Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Allah'ın Celaline ve İnsanlara Yönelik Hürmet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Şa'bân 1421 / 29.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şu Üç Şey Allah'ın Kudretine Hürmet Etmektendir, Üç Şey Sünnettendir, Üç Şey Vardır Ki | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah'ın Celaline ve İnsanlara Yönelik Hürmet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Şa'bân 1421 / 29.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şu Üç Şey Allah'ın Kudretine Hürmet Etmektendir, Üç Şey Sünnettendir, Üç Şey Vardır Ki | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhel-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh alâ külli hâlin ve fî külli hîn ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ alâ külli hâlin ve fî külli hîn ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ ve mededinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammed'ini'l-Mustafâ ve alâ âlihîi ve sahbihîve üsvetine'l-haseneti Muhammed'ini'l-Mustafâ ve alâ âlihîi ve sahbihî ve men tabiahu bi ihsanin ecmaîn ettayyibine't-tâhhirîne. Emmâ Ba'd: ve men tabiahu bi ihsanin ecmaîn ettayyibine't-tâhhirîne.

Emmâ Ba'd:

Fe-kâle Resülullah salallahu aleyhi ve sellem: Fe-kâle Resülullah salallahu aleyhi ve sellem:

Selâsün min tevkîri celâli'llâhi. İkrâmu zi'ş-şeybeti fi'l-İslâmi ve hâmili kitâbi'llahi.Selâsün min tevkîri celâli'llâhi. İkrâmu zi'ş-şeybeti fi'l-İslâmi ve hâmili kitâbi'llahi. Ve hâmili'l- ılmi men kâne min sagîrin ev kebîrin. Ve hâmili'l- ılmi men kâne min sagîrin ev kebîrin.

Ebû Umame radıyallahu anh hazretlerinden naklolunmuş ki,Ebû Umame radıyallahu anh hazretlerinden naklolunmuş ki, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

Selâsün min tevkîri celâli'llâhi. Şu üç şey Allah-u Teâlâ hazretlerinin celaline hürmet etmektendir.Selâsün min tevkîri celâli'llâhi. Şu üç şey Allah-u Teâlâ hazretlerinin celaline hürmet etmektendir. Yani Allah-u Teâlâ hazretlerinin makamını, kudretini, yüceliğini bilipYani Allah-u Teâlâ hazretlerinin makamını, kudretini, yüceliğini bilip ona saygı gösteren insanlar yapar bunu. Nedir? ona saygı gösteren insanlar yapar bunu.

Nedir?

Birincisi: İkrâmu zi'ş-şeybeti fi'l-İslâmi.Birincisi: İkrâmu zi'ş-şeybeti fi'l-İslâmi. İslâm'da yaşlanmış saçına sakalına ak düşmüş insana saygı göstermek.İslâm'da yaşlanmış saçına sakalına ak düşmüş insana saygı göstermek. Bu Allah'ın azametine, kudretine, büyüklüğüne, inanmış insanların yapacağı bir şeydir. Bu Allah'ın azametine, kudretine, büyüklüğüne, inanmış insanların yapacağı bir şeydir. Allah'a saygıdır. Allah-u Teâlâ hazretlerinin hatırı rızası içindir. Yaşlılara hürmet edeceğiz.Allah'a saygıdır. Allah-u Teâlâ hazretlerinin hatırı rızası içindir. Yaşlılara hürmet edeceğiz. İslâm'da yaşlanmış saçına sakalına ak düşmüş. Bu bir. İslâm'da yaşlanmış saçına sakalına ak düşmüş. Bu bir.

İkincisi: Ve hâmili kitâbi'llahi. Allah'ın kitabına sahip olanlar.İkincisi: Ve hâmili kitâbi'llahi. Allah'ın kitabına sahip olanlar. Ezberinde Allah'ın kitabı olanlar, Allah'ın kitabına ait bilgiye sahip olan hocalar. Ezberinde Allah'ın kitabı olanlar, Allah'ın kitabına ait bilgiye sahip olan hocalar. Bunlara da hürmet, Allah'ın azametine celaline hürmet demektir. Neden?Bunlara da hürmet, Allah'ın azametine celaline hürmet demektir.

Neden?
Çünkü Allah'ın kitabı kıymetlidir. Onlar vasıtasıyla öğreniliyor.Çünkü Allah'ın kitabı kıymetlidir. Onlar vasıtasıyla öğreniliyor. Bu adamda Allah'ın kitabını öğrenmiş. Elbet ona da saygı göstermek lazım. Bu adamda Allah'ın kitabını öğrenmiş. Elbet ona da saygı göstermek lazım.

Ve hâmili'l- ılmi. Ve ilim sahibi kimselere. Yani hafızlara ayrı, bir de ilim erbabına ayrı.Ve hâmili'l- ılmi. Ve ilim sahibi kimselere. Yani hafızlara ayrı, bir de ilim erbabına ayrı. İlimden maksatta İslâm'da insanı Cenab-ı Hakkın rızasına götürecek, âhirette cennete sokacak bilgilerdir.İlimden maksatta İslâm'da insanı Cenab-ı Hakkın rızasına götürecek, âhirette cennete sokacak bilgilerdir. Yoksa ötekiler gayrimüslimde de oluyor. Ama gayrimüslim cennete girmeyecek.Yoksa ötekiler gayrimüslimde de oluyor. Ama gayrimüslim cennete girmeyecek. Hatta bazen onlar bazı bilgilerde, dünyevi bilgilerde daha da ileri gitmiş oluyorlar. Hatta bazen onlar bazı bilgilerde, dünyevi bilgilerde daha da ileri gitmiş oluyorlar.

Mühim olan âlim dediğimiz zaman, maksat İslâm'da hangi ilimdir? Mühim olan âlim dediğimiz zaman, maksat İslâm'da hangi ilimdir?

İnsanın âhirette sevap, mertebe kazanıp cennete girmesine sebep olacak ahlâkı, Kur'an'ın emirlerini,İnsanın âhirette sevap, mertebe kazanıp cennete girmesine sebep olacak ahlâkı, Kur'an'ın emirlerini, Peygamber Efendimiz'in sünnetini bilmek gibi meselelerdir. Peygamber Efendimiz'in sünnetini bilmek gibi meselelerdir.

Yoksa öbür bilgiler değildir.Yoksa öbür bilgiler değildir. Adam fizik âlimi, coğrafyacı, dünya üzerinde kaç çeşit kelebek varsa hepsinin koleksiyonunu yapmış. Adam fizik âlimi, coğrafyacı, dünya üzerinde kaç çeşit kelebek varsa hepsinin koleksiyonunu yapmış. Evinde muazzam bir koleksiyon var. Dünyada bir numaralı uzman.Evinde muazzam bir koleksiyon var. Dünyada bir numaralı uzman. Adam kaktüslerde dünyada tanınmış. Banane kaktüsten. Adam kaktüslerde dünyada tanınmış. Banane kaktüsten.

