Namaz Vakitleri

20 Cemâziye'l-Evvel 1446
22 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:52
Öğle
12:55
İkindi
15:25
Akşam
17:48
Yatsı
19:12
Detaylı Arama

Allah Dostları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

25 Cemâziye'l-Evvel 1402 / 21.03.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Sevdiği Kimseler, Allah’ın Dostları, Gizli ve Aşikâre Zikrin Karşılığı, Mü’min Kulun Kıymeti, İki | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah Dostları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

25 Cemâziye'l-Evvel 1402 / 21.03.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Sevdiği Kimseler, Allah’ın Dostları, Gizli ve Aşikâre Zikrin Karşılığı, Mü’min Kulun Kıymeti, İki | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhî Muhammedinel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.

Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininPeygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek ehâdîs-i şerîfesinden bir miktarını üstâdımızın üstâdımübarek ehâdîs-i şerîfesinden bir miktarını üstâdımızın üstâdı Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin cem' eylemiş olduğuGümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin cem' eylemiş olduğu Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından okumaya devam edeceğiz. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis mecmuasından okumaya devam edeceğiz.

Hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden önce,Hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden önce, evvelen ve hâsseten Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu için;evvelen ve hâsseten Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu için; sonra sâir enbiyâ ve evliyâullahın ruhları için,sonra sâir enbiyâ ve evliyâullahın ruhları için, ashâb-ı kirâmın, sâdât ve meşâyih-i izâmın cümlesinin ruhları için,ashâb-ı kirâmın, sâdât ve meşâyih-i izâmın cümlesinin ruhları için, bu eserin müellifinin ve eserin içindeki ehâdîs-i şerîfin bize kadar intikalinde emeği geçmiş olanbu eserin müellifinin ve eserin içindeki ehâdîs-i şerîfin bize kadar intikalinde emeği geçmiş olan râvilerin ve ulemânın ruhları için; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzererâvilerin ve ulemânın ruhları için; uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu mescide cem' olmuş olan, gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihal eylemiş olanşu mescide cem' olmuş olan, gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihal eylemiş olan cümle yakınlarının ruhları için; ve hayatta olanların da saadet ve selâmet-i dâreyne ermeleri içincümle yakınlarının ruhları için; ve hayatta olanların da saadet ve selâmet-i dâreyne ermeleri için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim, öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim, öyle başlayalım.

Geçen hafta okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfi bir kere daha tekrar etmek istiyorum.Geçen hafta okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfi bir kere daha tekrar etmek istiyorum. Çünkü bugün bazı arkadaşlarıma sordum; "O hadîs-i şerîf hatırınızda mı? Tekrar edebilir misiniz?" Çünkü bugün bazı arkadaşlarıma sordum;

"O hadîs-i şerîf hatırınızda mı? Tekrar edebilir misiniz?"

"Tekrar edemeyeceğiz." dediler. İfade edemediler. "Tekrar edemeyeceğiz." dediler. İfade edemediler.

Ben de bu hadîs-i şerîfi hepimizin bilmesi ve buna göre hareket etmesineBen de bu hadîs-i şerîfi hepimizin bilmesi ve buna göre hareket etmesine itina göstermesi gerektiği kanaatindeyim. itina göstermesi gerektiği kanaatindeyim. Onun için müsaade ederseniz, bir kere daha o hadîs-i şerîfi okuyup kısaca geçeceğim. Onun için müsaade ederseniz, bir kere daha o hadîs-i şerîfi okuyup kısaca geçeceğim.

Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;" Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;"

Hukkat mahabbetî li'l-mütehâbbîne fiyye.Hukkat mahabbetî li'l-mütehâbbîne fiyye. "Benim sevgim ve muhabbetim benim için birbirleriyle muhabbetleşen müslümanlara vacib oldu,"Benim sevgim ve muhabbetim benim için birbirleriyle muhabbetleşen müslümanlara vacib oldu, gerekli oldu, şart oldu." gerekli oldu, şart oldu."

Ve hukkat mahabbetî li'l-mütevâsılîne fiyye.Ve hukkat mahabbetî li'l-mütevâsılîne fiyye. "Benim sevgim ve muhabbetim benim için birbirlerine gidip gelen, birbirlerine alâkalarını devam ettiren,"Benim sevgim ve muhabbetim benim için birbirlerine gidip gelen, birbirlerine alâkalarını devam ettiren, sürdüren kimselere gerekli ve vacib oldu, şart oldu." sürdüren kimselere gerekli ve vacib oldu, şart oldu."

Ve hukkat mahabbetî li'l-mütenâsıhîne fiyye.Ve hukkat mahabbetî li'l-mütenâsıhîne fiyye. "Benim sevgim ve muhabbetim birbirlerine karşı samimiyetle, açıkkalplilikle muamele eden,"Benim sevgim ve muhabbetim birbirlerine karşı samimiyetle, açıkkalplilikle muamele eden, her hususta gayet samimi davranan müslümanlar üzerine şart oldu, gerekli oldu." her hususta gayet samimi davranan müslümanlar üzerine şart oldu, gerekli oldu."

Ve hukkat mahabbetî li'l-mütezâvirîne fiyye.Ve hukkat mahabbetî li'l-mütezâvirîne fiyye. "Benim sevgi ve muhabbetim birbirlerini benim uğrumda, benim için,"Benim sevgi ve muhabbetim birbirlerini benim uğrumda, benim için, benim rızam uğrunda ziyaret eden kimselerin üzerine şart ve vacib oldu." benim rızam uğrunda ziyaret eden kimselerin üzerine şart ve vacib oldu."

Ve hukkat mahabbetî li'l-mütebâzilîne fiyye.Ve hukkat mahabbetî li'l-mütebâzilîne fiyye. "Benim sevgim, muhabbetim birbirlerine benim uğrumda benim rızam için, "Benim sevgim, muhabbetim birbirlerine benim uğrumda benim rızam için, benim izzim celâlim için bezl ü ihsanda bulunanlar üzerine şart, gerekli ve vacib oldu." benim izzim celâlim için bezl ü ihsanda bulunanlar üzerine şart, gerekli ve vacib oldu."

el-Mütehâbbûne fiyye alâ menâbire min nûrin.el-Mütehâbbûne fiyye alâ menâbire min nûrin. "Benim uğrumda birbirlerine böyle muamele eden, birbirleriyle böyle muhabbetleşen müslümanlar"Benim uğrumda birbirlerine böyle muamele eden, birbirleriyle böyle muhabbetleşen müslümanlar kıyamet gününde nurdan minberler üzerindedir.kıyamet gününde nurdan minberler üzerindedir. Onların o menzilesine, o makamına, o itibarına peygamberler, sıddîklar ve şehitler gıpta ederler." Onların o menzilesine, o makamına, o itibarına peygamberler, sıddîklar ve şehitler gıpta ederler."

Peygamberlerin, şehitlerin ve sıddıkların gıpta ettiği bir insan olmak istiyorsakPeygamberlerin, şehitlerin ve sıddıkların gıpta ettiği bir insan olmak istiyorsak bu hadîs-i şerîfi kelime kelime iyi hatırımızda tutacağız. bu hadîs-i şerîfi kelime kelime iyi hatırımızda tutacağız.

Bir; birbirimizle muhabbetleşmek. Bir; birbirimizle muhabbetleşmek.

İki; birbirimizle alâkaları sürdürmek, dargınlığı bir tarafa koymak,İki; birbirimizle alâkaları sürdürmek, dargınlığı bir tarafa koymak, ziyaretlerde kusur etmemek, birbirlerimize ilgiyi kesmemek, devam ettirmek. ziyaretlerde kusur etmemek, birbirlerimize ilgiyi kesmemek, devam ettirmek.

Üç; birbirimize karşı samimi davranışlarda bulunmak. Açıkkalplilikle gayet candan davranmak. Üç; birbirimize karşı samimi davranışlarda bulunmak. Açıkkalplilikle gayet candan davranmak.

Dört; birbirimizi Allah rızası için ziyaret etmek.Dört; birbirimizi Allah rızası için ziyaret etmek. Arada birbirimize ziyarete bir zaman ayıracağız inşaallah.Arada birbirimize ziyarete bir zaman ayıracağız inşaallah. "Konya'da bir arkadaşım var, başka hiçbir işim yok ama sırf onu ziyarete gideceğim.""Konya'da bir arkadaşım var, başka hiçbir işim yok ama sırf onu ziyarete gideceğim." diyeceğiz mesela... O da öbür tarafa böyle... diyeceğiz mesela... O da öbür tarafa böyle...

[Beş;] birbirimize Allah rızası için malımızı bezledeceğiz.[Beş;] birbirimize Allah rızası için malımızı bezledeceğiz. Elhamdülillah benim malım var; dosta -hoş olsun- ziyafet çekeceğiz, hediye vereceğiz. Elhamdülillah benim malım var; dosta -hoş olsun- ziyafet çekeceğiz, hediye vereceğiz. O bize yapacak, biz ona yapacağız. O bize yapacak, biz ona yapacağız.

Bunların hepsi aramızdaki muhabbetin gereği olduğu için birbirlerini Allah için seven kimselerBunların hepsi aramızdaki muhabbetin gereği olduğu için birbirlerini Allah için seven kimseler kıyamet gününde nurdan minberlerin üstünde olacak ve onların o menzilesine,kıyamet gününde nurdan minberlerin üstünde olacak ve onların o menzilesine, o rütbelerine, o makamlarına peygamberler, sıddîklar ve şehitler gıpta edecekler, deniliyor. o rütbelerine, o makamlarına peygamberler, sıddîklar ve şehitler gıpta edecekler, deniliyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi birbiriyle böyle samimiyet kuran,Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi birbiriyle böyle samimiyet kuran, birbirleriyle böyle içten has hâlis âhiret kardeşi, arkadaşı olan kimseler eylesin. birbirleriyle böyle içten has hâlis âhiret kardeşi, arkadaşı olan kimseler eylesin.

Şimdi sırada olan hadîs-i şerîfe geliyoruz. Şimdi sırada olan hadîs-i şerîfe geliyoruz.

Kâle'llâhu teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;" Kâle'llâhu teâlâ. "Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;"

Selâsün men hâfaza aleyhinne kâne veliyyî hakkanSelâsün men hâfaza aleyhinne kâne veliyyî hakkan ve men dayyaahünne fe-hüve aduvvî hakkan: es-salâtu ve's-savmu ve'l-ğuslü mine'l-cenâbeti.ve men dayyaahünne fe-hüve aduvvî hakkan: es-salâtu ve's-savmu ve'l-ğuslü mine'l-cenâbeti. "Üç şey vardır ki kim bunlara devam etmişse, bunları eldem komamışsa,"Üç şey vardır ki kim bunlara devam etmişse, bunları eldem komamışsa, yapagelmişse bu kimseler benim hakikaten dostlarımdır.yapagelmişse bu kimseler benim hakikaten dostlarımdır. Kim ki bu üç şeyi elden kaçırmışsa, yapamamışsa onlar da benim hakikaten düşmanımdır. Kim ki bu üç şeyi elden kaçırmışsa, yapamamışsa onlar da benim hakikaten düşmanımdır. Birisi namaz, birisi oruç, birisi de cünüplükten yıkanmak." Birisi namaz, birisi oruç, birisi de cünüplükten yıkanmak."

Bu da geçen hafta geçmişti. Fakat bu da çok mühim. Namaz, oruç ve gusül... Bu da geçen hafta geçmişti. Fakat bu da çok mühim. Namaz, oruç ve gusül...

Bir başka hadîs-i şerîf de burada kaydedilmiş ki; Bir başka hadîs-i şerîf de burada kaydedilmiş ki;

Allahu Teâlâ hazretleri; "Ben kullarıma beş vakit namazı farz kıldım." buyuruyor. Allahu Teâlâ hazretleri; "Ben kullarıma beş vakit namazı farz kıldım." buyuruyor.

İftaradtu alâ ümmetike hamse salavâtin ve ahidtu indî ahden.İftaradtu alâ ümmetike hamse salavâtin ve ahidtu indî ahden. "Onlarla böylece bir ahid yaptım.""Onlarla böylece bir ahid yaptım." Ennehû men hâfaza aleyhinne li-vaktihinnel-cenneti.Ennehû men hâfaza aleyhinne li-vaktihinnel-cenneti. "Kim bu beş vakit namaza müdâvim olursa, onları vakti içinde kılarsa"Kim bu beş vakit namaza müdâvim olursa, onları vakti içinde kılarsa onu cennete sokmayı kendim kendime ahdettim." onu cennete sokmayı kendim kendime ahdettim."

