Namaz Vakitleri

26 Cemâziye'l-Âhir 1446
27 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:21
Öğle
13:10
İkindi
15:29
Akşam
17:49
Yatsı
19:16
Detaylı Arama

Allah’a ve Rasûlüne Hicret

Mehmed Zahid KOTKU

5 Cemâziye'l-Âhir 1392 / 16.07.1972
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Nikâh Benim Sünnetimdir, İnsanı Cennete Götüren Üç Şey, İman İle Ölen Cennete Gidecek, Doğru Niyetin Mükâfâtı, Cennetten Çıkan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’a ve Rasûlüne Hicret

Mehmed Zahid KOTKU

5 Cemâziye'l-Âhir 1392 / 16.07.1972
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Gönül dostu, âlim Mehmed Zahid Kotku Hocamız İskenderpaşa Camii’nde 1958’den 1977 yılına kadar Ramûzü’l-Ehâdîs isimli hadis kitabından dersler yapmıştır. Ahmed Ziyâeddin Gümüşhanevî'nin derlediği Râmûzü’l-Ehâdis, alfabetik olarak sıralanmış hadislerden oluşmaktadır.

İlk zamanlar düzenli olarak Pazar günleri ikindiden sonra bir saat, Cuma günleri öğleden önce 45 dakika hadis dersleri yaparlarken, son yıllarında hadis derslerini Prof. Dr. Mahmud Es’ad Coşan Hocamız’a bırakmışlar, kendileri Cuma namazından sonra 10-15 dakikalık kısa konuşmalar yapmaya başlamışlardır. Bu konuşmalar irticalen yapılmış, bazen bir sahabeden bahsetmişler, bazen güncel bir olayı konu edinmişlerdir. Bu konuşmalar 1978 yılında başlamış, vefatına kadar devam etmiştir. Son konuşmaları vefatından bir hafta önce, 6 Kasım 1980’de Medine’de kaydedilmiştir.
Nikâh Benim Sünnetimdir, İnsanı Cennete Götüren Üç Şey, İman İle Ölen Cennete Gidecek, Doğru Niyetin Mükâfâtı, Cennetten Çıkan | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn. Vel-'âkıbetü lil-müttekîn.el-Hamdü li'l-lâhi Rabbi'l-âlemîn. Vel-'âkıbetü lil-müttekîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn.

Fa'lamû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahFa'lamû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah fe-inne efdale'l hedyü Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.fe-inne efdale'l hedyü Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün. Ve külle bid'atin dalâletün.Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün. Ve külle bid'atin dalâletün. Ve külle dalâletin fi'n-nâr.Ve külle dalâletin fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâle:

en-Nikâhu sünnetî fe-men lem ya'mel bi-sünnetî fe-leyse minnî. en-Nikâhu sünnetî fe-men lem ya'mel bi-sünnetî fe-leyse minnî.

Ve tezevvecû fe-innî mükâsirun bi-kümü'l-ümeme yevme'l-kıyâmeti ve men kâne zâ tavlin fe'l-yenkıhVe tezevvecû fe-innî mükâsirun bi-kümü'l-ümeme yevme'l-kıyâmeti ve men kâne zâ tavlin fe'l-yenkıh ve men lem yecid fe-aleyhi bi's-sıyâmi fe-inne's-savme lehû vicâün. ve men lem yecid fe-aleyhi bi's-sıyâmi fe-inne's-savme lehû vicâün.

İbn Mâce an Âişete radıyallahu anhâ. İbn Mâce an Âişete radıyallahu anhâ.

Beraber bir salât ü selâm getirelim: Beraber bir salât ü selâm getirelim:

Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîm.Allâhümme salli alâ seyyidinâ Muhammedin kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîm. İnneke hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed.İnneke hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Muhammed. Kemâ bârekte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîm. İnneke hamîdün mecîd. Kemâ bârekte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîm. İnneke hamîdün mecîd.

Namazdaki şaşırmanın sebebi olan nikâh meselesi. Namazdaki şaşırmanın sebebi olan nikâh meselesi.

"Nikâh benim sünnetimdir." Bir kere tarif etmenin lüzumu yok."Nikâh benim sünnetimdir."

Bir kere tarif etmenin lüzumu yok.
Nikâh; Allah'a iman edenler arasında iki şahit,Nikâh; Allah'a iman edenler arasında iki şahit, şâhideyni âdileyn huzurunda akt olunan bir akittir. İki şâhid-i âdil. şâhideyni âdileyn huzurunda akt olunan bir akittir. İki şâhid-i âdil.

Âdil; "sevabı seyyiâtından fazla" demek.Âdil; "sevabı seyyiâtından fazla" demek. Günahsız insan yoktur, günahı vardır ama azdır, hasenâtı daha çoktur.Günahsız insan yoktur, günahı vardır ama azdır, hasenâtı daha çoktur. Hayır hasenâtı mâruf olan iki tane insanı bulduk mu Hayır hasenâtı mâruf olan iki tane insanı bulduk mu bu iki insanın huzurunda yapılan akte "nikah" diyorlar. Bu, ilk müslümanlar devrinde gayet basitti.bu iki insanın huzurunda yapılan akte "nikah" diyorlar. Bu, ilk müslümanlar devrinde gayet basitti. İki tane şahit, biri; "Ben seni aldım." der, diğeri de; "Ben de sana vardım." der, akt olur, biter.İki tane şahit, biri; "Ben seni aldım." der, diğeri de; "Ben de sana vardım." der, akt olur, biter. Hatta daha kolaylık olması için diyelim ki birisi Ankara'da birisi İstanbul'da.Hatta daha kolaylık olması için diyelim ki birisi Ankara'da birisi İstanbul'da. Birbirleriyle evlenmeye karar vermişler.Birbirleriyle evlenmeye karar vermişler. Buradaki; "Ben sana vardım." diyor, iki şahit nazarında mektubu yazıyor. Bu şahitlerin huzurunda; Buradaki; "Ben sana vardım." diyor, iki şahit nazarında mektubu yazıyor. Bu şahitlerin huzurunda;

"Ben sana zevceliğe, helalliğe vardım." diyor. "Ben sana zevceliğe, helalliğe vardım." diyor.

Mektup gidiyor. O da alıyor mektubu, okuyor, iki tane şahit çağırıyor. Mektup gidiyor. O da alıyor mektubu, okuyor, iki tane şahit çağırıyor.

"Bu kadın bana varmış. Ben de bunu zevceliğe, helalliğe kabul ettim." diyor. "Bu kadın bana varmış. Ben de bunu zevceliğe, helalliğe kabul ettim." diyor.

Nikâh akdi oldu. Başka merasime lüzum yok. Fakat bu, bir devir içindi.Nikâh akdi oldu. Başka merasime lüzum yok. Fakat bu, bir devir içindi. Bu devir sadâkat devri, istikâmet devri, doğruluk devri.Bu devir sadâkat devri, istikâmet devri, doğruluk devri. Sonra bu devir geçti de yalancılık ve hileler başladı. Sonra bu devir geçti de yalancılık ve hileler başladı.

Baktılar ki öyle her şahitle iş olmayacak. İzinnâme çıkmasına karar verildi.Baktılar ki öyle her şahitle iş olmayacak. İzinnâme çıkmasına karar verildi. Nikâh için hakime gidilir. Hakimden izinnâme çıkar. Ondan sonra nikâhlar kıyılır. O devir de geçti. Nikâh için hakime gidilir. Hakimden izinnâme çıkar. Ondan sonra nikâhlar kıyılır. O devir de geçti.

Bugün evlenecek adam gidecek; "Biz evleneceğiz." diyecek. İki taraf imza verecek.Bugün evlenecek adam gidecek; "Biz evleneceğiz." diyecek. İki taraf imza verecek. Doktordan kağıt götürecek, mahalleden kağıt götürecek, ikâmetgâh götürecek.Doktordan kağıt götürecek, mahalleden kağıt götürecek, ikâmetgâh götürecek. Memleketlerinden, nüfuslarından kimlikleri sorulacak. Ondan sonra 15 gün askıda duracak.Memleketlerinden, nüfuslarından kimlikleri sorulacak. Ondan sonra 15 gün askıda duracak. Sonra; "Gelin evlenin bakalım, nikâhlarınızı kıyalım." diyecekler.Sonra; "Gelin evlenin bakalım, nikâhlarınızı kıyalım." diyecekler. O günkü nikâhla bugünkü nikâhın farkı. O günkü nikâhla bugünkü nikâhın farkı. Yalnız şu kadar var ki bunların her ikisinin de müslüman olması şart. Yalnız şu kadar var ki bunların her ikisinin de müslüman olması şart.

Nikâh, iman durdukça durur. İman gidince nikâh da gider.Nikâh, iman durdukça durur. İman gidince nikâh da gider. Nikâhın duruş kuvveti, imana bağlıdır.Nikâhın duruş kuvveti, imana bağlıdır. İman olduğu müddetçe nikâh yerinde durur.İman olduğu müddetçe nikâh yerinde durur. İman gitti mi nikâh da kendiliğinden gider. İman gitti mi nikâh da kendiliğinden gider. Boşamaya lüzum yok. "Ben seni boşadım." demeye lüzum yok.Boşamaya lüzum yok. "Ben seni boşadım." demeye lüzum yok. İman gitti miydi nikâh da gitti. İman gitti miydi nikâh da gitti.

