Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Allah’ın Taksimine Razı Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Cemâziye'l-Evvel 1412 / 24.11.1991
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Rızıkta Taksime Razı Olmak, Bina Yapmanın Kötülüğü, Parayı Binalara Harcamak, Yumuşak Huyluluk, Rahimde Çocuğun | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Allah’ın Taksimine Razı Olmak

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

17 Cemâziye'l-Evvel 1412 / 24.11.1991
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Rızıkta Taksime Razı Olmak, Bina Yapmanın Kötülüğü, Parayı Binalara Harcamak, Yumuşak Huyluluk, Rahimde Çocuğun | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzubillahimineşşeytânirracim. Bismillâhirrahmânirrahîm.

Eûzubillahimineşşeytânirracim. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdülillahirabbilâlemîn. el-Hamdülillahirabbilâlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ ve senedinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma'în.Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma'în. Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn.

Ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ-yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd…

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
Emmâ ba'd…

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle:

Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem ennehû kâle:

İzâ erâdellâhü bi-abdin şerren haddara lehû fi'l-lebini ve't-tîni hattâ yebniye.

İzâ erâdellâhü bi-abdin şerren haddara lehû fi'l-lebini ve't-tîni hattâ yebniye.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Allah'u Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.Allah'u Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Rabbim Teâlâ hazretleri dünya ve âhiretin hayırlarına cümlenizi nâil eylesin,Rabbim Teâlâ hazretleri dünya ve âhiretin hayırlarına cümlenizi nâil eylesin, cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek sözleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in mübarek sözleri, ehâdîs-i şerîfesi, sünnet-i seniyyesi, başımızın tâcı ve dinimizin aslı ve esasıdır.ehâdîs-i şerîfesi, sünnet-i seniyyesi, başımızın tâcı ve dinimizin aslı ve esasıdır. Onları okuyarak dinimizi öğreniyoruz.

Onları okuyarak dinimizi öğreniyoruz.

Peygamber Efendimiz'in yolundan başka yol yoktur. Peygamber Efendimiz'in yolundan başka yol yoktur. Sünnet-i seniyyenin dışındaki bid'at yollar, insanın mahvolmasına sebep olurlar.

Sünnet-i seniyyenin dışındaki bid'at yollar, insanın mahvolmasına sebep olurlar.

Yol; sünnet-i seniyye, Efendimiz'e hüsn-i ittibâ yoludur.Yol; sünnet-i seniyye, Efendimiz'e hüsn-i ittibâ yoludur. Onun için hadîs-i şerîfleri okuyup izah ediyoruz.Onun için hadîs-i şerîfleri okuyup izah ediyoruz. Hadislere uymayı planlıyoruz. Niyetimiz o.Hadislere uymayı planlıyoruz. Niyetimiz o. Rabbimiz bizi; Peygamber Efendimiz'in yolundan ayırmasın, Rabbimiz bizi; Peygamber Efendimiz'in yolundan ayırmasın, şefaatine nâil eylesin, cennette bizleri ona komşu eylesin.

şefaatine nâil eylesin, cennette bizleri ona komşu eylesin.

Bu hadîs-i şerîflerin izahına başlamazdan önce, Bu hadîs-i şerîflerin izahına başlamazdan önce, Peygamber-i zîşan Efendimiz'in mübarek rûh-i pâkinePeygamber-i zîşan Efendimiz'in mübarek rûh-i pâkine biz aciz, naçiz ümmetlerinden birer hediye-i Kur'aniyye olsun diye biz aciz, naçiz ümmetlerinden birer hediye-i Kur'aniyye olsun diye ve onun mübarek âlinin, ashâbının, etbâının ruhlarına hediye olsun diyeve onun mübarek âlinin, ashâbının, etbâının ruhlarına hediye olsun diye ve hassaten Efendimiz'in irşad vazifesini ondan sonra "el-ulemâ-u vereseti'l enbiyâ."ve hassaten Efendimiz'in irşad vazifesini ondan sonra "el-ulemâ-u vereseti'l enbiyâ." hadîs-i şerîfine uygun olarak devam ettiren mürşitlerimizin, meşayih-i vâsılînimizin,hadîs-i şerîfine uygun olarak devam ettiren mürşitlerimizin, meşayih-i vâsılînimizin, sâdât-ı turuk-ı aliyyemizin, sahâbe-i kirâm rıdvanullahi teâla aleyhim ecmain hazerâtından sâdât-ı turuk-ı aliyyemizin, sahâbe-i kirâm rıdvanullahi teâla aleyhim ecmain hazerâtından hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzeran eylemiş olan hocamız Muhammed Zâhid-i Bursevî'ye kadar güzeran eylemiş olan cümle turuk-ı aliyyemiz mensuplarının ruhlarına hediye olsun diye; cümle turuk-ı aliyyemiz mensuplarının ruhlarına hediye olsun diye; okuduğumuz kitabı cem ve telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin efendimizin ruhuna hediye olsun diye;okuduğumuz kitabı cem ve telif eylemiş olan Gümüşhaneli Ahmed Ziyâüddin efendimizin ruhuna hediye olsun diye; bu hadisleri ona kadar rivayet etmiş olan hadis âlimlerinin, râvilerinin ruhlarına;bu hadisleri ona kadar rivayet etmiş olan hadis âlimlerinin, râvilerinin ruhlarına; şu hadislerin bize kadar ulaşmasına hayrı, emeği, zahmeti geçmiş olan şu hadislerin bize kadar ulaşmasına hayrı, emeği, zahmeti geçmiş olan mübarek insanların ruhlarına hediye olsun diye; bu beldeleri Allah yolunda cihad ederek,mübarek insanların ruhlarına hediye olsun diye; bu beldeleri Allah yolunda cihad ederek, mallarını canlarını vererek, seve seve feda ederek fethedip bize emanet bırakmış olan fatihlerin, mallarını canlarını vererek, seve seve feda ederek fethedip bize emanet bırakmış olan fatihlerin, şehitlerin, gazilerin başta Fatih Sultan Mehmed Hân olmak üzere ruhlarına hediye olsun diye;şehitlerin, gazilerin başta Fatih Sultan Mehmed Hân olmak üzere ruhlarına hediye olsun diye; içinde ibadet ettiğimiz, vaazı verdiğimiz şu İskenderpaşa Camii'inin bânisi mübarek İskender Paşa'nın ruhunaiçinde ibadet ettiğimiz, vaazı verdiğimiz şu İskenderpaşa Camii'inin bânisi mübarek İskender Paşa'nın ruhuna ve bu camiyi bu asra kadar, günümüze kadar hizmette tutan, tamirini, tecridini, tevsiini yapan, ve bu camiyi bu asra kadar, günümüze kadar hizmette tutan, tamirini, tecridini, tevsiini yapan, genişleten hayır sahiplerinin ruhlarına hediye olsun diye ve bu camiden güzeran eylemiş olan genişleten hayır sahiplerinin ruhlarına hediye olsun diye ve bu camiden güzeran eylemiş olan din görevlilerinin, imamların, hatiplerin, vaizlerin, müezzinlerin, kayyımların ruhlarına hediye olsun diyedin görevlilerinin, imamların, hatiplerin, vaizlerin, müezzinlerin, kayyımların ruhlarına hediye olsun diye ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelmiş olan siz kardeşlerimizin deve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelmiş olan siz kardeşlerimizin de ahirete göçmüş olan tüm sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına nizden birer hediye-i Kur'aniyye olsun diye; ahirete göçmüş olan tüm sevdiklerinin ve yakınlarının ruhlarına nizden birer hediye-i Kur'aniyye olsun diye; -bunlar geçmişler için- biz yaşayan mü'minler de Rabbimizin rızası yolunda yaşayalım,-bunlar geçmişler için- biz yaşayan mü'minler de Rabbimizin rızası yolunda yaşayalım, Efendimiz'in sünneti yolunda yürüyelim, dünyamız da, ahiretimiz de mamur olsun,Efendimiz'in sünneti yolunda yürüyelim, dünyamız da, ahiretimiz de mamur olsun, Allahu teâla hazretleri bizi iki cihan saadetine nail eylesin diyeAllahu teâla hazretleri bizi iki cihan saadetine nail eylesin diye buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ruhlarına bağışlayıp öyle başlayalım.

buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ruhlarına bağışlayıp öyle başlayalım.

Bugünkü okuduğum hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabının 27. sayfasının ikinci hadîs-i şerîfindedir:

Bugünkü okuduğum hadîs-i şerîfler Râmûzü'l-ehâdîs kitabının 27. sayfasının ikinci hadîs-i şerîfindedir:

İzâ erâdellâhu bi-abdin hayran erdâhu bimâ kaseme lehû ve bâreke lehû fîhi.

İzâ erâdellâhu bi-abdin hayran erdâhu bimâ kaseme lehû ve bâreke lehû fîhi.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten;Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten; Deylemî Müsnedü'l-firdevs kitabında kaydetmiş. Deylemî Müsnedü'l-firdevs kitabında kaydetmiş. Bu mübarek hadîs-i şerîf rızık ve rızka müteşekkir olmak, rızk-ı maksûme razı olmak hakkında. Bu mübarek hadîs-i şerîf rızık ve rızka müteşekkir olmak, rızk-ı maksûme razı olmak hakkında. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:

İzâ erâdellâhu bi-abdin hayran.İzâ erâdellâhu bi-abdin hayran. "Allah celle celalühü ve amme nevalühû ve lâ ilâhe gayrüh hazretleri "Allah celle celalühü ve amme nevalühû ve lâ ilâhe gayrüh hazretleri bir kulun hayrını istedi mi, murad etti mi; şu kulum hayra ersin, bir kulun hayrını istedi mi, murad etti mi; şu kulum hayra ersin, hayra mazhar olsun, hayırlara gark olsun diye…"hayra mazhar olsun, hayırlara gark olsun diye…" Erdâhu bimâ kaseme lehû. "Kendisine taksim ettiğine onun gönlünü razı kılar, itirazcı etmez."

Erdâhu bimâ kaseme lehû. "Kendisine taksim ettiğine onun gönlünü razı kılar, itirazcı etmez."

Mâlum, rızıkları kullarına Rezzâk-ı âlem olan Allah veriyor. Mâlum, rızıkları kullarına Rezzâk-ı âlem olan Allah veriyor. Biz kendimiz her şeyi kazanıyoruz, alıyoruz sanıyoruz ama her çalışan istediğini alabiliyor mu? Biz kendimiz her şeyi kazanıyoruz, alıyoruz sanıyoruz ama her çalışan istediğini alabiliyor mu? Herkes zengin olabiliyor mu, istediğini yiyebiliyor mu?Herkes zengin olabiliyor mu, istediğini yiyebiliyor mu? Yedirten Allah, veren Allah, nasip eden Allah.Yedirten Allah, veren Allah, nasip eden Allah. Taksim öyle olmuş.

Taksim öyle olmuş.

Nasipse gelir Hint'ten Yemen'den, nasip değilse düşer çenenden.

Nasipse gelir Hint'ten Yemen'den, nasip değilse düşer çenenden.

Ağzına götürürken düşer, topraklandı, yiyemezsin.Ağzına götürürken düşer, topraklandı, yiyemezsin. Veya evine ciğeri götürürken bir çaylak gelir; dalış yapıp Veya evine ciğeri götürürken bir çaylak gelir; dalış yapıp elinden ciğeri, -Nasreddin Hoca'nın elinden- kaptığı gibi kapar götürür.elinden ciğeri, -Nasreddin Hoca'nın elinden- kaptığı gibi kapar götürür. Nasipse olur, nasip değilse olmaz. Nasipse olur, nasip değilse olmaz. Ve bunu biliyoruz ki biz, İlâhî bir planla Allah kullarına taksim etmiş.Ve bunu biliyoruz ki biz, İlâhî bir planla Allah kullarına taksim etmiş. "Şu kulumu yarattım, şu rızıkları nasip ettim." diye rızıklar da belli, rızıklar da taksim edilmiş.

"Şu kulumu yarattım, şu rızıkları nasip ettim." diye rızıklar da belli, rızıklar da taksim edilmiş.

Kimine az kimine çok.Kimine az kimine çok. Her şey tıkır tıkır, fabrikasyon, Fruko şişesi gibi eşit değil, farklı. Her şey tıkır tıkır, fabrikasyon, Fruko şişesi gibi eşit değil, farklı. Kimine az kimine çok. Rabbü'l-âlemîn'in hikmeti bu, biz bilemeyiz.Kimine az kimine çok. Rabbü'l-âlemîn'in hikmeti bu, biz bilemeyiz. Muhakkak ki dünyanın düz olmayıp da dağlık, ovalık, denizlik olmasında da pek çok faydalar var.

Muhakkak ki dünyanın düz olmayıp da dağlık, ovalık, denizlik olmasında da pek çok faydalar var.

