Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Adalet, İhsan ve İslam: Zulme Karşı Durmanın Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Zilka'de 1417 / 14.03.1997

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Zalimlerle Beraber Olmamak, Sahabe ve Zamane Müslümanlığı, Âhir Zamanda İman İmtihanı, Âyete'l-Kürsî ile | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Adalet, İhsan ve İslam: Zulme Karşı Durmanın Önemi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Zilka'de 1417 / 14.03.1997

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Zalimlerle Beraber Olmamak, Sahabe ve Zamane Müslümanlığı, Âhir Zamanda İman İmtihanı, Âyete'l-Kürsî ile | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.
Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirînVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Buhârî'nin ve diğer mühim kaynakların Şurahbil b. Evs radıyallahu anh'tenBuhârî'nin ve diğer mühim kaynakların Şurahbil b. Evs radıyallahu anh'ten rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf, açtığımız sayfanın birinci hadîs-i şerîfi... rivayet ettiği bir hadîs-i şerîf, açtığımız sayfanın birinci hadîs-i şerîfi...

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyorlar ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyorlar ki;

Men meşâ mea zâlimin li-yuînehû ve ya'lemu ennehû zâlimun fekad harece mine'l-İslâmi. Men meşâ mea zâlimin li-yuînehû ve ya'lemu ennehû zâlimun fekad harece mine'l-İslâmi.

"Her kim ki zalimle beraber, ona yardım etmek için,"Her kim ki zalimle beraber, ona yardım etmek için, onun zalim olduğunu bildiği halde yanında yürürse İslâm'dan çıkmış olur." onun zalim olduğunu bildiği halde yanında yürürse İslâm'dan çıkmış olur."

Zalim, "zulüm yapan, adalet etmeyen, haksız iş yapan,Zalim, "zulüm yapan, adalet etmeyen, haksız iş yapan, haksızlık yapan, birilerinin haklarını çiğneyen insan" demek. haksızlık yapan, birilerinin haklarını çiğneyen insan" demek.

Haksız iş yapmak çeşitli şekillerde olur.Haksız iş yapmak çeşitli şekillerde olur. Eğer insan başkasına karşı haksızlık yapmışsa başkasına karşı zalim olmuş olur, hakkını yemiş olur.Eğer insan başkasına karşı haksızlık yapmışsa başkasına karşı zalim olmuş olur, hakkını yemiş olur. Kendisinin âhirette ceza görmesine sebep olacak bir şey yaparsa o zaman kendi nefsine zulmetmiş olur. Kendisinin âhirette ceza görmesine sebep olacak bir şey yaparsa o zaman kendi nefsine zulmetmiş olur. Onun için günahkâr insan kendi nefsine zulmetmiş insan oluyor. Onun için günahkâr insan kendi nefsine zulmetmiş insan oluyor.

Zâlimun li-nefsihî. Kendi kendisine zulmediyor.Zâlimun li-nefsihî. Kendi kendisine zulmediyor. Çünkü o günahı işlediği zaman nefsi ondan âhirette ceza çekecek. O halde ne oluyor? Çünkü o günahı işlediği zaman nefsi ondan âhirette ceza çekecek.

O halde ne oluyor?

Kendisine zulmetmiş oluyor. Kendisine zulmetmiş oluyor.

Demek ki her şeyin Allah'ın emrine uygun, hakkâniyete uygun olması lazım.Demek ki her şeyin Allah'ın emrine uygun, hakkâniyete uygun olması lazım. Kimsenin hakkını yememek, çiğnememek lazım. Bu bir. Kimsenin hakkını yememek, çiğnememek lazım. Bu bir.

İkincisi; başkalarının haksızlık yapmasına da müsaade etmemek lazım. İkincisi; başkalarının haksızlık yapmasına da müsaade etmemek lazım. Eğer haksızlığı yapan, yani zalim olan, adaletsiz olan kimseninEğer haksızlığı yapan, yani zalim olan, adaletsiz olan kimsenin mümkünse zulmünü engellemeye çalışmak lazım. mümkünse zulmünü engellemeye çalışmak lazım.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

"Senin müslüman kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et." "Senin müslüman kardeşin zalim de olsa mazlum da olsa ona yardım et."

Diyorlar ki; "Yâ Resûlallah, mazlumken yardım edelim, zulme uğruyor, eziliyor, yardım edelim;Diyorlar ki;

"Yâ Resûlallah, mazlumken yardım edelim, zulme uğruyor, eziliyor, yardım edelim;
ama zalimken yardım nasıl olacak?" "Zulmünü yaptırtmazsın, engellersin, o da ona yardımdır." ama zalimken yardım nasıl olacak?"

"Zulmünü yaptırtmazsın, engellersin, o da ona yardımdır."

Demek ki müslümanın vazifesi zulmü engellemektir, zulmü yaptırmamaya çalışmaktır.Demek ki müslümanın vazifesi zulmü engellemektir, zulmü yaptırmamaya çalışmaktır. Bunu yapmıyor, zulmü engellemiyor, bir de kalkmış zalimin yanı başında yürüyor; Bunu yapmıyor, zulmü engellemiyor, bir de kalkmış zalimin yanı başında yürüyor; zalime destek, zalime dalkavuk, zalime yardımcı… Böyle olursa o zaman onun hâli daha da fena oluyor.zalime destek, zalime dalkavuk, zalime yardımcı… Böyle olursa o zaman onun hâli daha da fena oluyor. O İslâm'a yakışan bir şey yapmamış oluyor, İslâm'dan çıkmış oluyor. O İslâm'a yakışan bir şey yapmamış oluyor, İslâm'dan çıkmış oluyor.

Demek ki derece derece özetlememiz gerekirse; kendimiz zalim olmayacağız, adil olacağız. Demek ki derece derece özetlememiz gerekirse; kendimiz zalim olmayacağız, adil olacağız. Ne kendimize haksızlık yapacağız, ne de başkasına...Ne kendimize haksızlık yapacağız, ne de başkasına... Ne başkasının hakkını çiğneyeceğiz, ne de günah işleyip kendimizi âhirette başımızı derde sokacak, Ne başkasının hakkını çiğneyeceğiz, ne de günah işleyip kendimizi âhirette başımızı derde sokacak, azap görecek duruma düşüreceğiz. Bu bir.azap görecek duruma düşüreceğiz. Bu bir. İkincisi; zulmü nerede görürsek görelim, engellemeye çalışacağız. İkincisi; zulmü nerede görürsek görelim, engellemeye çalışacağız.

Müslüman kadınlardan birisi bir yahudi kalesinde mal satmaya gitmişti. Orada pazar vardı.Müslüman kadınlardan birisi bir yahudi kalesinde mal satmaya gitmişti. Orada pazar vardı. Şu bizim semt pazarları gibi, o da kendisinin satabileceği şeyleri yanına almıştı;Şu bizim semt pazarları gibi, o da kendisinin satabileceği şeyleri yanına almıştı; yağ, süt, peynir neyse, onları satmaya gitmişti. Müslümandı.yağ, süt, peynir neyse, onları satmaya gitmişti. Müslümandı. Yahudi kalesinin içinde, avlusunda pazar var; oraya satmaya gitmişti.Yahudi kalesinin içinde, avlusunda pazar var; oraya satmaya gitmişti. Başkaları da gelmiş, müşteriler de var, satıcılar da var.Başkaları da gelmiş, müşteriler de var, satıcılar da var. Yahudilerden bir tanesi bu -oturmuş olan- kadının arka tarafındaYahudilerden bir tanesi bu -oturmuş olan- kadının arka tarafında farkına varmayacak bir zamanda eteğinin ucunu üst tarafına iliştirdi, dikenle iğneledi, tutturdu.farkına varmayacak bir zamanda eteğinin ucunu üst tarafına iliştirdi, dikenle iğneledi, tutturdu. Oturduğu zaman bir şey yok.Oturduğu zaman bir şey yok. Kadın da hissetmedi; çünkü anlamıyor, elbisesinin kıvrık kısmını öbür tarafına iliştirdi.Kadın da hissetmedi; çünkü anlamıyor, elbisesinin kıvrık kısmını öbür tarafına iliştirdi. Kadın anlayamadı. Fakat kadın ayağa kalktığı zaman Kadın anlayamadı. Fakat kadın ayağa kalktığı zaman eteği üst tarafa iliştirilmiş olduğu için eteği ayaklarını örtmemiş oldu, açılmış oldu.eteği üst tarafa iliştirilmiş olduğu için eteği ayaklarını örtmemiş oldu, açılmış oldu. Çünkü kumaşın alt tarafı üst tarafına iliştirilmişti.Çünkü kumaşın alt tarafı üst tarafına iliştirilmişti. Böylece ayağa kalktığı zaman ayakları görülmüş oldu. Böylece ayağa kalktığı zaman ayakları görülmüş oldu.

O mendebur yahudiler buna; "Bak bunu işte bu duruma düşürdük!" diye güldüler.O mendebur yahudiler buna; "Bak bunu işte bu duruma düşürdük!" diye güldüler. Ama bu durum kadıncağızın çok ağırına gitti. "Bana yardım edecek kimse yok mu?" diye yardım istedi.Ama bu durum kadıncağızın çok ağırına gitti. "Bana yardım edecek kimse yok mu?" diye yardım istedi. "Yok mu bana yardım edecek bir müslüman?" dedi. Orada pazara gelmiş bir müslüman vardı;"Yok mu bana yardım edecek bir müslüman?" dedi. Orada pazara gelmiş bir müslüman vardı; ya satış için, ya alış veriş, bir şey almak için. ya satış için, ya alış veriş, bir şey almak için. O yahudi kabilesinin kalesinin içinde o kadının yardımına koştu.O yahudi kabilesinin kalesinin içinde o kadının yardımına koştu. Çarpıştı ve şehit oldu! Nihayet bir kadına yapılan bir maskaralık, bir sarkıntılık...Çarpıştı ve şehit oldu! Nihayet bir kadına yapılan bir maskaralık, bir sarkıntılık... Ve bir müslüman hemen onun yardımına koşuyor. "Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez." Ve bir müslüman hemen onun yardımına koşuyor.

"Müslüman müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez."

Lâ yazlimuhû ve lâ yuslimuhû. "Onu götürüp de kâfire teslim etmez."Lâ yazlimuhû ve lâ yuslimuhû. "Onu götürüp de kâfire teslim etmez." Ve lâ yahzülühû. "Onu yardıma muhtaç olduğu zamanda yardımsız bırakmaz." Ve lâ yahzülühû. "Onu yardıma muhtaç olduğu zamanda yardımsız bırakmaz."

Müslümanlığın şiârı bu! Müslüman mazlum kardeşine nerede olsa yardım eder.Müslümanlığın şiârı bu! Müslüman mazlum kardeşine nerede olsa yardım eder. Çeçenistan'da, Sancak'ta, Kosova'da, Bosna'da, Hersek'te, Trakya'da, Irak'ta, İran'da, Orta Asya'da,Çeçenistan'da, Sancak'ta, Kosova'da, Bosna'da, Hersek'te, Trakya'da, Irak'ta, İran'da, Orta Asya'da, Cezayir'de, Mısır'da... Nerede olursa olsun; zalimi engelleyecek, mazlumun yardımına koşacak. Cezayir'de, Mısır'da... Nerede olursa olsun; zalimi engelleyecek, mazlumun yardımına koşacak.

