Namaz Vakitleri

23 Şevvâl 1445
02 Mayıs 2024
İmsak
04:16
Güneş
05:55
Öğle
13:06
İkindi
16:57
Akşam
20:08
Yatsı
21:40
Detaylı Arama

Adem As’ın Cennete Girmesi ve Çıkması

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Zilhicce 1419 / 23.03.1999
Mekke

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın hac ve umre dolayısıyla Medine’de ve Mekke’de bulunduğu zamanlarda yaptığı sohbetlerdir. Bu sohbetler, çoğu zaman hacıların ve umrecilerin kaldığı otellerde, Mina’da ve Arafat’ta yapılmıştır.

Konuşmalarda hac ibadetinin faziletleri üzerinde durulmuş; Medine-i Münevvere, Mekke-i Mükerreme, Kâbe-i Müşerrefe, Mina, Arafat gibi mübârek yerler ve yapılabilecek sevaplı ameller anlatılmıştır. Çok rastlanan hatalı uygulamalar ve yanlış davranışlar örneklerle anlatılmış; haccın incelikleri, karşılıklı muamelelerde dikkat edilecek noktalar, sevgi ve saygıyı artıracak güzel davranışlar hatırlatılmıştır.

İhram, istîlâm, tavaf, vakfe, şeytan taşlama gibi hacda yapılan çeşitli görevlerin mânevî ve sembolik yönü üzerinde durulmuş; huzurlu, duygulu ve feyizli bir hac yapmanın yolları gösterilmiştir.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun! Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun!

Size bu duaları Mekke-i Mükerreme'den yapıyorum.Size bu duaları Mekke-i Mükerreme'den yapıyorum. Allahu Teâlâ hazretleri hacılara ikrâm eylemiş; duaları makbul, müstecâb... Allahu Teâlâ hazretleri hacılara ikrâm eylemiş; duaları makbul, müstecâb... Bizimkiler de öyle makbul ve müstecâb dualarsa, Bizimkiler de öyle makbul ve müstecâb dualarsa, "Allah dünya ve âhiretin hayırlarını sizlere gönüllerinizin dileği üzere "Allah dünya ve âhiretin hayırlarını sizlere gönüllerinizin dileği üzere ihsan eylesin." diye dua ediyoruz.ihsan eylesin." diye dua ediyoruz. İki cihanda aziz olun. İki cihanda aziz olun.

Tefsir sohbetimizde Bakara sûre-i şerîfesinin 35 ve 36. âyet-i kerîmelerinin izahını yapacağım. Tefsir sohbetimizde Bakara sûre-i şerîfesinin 35 ve 36. âyet-i kerîmelerinin izahını yapacağım. İlk önce âyet-i kerîmeleri okuyayım: Bismillâhirrahmânirrahîm. İlk önce âyet-i kerîmeleri okuyayım:

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Ve kulnâ yâ Âdemü'skün ente ve zevcüke'l-cennete ve külâ minhâ rağaden haysü şi'tümâ Ve kulnâ yâ Âdemü'skün ente ve zevcüke'l-cennete ve külâ minhâ rağaden haysü şi'tümâ ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete ve tekûnâ mine'z-zâlimîn. ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete ve tekûnâ mine'z-zâlimîn.

35. âyet-i kerîme bu. 36. âyet-i kerîme: 35. âyet-i kerîme bu.

36. âyet-i kerîme:

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Fe-ezellehüme'ş-şeytânü anhâ fe-ahracehümâ mimmâ kânâ fîhi Fe-ezellehüme'ş-şeytânü anhâ fe-ahracehümâ mimmâ kânâ fîhi ve kulne'hbitû ba'duküm li-ba'din aduvvün ve leküm fi'l-ardı müstekarrun ve metâun ilâ hîn. ve kulne'hbitû ba'duküm li-ba'din aduvvün ve leküm fi'l-ardı müstekarrun ve metâun ilâ hîn.

Sadaka'llâhu'l-azîm. Allahu Teâlâ hazretleri Âdem atamız aleyhisselâm'ı cennette yarattıktan sonraSadaka'llâhu'l-azîm.

Allahu Teâlâ hazretleri Âdem atamız aleyhisselâm'ı cennette yarattıktan sonra
meleklere ona secde etmeyi emretti.meleklere ona secde etmeyi emretti. Eşyanın isimlerini öğretti. Meleklere karşı onu üstün kıldı. Meleklere secde ettirdi.Eşyanın isimlerini öğretti. Meleklere karşı onu üstün kıldı. Meleklere secde ettirdi. Geçtiğimiz haftalarda bu konuyla ilgili âyetleri izah etmiş, sohbetimizde anlatmıştık. Geçtiğimiz haftalarda bu konuyla ilgili âyetleri izah etmiş, sohbetimizde anlatmıştık. Bu âyet-i kerîmede buyuruyor ki; Bu âyet-i kerîmede buyuruyor ki;

Ve kulnâ. "Ben Azîmüşşân, âlemlerin Rabbi buyurdum ki..." Ve kulnâ. "Ben Azîmüşşân, âlemlerin Rabbi buyurdum ki..."

Kulnâ, bu tazim siygası olduğundan "Biz buyurduk." tarzında; Kulnâ, bu tazim siygası olduğundan "Biz buyurduk." tarzında; ama bunun tercümesi "Ben Azîmüşşân buyurdum ki..." diye olması lazım.ama bunun tercümesi "Ben Azîmüşşân buyurdum ki..." diye olması lazım. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri; Kul hüvallâhu ehad.Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri;

Kul hüvallâhu ehad.
Allâhu's-samed. Tektir, şerîki nazîri yoktur. Allâhu's-samed. Tektir, şerîki nazîri yoktur.

Buradaki cemî siygası çokluktan dolayı değil, azamet ifade etmek içindir. Buradaki cemî siygası çokluktan dolayı değil, azamet ifade etmek içindir.

Ve kulnâ. "Ben Azîmüşşân buyurdum ki;" Yâ Âdem. "Ey Âdem!" Ve kulnâ. "Ben Azîmüşşân buyurdum ki;"

Yâ Âdem. "Ey Âdem!"
Üskün ente ve zevcüke'l-cennete. "Sen de, eşin de cennete yerleşin, cennette oturun, Üskün ente ve zevcüke'l-cennete. "Sen de, eşin de cennete yerleşin, cennette oturun, cenneti mesken edinin." cenneti mesken edinin." Ve külâ minhâ rağaden haysü şi'tümâ.Ve külâ minhâ rağaden haysü şi'tümâ. "Ve bu cennetin içindeki çeşitli nimetlerden geniş, rahat, tatlı bir yaşam içinde,"Ve bu cennetin içindeki çeşitli nimetlerden geniş, rahat, tatlı bir yaşam içinde, rahat ve refah içinde istediğinizden istediğiniz zaman yiyin."rahat ve refah içinde istediğinizden istediğiniz zaman yiyin." Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete. "Ama sakın şu ağaca yaklaşmayın!"Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete. "Ama sakın şu ağaca yaklaşmayın!" Fe-tekûnâ mine'z-zâlimîn. "Yaklaşırsanız, bu buyruğumu tutmazsanız, o zaman..." Fe-tekûnâ mine'z-zâlimîn. "Yaklaşırsanız, bu buyruğumu tutmazsanız, o zaman..." Fe-tekûna. "İkiniz birden olursunuz." Mine'z-zâlimîn. Fe-tekûna. "İkiniz birden olursunuz." Mine'z-zâlimîn. "Zalimlerden, günahkârlardan, Allah'a âsi olanlardan olursunuz." "Zalimlerden, günahkârlardan, Allah'a âsi olanlardan olursunuz."

Fe-ezellehüme'ş-şeytânu anhâ. "Şeytan ikisini oradan, ondan ayaklarını kaydırıp uzaklaştırdı."Fe-ezellehüme'ş-şeytânu anhâ. "Şeytan ikisini oradan, ondan ayaklarını kaydırıp uzaklaştırdı." Fe-ahracehümâ mimmâ kânâ fîhi."Bu ikisini Fe-ahracehümâ mimmâ kânâ fîhi."Bu ikisini içinde bulundukları güzel hallerden, nimetlerden, durumdan, mekândan çıkarttı." içinde bulundukları güzel hallerden, nimetlerden, durumdan, mekândan çıkarttı."

