ârif olmanın yolu o.

Nefsini zapt etmeyi öğrenecek, ârif olmanın yolu o.

Bir insan Ramazan'ın dışında oruçlu olabilir. Bu oruç tutan insanın yanında birileri yemek yedi.Bir insan Ramazan'ın dışında oruçlu olabilir. Bu oruç tutan insanın yanında birileri yemek yedi. O da bakacak yutkunacak. "Ben oruçluyum, yiyemiyorum…" diyecek canı çekecek. O da bakacak yutkunacak. "Ben oruçluyum, yiyemiyorum…" diyecek canı çekecek. Ama o sabrettiğinden dolayı sevap kazanır; melekler kendisine salât ederler, dua ederler.

Ama o sabrettiğinden dolayı sevap kazanır; melekler kendisine salât ederler, dua ederler.

Meleklerin insanlara salâtı: Allah'tan onların affını, mağfiretini istemek. Meleklerin insanlara salâtı: Allah'tan onların affını, mağfiretini istemek. Melekler;

"Yâ Rabbi, bu kulunu affeyle, mağfiret eyle, muradına erdir, iki cihanda aziz eyle…" diye dua ediyor.

Melekler;

"Yâ Rabbi, bu kulunu affeyle, mağfiret eyle, muradına erdir, iki cihanda aziz eyle…" diye dua ediyor.

Meleklerin duaları da Allah indinde kıymetlidir, geçerlidir.Meleklerin duaları da Allah indinde kıymetlidir, geçerlidir. O kimsenin büyük ecirlere, mükâfatlara ereceğine alamettir.

O kimsenin büyük ecirlere, mükâfatlara ereceğine alamettir.

Oruçlunun yanında yemek yenilince oruçlu yemiyor, sofraya oturamıyor, Oruçlunun yanında yemek yenilince oruçlu yemiyor, sofraya oturamıyor, o güzel yemeklerden mahrum kalıyor ama buna mukabil mânevî ikramlara,o güzel yemeklerden mahrum kalıyor ama buna mukabil mânevî ikramlara, meleklerin duasıyla nice nice sevaplara nâil oluyor.

meleklerin duasıyla nice nice sevaplara nâil oluyor.

İzâ ekeltümü't-taâme fa'hleû ni'âleküm fe-innehû ervâhu li-akdâmiküm.

İzâ ekeltümü't-taâme fa'hleû ni'âleküm fe-innehû ervâhu li-akdâmiküm.

Enes radıyallahu anh'ten.

Enes radıyallahu anh'ten.

Peygamberimiz; "Sizden biriniz yemek yediği zaman ayakkabılarını çıkartsın.Peygamberimiz; "Sizden biriniz yemek yediği zaman ayakkabılarını çıkartsın. Çünkü bu ayaklarınız için daha rahattır, ferahlıktır, çıkartmak daha rahat ettirir!" buyurmuş.

Çünkü bu ayaklarınız için daha rahattır, ferahlıktır, çıkartmak daha rahat ettirir!" buyurmuş.

Hadis alimleri sıhhati konusunda münakaşa etmişler ama anlaşılıyor ki Hadis alimleri sıhhati konusunda münakaşa etmişler ama anlaşılıyor ki yemeğe oturduğu zaman bazı insanlara pabucu çıkartmak zor olacak; yemeğe oturduğu zaman bazı insanlara pabucu çıkartmak zor olacak; bağcıklarını çözecek, tekrar giyecek, çıkartacak diye ayakkabılarıyla oturmuşlar,bağcıklarını çözecek, tekrar giyecek, çıkartacak diye ayakkabılarıyla oturmuşlar, ayakları uzatmışlar veya nasıl yaptılarsa...ayakları uzatmışlar veya nasıl yaptılarsa... Peygamberimiz onlara ayakkabıların çıkartılmasını tavsiye etmiş oluyor.

Peygamberimiz onlara ayakkabıların çıkartılmasını tavsiye etmiş oluyor.

Bu devirde bize taalluk eden tarafı nedir?

Biz ayakkabıyla yemek yemeyecek miyiz?

Bu devirde bize taalluk eden tarafı nedir?

Biz ayakkabıyla yemek yemeyecek miyiz?

Seyahat yaparken otobüslerde sandviç alıyoruz, yol üstünde bir kenara oturuyoruz vs.

Seyahat yaparken otobüslerde sandviç alıyoruz, yol üstünde bir kenara oturuyoruz vs.

Sanıyorum bu, sofrada oturma bahis konusu olduğu zamandır. Sanıyorum bu, sofrada oturma bahis konusu olduğu zamandır. Ayaklar daha rahat eder, rahat oturulur. Sofraya da toz, toprak, kum vs. gelmemiş olur, iyi olur.Ayaklar daha rahat eder, rahat oturulur. Sofraya da toz, toprak, kum vs. gelmemiş olur, iyi olur. Askerlikte de bir hayli zor oluyordu. Yapanlar bilirler, postalların bağcıkları uzun oluyor.Askerlikte de bir hayli zor oluyordu. Yapanlar bilirler, postalların bağcıkları uzun oluyor. Onun için bazıları hemen yan tarafa götürüp bir fermuar diktiriyorlardı, o da yasaktı.Onun için bazıları hemen yan tarafa götürüp bir fermuar diktiriyorlardı, o da yasaktı. Komutan onu görünce iptal ettiriyordu.

Komutan onu görünce iptal ettiriyordu.

Çıkartmak zor olabiliyor ama mümkünse çıkartılması hadîs-i şerîfe uygun olacak.

Çıkartmak zor olabiliyor ama mümkünse çıkartılması hadîs-i şerîfe uygun olacak.

İzâ ekelte taâmen ev şeribte şerâben fe-kul: Bismillâhi ve bi'llahi'llezî lâ yedurru İzâ ekelte taâmen ev şeribte şerâben fe-kul: Bismillâhi ve bi'llahi'llezî lâ yedurru me'asmihî şey'ün fi'l-ardı ve lâ fi's-semâi.me'asmihî şey'ün fi'l-ardı ve lâ fi's-semâi. Yâ Hayyu yâ Kayyûm. Elâ lem yusibke minhü dâün ve lev kâne fîhi semmün.

Yâ Hayyu yâ Kayyûm. Elâ lem yusibke minhü dâün ve lev kâne fîhi semmün.

Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamberimiz diyor ki;

Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamberimiz diyor ki;

Yemek yediğiniz zaman veyahut bir başka meşrubat içtiğin zaman,

Yemek yediğiniz zaman veyahut bir başka meşrubat içtiğin zaman,

Arapça'daki şarap kelimesi bizim Türkçe'deki şarap mânasına gelmez.Arapça'daki şarap kelimesi bizim Türkçe'deki şarap mânasına gelmez. Türkçe'deki şarap; üzüm sıkılarak elde edilen alkollü, haram içki demektir.Türkçe'deki şarap; üzüm sıkılarak elde edilen alkollü, haram içki demektir. Arapça'da öyle değil. Meşrubat mânasına gelir. Arapça'da öyle değil. Meşrubat mânasına gelir. Bir meşrubat içtiğin zaman; ister su olsun, ister hurma suyu, ister elma suyu, ister ayran,Bir meşrubat içtiğin zaman; ister su olsun, ister hurma suyu, ister elma suyu, ister ayran, ister limonata, ister daha başka bir hoşaf olsun; mesela pestil ezmesi olsun…

ister limonata, ister daha başka bir hoşaf olsun; mesela pestil ezmesi olsun…

Bunların hepsinin adı nedir?

Arapça'da şarap.

Şarâben tahûrâ.

Bunların hepsinin adı nedir?

Arapça'da şarap.

Şarâben tahûrâ.

Kur'ân-ı Kerîm'de de cennete öyle sarhoşluk vermeyen güzel meşrubatların içileceği müjdeleniyor.

Kur'ân-ı Kerîm'de de cennete öyle sarhoşluk vermeyen güzel meşrubatların içileceği müjdeleniyor.

