Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Ahir Zamanda Kötülüklerin Artması

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Evvel 1403 / 13.03.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ebüd-Derdâ RA’ın Hikayesi, Evlenmek Benim Sünnetimdir, Harama, Helâle Dikkat Edilmemesi, Akılsız Yöneticiler, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ahir Zamanda Kötülüklerin Artması

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

28 Cemâziye'l-Evvel 1403 / 13.03.1983
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ebüd-Derdâ RA’ın Hikayesi, Evlenmek Benim Sünnetimdir, Harama, Helâle Dikkat Edilmemesi, Akılsız Yöneticiler, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'd. Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atünve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.

Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânün lev-vakaa hacerun mine's-semâi ile'l-ardıLe-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânün lev-vakaa hacerun mine's-semâi ile'l-ardı mâ vakaa illâ ale'mraetin fâciretin ev racülin münâfık. mâ vakaa illâ ale'mraetin fâciretin ev racülin münâfık.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Sözümüzün mukaddimesinde metnini okumuş olduğumuzSözümüzün mukaddimesinde metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîflerinde âhir zamanla ilgili mâlumat veriyorlar.hadîs-i şerîflerinde âhir zamanla ilgili mâlumat veriyorlar. Buyuruyor ki Efendimiz: Buyuruyor ki Efendimiz:

Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun. "İnsanların üzerine bir zaman gelip çatacak ki..."Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun. "İnsanların üzerine bir zaman gelip çatacak ki..." Lev vakaa hacerun mine's-semâi ile'l-ardı. "O zamanda eğer gökten yere bir taş düşse..." Lev vakaa hacerun mine's-semâi ile'l-ardı. "O zamanda eğer gökten yere bir taş düşse..." Mâ vakaa illâ ale'mraetin fâciretin ev racülin münâfık. Mâ vakaa illâ ale'mraetin fâciretin ev racülin münâfık. "Ancak bir fâcire kadının veya bir münafık adamın üstüne düşer, başka bir yere düşmez." "Ancak bir fâcire kadının veya bir münafık adamın üstüne düşer, başka bir yere düşmez."

Öyle bir zaman gelecek ki gökten bir taş düşse mutlaka bir fâcire kadınınÖyle bir zaman gelecek ki gökten bir taş düşse mutlaka bir fâcire kadının veyahut bir münafık adamın üstüne düşer.veyahut bir münafık adamın üstüne düşer. Bu zamanın gelişi hakkında Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Bu zamanın gelişi hakkında Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Le-ye'tiyenne. Le-ye'tiyenne.

Nûn-u te'kid-i sakîle ile söyleyerek ifade buyuruyor. Nûn-u te'kid-i sakîle ile söyleyerek ifade buyuruyor.

"Mutlaka ve mutlaka, şeksiz şüphesiz gelecek." "Mutlaka ve mutlaka, şeksiz şüphesiz gelecek."

Öyle bir zaman gelecek ki muhakkak ve mutlaka gökten yere bir taş düşecek olsa ancak bir fâcire kadınınÖyle bir zaman gelecek ki muhakkak ve mutlaka gökten yere bir taş düşecek olsa ancak bir fâcire kadının veyahut bir münafık adamın üstüne düşer. veyahut bir münafık adamın üstüne düşer. Yani yeryüzünün her tarafı Yani yeryüzünün her tarafı fâcire kadın ve münafık erkek ile dolu olacak da bir boş yere düşme ihtimali olmayacak. fâcire kadın ve münafık erkek ile dolu olacak da bir boş yere düşme ihtimali olmayacak. Yeryüzünün taşı toprağı, her tarafı onlarla dolacak. Yeryüzünün taşı toprağı, her tarafı onlarla dolacak.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi salih kullarından eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi salih kullarından eylesin.

Fâcire kadın, zalime yani zalim bir kadın demek...Fâcire kadın, zalime yani zalim bir kadın demek... Bir mânasıyla da kötü kadın yani kötü yola düşmüş kadın mânasına gelir. Bir mânasıyla da kötü kadın yani kötü yola düşmüş kadın mânasına gelir.

[Ahmed Ziyâeddin] Hocamız şerhinde, ve şerruhâ eşeddü min şerri elfi fâsıkın. [Ahmed Ziyâeddin] Hocamız şerhinde, ve şerruhâ eşeddü min şerri elfi fâsıkın. "Böyle bir kadının şerri bin tane fâsık adamın şerrinden daha şiddetlidir." buyuruyor. "Böyle bir kadının şerri bin tane fâsık adamın şerrinden daha şiddetlidir." buyuruyor.

Hayâ mefhumu olmayan bir kadın, bin tane fâsık adamdan daha büyük zarar verir. Hayâ mefhumu olmayan bir kadın, bin tane fâsık adamdan daha büyük zarar verir.

Görmez misiniz gazeteleri, mecmuaları? Görmez misiniz gazeteleri, mecmuaları?

İnsan evine gazete alamaz hale geldi. Tirajı artsın diye resimler, resimler, resimler... İnsan evine gazete alamaz hale geldi. Tirajı artsın diye resimler, resimler, resimler...

Eve o gazete sokuldu mu olmaz, diyecek duruma geldi.Eve o gazete sokuldu mu olmaz, diyecek duruma geldi. İnsan seyahatlerde, vasıtada sağdaki soldaki adamların okuduğu gazetelere baktığı zaman, bakamaz oluyor. İnsan seyahatlerde, vasıtada sağdaki soldaki adamların okuduğu gazetelere baktığı zaman, bakamaz oluyor. Aman!.. Başını bu tarafa çeviriyorsun, bu tarafa baktığın zaman orada da öyle bir şey. Aman!.. Başını bu tarafa çeviriyorsun, bu tarafa baktığın zaman orada da öyle bir şey. Bu tarafa çeviriyorsun… Göz kapatmaktan başka çare kalmıyor yani. O hâle geldi. Bu tarafa çeviriyorsun… Göz kapatmaktan başka çare kalmıyor yani. O hâle geldi.

Neden? Neden?

İnsanoğluna neslinin bekası için meşru yoldan kullansın diye verilmiş olanİnsanoğluna neslinin bekası için meşru yoldan kullansın diye verilmiş olan bir takım arzular vardır ki karnı acıkır, yemek talep eder. Yemek yemese ölür. bir takım arzular vardır ki karnı acıkır, yemek talep eder. Yemek yemese ölür. Hani bazen çoluk çocuk iştahsız oluyor, iştah şurupları arıyor;Hani bazen çoluk çocuk iştahsız oluyor, iştah şurupları arıyor; "Ne yedirirsek, ne içirirsek iştahı açılır?" diyoruz. "Ne yedirirsek, ne içirirsek iştahı açılır?" diyoruz. Demek ki Allah her şeyi yerli yerinde yaratmış. Demek ki Allah her şeyi yerli yerinde yaratmış. O şahsın yemek iştahı olacak ki yemeğini yesin, vücudu ayakta sağlam dursun, O şahsın yemek iştahı olacak ki yemeğini yesin, vücudu ayakta sağlam dursun, Allah'a kulluğunu sağ salim, iyi bir şekilde yapabilsin. Allah'a kulluğunu sağ salim, iyi bir şekilde yapabilsin. Çünkü, "Kuvvetli müslüman, zayıf müslümandan hayırlıdır." diye hadîs-i şerîf var. Çünkü, "Kuvvetli müslüman, zayıf müslümandan hayırlıdır." diye hadîs-i şerîf var. Kuvvetli olacak. İnsanın bedenine karşı da vazifesi var. Kuvvetli olacak. İnsanın bedenine karşı da vazifesi var.

Meşhur bir kıssa var. Mâlum, Medîne-i Münevvere'ye geldikleri zamanMeşhur bir kıssa var. Mâlum, Medîne-i Münevvere'ye geldikleri zaman Peygamber Efendimiz'in ashabı muhacirler ile Medine'nin ahalisi olan müslümanları,Peygamber Efendimiz'in ashabı muhacirler ile Medine'nin ahalisi olan müslümanları, ensarı Peygamber Efendimiz kardeş eyledi.ensarı Peygamber Efendimiz kardeş eyledi. O kardeşlik esnasında herkesi çift çift, "Sen şunun kardeşisin."O kardeşlik esnasında herkesi çift çift, "Sen şunun kardeşisin." diye kardeş eyledi de Selmân-ı Fârisî radıyallahu anh ile Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh kardeş oldular.diye kardeş eyledi de Selmân-ı Fârisî radıyallahu anh ile Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh kardeş oldular. Fevkalâde yakın iki kardeş oldular. Fevkalâde yakın iki kardeş oldular.

İşte o yakınlık esnasında bir keresinde Selmân-ı Fârisî, Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ın evine gitti.İşte o yakınlık esnasında bir keresinde Selmân-ı Fârisî, Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ın evine gitti. Baktı ki ev perişan... Hanımına baktı ki hanımının üstü başı perişan... Baktı ki ev perişan... Hanımına baktı ki hanımının üstü başı perişan...

"Ne bu hal?" diye sordu. "Ne bu hal?" diye sordu.

"Senin kardeşin Ebu'd-Derdâ dünyayı terk etti." dedi. "Senin kardeşin Ebu'd-Derdâ dünyayı terk etti." dedi. Dünyaya itibar etmiyor ki; âhirete, âhiretin kazancını elde etmeye çalışıyor.Dünyaya itibar etmiyor ki; âhirete, âhiretin kazancını elde etmeye çalışıyor. Ne evine ne hanımına baktığı var. Ne para ne pul peşinde. Her taraf perişan... Ne evine ne hanımına baktığı var. Ne para ne pul peşinde. Her taraf perişan...

İçeriye girdi, biraz sonra Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh geldi; İçeriye girdi, biraz sonra Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh geldi;

"Hoş geldin kardeşim." diye candan bağrına bastı, sevincini ızhar eyledi. "Hoş geldin kardeşim." diye candan bağrına bastı, sevincini ızhar eyledi. "Buyur kardeşim, ye!" diye hemen yemek çıkardı. Selmân-ı Fârisî; "Buyur kardeşim, ye!" diye hemen yemek çıkardı. Selmân-ı Fârisî;

"Sen de otur, beraber yiyelim." dedi. "Sen de otur, beraber yiyelim." dedi.

"Yok, ben niyetlenmiştim, sen buyur, ye." deyince; "Yok, ben niyetlenmiştim, sen buyur, ye." deyince;

"Olmaz! Sen yemezsen ben de yemem." dedi. Oturttu beraberce… "Olmaz! Sen yemezsen ben de yemem." dedi. Oturttu beraberce…

Demek sevap kazanmak için oruca niyetlenmiş. Ramazan orucunu kimse bozduramaz...Demek sevap kazanmak için oruca niyetlenmiş. Ramazan orucunu kimse bozduramaz... Zaten Ramazan'da Selmân-ı Fârisî hazretleri de oruçlu olurdu, Zaten Ramazan'da Selmân-ı Fârisî hazretleri de oruçlu olurdu, onun oruçlu olmamasından Ramazan olmadığı anlaşılıyor, yanlış bir mâna çıkartılmasın.onun oruçlu olmamasından Ramazan olmadığı anlaşılıyor, yanlış bir mâna çıkartılmasın. Demek ki sevap kazanmak için tuttuğu nafile bir oruç imiş. Demek ki sevap kazanmak için tuttuğu nafile bir oruç imiş.

Misafir, "Yok, sen yemezsen ben yemem." dedi. Misafir, "Yok, sen yemezsen ben yemem." dedi.

Pekâlâ... O zaman oturdu, orucunu bozdu, içinden "gününe gün tutarım" diye düşündü, beraber yediler. Pekâlâ... O zaman oturdu, orucunu bozdu, içinden "gününe gün tutarım" diye düşündü, beraber yediler.

Akşam oldu. Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh, ev sahibi olarakAkşam oldu. Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh, ev sahibi olarak Selmân-ı Fârisî radıyallahu anh'a bir döşek serdi; "Buyur, yat kardeşim." dedi. Selmân-ı Fârisî radıyallahu anh'a bir döşek serdi; "Buyur, yat kardeşim." dedi.

