Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Alimlerin Vefat Etmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Recep 1408 / 06.03.1988
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Unsur ehâke zalimen ev mazlûmen kîle keyfe ensuruhû zâlimenUnsur ehâke zalimen ev mazlûmen kîle keyfe ensuruhû zâlimen kâle tahcüzühû ve teruddühû ani'z-zulmi fe-inne zâlike nusruhû. kâle tahcüzühû ve teruddühû ani'z-zulmi fe-inne zâlike nusruhû.

Buhârî'den rivayet edilmiş bu hadîs-i şerîf.Buhârî'den rivayet edilmiş bu hadîs-i şerîf. Rahmetullahi aleyh kitabına yazmış. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Rahmetullahi aleyh kitabına yazmış. Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

"Kardeşin yani din kardeşin, müslüman kardeşin zalimken de mazlumken de ona yardım et."Kardeşin yani din kardeşin, müslüman kardeşin zalimken de mazlumken de ona yardım et. Peygamber Efendimiz'in bu sözü üzerine kendisi deniliyor ki."Peygamber Efendimiz'in bu sözü üzerine kendisi deniliyor ki." Keyfe ensuruhû zâlimen. "Yâ Resûlallah! Zalime nasıl yardım ederim.Keyfe ensuruhû zâlimen. "Yâ Resûlallah! Zalime nasıl yardım ederim. Zalimken ben ona nasıl yardımcı olabilirim?" Zalimken ben ona nasıl yardımcı olabilirim?" Kâle tahcüzühû ve teruddühû ani'z-zulmi fe-inne zâlike nusruhû. Kâle tahcüzühû ve teruddühû ani'z-zulmi fe-inne zâlike nusruhû. "Zulüm yapmasını engellersin, zulüm yapmaktan kurtarırsın,alıkoyarsın"Zulüm yapmasını engellersin, zulüm yapmaktan kurtarırsın,alıkoyarsın işte bu da ona yardımdır." diyor Peygamber Efendimiz. işte bu da ona yardımdır." diyor Peygamber Efendimiz.

Demek ki esas itibariyle biz müslüman kardeşimizin iyiliğini isteyeceğiz.Demek ki esas itibariyle biz müslüman kardeşimizin iyiliğini isteyeceğiz. Eğer mazlumsa yani bir zalim başına dikilmiş ona zulmediyorsa, eziyorsa yardımına koşacağız, bir.Eğer mazlumsa yani bir zalim başına dikilmiş ona zulmediyorsa, eziyorsa yardımına koşacağız, bir. Bu esastır. Eğer koşmazsak, yardımına koşmazsak Allah bunun hesabını acı acı sorar.Bu esastır. Eğer koşmazsak, yardımına koşmazsak Allah bunun hesabını acı acı sorar. Çünkü birisi kabre girmiş.Çünkü birisi kabre girmiş. Kabre girer girmez kabirdeki melekler kendisine bir tokmak vurmuşlar kabrin içi ateş dolmuş.Kabre girer girmez kabirdeki melekler kendisine bir tokmak vurmuşlar kabrin içi ateş dolmuş. O da o ızdırabın içinde can havliyle feryat ederken sormuş ki; O da o ızdırabın içinde can havliyle feryat ederken sormuş ki;

"Ben Allah'ın mü'min kuluyum, bu topuzu tokmağı bana niye vurdunuz"Ben Allah'ın mü'min kuluyum, bu topuzu tokmağı bana niye vurdunuz bu azabı niye yapıyorsunuz?" diye sorunca. Kendisine denilmiş ki; bu azabı niye yapıyorsunuz?" diye sorunca. Kendisine denilmiş ki;

"Sen bir zaman bir yerden geçiyordun. Orada kenarda bir zalim bir mazluma zulmediyordu."Sen bir zaman bir yerden geçiyordun. Orada kenarda bir zalim bir mazluma zulmediyordu. Sen ona yardım etmedin, geçtin gittin bu ceza onun cezasıdır." Sen ona yardım etmedin, geçtin gittin bu ceza onun cezasıdır."

Demek ki müslümanın mazlumun yardımına koşması, zalimin karşısına çıkması lazım geliyor. Demek ki müslümanın mazlumun yardımına koşması, zalimin karşısına çıkması lazım geliyor.

Eğer bu zamanın müslümanları bu kaideye uygun bir kafa yapısına sahip olsa,Eğer bu zamanın müslümanları bu kaideye uygun bir kafa yapısına sahip olsa, şöyle aşağı yukarı kaba saba bir hesap yaptık,şöyle aşağı yukarı kaba saba bir hesap yaptık, Güneydoğu Asya'da dünya müslüman nüfusunun yarısından fazlası var.Güneydoğu Asya'da dünya müslüman nüfusunun yarısından fazlası var. Hemen burunlarının dibinde Afganistan'da harp oluyor da,Hemen burunlarının dibinde Afganistan'da harp oluyor da, 500 milyon müslüman birer bardak su dökseler,500 milyon müslüman birer bardak su dökseler, üf deseler Rusya'yı böyle kasırgalar tutar da hiçbir şey kalmaz ortalıkta.üf deseler Rusya'yı böyle kasırgalar tutar da hiçbir şey kalmaz ortalıkta. Hiç yardım etmiyorlar da orada kaç senedir o zulüm devam ediyor. Hiç yardım etmiyorlar da orada kaç senedir o zulüm devam ediyor.

