Namaz Vakitleri
İstanbul
27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Allah Rahmân ve Rahîm’dir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Recep 1419 / 03.11.1998
Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın yurtdışında bulunduğu zamanlarda, özellikle 7 Mayıs 1997 günü Türkiye’den ayrıldıktan sonra gurbet ellerde; Avustralya, Almanya, İsveç, İngiltere, Hollanda, ABD ve farklı ülkelerde yapmış oldukları sohbetlerdir.

Avustralya’da sabah ve yatsı namazından sonra, çeşitli camilerde yaptıkları hadis ve tefsir sohbetleri, İsveç’te son Ramazan ayı boyunca yaptıkları konuşmalar, aile eğitim toplantılarında yaptıkları konuşmalar ve konferanslardan oluşmaktadır.

Bu konuşmalar, Ak-Radyo’da “Gurbet Sohbetleri” adı altında yayımlanmıştır.

Konuşma Metni

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!.. es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!..

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi, her türlü ihsânı, ikrâmı üzerinize olsun.Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi, her türlü ihsânı, ikrâmı üzerinize olsun. Allah sizleri ve bizleri dünyada ve âhirette, süedâ, saidler, mutlular,Allah sizleri ve bizleri dünyada ve âhirette, süedâ, saidler, mutlular, bahtiyarlar zümresine dâhil eylesin. İki cihanda muradlarımızı, muradlarınızı ihsân eylesin. bahtiyarlar zümresine dâhil eylesin. İki cihanda muradlarımızı, muradlarınızı ihsân eylesin.

Allah'ın lütf u keremiyle, ne mutlu bizlere, çok şükür Rabbimiz,Allah'ın lütf u keremiyle, ne mutlu bizlere, çok şükür Rabbimiz, Kur'ân-ı Kerîm üzere sohbetlere başladık. Kur'ân-ı Kerîm hakkında umûmî bilgiler sunduktan sonra; Kur'ân-ı Kerîm üzere sohbetlere başladık. Kur'ân-ı Kerîm hakkında umûmî bilgiler sunduktan sonra;

Eûzü billâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm demek, yâni istiâze etmek üzerinde bilgiler verdik.Eûzü billâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm demek, yâni istiâze etmek üzerinde bilgiler verdik. Sonra Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm demek, besmeleyle başlamak,Sonra Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm demek, besmeleyle başlamak, besmelenin mâhiyetiyle ilgili, ne olduğuyla ilgili bilgiler verdik.besmelenin mâhiyetiyle ilgili, ne olduğuyla ilgili bilgiler verdik. Sonra Elhamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn, ayet-i kerîmesinin izâhını yaptık. Sonra Elhamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn, ayet-i kerîmesinin izâhını yaptık.

Tabii bu besmele olsun, istiâze olsun, hamdele dediğimiz "Elhamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn"Tabii bu besmele olsun, istiâze olsun, hamdele dediğimiz "Elhamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn" mübarek sözleri olsun, bunlar bâkıyâtü's-sâlihât denilen, çok kıymetli, çok değerli,mübarek sözleri olsun, bunlar bâkıyâtü's-sâlihât denilen, çok kıymetli, çok değerli, çok önemli, mânâsı çok derin lâfızlar olduğunu için, mübarek lâfızlar olduğu içinçok önemli, mânâsı çok derin lâfızlar olduğunu için, mübarek lâfızlar olduğu için bunların izahları üzerinde uzunca bilgiler vermek uygun oluyor, önemine binâen... bunların izahları üzerinde uzunca bilgiler vermek uygun oluyor, önemine binâen...

Bunları verdik ve Fâtiha'nın, bizim sayılarımıza, saymamıza göre, bizim mezhebimizin âlimlerininBunları verdik ve Fâtiha'nın, bizim sayılarımıza, saymamıza göre, bizim mezhebimizin âlimlerinin ve Türkiye'de yaygın Kur'ân-ı Kerîmlerin sayılamasına göre Fâtiha'nın bir ayeti olan,ve Türkiye'de yaygın Kur'ân-ı Kerîmlerin sayılamasına göre Fâtiha'nın bir ayeti olan, "Er-rahmâni'r-rahîm"e ulaştık. Bu iki kelime "Er-rahmâni'r-rahîm", "Er-rahmâni'r-rahîm"e ulaştık. Bu iki kelime "Er-rahmâni'r-rahîm", mânâca "Elhamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn"e bağlı, ama müstakil bir âyet-i kerîmemânâca "Elhamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn"e bağlı, ama müstakil bir âyet-i kerîme "Elhamdü lillâhi rabbil-âlemîn." "lillâhi", başında lâm olduğu için esre okunuyor."Elhamdü lillâhi rabbil-âlemîn."

"lillâhi", başında lâm olduğu için esre okunuyor.
Yâni lâm, harf-i cer olduğundan lafza-i celâl mecrur oluyor.Yâni lâm, harf-i cer olduğundan lafza-i celâl mecrur oluyor. "Rabbi'l-âlemîn" de ona tâbi olarak esre oluyor."Rabbi'l-âlemîn" de ona tâbi olarak esre oluyor. "Er-rahmâni'r-rahîm" de yine ona bağlı olduğu için sonu esre okunuyor. "Er-rahmâni'r-rahîm" de yine ona bağlı olduğu için sonu esre okunuyor.

Biliyorsunuz, Arap dilinin özelliği, kelimenin sonundaki okunuşlar,Biliyorsunuz, Arap dilinin özelliği, kelimenin sonundaki okunuşlar, yâni "Üstün mü okunacak, ötre mi okunacak, esre mi okunacak?" meselesi,yâni "Üstün mü okunacak, ötre mi okunacak, esre mi okunacak?" meselesi, kelimenin cümledeki dil bilgisi görevine bağlıdır.kelimenin cümledeki dil bilgisi görevine bağlıdır. Dil bilgisi kurallarıyla ilgilidir ve mânâ çok önemlidir, en son harfin okunuşu çok önemlidir."Dil bilgisi kurallarıyla ilgilidir ve mânâ çok önemlidir, en son harfin okunuşu çok önemlidir." Er-rahmâni'r-rahîm", onun için. Er-rahmâni'r-rahîm", onun için.

Bu tabii başka bir yerde olsa, bu siyak içinde, sözün bu akışı içinde olmasa daBu tabii başka bir yerde olsa, bu siyak içinde, sözün bu akışı içinde olmasa da başka bir yerde karşımıza çıksa tabii "Er-rahmânür-rahîm" de okunabilir, "Er-rahmânir-rahîme" diyebaşka bir yerde karşımıza çıksa tabii "Er-rahmânür-rahîm" de okunabilir, "Er-rahmânir-rahîme" diye üstünlü de okunabilir ama burada sözün akışına, öndeki kelimelere bağlı olarak üstünlü de okunabilir ama burada sözün akışına, öndeki kelimelere bağlı olarak "Er-rahmânir-rahîm" diye okunmuş. "Er-rahmânir-rahîm" diye okunmuş.

Bu iki kelime, "Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm"in izahında açıklanmıştı ki, çok önemli olan iki sıfattır.Bu iki kelime, "Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm"in izahında açıklanmıştı ki, çok önemli olan iki sıfattır. AllahuTeâlâ hazretleri'nin esmâ-i hüsnâsından, esmâ-i hüsnâ arasında yer alan AllahuTeâlâ hazretleri'nin esmâ-i hüsnâsından, esmâ-i hüsnâ arasında yer alan iki mübarek kelimedir rahmân ve rahîm sözleri. Rahmân sözünün, Araplar'ın kullanışında, iki mübarek kelimedir rahmân ve rahîm sözleri. Rahmân sözünün, Araplar'ın kullanışında, yâni Arap ülkesinde, Peygamber Efendimiz'in peygamber gönderildiği devirde,yâni Arap ülkesinde, Peygamber Efendimiz'in peygamber gönderildiği devirde, o sıralarda ayrıca bir saygınlığı ve önemi var. Bizim Allah lâfza-i celâlini kullandığımız gibi,o sıralarda ayrıca bir saygınlığı ve önemi var.

Bizim Allah lâfza-i celâlini kullandığımız gibi,
Rahmân lâfzını da onlar o kadar, yâni âlemleri yaratan, yaratıcımızın ismi gibi kullanmışlarRahmân lâfzını da onlar o kadar, yâni âlemleri yaratan, yaratıcımızın ismi gibi kullanmışlar ve saymışlardır, özel isim gibi kullanmışlardır.ve saymışlardır, özel isim gibi kullanmışlardır. Hatta Arap dil bilginlerinden bazıları bunun Arapçayla da sınırlı olmadığını,Hatta Arap dil bilginlerinden bazıları bunun Arapçayla da sınırlı olmadığını, daha eski kökteki dillere doğru gittiğini ifade eden sözler söylemişlerdir. daha eski kökteki dillere doğru gittiğini ifade eden sözler söylemişlerdir.

Biliyorsunuz Araplar da başka kavimlerin kardeşi, onların dili de Sâmî dillerinden bir grup.Biliyorsunuz Araplar da başka kavimlerin kardeşi, onların dili de Sâmî dillerinden bir grup. Tabii İbrahim aleyhisselam'a doğru geriye gidiyor. Ondan sonra Nuh aleyhisselam'a geriye gidiyor.Tabii İbrahim aleyhisselam'a doğru geriye gidiyor. Ondan sonra Nuh aleyhisselam'a geriye gidiyor. Ondan sonra Âdem aleyhisselam'a varıyor. Ondan sonra Âdem aleyhisselam'a varıyor.

Yâni bu "Rahman" kelimesinin tarihî derinliği de var ve "Rahman" deyinceYâni bu "Rahman" kelimesinin tarihî derinliği de var ve "Rahman" deyince AllahuTeâlâ hazretleri hemen hatıra geliyor.AllahuTeâlâ hazretleri hemen hatıra geliyor. Herhangi bir tapındıkları, meselâ kendilerinin müşrik oldukları için çeşitli düşüncelerleHerhangi bir tapındıkları, meselâ kendilerinin müşrik oldukları için çeşitli düşüncelerle tapındıkları başka varlıklar var ama, onlara o ismi vermiyorlar.tapındıkları başka varlıklar var ama, onlara o ismi vermiyorlar. Yâni "Rahman" dedikleri zaman bizim Allah lafza-i celâliyle düşündüğümüzYâni "Rahman" dedikleri zaman bizim Allah lafza-i celâliyle düşündüğümüz âlemleri yaratan Mevlâyı düşünüyorlar. Önemli bir kelime, saygın bir kelime.âlemleri yaratan Mevlâyı düşünüyorlar. Önemli bir kelime, saygın bir kelime. Yâni duyanı hemen böyle kendine getiren bir söz. Yâni duyanı hemen böyle kendine getiren bir söz.

"Er-Rahmân" ve "er-Rahîm" sözleri böyle belki Arapçayı da taşan,"Er-Rahmân" ve "er-Rahîm" sözleri böyle belki Arapçayı da taşan, Arapça'dan önceki ana dillere doğru da kökleriArapça'dan önceki ana dillere doğru da kökleri derinlere giden bir söz olmakla beraber Arapça'da da anlamı var; derinlere giden bir söz olmakla beraber Arapça'da da anlamı var;

rahime-yerhamu kökünden geldiğinirahime-yerhamu kökünden geldiğini rahmetmek, acımak,merhamet etmek mânâsından geldiğini biz de sezinleyebiliyoruz. rahmetmek, acımak,merhamet etmek mânâsından geldiğini biz de sezinleyebiliyoruz.

Ve tabii bu vezinde; yâni rahmân fa'lân vezninde, rahîm faîl vezninde;Ve tabii bu vezinde; yâni rahmân fa'lân vezninde, rahîm faîl vezninde; bu vezinde Arapça'da başka sıfatlar da var. bu vezinde Arapça'da başka sıfatlar da var. Bunların, bu vezinlerin, bu kalıpların ne mânâ ifade ettiğini de biliyoruz. Bunların, bu vezinlerin, bu kalıpların ne mânâ ifade ettiğini de biliyoruz.

Rahmân, mübâlağâ ifade eden bir kalıptır.Rahmân, mübâlağâ ifade eden bir kalıptır. Yâni bir kökten o kalıba bir sıfat getirilmişse o mübalağa ifade eder.Yâni bir kökten o kalıba bir sıfat getirilmişse o mübalağa ifade eder. Meselâ Arapça'da gadibe kızdı demek, gadibe-yağdabu-gadab... Meselâ Arapça'da gadibe kızdı demek, gadibe-yağdabu-gadab...

