Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Allah C.C. Katında Dünya ve Üstünlük; Müslümanın Müslümanı Sevmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Cemâziye'l-Evvel 1406 / 06.02.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Zalimliğin En Yüksek Mertebesi; İnsanın Kendisi Tanrı Sayması Ve Firavun, Hz.Musa'nın(as) İmanı Ve Kavminin Kurtulması, Dünyada | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah C.C. Katında Dünya ve Üstünlük; Müslümanın Müslümanı Sevmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Cemâziye'l-Evvel 1406 / 06.02.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Zalimliğin En Yüksek Mertebesi; İnsanın Kendisi Tanrı Sayması Ve Firavun, Hz.Musa'nın(as) İmanı Ve Kavminin Kurtulması, Dünyada | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Nahmedühû bi-cemî'i mehâmidih kemâ yenbeğî li-celâli vechihi ve li-azîmi sultânih.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Nahmedühû bi-cemî'i mehâmidih kemâ yenbeğî li-celâli vechihi ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihîVe's-salâtü ve's-selâmü alâ hayra halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men-tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve men-tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh.Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullâh. Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün Ve şerra'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-Nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İnne Cibrîle ce'ale yedüssü fî fî Fir'avne't-tîne haşyete en yekûle: Lâ ilâhe illallah, fe-yerhamehu'llah.İnne Cibrîle ce'ale yedüssü fî fî Fir'avne't-tîne haşyete en yekûle: Lâ ilâhe illallah, fe-yerhamehu'llah. Sadaka Rasûlüllah, fî mâkâl, ev kemâkâl. Sadaka Rasûlüllah, fî mâkâl, ev kemâkâl.

Değerli ve muhterem kardeşlerim Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi,Değerli ve muhterem kardeşlerim Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi, ikramı ve ihsanı dünya ve âhirette hepinizin üzerine olsun.ikramı ve ihsanı dünya ve âhirette hepinizin üzerine olsun. Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerinizi, tâatlerinizi kabul eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri ibadetlerinizi, tâatlerinizi kabul eylesin. Şu mübarek akşamımızı, cuma gecemizi, cümlemiz hakkında hayırlara ermemize vesile eylesin. Şu mübarek akşamımızı, cuma gecemizi, cümlemiz hakkında hayırlara ermemize vesile eylesin.

Peygamberimiz, Efendimiz, Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salavât ve ekmelü't-tahiyyâti ve't-teslîmât hazretlerininPeygamberimiz, Efendimiz, Muhammed-i Mustafâ aleyhi efdalü's-salavât ve ekmelü't-tahiyyâti ve't-teslîmât hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir nebze, bir demet okumak için toplanmış bulunuyoruz. mübarek hadîs-i şerîflerinden bir nebze, bir demet okumak için toplanmış bulunuyoruz. Takip ettiğimiz kitap Râmûzü'l-Ehâdîs isimli hadis kitabı. Bu eserin 122. sayfasındayız. Takip ettiğimiz kitap Râmûzü'l-Ehâdîs isimli hadis kitabı. Bu eserin 122. sayfasındayız.

Birinci hadîs-i şerîf İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunmuş.Birinci hadîs-i şerîf İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunmuş. İbn Cerîr'de Müstedrek'te mevcut. İbn Cerîr'de Müstedrek'te mevcut.

İnne Cibrîle ce'ale yedüssü fî fî Fir'avne't-tîne. İnne Cibrîle ce'ale yedüssü fî fî Fir'avne't-tîne. "Cebrâil aleyhisselam Firavun'un ağzına çamur doldurup duruyordu, çamur tıkıştırıyordu.""Cebrâil aleyhisselam Firavun'un ağzına çamur doldurup duruyordu, çamur tıkıştırıyordu." Haşyete en yekûle: Lâ ilâhe illallah, fe-yerhamehu'llah. Haşyete en yekûle: Lâ ilâhe illallah, fe-yerhamehu'llah. "Lâ ilâhe illallah der de Allah da ona bu sözü söyledi diye merhamet eder diye, söylemesin diye çamur tıkıştırıyordu." "Lâ ilâhe illallah der de Allah da ona bu sözü söyledi diye merhamet eder diye, söylemesin diye çamur tıkıştırıyordu."

Kendisini ilah sanıyor.Kendisini ilah sanıyor. Mısır halkına kendisine tapınmalarını emrediyor, bu hususta ısrar ediyor.Mısır halkına kendisine tapınmalarını emrediyor, bu hususta ısrar ediyor. "Eğer benden gayrı Tanrı isnat ederseniz asarım, keserim, ayaklarınızı kollarınızı parçalarım,"Eğer benden gayrı Tanrı isnat ederseniz asarım, keserim, ayaklarınızı kollarınızı parçalarım, çaprazlamasına keserim, hurma dallarına asarım…" Tehditleri böyle.çaprazlamasına keserim, hurma dallarına asarım…" Tehditleri böyle. Böyle konuşuyor.Böyle konuşuyor. İnsanın olabileceği zalimliğin en yüksek mertebesi.İnsanın olabileceği zalimliğin en yüksek mertebesi. Kendisini tanrı sayması, başkasını kendisine taptırması; en kötü şey. Kendisini tanrı sayması, başkasını kendisine taptırması; en kötü şey.

Tabii Allahu Teâlâ hazretleri peygamber göndermiş, Rablığını öğretmiş.Tabii Allahu Teâlâ hazretleri peygamber göndermiş, Rablığını öğretmiş. Ve peygamberine mucizeler göndermiş. Ve peygamberine mucizeler göndermiş. O peygamber, mübarek zât-ı şerîf mucizelerini göstermiş. Allahu Teâlâ hazretleri birden helak eylememiş;O peygamber, mübarek zât-ı şerîf mucizelerini göstermiş. Allahu Teâlâ hazretleri birden helak eylememiş; belalar vermiş, kıtlık vermiş, afetler vermiş, musibetler vermiş.belalar vermiş, kıtlık vermiş, afetler vermiş, musibetler vermiş. Ne zaman bir musibete uğramışlarsa o zaman biraz yola gelir gibi olmuşlar.Ne zaman bir musibete uğramışlarsa o zaman biraz yola gelir gibi olmuşlar. Gelmişler Hz. Musa'ya: "Rabbine dua et.Gelmişler Hz. Musa'ya: "Rabbine dua et. Eğer üzerimizden bu azabı kaldırırsa biz sana mutlaka inanacağız, mutlaka seni tasdik edeceğiz." demişler.Eğer üzerimizden bu azabı kaldırırsa biz sana mutlaka inanacağız, mutlaka seni tasdik edeceğiz." demişler. Ama azap kalkınca, rahata erince yine yan çizmişler.Ama azap kalkınca, rahata erince yine yan çizmişler. Firavun ve kavmi, yaptıkları bu. Firavun ve kavmi, yaptıkları bu.

Firavun'un hanımı Müslüman olmuş, kavminden bazı kimseler Müslüman olmuştur; Firavun'un hanımı Müslüman olmuş, kavminden bazı kimseler Müslüman olmuştur; kendisi gerçekleri gördüğü halde, gözünün önünde mucizeler cereyan ettiği halde imana gelmemiş. kendisi gerçekleri gördüğü halde, gözünün önünde mucizeler cereyan ettiği halde imana gelmemiş. Ondan sonra da müslümanları … tazyike devam etmiş, mü'minleri imanlılarıOndan sonra da müslümanları … tazyike devam etmiş, mü'minleri imanlıları tazyike devam etmiş. Onlar da kaçmışlar, ne yapsınlar, boyunları bükük, mazlum kimseler.tazyike devam etmiş. Onlar da kaçmışlar, ne yapsınlar, boyunları bükük, mazlum kimseler. Haklılar ama ellerinde güç kuvvet yok. Öteki zalim, zorba, elinde ordu var, imkân var. Haklılar ama ellerinde güç kuvvet yok. Öteki zalim, zorba, elinde ordu var, imkân var. Ondan kaçmış; kaçanı bırakmıyor, kaçanın da peşine düşmüşler. Ondan kaçmış; kaçanı bırakmıyor, kaçanın da peşine düşmüşler.

Hadi bakalım onlar önde berikiler arkada tozu toprağa katarak arkasından yetişmişler,Hadi bakalım onlar önde berikiler arkada tozu toprağa katarak arkasından yetişmişler, denizin kenarında yakalamışlar müslümanları.denizin kenarında yakalamışlar müslümanları. Ötekiler kaçmaktan başka bir şey yapmıyor, sözü kabul ettiremediler,Ötekiler kaçmaktan başka bir şey yapmıyor, sözü kabul ettiremediler, hak sözü dinlettiremediler ne yapsınlar, ötekilere de bir zarar verdikleri yok, kaçıyorlar. hak sözü dinlettiremediler ne yapsınlar, ötekilere de bir zarar verdikleri yok, kaçıyorlar.

Kâle ashâbu Mûsâ: İnnâ le-müdrakûn. "Musa aleyhisselam'ın ashâbı dediler ki: Eyvah! Mutlaka yakalanacağız.Kâle ashâbu Mûsâ: İnnâ le-müdrakûn.

"Musa aleyhisselam'ın ashâbı dediler ki: Eyvah! Mutlaka yakalanacağız.
Yol bitti, önümüzde bir su, arkamızda düşman tozu toprağı birbirine katarak Yol bitti, önümüzde bir su, arkamızda düşman tozu toprağı birbirine katarak koşturup atıyla sürüp bizi öldürmeye geliyor. Eyvah, yakalanacağız!" koşturup atıyla sürüp bizi öldürmeye geliyor. Eyvah, yakalanacağız!"

Kâle kellâ. Musa aleyhisselam. "Asla!" demiş.Kâle kellâ. Musa aleyhisselam. "Asla!" demiş. İnne ma'iye Rabbî seyehdîn. "Rabbim yanımızda, O bize yol gösterecek." İnne ma'iye Rabbî seyehdîn. "Rabbim yanımızda, O bize yol gösterecek." Yakalanmak yok, öyle şey yok! Bir çare görünmüyor ama iman… Yakalanmak yok, öyle şey yok! Bir çare görünmüyor ama iman… Peygamber, Allah'ın peygamberi, vaadine inanmış, mutlaka Rabbim bir yol gösterecek. Peygamber, Allah'ın peygamberi, vaadine inanmış, mutlaka Rabbim bir yol gösterecek.

Allah Teâlâ hazretleri vahyediyor, diyor ki: "Yâ Musa! Elindeki asâyı vur bakalım şu deryaya."Allah Teâlâ hazretleri vahyediyor, diyor ki: "Yâ Musa! Elindeki asâyı vur bakalım şu deryaya." Asâyı deryaya vurduğu zaman 12 kabilelermiş, 12 kabileye 12 tane yol açılıyor deryada. Asâyı deryaya vurduğu zaman 12 kabilelermiş, 12 kabileye 12 tane yol açılıyor deryada.

Fe-kâne küllü fırkin ke't-tavdi'l-azîm. Fe-kâne küllü fırkin ke't-tavdi'l-azîm.

Gitti arkalarından. Musa aleyhisselam'ın arkasında kalan Firavun yürüyor en iyi atlarıyla, ordusuyla. Gitti arkalarından. Musa aleyhisselam'ın arkasında kalan Firavun yürüyor en iyi atlarıyla, ordusuyla. Bakıyor, önünde yol açılmış, su çekilmiş, kavimler öbür tarafa geçiyor, hadi peşinden. Bakıyor, önünde yol açılmış, su çekilmiş, kavimler öbür tarafa geçiyor, hadi peşinden. Geçiyor ama geçerken su yükseliyor, yol kapanıyor. Tam boğulduğu zaman, boğulacağı esnada: Geçiyor ama geçerken su yükseliyor, yol kapanıyor. Tam boğulduğu zaman, boğulacağı esnada:

"Boğulmak kendisini yakaladığı zaman Firavun diyor ki: Hattâ izâ edrekehü'l-ğaraku kâle âmentü ennehû"Boğulmak kendisini yakaladığı zaman Firavun diyor ki: Hattâ izâ edrekehü'l-ğaraku kâle âmentü ennehû lâ ilâhe ille'llezî âmenet bihî benû İsrâîle. lâ ilâhe ille'llezî âmenet bihî benû İsrâîle. Benî İsrâil'in inanmış olduğu Tanrı'dan, Allah'tan gayrı bir ilah yoktur, ben ona inandım,Benî İsrâil'in inanmış olduğu Tanrı'dan, Allah'tan gayrı bir ilah yoktur, ben ona inandım, kabul ediyorum." diyor o anda. Diyor ama… el-âne… "Şimdi mi aklın başına geldi?" kabul ediyorum." diyor o anda. Diyor ama… el-âne… "Şimdi mi aklın başına geldi?" O kadar zulüm ettin, o kadar haksızlık ettin; bu kadar zulümle, bu kadar şeyle vakit geçirdin, ondan sonra… O kadar zulüm ettin, o kadar haksızlık ettin; bu kadar zulümle, bu kadar şeyle vakit geçirdin, ondan sonra…

Ölüm anında herkesin gözünden perde kalkacak zaten.Ölüm anında herkesin gözünden perde kalkacak zaten. Ehl-i cennet cennetteki makamını görmeden, ehl-i cehennem cehennemdeki Ehl-i cennet cennetteki makamını görmeden, ehl-i cehennem cehennemdeki azap yerini görmeden canını teslim etmeyecek.azap yerini görmeden canını teslim etmeyecek. Herkes âhiretteki makamını, mekânını, mahallini görüp öyle göçecek.Herkes âhiretteki makamını, mekânını, mahallini görüp öyle göçecek. O elbet gözünden perde kalkınca lâ ilâhe illallah diyor ama iş işten geçti.O elbet gözünden perde kalkınca lâ ilâhe illallah diyor ama iş işten geçti. Onu diyemesin diye ağzına Cebrail aleyhisselam çamur tıkıyor ki söyleyemesin diye. Onu diyemesin diye ağzına Cebrail aleyhisselam çamur tıkıyor ki söyleyemesin diye.