Ünzurû ilâ men hüve esfele minküm ve lâ tenzurû ilâ men hüve fevkakümÜnzurû ilâ men hüve esfele minküm ve lâ tenzurû ilâ men hüve fevkaküm fe-hüve ecderu en lâ tezderû ni'metellâhi aleyküm. fe-hüve ecderu en lâ tezderû ni'metellâhi aleyküm.

"Mal ve mülk bakımından, mevkii ve makam bakımından sizden daha aşağıdakilere bakın."Mal ve mülk bakımından, mevkii ve makam bakımından sizden daha aşağıdakilere bakın. Sizden daha yukarıdakilere bakmayın.Sizden daha yukarıdakilere bakmayın. Çünkü böyle yapmak Allah'ın size vermiş olduğu nimetleri hor görmemek,Çünkü böyle yapmak Allah'ın size vermiş olduğu nimetleri hor görmemek, küçümsememek bakımından daha münasip düşer." küçümsememek bakımından daha münasip düşer."

Kendinizden aşağı bakın. Yani, "Ne halim var ki benim! Hiçbir şeyim yok!" filan.Kendinizden aşağı bakın. Yani, "Ne halim var ki benim! Hiçbir şeyim yok!" filan. Canım daha yoksullara bak, sıhhatin var. Elhamdülillah aklın başında, güzel bir yerde yaşıyorsun.Canım daha yoksullara bak, sıhhatin var. Elhamdülillah aklın başında, güzel bir yerde yaşıyorsun. Sulh ve sükun içindesin. Öteki ülkede harp var. Sulh ve sükun içindesin. Öteki ülkede harp var. Adamın evi yıkılmış, çocuğu yaralanmış, karısının bacağı kopmuş,Adamın evi yıkılmış, çocuğu yaralanmış, karısının bacağı kopmuş, bilmem düşman korkusu her tarafı sarmış. Yiyecekler yok, her şey karaborsada. bilmem düşman korkusu her tarafı sarmış. Yiyecekler yok, her şey karaborsada.

Düşünün, burada her şey [var.]Düşünün, burada her şey [var.] Elhamdülillah demek lazım yani nimetin kadrini bilmek lazım, "Çok şükür yâ Rabbi!" demek lazım.Elhamdülillah demek lazım yani nimetin kadrini bilmek lazım, "Çok şükür yâ Rabbi!" demek lazım. Eğer insan şükrederse nimeti devam eder ve artar. "Bende bir şey yok!" derse şey olur. Eğer insan şükrederse nimeti devam eder ve artar. "Bende bir şey yok!" derse şey olur.

Adamcağızın birisi eski zamanda, aklı kıt, biraz kafası sivri herhalde öyle anlaşılıyor.Adamcağızın birisi eski zamanda, aklı kıt, biraz kafası sivri herhalde öyle anlaşılıyor. Biraz mahrumiyetlere uğramış. Üzerine örtünecek bir şeyde kalmamış.Biraz mahrumiyetlere uğramış. Üzerine örtünecek bir şeyde kalmamış. Böyle kumları örtmüş her tarafına ki avret yerleri görünmesin filan diye.Böyle kumları örtmüş her tarafına ki avret yerleri görünmesin filan diye. Rivayete göre, yanından peygamberlerden bir peygamber geçiyormuş. Ondan sonra; Rivayete göre, yanından peygamberlerden bir peygamber geçiyormuş. Ondan sonra;

"Şu halime bak!" diye epey bir şikayetlenince demiş ki, "Hâline şükreyle. Beterin beteri vardır." "Şu halime bak!" diye epey bir şikayetlenince demiş ki,

"Hâline şükreyle. Beterin beteri vardır."

Bundan da beteri mi olur!" filan diye biraz sertelince bir rüzgar çıkmış,Bundan da beteri mi olur!" filan diye biraz sertelince bir rüzgar çıkmış, kumları şeyleri her şeyi savurmuş. Haydi bakalım, örtünecek kum da kalmamış, cascavlak ortada kalıvermiş. kumları şeyleri her şeyi savurmuş. Haydi bakalım, örtünecek kum da kalmamış, cascavlak ortada kalıvermiş.

Yani böyle anlatırdı bize büyüklerimiz biz küçükken.Yani böyle anlatırdı bize büyüklerimiz biz küçükken. Daha aşağısını düşünürse insan hiç böyle edepsizce işler yapmaz.Daha aşağısını düşünürse insan hiç böyle edepsizce işler yapmaz. "Beterin beteri vardır!" dedelerimiz güzel söylemişler."Beterin beteri vardır!" dedelerimiz güzel söylemişler. Kendimizden aşağıdakilere bakalım halimize şükredelim. Kendimizden aşağıdakilere bakalım halimize şükredelim.