"Sen ne yapacaksın?" "Sen ne yapacaksın?"

"Benim biraz meşguliyetim var." "Benim biraz meşguliyetim var."

Namaz kılacak, tesbih çekecek, dua edecek, Kur'an okuyacak… Namaz kılacak, tesbih çekecek, dua edecek, Kur'an okuyacak…

"Yok!" dedi; "Sen yatmazsan, ben de yatmam. Sen de yat." "Yok!" dedi; "Sen yatmazsan, ben de yatmam. Sen de yat."

Selmânü'l-Fârisî ısrar edince yattı ama uyumadı.Selmânü'l-Fârisî ısrar edince yattı ama uyumadı. Birazdan Selmânü'l-Fârisî hazretlerinin nefesleri muntazamlaşınca, Birazdan Selmânü'l-Fârisî hazretlerinin nefesleri muntazamlaşınca, "Tamam, uyudu galiba..." diye yavaşça yatağından kalkmak istedi."Tamam, uyudu galiba..." diye yavaşça yatağından kalkmak istedi. Kalkıp namaz kılacak. Selmânü'l-Fârisî radıyallahu anh bileğinden yakaladı, "yat" dedi, aşağıya...Kalkıp namaz kılacak. Selmânü'l-Fârisî radıyallahu anh bileğinden yakaladı, "yat" dedi, aşağıya... Bu hal birkaç defa tekerrür etti. Sonra baktı ki kurtuluş yok, yattı uyudu. Bu hal birkaç defa tekerrür etti. Sonra baktı ki kurtuluş yok, yattı uyudu.

Ama büyük zâtlar o kıymetli vaktini bilir, gecenin yarısı geçtikten sonra teheccüd namazı kılarlar.Ama büyük zâtlar o kıymetli vaktini bilir, gecenin yarısı geçtikten sonra teheccüd namazı kılarlar. O zaman Selmânü'l-Fârisî onu kaldırdı; O zaman Selmânü'l-Fârisî onu kaldırdı; "Hadi, şimdi kalk." dedi. Teheccüd zamanı gelince o kaldırdı onu, beraberce abdest aldılar,"Hadi, şimdi kalk." dedi. Teheccüd zamanı gelince o kaldırdı onu, beraberce abdest aldılar, teheccüd namazlarını kıldılar, seherlerde istiğfar ettiler, dualar eylediler. teheccüd namazlarını kıldılar, seherlerde istiğfar ettiler, dualar eylediler.

Sonra sabah namazının vakti yaklaşınca kalktılar, Mescid-i Nebevî'ye gittiler, namazı kıldılar.Sonra sabah namazının vakti yaklaşınca kalktılar, Mescid-i Nebevî'ye gittiler, namazı kıldılar. Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh Peygamber Efendimiz'in yanına vardı; Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh Peygamber Efendimiz'in yanına vardı;

"Şu Selmânü'l-Fârisî'nin bana yaptıklarını bilsen yâ Resûlallah... "Şu Selmânü'l-Fârisî'nin bana yaptıklarını bilsen yâ Resûlallah... Benim orucumu bozdurdu, kılmaya itiyat edilmiş namazlarımı kıldırmadı,Benim orucumu bozdurdu, kılmaya itiyat edilmiş namazlarımı kıldırmadı, gecemi çok uyutturdu, uyku ile geçirtti..." diye şikayetlendi. gecemi çok uyutturdu, uyku ile geçirtti..." diye şikayetlendi.

Onun üzerine Peygamber Efendimiz,Onun üzerine Peygamber Efendimiz, Selmânü'l-Fârisî hazretlerini de dinledi ve Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'a dedi ki; Selmânü'l-Fârisî hazretlerini de dinledi ve Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'a dedi ki;

"Selman haklı! Çünkü senin üzerinde nefsinin bir hakkı var." "Selman haklı! Çünkü senin üzerinde nefsinin bir hakkı var."

Nefis ne demek? Nefis ne demek?

Vücut; beşerî, canlı olan varlığımız. Bunun bir hakkı var, sen bunu yıpratamazsın.Vücut; beşerî, canlı olan varlığımız. Bunun bir hakkı var, sen bunu yıpratamazsın. İçki içip, kumar oynayıp, kötü yerlerde zayıf düşürüp yıpratamazsın. Bu emanet, onun hakkı var. İçki içip, kumar oynayıp, kötü yerlerde zayıf düşürüp yıpratamazsın. Bu emanet, onun hakkı var.

"Ailenin hakkı var." dedi. Evlenmişsin, o hanımın mesuliyetini almışsın, o hanımın sende hakkı var. "Ailenin hakkı var." dedi. Evlenmişsin, o hanımın mesuliyetini almışsın, o hanımın sende hakkı var. Yani ona karşı bir bey olarak, koca olarak vazifelerin var; evine bakacaksın. Yani ona karşı bir bey olarak, koca olarak vazifelerin var; evine bakacaksın. Onun yemesi, içmesi sana havale edilmiş, Allah'ın emaneti... Onun yemesi, içmesi sana havale edilmiş, Allah'ın emaneti...

Hanımlar beylere nedir? Hanımlar beylere nedir?

Allah'ın emaneti! Allah sana bir emanet vermiş, koruyup gözeteceksin. Allah'ın emaneti! Allah sana bir emanet vermiş, koruyup gözeteceksin.

Ondan sonra; "Çoluk çocuğunun hakkı var, nefsinin hakkı var,Ondan sonra; "Çoluk çocuğunun hakkı var, nefsinin hakkı var, Allahu Teâlâ hazretlerine karşı da bir ibadet vazifen var, o da bir hak..." dedi. Allahu Teâlâ hazretlerine karşı da bir ibadet vazifen var, o da bir hak..." dedi.

"O halde her hak sahibine hakkını usulünce ver." diye Peygamber Efendimiz ölçüyü buyurdu. "O halde her hak sahibine hakkını usulünce ver." diye Peygamber Efendimiz ölçüyü buyurdu.

Mâlum, dinde huyların da, amellerin de, her şeyin de hayırlısı çok yapmak değil, ölçüye uygun olandır.Mâlum, dinde huyların da, amellerin de, her şeyin de hayırlısı çok yapmak değil, ölçüye uygun olandır. Çok yaparsın, sonunda yapamaz olup bıraktığın zaman iyi olmaz. Çok yaparsın, sonunda yapamaz olup bıraktığın zaman iyi olmaz. Çoktan başlayıp yapamadığın zaman iyi olmaz. Ölçülü gideceksin.Çoktan başlayıp yapamadığın zaman iyi olmaz. Ölçülü gideceksin. Cömertlik derken elindekini saçarsın, çoluk çocuğun muhtaç duruma düşer; öylesi makbul değil.Cömertlik derken elindekini saçarsın, çoluk çocuğun muhtaç duruma düşer; öylesi makbul değil. Cesaret yapayım derken kendini perişan edersin; öylesi makbul değil. Cesaret yapayım derken kendini perişan edersin; öylesi makbul değil.

Her ahlâkın bir ifrat denilen aşırı tarafı, bir de tefrit denilen aşağı tarafı vardır.Her ahlâkın bir ifrat denilen aşırı tarafı, bir de tefrit denilen aşağı tarafı vardır. Aşırılıkla aşağılık arasında denge, orta yerde... Dinimiz her şeyin güzelini emretmiştir.Aşırılıkla aşağılık arasında denge, orta yerde... Dinimiz her şeyin güzelini emretmiştir. İnsanın ona uyması lazım. İnsanın ona uyması lazım.

Evlenme arzusu da insanlara verilmiş yemek arzusu gibi. Evlenme arzusu kötü bir arzu mu? Evlenme arzusu da insanlara verilmiş yemek arzusu gibi. Evlenme arzusu kötü bir arzu mu?

Hâşâ, sümme hâşâ... Hâşâ, sümme hâşâ...

Allahu Teâlâ hazretleri kötü şeyi yapar mı, yaratır mı? Allahu Teâlâ hazretleri kötü şeyi yapar mı, yaratır mı?

Allahu Teâlâ hazretlerinin her işi, her şeyi güzel, güzellerin güzeli... Şair; Allahu Teâlâ hazretlerinin her işi, her şeyi güzel, güzellerin güzeli... Şair;

Vallahi güzel etmiş, Vallahi güzel etmiş,

Billahi güzel etmiş, Billahi güzel etmiş,

Tallahi güzel etmiş, Tallahi güzel etmiş,

Ne etmişse güzel etmiş. diyor. Hakikaten de öyledir, ben de yemin ederim. Ne etmişse güzel etmiş.

diyor. Hakikaten de öyledir, ben de yemin ederim.

"Her şeyi güzeldir, her şeyi yerli yerindedir." ne demek? "Her şeyi güzeldir, her şeyi yerli yerindedir." ne demek?

Her şeyi hikmetlidir; sebebi var, hikmeti var. Her şeyi hikmetlidir; sebebi var, hikmeti var.

Yemek yemek meşru mu? Yemek yemek meşru mu?

Meşru... Tıka basa doldurmak yasak, israf haram. Öyle şey yok.Meşru... Tıka basa doldurmak yasak, israf haram. Öyle şey yok. Romalılar zevk için yerlermiş yerlermiş,Romalılar zevk için yerlermiş yerlermiş, karnı doydu da yiyemez hâle geldi mi gidip istifra ederler, gene gelip yerlermiş. karnı doydu da yiyemez hâle geldi mi gidip istifra ederler, gene gelip yerlermiş. İslâm'da böyle şey yok. İslâm'da böyle şey yok.

Midenin birazını gıda ile, birazını su ile dolduracak, birazını da boş bırakacaksın.Midenin birazını gıda ile, birazını su ile dolduracak, birazını da boş bırakacaksın. Daha yemeğe iştahın varken sofradan kalkacaksın gibi yemek âdâbı var. Daha yemeğe iştahın varken sofradan kalkacaksın gibi yemek âdâbı var. Yani tıka basa doldurmak yok.Yani tıka basa doldurmak yok. Demek ki yemeğe karşı iştah normal ama onu aşırı tatmin edeceğim diye Demek ki yemeğe karşı iştah normal ama onu aşırı tatmin edeceğim diye yastığın içine pamuk teper gibi göbeğine tıka basa tıkmak doğru değil. yastığın içine pamuk teper gibi göbeğine tıka basa tıkmak doğru değil.

Elbette evlenmek normal bir şey... Peygamber Efendimiz; Elbette evlenmek normal bir şey... Peygamber Efendimiz;

en-Nikâhu sünnetî. "Nikâhlanmak, evlenmek benim yolumdur, sünnetimdir, usulümdür." buyuruyor. en-Nikâhu sünnetî. "Nikâhlanmak, evlenmek benim yolumdur, sünnetimdir, usulümdür." buyuruyor.

Demek ki doğru, demek ki güzel... Demek ki doğru, demek ki güzel...

Zaten güzel olmasa Peygamber Efendimiz evlenmezdi.Zaten güzel olmasa Peygamber Efendimiz evlenmezdi. Allah'a iyi kulluk etmek, evlenmemek suretiyle dağ başlarına çekilip ibadet etmek şeklinde olsaydı Allah'a iyi kulluk etmek, evlenmemek suretiyle dağ başlarına çekilip ibadet etmek şeklinde olsaydı Resûlullah Efendimiz öyle yapardı. Resûlullah Efendimiz öyle yapardı. Öyle yapmadı; demek ki normal. Ama insan o arzuyu gayrimeşru yollarda yaptı mı en büyük günaha girer. Öyle yapmadı; demek ki normal. Ama insan o arzuyu gayrimeşru yollarda yaptı mı en büyük günaha girer. Hem o zaman ne haklar çiğneniyor, Hem o zaman ne haklar çiğneniyor, arkasından ne kötülükler çıkıyor, peşinden ne fenalıklara müncer oluyor… arkasından ne kötülükler çıkıyor, peşinden ne fenalıklara müncer oluyor…

Onun için haysiyetini, namusunu takınmaz bir kadın hakikaten bin adamdan daha zararlıdır.Onun için haysiyetini, namusunu takınmaz bir kadın hakikaten bin adamdan daha zararlıdır. Görünmezse bir zararı olmayacak ama süslenip, boyanıp,Görünmezse bir zararı olmayacak ama süslenip, boyanıp, taranıp ortaya çıkınca o kötülüğü o başlatır ve bin tane başka insana zararı dokunur.taranıp ortaya çıkınca o kötülüğü o başlatır ve bin tane başka insana zararı dokunur. Onun için bu okuduğum metinde, "Bin tanesinden daha zararlı olur." buyurulmuş. Onun için bu okuduğum metinde, "Bin tanesinden daha zararlı olur." buyurulmuş. Demek ki kıyamete doğru kadınların huyları böyle olacak. Demek ki kıyamete doğru kadınların huyları böyle olacak.