Onun için geçen derste; "hükmen gâvur olmak" diye bir şey geçti.Onun için geçen derste; "hükmen gâvur olmak" diye bir şey geçti. Kendilerine hükmen gâvurluk isnat edilen insanların tanımı kısaca şöyledir: Kendilerine hükmen gâvurluk isnat edilen insanların tanımı kısaca şöyledir:

Şer'an tâzimi vacip olan bir şeyi tahkir veya istihfaf.Şer'an tâzimi vacip olan bir şeyi tahkir veya istihfaf. Bu umumi bir tabir.Bu umumi bir tabir. Şer'an, tâzimi vacip olan bir şeyi istihfaf veya tahkir.Şer'an, tâzimi vacip olan bir şeyi istihfaf veya tahkir. Küfrüne hükmolunur.Küfrüne hükmolunur. Mesela namazın şer'an tâzimi vaciptir. Kur'an'ın şer'an tâzimi vaciptir.Mesela namazın şer'an tâzimi vaciptir. Kur'an'ın şer'an tâzimi vaciptir. Camilerin şer'an tâzimi vaciptir. Buna göre Kâbe'nin şer'an tâzimi vaciptir.Camilerin şer'an tâzimi vaciptir. Buna göre Kâbe'nin şer'an tâzimi vaciptir. Oruçlarımız da öyle. Oruçlarımız da öyle. Bunlardan birine birisi dil uzatırsa istihfaf veya tahkir makamında konuşursa hükmen kâfir olur. Bunlardan birine birisi dil uzatırsa istihfaf veya tahkir makamında konuşursa hükmen kâfir olur.

"Namaz senin karnını doyurmaz!" Pekâla ne doyuracak? "Para!" Kâfir oldu gitti. "Namaz senin karnını doyurmaz!"

Pekâla ne doyuracak?

"Para!"

Kâfir oldu gitti.

Tahkir ediyor; aynı zamanda eğleniyor. Bunların hepsine ayrı ayrı misal vermek olmaz da, tabir şu: Tahkir ediyor; aynı zamanda eğleniyor. Bunların hepsine ayrı ayrı misal vermek olmaz da, tabir şu:

Şer'an tâzimi vacip olan bir şeyi tahkirŞer'an tâzimi vacip olan bir şeyi tahkir veya istihfaf insanın hükmen gâvur olmasına sebep olur.veya istihfaf insanın hükmen gâvur olmasına sebep olur. Sen ind-i ilâhîde müslümansın, oraya karışmayız. Müslümanlar seni hükmen müslüman saymazlar.Sen ind-i ilâhîde müslümansın, oraya karışmayız. Müslümanlar seni hükmen müslüman saymazlar. Yine şer'an tahkiri vacip olan bir şeyi tâzim etmek de küfrün bir boyutudur.Yine şer'an tahkiri vacip olan bir şeyi tâzim etmek de küfrün bir boyutudur. Mesela âyinlere iştirak etmek. Kiliselere gidiyor, kilisedeki âyinlere iştirak ediyor.Mesela âyinlere iştirak etmek. Kiliselere gidiyor, kilisedeki âyinlere iştirak ediyor. Buna mümasil birçok misal vardır, ayrı ayrı söylemenin belki mahzuru olur.Buna mümasil birçok misal vardır, ayrı ayrı söylemenin belki mahzuru olur. Fakat şu tabir her şeye şâmildir. Bu tabiri güzel bellemek lazım. Nikâh da bunun içerisindedir. Fakat şu tabir her şeye şâmildir. Bu tabiri güzel bellemek lazım. Nikâh da bunun içerisindedir.

Nikah tam beş esas üzerinedir: 1.Namaz, 2.Oruç, 3.Zekat, 4.Hac, 5.Kelime-i şehadet. Nikah tam beş esas üzerinedir:

1.Namaz,

2.Oruç,

3.Zekat,

4.Hac,

5.Kelime-i şehadet.

Bu beşe "İslâm akâidi" derler. Fakat bunlar ibadet kısmıdır. Bu beş esasa bağlıdır. Bu beşe "İslâm akâidi" derler. Fakat bunlar ibadet kısmıdır. Bu beş esasa bağlıdır.

İtikad; "ibadet" şu beş şey. Muâmelât; işler, ticaretler. Münâkehât, nikahlar. İtikad; "ibadet" şu beş şey.

Muâmelât; işler, ticaretler.

Münâkehât, nikahlar.

Mücâzât; bu beş şey de o beş şeyin mütemmimi. O beş şey bundan çıkmış.Mücâzât; bu beş şey de o beş şeyin mütemmimi. O beş şey bundan çıkmış. Binaenaleyh nikah da şeriatin icabıdır. Adam; "Allah biliyor ya biz evlendik." diyor mesela. Binaenaleyh nikah da şeriatin icabıdır.

Adam; "Allah biliyor ya biz evlendik." diyor mesela.
"Ben seni aldım." "Ben de sana vardım." "Şahit mahit ne yapacaksın sen. Oldu!" "Ben seni aldım." "Ben de sana vardım." "Şahit mahit ne yapacaksın sen. Oldu!"

Bu, istihfaf ve tahkir ile insanın İslâm'dan çıkmasına sebep olur.Bu, istihfaf ve tahkir ile insanın İslâm'dan çıkmasına sebep olur. Onun için nikâhın devamı, imanın devamına bağlıdır. Onun için nikâhın devamı, imanın devamına bağlıdır.

İmandan çıkan bir adam şer'an tâzimi vacip olan bir kişiyi tahkir ederseİmandan çıkan bir adam şer'an tâzimi vacip olan bir kişiyi tahkir ederse İslâm onu İslâm'dan çıkarmıştır. Onun için nikâhına itibar olunmaz.İslâm onu İslâm'dan çıkarmıştır. Onun için nikâhına itibar olunmaz. "Tecdîd-i nikah ve tecdîd-i iman edecek ve hacca gittiyse"Tecdîd-i nikah ve tecdîd-i iman edecek ve hacca gittiyse haccını da tekrar edecek." diye fıkıh kitaplarımızda yazar.haccını da tekrar edecek." diye fıkıh kitaplarımızda yazar. Daha uzun malumat isteyenler mütalaa etsinler. "Bu benim sünnetimdir." buyuruyor. Daha uzun malumat isteyenler mütalaa etsinler.

"Bu benim sünnetimdir." buyuruyor.

Fe-men lem ya'mel bi-sünnetî fe-leyse minnî. Çok ağır. Fe-men lem ya'mel bi-sünnetî fe-leyse minnî.

Çok ağır.

"Kim ki benim sünnetimle âmil olmazsa o benden değildir." "Kim ki benim sünnetimle âmil olmazsa o benden değildir."

Bu sözü büyüklerimiz incelemişler. "Benden değildir." deyince "Çıktı, gitti" anlamına gelmez.Bu sözü büyüklerimiz incelemişler. "Benden değildir." deyince "Çıktı, gitti" anlamına gelmez. "Benim hakiki ümmetim değil. Ümmetim ama züefâdan, bîçâre." "Benim hakiki ümmetim değil. Ümmetim ama züefâdan, bîçâre."

Kapıdan içeri adım atmıştır da hakiki mü'min değildir. Kapıdan içeri adım atmıştır da hakiki mü'min değildir.

Bugün bir arkadaş geldi de, bir müslüman hakkında konuşurken; "Ben bunu mü'min saymam." diyor. Bugün bir arkadaş geldi de, bir müslüman hakkında konuşurken; "Ben bunu mü'min saymam." diyor.

Kendisine gadirler olmuş. Bu gadirlerden dolayı müslüman saymamak olmaz.Kendisine gadirler olmuş. Bu gadirlerden dolayı müslüman saymamak olmaz. Müslümanın zayıfıdır yahut kusurlusudur, günahlısıdır.Müslümanın zayıfıdır yahut kusurlusudur, günahlısıdır. Binaenaleyh kusurlar, günahlar dolayısıylaBinaenaleyh kusurlar, günahlar dolayısıyla kişi küfrü icap etmedikçe müslüman Müslümanlıktan çıkmaz. kişi küfrü icap etmedikçe müslüman Müslümanlıktan çıkmaz.

Binaenaleyh sünnetler de şer'an tâzimi vacip olan,Binaenaleyh sünnetler de şer'an tâzimi vacip olan, Peygamberimiz'den bize miras gelen bir şeydir. Onlara da hürmet lazımdır.Peygamberimiz'den bize miras gelen bir şeydir. Onlara da hürmet lazımdır. Binaenaleyh sünnetlere de böyle tahkir, istihfaf yollu kelimeler kullanılırsaBinaenaleyh sünnetlere de böyle tahkir, istihfaf yollu kelimeler kullanılırsa o da insanın İslâm'dan çıkmasına sebep olur. o da insanın İslâm'dan çıkmasına sebep olur.

Mesela sakala taarruz ediyor. "Sünnettir!" "Elleriyle yemek yerlermiş." diyor, bunu istihfaf ediyor. Mesela sakala taarruz ediyor. "Sünnettir!" "Elleriyle yemek yerlermiş." diyor, bunu istihfaf ediyor.

Efendimiz'in merkebe de bindiğini rivayet ederler. Çıplak ayakla yürüdüğünü rivayet ederler. Efendimiz'in merkebe de bindiğini rivayet ederler. Çıplak ayakla yürüdüğünü rivayet ederler.

Ayaklarımızı mesh ediyoruz.Ayaklarımızı mesh ediyoruz. Mesela Acemler bizim mesh dediğimize dâhil olmazlar; "Ayağını yıka." derler. Mesela Acemler bizim mesh dediğimize dâhil olmazlar; "Ayağını yıka." derler. Biz ayağımıza mesh üzerinden mesh ederiz; o da çıplak ayağına mesh eder.Biz ayağımıza mesh üzerinden mesh ederiz; o da çıplak ayağına mesh eder. Bunlar sünnetlere muhalif hareketlerdir. İnsanların hükmen İslâm'dan çıkmasına sebep olur. Bunlar sünnetlere muhalif hareketlerdir. İnsanların hükmen İslâm'dan çıkmasına sebep olur.