Yani kaktüsleri biliyor diye derecemi alacak âhirette? Hayır. Yani kaktüsleri biliyor diye derecemi alacak âhirette? Hayır.

İnsanın âhirette derece alması imanından ve imanına göre müslümanca hareketler,İnsanın âhirette derece alması imanından ve imanına göre müslümanca hareketler, işler, güzel işler yapmasındandır. Bunların bilgileri bilgidir. işler, güzel işler yapmasındandır. Bunların bilgileri bilgidir. İşte bu bilgelere sahip bilginlere Kur'ân-ı Kerim'i bilen hafızlara, İşte bu bilgelere sahip bilginlere Kur'ân-ı Kerim'i bilen hafızlara, müslümanlıkta yaşlanmış kimselere saygı göstermekmüslümanlıkta yaşlanmış kimselere saygı göstermek Allah-u Teâlâ hazretlerinin azametine celaline saygıdandır. Bunları yapmamız lazım. Allah-u Teâlâ hazretlerinin azametine celaline saygıdandır. Bunları yapmamız lazım.

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde açıklıyor.Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfinde açıklıyor. "Bizim büyüklerimize hürmet etmeyen, küçüklerimizin de hakkını korumasını bilmeyen bizden değildir." diyor."Bizim büyüklerimize hürmet etmeyen, küçüklerimizin de hakkını korumasını bilmeyen bizden değildir." diyor. Yani bir Müslüman olarak büyüklerimize saygı göstereceğiz. Yani bir Müslüman olarak büyüklerimize saygı göstereceğiz. Kendimizden küçükleri de küçüktür, güçsüzdür diye ezmeyeceğiz. Onlarında hakkını yerine getireceğiz. Kendimizden küçükleri de küçüktür, güçsüzdür diye ezmeyeceğiz. Onlarında hakkını yerine getireceğiz. Gerçek müslümanlık budur. İkinci hadîs-i şerîf. Birçok sorunun cevabı var içinde.Gerçek müslümanlık budur.

İkinci hadîs-i şerîf. Birçok sorunun cevabı var içinde.
İbni Mes'ud radiyallahü anh'ten Beylemi ve Dara Kutni kitaplarına kaydetmişler.İbni Mes'ud radiyallahü anh'ten Beylemi ve Dara Kutni kitaplarına kaydetmişler. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Selâsün mine's-sünneti. E's-selâtü halfe külli imâmin. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Selâsün mine's-sünneti. E's-selâtü halfe külli imâmin.
Leke salâtüke ve aleyhi ismuhu. Ve'l-cihâdu maa külli emîrin. Leke cihâduke ve aleyhi şerruhu. Leke salâtüke ve aleyhi ismuhu. Ve'l-cihâdu maa külli emîrin. Leke cihâduke ve aleyhi şerruhu. Ve's-salatu ala külli meyyitin min ehli't- tevhıdi. Ve in kâne kâtile nefsihi. Ve's-salatu ala külli meyyitin min ehli't- tevhıdi. Ve in kâne kâtile nefsihi.

Bu hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki:Bu hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki: "Üç şey sünnettendir.""Üç şey sünnettendir." Yani benim yolumdur. Benim tasvip ettiğim bir şeydir. Yani benim yolumdur. Benim tasvip ettiğim bir şeydir. Peygamber Efendimiz; "Ben böyle hareket etmenizi sünnetime uygun hareket olarak görürüm. Peygamber Efendimiz; "Ben böyle hareket etmenizi sünnetime uygun hareket olarak görürüm. Benim yolum olarak görürüm. Böyle yapın." demek ister. Bu sözün altında yatan mana odur. Benim yolum olarak görürüm. Böyle yapın." demek ister. Bu sözün altında yatan mana odur.

Üç şey sünnettendir ne demek? Ben böyle yapılmasını isterim. Benim yolum böyledir.Üç şey sünnettendir ne demek? Ben böyle yapılmasını isterim. Benim yolum böyledir. Sakın bunlara aykırı hareket etmeyin demektir. Sakın bunlara aykırı hareket etmeyin demektir.

E's-selâtü halfe külli imâmin. "Her imamın arkasında namaz kılmaktır."E's-selâtü halfe külli imâmin. "Her imamın arkasında namaz kılmaktır." Mesela; "Bizim mahallenin imamı yamuk." diyorlar. Mesela; "Bizim mahallenin imamı yamuk." diyorlar. Veya; "Bir camide imamın arkasında namaz kılıyoruz ama…" diye söylüyorlar.Veya; "Bir camide imamın arkasında namaz kılıyoruz ama…" diye söylüyorlar. Peygamber Efendimiz burada diyor ki: Peygamber Efendimiz burada diyor ki:

"Leke salâtüke ve aleyhi ismuhu."Leke salâtüke ve aleyhi ismuhu. Sen kıldığın namazdan dolayı namazı kılmış olmanın mükâfatını, sevabını alırsın.Sen kıldığın namazdan dolayı namazı kılmış olmanın mükâfatını, sevabını alırsın. Namazının sevabı senin olur. Ve aleyhi ismuhu. Hatası günahı varsa imam günahı yüklenir.Namazının sevabı senin olur. Ve aleyhi ismuhu. Hatası günahı varsa imam günahı yüklenir. Sana bir zararı olmaz." Çünkü biz ezanı duyduk mu camiye gitmekle vazifeliyiz.Sana bir zararı olmaz." Çünkü biz ezanı duyduk mu camiye gitmekle vazifeliyiz. Birisi; "Allah'u ekber." demiş öne geçmişse bu adamın şeceresini araştırmakla vazifeli değiliz. Birisi; "Allah'u ekber." demiş öne geçmişse bu adamın şeceresini araştırmakla vazifeli değiliz.

O adam kimlerdendir? Kafası nasıldır? Tahtaları tamam mıdır, eksik midir? O adam kimlerdendir? Kafası nasıldır? Tahtaları tamam mıdır, eksik midir?

Böyle bir şey bize vazife değil. "Allah'u ekber" namaza dururuz. Böyle bir şey bize vazife değil. "Allah'u ekber" namaza dururuz. "Ya adam yamuk abdest aldıysa, kafası bozuksa, namazda aklına başka bir şeyler getirmişse,"Ya adam yamuk abdest aldıysa, kafası bozuksa, namazda aklına başka bir şeyler getirmişse, bazı şeyleri iyi bilmiyorsa, üstü tam temiz değilse…" Vesaire. Bilemeyiz ki. bazı şeyleri iyi bilmiyorsa, üstü tam temiz değilse…" Vesaire. Bilemeyiz ki.

