Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Zünnûn-u Mısrî Hazretleri (2)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Recep 1412 / 11.01.1992
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Allah’a İtaat Etmenin Karşılığı, Sùfî Kimdir?, Allah’la Ünsiyet, Allah’ın Azameti ve Tevâzu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Zünnûn-u Mısrî Hazretleri (2)

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

6 Recep 1412 / 11.01.1992
İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN Tabakatus Sufiyye sohbetlerine Mustafa Selâmi Efendi Tekkesi’nde başlamıştır (02. 12. 1991).
Tabakàtü’s-Sùfiyye, Sülemî’nin ilk sûfilerden yüz tanesinin hayatını ve sözlerini kaydettiği eseridir.

Fudayl ibn-i Iyad hakkındadır. Daha sonraki yıllarda, İstanbul’un Anadolu yakasında muhtelif camilerde yapılmıştır.

Sohbetlerin amacını şöyle açıklıyordu: “Bizler de karınca kararınca takvâ yolunda, Rabbimizin rızası yolunda yürüyen insanlar olduğumuzdan, “Bu yolun bizden önceki büyükleri, selef-i sàlihînimiz neler söylemişler, onların nasihatlerinden istifade edelim; nasıl yaşamışlar, hayatları bize örnek olsun!” diye, tasavvuf aleminin büyüklerinin hayatlarını okumayı; sözlerini dinleyip, belleyip mûcebince amel etmeyi düşünerek; Türkçesi bulunmayan bir eser olsun, kaynak olsun, ana eser olsun; böylece yaptığımız çalışma da yapılmamış bir çalışma olarak, yeni bir çalışma olsun diye düşündüğümüz için; 412 hicrî, 1021 milâdî tarihinde, yâni yıllarında vefat etmiş olan, Nişâpurlu Ebû Abdurrahman es Sülemî Hazretleri’nin, tasavvuf ilminde kaynak olan, ana eser olan, müracaat kitabı olan Tabakàtü’s Sùfiyye’sini okumaya başladık.

Bu sohbetler Cumartesi akşamları yapılıyordu ve bir saat kadar sürüyordu. Hoca efendi seyahatte olduğu zamanlar sohbete ara veriliyor, İstanbul’da oldukları zaman devam ediyordu. 7 Mayıs 1997 günü yurtdışına çıkıncaya kadar devam etti. Fudayl ibn-i Iyad’dan başlayıp, sırayla her seferinde birkaç sayfa okuyup izah ederek sohbetlerini sürdürüyordu. 26 Ekim 1996 günü yaptığı son Tabakàtü’s-Sûfiyye sohbetinde, Ebû Osman el-Hîrî’nin 29. sözüne kadar gelmişti.

Sohbetlerde, önce o gün izah edilecek sözlerin Arapça metinleri okunuyor, kısaca anlamı veriliyor; sonra râvîler hakkında dipnotlardan bilgiler veriliyordu. Sözler izah edilip açıklanıyordu. Sohbetin sonunda da, çıkartılacak dersler anlatılıyor ve günümüzde neler yapmamız gerektiği hakkında tavsiyelerde bulunuluyordu.
Allah’a İtaat Etmenin Karşılığı, Sùfî Kimdir?, Allah’la Ünsiyet, Allah’ın Azameti ve Tevâzu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Elhamdü lilâhi hakka hamdihî nahmeduhû bi-cemîi mehâmidihî.Elhamdü lilâhi hakka hamdihî nahmeduhû bi-cemîi mehâmidihî. Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd. ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd.

Ebû Abdirrahman es-Sülemî'nin Tabakâtu's-sûfiyye isimli kitabının 18. sayfasında kalmıştık.Ebû Abdirrahman es-Sülemî'nin Tabakâtu's-sûfiyye isimli kitabının 18. sayfasında kalmıştık. Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin hayatını okumaya başlamıştık;Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin hayatını okumaya başlamıştık; sözlerinden, naklettiği hadislerden bazılarını açıklamıştık;sözlerinden, naklettiği hadislerden bazılarını açıklamıştık; kaldığımız yerden münasip bir miktar okuyarak konuyu devam ettireceğiz. kaldığımız yerden münasip bir miktar okuyarak konuyu devam ettireceğiz.

18. sayfanın sonunda altı numaralı paragrafa gelmişiz.18. sayfanın sonunda altı numaralı paragrafa gelmişiz. Yusuf b. Hüseyin yekûlu semi'tü zennûni yekûl, Yusuf b. Hüseyin yekûlu semi'tü zennûni yekûl, ''Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin şöyle dediğini duydum.'' diyor. ''Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin şöyle dediğini duydum.'' diyor.

Kâle'l-lâhu teâlâ men kâne lî mutî'an küntü lehû veliyyen,Kâle'l-lâhu teâlâ men kâne lî mutî'an küntü lehû veliyyen, fe'lyesık bî ve'l-yahküm aleyye fe ve izzetî lev seelenî zevâle'd-dünyâ le-ezeltühâ lehû. fe'lyesık bî ve'l-yahküm aleyye fe ve izzetî lev seelenî zevâle'd-dünyâ le-ezeltühâ lehû.

Zünnûn hazretleri, kaddesallâhu sırrahu'l-azîz, rahmetullâhi aleyh, rahimahullâhü rahmeten vâsia buyurmuş ki;Zünnûn hazretleri, kaddesallâhu sırrahu'l-azîz, rahmetullâhi aleyh, rahimahullâhü rahmeten vâsia buyurmuş ki; kale'l-lâhu Teâlâ, ''Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu.'' kale'l-lâhu Teâlâ, ''Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu.'' Men kâne lî mutî'an.Men kâne lî mutî'an. ''Kim bana mutî, itaatli kul olursa, sözümü dinleyen, buyruğumu tutan,''Kim bana mutî, itaatli kul olursa, sözümü dinleyen, buyruğumu tutan, bana âsi olmayan, itiraz etmeyen, emrime itaatli kul olursa.'' bana âsi olmayan, itiraz etmeyen, emrime itaatli kul olursa.'' Küntü lehû veliyyen. ''ben onun dostu olurum.'' Küntü lehû veliyyen. ''ben onun dostu olurum.'' ''Kul bana itaat ederse ben onun dostu olurum.'' ''Kul bana itaat ederse ben onun dostu olurum.'' Fe'lyesık bî. ''Bana güvensin.''Fe'lyesık bî. ''Bana güvensin.'' Ben onun dostuyum, benim dostluğuma güvensin, tereddüt etmesin. Ben onun dostuyum, benim dostluğuma güvensin, tereddüt etmesin. Ve'l-yahküm aleyye. ''İçinden geçirdiği hükmünü bana söylesin, bana hükmetsin.'' Ve'l-yahküm aleyye. ''İçinden geçirdiği hükmünü bana söylesin, bana hükmetsin.'' Fe ve izzetî. ''İzzetime and olsun ki.''Fe ve izzetî. ''İzzetime and olsun ki.'' Lev seelenî zevâle'd-dünyâ. Lev seelenî zevâle'd-dünyâ. ''Dünyanın yok olmasını, zail olmasını, zeval bulmasını benden istese, istemiş olsaydı,''''Dünyanın yok olmasını, zail olmasını, zeval bulmasını benden istese, istemiş olsaydı,'' le-ezeltühâ lehû. ''Böyle bir kulumun o duasını kabul eder, dünyayı yok ederim.''le-ezeltühâ lehû. ''Böyle bir kulumun o duasını kabul eder, dünyayı yok ederim.'' Yanımda hatırı o kadar yüksek olurdu ki eğer istese ''Dünyayı yok et!'' dese, yok ederdim. Yanımda hatırı o kadar yüksek olurdu ki eğer istese ''Dünyayı yok et!'' dese, yok ederdim.

Zünnûn hazretleri evliyâullahtan bir mübarek zât.Zünnûn hazretleri evliyâullahtan bir mübarek zât. Allahu Teâlâ hazretleri kendisine bu mânayı ilham etmiş Allahu Teâlâ hazretleri kendisine bu mânayı ilham etmiş ama mânanın kendisi Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin içinde de mevcut.ama mânanın kendisi Kur'ân-ı Kerîm âyetlerinin içinde de mevcut. Va'l-lâhu veliyyü'l-mü'minîn ''Allah, itaatli kullarının, mü'min kullarının velîsidir.'' Va'l-lâhu veliyyü'l-mü'minîn ''Allah, itaatli kullarının, mü'min kullarının velîsidir.''

Hadîs-i şerîflerden de biliyoruz ki Allah'ın sevgili kullarının Allah yanında kıymeti var, kadri var.Hadîs-i şerîflerden de biliyoruz ki Allah'ın sevgili kullarının Allah yanında kıymeti var, kadri var. Allahu Teâlâ hazretleri bu kullarının duasını kabul ediyor;Allahu Teâlâ hazretleri bu kullarının duasını kabul ediyor; reddetmiyor, hatırlarını kırmıyor, gönülleri hoş olsun diye ne dilerlerse yapıyor. reddetmiyor, hatırlarını kırmıyor, gönülleri hoş olsun diye ne dilerlerse yapıyor.

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

Rubbe eş'ase ağbera zî tımreyni lev akseme ala'llâhi le-eberrehû. Rubbe eş'ase ağbera zî tımreyni lev akseme ala'llâhi le-eberrehû.

''Nice saçı başı dağılmış, üstü başı tozlanmış insan vardır.''Nice saçı başı dağılmış, üstü başı tozlanmış insan vardır. Saçı dağınık, üstü tozlu; Saçı dağınık, üstü tozlu; süslü değil, görünüşü güzel değil, toza toprağa bulanmış, saçı birbirine karışmış.'' süslü değil, görünüşü güzel değil, toza toprağa bulanmış, saçı birbirine karışmış.''

Bu hadîs-i şerîf bizim için büyük ibret, tasavvufta büyüklerimizden öğrendiğimiz;Bu hadîs-i şerîf bizim için büyük ibret, tasavvufta büyüklerimizden öğrendiğimiz; ''Her gördüğünü Hızır bileceksin, her geceni Kadir bileceksin. ''Her gördüğünü Hızır bileceksin, her geceni Kadir bileceksin. Allah'ın kullarına tepeden bakmayacaksın, hor görmeyeceksin,Allah'ın kullarına tepeden bakmayacaksın, hor görmeyeceksin, Allah için itibar edeceksin, gönül yıkmayacaksın.'' terbiyesi var, bu hadîs-i şerîflerden çıkıyor.Allah için itibar edeceksin, gönül yıkmayacaksın.'' terbiyesi var, bu hadîs-i şerîflerden çıkıyor. Dış görünüşü gösterişli olmadığı, üstü başı tozlu, Dış görünüşü gösterişli olmadığı, üstü başı tozlu, -toz toprak insanın üstünü tozlandırır, elini çamurlatır ama temizdir, kirli değildir- -toz toprak insanın üstünü tozlandırır, elini çamurlatır ama temizdir, kirli değildir- saçı başı traş olamamış, yıkanamamış veyahut seyahatten gelmiş; garip, boynu bükük, mazlum.saçı başı traş olamamış, yıkanamamış veyahut seyahatten gelmiş; garip, boynu bükük, mazlum. Orada su yok, su bulsa belki bir derenin kenarında Dicle'de, Fırat'ta yıkanırdı.Orada su yok, su bulsa belki bir derenin kenarında Dicle'de, Fırat'ta yıkanırdı. Ama o imkân da yok, saçı başı dağınık.Ama o imkân da yok, saçı başı dağınık. Efendimiz orada yaşayıp bu sözü orada söylediğine göre Arabistan gibi bir yer düşünelim; Efendimiz orada yaşayıp bu sözü orada söylediğine göre Arabistan gibi bir yer düşünelim; güneşten bir terliyor bir soğuyor, ondan sonra rüzgâr bir esiyor tozlar saçlarının arasına giriyor.güneşten bir terliyor bir soğuyor, ondan sonra rüzgâr bir esiyor tozlar saçlarının arasına giriyor. Peygamber Efendimiz devamında diyor ki; dış görünüşünde bir çekicilik yok, üstü başı tozlu topraklı. Peygamber Efendimiz devamında diyor ki; dış görünüşünde bir çekicilik yok, üstü başı tozlu topraklı. Konuşsa kimse sözüne itibar etmez, tanınmış değil, gariban bir kimse. Konuşsa kimse sözüne itibar etmez, tanınmış değil, gariban bir kimse. Ortadan kaybolsa kimse aramaz. Ortadan kaybolsa kimse aramaz. Ama itibarlı bir insan yok olsa, kırk kişi peşinden,Ama itibarlı bir insan yok olsa, kırk kişi peşinden, ''Aman efendim, Allah ömürler versin, dün gelmediniz, acaba nerelerdeydiniz? ''Aman efendim, Allah ömürler versin, dün gelmediniz, acaba nerelerdeydiniz? Hasta mıydınız? Yüreğimiz ağzımıza geldi, çok üzüldük.'' der, iltifat eder. Hasta mıydınız? Yüreğimiz ağzımıza geldi, çok üzüldük.'' der, iltifat eder. Zengin, itibarlı bir kimse oldu mu herkes arar. Zengin, itibarlı bir kimse oldu mu herkes arar.

''Ye kürküm ye!'' demiş Nasrettin Hoca.''Ye kürküm ye!'' demiş Nasrettin Hoca. Ziyafete ilk önce normal bir kıyafetle gitmiş, kapıdan içeriye bile almamışlar,Ziyafete ilk önce normal bir kıyafetle gitmiş, kapıdan içeriye bile almamışlar, sonra gitmiş samur kürk giymiş, süslenmiş, taranmış. sonra gitmiş samur kürk giymiş, süslenmiş, taranmış. Koca göbeğiyle tereddütsüz adımlarla düğün evine gelince;Koca göbeğiyle tereddütsüz adımlarla düğün evine gelince; ''Buyurun efendi hazretleri!''''Buyurun efendi hazretleri!'' Kim bilir hangi zenginlerden, itibarlı bir şahıs diye kapıyı açmışlar, başköşeye oturtmuşlar, en güzel sofrayı hazırlamışlar. Kim bilir hangi zenginlerden, itibarlı bir şahıs diye kapıyı açmışlar, başköşeye oturtmuşlar, en güzel sofrayı hazırlamışlar.

Nasrettin Hoca elini yemeğe uzatmamış, cübbenin kürkün eteğini almış;Nasrettin Hoca elini yemeğe uzatmamış, cübbenin kürkün eteğini almış; ''Ye kürküm ye!'' diyerek yemekleri kürküne ikram etmiş.''Ye kürküm ye!'' diyerek yemekleri kürküne ikram etmiş. ''Ye kürküm ye, bu iltifat sana geldi, ben az önce geldim hiç iltifat etmediler, sen varsın diye bu iltifat yapılıyor.'' ''Ye kürküm ye, bu iltifat sana geldi, ben az önce geldim hiç iltifat etmediler, sen varsın diye bu iltifat yapılıyor.'' ''İltifat bana değil kürke'' diye darb-ı mesel olmuş. ''İltifat bana değil kürke'' diye darb-ı mesel olmuş.

Yok olsa kimse aramaz, söz söylese kimse dinlemez.Yok olsa kimse aramaz, söz söylese kimse dinlemez. ''Sen kimsin! Sus, bak burada bu kadar itibarlı adam var, eşraftan, a'lâdan, küberâdan insanlar var, sus!'' derler.''Sen kimsin! Sus, bak burada bu kadar itibarlı adam var, eşraftan, a'lâdan, küberâdan insanlar var, sus!'' derler. Kız istese felaket, kimse kızını vermez. Kız istese felaket, kimse kızını vermez. ''Maaşın ne, evin var mı? Anan baban yanında mı olacak? ''Maaşın ne, evin var mı? Anan baban yanında mı olacak? Bizim kızımız öyle büyüklere hizmet edemez, tek başına olsun, rahat etsin.'' Bizim kızımız öyle büyüklere hizmet edemez, tek başına olsun, rahat etsin.'' Damat namzedinden bin bir türlü hesap sorarlar. Damat namzedinden bin bir türlü hesap sorarlar. Beğenmezlerse de kızı vermezler. Beğenmezlerse de kızı vermezler. Kız istese vermezler, söz söylese dinlemezler, yok olsa aramazlar. Kız istese vermezler, söz söylese dinlemezler, yok olsa aramazlar.

Efendimiz bunu böyle cümlelerle tarif ettikten sonra hadîs-i şerîfin sonunda buyuruyor ki;Efendimiz bunu böyle cümlelerle tarif ettikten sonra hadîs-i şerîfin sonunda buyuruyor ki; Lev aksema ale'l-lâhi le-eberrahû Lev aksema ale'l-lâhi le-eberrahû bir şeye yemin etmiş olsa Allah onun yeminini doğru çıkarmak için onun istediği şeyi yapar. bir şeye yemin etmiş olsa Allah onun yeminini doğru çıkarmak için onun istediği şeyi yapar. Mesela yaz gününde; ''Vallahi yarın kar yağacak.'' dese, Allah onun hatırı için kar yağdırır. Mesela yaz gününde; ''Vallahi yarın kar yağacak.'' dese, Allah onun hatırı için kar yağdırır. Geçen hafta, ''Tebük'te üç metre kar var.'' diye gazetelerde okuduk.Geçen hafta, ''Tebük'te üç metre kar var.'' diye gazetelerde okuduk. Suudi Arabistan'da Tebük'te üç metre kar varmış.Suudi Arabistan'da Tebük'te üç metre kar varmış. Üç metre kar, evleri basıyor demektir. Allah her şeye kâdir. Üç metre kar, evleri basıyor demektir. Allah her şeye kâdir.