Onun için sünnetlere de dokunmaya gelmez. Mesela çocuklarımızı sünnet ediyoruz.Onun için sünnetlere de dokunmaya gelmez. Mesela çocuklarımızı sünnet ediyoruz. O da sünnettir. Ettirmesen gavur olmazsın. Fakat sünneti tahkir edince hükmen İslâm'dan çıkarsın.O da sünnettir. Ettirmesen gavur olmazsın. Fakat sünneti tahkir edince hükmen İslâm'dan çıkarsın. Sünnetin fevâidi vardır, çoktur ama kesmeyenler de dünyada yaşıyor. Sünnetin fevâidi vardır, çoktur ama kesmeyenler de dünyada yaşıyor.

"Tahkir ve istihfaf sadedinde 'kesmeyelim' dese kaideye göre şer'an tâzimi vacip olan şeyi"Tahkir ve istihfaf sadedinde 'kesmeyelim' dese kaideye göre şer'an tâzimi vacip olan şeyi tahkir veya istihfafından dolayı küfrüne hükmolunmuştur." demişler. tahkir veya istihfafından dolayı küfrüne hükmolunmuştur." demişler.

Fe-leyse minnî de o tabirde. Ve tezevvecû. "Bütün sünnetlere teşmil edebilirsiniz." diyorlar. Fe-leyse minnî de o tabirde.

Ve tezevvecû.

"Bütün sünnetlere teşmil edebilirsiniz." diyorlar.

Ve tezevvecû. "Öyleyse ey ümmetim siz evlenin." Ve tezevvecû. "Öyleyse ey ümmetim siz evlenin."

Fe-innî mükâsirun bi-kümü'l-ümeme "Çünkü ben ümmetimin çokluğuyla Allah Teâlâ'ya karşı iftihar ederim:" Fe-innî mükâsirun bi-kümü'l-ümeme "Çünkü ben ümmetimin çokluğuyla Allah Teâlâ'ya karşı iftihar ederim:"

"Bak bunlar ümmetim yâ Rabbi!" Ne kadar çok olursanız o kadar iyidir. "Bak bunlar ümmetim yâ Rabbi!"

Ne kadar çok olursanız o kadar iyidir.

Ve men kâne zâ tavlin fe'l-yenkıh. "Serveti yerinde, varlığı yerinde, kuvvet kudreti yerinde,Ve men kâne zâ tavlin fe'l-yenkıh. "Serveti yerinde, varlığı yerinde, kuvvet kudreti yerinde, gençliği yerinde olan her genç evlensin, bekâr durmasın." gençliği yerinde olan her genç evlensin, bekâr durmasın." Ve men lem yecid fe-aleyhi bi's-sıyâmi. "Fakat fukara, meskeni yok, geçindirecek durumu yok.Ve men lem yecid fe-aleyhi bi's-sıyâmi. "Fakat fukara, meskeni yok, geçindirecek durumu yok. Sıhhatinde de belki kuvvet yok;Sıhhatinde de belki kuvvet yok; onun çaresi oruca devam etmektir." Fe-inne's-savme.onun çaresi oruca devam etmektir." Fe-inne's-savme. "Çünkü oruç." Lehû vicâün. "Çünkü oruç." Lehû vicâün. Vicâ, "hayvanların iğdiş yapıldığı gibi,erkeklerin de çeşitli vasıtalarla erkekliğinin alınmasıdır."Vicâ, "hayvanların iğdiş yapıldığı gibi,erkeklerin de çeşitli vasıtalarla erkekliğinin alınmasıdır." Bu onun yerine kaimdir.Bu onun yerine kaimdir. "Açlık onun erkekliğini söndürür; başka taraflara gitmeye, hata işlemeye kuvveti, takati kalmaz."Açlık onun erkekliğini söndürür; başka taraflara gitmeye, hata işlemeye kuvveti, takati kalmaz. Onu korur, mukâyed eder." "Ya evlenirsiniz veyahut oruca devam edersiniz." Onu korur, mukâyed eder."

"Ya evlenirsiniz veyahut oruca devam edersiniz."

Bunun için açlıktan da korkmayın.Bunun için açlıktan da korkmayın. Eskiden azgın hayvanların o organları "Zarar vermesin." diyerek taş arasında ezilirmiş. Eskiden azgın hayvanların o organları "Zarar vermesin." diyerek taş arasında ezilirmiş. Şimdi makineler icat edildi; makinelere çıkarıyorlar, onların erkek damarlarını kurutuyorlar.Şimdi makineler icat edildi; makinelere çıkarıyorlar, onların erkek damarlarını kurutuyorlar. Ondan sonra ondan zarar gelmiyor. Vicâ budur. Ondan sonra ondan zarar gelmiyor. Vicâ budur.

Şimdi insan oruç tuttuğu takdirde (bu tuttuğu oruç) onun damarlarını kurutmuş olur.Şimdi insan oruç tuttuğu takdirde (bu tuttuğu oruç) onun damarlarını kurutmuş olur. Kendisine de zararı olmaz başkasına da zararı olmaz. Onun için nikâh denilen şey vardır. Kendisine de zararı olmaz başkasına da zararı olmaz. Onun için nikâh denilen şey vardır.

Nikâhın mevcut bir de talâk kısmı vardır. Nikâh ayrı bir kitaptır. Beş meseleden birisi nikâhtır.Nikâhın mevcut bir de talâk kısmı vardır. Nikâh ayrı bir kitaptır. Beş meseleden birisi nikâhtır. Nikâhın içerisine talak da dahildir. Süt kardeşlik de dahildir. Nikâhın içerisine talak da dahildir. Süt kardeşlik de dahildir.

Birisi; "Ben filanı alacağım." demiş. "O senin sütkardeşindir, alamazsın." demişler. Birisi; "Ben filanı alacağım." demiş. "O senin sütkardeşindir, alamazsın." demişler.

Hatta birisi birisini istemiş. "Biz seninle kardeşiz. Biz seninle kardeş olduk.Hatta birisi birisini istemiş. "Biz seninle kardeşiz. Biz seninle kardeş olduk. Binaenaleyh benim kızım sana olmaz." demiş. Binaenaleyh benim kızım sana olmaz." demiş.

"Yok, biz seninle din kardeşiyiz. Din kardeşi olmamızın nikâhlanmamıza zararı yoktur." demiş."Yok, biz seninle din kardeşiyiz. Din kardeşi olmamızın nikâhlanmamıza zararı yoktur." demiş. Ana baba nesliyle olan kardeşlikte kardeşi alamazsın.Ana baba nesliyle olan kardeşlikte kardeşi alamazsın. Ama seninle ben kardeş olmuşuz; bu kardeşlik, senin benim kızımı almana mâni değildir. Ama seninle ben kardeş olmuşuz; bu kardeşlik, senin benim kızımı almana mâni değildir.

Talâk meselesi de uzun ve ayrı bir meseledir.Talâk meselesi de uzun ve ayrı bir meseledir. Binaenaleyh talâkta asıl mühim olan, imanın muhafazasıdır. Binaenaleyh talâkta asıl mühim olan, imanın muhafazasıdır. İman muhafaza olmadı mı talâk kendiliğindenİman muhafaza olmadı mı talâk kendiliğinden (fasitsâkıt) olur. Buna dikkat etmek lazım. (fasitsâkıt) olur. Buna dikkat etmek lazım. Çünkü kelime-i küfrün kökü "şer'an tazimi vacip olan bir şeyi tahkir ve istiğfaf"tır. Çünkü kelime-i küfrün kökü "şer'an tazimi vacip olan bir şeyi tahkir ve istiğfaf"tır.

Hac mevsiminde hacılık, haccı tahkir ve tâzim manasında çok kelimeler kullanılır. Neymiş?Hac mevsiminde hacılık, haccı tahkir ve tâzim manasında çok kelimeler kullanılır. Neymiş? Bu paraları oraya götürüp de Araplara yediriyormuşuz. Bu paraları oraya götürüp de Araplara yediriyormuşuz. Buna benzer bir sürü laf gider ki hac, İslâm'ın şartlarından birisidir ve Allah Teâlâ'nın emridir.Buna benzer bir sürü laf gider ki hac, İslâm'ın şartlarından birisidir ve Allah Teâlâ'nın emridir. Buna karşı istihfaf veya tahkir edici kelimeler kullanmak tehlikeli bir şeydir. Buna karşı istihfaf veya tahkir edici kelimeler kullanmak tehlikeli bir şeydir. Bunlardan son derece sakınmak lazımdır. Bunlardan son derece sakınmak lazımdır.

Hatta Kur'an kelimelerinden bir kelimeye hatta harflerinden bir harfe bile taarruz,Hatta Kur'an kelimelerinden bir kelimeye hatta harflerinden bir harfe bile taarruz, insanı hükmen küfre sevk eder. insanı hükmen küfre sevk eder. Kur'an'ın üzerine oturmak, fıkıh kitaplarının üzerine oturmak, bunları tahkirdir.Kur'an'ın üzerine oturmak, fıkıh kitaplarının üzerine oturmak, bunları tahkirdir. Sen ne kadar tevhid de etsen, ne kadar namaz da kılsan,Sen ne kadar tevhid de etsen, ne kadar namaz da kılsan, oruç da tutsan hükmen damgayı yemişsindir. Artık senin yaptığı ibadetlere bakılmaz.oruç da tutsan hükmen damgayı yemişsindir. Artık senin yaptığı ibadetlere bakılmaz. Tesettür de bunun içerisine (dâhil;)Tesettür de bunun içerisine (dâhil;) hepsi bunun içerisine (dâhildir.) hepsi bunun içerisine (dâhildir.)

en-Niyetü'l-hasenetü. "Güzel niyetler." en-Niyetü'l-hasenetü. "Güzel niyetler."