Eğer bize kalsaydı, muntazam olsun diye dünyayı dümdüz yapardık, Eğer bize kalsaydı, muntazam olsun diye dünyayı dümdüz yapardık, beton dökerdik, ortalık da mahvolurdu. beton dökerdik, ortalık da mahvolurdu. Ama Allah, dağ yaratmış, ova, nehir, ağaç, çiçek, çöl yaratmış.Ama Allah, dağ yaratmış, ova, nehir, ağaç, çiçek, çöl yaratmış. Hepsi güzel, neylerse güzel.Hepsi güzel, neylerse güzel. Ne eylemişse hepsi güzel, hepsi hikmetli, hepsi yerli yerinde.

Ne eylemişse hepsi güzel, hepsi hikmetli, hepsi yerli yerinde.

Rızkı da gayrimütesâvi olarak taksim etmiş. Rızkı da gayrimütesâvi olarak taksim etmiş. Şuna on, buna bir, ötekine bin vermiş.

Şuna on, buna bir, ötekine bin vermiş.

İyi kullarına mı çok rızık vermiş, yoksa kötü kullarına mı?

İyi kullarına mı çok rızık vermiş, yoksa kötü kullarına mı?

En kötü kullarına çok verdiğini görüyoruz.En kötü kullarına çok verdiğini görüyoruz. Firavun, Mısır mülküne sahip olmuş, Allah'ın azılı düşmanı:

Firavun, Mısır mülküne sahip olmuş, Allah'ın azılı düşmanı:

"Sizin benden başka Rabbiniz yok, başkasına taparsanız sizin kellenizi uçururum, "Sizin benden başka Rabbiniz yok, başkasına taparsanız sizin kellenizi uçururum, bacaklarınızı keserim, kollarınızı çaprazlama kopartırım." diyen bir alçak.bacaklarınızı keserim, kollarınızı çaprazlama kopartırım." diyen bir alçak. Ama;

E leyse lî mülkü Mısra ve hâzihi'l-enhârü tecrî min tahtî.
Ama;

E leyse lî mülkü Mısra ve hâzihi'l-enhârü tecrî min tahtî.
"Şu koca Mısır arazisi benim değil mi? "Şu koca Mısır arazisi benim değil mi? Ayaklarımın altından şarıl şarıl akan şu nehirler benim değil mi?" diyeAyaklarımın altından şarıl şarıl akan şu nehirler benim değil mi?" diye söylediğine ve Kur'ân-ı Kerîm'in âyetinde okuduğumuza göre, mülkü çok.söylediğine ve Kur'ân-ı Kerîm'in âyetinde okuduğumuza göre, mülkü çok. Karun;

İnne mefâtihahû letenûü bi'l-usbeti uli'l-kuvveti.
Karun;

İnne mefâtihahû letenûü bi'l-usbeti uli'l-kuvveti.
"Hazinelerinin, kapılarının, sandıklarının anahtarlarını bir kavim zor taşıyor."

"Hazinelerinin, kapılarının, sandıklarının anahtarlarını bir kavim zor taşıyor."

Öyle zengin ki hazinelerini koyduğu odaların anahtarlarını, Öyle zengin ki hazinelerini koyduğu odaların anahtarlarını, sandıkların anahtarlarını bir topluluk zor taşıyor. sandıkların anahtarlarını bir topluluk zor taşıyor. Arkasından neredeyse kamyonet götürmesi lazım. Arkasından neredeyse kamyonet götürmesi lazım. O zaman kamyonet yok ama anahtarları tek bir insan taşıyamıyor, bir grup insan taşıyor.O zaman kamyonet yok ama anahtarları tek bir insan taşıyamıyor, bir grup insan taşıyor. Demek ki o kadar çok anahtar.Demek ki o kadar çok anahtar. Ama Karun, Allah'ın sevmediği insan.Ama Karun, Allah'ın sevmediği insan. Firavun, Allah'ın sevmediği insan.Firavun, Allah'ın sevmediği insan. Nemrut; o da bir hükümdar. Nemrut; o da bir hükümdar. O da Allah'ın sevmediği bir insan.

O da Allah'ın sevmediği bir insan.

Allah, malı çok olanı, daha çok seviyor, malı az olanı ise hiç sevmiyor demek doğru değil.Allah, malı çok olanı, daha çok seviyor, malı az olanı ise hiç sevmiyor demek doğru değil. Böyle bir ölçü olmadığını biliyoruz.Böyle bir ölçü olmadığını biliyoruz. Tarihe, etrafımıza bakıyoruz; bazen kâfirlerin çok daha zengin olduğunu, pek çok yerde görüyoruz, Tarihe, etrafımıza bakıyoruz; bazen kâfirlerin çok daha zengin olduğunu, pek çok yerde görüyoruz, Allah'ın en sevgili kulu, evliyâullah, aksakallı, nur yüzlü insanın daAllah'ın en sevgili kulu, evliyâullah, aksakallı, nur yüzlü insanın da açlıktan belinin iki kat olduğunu ve karnının sırtına yapışmış olduğunu biliyoruz.açlıktan belinin iki kat olduğunu ve karnının sırtına yapışmış olduğunu biliyoruz. Okuduğumuz hadisi rivayet etmiş olan Ebû Hüreyre radıyallahu anhOkuduğumuz hadisi rivayet etmiş olan Ebû Hüreyre radıyallahu anh günlerce aç kalmış, öyle aç kalmış ki karnı sırtına yapışmış.günlerce aç kalmış, öyle aç kalmış ki karnı sırtına yapışmış. Böyle karnı iç tarafa oyuk, yapışmış.Böyle karnı iç tarafa oyuk, yapışmış. Zavallıcık. Yemeye yemeye dermanı da kalmamış, yığılmış kalmış bir yere, açlıktan.

Zavallıcık. Yemeye yemeye dermanı da kalmamış, yığılmış kalmış bir yere, açlıktan.

Kim?

Peygamber Efendimiz'in sahabesi.

Kim?

Peygamber Efendimiz'in sahabesi.

Bırakalım sahabesini -rıdvanullahi aleyhim ecmaîn-, Peygamber Efendimiz eve gelir sorardı:

Bırakalım sahabesini -rıdvanullahi aleyhim ecmaîn-, Peygamber Efendimiz eve gelir sorardı:

"Yiyecek bir şey var mı?"

"Yiyecek bir şey var mı?"

"Var yâ Resûllallah, yarım tas süt var"

"Var yâ Resûllallah, yarım tas süt var"

"Ee! Getirin içeyim."

"Ee! Getirin içeyim."

İçerdi, tamam.

İçerdi, tamam.

