Namaz Vakitleri

23 Şevvâl 1445
02 Mayıs 2024
İmsak
04:16
Güneş
05:55
Öğle
13:06
İkindi
16:57
Akşam
20:08
Yatsı
21:40
Detaylı Arama

Zorlu Şartlarda İslam'a Sarılmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Rebîü'l-Evvel 1421 / 09.06.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîneel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'd:

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

İnnekümü'l-yevme fî zemânin men tereke minküm uşra mâ umire bihî heleke sümmeİnnekümü'l-yevme fî zemânin men tereke minküm uşra mâ umire bihî heleke sümme ye'tî zemânun men amile minhüm bi-uşri mâ umire bihî necâ. ye'tî zemânun men amile minhüm bi-uşri mâ umire bihî necâ.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilen Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilen bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki; bu hadîs-i şerîfte buyurmuş ki;

İnneküm. "Sizler ey ümmetim..." el-Yevme. "Bugün, şu benim yaşadığım zamanda..." İnneküm. "Sizler ey ümmetim..." el-Yevme. "Bugün, şu benim yaşadığım zamanda..." Fî zemânin. "Öyle bir asırda, öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki..."Fî zemânin. "Öyle bir asırda, öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki..." Men tereke minküm uşra mâ umire bihî. Men tereke minküm uşra mâ umire bihî. "Kendisine Allah'ın dininin emrettiği şeylerin onda birini terk ederse..." Heleke. "Helâk olur." "Kendisine Allah'ın dininin emrettiği şeylerin onda birini terk ederse..." Heleke. "Helâk olur."

"Siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki kendisine emrolunan şeylerin onda birini yapmazsa, "Siz öyle bir zamanda yaşıyorsunuz ki kendisine emrolunan şeylerin onda birini yapmazsa, onda dokuzunu yapsa, yüzde 90'ını yapsa da yüzde 10'unu kaçırsa helâk olur.onda dokuzunu yapsa, yüzde 90'ını yapsa da yüzde 10'unu kaçırsa helâk olur. -------------------------------------------- Benim bu devrimde onda birini yapmazsa helâk olur." Benim bu devrimde onda birini yapmazsa helâk olur."

Çünkü çok ihlâslı bir devir. Peygamber Efendimiz'in nuru var. Çünkü çok ihlâslı bir devir. Peygamber Efendimiz'in nuru var. Asr-ı saadet. Her şey ayan beyan belli. İlmi öğrenmeye mâni ve uygulamaya engel yok. Asr-ı saadet. Her şey ayan beyan belli. İlmi öğrenmeye mâni ve uygulamaya engel yok. Fitne, fesat, zulüm, münafıklık az. Kandırmaca yok. Öğrendiğini dosdoğru yapacak.Fitne, fesat, zulüm, münafıklık az. Kandırmaca yok. Öğrendiğini dosdoğru yapacak. Yapmazsa tembellikten, gevşeklikten yapmıyor. Peygamber Efendimiz'in zamanında, onun devrinde,Yapmazsa tembellikten, gevşeklikten yapmıyor. Peygamber Efendimiz'in zamanında, onun devrinde, onun yanında gevşeklik insanı helâk eder.onun yanında gevşeklik insanı helâk eder. Onda dokuzunu yapsa da onda birini yapmasa helâk olur. Ama; Onda dokuzunu yapsa da onda birini yapmasa helâk olur. Ama;

Sümme ye'tî zemânün. "İleride bir zaman gelir ki..." Sümme ye'tî zemânün. "İleride bir zaman gelir ki..." Men amile minhüm bi-uşri mâ umire bihî. Men amile minhüm bi-uşri mâ umire bihî. "Kendisine emrolunan dinî vazifelerin onda birini yapan kişi o zamanda..." "Kendisine emrolunan dinî vazifelerin onda birini yapan kişi o zamanda..." Necâ. "Kurtulur." Onda dokuzunu yapmasa, onda birini yapsa kurtulur. Necâ. "Kurtulur."

Onda dokuzunu yapmasa, onda birini yapsa kurtulur.
Çünkü fitne fesat çoğalmış. Kandırmacalar artmış. Yalancılar kol geziyor. Çünkü fitne fesat çoğalmış. Kandırmacalar artmış. Yalancılar kol geziyor. Din nâmına konuşan insanlar yanlış şeyler öğretiyorlar. Din nâmına konuşan insanlar yanlış şeyler öğretiyorlar. Toplum başka istikamette. O bütün bu zorluklara rağmen dinine sarılmak istiyor amaToplum başka istikamette. O bütün bu zorluklara rağmen dinine sarılmak istiyor ama onda birini yapabiliyor. onda birini yapabiliyor. Onda dokuzunu kaçırıyor.Onda dokuzunu kaçırıyor. Veya bilmiyor, öğrenememiş; çünkü öğretim yok vesaire... Veya bilmiyor, öğrenememiş; çünkü öğretim yok vesaire...

