Namaz Vakitleri

25 Cemâziye'l-Âhir 1446
26 Aralık 2024
İmsak
06:48
Güneş
08:20
Öğle
13:09
İkindi
15:27
Akşam
17:48
Yatsı
19:15
Detaylı Arama

Alimlerin Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Recep 1408 / 01.03.1988
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Alimin Abide Üstünlüğü, İnsanlara Hayrı Öğretelim!, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Alimlerin Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

12 Recep 1408 / 01.03.1988
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Alimin Abide Üstünlüğü, İnsanlara Hayrı Öğretelim!, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim. Euzubillahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim.

el-Hamdülillahi rabbil âlemin vesselatu vesselamu ala seyyidina evveline vel ahirin.el-Hamdülillahi rabbil âlemin vesselatu vesselamu ala seyyidina evveline vel ahirin. Senedina ve mededina Muhammedin ve âlihi ecmain. Ve men tebihu bi ihsanin ila yevmiddin. Senedina ve mededina Muhammedin ve âlihi ecmain. Ve men tebihu bi ihsanin ila yevmiddin.

Muhterem kardeşlerim; Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi, ihsanı ve ikramıMuhterem kardeşlerim; Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi, ihsanı ve ikramı dünyada ve âhirette cümlemize nasip ve müyesser olsun.dünyada ve âhirette cümlemize nasip ve müyesser olsun. Rabbimiz Teâlâ ve tekaddes hazretleri ibadetlerimizi, taatlerimizi kabul eylesin. Rabbimiz Teâlâ ve tekaddes hazretleri ibadetlerimizi, taatlerimizi kabul eylesin. Akşam ezanından itibaren başlamış olan, Cuma günü sayılan şu vakitlerimizi, Akşam ezanından itibaren başlamış olan, Cuma günü sayılan şu vakitlerimizi, mübarek Recep ayının mübarek cuma gecesini hepimiz hakkında feyiz ve bereket, mübarek Recep ayının mübarek cuma gecesini hepimiz hakkında feyiz ve bereket, mânevî kazanç, sevap zamanı eylesin. mânevî kazanç, sevap zamanı eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyup, dinleyip, izah edip,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyup, dinleyip, izah edip, tefeyyüz eylemek üzere yatsı namazımızın ezanı vaktine kadar zamanımızıtefeyyüz eylemek üzere yatsı namazımızın ezanı vaktine kadar zamanımızı en sevaplı bir iş olan ilimle meşgul olarak değerlendirmek istiyoruz. en sevaplı bir iş olan ilimle meşgul olarak değerlendirmek istiyoruz.

Zikretsek sevap, namaz kılsak sevap. Zikretsek sevap, namaz kılsak sevap. Her şeyi sevap; fakat ilim hepsinden sevap olduğu için biz de ilimle meşgul olalım. Her şeyi sevap; fakat ilim hepsinden sevap olduğu için biz de ilimle meşgul olalım. Sevabımız çok olsun şu mübarek cuma gecesinde. Sevabımız çok olsun şu mübarek cuma gecesinde. İslâmî örfe göre ezan okundu mu perşembe bitti. İslâmî örfe göre ezan okundu mu perşembe bitti.

Cuma başladı şimdi cumanın içindeyiz.Cuma başladı şimdi cumanın içindeyiz. Her ne kadar modern takvime göre henüz on ikide bitecekse,Her ne kadar modern takvime göre henüz on ikide bitecekse, bizim İslâmî takvime göre akşam ezanı ile beraber bitti.bizim İslâmî takvime göre akşam ezanı ile beraber bitti. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri bir hadîs-i şerîfinde buyurdular ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri bir hadîs-i şerîfinde buyurdular ki:

Şu hadîs-i şerîfin güzelliğine bakın. Müjdenin büyüklüğüne bakın.Şu hadîs-i şerîfin güzelliğine bakın. Müjdenin büyüklüğüne bakın. Tirmizî rivayet etmiştir. Tirmizî de kimdir? Tirmizî, büyük hadis âlimlerinden birisidir.Tirmizî rivayet etmiştir.

Tirmizî de kimdir?

Tirmizî, büyük hadis âlimlerinden birisidir.
Altı tane meşhur hadis kitabı var, onlardan birisini yazmış bir zâttır. Türk diyarıdır Tirmiz.Altı tane meşhur hadis kitabı var, onlardan birisini yazmış bir zâttır. Türk diyarıdır Tirmiz. Yani bu bizim Semerkant'ın vesairenin ötesinde Türkistan diyarıdır.Yani bu bizim Semerkant'ın vesairenin ötesinde Türkistan diyarıdır. Mübarekler çok hizmet etmişler dinimize. Allah bize de aynı hizmeti yapmayı nasip eylesin.Mübarekler çok hizmet etmişler dinimize. Allah bize de aynı hizmeti yapmayı nasip eylesin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi ke-fadlî alâ ednâküm.Fadlu'l-âlimi ale'l-âbidi ke-fadlî alâ ednâküm. Âlimin, mü'min olup da ibadet eden kimseye olan üstünlüğü,Âlimin, mü'min olup da ibadet eden kimseye olan üstünlüğü, dikkat edin birisi âlim birisi de ilmi yok ama namaz kılıyor, tesbih çekiyor vesaire. dikkat edin birisi âlim birisi de ilmi yok ama namaz kılıyor, tesbih çekiyor vesaire.