"Gökten bir taş düşse ya böyle bir kadının üstüne düşecek, ya münafık bir adamın." "Gökten bir taş düşse ya böyle bir kadının üstüne düşecek, ya münafık bir adamın."

Münafık, nifak ehli demek...Münafık, nifak ehli demek... Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin başka hadîs-i şerîflerinden bazı numuneler, bazı şeyler anlıyoruz.başka hadîs-i şerîflerinden bazı numuneler, bazı şeyler anlıyoruz. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Âyetü'l-münâfikı selâsün. Âyetü'l-münâfikı selâsün.

Münafığı nereden tanıyacağız? Münafığı nereden tanıyacağız?

Bir alameti olacak. Arabanın, evin bir numarası olur; her şeyin belli bir vasfı, bir alameti olur. Bir alameti olacak. Arabanın, evin bir numarası olur; her şeyin belli bir vasfı, bir alameti olur.

Nedir münafıklığın alameti? Nedir münafıklığın alameti?

Bir hadîs-i şerîfte Efendimiz, "Üç alameti var." buyurmuş; Bir hadîs-i şerîfte Efendimiz, "Üç alameti var." buyurmuş;

İzâ haddese kezebe. "Konuştuğu zaman yalan söyler." İzâ haddese kezebe. "Konuştuğu zaman yalan söyler."

Doğru sözlü değil, yalancılığı mutad edinmiş; münafıklık alameti. Doğru sözlü değil, yalancılığı mutad edinmiş; münafıklık alameti.

İza vaade ahlefe. "Vaat ederse tutmaz, vaadini yerine getirmez." İza vaade ahlefe. "Vaat ederse tutmaz, vaadini yerine getirmez."

Hani sen bana dün akşam öyle demiştin? Hani sen bana dün akşam öyle demiştin?

Hiç aldırdığı yok, akşam verir sözü, sabaha çiğner geçer. Hiç aldırdığı yok, akşam verir sözü, sabaha çiğner geçer.

"Şu kadar para ver de ben sana şu zamanda ödeyeceğim." "Şu kadar para ver de ben sana şu zamanda ödeyeceğim."

Ödemez. Ödemez.

"Şöyle yaparsan böyle olsun." "Şöyle yaparsan böyle olsun."

"Tamam. Söz mü?" "Tamam. Söz mü?"

"Söz." "Söz."

Tutmaz; münafıklık alameti. Tutmaz; münafıklık alameti.

Üçüncüsü; Üçüncüsü;

Ve ize'tümine hâne. "Kendisine, 'Şu para yanımda durmasın, al biraz senin yanında duruversin.Ve ize'tümine hâne. "Kendisine, 'Şu para yanımda durmasın, al biraz senin yanında duruversin. Sonra gelip lazım olunca alırım.' gibi bir şey emanet olunsa, hıyanet eder, hainlik eder." Sonra gelip lazım olunca alırım.' gibi bir şey emanet olunsa, hıyanet eder, hainlik eder."

Bu emniyeti iyi kullanmaz, suistimal eder. Bu emniyeti iyi kullanmaz, suistimal eder.

Bu sıfatları düşünün. Bu sıfatları düşünün.

Münafık nasıl oluyormuş? Münafık nasıl oluyormuş?

Yalan sözlü, vaadinde durmayan, oynak, kaypak, başkasını aldatmaya çalışan bir insan. Yalan sözlü, vaadinde durmayan, oynak, kaypak, başkasını aldatmaya çalışan bir insan.

Bunların hepsinin temelinde ne yatar? Allah'tan korkmamak, hesabı düşünmemek yatar.Bunların hepsinin temelinde ne yatar? Allah'tan korkmamak, hesabı düşünmemek yatar. Allah'tan korksa, âhirette hesaba çekileceğini bilse böyle yapar mı insan! Yapmaz... Allah'tan korksa, âhirette hesaba çekileceğini bilse böyle yapar mı insan! Yapmaz...

1975 senesinde bizim tanıdıklardan birisi birisine 2.500 liraya bir makine satmış.1975 senesinde bizim tanıdıklardan birisi birisine 2.500 liraya bir makine satmış. Adam 500 lirasını göndermiş, yani beşte birini ödemiş. Geriye 2.000 lirası kalmış.Adam 500 lirasını göndermiş, yani beşte birini ödemiş. Geriye 2.000 lirası kalmış. Sonra ödememiş, gitmiş. Onlar da artık batan alacaklardan saymış. Sonra ödememiş, gitmiş. Onlar da artık batan alacaklardan saymış. Çünkü kamyonla mallar alıyor, kayboluyor gidiyor... Çünkü kamyonla mallar alıyor, kayboluyor gidiyor... Nereden bulacaksın da, yakalayacaksın da parayı alacaksın... Nereden bulacaksın da, yakalayacaksın da parayı alacaksın... Batakçı... "Eh, öyle bir batakçıya mal kaptırdık." demişler, defterden silmişler. Batakçı... "Eh, öyle bir batakçıya mal kaptırdık." demişler, defterden silmişler.

1975... Şimdi 1983'teyiz... Sekiz sene sonra birisi kapısını çalmış. Demiş ki; 1975... Şimdi 1983'teyiz... Sekiz sene sonra birisi kapısını çalmış. Demiş ki;

"Benim abim buradan bir makine almış. 2.000 lira borcumuz var, onu vermeye geldim." "Benim abim buradan bir makine almış. 2.000 lira borcumuz var, onu vermeye geldim."

"Ben onu bilmiyorum, bir bakayım deftere." demiş, defteri açmış, aramış, bakmış. "Ben onu bilmiyorum, bir bakayım deftere." demiş, defteri açmış, aramış, bakmış. Evet, 2.500'e bir mal almış, şimdi 2.000 lirası kalmış. Evet, 2.500'e bir mal almış, şimdi 2.000 lirası kalmış.

"Tamam! 2000 lirayı vereyim, helalleşelim." demiş. "Tamam! 2000 lirayı vereyim, helalleşelim." demiş.

"Eğer sen helallik istiyorsan, ben bu 2.000 lira ile hakkımı helal etmem." demiş. "Eğer sen helallik istiyorsan, ben bu 2.000 lira ile hakkımı helal etmem." demiş.

Çünkü 1975'in 2.000 lirası ile ne işler yapılabilirdi...Çünkü 1975'in 2.000 lirası ile ne işler yapılabilirdi... Şimdi 2.000 lira bir talebeye çerez parası oluyor. Şimdi 2.000 lira bir talebeye çerez parası oluyor. Üniversitede bir talebenin cebine harçlık oluyor. Bunda bir haksızlık var. Üniversitede bir talebenin cebine harçlık oluyor. Bunda bir haksızlık var.

Kalkmış gitmiş bir alime sormuş; Kalkmış gitmiş bir alime sormuş;

"Efendim, madem 2.000 lira borcu var, onu verirsen helalleşmesi lazım." "Efendim, madem 2.000 lira borcu var, onu verirsen helalleşmesi lazım."

"Yok!" demiş. "Sen birisine sordun, cevap getirdin ama dünyanın bir de bu hâli var; "Yok!" demiş. "Sen birisine sordun, cevap getirdin ama dünyanın bir de bu hâli var; paranın hakiki değerinde düşme var." paranın hakiki değerinde düşme var."

Onun üzerine kalkmış, müftülüğe gitmiş, müftü efendilerden sormuş.Onun üzerine kalkmış, müftülüğe gitmiş, müftü efendilerden sormuş. Onlar da kitapları açmışlar, demişler ki; Onlar da kitapları açmışlar, demişler ki;

"İslâm'da zulmetmek de, zulme uğramak da yok... Zalim olmak da, mazlum olmak da yok." "İslâm'da zulmetmek de, zulme uğramak da yok... Zalim olmak da, mazlum olmak da yok."

Ne sen aldan, ne aldat. Ne sen aldan, ne aldat.

Bunda vardır asıl tat. Bunda vardır asıl tat.

Budur insana veren Budur insana veren

Saadeti iki kat... Saadeti iki kat...

Aldatmayacak, aldanmayacak... Burada borçlu olan kimse öbür tarafı aldatıyor.Aldatmayacak, aldanmayacak... Burada borçlu olan kimse öbür tarafı aldatıyor. O zaman 2.000 lirayı verseydi dükkânın sahibi o makinenin bir tanesinden alır, koyardı. O zaman 2.000 lirayı verseydi dükkânın sahibi o makinenin bir tanesinden alır, koyardı.

Şimdi 2.000 lira ile ne alacak? Şimdi 2.000 lira ile ne alacak?

Olmaz... Demiş ki; Olmaz... Demiş ki;

"O makinenin şimdiki fiyatı ne ise onu hesaplayın. Alacağını, vereceğini ona göre hesaplayın." "O makinenin şimdiki fiyatı ne ise onu hesaplayın. Alacağını, vereceğini ona göre hesaplayın." Hesaplamışlar; makine 28.000 lira olmuş yani on mislinden fazla.Hesaplamışlar; makine 28.000 lira olmuş yani on mislinden fazla. O zaman 500 lira vermiş, şimdi 20.000 lira vermesi lazım. O zaman 500 lira vermiş, şimdi 20.000 lira vermesi lazım.

Ben bu hikâyeyi niçin anlatıyorum? Ben bu hikâyeyi niçin anlatıyorum?

Adama dikkat edin. "Bu adamın bende alacağı var." diyeAdama dikkat edin. "Bu adamın bende alacağı var." diye Allah korkusundan Karadeniz'den kalkmış, o parayı vermek için gelmiş. Allah korkusundan Karadeniz'den kalkmış, o parayı vermek için gelmiş. O da "Hakkımı helal etmem." deyince bir alime sormuş. O da "Hakkımı helal etmem." deyince bir alime sormuş. Yine "olmadı" deyince, başka birisine gitmiş. Bak, ne kadar uğraşıyor. Yine "olmadı" deyince, başka birisine gitmiş. Bak, ne kadar uğraşıyor.

Neden uğraşıyor? Neden uğraşıyor?

Allah'tan, hesaptan korkuyor. Sonunda "Peki, ben 20.000 lira vermeye razıyım." demiş. Allah'tan, hesaptan korkuyor. Sonunda "Peki, ben 20.000 lira vermeye razıyım." demiş.

Neden? Neden?

Hesap âhirete kalmasın. Âhirette para yok ki insan âhirette ödesin. Âhirette insanın hâli harap olur. Hesap âhirete kalmasın. Âhirette para yok ki insan âhirette ödesin. Âhirette insanın hâli harap olur.

