Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Alimlerin Azalması

Mehmed Zahid KOTKU


İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn.el-Hamdülillahi rabbilâlemin ve'l-âkibetü li'l-müttekîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Vessalâtü vesselâmü alâ seyyidinâ muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

İ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedinİ'lemû eyyühe'l-ihvân enne efdale'l-kitâbi kitâbullah ve enne efdale'l-hedyi hedyü muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ahsallallahu aleyhi ve sellem ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri.ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin fi'n-nâri. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâl; Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâl;

İnneküm kad asbahtüm fî zemânin kesîrin fukahâuhu kalîlin hutabâuhu kalîlin sü'âlühu kesîrin mu'tûhu.İnneküm kad asbahtüm fî zemânin kesîrin fukahâuhu kalîlin hutabâuhu kalîlin sü'âlühu kesîrin mu'tûhu. Mefharu mevcudât Muhammed Mustafa râ salavât. Mefharu mevcudât Muhammed Mustafa râ salavât.

Habib-i hüdâ Muhammed Mustafa râ salavât. Seyyidüssadat Muhammed Mustafa râ salavât. Habib-i hüdâ Muhammed Mustafa râ salavât.

Seyyidüssadat Muhammed Mustafa râ salavât.

Sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şu hadis-i şeriflerinde ashab-ı kiram hazeratına buyuruyorlar ki; Sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri şu hadis-i şeriflerinde ashab-ı kiram hazeratına buyuruyorlar ki;

"Siz bugün öyle bir gündesiniz ki sizin zamanınızda fukaha çok."Siz bugün öyle bir gündesiniz ki sizin zamanınızda fukaha çok. Bilginlerin, fakihlerin çok olduğu bir devirdesiniz. Hatipleri az, hatibe ihtiyaç yok.Bilginlerin, fakihlerin çok olduğu bir devirdesiniz. Hatipleri az, hatibe ihtiyaç yok. Bilgine ihtiyaç var o da çok. Hatibi de az. Buna mukabil kesîrin mu'tûhu. "Vericiler de çok." Bilgine ihtiyaç var o da çok. Hatibi de az. Buna mukabil kesîrin mu'tûhu. "Vericiler de çok."

Vericisi çok, hayr u hasenatları bol. Bu kesîrin mu'tûhu şeysin de [bir şey anlatayım.] Vericisi çok, hayr u hasenatları bol.

Bu kesîrin mu'tûhu şeysin de [bir şey anlatayım.]

Akşam bize bir Amerika'dan misafir geldi, 30 seneden beri orada çalışan bir efendi. Dedi ki; Akşam bize bir Amerika'dan misafir geldi, 30 seneden beri orada çalışan bir efendi. Dedi ki;

"Amerikalılar çok hayr u hasenat yapıyorlar. Hiç bir Amerikalı o gün hayır yapmadan evinden çıkmaz." dedi. "Amerikalılar çok hayr u hasenat yapıyorlar. Hiç bir Amerikalı o gün hayır yapmadan evinden çıkmaz." dedi.

Gâvur fakat hayrı seviyor demek. O da kendine göre veriyor. Gâvur fakat hayrı seviyor demek. O da kendine göre veriyor.

Kesîrin mu'tûhu. "O devirde, Efendimizin devrinde vericiler de çok." Kesîrin mu'tûhu. "O devirde, Efendimizin devrinde vericiler de çok."

İsteyene de istettirmiyorlar, yani ihtiyaç sahiplerini arayıp bulup veriyorlar. İsteyene de istettirmiyorlar, yani ihtiyaç sahiplerini arayıp bulup veriyorlar.

el-Amelü fîhi hayrun mine'l-ilmi. "Bugün amel ilimden hayırlıdır." el-Amelü fîhi hayrun mine'l-ilmi. "Bugün amel ilimden hayırlıdır."

İlme ihtiyaç yoktur. Fukahalar bol, onlar insanlara irşat ediyorlar.İlme ihtiyaç yoktur. Fukahalar bol, onlar insanlara irşat ediyorlar. Muhtaç da az, binâenaleyh amel lazım. Çünkü onlar amele çok dikkat ediyorlardı. Muhtaç da az, binâenaleyh amel lazım. Çünkü onlar amele çok dikkat ediyorlardı. Gece gündüz namaz içinde, Kur'an içinde ibadet taatte idiler. Gece gündüz namaz içinde, Kur'an içinde ibadet taatte idiler.

Ve se-ye'tî aleyküm zemânün. "Fakat bu zaman geçecek, arkasından bir zaman gelecek ki."Ve se-ye'tî aleyküm zemânün. "Fakat bu zaman geçecek, arkasından bir zaman gelecek ki." Kalîlün fukahâuhu. "Fakih az." Kalîlün fukahâuhu. "Fakih az."

Fakihi az, yani fakih deyince mutlaka bilen demek değil yani. Fakih basiret sahibi.Fakihi az, yani fakih deyince mutlaka bilen demek değil yani. Fakih basiret sahibi. Basiret sahibi, işin içine nüfuz etmiş, derinliklerini bilen insan.Basiret sahibi, işin içine nüfuz etmiş, derinliklerini bilen insan. İlmin derinliklerine vukufu olan kimselerdir. İmam Azam Ebû Hanife, İmam Şâfiî, Hanbeli ve emsali gibi zâtlar.İlmin derinliklerine vukufu olan kimselerdir. İmam Azam Ebû Hanife, İmam Şâfiî, Hanbeli ve emsali gibi zâtlar. Yoksa bugün ilim bilen çok kimseler var.Yoksa bugün ilim bilen çok kimseler var. İsimlerini bilmediğimiz birçok ilimler var ki bugün onları bilenler çok. İsimlerini bilmediğimiz birçok ilimler var ki bugün onları bilenler çok. Onları bilenler çok ama burada onların hiç birisinin lüzumu yok.Onları bilenler çok ama burada onların hiç birisinin lüzumu yok. Onlar bazı dünya adamlarına ait bilgiler. Onların sahipleri ayrı. Fakat bize ait olan ilimler [başka.]Onlar bazı dünya adamlarına ait bilgiler. Onların sahipleri ayrı. Fakat bize ait olan ilimler [başka.] Onlar bizim yanımızda ilim sayılmaz. Çünkü biz muhtaç değiliz onlara.Onlar bizim yanımızda ilim sayılmaz. Çünkü biz muhtaç değiliz onlara. Onun sınıfları da ayrı, o sınıfları da onları öğrensinler. Onun sınıfları da ayrı, o sınıfları da onları öğrensinler.

Binâenaleyh; Ve se-ye'tî aleyküm zemânün kalîlün fukahâuhu.Binâenaleyh;

Ve se-ye'tî aleyküm zemânün kalîlün fukahâuhu.
"Bir zaman gelecekki fakih bulamayacaklar, çok az." "Bir zaman gelecekki fakih bulamayacaklar, çok az."

Belki bir memlekette bir tane, belki birkaç memlekette birkaç tane. Belki bir memlekette bir tane, belki birkaç memlekette birkaç tane.

Kesîrun hutabâuhu. "Fakat bu hatipler, söyleyicilerin hesabı yok, bol." Kesîrun hutabâuhu. "Fakat bu hatipler, söyleyicilerin hesabı yok, bol."

Çıkıyor kürsüye yahut nereye ise söyledikçe söylüyor. Laf çok çünkü. Ona laf ebesi diyorlar ya. Laf çok. Çıkıyor kürsüye yahut nereye ise söyledikçe söylüyor. Laf çok çünkü. Ona laf ebesi diyorlar ya. Laf çok.

Kesîrun sü'âlühu. "Buna karşı dilenci de çok, isteyenler."Kesîrun sü'âlühu. "Buna karşı dilenci de çok, isteyenler." Kalîlün mu'tûhu."Fakat buna mukabil verenler de az." İsteyen çok ama veren yok. Kalîlün mu'tûhu."Fakat buna mukabil verenler de az."

İsteyen çok ama veren yok.

el-İlmü fîhi hayrun mine'l-ameli.el-İlmü fîhi hayrun mine'l-ameli. "O zaman evvelki devirde amel lazımdı, şimdi bu devirde de ilim lazım.""O zaman evvelki devirde amel lazımdı, şimdi bu devirde de ilim lazım." el-İlmü fîhi hayrun mine'l-ameli. "O gün için ilim lazım insanlara." el-İlmü fîhi hayrun mine'l-ameli. "O gün için ilim lazım insanlara."

Çünkü ilimsiz olursa amel insanlara kâfi gelmiyor. Çünkü ilimsiz olursa amel insanlara kâfi gelmiyor.

Birçok ravilerle beraber Abdullah b. Sa'd el-Ensari'den. Yine bir tane daha buna ait. Birçok ravilerle beraber Abdullah b. Sa'd el-Ensari'den.

Yine bir tane daha buna ait.

İnnekümü'l-yevme fî zemânin. "Siz bugün bir zamanda bulunuyorsunuz ki."İnnekümü'l-yevme fî zemânin. "Siz bugün bir zamanda bulunuyorsunuz ki." Men terake minküm uşra mâ ümira bihi heleke. "Farz ediniz ki emirler 10 parçadır.Men terake minküm uşra mâ ümira bihi heleke. "Farz ediniz ki emirler 10 parçadır. Bu ondan birisini bırakırsanız." Bu ondan birisini bırakırsanız." Men terake minküm uşra mâ ümira. "Ondan birisini bırakırsanız." Heleke. "Helak olursunuz." Men terake minküm uşra mâ ümira. "Ondan birisini bırakırsanız." Heleke. "Helak olursunuz."

Tamamını yapmanız lazım. Siz bugün o devirdesiniz. Tamamını yapmanız lazım. Siz bugün o devirdesiniz.

Sümme ye'tî zemânün. "Fakat bundan sonra bir zaman gelecek ki."Sümme ye'tî zemânün. "Fakat bundan sonra bir zaman gelecek ki." Men amile minhüm bi-uşri mâ ümira bihi necâ. "O zaman da ondan birini yapan kurtulacak yakasını." Men amile minhüm bi-uşri mâ ümira bihi necâ. "O zaman da ondan birini yapan kurtulacak yakasını."

Bugün onunu yapan birisini bırakırsa helâk oluyor.Bugün onunu yapan birisini bırakırsa helâk oluyor. Fakat ileriye doğru bir devir gelecek ki onda birisini yapabilirse, bu ferâize, nevâfile değil yani.Fakat ileriye doğru bir devir gelecek ki onda birisini yapabilirse, bu ferâize, nevâfile değil yani. Nafilelerden terki câiz olanlar. Fakat evâmirden terk olunmaz. Bu onda bir demek, nevâfilden terk edilirse.Nafilelerden terki câiz olanlar. Fakat evâmirden terk olunmaz. Bu onda bir demek, nevâfilden terk edilirse. Fakat ferâiz muhakkak işlenecek. Men amile minhüm bi-uşri mâ ümira bihi necâ. "O zaman necat hasıl olur." Fakat ferâiz muhakkak işlenecek.

Men amile minhüm bi-uşri mâ ümira bihi necâ. "O zaman necat hasıl olur."

Yani öyle bir devirdeyiz ki bugün, ancak işte ilim sahibi insan kendini kurtarabilirse kurtarır, ne âlâ. Yani öyle bir devirdeyiz ki bugün, ancak işte ilim sahibi insan kendini kurtarabilirse kurtarır, ne âlâ.

Yine buna bir tane daha ek yapmış Efendimiz; Yine buna bir tane daha ek yapmış Efendimiz;

İnneküm fî zemânin. "Ashabına karşı söylüyor: Siz bugün bir devirdesiniz ki, bir zamandasınız ki."İnneküm fî zemânin. "Ashabına karşı söylüyor: Siz bugün bir devirdesiniz ki, bir zamandasınız ki." Ulemâuhu kesîrun. "Uleması bol, çeşidi çok." Yukarıda fukaha dedi burada da ulemâ diyor. Ulemâuhu kesîrun. "Uleması bol, çeşidi çok."

Yukarıda fukaha dedi burada da ulemâ diyor.

Hutabâuhu kalîlün. "Hatibe ihtiyaç yok, az, ihtiyaç yok." Çünkü ilim olunca hatibe ihtiyaç kalmaz. Hutabâuhu kalîlün. "Hatibe ihtiyaç yok, az, ihtiyaç yok."

Çünkü ilim olunca hatibe ihtiyaç kalmaz.

Men terake fîhi uşra mâ ya'lemu hevâ. "Kim ki bugün bildiklerinden onda birini terk ederse."Men terake fîhi uşra mâ ya'lemu hevâ. "Kim ki bugün bildiklerinden onda birini terk ederse." Hevâ. "O cehenneme yuvarlanır." Tamamını yapmanız lazım. Siz bugün o devirdesiniz.Hevâ. "O cehenneme yuvarlanır."

Tamamını yapmanız lazım. Siz bugün o devirdesiniz.
Ne biliyorsanız hepsini yapacaksınız, bir tanesini terke cevaz yok. Ne biliyorsanız hepsini yapacaksınız, bir tanesini terke cevaz yok.

Ve se-ye'tî ale'n-nâsi zemânün. "Ama yakında insanların üzerine bir zaman gelecek ki."Ve se-ye'tî ale'n-nâsi zemânün. "Ama yakında insanların üzerine bir zaman gelecek ki." Yakillü ulemâuhu. "Uleması çok az." Yakillü ulemâuhu. "Uleması çok az."

Ve yeksüru hutabâuhu. Onun için hatipleri ulemadan saymamak lazım. Ve yeksüru hutabâuhu.

Onun için hatipleri ulemadan saymamak lazım.

Onu ayırıyor değil mi? Hatip ulemadan değil. Bellemiştir bir mevzu, söyler onu.Onu ayırıyor değil mi?

Hatip ulemadan değil. Bellemiştir bir mevzu, söyler onu.
Yahut eline verilmiştir bir mevzu, bahseder ondan. Bu ilimden sayılmıyor. Yahut eline verilmiştir bir mevzu, bahseder ondan. Bu ilimden sayılmıyor.

Diyor ki bak; "Uleması çok hutabası az bir devirdesiniz. O zaman için.Diyor ki bak;

"Uleması çok hutabası az bir devirdesiniz. O zaman için.
Bir zaman gelecek ki o zaman ulemâ azalacak fakat hatipler çoğalacak." Bir zaman gelecek ki o zaman ulemâ azalacak fakat hatipler çoğalacak."