Bir yemek yediğin zaman ve bir meşrubat içtiğin zaman;

Bir yemek yediğin zaman ve bir meşrubat içtiğin zaman;

Fe-kul: Bismillâhi ve bi'llahi'llezî lâ yedurru me'asmihî şey'ün fi'l-ardı ve lâ fi's-semâi. Yâ Hayyu yâ Kayyûm.Fe-kul: Bismillâhi ve bi'llahi'llezî lâ yedurru me'asmihî şey'ün fi'l-ardı ve lâ fi's-semâi. Yâ Hayyu yâ Kayyûm. "De ki: Allah'ın adıyla, Allah'ın hıfz u himayesiyle, korumasıyla. "De ki: Allah'ın adıyla, Allah'ın hıfz u himayesiyle, korumasıyla. O Allah ki O'nun ismi anıldığı zaman gökte ve yerde hiçbir şey insana zarar vermez.O Allah ki O'nun ismi anıldığı zaman gökte ve yerde hiçbir şey insana zarar vermez. Adı anıldığı zaman gökteki ve yerdeki hiçbir şeyin zarar veremediği o Allah'ın adını anarak içiyorum.Adı anıldığı zaman gökteki ve yerdeki hiçbir şeyin zarar veremediği o Allah'ın adını anarak içiyorum. Ey hayat sıfatıyla muttasıf olan Rabbim, Hayy Rabbim,Ey hayat sıfatıyla muttasıf olan Rabbim, Hayy Rabbim, ey varlığı bizzat kendisinden olup başka bir şeyin varlığına bağlı ve onun sayesinde,ey varlığı bizzat kendisinden olup başka bir şeyin varlığına bağlı ve onun sayesinde, onun desteğiyle olmayan, bizzat kendisi varlığının sebebi olan, Kayyûm olan Rabbim." diyeonun desteğiyle olmayan, bizzat kendisi varlığının sebebi olan, Kayyûm olan Rabbim." diye bunu söyleyerek yesin, içsin.

bunu söyleyerek yesin, içsin.

Gözünüzü açın, dikkat edin, Peygamberimiz;

Lem yusibke minhü dâün ve lev kâne fîhi semmün.
Gözünüzü açın, dikkat edin, Peygamberimiz;

Lem yusibke minhü dâün ve lev kâne fîhi semmün.
"Yediğin, içtiğin şeyde zehir bile olsa, içtiğin şeyden sana bir rahatsızlık, hastalık gelmez, bir rahatsızlık olmaz!" buyurmuş."Yediğin, içtiğin şeyde zehir bile olsa, içtiğin şeyden sana bir rahatsızlık, hastalık gelmez, bir rahatsızlık olmaz!" buyurmuş. O halde bu duayı öğrenelim.

Bunun İslâm tarihinde bir de tatbikatı vardır:

O halde bu duayı öğrenelim.

Bunun İslâm tarihinde bir de tatbikatı vardır:

Hz. Ömer radıyallahu anh halife, emîrü'l-mü'minîn, devletin başkanı iken Bizans'tan elçi gelmiş. Hz. Ömer radıyallahu anh halife, emîrü'l-mü'minîn, devletin başkanı iken Bizans'tan elçi gelmiş. Bizans imparatorundan haber, nâme, mektup ve hediyeler getirmiş.Bizans imparatorundan haber, nâme, mektup ve hediyeler getirmiş. Hediyelerin arasında da küçücük bir şey varmış.

"Bu nedir?" demiş.
Hediyelerin arasında da küçücük bir şey varmış.

"Bu nedir?" demiş.
Bizans elçisi;

"Bu çok şiddetli bir zehirdir. Devlet başkanları bazen güç durumlarda kalabilirler.
Bizans elçisi;

"Bu çok şiddetli bir zehirdir. Devlet başkanları bazen güç durumlarda kalabilirler.
Mesela asker isyan eder, öldürmeye kalkarlar, perişanlık olmasın filan diye yüzüğün taşınaMesela asker isyan eder, öldürmeye kalkarlar, perişanlık olmasın filan diye yüzüğün taşına veya yanındaki bir yere sakladığı bu zehri ağzına atar, o anda ölür; kurtulur.veya yanındaki bir yere sakladığı bu zehri ağzına atar, o anda ölür; kurtulur. Başkasının kendisine işkence etmesine, o acıyı çekmesine lüzum kalmaz; anında hemen öldürür.Başkasının kendisine işkence etmesine, o acıyı çekmesine lüzum kalmaz; anında hemen öldürür. Onun için bizim hükümdarlar bir şeyi yanlarında bulundururlar. Onun için bizim hükümdarlar bir şeyi yanlarında bulundururlar. Çünkü âsilerin eline düşerlerse kulaklarını mı kesecek burnunu mu kesecek,Çünkü âsilerin eline düşerlerse kulaklarını mı kesecek burnunu mu kesecek, ne işkence yapacak, ne kadar zaman sonra ölecek belli olmaz. Çok sıkıntı çekebilir.ne işkence yapacak, ne kadar zaman sonra ölecek belli olmaz. Çok sıkıntı çekebilir. Onun için bir tedbir. Hediyelerimiz şunlar…Onun için bir tedbir. Hediyelerimiz şunlar… Bir de ihtiyaten -siz de devlet başkanısınız size de gerekebilir,Bir de ihtiyaten -siz de devlet başkanısınız size de gerekebilir, lazım olur- bunu yanınıza bırakıyoruz." diye söylemiş.

lazım olur- bunu yanınıza bırakıyoruz." diye söylemiş.

Hz. Ömer gülmüş. İslâm'da intihar yok; Allah'a tevekkül var, Allah yeter.Hz. Ömer gülmüş. İslâm'da intihar yok; Allah'a tevekkül var, Allah yeter. Verilen zehir çok şiddetli.Verilen zehir çok şiddetli. Bu duayı okumuş.

Bu duayı okumuş.

Bismillâhi ve bi'llahi'llezî lâ yedurru me'asmihî şey'ün fi'l-ardı ve lâ fi's-semâi. Bismillâhi ve bi'llahi'llezî lâ yedurru me'asmihî şey'ün fi'l-ardı ve lâ fi's-semâi. Yâ Hayyu yâ Kayyûm.Yâ Hayyu yâ Kayyûm. Elçinin gözü önünde o getirilen zehri ağzına atmış.

Elçinin gözü önünde o getirilen zehri ağzına atmış.

"Hemen şimdi düşecek, ölecek…" diye elçinin gözleri fal taşı gibi açılmış ama hiçbir şey olmamış. "Hemen şimdi düşecek, ölecek…" diye elçinin gözleri fal taşı gibi açılmış ama hiçbir şey olmamış. Kitaplardan naklediliyor, bir tarihî hadise. Bu hadîs-i şerîfin tatbikatı olarak geçmiş.

Kitaplardan naklediliyor, bir tarihî hadise. Bu hadîs-i şerîfin tatbikatı olarak geçmiş.

Hz. Ömer bu hadîs-i şerîfi biliyor, demek; duyunca onu uygulamış.

Hz. Ömer bu hadîs-i şerîfi biliyor, demek; duyunca onu uygulamış.

Elhamdülillah, o zehri ağzına atmış olmasına, yemesine rağmen bir şey olmamış. Elhamdülillah, o zehri ağzına atmış olmasına, yemesine rağmen bir şey olmamış. Elçi de hayretler içinde kalmış. Ne kadar büyük bir tesir etmiştir! Elçi de hayretler içinde kalmış. Ne kadar büyük bir tesir etmiştir! İslâm'ın hak din olduğunu anlamasına vesile olmuştur.

İslâm'ın hak din olduğunu anlamasına vesile olmuştur.

Bu hadise de hatırımızda kalacak şekilde bu sözü, bu duayı hiç unutmayalım.Bu hadise de hatırımızda kalacak şekilde bu sözü, bu duayı hiç unutmayalım. Besmele ile başlayalım, bilmediğimiz yiyecekleri de yesek bilmediğimiz zararlarından Allah korur.

Besmele ile başlayalım, bilmediğimiz yiyecekleri de yesek bilmediğimiz zararlarından Allah korur.

İze'l-teka'l-müslimâni fe-tesâfahâ ve hamidallâhe ve'stağferâ ğafarâllahü lehümâ.

İze'l-teka'l-müslimâni fe-tesâfahâ ve hamidallâhe ve'stağferâ ğafarâllahü lehümâ.

Ebû Dâvud, İbn Abdilberr, Beyhakî ve diğer İbn Ebi'd-Dünyâ gibi kaynaklardanEbû Dâvud, İbn Abdilberr, Beyhakî ve diğer İbn Ebi'd-Dünyâ gibi kaynaklardan el-Berâ b. Âzib radıyallahu anh'ten rivayet etmişler.

el-Berâ b. Âzib radıyallahu anh'ten rivayet etmişler.