Hani baklava börek, kaymaklı kadayıf, meyveler, köfteler, kızartmalar, hani domates salataları, Hani baklava börek, kaymaklı kadayıf, meyveler, köfteler, kızartmalar, hani domates salataları, hani iştahı arttırsın diye şunlar, bunlar, meyve suları?

hani iştahı arttırsın diye şunlar, bunlar, meyve suları?

Nerede?

Nerede?

Allah'ın Peygamberi, en sevgili kulu.Allah'ın Peygamberi, en sevgili kulu. Bazen de gelir sorardı:

"Evde bir şey var mı?"

Bazen de gelir sorardı:

"Evde bir şey var mı?"

"Yok yâ Resûllallah."

"Yok yâ Resûllallah."

"Ben de zaten oruç tutmayı aklımdan geçiriyordum, oruç tutmaya meyyal idim."Ben de zaten oruç tutmayı aklımdan geçiriyordum, oruç tutmaya meyyal idim. Hadi oruç tutuvereyim." derdi.

Hadi oruç tutuvereyim." derdi.

O aç mide üzerine bir de oruç tutardı Efendimiz. O aç mide üzerine bir de oruç tutardı Efendimiz. Seyahatte oruç tutardı, her zaman çok oruç tutardı.

Seyahatte oruç tutardı, her zaman çok oruç tutardı.

"Siz, benim gibi yapamazsınız, benim gibi yapmayın." diye de etrafına tavsiye ederdi.

"Siz, benim gibi yapamazsınız, benim gibi yapmayın." diye de etrafına tavsiye ederdi.

Dayanamazsın, derdi. Çünkü Peygamber Efendimiz'in her şeyi çok müstesnaydı. Dayanamazsın, derdi. Çünkü Peygamber Efendimiz'in her şeyi çok müstesnaydı. Vücudu da çok kuvvetliydi. Erkekliği tam erlik idi. Sıhhati tam sıhhat idi. Vücudu da çok kuvvetliydi. Erkekliği tam erlik idi. Sıhhati tam sıhhat idi. Kuvveti tam kuvvet idi. İbadeti de öyle idi, kimse güç yetiremezdi.

Kuvveti tam kuvvet idi. İbadeti de öyle idi, kimse güç yetiremezdi.

Peygamber Efendimiz aç kalmış bir gün; gece uyku uyuyamamış, dışarıya çıkmış.Peygamber Efendimiz aç kalmış bir gün; gece uyku uyuyamamış, dışarıya çıkmış. Evde de bir şey yokmuş. Karanlıkta yürüyor.Evde de bir şey yokmuş. Karanlıkta yürüyor. Bir karaltı ile karşı karşıya gelmiş.

Bir karaltı ile karşı karşıya gelmiş.

"Kim o?" diye sormuş."Kim o?" diye sormuş. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz imiş.

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz imiş.

"Yâ Ebû Bekir, gecenin bu saatinde seni dışarıya çıkartan neydi?"Yâ Ebû Bekir, gecenin bu saatinde seni dışarıya çıkartan neydi? Napıyorsun herkesin uyuduğu bir saatte dışarıda?"

Napıyorsun herkesin uyuduğu bir saatte dışarıda?"

"Yâ Resûllallah, evde yiyecek, içecek bir şey yoktu da,"Yâ Resûllallah, evde yiyecek, içecek bir şey yoktu da, uyku tutmadı ondan dışarıya uğradım böyle."

uyku tutmadı ondan dışarıya uğradım böyle."

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz, bilmem kaç bin altını olan insan. Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz, bilmem kaç bin altını olan insan. İslâm'a girdiği zaman, Kureyş'in en zenginlerinden olan insan.İslâm'a girdiği zaman, Kureyş'in en zenginlerinden olan insan. Evinde yiyecek bir şeyi yok. Ve açlıktan uyku tutmamış, yürüyüşe çıkmış.Evinde yiyecek bir şeyi yok. Ve açlıktan uyku tutmamış, yürüyüşe çıkmış. Biraz sonra beraber yürürken, bir daha büyük karaltı ile karşılaştılar.

Biraz sonra beraber yürürken, bir daha büyük karaltı ile karşılaştılar.

"Kim o?" dediler.

"Kim o?" dediler.

Hz. Ömer el-Fâruk imiş.

Hz. Ömer el-Fâruk imiş.

"Yâ Ömer, gecenin bu vaktinde dışarıda ne arıyorsun?"

"Yâ Ömer, gecenin bu vaktinde dışarıda ne arıyorsun?"

Evde yiyecek yokmuş, açlıktan uyku tutmamış, o da ondan dışarıya çıkmış. Evde yiyecek yokmuş, açlıktan uyku tutmamış, o da ondan dışarıya çıkmış. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ümmet-i Muhammed'in en faziletli şahsiyeti;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ümmet-i Muhammed'in en faziletli şahsiyeti; Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz, aşere-i mübeşşereden; Ömerü'l-Fâruk Efendimiz keza öyle…Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz, aşere-i mübeşşereden; Ömerü'l-Fâruk Efendimiz keza öyle… Hayatlarına bak, hallerine bak.Hayatlarına bak, hallerine bak. Öbür tarafta Firavunların, Nemrutların, Karunların hâline bak.Öbür tarafta Firavunların, Nemrutların, Karunların hâline bak. Demek ki rızık, Allah'ın hikmetine göre dünya hayatı için imtihan olduğundan böyle taksim edilmiş.

Demek ki rızık, Allah'ın hikmetine göre dünya hayatı için imtihan olduğundan böyle taksim edilmiş.

Var mı bir itirazın?

İstersen itiraz et. Tepin istersen.
Var mı bir itirazın?

İstersen itiraz et. Tepin istersen.
İstersen çırpın. Böyle yapmış.

İstersen çırpın. Böyle yapmış.

Fa'âlün limâ yürîd. "İstediğini yapan."

Fa'âlün limâ yürîd. "İstediğini yapan."

Lâ yüs'elü ammâ yef'alü ve hüm yüs'elûn. "Kendisine sorgu sual açılamayacak olan makamın sahibi."

Lâ yüs'elü ammâ yef'alü ve hüm yüs'elûn. "Kendisine sorgu sual açılamayacak olan makamın sahibi."

Kullar sorgu suale tâbi olur ama Rabbü'l-âlemîn ne dilerse böyle işler. Böyle işlemiş.

Kullar sorgu suale tâbi olur ama Rabbü'l-âlemîn ne dilerse böyle işler. Böyle işlemiş.

Peygamber Efendimiz'e, Cebrail aleyhisselam geliyor. Peygamber Efendimiz'e, Cebrail aleyhisselam geliyor. Peygamber Efendimiz zengin olmayı bilemez miydi, isteyemez miydi?