Hatip insanlara demek tesir yapamıyor.Hatip insanlara demek tesir yapamıyor. Söz söylüyor ama söylediği sözü kendi tatbik etmediği için karşısına da tatbikine çare olmuyor. Söz söylüyor ama söylediği sözü kendi tatbik etmediği için karşısına da tatbikine çare olmuyor.

Şimdi bugün misafirlikteydik, birisi ders yapıyor. Dersinde şöyle bir mevzu geçti, çok hoşuma gitti.Şimdi bugün misafirlikteydik, birisi ders yapıyor. Dersinde şöyle bir mevzu geçti, çok hoşuma gitti. Biz evvelce bir bahsettiydik ya. Biz evvelce bir bahsettiydik ya.

Ahlak-ı İslâmiyeden bahsederken, bir adamın atına çalmışlardı da, çalınan atına adam,Ahlak-ı İslâmiyeden bahsederken, bir adamın atına çalmışlardı da, çalınan atına adam, atı alan günaha girmesin diye atın sahibi hakkını helal etti ona.atı alan günaha girmesin diye atın sahibi hakkını helal etti ona. O adam günaha girmesin, haram yemesin o adam diyerekten, "Helal olsun at." dedi. O adam günaha girmesin, haram yemesin o adam diyerekten, "Helal olsun at." dedi.

Şimdi bugün de gördüm ki Muaviye radıyallahu anh ile ashaptan Zübeyir isimli bir zâtın bahçeleri yan yanaymış.Şimdi bugün de gördüm ki Muaviye radıyallahu anh ile ashaptan Zübeyir isimli bir zâtın bahçeleri yan yanaymış. Muaviye hazretlerinin işçileri o Zübeyir hazretlerinin işçilerine, bahçesine zarar vermişler.Muaviye hazretlerinin işçileri o Zübeyir hazretlerinin işçilerine, bahçesine zarar vermişler. O da Muaviye'ye bir mektup yazmış, demiş; O da Muaviye'ye bir mektup yazmış, demiş;

"Senin işçilerin benim işçilerime, bahçeme, mülküme tecavüz ediyorlar, zarar veriyorlar."Senin işçilerin benim işçilerime, bahçeme, mülküme tecavüz ediyorlar, zarar veriyorlar. Onun çaresine bak." diye bir mektup yazmış.Onun çaresine bak." diye bir mektup yazmış. Muaviye hazretleri almış, "Ne dersin sen buna?" diyerekten çocuğuna vermiş. Muaviye hazretleri almış, "Ne dersin sen buna?" diyerekten çocuğuna vermiş.

Çocuk bakmış, azıcık tabirleri beğenmediği için yani Muaviye hazretlerine söylemesi lazım gelen üslup,Çocuk bakmış, azıcık tabirleri beğenmediği için yani Muaviye hazretlerine söylemesi lazım gelen üslup, büyüye karşı o üslubu kullanamadığı için tehdit makamı var mektupta. O tehdidi hazmedememiş, demiş; büyüye karşı o üslubu kullanamadığı için tehdit makamı var mektupta. O tehdidi hazmedememiş, demiş;

"Yollayalım bir müfreze askeriye, katletsin bunları. Böyle adamların lüzumu yok." demiş. "Yollayalım bir müfreze askeriye, katletsin bunları. Böyle adamların lüzumu yok." demiş.

"Oo, kötü düşündün." demiş. "Çok kötü düşündün." Kendisi almış kalemi eline, demiş; "Oo, kötü düşündün." demiş. "Çok kötü düşündün."

Kendisi almış kalemi eline, demiş;

"Mektubunu aldım. Senin acına ben de aynı iştirakla iştirak ederim. Senin acın benim de acımdır."Mektubunu aldım. Senin acına ben de aynı iştirakla iştirak ederim. Senin acın benim de acımdır. Binâenaleyh benim tasarrufamda olan herşey senin emrine amadedir.Binâenaleyh benim tasarrufamda olan herşey senin emrine amadedir. Bahçemi sana hediye ettim, bütün işçileriyle, Bahçemi sana hediye ettim, bütün işçileriyle, içinde bulunanlarıyla beraber malına kat, tasarrufu senindir." demiş. içinde bulunanlarıyla beraber malına kat, tasarrufu senindir." demiş.

Şimdi bu büyüklüğün, İslâm akidesindeki büyüklük numuneleri bunlar. Büyüklük numuneleri!Şimdi bu büyüklüğün, İslâm akidesindeki büyüklük numuneleri bunlar. Büyüklük numuneleri! Biz bugün beş lira için, 10 lira için az bir paralar için mahkeme kapılarında,Biz bugün beş lira için, 10 lira için az bir paralar için mahkeme kapılarında, boğaz boğaza adam öldürmeler, envai çeşitler. Allah kusurlarımızı affetsin. boğaz boğaza adam öldürmeler, envai çeşitler.

Allah kusurlarımızı affetsin.

Aziz kardeş! Bu kolay bir şey değildir. İnsanda bir nefis var.Aziz kardeş!

Bu kolay bir şey değildir. İnsanda bir nefis var.
Ashab-ı kiramın derecesini öğrenir insan buradan. Ashab-ı kiramın derecesini öğrenir insan buradan. Ashab-ı kiram denince insan haddizatında bizim gibi bir adam zanneder; Ashab-ı kiram denince insan haddizatında bizim gibi bir adam zanneder;

"Eh bir bağ bağışlamış bir bahçe bağışlamış ne lazım gelir." [diye düşünür.] Öyle değil."Eh bir bağ bağışlamış bir bahçe bağışlamış ne lazım gelir." [diye düşünür.]

Öyle değil.
Bu nefse hakimiyet ile insanlıktaki üstün mertebeye çıkmanın numunesi bu. Bu nefse hakimiyet ile insanlıktaki üstün mertebeye çıkmanın numunesi bu. Bu hepimiz bununla mükellefiz. Yani insanlığın böyle yalnız yiyip içme ve yaşama konuları,Bu hepimiz bununla mükellefiz. Yani insanlığın böyle yalnız yiyip içme ve yaşama konuları, bütün mahlukât bunda müşterektir.bütün mahlukât bunda müşterektir. Biz o mahluklardan ayrılamazsak o mahlukların seviyesinde bir mahluk oluruz biz de. Biz o mahluklardan ayrılamazsak o mahlukların seviyesinde bir mahluk oluruz biz de. Biz insan olmaklığımız dolayısıyla daima üstünlük isteyen bir mahlukuz. Üstünlüğümüz ne ile olacak? Biz insan olmaklığımız dolayısıyla daima üstünlük isteyen bir mahlukuz.

Üstünlüğümüz ne ile olacak?

Boyumuzla posumuzla değil, ahlakımızla ve imanımızdaki tekemmül ile olacak. Boyumuzla posumuzla değil, ahlakımızla ve imanımızdaki tekemmül ile olacak.

Onun için bilmem buradakiler belki şey yapar mı amaOnun için bilmem buradakiler belki şey yapar mı ama bugün söylediğimiz dersten bir nebze tekrar edeyim burada. bugün söylediğimiz dersten bir nebze tekrar edeyim burada.

İnsanlar bu hayatlarını şeysi için boğuşuyorlar, çalışıyorlar.İnsanlar bu hayatlarını şeysi için boğuşuyorlar, çalışıyorlar. Bu çalışmalarına karşılık Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı bize numunedir. Bu çalışmalarına karşılık Resûlü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem'in ashabı bize numunedir. Ashab-ı kiram ve Resûlü Ekrem başta bize numunedir.Ashab-ı kiram ve Resûlü Ekrem başta bize numunedir. Bunları daima numune ittihaz etmemiz lazım gelirken [yapmıyoruz.] Bunları daima numune ittihaz etmemiz lazım gelirken [yapmıyoruz.]

Resûlü Ekrem'in hayatını hepiniz bilirsiniz, okumaya da lüzum yok.Resûlü Ekrem'in hayatını hepiniz bilirsiniz, okumaya da lüzum yok. Babalardan, analardan, hocalardan dinlemek suretiyle Resûlü Ekrem'in hayatını bilmeyen yoktur.Babalardan, analardan, hocalardan dinlemek suretiyle Resûlü Ekrem'in hayatını bilmeyen yoktur. Nasıl bir zahidane, züht ile bir hayat geçirmiştir: Bazen aç bazen tok. Nasıl bir zahidane, züht ile bir hayat geçirmiştir: Bazen aç bazen tok.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kâinat onun için yaratılmışken niçin bir köşkü olmadı,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, kâinat onun için yaratılmışken niçin bir köşkü olmadı, niçin bir sarayı olmadı, niçin evinin eşyası devrine göre şöyle muntazam olmadı? O da olabilirdi değil mi? niçin bir sarayı olmadı, niçin evinin eşyası devrine göre şöyle muntazam olmadı?

O da olabilirdi değil mi?

Envai çeşit yatakları, karyolası. Envai çeşit şeylerle evi süslü olabilirdi. Envai çeşit yatakları, karyolası. Envai çeşit şeylerle evi süslü olabilirdi.

Niçin bazen aç kalıyordu da bu açlık neden ileri geliyordu? Niçin bazen aç kalıyordu da bu açlık neden ileri geliyordu?

Peygamber iken niçin aç kalsın canım, olur mu? Bizim birimiz bile aç kalmamıza tahammül edemiyoruz biz. Peygamber iken niçin aç kalsın canım, olur mu?

Bizim birimiz bile aç kalmamıza tahammül edemiyoruz biz.

E Peygamberimiz nasıl olur da tenezzül etmez de açlıkla karnını taşla bağlar, ve bunu kimseye sezdirmez? E Peygamberimiz nasıl olur da tenezzül etmez de açlıkla karnını taşla bağlar, ve bunu kimseye sezdirmez?

Bunun numuneleri çok da şimdi burada insanın ağrına gidiyor; Bunun numuneleri çok da şimdi burada insanın ağrına gidiyor;

"Ya niçin peygamber böyle zarurete katlandı?" Bunu biraz inceleyince, düşününce anlıyoruz ki; "Ya niçin peygamber böyle zarurete katlandı?"

Bunu biraz inceleyince, düşününce anlıyoruz ki;

Bu dünya hayatının tatlarının kıymeti yok.Bu dünya hayatının tatlarının kıymeti yok. Mesela ağzımız tadı alır, yediğimiz bir şeyden tadı hoş gelir çok yemek isteriz.Mesela ağzımız tadı alır, yediğimiz bir şeyden tadı hoş gelir çok yemek isteriz. O hoştur çünkü ama ağzımızın tadı bozulursa yemek istemeyiz çünkü hastayızdır.O hoştur çünkü ama ağzımızın tadı bozulursa yemek istemeyiz çünkü hastayızdır. Ağzımızda tat yok, önümüzde en iyi bir yemekte hoşumuza gitmez yemeyiz.Ağzımızda tat yok, önümüzde en iyi bir yemekte hoşumuza gitmez yemeyiz. Çünkü içerisi istemiyor, hastalık var, ağızda da onun semeresi görülüyor. Çünkü içerisi istemiyor, hastalık var, ağızda da onun semeresi görülüyor.

Bunun içindir ki insanın en kıymetli şeysi gönlüdür.Bunun içindir ki insanın en kıymetli şeysi gönlüdür. Gönül hasta olunca, gönül hasta olunca ibadete şevk, neşe, zevk, üstünlük olmaz.Gönül hasta olunca, gönül hasta olunca ibadete şevk, neşe, zevk, üstünlük olmaz. İbadetin en tatlısı, güzeli gönüldeki neşeye bağlıdır.İbadetin en tatlısı, güzeli gönüldeki neşeye bağlıdır. Binâenaleyh ağız tatlı olduğu vakitte, iştahı yerinde olunca yemeği insan güzel yiyebiliyor.Binâenaleyh ağız tatlı olduğu vakitte, iştahı yerinde olunca yemeği insan güzel yiyebiliyor. Ağzı da tatlı istediği gibi yiyebiliyor. Bozulunca tedavisini arıyor, çaresini arıyor düzeltmeye çalışıyor. Ağzı da tatlı istediği gibi yiyebiliyor. Bozulunca tedavisini arıyor, çaresini arıyor düzeltmeye çalışıyor.

Şimdi insanın gönlü tadı, ekmeğin tadını ağız alıyor. İbadetin tadını da gönül alır.Şimdi insanın gönlü tadı, ekmeğin tadını ağız alıyor. İbadetin tadını da gönül alır. İbadette tat ne göze aittir, ne ağıza aittir, ne kulağa aittir.İbadette tat ne göze aittir, ne ağıza aittir, ne kulağa aittir. Kulak sesten hoşlanır, burun güzel kokudan hoşlanır, ağız güzel tatlardan hoşlanır. Ama gönül? Kulak sesten hoşlanır, burun güzel kokudan hoşlanır, ağız güzel tatlardan hoşlanır.

Ama gönül?

Allahuekber diyoruz huzuru ilahiye duruyoruz. Ne var tatlanacak önümüzde? Allahuekber diyoruz huzuru ilahiye duruyoruz.

Ne var tatlanacak önümüzde?

Bakıyoruz taş, bakıyoruz önümüzde halılar. Yok.Bakıyoruz taş, bakıyoruz önümüzde halılar.

Yok.
İşte burada mâneviyat denilen, mâneviyat denilen kuvvetten insanın nasibi yoksa,İşte burada mâneviyat denilen, mâneviyat denilen kuvvetten insanın nasibi yoksa, hissesi yoksa onunki âdet kabilinden yatıp kalkmaktan ibarettir. hissesi yoksa onunki âdet kabilinden yatıp kalkmaktan ibarettir. Bir görenektir, anasından babasından gördüğü gibi yatar kalkar ibadet yapar.Bir görenektir, anasından babasından gördüğü gibi yatar kalkar ibadet yapar. Sevabını alır, sevabını alır yine, üzerinden borç günahı silinir. Ama bu kâfi geliyor mu insana? Sevabını alır, sevabını alır yine, üzerinden borç günahı silinir.

Ama bu kâfi geliyor mu insana?

Borcunun silinmesi ile oluyor mu? Borcunun silinmesi ile oluyor mu?

Bunu senelerden beri kılıyoruz da bu namazı, niçin bu namazdan bir tat alamıyoruz? Bunu senelerden beri kılıyoruz da bu namazı, niçin bu namazdan bir tat alamıyoruz?