İbadet ehli âbid. Âlimin, âbid üzerine üstünlüğü;İbadet ehli âbid. Âlimin, âbid üzerine üstünlüğü; benim sizin en aşağınıza olan üstünlüğüm kadardır, diyor Peygamber Efendimiz.benim sizin en aşağınıza olan üstünlüğüm kadardır, diyor Peygamber Efendimiz. Yani bir yerde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, öteki yerde de ibadet eden, Yani bir yerde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, öteki yerde de ibadet eden, sahabenin en aşağı derecede olan birisi. Nerede o, nerede ötekisi.sahabenin en aşağı derecede olan birisi.

Nerede o, nerede ötekisi.
İkisi de mü'min ama birisi Peygamber Efendimiz Seyyid'ül-evveline ve'l-âhirîn. Allah şefaatine nail etsin.İkisi de mü'min ama birisi Peygamber Efendimiz Seyyid'ül-evveline ve'l-âhirîn. Allah şefaatine nail etsin. Gelmiş gelecek bütün insanların, hatta bütün mahlûkatın en üstünü. Eşref-i mahlûkât kimdir? Gelmiş gelecek bütün insanların, hatta bütün mahlûkatın en üstünü.

Eşref-i mahlûkât kimdir?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Seyyidü'l-evveline ve'l-âhirîn kimdir?Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Seyyidü'l-evveline ve'l-âhirîn kimdir? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; dünya ve âhiretin efendisi, makâm-ı mahmuda çıkacak olanPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem; dünya ve âhiretin efendisi, makâm-ı mahmuda çıkacak olan ve başka hiçbir kimseye nasip olmayacak ve en yüksek dereceleri kazanacak şahıs. ve başka hiçbir kimseye nasip olmayacak ve en yüksek dereceleri kazanacak şahıs. O nerede, ümmetinden en aşağı olan kul nerede. Âlimin, abide olan üstünlüğü bu kadar.O nerede, ümmetinden en aşağı olan kul nerede.

Âlimin, abide olan üstünlüğü bu kadar.
Bu neyi gösterir? Hepimizin ilme gayret etmemiz gerektiğini gösterir.Bu neyi gösterir? Hepimizin ilme gayret etmemiz gerektiğini gösterir. Peygamber Efendimiz mescid-i saadetine girmiş.Peygamber Efendimiz mescid-i saadetine girmiş. Bir tarafta halka olmuşlar, tesbih çekiyorlarmış zikrediyorlarmış. Bir tarafta ilim öğreniliyormuş.Bir tarafta halka olmuşlar, tesbih çekiyorlarmış zikrediyorlarmış. Bir tarafta ilim öğreniliyormuş. Ben de Peygamber olarak öğretmen sayılırım, muallim sayılırım diye gitmiş, ilim öğrenenlerin yanına oturmuş. Ben de Peygamber olarak öğretmen sayılırım, muallim sayılırım diye gitmiş, ilim öğrenenlerin yanına oturmuş.

O da sevap, sevap değil diyemeyiz. Ama ilim daha çok sevaplı.O da sevap, sevap değil diyemeyiz. Ama ilim daha çok sevaplı. Çünkü insan ilim öğrendi mi her türlü şerden korunur. Hayırları işler. Çünkü insan ilim öğrendi mi her türlü şerden korunur. Hayırları işler. Öğrendin mi başkasına da öğretti mi ne olurmuş. Öğrendin mi başkasına da öğretti mi ne olurmuş.

İnnallâhe ve melâiketehu ve ehle's-semâvâti ve'l-aradîne. İnnallâhe ve melâiketehu ve ehle's-semâvâti ve'l-aradîne. Hiç şüphe yok ki aziz ve celil olan Allahu Teâlâ Hazretlerinin tüm melekleri Hiç şüphe yok ki aziz ve celil olan Allahu Teâlâ Hazretlerinin tüm melekleri ve meleklerin dışında yedi kat göklerde ve yerlerde ne kadar varlık varsa ve meleklerin dışında yedi kat göklerde ve yerlerde ne kadar varlık varsa

Kimler? Ne bileyim, bizim gözlerimizin görmediği, bilmediğimiz, tanımadığımız, Kimler?