"20.000 lirayı da ödemeye razıyım ama şu anda yanımda o kadar para yok. "20.000 lirayı da ödemeye razıyım ama şu anda yanımda o kadar para yok. Bana müsaade tanı." demiş. Bu dükkâncı da; Bana müsaade tanı." demiş. Bu dükkâncı da;

"Kardeşim, ben senin bu huyunu beğendim. Yarısını sana bağışladım." demiş. "Kardeşim, ben senin bu huyunu beğendim. Yarısını sana bağışladım." demiş.

eksık metıneksık metın "Bu parayı da aldığım zaman yine bir hayıra kullanacağım, benim aklıma yatmadı." diyor. "Bu parayı da aldığım zaman yine bir hayıra kullanacağım, benim aklıma yatmadı." diyor.

eksık metıneksık metın Bakın, iyi insanlar nasıl borcunu, alacağını takip ediyor. Masal gibi yani...Bakın, iyi insanlar nasıl borcunu, alacağını takip ediyor. Masal gibi yani... Şimdi adam bilerek kravat, fötr şapka vs. takıyor. Gayet güzel, traşlı, pırıl pırıl ayakkabılı.Şimdi adam bilerek kravat, fötr şapka vs. takıyor. Gayet güzel, traşlı, pırıl pırıl ayakkabılı. Altın kolçakliı saat yeleğinde... Altın kolçakliı saat yeleğinde...

"Bana şu takımları ver, şunları ver, şunları ver, kamyonuma at. İşte adresim, işte çekler…" diyor. "Bana şu takımları ver, şunları ver, şunları ver, kamyonuma at. İşte adresim, işte çekler…" diyor. Ötekisi; "Peki efendim, baş üstüne efendim." elini ovuşturarak bir kamyon mal dolduruyor. Ötekisi; "Peki efendim, baş üstüne efendim." elini ovuşturarak bir kamyon mal dolduruyor. Adam parasını bile sormuyor, 15.000 lira mı, 150.000 lira mı, ne yazarsa yazsın.Adam parasını bile sormuyor, 15.000 lira mı, 150.000 lira mı, ne yazarsa yazsın. "Yaz, hesaba ne ise." diyor, hemen çeki imzalıyor. "Buyur, al." diyor, kamyon gidiyor."Yaz, hesaba ne ise." diyor, hemen çeki imzalıyor. "Buyur, al." diyor, kamyon gidiyor. Ondan sonra ne çekin karşılığı var, ne o adreste o insan var. Gidiyor... Ondan sonra ne çekin karşılığı var, ne o adreste o insan var. Gidiyor...

Bazen de, "Beni falancaya, filancaya sor." diyor. Olur, telefonu açıyor; Bazen de, "Beni falancaya, filancaya sor." diyor. Olur, telefonu açıyor;

"Birisi benden mal almak istiyor. Bu adam kim, tanır mısın?" "Birisi benden mal almak istiyor. Bu adam kim, tanır mısın?"

"Tanıyorum." "Tanıyorum."

"Mal vereyim mi?" "Mal vereyim mi?"

"Ver." "Ver."

Ötekisine soruyor; Ötekisine soruyor;

"Mal vereyim mi?" "Mal vereyim mi?"

"Ver." "Ver."

eksık metıneksık metın Tamam, malı veriyor. Tamam, malı veriyor.

Ertesi gün birisi geliyor, diyor ki; Ertesi gün birisi geliyor, diyor ki;

"Efendim, bu batakçı, senin mallarının parasını vermeyecek bu adam." "Efendim, bu batakçı, senin mallarının parasını vermeyecek bu adam."

"Nereden bildin, ben üç kişiye sordum." "Nereden bildin, ben üç kişiye sordum."

"Onların da ondan alacağı var, ondan." diyor. "Onların da ondan alacağı var, ondan." diyor.

O sorduğu üç kişinin alacağı var. Bu malı buradan alırsa ötekilere borçlarını öder diye...O sorduğu üç kişinin alacağı var. Bu malı buradan alırsa ötekilere borçlarını öder diye... Adam kendi borcumu kurtarayım diye buradakinin canını yakıyor. "İyi" diyor. Adam kendi borcumu kurtarayım diye buradakinin canını yakıyor. "İyi" diyor. Adam iyi olduğundan değil, Adam iyi olduğundan değil, o adam "Sen benim hakkımda iyi dersen, ben senin borcunu öderim." demiş, diye yapıyor. o adam "Sen benim hakkımda iyi dersen, ben senin borcunu öderim." demiş, diye yapıyor.

Bunlar ne alameti? Bunlar ne alameti?

Allah'tan korkmama alameti... Deminki misal, Allah'tan korkma alameti... Allah'tan korkmama alameti... Deminki misal, Allah'tan korkma alameti...

Demek ki o kötü zaman geldiğinde kadınlar kötüleşecek, erkekler de kaypak, kalleş,Demek ki o kötü zaman geldiğinde kadınlar kötüleşecek, erkekler de kaypak, kalleş, sözüne güvenilmez, işine güvenilmez insanlar haline gelecek.sözüne güvenilmez, işine güvenilmez insanlar haline gelecek. Elhamdülillah, daha aramızda çok iyi insanlar var. Allah'tan korkan, halis muhlis kulları var.Elhamdülillah, daha aramızda çok iyi insanlar var. Allah'tan korkan, halis muhlis kulları var. Dikkat edelim, Allahu Teâlâ hazretleri bize bizim amelimize göre muamele eder. Dikkat edelim, Allahu Teâlâ hazretleri bize bizim amelimize göre muamele eder. Çocuklarımızı, kendimizi iyi terbiye edelim; sağlam, has, halis müslümanlar olalım. Çocuklarımızı, kendimizi iyi terbiye edelim; sağlam, has, halis müslümanlar olalım. O devirleri Allah bizden uzak eylesin.O devirleri Allah bizden uzak eylesin. Epeyce bozuldu ama iyi insanlar da, haramı helali düşünenler de var. Epeyce bozuldu ama iyi insanlar da, haramı helali düşünenler de var.

Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun lâ yübâli'l-mer'u bimâ ehaze'l-mâle em min halâlin em min harâmin. Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun lâ yübâli'l-mer'u bimâ ehaze'l-mâle em min halâlin em min harâmin.

Bu hadîs-i şerîf de yine Peygamber Efendimiz'in kıyamete yakın,Bu hadîs-i şerîf de yine Peygamber Efendimiz'in kıyamete yakın, âhir zamanda olacaklarla ilgili bir ihbâr-ı nebevîsidir.âhir zamanda olacaklarla ilgili bir ihbâr-ı nebevîsidir. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Le-ye'tiyenne. "Muhakkak, mutlaka gelecek." Ale'n-nâsi. "İnsanların üzerine." Zemânun. "Bir zaman." Le-ye'tiyenne. "Muhakkak, mutlaka gelecek." Ale'n-nâsi. "İnsanların üzerine." Zemânun. "Bir zaman."

İnsanların üzerine bir zaman gelecek. İnsanların üzerine bir zaman gelecek.

Lâ yübâli'l-mer'u bimâ ehaze'l-mâle. "O zaman adam malı nereden aldığına aldırmayacak.Lâ yübâli'l-mer'u bimâ ehaze'l-mâle. "O zaman adam malı nereden aldığına aldırmayacak. " Em min halâlin em min harâmin. "Haramdan mı aldı, helalden mi aldı, aldırmayacak." " Em min halâlin em min harâmin. "Haramdan mı aldı, helalden mi aldı, aldırmayacak."

Öyle bir zaman gelecek. Öyle bir zaman gelecek.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanının pâklığını bu sözden anla;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanının pâklığını bu sözden anla; hayretle söyleniyor. O zamanda hiç öyle bir şey yokmuş ki.hayretle söyleniyor. O zamanda hiç öyle bir şey yokmuş ki. İnsanlar harama, helale çok düşkünlermiş; haramdan almamaya herkes gayret ediyormuş.İnsanlar harama, helale çok düşkünlermiş; haramdan almamaya herkes gayret ediyormuş. Cemiyette müesses olan kanaat, yerleşmiş olan fikir, "helal alınır, haram alınmaz" şeklinde imiş.Cemiyette müesses olan kanaat, yerleşmiş olan fikir, "helal alınır, haram alınmaz" şeklinde imiş. Haramdan kaçmak tarzındaymış. Haramdan kaçmak tarzındaymış.

Peygamber Efendimiz istikbale ait, "Muhakkak insanların başına bir zaman gelecek...Peygamber Efendimiz istikbale ait, "Muhakkak insanların başına bir zaman gelecek... O zaman insanlar malı nereden; helalden mi, haramdan mı aldığına hiç aldırmayacaklar." buyuruyor. O zaman insanlar malı nereden; helalden mi, haramdan mı aldığına hiç aldırmayacaklar." buyuruyor.

Mâlumdur, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın kölesi kendisine bir tabak yiyecek getirmiş, yemiş.Mâlumdur, Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ın kölesi kendisine bir tabak yiyecek getirmiş, yemiş. Yedikten sonra sormuş; Yedikten sonra sormuş;

"Nereden getirdin bunu?" "Nereden getirdin bunu?"

Bir-iki rivayet var. "Ben cahiliye zamanında muska yazmıştım, onun bedeli."Bir-iki rivayet var. "Ben cahiliye zamanında muska yazmıştım, onun bedeli." veyahut "Bir müşrikin, Allah'a inanmamış bir kimsenin düğününden aldığım bir hediye." diye. veyahut "Bir müşrikin, Allah'a inanmamış bir kimsenin düğününden aldığım bir hediye." diye.

Geliş yerinin helal olmadığını anlayınca parmağını sokmuş, boğazını gıcıklattırmış;Geliş yerinin helal olmadığını anlayınca parmağını sokmuş, boğazını gıcıklattırmış; yediği, yuttuğu şeyi boğazından dışarı çıkartmış. Demiş ki; yediği, yuttuğu şeyi boğazından dışarı çıkartmış. Demiş ki;

"Haram ile hâsıl olan ete cehennem ateşi yakışır." "Haram ile hâsıl olan ete cehennem ateşi yakışır."

Haramı yiyorsun da et oluyor mu? Vücudunda haramlar hücre oluyor mu? Onu ne paklar? Haramı yiyorsun da et oluyor mu? Vücudunda haramlar hücre oluyor mu? Onu ne paklar?

Cehennem ateşi... Cehennemde çatır çatır yanınca, o zaman paklanır.Cehennem ateşi... Cehennemde çatır çatır yanınca, o zaman paklanır. Ye, istediğin kadar haramı ye! Yiyen yesin. Ye, istediğin kadar haramı ye! Yiyen yesin. İsterse polisi aldatsın, isterse komşuyu aldatsın, isterse hâkimi aldatsın… Haramı ye! İsterse polisi aldatsın, isterse komşuyu aldatsın, isterse hâkimi aldatsın… Haramı ye! O haramla hâsıl olan çocuktan da, etten de, maldan da, evden de, arabadan da hayır gelmez.O haramla hâsıl olan çocuktan da, etten de, maldan da, evden de, arabadan da hayır gelmez. O araba bir gün başında paralanır. O ev bir gün çoluk çocuğu ile beraber yanar, kül olur. O araba bir gün başında paralanır. O ev bir gün çoluk çocuğu ile beraber yanar, kül olur.

Allâhu azîzün zü'ntikâm. "Allahu Teâlâ hazretleri intikam sahibidir." Allâhu azîzün zü'ntikâm. "Allahu Teâlâ hazretleri intikam sahibidir."

İntikamı vardır, şiddetlidir.İntikamı vardır, şiddetlidir. Bakma sen ehl-i küfrün, ehl-i dalâlin, kötü insanların fırsat bulunca yaptığına.Bakma sen ehl-i küfrün, ehl-i dalâlin, kötü insanların fırsat bulunca yaptığına. İmtihan dünyası olduğu için Allahu Teâlâ hazretleri iplerini biraz salıveriyor İmtihan dünyası olduğu için Allahu Teâlâ hazretleri iplerini biraz salıveriyor ama hiçbir kötü insanın hoş halini gördün mü? Sonunda ibretle kötülüğü ortaya çıkmıyor mu? ama hiçbir kötü insanın hoş halini gördün mü? Sonunda ibretle kötülüğü ortaya çıkmıyor mu?

Bak, nasıl cezasını çektiriyor. Bak, nasıl cezasını çektiriyor.