Ağzımızın tadı azıcık eksilince, "Ben de bir şey var yahu, bu yemeğin tadını anlayamıyorum." diyoruzAğzımızın tadı azıcık eksilince, "Ben de bir şey var yahu, bu yemeğin tadını anlayamıyorum." diyoruz ve sebebini hemen araştırıyoruz.ve sebebini hemen araştırıyoruz. Erbabını arayıp bu tatsızlığın nereden geldiğini bulup onu gidermeye çalışıyoruz. Erbabını arayıp bu tatsızlığın nereden geldiğini bulup onu gidermeye çalışıyoruz.

Ya gönlümüz bu ibadetin zevkini alamadığının sebebini niçin araştırmıyoruz acaba? Ya gönlümüz bu ibadetin zevkini alamadığının sebebini niçin araştırmıyoruz acaba?

Niçin ben senelerden beri namaz kılıyorum da gönlümün hiçbir haberi bile olmuyor?Niçin ben senelerden beri namaz kılıyorum da gönlümün hiçbir haberi bile olmuyor? Herkes gibi yatıp herkes gibi kalkıyorum. Selam verip gidiyorum? E bu oldu mu ya, bu ibadet midir yani? Herkes gibi yatıp herkes gibi kalkıyorum. Selam verip gidiyorum?

E bu oldu mu ya, bu ibadet midir yani?

İbadet, gönlün Allah'a bağlanmasıyla olur. E gönül Allah'a bağlanmamıştır ki namazda? İbadet, gönlün Allah'a bağlanmasıyla olur.

E gönül Allah'a bağlanmamıştır ki namazda?

Niyet, neveytü en üsalliye diye ediyoruz ama gönlümüze yok bir şey. Niyet, neveytü en üsalliye diye ediyoruz ama gönlümüze yok bir şey.

Binâenaleyh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem olsun ashab-ı kiram olsun, Ebûbekirlerin...Binâenaleyh Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem olsun ashab-ı kiram olsun, Ebûbekirlerin... Onlar namaza durduğu vakitte böyle gönüllerinin harıltısı şarıltısı dışarıdan duyuluyordu.Onlar namaza durduğu vakitte böyle gönüllerinin harıltısı şarıltısı dışarıdan duyuluyordu. Dışarıdan duyuluyordu gönlün şarıltısı.Dışarıdan duyuluyordu gönlün şarıltısı. Yani muhabbetullah öyle bir nârdır ki, muhabbetullah öyle bir ateştir kiYani muhabbetullah öyle bir nârdır ki, muhabbetullah öyle bir ateştir ki gönülde Allah muhabbetinden başka bir muhabbet bırakmaz. Yakar hepsini.gönülde Allah muhabbetinden başka bir muhabbet bırakmaz. Yakar hepsini. O muhabbeti ilahiyenin girdiği gönülde başka sevgi kalmaz. O muhabbeti ilahiyenin girdiği gönülde başka sevgi kalmaz. Başka sevgi kalmayınca senin şununa bununa elbette iltifat eden olmaz. Başka sevgi kalmayınca senin şununa bununa elbette iltifat eden olmaz. Çünkü Hak sevgisi içerisini doldurmuştur. Çünkü Hak sevgisi içerisini doldurmuştur.

Hak sevgisi içerisini doldurduktan sonra senin sarayın, senin bilmem altınlardan,Hak sevgisi içerisini doldurduktan sonra senin sarayın, senin bilmem altınlardan, yakutlardan yaptığın köşklerin Allah'ın sevgisinin yanında ne kıymeti olur? yakutlardan yaptığın köşklerin Allah'ın sevgisinin yanında ne kıymeti olur?

Onun için insana lazım olan Allah sevgisini gönlüne doldurmaktır.Onun için insana lazım olan Allah sevgisini gönlüne doldurmaktır. Eğer biz de Allah sevgisini gönlümüze doldurabilsek bu isrâfâtın hiçbirisi yapılmaz.Eğer biz de Allah sevgisini gönlümüze doldurabilsek bu isrâfâtın hiçbirisi yapılmaz. Bunların hepsi israftan maduttur. Gelecek derste onu söyleyecek.Bunların hepsi israftan maduttur. Gelecek derste onu söyleyecek. Bizim eşyalarımız, bugün evimizdeki eşyalar hepsi israf. Ne kadar? Bizim eşyalarımız, bugün evimizdeki eşyalar hepsi israf.

Ne kadar?

İhtiyacın dışında çünkü. Hepsi ihtiyacın dışında. İhtiyacın dışında olunca hepsinden mesul olacağız. İhtiyacın dışında çünkü. Hepsi ihtiyacın dışında. İhtiyacın dışında olunca hepsinden mesul olacağız.

Allah kusurlarımızı affetsin. Allah kusurlarımızı affetsin.

Onun için bize lazım olan şey Allah sevgisinin gönüllere tam mânası ile sindirebilmesi.Onun için bize lazım olan şey Allah sevgisinin gönüllere tam mânası ile sindirebilmesi. Öyle lafla olmuyor tabi bu. Onun için bütün ahlâk mertebelerini aşmak lazım. Öyle lafla olmuyor tabi bu. Onun için bütün ahlâk mertebelerini aşmak lazım.

Burada bilmem affedersiniz ama birşey daha anlatmak isterim. Burada bilmem affedersiniz ama birşey daha anlatmak isterim.

Bu muhabbetullah kolay birşey değildir. Kolaylıkla da [gönüle] girmez. Üç mertebesi vardır: Bu muhabbetullah kolay birşey değildir. Kolaylıkla da [gönüle] girmez. Üç mertebesi vardır:

Evvela insan üstazında fâni olmadıkça, üstazında fâni olmadıkça üstazının harekâtına uymadıkça,Evvela insan üstazında fâni olmadıkça, üstazında fâni olmadıkça üstazının harekâtına uymadıkça, hareketlerini üstazının hareketlerine uydurmadıkça Resûlullah'tan nasip alamaz.hareketlerini üstazının hareketlerine uydurmadıkça Resûlullah'tan nasip alamaz. Resûlullah'tan nasip alabilmek için üstazının bütün şeylerine uyuması lazım.Resûlullah'tan nasip alabilmek için üstazının bütün şeylerine uyuması lazım. Ona fenâ diyorlar, üstazında fenâ. Üstazında fenâ olduktan sonra Resûlullah da fenâ olmaya gider iş.Ona fenâ diyorlar, üstazında fenâ. Üstazında fenâ olduktan sonra Resûlullah da fenâ olmaya gider iş. Resûlullah da fâni olduktan sonra Allah'ta fâni olur ki muhabbetullah o zaman içeriye siner işte. Resûlullah da fâni olduktan sonra Allah'ta fâni olur ki muhabbetullah o zaman içeriye siner işte.

Sen üstazını tanımazsan Resûlullah'ı hiç tanıyamazsın. Resûlullah'ı tanımak için üstadı tanımak [lazım].Sen üstazını tanımazsan Resûlullah'ı hiç tanıyamazsın. Resûlullah'ı tanımak için üstadı tanımak [lazım]. Ulema dediğin, o sana Resûlullah'ı tanıttıracak zât.Ulema dediğin, o sana Resûlullah'ı tanıttıracak zât. O sana Resûlullah'ı tanıttıracak, arada vasıta olan zâtı sen saymazsan... O sana Resûlullah'ı tanıttıracak, arada vasıta olan zâtı sen saymazsan...

Afedersiniz, çok güzel bir gündeyiz. Şimdi araba ile geliyoruz bir yerden.Afedersiniz, çok güzel bir gündeyiz. Şimdi araba ile geliyoruz bir yerden. Oranın çocukları arabanın önünde oturuyordu da, beni sakallı görünce "Sakallı, sakallı!" diye bağırıyor.Oranın çocukları arabanın önünde oturuyordu da, beni sakallı görünce "Sakallı, sakallı!" diye bağırıyor. Yani öyle bir devrin insanı yetişiyor ki bugün, bak hiç alakası yok. Yani öyle bir devrin insanı yetişiyor ki bugün, bak hiç alakası yok. Arabada giden babası yerinde, dedesi yerinde bir adama "Sakallı!" diye bağırıyor. Ne terbiye yani! Arabada giden babası yerinde, dedesi yerinde bir adama "Sakallı!" diye bağırıyor. Ne terbiye yani!

Şimdi bu terbiyedeki insana sen nasıl olur da Allah'ı anlatırsın, nasıl peygamberi anlatırsın? Şimdi bu terbiyedeki insana sen nasıl olur da Allah'ı anlatırsın, nasıl peygamberi anlatırsın?

Ben ulemâ olmasam bile, ulemalık da zaten bir iddiamız yok. Bir ihtiyar hiç olmazsa.Ben ulemâ olmasam bile, ulemalık da zaten bir iddiamız yok. Bir ihtiyar hiç olmazsa. İhtiyarlığına hürmet edilmesi lazım gelirken, 18-20 yaşında bir genç "Sakallı!" diye bağırıyor. İhtiyarlığına hürmet edilmesi lazım gelirken, 18-20 yaşında bir genç "Sakallı!" diye bağırıyor.

Nasıl terbiye oluyor? Nasıl terbiye oluyor?

Ona bu terbiyeyi veren insanlar, bunlar yarın devletin idaresinin,Ona bu terbiyeyi veren insanlar, bunlar yarın devletin idaresinin, hizmetinin başına geçtiği vakitte bu milletin hâli nasıl olur? hizmetinin başına geçtiği vakitte bu milletin hâli nasıl olur?

O zaman biz görmeyiz bunları ama Allah cümlemizin yardımcısı olsun. O zaman biz görmeyiz bunları ama Allah cümlemizin yardımcısı olsun.

Onun için Allah'ın muhabbetinin, Allah muhabbetinin gönülde yerleşmesi üstazına olan muhabbete bağlı.Onun için Allah'ın muhabbetinin, Allah muhabbetinin gönülde yerleşmesi üstazına olan muhabbete bağlı. Üstazına olan muhabbet çok incedir ama. Üstazına olan muhabbet çok incedir ama. Üstazına olan muhabbet elini öpmekle olmaz, ayağa kalkmakla olmaz, onu kucaklamakla öpmekle olmaz.Üstazına olan muhabbet elini öpmekle olmaz, ayağa kalkmakla olmaz, onu kucaklamakla öpmekle olmaz. Resûlullah'a ashab-ı kiram nasıl bağlıydılarsa,Resûlullah'a ashab-ı kiram nasıl bağlıydılarsa, insanların da kendilerini irşada şey yapan insanlara öyle bağlanmaları lazım.insanların da kendilerini irşada şey yapan insanlara öyle bağlanmaları lazım. Öyle bağlanamadıkça Resûlullah'ı sevemez. Öyle bağlanamadıkça Resûlullah'ı sevemez.

Sevgi dille değil ki! Bu sevgi, Allah verecek o nuru da öyle seveceksin onu.Sevgi dille değil ki! Bu sevgi, Allah verecek o nuru da öyle seveceksin onu. Onu da sevmeyince Allah'ı hiç sevemez. Çünkü Allah görünüyor gözümüzün önünde şeysi [eserleri]. Onu da sevmeyince Allah'ı hiç sevemez. Çünkü Allah görünüyor gözümüzün önünde şeysi [eserleri].

Mesela biz şimdi deriz ki, "Biz Ancak görürsek severiz." deriz. Mesela biz şimdi deriz ki, "Biz Ancak görürsek severiz." deriz.

Biz Resûlullah'ı gördük mü, ashab-ı kiramı gördük mü? [Görmedik] ama nasıl severiz? Biz Resûlullah'ı gördük mü, ashab-ı kiramı gördük mü?

[Görmedik] ama nasıl severiz?

Canımız gibi severiz. Firavunu gördük mü? Görmedik ama ondan da öyle nefret ederiz. Canımız gibi severiz.

Firavunu gördük mü?

Görmedik ama ondan da öyle nefret ederiz.

Neden? Kulak vasıtası ile onlar bizim içimize girmiştir. İyiyi severiz kötüyü de sevmeyiz. Neden?

Kulak vasıtası ile onlar bizim içimize girmiştir. İyiyi severiz kötüyü de sevmeyiz.

Binâenaleyh bir Peygamberi görmediğimiz halde Allah'ın sevgilisidir diyerekten içimizden seviyoruz.Binâenaleyh bir Peygamberi görmediğimiz halde Allah'ın sevgilisidir diyerekten içimizden seviyoruz. Ashabı seviyoruz görmediğimiz halde. Ashabı seviyoruz görmediğimiz halde. Bizim dinimize çok hizmet etmişlerdir, Resûlullah'a çok hizmet etmişlerdir diyerekten. Bizim dinimize çok hizmet etmişlerdir, Resûlullah'a çok hizmet etmişlerdir diyerekten.

E binâenaleyh bu varlıkların sahibi olan Hz. Allah'ı sevmek de, işte görmediğimiz halde âsârını görüyoruz.E binâenaleyh bu varlıkların sahibi olan Hz. Allah'ı sevmek de, işte görmediğimiz halde âsârını görüyoruz. Nasıl ashabın âsârını görüyor da seviyorsak, Allahu Teâlâ'nın da âsârı meydanda.Nasıl ashabın âsârını görüyor da seviyorsak, Allahu Teâlâ'nın da âsârı meydanda. Yeri, göğü, bütün eşya hepsi Allah tarafından. Yeri, göğü, bütün eşya hepsi Allah tarafından.

Şimdi affedersiniz yine, sevmenin çeşitleri var ya.Şimdi affedersiniz yine, sevmenin çeşitleri var ya. Bize birisi bir ev bağışlasa, miktar-ı kafi para da verse, mobilyası da içerisinde, otomobili de kapımızda. Bize birisi bir ev bağışlasa, miktar-ı kafi para da verse, mobilyası da içerisinde, otomobili de kapımızda.

O adamı ne kadar çok severiz biz? Bedavadan ev verdi bize bir tane.O adamı ne kadar çok severiz biz?

Bedavadan ev verdi bize bir tane.
Kapıda da emrimize amade otomobil duruyor. Eh istediğimiz kadar her ay da para veriyor bize.Kapıda da emrimize amade otomobil duruyor. Eh istediğimiz kadar her ay da para veriyor bize. Çok teşekkür ederiz o adama. Niçin? Çok teşekkür ederiz o adama.

Niçin?

