Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Allah’ın Sevgili Kulları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Cemâziye'l-Evvel 1402 / 14.03.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Sevgisi Vacip Olan Kimseler, Lâ ilâhe illa’llah Kaledir, Hayır da, Şer de Allah’tan, Korku ve Ümid | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’ın Sevgili Kulları

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Cemâziye'l-Evvel 1402 / 14.03.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Allah’ın Sevgisi Vacip Olan Kimseler, Lâ ilâhe illa’llah Kaledir, Hayır da, Şer de Allah’tan, Korku ve Ümid | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayri halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Kâle'llâhu teâlâ: Vecebet mahabbetî li'llezîne yetecâlesûne fiyye Kâle'llâhu teâlâ: Vecebet mahabbetî li'llezîne yetecâlesûne fiyye ve vecebet mahabbetî li'llezîne yetebâzelûne fiyyeve vecebet mahabbetî li'llezîne yetebâzelûne fiyye ve vecebet mahabbetî li'llezîne yetelâkûne fiyye. ve vecebet mahabbetî li'llezîne yetelâkûne fiyye.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allah'ın rahmeti, selâmı, bereketi üzerinize olsun. Allah'ın rahmeti, selâmı, bereketi üzerinize olsun.

Peygamberimiz, Efendimiz, numûne-i imtisâlimiz, Peygamberimiz, Efendimiz, numûne-i imtisâlimiz, Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininMuhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktarını şu meclisimizde kıraat edeceğiz. mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktarını şu meclisimizde kıraat edeceğiz.

Hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, Hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, evvelen ve bizzât Peygamberimiz evvelen ve bizzât Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu için, Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruhu için, sonra sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ruhları için; sonra sâir enbiyâ ve mürselîn ve cümle evliyâullahın ruhları için; hâsseten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hâsseten Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ashâbının ve ashâb-ı kirâmdan bize kadar müteselsilen güzerân eylemiş olanashâbının ve ashâb-ı kirâmdan bize kadar müteselsilen güzerân eylemiş olan cümle sâdât u meşâyihimiz ve ulemâ-i dîn-i mübînimizin ruhları için;cümle sâdât u meşâyihimiz ve ulemâ-i dîn-i mübînimizin ruhları için; hâsseten okuduğumuz hadis mecmuasının müellifi hâsseten okuduğumuz hadis mecmuasının müellifi Ahmed Ziyâeddîn-i Gümüşhânevî hazretlerinin ruhu için,Ahmed Ziyâeddîn-i Gümüşhânevî hazretlerinin ruhu için, bu hadîs-i şerîflerin bize kadar sağlam bir şekilde nakledilerek gelmesinde emeği geçmiş olan bu hadîs-i şerîflerin bize kadar sağlam bir şekilde nakledilerek gelmesinde emeği geçmiş olan bütün ulemânın ve râvilerin ruhları için; bütün ulemânın ve râvilerin ruhları için; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise teşrif etmiş olanuzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise teşrif etmiş olan cümle kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihal eylemiş olan bütün yakınlarının ruhları için cümle kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihal eylemiş olan bütün yakınlarının ruhları için bir Fâtiha-i Şerîf, üç İhlâs-ı Şerîf kıraat edip ruhlarına hediye edelim,bir Fâtiha-i Şerîf, üç İhlâs-ı Şerîf kıraat edip ruhlarına hediye edelim, ondan sonra dersimize başlayalım. ondan sonra dersimize başlayalım.

Geçen hafta bir başka rivayetini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfin Geçen hafta bir başka rivayetini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfin bu hafta başka bir hadis kitabından alınmış olan ibarelerini okumakla dersimize başlayacağız. bu hafta başka bir hadis kitabından alınmış olan ibarelerini okumakla dersimize başlayacağız.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bize ifade buyurduğuna göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bize ifade buyurduğuna göre Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurmuş: Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurmuş:

Kâle'llâhu teâlâ: Vecebet mahabbetî li'llezîne yetecâlesûne fiyye. Kâle'llâhu teâlâ: Vecebet mahabbetî li'llezîne yetecâlesûne fiyye. "Benim sevmem, muhabbet etmem, hoşnut ve razı olmam birbirlerine benim uğrumda,"Benim sevmem, muhabbet etmem, hoşnut ve razı olmam birbirlerine benim uğrumda, benim rızam için gelip oturan, meclis kuran, sohbet eden kimselere vacib oldu." benim rızam için gelip oturan, meclis kuran, sohbet eden kimselere vacib oldu."

Yetecâlesûn-mücâlese, "karşılıklı gelip bir yerde oturmak, söz, sohbet, muhabbet, ahbaplık etmek" Yetecâlesûn-mücâlese, "karşılıklı gelip bir yerde oturmak, söz, sohbet, muhabbet, ahbaplık etmek" mânasına geliyor. mânasına geliyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfinde Allahu Teâlâ hazretleri; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfinde Allahu Teâlâ hazretleri; "Sırf Allah'ın rızasını düşünerek, dünya menfaati, fitne fesat bahis konusu olmadan,"Sırf Allah'ın rızasını düşünerek, dünya menfaati, fitne fesat bahis konusu olmadan, sadece Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını düşünerek, sadece Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını düşünerek, dinî ve uhrevî sebeplerle, ecrini Allah'tan bekleyerek dinî ve uhrevî sebeplerle, ecrini Allah'tan bekleyerek birbirleriyle meclis kuran kimselere benim sevmem, muhabbet etmem vacib olur." buyuruyor. birbirleriyle meclis kuran kimselere benim sevmem, muhabbet etmem vacib olur." buyuruyor.

Tahmin ederim ve umarım ki şu bizim şurada toplanmamız, oturmamız da bir meclis; Tahmin ederim ve umarım ki şu bizim şurada toplanmamız, oturmamız da bir meclis; biz de oturduk, bir köşeye cülûs eyledik.biz de oturduk, bir köşeye cülûs eyledik. Maksadımız birbirimizle buluşupMaksadımız birbirimizle buluşup Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözlerini sohbete vesile etmek.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sözlerini sohbete vesile etmek. Bir araya gelip toplantı kuranlara Allahu Teâlâ hazretleri; "Benim muhabbetim vacib olur." diyor. Bir araya gelip toplantı kuranlara Allahu Teâlâ hazretleri; "Benim muhabbetim vacib olur." diyor.

Vacib olmak, "gerekmek" demek. Vacib olmak, "gerekmek" demek. Vacib bir namaz; "farz kadar değil ama çok kuvvetli, sünnetten üstün bir şekildeVacib bir namaz; "farz kadar değil ama çok kuvvetli, sünnetten üstün bir şekilde yapılması gereken" demek oluyor. yapılması gereken" demek oluyor.

"Muhabbeti vacib oluyor." demek; hiç şek şüphe yok, "Muhabbeti vacib oluyor." demek; hiç şek şüphe yok, "Acaba Allah bu hükmünden beni istisna eder mi?"Acaba Allah bu hükmünden beni istisna eder mi? Ben de Allah rızası için böyle meclis kurdum, ahbaplarla oturdum ama bu hüküm bana da şâmil mi?" diyeBen de Allah rızası için böyle meclis kurdum, ahbaplarla oturdum ama bu hüküm bana da şâmil mi?" diye tereddüt etmeye lüzum yok. Muhakkak olacağını hadîs-i şerîf kuvvetli bir ifadeyle söylüyor. tereddüt etmeye lüzum yok. Muhakkak olacağını hadîs-i şerîf kuvvetli bir ifadeyle söylüyor.

Ve vecebet mahabbetî li'llezîne yetebâzelûne fiyye. Ve vecebet mahabbetî li'llezîne yetebâzelûne fiyye. "Benim rızam uğrunda, benim hatırım, izzim, celâlim hakkı için birbirlerine bezl ü infak eden,"Benim rızam uğrunda, benim hatırım, izzim, celâlim hakkı için birbirlerine bezl ü infak eden, ihsanda bulunan, hediyeler veren, malından, mülkünden, ihsanda bulunan, hediyeler veren, malından, mülkünden, imkânından karşısındaki kardeşine ikram eden kimselere benim muhabbetim vacib oluroldu."imkânından karşısındaki kardeşine ikram eden kimselere benim muhabbetim vacib oluroldu." Üçüncü ibare: Ve vecebet mahabbetî li'llezîne yetelâkûne fiyye.Üçüncü ibare:

Ve vecebet mahabbetî li'llezîne yetelâkûne fiyye.
"Birbirlerine benim için kavuşan, birbirlerine görmeye benim için giden kimselere"Birbirlerine benim için kavuşan, birbirlerine görmeye benim için giden kimselere benim muhabbetim vacib oluroldu." buyuruyor. benim muhabbetim vacib oluroldu." buyuruyor.

Bütün bunlardan -geçen hafta da ifade ettiğimiz gibi- Bütün bunlardan -geçen hafta da ifade ettiğimiz gibi- Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını düşünerek ahbaplık etmek, bir araya gelmek, toplantılar yapmak;Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını düşünerek ahbaplık etmek, bir araya gelmek, toplantılar yapmak; muhabbetleşmenin, alâkaları devam ettirmenin, ilgiyi, ahbaplığı, muhabbetleşmenin, alâkaları devam ettirmenin, ilgiyi, ahbaplığı, arkadaşlığı kesmemenin ne kadar önemli bir ibadet olduğu tezahür ediyor. arkadaşlığı kesmemenin ne kadar önemli bir ibadet olduğu tezahür ediyor.

Hepimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin bizi sevmesini, bizden razı olmasını isteriz. İşte imkân... Hepimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin bizi sevmesini, bizden razı olmasını isteriz. İşte imkân... Allahu Teâlâ hazretleri diyor ki; "Benim sevgimi kazanmak isteyen müslüman kardeşini sevsin. Allahu Teâlâ hazretleri diyor ki;

"Benim sevgimi kazanmak isteyen müslüman kardeşini sevsin.
Onunla gitsin, görüşsün; ilgiyi kesmesin, muhabbetleşsin, hediyeleşsin, onun gönlünü yapsın." Onunla gitsin, görüşsün; ilgiyi kesmesin, muhabbetleşsin, hediyeleşsin, onun gönlünü yapsın."

Bu sözler Bakara sûresinde bir âyet-i kerîmeyi hatırlattı. Bu sözler Bakara sûresinde bir âyet-i kerîmeyi hatırlattı. Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki; Kul. "Ey Resûl-ü Edîb'im, söyle etrafındaki müslümanlara ki;" Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki;

Kul. "Ey Resûl-ü Edîb'im, söyle etrafındaki müslümanlara ki;"

İn küntüm tuhibbûna'llâhe. "Eğer Allah'ı seviyorsanız." Fe't-tebiûnî. "Bana tâbi olun." İn küntüm tuhibbûna'llâhe. "Eğer Allah'ı seviyorsanız." Fe't-tebiûnî. "Bana tâbi olun." Yuhbib kümu'llâhu ve yağfir leküm zünûbeküm. Yuhbib kümu'llâhu ve yağfir leküm zünûbeküm. "Allahu Teâlâ sizin günahlarınızı afv u mağfiret eylesin, bağışlasın ve Allahu Teâlâ da sizi sevsin." "Allahu Teâlâ sizin günahlarınızı afv u mağfiret eylesin, bağışlasın ve Allahu Teâlâ da sizi sevsin."

Demek ki kendisini sevmek arzusunda isek, o şerefe ermek muradındaysakDemek ki kendisini sevmek arzusunda isek, o şerefe ermek muradındaysak Resûlullah'a tâbi olacağız, âyet-i kerîmede öyle gösteriyor.Resûlullah'a tâbi olacağız, âyet-i kerîmede öyle gösteriyor. Kendisinin sevgisini kazanmak arzusundaysak müslümanları seveceğiz. Hadîs-i şerîflerde geçer: Kendisinin sevgisini kazanmak arzusundaysak müslümanları seveceğiz.

Hadîs-i şerîflerde geçer:

Allahu Teâlâ hazretleri kuluna diyecek ki; "Hastalandım, beni ziyaret etmedin ey kulum!" Allahu Teâlâ hazretleri kuluna diyecek ki;

"Hastalandım, beni ziyaret etmedin ey kulum!"

Kul diyecek ki; "Yâ Rabbi! Hâşâ! Ben âciz nâçiz bir kulum, Kul diyecek ki;

"Yâ Rabbi! Hâşâ! Ben âciz nâçiz bir kulum,
sen alemlerin Rabbisin, sen nasıl hastalanırsın da ben seni nasıl ziyaret ederim?sen alemlerin Rabbisin, sen nasıl hastalanırsın da ben seni nasıl ziyaret ederim? Bu nasıl mümkün olur? Bu sözü anlayamadım." Bu nasıl mümkün olur? Bu sözü anlayamadım."