Geçen gün Ankara'da bir şey anlattılar. Geçtiğimiz anarşik devrede birisi ötekisini öldürmüş.Geçen gün Ankara'da bir şey anlattılar. Geçtiğimiz anarşik devrede birisi ötekisini öldürmüş. Bir tek şahit var. Bir tek şahit var. Görmüş; tabanca bu tarafa bu adam tarafından tutuldu ve o adam ötekisini takır takır vurdu, öldürdü. Görmüş; tabanca bu tarafa bu adam tarafından tutuldu ve o adam ötekisini takır takır vurdu, öldürdü. Görmüş, görgü şahidi kendisi. Görmüş, görgü şahidi kendisi. Ama para vermişler, tehdit etmişler, ne yapmışlarsa yapmışlar, o adam;Ama para vermişler, tehdit etmişler, ne yapmışlarsa yapmışlar, o adam; "Evet, ben bu adamın bu adama tabanca sıktığını, öldürdüğünü gördüm." dememiş, şahitlikten kaçmış. "Evet, ben bu adamın bu adama tabanca sıktığını, öldürdüğünü gördüm." dememiş, şahitlikten kaçmış.

Öldürülen çocuk 16 yaşındaymış. Üstelik öldüren katiller para, pul, işi idare etmişler; Öldürülen çocuk 16 yaşındaymış. Üstelik öldüren katiller para, pul, işi idare etmişler;

"Bu öldürme işini, öldürülen çocuğun dayısı yaptı." demişler. "Bu öldürme işini, öldürülen çocuğun dayısı yaptı." demişler.

Bir de dayısına yüklemişler mi kabahati... Dayısı da 20 sene hapis yemiş.Bir de dayısına yüklemişler mi kabahati... Dayısı da 20 sene hapis yemiş. Birisi 16 yaşında ölüyor, ötekisi de yine aynı aileden 20 yıl hapis... Güya öbür taraf intikam alıyor. Birisi 16 yaşında ölüyor, ötekisi de yine aynı aileden 20 yıl hapis... Güya öbür taraf intikam alıyor.

Öbür tarafın başına Allah ne getirdi bilemeyiz.Öbür tarafın başına Allah ne getirdi bilemeyiz. Belki getirmiştir, onu bilmiyorum ama hadiseyi gören Belki getirmiştir, onu bilmiyorum ama hadiseyi gören ve şahitlikten kaçan şahsın çocuğu 16 yaşına gelmiş, küt ölmüş. ve şahitlikten kaçan şahsın çocuğu 16 yaşına gelmiş, küt ölmüş.

Öteki öldürülen kaç yaşındaydı? Öteki öldürülen kaç yaşındaydı?

16 yaşındaydı. 16 yaşındaydı.

Şahitlikten kaçan adamın çocuğu kaç yaşına gelince öldü? Şahitlikten kaçan adamın çocuğu kaç yaşına gelince öldü?

16 yaşına gelince öldü. Etekleri tutuşmuş.16 yaşına gelince öldü. Etekleri tutuşmuş. "Eyvah! Ben şahitlikten kaçtım, hakkı söylemedim." diye başlamış telaş etmeye. "Eyvah! Ben şahitlikten kaçtım, hakkı söylemedim." diye başlamış telaş etmeye. Çocuk da gitmiş elden, kendi çocuğu da ölmüş.Çocuk da gitmiş elden, kendi çocuğu da ölmüş. Ciğerpâresi gidince; "Allah Allah! Bunun da yaşı 16, onun da yaşı 16...Ciğerpâresi gidince; "Allah Allah! Bunun da yaşı 16, onun da yaşı 16... Niye Allah benim elimden bu çocuğu aldı?" diye... Niye Allah benim elimden bu çocuğu aldı?" diye...

Şahitlikten kaçanın başına bu gelirse, o haltları karıştıranın başına ne gelir, onu Allah bilir.Şahitlikten kaçanın başına bu gelirse, o haltları karıştıranın başına ne gelir, onu Allah bilir. Allah Azîz'dir, Züntikam'dır. Azîz, izzet sahibi demek... Allah Azîz'dir, Züntikam'dır. Azîz, izzet sahibi demek... Her istediğini yapar, güç sahibi, kimse mâni olamaz. Züntikam, intikam sahibi demek...Her istediğini yapar, güç sahibi, kimse mâni olamaz. Züntikam, intikam sahibi demek... Hani kan davası oluyor ya, Allahu Teâlâ hazretleri de mücrimden,Hani kan davası oluyor ya, Allahu Teâlâ hazretleri de mücrimden, zalimden mazlumun hakkını alır; o intikamı komaz. zalimden mazlumun hakkını alır; o intikamı komaz.

Ama niye anında almıyor? Ama niye anında almıyor?

Hikmetleri var, her şeyi hikmetli.Hikmetleri var, her şeyi hikmetli. Her hadiseyi getir bana söyle, gördüğüm kadar hikmetlerini söyleyeyim.Her hadiseyi getir bana söyle, gördüğüm kadar hikmetlerini söyleyeyim. Bazen bir gün önce olması yersiz olur... Bazen bir gün önce olması yersiz olur... Zamanı da yerindedir, yaptığı iş de yerindedir, şekli de güzeldir.Zamanı da yerindedir, yaptığı iş de yerindedir, şekli de güzeldir. Böyle; "Allah Allah, ne ibretli, ne hikmetli..." diye hayran kalırsın. Böyle; "Allah Allah, ne ibretli, ne hikmetli..." diye hayran kalırsın.

İşte böyle, insanlar bu hakikatleri unutacaklar. İşte böyle, insanlar bu hakikatleri unutacaklar.

Neden? Neden?

Elhamdülillah, biz burada hadis kitabını okuyoruz.Elhamdülillah, biz burada hadis kitabını okuyoruz. Siz de orada oturdunuz tek dizinizin üstünde, Peygamber Efendimiz'in hadisi diye tahammül ediyorsunuz. Siz de orada oturdunuz tek dizinizin üstünde, Peygamber Efendimiz'in hadisi diye tahammül ediyorsunuz. Diziniz ağrıdığı halde hadîs-i şerîfleri dinliyorsunuz. Elhamdülillah. Diziniz ağrıdığı halde hadîs-i şerîfleri dinliyorsunuz. Elhamdülillah.

Allah sizden de razı olsun, bizden de razı olsun. Cümlemizi cennetiyle cemaliyle müşerref etsin. Allah sizden de razı olsun, bizden de razı olsun. Cümlemizi cennetiyle cemaliyle müşerref etsin.

Ama şu mekânın ebatı ne ki? Burada oturan insan kaç kişi?Ama şu mekânın ebatı ne ki? Burada oturan insan kaç kişi? İstanbul'un nüfusu altı milyon mu, sekiz milyon mu oldu... O kadar nüfusa göre bu nedir?İstanbul'un nüfusu altı milyon mu, sekiz milyon mu oldu... O kadar nüfusa göre bu nedir? Bunlar duyuyor, duyduğu zaman yapmaz ama duymayanlar ne olacak? Bunlar duyuyor, duyduğu zaman yapmaz ama duymayanlar ne olacak? Duymayan, aldığı para haram mı helal mi, eline geçti mi kâr sayacak... Duymayan, aldığı para haram mı helal mi, eline geçti mi kâr sayacak... İşte hadîs-i şerîfte söylenen durum. İşte hadîs-i şerîfte söylenen durum. O zaman aslında bu hadîs-i şerîfleri televizyondan, radyodan duyurmak lazım. O zaman aslında bu hadîs-i şerîfleri televizyondan, radyodan duyurmak lazım.

Üçüncü hadîs-i şerîfe geçtik: Üçüncü hadîs-i şerîfe geçtik:

Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun lâ yebkâ minhum ehadünLe-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun lâ yebkâ minhum ehadün illâ ekele'r-ribâ fe-in lem ye'külhü esâbehû min gubârihî. illâ ekele'r-ribâ fe-in lem ye'külhü esâbehû min gubârihî.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Bu sahih hadîs-i şerîfte de Peygamber Efendimiz yine kıyamet manzaralarından,Bu sahih hadîs-i şerîfte de Peygamber Efendimiz yine kıyamet manzaralarından, kıyametin ahvâlinden bir ahvâli bize önceden haber vermiş. kıyametin ahvâlinden bir ahvâli bize önceden haber vermiş. Başımızın tâcı, Peygamberimiz, Efendimiz,Başımızın tâcı, Peygamberimiz, Efendimiz, numûne-i imtisâlimiz Muhammed-i Mustafâ hazretleri buyuruyor ki; numûne-i imtisâlimiz Muhammed-i Mustafâ hazretleri buyuruyor ki;

Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun. "İnsanların üzerine bir zaman gelecek, çatacak." Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânun. "İnsanların üzerine bir zaman gelecek, çatacak."

İnsanlar bir zamana ulaşacaklar, demek. İnsanlar bir zamana ulaşacaklar, demek.

Lâ yebkâ minhum ehadün. "Onlardan hiçbir kimse kalmaz ki." İllâ ekele'r-ribâ. "Muhakkak riba yiyecek." Lâ yebkâ minhum ehadün. "Onlardan hiçbir kimse kalmaz ki." İllâ ekele'r-ribâ. "Muhakkak riba yiyecek."

Hiçbir kimse müstesnası kalmaz, hepsi faiz yiyecek. Hiçbir kimse müstesnası kalmaz, hepsi faiz yiyecek.

Fe-in lem ye'külhü. "Eğer yemezse de..." Esâbehû min gubârihî. "Üstüne tozundan isabet edecektir." Fe-in lem ye'külhü. "Eğer yemezse de..." Esâbehû min gubârihî. "Üstüne tozundan isabet edecektir."

Faizin tozundan isabet edecektir. Faizin tozundan isabet edecektir.

Tozundan isabet etmek ne demek? Tozundan isabet etmek ne demek?

Bir tertemiz kap içine temiz meyveleri yıkasan, tozlu bir yolun kenarına koysan;Bir tertemiz kap içine temiz meyveleri yıkasan, tozlu bir yolun kenarına koysan; biraz sonra gelsen, ne olur? biraz sonra gelsen, ne olur?

Atlı geçer, yaya geçer, araba geçer, tozları kaldırır kaldırır.Atlı geçer, yaya geçer, araba geçer, tozları kaldırır kaldırır. O meyveleri, o yiyecekleri tanıyamazsın; toz, üstünü sarar. O meyveleri, o yiyecekleri tanıyamazsın; toz, üstünü sarar. Onun gibi, adam faiz yemese bile tozu üstüne üşüşecek. Yani günahı bulaşacak, demektir. Onun gibi, adam faiz yemese bile tozu üstüne üşüşecek. Yani günahı bulaşacak, demektir. Faizin günahı bulaşacak. Faizin günahı bulaşacak.

"Nasıl?" demişler. "Nasıl?" demişler.

Li-en yekûne mûkilehû. "Faizi yediren kimse olmak suretiyle." Li-en yekûne mûkilehû. "Faizi yediren kimse olmak suretiyle."

Bak, yemek de yedirmek de günah.Bak, yemek de yedirmek de günah. Bir işin yapılması haram oldu mu, yapılmasına vesile olmak da günahtır. Bir işin yapılması haram oldu mu, yapılmasına vesile olmak da günahtır.

"Ben faiz almıyorum, yediriyorum." "Ben faiz almıyorum, yediriyorum."

Onu da yapamazsın. Onu da yapamazsın.

"Ben içki içmiyorum, ikram ediyorum." "Ben içki içmiyorum, ikram ediyorum."

Onu da yapamazsın. İçki haramsa, ikram da edemezsin, sunamazsın. Onu da yapamazsın. İçki haramsa, ikram da edemezsin, sunamazsın.

"Efendim ben sadece taşırım." "Efendim ben sadece taşırım."

Taşıyamazsın, o da yasak. Taşıyamazsın, o da yasak.

"Benim fabrikamda sıkıyorlar. Ben başka şeye karışmıyorum." "Benim fabrikamda sıkıyorlar. Ben başka şeye karışmıyorum."

Sıktıramazsın, sıkamazsın, sunmasını emredemezsin. Sıktıramazsın, sıkamazsın, sunmasını emredemezsin.