Bizim memleketimizde yağmur yağmayan, suyu akmayan nice köyler vardır daBizim memleketimizde yağmur yağmayan, suyu akmayan nice köyler vardır da sular sarnıçlarda biriktirilir de, kurtlanır da onlardan içerler.sular sarnıçlarda biriktirilir de, kurtlanır da onlardan içerler. Doğru düzgün temizliklerini yapamazlar. Ağaç bitmez yerler vardır, hayvan tezeklerini yakarlar.Doğru düzgün temizliklerini yapamazlar. Ağaç bitmez yerler vardır, hayvan tezeklerini yakarlar. Penceresi tavanda olan, yerin altına gömülü olan odalarda hayvanlarıyla, Penceresi tavanda olan, yerin altına gömülü olan odalarda hayvanlarıyla, insanlarıyla hepsi bir arada, bir odada yaşarlar. insanlarıyla hepsi bir arada, bir odada yaşarlar. Elhamdülillah bizim burada şu temiz hava bize yeter diye şey yapmalı. Elhamdülillah bizim burada şu temiz hava bize yeter diye şey yapmalı.

Yukarıdakine bakarsan, falanca adamın Mercedes'i var, filanca adamın köşkü var benim yok bilmem ne.Yukarıdakine bakarsan, falanca adamın Mercedes'i var, filanca adamın köşkü var benim yok bilmem ne. Sinirlerin gerilir şey yapar filan. Yanlış oluyor. Sinirlerin gerilir şey yapar filan. Yanlış oluyor.

Demek ki kendimizden aşağıdakilere bakmamız,Demek ki kendimizden aşağıdakilere bakmamız, daha yukarıdakilere bakmamamız nimetleri bilmek bakımından,daha yukarıdakilere bakmamamız nimetleri bilmek bakımından, küçümsememek bakımından uygun olduğundan tavsiye ediyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri. küçümsememek bakımından uygun olduğundan tavsiye ediyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri.

Üçüncü hadîs-i şerîf. Üçüncü hadîs-i şerîf.

İnnellâhe lâ yakbidu'l-ilme intizâ'an yentezi'uhû mine'l-ıbâdi velâkin yakbidu'l-ilme bi-kabdi'l-ulemâiİnnellâhe lâ yakbidu'l-ilme intizâ'an yentezi'uhû mine'l-ıbâdi velâkin yakbidu'l-ilme bi-kabdi'l-ulemâi hattâ izâ lem yebka âlimun ittehaze'n-nâsü rüesâe cühhâlen fe-suilû fe-eftevhattâ izâ lem yebka âlimun ittehaze'n-nâsü rüesâe cühhâlen fe-suilû fe-eftev bi-ğayri ilmin fe-dallû ve edallû. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. bi-ğayri ilmin fe-dallû ve edallû.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri İmam Buhârî ve Müslim'in rahmetullahi aleyhimâPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri İmam Buhârî ve Müslim'in rahmetullahi aleyhimâ İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuşlar; İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan rivayet ettiğine göre şöyle buyurmuşlar;

"Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri ilmi kullarından söküp çekmek, almak suretiyle almaz." "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri ilmi kullarından söküp çekmek, almak suretiyle almaz."

Verdikten sonra ilmi çatır çatır böyle söker, kökler gibi bir şekilde koparıp almaz. Verdikten sonra ilmi çatır çatır böyle söker, kökler gibi bir şekilde koparıp almaz.

Velâkin yakbidu'l-ilme bi-kabdi'l-ulemâi.Velâkin yakbidu'l-ilme bi-kabdi'l-ulemâi. "Fakat ilmi alimleri vefat ettirmek suretiyle, alimlerin ölmesi suretiyle insanların arasından alır." "Fakat ilmi alimleri vefat ettirmek suretiyle, alimlerin ölmesi suretiyle insanların arasından alır."

İlmi verdikten sonra insanların kafasından silmez de, çekip almaz da alimleri alır. O zaman cemiyette; İlmi verdikten sonra insanların kafasından silmez de, çekip almaz da alimleri alır. O zaman cemiyette;

Hattâ izâ lem yebka âlimun. "Cemiyette bir alim kimse kalmadığı zaman." Hattâ izâ lem yebka âlimun. "Cemiyette bir alim kimse kalmadığı zaman." İttehaze'n-nâsü rüesâe cühhâlen. "İnsanlar cahil kimseleri reis ittihaz ederler." İttehaze'n-nâsü rüesâe cühhâlen. "İnsanlar cahil kimseleri reis ittihaz ederler."

Cahil kimseleri, dini bilgisi olmayan, ilmi irfanı olmayan kimseleri reis, başkan seçerler.Cahil kimseleri, dini bilgisi olmayan, ilmi irfanı olmayan kimseleri reis, başkan seçerler. Dini malumatı yoktur, Kur'an'dan, hadisten haberi yoktur, cahildir. Dini malumatı yoktur, Kur'an'dan, hadisten haberi yoktur, cahildir.

