Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Allah’ın Hoşlandığı Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

10 Rebîü'l-Âhir 1420 / 23.07.1999
AKRA- Avustralya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Ak-Radyo’da cuma günleri düzenli olarak konuşmalar yapmıştır. 31 Mart 1993’te başlayıp, vefatından önceki son cuma günü olan, 2 Şubat 2001’e kadar devam eden bu sohbetlerde, hocamız genellikle Râmûzül-Ehâdis’ten, bazen de Muhtârü’l-Ehâdis’ten veya Riyâzu’s-Sâlihîn’den bir miktar hadis-i şerif okuyup, izah etmiştir.

İçinde bulunulan zamanın, ayın, günlerin ihyâ edilmesiyle ilgili bilgiler vermiş ve hatırlatmalarda bulunmuştur. Ayrıca ülkemizi ve insanımızı ilgilendiren güncel konulara temas ettiği de görülmüştür.

Genellikle yurtdışında seyahatte olduğu için çoğu zaman bulunduğu yerden de bahsetmiştir.

Sekiz yıl içerisinde toplam 313 adet sohbet yapmışlardır.

Konuşma Metni

Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allah'ın selamı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allah hepinizden razı olsun. İki cihanda muratlarınıza erdirsin.Allah hepinizden razı olsun. İki cihanda muratlarınıza erdirsin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin. Cennetiyle cemaliyle müşerref eylesin.

Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh'ten, mezhep imamıHz. Ali Efendimiz radıyallahu anh'ten, mezhep imamı Ahmed b. Hanbel'in naklettiği müjdeli, hepimize sevinç verecek bir hadîs-i şerîf... Ahmed b. Hanbel'in naklettiği müjdeli, hepimize sevinç verecek bir hadîs-i şerîf...

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki:

Yu'cibu'r-Rabbü min abdihî izâ kâle Rabbi'ğfirlî ve yekûlü alime abdî ennehû lâ yağfiru'z-zûnûbe gayrî. Yu'cibu'r-Rabbü min abdihî izâ kâle Rabbi'ğfirlî ve yekûlü alime abdî ennehû lâ yağfiru'z-zûnûbe gayrî.

Sadaka Resûlullâh, fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullâh, fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Allah, Peygamber Efendimiz'in şefaatine erdirsin, Hz. Ali Efendimiz'le cennette buluştursun.Allah, Peygamber Efendimiz'in şefaatine erdirsin, Hz. Ali Efendimiz'le cennette buluştursun. Tabii rivayet edenler, kitaba yazanlar, okuyanlar, dinleyenler hep sevap kazanıyorlar.Tabii rivayet edenler, kitaba yazanlar, okuyanlar, dinleyenler hep sevap kazanıyorlar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:

Yu'cibu'r-Rabbü min abdihî. "Rab kulunu beğenir, kulunun hareketini beğenir." Yu'cibu'r-Rabbü min abdihî. "Rab kulunu beğenir, kulunun hareketini beğenir."

Yu'cibu, Arapça'da şaşırmak, taaccüb etmek mânasına da gelirYu'cibu, Arapça'da şaşırmak, taaccüb etmek mânasına da gelir ama hayran olmak, beğenmek, sevmek mânasına da gelir.ama hayran olmak, beğenmek, sevmek mânasına da gelir. Min harf-i cerriyle Türkçe'ye biraz aykırı gibi görünüyor.Min harf-i cerriyle Türkçe'ye biraz aykırı gibi görünüyor. Yani Rab, abdinden icab eder yani şaşırır veya memnun olur, sever, hoşlanır mânasına.Yani Rab, abdinden icab eder yani şaşırır veya memnun olur, sever, hoşlanır mânasına. Min'le kullanılması Türkçe'nin bu mânadaki fiille cümle kurma şekline ters düşebilir. Min'le kullanılması Türkçe'nin bu mânadaki fiille cümle kurma şekline ters düşebilir.

Arapça'da böyle şeyler vardır.Arapça'da böyle şeyler vardır. Mesela Arapça'da, denevtü mine'l-bâbi deniliyor;Mesela Arapça'da, denevtü mine'l-bâbi deniliyor; "kapıdan yaklaştım." Yani kapıdan yana yakınlaştım mânasına..."kapıdan yaklaştım." Yani kapıdan yana yakınlaştım mânasına... Biz, "Kapıya yaklaştım." diyoruz, "-e hali" ile kullanıyoruz. Onlar "-den hali" ile kullanıyorlar.Biz, "Kapıya yaklaştım." diyoruz, "-e hali" ile kullanıyoruz. Onlar "-den hali" ile kullanıyorlar. Bunları mâna iyi anlaşılsın diye söylüyorum. Bunları mâna iyi anlaşılsın diye söylüyorum.

Yu'cibu'r-Rabbü min abdihî izâ kâle Rabbi'ğfirlî.Yu'cibu'r-Rabbü min abdihî izâ kâle Rabbi'ğfirlî. "Kul, ‘Ey Rabbim! Beni mağfiret eyle.' dediği zaman,"Kul, ‘Ey Rabbim! Beni mağfiret eyle.' dediği zaman, Rab kulundan memnun olur, hoşnut olur, kulunu beğenir, sever. Rab kulundan memnun olur, hoşnut olur, kulunu beğenir, sever.

Rab, Arapça'da sahip mânasına kullanılıyor.Rab, Arapça'da sahip mânasına kullanılıyor. Mesela, rabbü'l-mâl, "mal sahibi"; rabbü'd-dâr,Mesela, rabbü'l-mâl, "mal sahibi"; rabbü'd-dâr, "ev sahibi" gibi doğrudan doğruya mâlik-sahip mânasına kullanılıyor."ev sahibi" gibi doğrudan doğruya mâlik-sahip mânasına kullanılıyor. Yaradanımız, Mevlâmız Allahu Teâlâ hazretleri; her şeyimizle, bütün varlığımızın her şeyiyle,Yaradanımız, Mevlâmız Allahu Teâlâ hazretleri; her şeyimizle, bütün varlığımızın her şeyiyle, her yönüyle, maddesiyle mânasıyla, her şeyine sahip. Sahibimiz, mâlikimiz, hâlıkımız... her yönüyle, maddesiyle mânasıyla, her şeyine sahip. Sahibimiz, mâlikimiz, hâlıkımız...

Rab kelimesi bir de terbiye ve ribâ kelimeleriyle ilgili, o kökten gelmiş.Rab kelimesi bir de terbiye ve ribâ kelimeleriyle ilgili, o kökten gelmiş. Yani bir varlığı basit durumdan alıp, besleyip, geliştirip, yükseltip, olgunlaştırıp ilerletmek mânasına.Yani bir varlığı basit durumdan alıp, besleyip, geliştirip, yükseltip, olgunlaştırıp ilerletmek mânasına. Tabii o da doğru. Çünkü kâinattaki bütün oluşumları olduran Allahu Teâlâ hazretleridir.Tabii o da doğru. Çünkü kâinattaki bütün oluşumları olduran Allahu Teâlâ hazretleridir. Biz küçücük bir bebek iken hatta daha önceden bir hücre iken bizi böyle milyonlarca,Biz küçücük bir bebek iken hatta daha önceden bir hücre iken bizi böyle milyonlarca, milyarlarca hücreden -hatta hücreler de atomlardan meydana geldiğine göremilyarlarca hücreden -hatta hücreler de atomlardan meydana geldiğine göre rakamlarla ifade edilemeyecek küçük varlıklardan-rakamlarla ifade edilemeyecek küçük varlıklardan- Cenâb-ı Mevlâ, Rabbimiz, Yaradanımız yaratmış, geliştirmiş.Cenâb-ı Mevlâ, Rabbimiz, Yaradanımız yaratmış, geliştirmiş. Doğumdan önce bir gelişme var, bir de doğduktan sonra gelişme var.Doğumdan önce bir gelişme var, bir de doğduktan sonra gelişme var. Küçük bir bebek nerede, yetişkin bir büyük nerede… Küçük bir bebek nerede, yetişkin bir büyük nerede…

Bizi besleyip geliştirdiği için o mânası da doğru!Bizi besleyip geliştirdiği için o mânası da doğru! Allahu Teâlâ hazretleri, Rabbü'l-âlemîn'dir, Rabbü'n-nâs'dır, Rabbü külli şey'in ve melîkühû'dur.Allahu Teâlâ hazretleri, Rabbü'l-âlemîn'dir, Rabbü'n-nâs'dır, Rabbü külli şey'in ve melîkühû'dur. Biz, "Yâ Rabbi!" deriz veya doğrudan doğruya "Rabbî" deriz.Biz, "Yâ Rabbi!" deriz veya doğrudan doğruya "Rabbî" deriz. Rabbî kelimesinin sonundaki be şeddeli esre, mütekellim ye'si yani "Benim Rabbim!" mânasına.Rabbî kelimesinin sonundaki be şeddeli esre, mütekellim ye'si yani "Benim Rabbim!" mânasına. Benim mânasını ifade eden ye harfi düştüğü halde gene o mânaya gelir. Benim mânasını ifade eden ye harfi düştüğü halde gene o mânaya gelir.