Yani Allahu Teâlâ hazretleri namaz kılan, namaz kılmaya müdâvim olan, namazlarını kaçırmayan,Yani Allahu Teâlâ hazretleri namaz kılan, namaz kılmaya müdâvim olan, namazlarını kaçırmayan, vaktinde kılanları cennete sokmak hususunda kendisi ortaya ahd koymuş. vaktinde kılanları cennete sokmak hususunda kendisi ortaya ahd koymuş.

Ve men lem yuhâfız aleyhinne. "Bu namazlara riâyet edemeyene..."Ve men lem yuhâfız aleyhinne. "Bu namazlara riâyet edemeyene..." Felâ ahde lehû indî. "Onların benim yanımda bir ahdi, anlaşması yoktur." Felâ ahde lehû indî. "Onların benim yanımda bir ahdi, anlaşması yoktur."

Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize bu namazın tadını lezzetini tattırsın. Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize bu namazın tadını lezzetini tattırsın.

Hep duyarız; "Namaz mü'minin mirâcıdır." diye söylenir.Hep duyarız; "Namaz mü'minin mirâcıdır." diye söylenir. Allahu ekber dediğimiz zaman O'nun huzuruna girdiğimizi biliyoruz da gevşek davranıyoruz. Allahu ekber dediğimiz zaman O'nun huzuruna girdiğimizi biliyoruz da gevşek davranıyoruz.

Bu neye benzer? Bir hükümdar bizi çağırmış, muhteşem sarayına gitmişiz,Bu neye benzer?

Bir hükümdar bizi çağırmış, muhteşem sarayına gitmişiz,
muazzam salonunun içine girmişiz, tahtta karşımızda oturuyor. Biz kapıdan girdik, bize bakıyor. muazzam salonunun içine girmişiz, tahtta karşımızda oturuyor. Biz kapıdan girdik, bize bakıyor. Biz de girdikten sonra iki tarafa bakınarak; "Allah Allah... Ne güzel saraymış! Biz de girdikten sonra iki tarafa bakınarak; "Allah Allah... Ne güzel saraymış! Ne güzel salonmuş! Perdeleri de acaba hangi kumaştan?Ne güzel salonmuş! Perdeleri de acaba hangi kumaştan? Şu pencerenin nakışlarına, tavanın yaldızlarına bak!" diye onlarla meşgul olursak ne olur? Şu pencerenin nakışlarına, tavanın yaldızlarına bak!" diye onlarla meşgul olursak ne olur?

O zaman hükümdar der ki; O zaman hükümdar der ki;

"Bu adam deli midir, mecnun mudur, neyin nesidir? Ben bunu huzuruma çağırdım, nezdime geldi;"Bu adam deli midir, mecnun mudur, neyin nesidir? Ben bunu huzuruma çağırdım, nezdime geldi; fakat benimle meşgul olacağına etrafın nakışıyla, perdesiyle, rengiyle, yaldızıyla meşgul oluyor." derfakat benimle meşgul olacağına etrafın nakışıyla, perdesiyle, rengiyle, yaldızıyla meşgul oluyor." der ve iltifatını keser, huzurundan çıkartır. ve iltifatını keser, huzurundan çıkartır.

İşte namaz da -Yahya aleyhisselam böyle benzetmiş-İşte namaz da -Yahya aleyhisselam böyle benzetmiş- insan Allahu ekber dediği zaman Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna girmiş oluyor. insan Allahu ekber dediği zaman Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna girmiş oluyor. O huzura girdikten sonra o huzura layık olmayan işleri yaparsa; etrafına bakınırsa, gönlünü dağıtırsa,O huzura girdikten sonra o huzura layık olmayan işleri yaparsa; etrafına bakınırsa, gönlünü dağıtırsa, aklını başka şeylerle meşgul ederse, işini gücünü düşünürseaklını başka şeylerle meşgul ederse, işini gücünü düşünürse o zaman salona girip de başka şeyle meşgul olan kimse gibi olur. o zaman salona girip de başka şeyle meşgul olan kimse gibi olur.

Allahu Teâlâ hazretleri bize namazı şuurla edâ etmek nimetini ihsan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bize namazı şuurla edâ etmek nimetini ihsan eylesin.

Allahu Teâlâ hazretlerine en güzel yaklaşma yollarından birisi; farzlarını güzelce ifâ etmektir.Allahu Teâlâ hazretlerine en güzel yaklaşma yollarından birisi; farzlarını güzelce ifâ etmektir. Allahu Teâlâ hazretleri farzlarını ifâ eden kullarını büyük derecelere erdirir.Allahu Teâlâ hazretleri farzlarını ifâ eden kullarını büyük derecelere erdirir. Yeter ki şuurla, güzellikle yapılsın. Yeter ki şuurla, güzellikle yapılsın.

Bu iki hadîs-i şerîfi geçen haftadan söyledikten sonra, diğer hadîs-i şerîf: Bu iki hadîs-i şerîfi geçen haftadan söyledikten sonra, diğer hadîs-i şerîf:

Kâle'llâhu teâlâ: Abdî izâ zekertenî hâliyen zekertüke hâliyenKâle'llâhu teâlâ: Abdî izâ zekertenî hâliyen zekertüke hâliyen ve in zekertenî fî melein zekertüke fî melein hayrin minhüm ve ekberu. ve in zekertenî fî melein zekertüke fî melein hayrin minhüm ve ekberu.

İbn Abbas radıyallahu teâlâ anh hazretlerinden rivayet edildiğine göreİbn Abbas radıyallahu teâlâ anh hazretlerinden rivayet edildiğine göre bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz bildirmiş ki; "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor; bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz bildirmiş ki;

"Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyuruyor;

Abdî. -Yani yâ abdî demek.- Allahu Teâlâ hazretleri; "Ey kulum!" diye seslenir. Abdî. -Yani yâ abdî demek.- Allahu Teâlâ hazretleri; "Ey kulum!" diye seslenir.

İzâ zekertenî hâliyen. "Sen beni hiç kimsenin olmadığı bir yerde zikredersen..." İzâ zekertenî hâliyen. "Sen beni hiç kimsenin olmadığı bir yerde zikredersen..."

Veyahut şu mânaya da gelir; "Gönlünden her türlü başka alâkayı, düşünceyi çıkartmışsın,Veyahut şu mânaya da gelir; "Gönlünden her türlü başka alâkayı, düşünceyi çıkartmışsın, gönlünü boşaltmışsın, sadece aklını, gönlünü bana tahsis etmişsin,gönlünü boşaltmışsın, sadece aklını, gönlünü bana tahsis etmişsin, başkagayri şey yok, mâsivallah yok. O tarzda beni zikredersen..." başkagayri şey yok, mâsivallah yok. O tarzda beni zikredersen..."

Zekertüke hâliyen. "Ben de seni yalnızca zikrederim." Zekertüke hâliyen. "Ben de seni yalnızca zikrederim."

"Kendim senin zikrine muttalî, hoşnut olurum, razı olurum ve ona göre"Kendim senin zikrine muttalî, hoşnut olurum, razı olurum ve ona göre kendim sana ecirleri hazırlarım." kendim sana ecirleri hazırlarım."

Ve in zekertenî fî melein. "Eğer sen beni bir topluluğa karşı zikredersen..."Ve in zekertenî fî melein. "Eğer sen beni bir topluluğa karşı zikredersen..." Zekertüke fî melein hayrin minhüm ve ekberu.Zekertüke fî melein hayrin minhüm ve ekberu. "Ben de seni o zikrettiğin topluluktan daha hayırlı, daha büyük bir topluluğa zikrederim." "Ben de seni o zikrettiğin topluluktan daha hayırlı, daha büyük bir topluluğa zikrederim."

Buradan anlaşılıyor ki; kul Allahu Teâlâ hazretlerini topluluğa karşı da zikredebilir. Buradan anlaşılıyor ki; kul Allahu Teâlâ hazretlerini topluluğa karşı da zikredebilir.

Yalnızken zikretmek; insanın Allahu Teâlâ hazretlerini düşünmesi, Allah demesi...Yalnızken zikretmek; insanın Allahu Teâlâ hazretlerini düşünmesi, Allah demesi... Topluluğa karşı zikir de; insanları Allahu Teâlâ hazretlerine davet etmesi, Topluluğa karşı zikir de; insanları Allahu Teâlâ hazretlerine davet etmesi, Allahu Teâlâ hazretlerini tanıtması, Allahu Teâlâ hazretlerini onlaraAllahu Teâlâ hazretlerini tanıtması, Allahu Teâlâ hazretlerini onlara sevdirecek sözler söylemek sûretiyle çalışması... sevdirecek sözler söylemek sûretiyle çalışması...

"Böyle olursa ben de o kulumu o topluluktan daha hayırlı toplulukların karşısında zikrederim."Böyle olursa ben de o kulumu o topluluktan daha hayırlı toplulukların karşısında zikrederim. Yani mukarreb meleklerin yanında zikrederim." Yani mukarreb meleklerin yanında zikrederim."

Bütün bunlardan anlaşılıyor ki; kul Allahu Teâlâ hazretlerini zikrettiği zamanBütün bunlardan anlaşılıyor ki; kul Allahu Teâlâ hazretlerini zikrettiği zaman muhakkak ve muhakkak Allahu Teâlâ hazretleri ona teveccüh ediyor. muhakkak ve muhakkak Allahu Teâlâ hazretleri ona teveccüh ediyor. Yalnız başına zikretmişse onun karşılığını ona göre veriyor;Yalnız başına zikretmişse onun karşılığını ona göre veriyor; topluluğa karşı zikretmişse onun karşılığında o topluluğa göre çok daha üstün olan topluluğa karşı zikretmişse onun karşılığında o topluluğa göre çok daha üstün olan yerlerde zikrediyor. Böylece "Ey meleklerim! Bu kulum insanların içinde beni zikrediyor, anıyor."yerlerde zikrediyor. Böylece "Ey meleklerim! Bu kulum insanların içinde beni zikrediyor, anıyor." diye meleklerine mübâhat eyliyor; meleküt âleminde insanın nâmı, şânı yayılıyor. diye meleklerine mübâhat eyliyor; meleküt âleminde insanın nâmı, şânı yayılıyor.

Bir kimse yalnız başına Allahu Teâlâ hazretlerini ansa, gözleri yaşarsaBir kimse yalnız başına Allahu Teâlâ hazretlerini ansa, gözleri yaşarsa bu kimse Allahu Teâlâ hazretlerinin kıyamet gününde, mahşer yerinde, bu kimse Allahu Teâlâ hazretlerinin kıyamet gününde, mahşer yerinde, insanların sıkıntıya düştüğü anda nurdan minberlerin üstünde, Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde insanların sıkıntıya düştüğü anda nurdan minberlerin üstünde, Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelendirdiği kimseler zümresinden olacak. gölgelendirdiği kimseler zümresinden olacak.

Allahu Teâlâ hazretlerinin Resûlü hadîs-i şerîfte bildiriyor ki; Allahu Teâlâ hazretlerinin Resûlü hadîs-i şerîfte bildiriyor ki;

"Yedi kişiyi Allahu Teâlâ hazretleri Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelendirecek." "Yedi kişiyi Allahu Teâlâ hazretleri Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelendirecek."

Herkes sıkıntı çekerken onlara müstesna bir ikram olacak. O zümrelerden bir tanesi de; Herkes sıkıntı çekerken onlara müstesna bir ikram olacak. O zümrelerden bir tanesi de;

Ve raculün zekera'llâhe hâliyen fe-fâdat aynâhu.Ve raculün zekera'llâhe hâliyen fe-fâdat aynâhu. "Bir adam ki Allahu Teâlâ hazretlerini tenhada yalnız başına zikrediyor, gözleri yaşla doluyor." "Bir adam ki Allahu Teâlâ hazretlerini tenhada yalnız başına zikrediyor, gözleri yaşla doluyor."

İşte o kimseye Allahu Teâlâ hazretleri mahşerde o mahşerin sıkıntısını bile çektirmeyecek.İşte o kimseye Allahu Teâlâ hazretleri mahşerde o mahşerin sıkıntısını bile çektirmeyecek. O yedi zümreyle beraber Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelendirecek. O yedi zümreyle beraber Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelendirecek.

Kâle'llâhu teâlâ: Abdiye'l-mü'minu ehabbu ileyye min ba'di melâiketî. Kâle'llâhu teâlâ: Abdiye'l-mü'minu ehabbu ileyye min ba'di melâiketî.

"Benim mü'min kulum, benim indimde bazı meleklerimden bile daha sevimli, daha üstündür." "Benim mü'min kulum, benim indimde bazı meleklerimden bile daha sevimli, daha üstündür."