İze'l-teka'l-müslimâni fe-tesâfahâ.İze'l-teka'l-müslimâni fe-tesâfahâ. İki müslüman karşılaşınca, birbirlerine karşı karşıya gelip kavuşunca, musafaha ettikleri zaman,

İki müslüman karşılaşınca, birbirlerine karşı karşıya gelip kavuşunca, musafaha ettikleri zaman,

"Rastlaşınca…" diyelim. Kavuşmak; uzaktan gelmek, mânasını hatırlatıyor.

"Rastlaşınca…" diyelim. Kavuşmak; uzaktan gelmek, mânasını hatırlatıyor.

Musafaha: Elleri başparmaklar yukarıya gelecek şekilde tutmak.

Musafaha: Elleri başparmaklar yukarıya gelecek şekilde tutmak.

Gayrimüslimler, birbirlerinin elini, parmaklarını aşağı doğru tutuyorlar, tokalaşıyorlar.

Gayrimüslimler, birbirlerinin elini, parmaklarını aşağı doğru tutuyorlar, tokalaşıyorlar.

Müslümanlar birbirlerinin başparmaklarını -parmaklar havaya doğru oluyor- tutuyor.

Müslümanlar birbirlerinin başparmaklarını -parmaklar havaya doğru oluyor- tutuyor.

İstikamet olarak elin duruşu da zaten bu şekilde değil midir?

İstikamet olarak elin duruşu da zaten bu şekilde değil midir?

Müslümanın musafahası, başkalarının tokalaşmasından farklı. Bizim musafahamız böyle! Müslümanın musafahası, başkalarının tokalaşmasından farklı. Bizim musafahamız böyle! Bu sünnet, Peygamberimiz'in hadîs-i şerîflerinde bize tavsiye ettiği bir şey.

Bu sünnet, Peygamberimiz'in hadîs-i şerîflerinde bize tavsiye ettiği bir şey.

Müslüman müslümanla karşılaştığı zaman selam verir.Müslüman müslümanla karşılaştığı zaman selam verir. Önce bir dille selamlaşır, güzel temenni söylenmiş oluyor: Allah'ın selamı senin üzerine olsun.

Önce bir dille selamlaşır, güzel temenni söylenmiş oluyor: Allah'ın selamı senin üzerine olsun.

Bu da öyle bir söz ki başka hiçbir selamlaşmaya benzemez: Ne "Günaydın"a, Bu da öyle bir söz ki başka hiçbir selamlaşmaya benzemez: Ne "Günaydın"a, ne "Tünaydın"a, ne "Mersi"ye, "Thank you"ya…

ne "Tünaydın"a, ne "Mersi"ye, "Thank you"ya…

es Selâmu aleyküm demek, hem dünyada hem âhirette,es Selâmu aleyküm demek, hem dünyada hem âhirette, Allah'ın selameti üzerinde olsun, dünyada da salim ol, âhirette de selamette ol.Allah'ın selameti üzerinde olsun, dünyada da salim ol, âhirette de selamette ol. İki cihanda saadete er, demek.

İki cihanda saadete er, demek.

Müslümanın selamı ahirete kadar uzanan derin manası olan güzel bir temenni.Müslümanın selamı ahirete kadar uzanan derin manası olan güzel bir temenni. Günümüzde bunu bırakıyorlar,Günümüzde bunu bırakıyorlar, başka selamlaşmalarla selamlaşıyorlar; yetmez:

Günaydın, selam, merhaba…

başka selamlaşmalarla selamlaşıyorlar; yetmez:

Günaydın, selam, merhaba…

Merhaba da yetmez!

Ne diyecek?

es Selâmu aleyküm diyecek, selamı temenni edecek.

Merhaba da yetmez!

Ne diyecek?

es Selâmu aleyküm diyecek, selamı temenni edecek.

Mesela Güney Almanya'da, Bavyera'da birbirlerine nasıl selam verirler?

Mesela Güney Almanya'da, Bavyera'da birbirlerine nasıl selam verirler?

Grüß Gott, derler.

Grüß Gott ne demek?

"Tanrı'nın selamı üzerinize olsun." demek.

Grüß Gott, derler.

Grüß Gott ne demek?

"Tanrı'nın selamı üzerinize olsun." demek.

Biliyorsunuz Gott, Tanrı; Grüß, selamlamak demek.

"Tanrı'nın selamı üzerinize olsun."

Biliyorsunuz Gott, Tanrı; Grüß, selamlamak demek.

"Tanrı'nın selamı üzerinize olsun."

Adeta dinî bir selam veriyorlar. Adeta dinî bir selam veriyorlar. Birbirleriyle bizim es Selâmu aleyküm'ümüze benzeyen bir şekilde selamlaşıyorlar.Birbirleriyle bizim es Selâmu aleyküm'ümüze benzeyen bir şekilde selamlaşıyorlar. Hatta onlara onların kitaplarında öğrendiğimiz gibi,Hatta onlara onların kitaplarında öğrendiğimiz gibi, Good morning veya Goten morgen desen, o yine Grüß Gott diyor.

Good morning veya Goten morgen desen, o yine Grüß Gott diyor.

"Öyle deme, ben bu selamı kabul ediyorum." demek istiyor.

Bunları niye söyledim?

"Öyle deme, ben bu selamı kabul ediyorum." demek istiyor.

Bunları niye söyledim?

Onlar çok titizdir, Kuzey Almanya'da halk başka türlüdür ama Güney Almanya'da dindardır. Onlar çok titizdir, Kuzey Almanya'da halk başka türlüdür ama Güney Almanya'da dindardır. İlle selam verirler, dediler.

İlle selam verirler, dediler.

Grüß Gott deyince "Allah'ın selamı üzerinize olsun." demiş gibi oluyor. Grüß Gott deyince "Allah'ın selamı üzerinize olsun." demiş gibi oluyor. İşte Batılı bir ülke! Türkiye'de yıllar boyu herkes Batılılar'ı örnek alıyordu.İşte Batılı bir ülke! Türkiye'de yıllar boyu herkes Batılılar'ı örnek alıyordu. Bakın onlar Grüß Gott'larından vazgeçmemiş amaBakın onlar Grüß Gott'larından vazgeçmemiş ama bizde es-Selâmu aleyküm aleyhine bir kampanya başlamış. Sen ona es Selâmu aleyküm, diyorsun;bizde es-Selâmu aleyküm aleyhine bir kampanya başlamış. Sen ona es Selâmu aleyküm, diyorsun; Günaydın, diyor. Senin es Selâmu aleyküm'ünü kabul etmiyor; Günaydın, diyor.

Günaydın, diyor. Senin es Selâmu aleyküm'ünü kabul etmiyor; Günaydın, diyor.

Veyahut es-Selâmu aleyküm dediğin zaman başını eğip kaşlarını çatıp öyle bir ters bakıyor ki!..

Veyahut es-Selâmu aleyküm dediğin zaman başını eğip kaşlarını çatıp öyle bir ters bakıyor ki!..

"Ben sana 'Cennetlik ol.' dedim, sen kabul etmiyorsun!"

"Ben sana 'Cennetlik ol.' dedim, sen kabul etmiyorsun!"

Sen cehenneme git o zaman, cehenneme kadar yolun var. Madem kabul etmiyorsun…

Sen cehenneme git o zaman, cehenneme kadar yolun var. Madem kabul etmiyorsun…

Ne diye kızıyorsun?

Ben sana güzel niyetle bir şey söylüyorum.
Ne diye kızıyorsun?

Ben sana güzel niyetle bir şey söylüyorum.
Hem an'anevî hem de dinî kıymeti var, hem mânası da sana daha faydalı.Hem an'anevî hem de dinî kıymeti var, hem mânası da sana daha faydalı. Ben senin dünya ve âhiret selametini istiyorum, sen "Günaydın." diyorsun.Ben senin dünya ve âhiret selametini istiyorum, sen "Günaydın." diyorsun. Gün aydın, evet ama insan kör olursa günü aydın olmuyor.Gün aydın, evet ama insan kör olursa günü aydın olmuyor. Başına bir bela gelirse günü aydın olmuyor.Başına bir bela gelirse günü aydın olmuyor. Ölürse günün aydınlığı ona fayda getirmiyor ama selametin, selamın ona her zaman faydası var.

Ölürse günün aydınlığı ona fayda getirmiyor ama selametin, selamın ona her zaman faydası var.

O bakımdan müslüman, müslümanla karşılaşınca selamlaşır. Bir de musafahası var.O bakımdan müslüman, müslümanla karşılaşınca selamlaşır. Bir de musafahası var. Daha ileri bir samimiyet: Birbirlerinin ellerini tutarlar bir musafaha ederler.Daha ileri bir samimiyet: Birbirlerinin ellerini tutarlar bir musafaha ederler. Bu da günahların dökülmesine sebep olur.