"Bir adam öldü, kabre konuldu." diye bildiriyor Peygamber Efendimiz."Bir adam öldü, kabre konuldu." diye bildiriyor Peygamber Efendimiz. Bu müslüman olmakla beraber kabre konulduğu zaman azap melekleri o insanın kafasınaBu müslüman olmakla beraber kabre konulduğu zaman azap melekleri o insanın kafasına topuzlarla, tokmaklarla, azap âletleriyle vurmaya başladılar.topuzlarla, tokmaklarla, azap âletleriyle vurmaya başladılar. Öyle vurdular ki kabrin içi ateş doldu ve o kabirde çok ızdırap çekti, çok acı çekti.Öyle vurdular ki kabrin içi ateş doldu ve o kabirde çok ızdırap çekti, çok acı çekti. Bu kabre konulmuş olan mevtâ, ölü çok kabir azabı çekti. Feryad u figan etti ve dedi ki; Bu kabre konulmuş olan mevtâ, ölü çok kabir azabı çekti. Feryad u figan etti ve dedi ki;

"Ya ben müslümanım! Ya ben müslümanım!" "Ya ben müslümanım! Ya ben müslümanım!"

Azap melekleri, kabirde ona o azabı yapan melekler dediler ki; Azap melekleri, kabirde ona o azabı yapan melekler dediler ki;

"Sen müslümansın ama hayatındayken filanca zamanda filanca yerde müşrikler "Sen müslümansın ama hayatındayken filanca zamanda filanca yerde müşrikler bir müslümana eziyet ediyorlardı, sen onun yanından geçtin, o müslümanın yardımına yetişmedin,bir müslümana eziyet ediyorlardı, sen onun yanından geçtin, o müslümanın yardımına yetişmedin, imdadına koşmadın. Onun için bu azabı çekiyorsun!" imdadına koşmadın. Onun için bu azabı çekiyorsun!"

Kabirde azap çekiyor, âhirette de ne olacaksa olacak... Kabirde azap çekiyor, âhirette de ne olacaksa olacak...

Onun için, şu dünya üzerinde, şu dünya hayatında, şu bizim yaşadığımız esnada Onun için, şu dünya üzerinde, şu dünya hayatında, şu bizim yaşadığımız esnada en çok üzerinde durmamız gereken konulardan birisi adalet konusudur. Adaletli olacağız.en çok üzerinde durmamız gereken konulardan birisi adalet konusudur. Adaletli olacağız. Adaletli olmak çok önemlidir! Elimizde terazimiz olacak; yaptığımız her şeyi ölçülü, adaletli yapacağız,Adaletli olmak çok önemlidir! Elimizde terazimiz olacak; yaptığımız her şeyi ölçülü, adaletli yapacağız, dengeli yapacağız, şeriatin ahkâmına uygun yapacağız; Kur'ân-ı Kerîm'e,dengeli yapacağız, şeriatin ahkâmına uygun yapacağız; Kur'ân-ı Kerîm'e, hadîs-i şerîfe, fıkh-ı şerîfin, fıkh-ı İslâmînin hükmüne uygun yapacağız. hadîs-i şerîfe, fıkh-ı şerîfin, fıkh-ı İslâmînin hükmüne uygun yapacağız.

Tabii bu bilgili olmayı gerektiriyor. Bu kolay bir şey değil. Tabii bu bilgili olmayı gerektiriyor. Bu kolay bir şey değil. Bazen iyi niyetli olmasına rağmen insan, iyi niyetli olur ama iyiyi bilmediği için yapamaz. Bazen iyi niyetli olmasına rağmen insan, iyi niyetli olur ama iyiyi bilmediği için yapamaz. "İyiyi yapacağım" derken kötü yapar, "doğru yapacağım" derken eğri yapar,"İyiyi yapacağım" derken kötü yapar, "doğru yapacağım" derken eğri yapar, "yardım edeceğim" derken yardım ettiği insan kötüdür, yardım etmediği insan iyidir, karşı taraf iyidir."yardım edeceğim" derken yardım ettiği insan kötüdür, yardım etmediği insan iyidir, karşı taraf iyidir. Yani bilmek lazım. Bilgi gerekiyor. Ayrıca feraset lazım. Mü'minin feraseti vardır.Yani bilmek lazım. Bilgi gerekiyor. Ayrıca feraset lazım. Mü'minin feraseti vardır. Çünkü bu çeşit mücadelelerde aldatmaca olur. Çünkü bu çeşit mücadelelerde aldatmaca olur.

Türkiye'de Kıbrıs harekâtı esnasında Türk uçakları Türk gemisini bombaladılar, batırdılar. Türkiye'de Kıbrıs harekâtı esnasında Türk uçakları Türk gemisini bombaladılar, batırdılar. 52 tane askerimiz bizim uçakların attığı bombalarla o batan gemide öldü, şehit oldu, kazaya kurban gitti.52 tane askerimiz bizim uçakların attığı bombalarla o batan gemide öldü, şehit oldu, kazaya kurban gitti. Halbuki gemide Türk bayrağı vardı ve uçaklar yaklaştıkça Türk bayrağı sallıyorlardı;Halbuki gemide Türk bayrağı vardı ve uçaklar yaklaştıkça Türk bayrağı sallıyorlardı; "Yahu vurmayın, etmeyin, biz Türküz!" diyorlardı. Gelen uçaklar Türk... "Yahu vurmayın, etmeyin, biz Türküz!" diyorlardı. Gelen uçaklar Türk... Sanki Yunan uçağıymış gibi bombaladılar, batırdılar... Buradan neyi anlatmak istiyoruz? Sanki Yunan uçağıymış gibi bombaladılar, batırdılar...

Buradan neyi anlatmak istiyoruz?

Doğruyu, gerçeği anlamak için dikkatli olmak lazım. Doğruyu, gerçeği anlamak için dikkatli olmak lazım.

Mesleği savaşmak olan Hava Kuvvetleri ile Deniz Kuvvetleri bu işte ikisi de hatalı. Mesleği savaşmak olan Hava Kuvvetleri ile Deniz Kuvvetleri bu işte ikisi de hatalı.

Bombalayan pilot diyor ki; "Yahu bunlar Türk gemisi, bunlarda Türk bayrağı var." Bombalayan pilot diyor ki;

"Yahu bunlar Türk gemisi, bunlarda Türk bayrağı var."

Genelkurmay'dan diyorlar ki; Genelkurmay'dan diyorlar ki;

"Bombala bombala, onlar sahte olarak Türk bayrağı asmıştır, Yunan gemisi onlar." "Bombala bombala, onlar sahte olarak Türk bayrağı asmıştır, Yunan gemisi onlar."

İnsanın gerçeği bulması için çalışması lazım, dikkat etmesi lazım. Kur'an'ı bilmesi lazım.İnsanın gerçeği bulması için çalışması lazım, dikkat etmesi lazım. Kur'an'ı bilmesi lazım. Kimin doğru kimin eğri olduğunu anlaması lazım. Kimin doğru kimin eğri olduğunu anlaması lazım.

Hz. Ali radıyallahu anh ve kerramallâhu veche Efendimiz diyor ki; Hz. Ali radıyallahu anh ve kerramallâhu veche Efendimiz diyor ki;

Lâ ta'rifi'l-hakka bi'r-ricâl i'rifi'l-hakka ta'rif ehlehû.Lâ ta'rifi'l-hakka bi'r-ricâl i'rifi'l-hakka ta'rif ehlehû. "Adamlara bakarak, adamların peşinden giderek,"Adamlara bakarak, adamların peşinden giderek, 'Şu adam doğrudur canım, işte bunun yaptığı herhalde iyidir...' diyerek hakikati anlamaya çalışma! 'Şu adam doğrudur canım, işte bunun yaptığı herhalde iyidir...' diyerek hakikati anlamaya çalışma! Hakikati evvelâ kendin bil, tespit et; Hakikati evvelâ kendin bil, tespit et; kimin hakikatten yana olduğunu, hakikat ehli olduğunu o zaman daha iyi anlarsın." kimin hakikatten yana olduğunu, hakikat ehli olduğunu o zaman daha iyi anlarsın."

"Ha bu sahtekâr, bu hakikatten yana değil."Ha bu sahtekâr, bu hakikatten yana değil. Bu haktan yana görünüyor; ama bu münafık, bu fasık, bu zalim, bu casus, bu hain!" Bu haktan yana görünüyor; ama bu münafık, bu fasık, bu zalim, bu casus, bu hain!" diye insan o zaman anlar, yani gerçeği bilirse... diye insan o zaman anlar, yani gerçeği bilirse...

Bir de tabii Allah'a sığınmak lazım. Allah'tan doğruyu kendisine göstermesini istemek lazım. Bir de tabii Allah'a sığınmak lazım. Allah'tan doğruyu kendisine göstermesini istemek lazım.

Yaptığımız dualardan birisi: Allâhümme erine'l-hakka hakkan ve'rzukne'ttibâahû.Yaptığımız dualardan birisi:

Allâhümme erine'l-hakka hakkan ve'rzukne'ttibâahû.
"Yâ Rabbi! Hakkın hak olduğunu göster de hakkı icrâ etmeye kuvvet ihsan eyle, hakkı işlemeyi nasip eyle.""Yâ Rabbi! Hakkın hak olduğunu göster de hakkı icrâ etmeye kuvvet ihsan eyle, hakkı işlemeyi nasip eyle." Ve erine'l-bâtıla bâtılen. "Bâtılın bâtıl olduğunu da anlamak nasip et de..." Ve erine'l-bâtıla bâtılen. "Bâtılın bâtıl olduğunu da anlamak nasip et de..." Ve'rzukne'ctinâbehû. "Bâtıldan korunmayı nasip eyle." İkisi de önemli!Ve'rzukne'ctinâbehû. "Bâtıldan korunmayı nasip eyle."

İkisi de önemli!
Hakkı tespit edip hakkı uygulamak lazım, bâtılı tespit edip bâtıldan korunmak lazım. Hakkı tespit edip hakkı uygulamak lazım, bâtılı tespit edip bâtıldan korunmak lazım. Hayatımızın en önemli işi budur! Çünkü hayatımızda yaptığımız amellerden sorumluyuz.Hayatımızın en önemli işi budur! Çünkü hayatımızda yaptığımız amellerden sorumluyuz. Amellerimizin doğru olması lazım.Amellerimizin doğru olması lazım. Doğru olması için de bu anlattığım muhakemeyi, mekanizmayı her işimizde kullanmamız lazım.Doğru olması için de bu anlattığım muhakemeyi, mekanizmayı her işimizde kullanmamız lazım. Her yaptığımız işte muhakemeyi kullanmamız lazım. Her yaptığımız işte muhakemeyi kullanmamız lazım.

Kısaca, her yaptığımız işte bir küçük muhakeme kurmamız lazım, bir küçük içtihat yapmamız lazım:Kısaca, her yaptığımız işte bir küçük muhakeme kurmamız lazım, bir küçük içtihat yapmamız lazım: "Şu işi şöyle yapsam nasıl olur, böyle yapsam nasıl olur?" Şahitler, deliller, avukatlar, savcılar..."Şu işi şöyle yapsam nasıl olur, böyle yapsam nasıl olur?" Şahitler, deliller, avukatlar, savcılar... Sonunda; "Şöyle yapayım." Küçük bir muhakeme.Sonunda; "Şöyle yapayım." Küçük bir muhakeme. İnsanın kafasının içinde küçük bir muhakemesi olması lazım, olayı muhakeme etmesi lazım.İnsanın kafasının içinde küçük bir muhakemesi olması lazım, olayı muhakeme etmesi lazım. Bir de feraseti olup da Allah'ın ona hakkı göstermesini Allah'tan istemek lazım. Bir de feraseti olup da Allah'ın ona hakkı göstermesini Allah'tan istemek lazım. Mü'minin feraseti vardır.Mü'minin feraseti vardır. Mü'min örtülü, saklı olan [şeyleri,] yanlışların yanlış olduğunu feraseti ile anlar;Mü'min örtülü, saklı olan [şeyleri,] yanlışların yanlış olduğunu feraseti ile anlar; başkalarının kötü sandığı şeyin iyi olduğunu feraseti ile anlar. başkalarının kötü sandığı şeyin iyi olduğunu feraseti ile anlar.

