Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Zemzem Suyu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Ramazan 1403 / 10.07.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Zemzem Suyu’nun Özellikleri, Zemzem Her Hastalığa Şifâdır, Peygamberlerin Sayısı, Alimlerin Görevi, Komşusu Açken Tok Yatan Kimse, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Zemzem Suyu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Ramazan 1403 / 10.07.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Zemzem Suyu’nun Özellikleri, Zemzem Her Hastalığa Şifâdır, Peygamberlerin Sayısı, Alimlerin Görevi, Komşusu Açken Tok Yatan Kimse, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ-seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne. Muhammedin ve alâ âl'ihi ve sahbihi ecma'în. Emmâ ba'd… Muhammedin ve alâ âl'ihi ve sahbihi ecma'în.

Emmâ ba'd…

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle:

Mâu zemzeme limâ şüribe lehû fe in şeribtehû testeşfî bihî şefâka'llâhu Mâu zemzeme limâ şüribe lehû fe in şeribtehû testeşfî bihî şefâka'llâhu ve in şeribtehû müste'îzen e'âzeka'llâhu ve in şeribtehû li yakta'a zamaeke kata'ahû. ve in şeribtehû müste'îzen e'âzeka'llâhu ve in şeribtehû li yakta'a zamaeke kata'ahû.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Çok aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri şu mübarek ayın feyzinden, bereketinden cümlenizi,Allahu Teâlâ hazretleri şu mübarek ayın feyzinden, bereketinden cümlenizi, cümlemizi müstefiz ve müstefid eylesin.cümlemizi müstefiz ve müstefid eylesin. İki cihanın hayırlarına vesile eylesin. İki cihanın hayırlarına vesile eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadislerindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadislerinden bir miktarını Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasının 368. sayfasından okumaya devam edeceğiz. bir miktarını Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasının 368. sayfasından okumaya devam edeceğiz.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmezden önce, evvelen ve hâsseten Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmezden önce, evvelen ve hâsseten Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-i pâki için; Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin rûh-i pâki için; ve onun mübarek âl, ashab, etbâlarının ruhları için; cümle sâdât ve meşâyih-i turuk u aliyyemizin ve onun mübarek âl, ashab, etbâlarının ruhları için; cümle sâdât ve meşâyih-i turuk u aliyyemizin ervahı için; sâir enbiyâ ve mürselînin ve evliyâullahın ruhları için;ervahı için; sâir enbiyâ ve mürselînin ve evliyâullahın ruhları için; bu eserin müellifi Gümüşhaneli Hocamız'ın ruhu için, Mehmed Zâhid-i Bursevî Hocamız'ın ruhu için;bu eserin müellifi Gümüşhaneli Hocamız'ın ruhu için, Mehmed Zâhid-i Bursevî Hocamız'ın ruhu için; bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin ve mâlumâtın bize kadar intikaline emek sarf etmiş olan bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin ve mâlumâtın bize kadar intikaline emek sarf etmiş olan bütün râvilerin ve alimlerin ruhları için; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîflere şevk duyarak, bütün râvilerin ve alimlerin ruhları için; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîflere şevk duyarak, onları dinlemek iştiyakıyla şu mescide cem' olmuş, gelmiş olan siz kardeşlerimizin deonları dinlemek iştiyakıyla şu mescide cem' olmuş, gelmiş olan siz kardeşlerimizin de âhirete göçmüş olan bütün yakınlarının ve sevdiklerinin ruhlarının şâd olması için;âhirete göçmüş olan bütün yakınlarının ve sevdiklerinin ruhlarının şâd olması için; biz hayattaki müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp, sıhhat ve afiyet üzere yaşayıp,biz hayattaki müslümanların da Mevlâmız'ın rızasına uygun ömür sürüp, sıhhat ve afiyet üzere yaşayıp, huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak çıkmamıza vesile olsun diye huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak çıkmamıza vesile olsun diye buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup ondan sonra başlayalım. buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyup ondan sonra başlayalım.

Sözün başında metnini okumuş olduğum ilk hadîs-i şerîf zemzem suyuyla ilgili. Sözün başında metnini okumuş olduğum ilk hadîs-i şerîf zemzem suyuyla ilgili. Mâlumunuz olsun ki zemzem suyu dünya üzerindeki suların en şereflisidir.Mâlumunuz olsun ki zemzem suyu dünya üzerindeki suların en şereflisidir. Ondan daha şerefli bir su yoktur. Hadîs-i şerîfle sabittir şerefi.Ondan daha şerefli bir su yoktur. Hadîs-i şerîfle sabittir şerefi. Bu zemzem suyu çok şâyân-ı dikkat, çok garip, acayip bir sudur.Bu zemzem suyu çok şâyân-ı dikkat, çok garip, acayip bir sudur. O şerefi yanı sıra kendisine mahsus hususiyetleri, başka sularda bulunmayan halleri vardır.O şerefi yanı sıra kendisine mahsus hususiyetleri, başka sularda bulunmayan halleri vardır. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz onlardan bahsediyor. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz onlardan bahsediyor.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ rivayet eylemiş ki Peygamber Efendimiz bir keresinde buyurmuşlar; İbn Abbas radıyallahu anhümâ rivayet eylemiş ki Peygamber Efendimiz bir keresinde buyurmuşlar;

Mâu zemzeme limâ şüribe lehû. "Zemzem suyu kendisi ne maksatla içilmişse o işe yarar." Mâu zemzeme limâ şüribe lehû. "Zemzem suyu kendisi ne maksatla içilmişse o işe yarar."

Sonra izah ediyor: Sonra izah ediyor: Fe in şeribtehû. "Eğer sen onu içersen."Fe in şeribtehû. "Eğer sen onu içersen." Testeşfî bihî. "Ondan şifa umarak, hastalığıma deva olsun, içimdeki derdim, sıkıntım,Testeşfî bihî. "Ondan şifa umarak, hastalığıma deva olsun, içimdeki derdim, sıkıntım, hastalığım veya vücudumdaki rahatsızlığım geçsin diye şifa umarak içersen."hastalığım veya vücudumdaki rahatsızlığım geçsin diye şifa umarak içersen." Şefâka'llâhu. "Şifayı veren Allah ondan şifa verir sana. O zemzem suyundan şifa bulursun." Şefâka'llâhu. "Şifayı veren Allah ondan şifa verir sana. O zemzem suyundan şifa bulursun."

ve in şeribtehû müste'îzen. "Eğer şeytandan Allah'a sığınarak, 'şeytan beni aldatamasın,ve in şeribtehû müste'îzen. "Eğer şeytandan Allah'a sığınarak, 'şeytan beni aldatamasın, günahlara düşüremesin' diye Allah'a sığınarak öyle içersen."günahlara düşüremesin' diye Allah'a sığınarak öyle içersen." E'âzeka'llâhu. "Allah seni hıfz u himayesine alır, korur. E'âzeka'llâhu. "Allah seni hıfz u himayesine alır, korur. Şeytan tesir edemez." Ve in şeribtehû li yakta'a zamaeke.Şeytan tesir edemez."

Ve in şeribtehû li yakta'a zamaeke.
"Susuzluğun gitsin diye içmek istersen." Kata'ahû. "O susuzluğunu da giderir, keser Allah." "Susuzluğun gitsin diye içmek istersen." Kata'ahû. "O susuzluğunu da giderir, keser Allah."

Gelelim birincisinin olmuş misaline. Benim yakınımdan bir zât, adını söylesem sizin deGelelim birincisinin olmuş misaline. Benim yakınımdan bir zât, adını söylesem sizin de bileceğiniz bir kimse; kulağının üstünde bir cilt rahatsızlığı çıktı. bileceğiniz bir kimse; kulağının üstünde bir cilt rahatsızlığı çıktı. Derisi kabarıyor, patlıyor kabuk bağlar gibi.Derisi kabarıyor, patlıyor kabuk bağlar gibi. Gitmedik doktor bırakmadı, yapmadık çare bırakmadı. Kaşınıyor da… Kaşınınca sulanıyor. Gitmedik doktor bırakmadı, yapmadık çare bırakmadı. Kaşınıyor da… Kaşınınca sulanıyor. Abdest alan bir insan için de böyle bir sulanan yara çok büyük bir ezâ verici şeydir.Abdest alan bir insan için de böyle bir sulanan yara çok büyük bir ezâ verici şeydir. Çünkü ibadetlerinde insanın tadını kaçırır ağzının. Geçmedi, geçmedi, geçmedi… Çünkü ibadetlerinde insanın tadını kaçırır ağzının. Geçmedi, geçmedi, geçmedi…

Bir zaman sonra gördüm, baktım, hiçbir şey yok. Bir zaman sonra gördüm, baktım, hiçbir şey yok. Eli oradan gitmezdi, kaşırdı orasını çünkü böyle ikide birde. Baktım bir şey yok. Dedim; Eli oradan gitmezdi, kaşırdı orasını çünkü böyle ikide birde. Baktım bir şey yok. Dedim;

"Ne oldu? Kulağınızın üstünde geçmeyen bir rahatsızlığınız vardı." "Ne oldu? Kulağınızın üstünde geçmeyen bir rahatsızlığınız vardı."

Güldü, dedi; "Onu Hicaz'da bıraktık." "Nasıl bıraktınız?" dedim. Güldü, dedi;

"Onu Hicaz'da bıraktık."

"Nasıl bıraktınız?"

dedim.

"Zemzem suyu ona şifa olsun diye o niyetle sürdüm, içtim, geçti, orada kaldı." dedi. "Zemzem suyu ona şifa olsun diye o niyetle sürdüm, içtim, geçti, orada kaldı."

dedi.
Seneler senesi geçmeyen şeyi zemzem geçirdi. Seneler senesi geçmeyen şeyi zemzem geçirdi.

Dikkat ederseniz hadîs-i şerîfte şefâka'llah diyor, Allah veriyor şifayı. Dikkat ederseniz hadîs-i şerîfte şefâka'llah diyor, Allah veriyor şifayı.

Şifa kimden? Dert de deva da Allah'tan. Her şey Allah'tandır. Şifa kimden?

Dert de deva da Allah'tan. Her şey Allah'tandır.
Başkasından sanırsan daha çok okuman gerekiyor, çok cahilsin demek.Başkasından sanırsan daha çok okuman gerekiyor, çok cahilsin demek. Her şey Allah'tandır. Şifa da Allah'tan, dert de Allah'tan, deva da Allah'tan, üzüntü deHer şey Allah'tandır. Şifa da Allah'tan, dert de Allah'tan, deva da Allah'tan, üzüntü de Allah'tan, sevinç de Allah'tan; hepsi Allah'tan... Hepimiz Allah'ın âciz, nâçiz mahlûklarıyız, kullarıyız. Allah'tan, sevinç de Allah'tan; hepsi Allah'tan... Hepimiz Allah'ın âciz, nâçiz mahlûklarıyız, kullarıyız.

Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'nin dediği gibi çömlekçinin elindeki çömlekçi çamuru, kili gibiyiz. Mevlânâ Celaleddîn-i Rûmî'nin dediği gibi çömlekçinin elindeki çömlekçi çamuru, kili gibiyiz. O bize şekil veriyor. Hâlâ da; "Nerede bize bu şekli verenimiz?" diye arayıp duruyoruz. O bize şekil veriyor. Hâlâ da; "Nerede bize bu şekli verenimiz?" diye arayıp duruyoruz. Her şey O'ndandır. Her şey O'ndandır.

Yuhricü'l-hayye mine'l-meyyiti. "Ölüden diri çıkartır. Diriden ölü meydana getirir." Yuhricü'l-hayye mine'l-meyyiti. "Ölüden diri çıkartır. Diriden ölü meydana getirir." Yuhyî'l-arza ba'de mevtihâ. "Şu yeryüzü kupkuru olur,Yuhyî'l-arza ba'de mevtihâ. "Şu yeryüzü kupkuru olur, dallarda hiç kuru odun gibi hal kalmaz, hayat kalmaz.dallarda hiç kuru odun gibi hal kalmaz, hayat kalmaz. Ondan sonra envai çeşit türlü çiçeklerle bezer." Ondan sonra envai çeşit türlü çiçeklerle bezer."

Yeryüzü kar, buz olur; ondan sonra yemyeşil çimenlerle halı gibi döşer. Her şey O'ndandır. Yeryüzü kar, buz olur; ondan sonra yemyeşil çimenlerle halı gibi döşer. Her şey O'ndandır.

Hâfid ve Rafî'dir; "İnsanları yükselten de O'dur, alçaltan da O'dur." Hâfid ve Rafî'dir; "İnsanları yükselten de O'dur, alçaltan da O'dur."

Ve tu'izzü men teşâü ve tüzillü men teşâü. Ve tu'izzü men teşâü ve tüzillü men teşâü.

"Yâ Rabbi dilediğini aziz kılarsın, dilediğini hor, zelil kılarsın." "Yâ Rabbi dilediğini aziz kılarsın, dilediğini hor, zelil kılarsın."

Allah bir kimseyi aziz kıldı mı kimse onu zelil kılamaz. Allah bir kimseyi aziz kıldı mı kimse onu zelil kılamaz. Cümle cihan halkı bir araya gelse zelil kılamaz!Cümle cihan halkı bir araya gelse zelil kılamaz! Cümle cihan halkı bir araya gelse Allah'ın zelil kıldığı bir kimseyi de aziz edemez.Cümle cihan halkı bir araya gelse Allah'ın zelil kıldığı bir kimseyi de aziz edemez. İsterse İran şâhı olsun, isterse dünyanın mülkünün yarısı kendisinin olsun. İsterse İran şâhı olsun, isterse dünyanın mülkünün yarısı kendisinin olsun. İsterse tamamı kendisinin olsun… İsterse tamamı kendisinin olsun…

Saffân İbn Ümeyye ile Umeyr İbn Vehb, müşriklerin azılıları ikisi de, Saffân İbn Ümeyye ile Umeyr İbn Vehb, müşriklerin azılıları ikisi de, konuşuyorlar Harem-i Şerîf'te. Umeyr dedi ki; konuşuyorlar Harem-i Şerîf'te. Umeyr dedi ki;

"Eğer aile derdim olmasa, bir de ödemem gereken borç olmasa."Eğer aile derdim olmasa, bir de ödemem gereken borç olmasa. Bir başımda aile efradı var, hanım var, çoluk çocuk var. Bir o düşünce.Bir başımda aile efradı var, hanım var, çoluk çocuk var. Bir o düşünce. Bir de ödemem gereken borçlar var. Bir de ödemem gereken borçlar var. Onlar olmasa gider şu Muhammed'i öldürürdüm." diyor, sallallahu aleyhi ve sellem.Onlar olmasa gider şu Muhammed'i öldürürdüm."

diyor, sallallahu aleyhi ve sellem.
Ötekisi de fırsatı ganimet biliyor. Kureyş'in zenginlerinden,Ötekisi de fırsatı ganimet biliyor. Kureyş'in zenginlerinden, Emevî sülalesinden meşhur Saffân İbn Ümeyye de diyor ki; Emevî sülalesinden meşhur Saffân İbn Ümeyye de diyor ki;

"Merak etme, ben senin ailene bakarım senden sonra, yeter ki öldür."Merak etme, ben senin ailene bakarım senden sonra, yeter ki öldür. Bütün borçlarını ödemeyi de tekeffül ediyorum. Git hazırlığını yap." Bütün borçlarını ödemeyi de tekeffül ediyorum. Git hazırlığını yap."