Hadîs-i şerîfte bildirildiğine göre buyuracakmış ki; Hadîs-i şerîfte bildirildiğine göre buyuracakmış ki;

"Filanca kulum rahatsızlandı, ziyaret etmedin. "Filanca kulum rahatsızlandı, ziyaret etmedin. Onu ziyaret etmiş olsaydın beni ziyaret etmiş gibi makbul olacaktı." Onu ziyaret etmiş olsaydın beni ziyaret etmiş gibi makbul olacaktı."

Bu hadîs-i şerîf uzundur, "Acıktım, doyurmadın..." diye devam eder. Bu hadîs-i şerîf uzundur, "Acıktım, doyurmadın..." diye devam eder.

Demek ki müslümanın müslümanı Allah için sevmesi, ziyaret etmesi, hediyeler vermesi, Demek ki müslümanın müslümanı Allah için sevmesi, ziyaret etmesi, hediyeler vermesi, gözetip kollaması gerekiyor. gözetip kollaması gerekiyor.

Yunus Emre boşuna söylememiş: Yaradılanı hoş gör Yaradan'dan ötürü. Yunus Emre boşuna söylememiş:

Yaradılanı hoş gör

Yaradan'dan ötürü.

Hoş görüp de ona bağlanmak; işte hadîs-i şerîflerin bize gösterdiği istikâmet, hedef bu. Hoş görüp de ona bağlanmak; işte hadîs-i şerîflerin bize gösterdiği istikâmet, hedef bu.

Allahu Teâlâ hazretleri İslâmiyet'in bu güzel meyvelerini devşiripAllahu Teâlâ hazretleri İslâmiyet'in bu güzel meyvelerini devşirip dünyada da âhirette de mesut bahtiyar olmayı cümlemize nasip eylesin. dünyada da âhirette de mesut bahtiyar olmayı cümlemize nasip eylesin.

Kin tutmak, kavga etmek, çekişmek kolay, çok görülen bir şey;Kin tutmak, kavga etmek, çekişmek kolay, çok görülen bir şey; ama insanın kezzap gibi içini tahrip eder.ama insanın kezzap gibi içini tahrip eder. Tuz ruhunu mermere döktüğün zaman nasıl oyarsa; kızan, sinirli olan, bağıran çağıran, Tuz ruhunu mermere döktüğün zaman nasıl oyarsa; kızan, sinirli olan, bağıran çağıran, başkalarını sevemeyen insanlar bakarsın mide rahatsızlığına tutulmuş, midesi ağrır,başkalarını sevemeyen insanlar bakarsın mide rahatsızlığına tutulmuş, midesi ağrır, midesine zarar verir. Asabî, eli ayağı titreyen insan kalbine zarar verir. midesine zarar verir. Asabî, eli ayağı titreyen insan kalbine zarar verir. Kötü huylar adeta bir zehir gibi midesine, kalbine, vücuduna, gözüne, her şeyine zarar verir. Kötü huylar adeta bir zehir gibi midesine, kalbine, vücuduna, gözüne, her şeyine zarar verir.

İyi huylar da insana vitamin gibi yarar. -Geçen hafta da söylemiştim ki- İyi huylar da insana vitamin gibi yarar. -Geçen hafta da söylemiştim ki- Sevilerek büyütülen çocuklar çatık kaşla büyütülen çocuklardan daha çabuk gelişiyor.Sevilerek büyütülen çocuklar çatık kaşla büyütülen çocuklardan daha çabuk gelişiyor. Alimler tecrübe etmişler ki çocuk okşanarak, sevilerek büyüdüğü zaman kilosu daha fazla oluyor.Alimler tecrübe etmişler ki çocuk okşanarak, sevilerek büyüdüğü zaman kilosu daha fazla oluyor. Küçücük daha bir şeyden anlamayan çocuk bile... Küçücük daha bir şeyden anlamayan çocuk bile...

Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri hem bizim içimizi hem de cemiyeti tahrip eden kızgınlık, Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri hem bizim içimizi hem de cemiyeti tahrip eden kızgınlık, hınç, hışım, kavga, gürültü, buğz, adâvet, gıl, gış gibi kötü huyları içimizden atsın. hınç, hışım, kavga, gürültü, buğz, adâvet, gıl, gış gibi kötü huyları içimizden atsın. Çünkü kezzap gibi içimizi kemiriyor. Bizim içimize sevgi, muhabbet, Çünkü kezzap gibi içimizi kemiriyor. Bizim içimize sevgi, muhabbet, başkasına yardım etmek ve hizmet gibi güzel duyguları ihsan eylesin. başkasına yardım etmek ve hizmet gibi güzel duyguları ihsan eylesin.

Bu eserin [Râmûzü'l-ehâdîs] yazarı olan Gümüşhaneli Hocamız Ahmed Ziyâeddîn Efendi'nin Bu eserin [Râmûzü'l-ehâdîs] yazarı olan Gümüşhaneli Hocamız Ahmed Ziyâeddîn Efendi'nin Câmiu'l-usûl diye bir büyük eseri var, tasavvufa dair çok güzel bir eser.Câmiu'l-usûl diye bir büyük eseri var, tasavvufa dair çok güzel bir eser. Türkçe'ye de tercüme edilmiş, yeni harfler ile basılmıştır. Türkçe'ye de tercüme edilmiş, yeni harfler ile basılmıştır.

Hocalarımız, Allah'a hamd ü senâlar olsun, hepsi büyük alimdir.Hocalarımız, Allah'a hamd ü senâlar olsun, hepsi büyük alimdir. Hepsi aynı zamanda müfessirdir, muhaddisdir, fakihtir, alimdir... Hepsi aynı zamanda müfessirdir, muhaddisdir, fakihtir, alimdir...

Cahilden ne hâsıl olur ki; kaş yapayım derken göz çıkartır, iyilik yapayım derken kötülük yapar. Cahilden ne hâsıl olur ki; kaş yapayım derken göz çıkartır, iyilik yapayım derken kötülük yapar.

Gümüşhaneli Efendi hazretleri orada birçok tarikati incelemiş. Gümüşhaneli Efendi hazretleri orada birçok tarikati incelemiş. Şâzelîliği, Kâdirîliği incelemiş. Hepsini sıralıyor, çeşit çeşit tarikatler... Diyor ki; Şâzelîliği, Kâdirîliği incelemiş. Hepsini sıralıyor, çeşit çeşit tarikatler... Diyor ki;

"Bütün tarikatleri inceledim, hiçbir tarikat görmedim ki hizmet esas olmasın." "Bütün tarikatleri inceledim, hiçbir tarikat görmedim ki hizmet esas olmasın."

Allah'ın sevgisine vâsıl olan, büyük mertebelere kavuşan insanlar hep hizmet ile kavuşuyorlar. Allah'ın sevgisine vâsıl olan, büyük mertebelere kavuşan insanlar hep hizmet ile kavuşuyorlar. "Rabbenâ hep bana." diye insan o zihniyette [oldu mu], kendisine biriktirmeye çok çalıştığı halde"Rabbenâ hep bana." diye insan o zihniyette [oldu mu], kendisine biriktirmeye çok çalıştığı halde bir şey biriktiremiyor da karşısındakine yardım etmeye çalıştığı, bir şey biriktiremiyor da karşısındakine yardım etmeye çalıştığı, "Ona hizmet edeyim, ona vereyim." dediği zaman Allahu Teâlâ hazretleri o zaman daha çok veriyor. "Ona hizmet edeyim, ona vereyim." dediği zaman Allahu Teâlâ hazretleri o zaman daha çok veriyor.

Hindistan'da bulunmuş bir hoca efendi söylemişti; -buralara da gelmiş-Hindistan'da bulunmuş bir hoca efendi söylemişti; -buralara da gelmiş- evinde ıslah olmaz bir çocuğu varmış, haşin, laf söz dinlemiyor.evinde ıslah olmaz bir çocuğu varmış, haşin, laf söz dinlemiyor. "Evlâdım etme eyleme. Allah'tan, peygamberden kork!" Çocuğa tesir etmiyor. "Evlâdım etme eyleme. Allah'tan, peygamberden kork!" Çocuğa tesir etmiyor. Hoca evini terk etmiş. Onlarda Allah rızası için seyahat edip başka beldelerde,Hoca evini terk etmiş. Onlarda Allah rızası için seyahat edip başka beldelerde, başka köylerde, başka şehirlerde İslâmiyet'i anlatmak, tâlim etmek, öğretmek, telkin etmek, başka köylerde, başka şehirlerde İslâmiyet'i anlatmak, tâlim etmek, öğretmek, telkin etmek, "Bak, doğru yol, hak yol İslâmiyet'tir." diye onlara konuşmak usûlü var. "Bak, doğru yol, hak yol İslâmiyet'tir." diye onlara konuşmak usûlü var. Gezerler. Buraya gelenleri de duymuşsunuzdur, belki görmüşsünüzdür, dinlemişsinizdir. Gezerler. Buraya gelenleri de duymuşsunuzdur, belki görmüşsünüzdür, dinlemişsinizdir. Başka bir kasabaya "Allah'ın dinine hizmet olsun, insanlara dini tebliğ edeyim." diye çıkmış gitmiş.Başka bir kasabaya "Allah'ın dinine hizmet olsun, insanlara dini tebliğ edeyim." diye çıkmış gitmiş. Arkadan haber gelmiş; "Evlâdın ıslah oldu." diye. Kendisi uğraşıyor, başında bulunduğu zamanArkadan haber gelmiş; "Evlâdın ıslah oldu." diye. Kendisi uğraşıyor, başında bulunduğu zaman yapamıyor da bak; yapamıyor da bak;

İn tensuru'llâhe yensurküm ve yüssebbit akdâmeküm âyet-i kerîmesinin sırrı tezâhür ediyor. İn tensuru'llâhe yensurküm ve yüssebbit akdâmeküm âyet-i kerîmesinin sırrı tezâhür ediyor. "Siz Allah'a yardım ederseniz Allah da size yardım eder, ayaklarınızı yere sapasağlam bastırır,"Siz Allah'a yardım ederseniz Allah da size yardım eder, ayaklarınızı yere sapasağlam bastırır, sizi sabitkadem tutar." sizi sabitkadem tutar."

Allahu Teâlâ hazretlerinin yardıma ihtiyacı mı var? O bize lafı anlatmak için... Allahu Teâlâ hazretlerinin yardıma ihtiyacı mı var?

O bize lafı anlatmak için...
"Hastalandım da beni ziyaret etmedin" diye hadîs-i şerîfte geçmişti... "Hastalandım da beni ziyaret etmedin" diye hadîs-i şerîfte geçmişti... Allahu Teâlâ hazretlerinin yardıma ihtiyacı yok. Çünkü "ol" dediği zaman oluyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin yardıma ihtiyacı yok. Çünkü "ol" dediği zaman oluyor. Kün, "ol" demek. Fe-yekûn, olur... Yâsîn'de hep okuruz; Kün, "ol" demek. Fe-yekûn, olur... Yâsîn'de hep okuruz;

İzâ erâde şey'en en yekûle lehû kün fe-yekûn. "Bir şeyi murad etti mi 'ol' der, olur." İzâ erâde şey'en en yekûle lehû kün fe-yekûn. "Bir şeyi murad etti mi 'ol' der, olur."

Şu koca kâinatın, yıldızların, ayların, güneşlerin, Şu koca kâinatın, yıldızların, ayların, güneşlerin, şu dünya içindeki binbir hâdisenin, bu laf söz dinlemez insanların, mahlukların, şu dünya içindeki binbir hâdisenin, bu laf söz dinlemez insanların, mahlukların, haşerâtın, hepsinin idaresini bir an zor gelmeden... haşerâtın, hepsinin idaresini bir an zor gelmeden...

Ve lâ yeûduhû hifzuhumâ. Bu nizamı muhafaza, tasarruf etmek, yönetmek zor gelmiyor.Ve lâ yeûduhû hifzuhumâ. Bu nizamı muhafaza, tasarruf etmek, yönetmek zor gelmiyor. Allahu Teâlâ hazretlerinin kudreti için nedir ki bunlar? O halde yardıma ihtiyacı yok.Allahu Teâlâ hazretlerinin kudreti için nedir ki bunlar?

O halde yardıma ihtiyacı yok.
Bizim yardıma ihtiyacımız var! Sen Allah'ın dinine yardım etmek yoluna girdiğin, Bizim yardıma ihtiyacımız var!