Evliyâullahtan bir zâtın yanına bir gayrimüslim müslüman elbisesi giydi, geldi.Evliyâullahtan bir zâtın yanına bir gayrimüslim müslüman elbisesi giydi, geldi. Sarık giydi, cübbe giydi. Halbuki Hz. Ömer radıyallahu anh'den beriSarık giydi, cübbe giydi. Halbuki Hz. Ömer radıyallahu anh'den beri İslâm ülkesinde yaşayan gayrimüslimlerin gayrimüslim olduğunu belirten bir alâmetle gezmesiİslâm ülkesinde yaşayan gayrimüslimlerin gayrimüslim olduğunu belirten bir alâmetle gezmesi devletin emriydi. "Siz gayrimüslim olduğunuz belli olacak şekilde gezin."devletin emriydi. "Siz gayrimüslim olduğunuz belli olacak şekilde gezin." Bellerinde zünnar denilen bir kuşak bağlarlardı, kıyafetlerinden, zünnarlarından "Bu gayrimüslim."Bellerinde zünnar denilen bir kuşak bağlarlardı, kıyafetlerinden, zünnarlarından "Bu gayrimüslim." diye bilinirdi. İslâm ülkelerinde gayrimüslimin alâmeti vardı. diye bilinirdi. İslâm ülkelerinde gayrimüslimin alâmeti vardı. O gayrimüslim alâmeti giymedi, müslüman kıyafeti ile geldi, camiye girdi,O gayrimüslim alâmeti giymedi, müslüman kıyafeti ile geldi, camiye girdi, vaaz veren o evliyâullah zâtın yanına gitti.vaaz veren o evliyâullah zâtın yanına gitti. Peygamber Efendimiz'den rivayet edilmiş olan bir hadîs-i şerîfi sordu. Peygamber Efendimiz'den rivayet edilmiş olan bir hadîs-i şerîfi sordu.

"Yâ üstaz! Ey hocam! Ey alim! Allah Resûlü Muhammed-i Mustafâ; "Yâ üstaz! Ey hocam! Ey alim! Allah Resûlü Muhammed-i Mustafâ;

İttekû firâsete'l-mü'mini fe-innehû yenzuru bi-nûrillah. İttekû firâsete'l-mü'mini fe-innehû yenzuru bi-nûrillah. 'Mü'minin ferasetinden korkun, o Allah'ın nuru ile bakar, görür.' buyurmuş. Bu ne demektir?" dedi. 'Mü'minin ferasetinden korkun, o Allah'ın nuru ile bakar, görür.' buyurmuş. Bu ne demektir?" dedi.

Bu hadîs-i şerîfi sordu. Gayrimüslim, tebdîl-i kıyafet eylemiş, müslüman gibi camiye girmiş. Bu hadîs-i şerîfi sordu. Gayrimüslim, tebdîl-i kıyafet eylemiş, müslüman gibi camiye girmiş. Üstadın, o mürşid-i kâmilin yanına gelmiş, ona soruyor; "Bu hadis ne demek?" diye. Üstadın, o mürşid-i kâmilin yanına gelmiş, ona soruyor; "Bu hadis ne demek?" diye.

Ona şöyle baktı, dedi ki; "Kelime-i şehâdet getir, müslüman ol. Şimdi müslüman olma zamanın geldi." Ona şöyle baktı, dedi ki;

"Kelime-i şehâdet getir, müslüman ol. Şimdi müslüman olma zamanın geldi."

Adam İslâm kıyafetinde; ama onun gayrimüslim olduğunu bildi, bir. Adam İslâm kıyafetinde; ama onun gayrimüslim olduğunu bildi, bir. İkincisi de; artık gayrimüslimliğinin bittiğini, o anda artık müslüman olması gerektiğini bildi.İkincisi de; artık gayrimüslimliğinin bittiğini, o anda artık müslüman olması gerektiğini bildi. Orada iki kerâmet gösterdi. Gayrimüslim olduğunu bildi, gayrimüslimlik devresinin bittiğini de bildi.Orada iki kerâmet gösterdi. Gayrimüslim olduğunu bildi, gayrimüslimlik devresinin bittiğini de bildi. "Müslüman ol, kelime-i şehâdet getir; çünkü artık müslüman olma zamanın geldi." dedi."Müslüman ol, kelime-i şehâdet getir; çünkü artık müslüman olma zamanın geldi." dedi. Bir de tabii üçüncü bir şey yapmış oldu, o hadîs-i şerîfi göstermiş oldu. Bir de tabii üçüncü bir şey yapmış oldu, o hadîs-i şerîfi göstermiş oldu. "Bak müslüman işte böyle ferasetli olur, böyle tebdîl-i kıyafet gelmiş adamı bile anlar." demiş oldu. "Bak müslüman işte böyle ferasetli olur, böyle tebdîl-i kıyafet gelmiş adamı bile anlar." demiş oldu.

Tabii bu da büyük bir şey. Feraset herkese verilmiyor. Tabii bu da büyük bir şey. Feraset herkese verilmiyor. Ama insan çalışa çalışa, yani hep "doğruyu işleyeyim" diye gayret ede ede,Ama insan çalışa çalışa, yani hep "doğruyu işleyeyim" diye gayret ede ede, Allah onu severse ona da verir. O zaman Allah'tan isteyen insana;Allah onu severse ona da verir. O zaman Allah'tan isteyen insana; "Yâ Rabbi! Bana doğruyu göstermeni istiyorum. Ben doğruyu uygulayacağım yâ Rabbi! "Yâ Rabbi! Bana doğruyu göstermeni istiyorum. Ben doğruyu uygulayacağım yâ Rabbi! Sen bana doğruyu göster, ben onu uygulayacağım!" diye dua edenin Allah duasını kabul eder.Sen bana doğruyu göster, ben onu uygulayacağım!" diye dua edenin Allah duasını kabul eder. Yeter ki kalbi hâlis olsun, niyeti hâlis olsun. Buradaki hüküm çok ağır:Yeter ki kalbi hâlis olsun, niyeti hâlis olsun.

Buradaki hüküm çok ağır:
"Zalimin yanında ona yardım etmek için, onun zalim olduğunu bile bile [onun yanında] yürüyen insan"Zalimin yanında ona yardım etmek için, onun zalim olduğunu bile bile [onun yanında] yürüyen insan İslâm'dan çıkar." diyor. Az bir tehdit değil bu, çok büyük bir tehdit! İslâm'dan çıkar." diyor. Az bir tehdit değil bu, çok büyük bir tehdit! Onun için, zalime yardım etmemek lazım. Muîni zalimin dünyada erbâb-ı denâettir. Onun için, zalime yardım etmemek lazım.

Muîni zalimin dünyada erbâb-ı denâettir.

Osmanlıca ağır bir beyit bu. Namık Kemal böyle demiş: Muîni zalimin dünyada erbâb-ı denâettir. Osmanlıca ağır bir beyit bu. Namık Kemal böyle demiş: Muîni zalimin dünyada erbâb-ı denâettir. "Zalimin yardımcısı dünyada alçak insanlardır.""Zalimin yardımcısı dünyada alçak insanlardır." Çünkü yüksek insan olsa, imanlı olsa, takvâlı olsa, salih olsa zalime gidip yardım etmez. Çünkü yüksek insan olsa, imanlı olsa, takvâlı olsa, salih olsa zalime gidip yardım etmez. Muîni, yani yardım edicisi. Muîni zalimin dünyada erbâb-ı denâettir. Muîni, yani yardım edicisi. Muîni zalimin dünyada erbâb-ı denâettir.

Bir de ikinci beyitte misal veriyor: Köpektir zevk alan sayyâd-ı bîinsafa hizmetten. Bir de ikinci beyitte misal veriyor:

Köpektir zevk alan sayyâd-ı bîinsafa hizmetten.

"İnsafsız avcıya hizmetten zevk alan köpektir." diyor. "İnsafsız avcıya hizmetten zevk alan köpektir." diyor.

Köpekler nasıl "hav hav" diye avcıya hizmet ederler... Köpekler nasıl "hav hav" diye avcıya hizmet ederler... Giderler çalının içine, zavallı tavşanı oradan kaldırırlar, avcı da 'güm' diye patlatır, vurur.Giderler çalının içine, zavallı tavşanı oradan kaldırırlar, avcı da 'güm' diye patlatır, vurur. Kim yardım etti bu tavşanın çalının içinden çıkartılmasına? Köpek yardım etti. Kim yardım etti bu tavşanın çalının içinden çıkartılmasına?

Köpek yardım etti.

Zavallı ördekler, kuşlar çalıların arasında dururken köpek onun kokusunu alır,Zavallı ördekler, kuşlar çalıların arasında dururken köpek onun kokusunu alır, "hav hav hav hav" bir saldırır, çalının içinden kuşları kaldırır, ondan sonra da avcı vurur. "hav hav hav hav" bir saldırır, çalının içinden kuşları kaldırır, ondan sonra da avcı vurur.

Köpektir zevk alan sayyâd-ı bîinsafa hizmetten diye böyle söylemiş. Köpektir zevk alan sayyâd-ı bîinsafa hizmetten diye böyle söylemiş.

Ama Namık Kemal'in durumu faullu, kendisi doğruyu görememiş.Ama Namık Kemal'in durumu faullu, kendisi doğruyu görememiş. Demin söylediğim konuya geliyoruz. Kimi zalim sayıyor? Demin söylediğim konuya geliyoruz. Kimi zalim sayıyor?

Osmanlı devletini korumaya çalışan sultanı zalim sayıyor. Kimin tarafında yer alıyor? Osmanlı devletini korumaya çalışan sultanı zalim sayıyor.

Kimin tarafında yer alıyor?

Avrupalılar'ın, Osmanlı devletini yıkmak isteyen Osmanlı devletinin düşmanlarının yanında yer alıyor,Avrupalılar'ın, Osmanlı devletini yıkmak isteyen Osmanlı devletinin düşmanlarının yanında yer alıyor, onların borusunu öttürüyor, onlar namına çalışıyor, sultanı tahtından indirtecek faaliyetler yapıyor,onların borusunu öttürüyor, onlar namına çalışıyor, sultanı tahtından indirtecek faaliyetler yapıyor, laflar söylüyor. Bak, gerçek ne kadar tersine döndü, tepetaklak oldu.laflar söylüyor. Bak, gerçek ne kadar tersine döndü, tepetaklak oldu. "Vatan millet" diyor... Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten. Böyle söylüyor. ""Vatan millet" diyor... Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten. Böyle söylüyor. " Millet yolunda, vatan yolunda yapacağım güzel işlerden dönmem. Dönersem kahpeyim!" diyor.Millet yolunda, vatan yolunda yapacağım güzel işlerden dönmem. Dönersem kahpeyim!" diyor. Hürriyet kasîdesinde koca koca palavralar, koca koca laflar...Hürriyet kasîdesinde koca koca palavralar, koca koca laflar... Ama senin tüm faaliyetlerin ne peki Namık Kemal? Ama senin tüm faaliyetlerin ne peki Namık Kemal?