Yu'cibu'r-Rabbü min abdihî izâ kâle Rabbi'ğfirlî.Yu'cibu'r-Rabbü min abdihî izâ kâle Rabbi'ğfirlî. "‘Ey benim Rabbim! Beni mağfiret eyle.' dediği zaman, Allah öyle diyen kulundan hoşlanır." "‘Ey benim Rabbim! Beni mağfiret eyle.' dediği zaman, Allah öyle diyen kulundan hoşlanır."

Neden hoşlanıyormuş? Hadîs-i şerîften anlıyoruz ki: Neden hoşlanıyormuş?

Hadîs-i şerîften anlıyoruz ki:

Ve yekûlü. "Ve Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki..." Alime abdî ennehû lâ yağfiru'z-zûnûbe gayrî.Ve yekûlü. "Ve Allahu Teâlâ hazretleri buyurur ki..." Alime abdî ennehû lâ yağfiru'z-zûnûbe gayrî. "Kulum, -aferin- benden başkasının günahları mağfiret etmediğini bildi." der. "Kulum, -aferin- benden başkasının günahları mağfiret etmediğini bildi." der.

Bu da bir şuurdur, bir idraktir.Bu da bir şuurdur, bir idraktir. Çünkü bazı insanlar Allah'ın varlığını, birliğini, hikmetlerini anlayamıyor.Çünkü bazı insanlar Allah'ın varlığını, birliğini, hikmetlerini anlayamıyor. Olayların O'nun kudretiyle, hikmetiyle olduğunu anlayamıyor.Olayların O'nun kudretiyle, hikmetiyle olduğunu anlayamıyor. Çeşitli anlayışsızlıklar, idraksizlikler, bilgisizlikler, cahillikler var ama çok yüksek insanlar!Çeşitli anlayışsızlıklar, idraksizlikler, bilgisizlikler, cahillikler var ama çok yüksek insanlar! Evet, inkârcılar, haddini bilmezler, tanrıtanımazlar, her şeyi inkâr edenler, nihilistler, ateistler var.Evet, inkârcılar, haddini bilmezler, tanrıtanımazlar, her şeyi inkâr edenler, nihilistler, ateistler var. Fikir tarihinde; felsefe, tefekkür, düşünce tarihinde çeşitli cereyanlar ilk çağlardan beri mevcut olmuş.Fikir tarihinde; felsefe, tefekkür, düşünce tarihinde çeşitli cereyanlar ilk çağlardan beri mevcut olmuş. Tabiatçılar, panteistler var. Tabiatçılar, panteistler var.

Bunların hepsi bir anlayış ama doğru değil!Bunların hepsi bir anlayış ama doğru değil! Doğrusu yeri göğü hikmetle, düzenle, mükemmellikle, güzellikle yaratan Rab!..Doğrusu yeri göğü hikmetle, düzenle, mükemmellikle, güzellikle yaratan Rab!.. Onun için burada "rab" kelimesi kullanılmış.Onun için burada "rab" kelimesi kullanılmış. Bu hâle getiren, düzenleyen, geliştiren, büyüten, bu olgun seviyesine ulaştıran yüce Yaradanımız... Bu hâle getiren, düzenleyen, geliştiren, büyüten, bu olgun seviyesine ulaştıran yüce Yaradanımız...

Bunu anlayabilmek, Allah'ın da hoşuna gidiyor.Bunu anlayabilmek, Allah'ın da hoşuna gidiyor. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri kullarını bu dünyaya imtihan için göndermiştir.Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri kullarını bu dünyaya imtihan için göndermiştir. İmtihanın ana noktası da Cenâb-ı Hakk'ın varlığını anlayabilmektir.İmtihanın ana noktası da Cenâb-ı Hakk'ın varlığını anlayabilmektir. Her şeyin varlığı insanların alıştığı şekilde, gözünün önünde olmayabiliyor. Her şeyin varlığı insanların alıştığı şekilde, gözünün önünde olmayabiliyor.

Mesela, masanın üstünde, sofrada tabağın içinde elma varsa adam anlıyor;Mesela, masanın üstünde, sofrada tabağın içinde elma varsa adam anlıyor; tamam, karşımda masa var, masanın üstünde tabak var, tabağın üstünde elma var.tamam, karşımda masa var, masanın üstünde tabak var, tabağın üstünde elma var. Ama her şey böyle görünmüyor. Mesela elektirik görünmüyor ama elektirik de var.Ama her şey böyle görünmüyor. Mesela elektirik görünmüyor ama elektirik de var. Yer çekimini bir çok insan çağlar boyunca anlayamamışlar daYer çekimini bir çok insan çağlar boyunca anlayamamışlar da sonradan bazı alimler, fizikçiler bulmuşlar; yer çekimi var. sonradan bazı alimler, fizikçiler bulmuşlar; yer çekimi var.

Bizim yeryüzünde durmamız neden? Bizim yeryüzünde durmamız neden?

Yer bizi kendisine çekiyor, gravite dediğimiz yerçekiminden dolayı biz fezaya dağılıp gitmiyoruz.Yer bizi kendisine çekiyor, gravite dediğimiz yerçekiminden dolayı biz fezaya dağılıp gitmiyoruz. Halbuki dönen şeylerin merkezkaç kuvveti vardır ama kütlelerin de çekimi vardır.Halbuki dönen şeylerin merkezkaç kuvveti vardır ama kütlelerin de çekimi vardır. Bunlar hep ileri insanların, alimlerin, fizikçilerin bildiği şeylerdir.Bunlar hep ileri insanların, alimlerin, fizikçilerin bildiği şeylerdir. Belki hâlâ tahsil görmemiş avamdan insanlar anlayamaz ama bu böyledir. Belki hâlâ tahsil görmemiş avamdan insanlar anlayamaz ama bu böyledir.

İşte Cenâb-ı Hakk'ın varlığını anlamak da biraz yüksek bir duygudur.İşte Cenâb-ı Hakk'ın varlığını anlamak da biraz yüksek bir duygudur. Bilgin olmak, ârif olmak, sağlam düşünen insan olmak lazım. Bilgin olmak, ârif olmak, sağlam düşünen insan olmak lazım.

İnkâr ediyorsun ama inkârcılık bilime aykırıdır.İnkâr ediyorsun ama inkârcılık bilime aykırıdır. Çünkü kâinattaki düzeni izah edemezsin, kâinatın nasıl oluştuğunu izah edemezsin.Çünkü kâinattaki düzeni izah edemezsin, kâinatın nasıl oluştuğunu izah edemezsin. Çünkü hiçbir şey sebepsiz olmuyor. O sebep, asıl sebep...Çünkü hiçbir şey sebepsiz olmuyor. O sebep, asıl sebep... Eski müslüman hakîmler, filozoflar, feylesoflar illet-i ûlâ der;Eski müslüman hakîmler, filozoflar, feylesoflar illet-i ûlâ der; asıl sebep, ilk sebep, varlığın mebdei...asıl sebep, ilk sebep, varlığın mebdei... Cenâb-ı Mevlâ! O yarattığı için var;Cenâb-ı Mevlâ! O yarattığı için var; O'nu ikrar etmezsen, kabul etmezsen, anlamazsan, kâinatı da anlayamaz, izah edemezsin. O'nu ikrar etmezsen, kabul etmezsen, anlamazsan, kâinatı da anlayamaz, izah edemezsin.

