Namaz Vakitleri

9 Zilka'de 1445
17 Mayıs 2024
İmsak
03:50
Güneş
05:37
Öğle
13:06
İkindi
17:01
Akşam
20:24
Yatsı
22:04
Detaylı Arama

1995 Mehmed Zahid Kotku Hocaefendi’yi Anma Sohbeti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

20 Cemâziye'l-Âhir 1416 / 13.11.1995

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi’miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN, muhtelif sempozyum ve anma programlarında pek çok muhterem zat hakkında konuşmalar yapmıştır.

Hakkında konuşma yaptığı kimseler arasında Hz. Ali (r.a.), Ebû Eyyûb el-Ensârî (r.a.), İmâm-ı Âzam, Ahmed-i Yesevî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Hacı Bektâş-ı Velî ve Yunus Emre vardır.

Hatırasına sempozyum ve çeşitli programlar tertip ettirdiği şahsiyetler arasında Hocamız Mehmed Zahid-i Bursevî (Mehmed Zahid KOTKU) hazretlerinin yanı sıra Ahmed-i Yesevî, Ahmed Ziyâüddîn-i Gümüşhânevî, Zâhid-i Kevserî, Çırpılarlı Ali Efendi, Necip Fazıl Kısakürek ve Ali Yakup Cenkçiler de bulunmaktadır.

Konuşma Metni

es-selâmü aleyküm ve rahmetullah. es-selâmü aleyküm ve rahmetullah.

Muhterem kardeşlerim, hepinize candan dualar ederim. Allah razı olsun.Muhterem kardeşlerim, hepinize candan dualar ederim. Allah razı olsun. Hocamız'ın vefatından sonra da te'sirâtı, tasarrufâtı, himmetleri devam ediyor.Hocamız'ın vefatından sonra da te'sirâtı, tasarrufâtı, himmetleri devam ediyor. Bendenize "Benden sonra bu vazifeyi sen yaparsın evladım." dediği zaman ben çok utanmıştım.Bendenize "Benden sonra bu vazifeyi sen yaparsın evladım." dediği zaman ben çok utanmıştım. Şöyle kendimi derleyip toparlayıp dedim ki: "Yani bu çok büyük bir vazife.Şöyle kendimi derleyip toparlayıp dedim ki: "Yani bu çok büyük bir vazife. Ben bunu götüremem, yürütemem, bu yükü taşıyamam. Çok ağır bir yok, çok zor bir iş." demiştim.Ben bunu götüremem, yürütemem, bu yükü taşıyamam. Çok ağır bir yok, çok zor bir iş." demiştim. Kerimesi de yanımdaydı. O da "Baba biz bu işi yapamayız.Kerimesi de yanımdaydı. O da "Baba biz bu işi yapamayız. Çok zor bir iş, muazzam bir iş." diye söylemişti. Çok zor bir iş, muazzam bir iş." diye söylemişti. Hocamız da "O zaman size yardım ederler." demişti. Yani bu bizden olan bir şey değil. Hocamız da "O zaman size yardım ederler." demişti. Yani bu bizden olan bir şey değil. Bir yerlerden bir yardımlar geliyor Hocamızın vaat ettiği şekille. Bir yerlerden bir yardımlar geliyor Hocamızın vaat ettiği şekille. Çok olağanüstü bir gelişme ve büyüme halinde devam ediyor çalışmalar. Ben de hayret ediyorum.Çok olağanüstü bir gelişme ve büyüme halinde devam ediyor çalışmalar. Ben de hayret ediyorum. Biliyorum kendi acizliğimi ve hiçliğimi ama olaylar, hizmetler o kadar büyük çapta ki Biliyorum kendi acizliğimi ve hiçliğimi ama olaylar, hizmetler o kadar büyük çapta ki yani Hocamızın zamanının mesela on katı, yirmi katı, elli katı.yani Hocamızın zamanının mesela on katı, yirmi katı, elli katı. Tabii böyle olması normal, yani gelişmenin bu tarzda olması normal.Tabii böyle olması normal, yani gelişmenin bu tarzda olması normal. O zaman size yardım ederlerO zaman size yardım ederler kerametini aynen görüyoruz.kerametini aynen görüyoruz. Ve hakikaten maddî manevî, görünen görünmeyen Allah'ın ordularındanVe hakikaten maddî manevî, görünen görünmeyen Allah'ın ordularından çok yardımlara mazhar oluyor müslümanlar, özellikle cemaatimiz. Allah razı olsun.çok yardımlara mazhar oluyor müslümanlar, özellikle cemaatimiz. Allah razı olsun. Kendisinin de herhalde himmetleri ve yardımları ve tasarrufâtı da devam ediyor. Kendisinin de herhalde himmetleri ve yardımları ve tasarrufâtı da devam ediyor.

Rüyalarımızla ilgisi, bizlerle ilgisi devam ediyor.Rüyalarımızla ilgisi, bizlerle ilgisi devam ediyor. Medîne-i Münevvere'de vefat etmiş olan bir başka şeyh efendiye bağlıMedîne-i Münevvere'de vefat etmiş olan bir başka şeyh efendiye bağlı bir Abdullah Efendi vardı, Allah rahmet eylesin. İzmirli Abdullah Efendi derlerdi.bir Abdullah Efendi vardı, Allah rahmet eylesin. İzmirli Abdullah Efendi derlerdi. Hâl ehli bir sevimli zât idi.Hâl ehli bir sevimli zât idi. "Ben başka bir şeyhe bağlı olduğum halde Hoca Efendi hazretlerinin ilgisi, nezaketi,"Ben başka bir şeyhe bağlı olduğum halde Hoca Efendi hazretlerinin ilgisi, nezaketi, zarafeti ve himmeti hala üzerimde devam ediyor." diye söylemiştizarafeti ve himmeti hala üzerimde devam ediyor." diye söylemişti Medîne-i Münevvere'ye gittiğimiz zaman. Medîne-i Münevvere'ye gittiğimiz zaman. "Hocamdan görmediğim ikrâmâtı kendisinden gördüm." diye söylemişti. Bazı rüyalarından bahsetmişti."Hocamdan görmediğim ikrâmâtı kendisinden gördüm." diye söylemişti. Bazı rüyalarından bahsetmişti. Hocamızın hakikaten bugün bizim karşı karşıya kaldığımız meselelerle ilgili dahiHocamızın hakikaten bugün bizim karşı karşıya kaldığımız meselelerle ilgili dahi enteresan müdahaleleri oluyor. Hayretler içinde kalıyoruz. enteresan müdahaleleri oluyor. Hayretler içinde kalıyoruz.