Ne bileyim, bizim gözlerimizin görmediği, bilmediğimiz, tanımadığımız,
göklerde ve yerlerde, meleklerin dışında ne cins varlıklar varsa mesela cinler var, cinleri görmüyoruz biz.göklerde ve yerlerde, meleklerin dışında ne cins varlıklar varsa mesela cinler var, cinleri görmüyoruz biz. İşte o varlıklar. Hattâ en-nemlete fî hucrihâ Hatta yuvasındaki, deliğindeki karınca; İşte o varlıklar.

Hattâ en-nemlete fî hucrihâ Hatta yuvasındaki, deliğindeki karınca;

ve hattâ el-hûte ve hattâ el-hûte

Le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayra. İnsanlara hayrı öğreten kimseye hepsi dua ederler.Le-yusallûne alâ muallimi'n-nâsi'l-hayra. İnsanlara hayrı öğreten kimseye hepsi dua ederler. Kimler dua ediyor. Kimler dua ediyor. Allah, melekleri, yer ve gök ehli, karıncalar, balıklar, her şey ona salât ediyor, dua ediyor. Allah, melekleri, yer ve gök ehli, karıncalar, balıklar, her şey ona salât ediyor, dua ediyor.

Allah'ın duası demek, rahmeti demektir. Çünkü Allah kendisine dua edilendir. Allah'ın duası demek, rahmeti demektir. Çünkü Allah kendisine dua edilendir.

Diyoruz mesela.Âyet-i kerîme de okuyoruz bunu.Diyoruz mesela.Âyet-i kerîme de okuyoruz bunu. Allah'ın salâtı, rahmettir yani rahmetine gark eder o âlemi demek. O ilmi başkasına öğretene demek. Allah'ın salâtı, rahmettir yani rahmetine gark eder o âlemi demek. O ilmi başkasına öğretene demek.

Çevremize bir bakalım. Dünyadaki insanların nüfusu dört milyar.Çevremize bir bakalım. Dünyadaki insanların nüfusu dört milyar. Dört milyar nüfusun bir milyarı müslüman.Dört milyar nüfusun bir milyarı müslüman. Her bir müslüman bir sene içinde çalışıp bir başka şahsı da müslüman edebilse,Her bir müslüman bir sene içinde çalışıp bir başka şahsı da müslüman edebilse, bir kimseyi doğru yola çekebilse ve onu müslüman edebilirse bir kimseyi doğru yola çekebilse ve onu müslüman edebilirse bir senenin sonunda iki milyar müslüman olacak dünya üzerinde hepsi aktif çalışsalar. bir senenin sonunda iki milyar müslüman olacak dünya üzerinde hepsi aktif çalışsalar.

İkinci senenin sonunda da o iki milyar, bir sene çalışsalar, böyle bir insanı doğru yola çekselerİkinci senenin sonunda da o iki milyar, bir sene çalışsalar, böyle bir insanı doğru yola çekseler dört milyar insanı müslüman edecekler iki senede. dört milyar insanı müslüman edecekler iki senede.

Diyelim iki sene içinde dünya nüfusu birazcık daha arttı.Diyelim iki sene içinde dünya nüfusu birazcık daha arttı. Üçüncü senede bu dört milyar insan biraz daha çalışsalar sekiz milyar zaten nüfusu yok ki dünyanın. Üçüncü senede bu dört milyar insan biraz daha çalışsalar sekiz milyar zaten nüfusu yok ki dünyanın.

Tıklım tıklım yerler, gökler, kıtalar, denizler, karalar, ülkeler müslüman dolacak.Tıklım tıklım yerler, gökler, kıtalar, denizler, karalar, ülkeler müslüman dolacak. Yani ilim öğretmenin kıymeti buradan anlaşılıyor.Yani ilim öğretmenin kıymeti buradan anlaşılıyor. Dünyada şöyle sokakları dolaşırsak dans öğreten var, bilgisayar öğreten var,Dünyada şöyle sokakları dolaşırsak dans öğreten var, bilgisayar öğreten var, lisan öğreten var, turistik maksatlı işler yapanlar var vesaire vesaire. lisan öğreten var, turistik maksatlı işler yapanlar var vesaire vesaire.

Ama hak yolu, Allah'a giden yolu öğreten insanlar az. Müslümanlar var gafil. Müslümanlar var cahil.Ama hak yolu, Allah'a giden yolu öğreten insanlar az. Müslümanlar var gafil. Müslümanlar var cahil. Müslümanlar var, İslâm ile bağları zayıflamış. Müslümanlar var, etrafında düşmanlar kurt gibi dolaşıyorlar. Müslümanlar var, İslâm ile bağları zayıflamış. Müslümanlar var, etrafında düşmanlar kurt gibi dolaşıyorlar. Onlarda kuzu gibi cahil, hiç bilgisi yok. Onları kapıp götürüyorlar. Onlarda kuzu gibi cahil, hiç bilgisi yok.