Yani şeyden mi, [namazdan mı vaz] geçeceğiz? İnce elekten mi geçireceğiz? Mümkün değil.Yani şeyden mi, [namazdan mı vaz] geçeceğiz? İnce elekten mi geçireceğiz? Mümkün değil. Namazı kılarsın. Hatası varsa günahı onundur. Sana kıldığın namazın sevabı tamamdır, alırsın.Namazı kılarsın. Hatası varsa günahı onundur. Sana kıldığın namazın sevabı tamamdır, alırsın. Efendimiz'in yolu budur. İmam ayırıp ta fitne çıkartmaya lüzum yoktur. Bu bir. Efendimiz'in yolu budur. İmam ayırıp ta fitne çıkartmaya lüzum yoktur. Bu bir.

Efendimiz'in tavsiye buyurduğu ikincisi şey:Efendimiz'in tavsiye buyurduğu ikincisi şey: "Ve'l-cihâdu maa külli emîrin. Her savaşan İslâm komutanının arkasında kâfirle çarpışmaktır."Ve'l-cihâdu maa külli emîrin. Her savaşan İslâm komutanının arkasında kâfirle çarpışmaktır. Benim tavsiye ettiğim şeydir, sünnetimdir." diyor. Benim tavsiye ettiğim şeydir, sünnetimdir." diyor.

Emirin kusuru varsa? Tam böyle takvâ ehli değilse, salih değilse? Emirin kusuru varsa? Tam böyle takvâ ehli değilse, salih değilse?

"Leke cihâduke. Sen cihadın sevabını alırsın. Cihadın yapmış olmaktan dolayı mükâfat senindir."Leke cihâduke. Sen cihadın sevabını alırsın. Cihadın yapmış olmaktan dolayı mükâfat senindir. Ve aleyhi şerruhu.Ve aleyhi şerruhu. Onun bir kusuru varsa kafasında niyetinde bozukluk varsa Onun bir kusuru varsa kafasında niyetinde bozukluk varsa davranışlarının kusuru varsa günahı, kötülüğü onundur. Sen cihat sevabını alırsın. davranışlarının kusuru varsa günahı, kötülüğü onundur. Sen cihat sevabını alırsın.

Üçüncüsü de: "Ve's-salatu ala külli meyyitin min ehli't- tevhıdi.Üçüncüsü de: "Ve's-salatu ala külli meyyitin min ehli't- tevhıdi. La ilahe illallah diyen, müslüman olan her cenazenin namazını kılmaktır.La ilahe illallah diyen, müslüman olan her cenazenin namazını kılmaktır. La ilahe illallah diyen, ehli tevhidden olan herkesin namazını kılmaktır. La ilahe illallah diyen, ehli tevhidden olan herkesin namazını kılmaktır.

Ve in kâne kâtile nefsihi. İsterse kendisini öldürmüş olsa bile cenaze namazını kılmaktır.Ve in kâne kâtile nefsihi. İsterse kendisini öldürmüş olsa bile cenaze namazını kılmaktır. Ehli tevhid! Namazını kıl. Cenaze var. Fatih Caminin önüne getirmişler. Kıl cenaze namazını, sevabı kazan. Ehli tevhid! Namazını kıl. Cenaze var. Fatih Caminin önüne getirmişler. Kıl cenaze namazını, sevabı kazan.

Deminki hadîs-i şerifde bir şeyi unuttum.Deminki hadîs-i şerifde bir şeyi unuttum. İlim erbabı hamilul ilim dedi, ilmi tarif ettik de arkasındaki kelimeleri açıklamayı unuttuk. İlim erbabı hamilul ilim dedi, ilmi tarif ettik de arkasındaki kelimeleri açıklamayı unuttuk.

Men kâne min sagîrin ev kebîrin. İster küçük yaşta olsun ister büyük yaşta olsun. Men kâne min sagîrin ev kebîrin. İster küçük yaşta olsun ister büyük yaşta olsun.

Âlim oldu mu? Yaşı küçükte olsa hürmet edeceksin. Ben 60 yaşındayım, bu 48 yaşında.Âlim oldu mu? Yaşı küçükte olsa hürmet edeceksin. Ben 60 yaşındayım, bu 48 yaşında. Arada 12 yaş fark var. Bırak şimdi sen yaşı başı. Adamın ilmi var.Arada 12 yaş fark var. Bırak şimdi sen yaşı başı. Adamın ilmi var. Bu yaşı küçükte olsa ilim erbaplarına da gider, Kur'ân'a, Kur'ân ilmine sahip olan hafızlarada gider. Bu yaşı küçükte olsa ilim erbaplarına da gider, Kur'ân'a, Kur'ân ilmine sahip olan hafızlarada gider.

Onun için hocamız rahmetullahi aleyhOnun için hocamız rahmetullahi aleyh yaşça ufak tefek insanlar bile geldiği zaman, torunu yaşında, onlara; "Al bakalım cübbeyi sırtına.yaşça ufak tefek insanlar bile geldiği zaman, torunu yaşında, onlara; "Al bakalım cübbeyi sırtına. Geçir bakalım sarığı başına." derdi. Onu imam yapardı. Namazı onun arkasında kılardı.Geçir bakalım sarığı başına." derdi. Onu imam yapardı. Namazı onun arkasında kılardı. Hâlbuki hocamızın arkasında namaz kılmak için nerelerden gelen nice insanlar vardı. Hâlbuki hocamızın arkasında namaz kılmak için nerelerden gelen nice insanlar vardı.

O hafız oldu mu, hemen öne sürerdi. Neden? Bu hadîs-i şerifi biliyor.O hafız oldu mu, hemen öne sürerdi.

Neden? Bu hadîs-i şerifi biliyor.
Kur'ân ilmine sahip olana hürmet etmek lazım, biliyor da ondan.Kur'ân ilmine sahip olana hürmet etmek lazım, biliyor da ondan. Öyle hürmet ederdi ki Mısır'dan gelen hafız olsun, Trabzon'dan gelen olsun.Öyle hürmet ederdi ki Mısır'dan gelen hafız olsun, Trabzon'dan gelen olsun. Yaşı küçük olsun, büyük olsun [fark etmezdi.] Yaşı küçük olsun, büyük olsun [fark etmezdi.]