İnsan kendisine ihsan edenleri sevmek cibiliyetin de yaratıldı. O cibiliyet var hilkatte.İnsan kendisine ihsan edenleri sevmek cibiliyetin de yaratıldı. O cibiliyet var hilkatte. Kendisine yardım edenleri sevmek cibilliyet var. Kendisine yardım edenleri sevmek cibilliyet var.

E bugün bu verici kendiliğinden vermemiştir, ona ver diyen vardır da öyle verir.E bugün bu verici kendiliğinden vermemiştir, ona ver diyen vardır da öyle verir. Mesela bugün memurlara aylık verir bir efendi. Fakat o aylığı o vermez ki!Mesela bugün memurlara aylık verir bir efendi. Fakat o aylığı o vermez ki! Yukarıdan emir gelmiştir şuna şu kadar, buna bu kadar parayı ver diyerekten, o tevziatçıdır.Yukarıdan emir gelmiştir şuna şu kadar, buna bu kadar parayı ver diyerekten, o tevziatçıdır. Bu dünyadaki vericiler de tevziatçıdan başka bir şey değildir. Asıl veren, verdiren Allah! Bu dünyadaki vericiler de tevziatçıdan başka bir şey değildir. Asıl veren, verdiren Allah!

Binâenaleyh vereni görme de verdireni gör. Asıl seveceksen vereni değil verdireni sev.Binâenaleyh vereni görme de verdireni gör. Asıl seveceksen vereni değil verdireni sev. O verdiren sana bir sebeple vermiş. Kuvveti kudreti, zekayı aklı, her şeyi vermiş. O verdiren sana bir sebeple vermiş. Kuvveti kudreti, zekayı aklı, her şeyi vermiş.

Bunu milyonlar verseler, senin gözünün birisini alalım senin gözünü sana milyonla altın vereceğiz deseBunu milyonlar verseler, senin gözünün birisini alalım senin gözünü sana milyonla altın vereceğiz dese gözünü veren olur mu canım? Senin kulağını alalım, sen sağır ol. Bize bir kulak lazım.gözünü veren olur mu canım?

Senin kulağını alalım, sen sağır ol. Bize bir kulak lazım.
Senin kulağın için sana 100 milyon lira verelim. Razı olan insan çıkar mı dersin? Senin kulağın için sana 100 milyon lira verelim.

Razı olan insan çıkar mı dersin?

Olursa bu muhakkak delidir derler. Aklını alayım dese birisi, kâinatı da sana bağışlayacağız.Olursa bu muhakkak delidir derler.

Aklını alayım dese birisi, kâinatı da sana bağışlayacağız.
Ama şu aklını bize ver, bir akılsıza vereceğiz o lazım dese, kim verir aklını? Kimse vermez. Ama şu aklını bize ver, bir akılsıza vereceğiz o lazım dese, kim verir aklını?

Kimse vermez.

E bunların hepsini bize veren Allah celle ve alâ bedavaya vermiş.E bunların hepsini bize veren Allah celle ve alâ bedavaya vermiş. Bu bedava bunları bahşeden Allah'ı sen bırak da, O'nun emrine itaat etme de, sevgiyi sen mala ver,Bu bedava bunları bahşeden Allah'ı sen bırak da, O'nun emrine itaat etme de, sevgiyi sen mala ver, sevgiyi sen paraya ver, sevgiyi sen dünyanın geçici varlıklarına ver. Sonra da Müslümanlık iddiasında bulun. sevgiyi sen paraya ver, sevgiyi sen dünyanın geçici varlıklarına ver. Sonra da Müslümanlık iddiasında bulun.

Allah cümlemizi affetsin.Allah cümlemizi affetsin. Nimetlerin sahibi olan Hz. Allah'ı gören, bilen ve O'nu seven hakiki kullarından eylesin. Nimetlerin sahibi olan Hz. Allah'ı gören, bilen ve O'nu seven hakiki kullarından eylesin.

Onun için; Ve se-ye'tî ale'n-nâsi zemânün. "Bir zaman gelecek ki."Onun için;

Ve se-ye'tî ale'n-nâsi zemânün. "Bir zaman gelecek ki."
Yakillü ulemâuhu. "Sana bu ahireti bu fadaili gösteren kimseler azalacak."Yakillü ulemâuhu. "Sana bu ahireti bu fadaili gösteren kimseler azalacak." Ve yeksüru hutabâuhu. "Hatipler çok olacak sana dünyayı sevdirmeye çalışacaklar." Ve yeksüru hutabâuhu. "Hatipler çok olacak sana dünyayı sevdirmeye çalışacaklar."

Methedecek, bak diyecek Amerika'nın şu su var bu su var.Methedecek, bak diyecek Amerika'nın şu su var bu su var. Senin bir şeyin yok. Niçin böyle uyuyorsun diyecek. Kalk çalış! Senin bir şeyin yok. Niçin böyle uyuyorsun diyecek. Kalk çalış!

Men temesseke fîhi bi-uşri mâ ya'lemu necâ. Men temesseke fîhi bi-uşri mâ ya'lemu necâ.

İnnekümü'l-yevme alâ dîni ve innî mükâsirun bi-kümü'l-ümeme fe-lâ temşû ba'di'l-kahkarî. İnnekümü'l-yevme alâ dîni ve innî mükâsirun bi-kümü'l-ümeme fe-lâ temşû ba'di'l-kahkarî.

Cabir radıyallahu anh. "Siz bugün bir din üzerinesiniz ki o din benim dinim.Cabir radıyallahu anh.

"Siz bugün bir din üzerinesiniz ki o din benim dinim.
Ben de ümmetlerimin çokluğuyla kıyamet gününde iftihar edeceğim.Ben de ümmetlerimin çokluğuyla kıyamet gününde iftihar edeceğim. Binâenaleyh ben dünyadan ayrıldıktan sonra sakın ha dininizi bırakıp da başka taraf dönmeyin." Binâenaleyh ben dünyadan ayrıldıktan sonra sakın ha dininizi bırakıp da başka taraf dönmeyin."

İnneküm şekertüm cedbe diyâriküm ve'sti'hârsa'l-matari an ibbâni zemânihi ankümİnneküm şekertüm cedbe diyâriküm ve'sti'hârsa'l-matari an ibbâni zemânihi anküm ve kad emerakümullâhu azze ve celle bi'd-duâi ve veadeküm en yestecîbe leküm.ve kad emerakümullâhu azze ve celle bi'd-duâi ve veadeküm en yestecîbe leküm. Bir kıtlık zamanı olmuş, yağmur yağmıyor. Şikayet etmişler Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e.Bir kıtlık zamanı olmuş, yağmur yağmıyor. Şikayet etmişler Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'e. Kuraklık arttı, mahsul artık olmayacak, kuruyacak. Kuraklık arttı, mahsul artık olmayacak, kuruyacak.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de buyurmuşlar ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem de buyurmuşlar ki;

"Dua edin! Allah celle ve alâ dualara icabet buyururlar." "Dua edin! Allah celle ve alâ dualara icabet buyururlar."

Demişler ki kendileri, hutbeye çıkmışlar hutbe okuyorlar, buyurmuşlar ki; Demişler ki kendileri, hutbeye çıkmışlar hutbe okuyorlar, buyurmuşlar ki;

El-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîne er-rahmâni'r-rahîmi mâliki yevmi'd-dîniEl-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîne er-rahmâni'r-rahîmi mâliki yevmi'd-dîni lâ ilâhe illallâhu yef'alü mâ yürîdü allâhümme ente allâhu lâ ilâhe illâ ente'l-ğaniyyülâ ilâhe illallâhu yef'alü mâ yürîdü allâhümme ente allâhu lâ ilâhe illâ ente'l-ğaniyyü ve nahnü'l-fukarâu enzil aleyne'l-ğayse ve'c'al mâ enzelte lenâ kuvveten ve belâğan ilâ hînin. ve nahnü'l-fukarâu enzil aleyne'l-ğayse ve'c'al mâ enzelte lenâ kuvveten ve belâğan ilâ hînin.

Bu duayı yapmışlar. Ve bu duanın arkasından hava gayet açık berrakkenBu duayı yapmışlar.

Ve bu duanın arkasından hava gayet açık berrakken
Cenâb-ı Hak derhal bulutlarını göndermiş, başlamış [yağmur.] İki rekatta namaz kılmışlar. Cenâb-ı Hak derhal bulutlarını göndermiş, başlamış [yağmur.] İki rekatta namaz kılmışlar. Daha ashab-ı kiram o namaz esnasında iken yağmur başlamış.Daha ashab-ı kiram o namaz esnasında iken yağmur başlamış. Ve Mescid-i Şerif'in içerisinde, hatta Efendimiz filan alınları ıslanmış. Toprak o zaman ya. Ve Mescid-i Şerif'in içerisinde, hatta Efendimiz filan alınları ıslanmış. Toprak o zaman ya.

O zaman Resûllah Efendimiz buyurmuş ki; O zaman Resûllah Efendimiz buyurmuş ki;

Eşhedü ennallahu alâ külli şey'in kadîrin ve ennî abdullahi ve rasûlüh.Eşhedü ennallahu alâ külli şey'in kadîrin ve ennî abdullahi ve rasûlüh. "Allah'ın Resûlu olduğa için teşekkür ederekten Cenâb-ı Hakk'ın kudretini gösteriyor." "Allah'ın Resûlu olduğa için teşekkür ederekten Cenâb-ı Hakk'ın kudretini gösteriyor."

İnneküm mensûrune ve musîbûne ve meftûhun leküm fe-men edrake zâlike minkümİnneküm mensûrune ve musîbûne ve meftûhun leküm fe-men edrake zâlike minküm fe'l-yettekillâhe ve'l-ye'mur bi'l-ma'rûfi ve'l-yenhe ani'l-münkeri ve'l-yasili'r-rahîmefe'l-yettekillâhe ve'l-ye'mur bi'l-ma'rûfi ve'l-yenhe ani'l-münkeri ve'l-yasili'r-rahîme ve men kezebe aleyye müteammiden fe'l-yetebevve' mak'adahu mine'n-nâri. ve men kezebe aleyye müteammiden fe'l-yetebevve' mak'adahu mine'n-nâri.

Buyurdular ki; "Bugün siz Allahu Teâlâ'nın nusretine mazharsınız.Buyurdular ki;

"Bugün siz Allahu Teâlâ'nın nusretine mazharsınız.
Nusret-i ilahi, her nerede düşmanla karşılaşsalar düşman mahsur oluyor,Nusret-i ilahi, her nerede düşmanla karşılaşsalar düşman mahsur oluyor, ashab-ı kiram da mansur oluyor." Ve müsibûne. "Hepiniz Hakk'a isabet üzerinesiniz." ashab-ı kiram da mansur oluyor." Ve müsibûne. "Hepiniz Hakk'a isabet üzerinesiniz." Ve meftûhun leküm. "Birçok memalik fetholunacak, hepiniz de göreceksiniz."Ve meftûhun leküm. "Birçok memalik fetholunacak, hepiniz de göreceksiniz." Fe-men edrake zâlike minküm. "O nusret, o emirler, o fütuhat devirlerine sizden erişenler." Fe-men edrake zâlike minküm. "O nusret, o emirler, o fütuhat devirlerine sizden erişenler." Fe'l-yettekillâhe. "Allah'tan korksunlar muhalefet yapmasınlar." Fe'l-yettekillâhe. "Allah'tan korksunlar muhalefet yapmasınlar."

Şimdi Hz. Ömer, ikincisini hatırıma getiremedim.Şimdi Hz. Ömer, ikincisini hatırıma getiremedim. İslamiyetten evvel bir arkadaşı ile Acemistan'a ticarete gitmişler. İslamiyetten evvel bir arkadaşı ile Acemistan'a ticarete gitmişler. Acemistan'a gitmişler, gayet güzel atı varmış. Atı Nuşirevan'ın oğlunun hoşuna gitmiş. Demiş; Acemistan'a gitmişler, gayet güzel atı varmış. Atı Nuşirevan'ın oğlunun hoşuna gitmiş. Demiş;

"Bu atı vereceksiniz bize." At bize emanet veremeyiz." demişler. "Bu atı vereceksiniz bize."

At bize emanet veremeyiz." demişler.

Vermeyince zorla almış ellerinden atı. Bunlar da gitmişler Nuşirevan'a şikâyet etmişler. Vermeyince zorla almış ellerinden atı.

Bunlar da gitmişler Nuşirevan'a şikâyet etmişler.

"Bekle!" demiş, "Bugün müsaade edin, yarın bu geldiğiniz kapıdan çıkın." demiş. "Bekle!" demiş, "Bugün müsaade edin, yarın bu geldiğiniz kapıdan çıkın." demiş.

O gün oğlunu buldurmuş oraya asmış.O gün oğlunu buldurmuş oraya asmış. Bunlar da kapıdan çıkarken bakmışlar ki atı ellerinden alan adam asılmış oraya. Bunlar da kapıdan çıkarken bakmışlar ki atı ellerinden alan adam asılmış oraya. Paralarını da vermişler, gelmişler memleketlerine. Paralarını da vermişler, gelmişler memleketlerine.

Hz. Ömer Halife olmuş. Bu arkadaşı da Mısır'a vali olmuş yahut Şam'a. Şam'a zannedersem.Hz. Ömer Halife olmuş. Bu arkadaşı da Mısır'a vali olmuş yahut Şam'a. Şam'a zannedersem. Şam'a vali olmuş orada bir yahudinin mülküne, demiş; Şam'a vali olmuş orada bir yahudinin mülküne, demiş;

"Sen bunu bize ver, buraya biz cami yapacağız." Demiş; "Veremem!" "Vereceksin!" "Sen bunu bize ver, buraya biz cami yapacağız."

Demiş;

"Veremem!"

"Vereceksin!"

"Veremem!" filan deyince, "Bir ay müddet!"Veremem!" filan deyince,

"Bir ay müddet!
Bu ay zarfında verirsen verirsin, vermezsen senin mülkünü elinden alacağız." demiş. Bu ay zarfında verirsen verirsin, vermezsen senin mülkünü elinden alacağız." demiş.

Düşünmüş, demiş, "Gideyim ben bir bunların halifesine şikayet edeyim bu adamı.Düşünmüş, demiş, "Gideyim ben bir bunların halifesine şikayet edeyim bu adamı. Bunlar benim elimden nasıl alır?" Gelmiş, demiş, "Sizin halife nerede?" Demişler, "Mezarlıktadır." Bunlar benim elimden nasıl alır?"