Saçı başı dağınık, üstü başı yıpranmış diye itibar edilmiyor ama Allah indinde muteber oldu mu,Saçı başı dağınık, üstü başı yıpranmış diye itibar edilmiyor ama Allah indinde muteber oldu mu, yemin edince Allah, onun yemini doğru çıksın diye olmayacak gibi görünen şeyi bile yapıyor. yemin edince Allah, onun yemini doğru çıksın diye olmayacak gibi görünen şeyi bile yapıyor.

Burada da Zünnûn hazretleri aynı şeyi söylüyor;Burada da Zünnûn hazretleri aynı şeyi söylüyor; ''Bir kimse bana mutî, itaatli oldu mu, ben o kulumun dostu olurum,''Bir kimse bana mutî, itaatli oldu mu, ben o kulumun dostu olurum, yâri olurum, artık bana güvensin, bana dayansın.yâri olurum, artık bana güvensin, bana dayansın. Bir de öyle bir söz söylüyor ki; Ve'l-yahküm aleyye.Bir de öyle bir söz söylüyor ki; Ve'l-yahküm aleyye. ''Hükmetsin, ferman eylesin, dilesin.'' ''Dile benden ne dilersen.'' diyormuş gibi.''Hükmetsin, ferman eylesin, dilesin.'' ''Dile benden ne dilersen.'' diyormuş gibi. ''Dilesin benden; izzetime and olsun ki dünyanın yok olmasını istese onun hatırı için dünyayı yok ederdim.'' ''Dilesin benden; izzetime and olsun ki dünyanın yok olmasını istese onun hatırı için dünyayı yok ederdim.''

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Demek ki Zünnûn hazretleri bize itaatli olmayı, Allah'a mutî kul olmayı gösteriyor, tavsiye ediyor.Demek ki Zünnûn hazretleri bize itaatli olmayı, Allah'a mutî kul olmayı gösteriyor, tavsiye ediyor. Allah'a mutî kul oldu mu her muradın hâsıl olacağını söylüyor.Allah'a mutî kul oldu mu her muradın hâsıl olacağını söylüyor. Tabi insan, ''Muradım hâsıl olsun.'' diye Allah'a mutî olmaz. Tabi insan, ''Muradım hâsıl olsun.'' diye Allah'a mutî olmaz. ''Allah celle celalüh Rabbü'l-âlemîndir, yaradanımızdır.'' diye mutî olur, emrini tutar. ''Allah celle celalüh Rabbü'l-âlemîndir, yaradanımızdır.'' diye mutî olur, emrini tutar. Onun semeresi olarak her muradı hâsıl olur.Onun semeresi olarak her muradı hâsıl olur. Allahu Teâlâ hazretleri ne dilerse öyle kılar.Allahu Teâlâ hazretleri ne dilerse öyle kılar. Öyle hale geliyor ki Allah'ın sevgili kulları bir şey murad etmiyor, istemiyor, her şeye razı.Öyle hale geliyor ki Allah'ın sevgili kulları bir şey murad etmiyor, istemiyor, her şeye razı. Hastalık verirse razı, sağlık verirse razı. Hastalık verirse razı, sağlık verirse razı.

Duası makbul sahabeden, Sa'd b. Ebî Vakkas hazretleri olsa gerek hatırımda yanlış kalmadıysa, radiyallâhü anhüm ecmaîn, gözü âmâ olmuş.Duası makbul sahabeden, Sa'd b. Ebî Vakkas hazretleri olsa gerek hatırımda yanlış kalmadıysa, radiyallâhü anhüm ecmaîn, gözü âmâ olmuş. Dua ettiği zaman duası makbul oluyor, görmeyenlerin gözü açılıyor. Dua ettiği zaman duası makbul oluyor, görmeyenlerin gözü açılıyor.

''Kendine dua etsen de gözlerin açılsa, biliyoruz ki duaların kabul olur.'' demişler. ''Kendine dua etsen de gözlerin açılsa, biliyoruz ki duaların kabul olur.'' demişler.

''Rabbimin kaderine rıza gösteririm, Rabbimin kaderine rıza göstermeyi,''Rabbimin kaderine rıza gösteririm, Rabbimin kaderine rıza göstermeyi, takdirini gözümün nurundan daha çok severim.'' demiş. takdirini gözümün nurundan daha çok severim.'' demiş. Kullar geliştikçe, ârifleştikçe teslimiyetleri, rızaları artıyor.Kullar geliştikçe, ârifleştikçe teslimiyetleri, rızaları artıyor. Bir şey isterlerse de Allah ihsân ediyor, lütfediyor. Bir şey isterlerse de Allah ihsân ediyor, lütfediyor. Onlar ona iltifat etmiyorlar, sırf Allah'ın rızasını düşünüyorlar ama her türlü muradları hâsıl oluyor. Onlar ona iltifat etmiyorlar, sırf Allah'ın rızasını düşünüyorlar ama her türlü muradları hâsıl oluyor.

Bizler de bütün gayretimizle Allah'a mutî kullar olmaya çalışacağız. Bizler de bütün gayretimizle Allah'a mutî kullar olmaya çalışacağız.

Mutî kul ne demek? Mutî kul ne demek?

''İtaatkâr; kârı, işi itaat etmek olan kul.'' demek.''İtaatkâr; kârı, işi itaat etmek olan kul.'' demek. Her işimizde Allah'a itaat edeceğiz. Her işimizde Allah'a itaat edeceğiz. ''Emir nedir?'' onu anlayacağız, anladıktan sonra ''Başım üstüne!'' diyeceğiz.''Emir nedir?'' onu anlayacağız, anladıktan sonra ''Başım üstüne!'' diyeceğiz. ''Başım gözüm üstüne!'' diye Doğu Anadolu'da bir tabir vardır, onun gibi. ''Başım gözüm üstüne!'' diye Doğu Anadolu'da bir tabir vardır, onun gibi.

Bunun birinci adımı Allah'ın emirlerini yasaklarını bilmek,Bunun birinci adımı Allah'ın emirlerini yasaklarını bilmek, ikinci adımı da o bildiğinin itaatinde olup uygulamasına geçmek. ikinci adımı da o bildiğinin itaatinde olup uygulamasına geçmek. Bilmeden olmuyor, kaş yapayım derken göz çıkarıyor, doğru yapayım derken eğri yapıyor, Bilmeden olmuyor, kaş yapayım derken göz çıkarıyor, doğru yapayım derken eğri yapıyor, sevap kazanacağım derken günah kazanıyor, yalan yanlış şeylere inanıyor.sevap kazanacağım derken günah kazanıyor, yalan yanlış şeylere inanıyor. İtikadını tehlikeye sokuyor, bir sürü günahlar veballer yüklenebiliyor. İtikadını tehlikeye sokuyor, bir sürü günahlar veballer yüklenebiliyor.

İşin temel taşı, şeriati bilmektir.İşin temel taşı, şeriati bilmektir. Âyetleri, hadisleri, ahkâmı, şeriati bilmek işin ilk adımı.Âyetleri, hadisleri, ahkâmı, şeriati bilmek işin ilk adımı. Evliyâullahın büyüklerinin hayatlarını okuyacağız;Evliyâullahın büyüklerinin hayatlarını okuyacağız; geçmiş olduklarımızdan da hatırımızda kalmıştır, önce ilim.geçmiş olduklarımızdan da hatırımızda kalmıştır, önce ilim. Önce ilmi öğrenecek, Kur'an'ı ezberleyecek, ilmihali bilecek, Allah'ın emirlerini, yasaklarını bilecek, Önce ilmi öğrenecek, Kur'an'ı ezberleyecek, ilmihali bilecek, Allah'ın emirlerini, yasaklarını bilecek, ondan sonra ilmiyle âmil olacak, uygulayacak, ondan sonra hayatı o bilgisinin ışığında düzenli yaşayacak.ondan sonra ilmiyle âmil olacak, uygulayacak, ondan sonra hayatı o bilgisinin ışığında düzenli yaşayacak. Önce öğreneceğiz. Önce öğreneceğiz.

Bizim asıl işimiz; doktor, mühendis, tüccar, esnaf olmak değil.Bizim asıl işimiz; doktor, mühendis, tüccar, esnaf olmak değil. Asıl işimiz Allah'ın sevdiği kul olmak. Asıl görevimiz bu.Asıl işimiz Allah'ın sevdiği kul olmak. Asıl görevimiz bu. Bunu güzel yapmanın şartı, dîni öğrenmek. Bunu güzel yapmanın şartı, dîni öğrenmek. Onun için hepimiz birinci derecede Allah'ın dinini öğrenmekle sorumluyuz. Onun için hepimiz birinci derecede Allah'ın dinini öğrenmekle sorumluyuz. Öğrenmeye mecburuz, boynumuzun borcu. Öğrenmeye mecburuz, boynumuzun borcu. Kapalı çarşıda esnaf da olsak, bakanlıkta müsteşar müşavir de olsak, Kapalı çarşıda esnaf da olsak, bakanlıkta müsteşar müşavir de olsak, polis karakolunda emniyet amiri de olsak, üniversitede profesör de olsak, polis karakolunda emniyet amiri de olsak, üniversitede profesör de olsak, ekonomist de olsak, tabip de olsak, önce İslâm'ı öğreneceğiz, ekonomist de olsak, tabip de olsak, önce İslâm'ı öğreneceğiz, Allah'ın emri nedir, yasakları nedir? Öğreneceğiz. Allah'ın emri nedir, yasakları nedir? Öğreneceğiz.

''Asrımızın insanının, Allah'ın emirlerini, yasaklarını öğrenmekte karşılaştığı bir tehlike var:''Asrımızın insanının, Allah'ın emirlerini, yasaklarını öğrenmekte karşılaştığı bir tehlike var: Bir yaşam tarzı tutturmuş, benimsemiş. Bir yaşam tarzı tutturmuş, benimsemiş. Adada, deniz kenarında bir köşk almış; yüzme havuzu var.Adada, deniz kenarında bir köşk almış; yüzme havuzu var. Bir yol tutturmuş; hanımı açık, kendisi dağınık, derbeder. Bir yol tutturmuş; hanımı açık, kendisi dağınık, derbeder. Babadan, dededen asil bir ailedenmiş; babasını dedesini sorduğun zaman;Babadan, dededen asil bir ailedenmiş; babasını dedesini sorduğun zaman; ''Benim dedem müftüydü, annemin babası meşayihten falancanın halifesiydi.'' diyor, güzel sözler söylüyor. ''Benim dedem müftüydü, annemin babası meşayihten falancanın halifesiydi.'' diyor, güzel sözler söylüyor. ''Allah Rahîm'dir, benim ibadetime ihtiyacı yoktur, şu helaldir;''Allah Rahîm'dir, benim ibadetime ihtiyacı yoktur, şu helaldir; şunu yapsan nasıl olur, bunu yapsan nasıl olur? Bir yaşam tarzı tutturmuş;şunu yapsan nasıl olur, bunu yapsan nasıl olur? Bir yaşam tarzı tutturmuş; dîni o yaşam tarzına tıkıştırmaya, tepiştirmeye, deforme etmeye çalışıyor. Bu yanlış. dîni o yaşam tarzına tıkıştırmaya, tepiştirmeye, deforme etmeye çalışıyor. Bu yanlış.

Allah'ın sevdiği kul olmak istiyorsan önce, ''Allah'ın muradı nedir?'' onu öğrenmek lazım.Allah'ın sevdiği kul olmak istiyorsan önce, ''Allah'ın muradı nedir?'' onu öğrenmek lazım. Âmentü billâh bimâ câe min indillâh alâ murâdillâh.Âmentü billâh bimâ câe min indillâh alâ murâdillâh. ''Allah'a inandım, Allah'tan bana gelen emirlere ''Allah'a inandım, Allah'tan bana gelen emirlere ve o emirlerde Allah'ın muradı neyse ona inandım, kabul ettim.'' diyecek.ve o emirlerde Allah'ın muradı neyse ona inandım, kabul ettim.'' diyecek. ''Ben kendim yorumlarım.''''Ben kendim yorumlarım.'' Yorumlarsın ama yalan yanlış, abuk sabuk yorumlarsan cehennemi boylarsın. Yorumlarsın ama yalan yanlış, abuk sabuk yorumlarsan cehennemi boylarsın. Çünkü Allah'ın sana ihtiyacı yok, senin Allah'a ihtiyacın var.Çünkü Allah'ın sana ihtiyacı yok, senin Allah'a ihtiyacın var. Yanlış yaparsan affetmez. Yanlış yaparsan affetmez.

Elektrik tesisatını dairene yanlış bağlarsan, tesisat senin hatırın için düzgün çalışır mı?Elektrik tesisatını dairene yanlış bağlarsan, tesisat senin hatırın için düzgün çalışır mı? Çalışmaz, düzgün kuracaksın, yoksa çarpar.Çalışmaz, düzgün kuracaksın, yoksa çarpar. Çamaşır makinesinden kadın hastanelik olmuş. Neden? Çamaşır makinesinden kadın hastanelik olmuş. Neden? Yanlış bağlandığı, fişte, kabloda kusur olduğu için.Yanlış bağlandığı, fişte, kabloda kusur olduğu için. Bir elektrik şebekesini doğru yapmadığın takdirde affetmiyorsa, doğru yapmak mecburiyetindeysen, Bir elektrik şebekesini doğru yapmadığın takdirde affetmiyorsa, doğru yapmak mecburiyetindeysen, dîni de doğru anlamak zorundasın, doğru anlamazsan çarpılırsın. dîni de doğru anlamak zorundasın, doğru anlamazsan çarpılırsın.

''Sen beni tehdit mi ediyorsun? Çocuk mu korkutuyorsun?'' ''Sen beni tehdit mi ediyorsun? Çocuk mu korkutuyorsun?''

Hayır, doğruyu söylüyorum; çarpılırsın, cehennemi boylarsın.Hayır, doğruyu söylüyorum; çarpılırsın, cehennemi boylarsın. Çünkü yanlış öğrendin mi bu hatayı affetmez.Çünkü yanlış öğrendin mi bu hatayı affetmez. İtikatta, dînî konuda yanlışlık, affedilir bir şey değil.İtikatta, dînî konuda yanlışlık, affedilir bir şey değil. Ticarette yanlış bir atılım yaparsın; yüz bin liran gider, Allah gene verir. Ticarette yanlış bir atılım yaparsın; yüz bin liran gider, Allah gene verir. Yanlış bir adım atarsın, bir trafik kazası olur, hastaneye düşersin.Yanlış bir adım atarsın, bir trafik kazası olur, hastaneye düşersin. Ama dînin bozuk oldu mu, îmanın yanlış oldu mu, bunun düzeltilmesi olmaz.Ama dînin bozuk oldu mu, îmanın yanlış oldu mu, bunun düzeltilmesi olmaz. Sonunda insan cehenneme gider.Sonunda insan cehenneme gider. Onun için dîni doğru öğrenmeye, dürüst yerden, sağlam kaynaktan, Onun için dîni doğru öğrenmeye, dürüst yerden, sağlam kaynaktan, hakiki alimden öğrenmeye dikkat etmek ve o yoruma, onların anlayışına tâbi olmak en önemli şey. hakiki alimden öğrenmeye dikkat etmek ve o yoruma, onların anlayışına tâbi olmak en önemli şey.

Hiçbiriniz İmâm-ı Âzam kadar bu dini öğrenemezsiniz.Hiçbiriniz İmâm-ı Âzam kadar bu dini öğrenemezsiniz. İlahiyat fakültesinde dekan olsanız, profesör olsanız,İlahiyat fakültesinde dekan olsanız, profesör olsanız, Abdulkadir-i Geylânî Efendimiz, Bahâeddin-i Nakşbend Efendimiz gibi olamazsınız, mümkün değil. Abdulkadir-i Geylânî Efendimiz, Bahâeddin-i Nakşbend Efendimiz gibi olamazsınız, mümkün değil. Onun için büyüklere saygı göstermeli, onları yabana atmamalıyız.Onun için büyüklere saygı göstermeli, onları yabana atmamalıyız. Dört yaşında hafız olmuşlar, çocuk yaşta, genç yaşta fetva vermeye başlamışlar, Dört yaşında hafız olmuşlar, çocuk yaşta, genç yaşta fetva vermeye başlamışlar, şu kadar kitaplar te'lif etmişler; onlarla ters düşmek kadar iz'ansızlık, akılsızlık olmaz. şu kadar kitaplar te'lif etmişler; onlarla ters düşmek kadar iz'ansızlık, akılsızlık olmaz. Ters düşmüşsen anla ki yanlış yoldasın. Ters düşmüşsen anla ki yanlış yoldasın.

Tek yönlü istikamette, ters istikametten gidiyorsun.Tek yönlü istikamette, ters istikametten gidiyorsun. Herkes bu tarafa geliyor, cemm-i gafîr, ulemâ-i muhakkıkîn hepsi oradan bu tarafa doluyor,Herkes bu tarafa geliyor, cemm-i gafîr, ulemâ-i muhakkıkîn hepsi oradan bu tarafa doluyor, sen öyle bir yön tutturmuşsun, ''Bunların hepsi yanlış!'' diyorsun. sen öyle bir yön tutturmuşsun, ''Bunların hepsi yanlış!'' diyorsun. Hayır, onlar doğru istikamete gidiyor sen yanlışsın.Hayır, onlar doğru istikamete gidiyor sen yanlışsın. Yönünü değiştir, onlara tabi ol, o istikamette yürü. Yönünü değiştir, onlara tabi ol, o istikamette yürü.