Sonra Allahu Teâlâ hazretleri Müsebbibü'l-esbâb, sebepleri de hareket ettiren,Sonra Allahu Teâlâ hazretleri Müsebbibü'l-esbâb, sebepleri de hareket ettiren, sebepleri de ortaya koyan, sebepleri de yaptırandır. sebepleri de ortaya koyan, sebepleri de yaptırandır.

Cümle işler Hâlık'ındır kul eliyle işlenir Hakk'ın emri olmaz ise sanma bir çöp deprenir Cümle işler Hâlık'ındır kul eliyle işlenir

Hakk'ın emri olmaz ise sanma bir çöp deprenir

Allahu Teâlâ hazretleri dilemezse bir yaprak yere düşmez, bir dal, bir çöp bile kıpırdayamaz.Allahu Teâlâ hazretleri dilemezse bir yaprak yere düşmez, bir dal, bir çöp bile kıpırdayamaz. Her şeyi Allah'ın müsaadesiyle, emriyle, fermanıyla, dilemesi ile, gücü ile, kuvveti ile oluyor. Her şeyi Allah'ın müsaadesiyle, emriyle, fermanıyla, dilemesi ile, gücü ile, kuvveti ile oluyor. Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi'l-aliyyi'l-azîm. Büyük bir kuvvet, tahayyül, dönme,Lâ havle velâ kuvvete illâ billahi'l-aliyyi'l-azîm. Büyük bir kuvvet, tahayyül, dönme, bir işi başarma hep Allah'tan. Cebrail aleyhisselam, o da Allah'ın meleği,bir işi başarma hep Allah'tan. Cebrail aleyhisselam, o da Allah'ın meleği, Allahu Teâlâ hazretleri öyle buyurmuş, ondan öyle yapmış oluyor. Allahu Teâlâ hazretleri öyle buyurmuş, ondan öyle yapmış oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi geçmişlerden ibret alanlardan eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi geçmişlerden ibret alanlardan eylesin. Ömrümüzü geçiriyoruz bir yerde. Her dem hatadır kârımız demiş şair.Ömrümüzü geçiriyoruz bir yerde. Her dem hatadır kârımız demiş şair. Çok hoşuma gidiyor. Her dem, yani her zaman hatadır, kusurdur, kabahattir kârımız.Çok hoşuma gidiyor. Her dem, yani her zaman hatadır, kusurdur, kabahattir kârımız. Her dem hatadır kârımız. Yani her zaman işimiz hatadır. Her dem hatadır kârımız. Yani her zaman işimiz hatadır.

Kâr Farsçada iş demek. Çe kâr mîkenî derler. Yani "Ne iş yapıyorsun?".Kâr Farsçada iş demek. Çe kâr mîkenî derler. Yani "Ne iş yapıyorsun?". İş demek. İşimiz her zaman hatadır. Ama bir de kâr Türkçede İş demek. İşimiz her zaman hatadır. Ama bir de kâr Türkçede alışverişten elde edilen fazla kazanç mânasına da gelir. Şair ikili söylüyor.alışverişten elde edilen fazla kazanç mânasına da gelir. Şair ikili söylüyor. Her dem hatadır kârımız. Yani bir kâr ettiğimiz yok fazladan, hep ziyan… Her dem hatadır kârımız. Yani bir kâr ettiğimiz yok fazladan, hep ziyan…

Kâr yerine hep ziyan kazanıyoruz, hep hata işliyoruz diye söylüyor kiKâr yerine hep ziyan kazanıyoruz, hep hata işliyoruz diye söylüyor ki gerçekten de hatamız, kusurumuz, kabahatimiz çoktur.Her zaman hataların içindeyizdir.gerçekten de hatamız, kusurumuz, kabahatimiz çoktur.Her zaman hataların içindeyizdir. . Rabbimize güzel kulluk edemedik, ömrümüz geldi geçti.. Rabbimize güzel kulluk edemedik, ömrümüz geldi geçti. Kabahatlerle dolu o defterimiz de o karalar dururken, Kabahatlerle dolu o defterimiz de o karalar dururken, o yazılar dururken bunlar mahşerde açılırsa, okunursa bizim halimiz nice olur? o yazılar dururken bunlar mahşerde açılırsa, okunursa bizim halimiz nice olur?

Rabbimiz Settâr-ı uyûb, yani ayıpları örtücüdür, Gaffârü'z-zünûb, yani günahları mağfiret edicidir.Rabbimiz Settâr-ı uyûb, yani ayıpları örtücüdür, Gaffârü'z-zünûb, yani günahları mağfiret edicidir. Rabbimizin lütfundan, kereminden dileriz ki bizim eski günahlarımızı affeylesin, mağfiret eylesin. Rabbimizin lütfundan, kereminden dileriz ki bizim eski günahlarımızı affeylesin, mağfiret eylesin. Şu defter-i âmâlimiziŞu defter-i âmâlimizi her türlü günahlardan,her türlü günahlardan, her türlü menfi kayıtlardan pak eylesin. Anamız bizi dünyaya getirdiği zamanher türlü menfi kayıtlardan pak eylesin. Anamız bizi dünyaya getirdiği zaman nasıl günahımız yok idiyse, bebek iken dünyaya geldiğimizde, öyle günahlardan pak eylesin.nasıl günahımız yok idiyse, bebek iken dünyaya geldiğimizde, öyle günahlardan pak eylesin. Bundan sonraki ömrümüzde de bize izan, akıl, insaf ihsan eylesin. Bundan sonraki ömrümüzde de bize izan, akıl, insaf ihsan eylesin. Bunca nimetleri bize bahşeden Rabbimize bizi müslüman eden, bizi Peygamber Efendimiz gibiBunca nimetleri bize bahşeden Rabbimize bizi müslüman eden, bizi Peygamber Efendimiz gibi peygamberlerin seyyidi olan o zât-ı celîle ümmet eden, bizi müslüman yaratan, yaşatan Rabbimizepeygamberlerin seyyidi olan o zât-ı celîle ümmet eden, bizi müslüman yaratan, yaşatan Rabbimize şükrâne olarak güzel kulluk edip, ârif, zarif mü'minler olarak yaşamayı nasip eylesin.şükrâne olarak güzel kulluk edip, ârif, zarif mü'minler olarak yaşamayı nasip eylesin. Kimseye zulüm ettirtmesin. Elimizden kimseye zulüm, haksızlık çıkmasın.Kimseye zulüm ettirtmesin. Elimizden kimseye zulüm, haksızlık çıkmasın. Ömrümüzü rızası yolunda, salih ameller işleyerek, ümmet-i Muhammed'e faydalı işler yaparakÖmrümüzü rızası yolunda, salih ameller işleyerek, ümmet-i Muhammed'e faydalı işler yaparak geçirmeyi Rabbimiz nasip eylesin. İşte dünyaya geldi, işte geçiyor.geçirmeyi Rabbimiz nasip eylesin. İşte dünyaya geldi, işte geçiyor. Hepimizin yaşı şimdiden nerelere geldi. Hepimiz kendi yaşımızı biliyoruz. Hepimizin yaşı şimdiden nerelere geldi. Hepimiz kendi yaşımızı biliyoruz.

Diğer hadîs-i şerîf şöyle: Diğer hadîs-i şerîf şöyle:

İnne hakkan ala'llahi en lâ yerfe'a şey'en mine'd-dünyâ illâ vada'ahû. İnne hakkan ala'llahi en lâ yerfe'a şey'en mine'd-dünyâ illâ vada'ahû.

Bu da Buhârî'de, Ebû Dâvud'da, İbn Hibban'da, Dârekutnî'de, Neseî'de olan;Bu da Buhârî'de, Ebû Dâvud'da, İbn Hibban'da, Dârekutnî'de, Neseî'de olan; İmam İbn Malik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. İkinci hadîs-i şerîf. İmam İbn Malik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. İkinci hadîs-i şerîf.

İnne hakkan ala'llahi. "Allah'ın üzerine haktır." Yani Allah muhakkak yapar demek.İnne hakkan ala'llahi. "Allah'ın üzerine haktır." Yani Allah muhakkak yapar demek. Muhakkak öyle yapar. Hak, gerçek olarak onu öyle yapar. Muhakkak öyle yapar. Hak, gerçek olarak onu öyle yapar.

Nedir o Allah'ın üzerine hak olan, yapması muhakkak olan şey? Nedir o Allah'ın üzerine hak olan, yapması muhakkak olan şey?

En lâ yerfe'a şey'en mine'd-dünyâ. "Dünya işlerinden herhangi bir iş ki onu kaldırmıştır,En lâ yerfe'a şey'en mine'd-dünyâ. "Dünya işlerinden herhangi bir iş ki onu kaldırmıştır, o kaldırdığını tekrar aşağıya indirmek haktır, muhakkak öyle yapar." Rabbimizin özelliği bu. o kaldırdığını tekrar aşağıya indirmek haktır, muhakkak öyle yapar." Rabbimizin özelliği bu.

Allahu Teâlâ hazretleri dünyaya ait bir şeyi, neyi kaldırmışsa onu kaldırdığına filan bakmayın,Allahu Teâlâ hazretleri dünyaya ait bir şeyi, neyi kaldırmışsa onu kaldırdığına filan bakmayın, yine onu aşağı edecek, yine baş aşağı edecek.yine onu aşağı edecek, yine baş aşağı edecek. Yani Rabbimizin indinde bu dünyanın kendisinin bir kıymeti yoktur, kendisine ait işlerinde bir kıymeti, değeri yoktur. Yani Rabbimizin indinde bu dünyanın kendisinin bir kıymeti yoktur, kendisine ait işlerinde bir kıymeti, değeri yoktur.

Bir başka hadîs-i şerîfte geçmişti ki:Bir başka hadîs-i şerîfte geçmişti ki: "Allahu Teâlâ hazretleri şu dünyayı yarattığı zamandan bugüne gelinceye kadar"Allahu Teâlâ hazretleri şu dünyayı yarattığı zamandan bugüne gelinceye kadar şu dünyaya rahmet nazarıyla bakmadı, mescitler hariç." diyor Peygamber Efendimiz. şu dünyaya rahmet nazarıyla bakmadı, mescitler hariç." diyor Peygamber Efendimiz.

Şimdi bu dünya nedir ki? Bu dünyanın metaı nedir ki? Şimdi bu dünya nedir ki? Bu dünyanın metaı nedir ki?

İnsanların birbirleriyle didiştikleri, servetler, kavgalar, gürültüler, zulümler, haksızlıklar…İnsanların birbirleriyle didiştikleri, servetler, kavgalar, gürültüler, zulümler, haksızlıklar… İşte gazeteler, işte radyolar, işte televizyonlar… Okuyorsunuz, dünyanın ne olduğunu görüyorsunuz.İşte gazeteler, işte radyolar, işte televizyonlar… Okuyorsunuz, dünyanın ne olduğunu görüyorsunuz. Müslümanlar birbirlerini pamuk dider gibi, müslümanlar bile didiyor.Müslümanlar birbirlerini pamuk dider gibi, müslümanlar bile didiyor. Öteki kâfirlerin de halini artık görüyorsunuz.Öteki kâfirlerin de halini artık görüyorsunuz. Panama'da, Orta Amerika'da, Meksika'da, Afrika'da, Güney Doğu Asya'da, şurada burada…Panama'da, Orta Amerika'da, Meksika'da, Afrika'da, Güney Doğu Asya'da, şurada burada… İnsanoğlu böyle işte, bu dünyanın geçici lezzetlerine aldanıyor. Halbuki kıymeti yok.İnsanoğlu böyle işte, bu dünyanın geçici lezzetlerine aldanıyor. Halbuki kıymeti yok. Birisi size güzelce paket yapsa getirse, şu dışarıdaki çamurdan bir paket.Birisi size güzelce paket yapsa getirse, şu dışarıdaki çamurdan bir paket. Güler misiniz, kızar mısınız, ne yaparsınız bilmem.Güler misiniz, kızar mısınız, ne yaparsınız bilmem. "Yahu çamur her yerde olan bir şey, bir işe yaramaz. "Yahu çamur her yerde olan bir şey, bir işe yaramaz. Yahu sen bunu ne diye bana paket ettin, hediye diye getirdin?" der. Niye değer vermiyor?Yahu sen bunu ne diye bana paket ettin, hediye diye getirdin?" der. Niye değer vermiyor? Her yerde bulunduğu için, hiç işe yaramadığı için, hor, hakir olduğu için. Her yerde bulunduğu için, hiç işe yaramadığı için, hor, hakir olduğu için.