Sen Allah'ın dinine yardım etmek yoluna girdiğin,
hizmet edebini takındığın, zihniyetini değiştirip de Allah'ın istediği zihniyete erdiğin zaman, hizmet edebini takındığın, zihniyetini değiştirip de Allah'ın istediği zihniyete erdiğin zaman, Allah o zaman veriyor. Allahu Teâlâ hazretleri kullarını imtihan ediyor,Allah o zaman veriyor. Allahu Teâlâ hazretleri kullarını imtihan ediyor, kullarına bakıyor, nazar ediyor. kullarına bakıyor, nazar ediyor. İn lem tekün terâhu ve innehû yerâke. "Sen O'nu görmüyorsun ama O seni görüyor." İn lem tekün terâhu ve innehû yerâke. "Sen O'nu görmüyorsun ama O seni görüyor." Sana senden yakın. Kalbinden geçeni biliyor. Sana senden yakın. Kalbinden geçeni biliyor. Yaptığını bildiği gibi yapacağını da biliyor. Hiç şek ve şüphemiz yok. Yaptığını bildiği gibi yapacağını da biliyor. Hiç şek ve şüphemiz yok. Seni kontrol ediyor, gözleyip duruyor. Sen bir dönüş yapıpSeni kontrol ediyor, gözleyip duruyor. Sen bir dönüş yapıp Allahu Teâlâ hazretlerine makbul gelecek bir iş yaptın mı, o zaman ihsan ediyor. Allahu Teâlâ hazretlerine makbul gelecek bir iş yaptın mı, o zaman ihsan ediyor. Edepsizlik yaptın mı, o zaman kesiyor. Hadîs-i şerîflerde bir kötü kadını anlatır: Edepsizlik yaptın mı, o zaman kesiyor.

Hadîs-i şerîflerde bir kötü kadını anlatır:
Çölde giderken susamış. Susayınca orada bir su kuyusu görmüş.Çölde giderken susamış. Susayınca orada bir su kuyusu görmüş. Tutuna tutuna kuyunun içine inmiş. TabiiTutuna tutuna kuyunun içine inmiş. Tabii çeşme gibi değil ki, inmek lazım aşağıya ki suyu alabilsin.çeşme gibi değil ki, inmek lazım aşağıya ki suyu alabilsin. İçmiş suyu, susuzluğunu gidermiş. Yukarı çıkmış, bir de bakmış ki orada bir köpek... İçmiş suyu, susuzluğunu gidermiş. Yukarı çıkmış, bir de bakmış ki orada bir köpek... Kızdığımız zaman birbirimize hakaret diye söyleriz, öyle makbul sayılmayan bir hayvan... Kızdığımız zaman birbirimize hakaret diye söyleriz, öyle makbul sayılmayan bir hayvan... Susuzluktan dili sarkmış, halsizleşmiş, öyle duruyor.Susuzluktan dili sarkmış, halsizleşmiş, öyle duruyor. O kötü kadın demiş ki; "Ben susadım, gücüm kuvvetim var, insanım,O kötü kadın demiş ki; "Ben susadım, gücüm kuvvetim var, insanım, kuyudan aşağı indim, suyu içtim; ama bu ne yapacak? kuyudan aşağı indim, suyu içtim; ama bu ne yapacak? Bitkinleşmiş, bu kızgın güneşin altında, bu kumun üstünde ölür bu. Bitkinleşmiş, bu kızgın güneşin altında, bu kumun üstünde ölür bu. Yazık, bunun da canı var. Kim bilir içi nasıl kavruluyordur şimdi..." Yazık, bunun da canı var. Kim bilir içi nasıl kavruluyordur şimdi..." Kendisi çekti ya susuzluğu... Onun da [etkisi var.] Kap kacak yok, kova yok; Kendisi çekti ya susuzluğu... Onun da [etkisi var.] Kap kacak yok, kova yok; o zamanların imkânları şimdiki gibi değil.o zamanların imkânları şimdiki gibi değil. Aşağı inmiş, suyun içine pabucunu daldırmış, pabucunun aldığı kadar suyu yukarıya getirmiş,Aşağı inmiş, suyun içine pabucunu daldırmış, pabucunun aldığı kadar suyu yukarıya getirmiş, köpeğin önüne... Köpek de yalaya yalaya o suyu içmiş. köpeğin önüne... Köpek de yalaya yalaya o suyu içmiş.

Hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki; "O merhametinden Allah onu affetti." Hadîs-i şerîfte bildiriliyor ki;

"O merhametinden Allah onu affetti."

Köpeğe merhametinden dolayı affederse,Köpeğe merhametinden dolayı affederse, Allah'ın eşref-i mahlukâtı olan insana, insanların en şereflisi olan Allah'ın eşref-i mahlukâtı olan insana, insanların en şereflisi olan müslümana hizmet ederse ne olur? müslümana hizmet ederse ne olur?

Çünkü insanlar, insan olmakla beraber bazen -imansız olduğu zaman- esfel-i sâfilîne düşüyor. Çünkü insanlar, insan olmakla beraber bazen -imansız olduğu zaman- esfel-i sâfilîne düşüyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bize bu kestirme yolları gösterir de Allahu Teâlâ hazretleri bize bu kestirme yolları gösterir de biz de edebimizi ona göre takınırsak kolaydan varılır. biz de edebimizi ona göre takınırsak kolaydan varılır.

Allahu Teâlâ hazretlerinin emirleri zor değil ki... Allahu Teâlâ hazretlerinin emirleri zor değil ki... Zaten tâkatin fevkinde bir yük de yüklememiş... Ama nedense yapmıyoruz! Zaten tâkatin fevkinde bir yük de yüklememiş... Ama nedense yapmıyoruz!

Bu hadîs-i şerîfleri ezberlemek lazım. Hatta evin duvarına, merdivenin girişine yazmak lazım ki Bu hadîs-i şerîfleri ezberlemek lazım. Hatta evin duvarına, merdivenin girişine yazmak lazım ki insan bu hadîs-i şerîflere göre [hareket etsin.] insan bu hadîs-i şerîflere göre [hareket etsin.]

Yolda gelirken bir kardeşimizle karşılaştık. "Geçen hafta yoktum. Bir iş için Adana'ya gittim." dedi.Yolda gelirken bir kardeşimizle karşılaştık. "Geçen hafta yoktum. Bir iş için Adana'ya gittim." dedi. Adana'ya bir iş için gitmiş. Allah rızası için de bir ziyarete gitmeli ki muhabbet olsun.Adana'ya bir iş için gitmiş. Allah rızası için de bir ziyarete gitmeli ki muhabbet olsun. Muhabbet olunca Allah da seviyor. Muhabbet olunca Allah da seviyor.

Biz birbirimizi sevmeyince, birbirimizden kopunca, birbirimize düşmanlık besleyince Biz birbirimizi sevmeyince, birbirimizden kopunca, birbirimize düşmanlık besleyince düşman kazanıyor. düşman kazanıyor. O zaman o bizi tek tek yakalayıp hakkımızdan geliyor. O zaman o bizi tek tek yakalayıp hakkımızdan geliyor.

Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez, Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez. Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez,

Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.

Toplu çalıştı mı, muhabbetli oldu mu kimse bir şey yapamaz. Yalnız insana herkes [çatar.] Toplu çalıştı mı, muhabbetli oldu mu kimse bir şey yapamaz. Yalnız insana herkes [çatar.] Mesela etrafı, ailesi kalabalık bir kimseye gidip de bir kimse çatabilir mi? Mesela etrafı, ailesi kalabalık bir kimseye gidip de bir kimse çatabilir mi?

İnsan; "Ben bunu burada yalnız başına döverim ama bunun kavmi, kabilesi var;İnsan; "Ben bunu burada yalnız başına döverim ama bunun kavmi, kabilesi var; yarın beni bu şehirde yaşatmazlar." diye düşünür.yarın beni bu şehirde yaşatmazlar." diye düşünür. Onun gibi... Müslümanlar da yekvücut olsa kimse bir şey yapamayacak ama bölünmüşler. Onun gibi...

Müslümanlar da yekvücut olsa kimse bir şey yapamayacak ama bölünmüşler.
Arap ırkından olduğu halde Suudi Arabistan, Lübnan, Suriye diye bölünmüş.Arap ırkından olduğu halde Suudi Arabistan, Lübnan, Suriye diye bölünmüş. Şimdi onların içinde de bölünüyor; yok kuzeyi, yok güneyi... Kuzey Yemen, Güney Yemen...Şimdi onların içinde de bölünüyor; yok kuzeyi, yok güneyi... Kuzey Yemen, Güney Yemen... Küçücük bir petrol mıntıkası olan Basra'da kaç tane emirlik var,Küçücük bir petrol mıntıkası olan Basra'da kaç tane emirlik var, Birleşik Arap Emirlikleri adını almış, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Abudabi, Birleşik Arap Emirlikleri adını almış, Katar, Kuveyt, Bahreyn, Abudabi, adını bildiğimiz bilmediğimiz bir sürü [devlet...] Nedir bu ayrılık?.. adını bildiğimiz bilmediğimiz bir sürü [devlet...]

Nedir bu ayrılık?..

Müslümanların kimisi balla kaymakla beslenir, kimisi açlığından ölür.Müslümanların kimisi balla kaymakla beslenir, kimisi açlığından ölür. Hindistan'da veya Afrika'da, Somali'deHindistan'da veya Afrika'da, Somali'de Kızalhaç müslümanlara, oranın insanlarına yardım etmek istemiş; kabul etmemişler.Kızalhaç müslümanlara, oranın insanlarına yardım etmek istemiş; kabul etmemişler. Oradaki insanlar açlıktan ölüyor. Gıda yok, fakir, fukarâ... Oradaki insanlar açlıktan ölüyor. Gıda yok, fakir, fukarâ... Öbür taraftaki de zenginlikten ölüyor. Parayı nereye koyacağını bilemiyor, oradan ölüyor. Öbür taraftaki de zenginlikten ölüyor. Parayı nereye koyacağını bilemiyor, oradan ölüyor.

Muhabbet, birlik beraberlik olsa... "Bizim tarımımız, ziraatimiz iyi; Muhabbet, birlik beraberlik olsa... "Bizim tarımımız, ziraatimiz iyi; buyur meyveyi bizden al. Senin petrolün iyi; petrolü bize ver...buyur meyveyi bizden al. Senin petrolün iyi; petrolü bize ver... Yazın burası serin, kışın orası sıcak..." Muhabbet olsa neler olacak... Yazın burası serin, kışın orası sıcak..." Muhabbet olsa neler olacak...

Peki kim bozuyor bu muhabbeti? Bir kere bizim cahilliğimiz bozuyor.Peki kim bozuyor bu muhabbeti?

Bir kere bizim cahilliğimiz bozuyor.
Biz cahil olmasak muhabbeti arttıracak, devam ettirecek tedbirler dinimizde çok.Biz cahil olmasak muhabbeti arttıracak, devam ettirecek tedbirler dinimizde çok. İşte hadîs-i şerîf. İşte hadîs-i şerîf.

Neden namaz kılıyoruz? Allah sevsin diye. Niçin oruç tutuyoruz? Neden namaz kılıyoruz?

Allah sevsin diye.

Niçin oruç tutuyoruz?

Allah sevsin diye. Niçin hacca gidiyorsun? Allah sevsin diye. Allah sevsin diye.

Niçin hacca gidiyorsun?

Allah sevsin diye.

İşte sevmesinin çaresini gösteriyor burada: Mahlukâtını seveceksin, onlara muhabbet edeceksin, İşte sevmesinin çaresini gösteriyor burada: Mahlukâtını seveceksin, onlara muhabbet edeceksin, müslümanlara hizmet edeceksin ki O da sevecek. müslümanlara hizmet edeceksin ki O da sevecek. Biz sanıyoruz ki beş vakit namaz kılınca iş bitiyor. Allah sevecek.Biz sanıyoruz ki beş vakit namaz kılınca iş bitiyor. Allah sevecek. Allah bizden başka şeyler istiyor. Sen beş vakit namaz kıldığın zaman kendine kılıyorsun;Allah bizden başka şeyler istiyor. Sen beş vakit namaz kıldığın zaman kendine kılıyorsun; ama muhabbet ettiğin zaman, o kardeşin dertli olduğunda dayanamazsın ki;ama muhabbet ettiğin zaman, o kardeşin dertli olduğunda dayanamazsın ki; "Kardeşimin bir sıkıntısı var." dersin, gece uyku tutmaz, gidersin, yardım edersin."Kardeşimin bir sıkıntısı var." dersin, gece uyku tutmaz, gidersin, yardım edersin. Allahu Teâlâ hazretleri o muhabbeti istiyor. Allahu Teâlâ hazretleri o muhabbeti istiyor.

Kâle'llâhu azze ve celle: Lâ ilâhe illallâhu kelâmî ve ene hüve. Kâle'llâhu azze ve celle: Lâ ilâhe illallâhu kelâmî ve ene hüve. Fe-men kâlehâ dehale hısnî ve men dehale hısnî emine ikâbî. Fe-men kâlehâ dehale hısnî ve men dehale hısnî emine ikâbî.

Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş. Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edilmiş.

Tabii -söyleyen- söz Peygamber Efendimiz'in, bize nakleden Peygamber Efendimiz'in damadıTabii -söyleyen- söz Peygamber Efendimiz'in, bize nakleden Peygamber Efendimiz'in damadı Hz. Ali. Ama Resûlullah da "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu." diye anlatıyor,Hz. Ali. Ama Resûlullah da "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu." diye anlatıyor, yani hadîs-i kudsî olarak... yani hadîs-i kudsî olarak...