Diğer sözü; Diğer sözü;

Enne Abdallahe'bne Muhammedi'bni Meymûn kâle:Enne Abdallahe'bne Muhammedi'bni Meymûn kâle: Seeltü Zennûne ani's- sûfiyyi fe-kâle.Seeltü Zennûne ani's- sûfiyyi fe-kâle. Bu zât-ı muhterem, Zünnûn-i Mısrî hazretlerine; Bu zât-ı muhterem, Zünnûn-i Mısrî hazretlerine;

''Sofi kimdir, nasıl tarif edersin? Mutasavvıfın tarifi nedir?'' diye sormuş,''Sofi kimdir, nasıl tarif edersin? Mutasavvıfın tarifi nedir?'' diye sormuş, vasfetmesini, sofî hakkında bilgi vermesini istemiş. vasfetmesini, sofî hakkında bilgi vermesini istemiş.

''Derviş, erbâb-ı tasavvuf, tarikat ehli olan insan nasıl olur, kimdir, ne evsafa sahiptir?'' diye sormuşlar?''Derviş, erbâb-ı tasavvuf, tarikat ehli olan insan nasıl olur, kimdir, ne evsafa sahiptir?'' diye sormuşlar? Şöyle tarif buyurmuş. Şöyle tarif buyurmuş. Zünnûn-i Mısrî hazretleri buyurmuş ki;Zünnûn-i Mısrî hazretleri buyurmuş ki; Men izâ nataka ebâne nutkuhû ani'l-hakâik ve in sekete natakat anhü'l-cevârihu bi-kat'ı'l-alâik. Men izâ nataka ebâne nutkuhû ani'l-hakâik ve in sekete natakat anhü'l-cevârihu bi-kat'ı'l-alâik. Vecize tarzında söylemiş, güzel söylemiş, Arapça bilenler sözün düzenindeki güzelliği anlarlar. Vecize tarzında söylemiş, güzel söylemiş, Arapça bilenler sözün düzenindeki güzelliği anlarlar. Men derviş, sofi o kimsedir ki; men izâ nataka ebâne nutkuhû ani'l-hakâik. Men derviş, sofi o kimsedir ki; men izâ nataka ebâne nutkuhû ani'l-hakâik. ''Konuştuğu zaman konuşması, gizli hakikatleri, esrâr-ı tarîkati, mâneviyatın inceliklerini açıklar.'' ''Konuştuğu zaman konuşması, gizli hakikatleri, esrâr-ı tarîkati, mâneviyatın inceliklerini açıklar.''

Konuştuğu zaman onun sözünden, devir âleminin sırlarından,, hakikatlerinden çok şeyler öğrenmiş olursun.Konuştuğu zaman onun sözünden, devir âleminin sırlarından,, hakikatlerinden çok şeyler öğrenmiş olursun. Konuşması sana gizli kalmış o meçhul hakikatleri öğrenmene vesile olur. Sofî budur.Konuşması sana gizli kalmış o meçhul hakikatleri öğrenmene vesile olur. Sofî budur. Konuştu mu, mâneviyat âleminin, gönül âleminin, tasavvuf âleminin iç âlemin hakikatlerini ifade eder.Konuştu mu, mâneviyat âleminin, gönül âleminin, tasavvuf âleminin iç âlemin hakikatlerini ifade eder. Çünkü yaşıyor, o âlemin ehli, o sahada mütehassıs. Çünkü yaşıyor, o âlemin ehli, o sahada mütehassıs. Konuştu mu hakikatleri konuşur. Konuştu mu hakikatleri konuşur.

Konuştuğu zaman sözünden istifade ediyorsun.Konuştuğu zaman sözünden istifade ediyorsun. ''Ben işin bu tarafını hiç düşünmemiştim, meğer mesele ne kadar inceymiş.'' diyorsun, hayran kalıyorsun. ''Ben işin bu tarafını hiç düşünmemiştim, meğer mesele ne kadar inceymiş.'' diyorsun, hayran kalıyorsun.

İn sekete, natakat anhü'l-cevârihi bi-kat'ı'l-alâik.İn sekete, natakat anhü'l-cevârihi bi-kat'ı'l-alâik. Sustuğu zaman da dili susuyor ama âzâsı gözü, kulağı, eli, ayağı,Sustuğu zaman da dili susuyor ama âzâsı gözü, kulağı, eli, ayağı, vücudu âzâ ve cevârihi, vücudu âzâ ve cevârihi, bi-kat'i'l alâik dünyaya meyli olmadığını, bi-kat'i'l alâik dünyaya meyli olmadığını, dünyaya metelik vermeyen gönlü zengin yüce bir kimse olduğunu gösterir. dünyaya metelik vermeyen gönlü zengin yüce bir kimse olduğunu gösterir.

Bu adamın âhiret ehli olduğunu susmasından anlarsın.Bu adamın âhiret ehli olduğunu susmasından anlarsın. Dünyaya hırsı, tamahı olan bir kimse değildir.Dünyaya hırsı, tamahı olan bir kimse değildir. Susar ama yüzünden, gözünden, âzâsından dünyaya karşı müstağni olduğu, Susar ama yüzünden, gözünden, âzâsından dünyaya karşı müstağni olduğu, dünyanın, paranın, pulun, mevkiin, makamın kulu kölesi olmadığı, dünyanın, paranın, pulun, mevkiin, makamın kulu kölesi olmadığı, onların hepsini şöyle elinin tersiyle itmiş bir yüce şahıs olduğu fışkırır, dili sussa âzâsı haykırır, söyler. onların hepsini şöyle elinin tersiyle itmiş bir yüce şahıs olduğu fışkırır, dili sussa âzâsı haykırır, söyler. O adamın her âzâsı, ''Dünya ehli değil, âhiret ehli biri, dünyadan alâkasını kesmiş,O adamın her âzâsı, ''Dünya ehli değil, âhiret ehli biri, dünyadan alâkasını kesmiş, kalbini âhirete bağlamış bir kimse'' olduğunu söyler. kalbini âhirete bağlamış bir kimse'' olduğunu söyler.

Yüzünün nuru, gözünün bakışı gösterir.Yüzünün nuru, gözünün bakışı gösterir. Orada paralar deste deste duruyor, aldırmıyor. Orada paralar deste deste duruyor, aldırmıyor. Birisi gelse; ''Gel bu işte şu kadar kâr var.'' dese aldırmıyor.Birisi gelse; ''Gel bu işte şu kadar kâr var.'' dese aldırmıyor. Haramsa, kendisi için meşru değilse hiç gözü yok, öyle şeylerle gönlü meşgul değil. Haramsa, kendisi için meşru değilse hiç gözü yok, öyle şeylerle gönlü meşgul değil. Allah'a bağlanmış, âhiret kaygısına düşmüş, Allah'ın sevdiği bir kulun âhirette mükâfata ereceğini düşünüyor.Allah'a bağlanmış, âhiret kaygısına düşmüş, Allah'ın sevdiği bir kulun âhirette mükâfata ereceğini düşünüyor. Sustuğu zaman âzâsından bu mânayı sezersin, âzâ ve cevârihinden bu mânanın fışkırdığını görürsün,Sustuğu zaman âzâsından bu mânayı sezersin, âzâ ve cevârihinden bu mânanın fışkırdığını görürsün, konuştuğu zaman da şu mâneviyat âleminin, tarikat âlemininkonuştuğu zaman da şu mâneviyat âleminin, tarikat âleminin güzel sırlarından ince ince mânalar söyler, o zaman hayran kalırsın. İşte sofî budur.güzel sırlarından ince ince mânalar söyler, o zaman hayran kalırsın. İşte sofî budur. Neden? Tecrübesine dayanarak konuşuyor. Yaşıyor.Neden? Tecrübesine dayanarak konuşuyor. Yaşıyor. Sen sordun, açtı ağzını, bildiği âlemden, tecrübesi altındaki şeylerden anlattı,Sen sordun, açtı ağzını, bildiği âlemden, tecrübesi altındaki şeylerden anlattı, sen de, ''Mâşallah!'' diye hayran kaldın. sen de, ''Mâşallah!'' diye hayran kaldın.

Ve bihî kâle semi'tü Zennûne yekûl.Ve bihî kâle semi'tü Zennûne yekûl. Aynı zât-ı muhterem, Zünnûn-i Mısrî kaddesallâhu sırrahû hazretlerinin şöyle dediğini de duymuş, sözlerini naklediyorlar: Aynı zât-ı muhterem, Zünnûn-i Mısrî kaddesallâhu sırrahû hazretlerinin şöyle dediğini de duymuş, sözlerini naklediyorlar:

el-Ünsü billâhi min safâi'l-kalbi maa'l-lâh.el-Ünsü billâhi min safâi'l-kalbi maa'l-lâh. Ve't-teferrüdü bi'l-lâh el-inkıtâu min külli şey'in sivallâh. Ve't-teferrüdü bi'l-lâh el-inkıtâu min külli şey'in sivallâh.

Böyle bir eseri tercüme ederken sadece Türkçe'sini yazıyorlar.Böyle bir eseri tercüme ederken sadece Türkçe'sini yazıyorlar. Mesela Risâle-i Kuşeyrî'yi tercüme etmişler Mesela Risâle-i Kuşeyrî'yi tercüme etmişler veya İmâm-ı Şârânî'nin et-Tabakâtü'l kübrâ adlı eserini neşretmişler. veya İmâm-ı Şârânî'nin et-Tabakâtü'l kübrâ adlı eserini neşretmişler. Tabi Türkçe'si, tercümesi yavan oluyor. Neden? Tabi Türkçe'si, tercümesi yavan oluyor. Neden? On tane mâna varsa dokuz tanesi zâyi olmuş, sadece bir tanesi kalmış. On tane mâna varsa dokuz tanesi zâyi olmuş, sadece bir tanesi kalmış. Türkçe nakledilmiş, dokuz tanesi gitti. Türkçe nakledilmiş, dokuz tanesi gitti. Sözlerin güzelliği, kâfiyesi, secîsi gitti.Sadece kuru bir şey kaldı. Sözlerin güzelliği, kâfiyesi, secîsi gitti.Sadece kuru bir şey kaldı. Onun için bu güzel sözlerin önce Arapça'sını yazmalı, okuyucuya demiş olmalı ki; Onun için bu güzel sözlerin önce Arapça'sını yazmalı, okuyucuya demiş olmalı ki; ''Ben bu eseri tercüme ettim ama üstadım, sen buyur Arapça'sına da bak,''Ben bu eseri tercüme ettim ama üstadım, sen buyur Arapça'sına da bak, daha başka mânalar sezebilirsin, ben bu kadarını yazdım, daha başka mânalar sezebilirsin, ben bu kadarını yazdım, senin irfanın derinse daha fazlasını al, ben sana öteki kapıları kapamış olmayayım.'' demesi lazım. senin irfanın derinse daha fazlasını al, ben sana öteki kapıları kapamış olmayayım.'' demesi lazım.

Ne buyurmuş? Ne buyurmuş?

el-Ünsü bi'l-lâhi min safâi'l-kalbi maallâh.el-Ünsü bi'l-lâhi min safâi'l-kalbi maallâh. Ve't-teferrüdü bi'-llâhi el inkıtâu min külli şey'in sivallâh. Ve't-teferrüdü bi'-llâhi el inkıtâu min külli şey'in sivallâh.

Bir kere sözlerinde letâfet var.Bir kere sözlerinde letâfet var. Arapça'sı vecize, sıradan söz değil. Mânasına gelelim. Arapça'sı vecize, sıradan söz değil. Mânasına gelelim.

El-Ünsü bi'-llâh nedir? El-Ünsü bi'-llâh nedir? Üns, ünsiyet, arkadaşlık etmek, geçim yapmak. Üns, ünsiyet, arkadaşlık etmek, geçim yapmak. el-Ünsü bi'l-lâhi; Allah'la dostluk etmek, bir mahrem yerde Allah'la beraber olup el-Ünsü bi'l-lâhi; Allah'la dostluk etmek, bir mahrem yerde Allah'la beraber olup o beraberliğin tadını almak, safâsını sürmek. o beraberliğin tadını almak, safâsını sürmek.

Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; ''Müslüman geçimli insandır, mûnis insandır.Peygamber Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; ''Müslüman geçimli insandır, mûnis insandır. Kendisi başkasıyla geçinir, başkasının yanına sokulabilir. Kendisi başkasıyla geçinir, başkasının yanına sokulabilir. Başkasıyla geçinemeyen, başkasının kendisine sokulamadığı sert mizaçlı, geçimsiz, Başkasıyla geçinemeyen, başkasının kendisine sokulamadığı sert mizaçlı, geçimsiz, ünsiyet etmeyen, sıcak ve sokulgan olmayan insanlarda hiçbir hayır yoktur. ünsiyet etmeyen, sıcak ve sokulgan olmayan insanlarda hiçbir hayır yoktur.

el-Mü'minü âlifün me'lûfun lâ hayra min men lâ ye'lefü ve lâ yu'lefü.el-Mü'minü âlifün me'lûfun lâ hayra min men lâ ye'lefü ve lâ yu'lefü. Ülfet ve ünsiyet mü'minin şânıdır; tatlıdır, sevimlidir. Ülfet ve ünsiyet mü'minin şânıdır; tatlıdır, sevimlidir. Yanında gezersen arkadaşlığından memnun kalırsın, Yanında gezersen arkadaşlığından memnun kalırsın, yolculuk yaparsan tadı damağında kalır; mü'minin hali budur. yolculuk yaparsan tadı damağında kalır; mü'minin hali budur.

Ama bu beraberlik, ahbaplık Allah'la olursa yani kulla Rabbi arasında olursa.Ama bu beraberlik, ahbaplık Allah'la olursa yani kulla Rabbi arasında olursa. İki kul arasında değil de Allah'la… İki kul arasında değil de Allah'la… el-Ünsü bi'l-lâh, Allah'la ünsiyet etmek, min safâi'l-kalbi maallâh Allah'a karşı kalbin temizliğinden olur. el-Ünsü bi'l-lâh, Allah'la ünsiyet etmek, min safâi'l-kalbi maallâh Allah'a karşı kalbin temizliğinden olur. Herkes o nimete nail olamaz. Herkes o nimete nail olamaz. Herkes Allah ile -ahbaplık diyelim korka korka, çekine çekine- ahbaplık nimetine sahip olamaz, nail olamaz.Herkes Allah ile -ahbaplık diyelim korka korka, çekine çekine- ahbaplık nimetine sahip olamaz, nail olamaz. Kim sahip olur? Bu nasıl hâsıl olur? Kim sahip olur? Bu nasıl hâsıl olur? Min safâi'l-kalbi maa'llâh kalbi Allah'a karşı sâfî ise kalbinde saffet, temizlik varsa,Min safâi'l-kalbi maa'llâh kalbi Allah'a karşı sâfî ise kalbinde saffet, temizlik varsa, o zaman Allah onunla ünsiyet eder, o zaman Allah onunla ünsiyet eder, ona Allah ile ünsiyet etmek nimeti nasip olur, kalbi temizse o kapı açılır. ona Allah ile ünsiyet etmek nimeti nasip olur, kalbi temizse o kapı açılır.

Niyâzî-i Mısrî rahmetullâhi aleyh bunu, çok güzel bir şiir halinde söylemiş.Niyâzî-i Mısrî rahmetullâhi aleyh bunu, çok güzel bir şiir halinde söylemiş. O da bizim hoşumuza gidiyor. Belki bir başka şairin sözü. Diyor ki; O da bizim hoşumuza gidiyor. Belki bir başka şairin sözü. Diyor ki;

Sür çıkar ağyârı dilden, tâ tecellî ede Hak Sür çıkar ağyârı dilden, tâ tecellî ede Hak

Araya gayrıları, yabancıları, mâsivâyı koyma. Farsça'da dil, gönül demek;Araya gayrıları, yabancıları, mâsivâyı koyma. Farsça'da dil, gönül demek; ''Gönlünden yabancıları sil süpür, temizle at.''''Gönlünden yabancıları sil süpür, temizle at.'' Gönlündeki yabancıları, ağyârı at, süpür, çıkar, tâ tecellî ede Hak. Gönlündeki yabancıları, ağyârı at, süpür, çıkar, tâ tecellî ede Hak. Tâ ki Hak Teâlâ gönlüne tecellî etsin. Tâ ki Hak Teâlâ gönlüne tecellî etsin.

Hak Teâlâ'nın senin gönlüne tecellî etmesini istiyorsan ağyârı kalbinden çıkar. Hak Teâlâ'nın senin gönlüne tecellî etmesini istiyorsan ağyârı kalbinden çıkar.

Ağyâr nedir? Ağyâr nedir?

Allah'tan gayrı şeyler. Allah'tan gayrı şeyler.

Mâsivâ nedir? Mâsivâ nedir?

İşindir, mevkiindir, makâmındır, hırsındır, parandır, dükkanındır, hedeflerindir, dünyevî düşüncelerindir.İşindir, mevkiindir, makâmındır, hırsındır, parandır, dükkanındır, hedeflerindir, dünyevî düşüncelerindir. Gönlün bunlara bağlıyken, Allah tecellî etmiyor.Gönlün bunlara bağlıyken, Allah tecellî etmiyor. Onları çıkardığın zaman, kalbin safvet kesbettiği zaman Allahu Teâlâ tecellî ediyor. Onları çıkardığın zaman, kalbin safvet kesbettiği zaman Allahu Teâlâ tecellî ediyor.