"O ihlâsıyla, gayretiyle emrolunanların onda birini yapsa bile kurtulur. "O ihlâsıyla, gayretiyle emrolunanların onda birini yapsa bile kurtulur. Ama siz onda dokuzunu yapsanız da onda birini yapmasanız helâk olursunuz." Ama siz onda dokuzunu yapsanız da onda birini yapmasanız helâk olursunuz."

Demek ki şartların zorluğuna göre kişi mâzur oluyor. Demek ki şartların zorluğuna göre kişi mâzur oluyor. Diyelim ki Bosna'da, Sancak'ta, Sırplar'ın emri altında, Diyelim ki Bosna'da, Sancak'ta, Sırplar'ın emri altında, Rusya'da, Çeçenistan'da, Keşmir'de zor şartlar altında İslâm'ı öğrenememişler. Rusya'da, Çeçenistan'da, Keşmir'de zor şartlar altında İslâm'ı öğrenememişler. Geleneksel olarak biliyor ki "Ben müslümanım. İslâm hak dindir..." Yapmaya çalışıyor; ama yarım yamalak.Geleneksel olarak biliyor ki "Ben müslümanım. İslâm hak dindir..." Yapmaya çalışıyor; ama yarım yamalak. Hanım başını tam örtemiyor. Adam namazlarını zar zor kılıyor. Oruçlarını tutuyor.Hanım başını tam örtemiyor. Adam namazlarını zar zor kılıyor. Oruçlarını tutuyor. İslâm'ın emrettiği cihadı, emr-i mârufu nehy-i münkeri yapamıyor vs. vs... İslâm'ın emrettiği cihadı, emr-i mârufu nehy-i münkeri yapamıyor vs. vs... Bir sürü engel; yenemediği, hakkından gelemediği bir sürü zorluk...Bir sürü engel; yenemediği, hakkından gelemediği bir sürü zorluk... O ortam içinde o zaman onun gayretine bakıp O ortam içinde o zaman onun gayretine bakıp Cenâb-ı Hak onda birini yapsa bile bunu mükâfatlandırıyor. Cenâb-ı Hak onda birini yapsa bile bunu mükâfatlandırıyor.

Bunun gibi Ebû Zerr-i Gıfârî hazretlerinden Ahmed b. Hanbel rahmetullâhi aleyh de Bunun gibi Ebû Zerr-i Gıfârî hazretlerinden Ahmed b. Hanbel rahmetullâhi aleyh de bir hadîs-i şerîf rivayet etmiş.bir hadîs-i şerîf rivayet etmiş. Bunun mânasını takviye ediyor. Aynı kapıya çıkıyor. Bunun mânasını takviye ediyor. Aynı kapıya çıkıyor. Efendimiz'in kelimeleri şöyle: Efendimiz'in kelimeleri şöyle:

İnneküm fî zemânin ulemâuhû kesîrun hutabâuhû kalîlun.İnneküm fî zemânin ulemâuhû kesîrun hutabâuhû kalîlun. "Siz şimdi öyle bir zamandasınız ki bu zamanın dini bilen alimleri çok." "Siz şimdi öyle bir zamandasınız ki bu zamanın dini bilen alimleri çok." Hutebâuhû kalîl. "Dini bilmeyip de 'öğreneceğim, isteyeceğim' diye isteyiciler az." Hutebâuhû kalîl. "Dini bilmeyip de 'öğreneceğim, isteyeceğim' diye isteyiciler az."

Çünkü herkes biliyor. Tereciye tere satılmaz, herkes biliyor. Çünkü herkes biliyor. Tereciye tere satılmaz, herkes biliyor.

Men tereke fîhi. "Bu zamanda kim terk ederse..."Men tereke fîhi. "Bu zamanda kim terk ederse..." Uşra mâ ya'lemu. "Bildiğinin onda birini yapmaz terk ederse..."Uşra mâ ya'lemu. "Bildiğinin onda birini yapmaz terk ederse..." Hevâ. "Kayar gider." Ve'n-necmi izâ hevâ. "Yıldız kaydığı zaman..." Hevâ. "Kayar gider."

Ve'n-necmi izâ hevâ. "Yıldız kaydığı zaman..."

Hevâ, "kaymak" mânasına geliyor. Hevâ, "kaymak" mânasına geliyor.

Hevâ-yehvî, "kaymak" mânasına da geliyor, başka mânaları da var. Hevâ-yehvî, "kaymak" mânasına da geliyor, başka mânaları da var.

Ayağı kayar, cehenneme uçar gider, kayar gider. Ve seye'tî ale'n-nâsi zemânun. Ayağı kayar, cehenneme uçar gider, kayar gider.