Kâle'llâhu azze ve celle. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki, ey ümmetim!" demiş oluyor,Kâle'llâhu azze ve celle. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki, ey ümmetim!" demiş oluyor, Peygamber Efendimiz. Peygamber Efendimiz.

Allahu Teâlâ hazretleri; "Lâ ilâhe illallah benim sözümdür, kelâmımdır." buyurmuş. Allahu Teâlâ hazretleri; "Lâ ilâhe illallah benim sözümdür, kelâmımdır." buyurmuş.

"Allah'tan başka mâbut yoktur" cümlesi Allahu Teâlâ hazretlerinin kelâmı, "Allah'tan başka mâbut yoktur" cümlesi Allahu Teâlâ hazretlerinin kelâmı, lâlettâyin bir söz değil, fevkalâde kıymetli bir söz. Yani öyle hafife alınacak bir şey değil. lâlettâyin bir söz değil, fevkalâde kıymetli bir söz. Yani öyle hafife alınacak bir şey değil. Tesiri fevkalâde büyük. Cennetin anahtarı; o olmadan cennete girilmiyor.Tesiri fevkalâde büyük. Cennetin anahtarı; o olmadan cennete girilmiyor. Cennete lâ ilâhe illallah'la giriliyor. İslâm'ın da anahtarı.Cennete lâ ilâhe illallah'la giriliyor. İslâm'ın da anahtarı. Lâ ilâhe illallahsız insan İslâm'a da giremez; çırpınır çırpınır, dışarıda kalır.Lâ ilâhe illallahsız insan İslâm'a da giremez; çırpınır çırpınır, dışarıda kalır. Ondan sonra, selâmetin de anahtarı... Ondan sonra, selâmetin de anahtarı...

Ve ene hüve. "İşte ben o sözün ifade ettiği Zât-ı Celîlim."Ve ene hüve. "İşte ben o sözün ifade ettiği Zât-ı Celîlim." "Lâ ilâhe illallah sözünün mânası neyse ben oyum." diyor Allahu Teâlâ hazretleri.

"Lâ ilâhe illallah sözünün mânası neyse ben oyum." diyor Allahu Teâlâ hazretleri.

Peki mânası nedir? Lâ ilâhe illallah. "Allah'tan başka hiçbir mâbut, hiçbir tapınacak, Peki mânası nedir?

Lâ ilâhe illallah. "Allah'tan başka hiçbir mâbut, hiçbir tapınacak,
gönül bağlanacak, itaat edilecek, sevilecek, sevilmeye layık bir başka varlık yok.gönül bağlanacak, itaat edilecek, sevilecek, sevilmeye layık bir başka varlık yok. Allahu Teâlâ hazretleri var; sadece O'na ibadet edilir. İnsan sadece O'na itaat eder, Allahu Teâlâ hazretleri var; sadece O'na ibadet edilir. İnsan sadece O'na itaat eder, bağlanır, inkiyad eder." İnsanlar başkalarına da bağlanıyor ama yanlışlıkla bağlanıyor. Yanlış. bağlanır, inkiyad eder."

İnsanlar başkalarına da bağlanıyor ama yanlışlıkla bağlanıyor. Yanlış.

Allahu Teâlâ hazretleri; "O söz benim kelâmımdır, ben öyleyim." diyor. Allahu Teâlâ hazretleri; "O söz benim kelâmımdır, ben öyleyim." diyor.

Fe-men kâlehâ. Bir insan lâ ilâhe illallah derse, Fe-men kâlehâ.

Bir insan lâ ilâhe illallah derse,
Allah'ın bu kelâmını söylerse ne olur? "Kim bunu derse..." Allah'ın bu kelâmını söylerse ne olur?

"Kim bunu derse..."

Dehale hısnî. "Benim kalemin, hisarımın içine girmiş olur." Dehale hısnî. "Benim kalemin, hisarımın içine girmiş olur."

Lâ ilâhe illallah diyen sanki bir Rumeli hisarı gibi, büyük askerî üs gibi sağlam, Lâ ilâhe illallah diyen sanki bir Rumeli hisarı gibi, büyük askerî üs gibi sağlam, emniyetli bir kaleye girmiş gibi olur. emniyetli bir kaleye girmiş gibi olur.

Ve men dehale hısnî. "Kim benim hisarımın, kalemin içine girerse..."Ve men dehale hısnî. "Kim benim hisarımın, kalemin içine girerse..." Emine ikâbî. "Benim azabımdan, ikâbımdan selâmette, emniyette olur." Emine ikâbî. "Benim azabımdan, ikâbımdan selâmette, emniyette olur."

Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin azabı, ikâbı, cezası, cehennemi var. Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin azabı, ikâbı, cezası, cehennemi var.

Kurtuluş? Lâ ilâhe illallah. Lâ ilâhe illallah diyen, Kurtuluş?

Lâ ilâhe illallah.

Lâ ilâhe illallah diyen,
O'na sığınan Allahu Teâlâ hazretlerinin ikâbından mahfuz kalıyor. O'na sığınan Allahu Teâlâ hazretlerinin ikâbından mahfuz kalıyor. Allah onu koruyor; öyle diyeni [cehenneme] sokmayacak. Allah onu koruyor; öyle diyeni [cehenneme] sokmayacak.

Peki, bir defa demek [yeter mi?] Bir defa derse insan müslüman olur. Peki, bir defa demek [yeter mi?]

Bir defa derse insan müslüman olur.
Ama müslüman olduktan sonra; "Yâ Rabbi! Ben senin var ve bir olduğunu idrak ettim.Ama müslüman olduktan sonra; "Yâ Rabbi! Ben senin var ve bir olduğunu idrak ettim. Resûlullah Muhammed-i Mustafâ'nın Resûlullah Muhammed-i Mustafâ'nın senin tarafından gönderilmiş bir elçi olduğunu kabul ettim." diyorsun,senin tarafından gönderilmiş bir elçi olduğunu kabul ettim." diyorsun, ondan sonra da ilgilenmiyorsun, yan gelip yatıyorsun. ondan sonra da ilgilenmiyorsun, yan gelip yatıyorsun. O zaman insan mesul olur. "Ey kulum! Sen benim varlığımı bildin de O zaman insan mesul olur. "Ey kulum! Sen benim varlığımı bildin de niye benim buyruklarımın ne olduğunu araştırmadın? niye benim buyruklarımın ne olduğunu araştırmadın? Niye hayatını benim istediğime göre tanzim etmedin?" diye oradan ceza gelir. Niye hayatını benim istediğime göre tanzim etmedin?" diye oradan ceza gelir.

O halde, insan [bu sözü] devamlı diyecek. Bunu devamlı dedikçe devamlı hıfz u himâyede olacak. O halde, insan [bu sözü] devamlı diyecek. Bunu devamlı dedikçe devamlı hıfz u himâyede olacak.

Buradan faydalanarak ulemâ demiş ki; "İnsanların kalesi üç tanedir. Buradan faydalanarak ulemâ demiş ki;

"İnsanların kalesi üç tanedir.
Birisi Kur'ân-ı Kerîm'dir." Kur'ân-ı Kerîm'e sığınan kurtulur. Birisi Kur'ân-ı Kerîm'dir."

Kur'ân-ı Kerîm'e sığınan kurtulur.

Kur'ân-ı Kerîm'e nasıl sığınacağız? Kur'ân-ı Kerîm'e nasıl sığınacağız?

Okuyacağız, gereğini yapacağız, ona ilticâ edeceğiz, kurtulacağız. Okuyacağız, gereğini yapacağız, ona ilticâ edeceğiz, kurtulacağız.

"Mescitler de benim kalemdir, buraya giren de kurtulur." "Mescitler de benim kalemdir, buraya giren de kurtulur."

Burada çalgı türkü, kavga gürültü yok. Burası Allah'ın mübarek kıldığı yer. Burada çalgı türkü, kavga gürültü yok. Burası Allah'ın mübarek kıldığı yer. Allahu Teâlâ hazretlerinin evlerinden bir ev burası.Allahu Teâlâ hazretlerinin evlerinden bir ev burası. Allahu Teâlâ hazretleri kendisine ibadet edilen mahallere bir şeref vermiş.Allahu Teâlâ hazretleri kendisine ibadet edilen mahallere bir şeref vermiş. Yeryüzünde hiçbir yerde bu şeref yok. O da mescit olmak şartı müstesna.Yeryüzünde hiçbir yerde bu şeref yok. O da mescit olmak şartı müstesna. Mescitlerin dışında başka bir yere Allahu Teâlâ hazretleri kâinat yaratıldığı zamandan Mescitlerin dışında başka bir yere Allahu Teâlâ hazretleri kâinat yaratıldığı zamandan bugüne kadar rahmet nazarı ile bakmamış, bir değer vermemiş. bugüne kadar rahmet nazarı ile bakmamış, bir değer vermemiş. Yeryüzünün değeri; şu mescitlerinde, ibadet edilen yerlerinde, ibadet eden kullarında. Yeryüzünün değeri; şu mescitlerinde, ibadet edilen yerlerinde, ibadet eden kullarında. Yoksa dünyanın ne kıymeti var? Yoksa dünyanın ne kıymeti var?

İşte gökyüzüne bak; ne kadar büyük yıldızlar var, kaç tane, adedini saymak mümkün değil... İşte gökyüzüne bak; ne kadar büyük yıldızlar var, kaç tane, adedini saymak mümkün değil...

Bu dünya içinde müslümanın bir de lâ ilâhe illallah kalesi [var.] Bu dünya içinde müslümanın bir de lâ ilâhe illallah kalesi [var.] Bir insan her gün lâ ilâhe illallah'ı çok söylerse, o zaman günün hâdiselerinden de emniyette olur.Bir insan her gün lâ ilâhe illallah'ı çok söylerse, o zaman günün hâdiselerinden de emniyette olur. O günün başına getirmiş olduğu dertlerden, sıkıntılardan da kurtulur. O günün başına getirmiş olduğu dertlerden, sıkıntılardan da kurtulur.

Bu sözün nereden nereye varacağını, daha evvel de bir münasebetle söylediğim,Bu sözün nereden nereye varacağını, daha evvel de bir münasebetle söylediğim, olmuş bir hâdise ile anlatayım: Arkadaşlardan birisi hacca gitmiş. olmuş bir hâdise ile anlatayım:

Arkadaşlardan birisi hacca gitmiş.
Kendisi güçlü kuvvetli bir kimse olduğundan Cebel-i Rahme'ye de çıkmak istemiş. Kendisi güçlü kuvvetli bir kimse olduğundan Cebel-i Rahme'ye de çıkmak istemiş. Cebel-i Rahme Peygamber Efendimiz'in veda haccındaCebel-i Rahme Peygamber Efendimiz'in veda haccında Arafat'ta veda hutbesini okuduğu yüksekçe tepe.Arafat'ta veda hutbesini okuduğu yüksekçe tepe. Orası çok şerefli bir yer olduğu için hacılar çok kalabalık oluyor, yanına bile yaklaşılmıyor. Orası çok şerefli bir yer olduğu için hacılar çok kalabalık oluyor, yanına bile yaklaşılmıyor. "Ben nasıl olsa güçlüyüm, kuvvetliyim." diye oraya kalkmış gitmiş. "Ben nasıl olsa güçlüyüm, kuvvetliyim." diye oraya kalkmış gitmiş.

Gitmiş ama ne güç, ne kuvvet para ediyor...Gitmiş ama ne güç, ne kuvvet para ediyor... Kalabalık dört bir yanından sıkıştırmış; itse bile o kalabalığın tazyikini aşamıyor. Kalabalık dört bir yanından sıkıştırmış; itse bile o kalabalığın tazyikini aşamıyor. Nefesi kesilmiş, göğsü çatırdamaya başlamış.Nefesi kesilmiş, göğsü çatırdamaya başlamış. Ölenleri kalanları [duyuyoruz;] "Hacdaki izdihamdan kalabalıkta sıkıştı öldü." diye... Ölenleri kalanları [duyuyoruz;] "Hacdaki izdihamdan kalabalıkta sıkıştı öldü." diye... Onun da göğsü çatırdamaya başlamış. "Galiba sonum geldi, burada öleceğim." demiş. Onun da göğsü çatırdamaya başlamış. "Galiba sonum geldi, burada öleceğim." demiş.

Fakat hatırlatan da Allah değil mi; lâ ilâhe illallah'ın fazâili, meziyetleri aklına gelmiş, Fakat hatırlatan da Allah değil mi; lâ ilâhe illallah'ın fazâili, meziyetleri aklına gelmiş, başlamış orada lâ ilâhe illallah demeye... başlamış orada lâ ilâhe illallah demeye... Belki de "Son nefeste imanla göçeyim." diye de demiş olabilir.Belki de "Son nefeste imanla göçeyim." diye de demiş olabilir. "Birkaç defa lâ ilâhe illallah dedim; ne olduğunu anlayamadım,"Birkaç defa lâ ilâhe illallah dedim; ne olduğunu anlayamadım, kendimi rahat bir yerde buldum." diyor. kendimi rahat bir yerde buldum." diyor. O kalabalık, o sıkışıklığın içinden -ölmeye gelmişken- Allah kurtarmış. O kalabalık, o sıkışıklığın içinden -ölmeye gelmişken- Allah kurtarmış.