Onları kapıp götürüyorlar.
Bal arısının kovanına gelir eşek arısı, kocaman. Vızzz diye dolana dolana. Bal arısının kovanına gelir eşek arısı, kocaman. Vızzz diye dolana dolana. O arılardan bir tanesini kapar, havada veya yerde. Alır götürür, çatır çatır yer tatlı olduğu için. O arılardan bir tanesini kapar, havada veya yerde. Alır götürür, çatır çatır yer tatlı olduğu için. Bal arısını yer eşek arısı. Müslümancıklar da böyle ötekisi güçlü kuvvetli, berikisi zayıf. Bal arısını yer eşek arısı. Müslümancıklar da böyle ötekisi güçlü kuvvetli, berikisi zayıf. O halde demek ki insanlara hayırı öğretmek son derece önemli oluyor. O halde demek ki insanlara hayırı öğretmek son derece önemli oluyor.

Hayır öğretmemekte çok büyük bir ihmal oluyor. Bir kardeşimiz emin olun, çok memnun oldum.Hayır öğretmemekte çok büyük bir ihmal oluyor. Bir kardeşimiz emin olun, çok memnun oldum. Anlatıyor, Sultanahmet'e Fransız bir turist gelmiş.Anlatıyor, Sultanahmet'e Fransız bir turist gelmiş. Sultan Ahmet Camisi "The Blue Mosque" Mavi Cami diye meşhur altı minareli.Sultan Ahmet Camisi "The Blue Mosque" Mavi Cami diye meşhur altı minareli. Kubbesine bakıyor, mavi nakışlarına bakıyor, çinilerine bakıyor. Kubbesine bakıyor, mavi nakışlarına bakıyor, çinilerine bakıyor. Bizim arkadaşımız ona "Ne hissettin burada?" demiş. Bizim arkadaşımız ona "Ne hissettin burada?" demiş.

Bu camiyi gezdiğin zaman sana ne hatıralar geldi, filan demiş. Bir girişmiş söze.Bu camiyi gezdiğin zaman sana ne hatıralar geldi, filan demiş. Bir girişmiş söze. Sonra da demiş ki; "Hani bizim padişahlarımızdan bir tanesi emretmiş. Fransa kralını hapisten çıkart.Sonra da demiş ki; "Hani bizim padişahlarımızdan bir tanesi emretmiş. Fransa kralını hapisten çıkart. Eğer çıkartmazsan ordularımla gelir, ben sana haddini bildiririm, demiş." Eğer çıkartmazsan ordularımla gelir, ben sana haddini bildiririm, demiş."

Alman kralı da sizin kralınızı hapisten çıkartıp, serbest bırakmak zorunda kalmış.Alman kralı da sizin kralınızı hapisten çıkartıp, serbest bırakmak zorunda kalmış. İşte o adaleti sağlayan askerler, o komutanlar bu camiide, bu medreselerde yetiştiler. İşte o adaleti sağlayan askerler, o komutanlar bu camiide, bu medreselerde yetiştiler. Burası böyle bir yerdi, diye böyle anlatmış. Adamı baya ısındırmış.Burası böyle bir yerdi, diye böyle anlatmış.

Adamı baya ısındırmış.
İslâmî bilgiler bakımından kendisine böyle yumuşatıcı sözler söylemiş. İslâmî bilgiler bakımından kendisine böyle yumuşatıcı sözler söylemiş. Diyor ki; "Biz eskiden İslâm'ı götürmek için onların diyarlarına gidiyorduk.Diyor ki; "Biz eskiden İslâm'ı götürmek için onların diyarlarına gidiyorduk. Şimdi onlar turist olarak bizi seyretmeye geliyorlar. Hazır camilerimizi seyretmeye geliyorlar.Şimdi onlar turist olarak bizi seyretmeye geliyorlar. Hazır camilerimizi seyretmeye geliyorlar. Biz orada biraz İslâm'ı tanıtsak, biraz yanına yanaşsak, evimize davet etsek, yumuşak yüz göstersek,Biz orada biraz İslâm'ı tanıtsak, biraz yanına yanaşsak, evimize davet etsek, yumuşak yüz göstersek, İslâm'ın güzelliğini anlatsak, ispat ettiğimiz zaman o da gelip müslüman olacak belki." İslâm'ın güzelliğini anlatsak, ispat ettiğimiz zaman o da gelip müslüman olacak belki."