Ve seye'tî ale'n-nâsi zemânun.
"İnsanların başına ileride bir zaman gelecek ki..." Yakillu ulemâuhû ve yeksürü hutabâuhû."İnsanların başına ileride bir zaman gelecek ki..." Yakillu ulemâuhû ve yeksürü hutabâuhû. "Alimleri az olacak, dini bilmeyen, dine muhtaç olan, dini öğrenmek isteyen insanlar çok olacak." "Alimleri az olacak, dini bilmeyen, dine muhtaç olan, dini öğrenmek isteyen insanlar çok olacak."

Ama öğrenemeyecek... Mesela burada Broken Hill'den hoca istediler. Ama öğrenemeyecek... Mesela burada Broken Hill'den hoca istediler. Kaç sene önceden söyledim. Broken Hill'den ahâli hoca istediler.Kaç sene önceden söyledim. Broken Hill'den ahâli hoca istediler. Yetişkin, olgun, çevirecek, idare edecek bir hoca gitse,Yetişkin, olgun, çevirecek, idare edecek bir hoca gitse, bilen bir hoca öğretseydi şimdiye orada Aborjinler arasında vesairede İslâm çok yayılacaktı. bilen bir hoca öğretseydi şimdiye orada Aborjinler arasında vesairede İslâm çok yayılacaktı. Hem Adelaide'de söylediler,Hem Adelaide'de söylediler, hem ben vaazlarımda söyledim, Melbourne'dekiler biliyor, Sydney'dekiler biliyor; giden olmadı.hem ben vaazlarımda söyledim, Melbourne'dekiler biliyor, Sydney'dekiler biliyor; giden olmadı. İstekli çok, öğrenmek istiyor... Aborjinlerden bir-iki kişi Melbourne camiine geldiler, dediler ki; İstekli çok, öğrenmek istiyor... Aborjinlerden bir-iki kişi Melbourne camiine geldiler, dediler ki; "Bizim sülalemiz Afganlı, Avustralya'ya ilk gelen müslümanlara dayanıyormuş. "Bizim sülalemiz Afganlı, Avustralya'ya ilk gelen müslümanlara dayanıyormuş. Biz bir taraftan Aborjiniz ama bir taraftan da bizim dedelerimiz müslümanmış.Biz bir taraftan Aborjiniz ama bir taraftan da bizim dedelerimiz müslümanmış. Biz de müslümanız." Biz de memnun olduk, isimlerini aldık.Biz de müslümanız." Biz de memnun olduk, isimlerini aldık. Hatta yanlarında getirdikleri kitaplardan dedelerinin resimlerini filan gösterdiler. Hatta yanlarında getirdikleri kitaplardan dedelerinin resimlerini filan gösterdiler. Afganlı, sarıklı insanlar... Ama oralara gidip, çalışma yapıp onların arasında bulunmak lazım. Afganlı, sarıklı insanlar... Ama oralara gidip, çalışma yapıp onların arasında bulunmak lazım.

Misyonerler gidiyorlar. Böyle fırsatları değil değerlendirmek,Misyonerler gidiyorlar. Böyle fırsatları değil değerlendirmek, hiç kendilerine yardım edecek kimse olmayan ormanların içlerine, kabilelerin yanına gidiyorlar,hiç kendilerine yardım edecek kimse olmayan ormanların içlerine, kabilelerin yanına gidiyorlar, yamyam kabilelerin yanına ilaç götürüyorlar, yavaş yavaş, yavaş yavaşyamyam kabilelerin yanına ilaç götürüyorlar, yavaş yavaş, yavaş yavaş kendi inançlarını onlara öğretiyorlar.kendi inançlarını onlara öğretiyorlar. Sevgi topluyorlar, toplumu idare ediyorlar. Hükümetler de onlara çok büyük destekler veriyor. Sevgi topluyorlar, toplumu idare ediyorlar. Hükümetler de onlara çok büyük destekler veriyor. Çok büyük paralar ve imkânlar var. 200-300 kişiye bir misyoner gönderip, Çok büyük paralar ve imkânlar var. 200-300 kişiye bir misyoner gönderip, oraları putperestlikten kurtarıp kendi dinlerine çekmeye çalışıyorlar.oraları putperestlikten kurtarıp kendi dinlerine çekmeye çalışıyorlar. Biz öyle çalışmaları yapmıyoruz. Kendisi aslen müslüman olanları koruyamıyoruz. Biz öyle çalışmaları yapmıyoruz. Kendisi aslen müslüman olanları koruyamıyoruz. İstek çok, hoca az. "Her ay bir cami açalım." dedik. İstek çok, hoca az.

"Her ay bir cami açalım." dedik.

Buyur, açalım. Açtık ama camilere hoca? Kim gidecek? Griffith'e kim gidecek? Buyur, açalım. Açtık ama camilere hoca? Kim gidecek? Griffith'e kim gidecek? Eagleby'deki caminin hocası kim olacak? Eagleby'deki caminin hocası kim olacak? Yeni açacaklarımıza kimleri görevlendireceğiz? Düşünmeye başladık.Yeni açacaklarımıza kimleri görevlendireceğiz?