Dünya da hor, hakir olduğundan Allahu Teâlâ hazretleri burada neyi yükseltmişse alçaltacak.Dünya da hor, hakir olduğundan Allahu Teâlâ hazretleri burada neyi yükseltmişse alçaltacak. Bu dünyada mevkilerin, makamların kıymeti yoktur. Bu dünyada mevkilerin, makamların kıymeti yoktur. Bu dünyanın alkışlarının kıymeti yoktur. Bu dünyanın alkışlarının kıymeti yoktur. Bu dünyanın zevkinin, sefasının, içkilerinin, âlemlerinin, eğlencelerinin, çalgılarının, Bu dünyanın zevkinin, sefasının, içkilerinin, âlemlerinin, eğlencelerinin, çalgılarının, insana hoş görünür, kıymeti yoktur. O insana hoş gelenin hepsini Allah tekrar yerin dibine geçirir. insana hoş görünür, kıymeti yoktur. O insana hoş gelenin hepsini Allah tekrar yerin dibine geçirir.

Kıymetli olan nedir? Burada kıymetli olan âhireti kazanmaya yarayan şeylerdir.Kıymetli olan nedir?

Burada kıymetli olan âhireti kazanmaya yarayan şeylerdir.
Çünkü ebedi hayatı kazanıyor insan. Dünya nedir? Dünya, Çünkü ebedi hayatı kazanıyor insan. Dünya nedir? Dünya,

Küllü ma elhâke an zikri Mevlâke fe-hiye dünyâke. Küllü ma elhâke an zikri Mevlâke fe-hiye dünyâke. "Seni Rabbinin zikrinden, ibadetinden, ona güzel kulluk yapmaktan,"Seni Rabbinin zikrinden, ibadetinden, ona güzel kulluk yapmaktan, iyi müslüman olmaktan alıkoyan ne varsa o dünyalıktır." iyi müslüman olmaktan alıkoyan ne varsa o dünyalıktır."

Dünya bizatihi kötü değildir. Sadece bir alettir, vasıtadır.Dünya bizatihi kötü değildir. Sadece bir alettir, vasıtadır. İnsan bu dünyalığı ve dünyayı âhiretini kazanmakta kullanıyorsan ne güzel!İnsan bu dünyalığı ve dünyayı âhiretini kazanmakta kullanıyorsan ne güzel! Ni'metü'd-dâru ed-dünyâ. Ne güzel yurttur dünya âhiretine hazırlananlar için. Ni'metü'd-dâru ed-dünyâ. Ne güzel yurttur dünya âhiretine hazırlananlar için. Ama âhireti unutanlar için ne kötü yerdir! Âhireti unutturuyor. Ama âhireti unutanlar için ne kötü yerdir! Âhireti unutturuyor.

Adam dalmış keyfine, sefasına, dünya hatırına gelmiyor.Adam dalmış keyfine, sefasına, dünya hatırına gelmiyor. Gazetede var, meşhurun birisi anlatıyor: Gazetede var, meşhurun birisi anlatıyor: "İlk defa 17 yaşında filanca kötü yere ilk defa gittim, bilmem ne, bilmem ne…" "İlk defa 17 yaşında filanca kötü yere ilk defa gittim, bilmem ne, bilmem ne…" Vah yazık! Vah yazıklar olsun! Bir de güzelmiş gibi boy boyVah yazık! Vah yazıklar olsun! Bir de güzelmiş gibi boy boy koca bir gazetenin [manşetine] kabahatini yazmışlar.koca bir gazetenin [manşetine] kabahatini yazmışlar. En kötü kabahatini, en adi kabahatini yazmışlar. Şunu şöyle yapmış bunu böyle yapmış filan… En kötü kabahatini, en adi kabahatini yazmışlar. Şunu şöyle yapmış bunu böyle yapmış filan…

Aldanıyorlar. Pek çok insan bu dünyanın parasına aldandı,Aldanıyorlar. Pek çok insan bu dünyanın parasına aldandı, pek çok insan bu dünyanın mevkiine aldandı, pek çok insan bu dünyanın hayatınınpek çok insan bu dünyanın mevkiine aldandı, pek çok insan bu dünyanın hayatının fani olduğunu anlayamadan ölüm geliverdi. Ecel aman vermez, vakti geldi mi yakaladı mı,fani olduğunu anlayamadan ölüm geliverdi. Ecel aman vermez, vakti geldi mi yakaladı mı, "Aman biraz daha bana müsaade et de tevbe edeyim, hacca gideyim, namaz kılayım,"Aman biraz daha bana müsaade et de tevbe edeyim, hacca gideyim, namaz kılayım, zekatlarımı vereyim, haccımı ifa edeyim, tevbekâr kul olayım, cami yaptırayım…" zekatlarımı vereyim, haccımı ifa edeyim, tevbekâr kul olayım, cami yaptırayım…"

Geçmiş ola… Hiç aman vermez.Geçmiş ola… Hiç aman vermez. Ne zaman olacağı da belli değil, yaşa göre de değil. Ne zaman olacağı da belli değil, yaşa göre de değil. Allah bizi dünyanın fani lezzetlerine aldanmayanlardan eylesin.Allah bizi dünyanın fani lezzetlerine aldanmayanlardan eylesin. Etrafımızda birçok insanın halini görüyoruz, onları ibret alanlardan,Etrafımızda birçok insanın halini görüyoruz, onları ibret alanlardan, âhirete hazırlananlardan, açıkgöz olanlardan eylesin. âhirete hazırlananlardan, açıkgöz olanlardan eylesin.

İnne hayra't-tâbi'îne racülün yukâlu lehû Üveysün ve lehû vâlidetünİnne hayra't-tâbi'îne racülün yukâlu lehû Üveysün ve lehû vâlidetün ve kâne bihî beyâdün fe-mürûhu fe'l-yesteğfir leküm. ve kâne bihî beyâdün fe-mürûhu fe'l-yesteğfir leküm.

Hz. Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiştir. Müslim'de olan bir hadîs-i şerîf.Hz. Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiştir. Müslim'de olan bir hadîs-i şerîf. Hz. Ömer'e kadar gidiyor bu Üveys el-Karanî hazretleri hakkındaki rivayetler. Hz. Ömer'e kadar gidiyor bu Üveys el-Karanî hazretleri hakkındaki rivayetler.

Peygamber Efendimiz'in aslındaPeygamber Efendimiz'in aslında onu görüp, onun sohbetine ermiş olan kimselere sahabi deniliyor. onu görüp, onun sohbetine ermiş olan kimselere sahabi deniliyor. Cem'i sahb veya sahabe oluyor, ashâb da deniyor.Cem'i sahb veya sahabe oluyor, ashâb da deniyor. Yani Peygamber Efendimiz'in sohbet-i şerefine ermiş mübarek insanlar demek. Yani Peygamber Efendimiz'in sohbet-i şerefine ermiş mübarek insanlar demek.

Ondan sonra gelenlere tâbiîn deniliyor. Çünkü onun arkasından geliyor,Ondan sonra gelenlere tâbiîn deniliyor. Çünkü onun arkasından geliyor, o neslin arkasından gelen nesle tâbiîn deniliyor.o neslin arkasından gelen nesle tâbiîn deniliyor. Peygamber Efendimiz'i görememişler, sohbetine erememişler ama onu görenleri görmüşler yakın zamanda.Peygamber Efendimiz'i görememişler, sohbetine erememişler ama onu görenleri görmüşler yakın zamanda. Onların arkasından gelen nesle de tebe-i tâbiîn deniliyor,tebeü't-tâbiîn,Onların arkasından gelen nesle de tebe-i tâbiîn deniliyor,tebeü't-tâbiîn, yani "tâbiîni görebilmiş olanlar" oluyor. yani "tâbiîni görebilmiş olanlar" oluyor.

Hadîs-i şerîflerde Efendimiz; Hayru'l-kurûni karnî.Hadîs-i şerîflerde Efendimiz; Hayru'l-kurûni karnî. "Zamanların, devrelerin, devirlerin en hayırlısı benim devremdi. "Zamanların, devrelerin, devirlerin en hayırlısı benim devremdi. Ondan sonra [benden sonra] yaşayanların devresidir.Ondan sonra [benden sonra] yaşayanların devresidir. Ondan sonra onların arkasından yaşayanların devresidir."diye buyurmuş.Ondan sonra onların arkasından yaşayanların devresidir."diye buyurmuş. Buradan bu üç neslin fevkalade kıymetli insanlar oldukları anlaşılıyor. Buradan bu üç neslin fevkalade kıymetli insanlar oldukları anlaşılıyor.

Burada deniliyor ki Hz. Ömer'den rivayet edilmiştir:Burada deniliyor ki Hz. Ömer'den rivayet edilmiştir: "Tâbiînin en hayırlısı, yani sahabeden sonra gelen insanların en hayırlısı"Tâbiînin en hayırlısı, yani sahabeden sonra gelen insanların en hayırlısı bir adamdır ki ona Üveys denilir. Racülün yukâlu lehû Üveys. Ve lehû vâlidetün.bir adamdır ki ona Üveys denilir. Racülün yukâlu lehû Üveys. Ve lehû vâlidetün. Onun bir tek anacığı vardı, o ona çok itaatli, sadık, mukim, sevgili bir evlat idi.Onun bir tek anacığı vardı, o ona çok itaatli, sadık, mukim, sevgili bir evlat idi. Peygamber Efendimiz'in şöyle bildirdiği rivayet ediliyor.Peygamber Efendimiz'in şöyle bildirdiği rivayet ediliyor. Yemen'den kalkıp Peygamber Efendimiz'i görmeye gelmiş. Ama validesi demiş ki; Yemen'den kalkıp Peygamber Efendimiz'i görmeye gelmiş. Ama validesi demiş ki; "Görürsen gör, bekleme, çabuk gel." O da o sırada Peygamber Efendimiz'i görememiş,"Görürsen gör, bekleme, çabuk gel." O da o sırada Peygamber Efendimiz'i görememiş, olmadığı bir zamana denk gelmiş. Validesinin sözünü tutmak için onu beklemeden geri dönmüş. olmadığı bir zamana denk gelmiş. Validesinin sözünü tutmak için onu beklemeden geri dönmüş.

Lev akseme ala'llahi le-eberrahû. "Eğer bir şeye yemin etse Allah'a,Lev akseme ala'llahi le-eberrahû. "Eğer bir şeye yemin etse Allah'a, Allah onun yemini doğru çıksın diye o dediğini öyle yapar, yani hatırını kırmaz."Allah onun yemini doğru çıksın diye o dediğini öyle yapar, yani hatırını kırmaz." Bu husus, bu sıfat, Allah'ın evliyasına mahsus bir sıfattır, başka hadîs-i şerîflerde de geçiyor.Bu husus, bu sıfat, Allah'ın evliyasına mahsus bir sıfattır, başka hadîs-i şerîflerde de geçiyor. Bu insanların kıymeti üstündeki elbiselerde değildir, mevkii ile, makamıyla değildir; takvasıyladır.Bu insanların kıymeti üstündeki elbiselerde değildir, mevkii ile, makamıyla değildir; takvasıyladır. Allah indinde insanların en üstünü takvası en çok, edebi en çok, terbiyesi,Allah indinde insanların en üstünü takvası en çok, edebi en çok, terbiyesi, ahlakı en yerinde olanlarıdır velev üzeri gösterişsiz olsa, fakir olsa. ahlakı en yerinde olanlarıdır velev üzeri gösterişsiz olsa, fakir olsa.

Bir gün Peygamber Efendimiz mescitteki insanlardan birisine, sahabesinden bir zât-ı muhtereme dedi ki;Bir gün Peygamber Efendimiz mescitteki insanlardan birisine, sahabesinden bir zât-ı muhtereme dedi ki; "Sana göre şu mescitteki en yüksek, en hayırlı insanı göster bakalım.""Sana göre şu mescitteki en yüksek, en hayırlı insanı göster bakalım." O da şöyle kalabalığa baktı, "Şu" dedi. Giyimi, kuşamı yerinde bir kimseyi gösterdi. O da şöyle kalabalığa baktı, "Şu" dedi. Giyimi, kuşamı yerinde bir kimseyi gösterdi. "Peki en aşağı, hor, hakir olanını göster." dedi. "Peki en aşağı, hor, hakir olanını göster." dedi. Yine şöyle mescidin içine baktı, artık kenarda, şöyle elbiseleri hırpani bir kimse gördü, "Şu" dedi.Yine şöyle mescidin içine baktı, artık kenarda, şöyle elbiseleri hırpani bir kimse gördü, "Şu" dedi. "Şu senin beğenmediğin, şu senin ilk beğendiğinden bin tanesine bedel." dedi"Şu senin beğenmediğin, şu senin ilk beğendiğinden bin tanesine bedel." dedi Peygamber Efendimiz. Dış görünüşten belli olmuyor. Bir hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz. Dış görünüşten belli olmuyor.