Biz, ze'ye çevirerek okuyoruz, gazab diyoruz.Biz, ze'ye çevirerek okuyoruz, gazab diyoruz. Çok kızgınsa, kızgınlık doğmuşsa bir insan, böyle bir insana, yüzü kıpkırmızı kızarmış, çok kızmış.Çok kızgınsa, kızgınlık doğmuşsa bir insan, böyle bir insana, yüzü kıpkırmızı kızarmış, çok kızmış. Ona gadbân derler, yâni çok sinirlenmiş, yüzü kıpkırmızı olmuş. Mübâlâğa ifade ediyor bu fa'lân vezni... Ona gadbân derler, yâni çok sinirlenmiş, yüzü kıpkırmızı olmuş. Mübâlâğa ifade ediyor bu fa'lân vezni...

Rahmân, onun için çok merhametli, yâni çok lütufkâr, çok rahmedici, merhamet edici demek.Rahmân, onun için çok merhametli, yâni çok lütufkâr, çok rahmedici, merhamet edici demek. Hatta o kadar rahmedici ki, mü'min olsun, kâfir olsun bütün yaratıklarına rahmediyor da,Hatta o kadar rahmedici ki, mü'min olsun, kâfir olsun bütün yaratıklarına rahmediyor da, yarattığı için rızk veriyor. yarattığı için rızk veriyor. Hattâ kâfir olsalar, müşrik olsalar, âsî olsalar, Cenâb-ı Hakk'a karşı gelseler bile rızıklarını veriyor. Hattâ kâfir olsalar, müşrik olsalar, âsî olsalar, Cenâb-ı Hakk'a karşı gelseler bile rızıklarını veriyor. Yâni Şeyh Sâdî rahmetlinin dediği gibi: Yâni Şeyh Sâdî rahmetlinin dediği gibi:

"Ey kerîm Allah! Sen ki gayb hazinelerinden ateşperest olsun, putperest olsun,"Ey kerîm Allah! Sen ki gayb hazinelerinden ateşperest olsun, putperest olsun, hristiyan olsun, sevmediğin inançtaki insanlara, sevmediğin inançtaki kimselere bilehristiyan olsun, sevmediğin inançtaki insanlara, sevmediğin inançtaki kimselere bile gayb hazinelerinden lütuflar ihsan ediyorsun. gayb hazinelerinden lütuflar ihsan ediyorsun. Düşmanlarına bile böyle iyilik yaparken, dostlarını hiç mahrum eder misin yâ Rabbi?.. Etmezsin." diyeDüşmanlarına bile böyle iyilik yaparken, dostlarını hiç mahrum eder misin yâ Rabbi?.. Etmezsin." diye böyle bir zarif, lâtif, edîbâne bir mânâ işlemiş, bir şiirinde. Rahmân böyle. böyle bir zarif, lâtif, edîbâne bir mânâ işlemiş, bir şiirinde. Rahmân böyle.

Onun için eserde, yâni nakledilen rivayetlerde gelmiş ki, İsâ aleyhisselam buyurmuş:Onun için eserde, yâni nakledilen rivayetlerde gelmiş ki, İsâ aleyhisselam buyurmuş: "Er-rahmân, rahmânüd-dünyâ vel-âhireh; ver-rahîm, rahîmül-âhireh" buyurmuş."Er-rahmân, rahmânüd-dünyâ vel-âhireh; ver-rahîm, rahîmül-âhireh" buyurmuş. Yâni: "Rahmân, hem dünyada hem âhirette kullarına lütfeden..."Yâni: "Rahmân, hem dünyada hem âhirette kullarına lütfeden..." Dünyada da işte görüyorsunuz, kâfir, mü'min, müşrik, münafık, dinli, dinsiz, ateist,Dünyada da işte görüyorsunuz, kâfir, mü'min, müşrik, münafık, dinli, dinsiz, ateist, teist, neyse veriyor rızkını, sıhhatini, yaşamı için gerekli maddeleri ihsan ediyor.teist, neyse veriyor rızkını, sıhhatini, yaşamı için gerekli maddeleri ihsan ediyor. Ama, er-rahîm rahîmül-âhireh "Rahimliği âhirette." Ama, er-rahîm rahîmül-âhireh "Rahimliği âhirette."

Ve kâne bil-mü'minîne rahîmâ âyet-i kerîmede de böyle geçiyor. Ve kâne bil-mü'minîne rahîmâ âyet-i kerîmede de böyle geçiyor.

Rahîm oluşu sadece mü'minlere olacak, âhirette olacak.Rahîm oluşu sadece mü'minlere olacak, âhirette olacak. İmanlarından dolayı onları azabından rahimliğiyle kurtaracak,İmanlarından dolayı onları azabından rahimliğiyle kurtaracak, cennetine dahil edecek, nimetlerine gark edecek. cennetine dahil edecek, nimetlerine gark edecek.

Bunun Arap dilinde öteki köklerle ilgili olarak oradan çıktığını gösteren delil olarak,Bunun Arap dilinde öteki köklerle ilgili olarak oradan çıktığını gösteren delil olarak, bir hadîs-i şerîfte rivayet ediliyor, Abdurrahman ibn-i Avf radıyallahu anh'den sahih bir hadîs-i şerîf,bir hadîs-i şerîfte rivayet ediliyor, Abdurrahman ibn-i Avf radıyallahu anh'den sahih bir hadîs-i şerîf, o da cennet mekân, yâni Aşere-i Mübeşşereden, cennetlik bir sahabi; Allah şefaatine erdirsin...o da cennet mekân, yâni Aşere-i Mübeşşereden, cennetlik bir sahabi; Allah şefaatine erdirsin... Onun mübarek hadisini rivayet edelim bu konuda,Onun mübarek hadisini rivayet edelim bu konuda, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:

Kâlellâhu teâlâ AllahuTeâlâ hazretleri buyurdu ki: Ener-rahmân "Ben rahmânım, rahman olan benim..."Kâlellâhu teâlâ AllahuTeâlâ hazretleri buyurdu ki:

Ener-rahmân "Ben rahmânım, rahman olan benim..."
Daha doğrusu, er-rahmân diye geçtiği için. Yâni: "Ben rahmânım, ben çok merhametli olanım.Daha doğrusu, er-rahmân diye geçtiği için. Yâni: "Ben rahmânım, ben çok merhametli olanım. Halaktür-rahime Akrabalığı, yâni insanlar arasında doğumdan dolayı olan kardeşlik, dayılık,Halaktür-rahime Akrabalığı, yâni insanlar arasında doğumdan dolayı olan kardeşlik, dayılık, amcalık, teyzelik gibi akrabalık bağlarını yarattım ve şakaktü lehâ ismen min ismîamcalık, teyzelik gibi akrabalık bağlarını yarattım ve şakaktü lehâ ismen min ismî ve ona kendi ismimden bir isim ihsân ettim. Yâni bu akrabalık bağlarına rahim dedim." ve ona kendi ismimden bir isim ihsân ettim. Yâni bu akrabalık bağlarına rahim dedim."

Sıla-i rahim diyoruz ya, yâni akrabaları ile bağları kuvvetlendirmek mânâsına.Sıla-i rahim diyoruz ya, yâni akrabaları ile bağları kuvvetlendirmek mânâsına. Allah, "O rahim sözünü ben verdim." diyor, "Kendi rahman ismimden çıkarttım,Allah, "O rahim sözünü ben verdim." diyor, "Kendi rahman ismimden çıkarttım, bu akrabalığa rahim ismini ben verdim. Kendi ismimden ona isim bahşettim. bu akrabalığa rahim ismini ben verdim. Kendi ismimden ona isim bahşettim.

Femen vasalehâ "Kim rahimine vaslederse..." Femen vasalehâ "Kim rahimine vaslederse..." Yâni akrabalarına iyilik yapar, ilgi gösterir, onlarla yakınlığını, dostluğunu devam ettirirse,Yâni akrabalarına iyilik yapar, ilgi gösterir, onlarla yakınlığını, dostluğunu devam ettirirse, onlara karşı sevgisini, hizmetlerini yaparsa, muhtaçsa ihtiyacını giderirse,onlara karşı sevgisini, hizmetlerini yaparsa, muhtaçsa ihtiyacını giderirse, açsa doyurursa, çıplaksa giydirirse, akrabalık şartlarına riayet ederse... açsa doyurursa, çıplaksa giydirirse, akrabalık şartlarına riayet ederse...

Femen vasalehâ "Rahimi, akrabasını kollayana, vasaltühû ben de kollarım,Femen vasalehâ "Rahimi, akrabasını kollayana, vasaltühû ben de kollarım, ben de ona ihsan ikramda bulunurum. Ve men kataahâ Kim keser, bağları koparırsa, ben de ona ihsan ikramda bulunurum.

Ve men kataahâ Kim keser, bağları koparırsa,
akrabalığı, rahimi koparırsa, akrabalığı koparsa, kata'tühu ben de ona lütfumu keserim, akrabalığı, rahimi koparırsa, akrabalığı koparsa, kata'tühu ben de ona lütfumu keserim, unla rahmet bağlarımı koparırım." buyuruyor... unla rahmet bağlarımı koparırım." buyuruyor...

Demek ki, bu hadîs-i şerîfi delil getirmiş âlimler, rahmân kelimesinin Arapça olduğunuDemek ki, bu hadîs-i şerîfi delil getirmiş âlimler, rahmân kelimesinin Arapça olduğunu ve rahime fiilinden geldiğini göstermek için ve müştak bir isim olduğunu göstermek için.ve rahime fiilinden geldiğini göstermek için ve müştak bir isim olduğunu göstermek için. Bir de böyle akrabalık bağlarına da rahmân isminden Allah'ın, rahîm isminiBir de böyle akrabalık bağlarına da rahmân isminden Allah'ın, rahîm ismini kendi isminden pay çıkartarak aynı kökten isimlendirme yaptığını kendi isminden pay çıkartarak aynı kökten isimlendirme yaptığını Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfte belirtmesini delil göstermişler. Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfte belirtmesini delil göstermişler.

Demek ki Arapların bildiği ama çok saydıkları bir kelime. Bir kaç âyet-i kerîmede geçiyor.Demek ki Arapların bildiği ama çok saydıkları bir kelime. Bir kaç âyet-i kerîmede geçiyor. O âyet-i kerîmelerde o saygınlığı seziyoruz. Meselâ: O âyet-i kerîmelerde o saygınlığı seziyoruz. Meselâ:

Kulid'ullâhe evid'ur-rahmân, eyyen mâ ted'û felehül-esmâül-hüsnâKulid'ullâhe evid'ur-rahmân, eyyen mâ ted'û felehül-esmâül-hüsnâ "İster şu âlemleri yaratan yaratıcınıza Rahmân diye nidâ edin, Rahmân adını verin, "İster şu âlemleri yaratan yaratıcınıza Rahmân diye nidâ edin, Rahmân adını verin, ister Allah diye ad verin; nasıl isimlendirirseniz onun her ismi güzeldir." mânâsına böyle kullanılıyor. ister Allah diye ad verin; nasıl isimlendirirseniz onun her ismi güzeldir." mânâsına böyle kullanılıyor.

O bakımdan rahman sözü önemli. Ama Rahimliği birisi rahmet diye açıklarsamO bakımdan rahman sözü önemli.

Ama Rahimliği birisi rahmet diye açıklarsam
daha iyi olacağını düşünüyorum. Türkçe'de daha iyi anlaşılır.daha iyi olacağını düşünüyorum. Türkçe'de daha iyi anlaşılır. Rahmet, Allah'ın rahmeti dünyada herkese umûmî olarak geliyor,Rahmet, Allah'ın rahmeti dünyada herkese umûmî olarak geliyor, meselâ yağmur da şakır şakır yağıyor. Herkesi ihtiyacını karşılayacak şekilde suya kavuşturuyor.meselâ yağmur da şakır şakır yağıyor. Herkesi ihtiyacını karşılayacak şekilde suya kavuşturuyor. Allah'ın rahmeti, yaygın, yağmur gibi şakır şakır yağıyor.Allah'ın rahmeti, yaygın, yağmur gibi şakır şakır yağıyor. Onun için bizim beldelerimizde yağmura "rahmet" derler, "Rahmet yağıyor." derler. Onun için bizim beldelerimizde yağmura "rahmet" derler, "Rahmet yağıyor." derler.

Ama rahimliği - âyet-i kerîmede kendisi beyan etmiş - mü'minlere olacak.Ama rahimliği - âyet-i kerîmede kendisi beyan etmiş - mü'minlere olacak. Yâni merhamet etmesi, acıması, lütfetmesi, lütfu mü'minlere olacak, cennete sokacak. Yâni merhamet etmesi, acıması, lütfetmesi, lütfu mü'minlere olacak, cennete sokacak.

Ee kâfirlere de lütfetse... Hayır! Kâfirlere dünyada rahmeti taştı, rahmetinden istifade ettirdi,Ee kâfirlere de lütfetse...