Düşünmeye başladık.
"Griffith'e Orhan Hoca gitse." diyoruz. İnşaallah gider. "Griffith'e Orhan Hoca gitse." diyoruz. İnşaallah gider. "Eagleby'e Mehmet Hoca gitse." diyoruz. İnşaallah durumu müsait olur, gider."Eagleby'e Mehmet Hoca gitse." diyoruz. İnşaallah durumu müsait olur, gider. Ama ondan sonra ne olacak? Yeni cami açarsak kimi göndereceğiz? Ama ondan sonra ne olacak? Yeni cami açarsak kimi göndereceğiz?

Demek ki ulemâsı az bir devirdeyiz. Çalışacak insanlar, alimler az. Demek ki ulemâsı az bir devirdeyiz. Çalışacak insanlar, alimler az. Ulemâ da yetiştirmek lazım. Bir taraftan cami açarken bir taraftan da Ulemâ da yetiştirmek lazım. Bir taraftan cami açarken bir taraftan da o camileri idare edecek dirayetli, basiretli insanlar yetiştirmemiz lazım. o camileri idare edecek dirayetli, basiretli insanlar yetiştirmemiz lazım. Fedakâr, vefakâr, çalışkan insanlar yetiştirmemiz lazım geliyor. Fedakâr, vefakâr, çalışkan insanlar yetiştirmemiz lazım geliyor.

Sonuncu hadîs-i şerîf. İmam Tirmizî rivayet etmiş,Sonuncu hadîs-i şerîf. İmam Tirmizî rivayet etmiş, "hasen ve sahih hadis" diye buyurmuş. Beyhakî de rivayet etmiş."hasen ve sahih hadis" diye buyurmuş. Beyhakî de rivayet etmiş. Rahmetullâhi aleyhimâ. İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten. Rahmetullâhi aleyhimâ. İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten. Kur'ân-ı Kerîm alimi, tefsir bilgisi sahibi İbn Mes'ûd isimli sahabeden Kur'ân-ı Kerîm alimi, tefsir bilgisi sahibi İbn Mes'ûd isimli sahabeden mübarek bir kimse, o rivayet etmiş. mübarek bir kimse, o rivayet etmiş.

Efendimiz buyurmuş ki; İnneküm mansûrûne ve musîbûne ve meftûhun leküm. Efendimiz buyurmuş ki;

İnneküm mansûrûne ve musîbûne ve meftûhun leküm.
Fe-men edreke zâlike minküm fe'l-yetteki'llâhe ve'l-ye'mur bi'l-ma'rûfi ve'l-yenhe ani'l-münkeriFe-men edreke zâlike minküm fe'l-yetteki'llâhe ve'l-ye'mur bi'l-ma'rûfi ve'l-yenhe ani'l-münkeri ve'l-yasili'r-rahime.ve'l-yasili'r-rahime. Ve men kezebe aleyye müteammiden fe'l-yetebevve' mak'adehû mine'n-nâr. Ve men kezebe aleyye müteammiden fe'l-yetebevve' mak'adehû mine'n-nâr.

İnneküm. "Ey ashâbım, sizler..." Mansûrûne. İnneküm. "Ey ashâbım, sizler..." Mansûrûne. "Allah'ın nusretine, yardımına mazhar olacaksınız." "Allah'ın nusretine, yardımına mazhar olacaksınız." Ve musîbûne. "Çok mal, mülk, devlet, şevket, izzet, ikrâm ve itibar kazanacaksınız." Ve musîbûne. "Çok mal, mülk, devlet, şevket, izzet, ikrâm ve itibar kazanacaksınız."

"Çok mala isabet edeceksiniz." Ve meftûhun leküm. "Size fütühât yolu açılmış olacak." "Çok mala isabet edeceksiniz."

Ve meftûhun leküm. "Size fütühât yolu açılmış olacak."

Peygamber Efendimiz daha bunlar olmadan söylüyor.Peygamber Efendimiz daha bunlar olmadan söylüyor. İstanbul fetholunmadan "fetholunacak" dediği gibi...İstanbul fetholunmadan "fetholunacak" dediği gibi... "Âhir zamana yakın Roma fetholunacak." buyurmuş."Âhir zamana yakın Roma fetholunacak." buyurmuş. Daha Hendek harbi olup kâfirler tamamen yok etmek, Daha Hendek harbi olup kâfirler tamamen yok etmek, müslümanların kökünü kazımak için ordu toplayıp muhasaraya geldikleri zamanmüslümanların kökünü kazımak için ordu toplayıp muhasaraya geldikleri zaman Peygamber Efendimiz; "İran'ın toprakları, Roma'nın toprakları sizin olacak!" buyurmuş. Peygamber Efendimiz; "İran'ın toprakları, Roma'nın toprakları sizin olacak!" buyurmuş.