Bir hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;

Rubbe eş'ase ağbera. "Nice saçı başı dağınık, üstü başı tozlu kullar vardır." Neden? Rubbe eş'ase ağbera. "Nice saçı başı dağınık, üstü başı tozlu kullar vardır." Neden?

Suudi Arabistan'ın halini düşünelim. Güneş çok, kum fırtınası, çöl her taraf, su yok,Suudi Arabistan'ın halini düşünelim. Güneş çok, kum fırtınası, çöl her taraf, su yok, bizim bu diyarlarımızdaki gibi şarıl şarıl hamamlar, çeşmeler, şeyler… Ahali fakir.bizim bu diyarlarımızdaki gibi şarıl şarıl hamamlar, çeşmeler, şeyler… Ahali fakir. Bir yerden geldiği zaman terler, çölün kumu ve şeyi üstüne yapışır. Bir yerden geldiği zaman terler, çölün kumu ve şeyi üstüne yapışır. Ter akar, her tarafı toz topraktır, Saçlarını kumlar doldurur, dağıtır filan.Ter akar, her tarafı toz topraktır, Saçlarını kumlar doldurur, dağıtır filan. Tarak yok, elbise yok… Böyle bütün bir elbise falan nerede bulacaklarTarak yok, elbise yok… Böyle bütün bir elbise falan nerede bulacaklar üstlerine bir örtü, bellerine bir peştamal, öyle gezinirlerdi. üstlerine bir örtü, bellerine bir peştamal, öyle gezinirlerdi.

Terziyi nereden bulacak, iğneyi nereden bulacak, dikişi nereden bulacak, kumaşı nereden bulacak…Terziyi nereden bulacak, iğneyi nereden bulacak, dikişi nereden bulacak, kumaşı nereden bulacak… Bol şeyler, öyle basit şeylerle giyinirlerdi.Bol şeyler, öyle basit şeylerle giyinirlerdi. Bazı sahabi de kesilen kurbanların, hayvanların derilerini temizlerdi;Bazı sahabi de kesilen kurbanların, hayvanların derilerini temizlerdi; onlardan kendilerine, üstlerine giyim yaparlardı. Post yani.onlardan kendilerine, üstlerine giyim yaparlardı. Post yani. Posttan giyim yaparlardı, yağmur yağdığı zaman kokardı.Posttan giyim yaparlardı, yağmur yağdığı zaman kokardı. Hani ağıl ağıl… Koyun ağılı kokar gibi kokardı. Hani ağıl ağıl… Koyun ağılı kokar gibi kokardı.

Hatta bazı kimseler Peygamber Efendimiz'e demişler ki: Bizi bunlarla bir tutma, bize ayrı meclis kur.Hatta bazı kimseler Peygamber Efendimiz'e demişler ki: Bizi bunlarla bir tutma, bize ayrı meclis kur. Bizi şöyle haysiyetli kabile reisleri, kuvvetli, zengin insanları şöyle bir ayır, ayrı mevki…Bizi şöyle haysiyetli kabile reisleri, kuvvetli, zengin insanları şöyle bir ayır, ayrı mevki… Birinci mevki istiyorlar yani. Peygamber Efendimiz'e âyet-i kerîmede bildiriyor ki;Birinci mevki istiyorlar yani. Peygamber Efendimiz'e âyet-i kerîmede bildiriyor ki; Onlarla beraber otur, onlardan gözünü ayırma, onların arasından ayrılma.Onlarla beraber otur, onlardan gözünü ayırma, onların arasından ayrılma. Çünkü Allah'ın indinde post giymek meselesi değil, kalbin temizliği önemli. Çünkü Allah'ın indinde post giymek meselesi değil, kalbin temizliği önemli.

Hepimizin bildiği gibi nice böyle saçı başı dağınık, üstü başı tozlu insan vardır.Hepimizin bildiği gibi nice böyle saçı başı dağınık, üstü başı tozlu insan vardır. Ne olur böyle insana? Kimse itibar etmez. Konuşsa sözünü hiç kimse dinlemez. Ne olur böyle insana? Kimse itibar etmez. Konuşsa sözünü hiç kimse dinlemez. Ötekisinin sözünü dinlerler, "Buyurun efendim, tamam efendim, evet efendim haklısınız,Ötekisinin sözünü dinlerler, "Buyurun efendim, tamam efendim, evet efendim haklısınız, hakikaten… mahza hakikati ifade buyurdunuz efendim, ne hikmetli konuştunuz efendim…"hakikaten… mahza hakikati ifade buyurdunuz efendim, ne hikmetli konuştunuz efendim…" Dalkavuklar başlar böyle şey yapmaya, ötekisinin sözünü kimse dinlemez.Dalkavuklar başlar böyle şey yapmaya, ötekisinin sözünü kimse dinlemez. Adamcağız evlenmek istese kimse kızını vermez.Adamcağız evlenmek istese kimse kızını vermez. "Ne iş yaparsın? Kaç para maaş alırsın?" bir sürü şey. Kızını vermez. Sonra? "Ne iş yaparsın? Kaç para maaş alırsın?" bir sürü şey. Kızını vermez.

Sonra?

Öyle ama Allah'ın sevdiği kuludur. Lev akseme ala'llahi le-eberrahû.Öyle ama Allah'ın sevdiği kuludur. Lev akseme ala'llahi le-eberrahû. "Eğer Allah'a bir kere yemin etse, Allah yemini doğru çıksın diye onun istediğini öyle yapar.""Eğer Allah'a bir kere yemin etse, Allah yemini doğru çıksın diye onun istediğini öyle yapar." "Buraya yağmur yağacak" dese mesela, Allah buraya o kulunun hatırı için yağmur yağdırır."Buraya yağmur yağacak" dese mesela, Allah buraya o kulunun hatırı için yağmur yağdırır. Allah indinde öyle makbul. Allah bizi yanında makbul olanlardan eylesin.Allah indinde öyle makbul. Allah bizi yanında makbul olanlardan eylesin. Dünyada da şerlilerin şerlerinden korusun. Dünyada da şerlilerin şerlerinden korusun.

Ve kâne bihî beyâdün. "Onun derisinde bir aklık vardır."Ve kâne bihî beyâdün. "Onun derisinde bir aklık vardır." Bu derideki aklık abraş denilen bir çeşit rahatsızlıktır. Böyle insanlara abraş diyorlar.Bu derideki aklık abraş denilen bir çeşit rahatsızlıktır. Böyle insanlara abraş diyorlar. Deri fazla güneşten, hararetin şiddetinden, ultraviyole fazlalığından dolayı bu rahatsızlığa uğruyor. Deri fazla güneşten, hararetin şiddetinden, ultraviyole fazlalığından dolayı bu rahatsızlığa uğruyor. Sonunda bazıları deri kanserine dönermiş, Allah korusun, Allah etmesin. Sonunda bazıları deri kanserine dönermiş, Allah korusun, Allah etmesin. Bir rahatsızlık ki böyle alaca derisi, bazı etler güneşte yanmış, bazıları da ak olmuş. Bir rahatsızlık ki böyle alaca derisi, bazı etler güneşte yanmış, bazıları da ak olmuş. "Onda da, o zâtta da böyle bir aklık vardır." diyor. "Onda da, o zâtta da böyle bir aklık vardır." diyor.

Fe-mürûhu fe'l-yesteğfir leküm. "Yakalarsanız, elinize geçerse o mübarek, Fe-mürûhu fe'l-yesteğfir leküm. "Yakalarsanız, elinize geçerse o mübarek, siz görürseniz, mülâki olursanız söyleyin size tevbe istiğfar eylesin.siz görürseniz, mülâki olursanız söyleyin size tevbe istiğfar eylesin. Duası makbul bir kimsedir." demiş oluyor. Duası makbul bir kimsedir." demiş oluyor.

Allah evliyaullahın şefaatine bizi nail eylesin. Evliyanın kerameti haktır.Allah evliyaullahın şefaatine bizi nail eylesin. Evliyanın kerameti haktır. Allahu Teâlâ hazretlerinin onlara ikramı ve ihsanı dolayısıyla olağanüstü birtakımAllahu Teâlâ hazretlerinin onlara ikramı ve ihsanı dolayısıyla olağanüstü birtakım Meziyetlere sahip olmak da haktır. Allah her şeye kadirdir.Meziyetlere sahip olmak da haktır. Allah her şeye kadirdir. Kurân-ı Kerîm'den, hadîs-i şerîften deliller tamamdır, ehl-i sünnet ulemamız ittifak etmişlerdir. Kurân-ı Kerîm'den, hadîs-i şerîften deliller tamamdır, ehl-i sünnet ulemamız ittifak etmişlerdir.

Kim yapmışsa bilmiyorum Ankara-İstanbul yolunda, Gerede ile Kızılcahamam arasında,Kim yapmışsa bilmiyorum Ankara-İstanbul yolunda, Gerede ile Kızılcahamam arasında, güzel, çamların arasında, derenin kenarında… Vadiden dere akıyor,güzel, çamların arasında, derenin kenarında… Vadiden dere akıyor, tarlanın altından direk gibi bir su çıkıyor,tarlanın altından direk gibi bir su çıkıyor, şırıl şırıl devamlı akıyor böyle musluk gibi çok su akıyor.şırıl şırıl devamlı akıyor böyle musluk gibi çok su akıyor. O niyetle birisi çeşme yaptırmış, yazmış üzerine "Veysel Karani Çeşmesi" diye.O niyetle birisi çeşme yaptırmış, yazmış üzerine "Veysel Karani Çeşmesi" diye. Adı güzel, suyu güzel, manzara güzel, seyri güzel falan… Adı güzel, suyu güzel, manzara güzel, seyri güzel falan… Biz de arada gelip giderken orada duruyoruz. Baktım bir seferinde kenarda içki şişeleri…Biz de arada gelip giderken orada duruyoruz. Baktım bir seferinde kenarda içki şişeleri… Bazıları da orada çeşme başı, çayır diye içkiyi almışlar, orada içki âlemi yapmışlar. Bazıları da orada çeşme başı, çayır diye içkiyi almışlar, orada içki âlemi yapmışlar.

Sonra dedim şurada bir çeşme var madem, bir de -acaba kimden izin almak lazım-Sonra dedim şurada bir çeşme var madem, bir de -acaba kimden izin almak lazım- şuraya bir mescit yapsak, etrafını da çevirsek, mescitten utanırlar da belki burada içki içmezler.şuraya bir mescit yapsak, etrafını da çevirsek, mescitten utanırlar da belki burada içki içmezler. Çünkü Veysel Karanî denilmiş, mübarek bir zatın ismi konulmuş oraya, ayıp oluyor yani orada… Çünkü Veysel Karanî denilmiş, mübarek bir zatın ismi konulmuş oraya, ayıp oluyor yani orada… Her yerde ayıp oluyor da oraya hiç yakışmıyor.Her yerde ayıp oluyor da oraya hiç yakışmıyor. Sonradan bir hayır; maşallah güzel bir kubbe kondurdular oraya. Sonradan bir hayır; maşallah güzel bir kubbe kondurdular oraya. Güzel bir çeşme yaptılar, bir cami yaptılar, abdest alma yerleri oldu, güzel bir yer oldu. Güzel bir çeşme yaptılar, bir cami yaptılar, abdest alma yerleri oldu, güzel bir yer oldu.

Allah bizi sevdiği kullarından eylesin, sevdiği kulların şefaatine nail eylesin,Allah bizi sevdiği kullarından eylesin, sevdiği kulların şefaatine nail eylesin, onların zümresinden ayırmasın. Sevdiği kulları cennete gidecek.onların zümresinden ayırmasın. Sevdiği kulları cennete gidecek. Ne büyük hasret ki eğer insanoğlu cehennemde yanmasa, cennette sevdiklerinden uzak kalmak,Ne büyük hasret ki eğer insanoğlu cehennemde yanmasa, cennette sevdiklerinden uzak kalmak, kenarda kalmak bile insana azap olarak yeter. kenarda kalmak bile insana azap olarak yeter. Bütün iyiler orada; o insan girememiş, kenarda, dışarıda kalmış. Allah bizi o iyilerden ayırmasın. Bütün iyiler orada; o insan girememiş, kenarda, dışarıda kalmış. Allah bizi o iyilerden ayırmasın.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: İnne da'vete'l-mer'i müstecâbetün.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: İnne da'vete'l-mer'i müstecâbetün. Kişinin ettiği dua makbuldür, müstecabdır. Kişinin ettiği dua makbuldür, müstecabdır.

Arkasından dua ediyor, yüzüne karşı değil, arkasından yapıyor.Arkasından dua ediyor, yüzüne karşı değil, arkasından yapıyor. Arkasından yaptığı böyle duaya Allahu Teâlâ hazretleri icabet eder.Arkasından yaptığı böyle duaya Allahu Teâlâ hazretleri icabet eder. İnne "Muhakkak ki", da'vete'l-mer'i, "kişinin duası", müstecâbetün,İnne "Muhakkak ki", da'vete'l-mer'i, "kişinin duası", müstecâbetün, "makbuldür, müstecabdır", li-'ehîhi bi-zahri'l-gaybi, "makbuldür, müstecabdır", li-'ehîhi bi-zahri'l-gaybi, "Müslüman kardeşine -beddua değil, güzel dua- gıyabında yaptığı dua makbuldür." "Müslüman kardeşine -beddua değil, güzel dua- gıyabında yaptığı dua makbuldür."