Fe-suilû. "Onlar başkan, reis olunca kendilerine mesele sorulur."Fe-suilû. "Onlar başkan, reis olunca kendilerine mesele sorulur." Fe-eftev. "Onlar da fetva verirler, cevap verirler bu sorulara ama." Fe-eftev. "Onlar da fetva verirler, cevap verirler bu sorulara ama." Bi-ğayri ilmin. "Delilsiz, mesnetsiz, ilme dayanmayan,Bi-ğayri ilmin. "Delilsiz, mesnetsiz, ilme dayanmayan, o anda aklına geldiği şekilde pat bir cevap verirler." Fe-dallû. "Böylece hem kendileri [saparlar.]" o anda aklına geldiği şekilde pat bir cevap verirler." Fe-dallû. "Böylece hem kendileri [saparlar.]"

Yanlış kanaatir söyledikleri. O ilimsiz öyle olmaz ki.Yanlış kanaatir söyledikleri. O ilimsiz öyle olmaz ki. Allah'ın yolunda Kur'an'ı öğrenmeden, hadisi öğrenmeden, dinî ilimlere çalışmadan olmaz ki. Allah'ın yolunda Kur'an'ı öğrenmeden, hadisi öğrenmeden, dinî ilimlere çalışmadan olmaz ki. Kendi başına öyle bir cevap verince kendiside sapıtır. Kendi başına öyle bir cevap verince kendiside sapıtır.

Ve edallû. "Kendilerine soru soran kimseleri de yanıltırlar, saptırırlar, doğru yoldan çıkarttırırlar." diyorVe edallû. "Kendilerine soru soran kimseleri de yanıltırlar, saptırırlar, doğru yoldan çıkarttırırlar." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz.

Bu hal âhir zaman alâmetlerinden biridir.Bu hal âhir zaman alâmetlerinden biridir. Biliyoruz ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bildirdiği üzere bu dinBiliyoruz ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in bildirdiği üzere bu din Mekke-i Mükerreme'den ve Medine-i Münevvere'den çıkıp dünyanın her tarafına dağıldığı gibi,Mekke-i Mükerreme'den ve Medine-i Münevvere'den çıkıp dünyanın her tarafına dağıldığı gibi, dünyanın her yerinde Allah'ın, Allahu Ekber diye kibriyası, büyüklüğü, azameti semalara haykırıldığı,dünyanın her yerinde Allah'ın, Allahu Ekber diye kibriyası, büyüklüğü, azameti semalara haykırıldığı, Allah'ın vahdeti her yerde ilan edildiği halde, sonra bu gerileme ile tekrar Medine-i Münevvere'ye çekilecek.Allah'ın vahdeti her yerde ilan edildiği halde, sonra bu gerileme ile tekrar Medine-i Münevvere'ye çekilecek. Yani âhir zamana doğru İslâm yayıldığı yerlerden tekrar geriye doğru gelipYani âhir zamana doğru İslâm yayıldığı yerlerden tekrar geriye doğru gelip Medine-i Münevvere'ye gelecek.Medine-i Münevvere'ye gelecek. Hadîs-i şerîfte böyle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri beyan buyurmuş; Hadîs-i şerîfte böyle Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri beyan buyurmuş;

Bedee'l-islâmu ğarîben ve seye'ûdü ğarîbâ.Bedee'l-islâmu ğarîben ve seye'ûdü ğarîbâ. "İslamiyet garip olarak başladı, tekrar garip hâle gelip dönecek." "İslamiyet garip olarak başladı, tekrar garip hâle gelip dönecek."

Garip hâle dönecek diye bildiriliyor.Garip hâle dönecek diye bildiriliyor. Demek ki âhir zamanda ahlâk bozulacak, şartlar bozulacak, cemiyetler bozulacak,Demek ki âhir zamanda ahlâk bozulacak, şartlar bozulacak, cemiyetler bozulacak, insanların zihniyetleri bozulacak yanlış yollar tutturacaklar. Bu hadîs-i şerîflerde önceden bildirilmiş. insanların zihniyetleri bozulacak yanlış yollar tutturacaklar. Bu hadîs-i şerîflerde önceden bildirilmiş.

Bu bir yığın menfî değişmenin arasında en temelli değişme, ilim kalkacak.Bu bir yığın menfî değişmenin arasında en temelli değişme, ilim kalkacak. İlim olsa, Allah'ın yolu bilinse, Kur'an'ın ahkamı bilinse, İlim olsa, Allah'ın yolu bilinse, Kur'an'ın ahkamı bilinse, Resûlullah'ın sünnet-i seniyyesi bilinse mesele yok. Uygulansa mesele yok. İlim kalmayacak.Resûlullah'ın sünnet-i seniyyesi bilinse mesele yok. Uygulansa mesele yok. İlim kalmayacak. Cahillerin eline düşecek bu dinin şeyi.Cahillerin eline düşecek bu dinin şeyi. Halk onları, cahil kimseleri kendilerine baş tacı edecekler, başlarına geçirecekler ama onlarda hayır yok ki.Halk onları, cahil kimseleri kendilerine baş tacı edecekler, başlarına geçirecekler ama onlarda hayır yok ki. Millet onlara soru soracak, onlar kendi başlarına cevap verecekler.Millet onlara soru soracak, onlar kendi başlarına cevap verecekler. Hem kendileri şaşıracaklar hem de soru soranları şaşırtacaklar. Âhir zamanın alâmeti. Hem kendileri şaşıracaklar hem de soru soranları şaşırtacaklar. Âhir zamanın alâmeti.

