Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Allah’ın Takdiri ve Rızası

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Cemâziye'l-Âhir 1402 / 18.04.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kur’an-ı Kerim’in Yedi Şivede Okunması, Hz. Ömer’in Razı Olması ve Kızması, Allah’ın Razı Olduğu Din, Kadere | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’ın Takdiri ve Rızası

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Cemâziye'l-Âhir 1402 / 18.04.1982
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kur’an-ı Kerim’in Yedi Şivede Okunması, Hz. Ömer’in Razı Olması ve Kızması, Allah’ın Razı Olduğu Din, Kadere | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî Muhammedin ve âlihi ve sahbihîVe's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkıhî Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. ve efdale'l-hedyi hedyu seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Kâle lî Cibrîlü: İnne ümmeteke yakraûne'l-Kur'âne alâ-seb'ati ahrufinKâle lî Cibrîlü: İnne ümmeteke yakraûne'l-Kur'âne alâ-seb'ati ahrufin fe-men karae minhüm alâ-harfin fe'l-yekra' kemâ alime ve lâ yerci'u anhü. fe-men karae minhüm alâ-harfin fe'l-yekra' kemâ alime ve lâ yerci'u anhü.

Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek ehadîs-i şerîfesindenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek ehadîs-i şerîfesinden bir miktarını Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya devam edeceğiz. bir miktarını Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya devam edeceğiz.

Hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden önce evvelen ve hassâten Hadîs-i şerîflerin izahına geçmeden önce evvelen ve hassâten Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerininPeygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz hazretlerinin mübarek ruh-u saadeti için, sonra sair enbiyâ ve mürselînin ervahı için,mübarek ruh-u saadeti için, sonra sair enbiyâ ve mürselînin ervahı için, cümle evliyâullahın ruhları için, hassâten sâdât-ı ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizin ruhları için cümle evliyâullahın ruhları için, hassâten sâdât-ı ve meşâyih-i turûk-u aliyyemizin ruhları için ve eserin müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi'nin ruhu için,ve eserin müellifi Gümüşhaneli Ahmed Ziyâeddîn Efendi'nin ruhu için, içerdeki hadîs-i şerîflerin bize kadar intikalinde emeği geçmiş olaniçerdeki hadîs-i şerîflerin bize kadar intikalinde emeği geçmiş olan tüm ulemanın ve râvilerin ruhları için ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere tüm ulemanın ve râvilerin ruhları için ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu meclise cem olmuş olan siz kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihal eylemiş olanşu meclise cem olmuş olan siz kardeşlerimizin âhirete intikal ve irtihal eylemiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve hayatta olanlarımızın cümleten sıhhat ve afiyet,cümle yakınlarının ruhları için ve hayatta olanlarımızın cümleten sıhhat ve afiyet, saadet ve selametimiz için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf kıraat eyleyip öyle başlayalım. saadet ve selametimiz için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf kıraat eyleyip öyle başlayalım.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri, Cebrail aleyhisselam'ın kendisine söylediği bir sözü bize naklediyor. Cebrail aleyhisselam'ın kendisine söylediği bir sözü bize naklediyor. Mevzu; Kur'ân-ı Kerîm'in okunması şekli ile alakalı.Mevzu; Kur'ân-ı Kerîm'in okunması şekli ile alakalı. Huzeyfetü'l-Yemân radıyallahu anh'in bize naklettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki: Huzeyfetü'l-Yemân radıyallahu anh'in bize naklettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki:

Kâle lî Cibrîl. "Cebrail aleyhisselam bana dedi ki." Kâle lî Cibrîl. "Cebrail aleyhisselam bana dedi ki."

Biz "Cebrail" deriz; bazı kereler "Cebrail" diye geçer. Biz "Cebrail" deriz; bazı kereler "Cebrail" diye geçer. Bazı defalar da "Cibril" diye geçer. Arapça'da hepsi aynı mânaya gelir. Bazı defalar da "Cibril" diye geçer. Arapça'da hepsi aynı mânaya gelir. Cebrail veya Cibril büyük meleklerin, mukarreb meleklerin başta gelenlerinden, Cebrail veya Cibril büyük meleklerin, mukarreb meleklerin başta gelenlerinden, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e vahiy getiren Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e vahiy getiren Rûhu'l-kuds diye de adlandırılan büyük melek. Rûhu'l-kuds diye de adlandırılan büyük melek. Cebrail aleyhisselam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine demiş ki: Cebrail aleyhisselam Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerine demiş ki:

İnne ümmeteke yakraûne'l-Kur'âne alâ-seb'ati ahrufin. İnne ümmeteke yakraûne'l-Kur'âne alâ-seb'ati ahrufin. "Ey Muhammed! sallallahu aleyhi ve sellem senin ümmetin Kur'ân-ı Kerîm'i yedi şive üzerine okuyorlar.""Ey Muhammed! sallallahu aleyhi ve sellem senin ümmetin Kur'ân-ı Kerîm'i yedi şive üzerine okuyorlar." Fe-men karae minhüm alâ-harfin. "Hangi şive üzerine okuyorlarsa." Fe-men karae minhüm alâ-harfin. "Hangi şive üzerine okuyorlarsa." Fe'l-yekra' kemâ alime ve lâ yerci'u anhü. Fe'l-yekra' kemâ alime ve lâ yerci'u anhü. "Kendisine öğretildiği tarz ile şive ile okumaya devam etsin ve ondan geri dönmesin." "Kendisine öğretildiği tarz ile şive ile okumaya devam etsin ve ondan geri dönmesin."

Bu yedi harf, yedi şive meselesi Kur'ân-ı Kerîm'in tefsirlerinde Bu yedi harf, yedi şive meselesi Kur'ân-ı Kerîm'in tefsirlerinde ve Kur'an'a dair ulûmu anlatan büyük eserlerde uzunca bir bahis mevzuu edilmiştir. ve Kur'an'a dair ulûmu anlatan büyük eserlerde uzunca bir bahis mevzuu edilmiştir.

Hocamız rahmetullahi aleyh diyor ki: Hocamız rahmetullahi aleyh diyor ki:

"Bu hususta 80 söz söylendi, 'Yedi harften murat nedir?' diye 40 izah tarzı var, deniliyor." "Bu hususta 80 söz söylendi, 'Yedi harften murat nedir?' diye 40 izah tarzı var, deniliyor."

Fakat bizim seçtiğimiz, bir tek olarak söylediğimiz şekil, şive. Fakat bizim seçtiğimiz, bir tek olarak söylediğimiz şekil, şive. Nasıl Türkiye'nin çeşit çeşit şiveleri vardır. Karadenizli'nin konuştuğuyla, Diyarbakırlı'nın konuştuğu,Nasıl Türkiye'nin çeşit çeşit şiveleri vardır. Karadenizli'nin konuştuğuyla, Diyarbakırlı'nın konuştuğu, Karslı'nın konuştuğuyla, Manisalı'nın konuştuğu arasında bir fark vardır da Karslı'nın konuştuğuyla, Manisalı'nın konuştuğu arasında bir fark vardır da "Sen Karadenizli misin?" deriz ya da "Sen Diyarbakırlı mısın, Bitlisli misin?" diye sorarız. "Sen Karadenizli misin?" deriz ya da "Sen Diyarbakırlı mısın, Bitlisli misin?" diye sorarız. Bunu nasıl anlarsak Kur'ân-ı Kerîm'in indiği sırada da Arap kabileleri arasında Bunu nasıl anlarsak Kur'ân-ı Kerîm'in indiği sırada da Arap kabileleri arasında yedi tane meşhur şive varmış. Bu yedi şive "uzun zamandır okumayalım" yedi büyük kabileye aitmiş. yedi tane meşhur şive varmış. Bu yedi şive "uzun zamandır okumayalım" yedi büyük kabileye aitmiş.

Kur'an-ı Kerîm rivayetlere göre ilk önce tek bir şive üzere imiş. Ama mektep, medrese, radyo, gazete yok; Kur'an-ı Kerîm rivayetlere göre ilk önce tek bir şive üzere imiş. Ama mektep, medrese, radyo, gazete yok; kültür birliği, dil birliği bakımındankültür birliği, dil birliği bakımından konuşmalar bizim bu yirminci yüzyıl insanının anladığı tarzda değil. konuşmalar bizim bu yirminci yüzyıl insanının anladığı tarzda değil. İnsanlar birbirlerinin sözlerini kolay anlayamıyorlar. Telaffuzları biraz değişik. İnsanlar birbirlerinin sözlerini kolay anlayamıyorlar. Telaffuzları biraz değişik.

Mesela birisi "bis sefer" diyor, birisi "bin sefer" diyor.Mesela birisi "bis sefer" diyor, birisi "bin sefer" diyor. Buna benzer çeşitli farklar varmış. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;Buna benzer çeşitli farklar varmış. Bunun üzerine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; ümmetinden o çeşitli kabilelere mensup insanlar,ümmetinden o çeşitli kabilelere mensup insanlar, Kur'ân-ı Kerîm'i okumakta ve telaffuzda zorluk çekince;Kur'ân-ı Kerîm'i okumakta ve telaffuzda zorluk çekince; "Yâ Rabbi! Buradan şu şiveyle olsa" diye dilemiş."Yâ Rabbi! Buradan şu şiveyle olsa" diye dilemiş. Cebrail aleyhisselam gelmiş gitmiş, gelmiş gitmiş -sonradan anlatıyor- iki defa, Cebrail aleyhisselam gelmiş gitmiş, gelmiş gitmiş -sonradan anlatıyor- iki defa, üç defa gittikten sonra dördüncüde şöyle demiş: üç defa gittikten sonra dördüncüde şöyle demiş:

İnna'llâhe ye'muruke en-telâ ahrauke seb'ati ahruf. İnna'llâhe ye'muruke en-telâ ahrauke seb'ati ahruf. "Allahu Teâlâ yedi şiveyle okumanıza müsaade ediyor." Her seferinde artırmış."Allahu Teâlâ yedi şiveyle okumanıza müsaade ediyor."

Her seferinde artırmış.
Bir şiveyken iki şive, iki şiveyken üç şive, üç şiveyken dört şive sonra demiş ki: Bir şiveyken iki şive, iki şiveyken üç şive, üç şiveyken dört şive sonra demiş ki:

"Yedi tane okumasına müsaade eyledi." "Yedi tane okumasına müsaade eyledi."

Bu bir kolaylık, Allahu Teâlâ hazretlerinin verdiği bir lütuf. Bu bir kolaylık, Allahu Teâlâ hazretlerinin verdiği bir lütuf. "Kimi zayıf, okumakta zorluk çeken, dili dönmeyen ümmetlerin okumaya başladıysa"Kimi zayıf, okumakta zorluk çeken, dili dönmeyen ümmetlerin okumaya başladıysa o usulle devam etsin, karışık yapmasın. Bir o şiveden bir o şiveden karıştırmasın. o usulle devam etsin, karışık yapmasın. Bir o şiveden bir o şiveden karıştırmasın. Tutturduğu şiveyle başından sonuna muntazam, metotlu olarak gitsin." diye tavsiye buyurmuş. Tutturduğu şiveyle başından sonuna muntazam, metotlu olarak gitsin." diye tavsiye buyurmuş.

Hakikaten de geçtiğimiz aylar içinde Libya'da Kur'ân-ı Kerîm müsabakası varmış, oraya çağırdılar; Hakikaten de geçtiğimiz aylar içinde Libya'da Kur'ân-ı Kerîm müsabakası varmış, oraya çağırdılar;

"Gider misiniz?" dediler. "Kur'ân-ı Kerîm'in ziyafeti, gitmez miyiz?" dedik, iyi ki gitmişiz. "Gider misiniz?" dediler.

"Kur'ân-ı Kerîm'in ziyafeti, gitmez miyiz?" dedik, iyi ki gitmişiz.
Dünyanın her yerinden müslümanlar gelmiş. Kur'ân-ı Kerîm'i her biri başka çeşit, başka türlü okuyor.Dünyanın her yerinden müslümanlar gelmiş. Kur'ân-ı Kerîm'i her biri başka çeşit, başka türlü okuyor. Afrikalılar var, başka türlü okuyor.Afrikalılar var, başka türlü okuyor. Faslılar var, Moritanya'dan Endonezya'dan, Tayland'dan, Pakistan'dan, İran'dan gelmiş olanlar var.Faslılar var, Moritanya'dan Endonezya'dan, Tayland'dan, Pakistan'dan, İran'dan gelmiş olanlar var. Hepsi başka bir şiveyle okuyor. Kur'ân-ı Kerîm'in okunuşunda böyle şive farkları cıvıl cıvıl, Hepsi başka bir şiveyle okuyor. Kur'ân-ı Kerîm'in okunuşunda böyle şive farkları cıvıl cıvıl, çiçeklerin renklerinin, kokularının farklı olduğu gibi hepsi güzel.çiçeklerin renklerinin, kokularının farklı olduğu gibi hepsi güzel. O tarzda tutturmuş ama imtihan heyeti dikkat ediyor.O tarzda tutturmuş ama imtihan heyeti dikkat ediyor. Eğer nafi' kıraatinden gidecekse hep öyle gidecek.Eğer nafi' kıraatinden gidecekse hep öyle gidecek. Öteki türlü döndürdü mü yanlış yaptı diye puanını kırıyor.Öteki türlü döndürdü mü yanlış yaptı diye puanını kırıyor. Verş kıraatinden ise "Ona göre gidecek." diye dikkat ediyorlar. Verş kıraatinden ise "Ona göre gidecek." diye dikkat ediyorlar.

Ulemâmız, büyüklerimiz hakikaten okuyuşlarıyla herhalde bu hadîs-i şerîflere çok dikkat etmişler. Ulemâmız, büyüklerimiz hakikaten okuyuşlarıyla herhalde bu hadîs-i şerîflere çok dikkat etmişler. O kadar ilmi, bu dinî bilgilerin titizlikle muhafaza etmişler, bize nakletmişler ki O kadar ilmi, bu dinî bilgilerin titizlikle muhafaza etmişler, bize nakletmişler ki her şey üzerinde o kadar emek sarf etmişler ki her şey üzerinde o kadar emek sarf etmişler ki Allah cümlesinden razı olsun, şefaatlerine bizi nail eylesin.Allah cümlesinden razı olsun, şefaatlerine bizi nail eylesin. Dine, Kur'ân-ı Kerîm'e çok hizmet etmişler.Dine, Kur'ân-ı Kerîm'e çok hizmet etmişler. Ciddi ciddi oturuyorlar. Ciddi ciddi oturuyorlar. Sekiz yaşında, on yaşında, on üç yaşında hafız olmuş, geçiyor mikrofonun başına, bülbül gibi okuyor.Sekiz yaşında, on yaşında, on üç yaşında hafız olmuş, geçiyor mikrofonun başına, bülbül gibi okuyor. Tadına dayanmak mümkün değil, tahammül etmek mümkün değil! Tatlı tatlı okuyorlar. Tadına dayanmak mümkün değil, tahammül etmek mümkün değil! Tatlı tatlı okuyorlar.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'in o tadını bize de tattırsın.Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'in o tadını bize de tattırsın. Allahu Teâlâ hazretlerinin bize kitabı ve hitabı Kur'ân-ı Kerîm.Allahu Teâlâ hazretlerinin bize kitabı ve hitabı Kur'ân-ı Kerîm. Allahu Teâlâ hazretleri sana vahiy mi edecek? Peygamberi'ne vahyetmiş, işte bizim için hitabı: Allahu Teâlâ hazretleri sana vahiy mi edecek? Peygamberi'ne vahyetmiş, işte bizim için hitabı:

Yâ eyyühe'llezîne âmenû demiyor mu? Yâ eyyühe'llezîne âmenû demiyor mu?