Ve kulnâ. "Bunun üzerine Ben Azîmüşşân buyurdum ki;" İhbitû. "İnin, çıkın gidin!" Ve kulnâ. "Bunun üzerine Ben Azîmüşşân buyurdum ki;" İhbitû. "İnin, çıkın gidin!" Ba'duküm li-ba'din aduvvün. "Bir kısmınız bir kısmınızın düşmanı, birbirinize düşmansınız."Ba'duküm li-ba'din aduvvün. "Bir kısmınız bir kısmınızın düşmanı, birbirinize düşmansınız." Ve leküm fi'l-ardı müstekarrun. Ve leküm fi'l-ardı müstekarrun. "Yeryüzünde, arzda sizin için bir mekân, istikrar bulma, karar bulma mekânı olacak." "Yeryüzünde, arzda sizin için bir mekân, istikrar bulma, karar bulma mekânı olacak." Ve metâun. "Faydalanma, yaşam, temettû olacak." İlâ hîn. "Bir zamana kadar..." Ve metâun. "Faydalanma, yaşam, temettû olacak." İlâ hîn. "Bir zamana kadar..."

"'Haydi çıkın!' buyurdum." diye bildiriyor. "'Haydi çıkın!' buyurdum." diye bildiriyor.

Bu iki âyet-i kerîmede anlatılan olaylar Âdem atamız aleyhisselâm'ın yaratılmasından Bu iki âyet-i kerîmede anlatılan olaylar Âdem atamız aleyhisselâm'ın yaratılmasından ve meleklere Allah'ın ona secde etmesini emretmesinden sonrave meleklere Allah'ın ona secde etmesini emretmesinden sonra Allah'ın Âdem atamızı ne kadar yüksek şereflerle şerefyâb ettiğini gösteren âyetler;Allah'ın Âdem atamızı ne kadar yüksek şereflerle şerefyâb ettiğini gösteren âyetler; daha önce okumuştuk.daha önce okumuştuk. Ondan sonra İblis secde etmedi. O Allah'ın rahmetinden ve cennetten kovuldu. Ondan sonra İblis secde etmedi. O Allah'ın rahmetinden ve cennetten kovuldu. Ve böyle müşerref, mükerrem, muazzez, meleklerden bile daha ileride bir makama,Ve böyle müşerref, mükerrem, muazzez, meleklerden bile daha ileride bir makama, mekâna sahip olan Âdem atamız aleyhisselâm'a Allahu Teâlâ hazretleri,mekâna sahip olan Âdem atamız aleyhisselâm'a Allahu Teâlâ hazretleri, Allahu Azîmüşşân, âlemlerin Rabbi, yerin göğün yaratıcısı Mevlâmız;Allahu Azîmüşşân, âlemlerin Rabbi, yerin göğün yaratıcısı Mevlâmız; "Sen ve eşin cennette sâkin olun, oturun, mekân tutun, mesken tutun." buyurdu. "Sen ve eşin cennette sâkin olun, oturun, mekân tutun, mesken tutun." buyurdu.

Burada Âdem atamızla beraber, ve zevcüke "ve senin zevcen, eşin" [buyuruluyor.] Burada Âdem atamızla beraber, ve zevcüke "ve senin zevcen, eşin" [buyuruluyor.] Bu zevc ve zevce, hanım için ikisi birden kullanılır.Bu zevc ve zevce, hanım için ikisi birden kullanılır. Arapça'da zevc kelimesinin kullanılması daha fasih...Arapça'da zevc kelimesinin kullanılması daha fasih... Her ne kadar müennes siygası sonuna te getirilerek yapılıyorsa da Her ne kadar müennes siygası sonuna te getirilerek yapılıyorsa da Kur'ân-ı Kerîm'in kullanışında zevcetüke denmemiş, zevcüke buyurulmuş. Kur'ân-ı Kerîm'in kullanışında zevcetüke denmemiş, zevcüke buyurulmuş. Arap alimleri; "Dil bilgisi yönünden, lügat yönünden hanımın zevc diye o kelimeyle zikredilmesi daha fasih, daha belâgatlı." diyor. Arap alimleri; "Dil bilgisi yönünden, lügat yönünden hanımın zevc diye o kelimeyle zikredilmesi daha fasih, daha belâgatlı." diyor.

Demek ki Âdem atamızın zevcesi, eşi yaratılmış, ikisine birden; Demek ki Âdem atamızın zevcesi, eşi yaratılmış, ikisine birden; "Siz cennette sâkin olun, mesken tutun, oturun." buyurulmuş oluyor."Siz cennette sâkin olun, mesken tutun, oturun." buyurulmuş oluyor. Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre,Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre, o mübarek müfessir sahabi şöyle buyurmuş: o mübarek müfessir sahabi şöyle buyurmuş:

Lemmâ haleka'llâhu'l-cennete. "Allahu Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman." Lemmâ haleka'llâhu'l-cennete. "Allahu Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman." Ve eskene fîhâ Âdem. "Âdem aleyhisselâm'ı da orada iskân ettiği zaman...Ve eskene fîhâ Âdem. "Âdem aleyhisselâm'ı da orada iskân ettiği zaman... 'Sen cenneti mekân tutun, burada yaşa!' dediği zaman..." 'Sen cenneti mekân tutun, burada yaşa!' dediği zaman..." Bakiye fîhâ vahdehû. "Cennette tek başına, tek bir yaratık olarak bir müddet kaldı."Bakiye fîhâ vahdehû. "Cennette tek başına, tek bir yaratık olarak bir müddet kaldı." Fe-elka'llâhu aleyhi'n-nevm. "Allahu Teâlâ hazretleri ona uyku ârız eyledi, onu uyuma tuttu." Fe-elka'llâhu aleyhi'n-nevm. "Allahu Teâlâ hazretleri ona uyku ârız eyledi, onu uyuma tuttu." Sümme ehaze dıl'an min adlâihî mine'l-cânibi'l-eyser fe-haleka minhu Havvâ.Sümme ehaze dıl'an min adlâihî mine'l-cânibi'l-eyser fe-haleka minhu Havvâ. "Sol tarafından Allahu Teâlâ hazretleri Havva aleyhisselam validemizi yarattı." "Sol tarafından Allahu Teâlâ hazretleri Havva aleyhisselam validemizi yarattı."

Tabii Âdem aleyhisselâm'ın yaratılışı, Havva aleyhisselâm'ın yaratılışı, yaratılış merhaleleri, Tabii Âdem aleyhisselâm'ın yaratılışı, Havva aleyhisselâm'ın yaratılışı, yaratılış merhaleleri, şekli, yaratılışın cereyânı [nasıl oldu], biz bilmiyoruz, Allah bilir. şekli, yaratılışın cereyânı [nasıl oldu], biz bilmiyoruz, Allah bilir. Ama Havva aleyhisselam yaratıldı. Fellemme'steykaza.Ama Havva aleyhisselam yaratıldı.

Fellemme'steykaza.
"Âdem aleyhisselam bu uyuma hâlinden uyandığı zaman..." "Âdem aleyhisselam bu uyuma hâlinden uyandığı zaman..." Vecedehâ inde re'sihî kâideten. Vecedehâ inde re'sihî kâideten. "Havva aleyhisselâm'ı oturur vaziyette, yan tarafında, başı tarafında görünce şaşırdı." "Havva aleyhisselâm'ı oturur vaziyette, yan tarafında, başı tarafında görünce şaşırdı."

Bu [olayları] İbn Mes'ûd radıyallahu anh rivayet ediyor. Bu [olayları] İbn Mes'ûd radıyallahu anh rivayet ediyor.

Fe-seelehâ. "Ve ona sordu:" Men enti? "Sen kimsin?" Fe-seelehâ. "Ve ona sordu:" Men enti? "Sen kimsin?"

Fe-kâlet. "Havva aleyhisselam dedi ki;" İnni'mreetün. "Kadınım, bir hanımım." Fe-kâlet. "Havva aleyhisselam dedi ki;"

İnni'mreetün. "Kadınım, bir hanımım."

Fe-kâle: Lime hulikte? "Niçin yaratıldın sen? Ne sebeple yaratıldın?" Fe-kâle: Lime hulikte? "Niçin yaratıldın sen? Ne sebeple yaratıldın?"

Kâlet: Li-tesküne ileyye ve esküne ileyke.Kâlet: Li-tesküne ileyye ve esküne ileyke. "Sen benimle gönül sürûru bulasın, sükûnete eresin; ben seninle gönül sürûru bulup"Sen benimle gönül sürûru bulasın, sükûnete eresin; ben seninle gönül sürûru bulup seninle sükûna ereyim; birbirimizin gönlünü hoş edelim diye Allah bizi böyle yarattı." dedi,seninle sükûna ereyim; birbirimizin gönlünü hoş edelim diye Allah bizi böyle yarattı." dedi, Havva aleyhisselam. Havva aleyhisselam.

Fe-kâleti'l-melâiketü: Yâ Âdemu me'smühâ? Fe-kâleti'l-melâiketü: Yâ Âdemu me'smühâ? "Melekler bu yeni varlığı, Allah'ın Âdem'in yanında yarattığı varlığı görünce Âdem'e sordular:"Melekler bu yeni varlığı, Allah'ın Âdem'in yanında yarattığı varlığı görünce Âdem'e sordular: 'Bunun ismi ne?' dediler." Kâle: Havvâ. "'Bunun ismi Havva'dır.' dedi." 'Bunun ismi ne?' dediler."