"Ben akıllı bir insanım. Kendim elimle tutar mıyım! "Ben akıllı bir insanım. Kendim elimle tutar mıyım! Hizmetçiyi çağırıyorum, 'Al bakalım, bunu şunlara şunlara sun.' diyorum, kendim sunmuyorum..." Hizmetçiyi çağırıyorum, 'Al bakalım, bunu şunlara şunlara sun.' diyorum, kendim sunmuyorum..."

Sundurdun mu, o da olur, o da günah. Hiç fark etmez. Bir şey haramsa öyle kaçamak yok.Sundurdun mu, o da olur, o da günah. Hiç fark etmez. Bir şey haramsa öyle kaçamak yok. Bak burada ne diyor; Bak burada ne diyor;

Li-en yekûne mûkilehû. "Onu yediren kimse olmak suretiyle tozu gelir." Li-en yekûne mûkilehû. "Onu yediren kimse olmak suretiyle tozu gelir."

İnsan, günahına öyle bulaşır. İnsan, günahına öyle bulaşır.

Ev mütevessıten fîhi. "Veyahut aracı olur." Ev mütevessıten fîhi. "Veyahut aracı olur."

"Bak, bu faizle para veriyor. Senin de paraya ihtiyacın var galiba. Gel bakalım, sen bundan al." "Bak, bu faizle para veriyor. Senin de paraya ihtiyacın var galiba. Gel bakalım, sen bundan al."

Aracı oldu, belki komisyon da aldı, belki almadı;Aracı oldu, belki komisyon da aldı, belki almadı; ne olursa olsun, günah komisyonu ona geliyor, o faize bulaşıyor. ne olursa olsun, günah komisyonu ona geliyor, o faize bulaşıyor.

Ev kâtiben. Veyahut, "Sen şundan şu kadar para mı aldın? Tamam, ben yazıvereyim.Ev kâtiben. Veyahut, "Sen şundan şu kadar para mı aldın? Tamam, ben yazıvereyim. Yazıyı yazmak benim elimden geliyor." Yazıyı yazmak benim elimden geliyor."

Yazıyor. O zaman da günah ona bulaşır. Yazıyor. O zaman da günah ona bulaşır.

Ev şâhiden. Ev şâhiden.

Ortada bir akit var, borç akdi; şahit oluyor.Ortada bir akit var, borç akdi; şahit oluyor. Şahit olup da o işlemin tahakkuk etmesi için ne tür bir yardım ile yardımcı olmuşsa, gelir bulaşır. Şahit olup da o işlemin tahakkuk etmesi için ne tür bir yardım ile yardımcı olmuşsa, gelir bulaşır.

Ev muâmile'l-murâbi. "Veyahut ribayı veren kimse ile muamelesi olan bir kimse olur;Ev muâmile'l-murâbi. "Veyahut ribayı veren kimse ile muamelesi olan bir kimse olur; ortaklık filan gibi..." Ev men amele meahû. "Veyahut onunla iş yapan kimse olur."ortaklık filan gibi..." Ev men amele meahû. "Veyahut onunla iş yapan kimse olur." Ve halesa mâlehû bi-mâlihî. "Malını ötekisiyle karıştırır, onunla ortaklık yaptığı için." Ve halesa mâlehû bi-mâlihî. "Malını ötekisiyle karıştırır, onunla ortaklık yaptığı için."

Buna benzer şekilleri saymış; tozu nereden isabet eder, bilinsin diye.Buna benzer şekilleri saymış; tozu nereden isabet eder, bilinsin diye. "Efendim! Ben faiz yemiyorum." diyen insanlar tozunun isabet etme,"Efendim! Ben faiz yemiyorum." diyen insanlar tozunun isabet etme, bulaşma şekillerini de göz önünde bulundursunlar diye bulaşma şekillerini de göz önünde bulundursunlar diye ben de şerhinden alimlerimizin açıkladıkları şeyleri size açıkladım. ben de şerhinden alimlerimizin açıkladıkları şeyleri size açıkladım.

İslâm neden faize karşı? Hadîs-i şerîfte, âyet-i kerîmede belirtilmiş... Niye böyle yapıyor? İslâm neden faize karşı? Hadîs-i şerîfte, âyet-i kerîmede belirtilmiş... Niye böyle yapıyor?

İslâmiyet istiyor ki insan alnının teriyle kazansın. Alnının teriyle kazanmayı çok teşvik ediyor.İslâmiyet istiyor ki insan alnının teriyle kazansın. Alnının teriyle kazanmayı çok teşvik ediyor. Birisi dilenirmiş, Peygamber Efendimiz diyor ki; Birisi dilenirmiş, Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Git, dağdan odun topla, getir, sat fakat dilenme." "Git, dağdan odun topla, getir, sat fakat dilenme."

Onu öğretiyor yani dilendirmiyor.Onu öğretiyor yani dilendirmiyor. Sonra, işçi akşama kadar çalıştı mı, Sonra, işçi akşama kadar çalıştı mı, akşam ücretini alacak ya, "Teri kurumadan işçinin ücretini verin." diyor.akşam ücretini alacak ya, "Teri kurumadan işçinin ücretini verin." diyor. Sonra, insanın kendi elinin,Sonra, insanın kendi elinin, kendi alnının teri olarak kazandığı para helal para olarak evine bereket getiriyor, kendi alnının teri olarak kazandığı para helal para olarak evine bereket getiriyor, çoluk çocuğuna hayır getiriyor, kendi vücuduna sıhhat, afiyet getiriyor. çoluk çocuğuna hayır getiriyor, kendi vücuduna sıhhat, afiyet getiriyor.

İslâmiyet bunları, kimse kimseyi oturduğu yerden istismar etmesin, herkes hakkıyla yesin,İslâmiyet bunları, kimse kimseyi oturduğu yerden istismar etmesin, herkes hakkıyla yesin, şu fâni dünyada geçimini, şu fâni dünyada geçimini, yaşamını hakkıyla yapsın da başkasının sırtına binip başkasının kanını emmesin, diye yapıyor.yaşamını hakkıyla yapsın da başkasının sırtına binip başkasının kanını emmesin, diye yapıyor. Bundan dolayı böyle istiyor. Bundan dolayı böyle istiyor. Allahu a'lem, kendisinin gayreti olmadan, Allahu a'lem, kendisinin gayreti olmadan, bedavadan gelme şekli olduğundan dolayı ribayı Kur'ân-ı Kerîm yasak etmiş, bedavadan gelme şekli olduğundan dolayı ribayı Kur'ân-ı Kerîm yasak etmiş, hadîs-i şerîfler böylece bize bildirmiş. hadîs-i şerîfler böylece bize bildirmiş. Biz de sizlere bildiriyoruz. Biz de sizlere bildiriyoruz.

"Bildirdim mi yâ Rabbi?" derdi. "Bildirdim mi yâ Rabbi?" derdi.

Peygamber Efendimiz veda haccında; Peygamber Efendimiz veda haccında;

Hüccâca nasihat etti, Veda hutbesini îrâd eyledi.Hüccâca nasihat etti, Veda hutbesini îrâd eyledi. Birisi de Peygamber Efendimiz'in sözlerini yüksek sesle tekrar ederdi. Ondan sonra da ellerini açıp; Birisi de Peygamber Efendimiz'in sözlerini yüksek sesle tekrar ederdi. Ondan sonra da ellerini açıp;

"Tebliğ ettim mi, yâ Rabbi?" derdi. "Tebliğ ettim mi, yâ Rabbi?" derdi.

Bizden bildirmesi... Biz kitaptan okuyoruz, bildiriyoruz. Bizden bildirmesi... Biz kitaptan okuyoruz, bildiriyoruz.

Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânün liyekûnü aleyküm ümerâü süfehâü,Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânün liyekûnü aleyküm ümerâü süfehâü, yükaddimûne şirâre'n-nâsi ve yüzhirûne hubbe hıyârehüm ve yüahhirûne's-salâte an mevâkîtihâ,yükaddimûne şirâre'n-nâsi ve yüzhirûne hubbe hıyârehüm ve yüahhirûne's-salâte an mevâkîtihâ, femen edreke zâlike minhüm felâ yekûnenne arîfen ev şeratiyyen ev câbiyen velâ hâzinen. femen edreke zâlike minhüm felâ yekûnenne arîfen ev şeratiyyen ev câbiyen velâ hâzinen.

Bu hadîs-i şerîf de yine gelecek zamanla yani âhir zamanla, bozulan zamanla ilgili bir hadîs-i şerîftir.Bu hadîs-i şerîf de yine gelecek zamanla yani âhir zamanla, bozulan zamanla ilgili bir hadîs-i şerîftir. Peygamber Efendimiz her ne kadar yüzlerce sene önce, Peygamber Efendimiz her ne kadar yüzlerce sene önce, asırlar önce yaşamışsa da asırlar sonrasını Allahu Teâlâ hazretleri ona bildirmiş.asırlar önce yaşamışsa da asırlar sonrasını Allahu Teâlâ hazretleri ona bildirmiş. Yani dinimiz hak din, peygamberimiz hak peygamber, kitabımız hak kitap... Yani dinimiz hak din, peygamberimiz hak peygamber, kitabımız hak kitap... İşte âşikâr, gün gibi görülüyor. İşte âşikâr, gün gibi görülüyor.

Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz: Buyurmuş ki Peygamber Efendimiz:

Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânün. "İnsanların üzerine bir zaman muhakkak ve mutlaka gelecek."Le-ye'tiyenne ale'n-nâsi zemânün. "İnsanların üzerine bir zaman muhakkak ve mutlaka gelecek." O zaman ne olacak? O zaman ne olacak?

Yekûnü aleyküm ümerâü süfehâü. "O zaman başınızda sefih emirler olacak." Yekûnü aleyküm ümerâü süfehâü. "O zaman başınızda sefih emirler olacak."

Ümerâ, emretme salahiyeti kendisinde olan; idareci, başkan, reis, komutan mânasına...Ümerâ, emretme salahiyeti kendisinde olan; idareci, başkan, reis, komutan mânasına... Sefih, akılsız demek. "Akılsız kimseler başınıza geçecek." Sefih, akılsız demek. "Akılsız kimseler başınıza geçecek."

Aleyküm. "Sizin başınıza böyle kimseler geçecek." Aleyküm. "Sizin başınıza böyle kimseler geçecek."

Yükaddimûne şirâre'n-nâsi. "Bunlar insanların en şerlilerini takdim edecekler, öne geçirecekler." Yükaddimûne şirâre'n-nâsi. "Bunlar insanların en şerlilerini takdim edecekler, öne geçirecekler."

Kimlerin önüne geçirecekler? Kimlerin önüne geçirecekler?

Ve yüzhirûne hubbe hıyârihim.Ve yüzhirûne hubbe hıyârihim. "Kendilerini en hayırlıları seviyormuş gibi gösterdikleri halde en şerlileri başa geçirecekler." "Kendilerini en hayırlıları seviyormuş gibi gösterdikleri halde en şerlileri başa geçirecekler."

Buradaki ve ile başlayan cümle cümle-i hâliyyedir, hâl cümlesidir. Buradaki ve ile başlayan cümle cümle-i hâliyyedir, hâl cümlesidir.

Ve yüzhirûne hubbe hıyârihim.Ve yüzhirûne hubbe hıyârihim. "En hayırlılarını seviyormuş gibi göstermekle beraber aslında halkın en şerlilerini başa geçirecekler." "En hayırlılarını seviyormuş gibi göstermekle beraber aslında halkın en şerlilerini başa geçirecekler."

Zalim, gaddar, Allah'tan korkmaz, kanun nizam tanımaz kimseleri aslında geçireceklerZalim, gaddar, Allah'tan korkmaz, kanun nizam tanımaz kimseleri aslında geçirecekler ama halkın umumiyetinden korktukları için iyileri seviyormuş gibi davranırlar. ama halkın umumiyetinden korktukları için iyileri seviyormuş gibi davranırlar.