"Ey iman edenler!" dediği yerde sen lebbeyk diyeceksin,"Ey iman edenler!" dediği yerde sen lebbeyk diyeceksin, 'Buyur yâ Rabbi! Sana iman ettim, buyur ya Rabbi!'" diyeceksin. 'Buyur yâ Rabbi! Sana iman ettim, buyur ya Rabbi!'" diyeceksin.

Birçok yerinde hitap ediyor; başından sonuna kadar sana hitap. Birçok yerinde hitap ediyor; başından sonuna kadar sana hitap. Onun için Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize Kur'ân-ı Kerîm'i, kıraatini, mânasını, ahkâmını sevmek, Onun için Allahu Teâlâ hazretleri cümlemize Kur'ân-ı Kerîm'i, kıraatini, mânasını, ahkâmını sevmek, ahlâkını seve seve tatbik ederek yaşamak nasip etsin. ahlâkını seve seve tatbik ederek yaşamak nasip etsin.

Âişe-i Sıddîka validemize, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ahlâkını sormuşlar. Âişe-i Sıddîka validemize, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ahlâkını sormuşlar.

"Resûlullah Efendimiz'in ahlâkı nasıldı, huyu neydi?" "Resûlullah Efendimiz'in ahlâkı nasıldı, huyu neydi?"

Ailesine soruyor, aileden soruyor "Nasıldı?" Demiş ki; Ailesine soruyor, aileden soruyor "Nasıldı?"

Demiş ki;

"Sen Kur'ân-ı Kerîm'i okumaz mısın?" Okur tabi. "Sen Kur'ân-ı Kerîm'i okumaz mısın?"

Okur tabi.

Kâne hulukuhü'l-Kur'ân. Kâne hulukuhü'l-Kur'ân. "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in huyu, ahlâkı Kur'ân-ı Kerîm'di." "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in huyu, ahlâkı Kur'ân-ı Kerîm'di."

Kur'ân-ı Kerîm, mushafın içinde; yürüyen Kur'ân-ı Kerîm, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. Kur'ân-ı Kerîm, mushafın içinde; yürüyen Kur'ân-ı Kerîm, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. Yürüyeni, canlısı... Kur'ân-ı Kerîm'in muhatapçısı insan,Yürüyeni, canlısı...

Kur'ân-ı Kerîm'in muhatapçısı insan,
Allah'ın sevdiği bir kul olarak nasıl yaşayacak?" deyince, Allah'ın sevdiği bir kul olarak nasıl yaşayacak?" deyince, insanlar Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e baksınlar. insanlar Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e baksınlar.

Hanımına nasıl muamele etmiş; dövmüş mü bağırmış mı, yoksa hizmet mi etmiş, iltifat mı etmiş?Hanımına nasıl muamele etmiş; dövmüş mü bağırmış mı, yoksa hizmet mi etmiş, iltifat mı etmiş? Çocuklara nasıl muamele etmiş? Çocuklara nasıl muamele etmiş? "Çekilin kenara!" mı demiş, yoksa hepsinin gönlünü mü okşamış, yollarda hediye mi vermiş?"Çekilin kenara!" mı demiş, yoksa hepsinin gönlünü mü okşamış, yollarda hediye mi vermiş? Ashâb-ı kirâmına nasıl hediye vermiş? Nasıl dertliye, hastaya gitmiş.Ashâb-ı kirâmına nasıl hediye vermiş? Nasıl dertliye, hastaya gitmiş. Hayatını nasıl geçirmiş? Nasıl onlara karşı müşfik davranmış? Nasıl malını onlara saçmış? Hayatını nasıl geçirmiş? Nasıl onlara karşı müşfik davranmış? Nasıl malını onlara saçmış?

Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri her hâliyle Resûlullah'ın hayatında, hâline intikal etmiş. Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri her hâliyle Resûlullah'ın hayatında, hâline intikal etmiş.

Lafın kıymeti yok ki! "Ben Kur'ân-ı Kerîm'i ezbere biliyorum." Lafın kıymeti yok ki!

"Ben Kur'ân-ı Kerîm'i ezbere biliyorum."

Peki, mübarek, namaz kılmazsan Allah'ın yolunda gitmezsenPeki, mübarek, namaz kılmazsan Allah'ın yolunda gitmezsen yasaklarını yasak bilmezsen emirlerini "baş üstüne" deyip baş tacı etmezsenyasaklarını yasak bilmezsen emirlerini "baş üstüne" deyip baş tacı etmezsen senin Kur'ân-ı Kerîm'i başından sonuna bilmenin ne faydası var? senin Kur'ân-ı Kerîm'i başından sonuna bilmenin ne faydası var? Kur'ân-ı Kerîm; "Okunsun, ittibâ edilsin." diye indirilmiş.Kur'ân-ı Kerîm; "Okunsun, ittibâ edilsin." diye indirilmiş. Allah bize bu mânayı iyice sevdirsin de kitabını sevdirsin. Allah bize bu mânayı iyice sevdirsin de kitabını sevdirsin.

Buradan hangi dersler çıkıyor? Buradan hangi dersler çıkıyor?

Çok dersler çıkıyor. Çok dersler çıkıyor.

"Kur'ân-ı Kerîm'i itinayla okumak" dersi çıkıyor, "intizam" dersi çıkıyor. "Kur'ân-ı Kerîm'i itinayla okumak" dersi çıkıyor, "intizam" dersi çıkıyor. İnsanın her şeyinde, her işinde intizamlı olması dersi çıkıyor.İnsanın her şeyinde, her işinde intizamlı olması dersi çıkıyor. Sonra Allahu Teâlâ hazretlerinin şefkati, kullarına merhameti, müsamahası çıkıyor. Sonra Allahu Teâlâ hazretlerinin şefkati, kullarına merhameti, müsamahası çıkıyor.

"Dili öyle dönmüyor." "Hadi bakalım kendi şivenle şöyle oku, böyle oku." diye"Dili öyle dönmüyor."

"Hadi bakalım kendi şivenle şöyle oku, böyle oku." diye
yediye kadar müsaade etmiş. Onlar da o tarzda okumuşlar. yediye kadar müsaade etmiş. Onlar da o tarzda okumuşlar.

Kâle lî cibrîl. -Öbür hadîs-i şerîfe geçtik.- "Cebrail aleyhisselam bana dedi ki." Kâle lî cibrîl. -Öbür hadîs-i şerîfe geçtik.- "Cebrail aleyhisselam bana dedi ki." diyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem .diyor Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem . İkrâ' Ömere's-selâm. "Hz. Ömer'e selam söyle." İkrâ' Ömere's-selâm. "Hz. Ömer'e selam söyle." Ve a'limhü inne rıdâhü hükmün ve gadabühû izzün. Ve a'limhü inne rıdâhü hükmün ve gadabühû izzün.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten nakledilen bu hadîs-i şerîf, İbn Abbas radıyallahu anh'ten nakledilen bu hadîs-i şerîf, Hz. Ömer radıyallahu anh hakkında. Hz. Ömer nasıl bir kimseydi? Hz. Ömer radıyallahu anh hakkında.

Hz. Ömer nasıl bir kimseydi?

Hz. Ömer bir kere boylu boslu, iri yarı bir kimseydi. Hz. Ömer bir kere boylu boslu, iri yarı bir kimseydi. Pehlivan bir kimseydi, herkes karşısında duramazdı.Pehlivan bir kimseydi, herkes karşısında duramazdı. Sonra asabi mizaçlı bir kimseydi. Bir haksızlık gördü mü tahammül edemezdi.Sonra asabi mizaçlı bir kimseydi. Bir haksızlık gördü mü tahammül edemezdi. Birisi karşısına çıkıp da "Senin kaşının üstünde gözün var." gibi diyemezdi. Birisi karşısına çıkıp da "Senin kaşının üstünde gözün var." gibi diyemezdi. Cesaret etme meselesi; Hz. Ömer'e öyle çıkışmak mümkün değil. Cesaret etme meselesi; Hz. Ömer'e öyle çıkışmak mümkün değil.

Hatta bir keresinde Resûlullah Efendimiz'in yanına gelince Hatta bir keresinde Resûlullah Efendimiz'in yanına gelince -Efendimiz'in hanımlarından bir tanesi kendi kızı, kayınpeder olma gibi bir şerefe ermiş.- -Efendimiz'in hanımlarından bir tanesi kendi kızı, kayınpeder olma gibi bir şerefe ermiş.- bütün hanımlar bir tarafa dağılmış. bütün hanımlar bir tarafa dağılmış. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz gülmüş ve şöyle buyurmuş: Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz gülmüş ve şöyle buyurmuş:

"Ömer'i sokağın bir ucundan görünce şeytan diğer taraftan kaçar." Hz. Ömer'in öyle bir hâli var. "Ömer'i sokağın bir ucundan görünce şeytan diğer taraftan kaçar."

Hz. Ömer'in öyle bir hâli var.

Hz. Ömer radıyallahu anha çok da gözü yaşlı bir kimseymiş,Hz. Ömer radıyallahu anha çok da gözü yaşlı bir kimseymiş, boyu büyük ama kalbi katı bir insan değil. Rivayete göre gözyaşı yüzünde iz yapmış. boyu büyük ama kalbi katı bir insan değil. Rivayete göre gözyaşı yüzünde iz yapmış. Zayıf, naif bir insan ağlar da; "ağlar zayıf, naif" denir. Zayıf, naif bir insan ağlar da; "ağlar zayıf, naif" denir. Oruç tuttun mesela, nihayetinde bir hassasiyet geliyor; bir hadîs-i şerîf geliyor,Oruç tuttun mesela, nihayetinde bir hassasiyet geliyor; bir hadîs-i şerîf geliyor, Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyet duydu mu gözlerinden yaşlar boşanıyor; ama Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyet duydu mu gözlerinden yaşlar boşanıyor; ama pehlivan insanın ağlaması biraz zordur. pehlivan insanın ağlaması biraz zordur. Umumiyetle mesela; "Ömründe hiç ağlamamış." derler, pehlivandır. Umumiyetle mesela; "Ömründe hiç ağlamamış." derler, pehlivandır.

Hz. Ömer öyle değil; hem pehlivan hem gözü yaşlı. Hz. Ömer öyle değil; hem pehlivan hem gözü yaşlı.

Rivayete göre kendisine; "Allah'tan kork ya Ömer!" desin, uyarsın, nasihat etsin, Rivayete göre kendisine; "Allah'tan kork ya Ömer!" desin, uyarsın, nasihat etsin, diye birisini maaşla tayin etmiş; "Sen bana her zaman Allah'ın emrini hatırlatacaksın." demiş. diye birisini maaşla tayin etmiş; "Sen bana her zaman Allah'ın emrini hatırlatacaksın." demiş. Bir zaman sonra "Senin vazifen bitti." demiş. "Niye ey Ömer! Bir zaman sonra "Senin vazifen bitti." demiş. "Niye ey Ömer! Bir kusur mu işledim, nasihatini güzel yapamadım mı?" diye sormuş. "Yok." demiş Bir kusur mu işledim, nasihatini güzel yapamadım mı?" diye sormuş. "Yok." demiş "Sakalımda ak belirdi, artık o vaiz olarak yeter." "Sakalımda ak belirdi, artık o vaiz olarak yeter."

İnsanın sakalına bir tane ak düştü mü bu ne alameti? İnsanın sakalına bir tane ak düştü mü bu ne alameti?

"Yaşın geçiyor, dikkat et, ömür sona doğru yaklaşıyor, bak yarıyı geçtin,"Yaşın geçiyor, dikkat et, ömür sona doğru yaklaşıyor, bak yarıyı geçtin, gençlik elden gitti, geçti." mânasına. Sakalın içine beyazlık düşünce nasihatçiye yol vermiş.gençlik elden gitti, geçti." mânasına. Sakalın içine beyazlık düşünce nasihatçiye yol vermiş. "Bana bu nasihat yeter." demiş. "Bana bu nasihat yeter." demiş.

Rivayete göre mührünün üzerine; Kefâ bi'l-mer'i vâizen yâ Ömer! Rivayete göre mührünün üzerine;

Kefâ bi'l-mer'i vâizen yâ Ömer!
"Ey Ömer! Ölüm vaiz olarak yeter, başka vaiz arama! "Ey Ömer! Ölüm vaiz olarak yeter, başka vaiz arama! Başka nasihatçinin yanına gitme, ölüm sana vaiz olarak yeter!" [yazmış.] Başka nasihatçinin yanına gitme, ölüm sana vaiz olarak yeter!" [yazmış.]

Etrafında ölen yok mu? Konudan, komşudan, akrabadan, hemşerilerden. Var. Etrafında ölen yok mu? Konudan, komşudan, akrabadan, hemşerilerden. Var. Vaiz olarak bu yeter. "Sen de öleceksin." demek o, sıra sana da gelecek. Vaiz olarak bu yeter. "Sen de öleceksin." demek o, sıra sana da gelecek.

Çok yaşasan ne kadar yaşayacaksın? Âhirin ne, sonun ne? Ölüm olacak.Çok yaşasan ne kadar yaşayacaksın? Âhirin ne, sonun ne? Ölüm olacak. "Ona göre tedbir al." demek. Onu mührüne yazmış."Ona göre tedbir al." demek. Onu mührüne yazmış. Bir vesikanın altına mührü bastığı zamanBir vesikanın altına mührü bastığı zaman "Ömer" adı var; ama üstünde de "Yâ Ömer! Ölüm sana vaiz olarak yeter." diyor. Öyle bir kimse. "Ömer" adı var; ama üstünde de "Yâ Ömer! Ölüm sana vaiz olarak yeter." diyor. Öyle bir kimse.