Şu zamanda bunun emsali var mı? Var. Ben Türkiye'mizden biliyorum.Şu zamanda bunun emsali var mı?

Var. Ben Türkiye'mizden biliyorum.
Hele din konusu olduğu zaman herkes allâme kesiliyor, herkes. Hele din konusu olduğu zaman herkes allâme kesiliyor, herkes.

Tıp konusu olsa doktorlara bırakırlar, mimarlık konusu olsa mimarlar konuşur,Tıp konusu olsa doktorlara bırakırlar, mimarlık konusu olsa mimarlar konuşur, ekonomik meseleler olsa iktisatçılar konuşur, din konusu oldu mu herkes konuşuyor.ekonomik meseleler olsa iktisatçılar konuşur, din konusu oldu mu herkes konuşuyor. Dindarı da konuşuyor dinsizi de konuşuyor, gazetecisi de konuşuyor. Bir konuşmayan asıl dindarlar. Dindarı da konuşuyor dinsizi de konuşuyor, gazetecisi de konuşuyor. Bir konuşmayan asıl dindarlar.

Bizim fakültede zıpır birisi, şaşkın birisi yani kafası bozuk,Bizim fakültede zıpır birisi, şaşkın birisi yani kafası bozuk, nesli bozuk, aslı bozuk, her şeyi bozuk birisi.nesli bozuk, aslı bozuk, her şeyi bozuk birisi. Fakülte kurulunda toplantı yapıyoruz, 30-40 kişi doçent, profesör oturmuşuz,Fakülte kurulunda toplantı yapıyoruz, 30-40 kişi doçent, profesör oturmuşuz, dekan böyle masada. Kalktı oradan, "Kur'ân-ı Kerîm'de tesettür yoktur." dedi. dekan böyle masada. Kalktı oradan, "Kur'ân-ı Kerîm'de tesettür yoktur." dedi.

Allah Allah! Kur'ân-ı Kerîm'de tesettür olmaz olur mu? Allah Allah! Kur'ân-ı Kerîm'de tesettür olmaz olur mu?

Var ama Arapça bilmez, kendi konusu değil, bir şeyden anlamaz, kafası sağlam değil,Var ama Arapça bilmez, kendi konusu değil, bir şeyden anlamaz, kafası sağlam değil, tahtaları eksik bir insan. tahtaları eksik bir insan.

Şimdi bizim buradan bir doçent arkadaş tefsir profesörü arkadaşa eğiliyor,Şimdi bizim buradan bir doçent arkadaş tefsir profesörü arkadaşa eğiliyor, benden üç sıra ötede oturuyor, tefsir profesörü arkadaşa; benden üç sıra ötede oturuyor, tefsir profesörü arkadaşa; "Yahu senin konuna müdahale ediyor. Bak, 'Kur'ân-ı Kerîm'de tesettür yoktur.' diyor."Yahu senin konuna müdahale ediyor. Bak, 'Kur'ân-ı Kerîm'de tesettür yoktur.' diyor. Sen de tefsir hocasısın, Kur'ân-ı Kerîm konusu senin kürsüne ait.Sen de tefsir hocasısın, Kur'ân-ı Kerîm konusu senin kürsüne ait. Onun sahası değil, senin sahana hariçten müdahale ediyor, söz söylüyor. Cevap versene!" diyor. Onun sahası değil, senin sahana hariçten müdahale ediyor, söz söylüyor. Cevap versene!" diyor.

"Yok yahu, ben öyle allâmelerin karşısında konuşur muyum!" diyor, bu da alay ediyor onunla. "Yok yahu, ben öyle allâmelerin karşısında konuşur muyum!" diyor, bu da alay ediyor onunla.

Ötekisi cahil, zır cahil. Böyle nereden bilecek, "Kur'ân-ı Kerîm'de tesettür yok." diyor.Ötekisi cahil, zır cahil. Böyle nereden bilecek, "Kur'ân-ı Kerîm'de tesettür yok." diyor. Çünkü bozuk, her bakımdan bozuk. Çünkü bozuk, her bakımdan bozuk.

E şimdi bunlar gidiyorlar, kendilerine soru soranlara da öyle cevap veriyorlar. Diyorlar ki; E şimdi bunlar gidiyorlar, kendilerine soru soranlara da öyle cevap veriyorlar. Diyorlar ki;

"Yoktur bu işin aslı, Kur'an'da yoktur ,bilmem nerede yoktur."Yoktur bu işin aslı, Kur'an'da yoktur ,bilmem nerede yoktur. Ben de Kur'an'ı bilirim, ben de Arapça bilirim." Ben de Kur'an'ı bilirim, ben de Arapça bilirim."