İnde re'sihî, "Başının yanında", melekün, "bir melek vardır".İnde re'sihî, "Başının yanında", melekün, "bir melek vardır". Yü'emmenü alâ duâihî. "O dua edince o melek 'âmin' der."Yü'emmenü alâ duâihî. "O dua edince o melek 'âmin' der." Küllemâ da'â lehû bi-hayrin kâle: Âmin. "Ona ne zaman hayırla dua etse 'âmin' der."Küllemâ da'â lehû bi-hayrin kâle: Âmin. "Ona ne zaman hayırla dua etse 'âmin' der." Arkasından da şöyle diyor: Ve leke bi-misli zâlik. "Sana da Allah bunun mislini versin.Arkasından da şöyle diyor: Ve leke bi-misli zâlik. "Sana da Allah bunun mislini versin. Ona istediğin şeyin bir mislini de sana versin." der melek.Ona istediğin şeyin bir mislini de sana versin." der melek. Başka yerlerde, haberlerde geçmiştir ki meleğin duası reddolmaz. Başka yerlerde, haberlerde geçmiştir ki meleğin duası reddolmaz.

Melek Allah'ın makbul kulu demek, günahsız kulu demek, Allah'a mûtî varlıklar demek.Melek Allah'ın makbul kulu demek, günahsız kulu demek, Allah'a mûtî varlıklar demek. Nefisleri yoktur, şeytana uymaları yoktur. Emir tutarlar, söz dinlerler.Nefisleri yoktur, şeytana uymaları yoktur. Emir tutarlar, söz dinlerler. Melekler bir şeye dua etti mi Allah meleklerin duasını reddetmez, [meleklerin] duası makbuldür. Melekler bir şeye dua etti mi Allah meleklerin duasını reddetmez, [meleklerin] duası makbuldür.

Bu işin bir kurnazlığı var. Bu işin kurnazlık tarafı… Madem iş böyledir,Bu işin bir kurnazlığı var. Bu işin kurnazlık tarafı… Madem iş böyledir, o zaman ben size arkanızdan dua edeyim, siz bana dua edin.o zaman ben size arkanızdan dua edeyim, siz bana dua edin. Benim size duam kabul olacak, sizin bana duanız kabul olacak, bitiyor iş değil mi!Benim size duam kabul olacak, sizin bana duanız kabul olacak, bitiyor iş değil mi! Yani herkes kardeşine dua etsin. Yani herkes kardeşine dua etsin.

Peki, bu mükafat niye? Niye Allah bu duayı… Öteki duaları ya kabul eder ya kabul etmez.Peki, bu mükafat niye? Niye Allah bu duayı… Öteki duaları ya kabul eder ya kabul etmez. Belki başına çalar, yüzüne çalar, reddeder. Zaten dua belki Rabbimizin yanına çıkmaz.Belki başına çalar, yüzüne çalar, reddeder. Zaten dua belki Rabbimizin yanına çıkmaz. Göğün melekleri bazı duaları durdururlar. Bir hadîs-i şerîfte geçiyor ki: Göğün melekleri bazı duaları durdururlar. Bir hadîs-i şerîfte geçiyor ki: Bana salât u selâm getirilmediği zaman dua gökte asılı kalır. Bana salât u selâm getirilmediği zaman dua gökte asılı kalır. Duanın makbul olması için Peygamber Efendimiz'e saygı gösterecek, salât u selâm edecek. Duanın makbul olması için Peygamber Efendimiz'e saygı gösterecek, salât u selâm edecek.

Bazı duaların hiç reddolmadığı şey yapılıyor [yazıyorsöyleniyor.] Bu dualar da reddolmuyor. Bazı duaların hiç reddolmadığı şey yapılıyor [yazıyorsöyleniyor.] Bu dualar da reddolmuyor.

Neden? Allahu Teâlâ hazretleri bizim birbirimizi sevmemizi istiyor,Neden?

Allahu Teâlâ hazretleri bizim birbirimizi sevmemizi istiyor,
bizi birbirimize kardeş eylemiş. İnneme'l-mü'minîne ihvetün.bizi birbirimize kardeş eylemiş. İnneme'l-mü'minîne ihvetün. "Müslümanlar sadece ve sadece birbirlerinin kardeşidir.""Müslümanlar sadece ve sadece birbirlerinin kardeşidir." Uslanmıyoruz ki, anlamıyoruz ki! Anlayışımız kıt. Allah bizi kardeş etmiş, seni benimle, beni onunla.Uslanmıyoruz ki, anlamıyoruz ki! Anlayışımız kıt. Allah bizi kardeş etmiş, seni benimle, beni onunla. Kardeşiz; hiç kardeşliğe sığmaz işimiz. Kardeşiz; hiç kardeşliğe sığmaz işimiz.

Bu sefer; hadi çocuklara: "Evladım, bak yaramazlık yapma.Bu sefer; hadi çocuklara: "Evladım, bak yaramazlık yapma. Uslu durursan şeker vereceğim, çikolata vereceğim, sakız vereceğim…" diyoruz ya, demiyor muyuz?Uslu durursan şeker vereceğim, çikolata vereceğim, sakız vereceğim…" diyoruz ya, demiyor muyuz? Bize de Allahu Teâlâ hazretleri büyük mükafat koyuyor …30:28… [kardeşinin hakkında?]Bize de Allahu Teâlâ hazretleri büyük mükafat koyuyor …30:28… [kardeşinin hakkında?] hayır düşünmesini sağlamak için… O zaman duası makbul oluyor. hayır düşünmesini sağlamak için… O zaman duası makbul oluyor. Leb demeden leblebiyi anlayalım. Birbirimizi hâlisâne sevelim. Leb demeden leblebiyi anlayalım. Birbirimizi hâlisâne sevelim.

Bir başka hadîs-i şerîfte geçti ki: Bir başka hadîs-i şerîfte geçti ki:

Nazaru'r-racüli ilâ ehîhi'l-müslimi hubben lehu ve şevkan ileyhiNazaru'r-racüli ilâ ehîhi'l-müslimi hubben lehu ve şevkan ileyhi hayrun min i'tikâfi senetin fi-mescidî hâzâ. hayrun min i'tikâfi senetin fi-mescidî hâzâ.

Bu şeye baktım bir [zayıflık] var mı diye rivayetinde.Bu şeye baktım bir [zayıflık] var mı diye rivayetinde. Hadis ravileri hakkında, senedi hakkında hiç böyle bir menfi ifade bulunmuyor, bir şey yok. Hadis ravileri hakkında, senedi hakkında hiç böyle bir menfi ifade bulunmuyor, bir şey yok.

Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: "Müslümanın müslüman kardeşinin yüzüne severek, şevk duyarak, iştiyak duyarak,"Müslümanın müslüman kardeşinin yüzüne severek, şevk duyarak, iştiyak duyarak, severek bakması, nazar eylemesi -seni severek bakıyor- severek bakması, nazar eylemesi -seni severek bakıyor- şu benim mescidimde bir sene itikaf etmekten daha hayırlıdır."şu benim mescidimde bir sene itikaf etmekten daha hayırlıdır." "Şu benim mescidim" dediği, Medine-i Münevvere'deki mescidinde. İtikaf ne demek? "Şu benim mescidim" dediği, Medine-i Münevvere'deki mescidinde.

İtikaf ne demek?

İtikaf demek bohçanı alıp mescide gelip, mescitte ikamete, ibadete niyet etmen demek.İtikaf demek bohçanı alıp mescide gelip, mescitte ikamete, ibadete niyet etmen demek. Evinde değilsin, hanımın yanında değilsin.Evinde değilsin, hanımın yanında değilsin. Gündüzleri oruç tutuyorsun, geceleri ibadet ediyorsun, tesbih çekiyorsun. Gündüzleri oruç tutuyorsun, geceleri ibadet ediyorsun, tesbih çekiyorsun. Mescitte kendini ibadete adıyorsun. Kapıdan içeri girmişsin;Mescitte kendini ibadete adıyorsun. Kapıdan içeri girmişsin; tamam, ben günlerimi vakitlerimi ibadetle geçireceğim diyorsun. Buna itikaf derler. tamam, ben günlerimi vakitlerimi ibadetle geçireceğim diyorsun. Buna itikaf derler.

Peygamber Efendimiz Ramazan'ın son on gününde itikaf eylerdi.Peygamber Efendimiz Ramazan'ın son on gününde itikaf eylerdi. Evinden çıkar, hanımlarından ayrılır, mescide yerleşir, mescitte gece gündüz kalır,Evinden çıkar, hanımlarından ayrılır, mescide yerleşir, mescitte gece gündüz kalır, yatar kalkar, ibadet eder… Ramazanın son on günününyatar kalkar, ibadet eder… Ramazanın son on gününün hayrını, bereketini biz de [kazanalımidrak edelim?] diyehayrını, bereketini biz de [kazanalımidrak edelim?] diye bu ibadetleriyle taatleriyle bize numune eyledi.bu ibadetleriyle taatleriyle bize numune eyledi. Müslümanın müslüman kardeşinin yüzüne severek bakması bir sene böyle ibadet etmekten daha hayırlıdır diyor.Müslümanın müslüman kardeşinin yüzüne severek bakması bir sene böyle ibadet etmekten daha hayırlıdır diyor. Hadîs-i şerîflerin şeyine bak! Hadîs-i şerîflerin şeyine bak!

Peygamber Efendimiz'in mescidinin özelliği nedir? Peygamber Efendimiz'in mescidinin özelliği nedir?

O mescidin özelliği orada yapılan ibadetlerin başka yerlerdeki ibadetlerdenO mescidin özelliği orada yapılan ibadetlerin başka yerlerdeki ibadetlerden 1000 misli daha sevaplı olmasıdır.1000 misli daha sevaplı olmasıdır. Orada bir namaz kılarsınız, başka yerde kıldığının 1000 misli olur.Orada bir namaz kılarsınız, başka yerde kıldığının 1000 misli olur. Yani 1000 kere kılmış oluyorsun.Yani 1000 kere kılmış oluyorsun. Orada bir sene ibadet edersen başka yerde 1000 yıl ibadet etmiş gibi olursun.Orada bir sene ibadet edersen başka yerde 1000 yıl ibadet etmiş gibi olursun. Bu husustaki hadîs-i şerîflerin adedi pek çoktur. Bu husustaki hadîs-i şerîflerin adedi pek çoktur.

Müslümanın müslümanı sevmesi en akıllı en kârlı işlerden birisidir. Müslümanın müslümanı sevmesi en akıllı en kârlı işlerden birisidir. Her ibadetimizin bir kenarında, köşesinde eksiği, gediği, kusur vardır, bir yerde sakatlığı vardır. Her ibadetimizin bir kenarında, köşesinde eksiği, gediği, kusur vardır, bir yerde sakatlığı vardır. En uygun şey Allah için sevmek, kardeşine kardeşlik yapmak, dostluk etmektir. En uygun şey Allah için sevmek, kardeşine kardeşlik yapmak, dostluk etmektir. Bizim bu devirde unuttuğumuz bir şeydir. Eskiler bunu biliyorlardı.Bizim bu devirde unuttuğumuz bir şeydir.

Eskiler bunu biliyorlardı.
Eskiler bu hadîs-i şerîflere göre birbirleriyle öyle güzel kardeşlik ediyorlardı ki!Eskiler bu hadîs-i şerîflere göre birbirleriyle öyle güzel kardeşlik ediyorlardı ki! İmâm Gazâlî hazretleri anlatıyor: Bir hayvan kesilmiş, fukaranın birisine başını vermişler. İmâm Gazâlî hazretleri anlatıyor: Bir hayvan kesilmiş, fukaranın birisine başını vermişler. Ne olacak; derisini yüzecek, fırına takacak, pişirecek,Ne olacak; derisini yüzecek, fırına takacak, pişirecek, küllerin arasında orasını burasını döndürecek, yanağını yiyecek, dilini yiyecek.küllerin arasında orasını burasını döndürecek, yanağını yiyecek, dilini yiyecek. Baş eti, zahmetli olduğundan, kimse yapmadığından diğer yerlerine nispetle daha güzeldir. Baş eti, zahmetli olduğundan, kimse yapmadığından diğer yerlerine nispetle daha güzeldir.

Adamın çoluk çocuğu çokmuş. Baş gelmiş, birkaç gün de açlıkları var.Adamın çoluk çocuğu çokmuş. Baş gelmiş, birkaç gün de açlıkları var. Sofraya getirse, pişirip koysa, çoluk çocuk yiyecekler ama diyor ki;Sofraya getirse, pişirip koysa, çoluk çocuk yiyecekler ama diyor ki; "Benim filanca kardeşim daha aç. Ben onun kaç gündür yemek yemediğini biliyorum."Benim filanca kardeşim daha aç. Ben onun kaç gündür yemek yemediğini biliyorum. Ben biraz daha sabredeyim de bunu kardeşime göndereyim." diyor. Ben biraz daha sabredeyim de bunu kardeşime göndereyim." diyor. Başı hiç pişirmeden götürmüş, öbür kardeşine: "Al, sana hediye getirdim." demiş, vermiş. Başı hiç pişirmeden götürmüş, öbür kardeşine: "Al, sana hediye getirdim." demiş, vermiş.