Daha vefatı zamanında [insanlar] toplaşmışlar, vefat edecek belli,Daha vefatı zamanında [insanlar] toplaşmışlar, vefat edecek belli, yaralandı, yarası ağırlaştı, ölecek. Demişler ki; yaralandı, yarası ağırlaştı, ölecek. Demişler ki;

"Yâ Ömer! Ne mutlu sana. Senden öncekiler senden hoşnuttu."Yâ Ömer! Ne mutlu sana. Senden öncekiler senden hoşnuttu. Peygamber Efendimiz, Ebû Bekir-i Sıddîk ondan önceydi, ondan evvel vefat ettiler. Peygamber Efendimiz, Ebû Bekir-i Sıddîk ondan önceydi, ondan evvel vefat ettiler. Onlar senden hoşnut ve razıydı.Onlar senden hoşnut ve razıydı. Şimdi sen aramızdan ayrılıyorsun, biz de senden hoşnut ve razıyız. Şimdi sen aramızdan ayrılıyorsun, biz de senden hoşnut ve razıyız. Gidenler razı, kalanlar razı, ne mutlu sana!" demişler. Gidenler razı, kalanlar razı, ne mutlu sana!" demişler.

Rivayete gör acı acı gülmüş mübarek, demiş ki; Rivayete gör acı acı gülmüş mübarek, demiş ki;

"Sizin sözlerinize gafiller aldanır."Sizin sözlerinize gafiller aldanır. Allah'a yemin ederim ki Şark ile Garb'ın arasındaki mülk, para, pul vesaire hepsi Allah'a yemin ederim ki Şark ile Garb'ın arasındaki mülk, para, pul vesaire hepsi benim olsa kıyamet gününün korkusundan hepsini infak ederdim."benim olsa kıyamet gününün korkusundan hepsini infak ederdim." Kıyamet günü dehşetli bir gün. Kıyamet günü dehşetli bir gün.

Rivayet edilir ki mesuliyet duygusundan çok defa kendi kendine; "Ömer, keşke anan seni doğurmasaydı." dermiş.Rivayet edilir ki mesuliyet duygusundan çok defa kendi kendine; "Ömer, keşke anan seni doğurmasaydı." dermiş. Kolay kolay cennetlik olunmuyor. Kolay kolay cennetlik olunmuyor. Göğsünü gere gere dolaş, burnunu havaya kaldır, dolaş. Göğsünü gere gere dolaş, burnunu havaya kaldır, dolaş. Onu kır, bunu çekiştir, ötekisini üz, bilmediğin insanın aleyhinde konuş, kötüle,Onu kır, bunu çekiştir, ötekisini üz, bilmediğin insanın aleyhinde konuş, kötüle, ondan sonra o zulmü yap, bu haksızlığı yap.ondan sonra o zulmü yap, bu haksızlığı yap. Bunun hesabını nasıl vereceksin? Bunun hesabını nasıl vereceksin?

Bak, bu insanlar nasıl büyük oluyorlar, nasıl titriyorlar,Bak, bu insanlar nasıl büyük oluyorlar, nasıl titriyorlar, ölüm döşeğinde bile, "Eğer elimde bir şey olsa onu vereceğim." demiş.ölüm döşeğinde bile, "Eğer elimde bir şey olsa onu vereceğim." demiş. İşte Hz. Ömer radıyallahu anh böyle biz zât. Seven seviyor, sevmeyen sevmiyor. İşte Hz. Ömer radıyallahu anh böyle biz zât. Seven seviyor, sevmeyen sevmiyor. Nasip, kısmet meselesi… Ne yapalım? Resûlullah Efendimiz'i de sevenler vardı, sevmeyen vardı;Nasip, kısmet meselesi… Ne yapalım? Resûlullah Efendimiz'i de sevenler vardı, sevmeyen vardı; Allah ikaz eylesin, irşat eylesin. İnsan bir Allah dostuna düşmanlık beslerse iyi olmaz. Allah ikaz eylesin, irşat eylesin. İnsan bir Allah dostuna düşmanlık beslerse iyi olmaz.

Çünkü bir hadîs-i kudsîde; "Bana muharebe açmıştır." diyor. Çünkü bir hadîs-i kudsîde; "Bana muharebe açmıştır." diyor.

Sen Allah'ın sevdiği bir insana kızarsan ne olur? Sen Allah'ın sevdiği bir insana kızarsan ne olur?

Sanki Allah'a harp ilan etmiş gibi olur. Allah'ın sevdiği insana böyle şey yapmaya gelmez. Sanki Allah'a harp ilan etmiş gibi olur. Allah'ın sevdiği insana böyle şey yapmaya gelmez. Bak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatından ibret al kiBak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatından ibret al ki o, Seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhirîn iken -Abdullah İbn Ümmi Mektûm, o, Seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhirîn iken -Abdullah İbn Ümmi Mektûm, iki gözü âmâ zât geldi. Kabileden birkaç kişi de geldi. O iki de bir; iki gözü âmâ zât geldi. Kabileden birkaç kişi de geldi. O iki de bir;

"Yâ Resûlullah! Şöyledir, böyledir." diye konuşmak isteyince "Yâ Resûlullah! Şöyledir, böyledir." diye konuşmak isteyince Resûlullah Efendimiz onun lafa karışmamasını istedi.Resûlullah Efendimiz onun lafa karışmamasını istedi. Ötekilere bir şey anlatacak; onları müslümanlığa çekmek isteyecek. Ötekilere bir şey anlatacak; onları müslümanlığa çekmek isteyecek. Yüzünü biraz ondan çevirince, öteki insanlara dönünce Abese suresi nazil oldu. Yüzünü biraz ondan çevirince, öteki insanlara dönünce Abese suresi nazil oldu.

Abese, "Yüzünü döndürdü, buruşturdu." diye başlayan o sure nazil oldu. Abese, "Yüzünü döndürdü, buruşturdu." diye başlayan o sure nazil oldu. Abdullah İbn Mektûm, Allah'ın sevdiği bir kimseymiş; ondan yüzünü çevirmemesi lazımmış.Abdullah İbn Mektûm, Allah'ın sevdiği bir kimseymiş; ondan yüzünü çevirmemesi lazımmış. Resûlullah Efendimiz'i ikaz olarak bu sure indi. Resûlullah Efendimiz'i ikaz olarak bu sure indi. Resûlullah Efendimiz'in kendi hayatından bir numune söyleyelim: Resûlullah Efendimiz'in kendi hayatından bir numune söyleyelim:

Şeyyebetnî hûdün. "Hûd suresi benim saçımı ağarttı." buyurmuş. Şeyyebetnî hûdün. "Hûd suresi benim saçımı ağarttı." buyurmuş.

"İhtiyarlattı." beni diyormuş. Ne var Hûd suresinde? "İhtiyarlattı." beni diyormuş.

Ne var Hûd suresinde?

Hûd suresinin içinde bir âyet-i kerîme var: Hûd suresinin içinde bir âyet-i kerîme var:

Fe'stekim kemâ ümirtü. "Nasıl emrolunduysan öylece dosdoğru ol!" emri var. Fe'stekim kemâ ümirtü. "Nasıl emrolunduysan öylece dosdoğru ol!" emri var.

Hadi bakalım! Dosdoğru olmak, çok büyük bir söz. Hadi bakalım!

Dosdoğru olmak, çok büyük bir söz.

Nasıl dosdoğru olacak insan, ne kadar dosdoğru olacak? Nasıl dosdoğru olacak insan, ne kadar dosdoğru olacak?

Bir saat mi, iki saat mi, bir gün mü, beş ay mı? "Ömür boyu dosdoğru ol!" demek. Bir saat mi, iki saat mi, bir gün mü, beş ay mı?

"Ömür boyu dosdoğru ol!" demek.

Fe'stekim kemâ ümirte. "Nasıl emrolunduysan işte öyle dosdoğru ol." Fe'stekim kemâ ümirte. "Nasıl emrolunduysan işte öyle dosdoğru ol."

"Öyle dosdoğru olmak için gayret sarf ede ede, "Öyle dosdoğru olmak için gayret sarf ede ede, dikkat ede ede saçım sakalım ağardı." diye Resûlullah Efendimiz bildirmiş.dikkat ede ede saçım sakalım ağardı." diye Resûlullah Efendimiz bildirmiş. O Allah'ın en sevdiği kulu böyle yapmış, yaşamış.O Allah'ın en sevdiği kulu böyle yapmış, yaşamış. İki gün aç gezmiş, bir gün yemek yemiş.İki gün aç gezmiş, bir gün yemek yemiş. Karnına taş bağlamış,Karnına taş bağlamış, o sıkıntıları çekmiş de biz neye garanti duyarak, neye güvenerek böyle yapıyoruz?o sıkıntıları çekmiş de biz neye garanti duyarak, neye güvenerek böyle yapıyoruz? Bu kadar günahı pervasızca işliyoruz; gafletten söylediklerimize, yaptığımız işe dikkat etmiyoruz. Bu kadar günahı pervasızca işliyoruz; gafletten söylediklerimize, yaptığımız işe dikkat etmiyoruz. Çünkü aklı olan dikkat ediyor. Çünkü aklı olan dikkat ediyor.

İşte bu Hz. Ömer'e Cebrail aleyhisselam selam gönderiyor.İşte bu Hz. Ömer'e Cebrail aleyhisselam selam gönderiyor. Hz. Ömer'le bizzat konuşması... O, vahye muhatap değil; Hz. Ömer'le bizzat konuşması... O, vahye muhatap değil; onun için "Hz. Ömer'e selam söyle ve ona bildir ki onun rızası,onun için "Hz. Ömer'e selam söyle ve ona bildir ki onun rızası, hoşnutluğu hikmettir, marifettir ve hükümdür, yerli yerindedir, onun hoşnut olduğu şey doğrudur." hoşnutluğu hikmettir, marifettir ve hükümdür, yerli yerindedir, onun hoşnut olduğu şey doğrudur."

Ve gadabühû izzün. "Onun kızdığı şey de İslâm için izzettir, şereftir, olmaması uygundur." Ve gadabühû izzün. "Onun kızdığı şey de İslâm için izzettir, şereftir, olmaması uygundur."

Hz. Ömer radıyallahu anh hakkında başka hadîs-i şerîfler de var. Yalnız bir şey hoşuma gitti: Hz. Ömer radıyallahu anh hakkında başka hadîs-i şerîfler de var. Yalnız bir şey hoşuma gitti:

Hz. Ömer radıyallahu anh, Ebû Bekir Sıddîk hakkında buyurmuş ki; Hz. Ömer radıyallahu anh, Ebû Bekir Sıddîk hakkında buyurmuş ki;

Yâ hayra'n-nâs ba'de resûlillah! "Ey Resûlullah'tan sonra insanların en hayırlısı!" Yâ hayra'n-nâs ba'de resûlillah! "Ey Resûlullah'tan sonra insanların en hayırlısı!"

Kime söylüyor? Kim söylüyor? Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir Sıddîk'a söylüyor. Kime söylüyor? Kim söylüyor?

Hz. Ömer, Hz. Ebû Bekir Sıddîk'a söylüyor.

Yâ hayra'n-nas ba'de resûlillah. "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den sonra Yâ hayra'n-nas ba'de resûlillah. "Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'den sonra insanların en hayırlısı olan şahıs! Ey Ebû Bekir!" diye seslenmiş. insanların en hayırlısı olan şahıs! Ey Ebû Bekir!" diye seslenmiş.

Bakalım Hz. Ebû Bekir-i Sıddîk ne yapacak? Kendisine "insanların en hayırlısı" denildi. Bakalım Hz. Ebû Bekir-i Sıddîk ne yapacak?

Kendisine "insanların en hayırlısı" denildi.
O mübarek de demiş ki; O mübarek de demiş ki;

Ema inneke in külte zâke fe-lekad semi'tü Resûlallahi sallallahu aleyhi ve sellem yekûlü:Ema inneke in külte zâke fe-lekad semi'tü Resûlallahi sallallahu aleyhi ve sellem yekûlü: Mâ talaati'ş-şemsü alâ reculin hayrin min Umere. Mâ talaati'ş-şemsü alâ reculin hayrin min Umere.

"Sen bunu nasıl söylersin? Sen ne söyledin? Bu sözü nasıl söyledin?"Sen bunu nasıl söylersin? Sen ne söyledin? Bu sözü nasıl söyledin? Nasıl 'insanların en hayırlısı' dersin? Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den işitmedin mi? Nasıl 'insanların en hayırlısı' dersin? Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den işitmedin mi? 'Güneş Ömer'den daha hayırlı bir kimsenin üstüne doğmamıştır.' Dememiş miydi?" 'Güneş Ömer'den daha hayırlı bir kimsenin üstüne doğmamıştır.' Dememiş miydi?"

O da ona iltifat etmiş. Böyledir işte. İnsan büyük olunca kendisini küçük görür. O da ona iltifat etmiş. Böyledir işte. İnsan büyük olunca kendisini küçük görür. Tevazu etti mi Allah onu yükseltir. Büyük oldu mu küçük görür.Tevazu etti mi Allah onu yükseltir. Büyük oldu mu küçük görür. Küçükler küçüklüğünü hisseder; ondan sonra aşağılık duygusundan böbürlenmeye kalkarlar. Küçükler küçüklüğünü hisseder; ondan sonra aşağılık duygusundan böbürlenmeye kalkarlar.

Büyük olsa böbürlenmeye ihtiyacı var mı? Güzel yüzün süslemeye ihtiyacı var mı? Büyük olsa böbürlenmeye ihtiyacı var mı? Güzel yüzün süslemeye ihtiyacı var mı? Yüz güzel olunca allık, pudra, rastık, sürmeye ne lüzum var? Yüz güzel olunca allık, pudra, rastık, sürmeye ne lüzum var? Allah güzel yaratmış. Ötekisi; "Boyayacağım da, kırmızı yapacağım da güzelleşeceğim." diye uğraşsın. Allah güzel yaratmış. Ötekisi; "Boyayacağım da, kırmızı yapacağım da güzelleşeceğim." diye uğraşsın.

Onun için o ona tevazu gösteriyor, o ona tevazu gösteriyor. Öyle yaşamışlar.Onun için o ona tevazu gösteriyor, o ona tevazu gösteriyor. Öyle yaşamışlar. Allahu Teâlâ hazretleri şefaatlerine nâil eylesin. Bu güzel huylardan bize de versin. Allahu Teâlâ hazretleri şefaatlerine nâil eylesin. Bu güzel huylardan bize de versin.

Ne zarar ederiz? Ne olur insanları iyi bilsek? Farz edelim kiNe zarar ederiz? Ne olur insanları iyi bilsek? Farz edelim ki Allah'ın iyi olmayan bir kulunu iyi biliverdik. Ne olur? Allah'ın iyi olmayan bir kulunu iyi biliverdik. Ne olur?