Demek ki ilmi öğreneceğiz. Öğrendiğimizi de bu hadîs-i şerîfte de teşvik edildiği gibiDemek ki ilmi öğreneceğiz. Öğrendiğimizi de bu hadîs-i şerîfte de teşvik edildiği gibi insanlara hayırları öğreteceğiz. Şimdi biz görüyor musunuz, tembel davranmakla neler kaybediyoruz.insanlara hayırları öğreteceğiz. Şimdi biz görüyor musunuz, tembel davranmakla neler kaybediyoruz. Hadi bakalım dinini öğren. Hadi bakalım, hadis öğren Hadi bakalım, tefsir öğren. Hadi bakalım dinini öğren.

Hadi bakalım, hadis öğren Hadi bakalım, tefsir öğren.
Hadi bakalım, fıkıh öğren. Gevşek davranıyoruz. Seneler geçiyor, öğrenmiyoruz. Hadi bakalım, fıkıh öğren. Gevşek davranıyoruz. Seneler geçiyor, öğrenmiyoruz. Hem kendimiz yetişmiyoruz hem de yapmamız gereken vazifeler yapılmamış oluyor. Hem kendimiz yetişmiyoruz hem de yapmamız gereken vazifeler yapılmamış oluyor.

Hâlbuki iyi bir müslüman olarak yetişmiş olsaydık her birimiz; Hâlbuki iyi bir müslüman olarak yetişmiş olsaydık her birimiz; bu kardeşimiz gibi gayrimüslimlere böyle bir güzel yönden yanaşıp, güzel sözler söyleyip,bu kardeşimiz gibi gayrimüslimlere böyle bir güzel yönden yanaşıp, güzel sözler söyleyip, onları böyle İslâm'a meraklandırsalardı. onları böyle İslâm'a meraklandırsalardı. Bu insanların o kadar acayip ki halleri bunlar kimisi Hint dinlerine giriyorlar.Bu insanların o kadar acayip ki halleri bunlar kimisi Hint dinlerine giriyorlar. Böyle çarşaflara sarılıyorlar. Bacaklarının arasından kumaşları geçiriyorlar. Böyle çarşaflara sarılıyorlar.

Bacaklarının arasından kumaşları geçiriyorlar.
Saçlarını traş ediyorlar, yüzlerini boyuyorlar.Saçlarını traş ediyorlar, yüzlerini boyuyorlar. Arkasından bir tutam saç bırakıyor, ellerine ziller alıyor, davul gibi böyle uzun müzik aletleri alıyorlar.Arkasından bir tutam saç bırakıyor, ellerine ziller alıyor, davul gibi böyle uzun müzik aletleri alıyorlar. Vurarak, ilahiler söyleyerek, hak din odur diye Avrupalılar da bu dine giriyorlar.Vurarak, ilahiler söyleyerek, hak din odur diye Avrupalılar da bu dine giriyorlar. Budist oluyor, Trişka dinine giriyor, başka dinlere de giriyor. Budist oluyor, Trişka dinine giriyor, başka dinlere de giriyor.

Bugün turistik mecmualara, propaganda ve seyahat kitaplarına baktım.Bugün turistik mecmualara, propaganda ve seyahat kitaplarına baktım. Tayland, diğer başka ülkeler orada tapınakların resimleri,Tayland, diğer başka ülkeler orada tapınakların resimleri, Budist putlarının şekilleri, eller, mücevherler, bilmem neler... Budist putlarının şekilleri, eller, mücevherler, bilmem neler...

Düşündüm. Şimdi o diyarlara gitsek, İslâm'ı onlara anlatsak, bu yaptığınız nedir. Sen ne öğretiyorsun? Düşündüm. Şimdi o diyarlara gitsek, İslâm'ı onlara anlatsak, bu yaptığınız nedir. Sen ne öğretiyorsun?

Mesela İngiliz'in birisi müslüman olmuş, Kanadalı birisi. "Niye müslüman oldun?" diye soruyorlar. Mesela İngiliz'in birisi müslüman olmuş, Kanadalı birisi. "Niye müslüman oldun?" diye soruyorlar.

"Ben İslâm'ın ibadetlerini çok beğendim. İbadetlerini çok anlamlı buldum. Çok hikmetli buldum."Ben İslâm'ın ibadetlerini çok beğendim. İbadetlerini çok anlamlı buldum. Çok hikmetli buldum. Namaz güzel. Oruç faydalı sıhhate. Hac, müslümanların tanışması için bir toplantı güzel. Namaz güzel. Oruç faydalı sıhhate. Hac, müslümanların tanışması için bir toplantı güzel. Zekât gayet yerinde. Herkes hayır yapmak için para veriyor.Zekât gayet yerinde. Herkes hayır yapmak için para veriyor. Ben Uzakdoğu ülkelerinde elçilik vazifesi ile bizim kendi elçiliklerimizde vazife görmüş bir hariciyeci idim. Ben Uzakdoğu ülkelerinde elçilik vazifesi ile bizim kendi elçiliklerimizde vazife görmüş bir hariciyeci idim.