Umeyr İbn Vehb'in çocuğu da esir düşmüş Medine'de, müslümanların elinde. Umeyr İbn Vehb'in çocuğu da esir düşmüş Medine'de, müslümanların elinde.

"Oraya gitmek için elimde bahane de var. Çocuğumu bahane ederim, 'esirdir çocuğum' diye"Oraya gitmek için elimde bahane de var. Çocuğumu bahane ederim, 'esirdir çocuğum' diye ona şefaat etmek bahanesiyle giderim, öldürürüm." diyor. ona şefaat etmek bahanesiyle giderim, öldürürüm."

diyor.
Saffân İbn Ümeyye de; "Peki yap bu işi, senin ailene bakacağım, borçlarını da ödeyeceğim,Saffân İbn Ümeyye de;

"Peki yap bu işi, senin ailene bakacağım, borçlarını da ödeyeceğim,
arkandan kefil olacağım, hiç merak etme." diyor. arkandan kefil olacağım, hiç merak etme."

diyor.

Umeyr evine gidiyor, kılıcını güzelce biliyor, keskinleştiriyor iyi kessin diye. Umeyr evine gidiyor, kılıcını güzelce biliyor, keskinleştiriyor iyi kessin diye. Bir de, kesmesi kâfi değil, üstüne zehir sürüyor. Kestiği zaman zehir de tesir etsin diye. Bir de, kesmesi kâfi değil, üstüne zehir sürüyor. Kestiği zaman zehir de tesir etsin diye. Devesine atlıyor, gidiyor Medîne-i Münevvere'ye. Devesine atlıyor, gidiyor Medîne-i Münevvere'ye.

Hz. Ömer görmüş devesinden inerken Umeyr'i, gitmiş, bakmış, belinde kılıcı kuşanmış, Hz. Ömer görmüş devesinden inerken Umeyr'i, gitmiş, bakmış, belinde kılıcı kuşanmış, öyle gelmiş oraya. öyle gelmiş oraya. Kılıcın kuşağından sımsıkı tutuyor; Kılıcın kuşağından sımsıkı tutuyor;

"Bu Allah düşmanı buraya hayra gelmez, kılıcını da kuşanmış gelmiş." diyor Hz. Ömer. "Bu Allah düşmanı buraya hayra gelmez, kılıcını da kuşanmış gelmiş."

diyor Hz. Ömer.

İttekû firâsete'l-mü'mini fe innehû yenzuru bi nûri'llâh. İttekû firâsete'l-mü'mini fe innehû yenzuru bi nûri'llâh.

"Müslümanın ferasetinden kork, Allah'ın nuruyla bakar çünkü." "Müslümanın ferasetinden kork, Allah'ın nuruyla bakar çünkü."

"Bundan hayır gelmez." diye düşünüyor ve cemaate seslenerek; "Bundan hayır gelmez."

diye düşünüyor ve cemaate seslenerek;

"Bu hain buraya boş yere gelmemiştir, Resûlullah'ı etrafınıza alın, zarar vermesin." diyor. "Bu hain buraya boş yere gelmemiştir, Resûlullah'ı etrafınıza alın, zarar vermesin."

diyor.
Ve kemerinden de tutarak, hor hakir görerek, hakaret ederek mescide getiriyor. Ve kemerinden de tutarak, hor hakir görerek, hakaret ederek mescide getiriyor.

"Sen niye geldin buraya?" diyor ilk önce kendisi sorguya çekiyor. "Sen niye geldin buraya?"

diyor ilk önce kendisi sorguya çekiyor.
Peygamber Efendimiz diyor ki; "Yâ Ömer, bırak onu. Bırak yâ Ömer onu. Yaklaş yâ Umeyr!" Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Yâ Ömer, bırak onu. Bırak yâ Ömer onu. Yaklaş yâ Umeyr!"

Öldürmeye gelen kimseye diyor ki; "Yaklaş, gel buraya." Öldürmeye gelen kimseye diyor ki;

"Yaklaş, gel buraya."

Yaklaşıyor, yaklaşıyor, yaklaşıyor. Diyor ki; "Niçin geldin yâ Umeyr? Yaklaşıyor, yaklaşıyor, yaklaşıyor. Diyor ki;

"Niçin geldin yâ Umeyr?
Yâ Umeyr, niçin geldin buraya?" Diyor ki; "Çocuğum sizde esir, biliyorsunuz." Yâ Umeyr, niçin geldin buraya?"

Diyor ki;

"Çocuğum sizde esir, biliyorsunuz."

"Değil. Neden geldin yâ Umeyr?" "Söyledim ya çocuğum esir de ondan geldim." "Değil. Neden geldin yâ Umeyr?"

"Söyledim ya çocuğum esir de ondan geldim."

"Niye kılıcını kuşandın yâ Umeyr?" "Bir işe yaramaz ki zaten." diyor. "Niye kılıcını kuşandın yâ Umeyr?"

"Bir işe yaramaz ki zaten."

diyor.
Hz. Ömer tutmuş çünkü yakasından, mümkün mü bir şey yapması? Hz. Ömer tutmuş çünkü yakasından, mümkün mü bir şey yapması?

"Yâ Umeyr! Sen ve Saffân İbn Ümeyye, ikiniz Kâbe'de oturuyordunuz sen; "Yâ Umeyr! Sen ve Saffân İbn Ümeyye, ikiniz Kâbe'de oturuyordunuz sen; 'Eğer evde karım olmasa ve borçlarım olmasa gider Muhammed'i öldürürüm.' demiştin.'Eğer evde karım olmasa ve borçlarım olmasa gider Muhammed'i öldürürüm.' demiştin. O da; 'Ben sana kefil olurum, şu ailene de senden sonra bakarım.' dedi.O da; 'Ben sana kefil olurum, şu ailene de senden sonra bakarım.' dedi. 'Bahane de var.' dedin onun için geldin buraya." diyor. 'Bahane de var.' dedin onun için geldin buraya."

diyor.

Umeyr allak bullak oluyor. Diyor ki; Umeyr allak bullak oluyor. Diyor ki;

"Yâ Resûlallah bunu böyle konuştuğum zaman Saffân ile benim aramda başka hiç kimse yoktu."Yâ Resûlallah bunu böyle konuştuğum zaman Saffân ile benim aramda başka hiç kimse yoktu. Allah sana bildiriyor. Sen Allah'ın hak Resûlü'sün." diyor, Allah sana bildiriyor. Sen Allah'ın hak Resûlü'sün."

diyor,
kelime-i şehâdet getiriyor, müslüman oluyor. kelime-i şehâdet getiriyor, müslüman oluyor.

Elinde mi öldürmek? Allah'ın dirilttiği insanı bir âciz beşer öldürebilir mi? Elinde mi öldürmek?

Allah'ın dirilttiği insanı bir âciz beşer öldürebilir mi?

İstediği kadar kılıcını bilesin. İstediği kadar zehir sürsün.İstediği kadar kılıcını bilesin. İstediği kadar zehir sürsün. Allah dilemiş, o Resûlullah hükmünü icrâ edecek, İslâm'ı öğretecek.Allah dilemiş, o Resûlullah hükmünü icrâ edecek, İslâm'ı öğretecek. İnsanlara Allah'ın ahkâmını bildirecek. Vazife de bitince Allahu Teâlâ hazretleri; İnsanlara Allah'ın ahkâmını bildirecek. Vazife de bitince Allahu Teâlâ hazretleri; "Gel kulum." diyecek de öyle gidecek. Ötekiler göndermek istedikleri için değil. "Gel kulum." diyecek de öyle gidecek. Ötekiler göndermek istedikleri için değil.

Müslüman oluyor. Ondan sonra diyor ki Peygamber Efendimiz; Müslüman oluyor. Ondan sonra diyor ki Peygamber Efendimiz;

"Bunun çocuğunu da serbest bırakın." Çocuğunu da serbest bırakıyorlar. Diyor ki; "Bunun çocuğunu da serbest bırakın."

Çocuğunu da serbest bırakıyorlar. Diyor ki;

"Yâ Resûlallah müsaade buyur, Mekke'ye gideyim, müslümanlara çok ezâ, "Yâ Resûlallah müsaade buyur, Mekke'ye gideyim, müslümanlara çok ezâ, cefâ etmiştim, gideyim de müşriklere ezâ, cefâ edeyim.cefâ etmiştim, gideyim de müşriklere ezâ, cefâ edeyim. İslâm'ı orada tebliğ edeyim." Öbür taraftan Saffân İbn Ümeyye çıkarken demiş ki; İslâm'ı orada tebliğ edeyim."

Öbür taraftan Saffân İbn Ümeyye çıkarken demiş ki;

"Size Bedir harbinden sonra çok müthiş, mühim bir havadisim var, yakında bekleyin." "Size Bedir harbinden sonra çok müthiş, mühim bir havadisim var, yakında bekleyin."

Her gelen kervandan soruyor; Her gelen kervandan soruyor;

"Umeyr nerede? Aranızda Umeyr var mı? Umeyr İbn Vehb var mı?" diye soruyor."Umeyr nerede? Aranızda Umeyr var mı? Umeyr İbn Vehb var mı?"

diye soruyor.
Umeyr geliyor Mekke-i Mükerreme'ye, İslâm'ını ilan ediyor. Umeyr geliyor Mekke-i Mükerreme'ye, İslâm'ını ilan ediyor.

"Ben müslüman oldum." diyor. Saffân İbn Ümeyye'nin yanına çıkıyor; "Ben müslüman oldum."

diyor. Saffân İbn Ümeyye'nin yanına çıkıyor;

"Yahu elle yapılmış taşlara, putlara tapılır mı?" diyor, "Yahu elle yapılmış taşlara, putlara tapılır mı?"

diyor,
İslâm'ı tebliğ ediyor ve çok kimsenin müslüman olmasına sebep oluyor.İslâm'ı tebliğ ediyor ve çok kimsenin müslüman olmasına sebep oluyor. Her şeyi yapan Allahu Teâlâ'dır, şifa da O'ndandır. Her şeyi yapan Allahu Teâlâ'dır, şifa da O'ndandır.

Zemzem de öyledir. Bakın hayatımızda sadece kitaplardan misal getirmiyorum.Zemzem de öyledir. Bakın hayatımızda sadece kitaplardan misal getirmiyorum. Yakınlarımdan misal veriyorum size; geçmeyen hastalık geçti. Yakınlarımdan misal veriyorum size; geçmeyen hastalık geçti.

Geçen de bir hadîs-i şerîfte okudum, onu da anlatayım şifa deyince...Geçen de bir hadîs-i şerîfte okudum, onu da anlatayım şifa deyince... Şifanın Allah'tan olduğunu ifade eden bir hadîs-i şerîf. Şifanın Allah'tan olduğunu ifade eden bir hadîs-i şerîf. Bir operatör doktor arkadaşımız var, onun da bulunduğu mecliste gözüne baka bakaBir operatör doktor arkadaşımız var, onun da bulunduğu mecliste gözüne baka baka latife ederek söyledim; latife ederek söyledim; böyle hadis okurken bir münasebetle geçmişti de o bilgiyi ona naklettim.böyle hadis okurken bir münasebetle geçmişti de o bilgiyi ona naklettim. O hadîs-i şerîfi de söyleyeyim. Ashabdan bir zât diyor ki; O hadîs-i şerîfi de söyleyeyim.

Ashabdan bir zât diyor ki;

"Yâ Resûlallah, benim anam öldü. Hiç vasiyette de bulunmadı."Yâ Resûlallah, benim anam öldü. Hiç vasiyette de bulunmadı. Acaba onun namına hayr u hasenât yapsam faydası olur mu?" Acaba onun namına hayr u hasenât yapsam faydası olur mu?"

"Olur." diyor Peygamber Efendimiz. "Olur."

diyor Peygamber Efendimiz.
O da çeşme yaptırmış anasının adına, hayr u hasenâtı anasına göndermiş. O da çeşme yaptırmış anasının adına, hayr u hasenâtı anasına göndermiş.

Bu hadisin izahında geçiyor da Abdullah İbn Mübârek diye bir muhterem alim var. Bu hadisin izahında geçiyor da Abdullah İbn Mübârek diye bir muhterem alim var. Hem hadis alimi, hem tasavvuf erbabından, evliyâullahtan bir zât-ı muhterem.Hem hadis alimi, hem tasavvuf erbabından, evliyâullahtan bir zât-ı muhterem. Abdullah İbn Mübârek isimli o muhterem zâta birisi gelmiş, demiş ki; Abdullah İbn Mübârek isimli o muhterem zâta birisi gelmiş, demiş ki;

"Benim yedi senedir dizimde bir yara var, akıyor, akıntı yapıyor. "Benim yedi senedir dizimde bir yara var, akıyor, akıntı yapıyor. Kan, irin akıyor. Ne ilaç yaptıysam kâr etmedi. Hangi tabibe, hekime gittiysem faydasını bulamadım. Kan, irin akıyor. Ne ilaç yaptıysam kâr etmedi. Hangi tabibe, hekime gittiysem faydasını bulamadım. Yedi senedir bu derdi çekiyorum. Sen ne tavsiye edersin?" diyor.Yedi senedir bu derdi çekiyorum. Sen ne tavsiye edersin?"

diyor.
Abdullah İbn Mübârek de; "İnsanların suya çok muhtaç olduğu yerde git,Abdullah İbn Mübârek de;

"İnsanların suya çok muhtaç olduğu yerde git,
bir kuyu kaz, umulur ki su çıkar, insanların susuzluğu gider, sen de şifa bulursun." diyor.bir kuyu kaz, umulur ki su çıkar, insanların susuzluğu gider, sen de şifa bulursun."

diyor.
Hakikaten o da aramış taramış, çok susuz bir yer bulmuş, kazmış, su çıkmış. Hakikaten o da aramış taramış, çok susuz bir yer bulmuş, kazmış, su çıkmış. Yedi senedir geçmeyen dizinin akıntılı yarası geçmiş. Bizim operatör arkadaşa baktım; Yedi senedir geçmeyen dizinin akıntılı yarası geçmiş. Bizim operatör arkadaşa baktım;

"Bu da başka tedavi işte." dedim. Hadis alimi Beyhakî yazmış kitabında. "Bu da başka tedavi işte."

dedim. Hadis alimi Beyhakî yazmış kitabında.