Kalbi aynaya benzetmişler; aynanın üstü toz, toprak, kir, boya, sabun sıçramış;Kalbi aynaya benzetmişler; aynanın üstü toz, toprak, kir, boya, sabun sıçramış; bakıyorsun yüzünü göremiyorsun. Ne yaparsın?bakıyorsun yüzünü göremiyorsun. Ne yaparsın? Eline ıslak bir bez alırsın, aynayı bir güzel silersin, olmadı biraz su fışkırtır, temizler, kurularsın. Eline ıslak bir bez alırsın, aynayı bir güzel silersin, olmadı biraz su fışkırtır, temizler, kurularsın. Ayna silindi mi o zaman tecellîyi görürsün, seyredersin.Ayna silindi mi o zaman tecellîyi görürsün, seyredersin. Gönlü de aynaya benzetmişler; gönülde kir, pas, ağyâr olduğu zamanGönlü de aynaya benzetmişler; gönülde kir, pas, ağyâr olduğu zaman o âyîneden Rabbü'l-âleminin tecellisini göremiyorsun. Neden?o âyîneden Rabbü'l-âleminin tecellisini göremiyorsun. Neden? Ayna pis, göstermiyor.Ayna pis, göstermiyor. Şoför olduğunu düşün; dıştaki ayna çamurlanmış, kirlenmiş, arkayı göremiyorsun.Şoför olduğunu düşün; dıştaki ayna çamurlanmış, kirlenmiş, arkayı göremiyorsun. Geri geri gideceksin; arkandan ''küt'' diye bir ses geliyor, ''Hay Allah! Duvara çarptım.'' Geri geri gideceksin; arkandan ''küt'' diye bir ses geliyor, ''Hay Allah! Duvara çarptım.'' ''Aynaya baksaydın.'' ''Ayna kirli, arkası görünmüyor.''''Aynaya baksaydın.'' ''Ayna kirli, arkası görünmüyor.'' Ayna kirli oldu mu göremiyor insan, temizlediğin zaman görüyorsun. Ayna kirli oldu mu göremiyor insan, temizlediğin zaman görüyorsun.

İnsanın Allah'tan başka gönlünü bağladığı hedefler fânî, yalan yanlış.İnsanın Allah'tan başka gönlünü bağladığı hedefler fânî, yalan yanlış. Küçükken insan elma şekeri ister, horoz şekeri, kâğıt helva ister, çikolata ister. Küçükken insan elma şekeri ister, horoz şekeri, kâğıt helva ister, çikolata ister. Bir zaman böyle gider. Bir zaman böyle gider. Büluğ çağına geldiği zaman, evlenmek ister.Büluğ çağına geldiği zaman, evlenmek ister. Evlendikten sonra çocuk ister. Evlendikten sonra çocuk ister. Çocuk sahibi olduktan sonra kiradan kurtulmak ister.Çocuk sahibi olduktan sonra kiradan kurtulmak ister. Ev bark sahibi olmak ister, iyi maaş kazanmak ister. Ev bark sahibi olmak ister, iyi maaş kazanmak ister. Para kazandığı zaman bu sefer; Para kazandığı zaman bu sefer; ''Yahu bu kadar ömür geçirdik, bilgiler elde ettik, filanca yere bir başkan olsak, reis olsak.'' diye;''Yahu bu kadar ömür geçirdik, bilgiler elde ettik, filanca yere bir başkan olsak, reis olsak.'' diye; bu sefer başkanlık ister, yönetmek ister. bu sefer başkanlık ister, yönetmek ister. ''Hadi sana da şurayı verdik, sen de şuraya baş ol.'' diye ''Hadi sana da şurayı verdik, sen de şuraya baş ol.'' diye riyâset gelse bu sefer öteki reislere de tahammül edemez, hepsinin üstüne çıkmak ister. riyâset gelse bu sefer öteki reislere de tahammül edemez, hepsinin üstüne çıkmak ister. Herkes kendisine itaat etsin ister, diktatör olmak ister.Herkes kendisine itaat etsin ister, diktatör olmak ister. İnsanın bu gibi çeşitli arzuları ömrünün evvelinden çocukluğundan, ihtiyarlığına kadar devam eder. İnsanın bu gibi çeşitli arzuları ömrünün evvelinden çocukluğundan, ihtiyarlığına kadar devam eder. Bir gün pattadak ecel gelir, mühlet biter, insan âhirete göçer.Bir gün pattadak ecel gelir, mühlet biter, insan âhirete göçer. İnsan asıl âhireti düşünecek, Allah'ın huzuruna nasıl varacağını düşünecek.İnsan asıl âhireti düşünecek, Allah'ın huzuruna nasıl varacağını düşünecek. Allah'ın sevdiği kul olmaya çalışacak, gönlünde ötekine, yanlış hedeflere, yanlış isteklere yer vermeyecek.Allah'ın sevdiği kul olmaya çalışacak, gönlünde ötekine, yanlış hedeflere, yanlış isteklere yer vermeyecek. Ağyârı gönlünden çıkaracak. Ağyârı gönlünden çıkaracak.

Sür çıkar ağyârı dilden Sür çıkar ağyârı dilden

Tâ tecellî ede Hak. Tâ tecellî ede Hak.

Padişah konmaz saraya Padişah konmaz saraya

Hâne ma'mûr olmadan. Hâne ma'mûr olmadan.

Gönlün pis, dağınık, kırık, dökük, yırtık, çamurlu isli, paslı, pis kokulu; bu haliyle buraya kimse gelmez.Gönlün pis, dağınık, kırık, dökük, yırtık, çamurlu isli, paslı, pis kokulu; bu haliyle buraya kimse gelmez. ''Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan.'' ''Padişah konmaz saraya, hâne ma'mûr olmadan.'' Padişah yolculuk yaparken, bir yerde misafir olacağı zaman, izbe harabeye konmaz. Padişah yolculuk yaparken, bir yerde misafir olacağı zaman, izbe harabeye konmaz. Mâmur bir yere, eşrâfın konağına, temiz pâk bir yere gelir.Mâmur bir yere, eşrâfın konağına, temiz pâk bir yere gelir. Onun için sen de padişahlar padişahı Rabbü'l-âlemînin, mâlikü'l-mülk olan Allahu Teâlâ hazretlerininOnun için sen de padişahlar padişahı Rabbü'l-âlemînin, mâlikü'l-mülk olan Allahu Teâlâ hazretlerinin tecellîsini istiyorsan gönlünü o tecellîye hazırlaman, temizlemen, pâk eylemen lazım…tecellîsini istiyorsan gönlünü o tecellîye hazırlaman, temizlemen, pâk eylemen lazım… Halvetî büyüklerinden Şemseddîn-i Sivâsî hazretlerinin şiirinden bir parça olabilir. Halvetî büyüklerinden Şemseddîn-i Sivâsî hazretlerinin şiirinden bir parça olabilir.

Allah ile ünsiyet ne zaman nasip olurmuş? Hangi kullara nasip olurmuş?Allah ile ünsiyet ne zaman nasip olurmuş? Hangi kullara nasip olurmuş? Kalbi sâfî kullara nasip olurmuş. Kalbi sâfî kullara nasip olurmuş. Kalbin Allah'a karşı sâfîliğinden saffetinden sonra o lütuf nasip olurmuş. Kalbin Allah'a karşı sâfîliğinden saffetinden sonra o lütuf nasip olurmuş.

Ve teferrüdü b'il-lâh.Ve teferrüdü b'il-lâh. Allah ile baş başa kalmak, O'nunla beraber, divanına, huzuruna kabul olunmak, Allah ile baş başa kalmak, O'nunla beraber, divanına, huzuruna kabul olunmak, O'nunla teke tek kalmak nasıl olur? O'nunla teke tek kalmak nasıl olur?

el-İnkıtâu min külli şey'in sivallâh.el-İnkıtâu min külli şey'in sivallâh. Allah'tan başka her şeyden kesilmekle olur. Allah'tan başka her şeyden kesilmekle olur. ''Dur, senin yanına geleceğim ama misafir var, onunla bir konuşayım da, şu işimi bitireyim de, ''Dur, senin yanına geleceğim ama misafir var, onunla bir konuşayım da, şu işimi bitireyim de, telefon geldi onu bir dinleyeyim de!..'' O zaman gelemezsin.telefon geldi onu bir dinleyeyim de!..'' O zaman gelemezsin. Bu alâkalar varken bir olmaya, beraber olmaya, o tarafa gelemezsin. … Bu alâkalar varken bir olmaya, beraber olmaya, o tarafa gelemezsin. …

Varıp bir ile bir olmak ne güzeldir, ne güzeldir! Varıp bir ile bir olmak ne güzeldir, ne güzeldir!

Niyâzî-i Mısrî'nin bir mısrası; ''Varıp bir ile bir olmak ne güzeldir, ne güzeldir!''Niyâzî-i Mısrî'nin bir mısrası; ''Varıp bir ile bir olmak ne güzeldir, ne güzeldir!'' Bir olan Allah'a varıp bir ile bir olmak… Allah'a kavuşmayı, vuslatı kastediyor. Bir olan Allah'a varıp bir ile bir olmak… Allah'a kavuşmayı, vuslatı kastediyor. ''Varıp bir ile bir olmak, ne güzeldir, ne güzeldir!'' ''Varıp bir ile bir olmak, ne güzeldir, ne güzeldir!'' Ama bu tarafta bağın varken gidemiyorsun,Ama bu tarafta bağın varken gidemiyorsun, ''Boş ver bitsin de, dur bu bitsin de giderim.'' İşte o zaman gidemezsin, varıp bir ile bir olamazsın. ''Boş ver bitsin de, dur bu bitsin de giderim.'' İşte o zaman gidemezsin, varıp bir ile bir olamazsın.

Onun için Zünnûn-i Mısrî hazretleri burada diyor ki;Onun için Zünnûn-i Mısrî hazretleri burada diyor ki; el-inkıtâu min külli şey'in sivallâh. el-inkıtâu min külli şey'in sivallâh. Allah'tan gayrı her şeyden kesilirse olur. Allah'tan gayrı her şeyden kesilirse olur. Bir ile birlik, o kesilmeden sonra olur, varken olmaz. Bir ile birlik, o kesilmeden sonra olur, varken olmaz. Gönlünde bin bir türlü alâka seni dünyaya bağlamış, Gönlünde bin bir türlü alâka seni dünyaya bağlamış, bir ile bir olmaya gidemiyorsun; alâkaları kesmek lazım. bir ile bir olmaya gidemiyorsun; alâkaları kesmek lazım.

Ne olacak o zaman? Yaşamayalım mı dünyada? Hiç iş yapmayalım mı?Ne olacak o zaman? Yaşamayalım mı dünyada? Hiç iş yapmayalım mı? Dükkân açmayalım mı? Evlenmeyelim mi? Ne demek bu? Dükkân açmayalım mı? Evlenmeyelim mi? Ne demek bu?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem nasıl yaşadıysa öyle yaşayacaksın.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem nasıl yaşadıysa öyle yaşayacaksın. Peygamber Efendimiz evlendi mi? Evlendi.Peygamber Efendimiz evlendi mi? Evlendi. Peygamber Efendimiz ticaret yaptı mı? Yaptı.Peygamber Efendimiz ticaret yaptı mı? Yaptı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sulh yaptı mı? Yaptı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem sulh yaptı mı? Yaptı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem savaş yaptı mı? Yaptı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem savaş yaptı mı? Yaptı. Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem çarşıya çıktı mı? Çıktı.Peygamber sallallahü aleyhi ve sellem çarşıya çıktı mı? Çıktı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çarşıya gidip esnafı kontrol etti mi? Etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem çarşıya gidip esnafı kontrol etti mi? Etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem devlet idare etti mi? Etti.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem devlet idare etti mi? Etti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öbür devletlerin başkanlarına mektup yazdı mı? Yazdı. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem öbür devletlerin başkanlarına mektup yazdı mı? Yazdı. Hüner bu işleri yapmamak değil. Hüner bu işleri yapmamak değil. Bu işleri yapmazsan o zaman Peygamber Efendimiz'in yolunda gitmemiş olursun. Bu işleri yapmazsan o zaman Peygamber Efendimiz'in yolunda gitmemiş olursun. Peygamber Efendimiz bize numune insan olarak, model olarak gönderildi. Peygamber Efendimiz bize numune insan olarak, model olarak gönderildi.

Peygamber Efendimiz niçin gönderildi? Peygamber Efendimiz niçin gönderildi?

''Yâ Rabbi! Sen bizim nasıl olmamızı diliyorsun, istiyorsun, emrediyorsun, ferman buyuruyorsun?''Yâ Rabbi! Sen bizim nasıl olmamızı diliyorsun, istiyorsun, emrediyorsun, ferman buyuruyorsun? Biz bir müşahhas numune görelim, nasıl istiyorsan öyle olalım.'' Biz bir müşahhas numune görelim, nasıl istiyorsan öyle olalım.''

''Ey kullarım! Muhammed-i Mustafa'm gibi olun. Bak örnek bu işte, bunun gibi olun.'' ''Ey kullarım! Muhammed-i Mustafa'm gibi olun. Bak örnek bu işte, bunun gibi olun.''

Onun için Peygamber Efendimiz'in hayatı bizim için şahane bir örnektir.Onun için Peygamber Efendimiz'in hayatı bizim için şahane bir örnektir. Hem de öyle bir örnektir ki hayatının gizli tarafı yok. Hem de öyle bir örnektir ki hayatının gizli tarafı yok. Mübarek Peygamberimiz'in evlilik mahremiyetlerini bile biliyoruz.Mübarek Peygamberimiz'in evlilik mahremiyetlerini bile biliyoruz. Hz. Âişe-i Sıddîka validemiz rivayet etmiş, diğer eşleri rivayet etmiş; Hz. Âişe-i Sıddîka validemiz rivayet etmiş, diğer eşleri rivayet etmiş; evliliğin, nikâhın, düğünün nasıl olduğunu, kalkmasını, yatmasını, gece ibadetinin nasıl olduğunu,evliliğin, nikâhın, düğünün nasıl olduğunu, kalkmasını, yatmasını, gece ibadetinin nasıl olduğunu, nasıl sabahlara kadar gözyaşı döküp ağladığını, ayaklarının şiştiğini, nasıl sabahlara kadar gözyaşı döküp ağladığını, ayaklarının şiştiğini, nasıl ibadet edeceği zaman bile zevcesine gelip;nasıl ibadet edeceği zaman bile zevcesine gelip; ''Bu akşam bana müsaade eder misin? Rabbime ibadet edeyim.'' diye izin aldığını, her şeyi biliyoruz. ''Bu akşam bana müsaade eder misin? Rabbime ibadet edeyim.'' diye izin aldığını, her şeyi biliyoruz.

Öyle bir örnek ki hiç bir gizli tarafı yok.Öyle bir örnek ki hiç bir gizli tarafı yok. Bütün cepheleri gözümüzün önünde. Bütün cepheleri gözümüzün önünde. Ne mutlu bize ki böyle bir örneğe sahibiz, onun için onun gibi olacağız. Ne mutlu bize ki böyle bir örneğe sahibiz, onun için onun gibi olacağız. Demek ki iyi Müslümanlık hayatın faaliyetlerinden çekilmek değilmiş; Demek ki iyi Müslümanlık hayatın faaliyetlerinden çekilmek değilmiş; hayatın faaliyetleri içinde Allah'tan gönlünü ayırmamakmış.hayatın faaliyetleri içinde Allah'tan gönlünü ayırmamakmış. Hayatî faaliyetler olacak ama hepsi güzel tarzda olacak, İslâmî tarzda olacak. Hayatî faaliyetler olacak ama hepsi güzel tarzda olacak, İslâmî tarzda olacak. Gönlü sadece Allah'a bağlı olacak. Gönlü sadece Allah'a bağlı olacak. Dükkânda, mevkide makamda, parada, keyifte, eğlencede değil, gönlü Allah ile olacak.Dükkânda, mevkide makamda, parada, keyifte, eğlencede değil, gönlü Allah ile olacak. Yaptığı her şeyi Allah için yapacak. Yaptığı her şeyi Allah için yapacak.

Siyaseti bırakabilir miyiz? Siyaseti bırakabilir miyiz?

Bırakamayız çünkü Efendimiz bırakmamış, toplumun bir ihtiyacı, bir parçası. Bırakamayız çünkü Efendimiz bırakmamış, toplumun bir ihtiyacı, bir parçası.

Ticareti bırakabilir miyiz? Ticareti bırakabilir miyiz?