Hayır! Kâfirlere dünyada rahmeti taştı, rahmetinden istifade ettirdi,
nimetlerinden istifade ettirdi ama; âhirette onları adaleti iktizâsı,nimetlerinden istifade ettirdi ama; âhirette onları adaleti iktizâsı, imtihanı kaybettikleri için kullar kendilerine kendileri ettikleri için, imtihanı kaybettikleri için kullar kendilerine kendileri ettikleri için, cezayı hak ettiklerinden, onları cehenneme atacak. Demek ki rahman ve rahim. cezayı hak ettiklerinden, onları cehenneme atacak.

Demek ki rahman ve rahim.
Şimdi bu iki sıfat böyle. Yâni birisi umûmî, yaygın, şâmil; birisi husûsî, mü'minlere mahsus... Şimdi bu iki sıfat böyle. Yâni birisi umûmî, yaygın, şâmil; birisi husûsî, mü'minlere mahsus...

Şimdi, "Elhamdü lillâhi rabbil-âlemîn" dedikten sonra, AllahuTeâlâ hazretleri'ninŞimdi, "Elhamdü lillâhi rabbil-âlemîn" dedikten sonra, AllahuTeâlâ hazretleri'nin bunun arkasındaki bir âyet-i kerîmede, bu iki kelimeyi bir âyet-i kerîme yaparakbunun arkasındaki bir âyet-i kerîmede, bu iki kelimeyi bir âyet-i kerîme yaparak "Er-rahmânir-rahîm" demesi nedir? diye bazı âlimler düşünmüşler. "Er-rahmânir-rahîm" demesi nedir? diye bazı âlimler düşünmüşler.

Diyorlar ki: "Bu bir müjdedir, bir iltifattır, bir tesellîdir, bir okşamadır. " Diyorlar ki: "Bu bir müjdedir, bir iltifattır, bir tesellîdir, bir okşamadır. "

Çünkü rabbil-âlemîn deyince, - tabii mânâsını geçen sefer izah ettim - âlemlerin rabbi,Çünkü rabbil-âlemîn deyince, - tabii mânâsını geçen sefer izah ettim - âlemlerin rabbi, sahibi mânâsına geliyor. Orda bir korkutma var.sahibi mânâsına geliyor. Orda bir korkutma var. "Bak o sahibiniz, âlemlerin sahibi, karışmam ha! " gibi bir mânâ var."Bak o sahibiniz, âlemlerin sahibi, karışmam ha! " gibi bir mânâ var. Ama "Er-rahmân, er-rahîm" deyince, orada da bir müjde var.Ama "Er-rahmân, er-rahîm" deyince, orada da bir müjde var. Yâni, "Korkmayın, özellikle mü'minler korkmasın!Yâni, "Korkmayın, özellikle mü'minler korkmasın! Onlara müjdeler olsun, Allah'ın lütfu, rahmeti onlara gelecek! " mânâsına. Onlara müjdeler olsun, Allah'ın lütfu, rahmeti onlara gelecek! " mânâsına.

Kur'ân-ı Kerîm'de böyle korkutmayla müjdeleme, tebşir ile tehdit, tergîb ile terhîb 'tergîb rağbetlendirme,Kur'ân-ı Kerîm'de böyle korkutmayla müjdeleme, tebşir ile tehdit, tergîb ile terhîb 'tergîb rağbetlendirme, terhib de korkutmak 'âyet-i kerîmelerde yanyana bulunur, dengeli olarak. terhib de korkutmak 'âyet-i kerîmelerde yanyana bulunur, dengeli olarak.

Meselâ Kâbe-i Müşerrefe'nin şöyle Hacerül-Esved'den,Meselâ Kâbe-i Müşerrefe'nin şöyle Hacerül-Esved'den, "Bismillâhi allâhu ekber" deyip tavafa başladığınız zaman, kapısının olduğu kenarını yürüyorsunuz; "Bismillâhi allâhu ekber" deyip tavafa başladığınız zaman, kapısının olduğu kenarını yürüyorsunuz; yuvarlak, yarım daire şeklindeki Hatîm tarafına geliyorsunuz.yuvarlak, yarım daire şeklindeki Hatîm tarafına geliyorsunuz. Dönerken Kâbe'ye bakarak böyle yürürseniz, o Hatîm'in yukarısına doğru başınızı kaldırdınız mı,Dönerken Kâbe'ye bakarak böyle yürürseniz, o Hatîm'in yukarısına doğru başınızı kaldırdınız mı, ordaki âyet-i kerîmeleri görürsünüz. Kâbe-i Müşerrefe'nin örtüsü üzerinde âyet-i kerîmeler var,ordaki âyet-i kerîmeleri görürsünüz. Kâbe-i Müşerrefe'nin örtüsü üzerinde âyet-i kerîmeler var, altın sırma ile işlenmiş, pırıl pırıl parlıyor, görülüyor, tavaf edenler görüyorlar.altın sırma ile işlenmiş, pırıl pırıl parlıyor, görülüyor, tavaf edenler görüyorlar. Paslanmıyor, yağmurdan, güneşten bozulmuyor. Çünkü hakîkî altından işlenmiş âyet-i kerîmeler. Paslanmıyor, yağmurdan, güneşten bozulmuyor. Çünkü hakîkî altından işlenmiş âyet-i kerîmeler.

Kâbe-i müşerrefenin siyah örtüsünde de yazılar var.Kâbe-i müşerrefenin siyah örtüsünde de yazılar var. Onu da, yakınına giderseniz, siyah yazı, dokunurken dokuması yazı olarak işlenmiş, Onu da, yakınına giderseniz, siyah yazı, dokunurken dokuması yazı olarak işlenmiş, uzaktan bakarsanız siyah bir ipek örtü olarak görürsünüz. İpektir Kâbe'nin örtüsü, siyah ipektir.uzaktan bakarsanız siyah bir ipek örtü olarak görürsünüz. İpektir Kâbe'nin örtüsü, siyah ipektir. O da onun için bozulmuyor güneşten, yıpranmıyor, böyle bir sene duruyor.O da onun için bozulmuyor güneşten, yıpranmıyor, böyle bir sene duruyor. Her sene değiştiriyorlar, ondan sonra parça parça hediye ediyorlar. Her sene değiştiriyorlar, ondan sonra parça parça hediye ediyorlar. Kıymetli insanlara o altın yaldızlı kısımlarını; öbür nasiblilere de işte neresinden nasip olursaKıymetli insanlara o altın yaldızlı kısımlarını; öbür nasiblilere de işte neresinden nasip olursa bir parçasını hediye ediyorlar. Elhamdü lillâh bizim de duvarlarımızı süslüyor. bir parçasını hediye ediyorlar. Elhamdü lillâh bizim de duvarlarımızı süslüyor.

O siyah örtüde de yazılı, Allah yazıyor, şöyle üçgen şeklinde lâfza-i celâl var bir,O siyah örtüde de yazılı, Allah yazıyor, şöyle üçgen şeklinde lâfza-i celâl var bir, ondan sonra Yâ hannânü yâ mennân yazıyor bir satırında.ondan sonra Yâ hannânü yâ mennân yazıyor bir satırında. Sübhânallâhi ve bihamdihî yazıyor bir satırında. Yâni bu tekerrür ediyor.Sübhânallâhi ve bihamdihî yazıyor bir satırında. Yâni bu tekerrür ediyor. Bu sübhânallahi ve bi-hamdihî subhânallahil azîm yâ Hannânü yâ Mennân Allah,Bu sübhânallahi ve bi-hamdihî subhânallahil azîm yâ Hannânü yâ Mennân Allah, bu böyle alt alta, üst üste, yan yana yan yana Kâbe'nin siyah örtüsü. bu böyle alt alta, üst üste, yan yana yan yana Kâbe'nin siyah örtüsü.

Ama bir üstünde kuşak hâlinde, köşelerde de madalyon hâlinde altın sırmayla işlenmiş ayetler var.Ama bir üstünde kuşak hâlinde, köşelerde de madalyon hâlinde altın sırmayla işlenmiş ayetler var. İşte tam Hatîm'in yâni yarım dairenin hizasında, altınoluğun altında âyet-i kerîme var. İşte tam Hatîm'in yâni yarım dairenin hizasında, altınoluğun altında âyet-i kerîme var. Oraya baktığınız zaman, böyle tavaf ederken okuyabilirseniz, gözleriniz âşinâysa... Buyuruyor ki Allah: Oraya baktığınız zaman, böyle tavaf ederken okuyabilirseniz, gözleriniz âşinâysa... Buyuruyor ki Allah:

Nebbi' ibâdî ennî enel-gafûrur-rahîmNebbi' ibâdî ennî enel-gafûrur-rahîm "Kullarıma müjdele ki, ben gafur ve rahîmim! "Kullarıma müjdele ki, ben gafur ve rahîmim! Ey Rasûlüm kullarıma benim gafur ve rahîm olduğumu müjdele!" Ey Rasûlüm kullarıma benim gafur ve rahîm olduğumu müjdele!"

Tabii oraya o yazılmış, ama onun arkasından, o sûreye müracaat edip deTabii oraya o yazılmış, ama onun arkasından, o sûreye müracaat edip de onun arkasını okuduğumuz zaman: Ve enne azâbî hüvel-azâbül-elîm diye devam ediyor. onun arkasını okuduğumuz zaman: Ve enne azâbî hüvel-azâbül-elîm diye devam ediyor. "Evet ben gafur ve rahimim, çok mağfiret ediciyim, çok merhamet ediciyim ama, "Evet ben gafur ve rahimim, çok mağfiret ediciyim, çok merhamet ediciyim ama, azabım da çok elem verici, çok şiddetli, çok fecî, çok şiddetli azaptır." diye bildiriyor. azabım da çok elem verici, çok şiddetli, çok fecî, çok şiddetli azaptır." diye bildiriyor. Yâni hem o var, hem o var. (İnne rabbeke leserîul-ikâb) Yâni hem o var, hem o var.

(İnne rabbeke leserîul-ikâb)
"Hiç şüphe yok ki seni Rabbin ey Rasûlüm, şiddetli, sür'atli ceza vericidir, azab vericidir."Hiç şüphe yok ki seni Rabbin ey Rasûlüm, şiddetli, sür'atli ceza vericidir, azab vericidir. Suçun cezasını kafasına indirir, suçluyu cezalandırıcıdır. (Ve innehû legafûrur-rahîm) Suçun cezasını kafasına indirir, suçluyu cezalandırıcıdır. (Ve innehû legafûrur-rahîm) O gafur ve rahîmdir aynı zamanda." Hemen arkasından gafûrur rahîm'liğini de bildiriyor. O gafur ve rahîmdir aynı zamanda." Hemen arkasından gafûrur rahîm'liğini de bildiriyor.

Yâni kâfiri tehdit veya âsîyi tehdit; mutî, edib kulu da taltif bir arada oluyor. Burda da öyle.Yâni kâfiri tehdit veya âsîyi tehdit; mutî, edib kulu da taltif bir arada oluyor.

Burda da öyle.
Rabbül-âlemîn deyince, "Ay!" diyecek, korkacak.Rabbül-âlemîn deyince, "Ay!" diyecek, korkacak. "Acaba Rabbim beni affedecek mi, affetmeyecek mi? "Acaba Rabbim beni affedecek mi, affetmeyecek mi? Lütfedecek mi, yoksa kahrına gazabına uğrar mıyım?" filân diye korkan kuluna, arkasından,Lütfedecek mi, yoksa kahrına gazabına uğrar mıyım?" filân diye korkan kuluna, arkasından, (Er-rahmânir-rahîm) çok rahmeti yaygın, ondan sonra da merhameti, lütfu çok olan Allah,(Er-rahmânir-rahîm) çok rahmeti yaygın, ondan sonra da merhameti, lütfu çok olan Allah, diye iki güzel esmâ-i hüsnâsından iki sıfatı ayet olarak sıralamış. diye iki güzel esmâ-i hüsnâsından iki sıfatı ayet olarak sıralamış.