Zemzemi de şifa niyetiyle içersen şifa bulursun. Zemzemi de şifa niyetiyle içersen şifa bulursun. Şeytandan sığınarak içersen, şeytandan korur Allah. Seni her türlü şerlerden korur.Şeytandan sığınarak içersen, şeytandan korur Allah. Seni her türlü şerlerden korur. Susuzluğun gitsin diye içersen susuzluğun geçer.Susuzluğun gitsin diye içersen susuzluğun geçer. Açlığın geçsin diye içersen, bu hadîs-i şerîfte yok, açlığı da geçer insanın. Açlığın geçsin diye içersen, bu hadîs-i şerîfte yok, açlığı da geçer insanın.

Ebû Zerr-i Gıfârî İslâm'ın ilk devirlerinde Mekke-i Mükerreme'de müslüman olmuş. Ebû Zerr-i Gıfârî İslâm'ın ilk devirlerinde Mekke-i Mükerreme'de müslüman olmuş. Peygamber Efendimiz'i dinlemiş; "Bu söz doğrudur." demiş, kelime-i şehâdet getirmiş, müslüman olmuş.Peygamber Efendimiz'i dinlemiş; "Bu söz doğrudur." demiş, kelime-i şehâdet getirmiş, müslüman olmuş. Başka yerde de İslâm'ını söylemeye başlayınca Mekkeliler dövmüşler. Başka yerde de İslâm'ını söylemeye başlayınca Mekkeliler dövmüşler. Ufak tefek zaten kendisi, iri değil, babayiğit de değil.Ufak tefek zaten kendisi, iri değil, babayiğit de değil. Kavmi, kabilesi de kalabalık değil demek ki dövmüşler. Kavmi, kabilesi de kalabalık değil demek ki dövmüşler.

O kadar dövmüşler ki ancak Kâbe'nin örtüsüne sığınarak kurtulmuş.O kadar dövmüşler ki ancak Kâbe'nin örtüsüne sığınarak kurtulmuş. Kâbe'nin örtüsünün altına girip sığındı mı o zaman dokunmuyorlar. Kâbe'nin örtüsünün altına girip sığındı mı o zaman dokunmuyorlar. Onlar Kâbe'ye hürmet ediyorlar "muhterem yer" diye, o yüzden dokunmuyorlar. Onlar Kâbe'ye hürmet ediyorlar "muhterem yer" diye, o yüzden dokunmuyorlar. Oraya sığınmış, bir ay orada kalmış. Dışarı çıksa dövecekler. Orada kalmış mecburen. Oraya sığınmış, bir ay orada kalmış. Dışarı çıksa dövecekler. Orada kalmış mecburen.

Peygamber Efendimiz soruyor. Demek ki geceleri de kapatıyorlardı herhalde, Peygamber Efendimiz soruyor. Demek ki geceleri de kapatıyorlardı herhalde, açık olduğu zaman var, kapalı olduğu zaman var herhalde. açık olduğu zaman var, kapalı olduğu zaman var herhalde. Peygamber Efendimiz diyor ki; "Ne yedin, ne içtin?" Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Ne yedin, ne içtin?"

"Yâ Resûlallah, sadece zemzem suyu içtim." diyor, kilo da almış, şişmanlamış. "Yâ Resûlallah, sadece zemzem suyu içtim."

diyor, kilo da almış, şişmanlamış.
Zemzem böyle bir sudur. Münafıklar doya doya içemezlermiş.Zemzem böyle bir sudur.

Münafıklar doya doya içemezlermiş.
Ağır mı gelirmiş, nasıl olursa. "Mü'minler doya doya içer; münafıklar böyle içemezler." diyeAğır mı gelirmiş, nasıl olursa. "Mü'minler doya doya içer; münafıklar böyle içemezler." diye de hadîs-i şerîflerde vardır. de hadîs-i şerîflerde vardır.

Açsa açlığı gider, susuzsa susuzluğu gider; bir mübarek sudur. Açsa açlığı gider, susuzsa susuzluğu gider; bir mübarek sudur. Allah gidip oradan içmeyi nasip eylesin. Başından kana kana içmeyi. Allah gidip oradan içmeyi nasip eylesin. Başından kana kana içmeyi. Kanmak da mümkün olmuyor, bir acayip su… Kanmak da mümkün olmuyor, bir acayip su…

Bir gün boynumu büktüm, merdivenlerden indim zemzem suyunun olduğu yere.Bir gün boynumu büktüm, merdivenlerden indim zemzem suyunun olduğu yere. O zaman yeni inşaatı yok. Kalabalık, giren çıkan, yerler sırılsıklam ıslak.O zaman yeni inşaatı yok. Kalabalık, giren çıkan, yerler sırılsıklam ıslak. İndim aşağıya. Yanaştım parmaklıklara. Hortumu tutuverdi adam.İndim aşağıya. Yanaştım parmaklıklara. Hortumu tutuverdi adam. Ben de avucumu açtım, içtim, içtim, içtim… Ne kadar içtiğimi bilmiyorum.Ben de avucumu açtım, içtim, içtim, içtim… Ne kadar içtiğimi bilmiyorum. Utandım artık, arkamda bekleyenler, kalabalık var. Çok içtim, utandım. Utandım artık, arkamda bekleyenler, kalabalık var. Çok içtim, utandım. Kandığımdan değil de utandığım için. Ama çok fazla içtim, bıraktım. Kandığımdan değil de utandığım için. Ama çok fazla içtim, bıraktım.

Merdivenlerin yarısına geldim, baktım hiç içmemiş gibiyim, tekrar geriye dönme ihtiyacı duydum.Merdivenlerin yarısına geldim, baktım hiç içmemiş gibiyim, tekrar geriye dönme ihtiyacı duydum. Ya ne şişirdi ne bir başka şey yaptı; mübarek su! Allah orada içmek nasip etsin. Ya ne şişirdi ne bir başka şey yaptı; mübarek su! Allah orada içmek nasip etsin. Şöyle sıcakta tavafı yapıp ter döküp, ondan sonra zemzem kuyusundanŞöyle sıcakta tavafı yapıp ter döküp, ondan sonra zemzem kuyusundan kana kana içmeyi nasip etsin. kana kana içmeyi nasip etsin.

İkinci hadîs-i şerîf de yine zemzem suyu ile ilgili; Mâu zemzeme şifâun min külli dâin. İkinci hadîs-i şerîf de yine zemzem suyu ile ilgili;

Mâu zemzeme şifâun min külli dâin.

"Zemzem suyu her hastalığa şifadır." "Her" deyince maddî hastalık da giriyor, "Zemzem suyu her hastalığa şifadır."

"Her" deyince maddî hastalık da giriyor,
mânevî hastalık da giriyor. Onun için biliyorsunuz zemzem ikram edildiği zamanmânevî hastalık da giriyor. Onun için biliyorsunuz zemzem ikram edildiği zaman ayakta içmek hürmeten vardır.ayakta içmek hürmeten vardır. Ve diyecek ki; Allâhümme ve'rzuknâ. Veya müfred sîgasıyla: Ve diyecek ki;

Allâhümme ve'rzuknâ. Veya müfred sîgasıyla:
Allâhümme ve'rzuknî ilmen nâfi'an; "Yâ Rabbi! Sen bana faydalı ilim ihsan eyle." Allâhümme ve'rzuknî ilmen nâfi'an; "Yâ Rabbi! Sen bana faydalı ilim ihsan eyle." Ve rızkan vâsi'an. "Geniş rızık ver, açlık, sıkıntı, üzüntü, gam, keder çekmeyeyim."Ve rızkan vâsi'an. "Geniş rızık ver, açlık, sıkıntı, üzüntü, gam, keder çekmeyeyim." Ve şifâen min külli dâ'in ve sekâmin. "Her çeşit hastalıktan şifa ihsan eyle." diye dua etmeli.Ve şifâen min külli dâ'in ve sekâmin. "Her çeşit hastalıktan şifa ihsan eyle." diye dua etmeli. Duası da öyledir. Şimdi, herkes gitsin diyoruz ama bir giden içinden diyordur ki; Duası da öyledir.

Şimdi, herkes gitsin diyoruz ama bir giden içinden diyordur ki;

"Bir daha nasıl gideyim, yasaklandı." Ötekisi diyordur ki; "Bir daha nasıl gideyim, yasaklandı."

Ötekisi diyordur ki;

"Nasıl gideyim, orada vize meselesi var." Allah'a ibadeti engellemek çok tehlikelidir. "Nasıl gideyim, orada vize meselesi var."

Allah'a ibadeti engellemek çok tehlikelidir.
Hac ibadettir, umre ibadettir. Ben bu Suudlulara çok acıyorum.Hac ibadettir, umre ibadettir. Ben bu Suudlulara çok acıyorum. Bir müslüman ibadet etmeye oraya gitmek istiyor da müsaade etmiyor, vize vermiyor, gidemiyor.Bir müslüman ibadet etmeye oraya gitmek istiyor da müsaade etmiyor, vize vermiyor, gidemiyor. Kur'ân-ı Kerîm'de âyet-i kerîmede buyuruluyor ki; Kur'ân-ı Kerîm'de âyet-i kerîmede buyuruluyor ki;

Ve men ezlamu mimmen mene'a mesâcida'llâhi en yüzkere fîhâ ismühû ve se'â fî harâbihâ. Ve men ezlamu mimmen mene'a mesâcida'llâhi en yüzkere fîhâ ismühû ve se'â fî harâbihâ.

"Mescitlerde Allah'ın adını anmaktan insanları men eden "Mescitlerde Allah'ın adını anmaktan insanları men eden ve mescitleri harabeye çevirmeye gayret edenlerden daha zalim kim vardır?!" ve mescitleri harabeye çevirmeye gayret edenlerden daha zalim kim vardır?!"

Âyet-i kerîme böyle bildiriyor. Mânası ne? "Bundan daha zalim kimse olamaz! Âyet-i kerîme böyle bildiriyor.

Mânası ne?

"Bundan daha zalim kimse olamaz!
Mescitlerde namaz kılmayı engellemek ve onları harabeye çevirmeye çalışmaktanMescitlerde namaz kılmayı engellemek ve onları harabeye çevirmeye çalışmaktan daha büyük zulüm olmaz!" diyor. daha büyük zulüm olmaz!"

diyor.

Namaz her yerde kılınır. Mescitte kılmazsan toprakta kılarsın,Namaz her yerde kılınır. Mescitte kılmazsan toprakta kılarsın, toprakta kılmazsan asfaltta, taşta, duvarın üstünde kılarsın.toprakta kılmazsan asfaltta, taşta, duvarın üstünde kılarsın. Temiz her yerde kılınır. Yeryüzünün her yerinde insan namaz kılar.Temiz her yerde kılınır. Yeryüzünün her yerinde insan namaz kılar. Ama hac bir yerde yapılır. Umre bir yerde yapılır. Ama hac bir yerde yapılır. Umre bir yerde yapılır. Oraya gitmeyi engellemekten daha büyük hangi zulüm olur?! Oraya gitmeyi engellemekten daha büyük hangi zulüm olur?!

En büyük zulüm budur. Bak, oraya gitti mi insan hastalıktan şifa bulacak, En büyük zulüm budur. Bak, oraya gitti mi insan hastalıktan şifa bulacak, mânevî rahatsızlıkları geçecek, maddî rahatsızlıkları geçecek, terbiye olacak. mânevî rahatsızlıkları geçecek, maddî rahatsızlıkları geçecek, terbiye olacak. İmanı kâmil olacak, ihlası artacak, içi nurlanacak. İmanı kâmil olacak, ihlası artacak, içi nurlanacak. Dönecek, pırıl pırıl gelecek. Ondan sonra dünyaya hırsı kalmayacak.Dönecek, pırıl pırıl gelecek.

Ondan sonra dünyaya hırsı kalmayacak.
Kazandığı paralardan çeşme, han, hamam yaptıracak. Etrafına hayrı, faydası dokunacak.Kazandığı paralardan çeşme, han, hamam yaptıracak. Etrafına hayrı, faydası dokunacak. "Çoluk çocuklarım, yakınlarım, akrabalarım sıkıntı çekmesin, "Çoluk çocuklarım, yakınlarım, akrabalarım sıkıntı çekmesin, al bakalım sen dulsun, sen yetimsin." vesaire diyecek, hayr u hasenâtta bulunacak.al bakalım sen dulsun, sen yetimsin." vesaire diyecek, hayr u hasenâtta bulunacak. Kafası düzelecek adamın, hırsı kalmayacak. Daha ne istiyorsun? Kafası düzelecek adamın, hırsı kalmayacak.

Daha ne istiyorsun?

O engellenir mi? Çok yazık. Fakirlik parayla izale olmuyor, istediği kadar parası olsun adamın. O engellenir mi?

Çok yazık. Fakirlik parayla izale olmuyor, istediği kadar parası olsun adamın.

Gelmesi için her türlü kolaylığı göstermekle vazifeli hizmetçi onlar. Gelmesi için her türlü kolaylığı göstermekle vazifeli hizmetçi onlar.

Ne dedi Yavuz Sultan Selim, o celaletli padişah, burma bıyıklı padişah? Ne dedi Yavuz Sultan Selim, o celaletli padişah, burma bıyıklı padişah?

Şurasına bir halka takmış kulağına. Erkek halka takar mı? Takmaz. Şurasına bir halka takmış kulağına.

Erkek halka takar mı?

Takmaz.
Yavuz Selim kulağına halka takmış. "Niye taktın?" demişler. Yavuz Selim kulağına halka takmış.

"Niye taktın?"

demişler.

"Ben Hâdimü'l-Haremeyn-i Şerîfeynim, "Ben Hâdimü'l-Haremeyn-i Şerîfeynim, Mekke ve Medîne-i Münevvere'nin hizmetçisiyim, kölesiyim de ondan." diye cevap vermiş. Mekke ve Medîne-i Münevvere'nin hizmetçisiyim, kölesiyim de ondan."

diye cevap vermiş.
Osmanlı padişahı ama; "Mekke'nin, Medine'nin, Osmanlı padişahı ama;

"Mekke'nin, Medine'nin,
Hicaz'ın kölesi olduğumdan bu kölelik alametini burama taktım." diye öyle demiş.Hicaz'ın kölesi olduğumdan bu kölelik alametini burama taktım."

diye öyle demiş.
Tarih kitapları öyle yazarlar. Zihniyet bu. Hacılar kim? Tarih kitapları öyle yazarlar. Zihniyet bu.