Meftûhun leküm. "Size fütühât verilecek. Fütühâta mazhar olacaksınız." Meftûhun leküm. "Size fütühât verilecek. Fütühâta mazhar olacaksınız."

"Size kapılar açılacak. Ülkeler kapılarını size açacak, siz oraları fethedeceksiniz." "Size kapılar açılacak. Ülkeler kapılarını size açacak, siz oraları fethedeceksiniz."

Demek ki hem muzaffer olacaklar, hem para pul sahibi olacaklar, Demek ki hem muzaffer olacaklar, hem para pul sahibi olacaklar, hem geniş arazilerin, ülkelerin fethini yapacaklar. hem geniş arazilerin, ülkelerin fethini yapacaklar.

Fe-men edreke zâlike minküm. Fe-men edreke zâlike minküm. "Sizden kim bu hallere ulaşırsa, yaşayıp, ölmeyip bu durumu kim görürse, kim ulaşırsa...""Sizden kim bu hallere ulaşırsa, yaşayıp, ölmeyip bu durumu kim görürse, kim ulaşırsa..." Fe'l-yetteki'llâhe. "Allah'tan korksun." Neden? Fe'l-yetteki'llâhe. "Allah'tan korksun."

Neden?

Çünkü galip gelmek, para pul sahibi olmak, fütühâta mazhar olmak, ülkeler fethetmek, Çünkü galip gelmek, para pul sahibi olmak, fütühâta mazhar olmak, ülkeler fethetmek, sonunda kuvvetlenince insan şaşırabilir, şımarabilir, günahlara kayabilir. sonunda kuvvetlenince insan şaşırabilir, şımarabilir, günahlara kayabilir. Parayı buldu mu millet bara, pavyona gidiyor.Parayı buldu mu millet bara, pavyona gidiyor. Kalkıyor, eğlence yerine gidiyor. Parayı keyfe, zevke, nefse, şeytanın gösterdiği yerlere harcıyor. Kalkıyor, eğlence yerine gidiyor. Parayı keyfe, zevke, nefse, şeytanın gösterdiği yerlere harcıyor. Şaşırabilir. Dünya zevkine dalabilir. Allah'tan korksun. Günahlara dalmasın.Şaşırabilir. Dünya zevkine dalabilir.

Allah'tan korksun. Günahlara dalmasın.
Sevaplı güzel amelleri işlemekten geriye kalmasın.Sevaplı güzel amelleri işlemekten geriye kalmasın. Allah'tan korsun, bir. Hepimize tavsiye edilen en önemli vazife.Allah'tan korsun, bir. Hepimize tavsiye edilen en önemli vazife. Bir; Allah'tan korkmak. Allah'tan korkmak, Allah'ın azabından sakınmak, çekinmek.Bir; Allah'tan korkmak. Allah'tan korkmak, Allah'ın azabından sakınmak, çekinmek. Ayağını dikkatli atmak, sağlam basmak. Doğru yolda yürümek.Ayağını dikkatli atmak, sağlam basmak. Doğru yolda yürümek. Sırât-ı müstakîmden sağa sola, aşağı yukarı kaymamak, dosdoğru gitmek.Sırât-ı müstakîmden sağa sola, aşağı yukarı kaymamak, dosdoğru gitmek. Bu bir, emrettiği... Ve'l-ye'mur bi'l-ma'rûfi ve'l-yenhe ani'l-münkeri. Bu bir, emrettiği...

Ve'l-ye'mur bi'l-ma'rûfi ve'l-yenhe ani'l-münkeri.
"Mârufu emretsin, münkeri nehyetsin." "Mârufu emretsin, münkeri nehyetsin."

Bugün yapmadığımız bir şey... Yapmıyoruz.Bugün yapmadığımız bir şey... Yapmıyoruz. Müslümanların arasında, Türkler'in arasında çok suçlular var, çok günahkârlar var, Müslümanların arasında, Türkler'in arasında çok suçlular var, çok günahkârlar var, çok gevşekler var... Yapılmıyor. çok gevşekler var... Yapılmıyor.