"Er-rahmânir-rahîm" iki kelimelik bir ayettir. Biliyorsunuz, ayetleri anlatırken söylemiştim."Er-rahmânir-rahîm" iki kelimelik bir ayettir. Biliyorsunuz, ayetleri anlatırken söylemiştim. Baştaki açıklamalarımda. Ayetler bazen harf bile olur. (Elif, lâm, mîm.) Bu bir ayettir işte.Baştaki açıklamalarımda. Ayetler bazen harf bile olur. (Elif, lâm, mîm.) Bu bir ayettir işte. Yâni üç tane harf. Öyle olabilir, böyle iki kelimeden de ibaret ayet olabiliyor. Cümle de olur.Yâni üç tane harf. Öyle olabilir, böyle iki kelimeden de ibaret ayet olabiliyor. Cümle de olur. Bazen koca bir sayfa da, yâni kaç tane cümleden, hatta paragraftan ibaret ayet de olabilir. Bazen koca bir sayfa da, yâni kaç tane cümleden, hatta paragraftan ibaret ayet de olabilir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den Ebû Hüreyre radıyallahu anh rivayet etmiş,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den Ebû Hüreyre radıyallahu anh rivayet etmiş, Peygamber Efendimiz buyurmuş ki: Lev ya'lemül-mü'minü mâ indallâhi minel-ukûbeh,Peygamber Efendimiz buyurmuş ki:

Lev ya'lemül-mü'minü mâ indallâhi minel-ukûbeh,
mâ tamia fî cennetihî ehadün; ve lev ya'lemül-kâfiru mâ indallâhi miner-rahmeh,mâ tamia fî cennetihî ehadün; ve lev ya'lemül-kâfiru mâ indallâhi miner-rahmeh, mâ kneta min rahmetihî ehadün Bu da aynı mânâyı zihnimize artık kitâbe nakşeder gibi, mâ kneta min rahmetihî ehadün

Bu da aynı mânâyı zihnimize artık kitâbe nakşeder gibi,
yâni nakkaşların, kitabe yazıcıların, mermerin veya taşın üzerine böyle derin derin,yâni nakkaşların, kitabe yazıcıların, mermerin veya taşın üzerine böyle derin derin, artık asırlarca duracak yazıyı yazdıkları gibi, gönlümüze yazılması gereken bir hadîs-i şerîf. artık asırlarca duracak yazıyı yazdıkları gibi, gönlümüze yazılması gereken bir hadîs-i şerîf. Hem müjde var, hem teselli var, hem tehdit var. Hem müjde var, hem teselli var, hem tehdit var. Buyurmuş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz: Buyurmuş ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz:

Lev ya'lemül-mü'min "Eğer mü'min bilseydi, mâ indallâhi minel-ukûbeh Allah'ın huzurunda,Lev ya'lemül-mü'min "Eğer mü'min bilseydi, mâ indallâhi minel-ukûbeh Allah'ın huzurunda, yanında cezalardan neler var, neler var. Yâni ne çeşit cezalar var, suçlulara hazırlanmış yanında cezalardan neler var, neler var. Yâni ne çeşit cezalar var, suçlulara hazırlanmış ne çeşit ikâb, azab ve ceza var; bir bilse mü'min; mâ tamia fî cennetihî ehadün Allah'ın cennetine,ne çeşit ikâb, azab ve ceza var; bir bilse mü'min; mâ tamia fî cennetihî ehadün Allah'ın cennetine, 'Ben cennete girerim!' diye hiç kimse ümit besleyemezdi. 'Ben cennete girerim!' diye hiç kimse ümit besleyemezdi. Acaba ben cennete girer miyim diyecek hâli kalmazdı." Acaba ben cennete girer miyim diyecek hâli kalmazdı."

Hep Allah'ın azablarını düşünse, ne kadar kahhâr olduğunu, ne kadar azîzün züntikâm olduğunu okusa,Hep Allah'ın azablarını düşünse, ne kadar kahhâr olduğunu, ne kadar azîzün züntikâm olduğunu okusa, sırf o bilgileri dinlese ve onları bilse ve âhirette cehennemliklere ne çeşit azabların hazırlandığını sırf o bilgileri dinlese ve onları bilse ve âhirette cehennemliklere ne çeşit azabların hazırlandığını hadislerden toplasa, peygamberlerin bildirmesiyle kendisine gelen haberlerden bilse;hadislerden toplasa, peygamberlerin bildirmesiyle kendisine gelen haberlerden bilse; ya da bildirilmeyen nice azaplar var, onları öğrenmiş olsa, hiç kimse cennete tama' edemezdi. ya da bildirilmeyen nice azaplar var, onları öğrenmiş olsa, hiç kimse cennete tama' edemezdi.

Çünkü bazı insanlar, "Ben iyi bir şey yapıyorum!" sanar da, AllahuTeâlâ hazretleriÇünkü bazı insanlar, "Ben iyi bir şey yapıyorum!" sanar da, AllahuTeâlâ hazretleri o iyi bir şey yapıyorum sanan insanı cehenneme sevkedebilir. O bilemez, kendisini değerlendiremez.o iyi bir şey yapıyorum sanan insanı cehenneme sevkedebilir. O bilemez, kendisini değerlendiremez. Kendisini iyi insan sanır ama, cezayı yiyecektir. Kendisini iyi insan sanır ama, cezayı yiyecektir. Bazı insanlar da, kendisini çok suçlu, çok günahkâr sanar ama, Allah'ın hoşuna gidecek halleri vardır.Bazı insanlar da, kendisini çok suçlu, çok günahkâr sanar ama, Allah'ın hoşuna gidecek halleri vardır. AllahuTeâlâ her şeyi en güzel değerlendiriyor, en güzel ölçüyor. AllahuTeâlâ her şeyi en güzel değerlendiriyor, en güzel ölçüyor.

ve lev ya'lemül-kâfiru mâ indallâhi miner-rahmeh "Eğer kâfir de Allah'ın yanındave lev ya'lemül-kâfiru mâ indallâhi miner-rahmeh "Eğer kâfir de Allah'ın yanında Allah'ın rahmeti cinsinden, lütfu, keremi cinsinden neler neler olduğunu bilseydi,Allah'ın rahmeti cinsinden, lütfu, keremi cinsinden neler neler olduğunu bilseydi, mâ kaneta min rahmetihî ehadün Allah'ın rahmetinden hiç kimse ümidini kesmezdi." mâ kaneta min rahmetihî ehadün Allah'ın rahmetinden hiç kimse ümidini kesmezdi."

"Canım, Allah'ın rahmeti çokmuş, sonsuzmuş, şu çeşit, bu çeşit rahmetleri var,"Canım, Allah'ın rahmeti çokmuş, sonsuzmuş, şu çeşit, bu çeşit rahmetleri var, şunları bunları hep affedecekmiş..." filân diye duysa, bu bilgiler kendisine ulaşsa,şunları bunları hep affedecekmiş..." filân diye duysa, bu bilgiler kendisine ulaşsa, ahirete Allah'ın nasıl rahmetiyle tecelli edeceğini bilse; o zaman kâfir bile ahirete Allah'ın nasıl rahmetiyle tecelli edeceğini bilse; o zaman kâfir bile Allah'ın rahmetinden ümit kesmezdi, o kadar kâfirliğine rağmen. Allah'ın rahmetinden ümit kesmezdi, o kadar kâfirliğine rağmen.

Demek ki bu iki tarafı iyi düşünmesi lâzım insanların. Azapları da çok Allah'ın, mükâfatları da çok...Demek ki bu iki tarafı iyi düşünmesi lâzım insanların. Azapları da çok Allah'ın, mükâfatları da çok... Rahmeti de çok geniş. Affedecek, mağfiret edecek, rahmet edecek,Rahmeti de çok geniş. Affedecek, mağfiret edecek, rahmet edecek, lütfedecek, ihsan edecek, ikram edecek... Bunlar da çok. lütfedecek, ihsan edecek, ikram edecek... Bunlar da çok. Ama, "İnce ince hesap da edecek, zerre kadar şerri olanın da cezasını verecek.Ama, "İnce ince hesap da edecek, zerre kadar şerri olanın da cezasını verecek. Azizün züntikâm olduğu için, dünyada kendisine âsî olanları da cezalandıracak!" diye o kahırları,Azizün züntikâm olduğu için, dünyada kendisine âsî olanları da cezalandıracak!" diye o kahırları, o mahkeme-i kübrânın şiddetini düşündüğü zaman da,o mahkeme-i kübrânın şiddetini düşündüğü zaman da, "Eyvah! Böyle bir hesaba ben de tahammül edemem, ben de bir ince hesaptan"Eyvah! Böyle bir hesaba ben de tahammül edemem, ben de bir ince hesaptan geçirilirsem halim harab olur!" diye korkacak. geçirilirsem halim harab olur!" diye korkacak.

Zâten insanın bu iki duyguyu beraber taşıması arzu edilen bir şey.Zâten insanın bu iki duyguyu beraber taşıması arzu edilen bir şey. Peygamber Efendimiz'in öğrettiği bir şey, tavsiye ettiği bir şey.Peygamber Efendimiz'in öğrettiği bir şey, tavsiye ettiği bir şey. İnsan korku ile ümit arasında olacak.İnsan korku ile ümit arasında olacak. İyi bir mü'min hem Allah'ın rahmetinden ümidini kesmeyecek; Allah'ın rahmeti çok diye, İyi bir mü'min hem Allah'ın rahmetinden ümidini kesmeyecek; Allah'ın rahmeti çok diye, mü'minleri affedecek diye, mü'minlere merhametli diye... mü'minleri affedecek diye, mü'minlere merhametli diye... Hem de "Acaba bilmediğim bir taraftan bir büyük suçum var da, ben onu küçük sanıyorum da,Hem de "Acaba bilmediğim bir taraftan bir büyük suçum var da, ben onu küçük sanıyorum da, anlayamıyorum da, ama o Allah indinde büyükse; ordan acaba bir yakalanırım da, anlayamıyorum da, ama o Allah indinde büyükse; ordan acaba bir yakalanırım da, suçlu çıkarım da cezaya çarpılır mıyım?" diye korkacak. Buna ne deniliyor?..suçlu çıkarım da cezaya çarpılır mıyım?" diye korkacak.

Buna ne deniliyor?..
Havf ile recâ arasında olmak, yâni korku ile ümit arasındaki bir noktada olmak.Havf ile recâ arasında olmak, yâni korku ile ümit arasındaki bir noktada olmak. Yâni tam korkup, tir tir titreyip, feleğini şaşırmış da olmayacak bir mü'min;Yâni tam korkup, tir tir titreyip, feleğini şaşırmış da olmayacak bir mü'min; tam ümitli, pür neşe, gamsız, kasâvetsiz, vurdum duymaz, aldırmaz bir kimse de olmayacak.tam ümitli, pür neşe, gamsız, kasâvetsiz, vurdum duymaz, aldırmaz bir kimse de olmayacak. Hem korkacak, hem umacak. Ümidini de kesmeyecek, korkusunu da bitirmeyecek. Hem korkacak, hem umacak. Ümidini de kesmeyecek, korkusunu da bitirmeyecek.

Ama Peygamber Efendimiz tavsiye buyurmuş: "Ömrünün âhirine doğru ümit tarafını arttırsın!" Ama Peygamber Efendimiz tavsiye buyurmuş: "Ömrünün âhirine doğru ümit tarafını arttırsın!"

Çünkü artık yaşamı yaşadı, artık böyle ümit tarafını daha fazla düşünsün.Çünkü artık yaşamı yaşadı, artık böyle ümit tarafını daha fazla düşünsün. Çünkü Allah hakikaten mü'minlere rahmetiyle muamele edecek. Ama gençliğinde öyle derse...Çünkü Allah hakikaten mü'minlere rahmetiyle muamele edecek. Ama gençliğinde öyle derse... Birçok kimse öyle yapıyor şimdi, duyuyoruz, yâni Türkiye'de, yaşadığımız muhitlerde: Birçok kimse öyle yapıyor şimdi, duyuyoruz, yâni Türkiye'de, yaşadığımız muhitlerde: "Allah gafurur-rahimdir canım, affeder canım!" filân diye öyle şeyler yapıyor ki,"Allah gafurur-rahimdir canım, affeder canım!" filân diye öyle şeyler yapıyor ki, ben bile tüylerim diken diken oluyor, korkuyorum. ben bile tüylerim diken diken oluyor, korkuyorum. "Bu ne cesaret böyle, hiç aldırmadan bu suçları nasıl işliyor?" filân diye. "Bu ne cesaret böyle, hiç aldırmadan bu suçları nasıl işliyor?" filân diye.

Böyle pervâsız giden, korkusuz giden, Allah affeder... affeder... affeder... diyeBöyle pervâsız giden, korkusuz giden, Allah affeder... affeder... affeder... diye suçları biriktiren, bir gün affedilmeyecek bir duruma düşüp de, tabii cezasını çekebilir.suçları biriktiren, bir gün affedilmeyecek bir duruma düşüp de, tabii cezasını çekebilir. İhtiyatlı olmak lâzım! İhtiyatlı olmak lâzım!

Onun için AllahuTeâlâ hazretleri'nin halimliği, rahimliği, mü'mini aldatmasın.Onun için AllahuTeâlâ hazretleri'nin halimliği, rahimliği, mü'mini aldatmasın. Şeytan bazen bunları öne sürerek mü'mini aldatır: Şeytan bazen bunları öne sürerek mü'mini aldatır:

"Canım, Allah rahimdir, halimdir, afuvdür, kerimdir. Şu gençliğini yaşa, şu günahı işle;"Canım, Allah rahimdir, halimdir, afuvdür, kerimdir. Şu gençliğini yaşa, şu günahı işle; sonra tevbe edersin, hacca gidersin, sadaka verirsin, iyilik yaparsın, mektep yaparsın, sonra tevbe edersin, hacca gidersin, sadaka verirsin, iyilik yaparsın, mektep yaparsın, ziyafet çekersin de Allah affeder." filân diye aldatır. ziyafet çekersin de Allah affeder." filân diye aldatır.