İşte böyle faydaları da vardır. İşte böyle faydaları da vardır.

Allahu Teâlâ hazretleri bu kelamın kadr ü kıymetini bilenlerden eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bu kelamın kadr ü kıymetini bilenlerden eylesin. Bu kelâm üzere bizi yaşatsın, bu kelâm üzere öldürsün. Bu kelâm üzere bizi yaşatsın, bu kelâm üzere öldürsün. Bu kelâm ile, şehadet kelimesi ile son nefesimizi vermek nasip etsin. Bu kelâm ile, şehadet kelimesi ile son nefesimizi vermek nasip etsin. Kim bu kelâmı göğsüne nakşederse Allahu Teâlâ hazretleri ona büyük ecirler ihsan eder.Kim bu kelâmı göğsüne nakşederse Allahu Teâlâ hazretleri ona büyük ecirler ihsan eder. Onu gözümüze, gönlümüze, göğsümüze nakşetmeyi cümlemize nasip eylesin. Onu gözümüze, gönlümüze, göğsümüze nakşetmeyi cümlemize nasip eylesin.

Kâle'llâhu teâlâ: İnnî ene'r-rabbu kadaytü'l-hayre ve'ş-şerre. Kâle'llâhu teâlâ: İnnî ene'r-rabbu kadaytü'l-hayre ve'ş-şerre. Fe-veylün li-men kadaytü alâ yedeyhi'ş-şerre ve tûbâ li-men kadaytü alâ yedeyhi'l-hayre. Fe-veylün li-men kadaytü alâ yedeyhi'ş-şerre ve tûbâ li-men kadaytü alâ yedeyhi'l-hayre.

"Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki; 'Ben Rabbim, Rabbü'l-âlemînim. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;

'Ben Rabbim, Rabbü'l-âlemînim.
Kâinatın Rabbiyim, sahibiyim. Yönetmesi, idaresi, terbiyesi, beslenmesi hep bana ait. Kâinatın Rabbiyim, sahibiyim. Yönetmesi, idaresi, terbiyesi, beslenmesi hep bana ait. Kâinatın mâliki ve mutasarrıfıyım. Hayrı da şerri de hükmeden benim.Kâinatın mâliki ve mutasarrıfıyım. Hayrı da şerri de hükmeden benim. Ben hükmettim. Onun eli vasıtasıyla şerri takdir ettiğim kimselere yazıklar olsun.Ben hükmettim. Onun eli vasıtasıyla şerri takdir ettiğim kimselere yazıklar olsun. Onun eli vasıtasıyla hayrı takdir ettiğim [kimselere müjdeler olsun.'"] Onun eli vasıtasıyla hayrı takdir ettiğim [kimselere müjdeler olsun.'"]

Sabah çıkıyor evinden, akşama kadar bir şeylerle uğraşıyor. Sabah çıkıyor evinden, akşama kadar bir şeylerle uğraşıyor. Bir gruba dahil; çalışıyor, çabalıyor, akşama bir şeyler yapıyor,Bir gruba dahil; çalışıyor, çabalıyor, akşama bir şeyler yapıyor, bir şeyleri yapmak için peşinden koşuyor, yapınca seviniyor...bir şeyleri yapmak için peşinden koşuyor, yapınca seviniyor... Hayırda mı kullanıyor, şer de mi kullanıyor? Bakalım nereye yarıyor yaptığı iş? Hayırda mı kullanıyor, şer de mi kullanıyor? Bakalım nereye yarıyor yaptığı iş?

Allahu Teâlâ hazretleri gözümüzdeki perdeyi kaldırsın. Allahu Teâlâ hazretleri gözümüzdeki perdeyi kaldırsın. Bizi hayırlara vesile, vasıta eylesin. Şerlere âlet etmesin. Bizi hayırlara vesile, vasıta eylesin. Şerlere âlet etmesin. Şeytana, şeytanlı, şerli kimselere kanıp peşine takılıp da onlara âlet ettirmesin. Şeytana, şeytanlı, şerli kimselere kanıp peşine takılıp da onlara âlet ettirmesin.

Kâle'llâhu azze ve celle: Yebne Âdeme mehmâ abedtenîKâle'llâhu azze ve celle: Yebne Âdeme mehmâ abedtenî ve recevtenî ve lem tüşrik bî şey'en ğafertü leke alâ mâ kâne fîke ve recevtenî ve lem tüşrik bî şey'en ğafertü leke alâ mâ kâne fîke ve in'istakbeltenî bi-melei's-semâi ve'l-ardi hatâyâve in'istakbeltenî bi-melei's-semâi ve'l-ardi hatâyâ ve zünûben istakbeltüke bi-mil'ihinne mine'l-mağfireti ve ağfirü leke ve lâ ubâlî. ve zünûben istakbeltüke bi-mil'ihinne mine'l-mağfireti ve ağfirü leke ve lâ ubâlî.

Bu hadîs-i şerîf Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş Bu hadîs-i şerîf Ebu'd-Derdâ radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş bir büyük müjdeli hadîs-i şerîftir ki can kulağı ile dinleyin. bir büyük müjdeli hadîs-i şerîftir ki can kulağı ile dinleyin.

Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki; Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki;

"Ey âdemoğlu! Sen bana ibadet ettikçe ve benden hayır, afv u mağfiret umdukça,"Ey âdemoğlu! Sen bana ibadet ettikçe ve benden hayır, afv u mağfiret umdukça, bana şirk koşmadığın müddetçe ben seni afv u mağfiret ederim." bana şirk koşmadığın müddetçe ben seni afv u mağfiret ederim."

Elinden geldiği kadar kulluk etmeye çalışacaksın. Allah'tan ümidini kesmeyeceksin. Elinden geldiği kadar kulluk etmeye çalışacaksın. Allah'tan ümidini kesmeyeceksin. Kul için iki şey var: Bir, ümitlenmek. [İki,] korkmak.Kul için iki şey var: Bir, ümitlenmek. [İki,] korkmak. Tamamen ümitlenip ümidi garanti hâline getirip;Tamamen ümitlenip ümidi garanti hâline getirip; "Tamam, lâ ilâhe illallah dedim, Allah beni cennete sokar, lüzum yok fazla düşünmeye." derse "Tamam, lâ ilâhe illallah dedim, Allah beni cennete sokar, lüzum yok fazla düşünmeye." derse insan, o zaman çalışmasını gevşetir. insan, o zaman çalışmasını gevşetir. Çalışmasını, ölçüsünü gevşetince, dikkatini dağıtınca da hataları işlemeye başlar, olmaz. Çalışmasını, ölçüsünü gevşetince, dikkatini dağıtınca da hataları işlemeye başlar, olmaz. "Allah'ın cehennemi, azabı, ikâbı var, isterse kahreder." diye titrerse, "Allah'ın cehennemi, azabı, ikâbı var, isterse kahreder." diye titrerse, Allah'ın azabını devamlı düşünürse hiçbir şey yapmaya gücü yetmez.Allah'ın azabını devamlı düşünürse hiçbir şey yapmaya gücü yetmez. Allahu Teâlâ hazretlerinin Allahu Teâlâ hazretlerinin kullarına her iki muamelesini de bilecek.kullarına her iki muamelesini de bilecek. Azabı da var sevabı da var, cezası da var mükâfatı da var.Azabı da var sevabı da var, cezası da var mükâfatı da var. Cennetini, mükâfatını umacak, azabını da gözden uzak tutmayacak. Cennetini, mükâfatını umacak, azabını da gözden uzak tutmayacak.

Eğer gözden uzak tutmak gerekseydi Eğer gözden uzak tutmak gerekseydi Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de cehennemden hiç bahsetmezdi; Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de cehennemden hiç bahsetmezdi; bilmezdik, hep cenneti düşünürdük, olur biterdi. bilmezdik, hep cenneti düşünürdük, olur biterdi. Bize cehennemi, kıyametin ahvâlini, korkunç hâdiseleri, pişmanlıkları,Bize cehennemi, kıyametin ahvâlini, korkunç hâdiseleri, pişmanlıkları, kâfirlerin hesap görüldükten sonra "Ah keşke dünyaya dönseydik!kâfirlerin hesap görüldükten sonra "Ah keşke dünyaya dönseydik! Keşke şöyle etmeseydik, böyle etmeseydik!" dediklerini anlattığına göreKeşke şöyle etmeseydik, böyle etmeseydik!" dediklerini anlattığına göre korkmak da gerekiyor. korkmak da gerekiyor. Hakikaten de bir ilaç gibi faydalıdır. Korkmak da lazım. Hakikaten de bir ilaç gibi faydalıdır. Korkmak da lazım.

Ama ümit galip gelecek. Allahu Teâlâ hazretlerinden insan asla ümidini tamamen hiç kesmeyecek.Ama ümit galip gelecek. Allahu Teâlâ hazretlerinden insan asla ümidini tamamen hiç kesmeyecek. Ümit kesmek yok. "Kesersem ne olur?" Günah olur. Çünkü Allah; Ümit kesmek yok.

"Kesersem ne olur?"

Günah olur. Çünkü Allah;
"Ümit kesmeyin." diye emretmiş. Lâ taknetû min rahmetillah. "Ümit kesmeyin." diye emretmiş.

Lâ taknetû min rahmetillah.
"Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetinden ümidinizi kesmeyin,"Allahu Teâlâ hazretlerinin rahmetinden ümidinizi kesmeyin, ey zulümkusursuçgünah işlemiş kullar!" diye emir var. ey zulümkusursuçgünah işlemiş kullar!" diye emir var.

Yapamazsın, ümidini kesemezsin! Allahu Teâlâ hazretleri; "Ümitsizliğe düşme!" buyuruyor.Yapamazsın, ümidini kesemezsin! Allahu Teâlâ hazretleri; "Ümitsizliğe düşme!" buyuruyor. Bağışlayabilir, bağışlar. Bu hadîs-i şerîf de o mânada... Bağışlayabilir, bağışlar.

Bu hadîs-i şerîf de o mânada...

"Kulum bana kulluğunu yaptığı müddetçe ve benden ümit kesmediği,"Kulum bana kulluğunu yaptığı müddetçe ve benden ümit kesmediği, benden hayrı umduğu müddetçe, bana şirk koşmamak şartıyla, benden hayrı umduğu müddetçe, bana şirk koşmamak şartıyla, o zaman ben onu hangi hal üzere olursa olsun affederim.o zaman ben onu hangi hal üzere olursa olsun affederim. Eğer bana semagök ve yer dolusunca hatalar ve günahlarla gelse, Eğer bana semagök ve yer dolusunca hatalar ve günahlarla gelse, çok günahkâr bir kul olarak gelse..." çok günahkâr bir kul olarak gelse..."

İn'istakbeltenî bi-melei's-semâi ve'l-ardi hatâyâ ve zünûben istakbeltüke bi-mil'ihinne mine'l-mağfireti.İn'istakbeltenî bi-melei's-semâi ve'l-ardi hatâyâ ve zünûben istakbeltüke bi-mil'ihinne mine'l-mağfireti. "Ben de o kadar büyük mağfiretle ona yönelirim." "Ben de o kadar büyük mağfiretle ona yönelirim."

"Ne kadar büyük günahla gelirse gelsin, günahı benim mağfiretimden daha mı büyük? "Ne kadar büyük günahla gelirse gelsin, günahı benim mağfiretimden daha mı büyük? Benim mağfiretim mi daha çok, bu âciz nâçiz kulun [günahları mı?]Benim mağfiretim mi daha çok, bu âciz nâçiz kulun [günahları mı?] Günahı ne kadar çok olursa olsun, yine affederim." diyor. Günahı ne kadar çok olursa olsun, yine affederim." diyor.

Ve ağfirü leke. "Günahlarını bağışlarım." diyor. Ve ağfirü leke. "Günahlarını bağışlarım." diyor.

Demek ki elimizden geldiğince, karınca kararınca, yolunca yürümeye çalışacağız; Demek ki elimizden geldiğince, karınca kararınca, yolunca yürümeye çalışacağız; ümidimizi kesmeyeceğiz. "Eskiden şöyle etmiştim, böyle etmiştim..." ümidimizi kesmeyeceğiz.

"Eskiden şöyle etmiştim, böyle etmiştim..."

Eskiyi bırak şimdi, geçen geçti; sen şimdiki hâle bak. Tevbe istiğfar et. Eskiyi bırak şimdi, geçen geçti; sen şimdiki hâle bak. Tevbe istiğfar et. Allah'tan ümidini kesme. Allahu Teâlâ hazretleri; Allah'tan ümidini kesme. Allahu Teâlâ hazretleri;

Yağfiru'z-zünûbe cemîâ. "Günahları toptan bağışlayıverir..." Yağfiru'z-zünûbe cemîâ. "Günahları toptan bağışlayıverir..."