Bir grup ihvânımız, Hocamız'ın vefatı sırasında örfî idare vardı. Kardeşlerimiz endişe içindeydiler.Bir grup ihvânımız, Hocamız'ın vefatı sırasında örfî idare vardı. Kardeşlerimiz endişe içindeydiler. Çünkü bazı kimseler demişler ki "Çünkü bazı kimseler demişler ki " MSP'lileri, partilileri hapse alıyorsunuz da niye hocasını almıyorsunuz hapse, onu da alın.MSP'lileri, partilileri hapse alıyorsunuz da niye hocasını almıyorsunuz hapse, onu da alın. Onun da muhakeme edilmesi lazım, o da suçlu." demişler. Böyle bir kritik devre idi.Onun da muhakeme edilmesi lazım, o da suçlu." demişler. Böyle bir kritik devre idi. Hocamız dünyasını değiştirdi, âhirete irtihal eyledi. İrtihâl-i dâr-ı bekâ eyledi. Ama örfî idare var.Hocamız dünyasını değiştirdi, âhirete irtihal eyledi. İrtihâl-i dâr-ı bekâ eyledi. Ama örfî idare var. Sıkıntılar var, şeyler var.Sıkıntılar var, şeyler var. Hocamızdan sonraki Hocamızın emri istiflah meselesi, vazifeyi bize verdiği meselesini Hocamızdan sonraki Hocamızın emri istiflah meselesi, vazifeyi bize verdiği meselesini biz ilan edemedik, söyleyemedik. Bilen bilsin, bilmeyen ne yapalım dursun dedik.biz ilan edemedik, söyleyemedik. Bilen bilsin, bilmeyen ne yapalım dursun dedik. Bazıları rüyalarında bunları görmüşler. İsmen söyleyebileceğim şahıslar.Bazıları rüyalarında bunları görmüşler. İsmen söyleyebileceğim şahıslar. Mesela bir tanesi, İsmail Turan bey Libya'daydı.Mesela bir tanesi, İsmail Turan bey Libya'daydı. "Ben hocamızın vefatını ve sizin onun yerine geçeceğinizi gördüm." dedi. Kendisi Ankara'dadır."Ben hocamızın vefatını ve sizin onun yerine geçeceğinizi gördüm." dedi. Kendisi Ankara'dadır. Bazı hanımlar, Adapazarı'nın Pamukovası'nda bir köy vardır.Bazı hanımlar, Adapazarı'nın Pamukovası'nda bir köy vardır. Eski bir köy ve bizim orada eskiden beri köklü ihvânımız var. Onlar hocamızın vefatına çok üzülmüşler.Eski bir köy ve bizim orada eskiden beri köklü ihvânımız var. Onlar hocamızın vefatına çok üzülmüşler. Ondan sonra ne yapalım demişler, hocasız kalmayalım.Ondan sonra ne yapalım demişler, hocasız kalmayalım. Çünkü bir insan şeyhi de olsa vefat edince bir yere bağlanması lazım.Çünkü bir insan şeyhi de olsa vefat edince bir yere bağlanması lazım. Terbiyenin tabiatında bu var, yani mürşidinin yaşayan kimse olması lazım.Terbiyenin tabiatında bu var, yani mürşidinin yaşayan kimse olması lazım. Eğer vefat etmiş bir kimseyle idare etmek bahis konusu olsaydı, Peygamber Efendimiz kâfi idi.Eğer vefat etmiş bir kimseyle idare etmek bahis konusu olsaydı, Peygamber Efendimiz kâfi idi. Onun için mutlaka hayatta olan bir mürşide bağlanmak lazım.Onun için mutlaka hayatta olan bir mürşide bağlanmak lazım. Kendi akıllarından birisini düşünmüşler, bulmuşlar ve bağlanmışlar. Benim hiçbir şeyden haberim yok.Kendi akıllarından birisini düşünmüşler, bulmuşlar ve bağlanmışlar. Benim hiçbir şeyden haberim yok. O zaman henüz Ankara'dayım.O zaman henüz Ankara'dayım. Adapazarlı hacı teyzeler var, mübarek yani aleyküm bi-dîni'l-acâiz buyruluyor Adapazarlı hacı teyzeler var, mübarek yani aleyküm bi-dîni'l-acâiz buyruluyor [hadîs-i şerîfte,] bu hacı teyzelerin de dindarlığı örnek dindarlıktır yani. Her zaman böyle olmuştur.[hadîs-i şerîfte,] bu hacı teyzelerin de dindarlığı örnek dindarlıktır yani. Her zaman böyle olmuştur. Yaşlı teyzelerin dindarlığı örnek alınacak bir dindarlıktır. Yaşlı teyzelerin dindarlığı örnek alınacak bir dindarlıktır. "Size acûzelerin dindarlığını tavsiye ederim." diye de buyrulmuştur. Çok samimi şey oluyorlar."Size acûzelerin dindarlığını tavsiye ederim." diye de buyrulmuştur. Çok samimi şey oluyorlar. Onlar naklettiler, rüyalarına hocamız girmiş, azarlamış.Onlar naklettiler, rüyalarına hocamız girmiş, azarlamış. Dönün bakalım tekkenize demiş, hadi bakalım diye.Dönün bakalım tekkenize demiş, hadi bakalım diye. Döndürmüş şeyleri de, yani bir yere bağlandıkları yerden rüyada döndürmüş. Döndürmüş şeyleri de, yani bir yere bağlandıkları yerden rüyada döndürmüş.