Bunlar felsefe kitaplarında uzun uzun müzâkere edilmiştir.Bunlar felsefe kitaplarında uzun uzun müzâkere edilmiştir. Bizim alimlerimizin bu konulardaki fikirlerinden Avrupalılar da istifade etmişlerdir.Bizim alimlerimizin bu konulardaki fikirlerinden Avrupalılar da istifade etmişlerdir. Gazzâlî'lerden, İbn Rüşd'lerden, büyük düşünürlerimizden Avrupa çok etkilenmiştir.Gazzâlî'lerden, İbn Rüşd'lerden, büyük düşünürlerimizden Avrupa çok etkilenmiştir. Onların kendi filozofları söylemiş gibi, kitapların yazdığı pek çok şeyin arkasında,Onların kendi filozofları söylemiş gibi, kitapların yazdığı pek çok şeyin arkasında, aslında İslâm alimlerinin o konudaki asıl bilgileri vardır. aslında İslâm alimlerinin o konudaki asıl bilgileri vardır.

Mesela kan deverânını yani insanın vücudunda kan damarları olup da kanın devrettiğini,Mesela kan deverânını yani insanın vücudunda kan damarları olup da kanın devrettiğini, kalpten ciğere, ciğerden kalbe, kalpten vücuda, vücuttan tekrar kalbekalpten ciğere, ciğerden kalbe, kalpten vücuda, vücuttan tekrar kalbe - büyük dolaşım, küçük dolaşım diyoruz- bunu Avrupalılar,- büyük dolaşım, küçük dolaşım diyoruz- bunu Avrupalılar, İspanyalı müslüman alimlerden öğrendiler.İspanyalı müslüman alimlerden öğrendiler. Ondan sonra bir isim söylediler, "Falanca buldu." Halbuki müslümanlar bulmuştu. Ondan sonra bir isim söylediler, "Falanca buldu." Halbuki müslümanlar bulmuştu.

Amerika'yı da ilk önce müslümanlar buldu.Amerika'yı da ilk önce müslümanlar buldu. Gemilerle nice defalar gittiler geldiler, haber getirdiler, coğrafya kitaplarına yazdılar.Gemilerle nice defalar gittiler geldiler, haber getirdiler, coğrafya kitaplarına yazdılar. Kristof Kolomb da İspanya kraliçesinin huzuruna çıktı,Kristof Kolomb da İspanya kraliçesinin huzuruna çıktı, "Müslümanlar gidip geliyorlar, biz de gidelim." dedi."Müslümanlar gidip geliyorlar, biz de gidelim." dedi. Günlerce süren yolculuk esnasında gemide isyan çıktığı zaman,Günlerce süren yolculuk esnasında gemide isyan çıktığı zaman, "Müslümanlar doğru söylerler, yalan söylemezler. Kitaplarına yazmışlar, böyle bir yer var, sabredin."Müslümanlar doğru söylerler, yalan söylemezler. Kitaplarına yazmışlar, böyle bir yer var, sabredin. Bir zaman gelecek, bu deniz bitecek, karaya ulaşacağız..." diyeBir zaman gelecek, bu deniz bitecek, karaya ulaşacağız..." diye teselli verdiğini onların kitapları yazıyor. teselli verdiğini onların kitapları yazıyor.

Amerika'ya gittikleri zaman orada hazır yerleşmiş insanlar buldular.Amerika'ya gittikleri zaman orada hazır yerleşmiş insanlar buldular. Oralarda Arap yazısıyla yazılı paralar bulundu; bunların hepsi saklanıyor.Oralarda Arap yazısıyla yazılı paralar bulundu; bunların hepsi saklanıyor. "Amerika'yı Kristof Kolomb keşfetti." diyorlar; yanlış."Amerika'yı Kristof Kolomb keşfetti." diyorlar; yanlış. "Kan deverânını Harvey buldu." diyorlar; yanlış. Yani saklıyorlar, gizliyorlar. "Kan deverânını Harvey buldu." diyorlar; yanlış. Yani saklıyorlar, gizliyorlar.

Eskiden çiçek aşısını bilmiyorlardı.Eskiden çiçek aşısını bilmiyorlardı. Ülkelerinde çiçek hastalığı salgını oluyordu ve bir şehre geldiği zaman şehrin büyük kısmınıÜlkelerinde çiçek hastalığı salgını oluyordu ve bir şehre geldiği zaman şehrin büyük kısmını -üçte birini veya yarısını- alıp götürüyordu. -üçte birini veya yarısını- alıp götürüyordu. Çiçek hastalığından kurtulamıyorlardı, çok bulaşıcı bir hastalıktı, ölüyorlardı. Çiçek hastalığından kurtulamıyorlardı, çok bulaşıcı bir hastalıktı, ölüyorlardı. Ama o zaman Osmanlılar'da, Kafkasya'da yaşlı hacı teyzeler çiçek aşısı yapıyorlardı.Ama o zaman Osmanlılar'da, Kafkasya'da yaşlı hacı teyzeler çiçek aşısı yapıyorlardı. Çocukların kollarını cırt cırt çiziyorlardı ve bu hastalık ölüm getiren bir salgın olmuyordu.Çocukların kollarını cırt cırt çiziyorlardı ve bu hastalık ölüm getiren bir salgın olmuyordu. Gözde körlük, yüzde çukurluk meydana getiren korkunç bir hastalık olmuyordu.Gözde körlük, yüzde çukurluk meydana getiren korkunç bir hastalık olmuyordu. Çok hafif geçiyordu, bitiyordu. Çok hafif geçiyordu, bitiyordu.

Dediler ki; "Çiçek aşısını Edvard Jener buldu." Dediler ki; "Çiçek aşısını Edvard Jener buldu."

Hayır! Müslümanlardan öğrendiler.Hayır! Müslümanlardan öğrendiler. Hatta Fransa'da papazlar ayağa kalktı;Hatta Fransa'da papazlar ayağa kalktı; "Siz müslüman âdetlerini buraya sokuyorsunuz, olur mu öyle şey!" diye ama sonunda hepsi kabul etti."Siz müslüman âdetlerini buraya sokuyorsunuz, olur mu öyle şey!" diye ama sonunda hepsi kabul etti. İngiltere kraliçesi ilk önce mahkumlar üzerinde uygulattırdı;İngiltere kraliçesi ilk önce mahkumlar üzerinde uygulattırdı; "Dur bakalım, şu müslümanların âdeti nasılmış." diye."Dur bakalım, şu müslümanların âdeti nasılmış." diye. Sonra ahali taassupla reddederken kendi çocuklarını aşılattı. Sonra ahali taassupla reddederken kendi çocuklarını aşılattı.

Her şey tam söylenmiyor. Büyük alimlerimizden çok istifade etmişler.Her şey tam söylenmiyor. Büyük alimlerimizden çok istifade etmişler. Onların fikirlerini okumuşlar. Hâlâ okuyorlar.Onların fikirlerini okumuşlar. Hâlâ okuyorlar. Hatta müslüman olmuş bir Amerikalı bizim arkadaşlara demiş ki; Hatta müslüman olmuş bir Amerikalı bizim arkadaşlara demiş ki;

"Siz kendi medeniyetinizin tarihini iyi okuyun."Siz kendi medeniyetinizin tarihini iyi okuyun. Sizin medeniyetinizin dairesinde, çağları ve hudutları içinde çok büyük insanlar,Sizin medeniyetinizin dairesinde, çağları ve hudutları içinde çok büyük insanlar, çok büyük mütefekkirler yetişmiş. Ben onları okuyorum, siz de okuyun." çok büyük mütefekkirler yetişmiş. Ben onları okuyorum, siz de okuyun."

Batılı bir müslüman olmuş kişi, paslı ama gevşek ve Müslümanlığın kıymetinden haberdar olmayanBatılı bir müslüman olmuş kişi, paslı ama gevşek ve Müslümanlığın kıymetinden haberdar olmayan bilgisiz bir müslümana nasihat etmiş, demiş ki; bilgisiz bir müslümana nasihat etmiş, demiş ki;

"Büyüklerinizi okuyun. Ben, İmam Şâtibî'yi okuyorum, hayranım." "Büyüklerinizi okuyun. Ben, İmam Şâtibî'yi okuyorum, hayranım."

Ama ötekisi İmam Şâtibî'yi bilmiyor. Türkiye'de de kaç kişi bilir İmam Şâtibî'yi? Ama ötekisi İmam Şâtibî'yi bilmiyor.

Türkiye'de de kaç kişi bilir İmam Şâtibî'yi?