Ben tabii Ankara'daydım, her günümü yanında geçiremedim.Ben tabii Ankara'daydım, her günümü yanında geçiremedim. Bilmiyorum ama yaz tatillerinde geldiğim zamanlarını bilirim. Bir Ali Haydar hoca vardı.Bilmiyorum ama yaz tatillerinde geldiğim zamanlarını bilirim. Bir Ali Haydar hoca vardı. Ali Haydar Efendi, Hafız Ali Haydar. Karadeniz'li. Trabzonlu muydu Rizeli miydi? Ali Haydar Efendi, Hafız Ali Haydar. Karadeniz'li.

Trabzonlu muydu Rizeli miydi?
Böyle kalın gözlüklü şişmanca, tank gibi kale gibi bir adamdı. Oturdu mu sallanmazdı. Böyle kalın gözlüklü şişmanca, tank gibi kale gibi bir adamdı. Oturdu mu sallanmazdı. Çokta ciddiydi. Böyle bir Euzu besmele çekerdi, Kur'ân okurdu. Sesinde de ciddiyet vardı. Çokta ciddiydi. Böyle bir Euzu besmele çekerdi, Kur'ân okurdu. Sesinde de ciddiyet vardı. Duruşunda da ciddiyet vardı. Her şeyi ciddiydi.Duruşunda da ciddiyet vardı. Her şeyi ciddiydi. Kur'ân-ı Kerim'in hecelerini, uzatmalarını bile dikkatle takip ederdi. Kur'ân-ı Kerim'in hecelerini, uzatmalarını bile dikkatle takip ederdi.

Bizim hafız çocuklardan bir tanesi müezzin mahfilinde kamet getirdi.Bizim hafız çocuklardan bir tanesi müezzin mahfilinde kamet getirdi. Kamet getirmeden evvel İhlâs suresini okudu. 3 Kul huva'llah okudu ondan sonra kamet getirdi. Kamet getirmeden evvel İhlâs suresini okudu. 3 Kul huva'llah okudu ondan sonra kamet getirdi. Namaz bitti. Artık farz kılındı, sünnet kılındı, dua edildi.Namaz bitti. Artık farz kılındı, sünnet kılındı, dua edildi. Hoca Efendi, yani bu Ali Haydar hoca, Hafız Haydar Ali Haydar, siyah cübbesiyle, sarığıyla,Hoca Efendi, yani bu Ali Haydar hoca, Hafız Haydar Ali Haydar, siyah cübbesiyle, sarığıyla, müezzin mahfilinin yanına kadar geldi. Allah rahmet eylesin nur içinde yatsınlar. Kabirleri nur dolsun.müezzin mahfilinin yanına kadar geldi. Allah rahmet eylesin nur içinde yatsınlar. Kabirleri nur dolsun. Sarığı, cübbeyi dolaba koysunlar diye orada veriyor. Sarığı, cübbeyi dolaba koysunlar diye orada veriyor.

Müezzinlik yapan çocukta, yaşlı başlı Hafız Hoca Efendi, elini değil ayağını da öper, seviyor.Müezzinlik yapan çocukta, yaşlı başlı Hafız Hoca Efendi, elini değil ayağını da öper, seviyor. Müezzin yapan çocukta hafızlığa çalışan İmam Hatibe devam eden bir kimseydi. Oda onu seviyor. Müezzin yapan çocukta hafızlığa çalışan İmam Hatibe devam eden bir kimseydi. Oda onu seviyor. Güleç bir yüzle; "Hocam, sarığı cübbeyi alayım." dedi. Hoca kaşları çatık: Güleç bir yüzle; "Hocam, sarığı cübbeyi alayım." dedi. Hoca kaşları çatık:

"Niye, ve lem yekun lehu kufuven ehadde lehu'yu çok uzattın?" dedi."Niye, ve lem yekun lehu kufuven ehadde lehu'yu çok uzattın?" dedi. Hani Kul huva'llahu ehad Allahü's-samed. Lem yelid velem yuled.Hani Kul huva'llahu ehad Allahü's-samed. Lem yelid velem yuled. Velem yekun lehu kufuven ehad.Velem yekun lehu kufuven ehad. Şimdi o, ve lem yekun lehu'yu, Velem yekun lehuuuuuuuuuuu kufuven ehad [şeklinde uzattı.]Şimdi o, ve lem yekun lehu'yu, Velem yekun lehuuuuuuuuuuu kufuven ehad [şeklinde uzattı.] Burada bu kadar uzatacak bir şey yok. Ancak elif olursa öyle uzatılabilir.Burada bu kadar uzatacak bir şey yok. Ancak elif olursa öyle uzatılabilir. Yoksa, ondan sonraki kelime elifle başlasaydı filan o zaman lehû o kadar uzatılırdı. Yoksa, ondan sonraki kelime elifle başlasaydı filan o zaman lehû o kadar uzatılırdı.

Orayı bir elif miktarı uzatması lazımdı. 4 elif uzattı. Küçük bir şey, okuyuşta bir yanlışlık yok.Orayı bir elif miktarı uzatması lazımdı. 4 elif uzattı. Küçük bir şey, okuyuşta bir yanlışlık yok. Yani ben seni severim derken, ben seniiiiiiii severim demiş gibi oldu ama mana aynı.Yani ben seni severim derken, ben seniiiiiiii severim demiş gibi oldu ama mana aynı. Manada bir bozukluk yok. O da böyle: "Ih, mıh." yaptı, mahcup oldu çocukcağız.Manada bir bozukluk yok. O da böyle: "Ih, mıh." yaptı, mahcup oldu çocukcağız. Çünkü hocayı gülerek karşıladı. Sarığı, cübbeyi alayım diye hamle yaptı. Çünkü hocayı gülerek karşıladı. Sarığı, cübbeyi alayım diye hamle yaptı. O da kaşları çatık: "Niye orayı o kadar uzattın." dedi. Bir iki kelime söylemek istedi. O da kaşları çatık: "Niye orayı o kadar uzattın." dedi. Bir iki kelime söylemek istedi. "Bir tane çatlatırsam suratına." dedi. Uzaktaydım ama ben bile korktum. "Bir tane çatlatırsam suratına." dedi. Uzaktaydım ama ben bile korktum. Yani o kadar ciddi, lehu'nun uzatılmasına o kadar kızdı. Çok ciddi adamdı.Yani o kadar ciddi, lehu'nun uzatılmasına o kadar kızdı. Çok ciddi adamdı. Hafızlıkta bir şey okurken kıpırdamayı uygun görmezdi. Hafızlıkta bir şey okurken kıpırdamayı uygun görmezdi.