Şimdi şeytan ilk önce bu kötülükleri yaptırmak için uğraşır, aldatır,ikna eder. Adam da kânî olur: Şimdi şeytan ilk önce bu kötülükleri yaptırmak için uğraşır, aldatır,ikna eder. Adam da kânî olur:

"'Tamam canım, ben de duydum ki Allah'ın rahmeti gazabından daha fazlaymış, lütfedecekmiş."'Tamam canım, ben de duydum ki Allah'ın rahmeti gazabından daha fazlaymış, lütfedecekmiş. Allah'ın rahmetinden ümit kesmek harammış, yasakmış. Ayet-i kerimede: Allah'ın rahmetinden ümit kesmek harammış, yasakmış. Ayet-i kerimede:

(Lâ taknetû min rahmetillâh) diye de buyuruluyor. Gidelim bu akşam kafayı çekelim! (Lâ taknetû min rahmetillâh) diye de buyuruluyor. Gidelim bu akşam kafayı çekelim! Gidelim falanca eğlence yerine eğlenelim, felekten bir gün çalalım!Gidelim falanca eğlence yerine eğlenelim, felekten bir gün çalalım! Şu fânî dünyada işte biraz zevk yapalım! Gülelim, oynayalım, kâm alalım dünyadan... Şu fânî dünyada işte biraz zevk yapalım! Gülelim, oynayalım, kâm alalım dünyadan... Vur patlasın, çal oynasın..." der. Vur patlasın, çal oynasın..." der.

İşte artık şâirlerin, gazelcilerin şarkıcıların, türkücülerin gazinoların,İşte artık şâirlerin, gazelcilerin şarkıcıların, türkücülerin gazinoların, çeşitli eğlence yerlerinin hallerini biliyorsunuz. Tarihi de biliyorsunuz.çeşitli eğlence yerlerinin hallerini biliyorsunuz. Tarihi de biliyorsunuz. Edebiyat tarihini, eğlence edebiyatını, meyhane edebiyatını biliyorsunuz.Edebiyat tarihini, eğlence edebiyatını, meyhane edebiyatını biliyorsunuz. Şarap edebiyatını, içki edebiyatını biliyorsunuz. Şarap edebiyatını, içki edebiyatını biliyorsunuz.

İşte maalesef edebiyat kitaplarından başlıyor bu iş.İşte maalesef edebiyat kitaplarından başlıyor bu iş. Herkes bunu biraz gülerek, tebessümle, yandan çarklı tebessümle dinliyor filân.Herkes bunu biraz gülerek, tebessümle, yandan çarklı tebessümle dinliyor filân. "Olur böyle şeyler!" diyor, "Gençlikte oluyor." diyor. "Olur böyle şeyler!" diyor, "Gençlikte oluyor." diyor.

Ama bu, şeytanın bir aldatması. Şeytan ilk önce kenara çekiyor, bataklığa çekiyor, ayağını çamura sokuyor.Ama bu, şeytanın bir aldatması. Şeytan ilk önce kenara çekiyor, bataklığa çekiyor, ayağını çamura sokuyor. Ondan sonra çıkamıyor, boğuluyor orada... Yâni günah küçüktür diye başlıyor insan, sonra o günah büyüyor.Ondan sonra çıkamıyor, boğuluyor orada... Yâni günah küçüktür diye başlıyor insan, sonra o günah büyüyor. Kıvılcım küçükken büyük bir yangın oluyor, söndürülmüyor. "Bir şey olmaz" derken, yürürken yürürken... Kıvılcım küçükken büyük bir yangın oluyor, söndürülmüyor. "Bir şey olmaz" derken, yürürken yürürken...

İskoçya'nın insan yutan kumsalları varmış. Deniz çekildiği zaman çamurlu bir yer.İskoçya'nın insan yutan kumsalları varmış. Deniz çekildiği zaman çamurlu bir yer. İşte yürüyor insan, yürüyor yürüyor, bir şey olmuyor derken, birden fırt diye dizine kadar bir batarmış.İşte yürüyor insan, yürüyor yürüyor, bir şey olmuyor derken, birden fırt diye dizine kadar bir batarmış. Çıkayım derken, öbür dizi batarmış. Çırpındıkça daha dibe inermiş.Çıkayım derken, öbür dizi batarmış. Çırpındıkça daha dibe inermiş. Nihayet beline kadar, nihayet göğsüne kadar, nihayet boynuna kadar...Nihayet beline kadar, nihayet göğsüne kadar, nihayet boynuna kadar... Nihayet bir gelip kurtaran olmazsa, bağıra bağıra dibe doğru çamurunNihayet bir gelip kurtaran olmazsa, bağıra bağıra dibe doğru çamurun içine gider ve boğulur gidermiş. İnsan yutan kumsallar deniliyor. içine gider ve boğulur gidermiş. İnsan yutan kumsallar deniliyor.

Şeytan da insanları o çamurlu sahaya, batak sahaya çekiyor, alıştırıyor.Şeytan da insanları o çamurlu sahaya, batak sahaya çekiyor, alıştırıyor. Ondan sonra kişi yaptığı işin suç olduğunu bilse bile,Ondan sonra kişi yaptığı işin suç olduğunu bilse bile, artık kendisini toparlayıp da oradan paçayı kurtaramıyor. Çabaladıkça batıyor. artık kendisini toparlayıp da oradan paçayı kurtaramıyor. Çabaladıkça batıyor.

Ondan sonra da, "Olan oldu. Zâten Allah beni affetmez!" diyor. Bir de o tarafı var.Ondan sonra da, "Olan oldu. Zâten Allah beni affetmez!" diyor. Bir de o tarafı var. Bir de o noktaya geliyor insan. "'Allah beni artık affetmez." "'Neden?.." Bir de o noktaya geliyor insan.

"'Allah beni artık affetmez."

"'Neden?.."

"'Ben o kadar suç işledim, o kadar çok günah işledim ki Allah beni affetmez."'Ben o kadar suç işledim, o kadar çok günah işledim ki Allah beni affetmez. Benim günahlarım affolacak günahlar değil..." Bu da yanlış.Benim günahlarım affolacak günahlar değil..."

Bu da yanlış.
Halbuki hangi noktada olursa olsun, bir insan ne kadar suç işlemiş olursa olsunHalbuki hangi noktada olursa olsun, bir insan ne kadar suç işlemiş olursa olsun bir mücrim hatasını anlarsa, pişman olursa, tevbe-i nasuh ile, yâni samîmî,bir mücrim hatasını anlarsa, pişman olursa, tevbe-i nasuh ile, yâni samîmî, içten bir tevbe ile tevbe ederse; Allahu Teâlâ hazretleri seviverirseiçten bir tevbe ile tevbe ederse; Allahu Teâlâ hazretleri seviverirse bakıyorsunuz bir eşkıyâ, bir gecede evliyâ oluveriyor. Tarih kitaplarında var, hayatımızda var.bakıyorsunuz bir eşkıyâ, bir gecede evliyâ oluveriyor.

Tarih kitaplarında var, hayatımızda var.
Hapisaneden çıkıyor tevbekâr oluyor , bakıyorsunuz şarkıcı iken kötü yola düşmüşkenHapisaneden çıkıyor tevbekâr oluyor , bakıyorsunuz şarkıcı iken kötü yola düşmüşken kötü yollardan para kazanırken, günaha batmışken dönüyor tevbe ediyor.kötü yollardan para kazanırken, günaha batmışken dönüyor tevbe ediyor. Duyuyorsunuz, meşhur bir kimse bakıyorsunuz, meselâ Ket Stivıns, Yusuf İslâm oluyor.Duyuyorsunuz, meşhur bir kimse bakıyorsunuz, meselâ Ket Stivıns, Yusuf İslâm oluyor. Memleketimizde de bazı böyle sanatkârlar var. Örtünüyor, kapanıyor, namaza başlıyor, hacca gidiyor. Memleketimizde de bazı böyle sanatkârlar var. Örtünüyor, kapanıyor, namaza başlıyor, hacca gidiyor.

Mısır'da böyle bir artist, meşhur, herhalde filmler filân çeviren bir kimse...Mısır'da böyle bir artist, meşhur, herhalde filmler filân çeviren bir kimse... Ben Mekke-i Mükerreme'de Harem-i Şerif'te, müezzin mahfelinin yanında oturuyordum.Ben Mekke-i Mükerreme'de Harem-i Şerif'te, müezzin mahfelinin yanında oturuyordum. Önümde de birileri oturuyordu. Bana dediler ki: Önümde de birileri oturuyordu. Bana dediler ki:

"'Hocam bak bu öndeki, Mısır'ın çok meşhur film artistlerinden birisi... yanındaki de çocuğu..." dediler"'Hocam bak bu öndeki, Mısır'ın çok meşhur film artistlerinden birisi... yanındaki de çocuğu..." dediler "Tevbekâr oldu, İşte bak hacca gelmiş,. namaza niyaza başladı."Tevbekâr oldu, İşte bak hacca gelmiş,. namaza niyaza başladı. güzel bir dönüşle dönüş yaptı. "dediler güzel bir dönüşle dönüş yaptı. "dediler

Evet, böyle güzel bir dönüşle dönüş yaptığı zaman, tevbe-i nasuh ile tevbe ettiği zaman,Evet, böyle güzel bir dönüşle dönüş yaptığı zaman, tevbe-i nasuh ile tevbe ettiği zaman, Allah eski günahlarını siler. Bu da var... Yâni Allah'ın rahmeti geniş olduğundan, kâfir de,Allah eski günahlarını siler. Bu da var... Yâni Allah'ın rahmeti geniş olduğundan, kâfir de, mücrim de, suçlu da, günahkâr da Allah'tan ümidini kesmeyecek.mücrim de, suçlu da, günahkâr da Allah'tan ümidini kesmeyecek. Dönerse, iyi kul olursa, bakarsın imtihanı kazanabilir. Dönerse, iyi kul olursa, bakarsın imtihanı kazanabilir.

Hani çocuk sınıfı tembel tembel gidiyor, gidiyor; fakat sonradan bir aklı başına geliyor.Hani çocuk sınıfı tembel tembel gidiyor, gidiyor; fakat sonradan bir aklı başına geliyor. "Yâ yazık değil mi, benim annem babam beni okutmak için bu kadar masraf yapıyor!" "Yâ yazık değil mi, benim annem babam beni okutmak için bu kadar masraf yapıyor!" filân diyor, bir çalışıyor. Öğretmen de acıyor, "Hadi evlâdım çalış, ben seni bir daha imtihan ederim,filân diyor, bir çalışıyor. Öğretmen de acıyor, "Hadi evlâdım çalış, ben seni bir daha imtihan ederim, bir daha sözlüye kaldırırım! Şurayı çalış, burayı çalış..." diyor. bir daha sözlüye kaldırırım! Şurayı çalış, burayı çalış..." diyor. Bakıyorsunuz, sınıfta kalacak gibiyken geçiyor. Çalışınca, gayrete gelince sınıfı geçebiliyor.Bakıyorsunuz, sınıfta kalacak gibiyken geçiyor. Çalışınca, gayrete gelince sınıfı geçebiliyor. Tembel gibi görünen bir öğrenci bile kurtulabiliyor. Hayat da böyle.Tembel gibi görünen bir öğrenci bile kurtulabiliyor.

Hayat da böyle.
Kulluk imtihanı da böyle. Yâni şeytan bir, "Günah küçüktür!" diye günaha düşürüyor.Kulluk imtihanı da böyle. Yâni şeytan bir, "Günah küçüktür!" diye günaha düşürüyor. İkincisi, "İşlediğin günahlar çok büyüdü, artık seni Allah affetmez!" diye İkincisi, "İşlediğin günahlar çok büyüdü, artık seni Allah affetmez!" diye tevbeyi geri bırakmaya çalışıyor. tevbeyi geri bırakmaya çalışıyor.