Sen Osmanlı devletini yıkmaya çalışmışsın. Sen Fransızlar'ın oyuncağı olmuşsun.Sen Osmanlı devletini yıkmaya çalışmışsın. Sen Fransızlar'ın oyuncağı olmuşsun. Sen yazık etmişsin. Senden sonra senin yüzünden memleket battı.Sen yazık etmişsin. Senden sonra senin yüzünden memleket battı. Sultanı dediğin gibi devirdiler, ondan sonra da Osmanlı devletini parça parça parçaladılar.Sultanı dediğin gibi devirdiler, ondan sonra da Osmanlı devletini parça parça parçaladılar. O zaman sultanın aleyhinde çalışanlar, Namık Kemal'in yanında, hürriyetçiler,O zaman sultanın aleyhinde çalışanlar, Namık Kemal'in yanında, hürriyetçiler, Jön Türkler yanında yer alanlar, onlar yanlıştı; ama doğru gibi görünüyordu. Palavra öyle...Jön Türkler yanında yer alanlar, onlar yanlıştı; ama doğru gibi görünüyordu. Palavra öyle... Hâlâ da okullarda öyle öğretiliyor. Tevfik Fikret, Namık Kemal, Ziya Paşa; Hâlâ da okullarda öyle öğretiliyor. Tevfik Fikret, Namık Kemal, Ziya Paşa; hepsi kahraman, hürriyet kahramanı! Ne hürriyeti ya, memleketi batırma şampiyonu!hepsi kahraman, hürriyet kahramanı! Ne hürriyeti ya, memleketi batırma şampiyonu! Hürriyet kahramanı değil. Hürriyet kahramanı değil.

Biz koca imparatorluktuk. Belgrad'dan Bağdat'a kadardık.Biz koca imparatorluktuk. Belgrad'dan Bağdat'a kadardık. Bütün petrol bölgeleri bizim elimizdeydi. Koca devlettik. Hudutlarımız buralara kadar dayanıyordu. Bütün petrol bölgeleri bizim elimizdeydi. Koca devlettik. Hudutlarımız buralara kadar dayanıyordu. Petrol vardı, her şeyimiz vardı, hacca kendi arazimizden gidecektik, vizeye lüzum olmayacaktı, Petrol vardı, her şeyimiz vardı, hacca kendi arazimizden gidecektik, vizeye lüzum olmayacaktı, mukaddes yerler bizimdi, Mısır, Cezayir, Tunus, hepsi bizimdi. Kim bunları elimizden [çıkarttırdı?] mukaddes yerler bizimdi, Mısır, Cezayir, Tunus, hepsi bizimdi. Kim bunları elimizden [çıkarttırdı?]

İşte bu hürriyet budalaları! İşte bu hürriyet budalaları!

Çekiyor kafayı, "hürriyet kahramanıyım" diyor, sultanın aleyhinde yazıyor. Çekiyor kafayı, "hürriyet kahramanıyım" diyor, sultanın aleyhinde yazıyor.

Onun için, Allah hepimize hakkı göstersin. Onun için, Allah hepimize hakkı göstersin.

Bu devirde de aynı şekilde inceliyorum, televizyonlara, radyolara, gazetelere, mecmualara,Bu devirde de aynı şekilde inceliyorum, televizyonlara, radyolara, gazetelere, mecmualara, kitaplara bakıyorum; korkunç bir aldatmaca var, müthiş bir şaşırtmaca var! Her şey ters gösteriliyor.kitaplara bakıyorum; korkunç bir aldatmaca var, müthiş bir şaşırtmaca var! Her şey ters gösteriliyor. Kıyamet alâmeti! Her şeyin ters gösterilmesi kıyamet alâmetidir.Kıyamet alâmeti! Her şeyin ters gösterilmesi kıyamet alâmetidir. İyi şeylerin kötü sayılması, kötü şeylerin de alkışlanması, "iyi" diyeİyi şeylerin kötü sayılması, kötü şeylerin de alkışlanması, "iyi" diye terğib ve teşvik edilmesi kıyamet alâmetidir.terğib ve teşvik edilmesi kıyamet alâmetidir. Kötülerin başa geçmesi, iyilerin hor hakil olması kıyamet alâmetidir. Tam öyle! Kötülerin başa geçmesi, iyilerin hor hakil olması kıyamet alâmetidir. Tam öyle!

"Vatanı milleti seviyoruz." diye başlık atan gazeteler vatan haini, yahudi!"Vatanı milleti seviyoruz." diye başlık atan gazeteler vatan haini, yahudi! Yahudi sermayesi aslında... Yahudi sermayesi aslında... Kökeni bozuk, kökü bozuk...Kökeni bozuk, kökü bozuk... Vatan haini gibi tâkibata uğrayan, mahkemelerde sürünen de asıl memleketin hakiki vatan evlâdı.Vatan haini gibi tâkibata uğrayan, mahkemelerde sürünen de asıl memleketin hakiki vatan evlâdı. Bayrağın karşısında hüngür hüngür ağlayan Amerikan uşağı, onların "gerici!" diye saldırdığıBayrağın karşısında hüngür hüngür ağlayan Amerikan uşağı, onların "gerici!" diye saldırdığı hakiki vatansever ötekiler. Amerika "Türkiye'de laiklik çok önemlidir, din düşmanlığına devam.hakiki vatansever ötekiler. Amerika "Türkiye'de laiklik çok önemlidir, din düşmanlığına devam. Ben sizin arkanızdayım." diyor; adam oradan ayıkmıyor, uyanmıyor.Ben sizin arkanızdayım." diyor; adam oradan ayıkmıyor, uyanmıyor. "Vay, Amerika beni alkışlıyor, beğeniyor, destekliyor...""Vay, Amerika beni alkışlıyor, beğeniyor, destekliyor..." Dış işleri sözcüsü bilmem hangi adam çıkıyor da böyle konuşuyor. Dış işleri sözcüsü bilmem hangi adam çıkıyor da böyle konuşuyor. "Yahu acaba ben kendi kaleme mi gol atıyorum, yanlış tarafta mıyım?" diye kafası ayıkmıyor."Yahu acaba ben kendi kaleme mi gol atıyorum, yanlış tarafta mıyım?" diye kafası ayıkmıyor. Ayıkın ne olduğunu bilen, o ayıkı bile bile yapanlar da var.Ayıkın ne olduğunu bilen, o ayıkı bile bile yapanlar da var. Adamın dini bozuk, mezhebi bozuk, kafası bozuk, kalbi bozuk...Adamın dini bozuk, mezhebi bozuk, kafası bozuk, kalbi bozuk... Tamam, kökeni Ermeni; elbette Ermeniler'e yardımcı olacak. Tamam, kökeni Ermeni; elbette Ermeniler'e yardımcı olacak. Kökeni bozuk bir inanç; tabii elbette orada böyle şeyler olmayacak.Kökeni bozuk bir inanç; tabii elbette orada böyle şeyler olmayacak. Bilenler de var ama kananlar da çok, kapılanlar da çok! Çokları sonra pişmanlığını söylemedi mi? Bilenler de var ama kananlar da çok, kapılanlar da çok!

Çokları sonra pişmanlığını söylemedi mi?

Hatta yakın zamanda "Kahrolsun şeriat!" diye Ankara'da yürüyenlerin,Hatta yakın zamanda "Kahrolsun şeriat!" diye Ankara'da yürüyenlerin, o olayların arkasından şeriatin İslâm'ın kendisi olduğu, ahkâmı olduğu söyleninceo olayların arkasından şeriatin İslâm'ın kendisi olduğu, ahkâmı olduğu söylenince solcu birtakım şahıslar;solcu birtakım şahıslar; "Biz bu işin böyle olduğunu bilseydik yürümezdik. Biz şeriati başka bir şey sanıyorduk."Biz bu işin böyle olduğunu bilseydik yürümezdik. Biz şeriati başka bir şey sanıyorduk. Şeriatin İslâm olduğunu bilseydik İslâm aleyhinde yürümezdik." dediler. Şeriatin İslâm olduğunu bilseydik İslâm aleyhinde yürümezdik." dediler. Bak, nasıl âlet oluyor... Bazısı âlet oluyor. Ama asıl o işi tertipleyenler biliyorlar. Bak, nasıl âlet oluyor... Bazısı âlet oluyor. Ama asıl o işi tertipleyenler biliyorlar.

Allah'tan bugün burada okuyalım diye besmeleyle çektim, bu sayfa çıktı.Allah'tan bugün burada okuyalım diye besmeleyle çektim, bu sayfa çıktı. Kastım yok, kast-ı mahsûsum yok; ama isabet oldu. Kastım yok, kast-ı mahsûsum yok; ama isabet oldu.

Dikkat edin ki hiçbir sözünüz bir zalimi desteklemesin. Dikkat edin ki hiçbir sözünüz bir zalimi desteklemesin. Dikkat edin ki hiçbir davranışınız zalimi desteklemesin. Zalime "efendim" demek bile günahtır. Dikkat edin ki hiçbir davranışınız zalimi desteklemesin. Zalime "efendim" demek bile günahtır. Zalimi alkışlamak bile günahtır. Zalimin cephesinde görünmek bile günahtır.Zalimi alkışlamak bile günahtır. Zalimin cephesinde görünmek bile günahtır. O taraftanmış gibi görünmek bile günahtır. Zulmün işlendiği yerde susmak da doğru değil.O taraftanmış gibi görünmek bile günahtır. Zulmün işlendiği yerde susmak da doğru değil. Cihadın en üstünü zalim sultanın karşısında hak sözü söylemektir. İslâm böyle. Cihadın en üstünü zalim sultanın karşısında hak sözü söylemektir. İslâm böyle.

Ama bizim Müslümanlığımız başka... Ama bizim Müslümanlığımız başka... Bizim Müslümanlığımız ile Peygamber Efendimiz'in zamanının Müslümanlığı arasında fark var. Bizim Müslümanlığımız ile Peygamber Efendimiz'in zamanının Müslümanlığı arasında fark var.

İki çeşit Müslümanlık var: Bir; sahabe Müslümanlığı. İki; zamâne Müslümanlığı. Benziyor. İki çeşit Müslümanlık var: Bir; sahabe Müslümanlığı. İki; zamâne Müslümanlığı. Benziyor. Sahabe Müslümanlığı, zamâne Müslümanlığı. Ama birbirine zıt iki İslâm. Sahabe Müslümanlığı, zamâne Müslümanlığı. Ama birbirine zıt iki İslâm. Sahabe Müslümanlığı başka bir şey.Sahabe Müslümanlığı başka bir şey. Zamâne Müslümanlığı: Adam bütün haramları işler, yine de "müslümanım" der. Zamâne Müslümanlığı: Adam bütün haramları işler, yine de "müslümanım" der. Bir de seni ve beni beğenmez. "Ne bu sakal yahu? Ne lüzum var?" diyor.Bir de seni ve beni beğenmez. "Ne bu sakal yahu? Ne lüzum var?" diyor. "Ne bu başörtü ya? Ne lüzum var?" diyor. "Yirminci yüzyılda faiz yenilmez miymiş?" diyor."Ne bu başörtü ya? Ne lüzum var?" diyor. "Yirminci yüzyılda faiz yenilmez miymiş?" diyor. "Ne olurmuş, Ramazan Bayramı'nda arkadaşım evine ziyaret edip de bayram tebriğine gittiğim zaman "Ne olurmuş, Ramazan Bayramı'nda arkadaşım evine ziyaret edip de bayram tebriğine gittiğim zaman bana şöyle şu kadarcık likör verirse, ben de o likörü içersem ne olurmuş?" diyor. Kim diyor bunu? bana şöyle şu kadarcık likör verirse, ben de o likörü içersem ne olurmuş?" diyor. Kim diyor bunu?