Ve yüahhirûne salâte an mevâkîtihâ. "Ve namazları, vakitlerinden tehir ederek kılacaklar." Ve yüahhirûne salâte an mevâkîtihâ. "Ve namazları, vakitlerinden tehir ederek kılacaklar."

Sübhanallah!.. Namazları vakitlerinden tehir ederek kılacaklar.Sübhanallah!.. Namazları vakitlerinden tehir ederek kılacaklar. Ne kötü adamlar ki vaktinde bile kılmayacaklar namazı da tehir ederek kılacaklar. Ne kötü adamlar ki vaktinde bile kılmayacaklar namazı da tehir ederek kılacaklar. Öğle ezanı okunmuş, tehir edecek edecek, ikindiye yakın öyle kılacak. Öğle ezanı okunmuş, tehir edecek edecek, ikindiye yakın öyle kılacak. İkindinin vakti, akşama yakın kılacak. İkindinin vakti, akşama yakın kılacak.

Yüahhirûne salâh. "Namazı tehir ederler." An mevâkîtihâ. "Asıl vakitlerinden geçe bırakırlar." Yüahhirûne salâh. "Namazı tehir ederler." An mevâkîtihâ. "Asıl vakitlerinden geçe bırakırlar."

Fe-men edreke zâlike minhüm.Fe-men edreke zâlike minhüm. "Onlardan bu durumları kim görürse, kim o gibi insanların bu halleriyle karşılaşırsa..." "Onlardan bu durumları kim görürse, kim o gibi insanların bu halleriyle karşılaşırsa..." Fe-lâ yekûnenne arîfen. "Sakın ha, kethüda olmasın." Fe-lâ yekûnenne arîfen. "Sakın ha, kethüda olmasın."

Arîf; siyasîlerin, idarecilerin yakınında vekilharc gibi, kethüda gibi hizmet gören kimse... Arîf; siyasîlerin, idarecilerin yakınında vekilharc gibi, kethüda gibi hizmet gören kimse...

Ve-lâ şeratıyyen. Ve-lâ şeratıyyen.

Hani eskilerin "pazarbaşı" dedikleri kimseler.Hani eskilerin "pazarbaşı" dedikleri kimseler. Yani belediye zabıtası hizmeti gibi, polis hizmeti gibi hizmetler yapan.Yani belediye zabıtası hizmeti gibi, polis hizmeti gibi hizmetler yapan. Neticede onlara bağlı, onların memuru durumunda... Neticede onlara bağlı, onların memuru durumunda...

Ve lâ câbiyen. "Vergi toplayıcı." Ve lâ câbiyen. "Vergi toplayıcı."

Yani halkın arasında dolaşıp da sultanlara o vergilerini alan. Yani halkın arasında dolaşıp da sultanlara o vergilerini alan.

Ve lâ hâzinen. "Onların hazinedarı, bekçisi olmasın." Ve lâ hâzinen. "Onların hazinedarı, bekçisi olmasın."

Bu hizmetler, bu gibi zalimlerin maiyetinde onlara hizmetçi olarak çalışmasınlar demek.Bu hizmetler, bu gibi zalimlerin maiyetinde onlara hizmetçi olarak çalışmasınlar demek. Bu durumlar Emevîler zamanından başlamış. Bu durumlar Emevîler zamanından başlamış. Asr-ı Saadet dediğimiz saadet asrının arkasından Resûlullah'ın torununu öldürme durumu bile başlamış. Asr-ı Saadet dediğimiz saadet asrının arkasından Resûlullah'ın torununu öldürme durumu bile başlamış.

Nasıl öldürür insan? Nasıl öldürür insan?

Nasıl eli varır insanın? Nasıl eli varır insanın?

Nasıl Resûlullah'ın o mübarek,Nasıl Resûlullah'ın o mübarek, başını öptüğü, kucağına alıp sevdiği mübarek torununa insan kılıç kaldırır? başını öptüğü, kucağına alıp sevdiği mübarek torununa insan kılıç kaldırır?

Nasıl keser? Nasıl keser?

Çoluk çocuğunu, karısını, haremini nasıl şey yapar? Çoluk çocuğunu, karısını, haremini nasıl şey yapar?

İşte böyle... İşte böyle...

"İnsanların üzerine muhakkak ve muhakkak bir zaman gelecek ki..." "İnsanların üzerine muhakkak ve muhakkak bir zaman gelecek ki..."

Sizin üzerinize diyor.Sizin üzerinize diyor. Muhatabı hem kendisini o anda dinleyen sahabelerdir, hem de ondan sonra ümmetinden olan kimselerdir. Muhatabı hem kendisini o anda dinleyen sahabelerdir, hem de ondan sonra ümmetinden olan kimselerdir. Biz de hadîs-i şerîfi okuduğumuza göre bir bakıma muhatap sayılırız. Biz de hadîs-i şerîfi okuduğumuza göre bir bakıma muhatap sayılırız.

"Sefih, beyinsiz yani aklı fikri yerinde olmayan, doğru düşünmeyen idareciler olacak "Sefih, beyinsiz yani aklı fikri yerinde olmayan, doğru düşünmeyen idareciler olacak ve onlar iyileri seviyormuş gibi göstererek kötü insanları başa geçirecekler. ve onlar iyileri seviyormuş gibi göstererek kötü insanları başa geçirecekler. Namazları geç vakitlere tehir edecekler. Namazları geç vakitlere tehir edecekler. Onların yanında, onların hizmetinden bir hizmet almayın." diye Peygamber Efendimiz söylemiş. Onların yanında, onların hizmetinden bir hizmet almayın." diye Peygamber Efendimiz söylemiş.

Şu hadîs-i şerîfi çok iyi dinleyin: Şu hadîs-i şerîfi çok iyi dinleyin:

Le-ye'huzenne racülün bi-yedi ebîhi yevme'l-kıyâmeti felyak'atanhuLe-ye'huzenne racülün bi-yedi ebîhi yevme'l-kıyâmeti felyak'atanhu nâru yürîdü en yüdhılehu'l-cennete feyünâdâ inne'l-cennete lâ yedhuluhâ müşrikünnâru yürîdü en yüdhılehu'l-cennete feyünâdâ inne'l-cennete lâ yedhuluhâ müşrikün innallâhe azze ve celle harreme'l-cennete alâ külli müşrikin feyekûlu:innallâhe azze ve celle harreme'l-cennete alâ külli müşrikin feyekûlu: Rabbi, ebî! Rabbi, ebî! Rabbi, ebî! Feyuhavvelu fî sûretin kabîhatin ve rîhin muntınetin feyetrukuh. Rabbi, ebî! Rabbi, ebî! Rabbi, ebî! Feyuhavvelu fî sûretin kabîhatin ve rîhin muntınetin feyetrukuh.

Bu hadîs-i şerîfi can kulağıyla dinleyin. Bu hadîs-i şerîfi can kulağıyla dinleyin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki:

Le-ye'huzenne racülün bi-yedi ebîhi. "Adam babasının elini muhakkak ve muhakkak tutacak." Le-ye'huzenne racülün bi-yedi ebîhi. "Adam babasının elini muhakkak ve muhakkak tutacak."

Babasının elini yakalayacak, muhakkak ve muhakkak tutacak. Babasının elini yakalayacak, muhakkak ve muhakkak tutacak.

Ne zaman? Ne zaman?

Yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde babasının elini tutacak." Yevme'l-kıyâmeti. "Kıyamet gününde babasının elini tutacak."

Merak ediyorsunuz, niçin tuttu diye. "Sevgisinden." Sevgisinden babasının elini tutacak.Merak ediyorsunuz, niçin tuttu diye. "Sevgisinden." Sevgisinden babasının elini tutacak. Hani insan birisinin elini tutar da çeker, bir yere götürmek ister ya, öyle elini tutacak babasının. Hani insan birisinin elini tutar da çeker, bir yere götürmek ister ya, öyle elini tutacak babasının.

Fe-yak'taannahu'n-nâru. "Fakat ateş önlerini kesecek." Fe-yak'taannahu'n-nâru. "Fakat ateş önlerini kesecek."

Nereye gitmek istiyorlardı da kesti? Nereye gitmek istiyorlardı da kesti?

Söylenmiyor burada ama adam cennetlik. Babasının elinden tutup cennete götürmek istiyor. Söylenmiyor burada ama adam cennetlik. Babasının elinden tutup cennete götürmek istiyor.

İnsan babasını sevmez mi? İnsan babasını sevmez mi?

"Gel babacığım" tarzında, elinden tutmuş, götürüyor ama önüne cehennem ateşi çıkıyor, "Gel babacığım" tarzında, elinden tutmuş, götürüyor ama önüne cehennem ateşi çıkıyor, yolu kesiyor, geçmesi mümkün olmayan bir durum oluyor. yolu kesiyor, geçmesi mümkün olmayan bir durum oluyor.

Yürîdü en yüdhılehu'l-cennete.Yürîdü en yüdhılehu'l-cennete. "Onu cennete sokmak istiyor." "Onu cennete sokmak istiyor."

"Kıyamet gününde muhakkak ki adam babasının elini tutar, "Kıyamet gününde muhakkak ki adam babasının elini tutar, o babasını cennete sokmak isterken ateş onun yolunu keser." o babasını cennete sokmak isterken ateş onun yolunu keser."

Feyünâdâ. "Ve kendisine nidâ olunur." Feyünâdâ. "Ve kendisine nidâ olunur."

Kim nida eder? Kim nida eder?

Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine nidâ ettirir. Bir nidâ, bir ses duyar. Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine nidâ ettirir. Bir nidâ, bir ses duyar.

İnne'l-cennete lâ yedhuluhâ müşrikün. "Cennete müşrik girmez." İnne'l-cennete lâ yedhuluhâ müşrikün. "Cennete müşrik girmez."

Cennete Allah'a şirk koşan kimse girmez. Cennete Allah'a şirk koşan kimse girmez.

İnnallâhe azze ve celle harreme'l-cennete alâ külli müşrikin.İnnallâhe azze ve celle harreme'l-cennete alâ külli müşrikin. "Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ hazretleri, cenneti her müşrik üzerine haram kılmıştır." "Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ hazretleri, cenneti her müşrik üzerine haram kılmıştır."

Mümkün değil; müşrik olsun da cennete girsin.Mümkün değil; müşrik olsun da cennete girsin. Yani Allahu Teâlâ hazretleri cenneti her müşrik üzerine haram kılmıştır,Yani Allahu Teâlâ hazretleri cenneti her müşrik üzerine haram kılmıştır, bir kimsenin müşrikken cennete girmesi mümkün değildir. bir kimsenin müşrikken cennete girmesi mümkün değildir.

Ateş önünü kesti, babasını cennete sokamadı, orada kaldı... Bir ses duyar. Ateş önünü kesti, babasını cennete sokamadı, orada kaldı... Bir ses duyar.

"Cennete müşrik girmez." "Cennete müşrik girmez."

Ne anlıyoruz buradan? Ne anlıyoruz buradan?

Demek ki kendisi mü'min, cennetlik ama babası müşrik, kâfir, mü'min değil.Demek ki kendisi mü'min, cennetlik ama babası müşrik, kâfir, mü'min değil. Babalık-evlatlık münasebetlerinden, muhabbetinden,Babalık-evlatlık münasebetlerinden, muhabbetinden, şefkatinden dolayı babasının elinden yakalayıp içeri sokmak istedi, karşısına ateş çıktı.şefkatinden dolayı babasının elinden yakalayıp içeri sokmak istedi, karşısına ateş çıktı. "Cennete müşrik giremez. "Cennete müşrik giremez. Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ cenneti her müşrik üzerine haram kılmıştır." diye de bir ses geldi. Azîz ve Celîl olan Allahu Teâlâ cenneti her müşrik üzerine haram kılmıştır." diye de bir ses geldi.