Bu da günahların dökülmesine sebep olur.

Peygamberimiz; "Bir insan, bir insana es-Selâmu aleyküm dese aşrun, 10 hasene kazanır.Peygamberimiz; "Bir insan, bir insana es-Selâmu aleyküm dese aşrun, 10 hasene kazanır. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah dese işrûne 20 hasene alır.es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah dese işrûne 20 hasene alır. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû dese 30 hasene alır." diye bildirmiş.es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû dese 30 hasene alır." diye bildirmiş. Bu işin sevabı var.

Abdullah b. Ömer radıyalllahu anhümâ bir arkadaşına;

Bu işin sevabı var.

Abdullah b. Ömer radıyalllahu anhümâ bir arkadaşına;

"Kalk pazara gidelim!" demiş.

Mesela şimdi biz size desek ki;

"Kalk pazara gidelim!" demiş.

Mesela şimdi biz size desek ki;

"Yürüyün, haydi Çarşamba pazarına gidelim."

"Yürüyün, haydi Çarşamba pazarına gidelim."

"Hocam bir şey; kabak, patlıcan, sebze alınacaksa biz alalım."Hocam bir şey; kabak, patlıcan, sebze alınacaksa biz alalım. Senin çarşıda pazarda ne işin var? Orası kalabalık, izdihamlı bir yer."

Senin çarşıda pazarda ne işin var? Orası kalabalık, izdihamlı bir yer."

Abdullah b. Ömer "Kalk pazara gidelim!" deyince karşı taraf da şaşırmış, demiş ki;

Abdullah b. Ömer "Kalk pazara gidelim!" deyince karşı taraf da şaşırmış, demiş ki;

"Ey Ömer'in oğlu! Ben senin huyunu hâlini bilirim. Sen çarşıyı-pazarı sevmezsin. "Ey Ömer'in oğlu! Ben senin huyunu hâlini bilirim. Sen çarşıyı-pazarı sevmezsin. Orada yanlış tartılır, yanlış yere yemin edilir, hileli işler yapılır, hileli mallar satılabilir,Orada yanlış tartılır, yanlış yere yemin edilir, hileli işler yapılır, hileli mallar satılabilir, birtakım günahlı şeyler olabilir. Şeytanın çok dolaştığı bir yer olduğu için birtakım günahlı şeyler olabilir. Şeytanın çok dolaştığı bir yer olduğu için sen aslında çarşıyı-pazarı sevmezsin. Ama niye 'Gidelim...' istiyorsun?"

sen aslında çarşıyı-pazarı sevmezsin. Ama niye 'Gidelim...' istiyorsun?"

O da mâsum mâsum;

"Orada kalabalık çoktur, selam veririz, sevap kazanırız." demiş.

O da mâsum mâsum;

"Orada kalabalık çoktur, selam veririz, sevap kazanırız." demiş.

Çarşıya niçin gidiyor?

Ara sokaklarda kalabalık yok, çarşıda kalabalık var:
Çarşıya niçin gidiyor?

Ara sokaklarda kalabalık yok, çarşıda kalabalık var:
Selam verip sevap kazanmak için gidiyor. es Selâmu aleyküm ve rahmettullah,Selam verip sevap kazanmak için gidiyor. es Selâmu aleyküm ve rahmettullah, es Selâmu aleyküm ve rahmetullah… diyecek sevap kazanacak.

es Selâmu aleyküm ve rahmetullah… diyecek sevap kazanacak.

Büyüklerimiz selamı basit mânaya almamış. Büyüklerimiz selamı basit mânaya almamış. Bir sevap kazanma vesilesi olduğunu, ibadet olduğunu bilmişler; bu işe önem vermişler.

Bir sevap kazanma vesilesi olduğunu, ibadet olduğunu bilmişler; bu işe önem vermişler.

Çarşıda daha çok insan var, daha çok selam veririz, diye oraya gidiyor.Çarşıda daha çok insan var, daha çok selam veririz, diye oraya gidiyor. Alışveriş yapacak değil ama sevap kazanmak için gidiyor.

Biz bunu unutmuşuz.
Alışveriş yapacak değil ama sevap kazanmak için gidiyor.

Biz bunu unutmuşuz.
Adama es-Selâmu aleyküm diyorum, "Günaydın" diyor.

Adama es-Selâmu aleyküm diyorum, "Günaydın" diyor.

"Seni softa seni, seni kara sakallı seni; "Seni softa seni, seni kara sakallı seni; bana es-Selâmu aleyküm diyorsun da pis Arab'ın selamıyla selam veriyorsun…" gibi düşünüyor.bana es-Selâmu aleyküm diyorsun da pis Arab'ın selamıyla selam veriyorsun…" gibi düşünüyor. "Biraz medeniyeti öğren…" gibilerden "Günaydın" diyor.

"Biraz medeniyeti öğren…" gibilerden "Günaydın" diyor.

"Günaydın" medeniyet; ötekisi gericilik!

Çok yanlış bir zihniyet, cahilce bir şey!

"Günaydın" medeniyet; ötekisi gericilik!

Çok yanlış bir zihniyet, cahilce bir şey!

Hadîs-i şerîfin devamına gelelim:

Hadîs-i şerîfin devamına gelelim:

"İki müslüman karşılaştıkları, rastlaştıkları zaman musafaha ederlerse"İki müslüman karşılaştıkları, rastlaştıkları zaman musafaha ederlerse ve hamidallâhe ve'stağferahû Allah'a hamd ederlerse ve Allah'tan mağfiret isterlerse…

ve hamidallâhe ve'stağferahû Allah'a hamd ederlerse ve Allah'tan mağfiret isterlerse…

Demek ki musafaha edecekler, elhamdülillah diyecekler, estağfirullah el-azîm filan diyecekler.

Demek ki musafaha edecekler, elhamdülillah diyecekler, estağfirullah el-azîm filan diyecekler.

Neden?

O vakit Allah'ın sevdiği bir vakit de ondan!
Neden?

O vakit Allah'ın sevdiği bir vakit de ondan!
İki müslüman karşılaşmış; dargın değil, kırgın, kızgın, üzgün, küs değil. İki müslüman karşılaşmış; dargın değil, kırgın, kızgın, üzgün, küs değil. Allah seviyor demek ki karşılaşmışlar. Fırsat bu fırsattır, hemen hamd edeceksin.Allah seviyor demek ki karşılaşmışlar. Fırsat bu fırsattır, hemen hamd edeceksin. Allah'tan afv u mağfiret isteyeceksin.

Elhamdülillah, estağfirullah…

Allah'tan afv u mağfiret isteyeceksin.

Elhamdülillah, estağfirullah…

Hâl hatır sorunca zaten elhamdülillah deniliyor ama estağfirullah denmesini ise Hâl hatır sorunca zaten elhamdülillah deniliyor ama estağfirullah denmesini ise herhalde bu şimdi hadîs-i şerîften öğrendiniz. Bunu da unutmayın.

herhalde bu şimdi hadîs-i şerîften öğrendiniz. Bunu da unutmayın.

Karşılaşacak, musafaha yapacak, hamd edecek, estağfirullah diyecek, Karşılaşacak, musafaha yapacak, hamd edecek, estağfirullah diyecek, Allah'tan mağfiret isteyecek.

Ne olur?

Ğafarallâhu lehumâ.
Allah'tan mağfiret isteyecek.

Ne olur?

Ğafarallâhu lehumâ.
"Allah onu da onu da bağışlar, ikisini de mağfiret eder."

Biz ne istiyoruz?

"Allah onu da onu da bağışlar, ikisini de mağfiret eder."

Biz ne istiyoruz?

Allah'ın bizi sevmesini istiyoruz.

Allah'ın lütfuna ermek istiyoruz.

Allah'ın bizi sevmesini istiyoruz.

Allah'ın lütfuna ermek istiyoruz.

Çok kusurluyuz, günahkârız, pür-hatayız, pür-günahız, günahımız çok,Çok kusurluyuz, günahkârız, pür-hatayız, pür-günahız, günahımız çok, affımızı istiyoruz, affedilmemizi istiyoruz.

Kolay işte.
affımızı istiyoruz, affedilmemizi istiyoruz.