Oranın dinlerini inceledim, oranın tapınaklarına gittim.Oranın dinlerini inceledim, oranın tapınaklarına gittim. O Budistlerin, Brahmanistlerin vesairelerin ibadetlerinde bir anlam, bir hikmet,O Budistlerin, Brahmanistlerin vesairelerin ibadetlerinde bir anlam, bir hikmet, böyle sonuç alıcı bir şey göremedim. İslâm'ın bu güzelliğini gördüğüm için müslüman oldum." diyor adam. böyle sonuç alıcı bir şey göremedim. İslâm'ın bu güzelliğini gördüğüm için müslüman oldum." diyor adam.

Demek ki biz o dinleri inceleyeceğiz. O rahiplerle konuşacağız, bu yaptığınız şeyin sonucu yok.Demek ki biz o dinleri inceleyeceğiz. O rahiplerle konuşacağız, bu yaptığınız şeyin sonucu yok. Bak, bizim dinimizde Allahu Teâlâ Hazretleri, peygamber göndermiş.Bak, bizim dinimizde Allahu Teâlâ Hazretleri, peygamber göndermiş. Sizin bu dininizden kaç bin yıl geçmiş üstünden.Sizin bu dininizden kaç bin yıl geçmiş üstünden. Bu hak dine gelin, falan diye yumuşak yumuşak onlara hayırı öğretsek, bak Allah bize rahmet edecek.Bu hak dine gelin, falan diye yumuşak yumuşak onlara hayırı öğretsek, bak Allah bize rahmet edecek. Melekler dua edecekler. Yer, gök ehli dua edecekler. Melekler dua edecekler.

Yer, gök ehli dua edecekler.
Hatta karıncalar, balıklar dostumuz olacak. Hatta karıncalar, balıklar dostumuz olacak. İbrahim b. Ethem rahmetullahi aleyhin bir menkıbesini anlatırlar.İbrahim b. Ethem rahmetullahi aleyhin bir menkıbesini anlatırlar. Karıncalar dost olacak deyince, balıklar dost olacak deyince oradan hatırıma geldi, muhterem kardeşlerim. Karıncalar dost olacak deyince, balıklar dost olacak deyince oradan hatırıma geldi, muhterem kardeşlerim.

Bağdat'ın kenarından Dicle Nehri akıyor. Sıcakta İbrahim b. Ethem gelmiş nehrin kenarında oturmuş. Bağdat'ın kenarından Dicle Nehri akıyor. Sıcakta İbrahim b. Ethem gelmiş nehrin kenarında oturmuş.

Kim bu İbrahim b. Ethem kaddesallahu sırrahül aziz? Kim bu İbrahim b. Ethem kaddesallahu sırrahül aziz?

Bir zamanlar Belh şehrinin padişahı olan, önünde kırk tane, arkasında kırk tane altınlı,Bir zamanlar Belh şehrinin padişahı olan, önünde kırk tane, arkasında kırk tane altınlı, gümüşlü kalkanları, mücevherli hançerleri olan, kılıçları altınlı, gümüşlü askerlerin yürüdüğügümüşlü kalkanları, mücevherli hançerleri olan, kılıçları altınlı, gümüşlü askerlerin yürüdüğü tantanalı bir devlet reisi iken, bir kral iken, bir melik iken, sonradan dervişliği seçmiş bir insan.tantanalı bir devlet reisi iken, bir kral iken, bir melik iken, sonradan dervişliği seçmiş bir insan. Sonra o Bağdat'ın Dicle kenarında boynu bükük oturmuş. Abasının yırtığını yamıyormuş mübarek.Sonra o Bağdat'ın Dicle kenarında boynu bükük oturmuş.

Abasının yırtığını yamıyormuş mübarek.
Bir zamanın padişahı; geçmiş nehrin kenarında, abasının yamasını dikmekle meşgul.Bir zamanın padişahı; geçmiş nehrin kenarında, abasının yamasını dikmekle meşgul. Birisi gelmiş, haline acımış.Birisi gelmiş, haline acımış. Onu Belh'ten tanıyan, padişahlığını bilen, ondan sonra onun orada saçı başı tozlu, Onu Belh'ten tanıyan, padişahlığını bilen, ondan sonra onun orada saçı başı tozlu, topraklı, yırtık pırtık kıyafetini gören kimse acımış demiş ki: topraklı, yırtık pırtık kıyafetini gören kimse acımış demiş ki:

Ya İbrahim, ne diye bıraktın o Belh'teki köşklerini, varlıklarını, Ya İbrahim, ne diye bıraktın o Belh'teki köşklerini, varlıklarını, mülklerini, saraylarını, askerlerini, hazinelerini? mülklerini, saraylarını, askerlerini, hazinelerini?