Bizim İlâhiyat fakültesinden profesör diyor. İlahiyat fakültesinde profesör bana bunu diyor! Bizim İlâhiyat fakültesinden profesör diyor. İlahiyat fakültesinde profesör bana bunu diyor! Şu kadarcık likör içerse ne olurmuş. Müftü sarık saranlara çatıyor; "Niye sarık sarıyorsunuz ya?Şu kadarcık likör içerse ne olurmuş.

Müftü sarık saranlara çatıyor; "Niye sarık sarıyorsunuz ya?
Bırakın bu bid'at işleri!" diyor. Sarık sünnet, müftü "sarık bid'attir" diyor. Eskişehir'in bir kasabası... Bırakın bu bid'at işleri!" diyor. Sarık sünnet, müftü "sarık bid'attir" diyor. Eskişehir'in bir kasabası... Arkadaşlar geldiler, şikâyet ettiler. Cami içinde musafaha ediyoruz, cemaatten adamlar kızıyor.Arkadaşlar geldiler, şikâyet ettiler.

Cami içinde musafaha ediyoruz, cemaatten adamlar kızıyor.
"Bu ne biçim iş ya, böyle şey mi olur?" diyor. "Böyle tokalaşma mı olur? Tokalaşma böyle olur!" diyor. "Bu ne biçim iş ya, böyle şey mi olur?" diyor. "Böyle tokalaşma mı olur? Tokalaşma böyle olur!" diyor.

Her şey karmakarış, darmadağın... Hepimiz büyük bir imtihan içindeyiz. Her şey karmakarış, darmadağın... Hepimiz büyük bir imtihan içindeyiz. Ve zor bir zamandayız; âhir zaman. Daha da dileriz ki durum daha zor, daha kötü olmasın. Ve zor bir zamandayız; âhir zaman. Daha da dileriz ki durum daha zor, daha kötü olmasın. Çünkü Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Çünkü Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Âhir zamanda insanın müslüman olması elinde ateşten bir parça, bir kor tutması kadar zor olacak." "Âhir zamanda insanın müslüman olması elinde ateşten bir parça, bir kor tutması kadar zor olacak."

Hadi bakalım Müslümanlığını yaşa, tut bakalım. Ateşi tutabilir misin elinde? İnsanın eli yanar. Hadi bakalım Müslümanlığını yaşa, tut bakalım. Ateşi tutabilir misin elinde?

İnsanın eli yanar.

Allah yardımcımız olsun. "Zalimin yanında ona yardım etmek için, Allah yardımcımız olsun.

"Zalimin yanında ona yardım etmek için,
onun zalim olduğunu bile bile yürüyen insan İslâm'dan çıkmış olur." Zalime iltifat yok. onun zalim olduğunu bile bile yürüyen insan İslâm'dan çıkmış olur."

Zalime iltifat yok.
Zalime alkış yok. Zalime destek yok. Zalime müsaade yok. Ne olacak? Zulmü engelleyecek.Zalime alkış yok. Zalime destek yok. Zalime müsaade yok.

Ne olacak?

Zulmü engelleyecek.
"Bu haksızlıktır. Bu yapılmasın, yapılmamalı!" diyecek. Fakültenin birincisi kız; ama başörtülü."Bu haksızlıktır. Bu yapılmasın, yapılmamalı!" diyecek.

Fakültenin birincisi kız; ama başörtülü.
Vermiyorlar. Kazanıyor, birinci oluyor; vermiyorlar. Neden? Başörtülüymüş. Vermiyorlar. Kazanıyor, birinci oluyor; vermiyorlar.

Neden?

Başörtülüymüş.

Böyle saçma şey mi olur? Çalıştı ya...Böyle saçma şey mi olur?

Çalıştı ya...
Genelge var; "Çalışkan, başarılı olsa da bu müslümanları atın!" diye. Çalışkan, başarılı da olsa...Genelge var; "Çalışkan, başarılı olsa da bu müslümanları atın!" diye. Çalışkan, başarılı da olsa... Ya bu bir iş yapıyor, işinde çalışkan ve başarılı olunca atmak ne demek? Ya bu bir iş yapıyor, işinde çalışkan ve başarılı olunca atmak ne demek?

Bu düpedüz zulümdür. Neden oluyor? Bu düpedüz zulümdür.

Neden oluyor?

Zulüm mikrobun ürediği gibi münasip ortam bulursa ürer, artar.Zulüm mikrobun ürediği gibi münasip ortam bulursa ürer, artar. Münasip ortam bulamazsa zulüm söner. Kış gününde ormanda yangın çıkar mı? Çıkmaz. Münasip ortam bulamazsa zulüm söner. Kış gününde ormanda yangın çıkar mı?

Çıkmaz.

Neden? Orman ıslaktır, yapraklar yeşildir, yer ıslaktır; tutuşmaz.Neden?

Orman ıslaktır, yapraklar yeşildir, yer ıslaktır; tutuşmaz.
Kış gününde ormanda yangın olmaz, yaz gününde olur.Kış gününde ormanda yangın olmaz, yaz gününde olur. Ortam kuruduğu zaman, müsait olduğu zaman, hatta kırık bir şişenin Ortam kuruduğu zaman, müsait olduğu zaman, hatta kırık bir şişenin dibinden güneş ışığı geçip mercek gibi bu tarafı [ısıtınca] yangın çıkıyor.dibinden güneş ışığı geçip mercek gibi bu tarafı [ısıtınca] yangın çıkıyor. "Atılmış şişelerden bile orman yangını çıkıyor." diyorlar. Belki çoğu kasten yakılıyor ama..."Atılmış şişelerden bile orman yangını çıkıyor." diyorlar. Belki çoğu kasten yakılıyor ama... Kışın yakmak istesen de yanmaz. Odunu sobaya dolduruyorsun, üflüyorsun üflüyorsun, yanmıyor.Kışın yakmak istesen de yanmaz. Odunu sobaya dolduruyorsun, üflüyorsun üflüyorsun, yanmıyor. Neden? Odunlar yaş. Zulüm ortam bulduğu zaman gelişir. Neden?

Odunlar yaş.

Zulüm ortam bulduğu zaman gelişir.
O ortamı müsaitleştiren, uygunlaştıran insanlar da zulme ortak olmuş olurlar, cezalarını çekerler. O ortamı müsaitleştiren, uygunlaştıran insanlar da zulme ortak olmuş olurlar, cezalarını çekerler.

Bu hadis bu kadar. Çok hadis okumayacağım, üç tane okuyacağım, bitireceğim. Bu hadis bu kadar. Çok hadis okumayacağım, üç tane okuyacağım, bitireceğim.

İkinci hadîs-i şerîf: Men meşâ fî zulmeti'l-leyli ile'l-mesâcidi âtâhu'llâhu nûran yevme'l-kıyâmeti. İkinci hadîs-i şerîf:

Men meşâ fî zulmeti'l-leyli ile'l-mesâcidi âtâhu'llâhu nûran yevme'l-kıyâmeti.

"Kim gecenin karanlığında mescitlere, cemaate yetişip de cemaatle namaz kılayım diye yürüyüp giderse "Kim gecenin karanlığında mescitlere, cemaate yetişip de cemaatle namaz kılayım diye yürüyüp giderse Allah kıyamet gününde onu karanlıkta komaz, ona nur verir." Allah kıyamet gününde onu karanlıkta komaz, ona nur verir."

"Sen mescitlere gitmiştin, mescitlere, cemaatlere devam ediyordun, karanlıktan korkmuyordun." diye "Sen mescitlere gitmiştin, mescitlere, cemaatlere devam ediyordun, karanlıktan korkmuyordun." diye Allah ona kıyamet gününde nur verir.Allah ona kıyamet gününde nur verir. Önünü görür, arkasını görür, sıratı görerek geçer, cennete Allah'ın lütfuyla varır.Önünü görür, arkasını görür, sıratı görerek geçer, cennete Allah'ın lütfuyla varır. Nursuz kalmaz, karanlıklarda kalmaz.Nursuz kalmaz, karanlıklarda kalmaz. Çünkü kıyamet gününde karanlıklarda kalmak çok kötü bir durum olacak. Burada ne vardır? Çünkü kıyamet gününde karanlıklarda kalmak çok kötü bir durum olacak.

Burada ne vardır?

Burada soğuk da olsa, karanlık da olsa cemaate devamın sevaplı olduğu işareti var. Burada soğuk da olsa, karanlık da olsa cemaate devamın sevaplı olduğu işareti var. Yolların karanlık olması mazeret değildir. O devri düşünelim; sokak lambaları yok,Yolların karanlık olması mazeret değildir.

O devri düşünelim; sokak lambaları yok,
yollar muntazam değil, mehtap olmadığı zaman ortalık zifirî karanlık.yollar muntazam değil, mehtap olmadığı zaman ortalık zifirî karanlık. Ama yine de akşama, yatsıya, sabaha gidecek. Neden? Sevap.Ama yine de akşama, yatsıya, sabaha gidecek.

Neden?

Sevap.
Cemaatin kıymeti var. Cemaatle namaz kılmak evde yalnız kılmaktan 27 kat daha sevaplı. Cemaatin kıymeti var. Cemaatle namaz kılmak evde yalnız kılmaktan 27 kat daha sevaplı. Attığı her adımda bir günahı affolur, bir hasene kazanır, bir derece yükselir.Attığı her adımda bir günahı affolur, bir hasene kazanır, bir derece yükselir. Camiye gittiği zaman da camideki öteki mübarek insanların hatırınaCamiye gittiği zaman da camideki öteki mübarek insanların hatırına bunun evdeyken kabul olmayacak namazı kabul olur. Onun için, camiler önemlidir.bunun evdeyken kabul olmayacak namazı kabul olur.

Onun için, camiler önemlidir.
Daha doğrusu cemaat önemli. Birlik ve beraberlik önemli.Daha doğrusu cemaat önemli. Birlik ve beraberlik önemli. Müslümanların birbirleriyle kenetlenmesi, birbirlerini sevmesi, birbirlerine destek olması,Müslümanların birbirleriyle kenetlenmesi, birbirlerini sevmesi, birbirlerine destek olması, yardımcı olması, birbirlerini sevmesi önemli; işin aslı o!yardımcı olması, birbirlerini sevmesi önemli; işin aslı o! Ama onu sağlayacak olan şey de bir araya gelmektir. Bir araya gelmeden olmuyor. Ama onu sağlayacak olan şey de bir araya gelmektir. Bir araya gelmeden olmuyor. Bir araya geldiği zaman bu gibi şeyler oluyor. Ayrı ayrı durduğu zaman kim kime dumduma,Bir araya geldiği zaman bu gibi şeyler oluyor. Ayrı ayrı durduğu zaman kim kime dumduma, kimsenin kimseden haberi olmuyor; zulme uğrayan zulme uğruyor, yardım görmüyor,kimsenin kimseden haberi olmuyor; zulme uğrayan zulme uğruyor, yardım görmüyor, aç kalan açlığından ölüyor, yardım görmüyor, kendi başına bir köşede kötü durumlara düşebiliyor. aç kalan açlığından ölüyor, yardım görmüyor, kendi başına bir köşede kötü durumlara düşebiliyor.