Elhamdülillah İmam-Hatip Okulları, Yüksek İslâm Enstitüleri, İlâhiyat Fakülteleri;Elhamdülillah İmam-Hatip Okulları, Yüksek İslâm Enstitüleri, İlâhiyat Fakülteleri; İslâm'ı bilen, eski yazıyı bilen, Osmanlıca'yı bilen, tarihi bilen insanların yetişmesine sebep oldu.İslâm'ı bilen, eski yazıyı bilen, Osmanlıca'yı bilen, tarihi bilen insanların yetişmesine sebep oldu. Onlar biraz yüzümüzü güldürdüler. Halkımız koyu cahillikten kurtuldu.Onlar biraz yüzümüzü güldürdüler. Halkımız koyu cahillikten kurtuldu. Yoksa onlar da İspanya'daki vesairedeki gibi olacaklar,Yoksa onlar da İspanya'daki vesairedeki gibi olacaklar, unutacaklar, kendi değerlerini bilemeyeceklerdi. unutacaklar, kendi değerlerini bilemeyeceklerdi.

Ben hatırlıyorum; İmam-Hatip Okulları ilk kurulduğu zaman münazaralarda,Ben hatırlıyorum; İmam-Hatip Okulları ilk kurulduğu zaman münazaralarda, bilgi yarışmalarında hep birinci oluyorlardı.bilgi yarışmalarında hep birinci oluyorlardı. Eskiden İstanbul'un meşhur bir valisi vardı, Fahrettin Kerim Gökay diye;Eskiden İstanbul'un meşhur bir valisi vardı, Fahrettin Kerim Gökay diye; hem vali hem belediye başkanıydı.hem vali hem belediye başkanıydı. Boyu küçük diye karikatürlerde öyle çizilirdi ama profesördü; yüksek, bilgili bir kimseydi.Boyu küçük diye karikatürlerde öyle çizilirdi ama profesördü; yüksek, bilgili bir kimseydi. Altın saat verdiğini hatırlıyorum.Altın saat verdiğini hatırlıyorum. Şimdi profesör olan bazı kardeşlerimiz o zaman İmam-Hatip Okulu'nda öğrenci olmuşlardı. Şimdi profesör olan bazı kardeşlerimiz o zaman İmam-Hatip Okulu'nda öğrenci olmuşlardı. Ateş gibi, gayet güzel öğrencilik yapıp başarılı oluyorlardı.Ateş gibi, gayet güzel öğrencilik yapıp başarılı oluyorlardı. İmam-Hatip Okulları ve Yüksek İslâm Enstitüleri, iki fakülte bitirenİmam-Hatip Okulları ve Yüksek İslâm Enstitüleri, iki fakülte bitiren çok çok değerli ve faydalı insanlar yetiştirdi.çok çok değerli ve faydalı insanlar yetiştirdi. Çok büyük bir hizmet, çok değerli, çok faydalı, milletimizin yüzünü güldüren müesseseler idi. Çok büyük bir hizmet, çok değerli, çok faydalı, milletimizin yüzünü güldüren müesseseler idi.

Dünyada umûmiyetle reklamı, yayını, propogandayı elinde bulunduranlarDünyada umûmiyetle reklamı, yayını, propogandayı elinde bulunduranlar gerçekleri saklayabiliyorlar veya çarpıtabiliyorlar.gerçekleri saklayabiliyorlar veya çarpıtabiliyorlar. Kendilerini göklere çıkartıp haddinden ve layık olduklarından çok fazla hayranlık celbediyorlar.Kendilerini göklere çıkartıp haddinden ve layık olduklarından çok fazla hayranlık celbediyorlar. Ya da iyileri çok kötüleyip onları yerin dibine batırıyorlar ama işin aslı öyle değil. Ya da iyileri çok kötüleyip onları yerin dibine batırıyorlar ama işin aslı öyle değil.

Yurt dışına çıkan, Amerika'da, İngiltere'de okuyan,Yurt dışına çıkan, Amerika'da, İngiltere'de okuyan, Almanya'da doktora yapan, bizim tanıdığımız kardeşlerimiz var.Almanya'da doktora yapan, bizim tanıdığımız kardeşlerimiz var. Onlar oralarda dünyayı Türkiye'nin dar çerçevesinin dışında, ayrı manzaradan gördükleri,Onlar oralarda dünyayı Türkiye'nin dar çerçevesinin dışında, ayrı manzaradan gördükleri, dünyanın başka yerlerinden gelmiş başka müslümanlarla da oralarda tanıştıkları,dünyanın başka yerlerinden gelmiş başka müslümanlarla da oralarda tanıştıkları, Avrupa'yı da tanıdıkları için; orada da yüksek tahsil yaptıklarından İslâm'ın hak din olduğunu,Avrupa'yı da tanıdıkları için; orada da yüksek tahsil yaptıklarından İslâm'ın hak din olduğunu, çok güzel olduğunu, Avrupalılar'ın bile beğendiğini;çok güzel olduğunu, Avrupalılar'ın bile beğendiğini; beğenenlerden çok cesur ve durumu müsait olanların müslüman olduğunu;beğenenlerden çok cesur ve durumu müsait olanların müslüman olduğunu; bazılarının da bazı bağlardan, engellerden dolayı hak din olduğunu kabul etmekle beraberbazılarının da bazı bağlardan, engellerden dolayı hak din olduğunu kabul etmekle beraber Müslümanlığa fiilen adım atıp girmediklerini gördüler. İslâm'ın kıymetini öyle anladılar. Müslümanlığa fiilen adım atıp girmediklerini gördüler. İslâm'ın kıymetini öyle anladılar.

Amerika'da bizim arkadaşlara bir papaz demiş ki; Amerika'da bizim arkadaşlara bir papaz demiş ki;

"Biz biliyoruz, evet İslâm hak dindir."Biz biliyoruz, evet İslâm hak dindir. Hz. Muhammed hak peygamberdir ama ne yapalım, Hz. Muhammed hak peygamberdir ama ne yapalım, bu ülkenin şartlarına göre biz de hizmeti böyle götürüyoruz." bu ülkenin şartlarına göre biz de hizmeti böyle götürüyoruz."

Bütün bunları niçin söylüyoruz? Bütün bunları niçin söylüyoruz?

Bazı insanlar, Allah'ın varlığını, birliğini anlayamıyor ama anlayamaması onların kusurları.Bazı insanlar, Allah'ın varlığını, birliğini anlayamıyor ama anlayamaması onların kusurları. Anlayanlar, derin derin düşünüp bulanlar da var.Anlayanlar, derin derin düşünüp bulanlar da var. Atasözümüz, "Arayan Mevlâsını da bulur, belasını da." demiş. Atasözümüz, "Arayan Mevlâsını da bulur, belasını da." demiş.

Bizim ülkemizde de tarihte kerametleri zahir, evliyâullah,Bizim ülkemizde de tarihte kerametleri zahir, evliyâullah, bütün cihanın hayran olduğu nice mübarek insanlar var.bütün cihanın hayran olduğu nice mübarek insanlar var. Mevlânâlar, Yunuslar gibi uluslararası büyük müslümanlar var, şöhretler var. Mevlânâlar, Yunuslar gibi uluslararası büyük müslümanlar var, şöhretler var.

Evliyâullahın kerametlerini herkes biliyor.Evliyâullahın kerametlerini herkes biliyor. İşte onlar Mevlâsını, Rabbini bulup kavuşmuş, O'nun sevgisini, rızasını kazanmış insanlar oluyorlar.İşte onlar Mevlâsını, Rabbini bulup kavuşmuş, O'nun sevgisini, rızasını kazanmış insanlar oluyorlar. O da yüksek bir idrak işte. İdrak edebilenler var, edemeyenler var.O da yüksek bir idrak işte. İdrak edebilenler var, edemeyenler var. Arayanlar var, aramayanlar var. Aradığını bulanlar, bulduğuna kavuşanlar da var. Arayanlar var, aramayanlar var. Aradığını bulanlar, bulduğuna kavuşanlar da var.

Allahu Teâlâ hazretleri mârifetli olanı, mârifetullaha sahip olanı seviyor. Burada da buyuruyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri mârifetli olanı, mârifetullaha sahip olanı seviyor. Burada da buyuruyor ki;

"Kulum benden başkasının günahını affedici olmadığını bildi, aferin!" diyor"Kulum benden başkasının günahını affedici olmadığını bildi, aferin!" diyor ve kulunu beğeniyor, seviyor. Halbuki kul suçlu da, suçlu olduğu için; ve kulunu beğeniyor, seviyor. Halbuki kul suçlu da, suçlu olduğu için;

Rabbiğfirlî. "Yâ Rabbi! Benim günahım var, beni mağfiret eyle, affeyle!" diyor. Rabbiğfirlî. "Yâ Rabbi! Benim günahım var, beni mağfiret eyle, affeyle!" diyor.