Bendeniz kardeşiniz Medîne-i Münevvere'deydim.Bendeniz kardeşiniz Medîne-i Münevvere'deydim. Peygamber Efendimiz'in minberiyle evi arası cennet bahçelerinden bir bahçedir diye rivayet var.Peygamber Efendimiz'in minberiyle evi arası cennet bahçelerinden bir bahçedir diye rivayet var. Oraya teveccüh çok fazla. Direkleri özel işaretlerle işaretlenmiş.Oraya teveccüh çok fazla. Direkleri özel işaretlerle işaretlenmiş. Peygamber Efendimiz'in ilk mescidinin olduğu kısım. Halıları bile değişik renklidir, beyaz renklidir.Peygamber Efendimiz'in ilk mescidinin olduğu kısım. Halıları bile değişik renklidir, beyaz renklidir. Öbür taraftaki halılardan farklıdır. Ve orası her zaman rağbet gören kısmıdır mescidin.Öbür taraftaki halılardan farklıdır. Ve orası her zaman rağbet gören kısmıdır mescidin. Başka yerleri tenha olsa bile, orada kalabalık yığılır. Başka yerleri tenha olsa bile, orada kalabalık yığılır. Ben de o güzel yerin o cennet havasından istifade etmek içinBen de o güzel yerin o cennet havasından istifade etmek için oraya bir keresinde gittim, epeyce bir oturdum.oraya bir keresinde gittim, epeyce bir oturdum. Uzunca bir zaman, uzunca epeyce uzunca bir zaman oturdum. Tabii yanımıza gelen oluyor, giden oluyor. Uzunca bir zaman, uzunca epeyce uzunca bir zaman oturdum. Tabii yanımıza gelen oluyor, giden oluyor. Şöyle bir ayak basacak kadar yer bulsa orada iki rekât namaz kılmak isteyenler oluyor filan. Şöyle bir ayak basacak kadar yer bulsa orada iki rekât namaz kılmak isteyenler oluyor filan. O kalkınca hemen arkasından birisi derhal orayı kapıyor. Böyle bir rağbetli yer.O kalkınca hemen arkasından birisi derhal orayı kapıyor. Böyle bir rağbetli yer. Ben orada uzun zaman oturdum. Tabii iyi niyetle oturdum, böyle bir sevap hırsıyla oturdum.Ben orada uzun zaman oturdum. Tabii iyi niyetle oturdum, böyle bir sevap hırsıyla oturdum. Gece rüyamda evladım, dedi Hocamız cennet mekân. Rüyama geldi.Gece rüyamda evladım, dedi Hocamız cennet mekân. Rüyama geldi. Evladım dedi, sen mescidin arka taraflarında zikirle meşgul ol. Evladım dedi, sen mescidin arka taraflarında zikirle meşgul ol. Orası daha iyidir, öbür tarafı çok fazla işgal etme dedi. Orası daha iyidir, öbür tarafı çok fazla işgal etme dedi. Yani böyle günlük olaylarla böyle bizimle yani sizinle, sizlerle yani benim şahsıma mahsus bir şey de değil.Yani böyle günlük olaylarla böyle bizimle yani sizinle, sizlerle yani benim şahsıma mahsus bir şey de değil. Çünkü arkadaşlardan duyduğum olaylar var. İlgisi, irtibatı devam ediyor.Çünkü arkadaşlardan duyduğum olaylar var. İlgisi, irtibatı devam ediyor. Medîne-i Münevvere'deki bir kardeşimize rüyasında görünmüş, demiş ki: Medîne-i Münevvere'deki bir kardeşimize rüyasında görünmüş, demiş ki: "Mustafa, artık hadi Allahaısmarladık, gitme zamanımız geldi." "Mustafa, artık hadi Allahaısmarladık, gitme zamanımız geldi." Kalkmış rüyadan, hanımına demiş ki hocamız vefat etti. E nereden bildin? Benimle vedalaştı demiş.Kalkmış rüyadan, hanımına demiş ki hocamız vefat etti. E nereden bildin? Benimle vedalaştı demiş. Telefon açalım. Hadi bakalım. Telefon açmışlar, öyle.Telefon açalım. Hadi bakalım. Telefon açmışlar, öyle. Bunun gibi birkaç misal var bildiğimiz, yani nezaketi o kadar fazla ki, Bunun gibi birkaç misal var bildiğimiz, yani nezaketi o kadar fazla ki, yani ayrılacağı zaman da öyle sevdiği insanları ziyaret etmiş olduğunu tespit ettim yani, yani ayrılacağı zaman da öyle sevdiği insanları ziyaret etmiş olduğunu tespit ettim yani, vedalaşmış olduğunu, "Hadi Allahaısmarladık artık ben gidiyorum." dediğini müteaddit misallerden biliyorum. vedalaşmış olduğunu, "Hadi Allahaısmarladık artık ben gidiyorum." dediğini müteaddit misallerden biliyorum.

Tabii Allahu Teâlâ hazretlerinden niyazımız bizi sevdiği yoldan ayırmamasıdır. Esas olan odur.Tabii Allahu Teâlâ hazretlerinden niyazımız bizi sevdiği yoldan ayırmamasıdır. Esas olan odur. Hocamızdan gördüğümüz en büyük edep, tasavvuf konusundaki en bariz hakikatHocamızdan gördüğümüz en büyük edep, tasavvuf konusundaki en bariz hakikat tasavvufun Kur'ân-ı Kerîm'e, sünnet-i seniyyeye uygunluğudur.tasavvufun Kur'ân-ı Kerîm'e, sünnet-i seniyyeye uygunluğudur. Bundan dolayı ne kadar şükretsek, ne kadar sevinsek azdır. Elhamdülillah. Bundan dolayı ne kadar şükretsek, ne kadar sevinsek azdır. Elhamdülillah. Çünkü dünya üzerinde pek çok insan var, pek çok iş yapıyor ama yaptığı şeyÇünkü dünya üzerinde pek çok insan var, pek çok iş yapıyor ama yaptığı şey Resûlullah'ın yolunda olmayınca, bid'at olunca kıymeti olmuyor. Ama yine güzel bir şey yaptım sanıyor.Resûlullah'ın yolunda olmayınca, bid'at olunca kıymeti olmuyor. Ama yine güzel bir şey yaptım sanıyor. Mesela yeri gelmişken söyleyeyim. Alevilerin cem evi kurması meselesi.Mesela yeri gelmişken söyleyeyim. Alevilerin cem evi kurması meselesi. Şimdi bizim ilahiyat fakültesinden mezun Ruhi Kolalı filan var. Rektörlük yaptı Ege Üniversitesi'nde.Şimdi bizim ilahiyat fakültesinden mezun Ruhi Kolalı filan var. Rektörlük yaptı Ege Üniversitesi'nde. Şimdi Muğla Üniversitesi'nde dekanlık yaptı ilahiyat fakültesinde.Şimdi Muğla Üniversitesi'nde dekanlık yaptı ilahiyat fakültesinde. Onların kitaplarında okudum, yazılarında okudum. Efendim tekke gibidir, açsınlar diyor. Onların kitaplarında okudum, yazılarında okudum. Efendim tekke gibidir, açsınlar diyor. Tekke gibidir, açsınlar. Açamaz. Öyle şey olmaz. Hz. Ali Efendimiz'e mensupsa açamaz.Tekke gibidir, açsınlar. Açamaz. Öyle şey olmaz. Hz. Ali Efendimiz'e mensupsa açamaz. Hz. Ali Efendimiz cem evi açmışsa, Hz. Fatıma anamız cem evine gitmişse, Hz. Ali Efendimiz cem evi açmışsa, Hz. Fatıma anamız cem evine gitmişse, Hz. Ali Efendimiz'le Fatıma anamız cem evinde olduğu gibi kadın erkek karşı karşıya sema yapmışsa söylesinler.Hz. Ali Efendimiz'le Fatıma anamız cem evinde olduğu gibi kadın erkek karşı karşıya sema yapmışsa söylesinler. Yapmadıysa yapamaz. Hz. Ali Efendimiz'in yolundayım dediyse yapmaması lazım. Yapmadıysa yapamaz. Hz. Ali Efendimiz'in yolundayım dediyse yapmaması lazım. Yani birtakım insanların birtakım şeyleri kutsal sayması, benimsemesi,Yani birtakım insanların birtakım şeyleri kutsal sayması, benimsemesi, ona kutsî duygularla bağlanması, onu yapması başka şeydir. Yaptığı şeyin kabul olması başka şeydir.ona kutsî duygularla bağlanması, onu yapması başka şeydir. Yaptığı şeyin kabul olması başka şeydir. Yaptığı şeyin sünnet-i seniyyeyeYaptığı şeyin sünnet-i seniyyeye Kur'ân-ı Kerîm'e uygun olması lazım. 72 millet dahi elin yüzün yumaz değil.Kur'ân-ı Kerîm'e uygun olması lazım. 72 millet dahi elin yüzün yumaz değil. Yani abdest sadece temizlikse herkes temizliğini yapıyor.Yani abdest sadece temizlikse herkes temizliğini yapıyor. Allah'a inanmak sadece kalpteki bir duyguysa nice insan var, Allah'a inanıyor. Sırp'ı da inanıyor.Allah'a inanmak sadece kalpteki bir duyguysa nice insan var, Allah'a inanıyor. Sırp'ı da inanıyor. Belki Yunanlısı da iyi bir şey yapıyorum diye bu katliamlarını, bu rezaletleri, Belki Yunanlısı da iyi bir şey yapıyorum diye bu katliamlarını, bu rezaletleri, bu fecaatleri bir şeylerle yapıyor.bu fecaatleri bir şeylerle yapıyor. Ama ölçü şeraittir, şeriate bağlılıktır, sünnet-i seniyyeye uygunluktur. Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda olmaktır. Ama ölçü şeraittir, şeriate bağlılıktır, sünnet-i seniyyeye uygunluktur. Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda olmaktır.