Fe-yekûlu: Rabbi, ebî! "Bunun üzerine der ki; 'Ey benim Rabbim! Bu benim babamdır.Fe-yekûlu: Rabbi, ebî! "Bunun üzerine der ki; 'Ey benim Rabbim! Bu benim babamdır. '" Rabbi, ebî! "Yâ Rabbi! Ey benim Rabbim! Bu benim babamdır." Rabbi, ebî! "Yâ Rabbi! Babam." '" Rabbi, ebî! "Yâ Rabbi! Ey benim Rabbim! Bu benim babamdır." Rabbi, ebî! "Yâ Rabbi! Babam."

Tam tercemesi şöyle: Tam tercemesi şöyle:

"Yâ Rabbi, babam; yâ Rabbi, babam; yâ Rabbi, babam!.." "Yâ Rabbi, babam; yâ Rabbi, babam; yâ Rabbi, babam!.."

Bu sahneyi düşünün. "Bu benim babam." diyor yani babasını sevdiğinden. Bu sahneyi düşünün. "Bu benim babam." diyor yani babasını sevdiğinden.

Bakalım ne olacak? Bakalım ne olacak?

Fe-yuhavvelu fî sûretin kabîhatin. "Fakat babasının şekli kötü bir surete döndürülür. Fe-yuhavvelu fî sûretin kabîhatin. "Fakat babasının şekli kötü bir surete döndürülür. " Ve rîhin muntınetin. "Ve çirkin bir kokuya döndürülür." Fe-yetrukuhû. "Onun üzerine terk eder." " Ve rîhin muntınetin. "Ve çirkin bir kokuya döndürülür." Fe-yetrukuhû. "Onun üzerine terk eder."

Bakar ki yanındaki çirkin bir şey, kokusu da berbat bir şey, o zaman terk eder. Bakar ki yanındaki çirkin bir şey, kokusu da berbat bir şey, o zaman terk eder.

Müşrik, ilk önce aslî suretiyle, dünyadaki suretiyle duruyordu, babasının elinden tuttu ama,Müşrik, ilk önce aslî suretiyle, dünyadaki suretiyle duruyordu, babasının elinden tuttu ama, "Yâ Rabbi, bu benim babam. "Yâ Rabbi, bu benim babam. Yâ Rabbi, bu benim babam.Yâ Rabbi, bu benim babam. Yâ Rabbi, bu benim babam!.." deyince sureti çirkin bir surete, kokusu da berbat, Yâ Rabbi, bu benim babam!.." deyince sureti çirkin bir surete, kokusu da berbat, burnunun direğini kıracak bir kokuya döndürülür. O zaman terk eder. burnunun direğini kıracak bir kokuya döndürülür. O zaman terk eder.

Müşrik iken cennete girmek yok. İnsan mü'min olacak, müslüman olacak. Müşrik olarak cennete girmek yok. Müşrik iken cennete girmek yok. İnsan mü'min olacak, müslüman olacak. Müşrik olarak cennete girmek yok.

Müşriklik ne demek? Müşriklik ne demek?

Şirket sözü Türkçe'ye girmiş bir sözdür. Şirket, ortaklık demek, biliyorsunuz.Şirket sözü Türkçe'ye girmiş bir sözdür. Şirket, ortaklık demek, biliyorsunuz. Şerik, ortak demek... Müşrik de, "Allah'a ortak koşan kimse" demek. Şerik, ortak demek... Müşrik de, "Allah'a ortak koşan kimse" demek.

Yani ne demiş oluyor? Yani ne demiş oluyor?

"Allah var ama iki tane... Bir o var, bir de yanında şu var." "Allah var ama iki tane... Bir o var, bir de yanında şu var."

Veyahut; Veyahut;

"Allah var, oğlu var, iyilik tanrısı var, kötülük tanrısı var." "Allah var, oğlu var, iyilik tanrısı var, kötülük tanrısı var."

Veyahut; Veyahut;

"Üç tane var, beş tane var, ne ise..." "Üç tane var, beş tane var, ne ise..."

Veyahut; Veyahut;

"Evet, Allah var ama bu putlar da bizim tanrımız. "Evet, Allah var ama bu putlar da bizim tanrımız. Biz onlara tapıyoruz, bunlar ona şefaatçi olacaklar." Biz onlara tapıyoruz, bunlar ona şefaatçi olacaklar."

Müşrik Araplar öyle diyorlardı. Müşrik Araplar öyle diyorlardı.

"Bu putlar Allah katında bizim şefaatçimiz. "Bu putlar Allah katında bizim şefaatçimiz. Biz onlara tapıyoruz, onlar da bize şefaat edecekler, bizi cennete sokacaklar." diyorlardı. Biz onlara tapıyoruz, onlar da bize şefaat edecekler, bizi cennete sokacaklar." diyorlardı.

Bu da bir şirk! Bu da bir ortak koşma durumu... Bu da bir şirk! Bu da bir ortak koşma durumu...

Hepimizi korkutacak bir söz söyleyeyim ki, Peygamber Efendimiz diyor ki: Hepimizi korkutacak bir söz söyleyeyim ki, Peygamber Efendimiz diyor ki:

İnne ahvefe mâ ehâfu alâ ümmetî şirkün hafiyyün.İnne ahvefe mâ ehâfu alâ ümmetî şirkün hafiyyün. "Benim ümmetim için en çok korktuğum şey gizli şirktir, saklı şirktir." "Benim ümmetim için en çok korktuğum şey gizli şirktir, saklı şirktir."

Bir müşriklik var, âşikâr, tamam... "Allah iki tanedir, üç tanedir, beş tanedir..."Bir müşriklik var, âşikâr, tamam... "Allah iki tanedir, üç tanedir, beş tanedir..." gibi yalan yanlış, eğri büğrü söz söylüyor. Bir de gizli, âşikâr değil... Diyorlar ki; gibi yalan yanlış, eğri büğrü söz söylüyor. Bir de gizli, âşikâr değil... Diyorlar ki;

"Yâ Resûlallah! Gizli şirk ne ola ki? Nedir gizli şirk?" "Yâ Resûlallah! Gizli şirk ne ola ki? Nedir gizli şirk?"

Diyor ki; Diyor ki;

"Riya, gösteriş. Bir âhiret amelini, sevap beklenilen bir ameli insanlar beğensin diye yapmak." "Riya, gösteriş. Bir âhiret amelini, sevap beklenilen bir ameli insanlar beğensin diye yapmak."

"Çok güzel namaz kılıyor. "Çok güzel namaz kılıyor. Duruşu, boynu bükük, gözleri kendinden geçmiş, tadil-i erkân ile namaz kılıyor." filan... Duruşu, boynu bükük, gözleri kendinden geçmiş, tadil-i erkân ile namaz kılıyor." filan...

Neden? Neden?

Filanca adam görsün de bana malî yardım yapsın diye... Filanca adam görsün de bana malî yardım yapsın diye...

Olmadı. Sen o namazı Allah için kılacaktın. Bir de o adamı düşünerek kıldın; riya oldu, gösteriş oldu.Olmadı. Sen o namazı Allah için kılacaktın. Bir de o adamı düşünerek kıldın; riya oldu, gösteriş oldu. Allah riyayı sevmez. Ameller sırf Allah rızası için yapılacak. Allah riyayı sevmez. Ameller sırf Allah rızası için yapılacak. Hem o sebepten hem o sebepten olursa şirk-i hafî diyor. Hem o sebepten hem o sebepten olursa şirk-i hafî diyor.

Allah'tan dileriz; bizleri affeylesin, bizi ne büyük şirke ne gizli şirke soksun.Allah'tan dileriz; bizleri affeylesin, bizi ne büyük şirke ne gizli şirke soksun. Ne âşikâre ne gizlisine bulaştırmasın. Her şeyimizi Allah için yapalım.Ne âşikâre ne gizlisine bulaştırmasın. Her şeyimizi Allah için yapalım. Bir kere Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığını, birliğini tam idrak edelim. Bir kere Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığını, birliğini tam idrak edelim. Allahu Teâlâ hazretlerinin eğer bir tane daha ortağı olsaydı kavga ederlerdi. Allahu Teâlâ hazretlerinin eğer bir tane daha ortağı olsaydı kavga ederlerdi. Şu kul cennete girsin, şu girmesin, şu şöyle olsun, bu böyle olmasın... Şu kul cennete girsin, şu girmesin, şu şöyle olsun, bu böyle olmasın...

Olur mu hiç? Olur mu hiç?

Akıl var, mantık var. Akıl var, mantık var.

Lev kâne fîhima âlihetün illallâhu le-fesedetâ. Lev kâne fîhima âlihetün illallâhu le-fesedetâ.

Allahu Teâlâ hazretleri biz anlayalım diye âyet-i kerîmesinde böyle buyuruyor; Allahu Teâlâ hazretleri biz anlayalım diye âyet-i kerîmesinde böyle buyuruyor;

"Eğer şu yerde, gökte iki tane Allah olsaydı, kâinâtın nizamı berbat olurdu." "Eğer şu yerde, gökte iki tane Allah olsaydı, kâinâtın nizamı berbat olurdu."

Hiç sen direksiyonda iki tane adam gördün mü?Hiç sen direksiyonda iki tane adam gördün mü? Arabada birisi o tarafa, birisi bu tarafa götürmek istiyor, olur mu? Arabada birisi o tarafa, birisi bu tarafa götürmek istiyor, olur mu?

Bir tanesi götürecek işte. Öyle, onun gibi.Bir tanesi götürecek işte. Öyle, onun gibi. Ortağı olsaydı berbat olurdu, işler bozulurdu, fesada giderdi, buyuruyor. Ortağı olsaydı berbat olurdu, işler bozulurdu, fesada giderdi, buyuruyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bir... Şerîki, nazîri, veziri, müşiri, emsâli yok; ona benzeyen bir şey yok. Allahu Teâlâ hazretleri bir... Şerîki, nazîri, veziri, müşiri, emsâli yok; ona benzeyen bir şey yok.

Tek güç, kuvvet, kudret, lütuf, ihsan, kerem, merhamet, rahmet sahibi... Ama tek... Tek güç, kuvvet, kudret, lütuf, ihsan, kerem, merhamet, rahmet sahibi... Ama tek...

Tamam, âmennâ ve saddeknâ.Tamam, âmennâ ve saddeknâ. Allah'a bu sıfatları ile Kur'ân-ı Kerîm'de, Resûlullah'ın bildirdiği şekilde iman ettik. Allah'a bu sıfatları ile Kur'ân-ı Kerîm'de, Resûlullah'ın bildirdiği şekilde iman ettik.

Amentü billah. "Allah'a iman ettik." Amentü billah. "Allah'a iman ettik."

Allah, bizi şirk-i hafîden de korusun. Amelleri sırf Allah rızası için yapmayı nasip etsin. Allah, bizi şirk-i hafîden de korusun. Amelleri sırf Allah rızası için yapmayı nasip etsin.

Başkasının beğenmesi, beğenmemesi, sevmesi, sevmemesi… Başkasının beğenmesi, beğenmemesi, sevmesi, sevmemesi…

Ne olacak? Ne olacak?

Allah sevsin, kâfi. Sevdi mi kâfi. O sevdi mi, O korudu mu kâfi...Allah sevsin, kâfi. Sevdi mi kâfi. O sevdi mi, O korudu mu kâfi... Amerika ile Rusya'nın, Çin'in orduları hepsi birden toplansalar, en modern silahlarını alsalar,Amerika ile Rusya'nın, Çin'in orduları hepsi birden toplansalar, en modern silahlarını alsalar, bir tek âciz, nâçiz ama Allah'ın sevgili kulunun üzerine yürüseler, bir şey yapamazlar. bir tek âciz, nâçiz ama Allah'ın sevgili kulunun üzerine yürüseler, bir şey yapamazlar.

Allah kâfi... Allah kâfi...

O halde bizim yapacağımız bir tek şey var; Allah'a kul olmak, Allah için yapmak, Allah'a has kul olmak.O halde bizim yapacağımız bir tek şey var; Allah'a kul olmak, Allah için yapmak, Allah'a has kul olmak. Allahu Teâlâ hazretleri bize onu nasip ve müyesser eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bize onu nasip ve müyesser eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2