"Şu işi şöyle yapacağım, cami yaptıracağım, medreseler yaptıracağım,"Şu işi şöyle yapacağım, cami yaptıracağım, medreseler yaptıracağım, fakirleri doyuracağım." gibi güzel güzel niyetler... fakirleri doyuracağım." gibi güzel güzel niyetler...

Tüdhılü sâhibihe'l-cennete. Tüdhılü sâhibihe'l-cennete. "Bu güzel niyetleri yapamasa dahi güzel niyetleri beslediğinden dolayı cennete dahil olur.""Bu güzel niyetleri yapamasa dahi güzel niyetleri beslediğinden dolayı cennete dahil olur." O niyet onu cennete idhâl eder. O niyet onu cennete idhâl eder.

Ve'l-hılku'l-hasenü yüdhilü sâhibehü'l-cennete.Ve'l-hılku'l-hasenü yüdhilü sâhibehü'l-cennete. "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den tevarüs eden "Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den tevarüs eden güzel ahlâk, sahibini cennete idhâl eder."güzel ahlâk, sahibini cennete idhâl eder." Ve'l-civâru'l-hasenü. "Güzel komşuluk." Ve'l-civâru'l-hasenü. "Güzel komşuluk."

"Komşulukta ne var?" diyeceksiniz ama komşularla güzel geçinmek, "Komşulukta ne var?" diyeceksiniz ama komşularla güzel geçinmek, onların hatalarına karşı mukabelede bulunmamak ve onlara elden gelen yardım, onların hatalarına karşı mukabelede bulunmamak ve onlara elden gelen yardım, ikram ve ihsanı yapmaktır.ikram ve ihsanı yapmaktır. Onları "Gâvurdur, yahudidir." diye ayırmamak suretiyle onların ihtiyaçlarına koşmaktır. Onları "Gâvurdur, yahudidir." diye ayırmamak suretiyle onların ihtiyaçlarına koşmaktır.

Yüdhilül sâhibihü'l cenneh. "Bu da sahibini cennete intikal ettirir." Ne kadar güzel bir şey! Yüdhilül sâhibihü'l cenneh. "Bu da sahibini cennete intikal ettirir."

Ne kadar güzel bir şey!

Kâle raculün. "Dinleyicilerden birisi:" Yâ Resûlallah! Ve in-kâne racülün sûen.Kâle raculün. "Dinleyicilerden birisi:" Yâ Resûlallah! Ve in-kâne racülün sûen. "Yâ Resûlallah! O dediğiniz komşu ya kötü bir komşuysa..." "Yâ Resûlallah! O dediğiniz komşu ya kötü bir komşuysa..." Kâle neam alâ rağıma enfeke.Kâle neam alâ rağıma enfeke. "Burnun yere sürtülsün; evet, o güzel huy onu cennete sokacaktır." "Burnun yere sürtülsün; evet, o güzel huy onu cennete sokacaktır."

O kötü komşuya yapılan bir yardım dolayısıyla cennete girilecektir. O kötü komşuya yapılan bir yardım dolayısıyla cennete girilecektir.

Adamın kötülüğü ayrıdır. Kötülüğü zararı kendisinedir.Adamın kötülüğü ayrıdır. Kötülüğü zararı kendisinedir. Sana düşen vazife, güzel komşuluk yapmaktır.Sana düşen vazife, güzel komşuluk yapmaktır. Komşuluk hakkına riayetinden dolayı da Allah Teâlâ seni cennete idhâl eder. Komşuluk hakkına riayetinden dolayı da Allah Teâlâ seni cennete idhâl eder.

"Burnun yere sürtülsün!" bir tâbirdir. Ebu Zerre'nin sorusuna da böyle cevap vermiş. "Burnun yere sürtülsün!" bir tâbirdir.

Ebu Zerre'nin sorusuna da böyle cevap vermiş.

Peygamber Efendimiz Müslümanlığı, imanı tarif ederken Ebu Zerre;Peygamber Efendimiz Müslümanlığı, imanı tarif ederken Ebu Zerre; "Filanca kişi yolsuzluklar yapıyor onlar da mı cennete girecek?" diye sormuştur. "Filanca kişi yolsuzluklar yapıyor onlar da mı cennete girecek?" diye sormuştur.

Bunun üzerine; "Burnun yere sürtülsün; evet, onlar da cennete girecek." buyurmuştur. Bunun üzerine; "Burnun yere sürtülsün; evet, onlar da cennete girecek." buyurmuştur.

Ama biraz geç girecektir; o başka. Ama biraz geç girecektir; o başka.

Onun için lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah'ın kıymetini bilmek gerekir.Onun için lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah'ın kıymetini bilmek gerekir. Bu öyle bir cevherdir ki bulunur bir şey değildir. Paralarla hiçbir şey bulunmaz;Bu öyle bir cevherdir ki bulunur bir şey değildir. Paralarla hiçbir şey bulunmaz; bu tevhidlerle her şey bulunur. bu tevhidlerle her şey bulunur.

Zaman da parayla alınmaz. Zamanı kaçırmamak gerekir. Zamanlarla para kazanılır.Zaman da parayla alınmaz. Zamanı kaçırmamak gerekir. Zamanlarla para kazanılır. Zamanlar parayı kazandırır. Fakat paralar zamanı kazandırmaz; buna dikkat etmelidir. Zamanlar parayı kazandırır. Fakat paralar zamanı kazandırmaz; buna dikkat etmelidir.

en-Nakdü nakd, ("Vakit nakittir.") dedikleri bu olsa gerek. en-Nakdü nakd, ("Vakit nakittir.") dedikleri bu olsa gerek.

en-Niyetü's-sâdıkatü.en-Niyetü's-sâdıkatü. "Güzel bir niyet, sadık, doğru bir niyet.""Güzel bir niyet, sadık, doğru bir niyet." Müallakatün bi'l-arşi. "Arşta duruyor."Müallakatün bi'l-arşi. "Arşta duruyor." Fe-izâ sadeka'l-abdü niyyetehû.Fe-izâ sadeka'l-abdü niyyetehû. "Sadıkane bir niyetinden dolayı.""Sadıkane bir niyetinden dolayı." Teharrake'l-arş. "O asılı olan niyet dolayısıyla arş sallanır." Teharrake'l-arş. "O asılı olan niyet dolayısıyla arş sallanır."

Arş'ın sallanması demek, Arş'ın memuru olan meleklerin; Arş'ın sallanması demek, Arş'ın memuru olan meleklerin; "Bu adamın niyet-i sâdıkası meydana geliyor." diyerek Arş'ı ihbar etmesidir. "Bu adamın niyet-i sâdıkası meydana geliyor." diyerek Arş'ı ihbar etmesidir.

Fe-yuğferu leh. "Cenâb-ı Hak da bu niyet-i sâdıkasıyla onu affeder." Dedi ki; Fe-yuğferu leh. "Cenâb-ı Hak da bu niyet-i sâdıkasıyla onu affeder."

Dedi ki;

"Yâ Rabbi! Tevbeler tevbesi, beni affet! Artık bundan sonra sâdıkane bir tevbeyle günah işlemeyeceğim." "Yâ Rabbi! Tevbeler tevbesi, beni affet! Artık bundan sonra sâdıkane bir tevbeyle günah işlemeyeceğim."

Bu niyet-i sâdıka, Arş'ın sallanmasına, oradaki meleklerin bunu ilan etmeleri üzerineBu niyet-i sâdıka, Arş'ın sallanmasına, oradaki meleklerin bunu ilan etmeleri üzerine o adamın mağfiretine sebep olur. Onun için içten gelen tevbe, kişinin mağfiretine vesile olur. o adamın mağfiretine sebep olur. Onun için içten gelen tevbe, kişinin mağfiretine vesile olur.

en-Nîlü ve'l-Firâtü ve Dicletü ve Seyhânü ve Ceyhânü min-enhâri'l-cenneti.en-Nîlü ve'l-Firâtü ve Dicletü ve Seyhânü ve Ceyhânü min-enhâri'l-cenneti. "(Nil, Fırat, Seyhan ve Ceyhan;) bu nehirler cennet nehirlerindendir, cennet nehirlerine benzer." "(Nil, Fırat, Seyhan ve Ceyhan;) bu nehirler cennet nehirlerindendir, cennet nehirlerine benzer."

Bereketi çoktur, hayrı çoktur, neması çoktur.Bereketi çoktur, hayrı çoktur, neması çoktur. Birçok fevaidi vardır; cennet nehirleri gibi faziletleri, iyilikleri vardır.Birçok fevaidi vardır; cennet nehirleri gibi faziletleri, iyilikleri vardır. Böyle olmakla beraber bunlar iyi ve kötü her yerde istimal olunabilir, (kullanılabilir.) Böyle olmakla beraber bunlar iyi ve kötü her yerde istimal olunabilir, (kullanılabilir.)