Hocamız'ın o husustaki titizliğini hiç unutamıyorum.Hocamız'ın o husustaki titizliğini hiç unutamıyorum. Süleymaniye Kütüphanesi'nde çalışıyordum. Çok güzel yazmalar var, böyle mest oldum. Süleymaniye Kütüphanesi'nde çalışıyordum. Çok güzel yazmalar var, böyle mest oldum. Çok güzel de, bazen Mecmuatü'l-Fevâid deniliyor.Çok güzel de, bazen Mecmuatü'l-Fevâid deniliyor. Fâideler, faydalı bilgilerin not alındığı kitaplar demek böyle, onların toplandığı.Fâideler, faydalı bilgilerin not alındığı kitaplar demek böyle, onların toplandığı. Oralarda da çok nefis malzeme oluyor, yani böyle insan onları toplasa, anlatsa,Oralarda da çok nefis malzeme oluyor, yani böyle insan onları toplasa, anlatsa, kullansa çok zengin malzeme, güzel malzeme. Ben oradan bir güzel şiir yazdım. kullansa çok zengin malzeme, güzel malzeme. Ben oradan bir güzel şiir yazdım. Süleymaniye Kütüphanesi'nde çalıştım çalıştım. Akşam eve geldim. Güzel şiirler, dînî şiirler filan.Süleymaniye Kütüphanesi'nde çalıştım çalıştım. Akşam eve geldim. Güzel şiirler, dînî şiirler filan. Şiirin şu anda unuttum aslını ama ana çerçeve olarak şöyle bir şeydi;Şiirin şu anda unuttum aslını ama ana çerçeve olarak şöyle bir şeydi; "Yâ Rabbi! Sana layık kulluk yapamadım, yani günah işledimse de her ne kadar günah işledimse de "Yâ Rabbi! Sana layık kulluk yapamadım, yani günah işledimse de her ne kadar günah işledimse de yine biliyorsun ki sana inanıyordum, inanmaktaydım." filan gibi böyle bir şairane duygu.yine biliyorsun ki sana inanıyordum, inanmaktaydım." filan gibi böyle bir şairane duygu. Şiirde bu işleniyor. Yani senin varlığını hiçbir zaman inkâr etmedim filan.Şiirde bu işleniyor. Yani senin varlığını hiçbir zaman inkâr etmedim filan. Ben bunu böyle ne güzel söylemiş, mütevazı söylemiş filan diye beğendim, defterime yazmıştım.Ben bunu böyle ne güzel söylemiş, mütevazı söylemiş filan diye beğendim, defterime yazmıştım. Hocamız kaşlarını çattı. Öyle şey olmaz dedi. Öyle şey olmaz dedi. Hocamız kaşlarını çattı. Öyle şey olmaz dedi. Öyle şey olmaz dedi. Allahu Teâlâ hazretlerinin kulluğu ciddi iştir, öyle laubaliliğe gelmez. Böyle sululuğa müsait değildir bu şey.Allahu Teâlâ hazretlerinin kulluğu ciddi iştir, öyle laubaliliğe gelmez. Böyle sululuğa müsait değildir bu şey. Titremek lazım dedi. Hadîs-i şerîfte de öyle buyruluyor yani. U'budullahe alâ hazerin. Titremek lazım dedi. Hadîs-i şerîfte de öyle buyruluyor yani. U'budullahe alâ hazerin. Yani Allah'tan korkarak ibadet edin.Yani Allah'tan korkarak ibadet edin. Ne o laubalilik, yani bizim büyüklerimiz biraz birisi fazla güldü mü;Ne o laubalilik, yani bizim büyüklerimiz biraz birisi fazla güldü mü; "Sıratı geçtin de mi gülüyorsun?" derlerdi."Yani ne oluyor, niye gülüyorsun bu kadar? "Sıratı geçtin de mi gülüyorsun?" derlerdi."Yani ne oluyor, niye gülüyorsun bu kadar? Sıratı geçtin de mi gülüyorsun? İş bitti mi yani?Sıratı geçtin de mi gülüyorsun? İş bitti mi yani? Cehennemden kurtuldun da, cennete girdin de mi bu kadar böyle ferahlanıyorsun?" derlerdi.Cehennemden kurtuldun da, cennete girdin de mi bu kadar böyle ferahlanıyorsun?" derlerdi. Hocamızdan bunu öğrendik; yani böyle sağlam yürümeyi, gevşememeyi,Hocamızdan bunu öğrendik; yani böyle sağlam yürümeyi, gevşememeyi, sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarılmayı, edebiyat bâbında da olsa,sünnet-i seniyyeye sımsıkı sarılmayı, edebiyat bâbında da olsa, fantezi bâbında da olsa sapasağlam, böyle takvâ üzere yürümeyi öğrendik. fantezi bâbında da olsa sapasağlam, böyle takvâ üzere yürümeyi öğrendik.