O şahıs almış bunu, kendisi kaç gündür açsa, ailece aç ama demiş: O şahıs almış bunu, kendisi kaç gündür açsa, ailece aç ama demiş: "Ya filanca arkadaşım daha açtı benden." O da götürmüş ona vermiş."Ya filanca arkadaşım daha açtı benden." O da götürmüş ona vermiş. O da almış, o da götürmüş ötekisine vermiş.O da almış, o da götürmüş ötekisine vermiş. Yedi kapı -Gazâlî'nin İhyâ'sında yazıyor- yedi kapı dolaşmış. O ona veriyor, o ona hediye ediyor.Yedi kapı -Gazâlî'nin İhyâ'sında yazıyor- yedi kapı dolaşmış. O ona veriyor, o ona hediye ediyor. İhtiyacı var olduğu halde arkadaşını tercih ediyor. İhtiyacı var olduğu halde arkadaşını tercih ediyor.

Ve yü'sirûne alâ enfisihim velev kâne bihim hasâsâ. Ve yü'sirûne alâ enfisihim velev kâne bihim hasâsâ. Kendilerinin ihtiyacı olduğu halde kardeşlerini tercih ediyorlar.Kendilerinin ihtiyacı olduğu halde kardeşlerini tercih ediyorlar. "Ben doymayayım, o doysun; ben yemeyeyim, o yesin; ben sabredeyim, o rahat etsin…" diye ona veriyor. "Ben doymayayım, o doysun; ben yemeyeyim, o yesin; ben sabredeyim, o rahat etsin…" diye ona veriyor.

Altıncısı başı alınca demiş ki: "Ben bunu yerim ama filanca kardeşim çok aç,Altıncısı başı alınca demiş ki: "Ben bunu yerim ama filanca kardeşim çok aç, onların hanesinden çok feryatlar çıkıyor, çoluk çocuk açlıktan epeyce kıvranıyorlar,onların hanesinden çok feryatlar çıkıyor, çoluk çocuk açlıktan epeyce kıvranıyorlar, götürüp ona vereyim." diye ilk adama götürmüş, vermiş. götürüp ona vereyim." diye ilk adama götürmüş, vermiş. İlk adamdan çıktığını, onu altı kapı dolaştırdığını bilmiyor tabi. İlk adamdan çıktığını, onu altı kapı dolaştırdığını bilmiyor tabi. Altıncısı almış yedinciye veriyor da yedincisi başı ilk alan aile. Altıncısı almış yedinciye veriyor da yedincisi başı ilk alan aile. Artık onlar da bakmışlar ki başka bir şey geldi, pişirmişler, yemişler. Artık onlar da bakmışlar ki başka bir şey geldi, pişirmişler, yemişler.

Ben bunu böyle okuyunca şurasına ayrı bir dikkatim çekildi ki; bu başın nasibi o ailenin.Ben bunu böyle okuyunca şurasına ayrı bir dikkatim çekildi ki; bu başın nasibi o ailenin. Bu başın etlerini onlar yiyecek ve onların karnı doyacak. Nasip o ailenin. Bu başın etlerini onlar yiyecek ve onların karnı doyacak. Nasip o ailenin. Nasip değişmiyor dikkat ederseniz. Nasip değişmiyor ama altı müslümanNasip değişmiyor dikkat ederseniz. Nasip değişmiyor ama altı müslüman bu baştan, güzel duyguları dolayısıyla büyük sevaplar alıyorlar.bu baştan, güzel duyguları dolayısıyla büyük sevaplar alıyorlar. O ona hediye ediyor sevap alıyor, o ona hediye ediyor sevap alıyor,O ona hediye ediyor sevap alıyor, o ona hediye ediyor sevap alıyor, yine baş kime nasipse onun kursağına gidiyor. yine baş kime nasipse onun kursağına gidiyor. Kime nasipse onun kursağına gidiyor ama birçok kimse de sevap kazanıyor. Kime nasipse onun kursağına gidiyor ama birçok kimse de sevap kazanıyor.

Buradan bize, içimize bir emniyet gelmesi lazım.Buradan bize, içimize bir emniyet gelmesi lazım. Yahu Rabbimiz bizi yarattı, rızkımızı da kaydetmiş hem de yazıyor hem de yollarda bile görüyoruz:Yahu Rabbimiz bizi yarattı, rızkımızı da kaydetmiş hem de yazıyor hem de yollarda bile görüyoruz: Er-rızku ala'llah. Her yerde meşhur, rızık Allah'ın tekeffül ettiği bir şeydir, garanti ettiği bir şeydir,Er-rızku ala'llah. Her yerde meşhur, rızık Allah'ın tekeffül ettiği bir şeydir, garanti ettiği bir şeydir, "gelecek, verecek" diye yazılı levhalarda biliyoruz. O halde rahat olun, rahat "gelecek, verecek" diye yazılı levhalarda biliyoruz. O halde rahat olun, rahat Rızkuke yatlubuke kemâ tatlubuhû. Rızkın da seni arayıp buluyor. Rızkuke yatlubuke kemâ tatlubuhû. Rızkın da seni arayıp buluyor.

Sen şimdi çıktın nereye gidiyorsun? "Hocam biraz çalışayım da çoluk çocuğuma rızık kazanayım.Sen şimdi çıktın nereye gidiyorsun? "Hocam biraz çalışayım da çoluk çocuğuma rızık kazanayım. Evde ekmek yok hocam, çalışacağız çabalayacağız, akşama eve biraz un götüreceğiz, katık götüreceğiz."Evde ekmek yok hocam, çalışacağız çabalayacağız, akşama eve biraz un götüreceğiz, katık götüreceğiz." Tamam. Sen onu aramaya çıktın ya o da seni arayıp buluyor. Tamam. Sen onu aramaya çıktın ya o da seni arayıp buluyor. Öyle buyuruyor Peygamber Efendimiz. Rızkuke, "senin rızkın," yatlubuke, " Öyle buyuruyor Peygamber Efendimiz. Rızkuke, "senin rızkın," yatlubuke, " seni arıyor, istiyor, bulmaya çalışıyor," kemâ tatlubuhu. "senin onu bulmaya çalıştığın gibi."seni arıyor, istiyor, bulmaya çalışıyor," kemâ tatlubuhu. "senin onu bulmaya çalıştığın gibi." Sen onu nasıl bulmaya çalışıyorsan o da sana gelmeye çalışıyor.Sen onu nasıl bulmaya çalışıyorsan o da sana gelmeye çalışıyor. Kalabalığın arasından yara yara gelecek sana. Kalabalığın arasından yara yara gelecek sana.

Talep etmeyin. "İsteyişini güzel yerden yap." O rızık gelecek sana.Talep etmeyin. "İsteyişini güzel yerden yap." O rızık gelecek sana. Helalinden iste, sakin ol, telaşa kapılma, su-i zanna düşme, Rabbine isyan etme.Helalinden iste, sakin ol, telaşa kapılma, su-i zanna düşme, Rabbine isyan etme. Hayır tarafından isteyecek, hayırdan gelecek. Öyle anlaşılıyor. Hayır tarafından isteyecek, hayırdan gelecek. Öyle anlaşılıyor. Güzel huyun da insana ne büyük şeyler kazandırdığını insan buradan öğreniyor. Güzel huyun da insana ne büyük şeyler kazandırdığını insan buradan öğreniyor.

Sevap kazanmak sadece para harcamakla olmaz.Sevap kazanmak sadece para harcamakla olmaz. İnsan güzel huyundan gece gündüz ibadet etmiş gibi sevap kazanır.İnsan güzel huyundan gece gündüz ibadet etmiş gibi sevap kazanır. Çok sevaplar kazanır güzel huyundan. Rabbimiz bize güzel huylu eylesin.Çok sevaplar kazanır güzel huyundan. Rabbimiz bize güzel huylu eylesin. Kardeşlerimizi sevgiyi, sevmeyi öğrenmeyi nasip etsin. Kardeşlerimizi sevgiyi, sevmeyi öğrenmeyi nasip etsin.

Mektep açmak lazım. Önce bir mektep açacaksın, talebe kaydedeceksin.Mektep açmak lazım. Önce bir mektep açacaksın, talebe kaydedeceksin. "Sevmeyi Öğretme Mektebi". Çünkü bilmiyor."Sevmeyi Öğretme Mektebi". Çünkü bilmiyor. Ailenin içinde kardeşler bile birbirleri sevmesini bilmiyor. Bilmiyoruz. Sevgiyi unutmuşuz. Ailenin içinde kardeşler bile birbirleri sevmesini bilmiyor. Bilmiyoruz. Sevgiyi unutmuşuz.

Sevmek denilen şey nedir? Sevmek denilen şey nedir?

Sevmek denilen şey bir acayip haldir ki eskiler bunu bilirmiş, bizde yok.Sevmek denilen şey bir acayip haldir ki eskiler bunu bilirmiş, bizde yok. Her şey var Türkiye'mizde, hatta dünyamızda, Amerika'da, Avrupa'da; sevmek yok. Her şey var Türkiye'mizde, hatta dünyamızda, Amerika'da, Avrupa'da; sevmek yok. Herkes birbirinin düşmanı, insanlar paralarını birbirlerini daha çok kolaylıkla tahrip etmek içinHerkes birbirinin düşmanı, insanlar paralarını birbirlerini daha çok kolaylıkla tahrip etmek için silah yapmakla harcıyorlar. Ordu beslemekle harcıyorlar. silah yapmakla harcıyorlar. Ordu beslemekle harcıyorlar. Yahu bu paraları getirin, hepiniz bana verin, bu Afrika'daki müslümanları doyuralım, Yahu bu paraları getirin, hepiniz bana verin, bu Afrika'daki müslümanları doyuralım, insanları doyuralım, şu açlıktan kıvranan hemcinslerimizi.insanları doyuralım, şu açlıktan kıvranan hemcinslerimizi. Bunlar Hz. Âdem atamızdan bizim kardeşlerimiz, aynı dedenin torunlarıyız.Bunlar Hz. Âdem atamızdan bizim kardeşlerimiz, aynı dedenin torunlarıyız. Gelin şunların karınlarını doyuralım. Yok, öyle şey yok!Gelin şunların karınlarını doyuralım. Yok, öyle şey yok! Mahsul toplanıyor, piyasada fiyat düşer diye, …39:40-43 fazlası denize dökülüyor, yakılıyor. Mahsul toplanıyor, piyasada fiyat düşer diye, …39:40-43 fazlası denize dökülüyor, yakılıyor.

Avustralya'da kıtlık olmuş, kuraklık olmuş. -Ben gittiğim zaman anlattılar.-Avustralya'da kıtlık olmuş, kuraklık olmuş. -Ben gittiğim zaman anlattılar.- Yağmur yağmamış. Yağmur yağmayınca otlar sararmış. Yağmur yağmamış. Yağmur yağmayınca otlar sararmış. Avustralya'da çok hayvan besliyorlar adamlar.Avustralya'da çok hayvan besliyorlar adamlar. Hayvan besliyorlar, kesiyorlar, ihraç ediyorlar.Hayvan besliyorlar, kesiyorlar, ihraç ediyorlar. Bakmışlar ki hayvanları besleyemeyecekler, greyderler ile tarlalarda büyük çukurlar açtılar [açıyorlar], Bakmışlar ki hayvanları besleyemeyecekler, greyderler ile tarlalarda büyük çukurlar açtılar [açıyorlar], sürüleri içine koyuyorlar, üstünü toprak kapatıyorlar. sürüleri içine koyuyorlar, üstünü toprak kapatıyorlar.