Mü'min kul, Allahu Teâlâ hazretlerinin indinde bazı meleklerinden daha üstündür. Mü'min kul, Allahu Teâlâ hazretlerinin indinde bazı meleklerinden daha üstündür.

Büyük melekler var; Cebrail, İsrafil, Azrail, Mikail, mukarreb melekler var,Büyük melekler var; Cebrail, İsrafil, Azrail, Mikail, mukarreb melekler var, Arş-ı Âlâ'nın çevresinde melekler var.Arş-ı Âlâ'nın çevresinde melekler var. "Bazı meleklerimden bile daha üstün." diye böyle ifade eyledi. "Bazı meleklerimden bile daha üstün." diye böyle ifade eyledi.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Kâle'llâhu teâlâ: Ve izzetî ve celâlî lâ ecmeu li-abdî emneyni ve lâ havfeyni.Kâle'llâhu teâlâ: Ve izzetî ve celâlî lâ ecmeu li-abdî emneyni ve lâ havfeyni. İn hüve âmenenî fi'd-dünyâ ehaftühû yevme ecmeu ibâdîİn hüve âmenenî fi'd-dünyâ ehaftühû yevme ecmeu ibâdî ve in hâfenî fi'd-dünyâ âmentühû yevme ecmeu ibâdî. ve in hâfenî fi'd-dünyâ âmentühû yevme ecmeu ibâdî.

Şeddat b. Evs'ten rivayet edilmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Şeddat b. Evs'ten rivayet edilmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

"Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki;" Ve izzetî ve celâlî."Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki;"

Ve izzetî ve celâlî.
"Benim izzetime ve celâlime and olsun, yemin ederim ki, izzetim celâlim hakkı için..." "Benim izzetime ve celâlime and olsun, yemin ederim ki, izzetim celâlim hakkı için..." Lâ ecmeu li-abdî emneyni ve lâ havfeyni. Lâ ecmeu li-abdî emneyni ve lâ havfeyni. "Bir kulumun üzerinde iki emniyeti ve iki korkuyu bir arada cem' etmem." "Bir kulumun üzerinde iki emniyeti ve iki korkuyu bir arada cem' etmem."

Bu ne demek; "İki emniyet ve iki korku bir arada olmaz."Bu ne demek; "İki emniyet ve iki korku bir arada olmaz." bunun izahını hadîs-i şerîfin devamında Peygamber Efendimiz açıklıyor: bunun izahını hadîs-i şerîfin devamında Peygamber Efendimiz açıklıyor:

İn hüve âmenenî fi'd-dünyâ. "Eğer o kulum dünyada benden korkmadıysa..." İn hüve âmenenî fi'd-dünyâ. "Eğer o kulum dünyada benden korkmadıysa..."

Çok rahat gezdiyse; âhiret neymiş, cehennem, azap, ikap neymiş,Çok rahat gezdiyse; âhiret neymiş, cehennem, azap, ikap neymiş, hiç fütur getirmediyse, rahat dolaştıysa...hiç fütur getirmediyse, rahat dolaştıysa... Kendisini emniyette hissediyor, bir korkusu titremesi yok... O zaman âhirette onun emniyeti yok. Kendisini emniyette hissediyor, bir korkusu titremesi yok... O zaman âhirette onun emniyeti yok. Bu dünyada emniyette oldu, pervâsız fütursuz, rahat dolaştı. Orada yok.Bu dünyada emniyette oldu, pervâsız fütursuz, rahat dolaştı. Orada yok. Âhirette ona korku var; tir tir titreyeceği durumlarla karşılaşacak.Âhirette ona korku var; tir tir titreyeceği durumlarla karşılaşacak. Çünkü bu dünyada Allah'ı düşünmedi, korkmadı, Allah'ın rızasına uygun hareket etmedi.Çünkü bu dünyada Allah'ı düşünmedi, korkmadı, Allah'ın rızasına uygun hareket etmedi. Onun sıkıntıları kabirden başlayacak. Onun sıkıntıları kabirden başlayacak. Mahşer yerinden cehenneme kadar çeşit çeşit azaplarla [azap görecek.] Mahşer yerinden cehenneme kadar çeşit çeşit azaplarla [azap görecek.]

Allah cümlemizi o azaplardan korusun, kurtarsın.Allah cümlemizi o azaplardan korusun, kurtarsın. Lütfuyla keremiyle cennetine dâhil ettiği bahtiyarların arasına soksun. Lütfuyla keremiyle cennetine dâhil ettiği bahtiyarların arasına soksun.

Burada emin gezene âhirette emniyet yok. Bu dünyada pervâsız olana âhirette korku var. Burada emin gezene âhirette emniyet yok. Bu dünyada pervâsız olana âhirette korku var.

"Eğer bu dünyada benden pervâsız olursa..." "Eğer bu dünyada benden pervâsız olursa..."

Ehaftühû yevme ecmeu ibâdî. "Kullarımı cem' eylediğim günde onu korkuturum."Ehaftühû yevme ecmeu ibâdî. "Kullarımı cem' eylediğim günde onu korkuturum." Ve in hâfenî fi'd-dünyâ. "Eğer kulum dünyada benden korkarsa..."Ve in hâfenî fi'd-dünyâ. "Eğer kulum dünyada benden korkarsa..." Âmentühû yevme ecmeu ibâdî.Âmentühû yevme ecmeu ibâdî. "Kullarımı cem' eylediğim o mahşer yerinde, kıyamet gününde, âhiret âleminde onu emniyette ederim." "Kullarımı cem' eylediğim o mahşer yerinde, kıyamet gününde, âhiret âleminde onu emniyette ederim."

"Acaba benim hâlim ne olacak âhirette?" diye burada o korkuyu yaşadıysa âhirette korku yok. "Acaba benim hâlim ne olacak âhirette?" diye burada o korkuyu yaşadıysa âhirette korku yok.

O halde, bundan anlaşılıyor ki; kula düşen havfullaha sahip olmaktır.O halde, bundan anlaşılıyor ki; kula düşen havfullaha sahip olmaktır. Havfullah, yani Allah'tan korkmak. Allahu Teâlâ hazretlerinden korkmak birkaç şekil ile olur: Havfullah, yani Allah'tan korkmak.

Allahu Teâlâ hazretlerinden korkmak birkaç şekil ile olur:

Bazı kimseler Allahu Teâlâ hazretlerinin elbette azabından korkar.Bazı kimseler Allahu Teâlâ hazretlerinin elbette azabından korkar. Cehennemi var; çeşit çeşit, türlü türlü azapları [ile azap edecek.]Cehennemi var; çeşit çeşit, türlü türlü azapları [ile azap edecek.] Müthiş bir şey; hadîs-i şerîflerde uzun tasvirleri vardır, kitaplar cem' eylemiştir.Müthiş bir şey; hadîs-i şerîflerde uzun tasvirleri vardır, kitaplar cem' eylemiştir. Birisi bu. Birisi bu.

İkinci korku da; Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına aykırı bir şey yapmayı, İkinci korku da; Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına aykırı bir şey yapmayı, bunca nimetine, ihsanına, lütfuna karşılık düşünüp de insanın kendisine yakıştırmaması. bunca nimetine, ihsanına, lütfuna karşılık düşünüp de insanın kendisine yakıştırmaması. "Yâ Rabbi! Sen bana akıl, evlat, mal, mülk, rahat, imkân, iman verdin. "Yâ Rabbi! Sen bana akıl, evlat, mal, mülk, rahat, imkân, iman verdin. İslâm'ı nasip ettin. En hayırlı ümmetten eyledin.İslâm'ı nasip ettin. En hayırlı ümmetten eyledin. Peygamberlerin bile 'Keşke daha sonraki zamanda gelseydik, o Nebi'ye ümmet olsaydık!'Peygamberlerin bile 'Keşke daha sonraki zamanda gelseydik, o Nebi'ye ümmet olsaydık!' dedikleri bir Peygamber'e ümmet eyledin.dedikleri bir Peygamber'e ümmet eyledin. Elhamdülillah, çok şükür! Elhamdülillah, çok şükür! Bunca nimetine karşı benim de elimden geldiği kadar sana has hâlis kulluk etmem lazım." diyeBunca nimetine karşı benim de elimden geldiği kadar sana has hâlis kulluk etmem lazım." diye insan bu terbiye, edep içinde "Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına aykırı bir şey yapmayayım.insan bu terbiye, edep içinde "Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına aykırı bir şey yapmayayım. Bunca lütfun karşısında O'na isyan etmek doğru olur mu?" gibi bir düşünceyle [hareket etmesi lazım.]Bunca lütfun karşısında O'na isyan etmek doğru olur mu?" gibi bir düşünceyle [hareket etmesi lazım.] O da âriflerin korkusu;O da âriflerin korkusu; Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına ve edebe aykırı bir şey yapmayı o bakımdan istememek... Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına ve edebe aykırı bir şey yapmayı o bakımdan istememek...

Geçen haftalarda söylemiştim, hep hatıra geliyor: Geçen haftalarda söylemiştim, hep hatıra geliyor:

"Süheyl-i Rûmî hazretlerine Allah rahmet eylesin ki"Süheyl-i Rûmî hazretlerine Allah rahmet eylesin ki eğer Allah'tan korkmasaydı da yine O'na isyan etmezdi." eğer Allah'tan korkmasaydı da yine O'na isyan etmezdi."

Lev lem yehâfi'llâhe lem yağsîhi. "Allah'tan korkmasaydı bile isyan etmezdi." Lev lem yehâfi'llâhe lem yağsîhi. "Allah'tan korkmasaydı bile isyan etmezdi."

Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin nimetlerini düşünürse,Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin nimetlerini düşünürse, isyan etmek kula çok ters, yanlış bir husus oluyor. isyan etmek kula çok ters, yanlış bir husus oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri o ince duygulara, o ince edeplere cümlemizi nâil eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri o ince duygulara, o ince edeplere cümlemizi nâil eylesin.

Kâle'llâhu teâlâ: Ene'llâhu halaktü'l-ibâde bi-ilmî. Kâle'llâhu teâlâ: Ene'llâhu halaktü'l-ibâde bi-ilmî. Fe-men eradtü bihî hayren menahtühû hulukan hasenen ve men eradtü bihî sûen menahtühû hulukan seyyiâ. Fe-men eradtü bihî hayren menahtühû hulukan hasenen ve men eradtü bihî sûen menahtühû hulukan seyyiâ.

İbn Ömer radıyallahu anh'ten. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;" İbn Ömer radıyallahu anh'ten.

"Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;"

Ene'llah. "Ben Allahu Azîmuşşân'ım." Halaktü'l-ibâde bi-ilmî. "Kullarımı ilmim ile yarattım."Ene'llah. "Ben Allahu Azîmuşşân'ım." Halaktü'l-ibâde bi-ilmî. "Kullarımı ilmim ile yarattım." Fe-men eradtü bihî hayren menahtühû hulukan hasenen.Fe-men eradtü bihî hayren menahtühû hulukan hasenen. "Hayır murad ettiğim kuluma güzel huy ihsan eyledim. Hulûk-u hasen ihsan eyledim." "Hayır murad ettiğim kuluma güzel huy ihsan eyledim. Hulûk-u hasen ihsan eyledim." Ve men eradtü bihî sûen menahtühû hulukan seyyiâ.Ve men eradtü bihî sûen menahtühû hulukan seyyiâ. "Kötülüğünü murad ettiğim kuluma da kötü huy ihsan eyledim." "Kötülüğünü murad ettiğim kuluma da kötü huy ihsan eyledim."

Bu "iyi huy" ve "kötü huy" meselesi üzerinde bir lahza durmak istiyorum: Bu "iyi huy" ve "kötü huy" meselesi üzerinde bir lahza durmak istiyorum:

Peygamberimiz sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem hazretleri; Peygamberimiz sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem hazretleri;

Buistu li-ütemmime mekârime'l-ahlâki buyurmuş;Buistu li-ütemmime mekârime'l-ahlâki buyurmuş; "Ben ahlâkın güzelliklerini, güzel huyları tebliğ etmek, "Ben ahlâkın güzelliklerini, güzel huyları tebliğ etmek, insanlara öğretmek için, onları tamamlamak için peygamber gönderildim." insanlara öğretmek için, onları tamamlamak için peygamber gönderildim."

Tabii kendisinden evvel başka peygamberler geldi, [güzel huyların] bir kısmı insanlara öğretildi.Tabii kendisinden evvel başka peygamberler geldi, [güzel huyların] bir kısmı insanlara öğretildi. "Onları tamamlamak için gönderildim." buyurmuş. "Onları tamamlamak için gönderildim." buyurmuş.