Sende yeter ki bir iyi niyet olsun... Kâle'llâhu azze ve celle: Sende yeter ki bir iyi niyet olsun...

Kâle'llâhu azze ve celle:
Ene inde zanni abdî bî fe'l-yezunnu bî mâ şâe. "Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuştur ki: Ene inde zanni abdî bî fe'l-yezunnu bî mâ şâe.

"Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuştur ki:
Ben kulumun bana karşı kanaatine, zannına göreyim. Bana nasıl isterse öyle zan beslesin." Ben kulumun bana karşı kanaatine, zannına göreyim. Bana nasıl isterse öyle zan beslesin."

Eğer "Allahu Teâlâ beni affeder." diye zannediyorsa "affederim" demek.Eğer "Allahu Teâlâ beni affeder." diye zannediyorsa "affederim" demek. Ondan sonra, "'Affetmez' diye zannetmesin." demek.Ondan sonra, "'Affetmez' diye zannetmesin." demek. Çünkü "Allah beni hiç affetmez." derse, o zaman zannına göre muamele edecek. Çünkü "Allah beni hiç affetmez." derse, o zaman zannına göre muamele edecek.

Allahu Teâlâ hazretlerine hüsnü zan besleyeceğiz. "Erhamü'r-râhimîn'dir, Allahu Teâlâ hazretlerine hüsnü zan besleyeceğiz. "Erhamü'r-râhimîn'dir, Gafur'dur, Rahim'dir, lütfedicidir, lütfu çoktur, bağışlar, günahları siler...Gafur'dur, Rahim'dir, lütfedicidir, lütfu çoktur, bağışlar, günahları siler... Settar ismi var; örter, göstermez, kimseye duyurmaz." diye hüsnü zan besleyeceğiz. Settar ismi var; örter, göstermez, kimseye duyurmaz." diye hüsnü zan besleyeceğiz.

Kâle'llâhu teâlâ: Ene inde zanni abdî bî. İn zanne hayren fe-hayrun ve in zanne şerren fe-şerrun. Kâle'llâhu teâlâ: Ene inde zanni abdî bî. İn zanne hayren fe-hayrun ve in zanne şerren fe-şerrun.

'Ben kulumun bana karşı kanaatine, zannına göreyim.'Ben kulumun bana karşı kanaatine, zannına göreyim. Eğer benim hakkımda hayır zannederse, düşünürse ben de hayırla karşılarım. Eğer benim hakkımda hayır zannederse, düşünürse ben de hayırla karşılarım. Şer düşünürse şerle karşılarım.'" Şer düşünürse şerle karşılarım.'"

Tabii bunda Allah'ın kendisine nasıl muamele edeceğini düşünmek tarzı var. Tabii bunda Allah'ın kendisine nasıl muamele edeceğini düşünmek tarzı var. Bir de Allahu Teâlâ hazretlerine kulluğu iyi yapmak, kötü yapmak meselesi var. Bir de Allahu Teâlâ hazretlerine kulluğu iyi yapmak, kötü yapmak meselesi var. "Allah'a karşı zannı, kanaati, bilgisi mârifeti eksik; günahlara dalmış gidiyor, şer işliyor, "Allah'a karşı zannı, kanaati, bilgisi mârifeti eksik; günahlara dalmış gidiyor, şer işliyor, kulluğu güzel yapmıyor. kulluğu güzel yapmıyor. O zaman kötülük görür. Kulluğu güzel yapıyor, hayırlı kulluk yapıyor. O zaman kötülük görür. Kulluğu güzel yapıyor, hayırlı kulluk yapıyor. [O zaman] iyilik görür." mânasına da olur. [O zaman] iyilik görür." mânasına da olur.

Kâle'llâhu azze ve celle: Men alime ennî zû kudretin alâ mağfireti'z-zünûbi Kâle'llâhu azze ve celle: Men alime ennî zû kudretin alâ mağfireti'z-zünûbi ğafertü lehû ve lâ ubâlî mâ lem yüşrik bî şey'en. ğafertü lehû ve lâ ubâlî mâ lem yüşrik bî şey'en.

Bu hadîs-i şerîfi de İbn Abbas radıyallahu anh rivayet eylemiş. Bu hadîs-i şerîfi de İbn Abbas radıyallahu anh rivayet eylemiş. Hadîs-i şerîfleri başka başka zamanlarda başka başka sahabiler duymuşlar,Hadîs-i şerîfleri başka başka zamanlarda başka başka sahabiler duymuşlar, bize nakletmişler, hepsinin mânası bir yere toplanıyor. bize nakletmişler, hepsinin mânası bir yere toplanıyor.

Peygamber Efendimiz'in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor: Peygamber Efendimiz'in şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

"Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki; "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki;

'Kim benim günahı afv u mağfiret etmeye kudretim olduğunu bilirse...'" 'Kim benim günahı afv u mağfiret etmeye kudretim olduğunu bilirse...'"

Allahu Teâlâ günahları bağışlayabilir mi? Elbette bağışlar. Allahu Teâlâ günahları bağışlayabilir mi?

Elbette bağışlar.

"Bunu bilirse ben onun günahlarını mağfiret ederim, aldırmam; bana şirk koşmadığı müddetçe...'" "Bunu bilirse ben onun günahlarını mağfiret ederim, aldırmam; bana şirk koşmadığı müddetçe...'"

"Bana şirk koşmayacak." Bu şirk nedir? Şirk, bizim ilk anladığımız mânasıyla; "Bana şirk koşmayacak."

Bu şirk nedir?

Şirk, bizim ilk anladığımız mânasıyla;
Allah'a iki, üç, sayısız diyen var... Veyahut putlara tapanlar var.Allah'a iki, üç, sayısız diyen var... Veyahut putlara tapanlar var. Mesela eski kavimlerden zerdüştîler iki tanrıya tapınırlarmış.Mesela eski kavimlerden zerdüştîler iki tanrıya tapınırlarmış. Birisine "hayır tanrısı" birisine "şer tanrısı" derlermiş; Birisine "hayır tanrısı" birisine "şer tanrısı" derlermiş; birisine "ışık tanrısı" birisine "karanlık tanrısı" derlermiş. birisine "ışık tanrısı" birisine "karanlık tanrısı" derlermiş. Bugünkü hıristiyanlar; "İsa, Allah'ın oğlu." diyorlar, Bugünkü hıristiyanlar; "İsa, Allah'ın oğlu." diyorlar, Rûhu'l-kudüs'e ulûhiyet izâfe ediyorlar, böylece bir üçleme yapıyorlar.Rûhu'l-kudüs'e ulûhiyet izâfe ediyorlar, böylece bir üçleme yapıyorlar. Eski Yunanlılar bir sürü tanrı düşünmüşler. Afrika'nın, Avustralya'nın,Eski Yunanlılar bir sürü tanrı düşünmüşler. Afrika'nın, Avustralya'nın, Asya'nın, Amerika'nın kavimleri çeşit çeşit putlar yapmışlar, onlara tapmışlar. Asya'nın, Amerika'nın kavimleri çeşit çeşit putlar yapmışlar, onlara tapmışlar. Bunların hepsi o tapındığı şeyleri Allah'a şirk koştuğu için işte onları affetmiyor. Bunların hepsi o tapındığı şeyleri Allah'a şirk koştuğu için işte onları affetmiyor.

Allahu Teâlâ hazretlerini hakkıyla doğru olarak bilmek zorundayız. Allahu Teâlâ hazretlerini hakkıyla doğru olarak bilmek zorundayız. Yalan yanlış bilmek; "Şu yıldız, şu ay, şu güneş tapınılacak şeydir." gibi Yalan yanlış bilmek; "Şu yıldız, şu ay, şu güneş tapınılacak şeydir." gibi yanlış kanaatlere saplanmak, putlara tapınmak, Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretinde, yanlış kanaatlere saplanmak, putlara tapınmak, Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretinde, sıfatlarında nâkıs, yalan yanlış şeyler düşünmek; bunların hepsi şirktir. sıfatlarında nâkıs, yalan yanlış şeyler düşünmek; bunların hepsi şirktir.

Onun için, bu sözün arkasından bize ne gerekir? Onun için, bu sözün arkasından bize ne gerekir?

Biz her şeyden önce paçamızı, kolumuzu sıvayıp iyi bir hocadan sahih,Biz her şeyden önce paçamızı, kolumuzu sıvayıp iyi bir hocadan sahih, pak, sâlim, sağlam bir itikadı öğrenmeliyiz. pak, sâlim, sağlam bir itikadı öğrenmeliyiz. "Aman hocam! Ehl-i sünnet ve'l-cemaat'in itikadı, sağlam itikat nedir?"Aman hocam! Ehl-i sünnet ve'l-cemaat'in itikadı, sağlam itikat nedir? Yanlış itikada saplanıp da bütün amellerimizi hebâen mensûrâ yapmayalım.Yanlış itikada saplanıp da bütün amellerimizi hebâen mensûrâ yapmayalım. Sonra çürük temelin üstüne bina kurup da yıkılıp, çatlayıp gitmesin. Sonra çürük temelin üstüne bina kurup da yıkılıp, çatlayıp gitmesin. Doğru dürüst itikat nedir, onu bana öğret." diye, iyi dürüst bir hocadan bunu öğrensin. Doğru dürüst itikat nedir, onu bana öğret." diye, iyi dürüst bir hocadan bunu öğrensin. Veyahut da gitsin; "Güzel itikadı hangi kitabı okursam öğrenebilirim?" diye sorsun.Veyahut da gitsin; "Güzel itikadı hangi kitabı okursam öğrenebilirim?" diye sorsun. Büyük müftü efendilerin, hoca efendilerin ilmihâle dair kıymetli kitaplarını okusun,Büyük müftü efendilerin, hoca efendilerin ilmihâle dair kıymetli kitaplarını okusun, sahih bir inanca sahip olsun.sahih bir inanca sahip olsun. Çünkü itikatta, inançta Allahu Teâlâ hazretlerini yanlış tanıdığı zaman, o şirk affedilmiyor.Çünkü itikatta, inançta Allahu Teâlâ hazretlerini yanlış tanıdığı zaman, o şirk affedilmiyor. İlk yapılacak şey bu. İlk yapılacak şey bu.

Bu şirk bahis konusu olduğu zaman kardeşlerimize hatırlatılacak ikinci bir nokta var: Bu şirk bahis konusu olduğu zaman kardeşlerimize hatırlatılacak ikinci bir nokta var: Biz müslümanlar olarak; "Allahu Teâlâ hazretlerine şirk koşmuyoruz." diyoruz. Biz müslümanlar olarak; "Allahu Teâlâ hazretlerine şirk koşmuyoruz." diyoruz. Ama Peygamber Efendimiz; "Ben ümmetim hakkında gizli şirkten korkarım.Ama Peygamber Efendimiz;

"Ben ümmetim hakkında gizli şirkten korkarım.
Ümmetimin gizli, saklı bir şirke düşmesinden korkarım." buyurmuş. Ümmetimin gizli, saklı bir şirke düşmesinden korkarım." buyurmuş.

Demişler ki; "Yâ Resûlallah! Gizli şirk nedir?" Demişler ki;

"Yâ Resûlallah! Gizli şirk nedir?"

"Kulun riyakârlık yapması." Âhiret ameli yapıyor; dünya menfaati güdüyor, "Kulun riyakârlık yapması."

Âhiret ameli yapıyor; dünya menfaati güdüyor,
başkasına gösteriş olsun diye yapıyor. başkasına gösteriş olsun diye yapıyor. Yaptığı ibadeti, taati, orucu, zikri, fikri, tesbihi, namazı Yaptığı ibadeti, taati, orucu, zikri, fikri, tesbihi, namazı vesaireyi dünya menfaati celb etmek için kullanıyor, başkası görsün diye,vesaireyi dünya menfaati celb etmek için kullanıyor, başkası görsün diye, başkasına göstermek, duyurmak için, şöhret için yapıyor.başkasına göstermek, duyurmak için, şöhret için yapıyor. İşte o gizli şirk. Allahu Teâlâ hazretlerinin sırf Zât-ı Celîl'i için yapılması gereken İşte o gizli şirk. Allahu Teâlâ hazretlerinin sırf Zât-ı Celîl'i için yapılması gereken o ibadeti başkasının hatırını kolladığı, düşündüğü için başkasına yapıyor gibi oluyor. o ibadeti başkasının hatırını kolladığı, düşündüğü için başkasına yapıyor gibi oluyor. O şirk-i hafî de çok ince bir şeydir. Allahu Teâlâ hazretleri bizi o riya âfetinden,O şirk-i hafî de çok ince bir şeydir.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi o riya âfetinden,
riyakârlıktan, amellerimizi başkasına gösterip de menfaat, alkış, şöhret toplamak gibi riyakârlıktan, amellerimizi başkasına gösterip de menfaat, alkış, şöhret toplamak gibi şeylerden hıfz eylesin. Şirkten âzâde, hâlis, muhlis, sırf hasbeten lillâh salih amel işlemeyi şeylerden hıfz eylesin. Şirkten âzâde, hâlis, muhlis, sırf hasbeten lillâh salih amel işlemeyi Allah cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Allah cümlemize nasip ve müyesser eylesin.