Hacılar kim?

Hacılar, Allah'ın misafirleridir. Oradakiler kim? Hacılar, Allah'ın misafirleridir.

Oradakiler kim?

Allah'ın misafirlerini ağırlamakla vazifeli hizmetliler. Allah'ın misafirlerini ağırlamakla vazifeli hizmetliler.

Allah akıl fikir versin. Allah ıslah eylesin. Bizim de ne kusurumuz, ne kabahatimiz vardı ki Allah akıl fikir versin. Allah ıslah eylesin.

Bizim de ne kusurumuz, ne kabahatimiz vardı ki
tâ oralara kadar, Konya'ya gider gibi gidebilecekken elimizden çıktı datâ oralara kadar, Konya'ya gider gibi gidebilecekken elimizden çıktı da o gümrükte uğraş, bu gümrükte uğraş. Suriye'den bir çekersin, Lübnan'dan,o gümrükte uğraş, bu gümrükte uğraş. Suriye'den bir çekersin, Lübnan'dan, Ürdün'den bir çekersin.Ürdün'den bir çekersin. Ne olurdu bizim oluverseydi oralara kadar. Ne olurdu bizim oluverseydi oralara kadar.

"Hadi ben bu hafta biraz Medine'de kalmayı istedim. "Hadi ben bu hafta biraz Medine'de kalmayı istedim. İşte Taif'e gittim, Yemen'e uğradım." diye gidip geliversek. İşte Taif'e gittim, Yemen'e uğradım."

diye gidip geliversek.
Ne kusurumuz var ki o nimetler elimizden alındı? Allah kusurlarımızı affetsin.Ne kusurumuz var ki o nimetler elimizden alındı?

Allah kusurlarımızı affetsin.
Cezalarımızı kaldırsın. Suçlarımızın cezalarını kaldırsın. Cezalarımızı kaldırsın. Suçlarımızın cezalarını kaldırsın. Bize yeniden lütf u keremini ihsan eylesin. Keremi çoktur. Bize yeniden lütf u keremini ihsan eylesin. Keremi çoktur.

Mietü derecetin fi'l-cenneti mâ beyne külli dereceteyni kemâ beyne's-semâi ve'l-arzi Mietü derecetin fi'l-cenneti mâ beyne külli dereceteyni kemâ beyne's-semâi ve'l-arzi ev eb'adu li'l-mücâhidîne fî sebîlillâh. ev eb'adu li'l-mücâhidîne fî sebîlillâh.

Bu hadîs-i şerîf de Allah yolunda cihat edenlerle ilgili bir hadîs-i şerîftir. Bu hadîs-i şerîf de Allah yolunda cihat edenlerle ilgili bir hadîs-i şerîftir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bu hadîs-i şerîfinde buyurmuşlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bu hadîs-i şerîfinde buyurmuşlar ki;

Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. "Cennette yüz derece vardır." Cennetteki dereceler yüz tane demek değildir. "Cennette yüz derece vardır."

Cennetteki dereceler yüz tane demek değildir.
Çok fazladır da yüz derece vardır ki; mâ beyne külli dereceteyni. Çok fazladır da yüz derece vardır ki; mâ beyne külli dereceteyni. "Her bir derecenin arası." Kemâ beyne's-semâi ve'l-arzi. "Yer ile göğün arası kadar geniştir." "Her bir derecenin arası." Kemâ beyne's-semâi ve'l-arzi. "Yer ile göğün arası kadar geniştir."

"Yüz derece vardır, her derecenin arası yer ile göğün arası kadar geniştir." "Yüz derece vardır, her derecenin arası yer ile göğün arası kadar geniştir." Ev eb'adu. "Yahut daha da geniştir." Yani yerle gök arasından da daha geniştir. Ev eb'adu. "Yahut daha da geniştir." Yani yerle gök arasından da daha geniştir. Daha uzaktır mesafesi, o kadar araları mesafelidir. Kimin içindir bunlar? Daha uzaktır mesafesi, o kadar araları mesafelidir.

Kimin içindir bunlar?

Li'l-mücâhidîne fî sebîlillâh. "Allah yolunda cihat edenler içindir bu dereceler." Li'l-mücâhidîne fî sebîlillâh. "Allah yolunda cihat edenler içindir bu dereceler."

Bu ne demektir? Bir kere her muhakeme sahibinin hemen çıkartacağı gibi Bu ne demektir?

Bir kere her muhakeme sahibinin hemen çıkartacağı gibi
Allah yolunda cihat eden insan cennete girecek: Bir. Garanti. Allah yolunda cihat eden insan cennete girecek: Bir. Garanti.

Girecek de bir de onlara mahsus yüz derece var. Girecek de bir de onlara mahsus yüz derece var. Ve bu derecelerin arası da öyle kolay değil; hani bir merdiven çıkar gibi şıp şıp çıkıp daVe bu derecelerin arası da öyle kolay değil; hani bir merdiven çıkar gibi şıp şıp çıkıp da ulaşabileceğin dereceler değil; yerle gök arası gibi büyük mesafeler. ulaşabileceğin dereceler değil; yerle gök arası gibi büyük mesafeler. Başkasının ulaşması mümkün olmayan böyle yüksek yüksek farklar, dereceler ile. Başkasının ulaşması mümkün olmayan böyle yüksek yüksek farklar, dereceler ile. Yüz derece vardır. Bu derecelere nâil olur. Kimler? Allah yolunda cihat edenler. Yüz derece vardır. Bu derecelere nâil olur.

Kimler?

Allah yolunda cihat edenler.

Allah yolunda cihat etmek sözünün biraz açıklanması icap eder. Allah yolunda cihat etmek sözünün biraz açıklanması icap eder. Açıklaması şöyledir ki; Cihad, Arapça'da cehd sözünden gelir. Açıklaması şöyledir ki;

Cihad, Arapça'da cehd sözünden gelir.

Ne deriz? "Cehd et." Ne demek? "Gayret göster, çalış, çabala" demek. Ne deriz?

"Cehd et."

Ne demek?

"Gayret göster, çalış, çabala" demek.

"Cehd et, hadi bakalım sınıfını geç. Cehd et, hadi şu işi başar. "Cehd et, hadi bakalım sınıfını geç. Cehd et, hadi şu işi başar. Cehd et, biraz daha sabret, şunu elde et." deriz. Cihad o kökten geliyor.Cehd et, biraz daha sabret, şunu elde et."

deriz. Cihad o kökten geliyor.
"Uğraşmak, cehd etmek" mânasından geliyor. Ama onun mânası karşılıklı cehd etmek. "Uğraşmak, cehd etmek" mânasından geliyor. Ama onun mânası karşılıklı cehd etmek. Müşareket mânası var. Karşında birisi var, o cehd sarf edecek; bir de sen varsın, Müşareket mânası var. Karşında birisi var, o cehd sarf edecek; bir de sen varsın, sen ona karşı cehd sarf edeceksin. sen ona karşı cehd sarf edeceksin.

Karşındaki kim? Düşman. Bir düşmanın var, o seni İslâm'dan uzaklaştırmaya cehd edecek; Karşındaki kim?

Düşman. Bir düşmanın var, o seni İslâm'dan uzaklaştırmaya cehd edecek;
para, kuvvet sarf edecek, uğraşacak, bastıracak, sıkıştıracak. para, kuvvet sarf edecek, uğraşacak, bastıracak, sıkıştıracak. Sen de ona karşı kuvvet sarf edeceksin, karşı koyacaksın, koruyacaksın kendini. Sen de ona karşı kuvvet sarf edeceksin, karşı koyacaksın, koruyacaksın kendini. Karşılıklı cehd sarf etmek, uğraşmak, çabalamak, çekişmek. Karşılıklı cehd sarf etmek, uğraşmak, çabalamak, çekişmek.

Bu düşman kim olabilir? Birincisi, ilk hatıra gelen; işte Yunanlı, işte bilmem kim… Bu düşman kim olabilir?

Birincisi, ilk hatıra gelen; işte Yunanlı, işte bilmem kim…
Memleketimize kasteden, malımıza kasteden; Memleketimize kasteden, malımıza kasteden;

"Bu topraklardan bunlar gitsin, ben alayım buraları. Buralar bizim olsun." diyen "Bu topraklardan bunlar gitsin, ben alayım buraları. Buralar bizim olsun."

diyen
insanlar ilk hatıra gelen. insanlar ilk hatıra gelen.

"Gavurdan dost, domuzdan post olmaz." derler. el-Küfrü milletün vâhidetün. derler. "Gavurdan dost, domuzdan post olmaz."

derler.

el-Küfrü milletün vâhidetün.

derler.
Hepsi birbirine benzer, hepsinin gözü bizim topraklarımızdadır. Hepsi birbirine benzer, hepsinin gözü bizim topraklarımızdadır.

Bizim topraklarımız Viyana'ya kadar dayanıyordu, Bizim topraklarımız Viyana'ya kadar dayanıyordu, Yemen'e , Basra'ya dayanıyordu. Bağdat bizim eyaletimizdi, vali tayin ederdik.Yemen'e , Basra'ya dayanıyordu. Bağdat bizim eyaletimizdi, vali tayin ederdik. Mısır bizimdi. Libya bizimdi. Tunus, Cezayir, Fas bizimdi. Hepsi elden gitti. Mısır bizimdi. Libya bizimdi. Tunus, Cezayir, Fas bizimdi. Hepsi elden gitti.

Kim istismar ediyor? Amerika istismar ediyor, Fransız istismar ediyor.Kim istismar ediyor?

Amerika istismar ediyor, Fransız istismar ediyor.
Zahirde bir başka ülke görünüyor ama İsrail istismar ediyor,Zahirde bir başka ülke görünüyor ama İsrail istismar ediyor, başkaları sömürüp gidiyorlar netice itibariyle. başkaları sömürüp gidiyorlar netice itibariyle.

Birincisi bu düşmanlar. Bunlarla uğraşmak. Bunlarla uğraşmak nasıl olur? Birincisi bu düşmanlar. Bunlarla uğraşmak. Bunlarla uğraşmak nasıl olur?

Çeşitli şekillerde olur. Bir kere saldırırsa sen de karşı koyarsın. Çeşitli şekillerde olur. Bir kere saldırırsa sen de karşı koyarsın. İşte İstiklâl Harbi; Yunan asker çıkarttı biz de uğraştık, didindik. Paramız yoktu. İşte İstiklâl Harbi; Yunan asker çıkarttı biz de uğraştık, didindik. Paramız yoktu. Harplerden çıkmıştık, yorgunduk. Babalarımız, dedelerimiz,Harplerden çıkmıştık, yorgunduk. Babalarımız, dedelerimiz, yiğitler harplerde şehit olmuşlardı; kimi Yemen'de, kimisi Galiçya'da, kimisi bilmem nerede… yiğitler harplerde şehit olmuşlardı; kimi Yemen'de, kimisi Galiçya'da, kimisi bilmem nerede… Güçsüz gördüler. Çıktılar; "Artık burada savaşacak adam kalmadı." dediler amaGüçsüz gördüler. Çıktılar;

"Artık burada savaşacak adam kalmadı."

dediler ama
nenelerimiz çarpıştı, çocuklar çarpıştı.nenelerimiz çarpıştı, çocuklar çarpıştı. Yine ahalinin yaşlısı, genci, aksakallısı savaştı. Allah yardım etti.Yine ahalinin yaşlısı, genci, aksakallısı savaştı. Allah yardım etti. O zafer de Allah'ın yardımıyla. Onu da kendinden bilirsen yazıklar olsun sana. O zafer de Allah'ın yardımıyla. Onu da kendinden bilirsen yazıklar olsun sana. O da Allah'tan. O yine bize acıdı, buraları bize ihsan etti, kazandık. Bir; böyle. O da Allah'tan. O yine bize acıdı, buraları bize ihsan etti, kazandık. Bir; böyle.

Bazen de düşman içeriden çökertmeye çalışır. Kolaydır çünkü.Bazen de düşman içeriden çökertmeye çalışır. Kolaydır çünkü. O zaman kendisinin canı yanmaz. Bizim karşımıza geldiği zaman korkuyor. O zaman kendisinin canı yanmaz. Bizim karşımıza geldiği zaman korkuyor.

"Bu adamlardan korkulur. Bunlar asker millettir. Çarpışırsak şöyle olur. "Bu adamlardan korkulur. Bunlar asker millettir. Çarpışırsak şöyle olur. En iyi bunları masada devirelim. Veya usul olarak bir şeyler yapalım, bunları içeriden çökertelim.En iyi bunları masada devirelim. Veya usul olarak bir şeyler yapalım, bunları içeriden çökertelim. Veyahut içlerinden dönmelere, şunlara bunlara para verelim, onlar bizim adamlarımız, Veyahut içlerinden dönmelere, şunlara bunlara para verelim, onlar bizim adamlarımız, onları şöyle yapalım, böyle yapalım, bu memlekete içten hâkim olalım. onları şöyle yapalım, böyle yapalım, bu memlekete içten hâkim olalım.

Veyahut bunları İslâm'dan ayıralım, zihniyetlerini bozalım, Veyahut bunları İslâm'dan ayıralım, zihniyetlerini bozalım, eski şuurlarını ifsat edelim, kafalarını karıştıralım.eski şuurlarını ifsat edelim, kafalarını karıştıralım. Artık bize düşmanlık etmesinler, bizim kulumuz kölemiz olsunlar. Ne yapalım? Artık bize düşmanlık etmesinler, bizim kulumuz kölemiz olsunlar.

Ne yapalım?

Gazeteyle, mecmuayla, çıplak resimle, müstehcen yayınla eğlence göstererek, Gazeteyle, mecmuayla, çıplak resimle, müstehcen yayınla eğlence göstererek, zevk göstererek, afyon göstererek, içki vesaire göstererek çürütelim bu milleti.zevk göstererek, afyon göstererek, içki vesaire göstererek çürütelim bu milleti. Kafası, vücudu çürüsün, onlara hâkim olalım." Kafası, vücudu çürüsün, onlara hâkim olalım."

Bunlara da karşı koyacağız, bunlarla da uğraşacağız. Bunlara da karşı koyacağız, bunlarla da uğraşacağız.

Adam bizim nüfusumuzun artmasından bile korkuyor. Adam bizim nüfusumuzun artmasından bile korkuyor.

"Kaç milyon nüfusunuz?" "Kırk beş milyon." "Kaç milyon nüfusunuz?"

"Kırk beş milyon."