Bırakamayız çünkü ticaret de bir hizmet.Bırakamayız çünkü ticaret de bir hizmet. Malı celbediyor, sen de gidiyorsun pazardan, bakkaldan, marketten, alıyorsun. Malı celbediyor, sen de gidiyorsun pazardan, bakkaldan, marketten, alıyorsun. Yemeği getirmese Erzincan'a gidip tulum peynirini sen mi alacaksın?Yemeği getirmese Erzincan'a gidip tulum peynirini sen mi alacaksın? Kayseri'den pastırmayı sen mi getireceksin?Kayseri'den pastırmayı sen mi getireceksin? Buğdayı Çankırı'dan sen mi getireceksin? Allah razı olsun ki yapıyor. Hepsi lazım.Buğdayı Çankırı'dan sen mi getireceksin? Allah razı olsun ki yapıyor. Hepsi lazım. Hepsi lazım ama hepsinde Allah'ın rızasına uygun hareket etmek lazım. Hepsi lazım ama hepsinde Allah'ın rızasına uygun hareket etmek lazım. O tarzda yaparsan; O tarzda yaparsan;

Ricâlün lâ tülhîhim ticâratün ve lâ bey'un an zikri'l-lâh.Ricâlün lâ tülhîhim ticâratün ve lâ bey'un an zikri'l-lâh. ''Alışverişin Allah'ı zikretmekten alıkoymadığı insan…'' durumuna gelirsin. ''Alışverişin Allah'ı zikretmekten alıkoymadığı insan…'' durumuna gelirsin. Âyetin methettiği insan durumuna gelirsin. Âyetin methettiği insan durumuna gelirsin. Yoksa İslâm bunlardan kesilmek, vazgeçmek demek değil, burada da bu söyleniyor.Yoksa İslâm bunlardan kesilmek, vazgeçmek demek değil, burada da bu söyleniyor. Allah'tan gayrı her şeyden alâkasını kesecek; keserse o zaman Allah ile bir olabilir.Allah'tan gayrı her şeyden alâkasını kesecek; keserse o zaman Allah ile bir olabilir. Bu zât-ı muhteremlerin hayatlarını incelediğimiz zaman görüyoruz ki hepsinin bir mesleği var. Bu zât-ı muhteremlerin hayatlarını incelediğimiz zaman görüyoruz ki hepsinin bir mesleği var. Kimisi kasaptı, kimisi manifaturacıydı, kimisi kumaşçı, kimisi demirci,Kimisi kasaptı, kimisi manifaturacıydı, kimisi kumaşçı, kimisi demirci, kimisi hattat, kimisi aktardı; bunlar hep meslek. Neden? kimisi hattat, kimisi aktardı; bunlar hep meslek. Neden? Ticarette sevap olduğu için. Ticarette sevap olduğu için. Hüner, onları yaparken Allah'ın kulu olmak. Hüner, onları yaparken Allah'ın kulu olmak. Camide ibadet kolay; Ramazan'da itikâfta ibadet kolaydır, tatlıdır, zevklidir. Camide ibadet kolay; Ramazan'da itikâfta ibadet kolaydır, tatlıdır, zevklidir. Halvette kırk gün ibadet etmek güzeldir. Halvette kırk gün ibadet etmek güzeldir. Aslanım, sen Mahmutpaşa'ya gel bakalım da Müslümanlığını görelim.Aslanım, sen Mahmutpaşa'ya gel bakalım da Müslümanlığını görelim. Beyazıt meydanında da, Taksim meydanında da Müslümanlığını görelim. Beyazıt meydanında da, Taksim meydanında da Müslümanlığını görelim. Hadi bakalım, Adalar'a gidebiliyor musun, Kadıköy'e geçebiliyor musun? Hadi bakalım, Adalar'a gidebiliyor musun, Kadıköy'e geçebiliyor musun? Moda'da dolaş bakalım, o zaman görelim. Moda'da dolaş bakalım, o zaman görelim. Camiden çıkar çıkmaz Müslümanlık bitti. Olmaz!Camiden çıkar çıkmaz Müslümanlık bitti. Olmaz! Ramazan'dan çıkar çıkmaz Müslümanlık bitti. Olmaz! Ramazan'dan çıkar çıkmaz Müslümanlık bitti. Olmaz! Müslümanlık hayatın boyunca, yaşadığın, nefes aldığın her zamanda seninle beraber olması gereken bir şey. Müslümanlık hayatın boyunca, yaşadığın, nefes aldığın her zamanda seninle beraber olması gereken bir şey.

Hayatını yaşarken İslâm'ca yaşamaya çalışacaksın, gaye bu.Hayatını yaşarken İslâm'ca yaşamaya çalışacaksın, gaye bu. Yoksa hayâtî faaliyetlerden kesilmek değil. Yoksa hayâtî faaliyetlerden kesilmek değil. Bu zât-ı muhteremlerin tarifleri bize, dağ başında çadır kurmak veyahut bir mağarada yaşamak tarifi yapmıyor. Bu zât-ı muhteremlerin tarifleri bize, dağ başında çadır kurmak veyahut bir mağarada yaşamak tarifi yapmıyor. Zaten adamların onunla alakaları yoktur ki.Zaten adamların onunla alakaları yoktur ki. Zaten mağaranın içinde hiçbir şey yoktur, senin yanına kimse gelmez, alâka cemiyetin içinde var.Zaten mağaranın içinde hiçbir şey yoktur, senin yanına kimse gelmez, alâka cemiyetin içinde var. Cemiyetin içinde, onlarla alâkasını kesmiş, Cemiyetin içinde, onlarla alâkasını kesmiş, sadece Allah'a bağlanmış olarak yaşamayı öğrenirsen işte dervişlik bu, sadece Allah'a bağlanmış olarak yaşamayı öğrenirsen işte dervişlik bu, işte hüner bu, işte izzet burada, işte Allah ile halvet, dostluk ve ünsiyet o zaman başlar. işte hüner bu, işte izzet burada, işte Allah ile halvet, dostluk ve ünsiyet o zaman başlar.

Semi'tü Saîde'bne Osmâne'l-Hayyat.Semi'tü Saîde'bne Osmâne'l-Hayyat. Bu mübarek de sahabesi, terziymiş; Bu mübarek de sahabesi, terziymiş; Yekûlü semi'tü Zennûn yekûl. Yekûlü semi'tü Zennûn yekûl. Bu zât-ı muhterem ''Zünnûn-i Mısrî'nin şöyle dediğini işittim.'' diye naklediyor.Bu zât-ı muhterem ''Zünnûn-i Mısrî'nin şöyle dediğini işittim.'' diye naklediyor. Müellifimiz her şeyi senetli, ispatlı, belgeli, anlattığı içinMüellifimiz her şeyi senetli, ispatlı, belgeli, anlattığı için kimlerden çıktığını sıralıyor, isimlerin hepsini saymış, yeri yurdu belli. kimlerden çıktığını sıralıyor, isimlerin hepsini saymış, yeri yurdu belli.

Men erâde't-tevâdua fe'l-yüveccih nefsehû ilâ azameti'l-lâhMen erâde't-tevâdua fe'l-yüveccih nefsehû ilâ azameti'l-lâh fe-innehâ tezûbü ve tasfû ve men nazara ilâ sultâni'l-lâhi, fe-innehâ tezûbü ve tasfû ve men nazara ilâ sultâni'l-lâhi, zehebe sultânü nefsihî li-enne'n-nüfûse küllehâ fekîratün inde heybetihî. zehebe sultânü nefsihî li-enne'n-nüfûse küllehâ fekîratün inde heybetihî.

Tevazu dinimizde methediliyor,Tevazu dinimizde methediliyor, Efendimiz tavsiye ediyor; Efendimiz tavsiye ediyor; ''Mütevazı olun, mütekebbir olursanız Allah sevmez, aşağılara indirir, sizi cezalandırır.''''Mütevazı olun, mütekebbir olursanız Allah sevmez, aşağılara indirir, sizi cezalandırır.'' ''Kalbinde kibir olan cennete giremeyecek, mütevazı olmak şart.'' diye biliyoruz. ''Kalbinde kibir olan cennete giremeyecek, mütevazı olmak şart.'' diye biliyoruz.

Mütevazı olmayı nasıl sağlayacağız?Mütevazı olmayı nasıl sağlayacağız? ''Ben mütevazı olmak istiyorum ama unvanım, param, mevkiim, itibarım, çevrem, kavmim kabilem var; ''Ben mütevazı olmak istiyorum ama unvanım, param, mevkiim, itibarım, çevrem, kavmim kabilem var; kışkırtıcı arkadaşların alkışları var, pohpohlamaları var, nasıl mütevazı olabilirim?'' diye çaresini soruyor. kışkırtıcı arkadaşların alkışları var, pohpohlamaları var, nasıl mütevazı olabilirim?'' diye çaresini soruyor. Mesela insan alimse alimliğinden gurur gelir.Mesela insan alimse alimliğinden gurur gelir. ''Ben çok iyi alimim, var mı benim gibisi?'' ''Ben çok iyi alimim, var mı benim gibisi?'' Zenginse zenginliğinden kibir, gurur gelir.Zenginse zenginliğinden kibir, gurur gelir. Lüks, konforlu arabası varsa arabasından gurur gelir. Lüks, konforlu arabası varsa arabasından gurur gelir. ''Şu takaya bak, benim arabamı geçmeye çalışıyor, beni sollamaya kalkıyor, ''Şu takaya bak, benim arabamı geçmeye çalışıyor, beni sollamaya kalkıyor, bir gazlayalım da görsün bakalım benim gibi yüz yirmi ile gidebilir mi?'' der. bir gazlayalım da görsün bakalım benim gibi yüz yirmi ile gidebilir mi?'' der.

Böyle bir şey oldu mu insanın içinden teper.Böyle bir şey oldu mu insanın içinden teper. Ya parası, ya mevkii teper. Ya parası, ya mevkii teper. Adam yerine koysan kaç tane üniversite bitirdiğini söyler,Adam yerine koysan kaç tane üniversite bitirdiğini söyler, biraz hakaret edecek olsan, ne gibi unvanları, mevkileri olduğunu sıralar.biraz hakaret edecek olsan, ne gibi unvanları, mevkileri olduğunu sıralar. Başka yönden biraz tepeden bakar gibi yapsan hemen diklenir, aralar bozulur.Başka yönden biraz tepeden bakar gibi yapsan hemen diklenir, aralar bozulur. Mütevazı olmak herkese kolay değil. Mütevazı olmak herkese kolay değil.

Nasıl mütevazı olacağım?Nasıl mütevazı olacağım? Bir kabilenin ağasının oğluysa, muhakkak ki ağanın hizmetçisinin oğlundan farklı olur.Bir kabilenin ağasının oğluysa, muhakkak ki ağanın hizmetçisinin oğlundan farklı olur. Bu ağa çocuğu yürüyüşünden bile farklıdır;Bu ağa çocuğu yürüyüşünden bile farklıdır; bu ağa çocuğu, ötekisi fukaracık, onun hizmetçisi, kâhyasının çocuğu. bu ağa çocuğu, ötekisi fukaracık, onun hizmetçisi, kâhyasının çocuğu. Kâhyanın çocuğu yaparsa kabahat olur. Kâhyanın çocuğu yaparsa kabahat olur. Ağanın çocuğu yaparsa herkes gözünü yumar, görmezler. Neden? O ağanın çocuğu.Ağanın çocuğu yaparsa herkes gözünü yumar, görmezler. Neden? O ağanın çocuğu. Adamın cebinde para olduğu zaman yürüyüşü başka olur, parası olmadığı zaman başka olur.Adamın cebinde para olduğu zaman yürüyüşü başka olur, parası olmadığı zaman başka olur. Kabahatli olduğu zaman yürüyüşü başka türlü olur, haklı olduğu zaman yürüyüşü başka türlü olur. Kabahatli olduğu zaman yürüyüşü başka türlü olur, haklı olduğu zaman yürüyüşü başka türlü olur. Senden özür dileyeceği zaman başka türlü gelir;Senden özür dileyeceği zaman başka türlü gelir; senden hakkını almak için, yakana yapışmak için gelirken adım atışı, yere basışı başka türlü olur.senden hakkını almak için, yakana yapışmak için gelirken adım atışı, yere basışı başka türlü olur. Demek ki insan kendisinin olan bir şeyde tesir altında oluyor, kurtulması kolay olmuyor. Demek ki insan kendisinin olan bir şeyde tesir altında oluyor, kurtulması kolay olmuyor.

Biz Allah'ın kuluyuz, mütevazı olmamız lazım.Biz Allah'ın kuluyuz, mütevazı olmamız lazım. Nasıl mütevazı olacağız? Nasıl mütevazı olacağız? Paramız var, tahsilimiz var. Tedavisi, çaresi? Paramız var, tahsilimiz var. Tedavisi, çaresi?

Men erâde't-tevâdua fe'l-yüveccih nefsehû ilâ azameti'l-lâh.Men erâde't-tevâdua fe'l-yüveccih nefsehû ilâ azameti'l-lâh. ''Tevazuu elde etmek isteyen kimse; nefsini Allah'ın azametine tevcîh etsin, yöneltsin.''Tevazuu elde etmek isteyen kimse; nefsini Allah'ın azametine tevcîh etsin, yöneltsin. Allah'ın azametine sevk etsin.''Allah'ın azametine sevk etsin.'' ''Ey nefs! Allah'ın azametini, yüceliğini düşün, yüceliğini gözle!'' diye ''Ey nefs! Allah'ın azametini, yüceliğini düşün, yüceliğini gözle!'' diye Allah'ın azametine nefsini, kendisini yöneltsin.Allah'ın azametine nefsini, kendisini yöneltsin. Fe-innehâ tezûbu ve tasfû. Fe-innehâ tezûbu ve tasfû. Böyle yaptığı zaman nefsi erir ve sâfîleşir. Böyle yaptığı zaman nefsi erir ve sâfîleşir. Allah'ın azametini düşündüğü zaman kibir kalmaz. Allah'ın azametini düşündüğü zaman kibir kalmaz.

Allah'ın azameti büyüklüğü iki türlüdür.Allah'ın azameti büyüklüğü iki türlüdür. Bir maddî büyüklük vardır;Bir maddî büyüklük vardır; ''Bu ağaç öteki ağaçtan daha büyük.''''Bu ağaç öteki ağaçtan daha büyük.'' Bu fidan bu koca çınar ağacı, bu kulube bu apartman, yani maddî büyüklük. Bu fidan bu koca çınar ağacı, bu kulube bu apartman, yani maddî büyüklük. Bu çocuk, bu adam koca pehlivan, 1.90 boyunda kavak gibi kimse. Bu çocuk, bu adam koca pehlivan, 1.90 boyunda kavak gibi kimse. Bir maddî büyüklük var, bir de mânevî büyüklük var. Bir maddî büyüklük var, bir de mânevî büyüklük var.

İmâm-ı Âzam hazretleri ufak tefekmiş.İmâm-ı Âzam hazretleri ufak tefekmiş. Ebû Yusuf hazretleri ile İmam Muhammed ikisi de uzun boyluymuş. Ebû Yusuf hazretleri ile İmam Muhammed ikisi de uzun boyluymuş. İkisi talebe, onlar uzun boylu, İmâm-ı Âzam da ufacık tefecik, nahif bir şeymiş.İkisi talebe, onlar uzun boylu, İmâm-ı Âzam da ufacık tefecik, nahif bir şeymiş. İmâmünâ beynenâ ke'nnûni lenâ diyorlarmış. İmâmünâ beynenâ ke'nnûni lenâ diyorlarmış. Lenâ yazıldığı zaman lam, nun, ondan sonra elif.Lenâ yazıldığı zaman lam, nun, ondan sonra elif. Lam uzun, nun ortada küçük bir şey, ondan sonra elif de uzun. Lam uzun, nun ortada küçük bir şey, ondan sonra elif de uzun. İki tane uzun, ortada şöyle bir kısa. İki tane uzun, ortada şöyle bir kısa. ''Bizim imamımız aramızda lenâ kelimesinin nûnu gibidir'' diye latife yaparlarmış. ''Bizim imamımız aramızda lenâ kelimesinin nûnu gibidir'' diye latife yaparlarmış.

Lenâ kelimesinin nûnu gibidir her yönden.Lenâ kelimesinin nûnu gibidir her yönden. İn lem yekün nûnen yekün lâ, eğer o olmasa lâ olurdu diyor. İn lem yekün nûnen yekün lâ, eğer o olmasa lâ olurdu diyor. Yani lamdan sonra elif geldi mi nûnu aradan çıkarın.Yani lamdan sonra elif geldi mi nûnu aradan çıkarın. Lenânın nûnunu çektin mi geride ne kalır? Lâ kalır; Lenânın nûnunu çektin mi geride ne kalır? Lâ kalır; ''İmamımız bizim aramızda, boyu kısa ama nun gibidir, ''İmamımız bizim aramızda, boyu kısa ama nun gibidir, o nun olmasa biz yok oluruz, sıfır oluruz demek istiyor.'' o nun olmasa biz yok oluruz, sıfır oluruz demek istiyor.'' Tevazu göstermişler; boy büyüklüğü başka, üstatlık mânevi büyüklük başka. Tevazu göstermişler; boy büyüklüğü başka, üstatlık mânevi büyüklük başka.

İmâm-ı Âzam ufak tefekmiş ama talebelerinden daha büyük.İmâm-ı Âzam ufak tefekmiş ama talebelerinden daha büyük. Kullar arasında bu böyle.Kullar arasında bu böyle. Allah'ın bir azameti var, kibriyâsı var, uluvv-u cenâbı var.Allah'ın bir azameti var, kibriyâsı var, uluvv-u cenâbı var. Allahu Teâlâ her yönden, bildiğiniz hiç bir varlıkla mukayese edilmeyecek kadarAllahu Teâlâ her yönden, bildiğiniz hiç bir varlıkla mukayese edilmeyecek kadar hepsinden fâiktir, hepsinden yücedir, hepsinden büyüktür.hepsinden fâiktir, hepsinden yücedir, hepsinden büyüktür. Allahu Teâlâ hazretlerinin büyüklüğünü anlamak için Allah'ın azametine şahit olmak,Allahu Teâlâ hazretlerinin büyüklüğünü anlamak için Allah'ın azametine şahit olmak, bu hususta kanaat sahibi olmak için yıldızlı gecelerde dışarıya çıkın. bu hususta kanaat sahibi olmak için yıldızlı gecelerde dışarıya çıkın. Berrak bir havada, rüzgâr estiği zaman bulutları alıp götürüyor. Berrak bir havada, rüzgâr estiği zaman bulutları alıp götürüyor. Gökyüzüne bakıyorsunuz, yıldızlar pırıl pırıl.Gökyüzüne bakıyorsunuz, yıldızlar pırıl pırıl. Yaz gününde deniz kenarında, yıldızlara elinizi uzatsanız tutacaksınız gibi.Yaz gününde deniz kenarında, yıldızlara elinizi uzatsanız tutacaksınız gibi. Allah Allah, şu esrarlı kâinat, şu uçsuz bucaksız gökyüzü, en yakın yıldız milyonlarca yıl mesafede. Allah Allah, şu esrarlı kâinat, şu uçsuz bucaksız gökyüzü, en yakın yıldız milyonlarca yıl mesafede.