Kolay işte.
Anlaşılan biz de herhalde -Çarşamba pazarı mı, Perşembe pazarı mı olur- bir yerlere gideceğiz.Anlaşılan biz de herhalde -Çarşamba pazarı mı, Perşembe pazarı mı olur- bir yerlere gideceğiz. es-Selâmu aleyküm, arkadaşlarla musafaha yapıpes-Selâmu aleyküm, arkadaşlarla musafaha yapıp elhemdülillah estağfirullah deyip affımıza çalışacağız.

Hatırınızda olsun.
elhemdülillah estağfirullah deyip affımıza çalışacağız.

Hatırınızda olsun.
Mânevî mükâfatlardan gafil kalmayalım, istifade etmeye gayret edelim.

Mânevî mükâfatlardan gafil kalmayalım, istifade etmeye gayret edelim.

İze'lteka'l-müslimâni bi-seyfihimâ fe-katele ehadühümâ sâhibehû fe'l-kâtilü ve'l-maktûlü fi'n-nâr.İze'lteka'l-müslimâni bi-seyfihimâ fe-katele ehadühümâ sâhibehû fe'l-kâtilü ve'l-maktûlü fi'n-nâr. Kîle: Yâ Resûlallah! Hâza'l-kâtilü fe-mâ bâlü'l-maktûl.Kîle: Yâ Resûlallah! Hâza'l-kâtilü fe-mâ bâlü'l-maktûl. Kâle: İnnehû kâne harîsan alâ katli sâhibihî.

Kâle: İnnehû kâne harîsan alâ katli sâhibihî.

Buharî'de, Müslim'de geçen Ebû Bekre ve Ebû Musa radıyallahu anhüm ecmaîn'den rivayet edilmiş.

Buharî'de, Müslim'de geçen Ebû Bekre ve Ebû Musa radıyallahu anhüm ecmaîn'den rivayet edilmiş.

Peygamberimiz ne buyurmuş?

İze'lteka'l-müslimâni bi-seyfihimâ.
Peygamberimiz ne buyurmuş?

İze'lteka'l-müslimâni bi-seyfihimâ.
"İki müslüman kılcıyla karşı karşıya gelirse…"

"İki müslüman kılcıyla karşı karşıya gelirse…"

Her ikisinin elinde de kılıç, birbirlerinin karşısında kılıçları çekmiş, gelmişler.

Her ikisinin elinde de kılıç, birbirlerinin karşısında kılıçları çekmiş, gelmişler.

Ben bir kere Süleymaniye kütüphanesinden akşam 5'te yorgun argın çıktım, elimde ağır çantam.Ben bir kere Süleymaniye kütüphanesinden akşam 5'te yorgun argın çıktım, elimde ağır çantam. Şehzadebaşı'na doğru geliyorum. Orada bir kalabalık var.Şehzadebaşı'na doğru geliyorum. Orada bir kalabalık var. Bir de dikkat ettim ki adamın birisinin başı sarılı, kanamış.Bir de dikkat ettim ki adamın birisinin başı sarılı, kanamış. İri bir adam, elinde de koca bir karpuz bıçağı, kocaman kasap bıçağı, karşısında da bir başkası!..İri bir adam, elinde de koca bir karpuz bıçağı, kocaman kasap bıçağı, karşısında da bir başkası!.. Bir de baktım o koca kasap bıçağıyla o adamın üstüne yürüyor...

Bir de baktım o koca kasap bıçağıyla o adamın üstüne yürüyor...

Biz çok yufka yürekli yaratılmışız.Biz çok yufka yürekli yaratılmışız. O manzarayı gördüm, benim dizlerimin bağı çözüldü. Neredeyse derman kalmadı yığılacağım.O manzarayı gördüm, benim dizlerimin bağı çözüldü. Neredeyse derman kalmadı yığılacağım. Ortada bir şey yok; iki horoz karşı karşıya, daha kan filan bir şey yokOrtada bir şey yok; iki horoz karşı karşıya, daha kan filan bir şey yok ama ben onun elinde bıçağı görünce "Eyvah! Bu taraftakini kesecek…" filan diyeama ben onun elinde bıçağı görünce "Eyvah! Bu taraftakini kesecek…" filan diye bir de baktım ki dermanım kesilmiş, dermanım kalmamış. Kolay bir şey değil ki!..bir de baktım ki dermanım kesilmiş, dermanım kalmamış. Kolay bir şey değil ki!.. İki insan karşı karşıya geliyor, kılıçla birbirini kesecek; ne kadar korkunç bir şey!..

İki insan karşı karşıya geliyor, kılıçla birbirini kesecek; ne kadar korkunç bir şey!..

"İki müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya çarpıştılar. Birisi arkadaşını öldürdü."

"İki müslüman kılıçlarıyla karşı karşıya çarpıştılar. Birisi arkadaşını öldürdü."

Neden "arkadaş" diyor?

Müslüman olduğu için "arkadaş" diyor.
Neden "arkadaş" diyor?

Müslüman olduğu için "arkadaş" diyor.
Müslümanlar birbirlerinin arkadaşıdır, kardeşidir. Muhabbet olması lazım, sohbetdaşı olması lazım amaMüslümanlar birbirlerinin arkadaşıdır, kardeşidir. Muhabbet olması lazım, sohbetdaşı olması lazım ama maalesef ikisi de kılıçları çekti. Birisi ötekisini öldürdü.

maalesef ikisi de kılıçları çekti. Birisi ötekisini öldürdü.

Fe'l-kâtilü ve'l-maktûlü fi'n-nâr.

Fe'l-kâtilü ve'l-maktûlü fi'n-nâr.

Şimdi belanın büyüklüğünü, belanın ne kadar büyük olduğunu bir düşünün.

Şimdi belanın büyüklüğünü, belanın ne kadar büyük olduğunu bir düşünün.

"Öldüren de cehennemdedir, öldürülen de cehennemdedir!"

"Öldüren de cehennemdedir, öldürülen de cehennemdedir!"

Öldürülen öldürüldü, kanları yerlere aktı, hayatından oldu ama Öldürülen öldürüldü, kanları yerlere aktı, hayatından oldu ama Peygamberimiz; "O da cehennemde!" diyor.

Peygamberimiz; "O da cehennemde!" diyor.

Tabi siz şaşırdınız, herkes şaşırır, normal!

Kîle: Yâ Resûlallah! Hâza'l-kâtil.
Tabi siz şaşırdınız, herkes şaşırır, normal!

Kîle: Yâ Resûlallah! Hâza'l-kâtil.
"Dendi ki; Ey Resûlallah, anladık, bu öldürdü; katil. Bu, cehenneme girecek, normal.""Dendi ki; Ey Resûlallah, anladık, bu öldürdü; katil. Bu, cehenneme girecek, normal." Fe-mâ bâlü'l-maktûl. "Peki bu öldürülen niye cehenneme giriyor, bunun suçu ne?"

Fe-mâ bâlü'l-maktûl. "Peki bu öldürülen niye cehenneme giriyor, bunun suçu ne?"

Peygamberimiz'in cevabına bakın:

Peygamberimiz'in cevabına bakın:

İslâm'da önemli olan nedir?

Kalptir, amellerin değeri kalpteki niyete göredir,
İslâm'da önemli olan nedir?

Kalptir, amellerin değeri kalpteki niyete göredir,
ameller kalpteki niyete göre değer kazanır. ameller kalpteki niyete göre değer kazanır. Birisi öldürdü, ötekisi öldü ama Peygamberimiz buyuruyor ki;

Birisi öldürdü, ötekisi öldü ama Peygamberimiz buyuruyor ki;

İnnehû kâne harîsan alâ katli sâhibihî. "O da kardeşini öldürmeye hırslı idi, onun da arzusu oydu."

İnnehû kâne harîsan alâ katli sâhibihî. "O da kardeşini öldürmeye hırslı idi, onun da arzusu oydu."

Fırsatı bulsaydı bu onu öldürecekti ama ötekisi biraz baskın çıktı, daha silahşor çıktı, Fırsatı bulsaydı bu onu öldürecekti ama ötekisi biraz baskın çıktı, daha silahşor çıktı, darbeyi vurdu, bunu öldürdü. Ama bu usta olsaydı, bu onu öldürecekti, niyeti öldürmekti.darbeyi vurdu, bunu öldürdü. Ama bu usta olsaydı, bu onu öldürecekti, niyeti öldürmekti. Öldürüldü ama niyeti yine öldürmekti çünkü silahını çekti, karşısına geçti.Öldürüldü ama niyeti yine öldürmekti çünkü silahını çekti, karşısına geçti. İşte ondan dolayı o da cehenneme gidiyor. Hem ölüyor hem de cehenneme gidiyor; yazık oldu. İşte ondan dolayı o da cehenneme gidiyor. Hem ölüyor hem de cehenneme gidiyor; yazık oldu. Öldürene de ölene de yazık oldu, ikisi de cehenneme gidecekler!