Şeytanın oyunları bitmez. Anlatsak, anlata anlata bitmez.Şeytanın oyunları bitmez. Anlatsak, anlata anlata bitmez. En iyisi tabii, etraftaki insanları nasıl aldattığını ibret gözüyle insanın temâşâ etmesi.En iyisi tabii, etraftaki insanları nasıl aldattığını ibret gözüyle insanın temâşâ etmesi. Şöyle kenara çekilip, sanki şeref trübününden oyunu seyrediyormuş gibi,Şöyle kenara çekilip, sanki şeref trübününden oyunu seyrediyormuş gibi, şu insanların hallerin ibretle seyrederse; şeytan onu nasıl aldatıyor, bunu nasıl oyalıyor,şu insanların hallerin ibretle seyrederse; şeytan onu nasıl aldatıyor, bunu nasıl oyalıyor, ötekisini nasıl cehennemlik hâle getiriyor; anlar.ötekisini nasıl cehennemlik hâle getiriyor; anlar. Etrafına ibretle bakan, olayları gayet güzel anlar. Etrafına ibretle bakan, olayları gayet güzel anlar. Tabii din kitaplarını okursa, hele hele Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inTabii din kitaplarını okursa, hele hele Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek hadîs-i şerîflerini okursa, bir insan gayet güzel anlar ki, şeytanın binbir türlü hilesi var. mübarek hadîs-i şerîflerini okursa, bir insan gayet güzel anlar ki, şeytanın binbir türlü hilesi var.

Dinin inceliklerini anlamanın yolu nedir sevgili izleyiciler?.. Hadîs-i şerîfleri okumak...Dinin inceliklerini anlamanın yolu nedir sevgili izleyiciler?.. Hadîs-i şerîfleri okumak... Yâni dini doğru yorumlamak için, Kur'ân-ı Kerîm'i doğru anlamak için,Yâni dini doğru yorumlamak için, Kur'ân-ı Kerîm'i doğru anlamak için, en iyi çare Peygamber Efendimiz'i iyi tanımak, hadîs-i şerîflerini iyi öğrenmektir. en iyi çare Peygamber Efendimiz'i iyi tanımak, hadîs-i şerîflerini iyi öğrenmektir.

Ben de onun için Kur'ân-ı Kerîm'i, ayetleri anlatıyorum derken,Ben de onun için Kur'ân-ı Kerîm'i, ayetleri anlatıyorum derken, hemen her vesile ile hadîs-i şerîflerden istifade ediyorum, onları size naklediyorum ki,hemen her vesile ile hadîs-i şerîflerden istifade ediyorum, onları size naklediyorum ki, Kur'ân-ı Kerîm doğru anlaşılsın. Yanlış yorumlanmasın ve insanlar da şeytanın çeşitli oyunlarına Kur'ân-ı Kerîm doğru anlaşılsın. Yanlış yorumlanmasın ve insanlar da şeytanın çeşitli oyunlarına kanmasın, tuzaklarına düşmesin, helâk olmasın. Yâni günahkâr insan ümidini kesmeyecek.kanmasın, tuzaklarına düşmesin, helâk olmasın.

Yâni günahkâr insan ümidini kesmeyecek.
Allah Erhamür-râhimîn'dir, Rahmânür-rahîm'dir, affedebilir.Allah Erhamür-râhimîn'dir, Rahmânür-rahîm'dir, affedebilir. Hangi noktada olursa olsun, hayatının hangi noktasında olursa olsun, dönecek,Hangi noktada olursa olsun, hayatının hangi noktasında olursa olsun, dönecek, iyi kul olmaya başlayacak. Belki ondan sonraki çalışmalarıyla Allah onu affeder, iyi kul olmaya başlayacak. Belki ondan sonraki çalışmalarıyla Allah onu affeder, eski günahlarını siler, cennete girebilir. Ama mü'min de korkacak. eski günahlarını siler, cennete girebilir.

Ama mü'min de korkacak.
Yâni, "Ben Allah'ın mü'min kuluyum. Allah beni cennetine sokmayacak da kimi sokacakmış yâni?"Yâni, "Ben Allah'ın mü'min kuluyum. Allah beni cennetine sokmayacak da kimi sokacakmış yâni?" filân gibi acaib sözler söyleyenleri de çok duymuşsunuzdur. Allah'ın hiçbir şeye mecburiyeti yok.filân gibi acaib sözler söyleyenleri de çok duymuşsunuzdur.

Allah'ın hiçbir şeye mecburiyeti yok.
Sonra bizim ibadetlerimiz de cenneti kazanmak için yeterli değildir.Sonra bizim ibadetlerimiz de cenneti kazanmak için yeterli değildir. Bütün ömrümüzü ibadetle geçirsek, bir gözümüzün, bir kulağımızın, bir aklımızın, Bütün ömrümüzü ibadetle geçirsek, bir gözümüzün, bir kulağımızın, bir aklımızın, bir sıhhatimizin bedelini ödemeye yetmez. Bizim yaptığımız işlerin ne kıymeti var?bir sıhhatimizin bedelini ödemeye yetmez. Bizim yaptığımız işlerin ne kıymeti var? Zâten ibadete kuvveti de o veriyor. İbadeti sevme aşkını, şevkini de o veriyor.Zâten ibadete kuvveti de o veriyor. İbadeti sevme aşkını, şevkini de o veriyor. Her şeyimiz yine ondan. Kimin malını kime satıyoruz da, kimden ne ücret istiyoruz yâni?.. Her şeyimiz yine ondan. Kimin malını kime satıyoruz da, kimden ne ücret istiyoruz yâni?.. Hepsi Allah'ın fazl ü kereminden. Onun için mü'min de şımarmayacak.Hepsi Allah'ın fazl ü kereminden.

Onun için mü'min de şımarmayacak.
Mü'min de haddini bilecek. Bilecek ki bunlar Allah'ın kendisine bir ikramıdır.Mü'min de haddini bilecek. Bilecek ki bunlar Allah'ın kendisine bir ikramıdır. Şükrünü artıracak, edebini artıracak. Allah'a sevgisini artıracak,Şükrünü artıracak, edebini artıracak. Allah'a sevgisini artıracak, "Yâ Rabbi, ben senin yüzü kara bir kulun iken, sen bana öteki kullardan farklı şu şu şu ikramları yaptın."Yâ Rabbi, ben senin yüzü kara bir kulun iken, sen bana öteki kullardan farklı şu şu şu ikramları yaptın. Yâni benim ne özelliğim var, ne üstünlüğüm var? Sırf senin lütfundan bu. Yâni benim ne özelliğim var, ne üstünlüğüm var? Sırf senin lütfundan bu. Bak Bosna'daki kardeşlerimiz ne sıkıntılar çekiyorken, falanca beldedeki kardeşlerim su bulamıyorken,Bak Bosna'daki kardeşlerimiz ne sıkıntılar çekiyorken, falanca beldedeki kardeşlerim su bulamıyorken, açlıktan, yoksulluktan kırılıyorken; Somali'deki müslümanlar şöyle iyi,açlıktan, yoksulluktan kırılıyorken; Somali'deki müslümanlar şöyle iyi, Afrika'daki müslümanlar böyle temizken şöyle yoksul...Afrika'daki müslümanlar böyle temizken şöyle yoksul... Elhamdü lillâh benim yediğim önümde yemediğim elimi uzattığım yerde, ardımda,Elhamdü lillâh benim yediğim önümde yemediğim elimi uzattığım yerde, ardımda, sağımda, solumda türlü türlü nimetler... sağımda, solumda türlü türlü nimetler... Sana çok şükür yâ Rabbi!" diyecek, şükrünü artıracak, edebini artıracak. Sana çok şükür yâ Rabbi!" diyecek, şükrünü artıracak, edebini artıracak.

Şımarıklığını artırmayacak.Şımarıklığını artırmayacak. Yâni "Ben mü'minim!" diye küstahlığını artırmayacak, kabarmayacak hindi gibi.Yâni "Ben mü'minim!" diye küstahlığını artırmayacak, kabarmayacak hindi gibi. Yâni hindi kabarıyor da ne oluyor? Yâni şöyle sakin dururken birden bir bakıyorsunuz,Yâni hindi kabarıyor da ne oluyor? Yâni şöyle sakin dururken birden bir bakıyorsunuz, tüylerini kabartıyor kabartıyor kabartıyor, ooo... tüylerini kabartıyor kabartıyor kabartıyor, ooo... Boğa kadar böyle kocaman bir şey oluyor ama, o boğasından ne olacak?Boğa kadar böyle kocaman bir şey oluyor ama, o boğasından ne olacak? Kedi onun üstüne fırt diye bir atladı mı, veya köpek hart diye boğazından bir ısırdı mı,Kedi onun üstüne fırt diye bir atladı mı, veya köpek hart diye boğazından bir ısırdı mı, hindinin kabarmasının bir kıymeti kalmıyor. Kabarması boşuna... hindinin kabarmasının bir kıymeti kalmıyor. Kabarması boşuna...

Yâni öyle baba hindi gibi boş yere kabarmıyacak. "Allah'ın cezası olabilir." diyecek.Yâni öyle baba hindi gibi boş yere kabarmıyacak. "Allah'ın cezası olabilir." diyecek. "Ben bunun hesabını bilmiyorum." diyecek. "İbadetlerimin kıymeti var mı,"Ben bunun hesabını bilmiyorum." diyecek. "İbadetlerimin kıymeti var mı, yok mu onu da bilmiyorum. Beş para eder mi, on para eder mi? Bunun ölçüsünü de bilmiyorum.yok mu onu da bilmiyorum. Beş para eder mi, on para eder mi? Bunun ölçüsünü de bilmiyorum. Allah biliyor bunları..." diyecek, haddini bilecek. Allah edepli kulu seviyor.Allah biliyor bunları..." diyecek, haddini bilecek.

Allah edepli kulu seviyor.
Onun için Hocamız rahmetullah-i aleyh Mehmed Zâhid Efendimiz'inOnun için Hocamız rahmetullah-i aleyh Mehmed Zâhid Efendimiz'in misafir kabul odasında kocaman bir levha vardı, bizim evde duruyor. Orda yazıyor: misafir kabul odasında kocaman bir levha vardı, bizim evde duruyor. Orda yazıyor:

Her şey en geridedir, Her şeyden önde, en önemli olan edeptir. İlim en geridedir.Her şey en geridedir,

Her şeyden önde, en önemli olan edeptir.

İlim en geridedir.
Yâni "Ben alimim!" dersen olmaz, "Ben âbidim!" dersen olmaz. En önemli olan edepli olmaktır.Yâni "Ben alimim!" dersen olmaz, "Ben âbidim!" dersen olmaz. En önemli olan edepli olmaktır. Ebepli oldu mu, Allah tevfîkini refîk eder, gönlünü çevirir, aklını döndürür, Ebepli oldu mu, Allah tevfîkini refîk eder, gönlünü çevirir, aklını döndürür, gayret verir, kuvvet verir. Bakarsın, basit bir köle iken büyük bir alim olur. gayret verir, kuvvet verir. Bakarsın, basit bir köle iken büyük bir alim olur.

Peygamber Efendimiz'in zamanında öyle oldu. Çarşıdan para ile satın alınmış köle iken,Peygamber Efendimiz'in zamanında öyle oldu. Çarşıdan para ile satın alınmış köle iken, sonra herkesin el pençe divan durduğu büyük alim oldular o mübarekler. Neden?sonra herkesin el pençe divan durduğu büyük alim oldular o mübarekler. Neden? Allah'ın verdiği ilimle, takvâ ile, ibadetle böyle mümtaz oldular. Allah'ın verdiği ilimle, takvâ ile, ibadetle böyle mümtaz oldular.

Yüksek bir insan da, anadan babadan soylu, zengin, varlıklı bir insan da sonra perişan olabiliyor,Yüksek bir insan da, anadan babadan soylu, zengin, varlıklı bir insan da sonra perişan olabiliyor, fenâ durumlara düşebiliyor. En önemli olan edeptir. Büyüklerimiz bunu söylemişler. fenâ durumlara düşebiliyor. En önemli olan edeptir. Büyüklerimiz bunu söylemişler.

Edep ne demek? Edep, hatadan sâlim hareket etmek demek.Edep ne demek? Edep, hatadan sâlim hareket etmek demek. Yâni her işin hatasız yapılmasına edep denir. Hata olmamasına dikkat etmeye edep denir. Yâni her işin hatasız yapılmasına edep denir. Hata olmamasına dikkat etmeye edep denir.

O halde, biz de kulluğumuzu güzel yapmaya dikkat edeceğiz.O halde, biz de kulluğumuzu güzel yapmaya dikkat edeceğiz. Âlemlerin Rabbi olan Allah'a, şükran ve takdim duyguları dolu olarak, yâni teşekkür duygusu,Âlemlerin Rabbi olan Allah'a, şükran ve takdim duyguları dolu olarak, yâni teşekkür duygusu, minnet duygusu dolu olarak, övgülerle, onun rahman ve rahim olduğunu düşünürek, minnet duygusu dolu olarak, övgülerle, onun rahman ve rahim olduğunu düşünürek, ona kulluğumuzu hatasız yapmaya çalışacağız. ona kulluğumuzu hatasız yapmaya çalışacağız.