İyi muamele edelim. Hüsn-i zan emredilmemiş mi bize? İyi muamele edelim. Hüsn-i zan emredilmemiş mi bize?

"Yâ Rabbi! Bilemedim. Ben zaten bilgisi az bir kulum, cahilliğim çok. "Yâ Rabbi! Bilemedim. Ben zaten bilgisi az bir kulum, cahilliğim çok. Kur'ân-ı Kerîm'de Sen buyurmadın mı yâ Rabbi?" Kur'ân-ı Kerîm'de Sen buyurmadın mı yâ Rabbi?"

İnnâ aradne'l-emânete ale's-semâvâti ve'l-ardı ve'l-cibâli fe-eyne en yahmilnehâ İnnâ aradne'l-emânete ale's-semâvâti ve'l-ardı ve'l-cibâli fe-eyne en yahmilnehâ ve eşfakne minhâ ve hamelehe'l-insânü innehû kâne zalûmen cehûlen. ve eşfakne minhâ ve hamelehe'l-insânü innehû kâne zalûmen cehûlen.

"Yâ Rabbi! Kur'ân-ı Kerîm'de insanoğlu için 'çok zalim, çok cahil' demedin mi? "Yâ Rabbi! Kur'ân-ı Kerîm'de insanoğlu için 'çok zalim, çok cahil' demedin mi? Çok cahilim, çok zalimim, çok kusurluyum.Çok cahilim, çok zalimim, çok kusurluyum. Ne yapalım, onun kötü olduğunu bilemedim, iyi sandım." desen kötü insanı iyi bilsen ne olur? Ne yapalım, onun kötü olduğunu bilemedim, iyi sandım." desen kötü insanı iyi bilsen ne olur?

Ben zaten âciz bir kulundum, iyi sandım. Ben zaten âciz bir kulundum, iyi sandım. İyi sandığı için iyi muamele eder ama iyi bir kulu kötü sanırsa ne olur? İyi sandığı için iyi muamele eder ama iyi bir kulu kötü sanırsa ne olur?

Allah'ın iyi bir kulunu kötü sanıp da ona kötü muamele ederse Allah'ın iyi bir kulunu kötü sanıp da ona kötü muamele ederse o zaman vebal altında kalır, hesabını verecek. o zaman vebal altında kalır, hesabını verecek. Eğer Allah'ın sevgili kuluysa o zaman yakasına yapışırlar. Eğer Allah'ın sevgili kuluysa o zaman yakasına yapışırlar.

"Sen benim o veli kuluma ne diye bu sözleri söyledin?"Sen benim o veli kuluma ne diye bu sözleri söyledin? Ne diye aleyhinde böyle dedikodu ettin? Ne yaptın?" diye sormaz mı Allahu Teâlâ hazretleri. Ne diye aleyhinde böyle dedikodu ettin? Ne yaptın?" diye sormaz mı Allahu Teâlâ hazretleri.

Sorar. O zaman İslâm ahlâkına göre hüsn-i zan edecek, düşünecek, iyiliğini isteyecek.Sorar.

O zaman İslâm ahlâkına göre hüsn-i zan edecek, düşünecek, iyiliğini isteyecek.
Bir insana iyi muamele yaparsan o insan senin yanında iyi davranır. Bir insana iyi muamele yaparsan o insan senin yanında iyi davranır.

Lisede bizim bir kadın öğretmenimiz vardı, İngilizce dersine gelirdi; o anlatmıştı.Lisede bizim bir kadın öğretmenimiz vardı, İngilizce dersine gelirdi; o anlatmıştı. Bir gün yaşını geçmiş, lise çağını aşmış -kaç sene sınıfta kaldıysa- iri yarı olmuş çocukların olduğu bir yere genç bir öğretmen olarak tayin olmuş. Bir gün yaşını geçmiş, lise çağını aşmış -kaç sene sınıfta kaldıysa- iri yarı olmuş çocukların olduğu bir yere genç bir öğretmen olarak tayin olmuş. Derse girmiş. "Otorite tutturayım." diye birkaç kez sert muamele edince, Derse girmiş. "Otorite tutturayım." diye birkaç kez sert muamele edince, kabadayı talebeler kalkmışlar;kabadayı talebeler kalkmışlar; "Biz seni asarız, keseriz." gibi sözlerle tehdit etmeye başlamışlar. "Biz seni asarız, keseriz." gibi sözlerle tehdit etmeye başlamışlar. Şöyle anlatıyor: "İkindiden sonra mektepten çıktım. Dar sokaklardan yürüyeceğim.Şöyle anlatıyor:

"İkindiden sonra mektepten çıktım. Dar sokaklardan yürüyeceğim.
Baktım o kaşları çatık, belalı talebeler orada bekleşiyorlar. Baktım o kaşları çatık, belalı talebeler orada bekleşiyorlar. Korku içerisindeyim; ya dövecekler, ya bir zararları olacak, âciz kimseyim.Korku içerisindeyim; ya dövecekler, ya bir zararları olacak, âciz kimseyim. O zaman, birinin adını söyleyerek;O zaman, birinin adını söyleyerek; 'Gel şu çantamı taşımama yardım et; çalılardan, taşlardan, yürüyemiyorum.' dedim. 'Gel şu çantamı taşımama yardım et; çalılardan, taşlardan, yürüyemiyorum.' dedim. Yardım isteyince yumuşadı, çantamı tuttu, ben de ön tarafına gittim, 'teşekkür ederim' dedim." Yardım isteyince yumuşadı, çantamı tuttu, ben de ön tarafına gittim, 'teşekkür ederim' dedim."

Kötü niyetli kimseye iyi muamele edince iyilik tarafını teşvik etmiş oluyor. Kötü niyetli kimseye iyi muamele edince iyilik tarafını teşvik etmiş oluyor. Kötülüğü söylemede bir fayda yok ki. Kötünün kötülüğünü söylediğin zaman ne oldu? Kötülüğü söylemede bir fayda yok ki.

Kötünün kötülüğünü söylediğin zaman ne oldu?

"Nasıl olsa benim ne mal olduğumu anladı." der, kötülüğe devam eder."Nasıl olsa benim ne mal olduğumu anladı." der, kötülüğe devam eder. Onun için hüsn-i zan dinimizin emri. Onun için hüsn-i zan dinimizin emri. Cümle âlem iyi ben kötüyüm diyeceğiz. Hüsn-i zan besleyeceğiz. Cümle âlem iyi ben kötüyüm diyeceğiz. Hüsn-i zan besleyeceğiz.

[Mehmed Zahid] Hocamız rahmetullahi aleyh kendi babasından naklen söylerdi: [Mehmed Zahid] Hocamız rahmetullahi aleyh kendi babasından naklen söylerdi:

"Herkes buğday ben saman" diyecekmiş; "Herkes yahşi, ben yaman. "Herkes buğday ben saman" diyecekmiş; "Herkes yahşi, ben yaman. Herkes buğday, ben saman." O Azerbaycan'dan gelmiştir. Herkes buğday, ben saman."

O Azerbaycan'dan gelmiştir.
Dedemiz, Hocamız'ın babası orada, oranın şivesiyle söylermiş: Dedemiz, Hocamız'ın babası orada, oranın şivesiyle söylermiş:

Herkes yahşi, ben yaman. "Herkes güzel, ben kötüyüm." Herkes yahşi, ben yaman. "Herkes güzel, ben kötüyüm."

Herkes buğday, ben saman. "Herkesin işe yarar bir hâli var, ben çer çöp." diyebilirse insan, Herkes buğday, ben saman. "Herkesin işe yarar bir hâli var, ben çer çöp." diyebilirse insan, tevazu gösterirse Allah sever. tevazu gösterirse Allah sever.

Allah güzellerin, büyüklerin güzel huylarından bize versin; güzel huylu olalım. Allah güzellerin, büyüklerin güzel huylarından bize versin; güzel huylu olalım. Şu dünyada insan isterse kavgayla geçirir isterse sevgiyle geçirir; ikisi de var. Şu dünyada insan isterse kavgayla geçirir isterse sevgiyle geçirir; ikisi de var. Sevgiyle mi geçirmek iyi, dostluk mu iyi, kavgayla mı geçirmek iyi? Sevgiyle mi geçirmek iyi, dostluk mu iyi, kavgayla mı geçirmek iyi?

Kavgayla geçirmek isterse içi sirke dolu gibi; kırgınlıklar, kötü duygular içini kemirir. Kavgayla geçirmek isterse içi sirke dolu gibi; kırgınlıklar, kötü duygular içini kemirir. Çiçeğe sevgiyle bakarsa gözü yaşarır. "Aman yâ Rabbi! Ne güzel yaratmışsın, ne güzel kokusu var,Çiçeğe sevgiyle bakarsa gözü yaşarır. "Aman yâ Rabbi! Ne güzel yaratmışsın, ne güzel kokusu var, şunun yaprağının güzelliğine bak." Ne bileyim dağa, denize, ovaya bakan sevinir. şunun yaprağının güzelliğine bak."

Ne bileyim dağa, denize, ovaya bakan sevinir.
Allah'ın kullarından her birinin bir hoş tarafını bulur, isterse sever. Allah'ın kullarından her birinin bir hoş tarafını bulur, isterse sever.

Her şeyin bir iyi tarafı yok mudur? Vardır. Her şeyin bir iyi tarafı yok mudur?

Vardır.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ashabıyla bir yerden bir yere gidiyormuş.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem ashabıyla bir yerden bir yere gidiyormuş. Yolun kenarında bir köpek ölüsü, uzun bir zaman kalmış, kurumuş. Yolun kenarında bir köpek ölüsü, uzun bir zaman kalmış, kurumuş.

Kokmaz mı? Kokar. Takır takır kuruyuverir. Herkes burnunu tutmuş;Kokmaz mı?

Kokar. Takır takır kuruyuverir. Herkes burnunu tutmuş;
"Öf ne kadar çirkin bir koku!" demiş, başını çevirmiş. Resûlullah Efendimiz de aralarında; "Öf ne kadar çirkin bir koku!" demiş, başını çevirmiş. Resûlullah Efendimiz de aralarında; "Çirkin kokuyor, kokusu çirkin. Ama dişleri ne kadar muntazamdı, beyazdı." demiş. "Çirkin kokuyor, kokusu çirkin. Ama dişleri ne kadar muntazamdı, beyazdı." demiş. "Bak köpek leşinde bile bir güzel taraf görün. "Bak köpek leşinde bile bir güzel taraf görün. Ey ashabım! Köpeğin ağzındaki dişler bize lazım değil ama Ey ashabım! Köpeğin ağzındaki dişler bize lazım değil ama isterseniz iyi tarafını da kötü tarafını da görürsünüz. isterseniz iyi tarafını da kötü tarafını da görürsünüz. Bak bir köpeğin leşinde bile dişleri muntazam, bembeyaz dizilmiş dişleri var. Bak bir köpeğin leşinde bile dişleri muntazam, bembeyaz dizilmiş dişleri var. Ne güzel!" demek istiyor. İnsan öyle bakarsa memnun olur.Ne güzel!" demek istiyor.

İnsan öyle bakarsa memnun olur.
Bir bardak yarısına kadar su dolu; birisi bakar, "Bu bardağın yarısı niye boş?" diye düşünür. Bir bardak yarısına kadar su dolu; birisi bakar, "Bu bardağın yarısı niye boş?" diye düşünür. Ötekisi de "İyi, bardak boş değilmiş, yarısına kadar su doluymuş." diye düşünür; aynı şey. Ötekisi de "İyi, bardak boş değilmiş, yarısına kadar su doluymuş." diye düşünür; aynı şey.

Eski devirlerde padişahlardan birisi rüya görmüş, rüyasında çok telaşlanmış. Eski devirlerde padişahlardan birisi rüya görmüş, rüyasında çok telaşlanmış. Uyanınca tabirini merak etmiş. "Bana bir rüya tabircisi bulun, çok meraklandım. Uyanınca tabirini merak etmiş. "Bana bir rüya tabircisi bulun, çok meraklandım. Bu rüya nedir?" demiş. Gitmişler, birini getirmişler.Bu rüya nedir?" demiş.

Gitmişler, birini getirmişler.
Padişah rüyasını anlatmış, "Yor bakalım bu rüyayı, tabir et." demiş. Adam; "Eyvah! Padişah rüyasını anlatmış, "Yor bakalım bu rüyayı, tabir et." demiş. Adam; "Eyvah! Çok felaketlerle karşılaşacaksınız;Çok felaketlerle karşılaşacaksınız; hanımızın, çocuğunuzun, akrabalarınızın hepsinin öldüğünü göreceksiniz." demiş. hanımızın, çocuğunuzun, akrabalarınızın hepsinin öldüğünü göreceksiniz." demiş.

Padişah kızmış, kovmuş; "Bu uğursuz adamıyanımdan çıkarın.Padişah kızmış, kovmuş;

"Bu uğursuz adamıyanımdan çıkarın.
Doğru düzgün, akılı uslu bir adam getirin." demiş. Aramışlar, taramışlar; güngörmüş, Doğru düzgün, akılı uslu bir adam getirin." demiş. Aramışlar, taramışlar; güngörmüş, aksakallı, tecrübeli güzel rüya tabir eden, bir arif zât, bir hoca efendi bulup getirmişler. aksakallı, tecrübeli güzel rüya tabir eden, bir arif zât, bir hoca efendi bulup getirmişler. Padişah rüyasını ona da anlatmış. Dinlemiş, gülümsemiş; "Padişahım, müjdeler olsun!" demiş. Padişah rüyasını ona da anlatmış. Dinlemiş, gülümsemiş;

"Padişahım, müjdeler olsun!" demiş.

"Hayrola ne oldu?" diye sormuş."Hayrola ne oldu?" diye sormuş. "Siz" demiş "Hanımızdan, çocuğunuzdan, akrabanızdan daha çok yaşayacaksınız." "Siz" demiş "Hanımızdan, çocuğunuzdan, akrabanızdan daha çok yaşayacaksınız." Ötekisiyle aynı şeyi söylüyor ama söyleyiş tarzı farklı olduğu için padişah onu mükâfâtlandırmış. Ötekisiyle aynı şeyi söylüyor ama söyleyiş tarzı farklı olduğu için padişah onu mükâfâtlandırmış.

Onun için insan hayata da böyle bakabilir. Biz hayatımıza bakışımızı değiştirebilir miyiz? Onun için insan hayata da böyle bakabilir.

Biz hayatımıza bakışımızı değiştirebilir miyiz?