Buradan anlaşılıyor ki; İslâm dininin birçok gayesi var,Buradan anlaşılıyor ki; İslâm dininin birçok gayesi var, bu gayelerinden biri de kulu güzel huylu etmek. bu gayelerinden biri de kulu güzel huylu etmek.

Niye bize Allahu Teâlâ hazretleri İslâm'ı gönderdi? Niye bize Allahu Teâlâ hazretleri İslâm'ı gönderdi?

Elbette ilk önce Allahu Teâlâ hazretlerini doğru tanımamıza, bilmemize, sahih imanaElbette ilk önce Allahu Teâlâ hazretlerini doğru tanımamıza, bilmemize, sahih imana vesile olsun diye Allahu Teâlâ hazretleri bize peygamber gönderdi.vesile olsun diye Allahu Teâlâ hazretleri bize peygamber gönderdi. Kullar Allahu Teâlâ hazretlerini hakkıyla tanısınlar, yanlış tanımasınlar, şirk koşmasınlar,Kullar Allahu Teâlâ hazretlerini hakkıyla tanısınlar, yanlış tanımasınlar, şirk koşmasınlar, küfürde, dalâlette, cehalette, zulümâtta kalmasınlar diye hak yolu aydınlatmak için peygamber gönderdi.küfürde, dalâlette, cehalette, zulümâtta kalmasınlar diye hak yolu aydınlatmak için peygamber gönderdi. İlk vazifemiz Allah'ı doğru bilmek. İlk vazifemiz Allah'ı doğru bilmek. Elhamdülillah, Müslümanlık sayesinde insan Allahu Teâlâ hazretlerine ait sahih sağlam imana eriyor. Elhamdülillah, Müslümanlık sayesinde insan Allahu Teâlâ hazretlerine ait sahih sağlam imana eriyor.

Başka dinlerin akîdeleri bozulmuş. Peygamberler gittikten sonra çeşit çeşit kaviller ortaya çıkmış.Başka dinlerin akîdeleri bozulmuş. Peygamberler gittikten sonra çeşit çeşit kaviller ortaya çıkmış. Mesela İsa aleyhisselam gelmiş geçmiş; İsa aleyhisselam da insanları hak yola çağırdığı haldeMesela İsa aleyhisselam gelmiş geçmiş; İsa aleyhisselam da insanları hak yola çağırdığı halde Allah'ın peygamberine sonra "Allah'ın oğlu" demeye başlamışlar. Allah'ın peygamberine sonra "Allah'ın oğlu" demeye başlamışlar.

Allahu Teâlâ hazretlerinin hanımı mı var? Evlenmeye ihtiyacı mı var? O nasıl söz öyle?!Allahu Teâlâ hazretlerinin hanımı mı var? Evlenmeye ihtiyacı mı var? O nasıl söz öyle?! Yarattığı, tebliğ için gönderdiği, resul olarak gönderdiği bir kimseye senYarattığı, tebliğ için gönderdiği, resul olarak gönderdiği bir kimseye sen nasıl olur da "Allah'ın oğlu" dersin? Câhilâne bir söz, sonradan ortaya çıkmış. nasıl olur da "Allah'ın oğlu" dersin?

Câhilâne bir söz, sonradan ortaya çıkmış.

Yahudiler, Üzeyrun ibnu'llah. "Üzeyir Allah'ın oğludur." dediler.Yahudiler, Üzeyrun ibnu'llah. "Üzeyir Allah'ın oğludur." dediler. Daha eski ümmetler çeşit çeşit sapıklıklara düştüler.Daha eski ümmetler çeşit çeşit sapıklıklara düştüler. Daha önceleri kahraman olan, peygamber olan, makbul olan insanlarıDaha önceleri kahraman olan, peygamber olan, makbul olan insanları bazıları put edindiler, yoldan saptılar. bazıları put edindiler, yoldan saptılar.

Elhamdülillah, biz sahih itikadı öğreniyoruz. Allahu Teâlâ hazretlerini O'nun şânına layık sıfatlar ileElhamdülillah, biz sahih itikadı öğreniyoruz. Allahu Teâlâ hazretlerini O'nun şânına layık sıfatlar ile tanımak için Peygamber Efendimiz'i gönderdi. Elhamdülillah, o bir. tanımak için Peygamber Efendimiz'i gönderdi. Elhamdülillah, o bir.

İkincisi, İslâmiyet insanların ve cemiyetin nizamı ve düzeni için geldi.İkincisi, İslâmiyet insanların ve cemiyetin nizamı ve düzeni için geldi. İslâm'ın birtakım hedefleri dünyaya ait, sadece âhirete ait değil. İslâm'ın birtakım hedefleri dünyaya ait, sadece âhirete ait değil. Bize âhireti öğretip, Allah'a imanı gösterip âhiret için çalışmaya teşvik etti, bir.Bize âhireti öğretip, Allah'a imanı gösterip âhiret için çalışmaya teşvik etti, bir. İslâmiyet'in bir de bu dünyaya ait hedefleri, gayeleri var. İslâmiyet'in bir de bu dünyaya ait hedefleri, gayeleri var. Bu dünyaya ait hedefleri; insanın vücudunu, neslini, cemiyetini korumak, kollamak içinBu dünyaya ait hedefleri; insanın vücudunu, neslini, cemiyetini korumak, kollamak için birçok nizam vardır.birçok nizam vardır. Kur'ân-ı Kerîm'in, hadîs-i şerîflerin ahkâmı incelenirse bunları gruplandırmak mümkündür.Kur'ân-ı Kerîm'in, hadîs-i şerîflerin ahkâmı incelenirse bunları gruplandırmak mümkündür. "Bu hadîs-i şerîflerle, âyet-i kerîmelerle Allahu Teâlâ hazretleri cemiyeti koruyor, "Bu hadîs-i şerîflerle, âyet-i kerîmelerle Allahu Teâlâ hazretleri cemiyeti koruyor, cemiyet hayatını kolluyor, cemiyet hayatında karışıklık, intizamsızlık olmamasını sağlıyor.cemiyet hayatını kolluyor, cemiyet hayatında karışıklık, intizamsızlık olmamasını sağlıyor. Şu hadîs-i şerîfler, şu âyet-i kerîmelerle insanların vücudunu kolluyor, vücuduna zarar vermemesini, Şu hadîs-i şerîfler, şu âyet-i kerîmelerle insanların vücudunu kolluyor, vücuduna zarar vermemesini, vücudunu sıhhatli, âfiyetli bir şekilde tutmasını sağlamaya çalışıyor." diye...vücudunu sıhhatli, âfiyetli bir şekilde tutmasını sağlamaya çalışıyor." diye... Cemiyetin nizamını sağlayan hükümlerin başında ahlâka dair hükümler geliyor. Cemiyetin nizamını sağlayan hükümlerin başında ahlâka dair hükümler geliyor.

Ahlâk dediğimiz şey cemiyete ait bir şeydir.Ahlâk dediğimiz şey cemiyete ait bir şeydir. İnsan tek başına olsaydı ahlâk o kadar önemli olmayacaktı.İnsan tek başına olsaydı ahlâk o kadar önemli olmayacaktı. Cemiyet hayatı yaşayınca ahlâk denilen hâdiseCemiyet hayatı yaşayınca ahlâk denilen hâdise topluluk hayatının bir gereği olarak lazım oluyor.topluluk hayatının bir gereği olarak lazım oluyor. Başkalarıyla iyi geçinmek, başkalarının ezasına sabretmek, başkalarına yardım etmek gerekiyor.Başkalarıyla iyi geçinmek, başkalarının ezasına sabretmek, başkalarına yardım etmek gerekiyor. Onların ihtiyaçlarını görüp gözetmek; parasıyla mâlî bakımdan yardım etmek,Onların ihtiyaçlarını görüp gözetmek; parasıyla mâlî bakımdan yardım etmek, gönülle yardım etmek, yanına gidip bedenen yardım etmek gerekiyor.gönülle yardım etmek, yanına gidip bedenen yardım etmek gerekiyor. İşte bunlar insan cemiyetine ait işler ve tavsiyeler.İşte bunlar insan cemiyetine ait işler ve tavsiyeler. İslâm dini insanın topluluk hâlinde, diğer insanlarla beraber onları ezmeden, İslâm dini insanın topluluk hâlinde, diğer insanlarla beraber onları ezmeden, onları zarara uğratmadan huzur içinde yaşamasına mâni olan her şeyi de yasaklamış.onları zarara uğratmadan huzur içinde yaşamasına mâni olan her şeyi de yasaklamış. Dedikoduyu, gıybeti, hasedi, kini, kötülüğe kötülükle muamele etmeyi yasaklamış. Dedikoduyu, gıybeti, hasedi, kini, kötülüğe kötülükle muamele etmeyi yasaklamış. Bütün ahlâkî emirler dönüp dolaşıp insan cemiyetiniBütün ahlâkî emirler dönüp dolaşıp insan cemiyetini has hâlis, mesut bahtiyar bir cemiyet yapmaya yönelik. has hâlis, mesut bahtiyar bir cemiyet yapmaya yönelik.

Onun için, müslümanların bu gayeyi unutmaması lazım.Onun için, müslümanların bu gayeyi unutmaması lazım. Müslümanlık sadece kul ile Mevlâsı arasındaki ilişkilerden ibaret değil.Müslümanlık sadece kul ile Mevlâsı arasındaki ilişkilerden ibaret değil. Sadece gelip camide namaz kılar, Ramazan'da oruç tutar, hacca gider, hac ibadetini yapar;Sadece gelip camide namaz kılar, Ramazan'da oruç tutar, hacca gider, hac ibadetini yapar; kaşlarını çatar, kimseyle konuşmaz, kimseyle ilgisi yok. Olmadı!kaşlarını çatar, kimseyle konuşmaz, kimseyle ilgisi yok. Olmadı! Müslümanlık, başka insanlarla ilgi ve irtibat dini.Müslümanlık, başka insanlarla ilgi ve irtibat dini. Namazları insan camide topluluk hâlinde kılarsa ecri çok oluyor.Namazları insan camide topluluk hâlinde kılarsa ecri çok oluyor. Üç Cuma'ya gitmediği zaman kalbi mühürleniyor.Üç Cuma'ya gitmediği zaman kalbi mühürleniyor. Hacca gitmezse farzlardan ve İslâm'ın direklerinden bir tanesini yıkmış oluyor.Hacca gitmezse farzlardan ve İslâm'ın direklerinden bir tanesini yıkmış oluyor. Eğer parası varsa, mâlî durumu müsaitse bunları yapması kendisine emredilmiş. Eğer parası varsa, mâlî durumu müsaitse bunları yapması kendisine emredilmiş.

Onun için, biraz çevremize bakınacağız. Cemiyetin içine sokulacağız.Onun için, biraz çevremize bakınacağız. Cemiyetin içine sokulacağız. İnsanların arasına katışacağız.İnsanların arasına katışacağız. Dağda yaşayıp rahat etmekten cemiyetin içine girip insanlarınDağda yaşayıp rahat etmekten cemiyetin içine girip insanların sıkıntısına, cefasına sabretmek daha ecirlidir. Cemiyetin içine, hayır işlerine gireceğiz. sıkıntısına, cefasına sabretmek daha ecirlidir. Cemiyetin içine, hayır işlerine gireceğiz.

Her müslüman her hayır cemiyetine sokulmalı.Her müslüman her hayır cemiyetine sokulmalı. Kızılaymış, Yeşilaymış, şu dernekmiş, bu dernekmiş;Kızılaymış, Yeşilaymış, şu dernekmiş, bu dernekmiş; çevresinde ne kadar dernek varsa hayır işlerinde payı bulunmalı. Hayır işlerine elini uzatmalı.çevresinde ne kadar dernek varsa hayır işlerinde payı bulunmalı. Hayır işlerine elini uzatmalı. Hayır işlerini başka insanlara kaptırmamalı. Hayır işlerini başka insanlara kaptırmamalı. Başka insanların istismar etmesine, başka yollarda kullanmasına müsaade etmemeli.Başka insanların istismar etmesine, başka yollarda kullanmasına müsaade etmemeli. Cemiyetle ilgili faaliyetlerini arttırmalı.Cemiyetle ilgili faaliyetlerini arttırmalı. Ne kadar cemiyete dönük faaliyetleri fazla olursa o kadar hayırlı olur. Ne kadar cemiyete dönük faaliyetleri fazla olursa o kadar hayırlı olur.

Hayru'n-nâs enfeuhüm li'n-nâs. "İnsanların en hayırlısı, başka insanlara faydası en çok dokunandır." Hayru'n-nâs enfeuhüm li'n-nâs. "İnsanların en hayırlısı, başka insanlara faydası en çok dokunandır."