Bu kâinatın dili yok, milyonlarca senede ışığı bu tarafa doğru gelmekte olan yıldızlar var.Bu kâinatın dili yok, milyonlarca senede ışığı bu tarafa doğru gelmekte olan yıldızlar var. Onun ötesinde daha ışığı gelmemiş yıldızlar var.Onun ötesinde daha ışığı gelmemiş yıldızlar var. Işığı şimdi gelmiş de kendisi yok olmuş yıldızlar var, ışığı yeni geldiği için biz onu var gibi görüyoruz. Işığı şimdi gelmiş de kendisi yok olmuş yıldızlar var, ışığı yeni geldiği için biz onu var gibi görüyoruz. Uçsuz bucaksız bir kâinat. Uçsuz bucaksız bir kâinat. İnsan, Allah'ın bu kâinatını gördüğü, düşündüğü zaman Allah'ın büyüklüğünden birazcık bir şeyler hissetmeye başlar. İnsan, Allah'ın bu kâinatını gördüğü, düşündüğü zaman Allah'ın büyüklüğünden birazcık bir şeyler hissetmeye başlar. Şu yüce, uçsuz bucaksız kâinatın yaratanı Rabbü'l-âlemin. Şu yüce, uçsuz bucaksız kâinatın yaratanı Rabbü'l-âlemin. O zaman kendinin zerre gibi, nokta gibi olduğunu anlarsın. O zaman kendinin zerre gibi, nokta gibi olduğunu anlarsın. ''Nefsini Allah'ın azametini düşünmeye sevk ettiğin, tevcih ettiğin zaman nefsin erir ve sâfîleşir.'' diyor. ''Nefsini Allah'ın azametini düşünmeye sevk ettiğin, tevcih ettiğin zaman nefsin erir ve sâfîleşir.'' diyor.

Demir cevherini potaya atıyorlar; içindeki öteki şeyler gidiyor, sâfî demir kalıyor.Demir cevherini potaya atıyorlar; içindeki öteki şeyler gidiyor, sâfî demir kalıyor. Madenler eridi mi sâfîleşir.Madenler eridi mi sâfîleşir. Nefis Allah'ın azametine müteveccih oldu mu erir, hicriyle anlar. Nefis Allah'ın azametine müteveccih oldu mu erir, hicriyle anlar. Nefsâniyet, kibir, gurur yapacak hâli kalmaz Allah'ın büyüklüğü, kudreti,Nefsâniyet, kibir, gurur yapacak hâli kalmaz Allah'ın büyüklüğü, kudreti, cezası, intikamı, lütfu, ihsânı, emri karşısında, yüce kulları karşısında o zaman erir. cezası, intikamı, lütfu, ihsânı, emri karşısında, yüce kulları karşısında o zaman erir. Tevazu gelir, kibir gider.Tevazu gelir, kibir gider. Nefsini Allah'ın azametine teveccüh ettir o zaman erir ve sâfîleşir. Nefsini Allah'ın azametine teveccüh ettir o zaman erir ve sâfîleşir.

Ve men nazara ilâ sultânillâh.Ve men nazara ilâ sultânillâh. ''Kim Allah'ın gücüne kudretine saltanatına bakar, müşahede ederse,''Kim Allah'ın gücüne kudretine saltanatına bakar, müşahede ederse, zehebe sultânu nefsihî kendi nefsinin saltanatı gider. zehebe sultânu nefsihî kendi nefsinin saltanatı gider. Bakan insanın nefsinin kendisine hâkimiyeti kalmaz, küçülür yok olur gider. Bakan insanın nefsinin kendisine hâkimiyeti kalmaz, küçülür yok olur gider. Li-enne'n-nüfûse küllehâ fekîratün inde heybetihî. Li-enne'n-nüfûse küllehâ fekîratün inde heybetihî. Çünkü bütün nefisler Allah'ın heybeti karşısında sıfırdır ve muhtaçtır.Çünkü bütün nefisler Allah'ın heybeti karşısında sıfırdır ve muhtaçtır. ''Nefis ne kadar ‘ben ben' dese, ne kadar kavi olsa da, ''Nefis ne kadar ‘ben ben' dese, ne kadar kavi olsa da, Allah'ın azameti karşısında ona muhtaçlığını anlayınca hizaya gelir.'' diyor. Allah'ın azameti karşısında ona muhtaçlığını anlayınca hizaya gelir.'' diyor.

Demek ki tevazuu elde etmenin yolu Allah'ı, Allah'ın azametini düşünmektir;Demek ki tevazuu elde etmenin yolu Allah'ı, Allah'ın azametini düşünmektir; o zaman kendi hiçliğimizi anlayacağız. o zaman kendi hiçliğimizi anlayacağız. Allah'ın milyonlarca kulu var, milyarlarca âlemi var, dünyası var, Allah'ın milyonlarca kulu var, milyarlarca âlemi var, dünyası var, milyonlarca nesil geçmiş, milyonlarca sevgili geçmiş,milyonlarca nesil geçmiş, milyonlarca sevgili geçmiş, bu asırda da kim bilir bizim bilmediğimiz, her bakımdan bizden üstün nice insanlar var. bu asırda da kim bilir bizim bilmediğimiz, her bakımdan bizden üstün nice insanlar var.

Bizden önce nice kavimler geçmiş, ne büyük, ne muazzam eserler ortaya koymuşlar.Bizden önce nice kavimler geçmiş, ne büyük, ne muazzam eserler ortaya koymuşlar. Büyük kesme taşlardan koca koca iki adam boyunca taşları üst üste koyarakBüyük kesme taşlardan koca koca iki adam boyunca taşları üst üste koyarak altmış, yetmiş metre şeklinde kemerler, koca koca âbideler bırakmışlar, dünyayı bizden çok mâmur kılmışlar. altmış, yetmiş metre şeklinde kemerler, koca koca âbideler bırakmışlar, dünyayı bizden çok mâmur kılmışlar. Krezus'un hazineleri; millet onu bulmaya çalışıyor, ''Şu kadar zenginmiş, bu kadar zenginmiş.'' Krezus'un hazineleri; millet onu bulmaya çalışıyor, ''Şu kadar zenginmiş, bu kadar zenginmiş.'' Bizden fazla zenginler var.Bizden fazla zenginler var. Firavun'un piramidinin yüksekliği 150 metre. Firavun'un piramidinin yüksekliği 150 metre. Beyazıt kulesinin iki katı kadar yükseklikte, adam taş yığmış. Beyazıt kulesinin iki katı kadar yükseklikte, adam taş yığmış. Haydut Firavun, Beyazıt kulesinin kendisi kadar değil de, iki tane Beyazıt kulesi kadar yüksek yere, Haydut Firavun, Beyazıt kulesinin kendisi kadar değil de, iki tane Beyazıt kulesi kadar yüksek yere, o kadar kesme taşları yığa yığa iki Beyazıt kulesi yüksekliğinde piramit yapmış. o kadar kesme taşları yığa yığa iki Beyazıt kulesi yüksekliğinde piramit yapmış.

O kadar taşın oraya yığılması için hepsi kesilecek, taşınacak, yerleştirilecek,O kadar taşın oraya yığılması için hepsi kesilecek, taşınacak, yerleştirilecek, Firavunluğun ne kadar zalimce bir şey olduğunu gösteren bir eser.Firavunluğun ne kadar zalimce bir şey olduğunu gösteren bir eser. Keops'un piramidi 150 metre, üç metre rüzgârdan aşınmış, 147 metre kalmış,Keops'un piramidi 150 metre, üç metre rüzgârdan aşınmış, 147 metre kalmış, 147 metre boyunda kesme taş yığını.147 metre boyunda kesme taş yığını. Ne para yeter, ne güç, ne kamyon dayanır, ne vinç, iki Beyazıt kulesi yüksekliğinde. Ne para yeter, ne güç, ne kamyon dayanır, ne vinç, iki Beyazıt kulesi yüksekliğinde.

Bizden başka nice zenginler, bizden daha kuvvetli, daha saltanatlı,Bizden başka nice zenginler, bizden daha kuvvetli, daha saltanatlı, daha alim daha pehlivan nice insanlar, Koca Yusuflar, Herküller, daha alim daha pehlivan nice insanlar, Koca Yusuflar, Herküller, nice demir kuşaklı pehlivanlar gelmiş geçmiş? Biz neyiz? nice demir kuşaklı pehlivanlar gelmiş geçmiş? Biz neyiz? Mahşer gününde yan yana dizildiğimiz zaman bizim onların yanında ne kıymetimiz var? Mahşer gününde yan yana dizildiğimiz zaman bizim onların yanında ne kıymetimiz var? Kim dönüp de bize bakar? Hiç, sıfırız. Kim dönüp de bize bakar? Hiç, sıfırız. İnsan Allah'ın mahlûkâtını, âsârını, kâinatı düşündüğü zaman, İnsan Allah'ın mahlûkâtını, âsârını, kâinatı düşündüğü zaman, Allah'ın azametini düşünmeye nefsini sevk ettiği zaman, nefs hizaya gelir.Allah'ın azametini düşünmeye nefsini sevk ettiği zaman, nefs hizaya gelir. Kibirli bir hâli kalmaz. Kibirli bir hâli kalmaz. ''Alimim.'' diyemez; kendisinden alim var. ''Zenginim.'' diyemez, Karun kendisinden daha zengindi. ''Alimim.'' diyemez; kendisinden alim var. ''Zenginim.'' diyemez, Karun kendisinden daha zengindi. ''Allah indinde kıymetliyim.'' diyemez; peygamberler geçmiş, büyük evliyâullah geçmiş, hiç bir şey diyemez.''Allah indinde kıymetliyim.'' diyemez; peygamberler geçmiş, büyük evliyâullah geçmiş, hiç bir şey diyemez. O zaman haddini bilir. O zaman haddini bilir.

Semi'tü Saîde'bne Osmâne yekûl.Semi'tü Saîde'bne Osmâne yekûl. Terzi dediğimiz o râvi,Terzi dediğimiz o râvi, ''Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin şöyle dediğini işittim.'' buyuruyor: ''Zünnûn-i Mısrî hazretlerinin şöyle dediğini işittim.'' buyuruyor: Yekûlu: Lem era echele min tabibin, yüdâvî sekrâne fî vakti sükrihî.Yekûlu: Lem era echele min tabibin, yüdâvî sekrâne fî vakti sükrihî. Len yekûne li-sükrihî devâün -hattâ yüfîka- fe-yüdâviye bi't-tevbeti. Len yekûne li-sükrihî devâün -hattâ yüfîka- fe-yüdâviye bi't-tevbeti. Zünnûn-i Mısrî buyurmuş ki; Zünnûn-i Mısrî buyurmuş ki; ''Sarhoşken sarhoşluğu esnasında, fî vakti sükrihî,''Sarhoşken sarhoşluğu esnasında, fî vakti sükrihî, sarhoşu tedaviye kalkan doktordan daha cahil insan görmedim.'' sarhoşu tedaviye kalkan doktordan daha cahil insan görmedim.''

Sarhoşluğu esnasında sarhoş tedavi edilir mi?Sarhoşluğu esnasında sarhoş tedavi edilir mi? Laf anlar mı, söz dinler mi, nasihat kabul eder mi? Laf anlar mı, söz dinler mi, nasihat kabul eder mi? Sarhoşluğu esnasında onu tedavi etmek mümkün mü?Sarhoşluğu esnasında onu tedavi etmek mümkün mü? ''Bak bu yaptığın yanlıştır, hizaya gel, doğrul.'' ''Bak bu yaptığın yanlıştır, hizaya gel, doğrul.'' Onu eğri yoldan doğru yola getirmek, herhangi bir şekilde mânevî hastalıklarını tedavi etmek mümkün mü?Onu eğri yoldan doğru yola getirmek, herhangi bir şekilde mânevî hastalıklarını tedavi etmek mümkün mü? ''Sarhoşun sarhoşluğu devam ediyorken onu düzeltmeye çalışan kişiden daha cahil kimse görmedim.'' ''Sarhoşun sarhoşluğu devam ediyorken onu düzeltmeye çalışan kişiden daha cahil kimse görmedim.''

Hele bir sarhoşluktan ayılsın, aklı başına bir gelsin.Hele bir sarhoşluktan ayılsın, aklı başına bir gelsin. Sarhoşken kulağına laf girmez, girse duymaz, söz söylese sözünün kıymeti olmaz. Sarhoşken kulağına laf girmez, girse duymaz, söz söylese sözünün kıymeti olmaz. Len yekûne li-sükrihî devâün -hattâ yüfîka- Len yekûne li-sükrihî devâün -hattâ yüfîka- Ayılıncaya kadar hastalığına bir deva, tedavi mümkün değil.Ayılıncaya kadar hastalığına bir deva, tedavi mümkün değil. Sarhoşa, ''Sen bu hastalığı, içkiyi bırak, bu edepsizlikleri yapma.'' desen, kıymeti yok. Sarhoşa, ''Sen bu hastalığı, içkiyi bırak, bu edepsizlikleri yapma.'' desen, kıymeti yok. Önce bir ayılsın ondan sonra fe yüdâviye o zaman tevbe teklif edersin,Önce bir ayılsın ondan sonra fe yüdâviye o zaman tevbe teklif edersin, ''Bırak bu içkiyi, bir daha içme, yapma, bak çoluk çocuğun zarar görüyor, sıhhatin mahvoluyor,''Bırak bu içkiyi, bir daha içme, yapma, bak çoluk çocuğun zarar görüyor, sıhhatin mahvoluyor, ciğerlerini parçaladın, mideni deldin, bir ayağın çukurda.'' O zaman anlar, sarhoşken anlamaz. ciğerlerini parçaladın, mideni deldin, bir ayağın çukurda.'' O zaman anlar, sarhoşken anlamaz.

Zünnûn-i Mısrî hazretleri bunu niye söylemiş?Zünnûn-i Mısrî hazretleri bunu niye söylemiş? Çünkü insanın ilk önce suçunu kabul etmesi, ona nedamet duyması, pişman olması lazım. Çünkü insanın ilk önce suçunu kabul etmesi, ona nedamet duyması, pişman olması lazım. Yoksa laf dinlemez.Yoksa laf dinlemez. ''Hocam, bizim şu yakınımıza dua et, ıslah olsun.''''Hocam, bizim şu yakınımıza dua et, ıslah olsun.'' İyi ama o sarhoşluğa devam ederken olmaz. İyi ama o sarhoşluğa devam ederken olmaz. Bir günaha devam ederken tedavi mümkün değil. Bir günaha devam ederken tedavi mümkün değil. Pişmanlık önce içine düşecek; ondan sonra laf anlayacak, söz dinleyecek. Pişmanlık önce içine düşecek; ondan sonra laf anlayacak, söz dinleyecek. Önce günahı bırakacak, pişman olacak, ondan sonra tedavisi mümkün olacak. Önce günahı bırakacak, pişman olacak, ondan sonra tedavisi mümkün olacak.

Ve bihî kâle: Semi'tü Zennûne yekûl.Ve bihî kâle: Semi'tü Zennûne yekûl. Yine aynı zât-ı muhteremin yoluyla rivayet gelmiş,Yine aynı zât-ı muhteremin yoluyla rivayet gelmiş, Zünnûn-i Mısrî hazretleri şöyle buyurmuş; Zünnûn-i Mısrî hazretleri şöyle buyurmuş; Lem era şey'en eb'ase li-talebi'l-ihlâsi mine'l-vahdeti. Lem era şey'en eb'ase li-talebi'l-ihlâsi mine'l-vahdeti. ''İhlâsı elde etmekte, ''İhlâsı elde etmekte, ihlâslı kul olmak sıfatını kazanmakta yalnız kalmaktan daha uygun bir çare görmedim.'' ihlâslı kul olmak sıfatını kazanmakta yalnız kalmaktan daha uygun bir çare görmedim.''

İhlâs tasavvufta, bizim yolumuzda, dervişlikte, çok önemli bir kavram, bir mefhum.İhlâs tasavvufta, bizim yolumuzda, dervişlikte, çok önemli bir kavram, bir mefhum. İhlâslı olmamız lazım. Neden?İhlâslı olmamız lazım. Neden? İhlâssız oldu mu Allah namazı da, orucu da, hiç bir şeyi kabul etmiyor. İhlâssız oldu mu Allah namazı da, orucu da, hiç bir şeyi kabul etmiyor. Allah ihlâsı, ibadetlerin kabul şartı etmiş.Allah ihlâsı, ibadetlerin kabul şartı etmiş. Ameller, ibadetler, taatler, ihlâslı olursa Allah kabul ediyor, ihlâslı olmazsa kabul etmiyor.Ameller, ibadetler, taatler, ihlâslı olursa Allah kabul ediyor, ihlâslı olmazsa kabul etmiyor. Sırf Allah rızası için yapılacak, Allah'ın sevgisi hoşnutluğu kazanılsın diye yapılacak. Sırf Allah rızası için yapılacak, Allah'ın sevgisi hoşnutluğu kazanılsın diye yapılacak. İhlâsı elde etmek lazım; bu mübarek zâtlar bizim gibi işin dış tarafıyla uğraşmamışlar,İhlâsı elde etmek lazım; bu mübarek zâtlar bizim gibi işin dış tarafıyla uğraşmamışlar, işi temelinden, kökünden, aslından, kalbinden düzeltmeye çalışmışlar.işi temelinden, kökünden, aslından, kalbinden düzeltmeye çalışmışlar. Bizim taraflarda bu duruma ''pınarı başından bağlamak'' derler. Bizim taraflarda bu duruma ''pınarı başından bağlamak'' derler.