Arapça bilen herkes, Arapça bilmek kendisini kurtarsaydı hepsi evliyâ olurdu. Arapça bilen herkes, Arapça bilmek kendisini kurtarsaydı hepsi evliyâ olurdu.

Gez bakalım Arap diyarını hepsi öyle mi? Arapça bilmek kurtarmıyor ki insanı.Gez bakalım Arap diyarını hepsi öyle mi?

Arapça bilmek kurtarmıyor ki insanı.
Allah'ın ahkamını bilmesi lazım, kalbi uyanık olması lazım, içi nurlu olması lazım ki gerçekleri görebilsin. Allah'ın ahkamını bilmesi lazım, kalbi uyanık olması lazım, içi nurlu olması lazım ki gerçekleri görebilsin.

Birisi mahallede bir soru sormuş, bizim fakültede yine görev yapan,Birisi mahallede bir soru sormuş, bizim fakültede yine görev yapan, yüksek mevki de sahibi birisine, şu konuda nasıl olacak filan diye.yüksek mevki de sahibi birisine, şu konuda nasıl olacak filan diye. Yani kiracısı bozuk mezheptenmiş. E onun kirasını alsa mıymış almasa mıymış? Yani kiracısı bozuk mezheptenmiş. E onun kirasını alsa mıymış almasa mıymış? Mezhebi bozuk diye aklına gelmiş. E almasan daha iyi olur demiş bizim şey. E niye almasın? Mezhebi bozuk diye aklına gelmiş. E almasan daha iyi olur demiş bizim şey.

E niye almasın?

Ev kendisinin, şey kendisinin. Yani fıkha, aslı esası olmayan bir esasa dayanmayan bir şey. Ev kendisinin, şey kendisinin. Yani fıkha, aslı esası olmayan bir esasa dayanmayan bir şey.

Almasan daha iyi. Ne âlâ! Bütün bozuk mezhepliler gelsin bizim mülklerimizde otursunlar.Almasan daha iyi.

Ne âlâ! Bütün bozuk mezhepliler gelsin bizim mülklerimizde otursunlar.
Mezhebi bozuk diye para almayacak filan. Mezhebi bozuk diye para almayacak filan.

Acayip yani! Dedim, "Bunların hiç aslı, esası yoktur.Acayip yani! Dedim, "Bunların hiç aslı, esası yoktur. O şahsın da zaten fıkıh bilgisi yoktur, bu işler böyle oyuncak değildir O şahsın da zaten fıkıh bilgisi yoktur, bu işler böyle oyuncak değildir ama kendi kafasından fetvayı yapıştırıyor." Tam hadîs-i şerîfte söylediği gibi. ama kendi kafasından fetvayı yapıştırıyor." Tam hadîs-i şerîfte söylediği gibi.

İnsanlar mevkiine bakarak onları adam sanıyor, mesele soruyorlar.İnsanlar mevkiine bakarak onları adam sanıyor, mesele soruyorlar. Bir gazete, hiç unutmuyorum, ilerici gazete,Bir gazete, hiç unutmuyorum, ilerici gazete, böyle her zaman çıplak resimler basan gazete yarı sayfasını böyle bir adamın hayatına tahsis etmiş,böyle her zaman çıplak resimler basan gazete yarı sayfasını böyle bir adamın hayatına tahsis etmiş, baş köşesine de resmini koymuş, "Büyük İslâm alimi!" diyor.baş köşesine de resmini koymuş, "Büyük İslâm alimi!" diyor. İslâm alimi filan değil, benim tanıdığım bir insan. İslâm'ın İ'sini bilmez bize sorar.İslâm alimi filan değil, benim tanıdığım bir insan. İslâm'ın İ'sini bilmez bize sorar. Bilmez kendisi ama gazeteci onu büyük İslâm alimi diye yazmış. Bilmez kendisi ama gazeteci onu büyük İslâm alimi diye yazmış. Pohpohlayacak okuyucuya şey yaptıracak filan. Pohpohlayacak okuyucuya şey yaptıracak filan. O da Arapların aleyhine konuşuyor, bilmem şöyle yapıyor böyle yapıyor. O da Arapların aleyhine konuşuyor, bilmem şöyle yapıyor böyle yapıyor.

E dinde ırkçılık var mı yani? Arabın aleyhinde konuşmakla ne şeyi var.E dinde ırkçılık var mı yani? Arabın aleyhinde konuşmakla ne şeyi var. Onlarda ilim yoktur biz kendimize bakalım filan diyor. Onlarda ilim yoktur biz kendimize bakalım filan diyor.

E onlarda ilim yoksa sende hiçbir şey olmaz. E onlarda ilim yoksa sende hiçbir şey olmaz.

Demek ki çevremde buna benzer çok misalleri kendim biliyorumDemek ki çevremde buna benzer çok misalleri kendim biliyorum siz de belki hem buralardan hem başka yerlerden bilirsiniz. siz de belki hem buralardan hem başka yerlerden bilirsiniz.