Yaşlı başlı, evli barklı adam gözümün önünde: "Hocam, aradan epeyce zaman geçti, yıllar geçti.Yaşlı başlı, evli barklı adam gözümün önünde: "Hocam, aradan epeyce zaman geçti, yıllar geçti. Şu Maharici hurufu yeniden bana tarif etseniz." dedi.Şu Maharici hurufu yeniden bana tarif etseniz." dedi. Bu Kur'an harflerini tam güzel telaffuz etmek. Hani İsveç'çe bazı harfler var. Bu Kur'an harflerini tam güzel telaffuz etmek. Hani İsveç'çe bazı harfler var. Hani bazıları tam yapamıyor. Arapça'da da böyle harfler var. Mesela peltek "se" var.Hani bazıları tam yapamıyor. Arapça'da da böyle harfler var. Mesela peltek "se" var. Peltek diyoruz. "Elif", "be", "te", "se". Ondan sonra cim'i bizim "c" ye benzemez. "Dal"ı ince.Peltek diyoruz. "Elif", "be", "te", "se". Ondan sonra cim'i bizim "c" ye benzemez. "Dal"ı ince. "Zel"i peltek ince. "Tı"sı kalın. "Ayn"ı bir acayip. Bizde yok. "Ğayn"ı bir başka. "Kef"le "Kaf"."Zel"i peltek ince. "Tı"sı kalın. "Ayn"ı bir acayip. Bizde yok. "Ğayn"ı bir başka. "Kef"le "Kaf". "Kaf"ın farkı var. "Ha" ile "Hı"nın farkı var."Kaf"ın farkı var. "Ha" ile "Hı"nın farkı var. "Hocam! Maharici hurufu bir daha talim buyursanız." dedi. Zaten talim etmiş."Hocam! Maharici hurufu bir daha talim buyursanız." dedi. Zaten talim etmiş. Daha önceden talebesi, onu mezun eylemiş. "Tamam, peki." dedi.Daha önceden talebesi, onu mezun eylemiş.

"Tamam, peki." dedi.
Yaşlı başlı adam karşısına oturdu. Talebe diz çöktü. Ben bakıyorum.Yaşlı başlı adam karşısına oturdu. Talebe diz çöktü. Ben bakıyorum. Sabah namazına hepimiz minderleri getiriyoruz. Herkes bir minder alıyor, ayılıyor, yayılıyor.Sabah namazına hepimiz minderleri getiriyoruz. Herkes bir minder alıyor, ayılıyor, yayılıyor. Sedirler, medirler rahata alışmışız. Diz çöktü, iki elini iki dizine koydu. Hoca da diz çöktü.Sedirler, medirler rahata alışmışız. Diz çöktü, iki elini iki dizine koydu. Hoca da diz çöktü. Ondan sonra başladı. Ebb yani elifi b'ye vuruyor. Eb. Çünkü eb dese olmaz.Ondan sonra başladı. Ebb yani elifi b'ye vuruyor. Eb. Çünkü eb dese olmaz. Ebter dese harekede f harfi yok ki sınıfta bırakırlar adamı. Eb değil. Ebb. Ebb böyle diyecek.Ebter dese harekede f harfi yok ki sınıfta bırakırlar adamı. Eb değil. Ebb. Ebb böyle diyecek. Ondan sonra ecc. Böyle başladılar. Bende biraz seyrettim. Allah, Allah!Ondan sonra ecc.

Böyle başladılar. Bende biraz seyrettim. Allah, Allah!
Yani çok ince işler. Hocamız çok hürmet ederdi. Hem de yaşı küçük olduğu halde.Yani çok ince işler. Hocamız çok hürmet ederdi. Hem de yaşı küçük olduğu halde. Herkes öyle diyor diye: "Hafız abi." derdi. Osman Çataklı oğlu yerinde, herkes; "Osman abi." diyor.Herkes öyle diyor diye: "Hafız abi." derdi. Osman Çataklı oğlu yerinde, herkes; "Osman abi." diyor. "Osman abi gel, Osman abi git." derdi. Öyle hoş şeyleri vardı."Osman abi gel, Osman abi git." derdi. Öyle hoş şeyleri vardı. Evet, demek ki ilim erbabı yaşı küçükte olsa hürmet edilecek. Evet, demek ki ilim erbabı yaşı küçükte olsa hürmet edilecek.

Osmanlı askerlerinden bir tanesi Padişah'ın otağında nöbetçiymiş.Osmanlı askerlerinden bir tanesi Padişah'ın otağında nöbetçiymiş. Böyle meraklı da, bir taraftan nöbet tutuyor, bir taraftan da gözü gelende gidendeymiş.Böyle meraklı da, bir taraftan nöbet tutuyor, bir taraftan da gözü gelende gidendeymiş. İşte içeri vezir girmiş. Böyle otağın girişi açık görünüyor. Bunlarda nöbet tutuyorlar. İşte içeri vezir girmiş. Böyle otağın girişi açık görünüyor. Bunlarda nöbet tutuyorlar. Yanındaki arkadaşı demiş ki: "İşte bu vezir." demiş. O gitmiş bir kenara oturmuş.Yanındaki arkadaşı demiş ki: "İşte bu vezir." demiş. O gitmiş bir kenara oturmuş. Bir başkası gelmiş. "Bu kazasker." Demiş. Öne geçmiş. Birisi daha geçmiş. "Bu kim?" Bir başkası gelmiş. "Bu kazasker." Demiş. Öne geçmiş. Birisi daha geçmiş.

"Bu kim?"

"Bu Rumeli Beylerbeyi." Ondan sonra içerisi bayağı kalabalıklaşıyor. Sonra bir tanesi gelmiş."Bu Rumeli Beylerbeyi." Ondan sonra içerisi bayağı kalabalıklaşıyor. Sonra bir tanesi gelmiş. Kavuğu muhteşem. Cübbesi kürklü mürklü. Herkes ayağa kalkmış. "Bu kim demiş?" "Bu sadrazam." Demiş. Kavuğu muhteşem. Cübbesi kürklü mürklü. Herkes ayağa kalkmış.

"Bu kim demiş?"

"Bu sadrazam." Demiş.

"Ya, öyle mi?" Herkes ayağa kalkıyor. En büyüğü bu demek. Azam en büyük demek zaten, sadrazam."Ya, öyle mi?" Herkes ayağa kalkıyor. En büyüğü bu demek. Azam en büyük demek zaten, sadrazam. En büyük bu. Hepsi oturmuşlar. Sonra başka zât gelmiş. Beyaz sakallı.En büyük bu. Hepsi oturmuşlar. Sonra başka zât gelmiş. Beyaz sakallı. Bu sefer herkes yine ayağa kalkmış. Sadrazam da dahil. Bu sefer herkes yine ayağa kalkmış. Sadrazam da dahil.