"Eyvah! Ne yaparım ben, kırk beş milyon nüfuslu bu adamlar sonra"Eyvah! Ne yaparım ben, kırk beş milyon nüfuslu bu adamlar sonra şuurlanıverirse benim halim nice olur?" diyor. şuurlanıverirse benim halim nice olur?"

diyor.

Kendisi çocuk yapmak ve çocuk büyütmekten tiksinmiş. Çocuğa bakmak zor geliyor.Kendisi çocuk yapmak ve çocuk büyütmekten tiksinmiş. Çocuğa bakmak zor geliyor. Köpek beslemek daha iyi geliyor. Köpeğe bir tasma, yanına alıyor, simidini bir ona ısırtıyor, Köpek beslemek daha iyi geliyor. Köpeğe bir tasma, yanına alıyor, simidini bir ona ısırtıyor, bir kendi ısırıyor, dondurmayı bir ona yalattırıyor, bir kendisi yalıyor,bir kendi ısırıyor, dondurmayı bir ona yalattırıyor, bir kendisi yalıyor, yatağına alıyor, odada gezdiriyor. yatağına alıyor, odada gezdiriyor. Köpeğe bakmak daha iyi deyip çocuk yetiştirmiyor. Nüfusu artmıyor. Köpeğe bakmak daha iyi deyip çocuk yetiştirmiyor. Nüfusu artmıyor.

Bizim memlekette de çoluk çocuk, herkesin yedi, sekiz, dokuz çocuğu… Bizim memlekette de çoluk çocuk, herkesin yedi, sekiz, dokuz çocuğu… Nüfus böyle çığ gibi büyüyünce; Nüfus böyle çığ gibi büyüyünce;

"Aman şöyle yapalım, böyle yapalım, bunun nüfusunu da arttırmayalım." "Aman şöyle yapalım, böyle yapalım, bunun nüfusunu da arttırmayalım."

Her şeyden bir çare düşünüyor düşman. Her düşman hilesine bir tedbir gerekiyor.Her şeyden bir çare düşünüyor düşman.

Her düşman hilesine bir tedbir gerekiyor.
O da cehd, o da cihat. Cihat sadece hudutta bekleyip de kurşun atmak değil. O da cehd, o da cihat.

Cihat sadece hudutta bekleyip de kurşun atmak değil.
Düşman sana nereden nasıl zarar vermek istiyorsa onun karşısında duracaksın. Düşman sana nereden nasıl zarar vermek istiyorsa onun karşısında duracaksın. Seni İslâm'dan ayırmak istiyorsa İslâm'a hizmet edeceksin, İslâm'ı öğreneceksin. Seni İslâm'dan ayırmak istiyorsa İslâm'a hizmet edeceksin, İslâm'ı öğreneceksin. İnadına öğreneceksin. Bir de kâfir senin zayıf insan olmanı istiyor. İyi müslüman olacaksın.İnadına öğreneceksin. Bir de kâfir senin zayıf insan olmanı istiyor. İyi müslüman olacaksın. Kâfir senin sadece kendi kendine ibadet etmeni istiyor. "Evinde namaz kıl. Kâfir senin sadece kendi kendine ibadet etmeni istiyor.

"Evinde namaz kıl.
Evinde namaz kıl, tesbih çek. Bak, hürriyet var, daha ne istiyorsun? Evinde namaz kıl, tesbih çek. Bak, hürriyet var, daha ne istiyorsun?

Hiç başka şeye karışma. Ben burayı istediğim gibi sömüreyim. Hiç başka şeye karışma. Ben burayı istediğim gibi sömüreyim. Terleye terleye orakla buğdayı biç, harman yap, uğraş, çuvallara doldur; Terleye terleye orakla buğdayı biç, harman yap, uğraş, çuvallara doldur; gemiler dolusu çuvalla buğdayı bana gönder, ben onu yiyeyim, zıkkımlanayım. gemiler dolusu çuvalla buğdayı bana gönder, ben onu yiyeyim, zıkkımlanayım. Ben sana üç tane elektronik cihaz göndereyim, bir tane uçak göndereyim. Ben sana üç tane elektronik cihaz göndereyim, bir tane uçak göndereyim. Hepsinin parasını telafi etsin bu gönderdiklerin." Öyle istiyor adam.Hepsinin parasını telafi etsin bu gönderdiklerin."

Öyle istiyor adam.
Bizim gelişmemizi istemiyor. Hiç düşündünüz mü bir savaş uçağı kaç para? Bizim gelişmemizi istemiyor.

Hiç düşündünüz mü bir savaş uçağı kaç para?

Milyarlar. Konya Ovası'nın buğday mahsulüne karşılık bize bir uçak veriyor, bitiyor.Milyarlar. Konya Ovası'nın buğday mahsulüne karşılık bize bir uçak veriyor, bitiyor. Bir otomobil veriyor, bir bilmem ne veriyor, beş, yirmi, otuz milyon.Bir otomobil veriyor, bir bilmem ne veriyor, beş, yirmi, otuz milyon. Bir tıbbî cihaz veriyor; "Bu bilmem nereye iyi gelirmiş, bu bilmem nereye." Bir tıbbî cihaz veriyor;

"Bu bilmem nereye iyi gelirmiş, bu bilmem nereye."

Uğraşacaksın, o âleti kendin yapacaksın! İcabında sabredeceksin; Uğraşacaksın, o âleti kendin yapacaksın! İcabında sabredeceksin;

"Bunlara para vermemek için ben onun şu âletini, şu cihazını almayacağım." diyeceksin. "Bunlara para vermemek için ben onun şu âletini, şu cihazını almayacağım."

diyeceksin.

Her sahada uğraşacaksın. Ne yapmak istiyorsa karşılığında ter dökeceksin. Her sahada uğraşacaksın. Ne yapmak istiyorsa karşılığında ter dökeceksin. Şuurlu olacaksın. Düşman ile uğraşmanın bir çeşidi bu. Şuurlu olacaksın. Düşman ile uğraşmanın bir çeşidi bu. Cihadın bir çeşidi budur; düşmanın oyununa oyunla mukabele etmek, kendini kollamaktır.Cihadın bir çeşidi budur; düşmanın oyununa oyunla mukabele etmek, kendini kollamaktır. İki güreşçinin karşı karşıya geçip de onun bir oyun yaptığı, İki güreşçinin karşı karşıya geçip de onun bir oyun yaptığı, berikinin o oyuna mukabele ettiği gibi uğraşacaksın.berikinin o oyuna mukabele ettiği gibi uğraşacaksın. O seni sıkıştırır, boyunduruğa alır, ter döktürür, ıhlatır. Sen onun bilmem bacağına dalarsın filan.O seni sıkıştırır, boyunduruğa alır, ter döktürür, ıhlatır. Sen onun bilmem bacağına dalarsın filan. Neticede Allah'a dayanırsan yenersin de. Neticede Allah'a dayanırsan yenersin de.

Dün akşam radyoyu dinliyoruz, güzel bir söz söyledi arkadaş, diyor ki; Dün akşam radyoyu dinliyoruz, güzel bir söz söyledi arkadaş, diyor ki;

"Biz İslâm'ı yükseltmeye çalıştıkça İslâm bizi yükseltti." Sözün güzelliğine bakın; "Biz İslâm'ı yükseltmeye çalıştıkça İslâm bizi yükseltti."

Sözün güzelliğine bakın;

"Biz İslâm'ı yükseltmeye, Allah dinini, kelimesini yaymaya çalıştıkça Allah bizi yükseltti." "Biz İslâm'ı yükseltmeye, Allah dinini, kelimesini yaymaya çalıştıkça Allah bizi yükseltti."

Bizi üç kıtaya hâkim kıldı. Biz o arzudan vazgeçince, keyfe, zevke, sefaya düşünce Bizi üç kıtaya hâkim kıldı. Biz o arzudan vazgeçince, keyfe, zevke, sefaya düşünce Allah bizim elimizi bıraktı, bize nusret etmedi. Bakın ne fecî duruma düştük.Allah bizim elimizi bıraktı, bize nusret etmedi.

Bakın ne fecî duruma düştük.
Dünkü vilayetlerimize, eyaletlerimize gidemiyoruz. Dünkü vilayetlerimize, eyaletlerimize gidemiyoruz. Adam müsaade etmiyor "gelemezsin" diyor; kalıyorsun. İbadet edeceksin, gidemiyorsun. Adam müsaade etmiyor "gelemezsin" diyor; kalıyorsun. İbadet edeceksin, gidemiyorsun.

"Gelme, istemiyorum. Pis Türk, gelme." diyor. Kulağımla duydum; "Gelme, istemiyorum. Pis Türk, gelme."

diyor. Kulağımla duydum;
Riyad'dan çıktık arabayla gidiyoruz, yolda bağırıyor bize; "Ne arıyorsunuz burada gidin memleketinize!" diyor.Riyad'dan çıktık arabayla gidiyoruz, yolda bağırıyor bize;

"Ne arıyorsunuz burada gidin memleketinize!"

diyor.
Ben Allah'a ibadet etmeye gidiyorum, söylenilene bakın; ne hâle düştük! Ben Allah'a ibadet etmeye gidiyorum, söylenilene bakın; ne hâle düştük!

Bir cihat böyle, düşmanla uğraşmak. İkinci cihat şeytanla uğraşmak. Bir cihat böyle, düşmanla uğraşmak.

İkinci cihat şeytanla uğraşmak.
Şeytan da büyük düşmandır. Şeytan seni kandırmaya çalışır.Şeytan da büyük düşmandır. Şeytan seni kandırmaya çalışır. Senin damarına girer, damarların içinde dolaşır, aldatmaya çalışır.Senin damarına girer, damarların içinde dolaşır, aldatmaya çalışır. Şeytana uyma, şeytanla uğraş. Nefis insanın en büyük düşmanıdır.Şeytana uyma, şeytanla uğraş. Nefis insanın en büyük düşmanıdır. Nefisle uğraş. Allah bize bir ay nefsi yenmeyi öğretiyor. Nefisle uğraş. Allah bize bir ay nefsi yenmeyi öğretiyor. Karşımızda karpuz var, kesmişler böyle kıpkırmızı, simsiyah çekirdekleri var, Karşımızda karpuz var, kesmişler böyle kıpkırmızı, simsiyah çekirdekleri var, kendisi kan gibi, koca bir araba karpuz; alamıyorsun, yiyemiyorsun,kendisi kan gibi, koca bir araba karpuz; alamıyorsun, yiyemiyorsun, başının üstünde güneş, tepen kaynıyor olduğu halde. başının üstünde güneş, tepen kaynıyor olduğu halde.

Neden? "Oruçluyum, yemem." diyorsun. Nefsin istiyor, canın çekiyor fakat kabul etmiyorsun. Neden?

"Oruçluyum, yemem."

diyorsun. Nefsin istiyor, canın çekiyor fakat kabul etmiyorsun.
Ama cahiller de ağzına sigarayı sokmuş, direksiyonun başında,Ama cahiller de ağzına sigarayı sokmuş, direksiyonun başında, Ramazan'dan haberi yok, o da sigarayla tüttüre tüttüre gidiyor işte. Ramazan'dan haberi yok, o da sigarayla tüttüre tüttüre gidiyor işte. Allah akıl fikir versin, ne diyelim. O da bir zavallı. Allah akıl fikir versin, ne diyelim. O da bir zavallı.

Böyle böyle nefsimizi yenmeyi öğreniyoruz. Kendimize hâkim olmayı, iradeli olmayı Böyle böyle nefsimizi yenmeyi öğreniyoruz. Kendimize hâkim olmayı, iradeli olmayı öğrenebilirsek bu Ramazan'da orucun mânasını kavramışız; öğrenebilirsek bu Ramazan'da orucun mânasını kavramışız;

Le alleküm tettekûn. "Takvâ ehli olabilmişiz." Le alleküm tettekûn.

"Takvâ ehli olabilmişiz."

Kendimizi sakındırabiliyoruz, korunabiliyoruz günahlardan, suçlardan,Kendimizi sakındırabiliyoruz, korunabiliyoruz günahlardan, suçlardan, yapılmaması gereken işlerden demektir.yapılmaması gereken işlerden demektir. Onu yapamadık, para etmedi daha. Daha bizim bu Ramazan orucumuz para etmedi. Onu yapamadık, para etmedi daha. Daha bizim bu Ramazan orucumuz para etmedi. Ramazan'dan sonra belli olacak. Gene kızıyor musun? Ramazan'dan sonra belli olacak.

Gene kızıyor musun?

Gene kendini tutamıyor musun? Gene gafil misin? Gene cahil misin? Gene kendini tutamıyor musun?

Gene gafil misin?

Gene cahil misin?

Gene şeytana uyar mısın? Gene nefse uyar mısın? Gene şeytana uyar mısın?

Gene nefse uyar mısın?

Namaz gidecek mi, sürecek mi, devam edecek mi, kalacak mı? Bakalım göreceğiz... Namaz gidecek mi, sürecek mi, devam edecek mi, kalacak mı?

Bakalım göreceğiz...
İki gün kaldı işte. İki gün sonra akla kara belli olacak. İki gün kaldı işte. İki gün sonra akla kara belli olacak.

Cihadın bir şekli, Allah yolunda fî sebîlillâh diyor ya,Cihadın bir şekli, Allah yolunda fî sebîlillâh diyor ya, bir çeşidi de "haccetmektir" der kitaplarımız. bir çeşidi de "haccetmektir" der kitaplarımız. Hac, umre yapmaktır. Zahmetlere katlanıyorsun, tozlara topraklara bulanıyorsun.Hac, umre yapmaktır. Zahmetlere katlanıyorsun, tozlara topraklara bulanıyorsun. Allah rızası için baş açık, yalın ayak oraları ziyarete gidiyorsun, Allah yolunda.Allah rızası için baş açık, yalın ayak oraları ziyarete gidiyorsun, Allah yolunda. O da öyledir. Çok çeşitleri var. Allah bize şuur versin. Benimseyelim İslâm'ı.O da öyledir. Çok çeşitleri var.

Allah bize şuur versin. Benimseyelim İslâm'ı.
Öyle ucundan tutmak değil. "İslâm benim dinim, imanım, inancım, her şeyim!Öyle ucundan tutmak değil.

"İslâm benim dinim, imanım, inancım, her şeyim!
Dünya âhiret sermayem, varım, her şeyim o." deyip İslâm'ı benimseyelim.Dünya âhiret sermayem, varım, her şeyim o."

deyip İslâm'ı benimseyelim.
İslâm'a nasıl yardım edeceksek öyle edelim. İslâm'a nasıl yardım edeceksek öyle edelim.