Değiştiremeyiz. İnsanları değiştirmemiz de kolay değil. Hani çık kürsüye; Değiştiremeyiz. İnsanları değiştirmemiz de kolay değil. Hani çık kürsüye;

"Ey insanlar! O insan iyidir, kötüdür." de. İnsanlar iyi olsun, kötü olsun; olmuyor! "Ey insanlar! O insan iyidir, kötüdür." de. İnsanlar iyi olsun, kötü olsun; olmuyor! Hatta bazen insan biliyor da kendisi bile yapamıyor. Öyle kolay değil. Hoş göreceksin. Hatta bazen insan biliyor da kendisi bile yapamıyor. Öyle kolay değil. Hoş göreceksin. Yunus Emre boşuna mı demiş: Yaratılanı hoş gör Yaradan'dan ötürü. Yunus Emre boşuna mı demiş:

Yaratılanı hoş gör Yaradan'dan ötürü.

Allah yaratmış, Allah'ın kulu, "İnşaallah düzelir." dersin, sevgiyle yaklaşırsan düzelir.Allah yaratmış, Allah'ın kulu, "İnşaallah düzelir." dersin, sevgiyle yaklaşırsan düzelir. Kızgınlıkla yaparsan daha da artar. Her şeyin bir usulü var, emr-i bi'l-maruf nehy-i ani'l-münkerin, Kızgınlıkla yaparsan daha da artar. Her şeyin bir usulü var, emr-i bi'l-maruf nehy-i ani'l-münkerin, iyiliği emredip kötülüğü yasaklamanın usulü var. iyiliği emredip kötülüğü yasaklamanın usulü var. Böyle hareket edersek içimiz sevgiyle dolu olursak rahat ederiz, etrafımız da rahat eder,Böyle hareket edersek içimiz sevgiyle dolu olursak rahat ederiz, etrafımız da rahat eder, sonunda bir şey kaybetmeyiz. Diğer hadîs-i şerîfe geçelim: sonunda bir şey kaybetmeyiz.

Diğer hadîs-i şerîfe geçelim:

Kâle lî Cibrîl aleyhisselâm: Kâle'llâhu tebâreke ve Teâlâ: Kâle lî Cibrîl aleyhisselâm: Kâle'llâhu tebâreke ve Teâlâ: İnne hâzâ dînün irtadaytuhû li-nefsî ve lem yuslihahû ille's-semâhatüİnne hâzâ dînün irtadaytuhû li-nefsî ve lem yuslihahû ille's-semâhatü ve hüsnü'l-hulüki fe-ekrimûhü mehmâ sahibtümûh. ve hüsnü'l-hulüki fe-ekrimûhü mehmâ sahibtümûh.

Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullâh fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Cebrail aleyhisselam'ın kendisine söylediği bir sözü bize naklediyor. Cebrail aleyhisselam'ın kendisine söylediği bir sözü bize naklediyor. Cebrail aleyhisselam da Allahu Teâlâ hazretlerinden naklen getirmiş, Cebrail aleyhisselam da Allahu Teâlâ hazretlerinden naklen getirmiş, Resûlullah Efendimiz'e söylemiş. Kâle lî Cibrîl aleyhisselâm.Resûlullah Efendimiz'e söylemiş.

Kâle lî Cibrîl aleyhisselâm.
"Cebrail aleyhisselam bana dedi ki." Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ. "Cebrail aleyhisselam bana dedi ki." Kâle'llâhu tebâreke ve teâlâ. "Ey Muhammed! Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu." diye "Ey Muhammed! Allahu Teâlâ hazretleri şöyle buyurdu." diye Cebrail aleyhisselam ona hitaben nakletmiş. Allahu Teâlâ hazretleri nasıl buyurmuş? Cebrail aleyhisselam ona hitaben nakletmiş.

Allahu Teâlâ hazretleri nasıl buyurmuş?

İnne hâzâ dînün. "Bu bir dindir ki." İrtadaytuhû li-nefsî. İnne hâzâ dînün. "Bu bir dindir ki." İrtadaytuhû li-nefsî. "Ben o dine razı oldum; o dini kendim için seçtim."Ben o dine razı oldum; o dini kendim için seçtim. Bana o dine göre ibadet edilmesinden hoşnut ve razı oldum." Bana o dine göre ibadet edilmesinden hoşnut ve razı oldum."

Hangi din bu? İslâm dini. "Kullarım İslâm'ı seçsinler. Hangi din bu?

İslâm dini. "Kullarım İslâm'ı seçsinler.
Onların bana İslâm'a göre diyanet göstermelerine, kulluk etmelerine hoşnut ve razı olurum, Onların bana İslâm'a göre diyanet göstermelerine, kulluk etmelerine hoşnut ve razı olurum, başkasına razı olmam." başkasına razı olmam."

Bu bir âyet-i kerîmenin mânasıdır. Hadîs-i şerîf ama aynı zamanda da malum, hepinizin bildiği gibi: Bu bir âyet-i kerîmenin mânasıdır. Hadîs-i şerîf ama aynı zamanda da malum, hepinizin bildiği gibi:

İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm. âyet-i kerîmesininİnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm. âyet-i kerîmesinin "Allah indinde tek din, yegâne din İslâm'dır; başkasını sevmez."Allah indinde tek din, yegâne din İslâm'dır; başkasını sevmez. Allah indinde din sadece ve sadece İslâm'dır." Allah indinde din sadece ve sadece İslâm'dır."

Kelimelerin sıralanışından, Kelimelerin sıralanışından, Arapça'nın mânasından üsluba göre; "Sadece ve sadece bu dini kabul ederim." mânası çıkıyor.Arapça'nın mânasından üsluba göre; "Sadece ve sadece bu dini kabul ederim." mânası çıkıyor. Allahu Teâlâ hazretleri bu dine razı olmuş; biz müslüman olursak razı olacak. Allahu Teâlâ hazretleri bu dine razı olmuş; biz müslüman olursak razı olacak.

Allahu Teâlâ hazretleri başka bir dine razı değil, Allahu Teâlâ hazretleri başka bir dine razı değil, başka bir şekil ile kendisine ibadet etmemizi istemiyor.başka bir şekil ile kendisine ibadet etmemizi istemiyor. Başka şekilde razı değil, hoşnut değil! Başka şekilde razı değil, hoşnut değil!

Ve lem yuslihahu ille's-semâhatü ve hüsnü'l-huluki.Ve lem yuslihahu ille's-semâhatü ve hüsnü'l-huluki. "Bu dindarlığı, bu dini iki şey güzelleştirir. "Bu dindarlığı, bu dini iki şey güzelleştirir. Bu dini iki şey daha güzel yapar, ıslah eder, daha güzelleştirir. Nedir? Birisi semahattir.Bu dini iki şey daha güzel yapar, ıslah eder, daha güzelleştirir. Nedir? Birisi semahattir. Semahat 'lütufkârlık' demek. Diğeri, hüsnü'l-huluktur, 'güzel huyluluk'tur." Semahat 'lütufkârlık' demek. Diğeri, hüsnü'l-huluktur, 'güzel huyluluk'tur."

Demek ki Allahu Teâlâ İslâm'ı din olarak seçmiş, ondan razı.Demek ki Allahu Teâlâ İslâm'ı din olarak seçmiş, ondan razı. İki şey bu dini daha da güzelleştiriyor, ziynetlendiriyor ve o zaman daha güzel oluyor. İki şey bu dini daha da güzelleştiriyor, ziynetlendiriyor ve o zaman daha güzel oluyor. Birisi semahat, diğeri hüsnü'l-huluktur. Birisi semahat, diğeri hüsnü'l-huluktur. Semahat "lütufkârlık" hüsnü'l-huluk "güzel huyluluk." demek. İnsan müslüman olacak: Semahat "lütufkârlık" hüsnü'l-huluk "güzel huyluluk." demek.

İnsan müslüman olacak:

Âmentü bi'llâh. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh dedi. Âmentü bi'llâh. Eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh dedi. Tamam, müslüman oldu. Bu dinin güzelliği ne ile tamamlanacak? Tamam, müslüman oldu.

Bu dinin güzelliği ne ile tamamlanacak?

Lütufkârlıkla, semahatla tamamlanacak; güzel huyla tamamlanacak. Lütufkârlıkla, semahatla tamamlanacak; güzel huyla tamamlanacak.

Semahat nasıl olur? Semahat iki şekilde olur: Semahat nasıl olur?

Semahat iki şekilde olur:

Bir; malla semahat olur. Elindeki parayla, imkânla, Bir; malla semahat olur. Elindeki parayla, imkânla, maddî vasıtalarla insanlara cömertlik yaparsın, semahat gösterirsin.maddî vasıtalarla insanlara cömertlik yaparsın, semahat gösterirsin. Onlara verirsin, onları yedirirsin, giydirirsin; o insanların gönlünü alırsın. Onlara verirsin, onları yedirirsin, giydirirsin; o insanların gönlünü alırsın. Senin dindarlığın, bunu yapmayan öteki şahsın dindarlığından daha iyi olur,Senin dindarlığın, bunu yapmayan öteki şahsın dindarlığından daha iyi olur, daha kaliteli bir dindarlık olur. Daha güzel, müzeyyen bir dindarlık olur. daha kaliteli bir dindarlık olur. Daha güzel, müzeyyen bir dindarlık olur.

İkincisi; ahlâkla lütufkârlık; mânevî bakımdan ahlâk ile olur.İkincisi; ahlâkla lütufkârlık; mânevî bakımdan ahlâk ile olur. Parayla değil de insanın sözüyle, sohbetiyle başkasına lütufkâr davranması tarzında olur.Parayla değil de insanın sözüyle, sohbetiyle başkasına lütufkâr davranması tarzında olur. Kavlen olur, söz ile olur. Güzel huy da İslâmiyet'in ana hedeflerinden biridir. Kavlen olur, söz ile olur. Güzel huy da İslâmiyet'in ana hedeflerinden biridir.

Müslümanlık bize niye geldi? Müslümanlık bize niye geldi?

Niye durup dururken Allahu Teâlâ hazretleri peygamber gönderiyor, kitap gönderiyor? Niye durup dururken Allahu Teâlâ hazretleri peygamber gönderiyor, kitap gönderiyor?

Müslümanların ne yapmasını istiyor? İslâmiyet'in iki büyük hedefi var. Müslümanların ne yapmasını istiyor?

İslâmiyet'in iki büyük hedefi var.
Esaslı hedefini, ana hedefini söylemek gerekirse; Esaslı hedefini, ana hedefini söylemek gerekirse; birisi, bizi cahillikten kurtarıp Allah'ın varlığından, birliğinden haberdar edipbirisi, bizi cahillikten kurtarıp Allah'ın varlığından, birliğinden haberdar edip O'na güzel kulluk ettirmek için, O'na güzel kulluk ettirmek için, Allahu Teâlâ hazretlerinin mârifetullahına erdirmek için, mârifetullah için. Allahu Teâlâ hazretlerinin mârifetullahına erdirmek için, mârifetullah için.

İkincisi, güzel ahlâk için. Marifetullah bize Mevlâ'mızı tanıtıyor; o bakımdan önemli. İkincisi, güzel ahlâk için.

Marifetullah bize Mevlâ'mızı tanıtıyor; o bakımdan önemli.

Ne için lazım? İnsanlarının birbiriyle geçimi için lazım. Ne için lazım?

İnsanlarının birbiriyle geçimi için lazım.

İnsanlar toplu hâlde yaşıyorlar, topluluk hâlinde yaşıyorlar ya;İnsanlar toplu hâlde yaşıyorlar, topluluk hâlinde yaşıyorlar ya; köy kuruyorlar, kasaba kuruyorlar, üçü beşi bir arada oluyor. Hiç olmazsa ana-baba evlat bir arada oluyor.köy kuruyorlar, kasaba kuruyorlar, üçü beşi bir arada oluyor. Hiç olmazsa ana-baba evlat bir arada oluyor. Dağ başında bile olsa yine birkaç kişi oluyor.Dağ başında bile olsa yine birkaç kişi oluyor. İnsanlar iki kişiden fazla oldu mu aralarında ahlâk şarttır. Huy olacak. İnsanlar iki kişiden fazla oldu mu aralarında ahlâk şarttır. Huy olacak.

Diyelim ki bir kadın bir erkek evlendi, karı koca oldu.Diyelim ki bir kadın bir erkek evlendi, karı koca oldu. Kadının kocaya karşı vazifeleri var; kocanın kadına karşı vazifeleri,Kadının kocaya karşı vazifeleri var; kocanın kadına karşı vazifeleri, mesuliyetleri, ödevleri, vazifeleri var. mesuliyetleri, ödevleri, vazifeleri var. "Şöyle yapması, böyle yapmaması lazım." diye kanun ve usul lazım."Şöyle yapması, böyle yapmaması lazım." diye kanun ve usul lazım. Çocuklar varsa çocuğun anne babaya karşı muameleleri var; Çocuklar varsa çocuğun anne babaya karşı muameleleri var; anne babanın çocuğa karşı muameleleri, çocukların birbirlerine muameleleri var. anne babanın çocuğa karşı muameleleri, çocukların birbirlerine muameleleri var.

Bir köy ise köy ahalisinin birbirlerine karşı muameleleri var. Şehir ise hâkezâ. Bir köy ise köy ahalisinin birbirlerine karşı muameleleri var. Şehir ise hâkezâ.

Ahlâk, cemiyete insanlar için gerekli. İslâmiyet'in hedeflerinden biri,Ahlâk, cemiyete insanlar için gerekli. İslâmiyet'in hedeflerinden biri, Mevlâ'mızı tanıyıp ona kulluk etmek; ikincisi de öteki müslümanlarla,Mevlâ'mızı tanıyıp ona kulluk etmek; ikincisi de öteki müslümanlarla, kardeşlerimizle bir cemiyetin içinde güzel yaşamak. Bu, güzel huyla oluyor. kardeşlerimizle bir cemiyetin içinde güzel yaşamak. Bu, güzel huyla oluyor.

Onun için dinimiz güzel huya çok ehemmiyet veriyor. Bu nereden belli? Onun için dinimiz güzel huya çok ehemmiyet veriyor.

Bu nereden belli?

Bir kere hadîs-i şerîften belli. Başka nereden belli? Bir kere hadîs-i şerîften belli.

Başka nereden belli?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki:

Buistü li-ütimme mekârime'l-ahlâk. Buistü li-ütimme mekârime'l-ahlâk. "Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim, gelip size öğretmek için gönderildim." "Ben güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim, gelip size öğretmek için gönderildim."

"Güzel huyu öğretmek için geldim ben." Niçin Peygamber oldum? "Güzel huyu öğretmek için geldim ben."

Niçin Peygamber oldum?

"Size güzel huyluluğu öğretmek için geldim." Başka bir hadîs-i şerîfte buyruluyor ki; "Size güzel huyluluğu öğretmek için geldim."

Başka bir hadîs-i şerîfte buyruluyor ki;

el-İslâmü hüsnü'l-huluk. "Müslümanlık güzel huyluluktur." el-İslâmü hüsnü'l-huluk.