Kâle: Havvâ. "'Bunun ismi Havva'dır.' dedi."

Çünkü, "Her varlığın ismini Allah ona öğretti." diye daha önceki âyetlerde geçmişti. Çünkü, "Her varlığın ismini Allah ona öğretti." diye daha önceki âyetlerde geçmişti.

Havvâ, ha-vav-ye, hayat maddesinden bir isim.Havvâ, ha-vav-ye, hayat maddesinden bir isim. Arap diline göre kökü hayat kelimesiyle aynı kökten. Arap diline göre kökü hayat kelimesiyle aynı kökten.

Kâlû: Ve lime? "'Bu isimle isimlendirilmesinin sebebi ne? Kâlû: Ve lime? "'Bu isimle isimlendirilmesinin sebebi ne? Niçin böyle 'hayat sahibi' mânasına gelen bir isimle isimlendirilmiş bu?' dediler." Niçin böyle 'hayat sahibi' mânasına gelen bir isimle isimlendirilmiş bu?' dediler."

Kâle: Li-ennehâ hulikat min hayyin.Kâle: Li-ennehâ hulikat min hayyin. "'Çünkü bu bir canlı varlıktan ayrılarak yaratıldı.' diye Âdem aleyhisselam cevap verdi." "'Çünkü bu bir canlı varlıktan ayrılarak yaratıldı.' diye Âdem aleyhisselam cevap verdi."

Va'lem enne'llâhe teâlâ haleka vâhiden min ebin dûne ümmin... Va'lem enne'llâhe teâlâ haleka vâhiden min ebin dûne ümmin...

Benim önümde bu satırları okuduğum [tefsir,] İsmail Hakkı-i Bursevî hazretlerinin tefsiri. Benim önümde bu satırları okuduğum [tefsir,] İsmail Hakkı-i Bursevî hazretlerinin tefsiri. Orada İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ın rivayetinin arkasından kendi beyanını,Orada İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ın rivayetinin arkasından kendi beyanını, duygusunu, fikrini zikrediyor: duygusunu, fikrini zikrediyor:

"Ey okuyucu! Bil ki Allahu Teâlâ hazretleri bir canlı varlığı, insanı babadan yarattı." "Ey okuyucu! Bil ki Allahu Teâlâ hazretleri bir canlı varlığı, insanı babadan yarattı."

Havva aleyhisselam Âdem aleyhisselâm'dan yaratılmış. Havva aleyhisselam Âdem aleyhisselâm'dan yaratılmış. Ne keyfiyetle, ne sûretle yaratıldıysa sol tarafındansol kenarından yaratılmış.Ne keyfiyetle, ne sûretle yaratıldıysa sol tarafındansol kenarından yaratılmış. Ama bu yaratmanın keyfiyeti Allahu Teâlâ hazretlerinin bildiği [bir şey.]Ama bu yaratmanın keyfiyeti Allahu Teâlâ hazretlerinin bildiği [bir şey.] Âdem aleyhisselâm'ın [yaratılışının] keyfiyeti [de öyle.]Âdem aleyhisselâm'ın [yaratılışının] keyfiyeti [de öyle.] Âdem aleyhisselâm da topraktan yaratılmış ama ne merhalelerden geçerek,Âdem aleyhisselâm da topraktan yaratılmış ama ne merhalelerden geçerek, nasıl oldu, biz o teferruâtı bilmeden yaratılışı biliyoruz. nasıl oldu, biz o teferruâtı bilmeden yaratılışı biliyoruz.

Havva aleyhisselam Âdem'den yaratıldı. Âdem babamız, babadan bir kişi yaratılıyor. Havva aleyhisselam Âdem'den yaratıldı. Âdem babamız, babadan bir kişi yaratılıyor. Allah yaratıyor. Dûne ümmin. "Anne olmadan."Allah yaratıyor.

Dûne ümmin. "Anne olmadan."
Ve hiye havvâ. "Bu yaratılanın adı da havvâ." Tabii Âdem['le ilgili,] Ve hiye havvâ. "Bu yaratılanın adı da havvâ."

Tabii Âdem['le ilgili,]
İsâ aleyhisselâm'a inen İncil'den, Mûsa aleyhisselâm'a inen Tevrat'dan gelme isimlerİsâ aleyhisselâm'a inen İncil'den, Mûsa aleyhisselâm'a inen Tevrat'dan gelme isimler batı dillerine de girmiş. batı dillerine de girmiş. Batı dillerinde Adam diye Âdem'in adı kullanılıyor.Batı dillerinde Adam diye Âdem'in adı kullanılıyor. Havva'nın adı da Eva diye [kullanılıyor.] Muhtelif dillerde telaffuzları farklı olabilir.Havva'nın adı da Eva diye [kullanılıyor.] Muhtelif dillerde telaffuzları farklı olabilir. Bu kelimeleri onlar da biliyorlar. Bu kelimeleri onlar da biliyorlar.

Ve âhar min ümmin dûne ebin. Ve âhar min ümmin dûne ebin. "Bir de Cenâb-ı Hakk'ın babasız, sadece anneden yarattığı bir kişi var.""Bir de Cenâb-ı Hakk'ın babasız, sadece anneden yarattığı bir kişi var." Ve hüve İsa aleyhisselam. Meryem validemiz evlenmemiş iken ve pırıl pırıl tertemiz,Ve hüve İsa aleyhisselam.

Meryem validemiz evlenmemiş iken ve pırıl pırıl tertemiz,
ibadet ehli, kendisine mahsus bir ibadetgâhta kimseyle görüşmeden ibadetle meşgul bir ibadetkâr, ibadet ehli, kendisine mahsus bir ibadetgâhta kimseyle görüşmeden ibadetle meşgul bir ibadetkâr, âbid, zâhid, cennetlik hatun... âbid, zâhid, cennetlik hatun... Cennetlik olduğunu da Peygamber Efendimiz zaten hadîs-i şerîflerinde beyan ediyor.Cennetlik olduğunu da Peygamber Efendimiz zaten hadîs-i şerîflerinde beyan ediyor. Öyle tertemiz bir bâkire iken Allahu Teâlâ hazretleri ondan da Öyle tertemiz bir bâkire iken Allahu Teâlâ hazretleri ondan da İsa aleyhisselâm'ı babasız olarak dünyaya getirtti. Hikmeti... İsa aleyhisselâm'ı babasız olarak dünyaya getirtti. Hikmeti...

Sonra birçok insanlar da anne ve babadan dünyaya geldiler. Sonra birçok insanlar da anne ve babadan dünyaya geldiler. Benî Âdem, insan nesli anne ve babadan dünyaya geldiler.Benî Âdem, insan nesli anne ve babadan dünyaya geldiler. Bir tanesi de ne anne, ne baba yok, yani hiçbirisi olmadan Allah onu öyle yarattı, topraktan yarattı;Bir tanesi de ne anne, ne baba yok, yani hiçbirisi olmadan Allah onu öyle yarattı, topraktan yarattı; o da Âdem aleyhisselâm'ın kendisi. o da Âdem aleyhisselâm'ın kendisi.

Bunları böyle dört muhtelif hâli zikrettikten sonra İsmail Hakkı-i Bursevî hazretleri Bunları böyle dört muhtelif hâli zikrettikten sonra İsmail Hakkı-i Bursevî hazretleri kaddesallahu sırrahu'l-azîz; kaddesallahu sırrahu'l-azîz;

Fe-sübhâne men azhara min acâibi sun'ihî ve mâ tetehayyeru fîhi'l-ukûl.Fe-sübhâne men azhara min acâibi sun'ihî ve mâ tetehayyeru fîhi'l-ukûl. "Sübhanallah!" diyor. "Kudretine bak Cenâb-ı Hakk'ın ki ne kadar şaşılacak, "Sübhanallah!" diyor. "Kudretine bak Cenâb-ı Hakk'ın ki ne kadar şaşılacak, taaccüb edilecek tarzda yaratıyor, neler yaratıyor!taaccüb edilecek tarzda yaratıyor, neler yaratıyor! Akılları hayrette bırakacak tarzda yaratıyor!" diye bir noktaya işaret etmiş. Akılları hayrette bırakacak tarzda yaratıyor!" diye bir noktaya işaret etmiş.

Tabii güzel bir noktayı beyan etmiş oluyor. Ben de sevdiğim için size bu satırları naklettim. Tabii güzel bir noktayı beyan etmiş oluyor. Ben de sevdiğim için size bu satırları naklettim.

Havva aleyhisselam ne zaman yaratıldı? Cennete girmeden evvel mi yaratıldı,Havva aleyhisselam ne zaman yaratıldı? Cennete girmeden evvel mi yaratıldı, cennete girdikten sonra mı yaratıldı? cennete girdikten sonra mı yaratıldı?