Allah onun günahına bakmıyor da, kendisinin Rab olduğunu anlayıp kendi dergâhına yönelmesine,Allah onun günahına bakmıyor da, kendisinin Rab olduğunu anlayıp kendi dergâhına yönelmesine, kendisinden af dilemesine bakarak onu seviyor, ondan hoşnut oluyor, beğeniyor. Bu çok önemli!kendisinden af dilemesine bakarak onu seviyor, ondan hoşnut oluyor, beğeniyor. Bu çok önemli! Bazı insanlar bu önemli noktayı kavrayamıyorlar. Bazı insanlar bu önemli noktayı kavrayamıyorlar.

Cenâb-ı Hak, ne kadar günahkâr olursa olsun kul tevbe etti mi, mağfiret diledi mi hoşnut olur, sever. Cenâb-ı Hak, ne kadar günahkâr olursa olsun kul tevbe etti mi, mağfiret diledi mi hoşnut olur, sever.

Onun için, ey hayatında çeşitli hataları yapmış olan kardeşlerim!Onun için, ey hayatında çeşitli hataları yapmış olan kardeşlerim! Evet, hata yapmamak daha iyi, keşke melek gibi yaşasaydık, melek gibi çocukluğumuz,Evet, hata yapmamak daha iyi, keşke melek gibi yaşasaydık, melek gibi çocukluğumuz, delikanlılığımız olsaydı, melek gibi bir evliliğimiz, melek gibi bir olgunluk çağımız olsaydı;delikanlılığımız olsaydı, melek gibi bir evliliğimiz, melek gibi bir olgunluk çağımız olsaydı; pür-nûr bir ihtiyar olsaydık... Ama öyle olmuyor. pür-nûr bir ihtiyar olsaydık... Ama öyle olmuyor.

İnsanoğlunun çeşitli hataları, kızgınlıkları, kusurları, dargınlıkları, günahları oluyor.İnsanoğlunun çeşitli hataları, kızgınlıkları, kusurları, dargınlıkları, günahları oluyor. Anasına isyan ediyor, kardeşiyle darılıyor, babasına evlatlık yapmıyor, hanımına sadâkat göstermiyorAnasına isyan ediyor, kardeşiyle darılıyor, babasına evlatlık yapmıyor, hanımına sadâkat göstermiyor veyahut evlâdına babalık vazifesini yapmıyor, eve gelmiyor,veyahut evlâdına babalık vazifesini yapmıyor, eve gelmiyor, kumara, içkiye parayı yatırıyor, kadıncağızı dövüyor...kumara, içkiye parayı yatırıyor, kadıncağızı dövüyor... Bunlar olabiliyor, hayatta görülüyor; iyi şeyler değil ama görülebiliyor. Bunlar olabiliyor, hayatta görülüyor; iyi şeyler değil ama görülebiliyor.

Pekiyi, hata etmiş olan bir insan ne olacak? Battı mı, mahv mı oldu? Pekiyi, hata etmiş olan bir insan ne olacak? Battı mı, mahv mı oldu?

Hayır! Tevbe ederse, hatasını anlarsa, Allah'a yönelirse, mağfiret dilerse Allah affediyor.Hayır! Tevbe ederse, hatasını anlarsa, Allah'a yönelirse, mağfiret dilerse Allah affediyor. Ey hata işlemiş olan kardeşlerim, bunu bilin ve ümitsizliğe düşmeyin.Ey hata işlemiş olan kardeşlerim, bunu bilin ve ümitsizliğe düşmeyin. Hatta ümitsizliğe düşmek haram! "Allah artık beni affetmez." demek haram. Hatta ümitsizliğe düşmek haram! "Allah artık beni affetmez." demek haram.

Küçüklüğümüzde Erenköy'de deniz kenarına gitmiştik.Küçüklüğümüzde Erenköy'de deniz kenarına gitmiştik. Feylesof gibi birisi vardı, derin derin konuşuyordu. Çocukluğumda ondan duymuştum, diyordu ki: Feylesof gibi birisi vardı, derin derin konuşuyordu. Çocukluğumda ondan duymuştum, diyordu ki:

"Allah beni affetmez, çok günahım var…" "Allah beni affetmez, çok günahım var…"

Böyle bir söz söylemek hiç doğru değil.Böyle bir söz söylemek hiç doğru değil. Çünkü Allah'ın kimi affedip affetmeyeceği kulun kararlaştıracağı bir mesele değil.Çünkü Allah'ın kimi affedip affetmeyeceği kulun kararlaştıracağı bir mesele değil. Bilakis Allah Kur'ân-ı Kerîm'de günahları affedeceğini bildiriyor; Bilakis Allah Kur'ân-ı Kerîm'de günahları affedeceğini bildiriyor; kendisini bileni, kendisine inananı, kendisine iman edeni seviyor. kendisini bileni, kendisine inananı, kendisine iman edeni seviyor.

Kendisini bulamayan o kadar dangalak, o kadar cahil, o kadar uzak... Kendisini bulamayan o kadar dangalak, o kadar cahil, o kadar uzak...

Pekiyi bu nimetleri sana kim veriyor? Bu hayatı kim verdi? Öldükten sonra kimin huzuruna gideceksin? Pekiyi bu nimetleri sana kim veriyor? Bu hayatı kim verdi? Öldükten sonra kimin huzuruna gideceksin?

Bunları düşünmeyene de, "Sen imtihanı kazanamadın." diyor. Ona layık olduğu muameleyi yapıyor. Bunları düşünmeyene de, "Sen imtihanı kazanamadın." diyor. Ona layık olduğu muameleyi yapıyor.

Hatta Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş,Hatta Enes radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, bu konuyu bir yönden daha tamamlayacak bir diğer hadîs-i şerîf; bu konuyu bir yönden daha tamamlayacak bir diğer hadîs-i şerîf;

Yu'azzebü'l-müznibûne fî'n-nâr alâ kaderi noksâni îmânihim. Yu'azzebü'l-müznibûne fî'n-nâr alâ kaderi noksâni îmânihim.

Bu hadîs-i şerîfi farklılığı anlayarak zihninize alın, hafızanıza nakşedin.Bu hadîs-i şerîfi farklılığı anlayarak zihninize alın, hafızanıza nakşedin. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Yu'azzebu'l-müznibûne fî'n-nâr.Yu'azzebu'l-müznibûne fî'n-nâr. "Günahkârlar, günahzenb işlemiş olanlar, müznib kullar cehennem ateşinde azaba uğratılırlar,"Günahkârlar, günahzenb işlemiş olanlar, müznib kullar cehennem ateşinde azaba uğratılırlar, azaplarını, cezalarını çekerler, görürler." Bundan sonrası ilginç! azaplarını, cezalarını çekerler, görürler."

Bundan sonrası ilginç!

Alâ kaderi noksâni îmânihim. Peygamber Efendimiz, günahlarından dolayı demiyor da; Alâ kaderi noksâni îmânihim. Peygamber Efendimiz, günahlarından dolayı demiyor da;

"İmanlarındaki noksanlıklarından dolayı, o miktara göre,"İmanlarındaki noksanlıklarından dolayı, o miktara göre, noksanlığın derecesine göre azabı az veya çok olur, ondan azap görürler." diyor. noksanlığın derecesine göre azabı az veya çok olur, ondan azap görürler." diyor.

İmanın olması önemli, asıl felaket imanın noksanlığı... Bunu herkesin anlaması lazım! İmanın olması önemli, asıl felaket imanın noksanlığı... Bunu herkesin anlaması lazım!

Eğitimler çok çeşitli. Rusya'da öyle eğitim vardı ki;Eğitimler çok çeşitli. Rusya'da öyle eğitim vardı ki; "Din afyondur, dinlerin aslı esası yoktur, Tanrı yoktur." diyor, hepsini siliyordu."Din afyondur, dinlerin aslı esası yoktur, Tanrı yoktur." diyor, hepsini siliyordu. Bunlar mektepte okutulan şeylerdi. Bunlar mektepte okutulan şeylerdi. Onların dinsizliği, Tanrı tanımamaları, komünistliği, ateistliği, inkârcılığı,Onların dinsizliği, Tanrı tanımamaları, komünistliği, ateistliği, inkârcılığı, olumsuzluğu çeşitli kitaplarla, propagandalarla, telkinlerleolumsuzluğu çeşitli kitaplarla, propagandalarla, telkinlerle ve çalışmalarla başka ülkelere de sıçrıyordu. ve çalışmalarla başka ülkelere de sıçrıyordu.