Bu mânaya dikkat edeceğiz, cemiyete sokulacağız. Bu mânaya dikkat edeceğiz, cemiyete sokulacağız.

Cemiyete sokulunca da ahlâk dediğimiz şey başlıyor.Cemiyete sokulunca da ahlâk dediğimiz şey başlıyor. Birisinden kötü bir söz işitirsek birden feverân etmeyeceğiz. Birisinden kötü bir söz işitirsek birden feverân etmeyeceğiz. İnsanlar arasında muamele yaparken adaletli hareket edeceğiz.İnsanlar arasında muamele yaparken adaletli hareket edeceğiz. Yardıma muhtaç kimse gördük mü yardım edeceğiz. Cömertlik yapacağız.Yardıma muhtaç kimse gördük mü yardım edeceğiz. Cömertlik yapacağız. Davet edeceğiz. Muhabbeti arttırıcı işler yapacağız. Bunların hepsi güzel huylar.Davet edeceğiz. Muhabbeti arttırıcı işler yapacağız. Bunların hepsi güzel huylar. Güzel huyların bir kısmı ana huylardır, bir kısmı onlara bağlı tâlî huylardır.Güzel huyların bir kısmı ana huylardır, bir kısmı onlara bağlı tâlî huylardır. Bu güzel huy meselesine dikkat edeceğiz. Güzel huy nedir? Bu güzel huy meselesine dikkat edeceğiz.

Güzel huy nedir?

Bunun açıklaması için kısa bir ölçü verelim: Bunun açıklaması için kısa bir ölçü verelim:

Bir insan bir topluluğun içinde otursa, sonra o topluluktan kalksa gitse,Bir insan bir topluluğun içinde otursa, sonra o topluluktan kalksa gitse, arkasından onun hakkında neler söylemelerini istiyorsa öyle hareket etmeli;arkasından onun hakkında neler söylemelerini istiyorsa öyle hareket etmeli; neleri söylemelerini istemiyorsa da öyle hareket etmemeli. neleri söylemelerini istemiyorsa da öyle hareket etmemeli.

İyi huyun kestirme çarelerinden birisi: Bir topluluktasın, kalktın gittin; İyi huyun kestirme çarelerinden birisi:

Bir topluluktasın, kalktın gittin;

"Oh gitti, kurtulduk! Ne suratsız, ne inatçı adam!"Oh gitti, kurtulduk! Ne suratsız, ne inatçı adam! Laf anlamaz; söylüyorsun söylüyorsun, olduğu yerde inat ediyor!" Laf anlamaz; söylüyorsun söylüyorsun, olduğu yerde inat ediyor!"

İnsan bu çeşit sözleri duymak ister mi? İstemez. İnsan bu çeşit sözleri duymak ister mi?

İstemez.

O halde, böyle denilebilecek cinsten huyları yapma. O halde, böyle denilebilecek cinsten huyları yapma.

"Aferin ya... Ne güzel, bak gönlüm rahatlandı... Şu adamı görünce içim rahatladı, mâşaallah...""Aferin ya... Ne güzel, bak gönlüm rahatlandı... Şu adamı görünce içim rahatladı, mâşaallah..." [gibi] arkandan böyle şeyler söylenmesini istemez misin? "İsterim." [gibi] arkandan böyle şeyler söylenmesini istemez misin?

"İsterim."

O halde öyle söyletecek tarzda hareket et. Ana ölçülerden birisi bu. O halde öyle söyletecek tarzda hareket et.

Ana ölçülerden birisi bu.

Ana ölçülerden bir diğeri de; kendini karşındakinin yerine koymandır.Ana ölçülerden bir diğeri de; kendini karşındakinin yerine koymandır. Yani sen o adamın yerinde olsaydın senin ona yaptığın muameleyi Yani sen o adamın yerinde olsaydın senin ona yaptığın muameleyi sana yapmalarını ister miydin, istemez miydin? sana yapmalarını ister miydin, istemez miydin?

Terazilerden birisi de budur.Terazilerden birisi de budur. Müslümanın ahlâk için nasıl hareket etmesi gerektiğine dair ölçülerinden birisi de budur.Müslümanın ahlâk için nasıl hareket etmesi gerektiğine dair ölçülerinden birisi de budur. Kendini onun yerine koy, ona muameleyi ona göre yap.Kendini onun yerine koy, ona muameleyi ona göre yap. Sana yapılmasını istediğin muameleyi başkasına karşı yap. Sana yapılmasını istediğin muameleyi başkasına karşı yap.

Umumî huylardan bir tanesi de; insanlara fayda götürecek, insanların faydasına olacak şeyleri yapmak,Umumî huylardan bir tanesi de; insanlara fayda götürecek, insanların faydasına olacak şeyleri yapmak, zararına olacak şeyleri yapmamaktır.zararına olacak şeyleri yapmamaktır. Çünkü; "İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır,Çünkü; "İnsanların en hayırlısı insanlara en faydalı olandır, en şerlisi de insanlara zararlı olandır." diye hadîs-i şerîflerde bildirilmiş.en şerlisi de insanlara zararlı olandır." diye hadîs-i şerîflerde bildirilmiş. Fayda esasına göre hareket edeceğiz. "Ben bunu yaparsam ne kadar insana faydam olur? Fayda esasına göre hareket edeceğiz. "Ben bunu yaparsam ne kadar insana faydam olur? Şunu yaparsam zararım dokunur mu?" diye, zarar vermemeye, faydalı olmaya çalışacak.Şunu yaparsam zararım dokunur mu?" diye, zarar vermemeye, faydalı olmaya çalışacak. Ondan sonra da elinden geldiği kadar insanları sevecek. Ondan sonra da elinden geldiği kadar insanları sevecek.

"Ben nasıl seveyim? Bazıları iyi, bazıları kötü..." "Ben nasıl seveyim? Bazıları iyi, bazıları kötü..."

Bir kere şu bakımdan seversin; hepsi Hz. Âdem aleyhisselâm'ın evlatlarıdır. Bir kere şu bakımdan seversin; hepsi Hz. Âdem aleyhisselâm'ın evlatlarıdır.

İkincisi; bütün insanlar Peygamber Efendimiz'in ümmetidir. İkincisi; bütün insanlar Peygamber Efendimiz'in ümmetidir. Şu sırada yeryüzünde yaşayan insanların hepsi Peygamber Efendimiz'in ümmetidir.Şu sırada yeryüzünde yaşayan insanların hepsi Peygamber Efendimiz'in ümmetidir. Bir kısmı Peygamber Efendimiz'e iman etmiştir, ümmet-i icabettir.Bir kısmı Peygamber Efendimiz'e iman etmiştir, ümmet-i icabettir. Bir kısmı da anlatırsan belki müslüman olacak, müslüman olma ihtimali olan kimselerdir.Bir kısmı da anlatırsan belki müslüman olacak, müslüman olma ihtimali olan kimselerdir. Onlara da ümmet-i [dâvet] denir.Onlara da ümmet-i [dâvet] denir. Onun için, kafîre "Belki bunda iman edecek bir taraf vardır." diye bakarsın, öyle yaklaşırsın. Onun için, kafîre "Belki bunda iman edecek bir taraf vardır." diye bakarsın, öyle yaklaşırsın. Mü'mine de "Bunda iman var, kalbinde Allah var." dersin; kalbini kırmamaya, yıkmamaya çalışırsın.Mü'mine de "Bunda iman var, kalbinde Allah var." dersin; kalbini kırmamaya, yıkmamaya çalışırsın. Çünkü büyüklerimiz; "Gönül yıkmak Kâbe'yi yıkmaktan fenadır." demiş.Çünkü büyüklerimiz; "Gönül yıkmak Kâbe'yi yıkmaktan fenadır." demiş. Hadîs-i şerîflere dayanıyor. "Kâbe'yi İbrahim aleyhisselam yapmış." diyorlar.Hadîs-i şerîflere dayanıyor. "Kâbe'yi İbrahim aleyhisselam yapmış." diyorlar. Her insana gönlü Allahu Teâlâ hazretleri vermiş. Her insana gönlü Allahu Teâlâ hazretleri vermiş. Onun için gönül yıkmamaya, kalp kırmamaya dikkat edecek. Onun için gönül yıkmamaya, kalp kırmamaya dikkat edecek.

İnsanın eti yenmiyor, derisi giyilmiyor; bir tatlı sözü var, dili var, samimiyeti var.İnsanın eti yenmiyor, derisi giyilmiyor; bir tatlı sözü var, dili var, samimiyeti var. İnsan tenkit de edebilir; [ama] samimiyetle söylerse dokunmaz. "Kardeşim, ben seni çok seviyorum.İnsan tenkit de edebilir; [ama] samimiyetle söylerse dokunmaz. "Kardeşim, ben seni çok seviyorum. Hakikaten seviyorum. Senin bunu neden yaptığını da anlıyorum. Şu şu sebeplerle öyle yapıyorsun.Hakikaten seviyorum. Senin bunu neden yaptığını da anlıyorum. Şu şu sebeplerle öyle yapıyorsun. Ama bunun âkıbeti şöyle.... Binâenaleyh, onu öyle yapmasan?" diye usûlüyle yaklaşırsan,Ama bunun âkıbeti şöyle.... Binâenaleyh, onu öyle yapmasan?" diye usûlüyle yaklaşırsan, yumuşaklıkla söylersen çok tesiri oluyor. yumuşaklıkla söylersen çok tesiri oluyor.

Ankara'da bir kız, hukuk fakültesinde okuyor. Müslümanlığı duymuş, öğrenmiş, başını örtmüş.Ankara'da bir kız, hukuk fakültesinde okuyor. Müslümanlığı duymuş, öğrenmiş, başını örtmüş. Annesi babası da başörtüsüne muhalif. "Örtmeyeceksin!" diyorlar.Annesi babası da başörtüsüne muhalif. "Örtmeyeceksin!" diyorlar. Kız hukuk tahsili yapacak kadar yükselmiş.Kız hukuk tahsili yapacak kadar yükselmiş. Allahu Teâlâ hazretleri baş örtmeyi emir buyurmuş diye başına örtüyü geçirmiş;Allahu Teâlâ hazretleri baş örtmeyi emir buyurmuş diye başına örtüyü geçirmiş; annesi babası da "Senin gibi gerici insan istemeyiz, aç şu başını!annesi babası da "Senin gibi gerici insan istemeyiz, aç şu başını! Ne yapacaksın bu başörtüyü?" diyorlar. Ne yapacaksın bu başörtüyü?" diyorlar.

Olurdu olmazdı, uzun münâkaşalar... Evde dövmeye bile başlamışlar, "Nedir bu hâlin?" diye... Olurdu olmazdı, uzun münâkaşalar... Evde dövmeye bile başlamışlar, "Nedir bu hâlin?" diye...

Sordum: "Cahil adamlar mı?" "Yok." dedi, babası avukatmış.Sordum:

"Cahil adamlar mı?"

"Yok." dedi, babası avukatmış.
Allah'ın hikmeti işte, çeşit çeşit acayip işler oluyor bu dünyada... "Ne yapalım hocam?" Allah'ın hikmeti işte, çeşit çeşit acayip işler oluyor bu dünyada...

"Ne yapalım hocam?"

Dininden döndürmek için dövüyorlar.Dininden döndürmek için dövüyorlar. Kızın da nişanlısı vardı, düğünleri oldu, evleniverdiler. Dedim ki; Kızın da nişanlısı vardı, düğünleri oldu, evleniverdiler. Dedim ki;

"Sakın alâkayı kesmeyin. Gidin; 'Bizim maksadımız size karşı gelmek değil. Sizi seviyoruz."Sakın alâkayı kesmeyin. Gidin; 'Bizim maksadımız size karşı gelmek değil. Sizi seviyoruz. Siz bizim anamızsınız, babamızsınız.Siz bizim anamızsınız, babamızsınız. Ama siz bizim imanımıza ait şeyler söylediniz, imanımızdan dolayı bizi tazyik altına almaya çalıştınız.Ama siz bizim imanımıza ait şeyler söylediniz, imanımızdan dolayı bizi tazyik altına almaya çalıştınız. Bu olacak şey değil. Bırakın, bizim imanımıza dokunmayın; sizi seviyoruz, Bu olacak şey değil. Bırakın, bizim imanımıza dokunmayın; sizi seviyoruz, size hizmet, hürmet edelim, müsaade buyurun.' gibi [şeyler söyleyin.] Hediye gönderin." size hizmet, hürmet edelim, müsaade buyurun.' gibi [şeyler söyleyin.] Hediye gönderin."