Emin olun İslâm'ı, küçücük bir eşyamız kadar bile tutmuyoruz. Emin olun İslâm'ı, küçücük bir eşyamız kadar bile tutmuyoruz. Arabamıza baktığımız kadar bile baktığımız yok İslâm'a!Arabamıza baktığımız kadar bile baktığımız yok İslâm'a! İslâm'ı sadece yemeğin üstündeki biber gibi görüyoruz; ağzımızın tadı daha iyi olsun diye müslümanız.İslâm'ı sadece yemeğin üstündeki biber gibi görüyoruz; ağzımızın tadı daha iyi olsun diye müslümanız. Yemeğin üstüne tarçın, biber, tuz ekersen daha tatlı oluyor ya aynen onun gibi görüyoruz. Yemeğin üstüne tarçın, biber, tuz ekersen daha tatlı oluyor ya aynen onun gibi görüyoruz. Bir yaşayış yolu tutturmuşuz; müslüman olmasak içimiz rahat etmeyecek,Bir yaşayış yolu tutturmuşuz; müslüman olmasak içimiz rahat etmeyecek, vicdanımız içerden bizi dürtecek, rahatsız edecek.vicdanımız içerden bizi dürtecek, rahatsız edecek. Onun için birazcık da müslümanız. Ama aslında yirminci yüzyılın tam dünyaya tapan,Onun için birazcık da müslümanız.

Ama aslında yirminci yüzyılın tam dünyaya tapan,
maddeye tapan insanlarıyız. Ama vicdanımız ikide bir dürtüp de bizi huzursuz etmesin,maddeye tapan insanlarıyız. Ama vicdanımız ikide bir dürtüp de bizi huzursuz etmesin, uykumuzu kaçırmasın diye ucundan kenarından Müslümanlık yapıyoruz. uykumuzu kaçırmasın diye ucundan kenarından Müslümanlık yapıyoruz.

Öyle şey olmaz! İslâm kale gibi sağlam bir şeydir; Öyle şey olmaz!

İslâm kale gibi sağlam bir şeydir;
içine girersin, her şeyiyle müslüman olursun! içine girersin, her şeyiyle müslüman olursun!

Öyle ucundan, kenarından, yarım yamalak tutmakla olmaz! Öyle ucundan, kenarından, yarım yamalak tutmakla olmaz!

Olmaz ama işte fiilen böyle değil. Burası müslüman diyarı mı? Olmaz ama işte fiilen böyle değil.

Burası müslüman diyarı mı?

Gez bir dolaş bakalım dışarıyı. Biz Avrupa'dan mı ithal ettik bu zavallıcıkları? Gez bir dolaş bakalım dışarıyı.

Biz Avrupa'dan mı ithal ettik bu zavallıcıkları?

Hepsi bizim akrabamız, kardeşimiz. Bak, Avrupa'dan adamlar müslüman oluyor. Hepsi bizim akrabamız, kardeşimiz. Bak, Avrupa'dan adamlar müslüman oluyor. Şöyle eski ecdadımız gibi temiz, pak, ciddi, vakur, İslâm'ı bilen, cevabı verebilen karşı tarafa,Şöyle eski ecdadımız gibi temiz, pak, ciddi, vakur, İslâm'ı bilen, cevabı verebilen karşı tarafa, iyi müslümanlar olsak adam müslüman olacak, arayış içinde kendisi. iyi müslümanlar olsak adam müslüman olacak, arayış içinde kendisi. Bizi görünce yapışacak eteğimize, müslüman olacak. Niceleri müslüman oluyor. Bizi görünce yapışacak eteğimize, müslüman olacak. Niceleri müslüman oluyor. Öyle iyi müslüman olalım inşallah! Biz size yalvarıyoruz kürsülerden; Öyle iyi müslüman olalım inşallah!

Biz size yalvarıyoruz kürsülerden;

"Etmeyin, eylemeyin, ne olur müslüman olun! İyi Müslümanlık yapın! İhlâslı olun… vesaire." "Etmeyin, eylemeyin, ne olur müslüman olun! İyi Müslümanlık yapın! İhlâslı olun… vesaire."

Ya ne kadar nazlısınız; amma nazlısınız! Bırakın bu kadar yalvartmayı,Ya ne kadar nazlısınız; amma nazlısınız!

Bırakın bu kadar yalvartmayı,
kendiniz iyi müslüman olun da başkasına İslâm'ı öğretin! kendiniz iyi müslüman olun da başkasına İslâm'ı öğretin!

Kendisine tedavi yapılan, uğraşılan insan olmaktan çıkın, başkalarına faydanız olsun. Kendisine tedavi yapılan, uğraşılan insan olmaktan çıkın, başkalarına faydanız olsun. Başkalarını hak yola çekin, başkalarına öğretin. Başkalarını hak yola çekin, başkalarına öğretin. Kendiniz öğrenin, başkalarını da müslüman edin. Allah'ın dininin yardımcıları olun.Kendiniz öğrenin, başkalarını da müslüman edin. Allah'ın dininin yardımcıları olun. Allah yolunda cihat edenlere bakın cennette ne dereceler var. Allah yolunda cihat edenlere bakın cennette ne dereceler var. Cehd sarf edin, terleyin biraz. Sabahtan akşama yoruluruz. Cehd sarf edin, terleyin biraz.

Sabahtan akşama yoruluruz.
Para kazanmak için, sabahtan akşama yoruluruz, gezeriz. "Ne yaptın?" Para kazanmak için, sabahtan akşama yoruluruz, gezeriz.

"Ne yaptın?"

"Tatil yapıyorum işte eğlenmek için, filanca dağ başlarını, dere kenarlarını, piknik yerlerini, "Tatil yapıyorum işte eğlenmek için, filanca dağ başlarını, dere kenarlarını, piknik yerlerini, hepsini biliriz, hepsini dolaşmışızdır. hepsini biliriz, hepsini dolaşmışızdır. Allah için de biraz..." "Biraz…" Ne! Tamamen Allah için yapmamız gerekiyor! Allah için de biraz..."

"Biraz…" Ne! Tamamen Allah için yapmamız gerekiyor!

Böyle nazlı müslüman olmamak gerekiyor. Böyle nazlı müslüman olmamak gerekiyor. Sağlam, kavî müslüman olmak gerekiyor. Arslan gibi olmak gerekiyor! Sağlam, kavî müslüman olmak gerekiyor. Arslan gibi olmak gerekiyor! Tilki gibi başkasının yakaladığı taze avın kenarından,Tilki gibi başkasının yakaladığı taze avın kenarından, köşesinden kemik kırıntılarından et yemek değil de arslan gibi avını alıp da; köşesinden kemik kırıntılarından et yemek değil de arslan gibi avını alıp da;

"Al ben bu kadarını yedim, gerisini de sen ye." diye "Al ben bu kadarını yedim, gerisini de sen ye."

diye
başkalarına da faydası dokunması gerekiyor insanın.başkalarına da faydası dokunması gerekiyor insanın. Kükremesi gerekiyor, dolaşması gerekiyor. Hep zayıf, naif müslümanlar.Kükremesi gerekiyor, dolaşması gerekiyor.

Hep zayıf, naif müslümanlar.
Kimisi rûhen hasta, kimisi bedenen hasta, kimisi ihtiyar, kimisi şöyle, kimisi böyle… Adam bakıyor; Kimisi rûhen hasta, kimisi bedenen hasta, kimisi ihtiyar, kimisi şöyle, kimisi böyle… Adam bakıyor;

"Ya bu müslümanlardan ne olur?" diyor. İki buçuk milyon İsrail meydan okuyor; "Ya bu müslümanlardan ne olur?"

diyor. İki buçuk milyon İsrail meydan okuyor;

"Ben Türkiye'den de korkmam icabında onunla da çarpışırım." diyor. "Ben Türkiye'den de korkmam icabında onunla da çarpışırım."

diyor.

Gık çıkmıyor bizden de… Bir acayip şey! Gazeteler böyle yazıyor. Gık çıkmıyor bizden de… Bir acayip şey! Gazeteler böyle yazıyor. Anlayamadım ben, biraz kafam karışıverdi. Anlayamadım ben, biraz kafam karışıverdi.

Mietü elfin ve erba'atü ve ışrûne elfen er-rusulü min zâlike selâsü mietin Mietü elfin ve erba'atü ve ışrûne elfen er-rusulü min zâlike selâsü mietin ve hamsete aşere cemmen gafîran. ve hamsete aşere cemmen gafîran.

Ebû Ümâme isimli zât Peygamber Efendimiz'e demiş ki; "Ama Ebû Umâme el-Bâhilî değil." diyorEbû Ümâme isimli zât Peygamber Efendimiz'e demiş ki; "Ama Ebû Umâme el-Bâhilî değil." diyor şerhte bir başkası. şerhte bir başkası.

Kultü yâ Resûlallâh kem iddetü'l-enbiyâ? Kultü yâ Resûlallâh kem iddetü'l-enbiyâ? "Peygamberlerin sayısı ne kadar yâ Resûlallah?" diye sordum diyor. "Peygamberlerin sayısı ne kadar yâ Resûlallah?" diye sordum diyor. Peygamber Efendimiz de buyurmuş ki; "Yüz yirmi dört bin." Peygamber Efendimiz de buyurmuş ki; "Yüz yirmi dört bin." Yüz yirmi dört bin tane peygamber. Bunlardan üç yüz on beş tanesi resûldür. Yüz yirmi dört bin tane peygamber. Bunlardan üç yüz on beş tanesi resûldür. Ötekiler nebidir. "Yüz yirmi dört bin nebidir. Bunların içinden üç yüz on beş tanesi resûldür, Ötekiler nebidir. "Yüz yirmi dört bin nebidir. Bunların içinden üç yüz on beş tanesi resûldür, kendisine kitap indirilmiş kimsedir." diye Peygamber Efendimiz bildirmiş. kendisine kitap indirilmiş kimsedir." diye Peygamber Efendimiz bildirmiş.

Biz kaç tanesinin adını biliyoruz? Çok az. Kur'ân-ı Kerîm'de adı zikredilen yirmi küsur. Biz kaç tanesinin adını biliyoruz?

Çok az. Kur'ân-ı Kerîm'de adı zikredilen yirmi küsur.
Ötekilerinin adlarını bilmiyoruz. Ama Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîme var, buyuruluyor ki; Ötekilerinin adlarını bilmiyoruz. Ama Kur'ân-ı Kerîm'de bir âyet-i kerîme var, buyuruluyor ki;

Ve in min ümmetin illâ halâ fîhâ nezîrün. Ve in min ümmetin illâ halâ fîhâ nezîrün.

"Kendisine peygamber gönderilmemiş, haberci gönderilmemiş; "Kendisine peygamber gönderilmemiş, haberci gönderilmemiş; 'böyle yaparsanız cehenneme gidersiniz' diye korkutucu gönderilmemiş hiçbir topluluk yoktur." 'böyle yaparsanız cehenneme gidersiniz' diye korkutucu gönderilmemiş hiçbir topluluk yoktur."

Hepsine Allah göndermiştir. Allah her topluluğa kendi yolunu gösterecek,Hepsine Allah göndermiştir. Allah her topluluğa kendi yolunu gösterecek, öğretecek insanlar göndermiştir.öğretecek insanlar göndermiştir. Hiç şekkiniz şüpheniz olmasın. Âyet-i kerîme böyle bildiriyor. Çin'e de gönderdi mi? Hiç şekkiniz şüpheniz olmasın. Âyet-i kerîme böyle bildiriyor.

Çin'e de gönderdi mi?

Gönderdi. Hind'e de gönderdi. İran'a da gönderdi.Gönderdi. Hind'e de gönderdi. İran'a da gönderdi. Bizim bilmediğimiz Azteklere, İnkalara da gönderdi, Meksika'ya da gönderdi. Bizim bilmediğimiz Azteklere, İnkalara da gönderdi, Meksika'ya da gönderdi. Her tarafa gönderdi Allah. Yüz yirmi dört bin peygamber. Her tarafa gönderdi Allah. Yüz yirmi dört bin peygamber. Ama biz bunların bir kısmının ismini biliyoruz. Ama biz bunların bir kısmının ismini biliyoruz.

Minhüm men kasasnâ aleyküm ve minhüm men le naksus aleyke. Minhüm men kasasnâ aleyküm ve minhüm men le naksus aleyke.

"Bir kısmının adını size zikrettik, sana anlattık, bir kısmını zikretmedik." "Bir kısmının adını size zikrettik, sana anlattık, bir kısmını zikretmedik."

Kur'ân-ı Kerîm'de böyle buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri. Kur'ân-ı Kerîm'de böyle buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri. Ancak bizim muhitimizle ilgili olanların isimlerini zikretmiş. Ancak bizim muhitimizle ilgili olanların isimlerini zikretmiş.

Onun için, bundan ne çıkıyor biliyor musunuz? Onun için, bundan ne çıkıyor biliyor musunuz?

Bakıyorsunuz Hintlilerin eski mukaddes kitaplarını karıştırıyorlar dinler tarihi mütehassısları;Bakıyorsunuz Hintlilerin eski mukaddes kitaplarını karıştırıyorlar dinler tarihi mütehassısları; bizim inancımıza uygun düşen bazı cümleler var.bizim inancımıza uygun düşen bazı cümleler var. Çin'in eski inançlarına Budizm'in, sonra Konfüçyüs'ün vesairenin kitaplarına bakıyorlar; Çin'in eski inançlarına Budizm'in, sonra Konfüçyüs'ün vesairenin kitaplarına bakıyorlar; bizim kitaplarımızda olan bazı bilgilerin aynısını buluyorlar. Neden? bizim kitaplarımızda olan bazı bilgilerin aynısını buluyorlar.

Neden?

Menşe aynı da ondandır. Allah onlara da göndermiş, bildirmiş. Menşe aynı da ondandır. Allah onlara da göndermiş, bildirmiş. Yarısı bozulmuş, yarısı bozulmamış. Öyle eğri doğru zamanımıza kadar gelmiş. Yarısı bozulmuş, yarısı bozulmamış. Öyle eğri doğru zamanımıza kadar gelmiş.

Me'd-dünyâ fi'l-âhireti illâ kemâ yemşî ahadüküm ile'l-yemmi fe edhale isbu'ahû fîhi femâ Me'd-dünyâ fi'l-âhireti illâ kemâ yemşî ahadüküm ile'l-yemmi fe edhale isbu'ahû fîhi femâ harace minhü fe hüve'd-dünyâ. harace minhü fe hüve'd-dünyâ.