Her şeyin hatasız yapılması için gerekli, şöyle yapılacak, böyle yapılacak diyeHer şeyin hatasız yapılması için gerekli, şöyle yapılacak, böyle yapılacak diye madde madde sıralanan şeylere edep derler. madde madde sıralanan şeylere edep derler. Namazın hatasız olması, makbul olması için neler lâzım? Şu olacak, bu olacak, şu olacak bu olacak... Namazın hatasız olması, makbul olması için neler lâzım? Şu olacak, bu olacak, şu olacak bu olacak... Sıralanıyor. Hoşuma gidiyor; bazen arkadaşların evine misafir gidiyorum,Sıralanıyor.

Hoşuma gidiyor; bazen arkadaşların evine misafir gidiyorum,
bir arkadaşın evine götürdüler bizi. Abdest almam icab etti, alt kata götürdüler.bir arkadaşın evine götürdüler bizi. Abdest almam icab etti, alt kata götürdüler. Ev güzel, iki katlı, geniş, manzaralı... Abdest alma yerinde, kapıda baktım talimatnâme: Ev güzel, iki katlı, geniş, manzaralı... Abdest alma yerinde, kapıda baktım talimatnâme:

"'Şöyle yapılacak, böyle yapılacak, içeri şöyle girilecek,"'Şöyle yapılacak, böyle yapılacak, içeri şöyle girilecek, içerde şöyle yapılacak, çıkarken böyle yapılacak..." Her şey güzel. içerde şöyle yapılacak, çıkarken böyle yapılacak..."

Her şey güzel.
Yâni, "Su çekilecek, temiz bırakılacak, falanca yer ıslatılmayacak, havlu şöyle kullanılacak,Yâni, "Su çekilecek, temiz bırakılacak, falanca yer ıslatılmayacak, havlu şöyle kullanılacak, bilmem ne böyle kullanılacak..." diye yazmış. İşte bunlar edeptir.bilmem ne böyle kullanılacak..." diye yazmış.

İşte bunlar edeptir.
Yâni her şeyin hatasız olması, işlemi, düşüncesi mü'mine hakim olacak.Yâni her şeyin hatasız olması, işlemi, düşüncesi mü'mine hakim olacak. "Ben hatasız bir kulluk yaparak, ömrümü Allah'ın sevgisini,"Ben hatasız bir kulluk yaparak, ömrümü Allah'ın sevgisini, rızasını kazanacak şekilde geçirmek istiyorum!" diye düşünecek.rızasını kazanacak şekilde geçirmek istiyorum!" diye düşünecek. Böyle yaparsa Allah kuvvet verir, gayret verir, nimet verir, ikram verir, her şeyini büyültür. Böyle yaparsa Allah kuvvet verir, gayret verir, nimet verir, ikram verir, her şeyini büyültür.

Etrafınızda bir sürü insan vardır, duymuşsunuzdur.Etrafınızda bir sürü insan vardır, duymuşsunuzdur. Maydonoz satmaktan başlamıştır, sonra en zengin insan olmuştur.Maydonoz satmaktan başlamıştır, sonra en zengin insan olmuştur. Çobanlıktan başlamış, en büyük alim olmuştur, atom alimi olmuştur, uluslararası şöhret kazanmıştır.Çobanlıktan başlamış, en büyük alim olmuştur, atom alimi olmuştur, uluslararası şöhret kazanmıştır. İşte bilmem hiç kimsenin beğenmediği fakir bir ailenin çocuğudur, İşte bilmem hiç kimsenin beğenmediği fakir bir ailenin çocuğudur, çok çocuklu, barakada, gecekonduda oturan...çok çocuklu, barakada, gecekonduda oturan... Ama edebiyle, çalışkanlığıyla yükselmiş, yüksek haller kazanmıştır. Ama edebiyle, çalışkanlığıyla yükselmiş, yüksek haller kazanmıştır.

Onun için AllahuTeâlâ hazretleri bizi, haddini bilen, edebini takınan, kulluğunu güzel yapanOnun için AllahuTeâlâ hazretleri bizi, haddini bilen, edebini takınan, kulluğunu güzel yapan ve dünyada, âhirette Allah'ın rahmanlığından, rahimliğinden istifade eden, ve dünyada, âhirette Allah'ın rahmanlığından, rahimliğinden istifade eden, nimetlenen kullarından eylesin. Yolunda dâim, zikrine müdâvim eylesin... nimetlenen kullarından eylesin. Yolunda dâim, zikrine müdâvim eylesin...

Ümmet-i Muhammed'e hüsn-ü hizmetle hâdim olmayı, hizmetler yapmayı,Ümmet-i Muhammed'e hüsn-ü hizmetle hâdim olmayı, hizmetler yapmayı, arkamızda güzel eserler bırakmayı, başka insanlara bize dua etmelerini sağlayacak iyilikler yapmayı, arkamızda güzel eserler bırakmayı, başka insanlara bize dua etmelerini sağlayacak iyilikler yapmayı, devamlı iyilikler yapmayı nasip eylesin... Evlâtlarımızı, çocuklarımızı güzel yetiştirmeyi nasip eylesin...devamlı iyilikler yapmayı nasip eylesin... Evlâtlarımızı, çocuklarımızı güzel yetiştirmeyi nasip eylesin... Dinimizin gelişmesi için, aziz ve muhterem kardeşlerim, güzel müesseseler kurmamızı nasip eylesin... Dinimizin gelişmesi için, aziz ve muhterem kardeşlerim, güzel müesseseler kurmamızı nasip eylesin...

Biliyorsunuz, bir insanın kişisel olarak bir şeyler yapması şahsî bir iştir.Biliyorsunuz, bir insanın kişisel olarak bir şeyler yapması şahsî bir iştir. Ama müessese kurması, yâni hizmeti kurumlaştırması, o müesseseyi çalıştırması dâimî bir şeydir.Ama müessese kurması, yâni hizmeti kurumlaştırması, o müesseseyi çalıştırması dâimî bir şeydir. Bunun sevabı çok fazladır. Bakın İsveçli bir alim kimyada bir şeyi bulmuş; Bunun sevabı çok fazladır.

Bakın İsveçli bir alim kimyada bir şeyi bulmuş;
bilmem trinitrotoluen tnt denilen patlayıcı madde, biraz çalkandı mı pat diye patlıyor.bilmem trinitrotoluen tnt denilen patlayıcı madde, biraz çalkandı mı pat diye patlıyor. Hani kibritin maddesini biraz bir yere sürttüğünüz zaman, cırt diye ateş alıyor, onun gibi.Hani kibritin maddesini biraz bir yere sürttüğünüz zaman, cırt diye ateş alıyor, onun gibi. Su gibi olan, sıvı olan madde biraz sallandı mı hemen bom diye patlıyor. Su gibi olan, sıvı olan madde biraz sallandı mı hemen bom diye patlıyor.

Şimdi bunu şişede, damacanada götürse, sallandığı zaman patlayacak.Şimdi bunu şişede, damacanada götürse, sallandığı zaman patlayacak. "Ne yapalım, ne yapalım?" diye alimler bunu düşünürken, işte bu Alfred Nobel denilen kişi"Ne yapalım, ne yapalım?" diye alimler bunu düşünürken, işte bu Alfred Nobel denilen kişi 'Nobel mükâfatı filân diyoruz ya-bir çaresini bulmuş. Gur denilen, kiezelgur denilen, 'Nobel mükâfatı filân diyoruz ya-bir çaresini bulmuş. Gur denilen, kiezelgur denilen, böyle bir kil gibi, toprak gibi bir maddeye bu patlayıcı maddeyi emdirmiş.böyle bir kil gibi, toprak gibi bir maddeye bu patlayıcı maddeyi emdirmiş. Gözenekli olan bu maddenin içine sallanan sıvı emildiği zaman sallanma diye bir şey kalmıyor.Gözenekli olan bu maddenin içine sallanan sıvı emildiği zaman sallanma diye bir şey kalmıyor. Kiezelgur da o sıvıyı emdiği zaman, hamur gibi oluyor, lokum gibi oluyor. Tamam, patlamayan bir şey. Kiezelgur da o sıvıyı emdiği zaman, hamur gibi oluyor, lokum gibi oluyor. Tamam, patlamayan bir şey.

Tabii bu buluşunu uygulamaya geçirmiş. Dinamit dediğimiz şey, dinamit lokumu oluyor.Tabii bu buluşunu uygulamaya geçirmiş. Dinamit dediğimiz şey, dinamit lokumu oluyor. E güzel bir şey, yâni tehlikeli bir şeyi tehlikesiz hâle getirmiş. Ama uygulama korkunç. E güzel bir şey, yâni tehlikeli bir şeyi tehlikesiz hâle getirmiş. Ama uygulama korkunç. Bombalara dinamitler girmiş. İnsanlar bombalardan ölmüş filân, derken insanlık çok zarar görmüş. Bombalara dinamitler girmiş. İnsanlar bombalardan ölmüş filân, derken insanlık çok zarar görmüş.

Şimdi bu zararına üzülmüş, pişman olmuş.Şimdi bu zararına üzülmüş, pişman olmuş. Ama pişmanlık, kişisel olarak "Pişman oldum!" demek bir küçük iş. Ama pişmanlık, kişisel olarak "Pişman oldum!" demek bir küçük iş. Ama o pişmanlığını kurumlaştırmış, kazandığı serveti vakfetmiş, ortaya koymuş. Demiş ki: Ama o pişmanlığını kurumlaştırmış, kazandığı serveti vakfetmiş, ortaya koymuş. Demiş ki:

"'Bundan sonra insanlığa iyi bir şeyler yapan, hizmet eden kimselere şu servetimden"'Bundan sonra insanlığa iyi bir şeyler yapan, hizmet eden kimselere şu servetimden şu kadar mükâfat verilsin! Her sene seçilsin bunlar, onlara bu kadar para verilsin!" şu kadar mükâfat verilsin! Her sene seçilsin bunlar, onlara bu kadar para verilsin!"

İşte bu, bir şeyin kurumlaşması. Güzel... İşte bu, bir şeyin kurumlaşması. Güzel...

Meselâ bakın ben 'sevgili kardeşlerim beni affedin ama, diyâr-ı gurbettenMeselâ bakın ben 'sevgili kardeşlerim beni affedin ama, diyâr-ı gurbetten bazı ikazlar yapmam da gerekiyor, yapmak da zorundayım'şimdi camide vaaz veriyordum.bazı ikazlar yapmam da gerekiyor, yapmak da zorundayım'şimdi camide vaaz veriyordum. Hocamız emretmişti, Mehmed Zâhid Hocamız: "'Gel evlâdım, çık şu kürsüye!" "'Pekâlâ..." Hocamız emretmişti, Mehmed Zâhid Hocamız:

"'Gel evlâdım, çık şu kürsüye!"

"'Pekâlâ..."

El-emrü fevkal-edeb, emrettiği için yapmak zorundayım.El-emrü fevkal-edeb, emrettiği için yapmak zorundayım. Vaaz ediyordum, ama caminin için küçük, hadi avlusuna da dinleyiciler geldi. Vaaz ediyordum, ama caminin için küçük, hadi avlusuna da dinleyiciler geldi. Nihayet elli kişi, yüz kişi, bin kişi, iki bin kişi diyelim... İskenderpaşa Camii'nin hacmi belli.Nihayet elli kişi, yüz kişi, bin kişi, iki bin kişi diyelim... İskenderpaşa Camii'nin hacmi belli. Sultan Ahmed Camii'nde de vaaz ettim, 'inşaallah Ayasofya'da da olur- Sultan Ahmed Camii'nde de vaaz ettim, 'inşaallah Ayasofya'da da olur- Süleymaniye'de de vaaz ettim. Kocatepe'de de nasip oldu.Süleymaniye'de de vaaz ettim. Kocatepe'de de nasip oldu. Ankara'da Hacı Bayram'da da, başka camilerde de, bizim Özelif Camisi'nde de vaazlar yaptım. Ankara'da Hacı Bayram'da da, başka camilerde de, bizim Özelif Camisi'nde de vaazlar yaptım.