Hele Türkiye, tamamen kangren olmuş. Hiç doğruyu söyleyen yok, lafı anlayan yok; Hele Türkiye, tamamen kangren olmuş. Hiç doğruyu söyleyen yok, lafı anlayan yok; bir acayip Türkiye olmuş.bir acayip Türkiye olmuş. Kanunlar çiğneniyor, kanun adamları ses çıkartmıyor.Kanunlar çiğneniyor, kanun adamları ses çıkartmıyor. Cezalar veriliyor, eşit değil. Suçlular cezalandırılmıyor, suçsuzlar cezalandırılıyor.Cezalar veriliyor, eşit değil. Suçlular cezalandırılmıyor, suçsuzlar cezalandırılıyor. Doğruyu söyleyenler, "kanunlar uygulansın" diyenler hapse tıkılıyor; kanunları çiğneyenler başta...Doğruyu söyleyenler, "kanunlar uygulansın" diyenler hapse tıkılıyor; kanunları çiğneyenler başta... Suçlular bulunmuyor. Birileri perdenin arkasından vaziyeti idare ediyor.Suçlular bulunmuyor. Birileri perdenin arkasından vaziyeti idare ediyor. Hayır yapan engelleniyor. Aş dağıtanın; alan razı, veren hayır yapıyor, Hayır yapan engelleniyor. Aş dağıtanın; alan razı, veren hayır yapıyor, Allah rızası için yapıyor, hayrı engelleniyor. Allah rızası için yapıyor, hayrı engelleniyor. Bunları bu zelzele olayından sonra çok gördük. Bunları bu zelzele olayından sonra çok gördük. İyi insanların yetişmesine sebep olacak kaynaklar kurutuluyor. İyi insanların yetişmesine sebep olacak kaynaklar kurutuluyor. Ticarette eşitlik engellenmiş. "Bunlar gericidir", bunlar engelleniyor.Ticarette eşitlik engellenmiş. "Bunlar gericidir", bunlar engelleniyor. Devletin paraları çiğneniyor, yutuluyor, hazine yağmalanıyor.Devletin paraları çiğneniyor, yutuluyor, hazine yağmalanıyor. Çok acayip bir şey! Nereye müracaat edeceksin de derdini kime anlatacaksın,Çok acayip bir şey! Nereye müracaat edeceksin de derdini kime anlatacaksın, adaleti nereden alacaksın? adaleti nereden alacaksın?

Adaletin en başındaki insanlar; "Adalet teşkilatı kokuşmuştur." diye kendileri söylüyor. Adaletin en başındaki insanlar; "Adalet teşkilatı kokuşmuştur." diye kendileri söylüyor. Yargıtay başkanı, Danıştay başkanı, Anayasa Mahkemesi başkanı konuştu muYargıtay başkanı, Danıştay başkanı, Anayasa Mahkemesi başkanı konuştu mu zehir zemberek konuşuyor.zehir zemberek konuşuyor. Kendi teşkilatlarını kötülüyor. "Bitmiş iş!" diyor.Kendi teşkilatlarını kötülüyor. "Bitmiş iş!" diyor. Ne savcı savcı, ne vali vali... Hayalî ihracatı desteklemiş.Ne savcı savcı, ne vali vali... Hayalî ihracatı desteklemiş. Ne bakan bakan, ne parti başkanı doğru düzgün bir adam...Ne bakan bakan, ne parti başkanı doğru düzgün bir adam... Yüce divana sevk edilmek için "Sevk edilsin." deniliyor, Yüce divana sevk edilmek için "Sevk edilsin." deniliyor, bazıları da "Sevk edilmesin." diyor; çünkü hükümet ortağı. bazıları da "Sevk edilmesin." diyor; çünkü hükümet ortağı. Suçlu veya suçsuz, mahkeme olacak, birden hapse gitmiyor ki, "Hapse tıkılsın!" denmiyor ki...Suçlu veya suçsuz, mahkeme olacak, birden hapse gitmiyor ki, "Hapse tıkılsın!" denmiyor ki... "Yüce divana sevk edilsin, soruşturulsun.""Yüce divana sevk edilsin, soruşturulsun." SEKA kağıt fabrikasının arazisini para almadan bir [firmaya] vermişler.SEKA kağıt fabrikasının arazisini para almadan bir [firmaya] vermişler. Ne hakla veriyorsun? Parasız en güzel yeri ne hakla veriyorsun? Ne hakla veriyorsun? Parasız en güzel yeri ne hakla veriyorsun?

Milletin, yetimin, dulun hakkı... Hazinede bir taraftan para yok; Milletin, yetimin, dulun hakkı... Hazinede bir taraftan para yok; yollar yapılmıyor, işler yapılmıyor. yollar yapılmıyor, işler yapılmıyor. Koç üniversite kuracak. Ben de kurmak istiyorum, ben kendi paramla kurmak istiyorum.Koç üniversite kuracak. Ben de kurmak istiyorum, ben kendi paramla kurmak istiyorum. Bana engel olunuyor. Ona reisicumhurdan destekli, ormanlar kesilerek, en güzel yerde, Bana engel olunuyor. Ona reisicumhurdan destekli, ormanlar kesilerek, en güzel yerde, Boğaziçi'nde, Sarıyer'in arkalarında arazi tahsis ediliyor.Boğaziçi'nde, Sarıyer'in arkalarında arazi tahsis ediliyor. İzmit'te SEKA kağıt fabrikasının arazileri bedava veriliyor. Olmaz! İzmit'te SEKA kağıt fabrikasının arazileri bedava veriliyor. Olmaz! Daha ondan evvel, hazineden alınan büyük araziler [var.]Daha ondan evvel, hazineden alınan büyük araziler [var.] Bilkent'in, Hacettepe üniversitesinin [arazileri var.] Hazineden aldı.Bilkent'in, Hacettepe üniversitesinin [arazileri var.] Hazineden aldı. O İhsan Doğramacı'nın. Onun mahkeme edilmesi lazım. O İhsan Doğramacı'nın. Onun mahkeme edilmesi lazım. Meclisteki adamları birer birer baskı altına alıp, ayarlayıp binlerce dönüm araziyi aldı. Meclisteki adamları birer birer baskı altına alıp, ayarlayıp binlerce dönüm araziyi aldı. Çok yerler aldı. Sonra geçti, Tepe Mobilya [vesaire,] dev kuruluşlar, muazzam paralar... Çok yerler aldı. Sonra geçti, Tepe Mobilya [vesaire,] dev kuruluşlar, muazzam paralar... YÖK saltanatı... Çok böyle tariflere sığmaz beleşten, bedavadan yağmalama işler...YÖK saltanatı... Çok böyle tariflere sığmaz beleşten, bedavadan yağmalama işler... Öbür tarafta paralar işçinin maaşından kesiliyor, öbür tarafta batık bankalara veriliyor.Öbür tarafta paralar işçinin maaşından kesiliyor, öbür tarafta batık bankalara veriliyor. Sahipleri cezalandırılmıyor. Her tarafta iğrenç işler, haksız işler...Sahipleri cezalandırılmıyor.