Bu hadîs-i şerîften bizim çıkartacağımız ders nedir? İlmin kıymeti ortaya çıkıyor, bir.Bu hadîs-i şerîften bizim çıkartacağımız ders nedir?

İlmin kıymeti ortaya çıkıyor, bir.
Bir de alim olmayan kimselere ittibâ edilmemesini anlıyoruz Bir de alim olmayan kimselere ittibâ edilmemesini anlıyoruz ve yanlış yere mesele sorulmaması gerektiğini de anlıyoruz.ve yanlış yere mesele sorulmaması gerektiğini de anlıyoruz. Yani gidipte bir cahil kimseye bir şey sorarsan o da,Yani gidipte bir cahil kimseye bir şey sorarsan o da, "Olur böyle şey canım, tamamdır iyi idare eder." filan diye şey yapar. "Olur böyle şey canım, tamamdır iyi idare eder." filan diye şey yapar.

Bizim mecmualarımızda yazı yazan Mehmed Emin Er Hoca Hanefi fıkhını okumuş,Bizim mecmualarımızda yazı yazan Mehmed Emin Er Hoca Hanefi fıkhını okumuş, Şafi fıkhını okumuş. Çok güzel müteaddit sohbetlerimiz oldu.Şafi fıkhını okumuş. Çok güzel müteaddit sohbetlerimiz oldu. Hangi konuyu sorsan bu hususta 15 kavil şu şöyle der, bu böyle der.Hangi konuyu sorsan bu hususta 15 kavil şu şöyle der, bu böyle der. Onun delili şudur, bunun delili budur ama işin aslı budur.Onun delili şudur, bunun delili budur ama işin aslı budur. Şu şurada hata etmiştir, bu burada hata etmiştir diye Şu şurada hata etmiştir, bu burada hata etmiştir diye adam akşam namazından sabah namazına kadar konuştuğumuz oldu.adam akşam namazından sabah namazına kadar konuştuğumuz oldu. Hiç kitaba bakmadan konuşabiliyor. Hiç kitaba bakmadan konuşabiliyor.

Ramazan'da sokağa çıkma yasağı varken aynı yere beraberce iftara çağrılmıştık.Ramazan'da sokağa çıkma yasağı varken aynı yere beraberce iftara çağrılmıştık. İftar yemeğini yaptık, sohbete daldık, yatsı ezanı okununca teravihe gittik, döndük sohbete daldık.İftar yemeğini yaptık, sohbete daldık, yatsı ezanı okununca teravihe gittik, döndük sohbete daldık. 12'de sokağa çıkma yasağı veya 1'deydi.12'de sokağa çıkma yasağı veya 1'deydi. 12'de miydi 1'de miydi, ozamana kadar evden, davet olduğumuz yerden ayrılıpta12'de miydi 1'de miydi, ozamana kadar evden, davet olduğumuz yerden ayrılıpta kendi evlerimize gitmemiz lazım. Sohbet çok tatlı, konuştuk, 12 oldu, 1 oldu, 2 oldu.kendi evlerimize gitmemiz lazım. Sohbet çok tatlı, konuştuk, 12 oldu, 1 oldu, 2 oldu. Ev sahibi bize iftara çağırmışken tekrar bu sefer sahur yemeği de çıkarttı. Ev sahibi bize iftara çağırmışken tekrar bu sefer sahur yemeği de çıkarttı. Sabah namazını da kıldık öyle dağıldık. Sabah namazını da kıldık öyle dağıldık.

Mübarek hadisi söylüyor, hadisin şeyini söylüyor, ravilerini söylüyor,Mübarek hadisi söylüyor, hadisin şeyini söylüyor, ravilerini söylüyor, ravileri hakkındaki fikir farklarını söylüyor filan.ravileri hakkındaki fikir farklarını söylüyor filan. Böyle bir alim, çok sevdiğimiz beğendiğimiz bir kimse.Böyle bir alim, çok sevdiğimiz beğendiğimiz bir kimse. Hicaz'dan, "Ben Mısır'a da uğrayıp öyle geleceğim memlekete." dedi. Epeyce dolaştı.Hicaz'dan, "Ben Mısır'a da uğrayıp öyle geleceğim memlekete." dedi. Epeyce dolaştı. Mısır'a uğramış, ondan sonra İstanbul'a geldi.Mısır'a uğramış, ondan sonra İstanbul'a geldi. Konuşuyoruz, diyor ki; "Mısır'da hiç delil melil bilmeden, delil söylemeden,Konuşuyoruz, diyor ki; "Mısır'da hiç delil melil bilmeden, delil söylemeden, 'Bu iş böyledir.' diye hükmü veriyorlar." diyor. 'Bu iş böyledir.' diye hükmü veriyorlar." diyor. Ben, "Yoo, öyle şey olmaz." dedim diyor. Ben, "Yoo, öyle şey olmaz." dedim diyor. Yani şu şöyle caizdir veya değildir, şu haramdır veya değildir derken delil [lazım].Yani şu şöyle caizdir veya değildir, şu haramdır veya değildir derken delil [lazım]. "Hangi kaynaktan, hangi âyetten, hangi hadisten bunu çıkarttın?" diye"Hangi kaynaktan, hangi âyetten, hangi hadisten bunu çıkarttın?" diye bana delilini göstereceksiniz dedim diyor. Hiç alışmamışlar ona diyor.bana delilini göstereceksiniz dedim diyor. Hiç alışmamışlar ona diyor. Kendisi konuştuğu zaman, filanca âyet-i kerîmeye göre şöyledir,Kendisi konuştuğu zaman, filanca âyet-i kerîmeye göre şöyledir, filanca hadîs-i şerîfe göre böyledir diye delili gösterir. İşte onun için dinimiz dağılmış.filanca hadîs-i şerîfe göre böyledir diye delili gösterir.