Ama bu şimdi mahdut. Vaazlarımız daha çok insana ulaşsın diye ne yaptık?..Ama bu şimdi mahdut. Vaazlarımız daha çok insana ulaşsın diye ne yaptık?.. Dergileri çıkartmaya başladık kardeşler olarak, cemaat olarak, ihvan olarak. Dergileri çıkartmaya başladık kardeşler olarak, cemaat olarak, ihvan olarak. İslâm dergimiz, Kadın ve Aile dergimiz, İlim ve Sanat dergimiz, Gül Çocuk dergimiz, Panzehir dergimiz...İslâm dergimiz, Kadın ve Aile dergimiz, İlim ve Sanat dergimiz, Gül Çocuk dergimiz, Panzehir dergimiz... Bunlar niçin oldu? Bu bir kurumlaşmadır. Böylece vaaz kişisel olmaktan çıkıyor,Bunlar niçin oldu? Bu bir kurumlaşmadır. Böylece vaaz kişisel olmaktan çıkıyor, hizmet bir topluluğun güzel hizmeti hâline geliyor ve kalıcı oluyor. hizmet bir topluluğun güzel hizmeti hâline geliyor ve kalıcı oluyor. Söz unutulur ama, yazı korunursa "İşte benim şu mecmuanın ciltleri, hiç eksiksiz kütüphanemde var.Söz unutulur ama, yazı korunursa "İşte benim şu mecmuanın ciltleri, hiç eksiksiz kütüphanemde var. İşte bak ne güzel yazılar var, hazine gibi." diye insan açar, bakar. İşte bak ne güzel yazılar var, hazine gibi." diye insan açar, bakar.

Bu bir kurumlaşmaydı. Bu güzel bir şey. Bunun desteklenmesini rica ediyorum sizlerden.Bu bir kurumlaşmaydı. Bu güzel bir şey. Bunun desteklenmesini rica ediyorum sizlerden. Yâni alarak destekleyin, yazı yazarak destekleyin, yükün bir yerinden tutarak destekleyin.Yâni alarak destekleyin, yazı yazarak destekleyin, yükün bir yerinden tutarak destekleyin. Çünkü kurumlaştığı zaman hizmetler kolay götürülür.Çünkü kurumlaştığı zaman hizmetler kolay götürülür. Ama tek başına benim götürmem zor olabilir, imkânsız olabilir. Ama tek başına benim götürmem zor olabilir, imkânsız olabilir. Benim hayatımla sınırlı olabilir, ben öldüğüm zaman iş bitebilir... filân. Kurumlaşmak güzel. Benim hayatımla sınırlı olabilir, ben öldüğüm zaman iş bitebilir... filân. Kurumlaşmak güzel.

Sonra dergilerin yayınlanmasında sorunlar oldu.Sonra dergilerin yayınlanmasında sorunlar oldu. Sorunlar olunca, okunmasında sorunlar olunca kolay değil.Sorunlar olunca, okunmasında sorunlar olunca kolay değil. Evet, Türkiye'nin çok basılan, çok okunan, çok sevilenEvet, Türkiye'nin çok basılan, çok okunan, çok sevilen dergileri oldu ama yetmedi, bu sefer ne yaptık? Radyo yayınlarına geçtik, çok güzel oldu.dergileri oldu ama yetmedi, bu sefer ne yaptık? Radyo yayınlarına geçtik, çok güzel oldu. Radyo yayınları harika oldu. Allah'a sonsuz hamd ü senâlar olsun, ikiyüz elli yerden, Radyo yayınları harika oldu. Allah'a sonsuz hamd ü senâlar olsun, ikiyüz elli yerden, belki daha artmıştır, ikiyüz altmış yerden yansıtıcılarla uzaydan yayınladığımız şeyler belki daha artmıştır, ikiyüz altmış yerden yansıtıcılarla uzaydan yayınladığımız şeyler kasabalara da dinlettiriliyor. Herkes yanına şöyle küçükcük bir basit radyo bile alsakasabalara da dinlettiriliyor. Herkes yanına şöyle küçükcük bir basit radyo bile alsa en güzel konuşmaları, sohbetleri, bilgileri, vaazları, tefsir derslerini, en güzel konuşmaları, sohbetleri, bilgileri, vaazları, tefsir derslerini, hadis derslerini, fıkıh derslerini dinleyebiliyor. Bu yaygın bir hizmettir. hadis derslerini, fıkıh derslerini dinleyebiliyor.

Bu yaygın bir hizmettir.
İşte bak camiye insan haftada bir gidebilir, iki gidebilir, hadi babayiğit her gün gitsin. İşte bak camiye insan haftada bir gidebilir, iki gidebilir, hadi babayiğit her gün gitsin. Ama bunu radyo yaptığımız zaman, bu çok güzel bir kurum... Herkes dinleyebiliyor.Ama bunu radyo yaptığımız zaman, bu çok güzel bir kurum... Herkes dinleyebiliyor. Camiye gelemeyen de dinleyebiliyor. Evde ev hanımı da dinleyebiliyor.Camiye gelemeyen de dinleyebiliyor. Evde ev hanımı da dinleyebiliyor. Çocukları var, camiye gelemiyor ama radyoyu açıyor, mutfakta yemeğini yaparkenÇocukları var, camiye gelemiyor ama radyoyu açıyor, mutfakta yemeğini yaparken güzel ilimleri dinleyebiliyor. Bu bir kurumlaşmadır. Bizim Ak Radyo'muz çok güzel bir kurumdur. güzel ilimleri dinleyebiliyor. Bu bir kurumlaşmadır. Bizim Ak Radyo'muz çok güzel bir kurumdur. Lütfen bunu da çok destekleyin. Yâni var gücünüzle destekleyin! Lütfen bunu da çok destekleyin. Yâni var gücünüzle destekleyin!

Sonra tabii duymak güzel bir şey ve bazen sadece duymak gerekiyor.Sonra tabii duymak güzel bir şey ve bazen sadece duymak gerekiyor. Meselâ şöfor taksinin, otomobilin radyosunu açıyor, seyahat ederken dinliyor. Başka şey yapamaz.Meselâ şöfor taksinin, otomobilin radyosunu açıyor, seyahat ederken dinliyor. Başka şey yapamaz. Ama görerek dinlemek daha güzel olduğundan, bir de televizyon kurduk.Ama görerek dinlemek daha güzel olduğundan, bir de televizyon kurduk. Televizyon muazzam masraflı bir şey. Biz de âcizâne, fakirâne, yoksul bir topluluğuz.Televizyon muazzam masraflı bir şey. Biz de âcizâne, fakirâne, yoksul bir topluluğuz. Kimseden bir destek almıyoruz, yurt içinden, yurt dışından fazla bir gelirimiz yok. Kimseden bir destek almıyoruz, yurt içinden, yurt dışından fazla bir gelirimiz yok. İhvânımızın, kardeşlerimizin masraflarıyla, el emekleriyle, alın teriyle bir televizyon kurduk... İhvânımızın, kardeşlerimizin masraflarıyla, el emekleriyle, alın teriyle bir televizyon kurduk...

Kimisi diyor ki; "'Efendim bunu görüntüsü güzel değil!" Kimisi diyor ki;

"'Efendim bunu görüntüsü güzel değil!"

E görüntüsü güzel değilse, bir âlet al, güzel bir görüntü çıksın. Sen de bir katkıda bulun!E görüntüsü güzel değilse, bir âlet al, güzel bir görüntü çıksın. Sen de bir katkıda bulun! Biz o kadarını yaptık, sen de öbür tarafını tamamla!..Biz o kadarını yaptık, sen de öbür tarafını tamamla!.. Televizyon çok büyük bir hizmet, yâni milyarlık bir hizmet, çok büyük bir başarı.Televizyon çok büyük bir hizmet, yâni milyarlık bir hizmet, çok büyük bir başarı. Elhamdü lillâh, Allah onu da nasip etti. Sonra gazete çıkarttık, bu da bir kurumlaşmadır.Elhamdü lillâh, Allah onu da nasip etti.

Sonra gazete çıkarttık, bu da bir kurumlaşmadır.
Televizyon da kurumlaşmadır, radyo da kurumlaşmadır. Gazete çıkarttık, Sağduyu, ismi güzel... Televizyon da kurumlaşmadır, radyo da kurumlaşmadır. Gazete çıkarttık, Sağduyu, ismi güzel... Ben burdan, geliyor bir iki gün arayla, izliyorum, yazıları gayet doyurucu, gayet zengin...Ben burdan, geliyor bir iki gün arayla, izliyorum, yazıları gayet doyurucu, gayet zengin... Başka gazeteleri de okuyorum. Yâni Almanya'dayken sekiz-on tane gazete alıyorduk, okuyorduk; boş... Başka gazeteleri de okuyorum. Yâni Almanya'dayken sekiz-on tane gazete alıyorduk, okuyorduk; boş... İki üç tane yazısına bakıyorsunuz; birisi ötekisinin kopyası, isimlerinin farklılığının hiç önemi yok. İki üç tane yazısına bakıyorsunuz; birisi ötekisinin kopyası, isimlerinin farklılığının hiç önemi yok. Bir tanesini aldın mı, hepsindeki haberleri öğreniyorsun. Bir tanesini aldın mı, hepsindeki haberleri öğreniyorsun.

Ama bizim gazetemizin içinde zengin malzeme var... O da bir kurumlaşma.Ama bizim gazetemizin içinde zengin malzeme var... O da bir kurumlaşma. Onun da yaşaması lâzım. O da büyük masraf gerektiriyor.Onun da yaşaması lâzım. O da büyük masraf gerektiriyor. Lütfen bunları destekleyin, yâni İslâm'a hizmetleriniz kurumlaşsın! Lütfen bunları destekleyin, yâni İslâm'a hizmetleriniz kurumlaşsın!

Şimdi ben size uzak kıtalardan hitab ediyorum ama, çağdaş âlet ve cihazlarla bakın bu hitablar olabiliyor.Şimdi ben size uzak kıtalardan hitab ediyorum ama, çağdaş âlet ve cihazlarla bakın bu hitablar olabiliyor. Demek ki bunları kullanmamız lâzım. Bunların daha iyilerini kullanmamız lâzım. Demek ki bunları kullanmamız lâzım. Bunların daha iyilerini kullanmamız lâzım. En iyilerini kullanmamız lâzım! Bu da el birliğiyle olacak. En iyilerini kullanmamız lâzım! Bu da el birliğiyle olacak.

Lütfen hayırlarınızı kişisellikten çıkartarak kurumsallaştırın! Lütfen hayırlarınızı kişisellikten çıkartarak kurumsallaştırın! Yâni yaygınlaştırın, devamlılaştırın, sağlamlaştırın! Hayrınız, sevabınız dâimî olsun. Yâni yaygınlaştırın, devamlılaştırın, sağlamlaştırın! Hayrınız, sevabınız dâimî olsun. Yâni siz hayatta olmasanız bile, eseriniz arkada olduğu için, o çalıştıkçaYâni siz hayatta olmasanız bile, eseriniz arkada olduğu için, o çalıştıkça sevap kazanmaya devam edersiniz. Bunlar el birliğiyle olacak. sevap kazanmaya devam edersiniz. Bunlar el birliğiyle olacak.

Bakın ben bu dış ülkeleri gezdikçe dünyayı daha iyi anlıyorum, Türkiye'dekinden çok daha iyi anlıyorum.Bakın ben bu dış ülkeleri gezdikçe dünyayı daha iyi anlıyorum, Türkiye'dekinden çok daha iyi anlıyorum. Büyük devletler, başarı kazanan devletler bu başarılarını kurumlaşmaya, kurumsallaşmaya borçludur.Büyük devletler, başarı kazanan devletler bu başarılarını kurumlaşmaya, kurumsallaşmaya borçludur. Biz de ictimâî bakımdan, ticârî bakımdan, ilmî bakımdan, her yönden kurumlaşmakBiz de ictimâî bakımdan, ticârî bakımdan, ilmî bakımdan, her yönden kurumlaşmak ve böyle kurum halinde, müessese halinde; kişisel gayretlerle değil deve böyle kurum halinde, müessese halinde; kişisel gayretlerle değil de kurum halinde çalışmalar yapmak zorundayız. O zaman daha güzel olur, daha yaygın olur. kurum halinde çalışmalar yapmak zorundayız. O zaman daha güzel olur, daha yaygın olur.

Bakın böyle bir tefsir dersi, şimdi bu yapıla yapıla bir zaman gelecekBakın böyle bir tefsir dersi, şimdi bu yapıla yapıla bir zaman gelecek Kur'ân-ı Kerîm'in tefsiri tamam olacak. Süzgeçten geçirilir, ayıklanırsa,Kur'ân-ı Kerîm'in tefsiri tamam olacak. Süzgeçten geçirilir, ayıklanırsa, görsel (güncel) bir Kur'an tefsiri olacak. Ne kadar güzel! görsel (güncel) bir Kur'an tefsiri olacak. Ne kadar güzel!

Onun için lütfen iyi şeyleri destekleyin, kurumlaştırın, yardımcı olun ki sevabınız çok olsun.Onun için lütfen iyi şeyleri destekleyin, kurumlaştırın, yardımcı olun ki sevabınız çok olsun. AllahuTeâlâ hazretleri sizi iki cihanda taltif eylesin, mükâfatlandırsın...AllahuTeâlâ hazretleri sizi iki cihanda taltif eylesin, mükâfatlandırsın... İki cihanda aziz ve bahtiyar olun... es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh İki cihanda aziz ve bahtiyar olun...

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2