Cennet nehirleri gibi teşbih olunmuşsa da bu nehirlerle istincâ olunur, yıkanılır; caizdir.Cennet nehirleri gibi teşbih olunmuşsa da bu nehirlerle istincâ olunur, yıkanılır; caizdir. Fakat bizim "zemzem" denilen kuyumuzun suyuyla belden aşağısı yıkanmaz.Fakat bizim "zemzem" denilen kuyumuzun suyuyla belden aşağısı yıkanmaz. Bazı hacı efendilerimiz hamamlara yıkanmaya gidiyorlar. Bazı hacı efendilerimiz hamamlara yıkanmaya gidiyorlar. Zemzem suyuyla ancak göbeğine kadar yıkanabilirsin. Göbekten aşağısına o suyu kaçırmak doğru olmaz.Zemzem suyuyla ancak göbeğine kadar yıkanabilirsin. Göbekten aşağısına o suyu kaçırmak doğru olmaz. Onları şer'an tâzim lazımdır. Onları şer'an tâzim lazımdır.

el-Hicretü hicretân. el-Hicretü hicretân.

el-Hicretü, hicret, malum. "Bir yerden bir yere aktarılmak." Bu hicret iki türlüdür. el-Hicretü, hicret, malum. "Bir yerden bir yere aktarılmak."

Bu hicret iki türlüdür.

Hicretü'l-hâdır ve hicretü'l-bâdî. "Birisi şehirlinin hicreti,Hicretü'l-hâdır ve hicretü'l-bâdî. "Birisi şehirlinin hicreti, diğeri de bâdî denilen köy halkının, çölde yaşayan insanların bir taraftan bir tarafa hicretidir." diğeri de bâdî denilen köy halkının, çölde yaşayan insanların bir taraftan bir tarafa hicretidir."

Efendimiz diyor ki; Fe-emme'l-bâdî. "Çöllerde yaşayan -köyleri de dahil etsen olur.-Efendimiz diyor ki;

Fe-emme'l-bâdî. "Çöllerde yaşayan -köyleri de dahil etsen olur.-
" Fe-yücîbu izâ duiye ve yutîu izâ ümira." Fe-yücîbu izâ duiye ve yutîu izâ ümira. "Bu şehir haricinde yaşayan insanlara davet-i Peygamberî vâkî olduğu vakit, "Bu şehir haricinde yaşayan insanlara davet-i Peygamberî vâkî olduğu vakit, derhal işlerini güçlerini bırakıp cihada icabet etmeleri vaciptir. Nereye emrolunduysa oraya gitmeleri gerekir." derhal işlerini güçlerini bırakıp cihada icabet etmeleri vaciptir. Nereye emrolunduysa oraya gitmeleri gerekir."

Emrolunduğu yere gitmek ve davet-i Peygamberî'ye icabet etmek Emrolunduğu yere gitmek ve davet-i Peygamberî'ye icabet etmek bu bâdî ehline, şehir halkının dışında kalan kısma vaciptir. bu bâdî ehline, şehir halkının dışında kalan kısma vaciptir.

Ve emma'l-hâdiru. "Şehir halkına gelince..." Onlar davete gitmeyecekler mi? Ve emma'l-hâdiru. "Şehir halkına gelince..."

Onlar davete gitmeyecekler mi?

Gidecekler ama onlar mukadder, hazır askerdir. Gidecekler ama onlar mukadder, hazır askerdir.

Fakat çöllerde yaşayan insanlar, uzak şehirlerden gelmek mecburiyetindedir. Fakat çöllerde yaşayan insanlar, uzak şehirlerden gelmek mecburiyetindedir.

Fe-hüve a'zamühümâ beliyyeten. -Bunu kaç defa okudum ama bugün anlıyorum.-Fe-hüve a'zamühümâ beliyyeten. -Bunu kaç defa okudum ama bugün anlıyorum.- "Şehirde yaşayan insanların belası çok büyüktür." demiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. "Şehirde yaşayan insanların belası çok büyüktür." demiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.

Düşünün şimdi. O günkü şehirler daha âlâ. Her zaman şehirler köylerden iyidir. Düşünün şimdi. O günkü şehirler daha âlâ. Her zaman şehirler köylerden iyidir.

Şimdi Cenâb-ı Peygamber diyor ki; Şimdi Cenâb-ı Peygamber diyor ki;

Fe-hüve a'zamühümâ beliyyeten. "Fakat o şehirlerin belası çok büyüktür." Fe-hüve a'zamühümâ beliyyeten. "Fakat o şehirlerin belası çok büyüktür."

Bunu anlayabiliyor musun bakayım? Bu beliyye nedir? Bunu anlayabiliyor musun bakayım?

Bu beliyye nedir?

Elektirikler yanıyor, buzdolapları tıkır tıkır işliyor. Fırınlar filan her şeyi mükemmel. Buz gibi sular oluyor.Elektirikler yanıyor, buzdolapları tıkır tıkır işliyor. Fırınlar filan her şeyi mükemmel. Buz gibi sular oluyor. Yollar asfalt. Otomobiller kapının önünde önünde hazır. Uşaklar filan var ama; Yollar asfalt. Otomobiller kapının önünde önünde hazır. Uşaklar filan var ama;

Fehüve a'zamühümâ beliyyeten. Fehüve a'zamühümâ beliyyeten.

Hizmeten ve zahmeten ve imtihânen. Hizmeten ve zahmeten ve imtihânen.

Şehirde imtihan var; gözünü yumacaksın, her şeye karışmayacaksın,Şehirde imtihan var; gözünü yumacaksın, her şeye karışmayacaksın, burnunu her şeye sokmayacaksın.burnunu her şeye sokmayacaksın. Saymakla bitmez birçok şeyler.Saymakla bitmez birçok şeyler. Bu hizmet, zahmet ve imtihan dolayısıyla şehirlerin beliyyeti çok büyüktür. Bu hizmet, zahmet ve imtihan dolayısıyla şehirlerin beliyyeti çok büyüktür.

Ve a'zamühümâ ecran. "Sabredebildikleri takdirde ecirleri de çok büyüktür." Ve a'zamühümâ ecran. "Sabredebildikleri takdirde ecirleri de çok büyüktür."

Mesela ezanlar okunuyor, diyor ki; "Sabahları ezanlardan rahatsız oluyorum." Mesela ezanlar okunuyor, diyor ki;

"Sabahları ezanlardan rahatsız oluyorum."

Bu devirde hoparlörler çıktı; çok uzak yerlere kadar ezan sesi gidiyor. Bu devirde hoparlörler çıktı; çok uzak yerlere kadar ezan sesi gidiyor.

"Bizi sabah uykusundan mahrum ediyor." diyor. Sabahleyin müslüman uyur mu hiç? "Bizi sabah uykusundan mahrum ediyor." diyor.

Sabahleyin müslüman uyur mu hiç?

Hicretle ilgili Peygamberimiz'in ikinci buyruğu var: el-Hicretü hicretân. Hicretle ilgili Peygamberimiz'in ikinci buyruğu var:

el-Hicretü hicretân.

O evvelki "iki hicret" dedi; o ayrı bir mesele. Burada da yine "Hicret iki kısımdır." diyor. O evvelki "iki hicret" dedi; o ayrı bir mesele.

Burada da yine "Hicret iki kısımdır." diyor.

Ehadühümâ en tehcüra's-seyyiâti. "Birisi günahlardan kaçmaktır." Ehadühümâ en tehcüra's-seyyiâti. "Birisi günahlardan kaçmaktır."

Nerde olursan ol, günahlardan kaçabildin mi hakiki muhacirsin. Nerde olursan ol, günahlardan kaçabildin mi hakiki muhacirsin. Nereye gidersen git günahlar da seninle gelir; sen yine muhacir olamazsın. Nereye gidersen git günahlar da seninle gelir; sen yine muhacir olamazsın.

Ve'l-uhrâ en tehcüre ila'llâhi ve resûlihî. "İkincisi de Allah ve Resulü'nden kaçmaktır." Ve'l-uhrâ en tehcüre ila'llâhi ve resûlihî. "İkincisi de Allah ve Resulü'nden kaçmaktır."

Nereye kaçıyorsun? Mülk Allah'ındır. Nereye kaçıyorsun?

Mülk Allah'ındır.

fe-firrû ila'llâh. "Allah'a kaçmak." fe-firrû ila'llâh. "Allah'a kaçmak."

Allah'a nasıl kaçacaksın. Allah'ın emirlerine itaat, yasaklarından kaçınmak suretiyle.Allah'a nasıl kaçacaksın. Allah'ın emirlerine itaat, yasaklarından kaçınmak suretiyle. Emirlerine itaat edip yasaklarından sakındığın takdirde sen muhacirsin. Emirlerine itaat edip yasaklarından sakındığın takdirde sen muhacirsin. İstersen evinde otur istersen başka yerde otur. İstersen evinde otur istersen başka yerde otur.

Ve lâ tenkatiu'l-hicretü. "Bu hicret Mekke'nin alınmasıyla, feth olunmasıyla yasaklandı." Ve lâ tenkatiu'l-hicretü. "Bu hicret Mekke'nin alınmasıyla, feth olunmasıyla yasaklandı."

Artık kimsenin bir taraftan bir tarafa gitmesine lüzum yok. Artık kimsenin bir taraftan bir tarafa gitmesine lüzum yok.

Ehl-i Mekke, Medine'ye hicret ediyordu, Peygamberin etrafında toplanıyorlardı. Bu hicret vacipti. Ehl-i Mekke, Medine'ye hicret ediyordu, Peygamberin etrafında toplanıyorlardı. Bu hicret vacipti. Nerede yaşarsa yaşasın emre itaat için derhal Peygamber'in etrafına toplanmak üzereNerede yaşarsa yaşasın emre itaat için derhal Peygamber'in etrafına toplanmak üzere hicret etmesi, her müslümana vacipti. Fakat Mekke feth olunduktan sonrahicret etmesi, her müslümana vacipti. Fakat Mekke feth olunduktan sonra artık İslâm ülkeleri arasında ayrılık kalmadı. Binaenaleyh hicrete lüzum yok. artık İslâm ülkeleri arasında ayrılık kalmadı. Binaenaleyh hicrete lüzum yok.