Peygamber Efendimiz zengin olmayı bilemez miydi, isteyemez miydi?

Diyor ki:

Diyor ki:

"Yâ Resûllallah, Allahu Teâlâ hazretleri beni sana gönderdi, "Yâ Resûllallah, Allahu Teâlâ hazretleri beni sana gönderdi, dilersen şu şehrin etrafındaki dağları altın yapacak senin için.dilersen şu şehrin etrafındaki dağları altın yapacak senin için. Diler misin?"

Diler misin?"

"İstemem, dilemem." dedi.

"İstemem, dilemem." dedi.

Kendi kendime şöyle bir ölçüyorum biçiyorum; Kendi kendime şöyle bir ölçüyorum biçiyorum; "Parayı alsak da matbaa kursak, mecmua çıkarsak, gazete çıkarsak, ona yardım etsek, "Parayı alsak da matbaa kursak, mecmua çıkarsak, gazete çıkarsak, ona yardım etsek, buna yardım etsek, parasız da bir işler olmuyor." diye hep böyle düşünüyoruz.

buna yardım etsek, parasız da bir işler olmuyor." diye hep böyle düşünüyoruz.

Efendimiz, "istemem" dedi. "Bir gün tok durayım, yemek yiyeyim, Rabbim'e şükredeyim, Efendimiz, "istemem" dedi. "Bir gün tok durayım, yemek yiyeyim, Rabbim'e şükredeyim, iki gün aç durayım, sabredeyim." dedi. "Bunu istiyorum ben" dedi.

iki gün aç durayım, sabredeyim." dedi. "Bunu istiyorum ben" dedi.

Efendimiz'in hayatı nasıldı?

Zâhidâne bir yaşayış idi.
Efendimiz'in hayatı nasıldı?

Zâhidâne bir yaşayış idi.
Efendimiz şahlar şâhı, dervişlerin de şâhı idi.Efendimiz şahlar şâhı, dervişlerin de şâhı idi. Dünyaya meyli yoktu, paraya dönüp baktığı da yok.Dünyaya meyli yoktu, paraya dönüp baktığı da yok. Akşama evde para bırakmazdı.

Akşama evde para bırakmazdı.

Hz. Âişe validemiz eve gelmiş, bütün maddî imkânâtı tasadduk etmiş; Hz. Âişe validemiz eve gelmiş, bütün maddî imkânâtı tasadduk etmiş; vermiş, vermiş, vermiş; yiyecek içecek herkese dağıtmış, dağıtmış.vermiş, vermiş, vermiş; yiyecek içecek herkese dağıtmış, dağıtmış. Oruçlularmış, akşama hiçbir şey kalmamış.Oruçlularmış, akşama hiçbir şey kalmamış. Hizmetçisi diyor ki:

"Ya mübarek anacığım."

Hizmetçisi diyor ki:

"Ya mübarek anacığım."

Mü'minlerin anası ya, Peygamber Efendimiz'in hanımları nedir?

Mü'minlerin anası ya, Peygamber Efendimiz'in hanımları nedir?

Mü'minlerin anneleridir.

Ve ezvâcühû ümmehâtühüm.

Mü'minlerin anneleridir.

Ve ezvâcühû ümmehâtühüm.

Hz. Peygamber'in hanımları Ümmet-i Muhammed'in her ferdinin anasıdır, ümmü'l-mü'minîndir hepsi. Hz. Peygamber'in hanımları Ümmet-i Muhammed'in her ferdinin anasıdır, ümmü'l-mü'minîndir hepsi. Onun için nikâh da düşmez, nikâhına da alamaz kimse. Çok büyük günahtır.

Onun için nikâh da düşmez, nikâhına da alamaz kimse. Çok büyük günahtır.

Peygamber Efendimiz'den sonra onun hanımlarından birisini kimse alabilir miydi?

Peygamber Efendimiz'den sonra onun hanımlarından birisini kimse alabilir miydi?

Alamazdı. Olmazdı.

Alamazdı. Olmazdı.

Hz. Âişe, ümmü'l-mü'minîn, anamız, Hz. Âişe anamız,Hz. Âişe, ümmü'l-mü'minîn, anamız, Hz. Âişe anamız, her şeyi, yığınla olan şeyleri, yiyecekleri, içecekleri tasadduk etmiş.her şeyi, yığınla olan şeyleri, yiyecekleri, içecekleri tasadduk etmiş. Akşama yiyecek bir şey yok. Akşama yiyecek bir şey yok. Hizmetçi diyor ki:

Hizmetçi diyor ki:

"Ey anacığımız, biraz da o dağıttıklarından akşama ayırsaydın, ne güzel işte oturur beraber yerdik,"Ey anacığımız, biraz da o dağıttıklarından akşama ayırsaydın, ne güzel işte oturur beraber yerdik, sen de oruçlusun ben de oruçluyum."

sen de oruçlusun ben de oruçluyum."

Hz. Âişe diyor ki;

"Vaktinde hatırlatsaydın senin gönlünü de hoş ederdim,
Hz. Âişe diyor ki;

"Vaktinde hatırlatsaydın senin gönlünü de hoş ederdim,
öyle yapardım ama oldu artık, verdik." diyor.

öyle yapardım ama oldu artık, verdik." diyor.

Mevcutla biraz orucu açıyorlar. Peygamber karısı, hatunu böyle.

Mevcutla biraz orucu açıyorlar. Peygamber karısı, hatunu böyle.

Muhterem kardeşlerim!

Muhterem kardeşlerim!

Dünyaya meyletti mi insan, dünyayı sevdi mi, dünyaya kul oldu mu insan;

Dünyaya meyletti mi insan, dünyayı sevdi mi, dünyaya kul oldu mu insan;

Hubbu'd-dünyâ re'sü külle hatîetin. "Her hatanın başı o dünya sevgisi."

Hubbu'd-dünyâ re'sü külle hatîetin. "Her hatanın başı o dünya sevgisi."

O zaman arkadaşlarını gırtlaklar, yol keser, gördüğü bilezikleri almak için kadını öldürür, O zaman arkadaşlarını gırtlaklar, yol keser, gördüğü bilezikleri almak için kadını öldürür, kolunu koparır, banka soyar, kuyumcunun dükkânında tezgâhtarı öldürür.

kolunu koparır, banka soyar, kuyumcunun dükkânında tezgâhtarı öldürür.

Neden? Bunlar neden oluyor?

Neden? Bunlar neden oluyor?