Tabii biz bunları eğer bir haber-i sâdık yoksa cevaplandıracak durumda değiliz. Tabii biz bunları eğer bir haber-i sâdık yoksa cevaplandıracak durumda değiliz.

"Ey Âdem! Sen ve zevcen, eşin cennete buyurun, oturun, cennet meskeniniz olsun." "Ey Âdem! Sen ve zevcen, eşin cennete buyurun, oturun, cennet meskeniniz olsun." Ve külâ minhâ. "Bu cennetteki nimetlerden ikiniz de yiyin." Ve külâ minhâ. "Bu cennetteki nimetlerden ikiniz de yiyin."

Külâ, kef ile, "ikiniz birden"; iki kişiye, iki muhataba emir siygası. Külâ, kef ile, "ikiniz birden"; iki kişiye, iki muhataba emir siygası. Kül, "ye"; külâ, "siz ikiniz yiyin"; külû, "hepiniz, sizler yiyin" mânasına, Kül, "ye"; külâ, "siz ikiniz yiyin"; külû, "hepiniz, sizler yiyin" mânasına, bu kelimeleri duymuşsunuzdur. bu kelimeleri duymuşsunuzdur. Tabii Arapça'da kaf'la kef'in farkı var, iki tane ke harfi var.Tabii Arapça'da kaf'la kef'in farkı var, iki tane ke harfi var. Türkçe'de bir tane 'k' var. Kül kefle olursa "ye" demek; kafla olursa kul, o da "söyle" demek.Türkçe'de bir tane 'k' var. Kül kefle olursa "ye" demek; kafla olursa kul, o da "söyle" demek. Onu da duymuşsunuzdur. Türkçe'de bunun ikisini de yazdığımız zaman k-u-l ile yazacağız.Onu da duymuşsunuzdur. Türkçe'de bunun ikisini de yazdığımız zaman k-u-l ile yazacağız. Birisinin ötekisinden farkı nasıl olacak? Türkçe'de Q harfi de yok.Birisinin ötekisinden farkı nasıl olacak? Türkçe'de Q harfi de yok. Batı dillerinde var, onu almamışız. Böylece bir karışma olacak. Bunun için izah etmek gerekiyor. Batı dillerinde var, onu almamışız. Böylece bir karışma olacak. Bunun için izah etmek gerekiyor.

Ve külâ. "İkiniz yiyin." Minhâ. "Cennette bulunan türlü türlü nimetlerden..." Rağaden.Ve külâ. "İkiniz yiyin." Minhâ. "Cennette bulunan türlü türlü nimetlerden..." Rağaden. "Henîen, âfiyetle, vâsien, geniş bir şekilde gönlünüz hoş olarak, tayyip olarak,"Henîen, âfiyetle, vâsien, geniş bir şekilde gönlünüz hoş olarak, tayyip olarak, hoş olarak yiyin bakalım." hoş olarak yiyin bakalım."

"Şen, hoş bir şekilde, âfiyetle cennetteki nimetlerden, meyvelerden, yiyeceklerden yiyin." "Şen, hoş bir şekilde, âfiyetle cennetteki nimetlerden, meyvelerden, yiyeceklerden yiyin."

Haysü şi'tümâ. "Ne zaman isterseniz, cennetin neresinden isterseniz, canınız istedikçe Haysü şi'tümâ. "Ne zaman isterseniz, cennetin neresinden isterseniz, canınız istedikçe her tarafındakilerden nasıl isterseniz yiyin. her tarafındakilerden nasıl isterseniz yiyin. Neredeki meyveyi isterseniz yiyin." Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete.Neredeki meyveyi isterseniz yiyin." Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete. "Sadece bir istisnası var: Şu ağaca yakalaşmayın!" Fe-tekûnâ mine'z-zâlimîn."Sadece bir istisnası var: Şu ağaca yakalaşmayın!" Fe-tekûnâ mine'z-zâlimîn. "Sonra ikiniz de âsilerden, günahkârlardan olursunuz." buyuruyor. "Sonra ikiniz de âsilerden, günahkârlardan olursunuz." buyuruyor.

Tabii Âdem atamızla Havva anamız [o ağaçtan] yemişler. Tabii Âdem atamızla Havva anamız [o ağaçtan] yemişler.

Şimdi burada ben kendim birkaç noktayı söylemek istiyorum: Şimdi burada ben kendim birkaç noktayı söylemek istiyorum:

Cennette o kadar nimet var; saymakla bitmez,Cennette o kadar nimet var; saymakla bitmez, türlü türlü tatları olan, şekilleri olan, renkleri olan nimetler... türlü türlü tatları olan, şekilleri olan, renkleri olan nimetler... Cenâb-ı Hak; "Hepsi serbest, hepsini yiyebilirsiniz." buyuruyor.Cenâb-ı Hak; "Hepsi serbest, hepsini yiyebilirsiniz." buyuruyor. "Yalnız şunu yemeyin, şu ağaca yaklaşmayın!" buyuruyor. "Yalnız şunu yemeyin, şu ağaca yaklaşmayın!" buyuruyor. Ama Âdem atamız, Havva anamız onu yemişler. Ne kadar garip bir durum! Bizler de öyle...Ama Âdem atamız, Havva anamız onu yemişler. Ne kadar garip bir durum! Bizler de öyle... Cenâb-ı Hak bir sürü yiyecek, meyve, sebze, hatta kuşlar, balıklar, Cenâb-ı Hak bir sürü yiyecek, meyve, sebze, hatta kuşlar, balıklar, koyunlar, kuzular, yani canı olan varlıkların bile yenmesini bize meşru kılmış. koyunlar, kuzular, yani canı olan varlıkların bile yenmesini bize meşru kılmış. Mükerrem varlık olarak, ikrâma mazhar bir yaratık olarak, ikrâm olarak bunları bize helal kılmış, Mükerrem varlık olarak, ikrâma mazhar bir yaratık olarak, ikrâm olarak bunları bize helal kılmış, bizim için yaratmış. bizim için yaratmış.

Hüve'llezî haleka leküm mâ fi'l-ardı cemîa. Hüve'llezî haleka leküm mâ fi'l-ardı cemîa. "Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı Allah..." diye Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri şahit. "Yeryüzünde ne varsa hepsini sizin için yarattı Allah..." diye Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri şahit.

İnsanoğlu da o kadar helal varken helalleri bırakıyor, bırakıyor, bırakıyor;İnsanoğlu da o kadar helal varken helalleri bırakıyor, bırakıyor, bırakıyor; bir haram kıldığı içki var... bir haram kıldığı içki var... Onun da haram kılınmasının hikmeti gayet güzel anlaşılıyor. Onun da haram kılınmasının hikmeti gayet güzel anlaşılıyor. İçkiyi içen insanın aklı gidiyor, cinayet işliyor;İçkiyi içen insanın aklı gidiyor, cinayet işliyor; aklı gidiyor, trafik kazasıseyrü sefer kazası yapıyor, arabasını bir yere çarpıyor;aklı gidiyor, trafik kazasıseyrü sefer kazası yapıyor, arabasını bir yere çarpıyor; Emirgan'dan gelirken Boğaz'da denize uçuruyor, ailenin hepsi sulara gömülüyor...Emirgan'dan gelirken Boğaz'da denize uçuruyor, ailenin hepsi sulara gömülüyor... Zararlı olduğu belli. İlle o yasağı gidip yapıyorlar.Zararlı olduğu belli. İlle o yasağı gidip yapıyorlar. Bu çok acayip bir şey, çok garip bir şey, şaşılacak bir şey, taaccüb edilecek bir şey!Bu çok acayip bir şey, çok garip bir şey, şaşılacak bir şey, taaccüb edilecek bir şey! Ve yapılmaması gereken bir şey! Bu noktayı dikkatinize sunmak istiyorum. Ve yapılmaması gereken bir şey! Bu noktayı dikkatinize sunmak istiyorum.

Allah yardımcımız olsun. Yanıltmasın, şaşırtmasın. Allah yardımcımız olsun. Yanıltmasın, şaşırtmasın.

Haramlardan korunmak için Allah'ın helalleri bize yeter.Haramlardan korunmak için Allah'ın helalleri bize yeter. Nikâh helal; nikâhın dışındaki başka türlü ilişkiler, "gayri meşru" denen ilişkiler haram...Nikâh helal; nikâhın dışındaki başka türlü ilişkiler, "gayri meşru" denen ilişkiler haram... İnsanoğlu helali yapmıyor, harama sapıyor. Helali yemiyor, haramı yiyor. Sübhanallah! İnsanoğlu helali yapmıyor, harama sapıyor. Helali yemiyor, haramı yiyor. Sübhanallah!

Allah şaşırtmasın, şeytana uydurmasın. Tabii şeytan yaptırtıyor, nefis yaptırtıyor. Allah şaşırtmasın, şeytana uydurmasın.