Hakikaten yapmışlar. Elhamdülillah, aradan biraz zaman geçti, bir tanıdıkları doktor var, sordum: Hakikaten yapmışlar. Elhamdülillah, aradan biraz zaman geçti, bir tanıdıkları doktor var, sordum:

"Nasıl durum?" Dedi ki; "Hocam, elhamdülillah iyileşti durum, şimdi yumuşadılar." "Nasıl durum?"

Dedi ki;

"Hocam, elhamdülillah iyileşti durum, şimdi yumuşadılar."

Demek ki böyle yapacağız. "Herkes bir zaman gelir, düzelir." diye bir ihtimal,Demek ki böyle yapacağız. "Herkes bir zaman gelir, düzelir." diye bir ihtimal, bir hayır çekirdeği göreceğiz, o hayır çekirdeğinin filizlenmesine çalışacağız,bir hayır çekirdeği göreceğiz, o hayır çekirdeğinin filizlenmesine çalışacağız, onu sulamaya çalışacağız. Bir başka misal: onu sulamaya çalışacağız.

Bir başka misal:

Birisi bana; "Hocam, benim babam bana küs ve beni evine almıyor, evinden kovdu." dedi. Birisi bana;

"Hocam, benim babam bana küs ve beni evine almıyor, evinden kovdu." dedi.

"Aman, paraya ihtiyacın varsa yardım edelim." dedim. "Aman, paraya ihtiyacın varsa yardım edelim." dedim.

"Paraya ihtiyacım yok, maddî bakımdan durumum iyi."Paraya ihtiyacım yok, maddî bakımdan durumum iyi. Ama babam evinden kovdu, evine almıyor. Gidersem dövüyor." dedi. Ama babam evinden kovdu, evine almıyor. Gidersem dövüyor." dedi.

Olmuş hâdiseyi söylüyorum. Sonunda ben dedim ki; "Sen ona mektup yaz. Madem evine almıyor...Olmuş hâdiseyi söylüyorum.

Sonunda ben dedim ki;

"Sen ona mektup yaz. Madem evine almıyor...
Sen şimdi karşısına geçip söz söyleyince o birden kızar, bağırır, çağırır, sözünü de sana tam anlattırmaz. Sen şimdi karşısına geçip söz söyleyince o birden kızar, bağırır, çağırır, sözünü de sana tam anlattırmaz. En iyisi mektuptur. İlk önce kızsa bile sonra kıyıda köşede o mektubu okur.En iyisi mektuptur. İlk önce kızsa bile sonra kıyıda köşede o mektubu okur. De ki; 'Babacığım! Sen benim babamsın, ben de müslümanım.De ki; 'Babacığım! Sen benim babamsın, ben de müslümanım. Müslüman babasına hizmet eder, hürmet eder.Müslüman babasına hizmet eder, hürmet eder. İtikadın ne olursa olsun, sana hürmet etmek vazifem.İtikadın ne olursa olsun, sana hürmet etmek vazifem. Müsaade buyur, beni affet; ben imanımdan vazgeçemem, imanımın icâbını yapacağım.Müsaade buyur, beni affet; ben imanımdan vazgeçemem, imanımın icâbını yapacağım. Sen beni hoş gör, ben de seni hoş göreyim.Sen beni hoş gör, ben de seni hoş göreyim. Sen nasıl istersen öyle yaşa ama müsaade et de ben sana hürmet edeyim, Sen nasıl istersen öyle yaşa ama müsaade et de ben sana hürmet edeyim, evlatlık vazifemi yapabileyim, geldiğim zaman beni kovma.' Böyle şeyler söyle." evlatlık vazifemi yapabileyim, geldiğim zaman beni kovma.' Böyle şeyler söyle."

Böyle yazmış. Bir zaman geçti; "Hocam memlekete gidiyorum." dedi. Böyle yazmış. Bir zaman geçti;

"Hocam memlekete gidiyorum." dedi.

"Ne oldu?" dedim. "Mektuplar tesirini gösterdi." dedi. Gitti. "Ne oldu?" dedim.

"Mektuplar tesirini gösterdi." dedi. Gitti.

Ondan sonra bir gün baktım fakültede kapımı çaldı, başörtülü bir kızla beraber geldi içeriye; gülüyor... Ondan sonra bir gün baktım fakültede kapımı çaldı, başörtülü bir kızla beraber geldi içeriye; gülüyor...

"Ne o?" dedim. "Hocam, bu benim kardeşim." dedi. Kız kardeşiymiş... "Ne o?" dedim.

"Hocam, bu benim kardeşim." dedi. Kız kardeşiymiş...

"Bu, benim yazdığım mektubun tesiri..." dedi. "Bu, benim yazdığım mektubun tesiri..." dedi.

Kız kardeşi açıkmış, o mektuptan sonra babasına da bir yumuşaklık gelmiş,Kız kardeşi açıkmış, o mektuptan sonra babasına da bir yumuşaklık gelmiş, kız kardeşine de bir düzelme gelmiş, o da başını örtmüş... Çok sevindim tabii... kız kardeşine de bir düzelme gelmiş, o da başını örtmüş... Çok sevindim tabii...

Bir zaman geçti, gülerek yine geldi; "Hocam, babamla hacca gidiyoruz." dedi. Bir zaman geçti, gülerek yine geldi;

"Hocam, babamla hacca gidiyoruz." dedi.

Hani ilk önce bağırıyordu, kovuyordu;Hani ilk önce bağırıyordu, kovuyordu; "Sen niye sakal bıraktın? Ne biçim evlatsın? Gerici evlat istemem!" diyordu... "Sen niye sakal bıraktın? Ne biçim evlatsın? Gerici evlat istemem!" diyordu...

"Baban şimdi yeni müslüman oldu, uçakla gidin,"Baban şimdi yeni müslüman oldu, uçakla gidin, otobüsün çeşitli meşakkatleri vardır, tahammül edemez de feverân ediverir, sen ona iyi bak." dedim. otobüsün çeşitli meşakkatleri vardır, tahammül edemez de feverân ediverir, sen ona iyi bak." dedim.

"Paramız yetmeyecek hocam." dedi, otobüsle gittiler, geldiler. "Paramız yetmeyecek hocam." dedi, otobüsle gittiler, geldiler.

Geçenlerde gördüm, bir başka kardeşini getirmiş; Geçenlerde gördüm, bir başka kardeşini getirmiş;

"Hocam, o da düzeldi. Şimdi buradan Eskişehir'e gidiyoruz, orada ablam var, o da düzeldi." dedi. "Hocam, o da düzeldi. Şimdi buradan Eskişehir'e gidiyoruz, orada ablam var, o da düzeldi." dedi.

İnsanların o anda olduğu hâle bakma.İnsanların o anda olduğu hâle bakma. O anda kızar, bağırır ama sen edepli, ahlâklı hareket edince tesir ediyor.O anda kızar, bağırır ama sen edepli, ahlâklı hareket edince tesir ediyor. Çünkü onun da bir kalbi var, o da bir insan. Çünkü onun da bir kalbi var, o da bir insan.

Hiçbir kimse dünya üzerinde müslüman kadar kuvvetli olamaz.Hiçbir kimse dünya üzerinde müslüman kadar kuvvetli olamaz. Elhamdülillah, arkamızda Mevlâmız var, imanımız var, Peygamberimiz var.Elhamdülillah, arkamızda Mevlâmız var, imanımız var, Peygamberimiz var. Kim karşımıza çıkıp da bizimle aşık atabilir? Kim bizim sözümüzün karşısında durabilir?.. Kim karşımıza çıkıp da bizimle aşık atabilir? Kim bizim sözümüzün karşısında durabilir?..

Küfrün temeli mi var? Yıkılır gider. Onun hiç söylenecek sözleri yok. Küfrün temeli mi var?

Yıkılır gider. Onun hiç söylenecek sözleri yok.

Biz güzel ahlâk ile onlara o gözle bakarsak, bu güzel ahlâk ile dünyaları fethederiz. Biz güzel ahlâk ile onlara o gözle bakarsak, bu güzel ahlâk ile dünyaları fethederiz.

Afrika'da müslüman olmuş insanlar; soruyoruz: "Nereden müslüman oldun?" Afrika'da müslüman olmuş insanlar; soruyoruz:

"Nereden müslüman oldun?"

"Pakistanlı tüccarlar müslüman etti." diyor. "Pakistanlı tüccarlar müslüman etti." diyor.

Müslüman tüccar oraya geliyor, güzel muameleler yapıyor, tatlı dille konuşuyor, görüşüyor,Müslüman tüccar oraya geliyor, güzel muameleler yapıyor, tatlı dille konuşuyor, görüşüyor, kendisini sevdirtiyor, oradaki insanı müslüman ediyor. Parayla, dövmekle, kılıçla değil.kendisini sevdirtiyor, oradaki insanı müslüman ediyor. Parayla, dövmekle, kılıçla değil. Endonezya'ya, Malezya'ya, Afrika sahillerine kadar Müslümanlık öyle yayılmış. Endonezya'ya, Malezya'ya, Afrika sahillerine kadar Müslümanlık öyle yayılmış.

Bu hususta söylenecek çok menkabeler var. Allah cümlemize şuur ihsan etsin. Bu hususta söylenecek çok menkabeler var.

Allah cümlemize şuur ihsan etsin.

Allahu Teâlâ hazretleri sertlikle vermediği çok şeyi insana yumuşaklıkla verir. Allahu Teâlâ hazretleri sertlikle vermediği çok şeyi insana yumuşaklıkla verir.

Onun için, Allah cümlemizi güzel huylu eylesin. Güzel huy üzerinde çok duralım.Onun için, Allah cümlemizi güzel huylu eylesin.

Güzel huy üzerinde çok duralım.
Hepimizin üzerinde kötü huylar vardır; onu bazen kendimiz anlarız, bazen de karşımızdaki bize söyler.Hepimizin üzerinde kötü huylar vardır; onu bazen kendimiz anlarız, bazen de karşımızdaki bize söyler. En iyisini düşman söyler. Hem de insanın ciğerini sökecek gibi acı bir şekilde söyler;En iyisini düşman söyler. Hem de insanın ciğerini sökecek gibi acı bir şekilde söyler; "Sen şöylesin!" diye. Onun için, arada düşmanın sözüne de dikkat etmek lazım."Sen şöylesin!" diye. Onun için, arada düşmanın sözüne de dikkat etmek lazım. Bakalım düşman beni ne bakımdan tenkit ediyor. Bakalım düşman beni ne bakımdan tenkit ediyor. Eğer haksız yere tenkit ediyorsa Allah'a şükredersiniz, hamd edersiniz ki; "Yâ Rabbi!Eğer haksız yere tenkit ediyorsa Allah'a şükredersiniz, hamd edersiniz ki; "Yâ Rabbi! Beni bu bakımdan tenkit ediyor ama sen biliyorsun ki bu hal bende yok." diye sevinirsiniz.Beni bu bakımdan tenkit ediyor ama sen biliyorsun ki bu hal bende yok." diye sevinirsiniz. Ama haklı tenkit ediyorsa, o zaten kusurunu müfettiş gibi arar bulur,Ama haklı tenkit ediyorsa, o zaten kusurunu müfettiş gibi arar bulur, oradan o [kusuru] düzeltmeye çalışırsınız. oradan o [kusuru] düzeltmeye çalışırsınız.

Onun için, iyi huy meselesine biraz eğilelim.Onun için, iyi huy meselesine biraz eğilelim. Kötü huyları bırakıp iyi huyları elde etmeye çalışalım. Kötü huyları bırakıp iyi huyları elde etmeye çalışalım.

Bir de üzüldüğüm bir şeyi söyleyeyim, geçen hafta duydum, çok üzüldüm.Bir de üzüldüğüm bir şeyi söyleyeyim, geçen hafta duydum, çok üzüldüm. Hem de bizim topluluğumuzla da alâkalı olan bir kimse... Allah affetsin. Hem de bizim topluluğumuzla da alâkalı olan bir kimse... Allah affetsin.

Hafızmış. Bulunduğu yerde dört kişi çalışıyorlar.Hafızmış. Bulunduğu yerde dört kişi çalışıyorlar. Üç kişinin aleyhine başkasına gidiyor, müzevirliyor, gammazlıyor.Üç kişinin aleyhine başkasına gidiyor, müzevirliyor, gammazlıyor. Onlarla çekişmeye girmiş. Ötekiler de müslüman, bu da müslüman.Onlarla çekişmeye girmiş. Ötekiler de müslüman, bu da müslüman. Onlar da din öğretmeni, bunlar da din öğretmeni. Orada yapılacak bazı hayırlı işleri engelliyor.Onlar da din öğretmeni, bunlar da din öğretmeni. Orada yapılacak bazı hayırlı işleri engelliyor. Müzevirleyerek hayırlı işleri yaptırtmıyor.Müzevirleyerek hayırlı işleri yaptırtmıyor. Onları oradan uzaklaştırıp onların makamına geçmeye çalışıyor.Onları oradan uzaklaştırıp onların makamına geçmeye çalışıyor. Emin olun, bunun hafızlığı kendisine fayda etmez. Kıldığı namazların da faydası olmaz. Neden? Emin olun, bunun hafızlığı kendisine fayda etmez. Kıldığı namazların da faydası olmaz.