Dünyayı anlatıyor Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde.Dünyayı anlatıyor Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde. Dünya ne kadardır, ne kadar büyüktür, kıymeti ne kadardır, onu anlamamıza yardım Dünya ne kadardır, ne kadar büyüktür, kıymeti ne kadardır, onu anlamamıza yardım edici bir hadîs-i şerîf. Buyurmuş ki; edici bir hadîs-i şerîf. Buyurmuş ki;

"Dünya âhirete kıyas edilirse şuna benzer." Kemâ yemşî ahadüküm ile'l-yemmi."Dünya âhirete kıyas edilirse şuna benzer." Kemâ yemşî ahadüküm ile'l-yemmi. "Sizden biriniz denize gider." Fe edhale isbu'ahû fîhi. "Parmağını denize sokar." "Sizden biriniz denize gider." Fe edhale isbu'ahû fîhi. "Parmağını denize sokar." Sizden biriniz denize gider, deniz kenarına, parmağını denize sokar. Sizden biriniz denize gider, deniz kenarına, parmağını denize sokar. Femâ harace minhü fe hüve'd-dünyâ. "O parmağına ne kadar su geldiyse Femâ harace minhü fe hüve'd-dünyâ. "O parmağına ne kadar su geldiyse âhirete nispetle dünya o kadardır işte." âhirete nispetle dünya o kadardır işte."

Bakın bizim cahilliğimize, şaşkınlığımıza ki bu kadar değersiz bir şey için ömür tüketiyoruz, Bakın bizim cahilliğimize, şaşkınlığımıza ki bu kadar değersiz bir şey için ömür tüketiyoruz, birbirimizi yiyoruz, asıyoruz, kesiyoruz, zulümler ediyoruz, haksızlıklar, gadirler ediyoruz; birbirimizi yiyoruz, asıyoruz, kesiyoruz, zulümler ediyoruz, haksızlıklar, gadirler ediyoruz; âhireti ihmal ediyoruz. âhireti ihmal ediyoruz.

Dinsizlik hiç akıllı işi değildir. Cünundur, deliliklerin deliliğidir. Dinsizlik hiç akıllı işi değildir. Cünundur, deliliklerin deliliğidir. Dünya ehli olmak, dünyaya tapmak çok büyük şaşkınlıktır. Dünya ehli olmak, dünyaya tapmak çok büyük şaşkınlıktır. Dünyaya yönelip de âhireti unutmak çok büyük şaşkınlıktır. Dünyaya yönelip de âhireti unutmak çok büyük şaşkınlıktır. Ama ekseriyet dünyaya tapıyor şimdi. Biraz şöyle sayfiye semtlerini gezsen, Ama ekseriyet dünyaya tapıyor şimdi. Biraz şöyle sayfiye semtlerini gezsen, biraz Fatih semtinden başka yerlere gitsen öyle… biraz Fatih semtinden başka yerlere gitsen öyle…

Siz Allah'a çok şükredin. Allah size nasip etmiş de camiye gelmişsiniz, hadis dinleyebiliyorsunuz. Siz Allah'a çok şükredin. Allah size nasip etmiş de camiye gelmişsiniz, hadis dinleyebiliyorsunuz. Onlar da dinlese belki onlar da yola gelir ama dinlemez ki…Onlar da dinlese belki onlar da yola gelir ama dinlemez ki… Gidip diskolardan, şuralardan, buralardan bantlar, plaklar almıştır; Gidip diskolardan, şuralardan, buralardan bantlar, plaklar almıştır; nerede Avrupalı zırdelinin çalgısı var, onları dinler sabahtan akşama.nerede Avrupalı zırdelinin çalgısı var, onları dinler sabahtan akşama. Toplanırlar, tepinirler, uğraşırlar. Bu tarafı dinleyecek vakti yok. Toplanırlar, tepinirler, uğraşırlar. Bu tarafı dinleyecek vakti yok.

Siz şükredin halinize, onlara da dua edin. Siz şükredin halinize, onlara da dua edin.

Me'l-meyyitü fî kabrihî. Ama herkes ölecek. Me'l-meyyitü fî kabrihî. Ama herkes ölecek. Bak, arkasından da ölümle ilgili hadîs-i şerîf geldi. Bak, arkasından da ölümle ilgili hadîs-i şerîf geldi. Ya biz haksızız, ya onlar haksız. Ya biz şaşkınlık ediyoruz,Ya biz haksızız, ya onlar haksız. Ya biz şaşkınlık ediyoruz, dünyadan kâm almıyoruz, fırsatı kaçırıyoruz; dünyadan kâm almıyoruz, fırsatı kaçırıyoruz; onlar vur patlasın çal oynasın değerlendiriyorlar zamanlarını, kâr ediyorlar. onlar vur patlasın çal oynasın değerlendiriyorlar zamanlarını, kâr ediyorlar. Veyahut da onlar âhiretlerini mahvetmek suretiyle mahvoluyorlar.Veyahut da onlar âhiretlerini mahvetmek suretiyle mahvoluyorlar. Çok pişmanlık duyacaklar. Çok pişmanlık duyacaklar.

Bak Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte ne diyor, göreceğiz. Bak Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte ne diyor, göreceğiz.

Şimdi ne desek, adam bize gülüyor,Şimdi ne desek, adam bize gülüyor, bizi de böyle sakallı filan gördü mü onların şeylerini bilmeyiz sanıyor.bizi de böyle sakallı filan gördü mü onların şeylerini bilmeyiz sanıyor. Onlar ne okuduysa hepsini okuduk. Hatta bir kısmını ders olarak da verebiliriz onlara.Onlar ne okuduysa hepsini okuduk. Hatta bir kısmını ders olarak da verebiliriz onlara. Hocalık da yaptık onların dünya mekteplerinde; matematik, fen vesaire…Hocalık da yaptık onların dünya mekteplerinde; matematik, fen vesaire… Hepsini bilir, okuturuz. Ama onlar bunları okumuyorlar, zavallılar. Hepsini bilir, okuturuz. Ama onlar bunları okumuyorlar, zavallılar.

Fransa'dan adam, sosyalistken, komünistken müslüman oldu geçen. Fransa'dan adam, sosyalistken, komünistken müslüman oldu geçen. Moskova'nın belini çökertti. Roger Garaudy isimli birisi, büyük mütefekkir, alim, yazar, Moskova'nın belini çökertti. Roger Garaudy isimli birisi, büyük mütefekkir, alim, yazar, profesör, birçok kurumda müdürlükler yapmış bir kimse, sosyalistlerin fikir babalarından.profesör, birçok kurumda müdürlükler yapmış bir kimse, sosyalistlerin fikir babalarından. İnceledi, inceledi, müslüman oldu adam. İnceledi, inceledi, müslüman oldu adam.

"Kapitalizm insanı paraya esir ediyor. Komünizm de insanı devlete köle ediyor."Kapitalizm insanı paraya esir ediyor. Komünizm de insanı devlete köle ediyor. İnsana insanlık haysiyetini veren İslâm imiş meğerse…" dedi, İnsana insanlık haysiyetini veren İslâm imiş meğerse…"

dedi,
kelime-i şehâdet getirdi, müslüman oldu adam. kelime-i şehâdet getirdi, müslüman oldu adam. Hem Komünizmi çok güzel biliyor; Karl Marx, Lenin vesaire... Bizimkiler bilemez o kadar.Hem Komünizmi çok güzel biliyor; Karl Marx, Lenin vesaire... Bizimkiler bilemez o kadar. Onun kitaplarını tercüme ediyorlar ancak. Böyle birisi müslüman oldu. Onun kitaplarını tercüme ediyorlar ancak. Böyle birisi müslüman oldu.

Bu hadîs-i şerîfi çok dikkatle dinleyin, biraz firaklı, acıklı, hasretli hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîfi çok dikkatle dinleyin, biraz firaklı, acıklı, hasretli hadîs-i şerîf. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunmuş. İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunmuş.

Peygamberimiz, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Peygamberimiz, Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın bildirmesiyle bizim başımıza gelenleri de bilen, bildiren, gelmeyenleri de bilen,Allah'ın bildirmesiyle bizim başımıza gelenleri de bilen, bildiren, gelmeyenleri de bilen, bildiren, gelecekleri de ileride olacakları da söyleyen Resûlümüz buyuruyor ki; bildiren, gelecekleri de ileride olacakları da söyleyen Resûlümüz buyuruyor ki;

Me'l-meyyitü fî kabrihî illâ şibhü'l-garîki'l-mütegavvisi. Me'l-meyyitü fî kabrihî illâ şibhü'l-garîki'l-mütegavvisi. "Kabrin içindeki ölü, denize düşmüş, batmış ve imdat isteyen, boğulmak üzere olan bir insan gibidir."Kabrin içindeki ölü, denize düşmüş, batmış ve imdat isteyen, boğulmak üzere olan bir insan gibidir. Kabrin içine konulan insan, denize düşmüş, imdat isteyen, Kabrin içine konulan insan, denize düşmüş, imdat isteyen, yüzme bilmeyen, boğulmak üzere olan, çırpınan bir insan gibidir."yüzme bilmeyen, boğulmak üzere olan, çırpınan bir insan gibidir." Yentaziru da'veten min ebin ev ümmin ev veledin.Yentaziru da'veten min ebin ev ümmin ev veledin. "Babasından dua bekler, anasından dua bekler, oğlundan dua bekler.""Babasından dua bekler, anasından dua bekler, oğlundan dua bekler." Ev sadîkin sikatin. "Samimi arkadaşından dua bekler." Ev sadîkin sikatin. "Samimi arkadaşından dua bekler."

F fe izâ lahikathu. "Umdukları kimseler ona dua eder de o dua ona erişirse." F fe izâ lahikathu. "Umdukları kimseler ona dua eder de o dua ona erişirse." Kâne ehabbe ileyhi mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ.Kâne ehabbe ileyhi mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ. "Dünyadan da dünyanın içindeki şeylerden de ona daha sevimli gelir o dua. O ölüye o dua…""Dünyadan da dünyanın içindeki şeylerden de ona daha sevimli gelir o dua. O ölüye o dua…" Ve mâ fîhâ. "Dünyadan ve dünyanın içinde ne varsa hepsinden daha sevimli." Ve mâ fîhâ. "Dünyadan ve dünyanın içinde ne varsa hepsinden daha sevimli."

Ve inna'llâhe azze ve celle le yüdhile alâ ehli'l-kubûri min du'âi ehli'd-dünyâ emsâle'l-cibâli. Ve inna'llâhe azze ve celle le yüdhile alâ ehli'l-kubûri min du'âi ehli'd-dünyâ emsâle'l-cibâli. "Allahu Teâlâ hazretleri kabirdeki insanlara ehl-i dünyânın, hayatta olan, "Allahu Teâlâ hazretleri kabirdeki insanlara ehl-i dünyânın, hayatta olan, yaşayan insanların dualarından dağlar gibi rahmet ihsan eder. yaşayan insanların dualarından dağlar gibi rahmet ihsan eder. O dualar üzerine dağlar gibi ecir, sevap, rahmet ihsan eder o ölüye." O dualar üzerine dağlar gibi ecir, sevap, rahmet ihsan eder o ölüye."

Ve inne hediyyete'l-ahyâi ile'l-emvâti. "Ölülere yaşayanların hediyesi nedir?" Ve inne hediyyete'l-ahyâi ile'l-emvâti. "Ölülere yaşayanların hediyesi nedir?"

el-İstiğfârü lehüm. "Muhakkak ki ölülere yaşayanların hediyesi onlara istiğfar etmektir,el-İstiğfârü lehüm. "Muhakkak ki ölülere yaşayanların hediyesi onlara istiğfar etmektir, 'yâ Rabbi sen bunların günahlarını affediver' demektir." 'yâ Rabbi sen bunların günahlarını affediver' demektir." Ve's-sadakatü anhüm. "Ve onların namına sadaka yapıvermektir." Ve's-sadakatü anhüm. "Ve onların namına sadaka yapıvermektir." Hayırda bulunmak, para vermektir, çeşme yaptırmaktır demin söylediğim gibi. Hayırda bulunmak, para vermektir, çeşme yaptırmaktır demin söylediğim gibi.

Ne kadar güzel teşbih etmiş Efendimiz. Denize düşmüş, yardım bekleyen, Ne kadar güzel teşbih etmiş Efendimiz. Denize düşmüş, yardım bekleyen, boğulmak üzere olan insan gibi. Onun için geçmişlerinize iyilik etmek istiyorsanızboğulmak üzere olan insan gibi. Onun için geçmişlerinize iyilik etmek istiyorsanız bu hadîs-i şerîfe çokça dikkat edin. bu hadîs-i şerîfe çokça dikkat edin.

Mâ âta'llâhu te'âlâ âlimen ilmen illâ ehaze aleyhi'l-mîsâka en lâ yektümehû. Mâ âta'llâhu te'âlâ âlimen ilmen illâ ehaze aleyhi'l-mîsâka en lâ yektümehû.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

"Allah bir alime bir ilim verdiyse mutlaka ondan bu ilmi gizleme,"Allah bir alime bir ilim verdiyse mutlaka ondan bu ilmi gizleme, ehlinden esirgeme, bu bildiğini başkasına anlat diye söz de almıştır." ehlinden esirgeme, bu bildiğini başkasına anlat diye söz de almıştır."

Kime ilim verdiyse o verdiğinden ahd ü misak almıştır. Kime ilim verdiyse o verdiğinden ahd ü misak almıştır.

Onun için alim bildiği şeyi söyleyecek. Acı da olsa hoşlansa da hoşlanmasa da söyleyecek.Onun için alim bildiği şeyi söyleyecek. Acı da olsa hoşlansa da hoşlanmasa da söyleyecek. Bu hadîs-i şerîflerin bir kısmı size, bana dokunur.Bu hadîs-i şerîflerin bir kısmı size, bana dokunur. Ben okurum, bana dokunur; siz dinlersiniz, size dokunur. Bir kusurumuzu ifade ediyordur.Ben okurum, bana dokunur; siz dinlersiniz, size dokunur. Bir kusurumuzu ifade ediyordur. Bizi azarlıyordur. Ama neyse onu söylememiz gerekiyor. Hakkı söylemek gerekiyor. Bizi azarlıyordur. Ama neyse onu söylememiz gerekiyor. Hakkı söylemek gerekiyor.

"Hakkı söylemek gerektiği zaman bilip de söylemeyen kimse dilsiz şeytandır." "Hakkı söylemek gerektiği zaman bilip de söylemeyen kimse dilsiz şeytandır."

diyor Peygamber Efendimiz.diyor Peygamber Efendimiz. Hakkı söyleyeceğiz. Ne kadar çok da dilsiz insan var. Hakkı söyleyeceğiz. Ne kadar çok da dilsiz insan var. Söylemiyorlar, saklıyorlar, ifade etmiyorlar gerçekleri.Söylemiyorlar, saklıyorlar, ifade etmiyorlar gerçekleri. Bir zarar gelmesin diye güya kurnazlık yapıyorlar ama en büyük zarara susmakla uğruyorlar. Bir zarar gelmesin diye güya kurnazlık yapıyorlar ama en büyük zarara susmakla uğruyorlar. Hakkı söyleyeceksin, hak yayılacak. Batıl defolup gidecek; güzellik,Hakkı söyleyeceksin, hak yayılacak. Batıl defolup gidecek; güzellik, adalet hâkim olacak, zulüm kalkacak. adalet hâkim olacak, zulüm kalkacak.