Tabii şeytan yaptırtıyor, nefis yaptırtıyor.
Bir yanlış mantıkla insanlar bunu yapıyorlar. Bir yanlış mantıkla insanlar bunu yapıyorlar.

Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete. "Bu ağaca yaklaşmayın!" Bu ağaç hangi ağaç idi? Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete. "Bu ağaca yaklaşmayın!"

Bu ağaç hangi ağaç idi?

Uzun açıklamalar, rivayetler var... Uzun açıklamalar, rivayetler var...

Tabii benim elimdeki, şu anda size hitaben kullandığım tefsir Tabii benim elimdeki, şu anda size hitaben kullandığım tefsir İbn Kesîr Tefsiri ile Rûhu'l-beyân Tefsiri.İbn Kesîr Tefsiri ile Rûhu'l-beyân Tefsiri. Ama Taberî Tefsiri olsa, Kurtubî Tefsiri olsa bütün öteki rivayetleri teferruatlı olarak daAma Taberî Tefsiri olsa, Kurtubî Tefsiri olsa bütün öteki rivayetleri teferruatlı olarak da söylemek mümkün. söylemek mümkün.

Özetlemek gerekirse: Bu ağaç ne ağacıydı? Özetlemek gerekirse:

Bu ağaç ne ağacıydı?
Allah'ın "Sakın buna yaklaşmayın!" dediği ağaç hangisiydi? Allah'ın "Sakın buna yaklaşmayın!" dediği ağaç hangisiydi?

Bazısı; "Üzüm asmasıydı." demiş. İbn Abbas'tan bir rivayet böyle: Hiye'l-kerm. Bazısı; "Üzüm asmasıydı." demiş. İbn Abbas'tan bir rivayet böyle: Hiye'l-kerm. Kerm, "asma kütüğü" demek. Ehli kitaptan bazısı bunu "buğday" olarak rivayet etmişler.Kerm, "asma kütüğü" demek. Ehli kitaptan bazısı bunu "buğday" olarak rivayet etmişler. Yine İbn Abbas'tan başka kanallarlayollarla gelen rivayetlerde;Yine İbn Abbas'tan başka kanallarlayollarla gelen rivayetlerde; "Başaktı bu." deniliyor. Başkasında; "Buğday tanesiydi." deniliyor. "Başaktı bu." deniliyor. Başkasında; "Buğday tanesiydi." deniliyor. Ama tabii insan buğdayın ağaç olmadığını da düşünüyor.Ama tabii insan buğdayın ağaç olmadığını da düşünüyor. Sonra bir rivayet var, Ebî Mâlik'ten: Nahle, yani "Hurma ağacıydı."Sonra bir rivayet var, Ebî Mâlik'ten: Nahle, yani "Hurma ağacıydı." Bir başka rivayet var, Mücahid'den: "İncir ağacıydı."Bir başka rivayet var, Mücahid'den: "İncir ağacıydı." Katâde ve İbn Cüreyc, Ebû Câfer vesaire bu kanaattelermiş.Katâde ve İbn Cüreyc, Ebû Câfer vesaire bu kanaattelermiş. İşte bu ağaç hakkında çeşitli rivayetler var. İşte bu ağaç hakkında çeşitli rivayetler var.

Benim böyle konuşma yapan kişilerden duyduğum başka mecâzi teviller de var: Benim böyle konuşma yapan kişilerden duyduğum başka mecâzi teviller de var: "Bu ağaç değil de, ağaç bir kinâye olarak söyleniyor, asıl işaret edilmek istenen başka." diye, "Bu ağaç değil de, ağaç bir kinâye olarak söyleniyor, asıl işaret edilmek istenen başka." diye, çeşit çeşit yorumlar var. çeşit çeşit yorumlar var. Ama rivayete dayanan, hadîs-i şerîfe veya sahabe-i kirâmın nakline dayanan rivayetler altı tane. Ama rivayete dayanan, hadîs-i şerîfe veya sahabe-i kirâmın nakline dayanan rivayetler altı tane. Asma veyahut buğday veyahut hurma veyahut incir gibi rivayetler var. Asma veyahut buğday veyahut hurma veyahut incir gibi rivayetler var.

"Buğday tanesi" diyenler; "O buğday tanesi ama cennetteki buğday tanesi bir inek kadar büyük,"Buğday tanesi" diyenler; "O buğday tanesi ama cennetteki buğday tanesi bir inek kadar büyük, kaymaktan daha yumuşak, baldan daha tatlı..." diye de açıklamalar yapmışlar. kaymaktan daha yumuşak, baldan daha tatlı..." diye de açıklamalar yapmışlar. Şüphesiz ki tabii cennetteki varlıklar, o zamanki varlıklar muhakkak o çevrenin şartlarıyla,Şüphesiz ki tabii cennetteki varlıklar, o zamanki varlıklar muhakkak o çevrenin şartlarıyla, o çevrenin içinde çok daha başka türlü olabilir. o çevrenin içinde çok daha başka türlü olabilir.

Fakat allâme, büyük alimler diyorlar ki; "Bu ağacın cinsinin ne olduğu önemli değil." Fakat allâme, büyük alimler diyorlar ki;

"Bu ağacın cinsinin ne olduğu önemli değil."

Allahu Teâlâ hazretleri cennette her şeyi serbest kılmış; Allahu Teâlâ hazretleri cennette her şeyi serbest kılmış; "Yanlız şu ağaca yaklaşmayın, sonra günahkârlardan, zalimlerden olursunuz!" buyurmuş. "Yanlız şu ağaca yaklaşmayın, sonra günahkârlardan, zalimlerden olursunuz!" buyurmuş.

Fe-tekûnâ. "Siz ikiniz olursunuz." Tekûnâni idi, nun'u düştü; çünkü emrin cevabı. Fe-tekûnâ. "Siz ikiniz olursunuz." Tekûnâni idi, nun'u düştü; çünkü emrin cevabı.

Ve lâ takrabâ. "Sakın yaklaşmayın!" Fe-tekûnâ mine'z-zâlimîn. Ve lâ takrabâ. "Sakın yaklaşmayın!" Fe-tekûnâ mine'z-zâlimîn. "Eğer yaklaşırsanız zalimlerden olursunuz." "Eğer yaklaşırsanız zalimlerden olursunuz."

Emrin cevabı tesniye siygasında böyle mansub olur ve nun'u düşer. Emrin cevabı tesniye siygasında böyle mansub olur ve nun'u düşer. Onun için tekûnâni siygasında nun düşmüş. Onun için tekûnâni siygasında nun düşmüş.

Zalim, aslında "zulmeden" demek, yani "adaletten ayrılan" demek.Zalim, aslında "zulmeden" demek, yani "adaletten ayrılan" demek. Günahkâra da "zalim" deniliyor; çünkü o da günah işlemek sûretiyle kendi nefsini tehlikeye sokuyor.Günahkâra da "zalim" deniliyor; çünkü o da günah işlemek sûretiyle kendi nefsini tehlikeye sokuyor. Tabii işlediği günahtan dolayı Allah'ın cezası olacak.Tabii işlediği günahtan dolayı Allah'ın cezası olacak. Kendi kendisine fenalık etmiş olduğundan günah işleyene deKendi kendisine fenalık etmiş olduğundan günah işleyene de "nefsine zulmeden kimse" derler, "zalim" derler. "nefsine zulmeden kimse" derler, "zalim" derler.

"Eğer böyle yaparsanız zalimlerden olursunuz, sakın buna yaklaşmayın!" diyor. "Eğer böyle yaparsanız zalimlerden olursunuz, sakın buna yaklaşmayın!" diyor.

Burada benim işaret etmek istediğim bir nokta daha var: Burada benim işaret etmek istediğim bir nokta daha var: Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete buyuruluyor. "Sakın ikiniz şu ağaca yaklaşmayın!" Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete buyuruluyor. "Sakın ikiniz şu ağaca yaklaşmayın!" "Şu ağaçtan yemeyin." denmiyor, "[Şu] ağaca yaklaşmayın!" [deniyor.]"Şu ağaçtan yemeyin." denmiyor, "[Şu] ağaca yaklaşmayın!" [deniyor.] Bu çok önemli bir incelik taşıyor, ben onu size söylemek istiyorum: Bu çok önemli bir incelik taşıyor, ben onu size söylemek istiyorum:

Günahın yanına yaklaşmamak lazım! Yaklaştığı zaman insan ayağı kayıp düşebilir.Günahın yanına yaklaşmamak lazım! Yaklaştığı zaman insan ayağı kayıp düşebilir. Mühim olan günaha yaklaşmamaktır! Mühim olan günaha yaklaşmamaktır!

Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in başka bir âyet-i kerîmesinde de; Onun için Kur'ân-ı Kerîm'in başka bir âyet-i kerîmesinde de;

Ve lâ takrabü'z-zinâ innehû kâne fâhişeten ve sâe sebilâ.Ve lâ takrabü'z-zinâ innehû kâne fâhişeten ve sâe sebilâ. "Zinaya yaklaşmayın! [Doğrusu bu çirkindir, kötü bir yoldur.]" buyuruluyor. "Zinaya yaklaşmayın! [Doğrusu bu çirkindir, kötü bir yoldur.]" buyuruluyor.

"Zinâya yaklaşmayın!" ne demek? "Zinâya yaklaşmayın!" ne demek?

"Sizi sonunda bu kötü fiile götürecek ön şeylere dahi girişmeyin!" [demek.] "Sizi sonunda bu kötü fiile götürecek ön şeylere dahi girişmeyin!" [demek.]

Ön işlemler, ön eylemler nelerdir? Bakmak... Mesela harama bakmak yasak.Ön işlemler, ön eylemler nelerdir?

Bakmak... Mesela harama bakmak yasak.
Tarafeynin örtünmesi, tesettür onun için gerekiyor.Tarafeynin örtünmesi, tesettür onun için gerekiyor. Erkekle kadının, birbirinin mahremi olmayan kimsenin aynı odada kalmaması vesaire...Erkekle kadının, birbirinin mahremi olmayan kimsenin aynı odada kalmaması vesaire... Ön şartlarla iş önceden engellenirse o zaman insan günahı işlemez.Ön şartlarla iş önceden engellenirse o zaman insan günahı işlemez. Ama ta yanına kadar yaklaşırsa ayağı kayıp düşebilir. Ama ta yanına kadar yaklaşırsa ayağı kayıp düşebilir.

Onun için, uçurum vesaire olduğu zaman ilgililer ihtiyat olsun diye direkleriOnun için, uçurum vesaire olduğu zaman ilgililer ihtiyat olsun diye direkleri veya duvarı uçurumun ta dibine yapmıyorlar, uçurumdan biraz önce yapıyorlar kiveya duvarı uçurumun ta dibine yapmıyorlar, uçurumdan biraz önce yapıyorlar ki kenara da yanaşmasın. Yani tehlikeden daha önce[ki] bir yerde yapıyorlar kikenara da yanaşmasın. Yani tehlikeden daha önce[ki] bir yerde yapıyorlar ki tehlikeli bir yere gelip de, "Ah şöyle oldu, böyle oldu..." diye tehlikeli bir yere gelip de, "Ah şöyle oldu, böyle oldu..." diye sonunda tehlike başlarına gelmesin diye. sonunda tehlike başlarına gelmesin diye.

"Bu ağaca yaklaşmayın!" buyurulmuş. Demek ki yaklaşma bile olmayacak. "Bu ağaca yaklaşmayın!" buyurulmuş. Demek ki yaklaşma bile olmayacak. Yemek değil, yanına bile yanaşma olmaması lazım. Bu önemli! Yemek değil, yanına bile yanaşma olmaması lazım. Bu önemli!

Sevgili izleyiciler ve dinleyiciler! Bizim de buradan çıkartacağımız ders: Sevgili izleyiciler ve dinleyiciler!

Bizim de buradan çıkartacağımız ders:
Günahlara yaklaşmamak.Günahlara yaklaşmamak. Günahın yanına kadar vardıktan sonra mıknatısın iğneyi çektiği gibi günah çekiverir. Günahın yanına kadar vardıktan sonra mıknatısın iğneyi çektiği gibi günah çekiverir.

Avustralya'da tabiatın ilginç bir şeyini görmeye gitmiştik. Avustralya'da tabiatın ilginç bir şeyini görmeye gitmiştik. Kayama diye Wollongong'un güneyinde bir yer vardı.Kayama diye Wollongong'un güneyinde bir yer vardı. Denizden uzaktasınız ama aşağıdan okyanusun iri dalgaları kayaları delmiş... Denizden uzaktasınız ama aşağıdan okyanusun iri dalgaları kayaları delmiş... Dalga bir bastırdığı zaman toprağın ortasından, çukurdan yukarıya minare gibi su fışkırıyor;Dalga bir bastırdığı zaman toprağın ortasından, çukurdan yukarıya minare gibi su fışkırıyor; dalganın vurmasından, bastırmasından... dalganın vurmasından, bastırmasından... Onu artık herkes seyretmeye gidiyor. Onu artık herkes seyretmeye gidiyor. Etrafını da parmaklıklarla çevirmişler, yani çok yanaşılmasın, aşağıya bakılmasın diye.Etrafını da parmaklıklarla çevirmişler, yani çok yanaşılmasın, aşağıya bakılmasın diye. Biz de ona rağmen biraz yaklaştık, ihtiyatlı bir şekilde baktık. Biz de ona rağmen biraz yaklaştık, ihtiyatlı bir şekilde baktık. Aşağısı derin, kayalar girintili çıkıntılı... [Kayalar] sulardan yüzyıllar boyunca erimiş...Aşağısı derin, kayalar girintili çıkıntılı... [Kayalar] sulardan yüzyıllar boyunca erimiş... Dediler ki; "Hocam burada birkaç [kişi] -Pakistanlı mı, Hintli mi- böyle bakarken bir su fışkırması,Dediler ki; "Hocam burada birkaç [kişi] -Pakistanlı mı, Hintli mi- böyle bakarken bir su fışkırması, bir hava geri çekilmesi, nasıl olduysa tazyik, ikisi de yuvarlanmışlar,bir hava geri çekilmesi, nasıl olduysa tazyik, ikisi de yuvarlanmışlar, 203040 metre aşağıya, deliğin içine gitmişler." 203040 metre aşağıya, deliğin içine gitmişler." Yaklaşan, tehlikeye mâruz kalıyor, gidiyor. Yaklaşan, tehlikeye mâruz kalıyor, gidiyor.

Onun için, mühim olan günaha yaklaşmamak! Onun için, mühim olan günaha yaklaşmamak!

İslâm'ın emirlerinde de -emirleri çok hikmetli, çok güzel-İslâm'ın emirlerinde de -emirleri çok hikmetli, çok güzel- günaha yaklaşmadan günahı engellemek vardır.günaha yaklaşmadan günahı engellemek vardır. İslâm'ın bütün emirlerinde hikmet vardır. O hikmet nedir? İslâm'ın bütün emirlerinde hikmet vardır. O hikmet nedir?

Günahın yanına bile insanı yanaştırmamak. Günahın yanına bile insanı yanaştırmamak.

Yanaştıktan sonra yapmamak zor olur artık. İnsan kendisini tutamaz, nefsine mağlup olur,Yanaştıktan sonra yapmamak zor olur artık. İnsan kendisini tutamaz, nefsine mağlup olur, arzularına yenilir, hatayı işleyebilir. arzularına yenilir, hatayı işleyebilir.

Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete. Kendilerine; "Bu ağaca yaklaşmayın!" buyurulmuş. Ve lâ takrabâ hâzihi'ş-şecerete. Kendilerine; "Bu ağaca yaklaşmayın!" buyurulmuş.

Fe-ezellehüme'ş-şeytânu anhâ. Bu zelle['deki] ze keskin ze. Zelle, "kaymak" demek.Fe-ezellehüme'ş-şeytânu anhâ.

Bu zelle['deki] ze keskin ze. Zelle, "kaymak" demek.
Mesela zelletü'l-kâri'; kıraati okuyan insanın kayması.Mesela zelletü'l-kâri'; kıraati okuyan insanın kayması. Zelletü'l-kadem; ayağın kayıp insanın düşmesi. Ezelle; -if'al bâbı- kaydırdı. Zelletü'l-kadem; ayağın kayıp insanın düşmesi. Ezelle; -if'al bâbı- kaydırdı. Ama ezelle an harf-i cer'iyle kullanılınca "çıkarttı, götürdü" demek. Ama ezelle an harf-i cer'iyle kullanılınca "çıkarttı, götürdü" demek.

Anhâ. "Şeytan oradan onları götürdü. Yani cennetten onların ayaklarını kaydırdı ve götürdü." Anhâ. "Şeytan oradan onları götürdü. Yani cennetten onların ayaklarını kaydırdı ve götürdü." Fe-ahracehümâ. "Her ikisini, Âdem atamız ile Havva anamız aleyhimesselâm'ı..."Fe-ahracehümâ. "Her ikisini, Âdem atamız ile Havva anamız aleyhimesselâm'ı..." Mimmâ kânâ fîhi. "İçlerinde bulunduğu refah, nimet, mutluluk, saadet,Mimmâ kânâ fîhi. "İçlerinde bulunduğu refah, nimet, mutluluk, saadet, güzelliklerden mahrum etti, çıkardı, ayaklarını kaydırdı." güzelliklerden mahrum etti, çıkardı, ayaklarını kaydırdı."