Mesela Afganistan'a da sıçramıştı.Mesela Afganistan'a da sıçramıştı. Çünkü Afganistan'dan bazı insanlar gidiyor, Moskova'da tahsil görüyordu.Çünkü Afganistan'dan bazı insanlar gidiyor, Moskova'da tahsil görüyordu. O fikirleri aldılar, Afganistan'a ulaştırdılar.O fikirleri aldılar, Afganistan'a ulaştırdılar. Babrak Karmal gibi yöneticiler geldi geçti; Afganistan'ı felakete sürükleyen insanlar... Babrak Karmal gibi yöneticiler geldi geçti; Afganistan'ı felakete sürükleyen insanlar...

Çeşitli ülkelerde o akımlara kapılmış insanlar oluyor. Çeşitli ülkelerde o akımlara kapılmış insanlar oluyor.

Mesela Fransa'da meşhur filozof Roger Garaudy ilk önce sosyalist olmuş, komünist olmuş amaMesela Fransa'da meşhur filozof Roger Garaudy ilk önce sosyalist olmuş, komünist olmuş ama onu da iyice tanıdıktan ve o konuda kitap yazdıktan sonra,onu da iyice tanıdıktan ve o konuda kitap yazdıktan sonra, İslâm'ın hak din olduğunu anlayıp İslâm'a gelmiş. İslâm'ın hak din olduğunu anlayıp İslâm'a gelmiş.

İmanın noksanlık derecesine göre, noksanlığının miktarına göre cehennemde günahkârlar azap görüyor. İmanın noksanlık derecesine göre, noksanlığının miktarına göre cehennemde günahkârlar azap görüyor.

Biraz da işin şu yönünü hatırlatalım: İnsan günahı neden işliyor? Biraz da işin şu yönünü hatırlatalım:

İnsan günahı neden işliyor?

Günah işlediği sırada, insanın imanı içinde durmuyor.Günah işlediği sırada, insanın imanı içinde durmuyor. O anda iman ona hâkim değil, başının üzerinde... Günahı işliyor, ondan sonra aklı başına geliyor.O anda iman ona hâkim değil, başının üzerinde... Günahı işliyor, ondan sonra aklı başına geliyor. Aslında o hırsızlığı, o şiddeti, o zulmü, o haksızlığı, o günahı işlemeyiAslında o hırsızlığı, o şiddeti, o zulmü, o haksızlığı, o günahı işlemeyi imanı engelleyecekti ama o anda iman gidiyor.imanı engelleyecekti ama o anda iman gidiyor. O anda imandan sıyrılıyor, daha doğrusu iman ondan çıkıp gidiyor; o günahı işliyor.O anda imandan sıyrılıyor, daha doğrusu iman ondan çıkıp gidiyor; o günahı işliyor. Ondan sonra aklı başına geliyor. Ondan dolayı da âhirette cezasını çekiyor. Ondan sonra aklı başına geliyor. Ondan dolayı da âhirette cezasını çekiyor.

Eğer, "Affet beni yâ Rabbi! Hata ettim." derse, Allah'ı bilip de, iman edip de affını dilerse,Eğer, "Affet beni yâ Rabbi! Hata ettim." derse, Allah'ı bilip de, iman edip de affını dilerse, Allah affedince, o zaman günah siliniyor. Oradan da işin mahiyetini anlayabiliriz. Allah affedince, o zaman günah siliniyor. Oradan da işin mahiyetini anlayabiliriz.

Onun için imanınızı sağlam tutmaya çok dikkat edin. İslâm'a sımsıkı sarılın. Yunus Emre'nin sözü var; Onun için imanınızı sağlam tutmaya çok dikkat edin. İslâm'a sımsıkı sarılın. Yunus Emre'nin sözü var;

"Eğer beni öldürseler, yaksalar, küllerimi havaya savursalar, yine küllerimin zerreleri bile,"Eğer beni öldürseler, yaksalar, küllerimi havaya savursalar, yine küllerimin zerreleri bile, ‘Yâ Rabbi, ben seni istiyorum, ben seni istiyorum.' der." ‘Yâ Rabbi, ben seni istiyorum, ben seni istiyorum.' der."

Onun gibi âşık-ı sâdık olmak, sadakatli müslüman olmak lazım!Onun gibi âşık-ı sâdık olmak, sadakatli müslüman olmak lazım! Sadâkatsiz, dönek, vefasız olmamak lazım.Sadâkatsiz, dönek, vefasız olmamak lazım. İmanın hak olduğunu, Allah'ın varlığını, birliğini,İmanın hak olduğunu, Allah'ın varlığını, birliğini, Peygamber Efendimiz'in hak peygamber olduğunu anladıktan sonra. Peygamber Efendimiz'in hak peygamber olduğunu anladıktan sonra.

Ateşten hendekler yapmışlar da eski ümmetleri ateşten hendeklere atmışlar.Ateşten hendekler yapmışlar da eski ümmetleri ateşten hendeklere atmışlar. Çeşitli işkencelere uğratmışlar, kitaplar yazıyor. Çeşitli işkencelere uğratmışlar, kitaplar yazıyor.

Zekeriyya aleyhisselam'ı testereyle biçmişler, şehid etmişler.Zekeriyya aleyhisselam'ı testereyle biçmişler, şehid etmişler. Yahya aleyhisselam'ı şehit etmişler... Yahya aleyhisselam'ı şehit etmişler...

İnsanın canı gitse bile, imandan vazgeçmemesi lazım.İnsanın canı gitse bile, imandan vazgeçmemesi lazım. Şehidin çok kıymeti var, şehit olarak ölmek de çok büyük bir nimet. Çünkü; Şehidin çok kıymeti var, şehit olarak ölmek de çok büyük bir nimet. Çünkü;

Yeşfeu'ş-şehîdü fî seb'îne min ehli beytihî yevme'l-kıyâmeh.Yeşfeu'ş-şehîdü fî seb'îne min ehli beytihî yevme'l-kıyâmeh. "Kıyamet gününde şehit kendi ailesinden, yakınlarından, akrabasından yetmiş kişiye şefaat edecek." "Kıyamet gününde şehit kendi ailesinden, yakınlarından, akrabasından yetmiş kişiye şefaat edecek."

Şefaat haktır. Peygamber Efendimiz'in şefaati haktır, gerçektir, muhakkak olacaktır.Şefaat haktır. Peygamber Efendimiz'in şefaati haktır, gerçektir, muhakkak olacaktır. Şehitlerin şefaati haktır, gerçektir, âhirette muhakkak vukû bulacaktır.Şehitlerin şefaati haktır, gerçektir, âhirette muhakkak vukû bulacaktır. Alimlerin, mürşid-i kâmillerin, üstadların şefaati haktır; olacak, muhakkak olacak.Alimlerin, mürşid-i kâmillerin, üstadların şefaati haktır; olacak, muhakkak olacak. Allahu Teâlâ hazretleri sevgili kullarının şefaatini kabul edipAllahu Teâlâ hazretleri sevgili kullarının şefaatini kabul edip günahkârlardan dilediklerini, layık olanları afv u mağfiret edecek. günahkârlardan dilediklerini, layık olanları afv u mağfiret edecek.

Bu kadar uzun uzun, dikkatle üzerinde durduk; imanınıza sahip olun!Bu kadar uzun uzun, dikkatle üzerinde durduk; imanınıza sahip olun! İman; bir büyük, kıymetli cevherdir.İman; bir büyük, kıymetli cevherdir. Bu cevherin hırsızları çoktur; o cevheri, çok kıymetli olduğu için elinden almak isterler.Bu cevherin hırsızları çoktur; o cevheri, çok kıymetli olduğu için elinden almak isterler. Kadrini kıymetini bilmeyen insanın elinden de çeker alırlar.Kadrini kıymetini bilmeyen insanın elinden de çeker alırlar. Onun için o cevheri herhangi bir iman hırsızına kaptırmamak lazım! Onun için o cevheri herhangi bir iman hırsızına kaptırmamak lazım!

İmanı iyi muhafaza etmek; kalbinin derinliklerinde saklamak; aklının, kafasının en derin,İmanı iyi muhafaza etmek; kalbinin derinliklerinde saklamak; aklının, kafasının en derin, en güzel, en sağlam yerine yerleştirmek ve çok önemli olduğunu bilmek lazım!en güzel, en sağlam yerine yerleştirmek ve çok önemli olduğunu bilmek lazım! İslâm'ın bir kurtuluş reçetesi olduğunu bilmek, sımsıkı sarılmak lazım! İslâm'ın bir kurtuluş reçetesi olduğunu bilmek, sımsıkı sarılmak lazım!