"En büyük cihat zalim sultanın huzurunda hak sözü söylemektir." buyurmuş "En büyük cihat zalim sultanın huzurunda hak sözü söylemektir."

buyurmuş
Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte. Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfte. Zalim sultan, korkarsın, cellâdı çağırtır, kafasını uçurtturur insanın. Ama hakkı söyleyeceksin. Zalim sultan, korkarsın, cellâdı çağırtır, kafasını uçurtturur insanın. Ama hakkı söyleyeceksin.

Mâ âtâkâ'llâhu min emvâli's-sultâni min gayri mes'eletin ve lâ işrâfin fe külhü ve temevvelhü. Mâ âtâkâ'llâhu min emvâli's-sultâni min gayri mes'eletin ve lâ işrâfin fe külhü ve temevvelhü.

Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh'ten rivayetle gelen bir hadîs-i şerîf. Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh'ten rivayetle gelen bir hadîs-i şerîf. Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz; Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz;

"Allah sana, sen istemeden sultanın mallarından bir şey nasip etmiş ise, onu al, ona sahip ol." "Allah sana, sen istemeden sultanın mallarından bir şey nasip etmiş ise, onu al, ona sahip ol."

Yani; "Ben istemem filan deme. İstemeden gelmiş, onu kabul et." Yani;

"Ben istemem filan deme. İstemeden gelmiş, onu kabul et."

diye Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh rivayet ediyor, böyle buyurmuş Peygamber Efendimiz. diye Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh rivayet ediyor, böyle buyurmuş Peygamber Efendimiz. İstemek, peşine düşmek doğru değil. Ama istemeden gelirse o hediye ediyor, ikram ediyor, İstemek, peşine düşmek doğru değil. Ama istemeden gelirse o hediye ediyor, ikram ediyor, alınabilir mânasına geliyor. alınabilir mânasına geliyor.

Bir hadîs-i şerîf de şu şekilde: Bir hadîs-i şerîf de şu şekilde:

Mâ übâlî mâ eteytü in ene şeribtü tiryâkan Mâ übâlî mâ eteytü in ene şeribtü tiryâkan ev ta'allaktü temîmeten ev kultü'ş-şi're min kıbeli nefsî. ev ta'allaktü temîmeten ev kultü'ş-şi're min kıbeli nefsî.

Abdullah İbn Amr İbni'l-Âs radıyallahu anh rivayet eylemiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Abdullah İbn Amr İbni'l-Âs radıyallahu anh rivayet eylemiş. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Eğer ben tiryak içersem, eğer ben nazar boncuğu takarsam, eğer ben kendi içimden şiir uydurup söylersem hiç önemi kalmaz." "Eğer ben tiryak içersem, eğer ben nazar boncuğu takarsam, eğer ben kendi içimden şiir uydurup söylersem hiç önemi kalmaz."

Artık ne yaparsam yapayım, kötü bir iş yapmış olurum.Artık ne yaparsam yapayım, kötü bir iş yapmış olurum. Yani zarardan kurtulmak için elimden hiçbir şey gelmez artık, mutlak bir kötü iş,Yani zarardan kurtulmak için elimden hiçbir şey gelmez artık, mutlak bir kötü iş, yanlış iş yapmış olurum mânasına bu üç yanlış şeyi söylüyor. yanlış iş yapmış olurum mânasına bu üç yanlış şeyi söylüyor.

Birincisi tiryak içmek. Tiryak, yılan eti gibi, haram etlerden, Birincisi tiryak içmek. Tiryak, yılan eti gibi, haram etlerden, yasak maddelerden yapılan tedavi malzemesi.yasak maddelerden yapılan tedavi malzemesi. Bu câiz değil. Haram olan şeylerden, domuzun kılından dokuz tane alacaksın daBu câiz değil. Haram olan şeylerden, domuzun kılından dokuz tane alacaksın da bilmem neyle şöyle karıştıracaksın vesaire… bilmem neyle şöyle karıştıracaksın vesaire… Böyle şey yok. Veyahut yılanın etinden şöyle olacak, şunu şöyle karıştıracaksın, Böyle şey yok. Veyahut yılanın etinden şöyle olacak, şunu şöyle karıştıracaksın, suyunu çıkartacaksın, şu kadar kalacak. suyunu çıkartacaksın, şu kadar kalacak. Çok acayip şeyler vardır böyle, bunu yazar kitaplar.Çok acayip şeyler vardır böyle, bunu yazar kitaplar. Adamlar kimden duymuşlardır, birbirlerine söylerler duydukları şeyleri. Adamlar kimden duymuşlardır, birbirlerine söylerler duydukları şeyleri. Böyle şey yok. Haram, haram ile tedavi yok. Haram olan şeyi içmek yok. Böyle şey yok. Haram, haram ile tedavi yok. Haram olan şeyi içmek yok.

Helalle olursa, helal tedavi serbesttir. Helalle olursa, helal tedavi serbesttir. Allahu Teâlâ hazretleri hastalığı da devasını da indirmiştir. Allahu Teâlâ hazretleri hastalığı da devasını da indirmiştir. Tedavi olunuz, tedaviden kaçmayınız, tedavi yasak değil. Ama haramla tedavi olmayınız. Tedavi olunuz, tedaviden kaçmayınız, tedavi yasak değil. Ama haramla tedavi olmayınız.

"Efendim çok kansız kalmış. Vah zavallıcık, beti benzi solmuş, kemikler zayıflamış. "Efendim çok kansız kalmış. Vah zavallıcık, beti benzi solmuş, kemikler zayıflamış. Bir konyak içsin, şişmanlar." diyor bazı doktorlar. Bir konyak içsin, şişmanlar."

diyor bazı doktorlar.

"Ya konyak, alkol yasak, dinimizde yok filan." diyorsun. "Ya konyak, alkol yasak, dinimizde yok filan."

diyorsun.

"Günahı bana." diyor. Bakın Kur'ân-ı Kerîm'i bilsek hiç bu lafların altında kalmayız. "Günahı bana."

diyor.

Bakın Kur'ân-ı Kerîm'i bilsek hiç bu lafların altında kalmayız.
Allahu Teâlâ hazretleri buna dair, buna benzer şeyi bildiriyor Kur'ân-ı Kerîm'de. Allahu Teâlâ hazretleri buna dair, buna benzer şeyi bildiriyor Kur'ân-ı Kerîm'de. Onlar derler ki kâfirler; Onlar derler ki kâfirler;

İttebi'û sebîlenâ ve'l-nahmil hatâyâkümve mâ hüm bi hâmilîne min hatâyâhüm min şey'in. İttebi'û sebîlenâ ve'l-nahmil hatâyâkümve mâ hüm bi hâmilîne min hatâyâhüm min şey'in.

"Bizim yolumuza tâbi olun, biz sizin günahlarınızı,"Bizim yolumuza tâbi olun, biz sizin günahlarınızı, veballerinizi, hatalarınızı yükleniriz." derler. veballerinizi, hatalarınızı yükleniriz."

derler.

Ve mâ hüm bi hâmilîne min hatâyâhüm min şey'in. Ve mâ hüm bi hâmilîne min hatâyâhüm min şey'in.

"Onlar onların hatalarını yüklenemezler aslında."Onlar onların hatalarını yüklenemezler aslında. Ama hem kendileri hem de onların hatalarını Allah onların defterine yazar, böyle dedikleri için." Ama hem kendileri hem de onların hatalarını Allah onların defterine yazar, böyle dedikleri için."

"Sen iç iç, ben yüklenirim." İçen de günaha girer, "Sen iç iç, ben yüklenirim."

İçen de günaha girer,
içeni içmeye sevk edene de Allah o vebali verir. içeni içmeye sevk edene de Allah o vebali verir.

Onun için haramla tedavi yok. Allah'ın bir sürü helali var. Onun için haramla tedavi yok. Allah'ın bir sürü helali var. Konyak içeceğine pekmez iç, daha çok şişmanlatır. Bal ye, bal şerbeti iç.Konyak içeceğine pekmez iç, daha çok şişmanlatır. Bal ye, bal şerbeti iç. Çörek otu ye. O kadar helalleri bırakıyor, bırakıyor, ille bir olmadık haramla Allah'a âsî gelecek. Çörek otu ye. O kadar helalleri bırakıyor, bırakıyor, ille bir olmadık haramla Allah'a âsî gelecek. Öyle şey yok. İkincisi; ev ta'allaktü temîmeten. Öyle şey yok.

İkincisi; ev ta'allaktü temîmeten.

"Temime dediği şey nazar değmesin diye boyuna takılan şeylerdir." deniliyor şerhte. "Temime dediği şey nazar değmesin diye boyuna takılan şeylerdir."

deniliyor şerhte.
Bu da yasaktır. Sakın öyle şey yapmayın; boynunuza birtakım parçalar, Bu da yasaktır. Sakın öyle şey yapmayın; boynunuza birtakım parçalar, şunlar bunlar, nazar değmesin diye şekiller takmayın. şunlar bunlar, nazar değmesin diye şekiller takmayın. Okursunuz kul e'ûzü bi Rabbi'l-felak, kul e'ûzü bi Rabbi'n-nâs, Allah korur. Okursunuz kul e'ûzü bi Rabbi'l-felak, kul e'ûzü bi Rabbi'n-nâs, Allah korur.

Şiir söylemek. Şiir de Peygamber Efendimiz'e gerekmez. Bize de gerekmez.Şiir söylemek. Şiir de Peygamber Efendimiz'e gerekmez. Bize de gerekmez. Öyle şiir pek makbul değildir. Öyle şiir pek makbul değildir.

Ama şiir iki çeşittir: Birisi hikmettir, güzel sözlerdir, doğru sözlerdir.Ama şiir iki çeşittir: Birisi hikmettir, güzel sözlerdir, doğru sözlerdir. Birisi uydurmadır, yalandır, hayaldir; şehvete, içkiye, kadına, şaraba teşvik edici şeydir. Birisi uydurmadır, yalandır, hayaldir; şehvete, içkiye, kadına, şaraba teşvik edici şeydir. İyi olanları Kur'ân-ı Kerîm de istisna etmiş.İyi olanları Kur'ân-ı Kerîm de istisna etmiş. Çünkü Peygamber Efendimiz'in zamanında da şiir söyleyen kimseler vardıÇünkü Peygamber Efendimiz'in zamanında da şiir söyleyen kimseler vardı ve Peygamber Efendimiz "şu mânaları şöyle şiir haline getirin" diyordu. ve Peygamber Efendimiz "şu mânaları şöyle şiir haline getirin" diyordu.

O imkânı var.O imkânı var. O bakımdan şiir iki çeşittir: Eğer içinde kötü mânalar varsa, flörte, içki içmeye,O bakımdan şiir iki çeşittir: Eğer içinde kötü mânalar varsa, flörte, içki içmeye, daha gayrimeşru münasebetlere, Allah'a isyana, imansızlığa vesaireye dair ise o zaman olmaz. daha gayrimeşru münasebetlere, Allah'a isyana, imansızlığa vesaireye dair ise o zaman olmaz. Ama ilahiler gibi insanı hak yola gelmeye sevk ediyorsa onlar câizdir. Ama ilahiler gibi insanı hak yola gelmeye sevk ediyorsa onlar câizdir.

Bir hadîs-i şerîf daha söylüyorum, bitiriyorum; Bir hadîs-i şerîf daha söylüyorum, bitiriyorum;

Mâ amene bî men bâte şeb'anen ve câruhû câi'un ilâ cenbihî ve hüve ya'lemu bihî. Mâ amene bî men bâte şeb'anen ve câruhû câi'un ilâ cenbihî ve hüve ya'lemu bihî.

"Bana inanmış değildir." Kim? "O kimse ki kendisi tok yatar ve komşusu açtır yan tarafında, "Bana inanmış değildir."

Kim?

"O kimse ki kendisi tok yatar ve komşusu açtır yan tarafında,
o da onun aç olduğunu bilmektedir." o da onun aç olduğunu bilmektedir."

Demek ki; "Komşusunun aç olduğunu bildiği halde kendisi doyurup da karnını tok yatan kimse Demek ki; "Komşusunun aç olduğunu bildiği halde kendisi doyurup da karnını tok yatan kimse Peygamber Efendimiz'e iman etmiş olmaz." diyor Peygamber Efendimiz. Peygamber Efendimiz'e iman etmiş olmaz." diyor Peygamber Efendimiz.

O halde ne yapması gerekiyor? İman etmişse merhamet edecek, O halde ne yapması gerekiyor?

İman etmişse merhamet edecek,
o aç kardeşine de lokmasını bölüştürecek, onun da karnını doyuracak, o aç kardeşine de lokmasını bölüştürecek, onun da karnını doyuracak, onun da derdine çare bulmaya çalışacak. onun da derdine çare bulmaya çalışacak.

Burada açlık zikredilmiş. Açlık da olur, çıplaklık da olur, daha başka şey de olur. Burada açlık zikredilmiş. Açlık da olur, çıplaklık da olur, daha başka şey de olur. Hangi ihtiyacı varsa komşusunun, yakının, kardeşinin ihtiyacını Hangi ihtiyacı varsa komşusunun, yakının, kardeşinin ihtiyacını gidermeye çalışması gerekiyor insanın. gidermeye çalışması gerekiyor insanın.

Allahu Teâlâ hazretleri bizleri İslâm'ın emirlerini iyi bilen kimselerden eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizleri İslâm'ın emirlerini iyi bilen kimselerden eylesin.

Bak namaz kılarız da kendimizi müslüman sayarız. Bak namaz kılarız da kendimizi müslüman sayarız. Demek ki komşuya iyi muamele etmeyince o zaman çok büyük hata etmiş oluyoruz. Demek ki komşuya iyi muamele etmeyince o zaman çok büyük hata etmiş oluyoruz.

Her şeyi böyle iyi bilip de iyi iş yapıyormuş sandığı halde kötü duruma Her şeyi böyle iyi bilip de iyi iş yapıyormuş sandığı halde kötü duruma düşenlerden olmayalım inşaallah. düşenlerden olmayalım inşaallah.

Fâtiha-i Şerîfe me'a'l-Besmele. Fâtiha-i Şerîfe me'a'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2