"Hani en büyük oydu? Bu yeni gelene hepsi ayağa kalktı." demiş. "Bu Şeyhülislâm." demiş. "Hani en büyük oydu? Bu yeni gelene hepsi ayağa kalktı." demiş.

"Bu Şeyhülislâm." demiş.

"Öyle mi? Demek en büyüğü bu." demiş. "Evet, en büyüğü o." Ondan sonra askerliği bırakmış. İlme dönmüş."Öyle mi? Demek en büyüğü bu." demiş.

"Evet, en büyüğü o."

Ondan sonra askerliği bırakmış. İlme dönmüş.
Osmanlıların en büyük âlimlerinden birisi olmuş. Kemalpaşa zade. Bakmış ki en kıymetlisi ilim adamı.Osmanlıların en büyük âlimlerinden birisi olmuş. Kemalpaşa zade. Bakmış ki en kıymetlisi ilim adamı. Olsa olsa vezir olacak. Daha daha zorlasa kendisini çatlatırcasına çalışsa sadrazam olacak.Olsa olsa vezir olacak. Daha daha zorlasa kendisini çatlatırcasına çalışsa sadrazam olacak. Bakmış ki sadrazam bile ayağa kalkıyor. İlim adamı olmuş.Bakmış ki sadrazam bile ayağa kalkıyor. İlim adamı olmuş. Ama hakikaten büyük bir ilim adamı, Osmanlıların en büyük âlimlerinden birisi olmuş. Ama hakikaten büyük bir ilim adamı, Osmanlıların en büyük âlimlerinden birisi olmuş.

Fatih zamanında bir de Hatip zade Muhiddin Efendi var. Dobra dobra sözünü söyleyen bir âlimdir.Fatih zamanında bir de Hatip zade Muhiddin Efendi var. Dobra dobra sözünü söyleyen bir âlimdir. Âlim, büyük âlim… Yani öyle padişaha yağ çekmeyen âlimlerden. Fatih kızmış buna. Azletmiş.Âlim, büyük âlim… Yani öyle padişaha yağ çekmeyen âlimlerden. Fatih kızmış buna. Azletmiş. Azletmek; vazifeden atmak demektir. Molla Gürani, Padişah'ın yanına gitmiş. Demiş ki: Azletmek; vazifeden atmak demektir. Molla Gürani, Padişah'ın yanına gitmiş. Demiş ki:

"Sen falanca büyük âlimi görevden almışsın." "Evet aldım." "Sen falanca büyük âlimi görevden almışsın."

"Evet aldım."

"Ya onu tekrar eski görevini iade edersin. Eski görevini tekrar getirirsin."Ya onu tekrar eski görevini iade edersin. Eski görevini tekrar getirirsin. Kararından vazgeçersin.Kararından vazgeçersin. Ya da biz bütün âlimler senin ülkeni terk edip âlimin kıymetini bilen bir başka ülkeye hicret ederiz." demiş.Ya da biz bütün âlimler senin ülkeni terk edip âlimin kıymetini bilen bir başka ülkeye hicret ederiz." demiş. Geri atamış. Şimdi bu zât, bu devrin âlimleri böyle. Geri atamış.

Şimdi bu zât, bu devrin âlimleri böyle.
O devrin âlimleri Yavuza çıkıyor: "Yapamazsın böyle…" diyor. O devrin âlimleri Yavuza çıkıyor: "Yapamazsın böyle…" diyor. Bu Hatip zade Muhiddin Efendi ikinci Beyazıt'ın zamanına kadar yaşamış. Fatih'ten sonra da yaşamış.Bu Hatip zade Muhiddin Efendi ikinci Beyazıt'ın zamanına kadar yaşamış. Fatih'ten sonra da yaşamış. İkinci Beyazıt, Fatihin oğludur. Sofu Beyazıt. İkinci Beyazıt, Fatihin oğludur. Sofu Beyazıt. Sultan Beyazıt, Sofu Beyazıt dediğim askerlik arkadaşım değil.Sultan Beyazıt, Sofu Beyazıt dediğim askerlik arkadaşım değil. Sultan Beyazıt, İstanbul'daki Beyazıt Camii'ni yaptırandır. Sultan Beyazıt, İstanbul'daki Beyazıt Camii'ni yaptırandır.

Bayram günü iki tane yetişkin talebesini almış bayramlaşmaya gitmişler.Bayram günü iki tane yetişkin talebesini almış bayramlaşmaya gitmişler. Sultanla bayramlaşacaklar. Sultan tahtına oturmuş. Herkes geliyor bayramlaşıyor. Elini öpüyor dizini öpüyor. Sultanla bayramlaşacaklar. Sultan tahtına oturmuş. Herkes geliyor bayramlaşıyor. Elini öpüyor dizini öpüyor.

Usul neyse? Usule göre. Sadrazam bile elini öpüyor. Padişah tahtında oturuyor. Usul böyle.Usul neyse? Usule göre. Sadrazam bile elini öpüyor. Padişah tahtında oturuyor. Usul böyle. Bu bayramlaşma salonunun ucundan görünmüş. Padişah ayağa kalkmış.Bu bayramlaşma salonunun ucundan görünmüş. Padişah ayağa kalkmış. Sadrazama bile kalkmayan Padişah ayağa kalkmış. Ona doğru yürümeye başlamış. Sadrazama bile kalkmayan Padişah ayağa kalkmış. Ona doğru yürümeye başlamış.

"Hocam!" diye. O da gelmiş. "Selamün aleyküm." "Aleyküm selam." Musafaha yapmışlar."Hocam!" diye. O da gelmiş. "Selamün aleyküm." "Aleyküm selam." Musafaha yapmışlar. "Bayramınız mübarek olsun." demiş. Herkes böyle bakıyorlar. Sonra gitmişler. "Bayramınız mübarek olsun." demiş. Herkes böyle bakıyorlar. Sonra gitmişler.

Talebelerinden bir tanesi demiş ki: "Efendim bu sultan, gazilerin sultanı. Mücahitlerin serdarı.Talebelerinden bir tanesi demiş ki: "Efendim bu sultan, gazilerin sultanı. Mücahitlerin serdarı. İslâm âleminin bu köşesinde müslümanları korumak içinİslâm âleminin bu köşesinde müslümanları korumak için kafirlerle cenk eden bir devletin başındaki adam. Mücahitlerin reisi." kafirlerle cenk eden bir devletin başındaki adam. Mücahitlerin reisi."

Osmangazi ne demek? Gaza ile meşgul olan insan demektir.Osmangazi ne demek? Gaza ile meşgul olan insan demektir. "Buna sultan olduğu için hürmeten sadrazam bile elini öpüyor. "Buna sultan olduğu için hürmeten sadrazam bile elini öpüyor.