Bu hadîs-i şerîf de yine aynı mânayı ifade edecek: Bu hadîs-i şerîf de yine aynı mânayı ifade edecek:

Kâle'llâhu teâlâ: Ene ekremu ve azamu afven min en esture alâ abdin müslimin fi'd-dünyâ Kâle'llâhu teâlâ: Ene ekremu ve azamu afven min en esture alâ abdin müslimin fi'd-dünyâ sümme efdahahû ba'de iz setertühû ve lâ ezâlü ağfiru li-abdî me'stağferenî. sümme efdahahû ba'de iz setertühû ve lâ ezâlü ağfiru li-abdî me'stağferenî.

Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfi Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz'in bu hadîs-i şerîfi Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.

Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki; Allahu Teâlâ hazretleri buyurmuş ki;

"Ben müslüman kulumu dünyada affedip, cezasını vermeyip, günahını saklayıp, "Ben müslüman kulumu dünyada affedip, cezasını vermeyip, günahını saklayıp, örtüp, başkasına fâş etme[diysem] ondan sonra âhirette onu rezil rüsva etmem." örtüp, başkasına fâş etme[diysem] ondan sonra âhirette onu rezil rüsva etmem."

Dünyada kul bir suç işledi. Allahu Teâlâ hazretleri o suçu sakladı. Dünyada kul bir suç işledi. Allahu Teâlâ hazretleri o suçu sakladı. Yani başka kullara duyurmadı, başkaları görmedi. Kendi hâlindeyken şeytana uydu, Yani başka kullara duyurmadı, başkaları görmedi. Kendi hâlindeyken şeytana uydu, bir suç işledi. Başkası bilmiyor. bir suç işledi. Başkası bilmiyor. İsteseydi Allah başkasına da göstertirdi, dünyada ifşâ ettirirdi. İsteseydi Allah başkasına da göstertirdi, dünyada ifşâ ettirirdi. İstese başına taş da yağdırırdı, ceza da verdirirdi. Diyor ki bu hadîs-i şerîfte; İstese başına taş da yağdırırdı, ceza da verdirirdi. Diyor ki bu hadîs-i şerîfte;

"Ben dünyadayken onu örtüp, cezasını vermeyip, saklayıp, hıfz edip, affedip de "Ben dünyadayken onu örtüp, cezasını vermeyip, saklayıp, hıfz edip, affedip de âhirette sonra hesap soracak bir Zât-ı Celîl değilim. âhirette sonra hesap soracak bir Zât-ı Celîl değilim. Ben böyle yapmaktan daha uluyum, daha kerîmim, ekremim. Böyle yapmam." Ben böyle yapmaktan daha uluyum, daha kerîmim, ekremim. Böyle yapmam."

"Dünyada affetmişsem âhirette hiç [sormam.]" demek. Hangi şartla? "Dünyada affetmişsem âhirette hiç [sormam.]" demek.

Hangi şartla?

Ve lâ ezâlü ağfiru li-abdî me'stağferenî. Ve lâ ezâlü ağfiru li-abdî me'stağferenî. "Benden afv u mağfiret istediği müddetçe ben onu affederim." "Benden afv u mağfiret istediği müddetçe ben onu affederim."

"Dünyada sormadığımı âhirette sormam." İstiğfar etmek şartıyla... "Dünyada sormadığımı âhirette sormam."

İstiğfar etmek şartıyla...

Onun için, her gün insan tesbihi eline almalı, Onun için, her gün insan tesbihi eline almalı, 100 defa hiç olmazsa estağfirullah el-azîm ve etûbu ileyh demeli. 100 defa hiç olmazsa estağfirullah el-azîm ve etûbu ileyh demeli.

Peygamber Efendimiz başkasına tavsiye ettiği zaman demiş ki; Peygamber Efendimiz başkasına tavsiye ettiği zaman demiş ki;

"Ben bile günde 70 defa istiğfar ediyorum." "Ben bile günde 70 defa istiğfar ediyorum."

Peygamber Efendimiz günahları bağışlanmış, insanların en üstünü, en şereflisi, en edeplisi,Peygamber Efendimiz günahları bağışlanmış, insanların en üstünü, en şereflisi, en edeplisi, en yükseği olduğu halde istiğfar ediyor. en yükseği olduğu halde istiğfar ediyor. Artık bize ne düşer, oradan kıyas edelim.Artık bize ne düşer, oradan kıyas edelim. Günahlarımızın bağışlanması için istiğfara devam etmekten tatlı, güzel bir çare yok. Günahlarımızın bağışlanması için istiğfara devam etmekten tatlı, güzel bir çare yok.

Kâle'llâhu teâlâ: İnne evliyâî min ibâdî ve ehibbâî min halkî ellezîne yezkürûne bi-zikrîKâle'llâhu teâlâ: İnne evliyâî min ibâdî ve ehibbâî min halkî ellezîne yezkürûne bi-zikrî ve ezkürü bi-zikrihim. ve ezkürü bi-zikrihim.

"Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki: Benim yarattığım kullarım içinde velilerim "Allahu Teâlâ hazretleri buyurdu ki: Benim yarattığım kullarım içinde velilerim ve sevgililerim o kimselerdir ki benim zikrim ile zikrederler ben de onları onların zikri ile zikrederim." ve sevgililerim o kimselerdir ki benim zikrim ile zikrederler ben de onları onların zikri ile zikrederim."

"Benim zikrimle zikrederler, ben de onları onların zikriyle zikrederim." ne demek? "Benim zikrimle zikrederler, ben de onları onların zikriyle zikrederim." ne demek?

Daha aşağıdaki hadîs-i şerîflerde göreceğiz ki;Daha aşağıdaki hadîs-i şerîflerde göreceğiz ki; "Kul Allahu Teâlâ hazretlerini dünyada yalnız zikrederse Allahu Teâlâ hazretleri "Kul Allahu Teâlâ hazretlerini dünyada yalnız zikrederse Allahu Teâlâ hazretleri 'Kulum beni zikrediyor.' diye o da kulunu zikreder." 'Kulum beni zikrediyor.' diye o da kulunu zikreder." -Rivayete göre- Kul topluluğa karşı zikrederse... Mesela farz edelim,-Rivayete göre- Kul topluluğa karşı zikrederse... Mesela farz edelim, benim gibi bir zât çıkmış kürsüye, Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretinden,benim gibi bir zât çıkmış kürsüye, Allahu Teâlâ hazretlerinin kudretinden, azametinden bahsediyor... azametinden bahsediyor... Topluluğa karşı zikrederse Allahu Teâlâ da meleklerin ulularından meydana gelmiş bir Topluluğa karşı zikrederse Allahu Teâlâ da meleklerin ulularından meydana gelmiş bir büyük toplulukta zikredermiş. büyük toplulukta zikredermiş. "Kulum beni topluluğa karşı zikrediyor." Yalnız başına tenha bir köşede, "Kulum beni topluluğa karşı zikrediyor." Yalnız başına tenha bir köşede, seccade başında zikrederse Allahu Teâlâ hazretleri de öyle zikredermiş.seccade başında zikrederse Allahu Teâlâ hazretleri de öyle zikredermiş. Yani kulunun zikrine göre o da onu o tarzda zikrediyor ki Yani kulunun zikrine göre o da onu o tarzda zikrediyor ki insanın nâmı Allah'ı zikrettiği zaman semalarda, melekler arasında yürüyor demek.insanın nâmı Allah'ı zikrettiği zaman semalarda, melekler arasında yürüyor demek. Allahu Teâlâ hazretleri o zikrini karşılıksız bırakmıyor.Allahu Teâlâ hazretleri o zikrini karşılıksız bırakmıyor. Ve böyle kulları "İşte benim evliyâmdır, sevdiğim, dost kullarımdır." diye bildiriyor. Ve böyle kulları "İşte benim evliyâmdır, sevdiğim, dost kullarımdır." diye bildiriyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizin dilini zikirli, şükürlü eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizin dilini zikirli, şükürlü eylesin.

İnsan yorulmaz da... Hatta öyle usuller var ki İnsan yorulmaz da... Hatta öyle usuller var ki istersen dilini de kıpırdatmadan Allah diyebilirsin.istersen dilini de kıpırdatmadan Allah diyebilirsin. Dilini kapat, ağzını kapat, bir dinle, içinden de insan Allah diyebilir. Dilini kapat, ağzını kapat, bir dinle, içinden de insan Allah diyebilir. Bizim büyüklerimizin kitaplarında yazılmış ki bir insan kalbinden Allah diyebilir. Bizim büyüklerimizin kitaplarında yazılmış ki bir insan kalbinden Allah diyebilir. Yani sesli demesine lüzum yok. Ağzını kapatıp düşünür gibi yaptığı zaman içinden; Yani sesli demesine lüzum yok. Ağzını kapatıp düşünür gibi yaptığı zaman içinden; Allah Allah Allah... diyebilir. O zaman yorulmaya, dil dudak depredip de Allah Allah Allah... diyebilir. O zaman yorulmaya, dil dudak depredip de zahmet çekmeye de lüzum yok. İnsan içinden Allah der durur, mümkün. zahmet çekmeye de lüzum yok. İnsan içinden Allah der durur, mümkün.

Böyle bir şey mümkünken, oturduğun yerde taş atıp da kolun mu yorulacak; Allah de, sevap kazan.Böyle bir şey mümkünken, oturduğun yerde taş atıp da kolun mu yorulacak; Allah de, sevap kazan. Sen O'na Allah dedikçe O seni zikretsin, yâd etsin, meleklerine methetsin.Sen O'na Allah dedikçe O seni zikretsin, yâd etsin, meleklerine methetsin. "Benim şu kulum beni zikrediyor, beni unutmadı." desin, ona göre mükâfatlar hazırlasın. "Benim şu kulum beni zikrediyor, beni unutmadı." desin, ona göre mükâfatlar hazırlasın.

İnsanın bir dakikasını boş geçirmemesi lazım. İnsanın bir dakikasını boş geçirmemesi lazım.

Zaten kendi kalbini Allah demeye alıştırdı mı o devam eder, kendisi otomatikleşir. Zaten kendi kalbini Allah demeye alıştırdı mı o devam eder, kendisi otomatikleşir. Kalbimiz çalışıyor, tık tık atıyor; biz mi emir veriyoruz da atıyor?Kalbimiz çalışıyor, tık tık atıyor; biz mi emir veriyoruz da atıyor? Elimizi kendi emrimizle kaldırıp indiriyoruz ama kalbimizin tık tık atışı bizim emrimizle mi? Elimizi kendi emrimizle kaldırıp indiriyoruz ama kalbimizin tık tık atışı bizim emrimizle mi?

Otomatiğe bağlanmış, kendi kendine devam edip duruyor. Otomatiğe bağlanmış, kendi kendine devam edip duruyor.

Zikri de insan öyle otomatiğe bağlar; Allah der durur, o büyük ecirleri alır. Zikri de insan öyle otomatiğe bağlar; Allah der durur, o büyük ecirleri alır.

Peygamber Efendimiz'e sormuşlar: "Amellerin en hayırlısı hangisidir?" Peygamber Efendimiz'e sormuşlar:

"Amellerin en hayırlısı hangisidir?"

"Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmektir." diye buyuruyor. "Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmektir." diye buyuruyor.

Zikir kadar devamlı, kıymetli bir ibadet yok. Kim ne kadar çok yaparsa ecri o kadar çok olur. Zikir kadar devamlı, kıymetli bir ibadet yok. Kim ne kadar çok yaparsa ecri o kadar çok olur. Kim az yaparsa az yaptığına sonra pişman olacak. Kim az yaparsa az yaptığına sonra pişman olacak. Mükâfatları görünce; "Keşke daha fazla yapsaymışım! Elimde imkân da vardı, Mükâfatları görünce; "Keşke daha fazla yapsaymışım! Elimde imkân da vardı, keşke filanca zamanı boş geçirmeseydim! Otobüste oturdum, filanca yere gidiyorum,keşke filanca zamanı boş geçirmeseydim! Otobüste oturdum, filanca yere gidiyorum, yanımda arkadaşım yok, konuşacak biri yok, kitap yok;yanımda arkadaşım yok, konuşacak biri yok, kitap yok; etrafa bakınacağıma keşke içimden Allah deseydim! etrafa bakınacağıma keşke içimden Allah deseydim! Keşke filanca zaman daha çok zikretseydim!" diye [pişman olacak.] Keşke filanca zaman daha çok zikretseydim!" diye [pişman olacak.]