İnsan müslüman olduktan sonra illa onları bırakması lazım değildi. İnsan müslüman olduktan sonra illa onları bırakması lazım değildi. Ne diye bıraktın O saltanatları da bu sefalete düştün, gibi bir söz söylemiş. Ne diye bıraktın O saltanatları da bu sefalete düştün, gibi bir söz söylemiş. İbrahim b. Ethem de ona şöyle başını kaldırmış, bakmış. Elindeki iğneyi Dicle nehrine savurmuş, atmış. İbrahim b. Ethem de ona şöyle başını kaldırmış, bakmış. Elindeki iğneyi Dicle nehrine savurmuş, atmış.

İğne şu kadarcık bir şey. İncecik bir şey, o çamurlu suyun içine iğne girdi mi ne olur, kaybolur gider.İğne şu kadarcık bir şey. İncecik bir şey, o çamurlu suyun içine iğne girdi mi ne olur, kaybolur gider. Savurmuş, atmış iğneyi. Ondan sonra da demiş ki; "Ey Dicle'nin balıkları, benim şu iğnemi getiriverin."Savurmuş, atmış iğneyi. Ondan sonra da demiş ki; "Ey Dicle'nin balıkları, benim şu iğnemi getiriverin." Biraz sonra bir balık kenarda böyle ağzında bir şeyle suyun üstüne başını çıkartmış. Biraz sonra bir balık kenarda böyle ağzında bir şeyle suyun üstüne başını çıkartmış. Oradan iğneyi almış tekrar, dikmeye başlamış. Konuşmamış, adama cevap vermemiş. Oradan iğneyi almış tekrar, dikmeye başlamış.

Konuşmamış, adama cevap vermemiş.
Ne demiş oluyor. İnsan Allah'ın dostu olunca her şey ona itaat eder.Ne demiş oluyor.

İnsan Allah'ın dostu olunca her şey ona itaat eder.
Bu saltanat, öbür saltanattan çok daha zevklidir, sefalıdır. Bu saltanat, öbür saltanattan çok daha zevklidir, sefalıdır. Bu hal ötekisinden çok daha hoş bir hal demiş, oluyor. Onun için eski büyüklerden bazıları demişler ki: Bu hal ötekisinden çok daha hoş bir hal demiş, oluyor. Onun için eski büyüklerden bazıları demişler ki:

Böyle köşesinde oruç tutarak, ibadet ederek, boynu bükük mütevazı yaşayanlardan bir tanesi Böyle köşesinde oruç tutarak, ibadet ederek, boynu bükük mütevazı yaşayanlardan bir tanesi bizim sahip olduğumuz mânevî zevkleri, mânevî sefaları, mânevî zenginlikleri, mânevî güzellikleribizim sahip olduğumuz mânevî zevkleri, mânevî sefaları, mânevî zenginlikleri, mânevî güzellikleri eğer padişahlar sezinlemiş, bilmiş olsaydı "vay bunlar ne kıymetli şeylere sahip,eğer padişahlar sezinlemiş, bilmiş olsaydı "vay bunlar ne kıymetli şeylere sahip, şunların elinden şunları alalım" diye ordular getirip, bizim elimizden onları almak için uğraşırlardı. şunların elinden şunları alalım" diye ordular getirip, bizim elimizden onları almak için uğraşırlardı.

Allah yolunda olmanın zevkinin, sefasının kıymeti yok. Allah yolunda olmanın zevkinin, sefasının kıymeti yok.

Allah yolunda şehit olan bir kimsenin kanı yere damlar damlamaz Allah, cennetteki mekânını ona gösteriyor.Allah yolunda şehit olan bir kimsenin kanı yere damlar damlamaz Allah, cennetteki mekânını ona gösteriyor. Eski sahabeden bir zât gelmiş. Eski sahabeden bir zât gelmiş. Bir savaş zamanında Peygamber Efendimiz'in yanına sallallahu aleyhi ve sellem'e demiş ki: Bir savaş zamanında Peygamber Efendimiz'in yanına sallallahu aleyhi ve sellem'e demiş ki:

Yâ Resûlallah, ben iman edip, İslâm dinine girersem, senin emirlerini kabul edersem, Yâ Resûlallah, ben iman edip, İslâm dinine girersem, senin emirlerini kabul edersem, daha elimde hiçbir hayrım yok, geçmiş hayatım şirk ile müşriklikle geçmiş. daha elimde hiçbir hayrım yok, geçmiş hayatım şirk ile müşriklikle geçmiş.