Dünya, hubbu'd-dünyâ, dünyayı sevmek, dünyalığı sevmek, parayı pulu sevmekten oluyor.

Dünya, hubbu'd-dünyâ, dünyayı sevmek, dünyalığı sevmek, parayı pulu sevmekten oluyor.

Allah bir kulun hayrını murad etti mi, onu kendisinin taksim ettiğine razı eder.

Allah bir kulun hayrını murad etti mi, onu kendisinin taksim ettiğine razı eder.

"Rabbim bana bunu helâlinden nasip etmiş, hoşnudum, razıyım, çok şükür hâlime." dedirtir."Rabbim bana bunu helâlinden nasip etmiş, hoşnudum, razıyım, çok şükür hâlime." dedirtir. "Yiyecek olsun, içecek olsun, giyecek olsun, mesken olsun, iş olsun, güç olsun, eş olsun,"Yiyecek olsun, içecek olsun, giyecek olsun, mesken olsun, iş olsun, güç olsun, eş olsun, dost olsun, arkadaş olsun, Allah bunu bana nasip etmiş, elhamdülillah." der.

dost olsun, arkadaş olsun, Allah bunu bana nasip etmiş, elhamdülillah." der.

Razı gelir.

Razı gelmek ne demek?

Razı gelir.

Razı gelmek ne demek?

Hoşnut olmak. İtiraz etmemek.

Hoşnut olmak. İtiraz etmemek.

Şimdi bir insana;

Fe-in u'tû minhâ radû ve in lem yu'tav minhâ izâ hüm yeshatûn.

Şimdi bir insana;

Fe-in u'tû minhâ radû ve in lem yu'tav minhâ izâ hüm yeshatûn.

Sadaka verirdi. Peygamber Efendimiz, ganimetleri dağıtırdı, gelen hayratı herkese dağıtırdı. Sadaka verirdi. Peygamber Efendimiz, ganimetleri dağıtırdı, gelen hayratı herkese dağıtırdı. O zamanda etrafındakilerden bazı ham kimseler varmış demek ki.

O zamanda etrafındakilerden bazı ham kimseler varmış demek ki.

Kendilerine sadaka verilirse razı olurlar.

Kendilerine sadaka verilirse razı olurlar.

Ve in lem yu'tav. Bu sefer verilmezse, Ve in lem yu'tav. Bu sefer verilmezse, geçen sefer verilmiş ama bu sefer verilmezse: İzâ hüm yeshatûn. geçen sefer verilmiş ama bu sefer verilmezse: İzâ hüm yeshatûn. Bu sefer tepeleri atarmış, kızarlarmış.

Bu sefer tepeleri atarmış, kızarlarmış.

"Niye bize vermedi?"

Böyle Müslümanlık mı olur?
"Niye bize vermedi?"

Böyle Müslümanlık mı olur?
Böyle peygamber sevgisi mi olur? Böyle Allah'a bağlılık mı olur?Böyle peygamber sevgisi mi olur? Böyle Allah'a bağlılık mı olur? Böyle kâmil iman mı olur? Böyle kâmil Müslümanlık mı olur?

Böyle kâmil iman mı olur? Böyle kâmil Müslümanlık mı olur?

Verilse de verilmese de razı olacak. Rızkı az olsa da çok olsa da razı olacak. Verilse de verilmese de razı olacak. Rızkı az olsa da çok olsa da razı olacak. Sıhhatli olsa da hasta olsa da razı olacak. Sıhhatli olsa da hasta olsa da razı olacak. Cenâb-ı Allah, Cebrail'i göndertip:

Cenâb-ı Allah, Cebrail'i göndertip:

"Ebû Bekir benden razı mı?" diye sordurtmuş.

"Ebû Bekir benden razı mı?" diye sordurtmuş.

Cebrail aleyhisselam Peygamber Efendimiz'e geliyor;

Cebrail aleyhisselam Peygamber Efendimiz'e geliyor;

"Ebû Bekr-i Sıddîk benim ona takdirimden razı mı?" diye Peygamber Efendimiz'e soruyor.

"Ebû Bekr-i Sıddîk benim ona takdirimden razı mı?" diye Peygamber Efendimiz'e soruyor.

Peygamber Efendimiz de Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e soruyor. Peygamber Efendimiz de Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz'e soruyor. Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz ağlamaya başlamış:

Ebû Bekir es-Sıddîk Efendimiz ağlamaya başlamış:

"Rabbimden razı olmaz mıyım, olmamak olur mu?"

"Rabbimden razı olmaz mıyım, olmamak olur mu?"

Hüngür hüngür ağlamış.

"Razıyım, elbette razıyım." demiş.

Hüngür hüngür ağlamış.

"Razıyım, elbette razıyım." demiş.

Merdane olan, erkekçe olan, ahlâkça olan nasıldır?

Merdane olan, erkekçe olan, ahlâkça olan nasıldır?

Her hâlükarda razı olmaktır.

Her hâlükarda razı olmaktır.

Ha bak! Yemek içmek, iftar sofrası, sahur sofrası, keyif, zevk sefa varsa Ha bak! Yemek içmek, iftar sofrası, sahur sofrası, keyif, zevk sefa varsa ben de varım ama açlık yorgunluk varsa ben yokum.

ben de varım ama açlık yorgunluk varsa ben yokum.

Olmaz!

Aş buldun ye, iş buldun kaç.

Olmaz!

Aş buldun ye, iş buldun kaç.

Olmaz!

"Ben işte İslâm'ın kardeşlik düsturunu seviyorum da güzel.
Olmaz!

"Ben işte İslâm'ın kardeşlik düsturunu seviyorum da güzel.
Yardımlaşma, merhamet, zekât veriliyor, sadaka veriliyor seviyorum, Yardımlaşma, merhamet, zekât veriliyor, sadaka veriliyor seviyorum, hepsi güzel de savaş, savaşta yokum."

hepsi güzel de savaş, savaşta yokum."

Olmaz!

Allah'ın emirleri pazarlık kabul etmez, taksim kabul etmez.
Olmaz!

Allah'ın emirleri pazarlık kabul etmez, taksim kabul etmez.
Allah'ın rızkına, ne rızık verdiyse razı gelen insan, iyi müslümandır.

Allah'ın rızkına, ne rızık verdiyse razı gelen insan, iyi müslümandır.