Onun için hepimizin birliğin, beraberliğin, cemaatin önemini anlamamız lazım.Onun için hepimizin birliğin, beraberliğin, cemaatin önemini anlamamız lazım. Cemaatle namaz kılmanın sevabını kafamıza iyice yerleştirmemiz lazım.Cemaatle namaz kılmanın sevabını kafamıza iyice yerleştirmemiz lazım. Namazları camide cemaatle kılmaya çalışmamız lazım. Camide cemaatle kaynaşmamız lazım. Namazları camide cemaatle kılmaya çalışmamız lazım. Camide cemaatle kaynaşmamız lazım. Cemaatin kötüsüyle tanışıp onun kötülüklerini düzeltmeye çalışmamız lazım.Cemaatin kötüsüyle tanışıp onun kötülüklerini düzeltmeye çalışmamız lazım. Cemaatin iyisiyle tanışıp iyisinin iyiliğinden, kemâlinden, fazlından,Cemaatin iyisiyle tanışıp iyisinin iyiliğinden, kemâlinden, fazlından, ilminden, irfânından istifade etmeye çalışmamız lazım. ilminden, irfânından istifade etmeye çalışmamız lazım.

Cami müslümanın canıdır. Cami İslâm toplumunun kalbidir. Cami her türlü hayrın kaynağıdır.Cami müslümanın canıdır. Cami İslâm toplumunun kalbidir. Cami her türlü hayrın kaynağıdır. Cami Allah'ın evidir. Cami Allah'ın kullarını davet ettiği yerdir.Cami Allah'ın evidir. Cami Allah'ın kullarını davet ettiği yerdir. Davete giden kullar davetin yapıcısı olan davet sahibinin ikrâmına nâil olur. Davete giden kullar davetin yapıcısı olan davet sahibinin ikrâmına nâil olur.

İkinci hadîs-i şerîf de bu. Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım: İkinci hadîs-i şerîf de bu.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyalım:

[Tesbih, "Allahu Teâlâ] her türlü noksaklıktan münezzehtir, her türlü kemâlâtın sahibidir,[Tesbih, "Allahu Teâlâ] her türlü noksaklıktan münezzehtir, her türlü kemâlâtın sahibidir, Allah'ın her işi güzeldir, her işi mükemmeldir." demektir. "Neylerse güzel eyler." demektir. Allah'ın her işi güzeldir, her işi mükemmeldir." demektir. "Neylerse güzel eyler." demektir.

Ev tekbîrin. "Yahut da Allahu ekber derse..." Yani Allah'ın azametini, büyüklüğünü düşünürse. Ev tekbîrin. "Yahut da Allahu ekber derse..."

Yani Allah'ın azametini, büyüklüğünü düşünürse.

Allahu Teâlâ hazretleri ekberdir, en büyüktür; a'zamdır, en uludur; Allahu Teâlâ hazretleri ekberdir, en büyüktür; a'zamdır, en uludur; eceldir, en yücedir, a'lâdır, en yüksektir. eceldir, en yücedir, a'lâdır, en yüksektir. Hangi yönden baksan, maddeten, mânen, şu yönden, bu yönden, nereden baksan Allah en büyüktür.Hangi yönden baksan, maddeten, mânen, şu yönden, bu yönden, nereden baksan Allah en büyüktür. Tekbir de Allah'ın büyüklüğünü ifade etmektir. Allah'ın büyüklüğü karşısında kulluğunu idraktir.Tekbir de Allah'ın büyüklüğünü ifade etmektir. Allah'ın büyüklüğü karşısında kulluğunu idraktir. Onun için o da çok kıymetli bir sözdür. Onun için o da çok kıymetli bir sözdür. Ezanımız tekbirle başlıyor, namazımız tekbirle başlıyor, cenazeyi uğurlamamız tekbirle oluyor.Ezanımız tekbirle başlıyor, namazımız tekbirle başlıyor, cenazeyi uğurlamamız tekbirle oluyor. Tekbir çok önemli! Ev tahmîdin. "Yahut da [tahmid..."] Tahmîd, elhamdülillah demek. Tekbir çok önemli!

Ev tahmîdin. "Yahut da [tahmid..."]

Tahmîd, elhamdülillah demek.
"Yâ Rabbi! Sana hamd ü senâlar olsun.""Yâ Rabbi! Sana hamd ü senâlar olsun." Hamd Allah'ı övmektir; ama kendisine verilen nimetten dolayı övmektir. Hamd Allah'ı övmektir; ama kendisine verilen nimetten dolayı övmektir. "Yâ Rabbi! Bana evlat verdin, elhamdülillah. Nimet verdin, elhamdülillah. Taam verdin, elhamdülillah. "Yâ Rabbi! Bana evlat verdin, elhamdülillah. Nimet verdin, elhamdülillah. Taam verdin, elhamdülillah. Sıhhat verdin, elhamdülillah. Akıl verdin, elhamdülillah. Kazanç verdin, elhamdülillah.Sıhhat verdin, elhamdülillah. Akıl verdin, elhamdülillah. Kazanç verdin, elhamdülillah. Arkadaş verdin, elhamdülillah. Elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah…" Tamam. Arkadaş verdin, elhamdülillah. Elhamdülillah, elhamdülillah, elhamdülillah…" Tamam. Veyahut böyle diyerek... Ev tehlîlin. "Yahut da lâ ilâhe illallah..." Veyahut böyle diyerek...

Ev tehlîlin. "Yahut da lâ ilâhe illallah..."

Dünya yaratıldığı zamandan beri insanoğulları Rablerini bilmekte yanlışlara sapıyorlar; Dünya yaratıldığı zamandan beri insanoğulları Rablerini bilmekte yanlışlara sapıyorlar; ağaçlara, dağlara, putlara, nehirlere, kendi elleriyle yaptıkları timsallere, heykellere tapıyorlar,ağaçlara, dağlara, putlara, nehirlere, kendi elleriyle yaptıkları timsallere, heykellere tapıyorlar, yalan yanlış şeylerle büyük günahlara giriyorlar.yalan yanlış şeylerle büyük günahlara giriyorlar. Kendilerini yaratan Allah, Allah'tan gayriye tapıyorlar.Kendilerini yaratan Allah, Allah'tan gayriye tapıyorlar. Kendilerine nimeti veren Allah, Allah'tan gayriye tapıyorlar. Olmaz böyle şey! Kendilerine nimeti veren Allah, Allah'tan gayriye tapıyorlar. Olmaz böyle şey!

İnsanoğlunun en büyük zulmü, nedir? İnsanoğlunun en büyük zulmü, nedir?

Şirktir. İnne'ş-şirke le-zulmün azîm. Şirktir.

İnne'ş-şirke le-zulmün azîm.

En büyük suç şirktir; Allah'ı bilememektir, müşrik olmaktır, kâfir olmaktır. En büyük suç şirktir; Allah'ı bilememektir, müşrik olmaktır, kâfir olmaktır.

Maalesef insan bunu hep yapıyor. Maalesef insan bunu hep yapıyor. Hz. Âdem aleyhisselâm'ın zamanından beri eski peygamberlerin kavimleri Hz. Âdem aleyhisselâm'ın zamanından beri eski peygamberlerin kavimleri -eski eserleri, eski şehirleri, harabeleri inceleyelim- -eski eserleri, eski şehirleri, harabeleri inceleyelim- hep olmadık şeylere tapmışlar, heykellere tapmışlar. Onun için, lâ ilâhe illallah da çok önemli. hep olmadık şeylere tapmışlar, heykellere tapmışlar.

Onun için, lâ ilâhe illallah da çok önemli.

"Benim ve benden önceki bütün peygamberlerin söylediği en kıymetli söz,"Benim ve benden önceki bütün peygamberlerin söylediği en kıymetli söz, en faziletli söz, en değerli söz lâ ilâhe illallah sözüdür." buyuruyor Peygamber Efendimiz. en faziletli söz, en değerli söz lâ ilâhe illallah sözüdür." buyuruyor Peygamber Efendimiz.

Efdalu mâ kultü ene ve'n-nebiyyûne min kablî: lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke lehû. Efdalu mâ kultü ene ve'n-nebiyyûne min kablî: lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke lehû.

En kıymetli söz budur: "Allah'tan başka ilah yok." Yaradanımız bir tane. En kıymetli söz budur: "Allah'tan başka ilah yok."

Yaradanımız bir tane.
Putlar, haçlar, uydurma ilahlar, heykeller, Budalar veyahut Putlar, haçlar, uydurma ilahlar, heykeller, Budalar veyahut yalan yanlış inançlar veya bir sürü tanrılar, Zeusler, Artemisler, Venüsler, Jüpiterler;yalan yanlış inançlar veya bir sürü tanrılar, Zeusler, Artemisler, Venüsler, Jüpiterler; hepsi yalan, hepsi zulüm, hepsi haksızlık! Lâ ilâhe illallah; en mühimi o! hepsi yalan, hepsi zulüm, hepsi haksızlık! Lâ ilâhe illallah; en mühimi o!

İşte insan bunları söyleyerek uyursa; ya sübhanallah diyerek, ya elhamdülillah diyerek, İşte insan bunları söyleyerek uyursa; ya sübhanallah diyerek, ya elhamdülillah diyerek, ya Allahu ekber diyerek, ya lâ ilâhe illallah diyerek uyursa -uyuyor işte, yatıyor uyuyor-ya Allahu ekber diyerek, ya lâ ilâhe illallah diyerek uyursa -uyuyor işte, yatıyor uyuyor- kıyamet gününde bu sözlerle ba's olunur. Ve'l-ba'su ba'de'l-mevti hakkun. kıyamet gününde bu sözlerle ba's olunur.

Ve'l-ba'su ba'de'l-mevti hakkun.

Öldükten sonra dirilmek olacak mı? Olacak.Öldükten sonra dirilmek olacak mı?

Olacak.
Herkes kabirden kalkacak, ba'su ba'de'l-mevt, mahşer yerinde toplanacak. Herkes kabirden kalkacak, ba'su ba'de'l-mevt, mahşer yerinde toplanacak. Tamam, nasıl kalkacak kabrinden? Dünyada öyle uyuyan lâ ilâhe illallah diye diye,Tamam, nasıl kalkacak kabrinden?

Dünyada öyle uyuyan lâ ilâhe illallah diye diye,
Allahu ekber diye diye, elhamdülillah diye diye, sübhanallah diye diye kalkacak. Allahu ekber diye diye, elhamdülillah diye diye, sübhanallah diye diye kalkacak.

Ve men nâme alâ ğafletin. Habersiz, gafil uyuyan kimse? Ve men nâme alâ ğafletin. Habersiz, gafil uyuyan kimse?