Neden?

Öldürene de ölene de yazık oldu, ikisi de cehenneme gidecekler!

Neden?

Müslümanın müslümana kanı, malı, ırzı, canı her şeyi haramdır; onlara tecavüz edemez.Müslümanın müslümana kanı, malı, ırzı, canı her şeyi haramdır; onlara tecavüz edemez. Müslüman müslümanın kanını dökemez; haram, yasak.Müslüman müslümanın kanını dökemez; haram, yasak. Malını telef edemez, şerefine haysiyetine dokunamaz, aleyhinde gıybet yapamaz,Malını telef edemez, şerefine haysiyetine dokunamaz, aleyhinde gıybet yapamaz, dedikodu yapamaz, laf götüremez, kusurunu söyleyemez…

Gıybet ne demek?

dedikodu yapamaz, laf götüremez, kusurunu söyleyemez…

Gıybet ne demek?

Mevcut kusurunu söylemek!

Söylemeyecek, dilini tutacak.
Mevcut kusurunu söylemek!

Söylemeyecek, dilini tutacak.
Allah ağza yukarıda aşağıda iki tane kapak vermiş, kapanıyor; isterseniz konuşmaz. Allah ağza yukarıda aşağıda iki tane kapak vermiş, kapanıyor; isterseniz konuşmaz. Allah göze de kapak vermiş, ne güzel! Bazı şeyleri görmemek,Allah göze de kapak vermiş, ne güzel! Bazı şeyleri görmemek, harama bakmamak için kapatacaksın, o zaman gözlerin haramı görmeyecek.harama bakmamak için kapatacaksın, o zaman gözlerin haramı görmeyecek. Ağzına da kapak vermiş, söylenmeyecek lafı dışarı çıkartmayacaksın.Ağzına da kapak vermiş, söylenmeyecek lafı dışarı çıkartmayacaksın. Kapatacaksın, konuşmayacaksın!

Kapatacaksın, konuşmayacaksın!

Koca bir dil, neredeyse dizine değecek, sallanıyor! Aleyhte konuş babam konuş!

Koca bir dil, neredeyse dizine değecek, sallanıyor! Aleyhte konuş babam konuş!

Günah, haram; hepsi haram!

Müslümanlar bu güzel ahlâka sahip olmadığı için…

Günah, haram; hepsi haram!

Müslümanlar bu güzel ahlâka sahip olmadığı için…

Hatta değil müslümanlar; güya mutasavvıflar, dervişler,Hatta değil müslümanlar; güya mutasavvıflar, dervişler, güya ihvan olan kimseler ne gıybetten vazgeçiyor, ne suizandan, ne dedikodudan,güya ihvan olan kimseler ne gıybetten vazgeçiyor, ne suizandan, ne dedikodudan, ne de birbirinin aleyhinde ayaklarının altına muz kabuğu koymaktan vazgeçiyor,ne de birbirinin aleyhinde ayaklarının altına muz kabuğu koymaktan vazgeçiyor, ne sabırdan nasibi var…

Sonra gel müslümanların haline bak!

ne sabırdan nasibi var…

Sonra gel müslümanların haline bak!

Türkiye için de öyle, cami için de öyle, beynelmilel saha da öyle… hepsi birbirine düşman.

Türkiye için de öyle, cami için de öyle, beynelmilel saha da öyle… hepsi birbirine düşman.

Suriye Irak'la küs, Suudi Arabistan Yemen'le harp etme derecesine gelmiş, Suriye Irak'la küs, Suudi Arabistan Yemen'le harp etme derecesine gelmiş, Tunus Cezayir'le, Libya falancayla, İran Pakistan'la şöyle...

Bundan kim faydalanıyor?

Tunus Cezayir'le, Libya falancayla, İran Pakistan'la şöyle...

Bundan kim faydalanıyor?

Ölenin de öldürenin de kârı yok, ikisi bir kere silahla karşı karşıya geldiler miÖlenin de öldürenin de kârı yok, ikisi bir kere silahla karşı karşıya geldiler mi belalarını buluyorlar! Zaten o da ölüyor o da!

Ne yapacak?

belalarını buluyorlar! Zaten o da ölüyor o da!

Ne yapacak?

"Arkadaş bak ben silahı attım, ben seni öldürmek niyetinde değilim. Vuracaksan sen vur. "Arkadaş bak ben silahı attım, ben seni öldürmek niyetinde değilim. Vuracaksan sen vur. Ben seni öldüremem, sen benim kardeşimsin!.." diyecek.

Ben seni öldüremem, sen benim kardeşimsin!.." diyecek.

Hintliler İngilizler'i nasıl yenmişler?

Hindistan İngilizler'in dominyonuydu, sömürgesiydi.
Hintliler İngilizler'i nasıl yenmişler?

Hindistan İngilizler'in dominyonuydu, sömürgesiydi.
İngiliz valiler geliyorlardı, idare ediyorlardı.İngiliz valiler geliyorlardı, idare ediyorlardı. Gandi Hintliler'i harekete geçirdi; İngilizler'i yendi.

Ne yapmışlar?

Gandi Hintliler'i harekete geçirdi; İngilizler'i yendi.

Ne yapmışlar?

Hintliler'in silahları yok, İngiliz askerleri silahlı!

Onların üstüne kalabalık gidiyormuş,
Hintliler'in silahları yok, İngiliz askerleri silahlı!

Onların üstüne kalabalık gidiyormuş,
"Beni de öldür, beni de öldür…" diyormuş.

"Beni de öldür, beni de öldür…" diyormuş.

İngiliz askeri silahını atıyormuş, elini yüzüne kapatarak hüngür hüngür ağlayıp İngiliz askeri silahını atıyormuş, elini yüzüne kapatarak hüngür hüngür ağlayıp feryat edip kaçıyormuş.

Olmuyor işte!
feryat edip kaçıyormuş.

Olmuyor işte!
Demek ki o onun aleyhinde olunca kavga olur. Sen ona kızarsan, laf söylersen;Demek ki o onun aleyhinde olunca kavga olur. Sen ona kızarsan, laf söylersen; o sana kızar, laf söylerse kavga olur.

o sana kızar, laf söylerse kavga olur.

Bir kütüphane müdürü vardı. Çok bilgiç bir kimseydi, Allah rahmet eylesin. …

Bir kütüphane müdürü vardı. Çok bilgiç bir kimseydi, Allah rahmet eylesin. …

Ben kütüphaneye çalışmaya giderdim, sabahtan akşama kadar konuşurdu.Ben kütüphaneye çalışmaya giderdim, sabahtan akşama kadar konuşurdu. Çalışamazdım ama güzel şeyler de söylerdi.

"Sussa da ders çalışsam, işimi görsem…" derdim.

Çalışamazdım ama güzel şeyler de söylerdi.

"Sussa da ders çalışsam, işimi görsem…" derdim.

Evlendiği zaman hanımına; "Bak hanım, Evlendiği zaman hanımına; "Bak hanım, ben sinirlendiğim zaman 0 haksız bile olsam bana gık deme!ben sinirlendiğim zaman 0 haksız bile olsam bana gık deme! Sinirim geçtikten sonra, bir-iki gün sonra, "Sen şu bakımdan haksızsın…" de.Sinirim geçtikten sonra, bir-iki gün sonra, "Sen şu bakımdan haksızsın…" de. Ama o zaman öyle bir şey söyleme.Ama o zaman öyle bir şey söyleme. Ben de sen0 haksız da olsan sinirlendiğin zaman bir şey demeyeyim;Ben de sen0 haksız da olsan sinirlendiğin zaman bir şey demeyeyim; sinir, kavga gürültü geçtikten, o dalga şeytanın körüklemesi geçtikten sonra,sinir, kavga gürültü geçtikten, o dalga şeytanın körüklemesi geçtikten sonra, sakin sakin konuşalım." demiş.

Hakikaten insan sonunda pişman oluyor:
sakin sakin konuşalım." demiş.

Hakikaten insan sonunda pişman oluyor:
"Kardeşim pişman oldum, ağzımdan bu söz çıkıverdi, hataymış, yanlışmış…" diyor"Kardeşim pişman oldum, ağzımdan bu söz çıkıverdi, hataymış, yanlışmış…" diyor ama iş işten geçiyor.