Şimdi ben bu savaşta ölürsem, daha namaz kılamadım, ibadet yapamadım cennete girer miyim?Şimdi ben bu savaşta ölürsem, daha namaz kılamadım, ibadet yapamadım cennete girer miyim? İşte şu anda müslüman olacağım, savaşa gireceğim, ölürsem cennete girer miyim? İşte şu anda müslüman olacağım, savaşa gireceğim, ölürsem cennete girer miyim?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri "Girersin." deyince o da demiş ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Hazretleri "Girersin." deyince o da demiş ki:

Dur, biraz güç kuvvet toplayayım. Torbasından hurmalarını çıkartmış, ağzına alıp çiğnemeye başlamış. Dur, biraz güç kuvvet toplayayım. Torbasından hurmalarını çıkartmış, ağzına alıp çiğnemeye başlamış. Yani yiyecek ki biraz savaşta güçlü kuvvetli olsun. Yani yiyecek ki biraz savaşta güçlü kuvvetli olsun. Birkaç tane hurma yedikten sonra, yahu cennet için bu kadar tehir etmeye değmez, demiş. Birkaç tane hurma yedikten sonra, yahu cennet için bu kadar tehir etmeye değmez, demiş.

Hurmaları bir tarafa bırakmış. "Ya Allah!" demiş, savaşa girmiş, çarpışa çarpışa şehit olmuş.Hurmaları bir tarafa bırakmış. "Ya Allah!" demiş, savaşa girmiş, çarpışa çarpışa şehit olmuş. Cennetlik olmuş yani. Cennetlik olduktan sonra insan, bu dünyadaki ufak bir sıkıntının ne kıymeti var.Cennetlik olmuş yani. Cennetlik olduktan sonra insan, bu dünyadaki ufak bir sıkıntının ne kıymeti var. Cehennemlik olacak olduktan sonra bir kâfir, bu dünyadaki sarayların,Cehennemlik olacak olduktan sonra bir kâfir, bu dünyadaki sarayların, keyiflerin, paraların, pulların ne kıymeti var. Altmış yıl, yetmiş yıl sonra bırakıp gidiyor. keyiflerin, paraların, pulların ne kıymeti var. Altmış yıl, yetmiş yıl sonra bırakıp gidiyor.

O bakımdan Allah; bize mânevî zevkleri, mânevî zenginlikleri, mânevî hayırları,O bakımdan Allah; bize mânevî zevkleri, mânevî zenginlikleri, mânevî hayırları, âhirette bize yarayacak işleri nasip eylesin. Fâni dünyanın gösterişine aldanmamayı nasip eylesin. âhirette bize yarayacak işleri nasip eylesin. Fâni dünyanın gösterişine aldanmamayı nasip eylesin. Tabii bizim memlekette çamur var. Duman var, yoksulluk var. Tabii bizim memlekette çamur var. Duman var, yoksulluk var.

Evlerde basitlik var. Çiçekler az, yeşillik az vesaire falan. Evlerde basitlik var. Çiçekler az, yeşillik az vesaire falan. Fakat Türkiye'nin yanında buranın güzel gibi görünen yolları, bahçeleri, zenginlikleri,Fakat Türkiye'nin yanında buranın güzel gibi görünen yolları, bahçeleri, zenginlikleri, maddî bakımdan rahatlıkları, barbeküleri, kebapları, vesairesi…maddî bakımdan rahatlıkları, barbeküleri, kebapları, vesairesi… Avustralya'da Allah yolunda olmaya dikkat edin. Avustralya'da Allah yolunda olmaya dikkat edin.

Eğer bunlar sizi Allah yolundan alıkoyarsa hiç kıymeti yok.Eğer bunlar sizi Allah yolundan alıkoyarsa hiç kıymeti yok. Ama bunlara rağmen, insan hiç aldanmadan, dünyaya kapılmadan Allah yolunda,Ama bunlara rağmen, insan hiç aldanmadan, dünyaya kapılmadan Allah yolunda, Rabbimizin rızasını kazanmak için çalışırsa ne mutlu o kimseye. Rabbimizin rızasını kazanmak için çalışırsa ne mutlu o kimseye.

Allahu Teâlâ Hazretleri, bize dünyada da âhirette de hayırlara erdirsin.Allahu Teâlâ Hazretleri, bize dünyada da âhirette de hayırlara erdirsin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin. Cennetiyle, cemaliyle müşerref eylesin.

Rabbenâ âtinâ fi'ddünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'nnâr.Rabbenâ âtinâ fi'ddünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve kınâ azâbe'nnâr. Ve edhılne'l-cennete mea'l-ebrâr. Bi-lutfike ve keremike yâ azîzü ya gaffar.Ve edhılne'l-cennete mea'l-ebrâr. Bi-lutfike ve keremike yâ azîzü ya gaffar. Ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha. Ve bi-hürmeti esrârı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2