Gelmiş, demiş, "Sizin halife nerede?"

Demişler, "Mezarlıktadır."

E ne bileyim ben onun nasıl bir adam olduğunu? E ne bileyim ben onun nasıl bir adam olduğunu?

Demişler, "Üstünde bilmem şu kadar yaması olan bir adamdır." demişler. Demişler, "Üstünde bilmem şu kadar yaması olan bir adamdır." demişler.

Bu kadar üstüne yamalı adamı gördün mü o bizim halifemizdir. Bulmuş, demiş, "Hali keyfiyet bundan ibaret." Bu kadar üstüne yamalı adamı gördün mü o bizim halifemizdir.

Bulmuş, demiş, "Hali keyfiyet bundan ibaret."

Oradan bir şey parçası almış, üzerine yazmış üç kelime; Oradan bir şey parçası almış, üzerine yazmış üç kelime;

"Ben Nuşirevan'dan daha âdilim. Ben ondan daha âdil yani o tabirle."Ben Nuşirevan'dan daha âdilim. Ben ondan daha âdil yani o tabirle. Ben ondan daha âdilim, bunu bilmen lazım." "Bunu götür." demiş. Ben ondan daha âdilim, bunu bilmen lazım."

"Bunu götür." demiş.

Adam bunu okuyunca rengi kaçmış, demiş, "Artık bundan sonra elleşmem senin malına." Adam bunu okuyunca rengi kaçmış, demiş, "Artık bundan sonra elleşmem senin malına."

"Neden?" demiş, "Bu üç kelimeden bu kadar korktun da benim malımı bana veriyorsun?" demiş. "Neden?" demiş, "Bu üç kelimeden bu kadar korktun da benim malımı bana veriyorsun?" demiş.

Demiş, "Vaktiyle böyle bir şey olmuştu da onu bana ikaz ediyor, hatırlatıyor. Demiş, "Vaktiyle böyle bir şey olmuştu da onu bana ikaz ediyor, hatırlatıyor.

Demiş, "Sizin dininiz çok güzel. Ben onu size hibe ettim, ben de müslüman oldum." diyerektenDemiş, "Sizin dininiz çok güzel. Ben onu size hibe ettim, ben de müslüman oldum." diyerekten hem kendi müslüman olmuş hem de o arazisini kendisi hibe etmiş. hem kendi müslüman olmuş hem de o arazisini kendisi hibe etmiş.

Zannedersem, Şam'daki büyük Camii Emeviye'yi büyütmek istemişler de,Zannedersem, Şam'daki büyük Camii Emeviye'yi büyütmek istemişler de, o da o yahudinin evi orada. Onu alamayınca işte bu vaka zuhur etmiş. o da o yahudinin evi orada. Onu alamayınca işte bu vaka zuhur etmiş.

Ve'l-ye'mur bi'l-ma'rûfi ve'l-yenhe ani'l-münkeri.Ve'l-ye'mur bi'l-ma'rûfi ve'l-yenhe ani'l-münkeri. "Şimdi bu zamanda daima emr-i maruf yapınız, nehy-i ani'l-münker yapınız." "Şimdi bu zamanda daima emr-i maruf yapınız, nehy-i ani'l-münker yapınız."

Şimdi bu emr-i maruf yapınız, nehy-i ani'l-münker.Şimdi bu emr-i maruf yapınız, nehy-i ani'l-münker. Bak adam bana affedeceksiniz ya, "Sakallı!" diye bağırmaktan utanmıyor da. Bak adam bana affedeceksiniz ya, "Sakallı!" diye bağırmaktan utanmıyor da. Daha bir yanımda da doktor vardı yine. O doktor da yeni evli bir doktor. Arap doktor.Daha bir yanımda da doktor vardı yine. O doktor da yeni evli bir doktor. Arap doktor. Ona da iki tane arkadan gelen demiş ki; "Gerici bak gerici bunlar!" diyerekten. Niye? Ona da iki tane arkadan gelen demiş ki;

"Gerici bak gerici bunlar!" diyerekten.

Niye?

Hanımı mantolu örtülü, öteki çıplak sağı solu. Onu ayıplıyor. Hanımı mantolu örtülü, öteki çıplak sağı solu. Onu ayıplıyor.

Bunlar alenen bu tecavüzleri bize yaparken, bir müslüman kardeşine, "Sen de müslümansın!Bunlar alenen bu tecavüzleri bize yaparken, bir müslüman kardeşine, "Sen de müslümansın! Bu yasaktır, bu günahtır!" diyemiyor. Evladına da diyemiyor. Bu yasaktır, bu günahtır!" diyemiyor. Evladına da diyemiyor.

İşte Efendimiz bu hususta çok şey yapmışlar. "Daima emr-i maruf yapınız, nehy-i ani'l-münker yapınız." İşte Efendimiz bu hususta çok şey yapmışlar. "Daima emr-i maruf yapınız, nehy-i ani'l-münker yapınız."

Müezzin efendinin de bu hususta kabahati çok.Müezzin efendinin de bu hususta kabahati çok. Çünkü evine gelen birçok kadınları ben görüyorum hep çıplak. Çünkü evine gelen birçok kadınları ben görüyorum hep çıplak. Akraba-i taallukatı tabi, diyemiyor onlara bir şey. Akraba-i taallukatı tabi, diyemiyor onlara bir şey.

Ve'l-yasili'r-rahîme ve men kezebe aleyye müteammiden fe'l-yetebevve' mak'adahu mine'n-nâri. Ve'l-yasili'r-rahîme ve men kezebe aleyye müteammiden fe'l-yetebevve' mak'adahu mine'n-nâri.

İnneküm tuhşerûne ricâlen ve rukbânen ve tücerrûne alâ vücûhiküm hâhünâ ve nehâ bi-yedihi nahve'ş-şâmi. İnneküm tuhşerûne ricâlen ve rukbânen ve tücerrûne alâ vücûhiküm hâhünâ ve nehâ bi-yedihi nahve'ş-şâmi.

İnneküm se-tücennidûne ecnâden cünden bi'ş-şâmi ve misra ve'l-irâki ve'l-yemeni kâlû fehir lenâİnneküm se-tücennidûne ecnâden cünden bi'ş-şâmi ve misra ve'l-irâki ve'l-yemeni kâlû fehir lenâ yâ rasûlallâhi kâle aleyküm bi'ş-şâmi fe-men ebâ fe'l-yelhak bi-yemenihi ve'l-yeski bi-ğudürihîyâ rasûlallâhi kâle aleyküm bi'ş-şâmi fe-men ebâ fe'l-yelhak bi-yemenihi ve'l-yeski bi-ğudürihî fe-innallâhe kad tekeffele lî bi'ş-şâmi. fe-innallâhe kad tekeffele lî bi'ş-şâmi.

İnneme'l-a'mâlü ke'l-viâi izâ tâbe esfelühu tâbe a'lâhu ve izâ fesede esfelühu fesede a'lâhu. İnneme'l-a'mâlü ke'l-viâi izâ tâbe esfelühu tâbe a'lâhu ve izâ fesede esfelühu fesede a'lâhu.

Bu güzel bir ders, örnek. "Ameller bir kap gibidir. Kabın altı temizse üstü de temizdir.Bu güzel bir ders, örnek.

"Ameller bir kap gibidir. Kabın altı temizse üstü de temizdir.
Kabın altı bozuksa, altındaki bozuksa üstü de bozuk olur." Kabın altı bozuksa, altındaki bozuksa üstü de bozuk olur."

İçi temizse dışı da temizdir. İçi pis ise tabiatiyle dışı da pis olacak. İçi temizse dışı da temizdir. İçi pis ise tabiatiyle dışı da pis olacak.

İnneme'l-a'mâlü bi'n-niyyeti ve innemâ li-külli'mriin mâ nevâ fe-men kânet hicratühû ilallâhiİnneme'l-a'mâlü bi'n-niyyeti ve innemâ li-külli'mriin mâ nevâ fe-men kânet hicratühû ilallâhi ve rasûlihi fe-hicratühû ilallâhi ve rasûlihi ve men kânet hicratühû ilâ dünyâ yusîbühâ ve rasûlihi fe-hicratühû ilallâhi ve rasûlihi ve men kânet hicratühû ilâ dünyâ yusîbühâ evi'mraeti yetezevvecühâ fe-hicratühu ilâ mâ hâcera ileyhi. evi'mraeti yetezevvecühâ fe-hicratühu ilâ mâ hâcera ileyhi.

Bu hem hadis sahiheyn hadislerindendir. Bir çok ravilerle beraber.Bu hem hadis sahiheyn hadislerindendir. Bir çok ravilerle beraber. Hem de dinimizde de amelin, her şeyin köküdür. Hem de dinimizde de amelin, her şeyin köküdür.

İnneme'l-a'mâlü bi'n-niyyeti. "Herşey niyete bağlı." İnneme'l-a'mâlü bi'n-niyyeti. "Herşey niyete bağlı."

Niyetin hayır ise o hayır olur. Niyetin bozuksa o da netice itibariyle o da bozuk olur. Niyetin hayır ise o hayır olur. Niyetin bozuksa o da netice itibariyle o da bozuk olur.

Bunun da sebebi. Bir kadın Mekke'den Medine'ye gelmiş, müslüman kadın.Bunun da sebebi. Bir kadın Mekke'den Medine'ye gelmiş, müslüman kadın. Fakat o kadını da birisi de gözüne kestirmiş, nikahlanmak istiyormuş. O da kalkmış Mekke'den gelmiş. Fakat o kadını da birisi de gözüne kestirmiş, nikahlanmak istiyormuş. O da kalkmış Mekke'den gelmiş. Evvelki gelen kadın din için geliyor, bu da kadını almak için geliyor. Evvelki gelen kadın din için geliyor, bu da kadını almak için geliyor.

Şimdi buradaki niyet. Bu da muhacir. Muhacir ama niyeti kadına muhacir. Öteki dine muhacir. Şimdi buradaki niyet. Bu da muhacir. Muhacir ama niyeti kadına muhacir. Öteki dine muhacir.

İnneme'l-hasedü fi'sneteyni raculün âtâhullâhu'l-kur'âne fe-kâme bihi fe-ehalle halâlehu ve harâmehuİnneme'l-hasedü fi'sneteyni raculün âtâhullâhu'l-kur'âne fe-kâme bihi fe-ehalle halâlehu ve harâmehu ve raculün âtehullâhu mâlen fe-vesale minhü ekâribehu ve rahimehu ve amile bi-tâatillâhi. ve raculün âtehullâhu mâlen fe-vesale minhü ekâribehu ve rahimehu ve amile bi-tâatillâhi.

Haset dediği burada gıptadır yani hasedin kendisi değil de.Haset dediği burada gıptadır yani hasedin kendisi değil de. Haset demek bir insanın elindeki malın gitmesini istemek demektir.Haset demek bir insanın elindeki malın gitmesini istemek demektir. Bu adam zengin olmuş, bu adamın zenginliği elinden gitsin diye istiyor, bu hasettir. Bu adam zengin olmuş, bu adamın zenginliği elinden gitsin diye istiyor, bu hasettir. Bir de onunki gibi bende de olsun derse, buna malum gıpta diyorlar. Bir de onunki gibi bende de olsun derse, buna malum gıpta diyorlar.

Şimdi bu adam diyor ki; "Bir adama hafızlık vermiş Cenâb-ı Hak, Kur'an vermiş gece gündüz okuyor.Şimdi bu adam diyor ki;

"Bir adama hafızlık vermiş Cenâb-ı Hak, Kur'an vermiş gece gündüz okuyor.
Kur'an-ı Azimüşşan'ı okuyor. Ve helali helal haramı haram biliyor. Kur'an-ı Azimüşşan'ı okuyor. Ve helali helal haramı haram biliyor. Bu da istiyor ki keşke ben de bunun gibi bir hafız olaydım, bir alim olaydım,Bu da istiyor ki keşke ben de bunun gibi bir hafız olaydım, bir alim olaydım, bir hoca olaydım da ben de helali haramı böyle güzelce yapabileydim diye istiyor." Bu bir. bir hoca olaydım da ben de helali haramı böyle güzelce yapabileydim diye istiyor."

Bu bir.

Ve raculün âtehullâhu mâlen. "Diğerine de mal vermiş Cenaâb-ı Hak."Ve raculün âtehullâhu mâlen. "Diğerine de mal vermiş Cenaâb-ı Hak." Fe-vesale minhü ekâribehu ve rahimehu ve amile bi-tâatillâhi.Fe-vesale minhü ekâribehu ve rahimehu ve amile bi-tâatillâhi. "O da onunla hayırlar yapıyor, hasenatlar yapıyor. "O da onunla hayırlar yapıyor, hasenatlar yapıyor. Akraba-i taallukatına yardımlar yapıyor, birçok şeyler yapıyor. Akraba-i taallukatına yardımlar yapıyor, birçok şeyler yapıyor. Fakat bu da istiyor ki bende de böyle bir mal olsaydı da Fakat bu da istiyor ki bende de böyle bir mal olsaydı da ben de bu gibi şeyler yapabilseydim." diyerekten istemesi caizdir denmiş. ben de bu gibi şeyler yapabilseydim." diyerekten istemesi caizdir denmiş.

İnnemâ sümmiye'l-kalbü kalben min tekallübihi. Kalbe niçin kalp demişler? İnnemâ sümmiye'l-kalbü kalben min tekallübihi. Kalbe niçin kalp demişler?

Tekallüb, daima dönüyor. İnnemâ meselü'l-kalbi meselü rîşeti bi'l-felâti. "Bir boşluktaki bir kıl, tüy gibidir." Tekallüb, daima dönüyor.

İnnemâ meselü'l-kalbi meselü rîşeti bi'l-felâti. "Bir boşluktaki bir kıl, tüy gibidir."

Bir kuşun kanadı mesela bir yerde duruyor. Şimdi rüzgar onu nereye gelse oraya savurur.Bir kuşun kanadı mesela bir yerde duruyor. Şimdi rüzgar onu nereye gelse oraya savurur. Sağdan geliyorsa sola soldan geliyorsa sağa, rüzgarın gelişine tâbi. Nereye savurursa savurur, dayanamaz.Sağdan geliyorsa sola soldan geliyorsa sağa, rüzgarın gelişine tâbi. Nereye savurursa savurur, dayanamaz. Kalp de böyle gelen rüzgarlara dayanamaz. Ne taraftan gelirse o tarafa doğru meyleder.Kalp de böyle gelen rüzgarlara dayanamaz. Ne taraftan gelirse o tarafa doğru meyleder. Bu hâl gözümüzün önünde. Bu hâl gözümüzün önünde.