Artık İslâm kuvvetlendi. İslâm kuvvetlendikten sonra nerede yaşarsan yaşa.Artık İslâm kuvvetlendi. İslâm kuvvetlendikten sonra nerede yaşarsan yaşa. Buna imtisalen bugün İslâm hudutlarının dışarısında yaşayan birçok insan ve millet vardır.Buna imtisalen bugün İslâm hudutlarının dışarısında yaşayan birçok insan ve millet vardır. İslâm şehirlerinde ibadetlerini, taatlerini, her şeyi yapmak mümkün oluyor. İslâm şehirlerinde ibadetlerini, taatlerini, her şeyi yapmak mümkün oluyor.

Fakat insan biraz ince düşünürse İslâm diyarının dışında kaldığın taktirde bu hicret sakıncalarını anlayabilir.Fakat insan biraz ince düşünürse İslâm diyarının dışında kaldığın taktirde bu hicret sakıncalarını anlayabilir. Bugün belki oralarda rahatsın, namazını ibadetini güzel yapabiliyorsun.Bugün belki oralarda rahatsın, namazını ibadetini güzel yapabiliyorsun. Ama yarını da düşünmek lazımdır.Ama yarını da düşünmek lazımdır. Yarın başka bir kavmin idaresi altında senin Müslümanlığın ne kadar serbest kalabilir? Yarın başka bir kavmin idaresi altında senin Müslümanlığın ne kadar serbest kalabilir?

Bunu bilemediğin için çoluk çocuğunu bir an evvel oradan kurtarıpBunu bilemediğin için çoluk çocuğunu bir an evvel oradan kurtarıp bir İslâm memleketine aktarman gerekir. Bizim dedelerimiz öyle yapmışlar. bir İslâm memleketine aktarman gerekir. Bizim dedelerimiz öyle yapmışlar. Biz eğer oralarda kalsaydık, dedelerimiz kalsalardı biz de Biz eğer oralarda kalsaydık, dedelerimiz kalsalardı biz de onların içerisinde mecburen komünistlerin aynısı olacaktık.onların içerisinde mecburen komünistlerin aynısı olacaktık. Ama Allah razı olsun ki onlar bunu idrak etmişler,Ama Allah razı olsun ki onlar bunu idrak etmişler, vaktiyle memleketlerimize hicret etmişler, tabiatıyla bizi o âfetten kurtarmışlar. vaktiyle memleketlerimize hicret etmişler, tabiatıyla bizi o âfetten kurtarmışlar.

Onun için onlara ne kadar hayır dua etsek azdır.Onun için onlara ne kadar hayır dua etsek azdır. Bugün başka türlü insanın kendisini oradan kurtarmasına imkân yoktur.Bugün başka türlü insanın kendisini oradan kurtarmasına imkân yoktur. Binaenaleyh bu hicret katiyen münkati olmaz. Binaenaleyh bu hicret katiyen münkati olmaz.

Ma kubbilet tevbe, "Tevbe kabul olunduğu müddetçe..." Ma kubbilet tevbe, "Tevbe kabul olunduğu müddetçe..."

Tevbenin kabulü ne zamana kadardır? Tevbenin kabulü ne zamana kadardır?

"Can gırtlağa gelinceye ve güneş şarktan değil garpten doğuncaya kadar tevbe makbuldür." "Can gırtlağa gelinceye ve güneş şarktan değil garpten doğuncaya kadar tevbe makbuldür."

Ne zamanki güneş garpten doğacak ve dolayısıyla tabiat değişecek, nizam bozulacakNe zamanki güneş garpten doğacak ve dolayısıyla tabiat değişecek, nizam bozulacak Bu nizam bozulunca, herkes kıyamet alameti olduğunu anlayıncaBu nizam bozulunca, herkes kıyamet alameti olduğunu anlayınca işin felakete vardığını görecek. "Aman yâ Rabbi!" diyecek. işin felakete vardığını görecek. "Aman yâ Rabbi!" diyecek.

Artık "Aman yâ Rabbi!" yok. Herkes olduğu hal üzerinde neyse o. Artık "Aman yâ Rabbi!" yok. Herkes olduğu hal üzerinde neyse o.

Fe-izâ taleat tabea alâ külli kalbin bimâ fîhi.Fe-izâ taleat tabea alâ külli kalbin bimâ fîhi. "Güneş garpten doğduğu zaman o gün kalpte ne varsa o hâli üzerinedir." "Güneş garpten doğduğu zaman o gün kalpte ne varsa o hâli üzerinedir."

Ve kefâ en-nâse-l-amelü. "Ondan sonra herkesin ameli kendisinedir." Ve kefâ en-nâse-l-amelü. "Ondan sonra herkesin ameli kendisinedir."

H harflerini sıraladığı için hicretten sonra el hediye. Hediyelere geldik. H harflerini sıraladığı için hicretten sonra el hediye.

Hediyelere geldik.

el-Hediyyetü ile'l-imâmi ğulûlün. el-Hediyyetü ile'l-imâmi ğulûlün.

Hediye; birbirimize karşı yaptığımız bir ikram ve ihsandır. Hediye; birbirimize karşı yaptığımız bir ikram ve ihsandır.

"Bu ihsânı âmir mevkiinde olan insanlara yapma!" "Bu ihsânı âmir mevkiinde olan insanlara yapma!"

Ğulûlün. "Hıyanetliktir." "Onlara hediye hıyanetliktir!" Ğulûlün. "Hıyanetliktir."

"Onlara hediye hıyanetliktir!"

Ve bi-menziletü sirka. "Hırsızlık mertebesindedir." Ve bi-menziletü sirka. "Hırsızlık mertebesindedir."

Çünkü hediyeyle onun gönlünü alacaksın, ona istediğini yaptıracaksın.Çünkü hediyeyle onun gönlünü alacaksın, ona istediğini yaptıracaksın. el-Hediyyetü tezhebü bi's-sem'i'l-kalbi. el-Hediyyetü tezhebü bi's-sem'i'l-kalbi.

Sevilmeyecek bir adamı hediyesinden dolayı seversin. Sevilmeyecek bir adamı hediyesinden dolayı seversin.

Ona "Cibiliyet-i insaniye, tabiat-ı insaniye" diyorlar. Ona "Cibiliyet-i insaniye, tabiat-ı insaniye" diyorlar.

Senin üstüne "ikram eden insanı sevmek" diye bir şey vardır. Senin üstüne "ikram eden insanı sevmek" diye bir şey vardır.

Bir tanesi ev bağışlıyor; bir de ayağınızın altına araba vermiş.Bir tanesi ev bağışlıyor; bir de ayağınızın altına araba vermiş. Bir de; "Maaşınızın iki katı sizin olsun." diyor. Kim sevmez bu adamı? Bir de; "Maaşınızın iki katı sizin olsun." diyor.

Kim sevmez bu adamı?

Tabiatıyla seveceksin. Fakat işte bu sevgi dolayısıyla onun hakkındaki bütün bilgilerin elinden gider. Tabiatıyla seveceksin. Fakat işte bu sevgi dolayısıyla onun hakkındaki bütün bilgilerin elinden gider.

el-Hediyyetü tü'virü ayne'l-hakîmi." "Hediye hakîmlerin gözlerini de kör eder." el-Hediyyetü tü'virü ayne'l-hakîmi."

"Hediye hakîmlerin gözlerini de kör eder."

Artık o adamda kusur göremezsin, sevdiğinin kusurunu göremezsin.Artık o adamda kusur göremezsin, sevdiğinin kusurunu göremezsin. Kusuru, sevmediğin adamlarda ararsın. Sevdiğin adamda kusur göremezsin. Kusuru, sevmediğin adamlarda ararsın. Sevdiğin adamda kusur göremezsin.

el-Hediyyetü rızkun mina'llâhi.el-Hediyyetü rızkun mina'llâhi. "Bu hediye Allah'tan geldi, ne yapalım?" diyorsun Ama âmir mevkiindesin;"Bu hediye Allah'tan geldi, ne yapalım?" diyorsun Ama âmir mevkiindesin; senin için bu hediye caiz değildir. Hâkimsin; senin için caiz değildir.senin için bu hediye caiz değildir.

Hâkimsin; senin için caiz değildir.
Hediyeyi alınca hükmünü hediye verene doğru kaydıracaksın.Hediyeyi alınca hükmünü hediye verene doğru kaydıracaksın. Hediye biraz da bolca bir şeyse o insan artık iyiden iyiye adama yaklaşır. Âciz mahlukuz! Hediye biraz da bolca bir şeyse o insan artık iyiden iyiye adama yaklaşır. Âciz mahlukuz!

İnsanlar birbirlerine hediye veriyorlar; muhabbete vesiledir.İnsanlar birbirlerine hediye veriyorlar; muhabbete vesiledir. Hediyeler insanların birbirini sevmesine vesile olduğu için EfendimizHediyeler insanların birbirini sevmesine vesile olduğu için Efendimiz "Hediyeleşiniz ki birbirinizi sevesiniz." buyurmuştur. "Hediyeleşiniz ki birbirinizi sevesiniz." buyurmuştur.

Hediye; insanların birbirlerini sevmesine de vesile olur. Hediye; insanların birbirlerini sevmesine de vesile olur.

Onun için az veya çok herkesin kudreti nispetinde birbirine yapacağı ikramaOnun için az veya çok herkesin kudreti nispetinde birbirine yapacağı ikrama "hediye" derler ki rızkun minallâhi. "Bu, Allah Teâlâ'nın rızkıdır." "hediye" derler ki rızkun minallâhi. "Bu, Allah Teâlâ'nın rızkıdır."

O el vasıtasıyla sana sevk edilmiştir. O el vasıtasıyla sana sevk edilmiştir.