Her tarafta iğrenç işler, haksız işler...
Her tarafta hırsızlık, yağma... Her tarafta hırsızlık, yağma...

Emr-i mâruf yapacak, nehy-i münker yapacak. Emr-i mâruf ne demek? Emr-i mâruf yapacak, nehy-i münker yapacak.

Emr-i mâruf ne demek?

"İyi ve doğru olan şeyi yaptırmak" demek. "İyi ve doğru olan şeyi yaptırmak" demek.

Nehy-i münker, "yasaklamak, yaptırmamak, mâni olmak" demek. Nehy-i münker, "yasaklamak, yaptırmamak, mâni olmak" demek.

Türkiye'nin yüzde 99'u müslüman. Hadi, haksızlıklara mâni olun. Türkiye'nin yüzde 99'u müslüman. Hadi, haksızlıklara mâni olun. Emr-i mâruf nehy-i münker yok. Yapanı desteklemek yok. Herkes susuyor. Boyuna susuyor... Emr-i mâruf nehy-i münker yok. Yapanı desteklemek yok. Herkes susuyor. Boyuna susuyor... "Dur bakalım, bu işin sonu ne olacak?.." Bekliyor. "Dur bakalım, bu işin sonu ne olacak?.." Bekliyor. Halbuki emr-i mâruf nehy-i münker dinimizin çok büyük bir emri.Halbuki emr-i mâruf nehy-i münker dinimizin çok büyük bir emri. Konuşacak. "Olmaz böyle şey!" diyecek. "Bu 28 Şubat kararları olmaz, hepsi antidemokratik!" Konuşacak. "Olmaz böyle şey!" diyecek.

"Bu 28 Şubat kararları olmaz, hepsi antidemokratik!"

Ben yazdım, bağırdım, çağırdım, söyledim. Kimse [bir şey söylemiyor.] Ben yazdım, bağırdım, çağırdım, söyledim. Kimse [bir şey söylemiyor.] Bir de Hasan Celal söylüyor. Biri hapse düştü, ötekisi yurt dışına gitti. Bir de Hasan Celal söylüyor. Biri hapse düştü, ötekisi yurt dışına gitti.

Emr-i mâruf nehy-i münker yapılacak. Başka? Emr-i mâruf nehy-i münker yapılacak.

Başka?

Ve'l-yasili'r-rahime. "Akrabalarını kollasın, ziyaret etsin, yardım etsin." Ve'l-yasili'r-rahime. "Akrabalarını kollasın, ziyaret etsin, yardım etsin."

Akrabalık bağlarını ayakta tutmak, akrabalık hukukuna riayet etmek, onlara yardımcı olmak,Akrabalık bağlarını ayakta tutmak, akrabalık hukukuna riayet etmek, onlara yardımcı olmak, hiç olmazsa ziyaret etmek, yardıma muhtaçsa yardım etmek İslâm'da çok önemli.hiç olmazsa ziyaret etmek, yardıma muhtaçsa yardım etmek İslâm'da çok önemli. Teyze, hala, dayı, amca, yeğen, torun vesaire... Teyze, hala, dayı, amca, yeğen, torun vesaire...

Ve'l-yasili'r-rahime. "Eşi, dostu, akrabasını gözetsin, sıla-i rahimi ihmal etmesin." Ve'l-yasili'r-rahime. "Eşi, dostu, akrabasını gözetsin, sıla-i rahimi ihmal etmesin."