Elini öpmeniz, öyle hürmet göstermeniz gerekmez miydi?" Elini öpmeniz, öyle hürmet göstermeniz gerekmez miydi?"

Evladım: "Rütbetül ilmi a'lel rüteb. İlim rütbesi rütbelerin en üstünüdür.Evladım: "Rütbetül ilmi a'lel rüteb. İlim rütbesi rütbelerin en üstünüdür. İlmin payesi rütbelerin en üstünüdür. Yani sadrazamlık, madrazamlık, Padişahlık bile değil." diyor.İlmin payesi rütbelerin en üstünüdür. Yani sadrazamlık, madrazamlık, Padişahlık bile değil." diyor. Böyle bir şey düşünebilmek o devirde çok takdir edilecek bir durumdur. Böyle bir şey düşünebilmek o devirde çok takdir edilecek bir durumdur. "Benim onun sarayına bayramını tebrik etmek için gelmem bile ona hürmet olarak yeter."Benim onun sarayına bayramını tebrik etmek için gelmem bile ona hürmet olarak yeter. Aslında onun bana gelmesi lazımdı." demiş. Aslında onun bana gelmesi lazımdı." demiş.

Hatta bizim Hocalarımız, Şeyhlerimiz Padişah kendilerini ziyarete gelmek isteyinceHatta bizim Hocalarımız, Şeyhlerimiz Padişah kendilerini ziyarete gelmek isteyince müsaade bile etmezlermiş. "Gelmesin." derlermiş. Molla Gürani, Padişah'ın, Fatih'in hocası.müsaade bile etmezlermiş. "Gelmesin." derlermiş. Molla Gürani, Padişah'ın, Fatih'in hocası. "Evladım dikkat et, haram yeme. Bak hazineden fazla aldığın haramdır." diye söylermiş. "Evladım dikkat et, haram yeme. Bak hazineden fazla aldığın haramdır." diye söylermiş. Padişahta karşısındaki âlim bir şeyde diyemiyor. Bir gün yemek yerken, aynı sahandan yiyorlar.Padişahta karşısındaki âlim bir şeyde diyemiyor.

Bir gün yemek yerken, aynı sahandan yiyorlar.
Böyle ayrı ayrı tabaklar, çatallar, günümüzdeki usul yok o zaman. Besmele çekip yiyorlar.Böyle ayrı ayrı tabaklar, çatallar, günümüzdeki usul yok o zaman. Besmele çekip yiyorlar. Hoca bir başka tarafa bakarken padişah sahanı çevirmiş. Çevirmeden önce bir sahne daha var.Hoca bir başka tarafa bakarken padişah sahanı çevirmiş. Çevirmeden önce bir sahne daha var. Yemek yerken Padişah demiş ki: "Hocam! 'Bak haram yiyorsun.' diye bana her zaman söylüyordun.Yemek yerken Padişah demiş ki: "Hocam! 'Bak haram yiyorsun.' diye bana her zaman söylüyordun. Şimdi benim soframa sen de oturdun. Benim yemeğimden sen de yiyorsun. Sende haram yedin."Şimdi benim soframa sen de oturdun. Benim yemeğimden sen de yiyorsun. Sende haram yedin." "Evladım! Tabağın senin tarafındaki, senin aldığın taraf haramdı. Benim aldığım taraf helaldi. "Evladım! Tabağın senin tarafındaki, senin aldığın taraf haramdı. Benim aldığım taraf helaldi. Ben helalinden yedim, sen haramından yedin. Çünkü hakkından fazla alıyorsun hazineden." demiş. Ben helalinden yedim, sen haramından yedin. Çünkü hakkından fazla alıyorsun hazineden." demiş.

Şimdi başka yere baktığı sırada tabağı 180 derece çevirmiş. Hemen çevirmiş. Gene belli etmiyor.Şimdi başka yere baktığı sırada tabağı 180 derece çevirmiş. Hemen çevirmiş. Gene belli etmiyor. Biraz yedirdikten sonra, oyalayıp konuşup yedirdikten sonra:Biraz yedirdikten sonra, oyalayıp konuşup yedirdikten sonra: "Hocam! Artık seninde haram yediğin kesin belli oldu." demiş. "Niye evladım?" "Hocam! Artık seninde haram yediğin kesin belli oldu." demiş.

"Niye evladım?"

"Çünkü ben tabağı döndürdüm. Benim yediğim haram kısımlar senin önüne geldi."Çünkü ben tabağı döndürdüm. Benim yediğim haram kısımlar senin önüne geldi. Senin önündeki helal kısımlar benim tarafıma geldi." demiş. "Evladım! Benim önümde helal lokmalar bitmişti.Senin önündeki helal kısımlar benim tarafıma geldi." demiş.

"Evladım! Benim önümde helal lokmalar bitmişti.
Artık haramlara gelmişti sınır. Senin önünde de haramlar bitmişti. Artık haramlara gelmişti sınır. Senin önünde de haramlar bitmişti. Sen döndürünce ben yine helalinden yedim sen yine haramından yedin." demiş. Sen döndürünce ben yine helalinden yedim sen yine haramından yedin." demiş.

Yani demek istiyor ki kazancın helal olmazsa sen vebal altında kalırsın. Bende senin misafirinim.Yani demek istiyor ki kazancın helal olmazsa sen vebal altında kalırsın. Bende senin misafirinim. Bana bir şey olmaz. Çünkü misafir onun vebalinden sorumlu olmaz,Bana bir şey olmaz. Çünkü misafir onun vebalinden sorumlu olmaz, o müktesiptir.o müktesiptir. Mübarekler böyle insanlarmış.Mübarekler böyle insanlarmış. İlim rütbesi çok yüksek olduğundan yaşı küçükte olsa büyükte olsa İlim rütbesi çok yüksek olduğundan yaşı küçükte olsa büyükte olsa Hafızlara ve ilim erbabına, dini ilim erbabına hürmet etmek Allah'a, Allah'ın celaline karşı duyulan saygının bir karşılığıdır.Hafızlara ve ilim erbabına, dini ilim erbabına hürmet etmek Allah'a, Allah'ın celaline karşı duyulan saygının bir karşılığıdır. Gelelim üçüncü hadîs-i şerif. Gelelim üçüncü hadîs-i şerif.

Selâsün yebkayne lil-abdi ba'de mevtihi.Selâsün yebkayne lil-abdi ba'de mevtihi. Sadakatün ecrâhâ ve ilmin ahyâhu ve zürriyetun yebkune ba'dehu yezkuruna'llâhe. Sadakatün ecrâhâ ve ilmin ahyâhu ve zürriyetun yebkune ba'dehu yezkuruna'llâhe.