Maalesef eğitim farkları insanları tarihî değerlerimizden uzaklaştırıyor.Maalesef eğitim farkları insanları tarihî değerlerimizden uzaklaştırıyor. Tarihte denenmiş, beğenilmiş kıymetlerimizi harcattırıyor. Tarihte denenmiş, beğenilmiş kıymetlerimizi harcattırıyor.

Kütüphanemde Osmanlı tarihini anlatan ciltlerle kitaplar, çok kıymetli araştırmalar var.Kütüphanemde Osmanlı tarihini anlatan ciltlerle kitaplar, çok kıymetli araştırmalar var. İslâm tarihiyle ilgili ciltlerle eserler var. İslâm tarihiyle ilgili ciltlerle eserler var.

İslâm insanı mükemmel insan, insân-ı kâmil yapıyor.İslâm insanı mükemmel insan, insân-ı kâmil yapıyor. Palavra değil, lafla değil, dışı süslü içi kirli değil, içi kokmuş değil,Palavra değil, lafla değil, dışı süslü içi kirli değil, içi kokmuş değil, dışı parlak kalbi fesat insan değil, ütülü pantolon giymiş,dışı parlak kalbi fesat insan değil, ütülü pantolon giymiş, papyon kravat takmış da hazineyi soyup soğana çevirenler gibi değil... papyon kravat takmış da hazineyi soyup soğana çevirenler gibi değil...

İşte İslâm ülkelerinin hâl-i pür-melâli, işte üzüntü verici halleri...İşte İslâm ülkelerinin hâl-i pür-melâli, işte üzüntü verici halleri... Maalesef ahaliler sömürülüyor. Bazı insanlar büyük haksızlıklar yapıyor. Maalesef ahaliler sömürülüyor. Bazı insanlar büyük haksızlıklar yapıyor.

O haksızlıkların hesabı bu dünyada kim tarafından ne zaman sorulacak? Âhirete mi kaldı? O haksızlıkların hesabı bu dünyada kim tarafından ne zaman sorulacak? Âhirete mi kaldı?

Bazen çalan çaldığıyla kalıyor. Filipinler'de Markos öldü, Amerika'da bilmem ne kadar serveti çıktı.Bazen çalan çaldığıyla kalıyor. Filipinler'de Markos öldü, Amerika'da bilmem ne kadar serveti çıktı. Endonezya'da Suharto devrildi, damadının serveti konuşuluyor. Endonezya'da Suharto devrildi, damadının serveti konuşuluyor.

Allah müslümanları her türlü şerlerden ve şerlilerden korusun. Bir de şuur sahibi eylesin. Allah müslümanları her türlü şerlerden ve şerlilerden korusun. Bir de şuur sahibi eylesin.

Kötü yöneticiler ve haydutlar, hırsızlar, çeteler olunca,Kötü yöneticiler ve haydutlar, hırsızlar, çeteler olunca, aynı zamanda İslâm'ı doğru düzgün yaşamak, uygulamak da zor hâle geliyor. Baskılar oluyor.aynı zamanda İslâm'ı doğru düzgün yaşamak, uygulamak da zor hâle geliyor. Baskılar oluyor. İnsanlar dininin, vicdanının razı geldiği, düşündüğü,İnsanlar dininin, vicdanının razı geldiği, düşündüğü, kararlaştırdığı şekilde uygulayamaz duruma düşebiliyor. kararlaştırdığı şekilde uygulayamaz duruma düşebiliyor.

Allah bizi dünyada ve âhirette her türlü hayırlara erdirsinAllah bizi dünyada ve âhirette her türlü hayırlara erdirsin ve yine dünyada ve âhirette her türlü şerden korusun. ve yine dünyada ve âhirette her türlü şerden korusun.

Bir hadîs-i şerîf daha... Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet olmuş: Bir hadîs-i şerîf daha...

Ebû Saîd el-Hudrî hazretlerinden rivayet olmuş:

Yadhaküllâhu ilâ selâsetin. Yadhaküllâhu ilâ selâsetin.

"Allah üç zümreye, şu anlatılacak üç durumda olanlara güler yani hoşnut olur, onları sever: "Allah üç zümreye, şu anlatılacak üç durumda olanlara güler yani hoşnut olur, onları sever:

1. el-Kavmü izâ saffû fi's-salâh. "Namaz kılmak için insanlar saf bağladıkları zaman." 1. el-Kavmü izâ saffû fi's-salâh. "Namaz kılmak için insanlar saf bağladıkları zaman."

Cenâb-ı Hakk'ın divanına, dergâhına yönelip saf bağladılar; Allah sever, güler. Cenâb-ı Hakk'ın divanına, dergâhına yönelip saf bağladılar; Allah sever, güler.

Gülmek ne zaman oluyor? Sevince oluyor... Cenâb-ı Mevlâ o kullarına güler, sever. Gülmek ne zaman oluyor?

Sevince oluyor... Cenâb-ı Mevlâ o kullarına güler, sever.

Namazı kılmak iki şekilde olur; ya evinde kılarsın ya da gidip camide cemaatle kılarsın.Namazı kılmak iki şekilde olur; ya evinde kılarsın ya da gidip camide cemaatle kılarsın. Cemaatle, eğer mahalle camiinde kılarsan 27 kat sevap...Cemaatle, eğer mahalle camiinde kılarsan 27 kat sevap... Cuma namazı kılınan camide kılınırsa, 50 kat sevap... Dağın başında kılarsa, onun da sevabı fazla... Cuma namazı kılınan camide kılınırsa, 50 kat sevap... Dağın başında kılarsa, onun da sevabı fazla...

Namazları cemaatle kılın! Camiler, minareler mahzun olmasın! Tıklım tıklım dolsun!Namazları cemaatle kılın! Camiler, minareler mahzun olmasın! Tıklım tıklım dolsun! Herkes namazını kılsın, sevabını kazansın, dinini de öğrensin. Herkes namazını kılsın, sevabını kazansın, dinini de öğrensin.

2. Ve ile'r-racüli yükâtilü verâe ashâbih. "Ve arkadaşlarının ötesinde cihat eden adama." 2. Ve ile'r-racüli yükâtilü verâe ashâbih. "Ve arkadaşlarının ötesinde cihat eden adama."

Mücahit kişiye, kahraman kişiye de Allah güler.Mücahit kişiye, kahraman kişiye de Allah güler. Yani arkadaşları geride kalmış, bu daha ileriye gitmiş;Yani arkadaşları geride kalmış, bu daha ileriye gitmiş; düşmandan korkmuyor, cihat etmeye devam ediyor. Cesur ve arkadaşlarından da ilerde... Onu da sever. düşmandan korkmuyor, cihat etmeye devam ediyor. Cesur ve arkadaşlarından da ilerde... Onu da sever.

İnsan herhalde sağına, soluna bakar; beraber saldırmayı düşünür.İnsan herhalde sağına, soluna bakar; beraber saldırmayı düşünür. Tek başına etrafını düşman çevirmiş bir vaziyette olmaktan herkes çekinir ama bu aslan gibi atılmış.Tek başına etrafını düşman çevirmiş bir vaziyette olmaktan herkes çekinir ama bu aslan gibi atılmış. Allah onu da sever, iki. Allah onu da sever, iki.

3. Ve ile'r-racüli yekûmu fî sevâdi'l-leyl.3. Ve ile'r-racüli yekûmu fî sevâdi'l-leyl. "Ve geceleyin kalkıp, gecenin karanlığında uykusunu bırakıp kalkan kişiye de güler, sever." "Ve geceleyin kalkıp, gecenin karanlığında uykusunu bırakıp kalkan kişiye de güler, sever."

O neden kalktı? Abdest alıp namaz kılmak için kalktı.O neden kalktı?

Abdest alıp namaz kılmak için kalktı.
Geceleyin kalkmaktan murat, gece namazına kalkmak demektir.Geceleyin kalkmaktan murat, gece namazına kalkmak demektir. Kıyâmül-leyl demek, "teheccüd namazı kılmak" demek. Kıyâmül-leyl demek, "teheccüd namazı kılmak" demek.

O da önemli! Çünkü insan, bu derin tefekkürleri, ince mânaları düşüne düşüne bulur.O da önemli! Çünkü insan, bu derin tefekkürleri, ince mânaları düşüne düşüne bulur. Geceleyin namaz kılıp, zikredip düşündüğü zaman da çok feyizli olur ve sonuçta çok güzel düşer. Geceleyin namaz kılıp, zikredip düşündüğü zaman da çok feyizli olur ve sonuçta çok güzel düşer.