Binâenaleyh bu ottur, bezdir, tüydür rüzgarın altında gider istediği tarafa.Binâenaleyh bu ottur, bezdir, tüydür rüzgarın altında gider istediği tarafa. Ama insan kalbi öyle değil, insan öyle değil. İnsanın kalbi öyledir amaAma insan kalbi öyle değil, insan öyle değil. İnsanın kalbi öyledir ama kalbini bir kayaya bağlarsan, o otu, o tüyü bir kayaya bağlarsan onu götüremez o, durur orada.kalbini bir kayaya bağlarsan, o otu, o tüyü bir kayaya bağlarsan onu götüremez o, durur orada. Müslüman gönlünü sağlam bir gönüle bağlarsan senin gönlünü de böyle iki tarafa döndüremezler.Müslüman gönlünü sağlam bir gönüle bağlarsan senin gönlünü de böyle iki tarafa döndüremezler. Açıktaki bir gönülse, o gönlü rüzgar iki tarafa çevirir durur; iyiye yahut kötüye... Açıktaki bir gönülse, o gönlü rüzgar iki tarafa çevirir durur; iyiye yahut kötüye...

Bundan anlaşılıyor ki; Yâ eyyühe'l-lezîne âmenü'sbirû ve sâbirû ve râbitû. Bundan anlaşılıyor ki;

Yâ eyyühe'l-lezîne âmenü'sbirû ve sâbirû ve râbitû.

Burada Hz. Allah'ın emirlerinden bir murabıttan bahsediyor.Burada Hz. Allah'ın emirlerinden bir murabıttan bahsediyor. Bu rabıtayı askerin harpte atının bağlanmasından huduttaki bekçiliklere kadar bunu teşmil etmişlerse de Bu rabıtayı askerin harpte atının bağlanmasından huduttaki bekçiliklere kadar bunu teşmil etmişlerse de insanın gönlünü de bağlayacağı bir yer lazım. insanın gönlünü de bağlayacağı bir yer lazım. Gönlünü bağlayamadı mı bir yere, o gönül boşlukta duran bir ot gibi, bir tüy gibi döner durur.Gönlünü bağlayamadı mı bir yere, o gönül boşlukta duran bir ot gibi, bir tüy gibi döner durur. Pervane gibi döner durur. Bağlı değil bir yere. Bağlarsan rüzgar da tesir etmez.Pervane gibi döner durur. Bağlı değil bir yere. Bağlarsan rüzgar da tesir etmez. Bazı yerlerde kuyuların üzerinde su çeken pervaneler vardır.Bazı yerlerde kuyuların üzerinde su çeken pervaneler vardır. O, rüzgar nereden gelirse o çevirir, aşağıdan da suyu çıkarır. O, rüzgar nereden gelirse o çevirir, aşağıdan da suyu çıkarır. Fakat onun bir bağlama şekli var, bağlandı mıydı rüzgar ne kadar çok olsa döndüremiyor onu.Fakat onun bir bağlama şekli var, bağlandı mıydı rüzgar ne kadar çok olsa döndüremiyor onu. İnsanların kalbine de, bağlayıcı gönül sahiplerine bağladınız mı kalbinizi,İnsanların kalbine de, bağlayıcı gönül sahiplerine bağladınız mı kalbinizi, kalbinizi öyle gelen her fırtına çeviremez istediği tarafa. kalbinizi öyle gelen her fırtına çeviremez istediği tarafa.

Onun için bu gönülleri Resûlullah'ın gönlüne bağlamak içinOnun için bu gönülleri Resûlullah'ın gönlüne bağlamak için Resûlullah'a bizi götürücü kimselerin gönlünü de bulmak boynumuzun borcu. Resûlullah'a bizi götürücü kimselerin gönlünü de bulmak boynumuzun borcu.

Tekallübühe'r-rîhu zahran li-batnin. "Bazı altına bazı üstüne böyle çevirir durur." Niçin? Boşluktadır. Tekallübühe'r-rîhu zahran li-batnin. "Bazı altına bazı üstüne böyle çevirir durur."

Niçin?

Boşluktadır.

İnneme'l-ilmü bi't-teallümi ve inneme'l-hilmü bi't-tehallümiİnneme'l-ilmü bi't-teallümi ve inneme'l-hilmü bi't-tehallümi Şimdi bak bu da hoş bir derstir. İlim, muhakkak bir üstada gideceksiniz, bir mektebe gideceksiniz.Şimdi bak bu da hoş bir derstir.

İlim, muhakkak bir üstada gideceksiniz, bir mektebe gideceksiniz.
Buna Elif derler, buna Be derler, başlatacaklar seni. Onun nihayeti yok gayri.Buna Elif derler, buna Be derler, başlatacaklar seni. Onun nihayeti yok gayri. Ama bir ilmi öğreticiden onu öğrenmek ile olur ilim.Ama bir ilmi öğreticiden onu öğrenmek ile olur ilim. İlmi öğreticinin önüne geçmedikçe ilmi öğrenemezsiniz, hangi kısımda hangi meslekte olursa olsun.İlmi öğreticinin önüne geçmedikçe ilmi öğrenemezsiniz, hangi kısımda hangi meslekte olursa olsun. Mutlaka bir öğreticiye ihtiyacımız vardır.Mutlaka bir öğreticiye ihtiyacımız vardır. Eğer öğreticiye ihtiyacımız olmasa, yalnız kitaplardan okuyabilsek Eğer öğreticiye ihtiyacımız olmasa, yalnız kitaplardan okuyabilsek bugün hiç mekteplerin birisine ihtiyaç kalmaz. bugün hiç mekteplerin birisine ihtiyaç kalmaz. Alırız kitap, ha doktorluk bundan ibaret, mühendislik de bundan ibaret,Alırız kitap, ha doktorluk bundan ibaret, mühendislik de bundan ibaret, eczacılık da bundan ibaret deriz, hiçbir üstada gitmeye lüzum yok. eczacılık da bundan ibaret deriz, hiçbir üstada gitmeye lüzum yok.

"Fakat ancak ilim teallüm ile, üstaddan üstada nakil ile olur." "Fakat ancak ilim teallüm ile, üstaddan üstada nakil ile olur."

Hangi ilim olursa olsun üstaddan üstada nakil ile olur.Hangi ilim olursa olsun üstaddan üstada nakil ile olur. İlk devirlerde kitaplara yazıların yazılmasına, bu hadislerin yazılmasına bir kısım insanlar itiraz etmişler;İlk devirlerde kitaplara yazıların yazılmasına, bu hadislerin yazılmasına bir kısım insanlar itiraz etmişler; "Yok!" demişler, "Biz nasıl Resûlullah'ın ağzından, fem-i saadetinden aldıysak onlar da alsınlar bizden."Yok!" demişler, "Biz nasıl Resûlullah'ın ağzından, fem-i saadetinden aldıysak onlar da alsınlar bizden. Yazarsanız karışır başka şeyler içerisine." demişler. Fakat o zamandaki insanlar bu zamanda bulunur mu ya? Yazarsanız karışır başka şeyler içerisine." demişler.

Fakat o zamandaki insanlar bu zamanda bulunur mu ya?

Şimdi mesela biz, Allah sonumuzu affetsin, bir futbol kulübü maçını anlatıyor spiker.Şimdi mesela biz, Allah sonumuzu affetsin, bir futbol kulübü maçını anlatıyor spiker. Futbol kulübünü 100 kişi 200 kişi dinliyor. Futbol kulübünü 100 kişi 200 kişi dinliyor.

Böyle çevirsek de, "Kardeş bugünkü hafız efendi ne söyledi, söyler misin bana?" desek, 100 de ayrı söyler.Böyle çevirsek de, "Kardeş bugünkü hafız efendi ne söyledi, söyler misin bana?" desek, 100 de ayrı söyler. Birbirini tutturamazlar yani. Birbirini tutturamazlar yani. Herkes, kimisi uyumuştur, kimisi başka bir şey düşünüyordur, kimisi şöyledir böyledir. Herkes, kimisi uyumuştur, kimisi başka bir şey düşünüyordur, kimisi şöyledir böyledir. Herkes ayrı ayrı anladığına göre birşeyler söylerler. Demek ki bizim gönüllerimiz sözlere bağlanamıyor.Herkes ayrı ayrı anladığına göre birşeyler söylerler.

Demek ki bizim gönüllerimiz sözlere bağlanamıyor.
Ama Resûlullah'ın söylediği vakitte sözü,Ama Resûlullah'ın söylediği vakitte sözü, ashab-ı kiram sanki bir kayaya yapışır gibi gönüllerine onların yapışmış. 100 kişi naklediyor aynı sözü.ashab-ı kiram sanki bir kayaya yapışır gibi gönüllerine onların yapışmış. 100 kişi naklediyor aynı sözü. "Resûlullah bunu böyle söyledi." diye 100 türlü raviden aynı söz aynı tabirle çıkıyor. "Resûlullah bunu böyle söyledi." diye 100 türlü raviden aynı söz aynı tabirle çıkıyor. Ama bugün bizim sözümüzden bir tanesini şöyle doğru söyleyebilecek cemaat nâdir bulunur.Ama bugün bizim sözümüzden bir tanesini şöyle doğru söyleyebilecek cemaat nâdir bulunur. Bu da gönüllerimizin çok dağınık oluşundan ileri geliyor. Bugün bir misâl daha var.Bu da gönüllerimizin çok dağınık oluşundan ileri geliyor.

Bugün bir misâl daha var.
Bir su, hangi su olursa olsun, ne kadar büyük olursa olsun. Mesela Fırat var bizim, büyük sular. Bir su, hangi su olursa olsun, ne kadar büyük olursa olsun. Mesela Fırat var bizim, büyük sular. Büyük sular olmakla beraber bunu böyle ayırın, bölün cetvellere Büyük sular olmakla beraber bunu böyle ayırın, bölün cetvellere o suyu böyle aşağıya doğru o bir parçasını alır, o bir parçasını alır. o suyu böyle aşağıya doğru o bir parçasını alır, o bir parçasını alır. Aşağı bakarsın hiç su kalmamış. Kalmamış, dağıldı su. Neden? Aşağı bakarsın hiç su kalmamış. Kalmamış, dağıldı su.

Neden?

Cetveller o bir parça aldı, o bir parça aldı, o bir parça aldı aşağıya su kalmadı.Cetveller o bir parça aldı, o bir parça aldı, o bir parça aldı aşağıya su kalmadı. Ne kadar, o kadar büyüklüğü ile beraber su taksim olunca bir şey kalmadı. Ne kadar, o kadar büyüklüğü ile beraber su taksim olunca bir şey kalmadı.

E bu gönül! Birçok şeylere böyle bunu dağıtırsan perişan olur, aşağıya bir şey kalmaz. E bu gönül! Birçok şeylere böyle bunu dağıtırsan perişan olur, aşağıya bir şey kalmaz.

Onun için içi bir tutmak lazım. Nedir? Allah. Bu dünyaya biz Allah'ı irfan için gelmişiz.Onun için içi bir tutmak lazım.

Nedir?

Allah.

Bu dünyaya biz Allah'ı irfan için gelmişiz.
Bu irfanı elde edip, irfan ile âhirete göçüp gitmek lazım. Sevgi irfandan doğacak. Bu irfanı elde edip, irfan ile âhirete göçüp gitmek lazım. Sevgi irfandan doğacak.

Çünkü sevme, görmediğinizi bilmediğinizi nasıl seveceksiniz ya? Çünkü sevme, görmediğinizi bilmediğinizi nasıl seveceksiniz ya?

Onu duyaraktan, bilerekten, anlayaraktan filan gönlünüz oraya doğru gidecek, sonra seveceğiz. Onu duyaraktan, bilerekten, anlayaraktan filan gönlünüz oraya doğru gidecek, sonra seveceğiz.

Allah o sevgiyi gönlümüze versin. Allah o sevgiyi gönlümüze versin.

İlim nasıl teallüm ile öğreniliyorsa hilm de tehallüm ile,İlim nasıl teallüm ile öğreniliyorsa hilm de tehallüm ile, ahlâk da ahlâk sahiplerine olan hizmet ile öğrenilir." ahlâk da ahlâk sahiplerine olan hizmet ile öğrenilir."

Tâat! Bir hayvanı nallamak için bile bir atı nallayana hizmet edeceksin.Tâat! Bir hayvanı nallamak için bile bir atı nallayana hizmet edeceksin. Bakacaksın o nasıl vuruyor çekici, nasıl çiviyi tutturuyor. Bakacaksın o nasıl vuruyor çekici, nasıl çiviyi tutturuyor.

Tahallüm! Ahlâkı ahlâk sahiplerinden öğreneceksin.Tahallüm! Ahlâkı ahlâk sahiplerinden öğreneceksin. İyi ahlâk sahipleri ile düşer kalkarsanız o ahlâk size oradan geçer. İyi ahlâk sahipleri ile düşer kalkarsanız o ahlâk size oradan geçer. Kötü kimselerle düşer kalkarsanız kötü ahlâk oradan size geçer.Kötü kimselerle düşer kalkarsanız kötü ahlâk oradan size geçer. Binâenaleyh idim nasıl teallüm ile oluyorsa hilm de tehallüm ile,Binâenaleyh idim nasıl teallüm ile oluyorsa hilm de tehallüm ile, ahlâk sahiplerinden ahlâkı almak suretiyle olacak. ahlâk sahiplerinden ahlâkı almak suretiyle olacak.

Ve men yebteği'l-hayru yu'tahu ve men yetteki'ş-şerra yûkahu.Ve men yebteği'l-hayru yu'tahu ve men yetteki'ş-şerra yûkahu. "Hayır isteyenlere hayır verilir, şerden muhafaza isteyenler de muhafaza olunur." "Hayır isteyenlere hayır verilir, şerden muhafaza isteyenler de muhafaza olunur."

İbn Abbas radıyallahu anhüma'nın yanında bir adamı çok iyi methediyorlar.İbn Abbas radıyallahu anhüma'nın yanında bir adamı çok iyi methediyorlar. Ama diyorlar ki, "Filan filanla da düşer kalkar bu adam." "Eh!" diyor, "Kulak asmayın!Ama diyorlar ki, "Filan filanla da düşer kalkar bu adam."