"Müslümanlık güzel huyluluktur."

Başka bir hadîs-i şerîfte buyruluyor ki; Başka bir hadîs-i şerîfte buyruluyor ki;

"İnsan güzel huyu sayesinde geceleri sabahlara kadar hiç uyumayıp ibadet eden, "İnsan güzel huyu sayesinde geceleri sabahlara kadar hiç uyumayıp ibadet eden, gündüzleri akşamlara kadar sıcak, soğuk demeden dudakları kuruyarak oruç tutan, gündüzleri akşamlara kadar sıcak, soğuk demeden dudakları kuruyarak oruç tutan, kıymetli ibadetleri yapan kimselerin sevabına nail olur." Ne ile? kıymetli ibadetleri yapan kimselerin sevabına nail olur."

Ne ile?

Güzel huyu sayesinde. "İnsan güzel huylu oldu mu geceleri ibadet eden, Güzel huyu sayesinde. "İnsan güzel huylu oldu mu geceleri ibadet eden, gündüzleri oruç tutan insanın sevabına nail olur. gündüzleri oruç tutan insanın sevabına nail olur. İşte bizim dinimizin hedeflerinden birisi güzel huylu olmaktır. İşte bizim dinimizin hedeflerinden birisi güzel huylu olmaktır.

Çirkin huylu olursa ne olur? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir gün; Çirkin huylu olursa ne olur?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri bir gün;

"Ey ashabım! Müflis kime derler? İflas etmiş adam kime derler?" diye sormuş. "Ey ashabım! Müflis kime derler? İflas etmiş adam kime derler?" diye sormuş.

Araplar tüccar millet; mal almayı, kervanlarla mal götürüp mal satmak.Araplar tüccar millet; mal almayı, kervanlarla mal götürüp mal satmak. İflasın ne olduğunu biliyorlar. İflasın ne olduğunu biliyorlar.

"Yâ Resûlallah! İflas; insanın servetinin sermayesini kurtaramaması, ziyan etmesidir."Yâ Resûlallah! İflas; insanın servetinin sermayesini kurtaramaması, ziyan etmesidir. Sermayeyi ziyan etmekten dolayı elinde hiçbir şey kalmamasıdır." Sermayeyi ziyan etmekten dolayı elinde hiçbir şey kalmamasıdır."

"Hayır!" buyuruyor Efendimiz; "Asıl müflis, hakikî müflis o kimsedir ki "Hayır!" buyuruyor Efendimiz; "Asıl müflis, hakikî müflis o kimsedir ki kıyamet günü mizanın, terazinin başına dağlar gibi sevaplarla gelir..." Neden? kıyamet günü mizanın, terazinin başına dağlar gibi sevaplarla gelir..."

Neden?

Çünkü müslüman insan; ibadet etmiş, taat etmiş, hayr u hasenât yapmış, sevap kazanmış. Çünkü müslüman insan; ibadet etmiş, taat etmiş, hayr u hasenât yapmış, sevap kazanmış. Mizanın başına dağlar gibi sevapla geliyor. Gelir ama mizan var, hesap var.Mizanın başına dağlar gibi sevapla geliyor. Gelir ama mizan var, hesap var. Hadîs-i şerîflerde geçiyor; bundan insanın sırtının ürpermesi lazım.Hadîs-i şerîflerde geçiyor; bundan insanın sırtının ürpermesi lazım. Şakaklarından ter boşalması lazım. Mahşer halkına seslenilecekmiş: Şakaklarından ter boşalması lazım.

Mahşer halkına seslenilecekmiş:

"Ey mahşer ahalisi! Bu şahıs, filanca oğlu filancadır veya filanca kızı filancadır. "Ey mahşer ahalisi! Bu şahıs, filanca oğlu filancadır veya filanca kızı filancadır. Bunda kimin hakkı varsa hesabını görme vakti geldi; gelsin, hakkını alsın." Bunda kimin hakkı varsa hesabını görme vakti geldi; gelsin, hakkını alsın."

Mahşer halkından hak sahipleri gelmeye başlıyor. Birisi gelecek;Mahşer halkından hak sahipleri gelmeye başlıyor. Birisi gelecek; "Yâ Rabbi! Bu şahıs benim hakkımı yemişti." diyecek."Yâ Rabbi! Bu şahıs benim hakkımı yemişti." diyecek. Ona; "Al bunun sevabından." denilecek Sevabının bir kısmını alıp gidecekler.Ona; "Al bunun sevabından." denilecek Sevabının bir kısmını alıp gidecekler. Artık hesabı ne zaman olacaksa o ayrı. Ama sevabının bir kısmından, o yığından alacak. Artık hesabı ne zaman olacaksa o ayrı. Ama sevabının bir kısmından, o yığından alacak.

Sonra biri gelecek, yine bir şikâyet. Tamam doğru iddia, yine alacak, yine alacak, yine alacak... Sonra biri gelecek, yine bir şikâyet. Tamam doğru iddia, yine alacak, yine alacak, yine alacak... Hulasa-i kelâm o dağlar gibi sevap hak sahipleri tarafından alınıp alınıp bitecek.Hulasa-i kelâm o dağlar gibi sevap hak sahipleri tarafından alınıp alınıp bitecek. Ama hak sahipleri bitmedi, daha kuyrukta olanlar var. Bir tanesi geldi; Ama hak sahipleri bitmedi, daha kuyrukta olanlar var.

Bir tanesi geldi;

"Yâ Rabbi! Bana da şunu yapmıştı. Şöyle kırmıştı, böyle hürmetsizlik yapmıştı." deyince "Yâ Rabbi! Bana da şunu yapmıştı. Şöyle kırmıştı, böyle hürmetsizlik yapmıştı." deyince ona verilecek sevap kalmadı, dağıldı. Dağlar gibi sevap gitti. ona verilecek sevap kalmadı, dağıldı. Dağlar gibi sevap gitti.

O zaman Allahu Teâlâ hazretleri buyuracaktır ki "Sen günahından buraya bırak." O zaman Allahu Teâlâ hazretleri buyuracaktır ki "Sen günahından buraya bırak." Günah ve sevapla eşleştirilmiyor mu? Birisi ötekisini götürmüyor mu?Günah ve sevapla eşleştirilmiyor mu? Birisi ötekisini götürmüyor mu? "O zaman günahını bırak." Ötekisi gelecek günahını bırakacak, berikisi gelecek günahını bırakacak."O zaman günahını bırak." Ötekisi gelecek günahını bırakacak, berikisi gelecek günahını bırakacak. Hesabı bittiği zaman dağlar gibi bir günah yığınıyla karşı karşıya kalacak. Hesabı bittiği zaman dağlar gibi bir günah yığınıyla karşı karşıya kalacak.

Peygamber Efendimiz "İşte asıl müflis budur." diyor. Peygamber Efendimiz "İşte asıl müflis budur." diyor. "Asıl iflas etmiş insan bu!" Çünkü dağlar gibi sevap gitti,"Asıl iflas etmiş insan bu!" Çünkü dağlar gibi sevap gitti, arkasından mizanın başında dağlar gibi günah kaldı. O adamın hâlini bir düşünün. arkasından mizanın başında dağlar gibi günah kaldı. O adamın hâlini bir düşünün.

Onun için güzel huy, çok önemli. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi huyu güzel insan eylesin. Onun için güzel huy, çok önemli. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi huyu güzel insan eylesin.

Güzel huy nedir? Güzel huydan söz açılırsa insanın haftalarca söz söylemesi gerekir. Güzel huy nedir?

Güzel huydan söz açılırsa insanın haftalarca söz söylemesi gerekir.
Çünkü İslâmiyet, bunu öğretmeye çalışmış. Çok güzel huylar. Çünkü İslâmiyet, bunu öğretmeye çalışmış. Çok güzel huylar.

Kısaca söylemek gerekirse güzel huyluğu nasıl anlatabiliriz? Kısaca söylemek gerekirse güzel huyluğu nasıl anlatabiliriz?

Müslümanlar senin hakkında ne diyorlar? Müslümanlar senin hakkında ne diyorlar?

Sen şöyle köşeye çekildiğin zaman öteki müslümanlar; Sen şöyle köşeye çekildiğin zaman öteki müslümanlar; senin tanıştığın, iş yaptığın, temasta bulunduğun, yaşadığınsenin tanıştığın, iş yaptığın, temasta bulunduğun, yaşadığın öteki, salih müslümanlar senin hakkında ne diyor? öteki, salih müslümanlar senin hakkında ne diyor?

"Allah taksiratını, kusurunu affetsin. Biraz sinirlidir, vurur, kırar." mı diyor. "Allah taksiratını, kusurunu affetsin. Biraz sinirlidir, vurur, kırar." mı diyor. Veya "Hak hukuk tanımaz, insanların paralarını pullarını alır.Veya "Hak hukuk tanımaz, insanların paralarını pullarını alır. Kendi üzerine geçirir." mi diyor? Veyahut ne diyorsa… Kendi üzerine geçirir." mi diyor? Veyahut ne diyorsa…

Veyahut da "Çok iyi bir kimsedir, melek gibi bir kimsedir, karıncayı incitmez;Veyahut da "Çok iyi bir kimsedir, melek gibi bir kimsedir, karıncayı incitmez; hiç kimse ondan şikâyetçi değildir. Allah ondan razı olsun." mu diyor. hiç kimse ondan şikâyetçi değildir. Allah ondan razı olsun." mu diyor.

Arkandan insanlar, müslümanlar, müslümanların salihleri iyi şeyler söylüyorsa Arkandan insanlar, müslümanlar, müslümanların salihleri iyi şeyler söylüyorsa sen iyi huylu bir insansın. sen iyi huylu bir insansın. Kötü şeyler söylüyorsa, yaka silkiyorlarsa "Aman aman! Hacıdır, hocadır ama Kötü şeyler söylüyorsa, yaka silkiyorlarsa "Aman aman! Hacıdır, hocadır ama neyse beni fazla söyletme." diyorsa o zaman yandın, o zaman fena durumdasın.neyse beni fazla söyletme." diyorsa o zaman yandın, o zaman fena durumdasın. O zaman çok düzeltilecek hâlimiz, huyumuz var, demektir.O zaman çok düzeltilecek hâlimiz, huyumuz var, demektir. O zaman fena… Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde o insanları şahitlik ettirecek. O zaman fena… Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde o insanları şahitlik ettirecek.

Onların hükmü, hüküm... Onların hükmü, hüküm...

Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor: Hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz şöyle buyuruyor:

"Sen bir topluluğun içine gittiğin zaman sana 'ehlen ve sehlen merhaban' derlerse; "Sen bir topluluğun içine gittiğin zaman sana 'ehlen ve sehlen merhaban' derlerse; 'hoş geldin, sefa getirdin, aramızda yerin var, buyur, geldiğine sevindik, 'hoş geldin, sefa getirdin, aramızda yerin var, buyur, geldiğine sevindik, otur şöyle, başköşeye geç.' denilecek." otur şöyle, başköşeye geç.' denilecek."

Fe-merhaben lehu yevme'l-kıyameh. Fe-merhaben lehu yevme'l-kıyameh. "Kıyamet gününde ona öyle denilecek, 'gel buyur, merhaba' denilecek." "Kıyamet gününde ona öyle denilecek, 'gel buyur, merhaba' denilecek."

Dünyada da müslümanlara öyle denilsin. Dünyada da müslümanlara öyle denilsin. Eğer gittiğin bir yerde sana fe kahden leke diyorlarsa...Eğer gittiğin bir yerde sana fe kahden leke diyorlarsa... -Arapça'da kahd "kıtlık" demek--Arapça'da kahd "kıtlık" demek- Demek ki Araplar âdetlerine göre; istemedikleri bir kimse gelirse ona 'merhaba ' demezlermiş deDemek ki Araplar âdetlerine göre; istemedikleri bir kimse gelirse ona 'merhaba ' demezlermiş de "Kıtlıkta geldin." derlermiş. Ne demek? "Kıtlıkta geldin." derlermiş.

Ne demek?

Kahden, "Yanımızda ikram edilecek yiyecek, içecek, meşrubat, peynir, yoğurt yok. Kahden, "Yanımızda ikram edilecek yiyecek, içecek, meşrubat, peynir, yoğurt yok. Sana bir şey veremeyeceğiz, kusura bakma. Misafir edemeyeceğiz." demek. Sana bir şey veremeyeceğiz, kusura bakma. Misafir edemeyeceğiz." demek.

Dobra dobra; "Kusura bakma seni aramızda istemiyoruz." demek. Dobra dobra; "Kusura bakma seni aramızda istemiyoruz." demek.

"Eğer müslümanlar bir kimseye böyle demişse." "Eğer müslümanlar bir kimseye böyle demişse."

Fe-kahden lehû yevme'l-kıyâmeh. "Kıyamet gününde ona "kahden" denilir." Fe-kahden lehû yevme'l-kıyâmeh. "Kıyamet gününde ona "kahden" denilir."

Kıyamet gününde muamelesi öyle olacak. Onun için aman müslümanların salihlerini kızdırmayalım. Kıyamet gününde muamelesi öyle olacak. Onun için aman müslümanların salihlerini kızdırmayalım. Müslümanların salihlerini aleyhimize döndürtecek huya sahip olmayalım. Müslümanların salihlerini aleyhimize döndürtecek huya sahip olmayalım.

"Niye 'müslümanların salihleri' deyip duruyorsunuz?" derseniz… "Niye 'müslümanların salihleri' deyip duruyorsunuz?" derseniz…

İnsanların hepsini memnun etmek mümkün değil. Sen şurada çıkarsın bir hayırlı iş yaparsın;İnsanların hepsini memnun etmek mümkün değil. Sen şurada çıkarsın bir hayırlı iş yaparsın; hayırlılar memnun olur, hayırsızlar kızar. hayırlılar memnun olur, hayırsızlar kızar. Evine parmaklık yapılsa evinin içindekiler memnun olur, evinin dışındaki hırsızlar memnun olmaz;Evine parmaklık yapılsa evinin içindekiler memnun olur, evinin dışındaki hırsızlar memnun olmaz; "Ben şimdi bu evin neresine gireceğim. "Ben şimdi bu evin neresine gireceğim. Ben şimdi nasıl çalacağım bu adamın parasını nasıl çalacağım?" der. Ben şimdi nasıl çalacağım bu adamın parasını nasıl çalacağım?" der.

Sen memleketin için memleketin gidişini değiştirecek hayırlı bir iş yapsan; Yunanlı kızar. Sen memleketin için memleketin gidişini değiştirecek hayırlı bir iş yapsan; Yunanlı kızar. Sen memleketini kalkındırmak istesen Bulgar, Rus, Amerikan, İngiliz kızar. Neden? Sen memleketini kalkındırmak istesen Bulgar, Rus, Amerikan, İngiliz kızar.