Allah razı olsun. Tasavvufun böyle taç, hırka, asâ, ibrik, leğen vesaireAllah razı olsun. Tasavvufun böyle taç, hırka, asâ, ibrik, leğen vesaire yani dış formlardan ibaret olmadığını öğrendik.yani dış formlardan ibaret olmadığını öğrendik. Kendisi böyle kerametleri derya gibi çok olan bir büyük hakiki velî olduğu halde,Kendisi böyle kerametleri derya gibi çok olan bir büyük hakiki velî olduğu halde, büyüklerimizin, onun yanında bulunanların anlattıklarına,büyüklerimizin, onun yanında bulunanların anlattıklarına, kısmen işte Sabahattin Bey'in anlattıklarına şahit oldum. kısmen işte Sabahattin Bey'in anlattıklarına şahit oldum. Bakın bir motor fabrikası yaptırması, bizi teşvik ettiği şeyler.Bakın bir motor fabrikası yaptırması, bizi teşvik ettiği şeyler. Abdülaziz Hoca Efendimiz'in mesela bütün ihvanı üniversitede asistan kalmaya teşvik etmesi.Abdülaziz Hoca Efendimiz'in mesela bütün ihvanı üniversitede asistan kalmaya teşvik etmesi. O zaman ben hatırlıyorum, Teknik üniversiteden mezun olanlarO zaman ben hatırlıyorum, Teknik üniversiteden mezun olanlar dışarıda öyle yüksek itibar görüyorlardı ki, o kadar yüksek maaş alıyorlardı kidışarıda öyle yüksek itibar görüyorlardı ki, o kadar yüksek maaş alıyorlardı ki yani sen asistan ol demek, onlarayani sen asistan ol demek, onlara alabileceği maaşın üçte birini al demekti.alabileceği maaşın üçte birini al demekti. Çünkü devlet memurluğu kadrosunda hem de böyle tazminatı filan olmadanÇünkü devlet memurluğu kadrosunda hem de böyle tazminatı filan olmadan az bir miktar veriliyordu asistanlara. Zaten birçok ihvânımız tahammül edemedi.az bir miktar veriliyordu asistanlara. Zaten birçok ihvânımız tahammül edemedi. Asistanlıktan özel hayata kaydılar. Özel hayatın parası çok, cazibesi fazla, kaydılar.Asistanlıktan özel hayata kaydılar. Özel hayatın parası çok, cazibesi fazla, kaydılar. Ama bir kısmı, Mustafa Köseoğlu vesair kardeşlerimiz profesörlüğe kadar sabrettiler,Ama bir kısmı, Mustafa Köseoğlu vesair kardeşlerimiz profesörlüğe kadar sabrettiler, şey yaptılar, o ünvanları aldılar.şey yaptılar, o ünvanları aldılar. Onları oraya teşvik etmesi, yani tekkemizin bu işe teşvik etmesi dervişleri. Onları oraya teşvik etmesi, yani tekkemizin bu işe teşvik etmesi dervişleri.