"Eh!" diyor, "Kulak asmayın!
Düşüp kalktığı adam kötüyse o muhatabı kötülüğe gidecektir, o düşecektir o kötülüğe." Düşüp kalktığı adam kötüyse o muhatabı kötülüğe gidecektir, o düşecektir o kötülüğe."

"Filan adam ibadeti taatı pek o kadar değil ama filan filan iyilerle de daima temasta." "Filan adam ibadeti taatı pek o kadar değil ama filan filan iyilerle de daima temasta."

"E merak etmeyin, o adam, onun hali onu ibadete, hayırlara çekecektir." "E merak etmeyin, o adam, onun hali onu ibadete, hayırlara çekecektir."

Yani insanlar görüştükleri insanların şeysine bağlı. Yani insanlar görüştükleri insanların şeysine bağlı.

Şimdi hepiniz iyi bilirsiniz, mıknatıs denilen bir demir parçası var bir de mıknatıs olmayan bir parça var.Şimdi hepiniz iyi bilirsiniz, mıknatıs denilen bir demir parçası var bir de mıknatıs olmayan bir parça var. Ona sürüyorsunuz onu iğneleri tutuyor. Ona sürüyorsunuz onu iğneleri tutuyor. Bu hiç mıknatıslı olmadığı halde ona teması neticesinde iğneyi bu da kaldırıyor.Bu hiç mıknatıslı olmadığı halde ona teması neticesinde iğneyi bu da kaldırıyor. Ama muvakkat muvakkat, kaldırıyor ya.Ama muvakkat muvakkat, kaldırıyor ya. Oradan bir kuvvet aldı, o aldığı kuvvetle oradaki iğneyi mıknatıs gibi bu da çekiyor. Neden? Oradan bir kuvvet aldı, o aldığı kuvvetle oradaki iğneyi mıknatıs gibi bu da çekiyor.

Neden?

O mıknatıstaki temasının neticesi oluyor.O mıknatıstaki temasının neticesi oluyor. İyi insanlarla böyle temas sıklaşınca onun hâli ötekisine intikal eder, hiç haberi olmaz. İyi insanlarla böyle temas sıklaşınca onun hâli ötekisine intikal eder, hiç haberi olmaz. Ahlâk sârîdir: iyi ile temas edersen iyilik geçer, kötü ile temas edersen kötülük geçer. Ahlâk sârîdir: iyi ile temas edersen iyilik geçer, kötü ile temas edersen kötülük geçer.

Allah daima hepimizi iyileri bulup iyilerle temas eden kullarından eylesin. Allah daima hepimizi iyileri bulup iyilerle temas eden kullarından eylesin.

Bakın bu da güzel bir söz. Hepsi güzel de, o söz de hatalı. Bakın bu da güzel bir söz. Hepsi güzel de, o söz de hatalı.

İnnemâ ehâfu aleyküm külle münâfikin alîmin yetekellemü bi'l-hikmeti ve ya'melü bi'l-cevri. İnnemâ ehâfu aleyküm külle münâfikin alîmin yetekellemü bi'l-hikmeti ve ya'melü bi'l-cevri.

"Ben sizin üzerinize çok korkuyorum." Efendimiz çok korkuyor. Neden? "Ben sizin üzerinize çok korkuyorum."

Efendimiz çok korkuyor.

Neden?

Külle münâfikin alîmin. "Çok güzel konuşuyor." Külle münâfikin alîmin. "Çok güzel konuşuyor."

Konuşuyor, konuşmasına bayılırsınız, lafı çok güzel. Ama münafıktır. Konuşuyor, konuşmasına bayılırsınız, lafı çok güzel. Ama münafıktır.

"Bu münafıkların size konuşup da sizi aldatmalarından korkuyorum." "Bu münafıkların size konuşup da sizi aldatmalarından korkuyorum."

Size korktuğum şey, böyle münafıklar belirecek ileride,Size korktuğum şey, böyle münafıklar belirecek ileride, o münafıklar sizin karşınızda çok güzel konuşacaklar. o münafıklar sizin karşınızda çok güzel konuşacaklar. Siz de bunların konuşmalarına bayılıp aldanıp, onların yoluna giderseniz size çok acırım. Siz de bunların konuşmalarına bayılıp aldanıp, onların yoluna giderseniz size çok acırım.

"Korkuyorum ümmetimin hâlinden." Neden? Nasıl konuşacak? "Korkuyorum ümmetimin hâlinden."

Neden?

Nasıl konuşacak?

Yetekellemü bi'l-hikmeti. "Hikmetten bahsediyor." Yetekellemü bi'l-hikmeti. "Hikmetten bahsediyor."

Çok güzel konuşuyor yani. Bayıltıyor, haklı söz doğru söz söylüyor.Çok güzel konuşuyor yani. Bayıltıyor, haklı söz doğru söz söylüyor. Ve ya'melü bi'l-cevri. "Ama kendisinin hiç ona ittibaı yok." Ve ya'melü bi'l-cevri. "Ama kendisinin hiç ona ittibaı yok."

Hikmetle söylediği sözlerle hiç ilgisi yok. Bilakis zıddını yapıyor. Hikmetle söylediği sözlerle hiç ilgisi yok. Bilakis zıddını yapıyor.

Mesela farzediniz ki içkinin size haramlığını, fenalığını, kötülüğünü gayet bariz bir şekilde anlatıyor,Mesela farzediniz ki içkinin size haramlığını, fenalığını, kötülüğünü gayet bariz bir şekilde anlatıyor, siz de nefret ediyorsunuz, "Aman bir daha bunu içmeyeyim!" diyorsunuz. Çok güzel.siz de nefret ediyorsunuz, "Aman bir daha bunu içmeyeyim!" diyorsunuz. Çok güzel. Dinlediniz, baktınız adam hakikaten çok güzel söylüyor.Dinlediniz, baktınız adam hakikaten çok güzel söylüyor. Fakat akşamüstü baktınız ki o meyhanede oturmuş içiyor. Fakat akşamüstü baktınız ki o meyhanede oturmuş içiyor.

"Yahu bu adam değil miydi bize dün bu sözleri söylüyordu, bak bak bak! Hay Allah'ın belası!"Yahu bu adam değil miydi bize dün bu sözleri söylüyordu, bak bak bak! Hay Allah'ın belası! Demek ki uydurmuş bu adam." diyorlar. İnsanların yoldan çıkmasına bu gibi insanlar sebep oluyor. Demek ki uydurmuş bu adam." diyorlar.

İnsanların yoldan çıkmasına bu gibi insanlar sebep oluyor.

Bursa'da bulunduğum bir vakit bir adamcağız gördüm;Bursa'da bulunduğum bir vakit bir adamcağız gördüm; sarı sakallı, hocavari elbise üzerinde, yüzü de beyaz böyle. Hoşuma da gidiyor adam.sarı sakallı, hocavari elbise üzerinde, yüzü de beyaz böyle. Hoşuma da gidiyor adam. Sonra kimdir bu diyerekten sordum. Sonra kimdir bu diyerekten sordum. Adam da bize çok güzel sözler söyledi, dili de hiç anlaşılmıyor yabancı olduğu. Güzel de dili. Adam da bize çok güzel sözler söyledi, dili de hiç anlaşılmıyor yabancı olduğu. Güzel de dili. Neyse İstanbul ermenilerinden birisiymiş meğer.Neyse İstanbul ermenilerinden birisiymiş meğer. İstanbul ermenilerinden İstanbul'da büyümüş, İstanbul terbiyesi görmüş ama şalvar giymiş, sakal salmış filan.İstanbul ermenilerinden İstanbul'da büyümüş, İstanbul terbiyesi görmüş ama şalvar giymiş, sakal salmış filan. Bize dediler ki, "Bu iyi bu adam bize anlattı amaBize dediler ki,

"Bu iyi bu adam bize anlattı ama
biz bunları her akşam filan yerde içki içerken görüyoruz." dediler. biz bunları her akşam filan yerde içki içerken görüyoruz." dediler.

Camiden da çıkmıyor ama. Meğer insanların kontrolüne gelmiş mikrobun birisiymiş. Camiden da çıkmıyor ama. Meğer insanların kontrolüne gelmiş mikrobun birisiymiş.

Allah Ümmet-i Muhammed'i şerlerinden muhafaza etsin. Allah Ümmet-i Muhammed'i şerlerinden muhafaza etsin.

İnnemâ ene beşerun izâ emertüküm bi-şey'in min dînikümİnnemâ ene beşerun izâ emertüküm bi-şey'in min dîniküm fe-huzû bihi ve izâ emertüküm bi-şey'in min ra'yi fe-innemâ ene beşerun. fe-huzû bihi ve izâ emertüküm bi-şey'in min ra'yi fe-innemâ ene beşerun.

Hurma buduyorlarmuş ashab-ı kiram. "Ne yapıyorsunu?" deyince; "Buduyoruz."demişler. Hurma buduyorlarmuş ashab-ı kiram.

"Ne yapıyorsunu?" deyince;

"Buduyoruz."demişler.

"Budamazsanız olmaz mı?" demiş. "Eh budamayalım." demişler. "Budamazsanız olmaz mı?" demiş.

"Eh budamayalım." demişler.

Sonra tabi ertesi sene de mahsul vermemiş. Demişler ki; Sonra tabi ertesi sene de mahsul vermemiş. Demişler ki;

"Hani ya, sen 'budamasanız olmaz mı?' dedin, biz de budamadık. Bak bu sene mahsul yok." demişler. "Hani ya, sen 'budamasanız olmaz mı?' dedin, biz de budamadık. Bak bu sene mahsul yok." demişler.

E demiş ki; "Bu din için benim verdiklerimi tatbik edin.E demiş ki;

"Bu din için benim verdiklerimi tatbik edin.
Dünya için söylediklerimden ise, onlar için memur değilsiniz." Dünya için söylediklerimden ise, onlar için memur değilsiniz."

İnnemâ ene beşerun. Resûlullah kendisinin beşer olduğunu bildiriyor cemaate. İnnemâ ene beşerun. Resûlullah kendisinin beşer olduğunu bildiriyor cemaate.

İnnemâ ene beşerun mislüküm. "Ben de sizin gibi beşerim." diyor.İnnemâ ene beşerun mislüküm. "Ben de sizin gibi beşerim." diyor. Ve inne'z-zanne yuhtıü ve yusîbü. "Bazen zanlar isabet eder bazen de isabet etmeyebilir."Ve inne'z-zanne yuhtıü ve yusîbü. "Bazen zanlar isabet eder bazen de isabet etmeyebilir." Velâkin mâ kultü leküm kâlellâhu. "Ben bir şey desem ki 'Allah böyle dedi' onu zapt edin." Velâkin mâ kultü leküm kâlellâhu. "Ben bir şey desem ki 'Allah böyle dedi' onu zapt edin." Fe-len ekzibe alellâhi. "Allah'ın sözüdür onda yalan olmaz." Fe-len ekzibe alellâhi. "Allah'ın sözüdür onda yalan olmaz."

Ama kendimden söylediklerimi onda memur değilsiniz. Ama kendimden söylediklerimi onda memur değilsiniz.

İnneme'l-medînetü ke'l-kîri tenfî hubusehâ ve tensa'u tayyibehâ. İnneme'l-medînetü ke'l-kîri tenfî hubusehâ ve tensa'u tayyibehâ.

Medine-i Münevvere bir acayip diyardır. Ke'l-kîri. "Körük [gibidir.]" Medine-i Münevvere bir acayip diyardır.

Ke'l-kîri. "Körük [gibidir.]"

Körük, demirci demiri koyar oraya, ateşi de verir.Körük, demirci demiri koyar oraya, ateşi de verir. Demirin kirlerini nasıl gideriyorsa o ateş kuvveti, Medine'de böyledir. Demirin kirlerini nasıl gideriyorsa o ateş kuvveti, Medine'de böyledir.

"Kötülerini atar iyilerini bırakır orada." İnnemâ bü'istüm müyessirîne ve lem tüb'asû muassirîne. "Kötülerini atar iyilerini bırakır orada."

İnnemâ bü'istüm müyessirîne ve lem tüb'asû muassirîne.

"Ben de siz de ancak ba's olunduğumuz şey." Müyessirîn. "Kolaylık gösterin. Zorluğa götürmeyin.""Ben de siz de ancak ba's olunduğumuz şey." Müyessirîn. "Kolaylık gösterin. Zorluğa götürmeyin." Ve lem tüb'asû muassirîne. "Zorluk tarafını göstermeyin, daima kolaylık: Yüsr, tebşîr." Ve lem tüb'asû muassirîne. "Zorluk tarafını göstermeyin, daima kolaylık: Yüsr, tebşîr."

İnnemâ yekfî ehadeküm mâ kâne fi'd-dünyâ mislü zâdi'r-râkibi. İnnemâ yekfî ehadeküm mâ kâne fi'd-dünyâ mislü zâdi'r-râkibi.

İnnemâ yekfî ehadeküm. "Hepimize yeter." Mâ kâne fi'd-dünyâ. "Dünyada bulunduğumuz müddetçe." İnnemâ yekfî ehadeküm. "Hepimize yeter." Mâ kâne fi'd-dünyâ. "Dünyada bulunduğumuz müddetçe."

Mislüzâdi'r-râkibi. Yolcu bir adama ne lazım? Mislüzâdi'r-râkibi.

Yolcu bir adama ne lazım?

Yolcu bir adama ne lazım, atına binmiş gidiyor yahut yayan gidiyor, ne alacak? Yolcu bir adama ne lazım, atına binmiş gidiyor yahut yayan gidiyor, ne alacak?

İşte şu kadarcık bir ekmek alır, bir de arkasına paltosunu alır, eline de bir şemsiye alırsa alır. İşte şu kadarcık bir ekmek alır, bir de arkasına paltosunu alır, eline de bir şemsiye alırsa alır.

"İşte bu gibi, bir ihtiyacı neyse [onu alır.]" Fazla bir şey alamaz çünkü yolcudur, taşıyamayacak."İşte bu gibi, bir ihtiyacı neyse [onu alır.]"

Fazla bir şey alamaz çünkü yolcudur, taşıyamayacak.
Onlar, çok olursa alacağı şey götüremez. "Binâenaleyh sizin haliniz bundan ibarettir." Hepimizin hali. Onlar, çok olursa alacağı şey götüremez.