Ya bunları kes, bedava gönder de Afrika'dakiler yesin. Olmaz. Yapmıyorlar, alışmamış.Ya bunları kes, bedava gönder de Afrika'dakiler yesin. Olmaz. Yapmıyorlar, alışmamış. Sevmeye alışmamış. Onun o çektiği acıyı çekmemiş ki!Sevmeye alışmamış. Onun o çektiği acıyı çekmemiş ki! Göbeği gergin, kürkü yağlı, kafası, aklı başka yerlerde… Göbeği gergin, kürkü yağlı, kafası, aklı başka yerlerde…

Şunu demek istiyorum kardeşlerim; insanın ihtiyacı karşılandı mı, karnı doydu mu,Şunu demek istiyorum kardeşlerim; insanın ihtiyacı karşılandı mı, karnı doydu mu, parası cebinde oldu mu inne'l-insâne le-yatğâ e'r-raâhü's-tağnâ.parası cebinde oldu mu inne'l-insâne le-yatğâ e'r-raâhü's-tağnâ. Kendisini müstağni gördü mü, zengin gördü mü, ihtiyaçsız gördü mü insanoğlu tuğyan eder,Kendisini müstağni gördü mü, zengin gördü mü, ihtiyaçsız gördü mü insanoğlu tuğyan eder, azar, azacak çare arar. Nerede nasıl eğleneyim? Ne yapayım?azar, azacak çare arar. Nerede nasıl eğleneyim? Ne yapayım? "Millette para yok." Para olmasa 1500 lira verip müstehcen mecmua alır mı? "Millette para yok." Para olmasa 1500 lira verip müstehcen mecmua alır mı?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:

İnne dûne'llahi azze ve celle seb'îne elfi hicâbun.İnne dûne'llahi azze ve celle seb'îne elfi hicâbun. "Allah ile mahlukatı arasında 70 bin perde vardır." "Allah ile mahlukatı arasında 70 bin perde vardır." Min nûrin ve zulmetin. "Nurdan perde ve zulmetten, karanlıktan perde. Min nûrin ve zulmetin. "Nurdan perde ve zulmetten, karanlıktan perde. Allah ile kullar arasında nurdan ve zulmetten 70 bin perde vardır."Allah ile kullar arasında nurdan ve zulmetten 70 bin perde vardır." Eğer bir kişi, bir latif bir ruh, bu perdelerden şöyle bir birazcık bir şey işitse, Eğer bir kişi, bir latif bir ruh, bu perdelerden şöyle bir birazcık bir şey işitse, onun seslerinden biraz bir şey duysa, hissetse mahvolurdu, ölür, giderdi.onun seslerinden biraz bir şey duysa, hissetse mahvolurdu, ölür, giderdi. Mahvolur, ölür giderdi. Dayanamazdı. Mahvolur, ölür giderdi. Dayanamazdı.

Bir hadîs-i şerîf hatırladım. Peygamber Efendimiz'e diyorlar ki; "Rabbini gördün mü?"Bir hadîs-i şerîf hatırladım. Peygamber Efendimiz'e diyorlar ki; "Rabbini gördün mü?" Diyor ki; "Nur olarak gördüm." Nasıl başka türlü görebilsin? 70 bin perdeden…Diyor ki; "Nur olarak gördüm." Nasıl başka türlü görebilsin? 70 bin perdeden… O perdeler kalktı mı insanın o tecelliyi kavraması için çelik bile yetmez, dağlar dayanamaz. O perdeler kalktı mı insanın o tecelliyi kavraması için çelik bile yetmez, dağlar dayanamaz.

Musa aleyhisselam dayanamadı. Tur Dağı'nda dedi ki; "Yâ Rabbi! Bana cemalini göster."Musa aleyhisselam dayanamadı. Tur Dağı'nda dedi ki; "Yâ Rabbi! Bana cemalini göster." Erinî enzur ileyk. "Kendini göster bana. Sana nazar eyleyeyim, bakayım, seyredeyim yâ Rabbi!" diyeErinî enzur ileyk. "Kendini göster bana. Sana nazar eyleyeyim, bakayım, seyredeyim yâ Rabbi!" diye niyaz etti. Allahu Teâlâ hazretleri dedi ki: Kâle: Len terânî. "Göremezsin görmen mümkün değil."niyaz etti. Allahu Teâlâ hazretleri dedi ki: Kâle: Len terânî. "Göremezsin görmen mümkün değil." Velâkin unzur ile'l-cebeli. "Ama şu karşıdaki dağa bak."Velâkin unzur ile'l-cebeli. "Ama şu karşıdaki dağa bak." Fe-in-istekarra mekânehu. "Eğer benim tecellime tahammül edip de yerinde durabilirse."Fe-in-istekarra mekânehu. "Eğer benim tecellime tahammül edip de yerinde durabilirse." Fe-sevfe terânî. "Sen de o zaman görebileceksin beni." Fe-sevfe terânî. "Sen de o zaman görebileceksin beni."

Fe-lemmâ tecellâ Rabbuhû li'l-cebeli ce'alehu dekken ve harra Mûsâ sa'ikâ.Fe-lemmâ tecellâ Rabbuhû li'l-cebeli ce'alehu dekken ve harra Mûsâ sa'ikâ. "Rabbimiz Teâlâ dağa şöyle bir tecelli ediverince dağ parça parça parçalandı,"Rabbimiz Teâlâ dağa şöyle bir tecelli ediverince dağ parça parça parçalandı, Musa aleyhisselam da baygın yere düştü." Bu perdeler kullar içindir. Yanlış anlaşılmasın.Musa aleyhisselam da baygın yere düştü."

Bu perdeler kullar içindir. Yanlış anlaşılmasın.
Dünya perdelerinde perdenin iki tarafından da görünmez.Dünya perdelerinde perdenin iki tarafından da görünmez. Perdenin o tarafındaki bu tarafı görmez,bu tarafındaki öbür tarafını görmez.Perdenin o tarafındaki bu tarafı görmez,bu tarafındaki öbür tarafını görmez. Bu perdeler bize mahsus, bize. Neden? Günahlardan perde, kendini beğenmişliklerden,Bu perdeler bize mahsus, bize.

Neden?

Günahlardan perde, kendini beğenmişliklerden,
kendini görmekten perde, çeşit çeşit böyle -artık ince kitaplarımızın en ince bahsidir bu-kendini görmekten perde, çeşit çeşit böyle -artık ince kitaplarımızın en ince bahsidir bu- çeşitli maniler, perdeler var.çeşitli maniler, perdeler var. İnsanın kendisini layık görmesi, kendisini beğenmesi ile Rabbine, İnsanın kendisini layık görmesi, kendisini beğenmesi ile Rabbine, [Rabbinin] tecellisine ermesi mümkün olmuyor. O tevazuu elde etmesi, kendisinden geçmesi gerekiyor.[Rabbinin] tecellisine ermesi mümkün olmuyor. O tevazuu elde etmesi, kendisinden geçmesi gerekiyor. Olanca mahviyeti ile, boyun büküklüğü ile kulluk etmesi gerekiyor. Rabbimiz bize… Olanca mahviyeti ile, boyun büküklüğü ile kulluk etmesi gerekiyor. Rabbimiz bize…

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:

Eddebenî Rabbî fe-ahsene te'dîbî. "Rabbim beni terbiye eyledi ve terbiyemi en güzel tarzda eyledi." Eddebenî Rabbî fe-ahsene te'dîbî. "Rabbim beni terbiye eyledi ve terbiyemi en güzel tarzda eyledi." Mektep, medrese; ilahi mektep, medrese. Yani dünya medresesi, mektebi değil ama ilahi. Mektep, medrese; ilahi mektep, medrese. Yani dünya medresesi, mektebi değil ama ilahi. Yüz binlerce kitaplarda yer alan nice nice bilgiler, hepsi Peygamber Efendimiz, o ümmi peygamber…Yüz binlerce kitaplarda yer alan nice nice bilgiler, hepsi Peygamber Efendimiz, o ümmi peygamber… Öyle bir muhitte yetişmiş peygamber ki yazı yazmasını bilen on beş-yirmi kişiymiş.Öyle bir muhitte yetişmiş peygamber ki yazı yazmasını bilen on beş-yirmi kişiymiş. Ne bilsinler bu kadar incelikleri! Ama şu hadîs-i şerîflere bakın kiNe bilsinler bu kadar incelikleri! Ama şu hadîs-i şerîflere bakın ki ciltlerle dolu kitapların içinde okudukça her birisinin cümlesini izah edeceğiz diye saatlerce konuşuyoruz.ciltlerle dolu kitapların içinde okudukça her birisinin cümlesini izah edeceğiz diye saatlerce konuşuyoruz. Mânaları bittiğinden değil, vakit geçmesin diye kesiyoruz.Mânaları bittiğinden değil, vakit geçmesin diye kesiyoruz. Rabbimiz bu edeplerle bizi müeddep eylesin, güzel huylu eylesin, terbiyeli kul eylesin. Rabbimiz bu edeplerle bizi müeddep eylesin, güzel huylu eylesin, terbiyeli kul eylesin.

Eskilerin böyle bazı şeyleri yerince anlatması var. Bu tefsir kitaplarına falan da yazmışlar eskiler.Eskilerin böyle bazı şeyleri yerince anlatması var. Bu tefsir kitaplarına falan da yazmışlar eskiler. Eski, bizim dedelerin yazdığı Türkçe kitapların birinde okudum ki;Eski, bizim dedelerin yazdığı Türkçe kitapların birinde okudum ki; "Adamcağızın birisi bir kadının peşine düştü." diyor. Sübhânallah!"Adamcağızın birisi bir kadının peşine düştü." diyor. Sübhânallah! Tebârake tefsirini anlatıyor, bak neden bahsediyor. Tebârake tefsiri içinde anlatıyor. Tebârake tefsirini anlatıyor, bak neden bahsediyor. Tebârake tefsiri içinde anlatıyor.

Bir adamcağız bir kadıncağızın peşine düşmüş. Bir adamcağız bir kadıncağızın peşine düşmüş. O gitmiş, o gitmiş, o gitmiş, peşinden öteki de takip etmiş filan. O gitmiş, o gitmiş, o gitmiş, peşinden öteki de takip etmiş filan. Kadın duraklamış: "Ne istiyorsun?" demiş. Kadın duraklamış: "Ne istiyorsun?" demiş. "Efendim cemalinize hayran kaldım, konuşmak isterim sizinle.""Efendim cemalinize hayran kaldım, konuşmak isterim sizinle." "Peki yarın şu vakitte gel" demiş. O vakitte gelmiş konağa, konağın içine. "içeri gel" diye almışlar. "Peki yarın şu vakitte gel" demiş. O vakitte gelmiş konağa, konağın içine. "içeri gel" diye almışlar.

Büyük bir ayna. Eski devirde ayna bulmak da bir mesele. Şimdi biz aynanın da kıymetini bilmiyoruz.Büyük bir ayna. Eski devirde ayna bulmak da bir mesele. Şimdi biz aynanın da kıymetini bilmiyoruz. İnsanın kendisinin ayıbını gösteriyor ayna güzel bir şey.İnsanın kendisinin ayıbını gösteriyor ayna güzel bir şey. Eski devirde neler yaparlardı, gümüşü şey yaparlardı, dökerlerdi parlatırlardı;Eski devirde neler yaparlardı, gümüşü şey yaparlardı, dökerlerdi parlatırlardı; gümüş ayna, böyle bakardı insan. Şimdi boy boy aynalar var, çeşit çeşit aynalar var.gümüş ayna, böyle bakardı insan. Şimdi boy boy aynalar var, çeşit çeşit aynalar var. Ama eskiden öyle herkeste ayna olması falan kolay bir şey değil. Bir ayna, büyük bir aynanın karşısına… Ama eskiden öyle herkeste ayna olması falan kolay bir şey değil. Bir ayna, büyük bir aynanın karşısına…

"Peki ne olacak?" demiş. Kendisine demişler ki; "Şu kendi haline şu aynada bak da"Peki ne olacak?" demiş. Kendisine demişler ki; "Şu kendi haline şu aynada bak da ondan sonra öteki o yüce sevmek davasını sürebilecek misin, o iddiada bulunabilecek misin,ondan sonra öteki o yüce sevmek davasını sürebilecek misin, o iddiada bulunabilecek misin, bulunamayacak mısın o zaman gör." demişler.bulunamayacak mısın o zaman gör." demişler. Yani şu haline bak, sen bu hâl-i pür-melâlin ile sen o dâviyi 47:09, o işi ileri sürecek şeyde misin,Yani şu haline bak, sen bu hâl-i pür-melâlin ile sen o dâviyi 47:09, o işi ileri sürecek şeyde misin, yani layık mısın demek istiyor. yani layık mısın demek istiyor.

Yazar bu hikayeciği anlatıyor Ey kul!Yazar bu hikayeciği anlatıyor Ey kul! Sen de Rabbimiz Teâlâ hazretlerini görmek, sevmekten bahsedersin,Sen de Rabbimiz Teâlâ hazretlerini görmek, sevmekten bahsedersin, cennetini dilersin, cemalini istersin… Şu haline bak! O saraya liyakatin var mı senin?cennetini dilersin, cemalini istersin… Şu haline bak! O saraya liyakatin var mı senin? Bu pejmürde kıyafetle seni o güzel yere alırlar mı, o âriflerin meclisine alırlar mı? Bu pejmürde kıyafetle seni o güzel yere alırlar mı, o âriflerin meclisine alırlar mı? Sen de ârif olacaksın, sen de edep öğreneceksin, erkân öğreneceksin, sen de kendini tezyin edeceksin. Sen de ârif olacaksın, sen de edep öğreneceksin, erkân öğreneceksin, sen de kendini tezyin edeceksin.

Zamanın valisi, paşası, ne yaparsın? 47:48 "Aman hanım!Zamanın valisi, paşası, ne yaparsın? 47:48 "Aman hanım! Elbiselerimi temizleyiver, gömleğimin yenisini getir, hani şu giymediğim pabucu indir, bilmem neyi getir…"Elbiselerimi temizleyiver, gömleğimin yenisini getir, hani şu giymediğim pabucu indir, bilmem neyi getir…" "Efendi ne arıyorsun?" Vali çağırdı, valinin yanına gideceğim. İnsan oraya gittiğinde ürperiyor."Efendi ne arıyorsun?" Vali çağırdı, valinin yanına gideceğim. İnsan oraya gittiğinde ürperiyor. Bizim halimiz nicedir! Bizim halimiz nicedir!