Pınarın kalbi, suyun kaynadığı yerdir.Pınarın kalbi, suyun kaynadığı yerdir. Bunu oradan almak, bozukluğu oradan düzeltmek gerekiyor. Bunu oradan almak, bozukluğu oradan düzeltmek gerekiyor. Onlar, ihlâsı, tevazuu elde etmek gibi şeylerle uğraşmışlar. Neden? Onlar, ihlâsı, tevazuu elde etmek gibi şeylerle uğraşmışlar. Neden? Allah mütekebbirin ibadetini kabul etmiyor ki, ihlâssız ibadeti kabul etmiyor ki, istediği kadar ibadet etsin. Allah mütekebbirin ibadetini kabul etmiyor ki, ihlâssız ibadeti kabul etmiyor ki, istediği kadar ibadet etsin. Onun için asıl olan, amel-i kalbî denilen tasavvufî hasletlerdir.Onun için asıl olan, amel-i kalbî denilen tasavvufî hasletlerdir. Tasavvufun alanına girmiş olan, bu mânevî konulardır. Tasavvufun alanına girmiş olan, bu mânevî konulardır. Bunlar üzerinde önemle durmuşlar. Bunlar üzerinde önemle durmuşlar.

Mademki ihlâs olmadan ibadet kabul edilmiyor, o halde ibadette ihlâsı sağlayın.Mademki ihlâs olmadan ibadet kabul edilmiyor, o halde ibadette ihlâsı sağlayın. Mademki tevazu olmadı mı Allah insanı yükseltmiyor,Mademki tevazu olmadı mı Allah insanı yükseltmiyor, yerden yere çalıyor, sevmiyor, cennetine sokmuyor; ''O halde mütevazı olayım.'' demiş, onlarla uğraşmışlar.yerden yere çalıyor, sevmiyor, cennetine sokmuyor; ''O halde mütevazı olayım.'' demiş, onlarla uğraşmışlar. ''İhlâsı elde etmek için de yalnız kalmaktan daha güzel bir çare görmedim.'' diyor. ''İhlâsı elde etmek için de yalnız kalmaktan daha güzel bir çare görmedim.'' diyor. Tenhada, yalnız kalacak.Tenhada, yalnız kalacak. Li-ennehû ''Çünkü'' izâ halâ ''yalnız kaldığın zaman'' Li-ennehû ''Çünkü'' izâ halâ ''yalnız kaldığın zaman'' lem yera ğayra'l-lâhi Teâlâ ''Allah'tan gayrı bir şey görmezsin.''lem yera ğayra'l-lâhi Teâlâ ''Allah'tan gayrı bir şey görmezsin.'' Tek başına tenhada, karanlık yerde, inzivada kaldı mı Allah'tan gayrıyı görmez,Tek başına tenhada, karanlık yerde, inzivada kaldı mı Allah'tan gayrıyı görmez, çünkü herkesten ayrıldı, tenha yere geldi.çünkü herkesten ayrıldı, tenha yere geldi. Fe-izâ lem yera ğayrahûFe-izâ lem yera ğayrahû ''Allah'tan başka hiçbir şey görmeme durumuna geldiği zaman da,''''Allah'tan başka hiçbir şey görmeme durumuna geldiği zaman da,'' lem yuharrikhü illâ hükmullâh lem yuharrikhü illâ hükmullâh ''onu Allah'ın emri ve hükmünden başka bir şey harekete geçirmez,''onu Allah'ın emri ve hükmünden başka bir şey harekete geçirmez, ancak Allah'ın hükmü harekete geçirir.''ancak Allah'ın hükmü harekete geçirir.'' O'nun her sözünü dinlemeye başlar. O'nun her sözünü dinlemeye başlar.

Allah'ı görmek, düşünmek için de tenhaya çekilmek lazım, yoksa kavga, gürültü, itme, kakma,Allah'ı görmek, düşünmek için de tenhaya çekilmek lazım, yoksa kavga, gürültü, itme, kakma, bağırma, çağırma, şarkı, türkü, video vesaire, bağırma, çağırma, şarkı, türkü, video vesaire, bu kadar gürültünün arasında bir şey göremez, duyamaz.bu kadar gürültünün arasında bir şey göremez, duyamaz. Mesela Ramazan'da itikâfa girdi; caminin bir tenha köşesine çekildi,Mesela Ramazan'da itikâfa girdi; caminin bir tenha köşesine çekildi, perdeyi çekti, cemaat de namazdan sonra gitti, camide yalnız başına kaldı.perdeyi çekti, cemaat de namazdan sonra gitti, camide yalnız başına kaldı. Çarşafla çevrilmiş bir yerde, ışığı da görmüyor, pencereyi de açmıyor, tek başına kaldı. Çarşafla çevrilmiş bir yerde, ışığı da görmüyor, pencereyi de açmıyor, tek başına kaldı. İşte o zaman Allah'ı görür, mânevî bakımdan Allah'tan gayrıyı görmez.İşte o zaman Allah'ı görür, mânevî bakımdan Allah'tan gayrıyı görmez. Allah'ın huzurunda olduğunu, kul olduğunu anlar, o zaman kafası çalışmaya başlar, düşünmeye başlar.Allah'ın huzurunda olduğunu, kul olduğunu anlar, o zaman kafası çalışmaya başlar, düşünmeye başlar. O zaman Allah'ın hükmünden gayrı bir şey onu harekete geçiremez. O zaman Allah'ın hükmünden gayrı bir şey onu harekete geçiremez. Hep Allah'ın hükmüne göre hareket etme durumuna gelir. Hep Allah'ın hükmüne göre hareket etme durumuna gelir.

Ve men ahabbe'l-halvete.Ve men ahabbe'l-halvete. ''Halveti, yalnızlığı seven bir kimse''''Halveti, yalnızlığı seven bir kimse'' fe-kad tealleka bi-amûdi'l ihlâsfe-kad tealleka bi-amûdi'l ihlâs ''ihlâsın ana direğine yapışmış, meseleyi kavramış, işi yakalamış demektir.'' Yalnızlığı seviyoruz.''ihlâsın ana direğine yapışmış, meseleyi kavramış, işi yakalamış demektir.'' Yalnızlığı seviyoruz. Ve'stemseke bi-rüknin kebîrin min erkani's sıdki.Ve'stemseke bi-rüknin kebîrin min erkani's sıdki. ''Doğruluğun, hakiki mürid olmanın ana rükünlerinden bir rüknü kavramış, ona tutunmuş demektir.'' ''Doğruluğun, hakiki mürid olmanın ana rükünlerinden bir rüknü kavramış, ona tutunmuş demektir.''

Muhterem kardeşlerim!Muhterem kardeşlerim! ''Dervişiz.'' diyoruz, büyüklerimizi seviyoruz, evliyâullahtır diye hürmet ediyoruz.''Dervişiz.'' diyoruz, büyüklerimizi seviyoruz, evliyâullahtır diye hürmet ediyoruz. Menâkıbını da okuyoruz.Menâkıbını da okuyoruz. Bu yolda mesafe kat etmek için gürültünün, patırtının, kimsenin olmadığı tenha bir yerdeBu yolda mesafe kat etmek için gürültünün, patırtının, kimsenin olmadığı tenha bir yerde biraz kendi kendine kalmak, tefekkür etmek gerekiyor.biraz kendi kendine kalmak, tefekkür etmek gerekiyor. Edebiyatçılardan birisi, böyle inziva bir yerini, yeşillik bir yeri methediyor da, diyor ki: Edebiyatçılardan birisi, böyle inziva bir yerini, yeşillik bir yeri methediyor da, diyor ki:

Bedbaht burada kal, bu yeşilliğe gömül, Bedbaht burada kal, bu yeşilliğe gömül,

Dehrin hây u hûyundan sana ne? Dehrin hây u hûyundan sana ne?

''Dışarıdaki hay huy, gürültü, patırtıdan sana ne?''''Dışarıdaki hay huy, gürültü, patırtıdan sana ne?'' ''Bak burası tenha, güzel.'' diyor.''Bak burası tenha, güzel.'' diyor. Dervişin de bir takım gerçekleri düşünebilmesi için böyle tenha bir yere çekilmesi lazım,Dervişin de bir takım gerçekleri düşünebilmesi için böyle tenha bir yere çekilmesi lazım, fırsat olması, zaman olması, şartların gelişmesi lazım.fırsat olması, zaman olması, şartların gelişmesi lazım. Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hira mağarasına çekilirdi.Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hira mağarasına çekilirdi. Günlerce evine gitmezdi; o dağın başında tek başına kalırdı.Günlerce evine gitmezdi; o dağın başında tek başına kalırdı. O dağa çıktı mı arkadaşlar? Bana nasip oldu, zar zor çıktım. O dağa çıktı mı arkadaşlar? Bana nasip oldu, zar zor çıktım.

Öyle şahane bir yer ki o Hira mağarası.Öyle şahane bir yer ki o Hira mağarası. Bir taş gelmiş kapanmış, ucu da içeriye doğru kıvrılıp gidiyor. Bir taş gelmiş kapanmış, ucu da içeriye doğru kıvrılıp gidiyor. Bir insanın seccadesini yayıp namaz kılacağı kadar bir yer, güneş falan gelmiyor.Bir insanın seccadesini yayıp namaz kılacağı kadar bir yer, güneş falan gelmiyor. Allah'ın sıcağında oraya oturduğu zaman o yarığın oradan bu tarafa bir aspiratörle hava çekiliyormuş, üfürüyormuş gibi latif bir esinti var.Allah'ın sıcağında oraya oturduğu zaman o yarığın oradan bu tarafa bir aspiratörle hava çekiliyormuş, üfürüyormuş gibi latif bir esinti var. Arabistan'ın 45 derece sıcağında bir latif hava geliyor ki tadına doyum olmaz.Arabistan'ın 45 derece sıcağında bir latif hava geliyor ki tadına doyum olmaz. Efendimiz'in her şeyi güzel, seçtiği yer de güzeldir.Efendimiz'in her şeyi güzel, seçtiği yer de güzeldir. Ondan sonra, oradan taşların arasından zorlayarak aralıktan geçip bir yere çıkıyorsunuz,Ondan sonra, oradan taşların arasından zorlayarak aralıktan geçip bir yere çıkıyorsunuz, bir somya veya karyola kadar bir taş var. Kudretten dümdüz. bir somya veya karyola kadar bir taş var. Kudretten dümdüz.

Hira mağarasının olduğu Nur dağı nasıl bir yer?Hira mağarasının olduğu Nur dağı nasıl bir yer? Mevlevî külahı gibi sivri bir yer, en yüksek yer. Mevlevî külahı gibi sivri bir yer, en yüksek yer. Bir saatte çıkılıyor, zor tırmanılıyor, oradan bütün ova ayağımızın altında. Bir saatte çıkılıyor, zor tırmanılıyor, oradan bütün ova ayağımızın altında. Bütün küçük dağlar ayağımızın altında; kandiller, ışıklar yandığı zaman yeryüzü ışıl ışıl, Bütün küçük dağlar ayağımızın altında; kandiller, ışıklar yandığı zaman yeryüzü ışıl ışıl, gökyüzü ışıl ışıl, yıldızlar pırıl pırıl parlıyor, bir latif hava esiyor.gökyüzü ışıl ışıl, yıldızlar pırıl pırıl parlıyor, bir latif hava esiyor. Orada durduğunuz zaman geminin güvertesinde gibi, Arabistan'ın püfür püfür sıcağından eser kalmıyor.Orada durduğunuz zaman geminin güvertesinde gibi, Arabistan'ın püfür püfür sıcağından eser kalmıyor. Bir letafet. Bir letafet. Mübarek bir mahal, orada durdum, şöyle bir döndüm baktım, ki Kâbe-i Müşerrefe görünen bir yer. Mübarek bir mahal, orada durdum, şöyle bir döndüm baktım, ki Kâbe-i Müşerrefe görünen bir yer.

Efendimiz öyle bir yer seçmiş ki baktığın zaman Kâbe-i Müşerrefe görünüyor.Efendimiz öyle bir yer seçmiş ki baktığın zaman Kâbe-i Müşerrefe görünüyor. Bir dağın tepesine çıkmış ama Kâbe-i Müşerrefe gözünün önünde, o kadar güzel bir yer. Bir dağın tepesine çıkmış ama Kâbe-i Müşerrefe gözünün önünde, o kadar güzel bir yer. Efendimiz oraya senelerce çıkmış, yanına yemeğini getirmişler;Efendimiz oraya senelerce çıkmış, yanına yemeğini getirmişler; ya kölesi getirmiş, ya Hz. Hatice radıyallahu anhâ validemiz getirmiş.ya kölesi getirmiş, ya Hz. Hatice radıyallahu anhâ validemiz getirmiş. O orada günlerce şahane bir ibadet, halvet, inzivâ ve tek başına kalma hali yaşamış. O orada günlerce şahane bir ibadet, halvet, inzivâ ve tek başına kalma hali yaşamış.

Hani Efendimiz'in yolunun yolcuları? Bak işte Efendimiz'in hayatı.Hani Efendimiz'in yolunun yolcuları? Bak işte Efendimiz'in hayatı. Sonra Ramazan'ın son on gününde evi burada olduğu halde evine gitmiyor, mescitte yatıp kalkmaya başlıyor.Sonra Ramazan'ın son on gününde evi burada olduğu halde evine gitmiyor, mescitte yatıp kalkmaya başlıyor. Peygamber Efendimiz'in mübarek zevceleri onun öyle mescitte çadır gibi ayrı bir şey kurup da Peygamber Efendimiz'in mübarek zevceleri onun öyle mescitte çadır gibi ayrı bir şey kurup da orada insanlardan ayrı olarak kimsenin göremeyeceği tarzda ibadet etmesine heveslenince; orada insanlardan ayrı olarak kimsenin göremeyeceği tarzda ibadet etmesine heveslenince; ''Biz de bu sevabı kazanalım.'' diye, onlar da mescidin içine birer çadır kurmuşlar. ''Biz de bu sevabı kazanalım.'' diye, onlar da mescidin içine birer çadır kurmuşlar. Efendimiz o sene itikâfa girmemiş.Efendimiz o sene itikâfa girmemiş. ''Bunlar da sevap mı kazanıyorum sanıyorlar!'' buyurmuş. ''Bunlar da sevap mı kazanıyorum sanıyorlar!'' buyurmuş.

Kadının hâli başka, erkeğin hâli başka...Kadının hâli başka, erkeğin hâli başka... Kadının ibadetinin en makbul olduğu yer evi. ı Kadının ibadetinin en makbul olduğu yer evi. ı Peygamber Efendimiz vazifeli, mescidde vazifesi var, namaz cemaatle kılınıyor.Peygamber Efendimiz vazifeli, mescidde vazifesi var, namaz cemaatle kılınıyor. O sene Ramazan' geçirmiş, itikâfı Şevval ayında yapmış.O sene Ramazan' geçirmiş, itikâfı Şevval ayında yapmış. İtikâfta tenhalık var, halvet var.İtikâfta tenhalık var, halvet var. Tek başına Hira mağarasında da o var.Tek başına Hira mağarasında da o var. Kur'ân-ı Kerîm'den de Musa aleyhisselam'ın Tur dağına çıkıp kırk günKur'ân-ı Kerîm'den de Musa aleyhisselam'ın Tur dağına çıkıp kırk gün Allahu Teâlâ hazretlerine ibadet ve niyaz eyleyip müracaat ettiğini biliyoruz. Allahu Teâlâ hazretlerine ibadet ve niyaz eyleyip müracaat ettiğini biliyoruz.

''İhlâsı elde etmenin yolu olarak tenhada tek başına kalmaktan daha güzel bir çare görmedim.''''İhlâsı elde etmenin yolu olarak tenhada tek başına kalmaktan daha güzel bir çare görmedim.'' Zünnûn-i Mısrî hazretleri; ''İnsan bunu yaptığı zaman çok sağlam bir şeyi, Zünnûn-i Mısrî hazretleri; ''İnsan bunu yaptığı zaman çok sağlam bir şeyi, tasavvufun, kâmil insan olmanın, evliyâ olmanın, hakiki derviş olmanın ana meselesini yakalamış olur.'' diyor. tasavvufun, kâmil insan olmanın, evliyâ olmanın, hakiki derviş olmanın ana meselesini yakalamış olur.'' diyor.

Ve'stemseke bi-rüknin kebîrin min erkâni's sıdki.Ve'stemseke bi-rüknin kebîrin min erkâni's sıdki. ''Sıdkın, sadakatin erkânından, rükünlerinden büyük bir rüknü yakalamış.'' ''Sıdkın, sadakatin erkânından, rükünlerinden büyük bir rüknü yakalamış.'' Demek ki başka rükünleri de var. Yalnızlık önemli. Demek ki başka rükünleri de var. Yalnızlık önemli. Şehrin hây u hûyundan sana ne!Şehrin hây u hûyundan sana ne! Şairin dediği gibi; ''Gel bu yeşilliğe, burada, tenhada şöyle başını dinle.''Şairin dediği gibi; ''Gel bu yeşilliğe, burada, tenhada şöyle başını dinle.'' Kişinin, olgun bir insan olması için bir mânevî terbiye görmesi lazım. Kişinin, olgun bir insan olması için bir mânevî terbiye görmesi lazım. O mânevî terbiyesi işinde de bir yerde tenhada, sakin durması lazım.O mânevî terbiyesi işinde de bir yerde tenhada, sakin durması lazım. Tefekkürle, zikirle meşgul olması lazım ki ondan sonra o gönül gözü açılsın daTefekkürle, zikirle meşgul olması lazım ki ondan sonra o gönül gözü açılsın da Allah'ın sevgili bir kulu olması, sıdk-ı sadakat sahibi bir âşık-ı sâdık olması mümkün olabilsin. Allah'ın sevgili bir kulu olması, sıdk-ı sadakat sahibi bir âşık-ı sâdık olması mümkün olabilsin.