Kâle'llâhu teâlâ: Selâsün men hâfeza aleyhinne kâne veliyyî hakkanKâle'llâhu teâlâ: Selâsün men hâfeza aleyhinne kâne veliyyî hakkan ve men dayyaahünne fe-hüve aduvvî hakkan: es-salâtu ve's-savmu ve'l-ğuslü mine'l-cenâbeti. ve men dayyaahünne fe-hüve aduvvî hakkan: es-salâtu ve's-savmu ve'l-ğuslü mine'l-cenâbeti.

Sadaka Resûlullah. Sadaka Resûlullah.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki, Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre; Enes b. Mâlik radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre;

"Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu; "Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu;

'Üç şey vardır ki kim bunları devam ettirirse, elden komazsa, 'Üç şey vardır ki kim bunları devam ettirirse, elden komazsa, terk etmezse onlara müdâvim olursa hakikaten benim velim, evliyâm, dostum, sevdiğim kimse olur." terk etmezse onlara müdâvim olursa hakikaten benim velim, evliyâm, dostum, sevdiğim kimse olur."

Kâne veliyyî hakkan. "Hakikaten benim velî kulum olur." Kâne veliyyî hakkan. "Hakikaten benim velî kulum olur."

Ve men dayyaahünne. "Kim bunları elden kaçırırsa, zâyi ederse, Ve men dayyaahünne. "Kim bunları elden kaçırırsa, zâyi ederse, muhafaza edemezse, yapamazsa..." muhafaza edemezse, yapamazsa..." Fe-hüve aduvvî hakkan. "O zaman onu muhafaza edemeyen, Fe-hüve aduvvî hakkan. "O zaman onu muhafaza edemeyen, ona riâyet edemeyen kimse de benim hakikaten düşmanım olur." ona riâyet edemeyen kimse de benim hakikaten düşmanım olur."

Hakikaten dost, hakikaten düşman olmak; iki ihtimalden birisi... Hakikaten dost, hakikaten düşman olmak; iki ihtimalden birisi...

O halde şimdi bu üç şeyi çok dikkatli dinleyeceğiz ki yapmaya çalışacağız,O halde şimdi bu üç şeyi çok dikkatli dinleyeceğiz ki yapmaya çalışacağız, zâyi etmemeye, ihmalkâr davranmamaya, elden kaçırmamaya gayret edeceğiz. zâyi etmemeye, ihmalkâr davranmamaya, elden kaçırmamaya gayret edeceğiz. Çünkü yaptığımız zaman Allah'ın dostu olacağız, yapmadığımız zaman daÇünkü yaptığımız zaman Allah'ın dostu olacağız, yapmadığımız zaman da Allah'ın hakikaten düşmanı olacağız. İbare çok mühim! Allah'ın hakikaten düşmanı olacağız. İbare çok mühim!

es-Salâtu ve's-savmu ve'l-ğuslü mine'l-cenâbeti. Birincisi; namaz. es-Salâtu ve's-savmu ve'l-ğuslü mine'l-cenâbeti.

Birincisi; namaz.

Namaz nasıl dönüp dolaşıp insanın başına geliyor... Birincisi namaz. Namaz nasıl dönüp dolaşıp insanın başına geliyor... Birincisi namaz. Demek ki kim namaza müdâvim olursa, namazını terk etmeden [devam ederse]Demek ki kim namaza müdâvim olursa, namazını terk etmeden [devam ederse] Allah'ın hakikaten dostu olur. Allah'ın hakikaten dostu olur.

Ya terk ederse? Kılamıyor; Allah'ın hakikaten düşmanı olur. Ya terk ederse?

Kılamıyor; Allah'ın hakikaten düşmanı olur.

İkincisi; ve's-savmu. "Oruç." Üçüncüsü; ve'l-ğuslü mine'l-cenâbeti. İkincisi; ve's-savmu. "Oruç."

Üçüncüsü; ve'l-ğuslü mine'l-cenâbeti.
"Yıkanması, boy abdesti alması gerektiği zaman baştan aşağı abdest alıp "Yıkanması, boy abdesti alması gerektiği zaman baştan aşağı abdest alıp -duş tarzında- bütün vücudunu kuru hiçbir yer kalmamış olmak şartıyla güzelce yıkamak." -duş tarzında- bütün vücudunu kuru hiçbir yer kalmamış olmak şartıyla güzelce yıkamak."

O kadar cahillik yaygınlaşmış ki şimdi, kimisi bunu bile bilmiyormuş! O kadar cahillik yaygınlaşmış ki şimdi, kimisi bunu bile bilmiyormuş! Elhamdülillah bizim cami cemaatimiz elbette biliyordur da...Elhamdülillah bizim cami cemaatimiz elbette biliyordur da... Öyle insanlar türemiş ki evli barklı; yıkanması, boy abdesti alması gerektiğinden haberi yok.Öyle insanlar türemiş ki evli barklı; yıkanması, boy abdesti alması gerektiğinden haberi yok. Hey dünya hey, ne günlere kalmışız! Bir de Avrupalılar, Pakistanlılar,Hey dünya hey, ne günlere kalmışız!

Bir de Avrupalılar, Pakistanlılar,
şunlar bunlar geldiği zaman göğsümüzü kabarta kabarta;şunlar bunlar geldiği zaman göğsümüzü kabarta kabarta; "Bizim memleketimizin yüzde 99'u müslüman!" diye övünürüz. "Bizim memleketimizin yüzde 99'u müslüman!" diye övünürüz.

Evet, müslüman ama... Çok acı bir şey bu: Evli, buluğa ermiş bir insan; yıkanmaktan haberi yok. Evet, müslüman ama... Çok acı bir şey bu: Evli, buluğa ermiş bir insan; yıkanmaktan haberi yok. Yıkanmasının farz olduğunu bilmiyor, öyle yıkanmadan dolaşıyor. Yıkanmasının farz olduğunu bilmiyor, öyle yıkanmadan dolaşıyor.

"Gusül nedir? Ne zaman olacak? İnsanın ne zaman yıkanması gerekir? Ne tarzda olacak?" "Gusül nedir? Ne zaman olacak? İnsanın ne zaman yıkanması gerekir? Ne tarzda olacak?" Bunu hemen kitaptan alıp okusun, öğrensin. Bunu hemen kitaptan alıp okusun, öğrensin.

Başkalarına da -bunu bilmiyorsa- söylemek lazım.Başkalarına da -bunu bilmiyorsa- söylemek lazım. Artık nikâh kıyacak hocalar ilk önce ondan bahsetmeli;Artık nikâh kıyacak hocalar ilk önce ondan bahsetmeli; "Evlâdım, sen hiç dinî kitap okudun mu? Gusül diye bir usul vardır, haberin var mı?" diye."Evlâdım, sen hiç dinî kitap okudun mu? Gusül diye bir usul vardır, haberin var mı?" diye. "Var hocam." derse geçsin. Ama "Var hocam." derse geçsin. Ama kimisinin dünyadan haberi yok. kimisinin dünyadan haberi yok.

Ramazan'da hoca efendi gittiği zaman evine, likör ikram ediyor. Ramazan'da hoca efendi gittiği zaman evine, likör ikram ediyor.

Yahu sen aydan mı geldin, Merih'ten mi geldin? Sen hiç kitap okumadın mı? Yahu sen aydan mı geldin, Merih'ten mi geldin? Sen hiç kitap okumadın mı? Sen İslâm'ın içkiyi yasak ettiğinden haberdar değil misin? Sen İslâm'ın içkiyi yasak ettiğinden haberdar değil misin?

Ak sakallı hoca gelmiş, senin evine misafir olmuş; Ak sakallı hoca gelmiş, senin evine misafir olmuş; Ramazan bayramında çıkartırsan baklava çıkart, şeker ikram et.Ramazan bayramında çıkartırsan baklava çıkart, şeker ikram et. Oruçtan çıkmış adama içki ikram edilir mi? Haberi yok; terbiyesizliğinden değil de... Oruçtan çıkmış adama içki ikram edilir mi?

Haberi yok; terbiyesizliğinden değil de...

"Ne olurmuş, küçücük bir kadeh... Tadı da güzeldir." diye bir de ukalâlık tarafına gidiyor. "Ne olurmuş, küçücük bir kadeh... Tadı da güzeldir." diye bir de ukalâlık tarafına gidiyor.

"Azıcık alırsan ne olur?" Çoğu haram olan şeyin azı da haramdır. "Azıcık alırsan ne olur?"

Çoğu haram olan şeyin azı da haramdır.

"Azıcık hırsızlık yaptım." diyebilir misin? Polis o zaman seni mâzur tutar mı?"Azıcık hırsızlık yaptım." diyebilir misin? Polis o zaman seni mâzur tutar mı? "Azıcık yaptım, çok kocaman şeyi çalmadım ya, deveyi hamuduyla yutmadım ya,"Azıcık yaptım, çok kocaman şeyi çalmadım ya, deveyi hamuduyla yutmadım ya, azıcık oldu." dersen kıymeti oluyor mu? Hepimize vazife düşüyor. azıcık oldu." dersen kıymeti oluyor mu?

Hepimize vazife düşüyor.
Etrafımızdaki insanları zeki gözlerle süzüp bilmediği şeyleri şefkatle öğretmeliyiz. Etrafımızdaki insanları zeki gözlerle süzüp bilmediği şeyleri şefkatle öğretmeliyiz. Dikkat edip de etrafınıza baktığınız zaman göreceksiniz ki "bir şey biliyorum"Dikkat edip de etrafınıza baktığınız zaman göreceksiniz ki "bir şey biliyorum" sanan insanların çoğu pek çok şeyden gafil, bilmiyor.sanan insanların çoğu pek çok şeyden gafil, bilmiyor. Onlara usûlüyle tatlı tatlı bu işin anlatılması gerekiyor. Onlara usûlüyle tatlı tatlı bu işin anlatılması gerekiyor.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi İslâm'ı iyi bilen, başkalarının da bilmesine delâlet eden, Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi İslâm'ı iyi bilen, başkalarının da bilmesine delâlet eden, hayırlı, faal müslümanlardan eylesin. Çünkü bir insan bir kimsenin elinden tutup da hayırlı, faal müslümanlardan eylesin.

Çünkü bir insan bir kimsenin elinden tutup da
onu hak yola getirdi mi, o insanın ömrü boyunca yaptığı hayırlardan ecir alacak.onu hak yola getirdi mi, o insanın ömrü boyunca yaptığı hayırlardan ecir alacak. Hayra delâlet etmek... Onu cennete götürmüş oluyorsun, Hayra delâlet etmek... Onu cennete götürmüş oluyorsun, cehenneme düşecek insanı elinden tutmuş oluyorsun; bundan güzel şey mi olur? cehenneme düşecek insanı elinden tutmuş oluyorsun; bundan güzel şey mi olur?

Ve men ahsenü kavlen mimmen deâ ila'llâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî mine'l-müslimîn. Ve men ahsenü kavlen mimmen deâ ila'llâhi ve amile sâlihan ve kâle innenî mine'l-müslimîn. "Allah'ın yoluna davet etmekten, onun için söz söylemek durumunda olan"Allah'ın yoluna davet etmekten, onun için söz söylemek durumunda olan insandan daha güzel sözlü kim vardır?" insandan daha güzel sözlü kim vardır?"

En güzel iş o! Hepimiz keşke her işi bırakıp Allahu Teâlâ hazretlerininEn güzel iş o!

Hepimiz keşke her işi bırakıp Allahu Teâlâ hazretlerinin
yoluna insanları çekmek için çalışsak!yoluna insanları çekmek için çalışsak! "Keşke benim sevdiğimi cümle cihan halkı sevse de hepimizin konuşması "Keşke benim sevdiğimi cümle cihan halkı sevse de hepimizin konuşması Sevgili'nin sohbeti olsa." diye şair söylemiş. Herkes bu hak yola girse ne kadar memnun oluruz...Sevgili'nin sohbeti olsa." diye şair söylemiş. Herkes bu hak yola girse ne kadar memnun oluruz... Biz kıskanç değiliz; "Ben gireyim de başkası mahrum kalsın." diye değil, aksine Biz kıskanç değiliz; "Ben gireyim de başkası mahrum kalsın." diye değil, aksine "Onlar da girsin." diye çalışmalıyız. "Onlar da girsin." diye çalışmalıyız.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi dîn-i mübîn-i İslâm'a hâdim eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi dîn-i mübîn-i İslâm'a hâdim eylesin. Dini sahih kaynaklardan sıhhatli bir şekilde öğrenip, kendi hayatında tatbik edipDini sahih kaynaklardan sıhhatli bir şekilde öğrenip, kendi hayatında tatbik edip Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına eren, âhirette de sevdiği razı olduğuAllahu Teâlâ hazretlerinin rızasına eren, âhirette de sevdiği razı olduğu bir kul olarak huzuruna kavuşan bahtiyarlar zümresine cümlemizi dâhil eylesin. bir kul olarak huzuruna kavuşan bahtiyarlar zümresine cümlemizi dâhil eylesin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele…Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele…
Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2