Allah bir kulununun hayrını istedi mi onu bu ahlâkta yaratır.Allah bir kulununun hayrını istedi mi onu bu ahlâkta yaratır. Gönlünde bu duyguları yaratır. Allah'ın verdiğine razı olur. Gönlünde bu duyguları yaratır. Allah'ın verdiğine razı olur. Bakarsın adam teneke kulübede yaşıyor, "Çok şükür hâlime yâ Rabbi, elhamdülillah." diyor.Bakarsın adam teneke kulübede yaşıyor, "Çok şükür hâlime yâ Rabbi, elhamdülillah." diyor. Bakarsın öbür herife, deniz kenarında köşkte yaşıyor, nerdeyse öyle ağlıyor ki; öyle gayri memnun ki; Bakarsın öbür herife, deniz kenarında köşkte yaşıyor, nerdeyse öyle ağlıyor ki; öyle gayri memnun ki; neredeyse sen götürüp ona para vereceksin.neredeyse sen götürüp ona para vereceksin. İşte benim halim şöyle de bilmem ne de filan...İşte benim halim şöyle de bilmem ne de filan... Bazen zenginlerin yanına "Hayır parasına iştirak eder misin,Bazen zenginlerin yanına "Hayır parasına iştirak eder misin, fukarâ var şurada, şurada şu kadar borç var, şu iş var?" diye gidip söyleniyor.fukarâ var şurada, şurada şu kadar borç var, şu iş var?" diye gidip söyleniyor. Adam da:

"Şu borcum var, bu harcım var, şu derdim var." diye
Adam da:

"Şu borcum var, bu harcım var, şu derdim var." diye
öyle sızlanıyor ki; sen ondan para istemeye gitmişsin, nerdeyse çıkartıp para vereceğin geliyor.

öyle sızlanıyor ki; sen ondan para istemeye gitmişsin, nerdeyse çıkartıp para vereceğin geliyor.

Memnun değil, razı değil veya Allah gönlüne zenginlik vermemiş, hırsı bitmemişMemnun değil, razı değil veya Allah gönlüne zenginlik vermemiş, hırsı bitmemiş veyahut elindekini azımsıyor ya da verilen nimetin kadrini kıymetini bilmiyor. veyahut elindekini azımsıyor ya da verilen nimetin kadrini kıymetini bilmiyor. Bunlar kötü huy.

Peki, İyi huy hangisi?

Bunlar kötü huy.

Peki, İyi huy hangisi?

Allah'ın rızkına, taksimine, verdiğine hoşnut ve razı olmak. Allah'ın rızkına, taksimine, verdiğine hoşnut ve razı olmak. Eyvallah. Ne güzel söylemiş;

Eyvallah. Ne güzel söylemiş;

Mevlâm görelim neyler,

Neylerse güzel eyler.

Mevlâm görelim neyler,

Neylerse güzel eyler.

Peşin, açık bono.Peşin, açık bono. Her şeyi güzel. Kahrı da hoş, lütfu da hoş.Her şeyi güzel. Kahrı da hoş, lütfu da hoş. Verse de hoş vermese de hoş. Ne güzel bir duygu. Verse de hoş vermese de hoş. Ne güzel bir duygu. Öyle olması lazım.

Allah bir kulun hayrını isterse onu taksimatına razı kılar.
Öyle olması lazım.

Allah bir kulun hayrını isterse onu taksimatına razı kılar.
Gönlü razı olur, itirazcı olmaz.

Gönlü razı olur, itirazcı olmaz.

"Bana bunu da mı nasip ettin yâ Rabbi? "Bana bunu da mı nasip ettin yâ Rabbi? Başıma bu bela da mı gelecekti yâ Rabbi?" diyor bazıları; Başıma bu bela da mı gelecekti yâ Rabbi?" diyor bazıları; açıyor ağzını yumuyor gözünü, feveran ediyor, isyan ediyor Allah'a.açıyor ağzını yumuyor gözünü, feveran ediyor, isyan ediyor Allah'a. Şarkılara da bazıları böyle işliyorlar. Şarkılara da bazıları böyle işliyorlar. Bakıyorsun, radyoda, otobüste veya minibüste, kaseti koymuş. Bakıyorsun, radyoda, otobüste veya minibüste, kaseti koymuş. Elini kulağına koymuş gazel çekiyor, Allah'a isyan, Allah'a söz söylüyor;

Elini kulağına koymuş gazel çekiyor, Allah'a isyan, Allah'a söz söylüyor;

"Başıma bu da mı gelecekti, bunu da mı verdin?"

"Başıma bu da mı gelecekti, bunu da mı verdin?"

Bir sürü itiraz, bir sürü küfürnâme, küfür sözleri.

Bir sürü itiraz, bir sürü küfürnâme, küfür sözleri.

Olmaz!

Allah bir kulun hayrını murad etti mi taksimatına razı eder.

Olmaz!

Allah bir kulun hayrını murad etti mi taksimatına razı eder.

Ve bâreke lehû fîhi. "İçine de bereket verir."

Ve bâreke lehû fîhi. "İçine de bereket verir."

O verdiğini hayırlı, bereketli eder, ondan nice hayırlar olur. O verdiğini hayırlı, bereketli eder, ondan nice hayırlar olur. Küçücük bir maaş alır adamcağız, dokuz çocuğa bakar,Küçücük bir maaş alır adamcağız, dokuz çocuğa bakar, yandaki iki tane de yetime bakar; ayakkabı alır, elbise alır.

yandaki iki tane de yetime bakar; ayakkabı alır, elbise alır.

Ya bu para buraya yeter mi?

Ya bu para buraya yeter mi?

Zenginler bunu bir günün, bir masada, bir öğle yemeğinde löp diye hepsini yutuyor. Zenginler bunu bir günün, bir masada, bir öğle yemeğinde löp diye hepsini yutuyor. Sen bunu nasıl böyle idare ediyorsun?

Sen bunu nasıl böyle idare ediyorsun?

Ne sihirdir ne keramet.

Peki ya ne?

Bereket.

Ne sihirdir ne keramet.

Peki ya ne?

Bereket.

Ve bâreke lehû fîhi. "Bereket verir Allah içine."

Bitmez.
Ve bâreke lehû fîhi. "Bereket verir Allah içine."

Bitmez.
Para bitmez, cebine elini atar, para devam ediyor.Para bitmez, cebine elini atar, para devam ediyor. Yemek bitmiyor, sofrada, mutfakta bereket…

Neden?

Yemek bitmiyor, sofrada, mutfakta bereket…

Neden?

Ve bâreke lehû fîhi.

Rızkına razı olan kimseye verdiği şeyde bereket de verir Allah.
Ve bâreke lehû fîhi.

Rızkına razı olan kimseye verdiği şeyde bereket de verir Allah.
Ötekisinde bereket olmaz, gelen kızgın sacın üstüne damlamış su gibi uçar gider.