Fe-izâ ehdâ alâ ehadiküm fe'l-yukabbilühâ. "Sizden birinize bir hediye verildiği zamanFe-izâ ehdâ alâ ehadiküm fe'l-yukabbilühâ. "Sizden birinize bir hediye verildiği zaman ve siz âmir olmadığınız takdirde bunu kabul edin." ve siz âmir olmadığınız takdirde bunu kabul edin." Ve'l-yu'ti hayran minhâ. "Fakat ondan daha hayırlısını ona verin." Ve'l-yu'ti hayran minhâ. "Fakat ondan daha hayırlısını ona verin."

Hemen almakla değil aldıktan sonra onunki gibi değil, ondan daha hayırlısını hediye verin. Hemen almakla değil aldıktan sonra onunki gibi değil, ondan daha hayırlısını hediye verin. O bir liralık bir hediye getirirse sen ona iki liralık bir hediye götür. O bir liralık bir hediye getirirse sen ona iki liralık bir hediye götür.

"Fakat hediye alan adamın hediye verecek durumu olmazsa"Fakat hediye alan adamın hediye verecek durumu olmazsa fukara olursa o da dua etsin." buyurmuşlar. fukara olursa o da dua etsin." buyurmuşlar.

Bursamız'dan bir hocaefendi Erzurum'a gelmiş. Bursamız'ın da hatibi var.Bursamız'dan bir hocaefendi Erzurum'a gelmiş. Bursamız'ın da hatibi var. Muhterem bir zâttı.Muhterem bir zâttı. Tutmuş buna biraz pirinçtir, yağdır, peynirdir koymuş, götürmüş;Tutmuş buna biraz pirinçtir, yağdır, peynirdir koymuş, götürmüş; "Buyurun Efendim, Bursamız'ın mahsulleridir, size hediyedir." demiş. "Buyurun Efendim, Bursamız'ın mahsulleridir, size hediyedir." demiş.

"Yok evladım, alamam." demiş. "Niçin?" "Yok evladım, alamam." demiş.

"Niçin?"

"Benim sana mukabele edecek durumum yok ki senin bu verdiğine karşı daha fazlasını vereyim." "Benim sana mukabele edecek durumum yok ki senin bu verdiğine karşı daha fazlasını vereyim."

"Biz sizden bir şey beklemeyiz duanız yeter." "Biz sizden bir şey beklemeyiz duanız yeter."

"Bende o da yok ya hu!" demiş. Tevazu (göstermiş.) Diyerekten. "Bende o da yok ya hu!" demiş. Tevazu (göstermiş.) Diyerekten.

Hediyelerin kabul edilip edilmeyeceği hususunda tasavvuf kitaplarında uzun uzun meseleler söylenmiş.Hediyelerin kabul edilip edilmeyeceği hususunda tasavvuf kitaplarında uzun uzun meseleler söylenmiş. Bazı büyükler de bunlardan istifade ederek hediye kabul etmemişler.Bazı büyükler de bunlardan istifade ederek hediye kabul etmemişler. Hediye kabul etmemişler ama bir cihetten haklı gibidirler; Hediye kabul etmemişler ama bir cihetten haklı gibidirler; çünkü gelen hediyelerin ekserîsinin helalden olmadığı zannına kapılırlar.çünkü gelen hediyelerin ekserîsinin helalden olmadığı zannına kapılırlar. Bu bir suizan olmakla beraber hakikaten Bu bir suizan olmakla beraber hakikaten kazancında haram olan bir kimsenin getirdiği hediyeyi kabul etmemek lazımdır. Bu da bizim vazifemizdir. kazancında haram olan bir kimsenin getirdiği hediyeyi kabul etmemek lazımdır. Bu da bizim vazifemizdir.

Biliyorsun ki bu adam haramdan kazanıyor.Biliyorsun ki bu adam haramdan kazanıyor. Kumar oynuyor, içki satıyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor.Kumar oynuyor, içki satıyor, şunu yapıyor, bunu yapıyor. "Biz sizin davetinize gelemeyiz, yemeğinizden yiyemeyiz; "Biz sizin davetinize gelemeyiz, yemeğinizden yiyemeyiz; sizin kazancınız(ı yemek helal) olmaz." diyerek kabul etmemek lazımdır. sizin kazancınız(ı yemek helal) olmaz." diyerek kabul etmemek lazımdır.

el-Hediyyetü rızkun minellâhi. el-Hediyyetü rızkun minellâhi. "Hediye Allah Teâlâ'dan bir rızıktır." "Hediye Allah Teâlâ'dan bir rızıktır."

Hediye Allah'ın rızıklarından bir rızıktır. Hediye Allah'ın rızıklarından bir rızıktır.

Fe-men kabilehâ fe-innemâ yakbelühâ mine'llâhi. "Kim ki onu kabul ederse Allah'tan kabul ediyor." Fe-men kabilehâ fe-innemâ yakbelühâ mine'llâhi. "Kim ki onu kabul ederse Allah'tan kabul ediyor."

Çünkü o rızık sana Allah'tan gönderiliyor. Asıl gönderen, sevk eden Allah'tır. Öteki arada vasıtadır. Çünkü o rızık sana Allah'tan gönderiliyor. Asıl gönderen, sevk eden Allah'tır. Öteki arada vasıtadır.

Fe-men yeruddühâ fe-innemâ yerüddü ale'llâhi. "'Senin hediyeni istemem." diye reddedersenFe-men yeruddühâ fe-innemâ yerüddü ale'llâhi. "'Senin hediyeni istemem." diye reddedersen Allah'ın sana sevk ettiği rızkı geri çevirmiş olursun." Bunlar ince meselelerdir. Allah'ın sana sevk ettiği rızkı geri çevirmiş olursun."

Bunlar ince meselelerdir.

el-Vitrü hakkun alâ külli müslimin. H harfleri bitti vav harfleri başladı. el-Vitrü hakkun alâ külli müslimin.

H harfleri bitti vav harfleri başladı.

Kıldığımız vitri vacipten bahsediyor. el-Vitrü hakkun. Hak demek "vacip" demektir. Kıldığımız vitri vacipten bahsediyor.

el-Vitrü hakkun. Hak demek "vacip" demektir.

Alâ külli müslimin. İmâm-ı A'zam bu kelime üzerine vitrin vacip olduğuna hükmetmiştir. Alâ külli müslimin.

İmâm-ı A'zam bu kelime üzerine vitrin vacip olduğuna hükmetmiştir.

Fe-men şâe evtera bi-seb'in ve men şâe evtera bi-hamsinFe-men şâe evtera bi-seb'in ve men şâe evtera bi-hamsin ve men şâe evtera bi-selâsin ve men şâe evtera bi-vâhidetin. ve men şâe evtera bi-selâsin ve men şâe evtera bi-vâhidetin.

Cenâb-ı Peygamber çok kolaylıklar göstermiştir. Nasıl ki her şeyde kolaylık varsa burada da vardır: Cenâb-ı Peygamber çok kolaylıklar göstermiştir. Nasıl ki her şeyde kolaylık varsa burada da vardır:

"İsteyen üç kılar, isteyen beş kılar, isteyen yedi, isteyen de bir kılar." "İsteyen üç kılar, isteyen beş kılar, isteyen yedi, isteyen de bir kılar."

"Peygamber bir kılar." diyerek bir kılmayı Şâfî almış. "Peygamber bir kılar." diyerek bir kılmayı Şâfî almış.

Cenâb-ı Peygamber'in bu emrinden istifade etmiş. Cenâb-ı Peygamber'in bu emrinden istifade etmiş.

Fe-men ğulibe fe'l-yûmi' îmâen. "Baktınız uyku bir türlü kendini toplayamıyor;Fe-men ğulibe fe'l-yûmi' îmâen. "Baktınız uyku bir türlü kendini toplayamıyor; o zaman hemen imâ ile kılın, borçtan kurtulun." o zaman hemen imâ ile kılın, borçtan kurtulun."

Bunun ikinci bir hadisi daha var: Bunun ikinci bir hadisi daha var:

el-Vitrü aleyye ferîzatün. "Vitir namazı benim için farzdır." diyor Peygamber Efendimiz. el-Vitrü aleyye ferîzatün. "Vitir namazı benim için farzdır." diyor Peygamber Efendimiz.

Ve hüve leküm tetavvuun. "Ama sizin için nafiledir." Ve hüve leküm tetavvuun. "Ama sizin için nafiledir."

İşte bu nafile sözünden İmam Şâfî sünnetine dâhil etmiş.İşte bu nafile sözünden İmam Şâfî sünnetine dâhil etmiş. Biz vücûbuna dâhil ederiz; çünkü vitir için evvelden hakkun dedi. Biz vücûbuna dâhil ederiz; çünkü vitir için evvelden hakkun dedi.

İmâm-ı Âzam, bu hak kelimesinden alarak vücûbuna kail olmuş.İmâm-ı Âzam, bu hak kelimesinden alarak vücûbuna kail olmuş. Buradaki tetavvuun kelimesinden de İmam Şâfî istifade ederek o da nafileye kail olmuş. Buradaki tetavvuun kelimesinden de İmam Şâfî istifade ederek o da nafileye kail olmuş.

Ve'l-edhâ aleyye ferîzatün. "Kurban bayramında kestiğimiz kurban benim için farz, ümmetim için nafiledir." Ve'l-edhâ aleyye ferîzatün. "Kurban bayramında kestiğimiz kurban benim için farz, ümmetim için nafiledir."

Bizim için sünnet-i müekkededir, vacip kuvvetindedir. Vacip kuvvetinde bir sünnettir. Bizim için sünnet-i müekkededir, vacip kuvvetindedir. Vacip kuvvetinde bir sünnettir.