"Binâenaleyh sizin haliniz bundan ibarettir."

Hepimizin hali.
Dünyaya fazla yük alırsanız sonra ayrılışınız zor olur buradan. Ağlarsınız. Dünyaya fazla yük alırsanız sonra ayrılışınız zor olur buradan. Ağlarsınız.

Hüve mâ yursiluhu ilâ maksadi. "Seni maksadına eriştirecek şeyHüve mâ yursiluhu ilâ maksadi. "Seni maksadına eriştirecek şey ne kadar ederse bir ihtiyacın, o kadarını al." ne kadar ederse bir ihtiyacın, o kadarını al." Bi-kaderi'l-haceti min gayri fadlin. "Fazlasından başka."Bi-kaderi'l-haceti min gayri fadlin. "Fazlasından başka." Fi me'kelihî ve meşrabihî ve mâ yekîni mine'l-harri ve'l berri. Fi me'kelihî ve meşrabihî ve mâ yekîni mine'l-harri ve'l berri. "Sıcaktan soğuktan açlıktan susuzluktan senin ne kadar ihtiyacın var o kadar sana lazım." "Sıcaktan soğuktan açlıktan susuzluktan senin ne kadar ihtiyacın var o kadar sana lazım." Ve hâzâ reşâdun bi-hazihiddünya. Ve hâzâ reşâdun bi-hazihiddünya. "Bundan sonrası mesuliyettir ve hem de gönlümüzün dağılaraktan "Bundan sonrası mesuliyettir ve hem de gönlümüzün dağılaraktan Allah'a olan muhabbetimizin eksilmesine sebep olur." Allah'a olan muhabbetimizin eksilmesine sebep olur."

Allah'a olan muhabbetimizin eksikliğine sebep olur ki, şimdi burada ha bir iş daha çıktı. Allah'a olan muhabbetimizin eksikliğine sebep olur ki, şimdi burada ha bir iş daha çıktı.

Şimdi bu dünyada bir hayatımız var. Elbiseni aldın güzel. Şimdi içimizde bizim bir gönül var.Şimdi bu dünyada bir hayatımız var. Elbiseni aldın güzel. Şimdi içimizde bizim bir gönül var. Bu vücut tamamı ile tabi toprağa inkilab edecek. Mesela orada da güzel bir şey söyledi.Bu vücut tamamı ile tabi toprağa inkilab edecek.

Mesela orada da güzel bir şey söyledi.
Ebûbekr'i severiz, Resûlullah'ı severiz, ashabı severiz.Ebûbekr'i severiz, Resûlullah'ı severiz, ashabı severiz. Ama bugün peygamberler müstesna, diğerlerinin kabirlerini açsak hepsi bugün toprağa inkilap etmiştir.Ama bugün peygamberler müstesna, diğerlerinin kabirlerini açsak hepsi bugün toprağa inkilap etmiştir. Hiçbir eczaları kalmamıştır, toprağa inkilap etmiştir.Hiçbir eczaları kalmamıştır, toprağa inkilap etmiştir. Bugün toprağa inkılap eden o eczaları toprağa inkılap ettiği halde Bugün toprağa inkılap eden o eczaları toprağa inkılap ettiği halde gönüllerimizde onların sevgisini bırakan bir şey var. gönüllerimizde onların sevgisini bırakan bir şey var. Onları seviyoruz gönüllerimizde ama cesetleri kalmadı ortada.Onları seviyoruz gönüllerimizde ama cesetleri kalmadı ortada. Bin sene evvel, bin küsür sene evvel gittiler âhirete çoktan.Bin sene evvel, bin küsür sene evvel gittiler âhirete çoktan. Hayatları yok bugün ortada ama seviyoruz, gönüllerimizde onların sevgisi var.Hayatları yok bugün ortada ama seviyoruz, gönüllerimizde onların sevgisi var. Ölüleri de mesela kalmamış onlar da gitmiştir ama yine sevgisi içimize bakidir. Ölüleri de mesela kalmamış onlar da gitmiştir ama yine sevgisi içimize bakidir.

Şimdi bizim de bu hayatımız var ya.Şimdi bizim de bu hayatımız var ya. Bu hayatımızda içimizde Cenâb-ı Hak bizi o kadar muntazam, mükemmel yaratmıştır kiBu hayatımızda içimizde Cenâb-ı Hak bizi o kadar muntazam, mükemmel yaratmıştır ki daha bugün dünya o mükemmeliyete binlerce, yüz binlerce yıl sonra erişemez.daha bugün dünya o mükemmeliyete binlerce, yüz binlerce yıl sonra erişemez. Allah bizi o kadar mükemmel yaratmıştır. Teybi içinde, bütün vücudumuz teyp olaraktan [çalışıyor.]Allah bizi o kadar mükemmel yaratmıştır. Teybi içinde, bütün vücudumuz teyp olaraktan [çalışıyor.] Hani defter-i âmâl diyoruz ya. O defter-i âmâl vücudumuzdaki iç perdeler.Hani defter-i âmâl diyoruz ya. O defter-i âmâl vücudumuzdaki iç perdeler. Bugün bütün hasılat nelerse oraya alıyorlar. Bugün bütün hasılat nelerse oraya alıyorlar. Nasıl ki siz teybi istediğiniz zaman da hangi bandı koyuyorsanız o bant size söylüyor geçmiş devrin şeysini.Nasıl ki siz teybi istediğiniz zaman da hangi bandı koyuyorsanız o bant size söylüyor geçmiş devrin şeysini. Bu gönül de yarın huzuru rabbilâlemînde; İkra' kitâbeke. dediği vakitteBu gönül de yarın huzuru rabbilâlemînde;

İkra' kitâbeke. dediği vakitte
teypler tıngır tıngır hepimizin halini söyleyecek. Başka bir şeye lüzum yok. teypler tıngır tıngır hepimizin halini söyleyecek. Başka bir şeye lüzum yok. O gönül teybi, o gönül teybinin çok temiz olması lazım ki ona kalp diyoruz biz.O gönül teybi, o gönül teybinin çok temiz olması lazım ki ona kalp diyoruz biz. Gönül dediğimiz kalp gayet temiz olacak, orada kötü bir şey koymayalım ki Gönül dediğimiz kalp gayet temiz olacak, orada kötü bir şey koymayalım ki yarın huzuru rabbilâlemînde okumaya başladığı vakitte yüzümüzün kızartısından, yarın huzuru rabbilâlemînde okumaya başladığı vakitte yüzümüzün kızartısından, yer yarılsada yerin altına girsek diye bakarız Allah esirgeye. yer yarılsada yerin altına girsek diye bakarız Allah esirgeye.

Onun için daima tevbe edip o kötü hareketlerimizi oradan sildirerekOnun için daima tevbe edip o kötü hareketlerimizi oradan sildirerek tazesini de yerine koymamak, iyi şeyler koymak. Onun için gönül en mühim bir şeydir. tazesini de yerine koymamak, iyi şeyler koymak. Onun için gönül en mühim bir şeydir. Orasını Allah nazargahı ilahi olan yer. Başka yere bakmıyor Allah gönüle bakıyor.Orasını Allah nazargahı ilahi olan yer. Başka yere bakmıyor Allah gönüle bakıyor. Gönül iyi ise ne mutlu o kula. Gönül çirkin ve kötü şeyler düşünüyorsa... Gönül iyi ise ne mutlu o kula. Gönül çirkin ve kötü şeyler düşünüyorsa... Hatta kötü şeyler düşünüyorsa mesela yazılmaz defterine ama günah olarak da,Hatta kötü şeyler düşünüyorsa mesela yazılmaz defterine ama günah olarak da, o düşüncelerinden dolayı büyükler kendilerini mesul addetmişler. o düşüncelerinden dolayı büyükler kendilerini mesul addetmişler. Kötü düşünceye bile gönülde yer vermemişler. Kötü düşünceye bile gönülde yer vermemişler.

Onun için gönlü çok, vücudun ehemmiyetinden daha ehemmiyetlidir gönlün iyiliği.Onun için gönlü çok, vücudun ehemmiyetinden daha ehemmiyetlidir gönlün iyiliği. Binâenaleyh vücut ölürse ölsün varsın, nasıl olsa ölecek o vücut. Gönül ölürse o fena. Binâenaleyh vücut ölürse ölsün varsın, nasıl olsa ölecek o vücut. Gönül ölürse o fena. Gönül ölürse, nasıl bu vücut öldüğü vakitte bir daha dirilmiyor. Gönül ölürse, nasıl bu vücut öldüğü vakitte bir daha dirilmiyor. Gönül öldükten sonra bir daha ona söz geçiremezsin. Onun için kafirlere Allah ölüdür diyor. Gönül öldükten sonra bir daha ona söz geçiremezsin. Onun için kafirlere Allah ölüdür diyor.

Yuhricu'l-hayye mine'l-meyyiti ve yuhricu'l-meyyite mine'l-hayyi. Yuhricu'l-hayye mine'l-meyyiti ve yuhricu'l-meyyite mine'l-hayyi.

Kâfir oldu. Ölü değil, Allah ölüden çıkarmıyor diriyi.Kâfir oldu. Ölü değil, Allah ölüden çıkarmıyor diriyi. Kafirden bir müslümanın çıkmasını yuhricu'l-hayye mine'l-meyyiti demiş. Kafirden bir müslümanın çıkmasını yuhricu'l-hayye mine'l-meyyiti demiş.

Bazen kafirden bir ehli iman zuhur edebilir.Bazen kafirden bir ehli iman zuhur edebilir. Anası babası gâvur işte birçok insanları görüyoruz ya imana geliyorlar.Anası babası gâvur işte birçok insanları görüyoruz ya imana geliyorlar. Ama babası gâvur, anası gâvur, bütün cibilliyeti [sülalesi] gâvur. Ama babası gâvur, anası gâvur, bütün cibilliyeti [sülalesi] gâvur. Ama onun müslüman oluşu Allah'ın lütfudur işte ona. Onu o bir gâvurdan meydana getiriyor işte.Ama onun müslüman oluşu Allah'ın lütfudur işte ona. Onu o bir gâvurdan meydana getiriyor işte. O gâvura meyyit diyor Allah. Şimdi insandaki ölülük de gönüldeki ölülüktür.O gâvura meyyit diyor Allah.

Şimdi insandaki ölülük de gönüldeki ölülüktür.
Gönlü öldü müydü cesedi ister kalsın ister kalmasın hiç kıymeti yok. Gönlü öldü müydü cesedi ister kalsın ister kalmasın hiç kıymeti yok.

Allah cümlemizi affetsin de o gönüllerimizi hayatta tutabilecek âmâl-i salihalarıAllah cümlemizi affetsin de o gönüllerimizi hayatta tutabilecek âmâl-i salihaları hepimize nasibi müyesser eylesin. Zevk ü sefanın sonu çıkmaz. hepimize nasibi müyesser eylesin.

Zevk ü sefanın sonu çıkmaz.

İnnemâ haractü bi-nikâhen ve lem ahruc min sifâhin min ledün âdemeİnnemâ haractü bi-nikâhen ve lem ahruc min sifâhin min ledün âdeme lem yusibnî min sifâhi ehli'l-câhiliyyeti şey'ün lem ahruc illâ min tuhratin. lem yusibnî min sifâhi ehli'l-câhiliyyeti şey'ün lem ahruc illâ min tuhratin.

İnnemâ zâlike cibrîlü mâ raeytühu fi's-sûrati'l-letî hulika fîhâ ğayra hâteyni'l-merrateyniİnnemâ zâlike cibrîlü mâ raeytühu fi's-sûrati'l-letî hulika fîhâ ğayra hâteyni'l-merrateyni raeytühu münhebitan mine's-semâi sedden izamu halkihi mâ beyne's-semâi ve'l-ardi. raeytühu münhebitan mine's-semâi sedden izamu halkihi mâ beyne's-semâi ve'l-ardi.

Burada Cenâb-ı Peygamber Cebrail aleyhisselam'ı asıl sıfatıyla iki kere görmüş." Burada Cenâb-ı Peygamber Cebrail aleyhisselam'ı asıl sıfatıyla iki kere görmüş."

Ekseriyetle bir insan sıfatında gelirdi. Genellikle Dıhyetü'l-Kelbî suretinde gelirmiş.Ekseriyetle bir insan sıfatında gelirdi. Genellikle Dıhyetü'l-Kelbî suretinde gelirmiş. O güzel bir adammış onun kılığına girermiş. Bazen başka şekillerde de geldiği olmuş. O güzel bir adammış onun kılığına girermiş. Bazen başka şekillerde de geldiği olmuş. "Ama bu asıl sıfatını iki kere görmüş ki bu şark ile garp arasını doldurmuş büyüklüğü." "Ama bu asıl sıfatını iki kere görmüş ki bu şark ile garp arasını doldurmuş büyüklüğü."

Ve lekad raâhu bi'l-ufuki'l-mübîni. Orada görmüş. Ve lekad raâhu bi'l-ufuki'l-mübîni.

Orada görmüş.

Gelecek dersimiz inşaallah; İnnemâ ehâfü alâ ümmetî el-eimmete'l-mudıllîne. Gelecek dersimiz inşaallah;

İnnemâ ehâfü alâ ümmetî el-eimmete'l-mudıllîne.

Buradaki imam namaz imamı değil de öncü. İnsanlara öncü olanlar, milletin önünde ki insanlar. Buradaki imam namaz imamı değil de öncü. İnsanlara öncü olanlar, milletin önünde ki insanlar.

"Bu dalalete düşen öncülerin şeysinden çok korkarım." diyerekten bu konuyu bize açıklayacak. "Bu dalalete düşen öncülerin şeysinden çok korkarım." diyerekten bu konuyu bize açıklayacak.

Allah cümlemizi afv u mağfiret eylesin. Tevfikatı samadaniyesine mazhar eylesin.Allah cümlemizi afv u mağfiret eylesin. Tevfikatı samadaniyesine mazhar eylesin. Şu fâni dünyada evâmiri ilahiye imtisal ile, gönüllerini sevgi ile dolduran, Şu fâni dünyada evâmiri ilahiye imtisal ile, gönüllerini sevgi ile dolduran, Allah sevgisi ile dolduran bahtiyar kullarından eylesin cümlemizi. Allah sevgisi ile dolduran bahtiyar kullarından eylesin cümlemizi.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2