Onun için Alman ordusunda bir kaide varmış.
ama iş işten geçiyor.

Onun için Alman ordusunda bir kaide varmış.
Bir asker, öteki askeri komutanına 24 saat geçmedenBir asker, öteki askeri komutanına 24 saat geçmeden -belki daha uzun bir zaman geçmeden- şikâyet edemezmiş, yasakmış.

-belki daha uzun bir zaman geçmeden- şikâyet edemezmiş, yasakmış.

Neden 24 saat geçecek?

Neden 24 saat geçecek?

Biraz kendilerine hâkim olsunlar, biraz kendilerini muhasebe etsinler.Biraz kendilerine hâkim olsunlar, biraz kendilerini muhasebe etsinler. "O bana geldi vurdu ama ben de ona şöyle yaptım…" diye bir düşünsünler."O bana geldi vurdu ama ben de ona şöyle yaptım…" diye bir düşünsünler. Hindistan cadısı gibi küplere biniyor ama ondan sonra aklı başına geliyor. Hindistan cadısı gibi küplere biniyor ama ondan sonra aklı başına geliyor. Kendisinin hatasını kendisi anlayabiliyor.

Anlaşmak güzel!
Kendisinin hatasını kendisi anlayabiliyor.

Anlaşmak güzel!
O kütüphane müdürünün karısına dediği gibi, birisi fazla sinirlendiği zamanO kütüphane müdürünün karısına dediği gibi, birisi fazla sinirlendiği zaman üstüne varmayıverin; mütebessim olarak "Tamam." deyin.

üstüne varmayıverin; mütebessim olarak "Tamam." deyin.

Hatta oruçlunun terbiyesi nedir? Peygamberimiz ne buyuruyor?

Hatta oruçlunun terbiyesi nedir? Peygamberimiz ne buyuruyor?

Birisi geldiği, onunla mücadele ettiği, küfür ağır söz vs. söyleyeceği zaman, Birisi geldiği, onunla mücadele ettiği, küfür ağır söz vs. söyleyeceği zaman, o da küfür edebilir, o da sözünün karşılığını,o da küfür edebilir, o da sözünün karşılığını, ağzının payını verebilir ama vermeyecek; "Ben oruçluyum." diyecek.

ağzının payını verebilir ama vermeyecek; "Ben oruçluyum." diyecek.

Demek ki kavga nasıl sönüyormuş?

Bir taraf geri adım atarsa sönüyor.
Demek ki kavga nasıl sönüyormuş?

Bir taraf geri adım atarsa sönüyor.
İki taraf da ileri adım atarsa, o zaman burun buruna geliyorlar.İki taraf da ileri adım atarsa, o zaman burun buruna geliyorlar. İki boynuzlu keçi gibi kavga, toslaşma başlıyor.İki boynuzlu keçi gibi kavga, toslaşma başlıyor. En sonunda ikisi de suya düşüp boğuldular, cezalarını buldular şeklinde oluyor.

En sonunda ikisi de suya düşüp boğuldular, cezalarını buldular şeklinde oluyor.

Allah bizi İslâm ahlâkına döndürsün, tasavvufî âdâba sahip eylesin.

Allah bizi İslâm ahlâkına döndürsün, tasavvufî âdâba sahip eylesin.

Şunu aklımıza çok iyi yerleştirelim ki hiç birimiz bildiklerimizi tam uygulamıyoruz!Şunu aklımıza çok iyi yerleştirelim ki hiç birimiz bildiklerimizi tam uygulamıyoruz! Biliyoruz ama bildiğimizi hayatımıza uygulamıyoruz.Biliyoruz ama bildiğimizi hayatımıza uygulamıyoruz. Başkasına anlatmaya, nasihate gelince konuşuruz, nasihat kolay ama tutmak zor!Başkasına anlatmaya, nasihate gelince konuşuruz, nasihat kolay ama tutmak zor! Ne evde, ne çarşıda ne de dükkânda uygulamıyoruz.

Bir alışverişe girdim:

Ne evde, ne çarşıda ne de dükkânda uygulamıyoruz.

Bir alışverişe girdim:

Müşteri pür-hiddet, pür-şiddet konuştu. Ben de dikkatle seyrediyorum, tezgâhtar gayet sakin:

Müşteri pür-hiddet, pür-şiddet konuştu. Ben de dikkatle seyrediyorum, tezgâhtar gayet sakin:

"Hanımefendi, mesele öyle değil, böyledir." dedi."Hanımefendi, mesele öyle değil, böyledir." dedi. Ama o kadar sakin bir tonla konuştu ki…Ama o kadar sakin bir tonla konuştu ki… Ötekisi küplere binmiş, neredeyse camlar, tabaklar devrilecek dükkânın içi allak bullak olacak;Ötekisi küplere binmiş, neredeyse camlar, tabaklar devrilecek dükkânın içi allak bullak olacak; o gayet sakin dinledi.

"Öyle değildir hanımefendi şöyledir, isterseniz şöyle de yapabiliriz…"

o gayet sakin dinledi.

"Öyle değildir hanımefendi şöyledir, isterseniz şöyle de yapabiliriz…"

Kavgayı söndürdü bitti. Ondan sonra o arkadaşı tebrik ettim.Kavgayı söndürdü bitti. Ondan sonra o arkadaşı tebrik ettim. "Aferin sana, aşk olsun; şu sakinliğin ve cevap verişteki"Aferin sana, aşk olsun; şu sakinliğin ve cevap verişteki vakarın, sükûnetin çok hoşuma gitti…" filan dedim.vakarın, sükûnetin çok hoşuma gitti…" filan dedim.

İze'lteka'l-müslimâni fe-selleme ehadühümâ alâ sâhibihî kâne ehabbehümâ ilallâhi


İze'lteka'l-müslimâni fe-selleme ehadühümâ alâ sâhibihî kâne ehabbehümâ ilallâhi
ahsenehümâ bişren bi-sâhibihî. Fe-izâ tesâfahâ enzelellahû aleyhimâ miete rahmetin. ahsenehümâ bişren bi-sâhibihî. Fe-izâ tesâfahâ enzelellahû aleyhimâ miete rahmetin. Li'lbâdî tis'ûne ve li'l-müsâfahî aşeratün.

Li'lbâdî tis'ûne ve li'l-müsâfahî aşeratün.

Hz. Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan bir hadîs-i şerîf.Hz. Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan bir hadîs-i şerîf. Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

İze'lteka'l-müslimâni fe-selleme ehadühümâ alâ sâhibihî kâne ehabbehümâ ilallâhi ahsenehümâ bişren bi-sâhibihî. İze'lteka'l-müslimâni fe-selleme ehadühümâ alâ sâhibihî kâne ehabbehümâ ilallâhi ahsenehümâ bişren bi-sâhibihî. "İki müslüman birbirine rastlaşıp karşılaşıp birisi öteki arkadaşına selamı verince,"İki müslüman birbirine rastlaşıp karşılaşıp birisi öteki arkadaşına selamı verince, Allah'a en sevgili olanı arkadaşına en güleç yüzle bakanıdırAllah'a en sevgili olanı arkadaşına en güleç yüzle bakanıdır veya Allah'a daha sevgili olanı arkadaşına daha güleç yüzle bakanıdır."

veya Allah'a daha sevgili olanı arkadaşına daha güleç yüzle bakanıdır."

İkisi de karşılaştılar: Bir tanesi buzdolabı gibi soğuk, kaşlar çatık. İkisi de karşılaştılar: Bir tanesi buzdolabı gibi soğuk, kaşlar çatık. Ötekisi mütebessim, yüzünde güller açıyor; birisi zemheri kış, ötekisi çiçekler açmış, ilkbahar.

Ötekisi mütebessim, yüzünde güller açıyor; birisi zemheri kış, ötekisi çiçekler açmış, ilkbahar.

Allah hangisini seviyor?

Güleç yüzlüyü seviyor.

Allah hangisini seviyor?

Güleç yüzlüyü seviyor.

"Hayır, ötekisi de soğuk değil, buzdolabı gibi değil; o da mütebessim, bu da mütebessim…"

"Hayır, ötekisi de soğuk değil, buzdolabı gibi değil; o da mütebessim, bu da mütebessim…"

Hangisinin tebessümü daha tatlıysa Allah onu daha çok seviyor. Hangisinin tebessümü daha tatlıysa Allah onu daha çok seviyor. Onun için lütfen aynanın karşısına geçin,Onun için lütfen aynanın karşısına geçin, nasıl tebessüm edince yüzünüz daha güzel oluyor ölçün, onu öğrenin.nasıl tebessüm edince yüzünüz daha güzel oluyor ölçün, onu öğrenin. Daha çok sevap kazanmak için bundan sonra arkadaşınıza o gülücüğünüzle gülün inşaallah.