Neden?

Çünkü kazandığı zarar yaptığı hayırdan çok daha fazla!Çünkü kazandığı zarar yaptığı hayırdan çok daha fazla! "Şu kadar hayrı engelledin, bu kadar insana iftira ettin, şu kadar hırs yaptın,"Şu kadar hayrı engelledin, bu kadar insana iftira ettin, şu kadar hırs yaptın, bu kadar haset ettin." diye o huyların hepsini terazide tartacaklar. bu kadar haset ettin." diye o huyların hepsini terazide tartacaklar.

Kıldığı namaz iki paralık namaz... Namazlarımızda ne var; dört dakikadan günde topla, şu kadar namaz...Kıldığı namaz iki paralık namaz... Namazlarımızda ne var; dört dakikadan günde topla, şu kadar namaz... Onun da binbir [kusuru vardır;] içimizden, aklımızdan geçen vesvese [ve] çeşitli düşüncelerle...Onun da binbir [kusuru vardır;] içimizden, aklımızdan geçen vesvese [ve] çeşitli düşüncelerle... Onun da bir hayır tarafı yoktur. Bizim ibadetlerimizin ne ağırlığı olacak yani?Onun da bir hayır tarafı yoktur. Bizim ibadetlerimizin ne ağırlığı olacak yani? Allahu Teâlâ hazretlerine çok şuurla, gönül yanıklığıyla, gözyaşıyla, duyarak, çok hâlisâne, Allahu Teâlâ hazretlerine çok şuurla, gönül yanıklığıyla, gözyaşıyla, duyarak, çok hâlisâne, çok güzel ibadetler mi yapabiliyoruz? Tartıya girecek, mahvolacak zavallı... çok güzel ibadetler mi yapabiliyoruz?

Tartıya girecek, mahvolacak zavallı...
İnşaallah ben fırsat bulursam bir mektup yazayım diyorum ama nasıl olacak bilmiyorum. İnşaallah ben fırsat bulursam bir mektup yazayım diyorum ama nasıl olacak bilmiyorum. Çok zarar ediyor! Çok zarar ediyor!

Onun için, insanı namaz da, hafızlık da, hocalık da kurtarmaz; güzel huylu olması lazım. Onun için, insanı namaz da, hafızlık da, hocalık da kurtarmaz; güzel huylu olması lazım. Çünkü hak sahibi yakasına yapışır.Çünkü hak sahibi yakasına yapışır. Âhirette hak sahibinin merhameti yoktur. İnsan o zaman o hâle gelecek ki; Âhirette hak sahibinin merhameti yoktur. İnsan o zaman o hâle gelecek ki;

Yevme yefirru'l-mer'u min ahîhi ve ümmihî ve ebîhi ve sâhibetihî ve benîhi... Yevme yefirru'l-mer'u min ahîhi ve ümmihî ve ebîhi ve sâhibetihî ve benîhi...

Bu âyet-i kerîmeleri okurken tüylerim diken diken oluyor. Bu âyet-i kerîmeleri okurken tüylerim diken diken oluyor.

Yevme yefirru'l-mer'u min ahîhi. "O gün ki kişi kardeşinden kaçacak."Yevme yefirru'l-mer'u min ahîhi. "O gün ki kişi kardeşinden kaçacak." Ve ümmihî ve ebîhi. "Sevgili anası babasından kaçacak." Neden? Ve ümmihî ve ebîhi. "Sevgili anası babasından kaçacak."

Neden?

Onlara iyi evlatlık edemedi, kusuru var, 'hak isteyecekler' diye onların önünden firar edecek. Onlara iyi evlatlık edemedi, kusuru var, 'hak isteyecekler' diye onların önünden firar edecek.

Ve sâhibetihî ve benîhi. "Karısından, çoluk çocuğundan kaçacak."Ve sâhibetihî ve benîhi. "Karısından, çoluk çocuğundan kaçacak." Li-külli'mriin minhüm yevmeizin şe'nün yu'nîhi.Li-külli'mriin minhüm yevmeizin şe'nün yu'nîhi. "O gün herkesin başına bir dert sarılmış olacak, kendisine yetecek bir sıkıntısı, derdi olacak." "O gün herkesin başına bir dert sarılmış olacak, kendisine yetecek bir sıkıntısı, derdi olacak."

Herkes arayacak; "Kimde benim ne hakkım vardı?" diye, yakasına yapışacak, divân-ı ilâhiye götürecek;Herkes arayacak; "Kimde benim ne hakkım vardı?" diye, yakasına yapışacak, divân-ı ilâhiye götürecek; "Yâ Rabbi! Bu kulda benim hakkım var; bu bana haset etti,"Yâ Rabbi! Bu kulda benim hakkım var; bu bana haset etti, iftira etti, bana şu haksızlığı yaptı." diye söyleyecek. iftira etti, bana şu haksızlığı yaptı." diye söyleyecek.

Onun için, o günü düşünerek ahlâkımızı düzeltelim. Onun için, o günü düşünerek ahlâkımızı düzeltelim.

Kâle'llâhu teâlâ: Men şeğalehû zikrî an mes'eletî a'taytühû kable en yes'elenî. Kâle'llâhu teâlâ: Men şeğalehû zikrî an mes'eletî a'taytühû kable en yes'elenî.

Bu hadîs-i şerîf de zikirle ilgili. Bu hadîs-i şerîf de zikirle ilgili.

Biz zikirle ilgili meseleleri demin biraz hafif geçtik. Mevlâ yine karşımıza çıkartıyor. Biz zikirle ilgili meseleleri demin biraz hafif geçtik. Mevlâ yine karşımıza çıkartıyor.

Allahu Teâlâ hazretleri diyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri diyor ki;

"Beni zikretmek benden bir şey istemekten bir kimseyi alıkoyarsa ben ona istemeden veririm." "Beni zikretmek benden bir şey istemekten bir kimseyi alıkoyarsa ben ona istemeden veririm."

Ne demek? Yani bir kul oturmuş bir köşeye; Allah Allah... diyor,Ne demek?

Yani bir kul oturmuş bir köşeye; Allah Allah... diyor,
lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah... veya sübhanallah veya elhamdülillah... Allah'ı zikrediyor.lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah... veya sübhanallah veya elhamdülillah... Allah'ı zikrediyor. Zikir, çeşitleri ile mâlumumuz. Zikrederken isteyemedi. "Yâ Rabbi! Evde unum kalmadı, un ver. Zikir, çeşitleri ile mâlumumuz. Zikrederken isteyemedi. "Yâ Rabbi! Evde unum kalmadı, un ver. Mahkemem var, mahkemeden beraat edeyim. Çocuğumun hastalığı geçsin. Mahkemem var, mahkemeden beraat edeyim. Çocuğumun hastalığı geçsin. İmtihanda muvaffak olayım..." gibi, insanın dünyalık âhiretlik çeşitli istekleri oluyor. İmtihanda muvaffak olayım..." gibi, insanın dünyalık âhiretlik çeşitli istekleri oluyor. Bunları istemeye vakit bulamadı. A'taytühû kable en yes'elenî. "O zaman istemeden veririm." Bunları istemeye vakit bulamadı.

A'taytühû kable en yes'elenî. "O zaman istemeden veririm."

Bu ne demek? "Ben kulumun zikretmesinden memnunum, endişe etmesin;Bu ne demek?

"Ben kulumun zikretmesinden memnunum, endişe etmesin;
ben onun hâlini, neyi isteyeceğini, sıkıntısının ne olduğunu bilmiyor muyum?ben onun hâlini, neyi isteyeceğini, sıkıntısının ne olduğunu bilmiyor muyum? Zikre devam etsin, korkmasın." diyor. Zikre devam etsin, korkmasın." diyor.

"Çok zikrettim de elimi açıp da isteyeceklerimi sıralayamadım." "Çok zikrettim de elimi açıp da isteyeceklerimi sıralayamadım."

Sıralamayınca Allah bilmedi mi onları? Allahu Teâlâ hazretlerinin senin hâlinden haberi yok mu? Sıralamayınca Allah bilmedi mi onları? Allahu Teâlâ hazretlerinin senin hâlinden haberi yok mu?

En iyisi o... Abdulaziz Efendi rahmetullâhi aleyh anlatmış: En iyisi o...

Abdulaziz Efendi rahmetullâhi aleyh anlatmış:

Birisi elini açarmış, o da kulak verirmiş, "Nasıl dua ediyor?" diye. Sürekli; Birisi elini açarmış, o da kulak verirmiş, "Nasıl dua ediyor?" diye. Sürekli;

"Yâ Rabbi! Sen bilirsin... Yâ Rabbi! Sen bilirsin..." dermiş. "Yâ Rabbi! Sen bilirsin... Yâ Rabbi! Sen bilirsin..." dermiş.

"Ne biçim dua ediyor?" demiş bir müddet... Sonra anlamış, meğerse ne güzel dua ediyormuş. "Ne biçim dua ediyor?" demiş bir müddet... Sonra anlamış, meğerse ne güzel dua ediyormuş.

"Sen bilirsin." diyor, O'na iltica ediyor. Tevekkül ediyor; "Sana havale ediyorum yâ Rabbi!" diyor. "Sen bilirsin." diyor, O'na iltica ediyor. Tevekkül ediyor; "Sana havale ediyorum yâ Rabbi!" diyor.

Allahu Teâlâ hazretleri kula sorsa; "Kulum, hadi vereceğim bakalım, ne istersin?" Allahu Teâlâ hazretleri kula sorsa;

"Kulum, hadi vereceğim bakalım, ne istersin?"

En akıllıca iş; "Sen bilirsin." demek. En akıllıca iş; "Sen bilirsin." demek.

Bir de, isterse; "Yâ Rabbi! Razı olmanı isterim."Bir de, isterse; "Yâ Rabbi! Razı olmanı isterim." Çünkü razı oldu mu Allahu Teâlâ hazretleri, her hayır razı olmaktan sonra oluyor. Çünkü razı oldu mu Allahu Teâlâ hazretleri, her hayır razı olmaktan sonra oluyor. En güzeli "Sen bilirsin." demek. Onun için, fe-tevekkelû. "Tevekkül edin."En güzeli "Sen bilirsin." demek.

Onun için, fe-tevekkelû. "Tevekkül edin."
Allahu Teâlâ hazretlerine tevekkül etmek; yani "Sen benim vekilim ol, Allahu Teâlâ hazretlerine tevekkül etmek; yani "Sen benim vekilim ol, benim nâmıma ne dilersen öyle yap. Ben sana dayandım, güvendim. benim nâmıma ne dilersen öyle yap. Ben sana dayandım, güvendim. Senin benim nâmıma vereceğine, alacağına, takdirine razıyım." Tevekkül güzel bir şey. Senin benim nâmıma vereceğine, alacağına, takdirine razıyım." Tevekkül güzel bir şey.

Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri bize zikrin tadını tattırsın.Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri bize zikrin tadını tattırsın. Bu zikrin arkasından çok hayırlar vardır. İnsan zikrede ede çok hayırlara erer. Bu zikrin arkasından çok hayırlar vardır. İnsan zikrede ede çok hayırlara erer.

İnşaallah onları ileride biraz geniş anlatırız. İnşaallah onları ileride biraz geniş anlatırız.

Kâle'llâhu azze ve celle: Men zârenî fî beytî ev fî mescidi resûlî ev fî beyti'l-makdisi fe-mâte mâte şehîden. Kâle'llâhu azze ve celle: Men zârenî fî beytî ev fî mescidi resûlî ev fî beyti'l-makdisi fe-mâte mâte şehîden.

"Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki; "Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki;

'Kim beni evimde -Beytullah dediğimiz Mekke-i Mükeremme'de-' ziyaret ederse.''Kim beni evimde -Beytullah dediğimiz Mekke-i Mükeremme'de-' ziyaret ederse.' Ev fî mescidi resûlî. 'Veyahut Resûlümün mescidinde -yani Medine'de-" ziyaret ederse.'Ev fî mescidi resûlî. 'Veyahut Resûlümün mescidinde -yani Medine'de-" ziyaret ederse.' Ev fî beyti'l-makdisi. 'Yahut Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'da ziyaret ederse...'Ev fî beyti'l-makdisi. 'Yahut Kudüs'teki Mescid-i Aksâ'da ziyaret ederse...' Fe-mâte mâte şehîden. 'Ölürse şehit olarak ölür.'" Fe-mâte mâte şehîden. 'Ölürse şehit olarak ölür.'"