Sonra benim hoşuma giden şeylerden birisi, bizim Ankara'da talebelerimizden şeyler var,Sonra benim hoşuma giden şeylerden birisi, bizim Ankara'da talebelerimizden şeyler var, hadis kürsüsünde asistan oldular, doçent oldular. Belki şimdi profesör olmuştur.hadis kürsüsünde asistan oldular, doçent oldular. Belki şimdi profesör olmuştur. Gümüşhaneli Hocamızın Râmûzü'l-ehâdîs'i alıyormuş, sınıfa geliyormuş tenkit ediyormuş,Gümüşhaneli Hocamızın Râmûzü'l-ehâdîs'i alıyormuş, sınıfa geliyormuş tenkit ediyormuş, işte bak şurada zayıf hadis var, burada bilmem şu var filan diye.işte bak şurada zayıf hadis var, burada bilmem şu var filan diye. Ben iftihar ediyorum ki bir tekkede ders kitabı,Ben iftihar ediyorum ki bir tekkede ders kitabı, mûtad tedavül edilen kitabın hadis kitabı olması çok büyük bir şey.mûtad tedavül edilen kitabın hadis kitabı olması çok büyük bir şey. Hocamız bana Râmûzü'l-ehâdîs icazetini şartlı vermişti. Hocamız bana Râmûzü'l-ehâdîs icazetini şartlı vermişti. Evladım istediğin hadisleri oku, istediklerini atla demişti. Evladım istediğin hadisleri oku, istediklerini atla demişti. Râmûzü'l-ehâdîs'i yazan Gümüşhaneli hocamız daRâmûzü'l-ehâdîs'i yazan Gümüşhaneli hocamız da "Bu hadis tâkibâta uğramıştır hadis alimleri tarafından."Bu hadis tâkibâta uğramıştır hadis alimleri tarafından. Bu hadis, la şey filan birtakım tabirler var hadis alimlerinin, mevzu, bu hadis mevzudur."Bu hadis, la şey filan birtakım tabirler var hadis alimlerinin, mevzu, bu hadis mevzudur." vesaire filan dedikleri şeyler var. Onları almış Gümüşhaneli hocamız.vesaire filan dedikleri şeyler var. Onları almış Gümüşhaneli hocamız. Gümüşhaneli hocamız mevzu hadisi bilmez bir insan değil.Gümüşhaneli hocamız mevzu hadisi bilmez bir insan değil. Ama şuradan kaynaklanıyor; Mekke-i Mükerreme'de bir alimle konuşmuştuk.Ama şuradan kaynaklanıyor; Mekke-i Mükerreme'de bir alimle konuşmuştuk. Çok zarif bir insan, büyük bir alim. Peygamber Efendimiz'in de sülalesinden.Çok zarif bir insan, büyük bir alim. Peygamber Efendimiz'in de sülalesinden. Ben böyle biraz açtım da meseleyi, kısaca dedi ki;Ben böyle biraz açtım da meseleyi, kısaca dedi ki; "Mutassavvıflar hüsn-i zanla bakmış rivayetlere,"Mutassavvıflar hüsn-i zanla bakmış rivayetlere, hadis alimleri de kaşlarını çatarak, keskin nazarla bakmışlar.hadis alimleri de kaşlarını çatarak, keskin nazarla bakmışlar. Biraz böyle sert davranmışlar." dedi. Mesele biraz oradan kaynaklanıyor.Biraz böyle sert davranmışlar." dedi. Mesele biraz oradan kaynaklanıyor. Bir de hocamız, bir mevzu hadisi yazsa bile, bu hadis mevzudur diyor arkasından.Bir de hocamız, bir mevzu hadisi yazsa bile, bu hadis mevzudur diyor arkasından. Altında da o mânayı teyit eden birkaç hadîs-i şerîf getirerekAltında da o mânayı teyit eden birkaç hadîs-i şerîf getirerek "Bak buna bazı alimler mevzu demiş ama esas itibariyle bunun bir mânası vardır."Bak buna bazı alimler mevzu demiş ama esas itibariyle bunun bir mânası vardır. Ben bu mânayı bilmenizi istiyorum." demiş oluyor. Ben bu mânayı bilmenizi istiyorum." demiş oluyor. Yani bir mürşit olarak o konunun bilinmesini istiyor. Yani bir mürşit olarak o konunun bilinmesini istiyor. Biliyorsunuz mevzu bir hadis bile olsa bir söz güzel olabilir bazen. Söz haklı olabilir, güzel olabilir.Biliyorsunuz mevzu bir hadis bile olsa bir söz güzel olabilir bazen. Söz haklı olabilir, güzel olabilir. Onun için Suyûtî'nin eseri el-Leâli'l-Masnûa diyor. Yani yapma inciler diyor, Fi'l-ehâdîsi'l-mevdûa. Onun için Suyûtî'nin eseri el-Leâli'l-Masnûa diyor. Yani yapma inciler diyor, Fi'l-ehâdîsi'l-mevdûa. Mevzu hadislerle ilgili kitabına böyle isim koymuş. Neyse, yani o kardeşimiz tenkit etmiş. Mevzu hadislerle ilgili kitabına böyle isim koymuş. Neyse, yani o kardeşimiz tenkit etmiş. Tabii hadis alimleri biraz fazla böyle sert oluyorlar, tenkit ediyorlar.Tabii hadis alimleri biraz fazla böyle sert oluyorlar, tenkit ediyorlar. Etsin, ama tabii tenkidin de ilmi, adabı vardır. Ulemanın ihtilafı vardır.Etsin, ama tabii tenkidin de ilmi, adabı vardır. Ulemanın ihtilafı vardır. Çağların tabii değişmesiyle yeni gelen insanların Çağların tabii değişmesiyle yeni gelen insanların öğrendiği bazı bilgiler dolayısıyla eskilerin tenkidi vardır. öğrendiği bazı bilgiler dolayısıyla eskilerin tenkidi vardır. Bugün belki çok samimi bir İslâm alimi Gazzâlî'ye, Muhyiddin İbn-i Arabî hazretlerine iştirak etmeyebilir.Bugün belki çok samimi bir İslâm alimi Gazzâlî'ye, Muhyiddin İbn-i Arabî hazretlerine iştirak etmeyebilir. İmâm Rabbânî şu kanaattedir de, Muhyiddin İbn-i Arabî hazretleri şu kanaattedir vesaire.İmâm Rabbânî şu kanaattedir de, Muhyiddin İbn-i Arabî hazretleri şu kanaattedir vesaire. Bu ayrı mesele. Yani bunlar olabilir.Bu ayrı mesele. Yani bunlar olabilir. Ama ben tekkemizde ders kitabının hadis kitabı olmasını çok büyük bir şey olarak görüyorum.Ama ben tekkemizde ders kitabının hadis kitabı olmasını çok büyük bir şey olarak görüyorum. Çok güzel bir işaret olarak görüyorum.Çok güzel bir işaret olarak görüyorum. Kardeşlerime de söylerken diyorum ki, Riyâzü's-sâlihîn'i okuyun.Kardeşlerime de söylerken diyorum ki, Riyâzü's-sâlihîn'i okuyun. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın neşrettiği sahih bir hadis kitabıdır.Diyanet İşleri Başkanlığı'nın neşrettiği sahih bir hadis kitabıdır. Toplantılarınızda onları okuyun diye söylüyorum. Toplantılarınızda onları okuyun diye söylüyorum.

Hocamız bize Allah'a hamd ü senâlar olsun.Hocamız bize Allah'a hamd ü senâlar olsun. Ben de kendimi niçin hocamıza halef seçildiğimi vallaha bilemiyorum yani, Allah'ın bir nasibi bu böyle.Ben de kendimi niçin hocamıza halef seçildiğimi vallaha bilemiyorum yani, Allah'ın bir nasibi bu böyle. Babam der ki küçükken baz şeyler vardı, birtakım rüyalardan tahmin ediyorduk filan.Babam der ki küçükken baz şeyler vardı, birtakım rüyalardan tahmin ediyorduk filan. Ben yeni evlendiğim zamandan Hocamız söylerdi,Ben yeni evlendiğim zamandan Hocamız söylerdi, evladım benden sonra bu vazifeyi sen yapacaksın diye. Ben utanırdım.evladım benden sonra bu vazifeyi sen yapacaksın diye. Ben utanırdım. Sanırdım ki hocamız 120, 130, 140 yıl yaşayacak da,Sanırdım ki hocamız 120, 130, 140 yıl yaşayacak da, ben de ihtiyarlayacağım öyle olacak filan diye düşünürdüm.ben de ihtiyarlayacağım öyle olacak filan diye düşünürdüm. Ama bir şey var kendi kendime düşündüğüm, ben de liseden beri şuAma bir şey var kendi kendime düşündüğüm, ben de liseden beri şu "Telli sazdır bunun adı Ne âyet dinler ne kadı" filan gibi şiirlere çok kızardım eskiden beri."Telli sazdır bunun adı Ne âyet dinler ne kadı" filan gibi şiirlere çok kızardım eskiden beri. Fuzûlî vaize çatmışsa, bilmem şey yapmışsa ona çok kızardım yani.Fuzûlî vaize çatmışsa, bilmem şey yapmışsa ona çok kızardım yani. Bayağı bir koyu şeriatçıydım, yani böyle sert bir insandım.Bayağı bir koyu şeriatçıydım, yani böyle sert bir insandım. Birisi böyle biraz vaize hocaya şeye çattı mı, üstüne bir çarpı işareti koyardım ben de,Birisi böyle biraz vaize hocaya şeye çattı mı, üstüne bir çarpı işareti koyardım ben de, defterden silerdim, kızardım. Elhamdülillah şeriata sımsıkı bağlılığımız vardı.defterden silerdim, kızardım. Elhamdülillah şeriata sımsıkı bağlılığımız vardı. Allah'a hamd ü senalar olsun, Hocamızdan bunu gördük. Allah'a hamd ü senalar olsun, Hocamızdan bunu gördük. Yani tarikatın şeriata uygunluğunu, uygun olması gerektiğini gördük ki bu çok büyük bir şey. Yani tarikatın şeriata uygunluğunu, uygun olması gerektiğini gördük ki bu çok büyük bir şey. Başkalarına baktığımız zaman görüyoruz, böyle merasimler, usuller vesaireler görünce. Başkalarına baktığımız zaman görüyoruz, böyle merasimler, usuller vesaireler görünce.