Hiç öyle şeyler aklına gelmiyor. Yoruldu, eve girdi, anahtarı çevirdi, yüznumaraya gitti,Hiç öyle şeyler aklına gelmiyor. Yoruldu, eve girdi, anahtarı çevirdi, yüznumaraya gitti, işini bitirdi, yatağa balıklama atladı, yorganı çekti, uyudu.işini bitirdi, yatağa balıklama atladı, yorganı çekti, uyudu. Ne namaz var, ne abdest var, ne tesbih var, ne zikir var, ne düşünce var... Çok yorulmuş beyefendi...Ne namaz var, ne abdest var, ne tesbih var, ne zikir var, ne düşünce var... Çok yorulmuş beyefendi... Gündüz sanki büyük matah işler yapmış gibi çok yorulmuş, yatağa yattı,Gündüz sanki büyük matah işler yapmış gibi çok yorulmuş, yatağa yattı, bir dakika sonra da horul horul uyumaya başladı. Gafletle uyudu.bir dakika sonra da horul horul uyumaya başladı. Gafletle uyudu. Hiç ne Allah'tan haberi var, ne Allah'a kulluktan haberi var, ne görevlerinden,Hiç ne Allah'tan haberi var, ne Allah'a kulluktan haberi var, ne görevlerinden, ne ibadetlerden haberi var. Yattı, uyudu... "Kim gaflet üzere uyursa..." ne ibadetlerden haberi var. Yattı, uyudu...

"Kim gaflet üzere uyursa..."

Buise aleyhâ yevme'l-kıyâmeti. "Gafletle kalkar." Buise aleyhâ yevme'l-kıyâmeti. "Gafletle kalkar."

"Ba'su ba'de'l-mevt günü, mahşer günü gafletle kalkar." "Ba'su ba'de'l-mevt günü, mahşer günü gafletle kalkar."

Onun için Efendimiz; fe-avvidû enfüsekümü'z-zikre inde'n-nevm.Onun için Efendimiz; fe-avvidû enfüsekümü'z-zikre inde'n-nevm. "Uyuyacağınız zaman kendinizi zikrederek uyumaya alıştırın."Uyuyacağınız zaman kendinizi zikrederek uyumaya alıştırın. Zikirle uyuyun, zikir ede ede uyumaya kendinizi alıştırın." diyor. Yatarken neler okunur? Zikirle uyuyun, zikir ede ede uyumaya kendinizi alıştırın." diyor.

Yatarken neler okunur?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in tavsiye ettiği dualar var;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in tavsiye ettiği dualar var; "Şöyle diyeceksin, böyle diyeceksin..." diye. Sonra tavsiye ettiği sûreler var;"Şöyle diyeceksin, böyle diyeceksin..." diye. Sonra tavsiye ettiği sûreler var; "Şu sûreyi okuyacaksın, şu sûreyi okuyacaksın..." diye. "Şu sûreyi okuyacaksın, şu sûreyi okuyacaksın..." diye.

Mesela Âyete'l-kürsî'yi okuyarak uyursa bir insan, o gece şeytan ona asla zarar veremez. Mesela Âyete'l-kürsî'yi okuyarak uyursa bir insan, o gece şeytan ona asla zarar veremez. "Âyete'l-kürsî: Allahu lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyu'l-kayyûm'u okuyup"Âyete'l-kürsî: Allahu lâ ilâhe illâ hüve'l-hayyu'l-kayyûm'u okuyup onunla uyursa şeytan ona asla zarar veremez." diyor Peygamber Efendimiz. onunla uyursa şeytan ona asla zarar veremez." diyor Peygamber Efendimiz.

Peygamber Efendimiz Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ı zekât için getirilip bırakılmış olan gıdaların yanında nöbetçi bırakmış.Peygamber Efendimiz Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ı zekât için getirilip bırakılmış olan gıdaların yanında nöbetçi bırakmış. "Sen bunları bekle." Ne geldiyse; hurma, arpa, buğday, vesaire... Onlar fukarâya dağıtılacak. "Sen bunları bekle." Ne geldiyse; hurma, arpa, buğday, vesaire... Onlar fukarâya dağıtılacak.

Veyahut dağıtıldı da dağıtılmayanlar duruyor, bir bekçinin orada bekletilmesi lazım.Veyahut dağıtıldı da dağıtılmayanlar duruyor, bir bekçinin orada bekletilmesi lazım. "Sen bekle." demiş. Geceleyin birisi gelmiş, avuç avuç o şeyleri almaya başlayınca "Sen bekle." demiş. Geceleyin birisi gelmiş, avuç avuç o şeyleri almaya başlayınca Ebû Hüreyre radıyallahu anh onu yakalamış. "Seni hırsız seni! Seni Resûlullah'a götüreceğim!" Ebû Hüreyre radıyallahu anh onu yakalamış.

"Seni hırsız seni! Seni Resûlullah'a götüreceğim!"

"Beni bırak. Ben çok fakirim, çoluk çocuğum çok fazla, ondan yaptım." demiş. "Beni bırak. Ben çok fakirim, çoluk çocuğum çok fazla, ondan yaptım." demiş.

Yalvarmış, yakarmış. Ebû Hüreyre radıyallahu anh acımış, o adamı salmış.Yalvarmış, yakarmış. Ebû Hüreyre radıyallahu anh acımış, o adamı salmış. Yani bir şey çaldırtmadı, çalarken yakaladı, o da çok yalvarınca salıvermiş. Yani bir şey çaldırtmadı, çalarken yakaladı, o da çok yalvarınca salıvermiş.

Ertesi sabah camiye gittiği zaman Peygamber Efendimiz diyor ki; Ertesi sabah camiye gittiği zaman Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Yâ Ebâ Hüreyre, gel bakalım buraya. Dün akşam senin yakaladığın esirin sana ne dedi?" "Yâ Ebâ Hüreyre, gel bakalım buraya. Dün akşam senin yakaladığın esirin sana ne dedi?"

Bak, Peygamber Efendimiz evvelki akşam, geceleyin onun işini biliyor. Allah bildirmiş, biliyor. Bak, Peygamber Efendimiz evvelki akşam, geceleyin onun işini biliyor. Allah bildirmiş, biliyor.

"Senin esirin sana ne dedi?" "Yâ Resûlallah, yakaladığım zaman 'Çoluk çocuğum çok, fakirim.' dedi." "Senin esirin sana ne dedi?"

"Yâ Resûlallah, yakaladığım zaman 'Çoluk çocuğum çok, fakirim.' dedi."

"Yalan söyledi." diyor Peygamber Efendimiz. "Yalan söyledi." diyor Peygamber Efendimiz.

Bak, onu da biliyor. Gelenin yalan söylediğini de biliyor. "Sonra yine gelecek." dedi. Bak, onu da biliyor. Gelenin yalan söylediğini de biliyor.

"Sonra yine gelecek." dedi.

Bak, yine geleceğini de biliyor. Bu nedir? Bak, yine geleceğini de biliyor.

Bu nedir?

Allah bildirdi mi Allah'ın sevgili kulları bazı şeyleri bilir. Bunun işaretidir bu. Allah bildirdi mi Allah'ın sevgili kulları bazı şeyleri bilir. Bunun işaretidir bu.

Bunu niye söylüyorum? Birtakım kurulu adamlar var, Bunu niye söylüyorum?

Birtakım kurulu adamlar var,
yukarıdan kendilerine nasıl konuşma isteniyorsa, kurduğun zaman onları söylüyor. yukarıdan kendilerine nasıl konuşma isteniyorsa, kurduğun zaman onları söylüyor. "Kerâmet yoktur! Tasavvuf yoktur! Tarikat yoktur! Zikir yoktur!.." "Kerâmet yoktur! Tasavvuf yoktur! Tarikat yoktur! Zikir yoktur!.." E var, bunların hepsi var; şeriatte de var, din kitaplarında da var, E var, bunların hepsi var; şeriatte de var, din kitaplarında da var, Kur'an'da da var, hadiste de var. Niye böyle diyor? Bunu böyle kurdular.Kur'an'da da var, hadiste de var. Niye böyle diyor?

Bunu böyle kurdular.
Sahibinin sesi bu. Kurduğu zaman aynı şeyleri söyler. Her seferinde kursan her seferinde söyler. Sahibinin sesi bu. Kurduğu zaman aynı şeyleri söyler. Her seferinde kursan her seferinde söyler.

Onun için bu hadisleri söylüyorum. Bu hadîs-i şerîf sahih. "Yine gelecek." diyor. Onun için bu hadisleri söylüyorum. Bu hadîs-i şerîf sahih.

"Yine gelecek." diyor.

Bak, Peygamber Efendimiz kaç şeyi birden biliyor. Herif ne demiş İstanbul'da? Bak, Peygamber Efendimiz kaç şeyi birden biliyor.

Herif ne demiş İstanbul'da?

"Gaybı peygamberler de bilmez." Sen şimdi lafı karıştırma. Tabii gaybın her tarafını kimse bilmez. "Gaybı peygamberler de bilmez."

Sen şimdi lafı karıştırma. Tabii gaybın her tarafını kimse bilmez.
Ama Allah bildirdiği zaman bak, Peygamber Efendimiz bazı şeyleri biliyor.Ama Allah bildirdiği zaman bak, Peygamber Efendimiz bazı şeyleri biliyor. Evet, bilmediği şeyler de vardır, her şeyi bilmez. Her şeyi bilmek Allah'a mahsus.Evet, bilmediği şeyler de vardır, her şeyi bilmez. Her şeyi bilmek Allah'a mahsus. Kul her şeyi bilmez tabii. Sen lafı karıştırma, doğru düzgün konuş.Kul her şeyi bilmez tabii. Sen lafı karıştırma, doğru düzgün konuş. "Peygamberler de bilmez." Bak nasıl biliyor; yalan söylediğini biliyor."Peygamberler de bilmez." Bak nasıl biliyor; yalan söylediğini biliyor. Ebû Hüreyre söylemeden akşam Ebû Hüreyre'nin öyle birisini yakaladığını biliyor. Ebû Hüreyre söylemeden akşam Ebû Hüreyre'nin öyle birisini yakaladığını biliyor. Onun ertesi gün yine geleceğini biliyor. Onun ertesi gün yine geleceğini biliyor.

Ertesi gün tabii Ebû Hüreyre radıyallahu anh uyanık, saklanmış, gözetlemiş.Ertesi gün tabii Ebû Hüreyre radıyallahu anh uyanık, saklanmış, gözetlemiş. Yine gelmiş, gıdayı avuçlarken yine ensesinde bitmiş, yakalamış. Yine yalvarmış. Yine gelmiş, gıdayı avuçlarken yine ensesinde bitmiş, yakalamış. Yine yalvarmış.

"Yahu, gelmeyecektim ama işte geldim. "Yahu, gelmeyecektim ama işte geldim. Çok fakirim, çoluk çocuğun ihtiyacı var, dayanamadım, Resûlullah'a götürme..." Çok fakirim, çoluk çocuğun ihtiyacı var, dayanamadım, Resûlullah'a götürme..."

Ebû Hüreyre yine salıvermiş. Ertesi gün Peygamber Efendimiz diyor ki; Ebû Hüreyre yine salıvermiş.

Ertesi gün Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Yâ Ebâ Hüreyre, senin esirin ne yaptı dün gece yine?" "Yâ Ebâ Hüreyre, senin esirin ne yaptı dün gece yine?"

"Yine geldi yâ Resûlallah, sizin söylediğiniz gibi."Yine geldi yâ Resûlallah, sizin söylediğiniz gibi. Yine fakir olduğunu söyledi, yine çoluk çocuğunun kalabalık olduğunu söyledi." Yine fakir olduğunu söyledi, yine çoluk çocuğunun kalabalık olduğunu söyledi."

"Yalan söylemiş. Yine gelecek." diyor. Üçüncü gece yine geleceğini söylüyor. "Yalan söylemiş. Yine gelecek." diyor.

Üçüncü gece yine geleceğini söylüyor.