Güzel güzel cennet libasları giyiyorlardı. Cennet köşklerinde oturuyorlardı.Güzel güzel cennet libasları giyiyorlardı. Cennet köşklerinde oturuyorlardı. Rızıklar, cennet nimetleri ne kadar güzeldi... Rızıklar, cennet nimetleri ne kadar güzeldi... Âfiyet üzereydiler, rahat üzereydiler. Oradan şeytan onları kandırdı, çıkarttı. Âfiyet üzereydiler, rahat üzereydiler. Oradan şeytan onları kandırdı, çıkarttı.

Tabii şeytan nasıl kandırdı?Tabii şeytan nasıl kandırdı? Şeytan Âdem aleyhisselâm'a secde etmediği zaman kovuldu, recmolundu, cennetten çıkartıldı.Şeytan Âdem aleyhisselâm'a secde etmediği zaman kovuldu, recmolundu, cennetten çıkartıldı. Nasıl oldu? Yeryüzünden mi vesvese verdi, onları kandırdı? Nasıl oldu? Yeryüzünden mi vesvese verdi, onları kandırdı? Yoksa Cenâb-ı Hak; "Gel, buyur." diye izin vermiyor ama Yoksa Cenâb-ı Hak; "Gel, buyur." diye izin vermiyor ama şeytanlığını yapmasına müsaade ettiğinden mi öyle imkân buldu, cennete geldi? şeytanlığını yapmasına müsaade ettiğinden mi öyle imkân buldu, cennete geldi? Nasıl kandırdı? Yine iyi tarafından yakalayarak kandırdı.Nasıl kandırdı?

Yine iyi tarafından yakalayarak kandırdı.
Başka âyet-i kerîmelerde geçiyor ki; Hel edüllüke alâ şecereti'l-huldi ve mülkin lâ yeblâ. Başka âyet-i kerîmelerde geçiyor ki;

Hel edüllüke alâ şecereti'l-huldi ve mülkin lâ yeblâ.
"Ebediyyet ağacına sizi götüreyim mi? Elinizden bir daha kaçmayacak bir devlet, mutluluk,"Ebediyyet ağacına sizi götüreyim mi? Elinizden bir daha kaçmayacak bir devlet, mutluluk, saadet kazanmanıza sebep olacak bir şeyi size öğreteyim mi?" diyerek bu işe kandırdı. saadet kazanmanıza sebep olacak bir şeyi size öğreteyim mi?" diyerek bu işe kandırdı.

Çünkü, "Bu ağaç nedir?" diye rivayetler sıralanırken Vehb b. Münebbih'ten bir rivayet var:Çünkü, "Bu ağaç nedir?" diye rivayetler sıralanırken Vehb b. Münebbih'ten bir rivayet var: "O ağaç, birbirinden dalları çıkıp etrafa yayılırdı..." Ve kâne lehû semerun. "O ağaç, birbirinden dalları çıkıp etrafa yayılırdı..." Ve kâne lehû semerun. "Bu ağacın meyveleri vardı." Te'külühü'l-melâiketü."Bu ağacın meyveleri vardı." Te'külühü'l-melâiketü. "Melekler bu ağacın meyvelerini yerdi." Li-huldihim. "Ebediyyen kalmak için." "Melekler bu ağacın meyvelerini yerdi." Li-huldihim. "Ebediyyen kalmak için."

"Öyle bir şecereydi, [ağaçtı.]" deniliyor. Şeytan da; "Öyle bir şecereydi, [ağaçtı.]" deniliyor. Şeytan da;

"Siz de bundan yerseniz cennete ebedî kalırsınız ve elinizden artık bir daha kaçmayacak bir nimete,"Siz de bundan yerseniz cennete ebedî kalırsınız ve elinizden artık bir daha kaçmayacak bir nimete, dereceye ulaşırsınız." diye, onların cennet sevgisini kışkırtarak,dereceye ulaşırsınız." diye, onların cennet sevgisini kışkırtarak, "Ebediyyen burada kalacaksınız." diye kandırdı. Halbuki ne yapması lazımdı? "Ebediyyen burada kalacaksınız." diye kandırdı.

Halbuki ne yapması lazımdı?

"Rabbim 'Buna yaklaşma!' dedi; sen ne dersen de, ben yaklaşmam!" demesi lazımdı. "Rabbim 'Buna yaklaşma!' dedi; sen ne dersen de, ben yaklaşmam!" demesi lazımdı.

Şeytan onların iyi niyetinden, iyi tarafından yakalayıp kandırdı. Şeytan onların iyi niyetinden, iyi tarafından yakalayıp kandırdı. İşte günahların çoğuna insanların girişi böyle olur. İşte günahların çoğuna insanların girişi böyle olur. Yani şeytan kandırırken onların kabul edebileceği bir vecih, bir yol, bir söz, bir mantık uydurur;Yani şeytan kandırırken onların kabul edebileceği bir vecih, bir yol, bir söz, bir mantık uydurur; o onu yapar, günahı öyle işler. o onu yapar, günahı öyle işler. Yoksa herkes çok cadaloz olmuyor, çok cebbar olmuyor;Yoksa herkes çok cadaloz olmuyor, çok cebbar olmuyor; "İlle günah yapacağım, Allah'a âsi olacağım!" diye yapmıyor."İlle günah yapacağım, Allah'a âsi olacağım!" diye yapmıyor. Şeytan onu bir yoldan kandırıyor.Şeytan onu bir yoldan kandırıyor. Mesela bir âbid kimse varmış, onu ibadetgâhından çıkarttırmış, Mesela bir âbid kimse varmış, onu ibadetgâhından çıkarttırmış, şehre indirtmiş, şehirde içki içirtmiş.şehre indirtmiş, şehirde içki içirtmiş. Tarih kitapları, tefsir kitapları bunu yazar.Tarih kitapları, tefsir kitapları bunu yazar. O içki içtikten sonra artık her türlü hatayı işlemiş. Hatadan sonra iş cinayet işlemeye kadar gitmiş.O içki içtikten sonra artık her türlü hatayı işlemiş. Hatadan sonra iş cinayet işlemeye kadar gitmiş. Şeytan ilk başta meşru ve masum gibi görünen bir sebep ortaya atar. Şeytan ilk başta meşru ve masum gibi görünen bir sebep ortaya atar. Ona kanmamak lazım! İkisi bu hatayı işlediler. Ona kanmamak lazım!

İkisi bu hatayı işlediler.
Ve şeytan onların ayaklarını kaydırıp cennetten uzaklaştırdı.Ve şeytan onların ayaklarını kaydırıp cennetten uzaklaştırdı. İçinde bulundukları nimetlerden ayırdı. İçinde bulundukları nimetlerden ayırdı.

Ve kulnâ. "Onun üzerine Allahu Azîmüşşân, Ben buyurdum ki onlara;" Ve kulnâ. "Onun üzerine Allahu Azîmüşşân, Ben buyurdum ki onlara;"

İhbitû. "Hadi bakalım, inin!" Çünkü cennetteydiler, aşağılara inecekler. İhbitû. "Hadi bakalım, inin!"

Çünkü cennetteydiler, aşağılara inecekler.
Hubut, yani ihbitû fiili, "yukarıdan aşağıya inmek" demek. Hubut, yani ihbitû fiili, "yukarıdan aşağıya inmek" demek.

"Hadi bakalım, inin aşağıya!" Cennetü'l-huld'den yeryüzüne indiler. "Hadi bakalım, inin aşağıya!"

Cennetü'l-huld'den yeryüzüne indiler.

Burada ihbitû derken açıklamamız gereken bir nokta daha var:Burada ihbitû derken açıklamamız gereken bir nokta daha var: Eğer sırf Âdem aleyhisselam ile Havva aleyhisselâm'a söyleseydi o zaman külâ dediği gibi, Eğer sırf Âdem aleyhisselam ile Havva aleyhisselâm'a söyleseydi o zaman külâ dediği gibi, haysü şi'tümâ dediği gibi, ve lâ takrabâ dediği gibi haysü şi'tümâ dediği gibi, ve lâ takrabâ dediği gibi tesniye siygasıyla söyleyecekti. tesniye siygasıyla söyleyecekti. İhbitû yani "Hepiniz çıkın, inin!" denildiğine göre burada niye çoğul söylenilmiş? İhbitû yani "Hepiniz çıkın, inin!" denildiğine göre burada niye çoğul söylenilmiş?

Ya insan cinsi düşünüldüğü için, Ya insan cinsi düşünüldüğü için, Âdem, Havva ve onların zürriyetleri düşünüldüğü için; bir rivayet [bu.]Âdem, Havva ve onların zürriyetleri düşünüldüğü için; bir rivayet [bu.] Bir başka rivayet de; Âdem, Havva ve şeytan hepsi çıkartıldı.Bir başka rivayet de; Âdem, Havva ve şeytan hepsi çıkartıldı. Zaten arkasında da; ba'duküm li-ba'din aduvvün Zaten arkasında da; ba'duküm li-ba'din aduvvün "Sizler birbirinize düşmansınız." [buyuruluyor.] Âdemoğluna, Havva aleyhisselâm'a şeytan düşman;"Sizler birbirinize düşmansınız." [buyuruluyor.] Âdemoğluna, Havva aleyhisselâm'a şeytan düşman; biz de şeytanın düşman olduğunu bileceğiz, uyanık bulunacağız, ondan dolayı kanmayacağız. biz de şeytanın düşman olduğunu bileceğiz, uyanık bulunacağız, ondan dolayı kanmayacağız.