Hz. Ömer diyor ki;Hz. Ömer diyor ki; O büyük arz gününe tecelli edin, süslenin bakalım,O büyük arz gününe tecelli edin, süslenin bakalım, amellerinin, her şeyimizin Allahu Teâlâ hazretlerine arz edileceğinden bilgin yok mu?amellerinin, her şeyimizin Allahu Teâlâ hazretlerine arz edileceğinden bilgin yok mu? Hadi bakalım toparlan!Huzura çıkacağın zaman geldi.Hadi bakalım toparlan!Huzura çıkacağın zaman geldi. İçinde, kin, kibir, ucub, çeşit çeşit hasletler ve kötü duygular; ondan sonra neler istiyoruz neler! İçinde, kin, kibir, ucub, çeşit çeşit hasletler ve kötü duygular; ondan sonra neler istiyoruz neler!

Böyle olmaz. Olmaz değil ama böyle olmaz, bu hal ile olmaz.Böyle olmaz. Olmaz değil ama böyle olmaz, bu hal ile olmaz. Bu pislik bu pasaklılık ile, bu dağınıklık bu kabalık ile, bu edepsizlikle olmaz. Nasıl olur? Bu pislik bu pasaklılık ile, bu dağınıklık bu kabalık ile, bu edepsizlikle olmaz.

Nasıl olur?

Edepsizliği kaybedersin, edep alırsın; huysuzluğu bırakırsın, ahlâk-ı hasene sahibi olursun;Edepsizliği kaybedersin, edep alırsın; huysuzluğu bırakırsın, ahlâk-ı hasene sahibi olursun; tembelliği bırakırsın, çalışırsın.tembelliği bırakırsın, çalışırsın. Çalışırsın, çalışırsın, çalışırsın, halis, edip, zarif, boynu bükük bir kul… Çalışırsın, çalışırsın, çalışırsın, halis, edip, zarif, boynu bükük bir kul… Beklersin, bir şans olursa gidersin. Yoksa "Dur! Ben giderim, girerim!"Beklersin, bir şans olursa gidersin. Yoksa "Dur! Ben giderim, girerim!" Defol derler.Defol derler. "Alın şöyle atın şunu zindana da biraz anlasın" derler, mahvolur insan."Alın şöyle atın şunu zindana da biraz anlasın" derler, mahvolur insan. Rabbimiz nasıl Efendimiz'i en güzel terbiye ile terbiye eylemişse, Rabbimiz nasıl Efendimiz'i en güzel terbiye ile terbiye eylemişse, bize de onlardan, onun ümmetiyiz, bize de ihsan eylesin. bize de onlardan, onun ümmetiyiz, bize de ihsan eylesin.

İnne zikrallahi şifâ'un ve inne zikra'n-nâsi dâ'ün. İnne zikrallahi şifâ'un ve inne zikra'n-nâsi dâ'ün.

Mürsel olarak rivayet edilmiş. Buyurmuş ki: Mürsel olarak rivayet edilmiş. Buyurmuş ki:

İnne zikrallahi şifâ'un. "Allahu Teâlâ hazretlerinin zikri şifadır." İnne zikrallahi şifâ'un. "Allahu Teâlâ hazretlerinin zikri şifadır." Ve inne zikra'n-nâsi dâ'ün. "İnsanların zikri ise hastalıktır." Zikir ne demek? Ve inne zikra'n-nâsi dâ'ün. "İnsanların zikri ise hastalıktır."

Zikir ne demek?

Zikir, anmak, yâd etmek demek. Allah Allah Allah Allah… Ne yapıyoruz?Zikir, anmak, yâd etmek demek. Allah Allah Allah Allah… Ne yapıyoruz? Allah'ı yâd ediyoruz, Allah'ı dilimizle anıyoruz, zikrediyoruz.Allah'ı yâd ediyoruz, Allah'ı dilimizle anıyoruz, zikrediyoruz. Ama düşünse, hatırlasa, o da yâd etmektir. "Hani hatırlıyor musun, yâdında mı?Ama düşünse, hatırlasa, o da yâd etmektir. "Hani hatırlıyor musun, yâdında mı? Hani filanca zamanlar beraber bir yere gitmiştik." "Tamam tamam, hepsi hatırımda.Hani filanca zamanlar beraber bir yere gitmiştik." "Tamam tamam, hepsi hatırımda. Ne güzel günlerdi." filan deriz, öyle. Ona da hatırlamak derler ya Türkçede, Ne güzel günlerdi." filan deriz, öyle. Ona da hatırlamak derler ya Türkçede, işte Arapçada da zikrin böyle iki mânası var: işte Arapçada da zikrin böyle iki mânası var: Bir dille söylemek, bir de kalpten hatırlamak mânası da var. Bir dille söylemek, bir de kalpten hatırlamak mânası da var.

Tasavvuftaki bu zikir dediğimiz şey, Allah Allah demek, Lâ ilâhe illallah demek,Tasavvuftaki bu zikir dediğimiz şey, Allah Allah demek, Lâ ilâhe illallah demek, bunlar tefekkürden insanı zikre götüren şeylerdir. Zorlamalı, zahmetli, biraz ite kaka, bunlar tefekkürden insanı zikre götüren şeylerdir. Zorlamalı, zahmetli, biraz ite kaka, insanın kendi nefsini "Ey nefis! Ne yapıyorsun? Uyan! Kendine gel hadi bakalım!" filan,insanın kendi nefsini "Ey nefis! Ne yapıyorsun? Uyan! Kendine gel hadi bakalım!" filan, dürterek zikretmesidir. Zikretmeye zorlamak suretiyle insanın içine Allah bilgisinin,dürterek zikretmesidir. Zikretmeye zorlamak suretiyle insanın içine Allah bilgisinin, Allah sevgisinin, Allah düşüncesinin, Allah'ın yâdının yerleşmesidir. Esas gaye, hakiki zikir odur.Allah sevgisinin, Allah düşüncesinin, Allah'ın yâdının yerleşmesidir. Esas gaye, hakiki zikir odur. O hakiki zikir nasıl olur? Tezekkür ile olur. Yani zikri, ilmi taallümle öğrendiği gibi, O hakiki zikir nasıl olur? Tezekkür ile olur. Yani zikri, ilmi taallümle öğrendiği gibi, yaparken yaparken insanın içi dışı zikir olur. yaparken yaparken insanın içi dışı zikir olur.

Elmayı tadıyorsun, bu elma ekşiydi. Portakalın tadını alıyorsun, acıydı.Elmayı tadıyorsun, bu elma ekşiydi. Portakalın tadını alıyorsun, acıydı. Şekerin içine atınca reçel olmuyor mu? Acıydı da reçel olmadı mı? OlduŞekerin içine atınca reçel olmuyor mu? Acıydı da reçel olmadı mı? Oldu Bu adam da zikrin içinde yata yata zikir iliklerine kadar işleyince;Bu adam da zikrin içinde yata yata zikir iliklerine kadar işleyince; tamam, geçer gibi oldu, acılığı gitti, ekşiliği gitti.tamam, geçer gibi oldu, acılığı gitti, ekşiliği gitti. O zaman, tam, her hali Allah'ı anmak oldu, her hücresiyle Allah'ı anmak oldu. O zaman, tam, her hali Allah'ı anmak oldu, her hücresiyle Allah'ı anmak oldu.

Bizim caminin vaizlerinden, kardeşlerimizden bir tanesiBizim caminin vaizlerinden, kardeşlerimizden bir tanesi kendi hocamızla böyle büyük bir toplantıdayız, "Efendim Medine-i Münevvere'de namaz kılmakkendi hocamızla böyle büyük bir toplantıdayız, "Efendim Medine-i Münevvere'de namaz kılmak bin misli sevap, Mekke-i Mükerreme'de, Kâbe-i Müşerrefe'de namaz kılmak yüz bin misli sevap,bin misli sevap, Mekke-i Mükerreme'de, Kâbe-i Müşerrefe'de namaz kılmak yüz bin misli sevap, Beytullah'ta namaz kılmak yüz bin misli sevap. Çok kârlı işler var mıdır, sevaplar var mıdır?" diye sordu.Beytullah'ta namaz kılmak yüz bin misli sevap. Çok kârlı işler var mıdır, sevaplar var mıdır?" diye sordu. Namaz kılmadan cenneti kazanacak vaiz efendi, hocamıza soruyor.Namaz kılmadan cenneti kazanacak vaiz efendi, hocamıza soruyor. Hocamız da tebessümle anında cevap verdi: "Evet vardır." "Nedir efendim?" Hocamız da tebessümle anında cevap verdi: "Evet vardır." "Nedir efendim?"

"Zikri yapa yapa zikir senin kalbine yerleşir,"Zikri yapa yapa zikir senin kalbine yerleşir, içine, gönlüne yerleşir, oradan da bütün azâya yayılır. içine, gönlüne yerleşir, oradan da bütün azâya yayılır. Her hücren, için, dışın hayır, portakalın reçel olması gibi sen tepeden tırnağa zikir olursun. Her hücren, için, dışın hayır, portakalın reçel olması gibi sen tepeden tırnağa zikir olursun. Her hücren zikir eder, her halin zikir eder. İşte o zaman ne kadar hücren varsa,Her hücren zikir eder, her halin zikir eder. İşte o zaman ne kadar hücren varsa, ne kadar zerren varsa bir Allah deyince o kadar Allah demiş olursun. Milyonlar olur yani."ne kadar zerren varsa bir Allah deyince o kadar Allah demiş olursun. Milyonlar olur yani." O cevabın güzelliğinden bayıldık. Bunu unutmayın, bu güzel bir bilgi. O cevabın güzelliğinden bayıldık. Bunu unutmayın, bu güzel bir bilgi.

Allah Teâlâ hazretleri bizi zikrinde daim eylesin. Zikir ibadetlerin en üstünüdür.Allah Teâlâ hazretleri bizi zikrinde daim eylesin. Zikir ibadetlerin en üstünüdür. Hiç hatırından çıkartmayanlardan eylesin. Rabbimizin yâdı daima gönlümüzde canlı olsun. O şifadır. Hiç hatırından çıkartmayanlardan eylesin. Rabbimizin yâdı daima gönlümüzde canlı olsun. O şifadır.

Neden şifadır? Maddi hastalıklara şifadır, manevi hastalıklara şifadır,Neden şifadır?

Maddi hastalıklara şifadır, manevi hastalıklara şifadır,
üzüntülere şifadır, yetmiş, seksen, doksan türlü derde devadır, en aşağısı iç burukluğu, üzüntülere şifadır, yetmiş, seksen, doksan türlü derde devadır, en aşağısı iç burukluğu, üzülmek, tasalanmak filan gibi şeyler. Her şeye maddeten ve manen şifa olur.üzülmek, tasalanmak filan gibi şeyler. Her şeye maddeten ve manen şifa olur. Okursun, okursun, okursun… Zikir meclisine su koyarsın, okunur. Bu suyu hasta içen şifa bulur. Okursun, okursun, okursun… Zikir meclisine su koyarsın, okunur. Bu suyu hasta içen şifa bulur.

Bizim akrabadan birisi İstanbul'a geldi, bir Müslüman doktora gönderdik, mesleğinde mahir.Bizim akrabadan birisi İstanbul'a geldi, bir Müslüman doktora gönderdik, mesleğinde mahir. İnceledi, dedi ki: "Kanser şurasından şurasında kadar içerisini sarmış. İnceledi, dedi ki: "Kanser şurasından şurasında kadar içerisini sarmış. Üç aylık ömrü var takriben." Allah Allah! Hadi bir başka doktora,Üç aylık ömrü var takriben." Allah Allah! Hadi bir başka doktora, o da öyle dedi; bir başka doktora, o da öyle dedi. "Üç ay sonra ölecek. "dedi. o da öyle dedi; bir başka doktora, o da öyle dedi. "Üç ay sonra ölecek. "dedi. Kaç sene, yirmi sene mi oldu ne oldu bilmiyorum, hayatta.Kaç sene, yirmi sene mi oldu ne oldu bilmiyorum, hayatta. Kanser şurasını sarmış da ölecekmiş de! Hayatı sen mi yazdın sen mi alıyorsun ne biliyorsun? Kanser şurasını sarmış da ölecekmiş de! Hayatı sen mi yazdın sen mi alıyorsun ne biliyorsun?

Ama nasıl oldu? Ama nasıl oldu?

Ya teşhis yanlıştı, kanser dedikleri şey kanser değildi ya da Allah'ın zikrinin şifa olduğu orada tecelli etti.Ya teşhis yanlıştı, kanser dedikleri şey kanser değildi ya da Allah'ın zikrinin şifa olduğu orada tecelli etti. Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kadirdir. Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kadirdir.

Ve zikru'n-nâsi dâ'ün. "İnsanların zikri ise hastalıktır." Ve zikru'n-nâsi dâ'ün. "İnsanların zikri ise hastalıktır."

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2