İzzet Koyunoğlu'nu ziyarete gitmiştim Konya'da. Misalle anlatayım ne demek istediğimi.İzzet Koyunoğlu'nu ziyarete gitmiştim Konya'da. Misalle anlatayım ne demek istediğimi. İzzet Koyunoğlu dedi ki, "Esad bey, ben sana bir eşik ayini göstereyim." dedi. Bir adamını çağırdı. İzzet Koyunoğlu dedi ki, "Esad bey, ben sana bir eşik ayini göstereyim." dedi. Bir adamını çağırdı. "Eşik ayini yap bakalım." dedi. Biz odada oturuyoruz."Eşik ayini yap bakalım." dedi. Biz odada oturuyoruz. İzzet Koyunoğlu kitaplarını bağışlayan, evi müze yapılan şahıs Konya'da. İzzet Koyunoğlu kitaplarını bağışlayan, evi müze yapılan şahıs Konya'da. Bir eşik ayini yaptı gelen şahıs. Efendim sağ ayağının başparmağını sol ayağının başparmağı üzerine koydu.Bir eşik ayini yaptı gelen şahıs. Efendim sağ ayağının başparmağını sol ayağının başparmağı üzerine koydu. Niye düz basmıyorsun, öyle koyuyorsun? E bir mânası varmış. Niye düz basmıyorsun, öyle koyuyorsun? E bir mânası varmış. Ama bu mâna nereden çıkıyor, yani hangi kaynaktan geliyor? Ama bu mâna nereden çıkıyor, yani hangi kaynaktan geliyor? Efendim bilmem şöyle yaptı, böyle yaptı, ben şu anda detayı unuttum. Efendim bilmem şöyle yaptı, böyle yaptı, ben şu anda detayı unuttum. Eşik öptü, sağ tarafı öptü, sol tarafı öptü.Eşik öptü, sağ tarafı öptü, sol tarafı öptü. Bu ne? Bu eşik ayinidir falanca tarikatta, Bektaşi tarikatında filan diye söyledi.Bu ne? Bu eşik ayinidir falanca tarikatta, Bektaşi tarikatında filan diye söyledi. Evet, her tarikatın bir âyini, erkânı oluyor ama mühim olan sünnet-i seniyyeye uygunluk. Evet, her tarikatın bir âyini, erkânı oluyor ama mühim olan sünnet-i seniyyeye uygunluk. Sünnet-i seniyyeye uygun değilse nasıl savunacaksınız? Nasıl müdafaa edeceksiniz?Sünnet-i seniyyeye uygun değilse nasıl savunacaksınız? Nasıl müdafaa edeceksiniz? Ne diyeceksiniz yapılan şeyleri? Doğruyu eğriden nasıl ayıracaksınız kıstas şeriat olmadıktan sonra?Ne diyeceksiniz yapılan şeyleri? Doğruyu eğriden nasıl ayıracaksınız kıstas şeriat olmadıktan sonra? Şeriatın ahkâmı, haber-i sâdık olmadıktan sonra ne yapacaksınız? Şeriatın ahkâmı, haber-i sâdık olmadıktan sonra ne yapacaksınız?

Elhamdülillah ondan hamd ü senalar ediyorum kiElhamdülillah ondan hamd ü senalar ediyorum ki Allahu Teâlâ hazretleri bizi şeriatçı mutasavvıflar eyledi elhamdülillah.Allahu Teâlâ hazretleri bizi şeriatçı mutasavvıflar eyledi elhamdülillah. Şeriatten ayırmadı. Hocamızdan takvanın üstün olduğunu gördük. Şeriatten ayırmadı. Hocamızdan takvanın üstün olduğunu gördük. Tevazu'un üstün olduğunu öğrendik. Halka hizmetin ibadet olduğunu öğrendik.Tevazu'un üstün olduğunu öğrendik. Halka hizmetin ibadet olduğunu öğrendik. Ziyaretin en sevaplı iş olduğunu öğrendik. Ziyaretin en sevaplı iş olduğunu öğrendik. Dönüp dönüp şöyle söylemişti, "Yani şu ziyaretlerimiz olmasa bizim halimiz nice olur?" demişti.Dönüp dönüp şöyle söylemişti, "Yani şu ziyaretlerimiz olmasa bizim halimiz nice olur?" demişti. Yemek yemeye gidiyoruz, ihvanın toplantısı, çok teşvik ederdi hocamız. Yemek yemeye gidiyoruz, ihvanın toplantısı, çok teşvik ederdi hocamız. Ziyaretlere çok önem verirdi. Kardeşin kardeşini sevmesini öğrendik. Ziyaretlere çok önem verirdi. Kardeşin kardeşini sevmesini öğrendik.