İşte onun için dinimiz dağılmış.
Mısırlı kadınlar, Harem-i Şerîf'te karşılaştıkları Mısırlı başka ahbaplarıylaMısırlı kadınlar, Harem-i Şerîf'te karşılaştıkları Mısırlı başka ahbaplarıyla merhaba diyorlar el sıkışıyorlar.merhaba diyorlar el sıkışıyorlar. Peygamber Efendimiz bey'at alırken bile kendisi kadının elini sıkmamış. Dinimizde yok.Peygamber Efendimiz bey'at alırken bile kendisi kadının elini sıkmamış. Dinimizde yok. Sonra ikisi de hacı, dindar insan belli ama el sıkışıyor.Sonra ikisi de hacı, dindar insan belli ama el sıkışıyor. O da yetmiyor, bizim böyle erkeklerin biribirlerine sarıldığı gibiO da yetmiyor, bizim böyle erkeklerin biribirlerine sarıldığı gibi kadın ile erkek Harem-i Şerîfte sarılıyorlar, ihramlı şey yapıyor.kadın ile erkek Harem-i Şerîfte sarılıyorlar, ihramlı şey yapıyor. Hanımını omzundan veya belinden sımsıkı tutmuş Kâbe'yi tavaf ediyorlar, olmaz.Hanımını omzundan veya belinden sımsıkı tutmuş Kâbe'yi tavaf ediyorlar, olmaz. Olmaz ki. Yani yaygın bir cahillik var. Cahillik yaygın! Allah bizi ilme rağbet edenlerden eylesin.Olmaz ki. Yani yaygın bir cahillik var. Cahillik yaygın!

Allah bizi ilme rağbet edenlerden eylesin.
Alime hürmet edenlerden eylesin. Alimlerimizi de gerçekten alim eylesin. Takva ehli eylesin.Alime hürmet edenlerden eylesin. Alimlerimizi de gerçekten alim eylesin. Takva ehli eylesin. Desteksiz konuşmamayı hepimize nasip eylesin. Desteksiz konuşmamayı hepimize nasip eylesin.

Her şeyin aslını öğrenelim, delilini bilelim, ona göre hareket edelimHer şeyin aslını öğrenelim, delilini bilelim, ona göre hareket edelim ve cahilleri kendimize başkan etmeyelim, cahillere tâbi olmayalım.ve cahilleri kendimize başkan etmeyelim, cahillere tâbi olmayalım. Cahile diyelim ki, "Sen şöyle bir kenara çekil, cahilliğini bir izale et.Cahile diyelim ki, "Sen şöyle bir kenara çekil, cahilliğini bir izale et. Biraz oku, öğren, birkaç fırın ekmek ye ondan sonra ortalığa çık. Biraz oku, öğren, birkaç fırın ekmek ye ondan sonra ortalığa çık. Sen ortalıkta fazla durma!" filan diyelim ki onlar da öyle kendilerini bir şey sanıp daSen ortalıkta fazla durma!" filan diyelim ki onlar da öyle kendilerini bir şey sanıp da kurbağa gibi şişip de sonra patlamasınlar. kurbağa gibi şişip de sonra patlamasınlar.

Kurbağa çayırda böyle otlayan ineği görmüş özenmiş,Kurbağa çayırda böyle otlayan ineği görmüş özenmiş, "O böyle büyükse ben de büyük olurum!" demiş, başlamış şişmeye. Hikaye yani böyle."O böyle büyükse ben de büyük olurum!" demiş, başlamış şişmeye. Hikaye yani böyle. Ondan sonra patlamış diye söylüyorlar ya. Ondan sonra patlamış diye söylüyorlar ya.

Allahu Teâlâ hazretleri bizim ilimden ayırmasın. Bildiklerimizle amel etmeyi nasip eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizim ilimden ayırmasın. Bildiklerimizle amel etmeyi nasip eylesin. O bildiklerimizle ihlasla amel eyleyipte rızasını kazanmayı nasip eylesin.O bildiklerimizle ihlasla amel eyleyipte rızasını kazanmayı nasip eylesin. Ve rızasını yurdu olan cennete girmeyi cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Ve rızasını yurdu olan cennete girmeyi cümlemize nasip ve müyesser eylesin.

Fâtiha-i şerîfe me'al besmele. Fâtiha-i şerîfe me'al besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2