Ve bihî kâle: Semi'tü Zennûne yekûl.Ve bihî kâle: Semi'tü Zennûne yekûl. Râvi, ''Aynı senetle aynı râviden yine şöyle söylediğini işittim.'' buyurmuş. Râvi, ''Aynı senetle aynı râviden yine şöyle söylediğini işittim.'' buyurmuş.

Min alâmâti'l-muhibbi li'l-lâhi mütâbiatü habîbi'l-lâhi fî ahlâkıhî ve ef'âlihî ve emrihî ve sünenihî. Min alâmâti'l-muhibbi li'l-lâhi mütâbiatü habîbi'l-lâhi fî ahlâkıhî ve ef'âlihî ve emrihî ve sünenihî.

Min alâmâti'l-muhibbi li'l-lâhi.Min alâmâti'l-muhibbi li'l-lâhi. Allah'ı seven kimsenin, hakikaten seven bir kimse olduğunun alametlerinden biri nedir?Allah'ı seven kimsenin, hakikaten seven bir kimse olduğunun alametlerinden biri nedir? Hakikaten âşık-ı sâdık mı? Hakikaten Allah'ı seven bir kimse mi?Hakikaten âşık-ı sâdık mı? Hakikaten Allah'ı seven bir kimse mi? Bunun alâmetlerinden birisi veya bir kaçı nedir? Bunun alâmetlerinden birisi veya bir kaçı nedir?

Mütâbiatü habibi'l-lâhi.Mütâbiatü habibi'l-lâhi. ''Ben Allah'ı seviyorum.'' diyorsun ama Allah'ın sevgilisi olan o Resûlullah'a mütâbaatın var mı?''Ben Allah'ı seviyorum.'' diyorsun ama Allah'ın sevgilisi olan o Resûlullah'a mütâbaatın var mı? Mütâbiat ne demek? Tâbi olmak, yolunca gitmek, demek.Mütâbiat ne demek? Tâbi olmak, yolunca gitmek, demek. Efendimiz'i örnek alıp onun izinden gitmek, onun gibi olmaya çalışmak, mütâbiatü habibi'l-lâhi. Efendimiz'i örnek alıp onun izinden gitmek, onun gibi olmaya çalışmak, mütâbiatü habibi'l-lâhi. Resûlullah demiyor burada habîbullah diyor. Resûlullah demiyor burada habîbullah diyor. ''Madem Allah onu sevmiş, sen de sevgili olmak istiyorsan, ona tâbi olacaksın.'' demek gibi bir mânayı düşünerek ''Madem Allah onu sevmiş, sen de sevgili olmak istiyorsan, ona tâbi olacaksın.'' demek gibi bir mânayı düşünerek Allah'ın habîbine fî ahlâkıhî ve ef'âlihî ve emrihî ve sünenihîAllah'ın habîbine fî ahlâkıhî ve ef'âlihî ve emrihî ve sünenihî ''Huylarında, ahlâkında, fiillerinde, emirlerinde, sünnetinde tam ittibâ etmektir. ''Huylarında, ahlâkında, fiillerinde, emirlerinde, sünnetinde tam ittibâ etmektir.

Allah'ı sevmenin alametlerinden birisi budur.Allah'ı sevmenin alametlerinden birisi budur. ''Ben Allah'ı seviyorum.'' ''Ben Allah'ı seviyorum.'' Seviyorsun ama sakalı bıyığı traşlamışsın, boynuna kravatı takmışsın.Seviyorsun ama sakalı bıyığı traşlamışsın, boynuna kravatı takmışsın. Gayrimüslimlerin kültürünü benimsemişsin.Gayrimüslimlerin kültürünü benimsemişsin. Onlardan farklı bir yaşam tarzın yok.Onlardan farklı bir yaşam tarzın yok. Evine masayı, mobilyayı sokmuşsun, çatalı bıçağı kullanıyorsun.Evine masayı, mobilyayı sokmuşsun, çatalı bıçağı kullanıyorsun. Parmaklarına altın yüzükleri takmışsın.Parmaklarına altın yüzükleri takmışsın. Berbere gidip onlar gibi traş oluyorsun. Berbere gidip onlar gibi traş oluyorsun. Kravatı ütüsü her şeyi yerli yerinde geziyorsun.Kravatı ütüsü her şeyi yerli yerinde geziyorsun. Namaz yok, eksik. İbadet yanlış; müslümanlara merhamet, Allah'ın rızasını kazanmak için çalışmak yok.Namaz yok, eksik. İbadet yanlış; müslümanlara merhamet, Allah'ın rızasını kazanmak için çalışmak yok. Bankaya paranı koymuşsun; faizini yiyorsun, ticaretinde her türlü muameleyi caiz görüyorsun.Bankaya paranı koymuşsun; faizini yiyorsun, ticaretinde her türlü muameleyi caiz görüyorsun. ''Allah'ı seviyor musun sen?'' ''Seviyorum.'' ''Yalancısın sen.''''Allah'ı seviyor musun sen?'' ''Seviyorum.'' ''Yalancısın sen.'' Allah'ı sevmenin alâmeti Allah'ın sevgili kuluna sünnetinde, emrinde,Allah'ı sevmenin alâmeti Allah'ın sevgili kuluna sünnetinde, emrinde, fiillerinde, ahlâkında tam uymak, ne dediyse aynısını yapmaktır. fiillerinde, ahlâkında tam uymak, ne dediyse aynısını yapmaktır. ''Yapamıyorum, yapmıyorum, olmuyor veya yapmayacağım.'' ''O zaman havanı alırsın.'' ''Yapamıyorum, yapmıyorum, olmuyor veya yapmayacağım.'' ''O zaman havanı alırsın.''

Allah, o öyle yaşadığı için onu sevdi;Allah, o öyle yaşadığı için onu sevdi; sen onun gibi yaşamazsan senin Allah tarafından sevilmen mümkün değildir. sen onun gibi yaşamazsan senin Allah tarafından sevilmen mümkün değildir. Hava alırsın, çok pişman olursun, çok cezaya çarpılırsın. Hava alırsın, çok pişman olursun, çok cezaya çarpılırsın. Zünnûn-i Mısrî ilk devir mutasavvıflarındandır.Zünnûn-i Mısrî ilk devir mutasavvıflarındandır. Bizim bütün tarikat büyüklerimizin kitaplarında bu mâna böyle bastıra bastıra yazılmıştır.Bizim bütün tarikat büyüklerimizin kitaplarında bu mâna böyle bastıra bastıra yazılmıştır. Bizim Nakşî tarikatimizin büyükleri de;Bizim Nakşî tarikatimizin büyükleri de; ''İtikadımız ehl-i sünnet ve'l-cemaat itikadıdır ve ana prensibimiz sünnet-i seniyyeye ittibâ etmek, ''İtikadımız ehl-i sünnet ve'l-cemaat itikadıdır ve ana prensibimiz sünnet-i seniyyeye ittibâ etmek, bid'atlerden uzak durmaktır.'' diye söyler. bid'atlerden uzak durmaktır.'' diye söyler. Bid'atlerle dolu bir tarikatten Allah'a vuslat olur mu? Olmaz. Bid'atlerle dolu bir tarikatten Allah'a vuslat olur mu? Olmaz. Haramlara meyilli, yasaklara bulaşmış, bid'atlere karışmış bir tarikatte Allah'a vuslat olur mu? Olmaz. Haramlara meyilli, yasaklara bulaşmış, bid'atlere karışmış bir tarikatte Allah'a vuslat olur mu? Olmaz. Hokkabazlık olur, merasim olur, aldatmaca olur, kendi kendini oyalama olur ama bir şey hâsıl olmaz. Hokkabazlık olur, merasim olur, aldatmaca olur, kendi kendini oyalama olur ama bir şey hâsıl olmaz.

Yol hangisidir? Yol Peygamber Efendimiz'in yoludur.Yol hangisidir? Yol Peygamber Efendimiz'in yoludur. Onun yolundan başka yolların hepsi çıkmaz yoldur. Onun yolundan başka yolların hepsi çıkmaz yoldur. Onun için Efendimiz gibi giyineceksin, Efendimiz gibi yaşayacaksın,Onun için Efendimiz gibi giyineceksin, Efendimiz gibi yaşayacaksın, Efendimiz'in ahlâkına sahip olacaksın, Efendimiz'in düşüncelerini anlayacaksın, Efendimiz'in ahlâkına sahip olacaksın, Efendimiz'in düşüncelerini anlayacaksın, Efendimiz'in, Peygamberimiz'in tavsiyelerini tutacaksın,Efendimiz'in, Peygamberimiz'in tavsiyelerini tutacaksın, kıl kadar ondan ayrılmamaya çalışacaksın, o zaman gözünden perdeler kalkar, evliyânın en yükseği olursun. kıl kadar ondan ayrılmamaya çalışacaksın, o zaman gözünden perdeler kalkar, evliyânın en yükseği olursun.

Kul in küntüm tuhibbûna'l-lâha fettebiûnî yuhbibkümü'l-lâh.Kul in küntüm tuhibbûna'l-lâha fettebiûnî yuhbibkümü'l-lâh. Peygamber Efendimiz'in zamanında da insanlar çıkmış; ''Biz Allah'ı seviyoruz.'' demişler. Peygamber Efendimiz'in zamanında da insanlar çıkmış; ''Biz Allah'ı seviyoruz.'' demişler. Hakikaten de ibadethâneleri falan var; yahudilerin havraları, hıristiyanların kiliseleri, ruhbanları var. Hakikaten de ibadethâneleri falan var; yahudilerin havraları, hıristiyanların kiliseleri, ruhbanları var. Nahnü evliyâullâhi ve ehibbâuhû. Nahnü evliyâullâhi ve ehibbâuhû. ''Biz Allah'ın evlatlarıyız ve O'nun dostlarıyız.'' demişler.''Biz Allah'ın evlatlarıyız ve O'nun dostlarıyız.'' demişler. Onun için, şaşkınlar ''Allah baba!'' diyorlar.Onun için, şaşkınlar ''Allah baba!'' diyorlar. ''Biz Allah'ın evlatlarıyız, biz onun sevgilisiyiz, bak ibadet ediyoruz, havramız, kilisemiz var.'' diyorlar. ''Biz Allah'ın evlatlarıyız, biz onun sevgilisiyiz, bak ibadet ediyoruz, havramız, kilisemiz var.'' diyorlar.

''Siz Allah'ı seviyorsanız Allah'ın size gönderdiği elçisi,''Siz Allah'ı seviyorsanız Allah'ın size gönderdiği elçisi, Allah'ın emirlerini size tebliğ ettiği vazifeli görevlisine tabi olun.'' Allah'ın emirlerini size tebliğ ettiği vazifeli görevlisine tabi olun.'' Onu reddettiniz mi Allah'ı reddetmiş olursunuz, onun sözünü dinlemediniz mi Allah'ın neyi sevdiğini anlamazsınız;Onu reddettiniz mi Allah'ı reddetmiş olursunuz, onun sözünü dinlemediniz mi Allah'ın neyi sevdiğini anlamazsınız; haramlarla, günahlarla vaktinizi geçirirsiniz. haramlarla, günahlarla vaktinizi geçirirsiniz. Onun sözünü tutmazsanız yediğiniz haram, işlediğiniz günah olur. Onun sözünü tutmazsanız yediğiniz haram, işlediğiniz günah olur. Evet sen kilise tutmuşsun, havra yapmışsın, dînî kisve giymişsin,Evet sen kilise tutmuşsun, havra yapmışsın, dînî kisve giymişsin, kendine göre bir ibadet yapıyorsun ama Allah'ın istediği değil, Allah'ın yolundan ayrı. kendine göre bir ibadet yapıyorsun ama Allah'ın istediği değil, Allah'ın yolundan ayrı. Resûlullah'ın tavsiyeleri sadece maddî tavsiyeler değil, aynı zamanda mânevî tavsiyeler. Resûlullah'ın tavsiyeleri sadece maddî tavsiyeler değil, aynı zamanda mânevî tavsiyeler.

O tavsiyelere uyacaksın, dinini satıp dünya almayacaksın,O tavsiyelere uyacaksın, dinini satıp dünya almayacaksın, Allah'ın âyetlerini az bir bahâ ile satıp menfaat sağlamayacaksın.Allah'ın âyetlerini az bir bahâ ile satıp menfaat sağlamayacaksın. Değmez; dünyayı kazanmak için dîni istismar etmek olmaz. Değmez; dünyayı kazanmak için dîni istismar etmek olmaz. İnsan Allah'ın emrini tutacak; dobra dobra olacak, Allah o zaman sever. İnsan Allah'ın emrini tutacak; dobra dobra olacak, Allah o zaman sever. Bu iş, menfaatperestlikle olmaz. Bu iş, menfaatperestlikle olmaz.

Ve semi'tühû yekûl. Aynı râvi,Ve semi'tühû yekûl. Aynı râvi, ''Aynı şekilde duydum ki şöyle dedi.'' diyor;''Aynı şekilde duydum ki şöyle dedi.'' diyor; izâ sahha'l-yakînü fi'l-kalbi sahha'l-havfü fîhiizâ sahha'l-yakînü fi'l-kalbi sahha'l-havfü fîhi insanın kalbinde yakîn sıhhatli, hakîki oldu mu; insanın kalbinde yakîn sıhhatli, hakîki oldu mu; sahha'l-havfu fîhi, o zaman içinde havfullah da hakiki olur. sahha'l-havfu fîhi, o zaman içinde havfullah da hakiki olur.

''Ben Allah'tan korkuyorum.''''Ben Allah'tan korkuyorum.'' ''Git işine, beni kandırmaya kalkma, sen Allah'tan korksaydın günahlardan kesilirdin.''''Git işine, beni kandırmaya kalkma, sen Allah'tan korksaydın günahlardan kesilirdin.'' İnsanın kalbinde yakîn sağlam, eksiksiz, kusursuz, tam oldu mu o zaman korkması da tam olur.İnsanın kalbinde yakîn sağlam, eksiksiz, kusursuz, tam oldu mu o zaman korkması da tam olur. Yakîn ne demek? Yakîn ne demek? Türkçe'de bir kelime var, yakın; uzak-yakın, o kelime değil.Türkçe'de bir kelime var, yakın; uzak-yakın, o kelime değil. Arapça'da yakîn, ''şeksiz şüphesiz inanç'' demek.Arapça'da yakîn, ''şeksiz şüphesiz inanç'' demek. Katıksız, içinde bir leke, karışıklık, kusur, noksan olmayan tam inanç yakîn demek. Katıksız, içinde bir leke, karışıklık, kusur, noksan olmayan tam inanç yakîn demek.

''Ben o adamı yakînen tanıyorum.''''Ben o adamı yakînen tanıyorum.'' ''Yakînen bu işi biliyorum ki böyledir.'' ''Yakînen bu işi biliyorum ki böyledir.'' ''Bu işi onun yaptığını yakînen biliyorum.''''Bu işi onun yaptığını yakînen biliyorum.'' ''Hiç şeksiz şüphesiz bir inancım var, onun ne olduğunu biliyorum.'' demek.''Hiç şeksiz şüphesiz bir inancım var, onun ne olduğunu biliyorum.'' demek. Yakından mânası değil, ''şeksiz inanç'' mânası. Yakından mânası değil, ''şeksiz inanç'' mânası. ''İnsanın kalbinde şeksiz şüphesiz Allah inancı yerleşti mi o zaman Allah korkusu da belirir.''İnsanın kalbinde şeksiz şüphesiz Allah inancı yerleşti mi o zaman Allah korkusu da belirir. Kul Allah'tan korkmaya başlar.''Kul Allah'tan korkmaya başlar.'' Neden korkar? Neden korkar? Kimisi Allah'ın cezasına uğramaktan korkar.Kimisi Allah'ın cezasına uğramaktan korkar. Kimisi cezasından değil Allah'a karşı nezaketsizlik etmekten korkar. Kimisi cezasından değil Allah'a karşı nezaketsizlik etmekten korkar. ''Üzerimde Allah'ın o kadar lütfu var, ben O'na karşı nasıl günah işlerim?'' der. ''Üzerimde Allah'ın o kadar lütfu var, ben O'na karşı nasıl günah işlerim?'' der. O mânâda. İleriki haftalarda sözü gelecek, ama dayanamayıp şimdiden söyleyeyim, diyor ki;O mânâda. İleriki haftalarda sözü gelecek, ama dayanamayıp şimdiden söyleyeyim, diyor ki; ''Allah her şeyi mübah kılsaydı, ‘her şey caiz, kulum ne istersen yap' deseydi ''Allah her şeyi mübah kılsaydı, ‘her şey caiz, kulum ne istersen yap' deseydi yine nezaketlerinden Allah'a âsî olmazlardı.'' diyor.yine nezaketlerinden Allah'a âsî olmazlardı.'' diyor. Bu Allah'ın sevgili kulları nezaketlerinden yine yapmazlardı. Bu Allah'ın sevgili kulları nezaketlerinden yine yapmazlardı. O bakımdan kimisi; ''Allah'tan cezaya uğrayacağım.'' diye korkar, kimisi ''Gözden düşeceğim.'' diye korkar,O bakımdan kimisi; ''Allah'tan cezaya uğrayacağım.'' diye korkar, kimisi ''Gözden düşeceğim.'' diye korkar, kimisi de ''Mekâna makama uygun âdâbı yerine getiremem.' diye korkar.kimisi de ''Mekâna makama uygun âdâbı yerine getiremem.' diye korkar. İnceliğin, edebin de dereceleri var. İnceliğin, edebin de dereceleri var.

Allah bizi o edeplere sahip kullardan eylesin.Allah bizi o edeplere sahip kullardan eylesin. İki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. İki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin, cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2