Üçüncü gece yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh pusuya yatıyor, saklanıyor. Yine gelince yakalıyor. Üçüncü gece yine Ebû Hüreyre radıyallahu anh pusuya yatıyor, saklanıyor. Yine gelince yakalıyor.

"Sen artık işi çok ettin ya... İkidir seni salıverdim, 'gelmeyeceğim' dedin, yine geliyorsun. "Sen artık işi çok ettin ya... İkidir seni salıverdim, 'gelmeyeceğim' dedin, yine geliyorsun. Seni Resûlullah'a mutlaka götüreceğim!" Diyor ki; Seni Resûlullah'a mutlaka götüreceğim!"

Diyor ki;

"Götürme. Ben sana güzel bir şey öğreteceğim." "Ne öğreteceksin?" diyor. "Götürme. Ben sana güzel bir şey öğreteceğim."

"Ne öğreteceksin?" diyor.

"Bir insan akşamleyin Âyete'l-kürsî'yi okursa şeytan ona asla hiç zarar veremez." diyor. "Bir insan akşamleyin Âyete'l-kürsî'yi okursa şeytan ona asla hiç zarar veremez." diyor.

"Peki" diyor, salıveriyor, söz verdiği için... Peygamber Efendimiz ertesi gün yine diyor ki; "Peki" diyor, salıveriyor, söz verdiği için...

Peygamber Efendimiz ertesi gün yine diyor ki;

"Senin esirin ne yaptı dün gece?" "Yine geldi yâ Resûlallah. Yine yakaladım. "Senin esirin ne yaptı dün gece?"

"Yine geldi yâ Resûlallah. Yine yakaladım.
Bana bir şey öğretti; güya Âyete'l-kürsî okunursa şeytan ona zarar vermezmiş." Diyor ki; Bana bir şey öğretti; güya Âyete'l-kürsî okunursa şeytan ona zarar vermezmiş."

Diyor ki;

"Yalancının ta kendisi olduğu halde doğru söylemiş." diyor. Ve hüve kezzûbun."Yalancının ta kendisi olduğu halde doğru söylemiş." diyor.

Ve hüve kezzûbun.
"Çok yalancı olduğu halde, yalan söylemek mesleği olduğu halde doğru söylemiş." diyor "Çok yalancı olduğu halde, yalan söylemek mesleği olduğu halde doğru söylemiş." diyor Peygamber Efendimiz. Âyete'l-kürsî'yi okuyunca şeytan insanın malına, canına zarar veremez.Peygamber Efendimiz.

Âyete'l-kürsî'yi okuyunca şeytan insanın malına, canına zarar veremez.
Doğru bu. Sahih hadis bu. "Peki yâ Ebâ Hüreyre, sen bu gelenin kim olduğunu bildin mi?" Doğru bu. Sahih hadis bu.

"Peki yâ Ebâ Hüreyre, sen bu gelenin kim olduğunu bildin mi?"

"Bilemedim yâ Resûlallah." "O şeytandı." diyor. "Bilemedim yâ Resûlallah."

"O şeytandı." diyor.

Şeytanın insan sûretinde gelmesi, Cebrail aleyhisselâm'ın insan sûretinde gelmesi,Şeytanın insan sûretinde gelmesi, Cebrail aleyhisselâm'ın insan sûretinde gelmesi, meleğin insan sûretinde gelmesi olur. İbrahim aleyhisselâm'a insan sûretinde geldiler, insan sandı.meleğin insan sûretinde gelmesi olur. İbrahim aleyhisselâm'a insan sûretinde geldiler, insan sandı. Peygamber Efendimiz ashâbı ile otururken Cebrail aleyhisselam insan sûretinde geldi, insan sandılar.Peygamber Efendimiz ashâbı ile otururken Cebrail aleyhisselam insan sûretinde geldi, insan sandılar. Gittiği zaman; "Bu kimdi, biliyor musunuz?" dedi. Gittiği zaman;

"Bu kimdi, biliyor musunuz?" dedi.

"Bilmiyoruz yâ Resûlallah, Allah ve Resûlü daha iyi bilir." "O Cebrail'di." dedi. "Bilmiyoruz yâ Resûlallah, Allah ve Resûlü daha iyi bilir."

"O Cebrail'di." dedi.

Şeytanın ve meleklerin insanlar arasına girip insan sûretinde görünmesi vardır. Şeytanın ve meleklerin insanlar arasına girip insan sûretinde görünmesi vardır. Olabilir, olmuştur. Tarihte olmuştur, Kur'an'da olmuştur,Olabilir, olmuştur. Tarihte olmuştur, Kur'an'da olmuştur, Peygamber Efendimiz'in asr-ı saadetinde olmuştur, her zaman olur. Olabilir.Peygamber Efendimiz'in asr-ı saadetinde olmuştur, her zaman olur. Olabilir. Meleklere inanmıyor muyuz? Âmentü billâhi ve melâiketihî. Melekler var. Meleklere inanmıyor muyuz?

Âmentü billâhi ve melâiketihî. Melekler var.

Melekler insan şekline girebilir mi? Girer. İnsan gibi görünebilirler mi? Görünürler. Melekler insan şekline girebilir mi?

Girer.

İnsan gibi görünebilirler mi?

Görünürler.

Şeytan? Şeytan da insan sûretine girip görünebilir. Bunları niçin anlattık? Şeytan?

Şeytan da insan sûretine girip görünebilir.

Bunları niçin anlattık?

Gece yatarken Âyete'l-kürsî'yi okumayı âdet edinin diye anlattık. Gece yatarken Âyete'l-kürsî'yi okumayı âdet edinin diye anlattık.

Kulhüvallah, kul eûzü bi-rabbi'l-felak, kul eûzü bi-rabbi'n-nâs'ı okuyun. Kulhüvallah, kul eûzü bi-rabbi'l-felak, kul eûzü bi-rabbi'n-nâs'ı okuyun.

Sonra bir de, gece yatarken yapılan dualardan bir tanesini söyleyelim mesela... Sonra bir de, gece yatarken yapılan dualardan bir tanesini söyleyelim mesela... Nasıl diyecek: Allâhümme eslemtü nefsî ileyke.Nasıl diyecek:

Allâhümme eslemtü nefsî ileyke.
"Yâ Rabbi! Ben vücudumu sana teslim ettim, sana emanet ettim.""Yâ Rabbi! Ben vücudumu sana teslim ettim, sana emanet ettim." Ve veccehtü vechî ileyke. "Yönümü senin dergâhına döndüm."Ve veccehtü vechî ileyke. "Yönümü senin dergâhına döndüm." Ve fevvaddu emrî ileyke. "İşimi sana havale ettim."Ve fevvaddu emrî ileyke. "İşimi sana havale ettim." Ve elce'tü zahrî ileyke. "Sırtımı sana dayadım yâ Rabbi!"Ve elce'tü zahrî ileyke. "Sırtımı sana dayadım yâ Rabbi!" Rağbeten ve rehbeten ileyke. "Hem seni isteyerek, hem senin kahrından korkarak sana geldim yâ Rabbi!" Rağbeten ve rehbeten ileyke. "Hem seni isteyerek, hem senin kahrından korkarak sana geldim yâ Rabbi!" Âmentü bi-kitâbike'llezî enzelte. Âmentü bi-kitâbike'llezî enzelte. "Muhammed-i Mustafâ'na indirdiğin Kur'ân-ı Kerîm'ine inandım yâ Rabbi!" "Muhammed-i Mustafâ'na indirdiğin Kur'ân-ı Kerîm'ine inandım yâ Rabbi!" Ve nebiyyike'llezî erselte. "Göndermiş olduğun o Muhammed-i Mustafâ'na inandım yâ Rabbi!" Ve nebiyyike'llezî erselte. "Göndermiş olduğun o Muhammed-i Mustafâ'na inandım yâ Rabbi!"

Burada ne yapmış oluyor böyle deyince? Burada ne yapmış oluyor böyle deyince?

İmanını tazelemiş oluyor. İmanını tazeleyerek böylece yatmış oluyor, Allah'a sığınmış oluyor. İmanını tazelemiş oluyor. İmanını tazeleyerek böylece yatmış oluyor, Allah'a sığınmış oluyor.

Sonra başka bir dua: Sonra başka bir dua:

Allâhümme eykıznî fî ehabbi's-saati ileyke ve'stağmilnî bi-ehabbi a'mâli ledeyke. Allâhümme eykıznî fî ehabbi's-saati ileyke ve'stağmilnî bi-ehabbi a'mâli ledeyke.

"Yâ Rabbi! Ben şimdi yatıyorum ya, kendimden geçeceğim, ne yaptığımdan haberim olmayacak;"Yâ Rabbi! Ben şimdi yatıyorum ya, kendimden geçeceğim, ne yaptığımdan haberim olmayacak; sen beni senin en sevdiğin saatte uyandır. Hangi saati en çok seviyorsan,sen beni senin en sevdiğin saatte uyandır. Hangi saati en çok seviyorsan, hangi saatte sana ibadet edilmesini seviyorsan en sevdiğin saatte beni uyandır,hangi saatte sana ibadet edilmesini seviyorsan en sevdiğin saatte beni uyandır, en sevdiğin ibadeti yapmaya beni muvaffak eyle yâ Rabbi! Yardım et yâ Rabbi!" en sevdiğin ibadeti yapmaya beni muvaffak eyle yâ Rabbi! Yardım et yâ Rabbi!"

Neden yardım istiyoruz Allah'tan? İyyâke na'budu ve iyyâke nesteîn dediğimiz için;Neden yardım istiyoruz Allah'tan?

İyyâke na'budu ve iyyâke nesteîn dediğimiz için;
"Ancak senden yardım isteriz, ancak sana ibadet ederiz yâ Rabbi!" "Ancak senden yardım isteriz, ancak sana ibadet ederiz yâ Rabbi!"

"Fayda vereceksen sen verirsin, zarar gelirse senden gelir."Fayda vereceksen sen verirsin, zarar gelirse senden gelir. Ben senden istiyorum!" dediğimiz için, imanımızdan dolayı böyle oluyor, aziz ve sevgili kardeşlerim. Ben senden istiyorum!" dediğimiz için, imanımızdan dolayı böyle oluyor, aziz ve sevgili kardeşlerim.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi mü'min-i kâmil eylesin. Sevdiği kul eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi mü'min-i kâmil eylesin. Sevdiği kul eylesin. Habîb-i Edîbi'nin sevdiği ümmet olmamızı nasip eylesin. Sünnet-i seniyyeye uymayı nasip eylesin. Habîb-i Edîbi'nin sevdiği ümmet olmamızı nasip eylesin. Sünnet-i seniyyeye uymayı nasip eylesin. Kur'an'ın ehli olmayı nasip eylesin. Tam müslüman olarak yaşamayı nasip eylesin.Kur'an'ın ehli olmayı nasip eylesin. Tam müslüman olarak yaşamayı nasip eylesin. Huzuruna tam müslüman olarak varmayı nasip eylesin. Allah hepinizden razı olsun. Huzuruna tam müslüman olarak varmayı nasip eylesin.

Allah hepinizden razı olsun.

Sübhâne rabbinâ rabbi'l-izzeti ammâ yasifûnSübhâne rabbinâ rabbi'l-izzeti ammâ yasifûn ve selâmun alâ cemîi'l-enbiyâi ve'l-mürselîne ve alâ külli ecmaîn. Ve'l-hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemin. ve selâmun alâ cemîi'l-enbiyâi ve'l-mürselîne ve alâ külli ecmaîn. Ve'l-hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemin.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2