Sünnetleri ikiye bölmüşler. Sünnet-i zâide olan kısım. Nafileye de tetavvû diyorlar.Sünnetleri ikiye bölmüşler. Sünnet-i zâide olan kısım. Nafileye de tetavvû diyorlar. Ama müekked olan kısım, İmâm-ı Âzam'a göre vacip kuvvetinde olan bir sünnet oluyor.Ama müekked olan kısım, İmâm-ı Âzam'a göre vacip kuvvetinde olan bir sünnet oluyor. Yani bizim için kurban vaciptir. Yani bizim için kurban vaciptir.

Ve'l ğaslü yevme'l-cümuati aleyye ferîzatün.Ve'l ğaslü yevme'l-cümuati aleyye ferîzatün. "Cuma günü gusletmek bana farzdır." buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem. "Cuma günü gusletmek bana farzdır." buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem.

Ve hüve leküm tetavvuun. "Sizin için de nafiledir." Ve hüve leküm tetavvuun. "Sizin için de nafiledir."

Cuma bahsinde çok uzun hadislerle Cuma günü her mü'minin gusletmesi gerektiği söylenmiştir. Cuma bahsinde çok uzun hadislerle Cuma günü her mü'minin gusletmesi gerektiği söylenmiştir. Burada her ne kadar tatavvu dediyse de demin arz ettiğim gibiBurada her ne kadar tatavvu dediyse de demin arz ettiğim gibi "Sünnet-i kavi olarak vacip hükmündedir" diyenler de var. "Sünnet-i kavi olarak vacip hükmündedir" diyenler de var.

Onun için Cuma günleri her halde gusletmeye çok dikkat etmek lazımdır.Onun için Cuma günleri her halde gusletmeye çok dikkat etmek lazımdır. Ya bir gün önce yahut Cuma günü içinde temiz elbiselerini giymelidir.Ya bir gün önce yahut Cuma günü içinde temiz elbiselerini giymelidir. Bir müslümanın Cumaya mahsus bir kat elbisesinin olması lazımdır.Bir müslümanın Cumaya mahsus bir kat elbisesinin olması lazımdır. O elbisesini giyip Cumaya merasim-i mahsâsu ile gelir. O elbisesini giyip Cumaya merasim-i mahsâsu ile gelir.

Evet, bizde kılık kıyafet yoktur ama Cuma günü için her halde müslümanların elbisesi olması lazımdır. Evet, bizde kılık kıyafet yoktur ama Cuma günü için her halde müslümanların elbisesi olması lazımdır.

-Yine bir mesele çıkacak.- -Yine bir mesele çıkacak.-

Camilerdeki ibadet, tâzimi vacip olan bir ibadettir. Hem de başka bir tazime hiç benzemez. Camilerdeki ibadet, tâzimi vacip olan bir ibadettir. Hem de başka bir tazime hiç benzemez.

Cuma günü gusül almak Peygamberimiz'e farz, ümmete sünnettir.Cuma günü gusül almak Peygamberimiz'e farz, ümmete sünnettir. Bazı ulemâmıza göre sünnet-i kavî vacip hükmünde olduğu için dikkate şâyandır. Bazı ulemâmıza göre sünnet-i kavî vacip hükmünde olduğu için dikkate şâyandır.

Temiz elbise giyinecek, yeni elbise giyinecek, koku sürünecek.Temiz elbise giyinecek, yeni elbise giyinecek, koku sürünecek. Cumaya evvel vakitte girecek. Cumadan evvel Sure-i (Kehf'i) okuyacak, sure-i Duhân'ı okuyacak.Cumaya evvel vakitte girecek. Cumadan evvel Sure-i (Kehf'i) okuyacak, sure-i Duhân'ı okuyacak. Daha başka bildikleri varsa onları okuyacak.Daha başka bildikleri varsa onları okuyacak. Kur'an'ı okuyacak, zikrini yapacak, tesbihini yapacak, ibadetle meşgul olacak. Kur'an'ı okuyacak, zikrini yapacak, tesbihini yapacak, ibadetle meşgul olacak.

Sonra Cuma vakti gelecek. Biraz uzunca olur ama olsun. Namazı kılarsın. Sonra Cuma vakti gelecek. Biraz uzunca olur ama olsun. Namazı kılarsın.

Allah Teâlâ; "Namazı kıldıktan sonra işe dağılın." buyuruyor. Allah Teâlâ;

"Namazı kıldıktan sonra işe dağılın." buyuruyor.

Tenteşirû diyor ama bu tenteşirû başka mânalar da içeriyor: Tenteşirû diyor ama bu tenteşirû başka mânalar da içeriyor:

"Siz artık dağılın; hastalarınız varsa onları ziyaret edin,"Siz artık dağılın; hastalarınız varsa onları ziyaret edin, va'z u nasîhat meclisleri varsa oralara gidin." Va'z u nasîhat dinleyin.va'z u nasîhat meclisleri varsa oralara gidin."

Va'z u nasîhat dinleyin.
Akraba-ı taallükâtınıza ziyaretler yapın. Birbirinize gidip gelin.Akraba-ı taallükâtınıza ziyaretler yapın. Birbirinize gidip gelin. Cenaze namazlarınız varsa onları kılın. Cenaze namazlarınız varsa onları kılın.

Bir insan Cuma günü gusleder, bir fakire sadaka verir, cenaze namazını da kılarsaBir insan Cuma günü gusleder, bir fakire sadaka verir, cenaze namazını da kılarsa bu adamın mağfûrîn zümresine idhâl olunacağına dair haberler de vardır. bu adamın mağfûrîn zümresine idhâl olunacağına dair haberler de vardır.

el-Vahdetü hayrun min-celîsi's-sûi. "Yalnızlık kötü komşudan, kötü arkadaştan iyidir." el-Vahdetü hayrun min-celîsi's-sûi. "Yalnızlık kötü komşudan, kötü arkadaştan iyidir."

Canın mı sıkılıyor? Kötü komşudan ise yalnız kalmak hayırlıdır. Canın mı sıkılıyor?

Kötü komşudan ise yalnız kalmak hayırlıdır.

Ve'l-celîsü's-sâlihu. "Güzel arkadaş, güzel arkadaş ortamı."Ve'l-celîsü's-sâlihu. "Güzel arkadaş, güzel arkadaş ortamı." Hayrun mine'l-vahdeti. "O da yalnızlıktan hayırlıdır." Hayrun mine'l-vahdeti. "O da yalnızlıktan hayırlıdır."

Arkadaşın salihse güzelse sen ondan istifade edersin; o da senden istifade eder. Arkadaşın salihse güzelse sen ondan istifade edersin; o da senden istifade eder. Hayırlı konuşmalar olur. Bu; yalnızlıktan, uzletten hayırlıdır. Hayırlı konuşmalar olur. Bu; yalnızlıktan, uzletten hayırlıdır.

Ve imlâü'l-hayri hayrun mine's-sükûti.Ve imlâü'l-hayri hayrun mine's-sükûti. "İki taraf da gerek dünyaya ait gerek ahirete ait hayırlı konuşmalar yapıyor."İki taraf da gerek dünyaya ait gerek ahirete ait hayırlı konuşmalar yapıyor. Bu sükuttan daha hayırlıdır." Bu sükuttan daha hayırlıdır."

Sükuttan bir şey çıkmaz, sükut ölülere mahsustur. Sükuttan bir şey çıkmaz, sükut ölülere mahsustur.

Ve's-sükûtü hayrun min-imlâi'ş-şerri. "Fakat şer konuşmalardansa sükut daha hayırlıdır." Ve's-sükûtü hayrun min-imlâi'ş-şerri. "Fakat şer konuşmalardansa sükut daha hayırlıdır."

"Konuştuğun şeyler hayra yaramıyorsa sükut etmek daha aladır." demişler. "Konuştuğun şeyler hayra yaramıyorsa sükut etmek daha aladır." demişler.

Cenâb-ı Hak hepimizi afv u mağfiret eylesin. Tevfikât-ı samadâniyesine mazhar eylesin.Cenâb-ı Hak hepimizi afv u mağfiret eylesin. Tevfikât-ı samadâniyesine mazhar eylesin. Cenâb- Hak cümlemizi sevdiği hakiki müslümanlar zümresine dâhil eylesin Cenâb- Hak cümlemizi sevdiği hakiki müslümanlar zümresine dâhil eylesin ve sevdiği hakiki amellere muvaffak eylesin. ve sevdiği hakiki amellere muvaffak eylesin.

Amasya'da bir arkadaşımız var. Güzel mektuplar yazar. Dedikodulu laflar etmez.Amasya'da bir arkadaşımız var. Güzel mektuplar yazar. Dedikodulu laflar etmez. Yazdığı mektupta bana Hz. Ali Efendimiz'in bir duasını nakletmiş: Yazdığı mektupta bana Hz. Ali Efendimiz'in bir duasını nakletmiş:

"Yâ Rabbi! Bana izzet cihetinden senin bana Rab oluşun kâfidir."Yâ Rabbi! Bana izzet cihetinden senin bana Rab oluşun kâfidir. Bana da ihtiyaç cihetinden senin gibi bir Allah'a kul olmam kâfidir.Bana da ihtiyaç cihetinden senin gibi bir Allah'a kul olmam kâfidir. Başka iftihar istemem, başka izzet de istemem." Başka iftihar istemem, başka izzet de istemem."

Allah'a çok şükür ki bizi müslüman yaratmış, elhamdülillah. Bu izzet bize yeter artar. Allah'a çok şükür ki bizi müslüman yaratmış, elhamdülillah. Bu izzet bize yeter artar.

Li'llahi'l-Fâtiha. Li'llahi'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2