Daha çok sevap kazanmak için bundan sonra arkadaşınıza o gülücüğünüzle gülün inşaallah.

Hani kızlar aynanın karşısına geçer; bakar bakar, saçını tarar…

Hani kızlar aynanın karşısına geçer; bakar bakar, saçını tarar…

Erkekler, delikanlılar aynanın karşısına geçer; bıyığını burar burar…

Erkekler, delikanlılar aynanın karşısına geçer; bıyığını burar burar…

"Şöyle güzelim, yandan daha güzelim, ortadan daha iyi…"

"Şöyle güzelim, yandan daha güzelim, ortadan daha iyi…"

Görünüşte siz de tebessümünüzün daha güzel olmasına bakın.

Görünüşte siz de tebessümünüzün daha güzel olmasına bakın.

Hadîs-i şerîfin devamı da çok önemli:

Hadîs-i şerîfin devamı da çok önemli:

Musafaha ederken daha güzel tebessüm eden Allah'a daha sevgili oluyor. Gülüştüler, gülücüklerini birbirlerine karşı gösterdiler, tutuştular, musafaha ediyorlar.Musafaha ederken daha güzel tebessüm eden Allah'a daha sevgili oluyor. Gülüştüler, gülücüklerini birbirlerine karşı gösterdiler, tutuştular, musafaha ediyorlar. İzâ tesafahâ enzelellahû aleyhimâ miete rahmetin. "Musafaha ettikleri zaman İzâ tesafahâ enzelellahû aleyhimâ miete rahmetin. "Musafaha ettikleri zaman Allah onların üzerine 100 birim rahmet, 100 rahmet indirir."

Allah onların üzerine 100 birim rahmet, 100 rahmet indirir."

Rahmetin ölçüsü, tonu, tonajı ne kadardır bilmiyorum.Rahmetin ölçüsü, tonu, tonajı ne kadardır bilmiyorum. Allah'ın rahmeti zenginin ikramı zenginliğine göre olur.

Allah'ın rahmeti zenginin ikramı zenginliğine göre olur.

Yüz rahmet iniyor. Allah'ın rahmeti, Allah'ın büyüklüğüyle ölçülüdür!

Yüz rahmet iniyor. Allah'ın rahmeti, Allah'ın büyüklüğüyle ölçülüdür!

"Camimize yardım lazım." desek bir memur, çıkartır 1000 lira verir, 2000 lira verir; "Camimize yardım lazım." desek bir memur, çıkartır 1000 lira verir, 2000 lira verir; bir talebe madenî bir para verir ama bir ağa ise zengin ise kesesini bir açar,bir talebe madenî bir para verir ama bir ağa ise zengin ise kesesini bir açar, içinden yüksek ne varsa bir şeyler çıkarır, onlardan verir.

içinden yüksek ne varsa bir şeyler çıkarır, onlardan verir.

Allah 100 rahmet indirir. Ne miktarda ise onu Allah bilir, herhalde çok kıymetli.Allah 100 rahmet indirir. Ne miktarda ise onu Allah bilir, herhalde çok kıymetli. Allah'ın bir rahmeti bile insana yeter de daha çok rahmet, 100 rahmet indi.

Allah'ın bir rahmeti bile insana yeter de daha çok rahmet, 100 rahmet indi.

Ortada iki kişi var, bunun taksimi nasıl olacak?

Ortada iki kişi var, bunun taksimi nasıl olacak?

Muhterem kardeşlerim!

Muhterem kardeşlerim!

Li'lba'di tis'ûne veli'l-müsâfihî aşera.

Selamı ilk verene, işin öncülüğünü yapana 90,
Li'lba'di tis'ûne veli'l-müsâfihî aşera.

Selamı ilk verene, işin öncülüğünü yapana 90,
ondan sonra diğer musafaha edene 10 rahmet verilecek. İlk selamı veren, ondan sonra diğer musafaha edene 10 rahmet verilecek. İlk selamı veren, ilk elini uzatana 90; mecburen, ona tâbi olarak bu işi yapana 10 rahmet.

ilk elini uzatana 90; mecburen, ona tâbi olarak bu işi yapana 10 rahmet.

Onun için işe ilk başlayan, öncülüğü yapan, başlatan daha çok sevabı alıyor.Onun için işe ilk başlayan, öncülüğü yapan, başlatan daha çok sevabı alıyor. Tabi kötü yolda da ilk başlayan daha büyük suçu alır.Tabi kötü yolda da ilk başlayan daha büyük suçu alır. Kavgayı ilk başlatanın cezası daha büyük olur.

Neden?

O başlattı diye!
Kavgayı ilk başlatanın cezası daha büyük olur.

Neden?

O başlattı diye!
Sevabı da ilk başlatan 100 birim rahmetin 90'ını alıyor, ötekisine 10'u kalıyor.

Sevabı da ilk başlatan 100 birim rahmetin 90'ını alıyor, ötekisine 10'u kalıyor.

Hani Nasreddin Hoca'nın yanında ortaya yiyecek içecek, tatlı bir şey gelmiş:

Hani Nasreddin Hoca'nın yanında ortaya yiyecek içecek, tatlı bir şey gelmiş:

"Bunu kul taksimi mi yapalım, Allah taksimi mi?" demiş.

"Bunu kul taksimi mi yapalım, Allah taksimi mi?" demiş.

"Allah taksimi." denilince çoğunu kendine almış.

"Allah taksimi." denilince çoğunu kendine almış.

Allah'ın taksimi eşit olmuyor; birine 90, diğerine 10 oluyor. Ama sebebi var.

Allah'ın taksimi eşit olmuyor; birine 90, diğerine 10 oluyor. Ama sebebi var.

Neden?

Eşit olmamasında bile bir güzellik var.

Neden?

Neden?

Eşit olmamasında bile bir güzellik var.

Neden?

Sen de gayretli ol, biraz canlı ol; ölgün olma, fırsatı kaçırma. Sen de gayretli ol, biraz canlı ol; ölgün olma, fırsatı kaçırma. Gözünü aç, selamı önce sen ver, elini önce sen uzat, sevabı sen kazan!

Gözünü aç, selamı önce sen ver, elini önce sen uzat, sevabı sen kazan!

Bu neyi gösteriyor?

Rabbimiz bizim birbirimizi sevmek ve birbirimize iyilik yapmak
Bu neyi gösteriyor?

Rabbimiz bizim birbirimizi sevmek ve birbirimize iyilik yapmak
hususunda canlı ve atılgan olmamızı istiyor, mütereddit olmamızı değil.hususunda canlı ve atılgan olmamızı istiyor, mütereddit olmamızı değil. Önceden atlayacak, hani maç yapar gibi. Önceden işi başaran, topu yakalayan,Önceden atlayacak, hani maç yapar gibi. Önceden işi başaran, topu yakalayan, voleyi bulan golü atıyor, puanı alıyor gibi oluyor.

voleyi bulan golü atıyor, puanı alıyor gibi oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri hayırlarda bizi gayretli eylesin, yolunda daim, zikrinde kâim eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri hayırlarda bizi gayretli eylesin, yolunda daim, zikrinde kâim eylesin. Habîb-i Edîbi'ne has ümmet olmayı nasip eylesin, Habîb-i Edîbi'ne has ümmet olmayı nasip eylesin, hakîki İslâm ahlâkı ile mütahallık olmayı nasip eylesin,hakîki İslâm ahlâkı ile mütahallık olmayı nasip eylesin, cennetiyle cemaliyle müşerref olmamıza sebep olacak güzel bir ömür geçirmeyi nasip etsin.cennetiyle cemaliyle müşerref olmamıza sebep olacak güzel bir ömür geçirmeyi nasip etsin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varalım.

Huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varalım.

Habîb-i edibine komşu olalım, firdevs-i âlâya dahil olalım,Habîb-i edibine komşu olalım, firdevs-i âlâya dahil olalım, Allahu Teâlâ hazretlerinin selamına erelim,Allahu Teâlâ hazretlerinin selamına erelim, cemalini bu gözlerimizle Rabbimiz bize görmeyi nasip eylesin.cemalini bu gözlerimizle Rabbimiz bize görmeyi nasip eylesin. Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2