Ve men kezebe aleyye müteammiden. Ve men kezebe aleyye müteammiden. O fütühâtın olduğu, ülkelerin alındığı, mallara sahip olunan o ilerideki zamanO fütühâtın olduğu, ülkelerin alındığı, mallara sahip olunan o ilerideki zaman tabii Peygamber Efendimiz'den sonra olacak.tabii Peygamber Efendimiz'den sonra olacak. Diyor ki Efendimiz; "Kim bana kasten yalan bir hadis uydurursa... Diyor ki Efendimiz;

"Kim bana kasten yalan bir hadis uydurursa...
Benim söylemediğim hadisi, söylemediğim sözü 'söyledi' diye,Benim söylemediğim hadisi, söylemediğim sözü 'söyledi' diye, 'Peygamber Efendimiz şöyle söyledi.' diye benim zamanımdan sonra yaşadığı için..." 'Peygamber Efendimiz şöyle söyledi.' diye benim zamanımdan sonra yaşadığı için..."

"Ben biliyorum, Peygamber Efendimiz şöyle söyledi." "Ben biliyorum, Peygamber Efendimiz şöyle söyledi."

Yalan! Kim 'Böyle söyledi.' diye bir yalanı ortaya atarsa, Yalan!

Kim 'Böyle söyledi.' diye bir yalanı ortaya atarsa,
Peygamber Efendimiz'e sanki o söylemiş gibi kıvırtarak, Peygamber Efendimiz'e sanki o söylemiş gibi kıvırtarak, bir şeyi ona isnat ederek yalan söylerse... bir şeyi ona isnat ederek yalan söylerse...

Fe'l-yetebevve' mak'adehû mine'n-nâr. "Cehennemdeki oturacağı yere hazır olsun." Fe'l-yetebevve' mak'adehû mine'n-nâr. "Cehennemdeki oturacağı yere hazır olsun."

O adam cehenneme tıkılır, cezasını, belasını bulur.O adam cehenneme tıkılır, cezasını, belasını bulur. Peygamber Efendimiz'e iftira, onun adını kullanarak yalan söylemenin cezası cehennemdir.Peygamber Efendimiz'e iftira, onun adını kullanarak yalan söylemenin cezası cehennemdir. Onun için, sahâbe-i kiramOnun için, sahâbe-i kiram çok dikkat etmişlerdir, duydukları sözü iyi hatırlamadıysa susmuşlardır.çok dikkat etmişlerdir, duydukları sözü iyi hatırlamadıysa susmuşlardır. "Acaba yanlış mı söylerim?" diye ömrünün sonuna kadar susmuştur, söylememiştir. "Acaba yanlış mı söylerim?" diye ömrünün sonuna kadar susmuştur, söylememiştir. Biliyor ama insan kelimelerini tam iyi hatırlamayabilir. Biliyor ama insan kelimelerini tam iyi hatırlamayabilir. Biz nice olayları gördük, yaşadık, konuştuk, tam nakledemiyoruz.Biz nice olayları gördük, yaşadık, konuştuk, tam nakledemiyoruz. Kelimesi kelimesine nakletmek istediklerinden susmuşlar.Kelimesi kelimesine nakletmek istediklerinden susmuşlar. Son zamanlarda bazıları bildiklerini birazcık söylemiş. Neden? Son zamanlarda bazıları bildiklerini birazcık söylemiş.

Neden?

"Kim bildiği bilgiyi söylemeden göçerse"Kim bildiği bilgiyi söylemeden göçerse cehennemde ağzına ateşten gemler takılır." diye hadîs-i şerîf var.cehennemde ağzına ateşten gemler takılır." diye hadîs-i şerîf var. Söylememek de günah. Ondan korktuğu için söylemiş. Söylememek de günah. Ondan korktuğu için söylemiş.

Böyle çok titiz bir şekilde Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini toplamışlar, düzenlemişler, Böyle çok titiz bir şekilde Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini toplamışlar, düzenlemişler, ayarlamışlar, karşılaştırmışlar. ayarlamışlar, karşılaştırmışlar. Rivayet eden insanların hallerini güzelce incelemişler. "Sen kimden duydun? Rivayet eden insanların hallerini güzelce incelemişler. "Sen kimden duydun? Ona kim söylemiş?" diye işin ince tahkikâtını yapmışlar. Ona kim söylemiş?" diye işin ince tahkikâtını yapmışlar. Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinin hepsinin senedi sepeti var. Uzun araştırması var.Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinin hepsinin senedi sepeti var. Uzun araştırması var. Bir raporu var. Hepsi incelenmiştir. Bir raporu var. Hepsi incelenmiştir.

Allahu Teâlâ hazretleri Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini öğrenip,Allahu Teâlâ hazretleri Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini öğrenip, dinin inceliklerini belleyip ona göre Müslümanlığı güzel uygulamayı, dinin inceliklerini belleyip ona göre Müslümanlığı güzel uygulamayı, iyi müslüman olmayı cümlemize nasip eylesin. iyi müslüman olmayı cümlemize nasip eylesin.

el-Fâtiha! el-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2