Enes radiyallahü anh'ten rivayet olunmuş bu sonuncu konumuz olan hadîs-i şerif.Enes radiyallahü anh'ten rivayet olunmuş bu sonuncu konumuz olan hadîs-i şerif. Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem diyor ki: Peygamber Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem diyor ki:

"Üç şey vardır ki kula ölümünden sonra bile sevap getirmeye devam eder.""Üç şey vardır ki kula ölümünden sonra bile sevap getirmeye devam eder." Sevap kazandırmaya devam eder. Kul ölür gider hala sevap kazanır. Kabre gömdüler adamı yaşamıyor.Sevap kazandırmaya devam eder. Kul ölür gider hala sevap kazanır. Kabre gömdüler adamı yaşamıyor. Hala sevap kazanır. Defterine hala melekler sevap yazarlar. Ölmüş adam.Hala sevap kazanır. Defterine hala melekler sevap yazarlar. Ölmüş adam. Birincisi: "Sadakatün ecrâhâ. İcra ettiği, halen faydalanılan bir hayır, bir sadakadır."Birincisi:

"Sadakatün ecrâhâ. İcra ettiği, halen faydalanılan bir hayır, bir sadakadır."
Buna sadakayı cariye deniliyor. Yani diyelim ki bir medrese yaptırmış, şu anda çalışıyor.Buna sadakayı cariye deniliyor. Yani diyelim ki bir medrese yaptırmış, şu anda çalışıyor. Talebeler yatıyor. Hocalar ders veriyor. Faaliyet devam ediyor. Bir sadaka olarak bu işi yaptırmış.Talebeler yatıyor. Hocalar ders veriyor. Faaliyet devam ediyor. Bir sadaka olarak bu işi yaptırmış. Allah rızası için. Şu anda da çalışıyor. Tamam, sevabı yaptırana gider.Allah rızası için. Şu anda da çalışıyor. Tamam, sevabı yaptırana gider. Beyazıt Camisinin sevabı, Sofu Beyazıd'a gidiyor. Neden? O yaptırdı. Beyazıt Camisinin sevabı, Sofu Beyazıd'a gidiyor.

Neden? O yaptırdı.

Fatih Camisinin sevabı? Hala içindeki vaazlar veriliyor, Kur'ân hatimleri okunuyor.Fatih Camisinin sevabı?

Hala içindeki vaazlar veriliyor, Kur'ân hatimleri okunuyor.
Hep sevabı Fatih Sultan Mehmed'e gidiyor. Neden? O yaptırdı. Köprü yaptırmış. Hep sevabı Fatih Sultan Mehmed'e gidiyor.

Neden? O yaptırdı. Köprü yaptırmış.
Ergene Köprüsü, Meriç Nehri üzerinde. Arabalar geçiyor köprüden. Ergene Köprüsü, Meriç Nehri üzerinde. Arabalar geçiyor köprüden. Yaptırana sevabı aynen devam ediyor. Kanuni yaptırdıysa Kanuniye, kim yaptırdıysa ona gidiyor.Yaptırana sevabı aynen devam ediyor. Kanuni yaptırdıysa Kanuniye, kim yaptırdıysa ona gidiyor. Veyahut çeşme yaptırmış köydeki ağa. Bizim amca dağdan, bizim oralarda su kolayda bulunmaz. Veyahut çeşme yaptırmış köydeki ağa. Bizim amca dağdan, bizim oralarda su kolayda bulunmaz. Dağdan bir su getirmiş bilek kalığında su. Yanındaki köylerin hepsi o sudan istifade ediyor. Dağdan bir su getirmiş bilek kalığında su. Yanındaki köylerin hepsi o sudan istifade ediyor. Tamam, amcam öldü. Ama sevabı kazanmaya devam eder. Neden? Suyu getirtti.Tamam, amcam öldü. Ama sevabı kazanmaya devam eder.

Neden? Suyu getirtti.
Kaç kilometre uzaktan bu toprağı kazdı boruyu döşedi. Su burada şarıl şarıl akıyor.Kaç kilometre uzaktan bu toprağı kazdı boruyu döşedi. Su burada şarıl şarıl akıyor. Caminin yanında. Herkes istifade ediyor. Abdest alıyor. Tamam.Caminin yanında. Herkes istifade ediyor. Abdest alıyor. Tamam. Böyle hayrı devam etmekte olan bir hayır eseri bırakmışsa Böyle hayrı devam etmekte olan bir hayır eseri bırakmışsa öldükten sonrada yaptıran insan sevabını alır. Bir. öldükten sonrada yaptıran insan sevabını alır. Bir.

İkincisi: "Ve ilmin ahyâhu. Diriltmiş olduğu bir ilimden dolayı da sevap kazanmaya devam eder.İkincisi: "Ve ilmin ahyâhu. Diriltmiş olduğu bir ilimden dolayı da sevap kazanmaya devam eder. İhya ettiği bir ilim." Ne demek?İhya ettiği bir ilim."

Ne demek?
Şimdi bir ilim öğretilmezde ölenle beraber toprağın altına gömülürse ilim gitti.Şimdi bir ilim öğretilmezde ölenle beraber toprağın altına gömülürse ilim gitti. Artık başka kimse yok, adam gitti ilimde gitti. Kendisiyle beraber bilgisini de götürdü. Artık başka kimse yok, adam gitti ilimde gitti. Kendisiyle beraber bilgisini de götürdü. Ama bu götürmemiş. Talebe yetiştirmiş, kitap yazmış. İlmi öldürtmemiş. Yok etmemiş. Ama bu götürmemiş. Talebe yetiştirmiş, kitap yazmış. İlmi öldürtmemiş. Yok etmemiş. Unutturtmamış. Öğreniliyor, devam ediliyor.Unutturtmamış. Öğreniliyor, devam ediliyor. Şimdi bu kitabı yazan Gümüşhaneli hocamız bundan 100 küsur yıl önce yaşamış. Biz bunu okuyoruz hala. Şimdi bu kitabı yazan Gümüşhaneli hocamız bundan 100 küsur yıl önce yaşamış. Biz bunu okuyoruz hala.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevgide, saygıda kusur etmeyenlerden,Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevgide, saygıda kusur etmeyenlerden, rızasına uygun hareket eyleyenlerden eylesin. Bizi dünya âhiret saadetine nâil eylesin. rızasına uygun hareket eyleyenlerden eylesin. Bizi dünya âhiret saadetine nâil eylesin. Ahirette Peygamber Efendimiz'le beraber eylesin. Cemaliyle müşerref eylesin. El-fâtiha. Ahirette Peygamber Efendimiz'le beraber eylesin. Cemaliyle müşerref eylesin. El-fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2