Bizim bir imam kardeşimizle bir müezzin kardeşimizin bir camide ihtilafı olmuş.Bizim bir imam kardeşimizle bir müezzin kardeşimizin bir camide ihtilafı olmuş. Gelmişler, "Efendim bunlar biraz çekişiyorlar, ne tavsiye edersiniz?" demişler. Gelmişler, "Efendim bunlar biraz çekişiyorlar, ne tavsiye edersiniz?" demişler. "Dervişliği tavsiye ederim." demiş kısaca. Dervişliği tavsiye ederim demiş. Yani hoş görecek. "Dervişliği tavsiye ederim." demiş kısaca. Dervişliği tavsiye ederim demiş. Yani hoş görecek. O ona kızmayacak, o ona tahammül edecek. İdare edecekler, problem çıkmayacak. O ona kızmayacak, o ona tahammül edecek. İdare edecekler, problem çıkmayacak. Problem çıktı mı, dervişlik yapılmıyor demek ki. Dervişliği tavsiye ederim demiş. Problem çıktı mı, dervişlik yapılmıyor demek ki. Dervişliği tavsiye ederim demiş. Yine bir imam, "Efendim, yani televizyon olsa evde ne mâni var? Düğmesi yok mu? Yine bir imam, "Efendim, yani televizyon olsa evde ne mâni var? Düğmesi yok mu? Düğmesini çeviririz, istemediğimiz sahneyi kapatırız." demiş. Celallenmiş Hocamız o zaman.Düğmesini çeviririz, istemediğimiz sahneyi kapatırız." demiş. Celallenmiş Hocamız o zaman. Hem celal hem cemal sıfatını toplamış, buyurmuştu kardeşimiz Mahmut Bey. Celallenmiş.Hem celal hem cemal sıfatını toplamış, buyurmuştu kardeşimiz Mahmut Bey. Celallenmiş. Şöyle doğrulmuş arslan gibi üstüne gidip; "Onu yapmak için evliya olmak lazım!" demiş. Şöyle doğrulmuş arslan gibi üstüne gidip; "Onu yapmak için evliya olmak lazım!" demiş. Bir azarlamış onu yani. Düğme var ama hadi bakalım kapat filmin en heyecanlı yerinde, kapatamazsın.Bir azarlamış onu yani. Düğme var ama hadi bakalım kapat filmin en heyecanlı yerinde, kapatamazsın. Kapatamazsın, zaten kapatıncaya kadar iş işten geçer. Ankara'da vaaz verdim. Kapatamazsın, zaten kapatıncaya kadar iş işten geçer.

Ankara'da vaaz verdim.
Hadis dersini verdim. Eve geldik. Yusuf İslâm'ın programı var dediler 32. Gün'de, birkaç sene önce bu. Hadis dersini verdim. Eve geldik. Yusuf İslâm'ın programı var dediler 32. Gün'de, birkaç sene önce bu. Yusuf İslâm da müslüman olmuş bir kardeşimiz. Yusuf İslâm da müslüman olmuş bir kardeşimiz. Ben hasta olduğum zaman hastaneye de ziyaretimize filan gelmişti, biraz muârefemiz oldu.Ben hasta olduğum zaman hastaneye de ziyaretimize filan gelmişti, biraz muârefemiz oldu. Dur bakalım şunu seyredelim dedik. Neydi o? Birand, Mehmet Ali Birand, programı hazırlayan.Dur bakalım şunu seyredelim dedik. Neydi o? Birand, Mehmet Ali Birand, programı hazırlayan. Tilki gibi düşünmüş taşınmış, müslümanlara nasıl oyun ederim diye.Tilki gibi düşünmüş taşınmış, müslümanlara nasıl oyun ederim diye. Yusuf İslâm'ı gösterecek programında ama baş tarafına öyle bir şey koymuş kiYusuf İslâm'ı gösterecek programında ama baş tarafına öyle bir şey koymuş ki müstehcen bir filmin konusu, onu koymuş.müstehcen bir filmin konusu, onu koymuş. İşte müstehcen filmde müstehcen sahneler var, önce onları koymuş. Belki kıskıs da gülüyordu yani. İşte müstehcen filmde müstehcen sahneler var, önce onları koymuş. Belki kıskıs da gülüyordu yani. Müslümanları, yobazları, softaları amma şey yaptım ha filan diye, böyle oyuna tuzağa düşürdüm diye.Müslümanları, yobazları, softaları amma şey yaptım ha filan diye, böyle oyuna tuzağa düşürdüm diye. Pattadak karşımıza o sahneler gelmesin mi?Pattadak karşımıza o sahneler gelmesin mi? Biz Yusuf İslâm'ı beklerken karşımıza en müstehcen sahneler çıkıverdi. Hadi bakalım.Biz Yusuf İslâm'ı beklerken karşımıza en müstehcen sahneler çıkıverdi. Hadi bakalım. Kaçıncaya kadar yani iş işten geçiyor. Ok yaydan fırlamış oluyor, zor.Kaçıncaya kadar yani iş işten geçiyor. Ok yaydan fırlamış oluyor, zor. Onun için böyle takvaya dayalı, sünnet-i seniyyeye bağlı, böyle Kur'an yolunda bir yol bize gösterdi hocamız. Onun için böyle takvaya dayalı, sünnet-i seniyyeye bağlı, böyle Kur'an yolunda bir yol bize gösterdi hocamız.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi Kur'ân-ı Kerîm'inden ayırmasın.Allahu Teâlâ hazretleri bizi Kur'ân-ı Kerîm'inden ayırmasın. Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sımsıkı temessük ederek yaşamayı nasip eylesin.Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine sımsıkı temessük ederek yaşamayı nasip eylesin. Tabii zahirde kalıp bâtının esrarını bilmeyen, bir nevi cahil durumda kalan insanlar eylemesin.Tabii zahirde kalıp bâtının esrarını bilmeyen, bir nevi cahil durumda kalan insanlar eylemesin. Marifetullahın esrarına aşina eylesin. Tarikatın esrarına, adabına, ahlakına sahip eylesin.Marifetullahın esrarına aşina eylesin. Tarikatın esrarına, adabına, ahlakına sahip eylesin. Böylece ârif-i billah, Allah'ı bilen ârif kullar olarak yaşamayı,Böylece ârif-i billah, Allah'ı bilen ârif kullar olarak yaşamayı, âşık-ı sâdıklar olarak hayırlı işler yapmayı nasip eylesin.âşık-ı sâdıklar olarak hayırlı işler yapmayı nasip eylesin. Huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varacak bir ömür sürmeyi Huzuruna sevdiği, razı olduğu kul olarak varacak bir ömür sürmeyi cümlemize lütfuyla keremiyle nasip ve müyesser eylesin. Tevfikini cümlemize refik eylesin.cümlemize lütfuyla keremiyle nasip ve müyesser eylesin. Tevfikini cümlemize refik eylesin. Büyüklerimizin yolunda bizi daim eylesin. Cennette o mübarek büyüklerimizle bizleri buluştursun diyorum.Büyüklerimizin yolunda bizi daim eylesin. Cennette o mübarek büyüklerimizle bizleri buluştursun diyorum. Hepinizi hürmetle selamlıyorum. es-Selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh. Hepinizi hürmetle selamlıyorum. es-Selamu aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtüh.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2