"Hacca giden, Peygamber Efendimiz'in mescidini ve Kudüs'ü ziyarete giden, ölürse şehit olur." demek. "Hacca giden, Peygamber Efendimiz'in mescidini ve Kudüs'ü ziyarete giden, ölürse şehit olur." demek.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

"Benim şu mescidimde kılınan namaz başka yerde kılınan namazdan bin misli daha üstündür."Benim şu mescidimde kılınan namaz başka yerde kılınan namazdan bin misli daha üstündür. Bin rekâta bedeldir. Yalnız -Mekke-i Mükerreme'deki- Mescid-i Haram müstesna." Bin rekâta bedeldir. Yalnız -Mekke-i Mükerreme'deki- Mescid-i Haram müstesna."

Onun sevabı -bir rivayette- 100 bin misli oluyor. Onun sevabı -bir rivayette- 100 bin misli oluyor.

Onun için, bu hadîs-i şerîften çıkan ders nedir? Onun için, bu hadîs-i şerîften çıkan ders nedir?

Haccın, umrenin, Peygamber Efendimiz'in kabrini ziyaretin,Haccın, umrenin, Peygamber Efendimiz'in kabrini ziyaretin, Kudüs'ü ziyaretin kıymetli bir ibadet olduğu çıkıyor. Kudüs'ü ziyaretin kıymetli bir ibadet olduğu çıkıyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize tekrar tekrar o mübarek yerleri ziyaret etmeyi nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize tekrar tekrar o mübarek yerleri ziyaret etmeyi nasip eylesin.

Kâle'llâhu azze ve celle: İnne li-ibâdî aleyye ahdenKâle'llâhu azze ve celle: İnne li-ibâdî aleyye ahden in ekâme's-salâte li-vaktihâ en lâ uazzibehû ve en unhilehü'l-cennete bi-ğayri hisâb. in ekâme's-salâte li-vaktihâ en lâ uazzibehû ve en unhilehü'l-cennete bi-ğayri hisâb.

Hz. Âişe validemizden naklolmuş kiHz. Âişe validemizden naklolmuş ki Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin şöyle buyurduğunu naklediyor: Peygamber Efendimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin şöyle buyurduğunu naklediyor:

İnne li-ibâdî aleyye ahden. "Kulumun bana karşı bir anlaşması vardır." İnne li-ibâdî aleyye ahden. "Kulumun bana karşı bir anlaşması vardır."

"Ben kulumla bir anlaşma yapmışım, ahd u misak, ahd u peyman eylemişiz." "Ben kulumla bir anlaşma yapmışım, ahd u misak, ahd u peyman eylemişiz."

İn ekâme's-salâte li-vaktihâ en lâ uazzibehû. "Eğer vaktinde namazı kılarsa onu azaplandırmamak..."İn ekâme's-salâte li-vaktihâ en lâ uazzibehû. "Eğer vaktinde namazı kılarsa onu azaplandırmamak..." Ve en unhilehü'l-cennete bi-ğayri hisâb. "Hesapsız cennete sokmak üzere ahdimiz vardır." Ve en unhilehü'l-cennete bi-ğayri hisâb. "Hesapsız cennete sokmak üzere ahdimiz vardır."

Bu da namazı vaktinde kılmanın önemine dairdir. Namazın beş vakit olmasının hikmetleri var.Bu da namazı vaktinde kılmanın önemine dairdir. Namazın beş vakit olmasının hikmetleri var. Namazı uzunca anlatmamız lazım çünkü mühim ibadet. Namazı uzunca anlatmamız lazım çünkü mühim ibadet. Kim onu yaparsa Allah'ın dostu oluyor, kim onu kaybederse Allah'ın düşmanı oluyor.Kim onu yaparsa Allah'ın dostu oluyor, kim onu kaybederse Allah'ın düşmanı oluyor. Hakikaten demin hadîs-i şerîfte geçti. Bu namaz aslında büyük bir zikirdir. Hakikaten demin hadîs-i şerîfte geçti. Bu namaz aslında büyük bir zikirdir.

Akımi's-salâti li-zikrî. Namaz büyükçe, derli toplu, kalabalık ve kıymetli bir zikirdir.Akımi's-salâti li-zikrî.

Namaz büyükçe, derli toplu, kalabalık ve kıymetli bir zikirdir.
O zikirden yüksek kullar çok büyük zevk alırlar; namazı çok itibar ederek, severek kılarlar.O zikirden yüksek kullar çok büyük zevk alırlar; namazı çok itibar ederek, severek kılarlar. 50, 100, 400 rekât kılar...50, 100, 400 rekât kılar... Filanca velî –menkıbelerini okuruz- şu kadar rekât kılmadan ticarethanesini, dükkânını açmazmış. Filanca velî –menkıbelerini okuruz- şu kadar rekât kılmadan ticarethanesini, dükkânını açmazmış.

Neden? Tadına varmış da bırakamıyor. "Dur" desen durmuyor. Neden?

Tadına varmış da bırakamıyor. "Dur" desen durmuyor.

Namazı beş vakit kılması, beş defa kulu dünya işlerinden çekip deNamazı beş vakit kılması, beş defa kulu dünya işlerinden çekip de Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkartıyor. O zaman insan günde beş defa yolu doğrultuyor.Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkartıyor. O zaman insan günde beş defa yolu doğrultuyor. Beş vakit camiye geldikçe, namaza durdukça, huzura çıktıkça günde beş defa hiza alıyor.Beş vakit camiye geldikçe, namaza durdukça, huzura çıktıkça günde beş defa hiza alıyor. Direksiyonu sırât-ı müstakîme çeviriyor. Yani arada [şaşırsa] bile günde beş defa düzeltiyor. Direksiyonu sırât-ı müstakîme çeviriyor. Yani arada [şaşırsa] bile günde beş defa düzeltiyor. O namazı kılmayınca, sapıttı mı sapıtıp gidiyor, yanlış yola yürüyüp gidiyor.O namazı kılmayınca, sapıttı mı sapıtıp gidiyor, yanlış yola yürüyüp gidiyor. Onun için namazın günde beş vakit olması çok büyük nimettir. Hem de ne kadar kritik zamanlarda...Onun için namazın günde beş vakit olması çok büyük nimettir. Hem de ne kadar kritik zamanlarda... Sabah kalkıyorsun, namaz, ne güzel; öğle üzeri namaz, ne kadar güzel;Sabah kalkıyorsun, namaz, ne güzel; öğle üzeri namaz, ne kadar güzel; tam ticarete daldığın ikindi vaktinde bir namaz, ne kadar hoş;tam ticarete daldığın ikindi vaktinde bir namaz, ne kadar hoş; akşam güneş batarken bir namaz, yatarken yatsı namazı... Fevkalâde kıymetli, önemli vakitlerde...akşam güneş batarken bir namaz, yatarken yatsı namazı... Fevkalâde kıymetli, önemli vakitlerde... Hepsinin ayrı ayrı vakit olarak ibretleri, hikmetleri var. Hepsinin ayrı ayrı vakit olarak ibretleri, hikmetleri var.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyup dersimizi keseceğiz. Bir hadîs-i şerîf daha okuyup dersimizi keseceğiz.

Kâle'llâhu azze ve celle:Kâle'llâhu azze ve celle: Men lâne bi-hakkî ve tevâdaa lî ve lem yetekkeber fî ardî rafa'tühû hattâ ec'alehû fî ılliyyîn. Men lâne bi-hakkî ve tevâdaa lî ve lem yetekkeber fî ardî rafa'tühû hattâ ec'alehû fî ılliyyîn.

Bu da ahlâkın önemlilerinden birisi olan tevâzuya dair bir hadîs-i şerîftir. Bu da ahlâkın önemlilerinden birisi olan tevâzuya dair bir hadîs-i şerîftir.

Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

"Bir müslüman kulum benim celâlim hakkı için yumuşak davranırsa..." "Bir müslüman kulum benim celâlim hakkı için yumuşak davranırsa..."

Kızgın, asabî değil; yumuşak davranıyor. Ve tevâdaa lî. "Benim için mütevâzı durursa..." Kızgın, asabî değil; yumuşak davranıyor.

Ve tevâdaa lî. "Benim için mütevâzı durursa..."

İnsanlara sertlik, haşinlik yapmıyor; yumuşak, mütevâzı davranıyor. İnsanlara sertlik, haşinlik yapmıyor; yumuşak, mütevâzı davranıyor.

Ve lem yetekkeber fî ardî.Ve lem yetekkeber fî ardî. "Benim yeryüzünde, yarattığım arzda tekebbür etmiyor, kibirlenmiyor, büyüklük taslamıyor."Benim yeryüzünde, yarattığım arzda tekebbür etmiyor, kibirlenmiyor, büyüklük taslamıyor. " Rafa'tühû. "Ben o kulumu yükseltirim." Tevâzu, "alçalmak" demek. " Rafa'tühû. "Ben o kulumu yükseltirim."

Tevâzu, "alçalmak" demek.

"Kulum alçalırsa, tevâzu gösterirse ben onu yükseltirim." "Kulum alçalırsa, tevâzu gösterirse ben onu yükseltirim."

Hattâ ec'alehû fî ılliyyîn. "Ta illiyyîne kadar yükseltirim." Hattâ ec'alehû fî ılliyyîn. "Ta illiyyîne kadar yükseltirim."

İlliyyin, Arş-ı Âlâ'nın altındaki makamdır. "O kadar yüksek mertebeye çıkartırım." İlliyyin, Arş-ı Âlâ'nın altındaki makamdır.

"O kadar yüksek mertebeye çıkartırım."

Ne yaparsa? Allah rızası için yumuşak davranırsa, tevâzu gösterirse, kibirlenmezse. Ne yaparsa?

Allah rızası için yumuşak davranırsa, tevâzu gösterirse, kibirlenmezse.

[Tevâzu,] ahlâkın güzellerinden biridir. Kavgaların çoğu kibirden çıkar.[Tevâzu,] ahlâkın güzellerinden biridir. Kavgaların çoğu kibirden çıkar. "Sen bana ne hakla bunu söylersin! Sen kim oluyorsun? "Sen bana ne hakla bunu söylersin! Sen kim oluyorsun? Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" [gibi] bütün kavgalar; Sen benim kim olduğumu biliyor musun?" [gibi] bütün kavgalar; "Sen benim hakkımı iyi takdir edemedin!" meselesinden çıkar."Sen benim hakkımı iyi takdir edemedin!" meselesinden çıkar. "Tamam, ben senin düşündüğünden de aşağıyım, merak etme." dersen hiç kavga olmaz."Tamam, ben senin düşündüğünden de aşağıyım, merak etme." dersen hiç kavga olmaz. Herkes öyle deyiverdiği zaman iş biter. Adam ne yapacak, çare bulamaz. Herkes öyle deyiverdiği zaman iş biter. Adam ne yapacak, çare bulamaz.

Allahu Teâlâ hazretleri o yumuşakbaşlılığın, mütevâzılığın kıymetini anlayıp o güzel huylarıAllahu Teâlâ hazretleri o yumuşakbaşlılığın, mütevâzılığın kıymetini anlayıp o güzel huyları tesâhub etmeyi, onlara sahip olmayı, edinmeyi bizlere nasip eylesin.tesâhub etmeyi, onlara sahip olmayı, edinmeyi bizlere nasip eylesin. Sevdiği huylarla bezesin, içimizi dışımızı süslesin. Sevdiği amellerle sevdiği yollarda yürütsün.Sevdiği huylarla bezesin, içimizi dışımızı süslesin. Sevdiği amellerle sevdiği yollarda yürütsün. Sevdiği kul olarak emanetimizi alsın. Huzuruna sevdiği razı olduğu, "Gel kulum!" dediği; Sevdiği kul olarak emanetimizi alsın. Huzuruna sevdiği razı olduğu, "Gel kulum!" dediği;

Irciî ilâ rabbiki râdiyeten merdıyye, fe'dhulî fî ibâdî ve'dhulî cennetî. Irciî ilâ rabbiki râdiyeten merdıyye, fe'dhulî fî ibâdî ve'dhulî cennetî. "Gel cennetime gir, has kullarımın arasına katıl!" diye hitap ettiği bahtiyarlardan eylesin. "Gel cennetime gir, has kullarımın arasına katıl!" diye hitap ettiği bahtiyarlardan eylesin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2