Onun için bunların hepsini yapmaya çalışmalı. Namazı cemaatle kılmaya çalışmalı.Onun için bunların hepsini yapmaya çalışmalı. Namazı cemaatle kılmaya çalışmalı. İslâm'a hizmette en önde gitmeli, geride kalmamalı.İslâm'a hizmette en önde gitmeli, geride kalmamalı. Savaş olursa, savaşta da düşmandan kaçmamalı, aslanlar gibi cihat etmeli.Savaş olursa, savaşta da düşmandan kaçmamalı, aslanlar gibi cihat etmeli. Geceleyin de kalkıp Mevlâsına tazarrû ve niyaz eylemeli. Geceleyin de kalkıp Mevlâsına tazarrû ve niyaz eylemeli.

Üçüncü hadîs-i şerîf... Üçüncü hadîs-i şerîf...

Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Neseî, Taberânî, Beyhâkî gibi kaynaklarda,Ahmed b. Hanbel, Ebû Dâvud, Neseî, Taberânî, Beyhâkî gibi kaynaklarda, Ukbet'übnü Âmir radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş: Ukbet'übnü Âmir radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş:

Yu'cibu Rabbüke min râî ğanemin fî re'si şaziyyeti bi-cebelin yüezzinü li's-salâtiYu'cibu Rabbüke min râî ğanemin fî re'si şaziyyeti bi-cebelin yüezzinü li's-salâti ve yusallî fe-yekûlü'llâhu azze ve celle: Unzurû ilâ abdî hâzâ yüezzinü ve yukîmü li's-salâh,ve yusallî fe-yekûlü'llâhu azze ve celle: Unzurû ilâ abdî hâzâ yüezzinü ve yukîmü li's-salâh, yehâfu minnî, kad ğafertü li-abdî ve edhaltühü'l-cenneh. yehâfu minnî, kad ğafertü li-abdî ve edhaltühü'l-cenneh.

Sadaka Resûlullah, fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah, fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Yu'cibu Rabbüke. "Senin Rabbin beğenir." Yu'cibu Rabbüke. "Senin Rabbin beğenir."

Kimi beğenir? Min râî ğanemin. "Senin Rabbin, koyun güden bir çobanı beğenir." diye hitap ediyor.Kimi beğenir?

Min râî ğanemin. "Senin Rabbin, koyun güden bir çobanı beğenir." diye hitap ediyor.
Fî re'si şaziyyeti bi-cebelin. "Dağda, bir yüksek mıntıkada…" Fî re'si şaziyyeti bi-cebelin. "Dağda, bir yüksek mıntıkada…"

Şaziyye, çoğulu şazâyâ diye geliyor; el-mahallü'l-mürtefi' mânasına kullanılıyor.Şaziyye, çoğulu şazâyâ diye geliyor; el-mahallü'l-mürtefi' mânasına kullanılıyor. Nadir kelime olduğu için Arapça bilen kardeşlerimize bilgi vermiş olalım.Nadir kelime olduğu için Arapça bilen kardeşlerimize bilgi vermiş olalım. Tı'ya benzeyen zı ile, noktalı ze ile... Tı'ya benzeyen zı ile, noktalı ze ile...

Bir dağda, bir yüksek yerin başında koyun güden bir kimseyi Allah sever, ondan hoşnut olur. Bir dağda, bir yüksek yerin başında koyun güden bir kimseyi Allah sever, ondan hoşnut olur.

Ne yapıyor o şahıs? Yüezzinü li's-salâti ve yusallî. "Namaz için dağın başında ezan okuyor..." Ne yapıyor o şahıs?

Yüezzinü li's-salâti ve yusallî. "Namaz için dağın başında ezan okuyor..."

Köyde, kasabada, şehirde değil! Koyunları var... Mecbur, koyunlara bakacak bir çoban lazım. Köyde, kasabada, şehirde değil! Koyunları var... Mecbur, koyunlara bakacak bir çoban lazım.

Namaz için yüksek sesle ezan okuyor; Ve yusallî. "Sonra namaz kılıyor." Namaz için yüksek sesle ezan okuyor;

Ve yusallî. "Sonra namaz kılıyor."

Fe yekûlüllâhu azze ve celle.Fe yekûlüllâhu azze ve celle. "Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ hazretleri onun böyle yapması üzerine buyurur ki...""Aziz ve Celil olan Allahu Teâlâ hazretleri onun böyle yapması üzerine buyurur ki..." Ünzurû ilâ abdî hâzâ. "Benim şu kuluma bakın." Yüezzinü. "Ezan okuyor." Ünzurû ilâ abdî hâzâ. "Benim şu kuluma bakın." Yüezzinü. "Ezan okuyor." Ve yukîmü li's-salâh. "Ve namazı güzelce kılıyor." Yehâfu minnî. "Benden korktuğu için." Ve yukîmü li's-salâh. "Ve namazı güzelce kılıyor." Yehâfu minnî. "Benden korktuğu için."

Kimse görmediği halde; gösteriş yok...Kimse görmediği halde; gösteriş yok... Namaz vakti gelince, "Aman namazımı geçirmeyeyim, namazımı kılayım." diye emrimi tutmak için,Namaz vakti gelince, "Aman namazımı geçirmeyeyim, namazımı kılayım." diye emrimi tutmak için, benden korkarak bu ibadetini yapıyor. benden korkarak bu ibadetini yapıyor.

Kad ğafartü li-abdî. "Ben bu kulumu mağfiret ettim."Kad ğafartü li-abdî. "Ben bu kulumu mağfiret ettim." Ve edhaltühü'l-cenneh. "Ve onu cennetime dahil eyledim, cennetlik eyledim." Ve edhaltühü'l-cenneh. "Ve onu cennetime dahil eyledim, cennetlik eyledim."

Allahu Teâlâ böyle der. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ böyle der.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

İnsanın işi olabilir, çeşitli şartları olabilir, bunu da unutmayın.İnsanın işi olabilir, çeşitli şartları olabilir, bunu da unutmayın. Ezan okuduğunuz zaman, sizin görmediğiniz varlıklar sizin yanınıza gelir.Ezan okuduğunuz zaman, sizin görmediğiniz varlıklar sizin yanınıza gelir. Dağ başında yalnız kıldığınız namaz, yalnız değildir. O ezanı duyarlar.Dağ başında yalnız kıldığınız namaz, yalnız değildir. O ezanı duyarlar. Hatta meleklerden ayrı dağlar, taşlar, ağaçlar, topraklar...Hatta meleklerden ayrı dağlar, taşlar, ağaçlar, topraklar... Hepsi kıyamet gününde, ezanı okuyana şahit olacaklar; "Bu kul ezan okudu." diye. Hepsi kıyamet gününde, ezanı okuyana şahit olacaklar; "Bu kul ezan okudu." diye.

Çok sevap kazanır. Çok sevap kazanır.

Onun için dağda bayırda, kırda şehirde, köyde kasabada, yaylada mezraada,Onun için dağda bayırda, kırda şehirde, köyde kasabada, yaylada mezraada, neredeyseniz Allah'a karşı kulluk vazifenizi güzel yapın.neredeyseniz Allah'a karşı kulluk vazifenizi güzel yapın. Namaz dinin direğidir, namazlarınızı ihmal etmeyin. Dininize sımsıkı sarılın; İslâm çok güzel bir din! Namaz dinin direğidir, namazlarınızı ihmal etmeyin. Dininize sımsıkı sarılın; İslâm çok güzel bir din!

Aman imtihanları kaybetmeyin! Aman imtihanları kaybetmeyin!

Allah yardımcınız, yardımcımız olsun. Cenâb-ı Hak tevfîkini cümlemize refîk eylesin.Allah yardımcınız, yardımcımız olsun. Cenâb-ı Hak tevfîkini cümlemize refîk eylesin. Cümlemizi yolunda daim, zikrinde kâim, ibadetine müdavim eylesin.Cümlemizi yolunda daim, zikrinde kâim, ibadetine müdavim eylesin. Allah gönüllerinizin muratlarını sizlere lütfuyla, keremiyle bahşeylesin, ihsan eylesin, ikram eylesin. Allah gönüllerinizin muratlarını sizlere lütfuyla, keremiyle bahşeylesin, ihsan eylesin, ikram eylesin.

Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh! Esselâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2