Neden?

Onlar öyle kuvvetli bir Türkiye istemiyorlar ki. "İnek gibi sağılsınlar." istiyorlar.Onlar öyle kuvvetli bir Türkiye istemiyorlar ki. "İnek gibi sağılsınlar." istiyorlar. Hem ölmesin, çünkü sütü de lazım; ondan sonra faydalansınlar, istiyorlar. Hem ölmesin, çünkü sütü de lazım; ondan sonra faydalansınlar, istiyorlar. Aslan gibi olursa istemiyorlar, "parçalar" diye korkuyorlar.Aslan gibi olursa istemiyorlar, "parçalar" diye korkuyorlar. Yerinden kıpırdamasın, bağlı dursun. Önüne ot koyalım yesin, arkasından sütünü sağalım, içelim. Yerinden kıpırdamasın, bağlı dursun. Önüne ot koyalım yesin, arkasından sütünü sağalım, içelim.

O şimdi senin uçak, tank yapmanı, kuvvetli ordunun olmasını, güçlü kuvvetli olmanı,O şimdi senin uçak, tank yapmanı, kuvvetli ordunun olmasını, güçlü kuvvetli olmanı, öteki kültürlerle alakadar olmanı ister mi? İstemez. öteki kültürlerle alakadar olmanı ister mi?

İstemez.

Demek ki dünyada herkesi memnun etmek mümkün değil! Salihler memnun oldu mu; tamam. Demek ki dünyada herkesi memnun etmek mümkün değil! Salihler memnun oldu mu; tamam.

Varsın katiller, hırsızlar, arsızlar, namussuzlar beğenmesin, zaten beğenmeyecekler.Varsın katiller, hırsızlar, arsızlar, namussuzlar beğenmesin, zaten beğenmeyecekler. Dünyada herkes herkesi sevmez ki. Dünyada herkes herkesi sevmez ki.

Peygamber Efendimiz insanların en mükemmeli. Peygamber Efendimiz'i herkes sevdi mi? Peygamber Efendimiz insanların en mükemmeli. Peygamber Efendimiz'i herkes sevdi mi?

Maalesef! Ebû Cehil vardı ya, ne kadar uğraştı. Namaz kılarken ne kadar zulmettiler. Maalesef! Ebû Cehil vardı ya, ne kadar uğraştı. Namaz kılarken ne kadar zulmettiler. Harp için nice nice hasımları karşısına geldi. Asker gitti. Nice ezalar, cefalar ettiler.Harp için nice nice hasımları karşısına geldi. Asker gitti. Nice ezalar, cefalar ettiler. Hele Taif'e gittiğinde nasıl taşladılar, topukları yarıldı, Uhud harbinde dişi nasıl kırıldı? Hele Taif'e gittiğinde nasıl taşladılar, topukları yarıldı, Uhud harbinde dişi nasıl kırıldı? Mübarek dişi şehit oldu. Nasıl bazı kimseler "kâhin" dedi, bazıları "şair."Mübarek dişi şehit oldu. Nasıl bazı kimseler "kâhin" dedi, bazıları "şair." Çeşit çeşit iftiralar yapmadılar mı? Demek ki bu insanların dilinden kurtulmak mümkün değil. Çeşit çeşit iftiralar yapmadılar mı?

Demek ki bu insanların dilinden kurtulmak mümkün değil.

O zaman ne yapalım? Kendini Allah'a sevdirmeye çalış. O zaman ne yapalım?

Kendini Allah'a sevdirmeye çalış.
İnsanlara sevdirmeye çalışırsan şaşırır kalırsın. İnsanlara sevdirmeye çalışırsan şaşırır kalırsın. Birisi "öyle" der, birisi "böyle" der, şaşırır kalırsın.Birisi "öyle" der, birisi "böyle" der, şaşırır kalırsın. Allah'a sevdir. Allah'a sevdirirsen tamam. Allah'a sevdir. Allah'a sevdirirsen tamam.

Allahu Teâlâ hazretleri bir kulu sevdi mi dermiş ki; Allahu Teâlâ hazretleri bir kulu sevdi mi dermiş ki;

"Ey Cebrail! Ben filanca kulumu sevdim, sen de onu sev." "Ey Cebrail! Ben filanca kulumu sevdim, sen de onu sev."

Cebrail aleyhisselam'da gök ehline dermiş ki; Cebrail aleyhisselam'da gök ehline dermiş ki;

"Ey gök ehli, melekler, çeşit çeşit varlıklar! "Ey gök ehli, melekler, çeşit çeşit varlıklar! Allahu Teâlâ hazretleri filanca kulunu seviyor; siz de sevin." Allahu Teâlâ hazretleri filanca kulunu seviyor; siz de sevin."

Ondan sonra yeryüzündeki insanlara, varlıklara seslenirmiş; gök ehli de yer ehli de severlermiş. Ondan sonra yeryüzündeki insanlara, varlıklara seslenirmiş; gök ehli de yer ehli de severlermiş.

İnsanı varsın hiç kimse sevmesin, Allah sevsin kâfi değil mi? İnsanı varsın hiç kimse sevmesin, Allah sevsin kâfi değil mi?

Allahu Teâlâ hazretleri sevdi mi kâfi! Allahu Teâlâ hazretleri sevdi mi kâfi!

Onun için bir tek sevginin peşinde koşmak lazım.Onun için bir tek sevginin peşinde koşmak lazım. Öyle işi karıştırmaya lüzum yok, fazla uzun şeye aklım ermez. Öyle işi karıştırmaya lüzum yok, fazla uzun şeye aklım ermez.

"Bana bir tek şey söyle, öyle uzun boylu nasihate aklım ermez." "Bana bir tek şey söyle, öyle uzun boylu nasihate aklım ermez."

Peki, bir tek şeyi söylüyorum: "Allahu Teâlâ hazretlerine kendini sevdirmeye çalış." Peki, bir tek şeyi söylüyorum:

"Allahu Teâlâ hazretlerine kendini sevdirmeye çalış."

Başkalarının sevgileriyle uğraşma; bitmez, tükenmez. Başkalarının sevgileriyle uğraşma; bitmez, tükenmez. Onu memnun edersin, ötekisini memnun edemezsin. Onu memnun edersin, ötekisini memnun edemezsin. Çocuklarına bile aynı elbiseden üç tane alırsın birisi mavi, birisi yeşil, birisi kırmızı. Çocuklarına bile aynı elbiseden üç tane alırsın birisi mavi, birisi yeşil, birisi kırmızı. "Ben kırmızıyı istiyorum." der. İlla kardeşine verileni ister, kendisine verilenden memnun olmaz. "Ben kırmızıyı istiyorum." der. İlla kardeşine verileni ister, kendisine verilenden memnun olmaz. Bunlar hep olan şeyler, onun için Allah'ı memnun etmeye çalışmak lazım. Bunlar hep olan şeyler, onun için Allah'ı memnun etmeye çalışmak lazım.

Fe-ekrimûhü mehmâ sâhibtümûhu. Fe-ekrimûhü mehmâ sâhibtümûhu. "O halde bu dine ne zaman sahip olursanız, ikram ediniz."O halde bu dine ne zaman sahip olursanız, ikram ediniz. Bu huylarla cömertlik ile semahatla ikram ediniz." diyor Allahu Teâlâ hazretlerinin resûlü. Bu huylarla cömertlik ile semahatla ikram ediniz." diyor Allahu Teâlâ hazretlerinin resûlü.

Cebrail aleyhisselam Allahu Teâlâ hazretlerinden öyle nakletmiş. Cebrail aleyhisselam Allahu Teâlâ hazretlerinden öyle nakletmiş.

Bu hadisin uzun ibaresini kısaltırsak ne diyeceğiz? Bu hadisin uzun ibaresini kısaltırsak ne diyeceğiz?

Bizim dinimiz iki şeyle ziynetleniyor: Bir cömertlik, iki güzel huyluluk! Bizim dinimiz iki şeyle ziynetleniyor: Bir cömertlik, iki güzel huyluluk!

Cömert olacağız. Mübarek, bırak başka insanların da gönlü hoş olsun.Cömert olacağız. Mübarek, bırak başka insanların da gönlü hoş olsun. Sevindir, ver bakalım, fukaranın güle güle gittiğini bir gör.Sevindir, ver bakalım, fukaranın güle güle gittiğini bir gör. Bir zavallıya, bir dula yardım et, yetime başını okşa; sevine sevine koştuğunu gör. Bir zavallıya, bir dula yardım et, yetime başını okşa; sevine sevine koştuğunu gör.

Hiç unutamıyorum, içimde bir derttir. Hiç unutamıyorum, içimde bir derttir. Ankara'da bir bayram arefesinde, bir şey almak için çarşıda dolaşıyorum.Ankara'da bir bayram arefesinde, bir şey almak için çarşıda dolaşıyorum. Çöpçü kıyafetli birisini gördüm; yanında da birisi var, çocuk. Geldiler. Çöpçü kıyafetli birisini gördüm; yanında da birisi var, çocuk. Geldiler. Adinin adisi bir pantolona baktılar.Adinin adisi bir pantolona baktılar. Ertesi gün bayram ya, çocuğuna pantolon alacak ama maaşı az, belli. Ertesi gün bayram ya, çocuğuna pantolon alacak ama maaşı az, belli.

"Kaça?" diye sordu. Galiba "20 lira" dedi o zaman. "Çok gelecek bana." dedi; "Kaça?" diye sordu.

Galiba "20 lira" dedi o zaman. "Çok gelecek bana." dedi;
boynunu büktü, gitti. 20 lirayı bile veremedi. boynunu büktü, gitti. 20 lirayı bile veremedi. Şimdi insanın yanında para olsa imkân olsa da daha atik olsa; Şimdi insanın yanında para olsa imkân olsa da daha atik olsa; "al şu yirmi lirayı, evladım al şu pantolonu" deseydi de "al şu yirmi lirayı, evladım al şu pantolonu" deseydi de o nasıl oynaya oynaya, sevine sevine gidecekti. o nasıl oynaya oynaya, sevine sevine gidecekti.

Onun o sevincini paylaş, başkalarını sevindir. Onun o sevincini paylaş, başkalarını sevindir. Müslümanın gönlüne neşe sokmak, müslümanı sevindirmek lazım.Müslümanın gönlüne neşe sokmak, müslümanı sevindirmek lazım. Dille mi sevindirirsin, malla mı sevindirirsin artık. Allah'ın kullarını nasıl sevindirirsen sevindir.Dille mi sevindirirsin, malla mı sevindirirsin artık. Allah'ın kullarını nasıl sevindirirsen sevindir. Hep başına dert olacak değilsin ya. Biraz da onu hoşnut et; hiç bu tarafa bakmıyoruz. Hep başına dert olacak değilsin ya. Biraz da onu hoşnut et; hiç bu tarafa bakmıyoruz.

İki gün önce bir köye gittik. Tanıdığımız birisi var, İki gün önce bir köye gittik. Tanıdığımız birisi var, Yüksek İslâm Enstitüsü'nden mezun; evde yokmuş. Orada konuşurken dediler ki: Yüksek İslâm Enstitüsü'nden mezun; evde yokmuş. Orada konuşurken dediler ki:

"Filanca amca vefat etti, üç hafta oldu." "Filanca amca vefat etti, üç hafta oldu."

"Ona da gidelim; 'Başınız sağ olsun.' diyelim, ailesine Allah rahmet eylesin, "Ona da gidelim; 'Başınız sağ olsun.' diyelim, ailesine Allah rahmet eylesin, Allah sizlere sabır versin." diye gittik, çok memnun oldular. Allah sizlere sabır versin." diye gittik, çok memnun oldular.

Allah küçük şeylerden ecir veriyor; bunları ihmal etmemek lazım, yapmak lazım. Allah küçük şeylerden ecir veriyor; bunları ihmal etmemek lazım, yapmak lazım. Ummadıkları bir şekilde oraya gitmemizden memnun oldular.Ummadıkları bir şekilde oraya gitmemizden memnun oldular. Yalnız oradan biri; "Yahu, falanca arkadaş nerede?" deyince; Yalnız oradan biri;

"Yahu, falanca arkadaş nerede?" deyince;

"Hocam! O arkadaş bizi beğenmez, gelmez." dedi. "Hocam! O arkadaş bizi beğenmez, gelmez." dedi.

Bizim ilk gittiğimiz, evde bulamadığımız şahıs köylüsüyle konuşmuyor. Bizim ilk gittiğimiz, evde bulamadığımız şahıs köylüsüyle konuşmuyor.

"Bize gelmez. Cenazeye bile gelmedi." dedi. "Sen onun ilmini al, bir kenara atıver." dedi. "Bize gelmez. Cenazeye bile gelmedi." dedi. "Sen onun ilmini al, bir kenara atıver." dedi.

O kulun adını da söylemem doğru olmaz. Şu bakımdan söylüyorum: O kulun adını da söylemem doğru olmaz. Şu bakımdan söylüyorum:

Yüksek İslâm Enstitüsü'nden kardeşlerimizin yüzde doksan beşi böyle yapmaz amaYüksek İslâm Enstitüsü'nden kardeşlerimizin yüzde doksan beşi böyle yapmaz ama o öyle yapınca iyi olmamış. o öyle yapınca iyi olmamış. Sen onun bilgisini alıvereceksin öbür tarafa kendisini atıvereceksin;Sen onun bilgisini alıvereceksin öbür tarafa kendisini atıvereceksin; "Cenazemize bile gelmedi." diyor. İnsan aynı köyde olur da cenazeye gitmez mi? "Cenazemize bile gelmedi." diyor. İnsan aynı köyde olur da cenazeye gitmez mi?

Bak "gitmedi" diye ne kadar kalbi kırılıyor, "gitti" diye ne kadar seviniyor. Bak "gitmedi" diye ne kadar kalbi kırılıyor, "gitti" diye ne kadar seviniyor. İnsanın eti yenmez, derisi dikilmez.İnsanın eti yenmez, derisi dikilmez. Bir gideceksin; işte biraz Tebâreke okuyacaksın, dua edeceksin, teselli eylersin,Bir gideceksin; işte biraz Tebâreke okuyacaksın, dua edeceksin, teselli eylersin, "Yapabileceğim bir hizmet var mı?" dersin, gönlünü alırsın, gidersin."Yapabileceğim bir hizmet var mı?" dersin, gönlünü alırsın, gidersin. Hiçbir şey vermeye bile lüzum yok. İlla dağları devirip koyun sürüleri bağışlamana lüzum yok. Hiçbir şey vermeye bile lüzum yok. İlla dağları devirip koyun sürüleri bağışlamana lüzum yok.