Ve leküm fi'l-ardı müstekarrun. "Yeryüzünde sizin bir istikrar bulup, Ve leküm fi'l-ardı müstekarrun. "Yeryüzünde sizin bir istikrar bulup, karargâh edinip kalacağınız bir mekân ve zaman vardır, olacak.karargâh edinip kalacağınız bir mekân ve zaman vardır, olacak. Hadi bakalım yeryüzüne inin!" diye Allahu Teâlâ hazretleri onları indirdi. Hadi bakalım yeryüzüne inin!" diye Allahu Teâlâ hazretleri onları indirdi.

Ve metâun ilâ hîn. "Ve bir zamana kadar..." Ve metâun ilâ hîn. "Ve bir zamana kadar..."

Hîn, "zaman" demek. Bir zamana kadar oradalarda temettû etmek, faydalanmak, metâlanmak,Hîn, "zaman" demek. Bir zamana kadar oradalarda temettû etmek, faydalanmak, metâlanmak, oranın metâlarından istifade etmek, nimetleriyle taayyüş etmek olacak. oranın metâlarından istifade etmek, nimetleriyle taayyüş etmek olacak.

"Hadi bakalım, inin yeryüzüne!" denildi. "Hadi bakalım, inin yeryüzüne!" denildi.

Zaten hacda da umreyi yapar, ondan sonra ihramdan çıkar,Zaten hacda da umreyi yapar, ondan sonra ihramdan çıkar, haccı beklediği zamana kadar böyle serbest davranırsa ona hacc-ı temettû deniliyor.haccı beklediği zamana kadar böyle serbest davranırsa ona hacc-ı temettû deniliyor. Yani "faydalanmak, rahat etmek" mânasına... Yani "faydalanmak, rahat etmek" mânasına...

"Yeryüzünde sizin bir karargâhınız, mekânınız olacak." "Yeryüzünde sizin bir karargâhınız, mekânınız olacak."

Müstekar tabii ism-i zaman da olur ism-i mekân da olur, Müstekar tabii ism-i zaman da olur ism-i mekân da olur, "Bir müddet kalacaksınız." mânasına da gelir, "bir kalma yeri" mânasına da gelir. "Bir müddet kalacaksınız." mânasına da gelir, "bir kalma yeri" mânasına da gelir.

Ve metâun ilâ hîn. "Orada bir müddet temettû edeceksiniz, faydalanacaksınız." Ve metâun ilâ hîn. "Orada bir müddet temettû edeceksiniz, faydalanacaksınız."

Tabii burada bir gizli müjde de var. Bir müddet, ne kadar? Tabii burada bir gizli müjde de var. Bir müddet, ne kadar?

Dünyanın ömrü olan kıyamet kopuncaya kadar... Kişinin ömrünün sonu olan, eceli gelinceye kadar...Dünyanın ömrü olan kıyamet kopuncaya kadar... Kişinin ömrünün sonu olan, eceli gelinceye kadar... Bir müddet orada kalacak, ondan sonra dönecek. Bir müddet orada kalacak, ondan sonra dönecek.

Tabii burada Âdem aleyhisselâm'a müjde de var.Tabii burada Âdem aleyhisselâm'a müjde de var. Yeniden onun cennete geleceğine, döneceğine dair bir müjde de bulunuyor. Yeniden onun cennete geleceğine, döneceğine dair bir müjde de bulunuyor.

Burada bir noktayı da açıklamak lazım.Burada bir noktayı da açıklamak lazım. Miraç'ta Peygamber Efendimiz'in görüp naklettiğine göre, Musa aleyhisselam Âdem aleyhisselâm'a; Miraç'ta Peygamber Efendimiz'in görüp naklettiğine göre, Musa aleyhisselam Âdem aleyhisselâm'a;

"Allah sana şeref verdiği halde, meleklere secde ettirdiği halde, "Allah sana şeref verdiği halde, meleklere secde ettirdiği halde, 'Cennette otur.' dediği halde yasak meyveyi, 'Cennette otur.' dediği halde yasak meyveyi, ağacı yiyip de bizi cennetten çıkaran sen değil misin?" deyince, ağacı yiyip de bizi cennetten çıkaran sen değil misin?" deyince, Âdem aleyhisselam da Musa aleyhisselâm'a demiş ki; Âdem aleyhisselam da Musa aleyhisselâm'a demiş ki;

"Cenâb-ı Hakk'ın takdirinin, kaleminin yazdığı, mürekkebinin de kuruduğu bir olaydan,"Cenâb-ı Hakk'ın takdirinin, kaleminin yazdığı, mürekkebinin de kuruduğu bir olaydan, Cenâb-ı Hakk'ın takdirinden dolayı mı beni kınıyorsun ya Musa?" demiş ve susturmuş. Cenâb-ı Hakk'ın takdirinden dolayı mı beni kınıyorsun ya Musa?" demiş ve susturmuş.

"Susturdu." diyor Peygamber Efendimiz. "Susturdu." diyor Peygamber Efendimiz.

Tabii bunun takdir sonunda olduğu da belli.Tabii bunun takdir sonunda olduğu da belli. Zaten "Yeryüzünde bir halife yaratacağım!" diye meleklere daha yaratmadan evvel söylediği için, Zaten "Yeryüzünde bir halife yaratacağım!" diye meleklere daha yaratmadan evvel söylediği için, Allahu Teâlâ hazretleri bildirdiği için, yeryüzüne onların indirileceği bir takdir sonucu olduğu daAllahu Teâlâ hazretleri bildirdiği için, yeryüzüne onların indirileceği bir takdir sonucu olduğu da böylece belli oluyor. böylece belli oluyor.

Tabii bu âyet-i kerîmelerde çok çok ibretler ve hikmetler var. Tabii bu âyet-i kerîmelerde çok çok ibretler ve hikmetler var. Bizim de hatırımızdan çıkarmamamız gereken şey şu: -Feth-ı Mevsılî'nin dediği gibi- Bizim de hatırımızdan çıkarmamamız gereken şey şu: -Feth-ı Mevsılî'nin dediği gibi- Biz cennet ehli bir topluluk idik, babamız, anamız cennetteydi. Biz cennet ehli bir topluluk idik, babamız, anamız cennetteydi. Şeytanın sebebiyle dünyaya indirildik. Bizim asıl yerimiz orası. Şeytanın sebebiyle dünyaya indirildik. Bizim asıl yerimiz orası. Mevlânâ'nın dediği gibi asıl vatanımızı özlememiz lazım. Mevlânâ'nın dediği gibi asıl vatanımızı özlememiz lazım. Hani neyin, kamışın kamışlığı özlediği gibi... İçinde o aşk, o şevk olmazsa olmaz. Hani neyin, kamışın kamışlığı özlediği gibi... İçinde o aşk, o şevk olmazsa olmaz.

Ateşest in bank-ı nâyu nist bâd Her ki in ateş nedâred nist bâd Ateşest in bank-ı nâyu nist bâd

Her ki in ateş nedâred nist bâd

dediği gibi, içimizde o özlem olmalı.dediği gibi, içimizde o özlem olmalı. O cennete tekrar gitmek için çalışmalıyız.O cennete tekrar gitmek için çalışmalıyız. Şeytanın da oyunlarını bilip şeytana karşı da uyanık olmalıyız. Şeytanın da oyunlarını bilip şeytana karşı da uyanık olmalıyız.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi şeytanın şerrinden korusun. Nefsimize mağlup olmaktan korusun. Allahu Teâlâ hazretleri bizi şeytanın şerrinden korusun. Nefsimize mağlup olmaktan korusun. Rızasına uygun yaşamayı nasip etsin. Huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmayı nasip etsin.Rızasına uygun yaşamayı nasip etsin. Huzuruna sevdiği razı olduğu kullar olarak varmayı nasip etsin. Âdem atamızın, Havva anamızın yaşadığı cennete lütfuyla keremiyle, bigayri hisâb,Âdem atamızın, Havva anamızın yaşadığı cennete lütfuyla keremiyle, bigayri hisâb, duhûl-i evvelîn ile girmeyi nasip etsin. duhûl-i evvelîn ile girmeyi nasip etsin. Cehenneme düşmeden cennetlik eylesin. Rızasına erdirsin. Cemâlini göstersin. Cehenneme düşmeden cennetlik eylesin. Rızasına erdirsin. Cemâlini göstersin.

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû, es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû,

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2