İnsanoğlu bunu bekliyor. İnsan karşısından güler yüz, tatlı dil bekliyor. Somurtsan kızar. İnsanoğlu bunu bekliyor. İnsan karşısından güler yüz, tatlı dil bekliyor. Somurtsan kızar. Somurtsan bir oraya bir buraya akşama kadar hasta olurlar. Somurtsan bir oraya bir buraya akşama kadar hasta olurlar. Bir şey söylemezse somurtmanın zararı var. Ne olur gülüverse biraz tatlı davransa. Bir şey söylemezse somurtmanın zararı var. Ne olur gülüverse biraz tatlı davransa.

Kâle lî Cibrîl: Kâle'llâhu azze ve celle:Kâle lî Cibrîl: Kâle'llâhu azze ve celle: Yâ Muhammed men âmene bî ve lem yü'min bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî fe'l-yeltemis Rabben gayrî. Yâ Muhammed men âmene bî ve lem yü'min bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî fe'l-yeltemis Rabben gayrî.

"Cebrail aleyhisselam bana dedi ki: 'Allahu Teâlâ hazretleri söyle buyurdu: "Cebrail aleyhisselam bana dedi ki: 'Allahu Teâlâ hazretleri söyle buyurdu: Ey Muhammed! sallallahu aleyhi ve selem Kim Bana iman ederse." -diyen Allahu Teâlâ hazretleri-Ey Muhammed! sallallahu aleyhi ve selem Kim Bana iman ederse." -diyen Allahu Teâlâ hazretleri- "Kim Allahu Teâlâ hazretlerine iman ederse.""Kim Allahu Teâlâ hazretlerine iman ederse." Ve lem yü'min bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî. "Kadere inanmakta bana iman etmiyorsa..." Ve lem yü'min bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî. "Kadere inanmakta bana iman etmiyorsa..."

Hayrın ve şerrin Allah'ın takdiriyle olduğuna; Hayrın ve şerrin Allah'ın takdiriyle olduğuna; bu kâinatı Allahu Teâlâ hazretlerinin yaratıp idare ettiğine,bu kâinatı Allahu Teâlâ hazretlerinin yaratıp idare ettiğine, her şeyin O'nun emriyle olduğuna inanmazsa;her şeyin O'nun emriyle olduğuna inanmazsa; "Ya nasıl oluyor bu işler?" diye düşünmezse "Ya nasıl oluyor bu işler?" diye düşünmezse Allahu Teâlâ hazretleri tasavvur etmese, sahibi olmasa bu iş olur mu? Allahu Teâlâ hazretleri tasavvur etmese, sahibi olmasa bu iş olur mu?

Dünyada bir gün yer yerinde durmaz.Dünyada bir gün yer yerinde durmaz. Trafik polisi bir an şu dört yoldan ayrılınca, ışıklar yanmayınca vasıtalar nasıl birbirine giriyor.Trafik polisi bir an şu dört yoldan ayrılınca, ışıklar yanmayınca vasıtalar nasıl birbirine giriyor. Allahu Teâlâ hazretleri kâinatı sevk ve idare ediyor. O'nun taktiriyle oluyor. " Allahu Teâlâ hazretleri kâinatı sevk ve idare ediyor. O'nun taktiriyle oluyor. " Allah'a inanıp da kadere inanmayan;Allah'a inanıp da kadere inanmayan; fe'l-yeltemis Rabben gayrî. "Kendine benden gayrı bir Rab arasın!" fe'l-yeltemis Rabben gayrî. "Kendine benden gayrı bir Rab arasın!"

Burada demek ki şu var: Burada demek ki şu var:

Kadere inanacak insan da bu kâinata "ol." dediğinde oluyor, "olma" dendiğinde yok oluyor. Kadere inanacak insan da bu kâinata "ol." dediğinde oluyor, "olma" dendiğinde yok oluyor. Ölüm, hayat O'nun emri, yuhyî ve yümît, her şey, bi-yedihî melekûti külli şey'in, tamam! Ölüm, hayat O'nun emri, yuhyî ve yümît, her şey, bi-yedihî melekûti külli şey'in, tamam!

Bunu bildikten sonra bir de başına gelen kadere razı olacaksın.Bunu bildikten sonra bir de başına gelen kadere razı olacaksın. "Ne yapalım, böyle takdir etmiş. Başıma bugün şu iş geldi." diye razı olacak."Ne yapalım, böyle takdir etmiş. Başıma bugün şu iş geldi." diye razı olacak. "Razı olmazsa benden gayrı Rab arasın. Madem benim kaderime razı olmuyor, inanmıyor. "Razı olmazsa benden gayrı Rab arasın. Madem benim kaderime razı olmuyor, inanmıyor. O zaman benden gayrı Mevlâ arasın, Rab arasın." diye büyük tehdit var. O zaman benden gayrı Mevlâ arasın, Rab arasın." diye büyük tehdit var.

Bundan çıkarılacak ders nedir? Bundan çıkarılacak ders nedir?

Allahu Teâlâ hazretlerinin kaderine iman et, korkma! Allahu Teâlâ hazretlerinin kaderine iman et, korkma! Ne yapalım bu dünya hayatı bazen tatlı, bazen tuzlu, bazen acıdır. Ne yapalım bu dünya hayatı bazen tatlı, bazen tuzlu, bazen acıdır. Bütün yaşayanların hepsi kalsaydı dünyada yaşanacak yer kalmazdı. Bütün yaşayanların hepsi kalsaydı dünyada yaşanacak yer kalmazdı. Sırası gelecek, gidecek. Ölüm de hak, doğum da hak! Bazen kâr olur bazen zarar olur.Sırası gelecek, gidecek. Ölüm de hak, doğum da hak! Bazen kâr olur bazen zarar olur. Hepsinin faydası var. Zarar ettiğin zaman biraz boynun bükülür,Hepsinin faydası var. Zarar ettiğin zaman biraz boynun bükülür, Allahu Teâlâ hazretlerine biraz daha yalvarır yakarırsın.Allahu Teâlâ hazretlerine biraz daha yalvarır yakarırsın. Kâr ettiğin zaman şükredersin, zarar ettiğin zaman sabredersin. Hepsi bir çeşit imtihan! Kâr ettiğin zaman şükredersin, zarar ettiğin zaman sabredersin. Hepsi bir çeşit imtihan!

Allahu Teâlâ hazretleri dünya hayatının imtihanında çeşit çeşit sorular soruyor.Allahu Teâlâ hazretleri dünya hayatının imtihanında çeşit çeşit sorular soruyor. Bazen zarar oluyor, "Ne yapalım, Mevlâm böyle nasip etmiş." der, sabredersin; Bazen zarar oluyor, "Ne yapalım, Mevlâm böyle nasip etmiş." der, sabredersin; Allah oradan ecir verir. Bazen bolluk verir;Allah oradan ecir verir.

Bazen bolluk verir;
"Yâ Rabbi! Bu akşam şu sofradaki nimetlere bak." dersin, gözün yaşarır."Yâ Rabbi! Bu akşam şu sofradaki nimetlere bak." dersin, gözün yaşarır. Kavun, karpuz, tatlı, tuzlu, börek, çörek, et köfte var, her şey var.Kavun, karpuz, tatlı, tuzlu, börek, çörek, et köfte var, her şey var. "Çok şükür yâ Rabbi!" dersin; şükredersin, ödül alırsın."Çok şükür yâ Rabbi!" dersin; şükredersin, ödül alırsın. Hep iyi gidip de bir an kötü gidince birden ara bozulacak mı? Olur mu öyle şey?Hep iyi gidip de bir an kötü gidince birden ara bozulacak mı? Olur mu öyle şey? Erkekliğe, mertliğe sığar mı? Hep iyi gidip de birden kötü olunca ahbaplık bozuluveriyor. Erkekliğe, mertliğe sığar mı? Hep iyi gidip de birden kötü olunca ahbaplık bozuluveriyor.

Öyle kulluk olmaz! Bize düşen ders nedir? Öyle kulluk olmaz!

Bize düşen ders nedir?

Biz Allahu Teâlâ hazretlerinden daima sıhhat, afiyet, huzur saadet isteriz amaBiz Allahu Teâlâ hazretlerinden daima sıhhat, afiyet, huzur saadet isteriz ama eğer takdir ederse başımıza biraz sıkıntılı bir şey gelirse o zaman da sabrederiz.eğer takdir ederse başımıza biraz sıkıntılı bir şey gelirse o zaman da sabrederiz. "Mevlâm böyle takdir eyledi." diye sabrederiz; "Mevlâm böyle takdir eyledi." diye sabrederiz; bu, imanın çok önemli rükünlerinden biridir.bu, imanın çok önemli rükünlerinden biridir. Kadere iman etmeyen insan, huzur içinde olmaz. Hayatın tadını tadamaz. Kadere iman etmeyen insan, huzur içinde olmaz. Hayatın tadını tadamaz. Meşakkatine sabrettin mi ardından bir lezzet gelir.Meşakkatine sabrettin mi ardından bir lezzet gelir. Şaşar kalırsın, Allah Allah! Tarif edilmez birtakım güzellikler gelir. Şaşar kalırsın, Allah Allah! Tarif edilmez birtakım güzellikler gelir.

Onun için başına sıkıntılı bir şey geldiği zaman feryâd ü figânı basma, sabret,Onun için başına sıkıntılı bir şey geldiği zaman feryâd ü figânı basma, sabret, Allah ecri oradan verecek! "Mevlâm sen bilirsin, yâ Rabbi, ben âcizim." dersin.Allah ecri oradan verecek! "Mevlâm sen bilirsin, yâ Rabbi, ben âcizim." dersin. Tahammülün azalırsa tahammül edemezsen "Yâ Rabbi! Biliyorsun, ben çok zayıf bir kulum.Tahammülün azalırsa tahammül edemezsen "Yâ Rabbi! Biliyorsun, ben çok zayıf bir kulum. Bana böyle ağır yük yüklediğin zaman omuzlarım çatırdıyor. Bana böyle ağır yük yüklediğin zaman omuzlarım çatırdıyor. Sen bilirsin yâ Rabbi! Sabretmeye çalışıyorum, sen bana sabır ver." dersin.Sen bilirsin yâ Rabbi! Sabretmeye çalışıyorum, sen bana sabır ver." dersin. O yine lütfeder. Allahu Teâlâ hazretleri, kullarına zulmetmez. O yine lütfeder. Allahu Teâlâ hazretleri, kullarına zulmetmez. Yine lütfeder, yine bakarsın ki iş dönmüş. Yine lütfeder, yine bakarsın ki iş dönmüş.

Bir hadîs-i şerîf daha okuyacağım, ondan sonra derse son vereceğim. Bu hadîs-i şerîfi iyi dinleyin. Bir hadîs-i şerîf daha okuyacağım, ondan sonra derse son vereceğim. Bu hadîs-i şerîfi iyi dinleyin.

Kâle lî cibrîl. "Cebrail aleyhisselam bana dedi ki." Yâ Muhammed 'ış mâ şi'te fe-inneke meyyitün.Kâle lî cibrîl. "Cebrail aleyhisselam bana dedi ki." Yâ Muhammed 'ış mâ şi'te fe-inneke meyyitün. "Ey Muhammed! Ne kadar yaşarsan yaşa, öleceksin." "Ey Muhammed! Ne kadar yaşarsan yaşa, öleceksin."

İstersen yüzyıllarca yaşa, sonun ne? Ölüm! Ne kadar yaşarsan yaşa öleceksin. İstersen yüzyıllarca yaşa, sonun ne? Ölüm! Ne kadar yaşarsan yaşa öleceksin.

Ve ahbib men ahbebte. "Kimi istersen sev." Fe-inneke müfârikahû. "Ayrılacaksın." Ve ahbib men ahbebte. "Kimi istersen sev." Fe-inneke müfârikahû. "Ayrılacaksın." Va'mel mâ şi'te. "Neyi işlersen işle, hangi ameli işlersen işle." Fe-inneke mülâkîhi.Va'mel mâ şi'te. "Neyi işlersen işle, hangi ameli işlersen işle." Fe-inneke mülâkîhi. "O amelin karşılığını göreceksin." Ahirette amelin senin karşına gelecek. "O amelin karşılığını göreceksin." Ahirette amelin senin karşına gelecek.

"Ya, ben senin falanca zamanda yaptığın işim?" diye karşında göreceksin. "Ya, ben senin falanca zamanda yaptığın işim?" diye karşında göreceksin. Kabirde daha başlayacak, ondan sonra âhirette göreceksin. Kabirde daha başlayacak, ondan sonra âhirette göreceksin.

Bu hadîs-i şerîfte ne var? Bu hadîs-i şerîfte hep bildiğimiz şeyler var;Bu hadîs-i şerîfte ne var?

Bu hadîs-i şerîfte hep bildiğimiz şeyler var;
ama çok dokunaklı bir ibareyle söylüyor. ama çok dokunaklı bir ibareyle söylüyor.

"Ey Muhammed! Ne kadar yaşarsan yaşa, öleceksin." demek, "Ey Muhammed! Ne kadar yaşarsan yaşa, öleceksin." demek, "Ey ümmet-i Muhammed! Hayatınıza dikkat edin, ölümü nazara dikkat alarak yaşayın." demek. "Ey ümmet-i Muhammed! Hayatınıza dikkat edin, ölümü nazara dikkat alarak yaşayın." demek.

Peygamber Efendimiz kendisinin öleceğini bilmiyor mu? Biliyor! Peygamber Efendimiz kendisinin öleceğini bilmiyor mu?

Biliyor!
O sözden, bu hadîs-i şerîften murat biziz. O sözden, bu hadîs-i şerîften murat biziz. Maksat bizi ikaz... Demek ki biz ölümü düşüneceğiz.Maksat bizi ikaz... Demek ki biz ölümü düşüneceğiz. Bak burada hadîs-i şerîf bize ölümü hatırlatıyor. Ne kadar yaşarsan yaşa, öleceksin. Bak burada hadîs-i şerîf bize ölümü hatırlatıyor. Ne kadar yaşarsan yaşa, öleceksin.

Ne demek öleceksin? Öleceğini hesaba katarak yaşa ve ölümden sonrası için hazırlık yap. Ne demek öleceksin?

Öleceğini hesaba katarak yaşa ve ölümden sonrası için hazırlık yap.
Oranın hazırlığı buradan yapılıyor. Orada ne yaptıysan burada göreceksin.Oranın hazırlığı buradan yapılıyor. Orada ne yaptıysan burada göreceksin. Orada artık hazırlık yok, hazırlığı burada yapacaksın. Orada artık hazırlık yok, hazırlığı burada yapacaksın. İyi işler yaparsan iyi şeylerle karşılaşırsın. İkincisi kimi seversen sev, ondan ayrılacaksın… İyi işler yaparsan iyi şeylerle karşılaşırsın. İkincisi kimi seversen sev, ondan ayrılacaksın…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2