Ötekisinde bereket olmaz, gelen kızgın sacın üstüne damlamış su gibi uçar gider.

Adamın karısı çalışıyor, çocuğu çalışıyor, kendisi çalışıyor, normal maaşını alıyor, rüşvet alıyor,Adamın karısı çalışıyor, çocuğu çalışıyor, kendisi çalışıyor, normal maaşını alıyor, rüşvet alıyor, onu yapıyor, bunu yapıyor, hırsızlık, arsızlık, yüzsüzlük yapıyor, para gene yetmiyor.

onu yapıyor, bunu yapıyor, hırsızlık, arsızlık, yüzsüzlük yapıyor, para gene yetmiyor.

"Geçinilmez be kardeşim bu dünyada, Türkiye'de bu fiyatlarla?"

"Geçinilmez be kardeşim bu dünyada, Türkiye'de bu fiyatlarla?"

Boyuna itiraz, boyuna itiraz…

Neden?

Bereket vermemiş Allah.
Boyuna itiraz, boyuna itiraz…

Neden?

Bereket vermemiş Allah.
Karısı da çalışıyor maaşlı, çocuğu da çalışıyor maaşlı, kendisi de çalışıyor maaşlı,Karısı da çalışıyor maaşlı, çocuğu da çalışıyor maaşlı, kendisi de çalışıyor maaşlı, ondan sonra da rüşvet, ondan sonra da hırsızlık.

ondan sonra da rüşvet, ondan sonra da hırsızlık.

Vermiyor Allah bereketi, geçinemiyor.

Vermiyor Allah bereketi, geçinemiyor.

Bunun için bir kere kulluk terbiyesini takınmamız lazım. Bunun için bir kere kulluk terbiyesini takınmamız lazım. Allah'ın taksimine itiraz olmaz. Allah'ın taksimine itiraz olmaz. Az vermişse bir hikmeti vardır, çok vermişse imtihandır.

Az vermişse bir hikmeti vardır, çok vermişse imtihandır.

Halâluhû hisâbun harâmuhû azabun. "Malın çoğu hesap konusudur."

Halâluhû hisâbun harâmuhû azabun. "Malın çoğu hesap konusudur."

Âhirette yakasına yapışırlar; "Senin malın çoktu, ver bakalım hesabını." derler. Âhirette yakasına yapışırlar; "Senin malın çoktu, ver bakalım hesabını." derler. Malın helâli hesap konusudur, haramdan olursa o da azap;Malın helâli hesap konusudur, haramdan olursa o da azap; "Azaba uğramaya sebep olur." demiş büyüklerimiz."Azaba uğramaya sebep olur." demiş büyüklerimiz. Büyüklerimiz aldırmamış, geleni vermişler.

Büyüklerimiz aldırmamış, geleni vermişler.

Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh'a halife para göndermiş, dört bin altın vermiş,Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh'a halife para göndermiş, dört bin altın vermiş, ertesi güne para yok, hepsini dağıtmış gitmiş.ertesi güne para yok, hepsini dağıtmış gitmiş. Evinde para bekletene kızarmış zaten. Evinde para bekletene kızarmış zaten. Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh'a göre evinde bekletti mi,Ebû'd-Derdâ radıyallahu anh'a göre evinde bekletti mi, depo etmek yok, kenz olur diye -içtihadı öyleymiş mübareğin- kızarmı,depo etmek yok, kenz olur diye -içtihadı öyleymiş mübareğin- kızarmı, Bir günde dört bin altını hayra, sadakaya savurmuş, harcamış.Bir günde dört bin altını hayra, sadakaya savurmuş, harcamış. Barda pavyonda değil hayra, hasenâta harcamış; fukarâya dağıtmış.

Barda pavyonda değil hayra, hasenâta harcamış; fukarâya dağıtmış.

Aziz kardeşlerim!

İkinci hadîs-i şerîf:

Aziz kardeşlerim!

İkinci hadîs-i şerîf:

Biz şimdi günlük hayatımıza getirelim bu birinci hadîs-i şerîfin uygulamasını.Biz şimdi günlük hayatımıza getirelim bu birinci hadîs-i şerîfin uygulamasını. Hepimiz bir iş tutmuşuz. Hepimiz bir iş tutmuşuz. Sabahleyin sekizde, dokuzda evden çıkıyoruz, akşam yedide eve geliyoruz.Sabahleyin sekizde, dokuzda evden çıkıyoruz, akşam yedide eve geliyoruz. Çalışıyoruz, bir şeyler kazanıyoruz.

Çalışıyoruz, bir şeyler kazanıyoruz.

Bir, tuttuğumuz iş helâl iş olacak.

Bir, tuttuğumuz iş helâl iş olacak.

Şurası daha fazla ama haram. Haram işe girmeyeceğiz. Şurası daha fazla ama haram. Haram işe girmeyeceğiz. Tuttuğumuz iş helâl olacak. Kazancın konusu helâl kazanç olacak.

Tuttuğumuz iş helâl olacak. Kazancın konusu helâl kazanç olacak.

İnsan hoca olunca o kadar hayret edilecek şeylerle karşılaşıyor ki. İnsan hoca olunca o kadar hayret edilecek şeylerle karşılaşıyor ki. Bana şehrin birinde birisi geldi dedi ki:

Bana şehrin birinde birisi geldi dedi ki:

"Hocam, çok bahşişi, parası oluyor filanca kötü yerde"Hocam, çok bahşişi, parası oluyor filanca kötü yerde falanca hemşerilerimiz çalışıyor ben de çalışabilir miyim?"

falanca hemşerilerimiz çalışıyor ben de çalışabilir miyim?"

Kötü yer, söylemeye dilim varmıyor.Kötü yer, söylemeye dilim varmıyor. Bahşişi çok diye oraya gidecek.

Bahşişi çok diye oraya gidecek.

Helâl, helâl konu olacak, haram konu olmayacak. Helâl, helâl konu olacak, haram konu olmayacak. Sattığı mal, helâl mal olacak, haram mal olmayacak.

Sattığı mal, helâl mal olacak, haram mal olmayacak.

Ondan sonra muamelesi helâl olacak, yalan olmayacak, gıybet olmayacak; Ondan sonra muamelesi helâl olacak, yalan olmayacak, gıybet olmayacak; aldatmaca olmayacak, eksik tartmak, eksik ölçmek olmayacak; aldatmaca olmayacak, eksik tartmak, eksik ölçmek olmayacak; sakin olacak, hırslı olmayacak; kanaatkâr olacaksakin olacak, hırslı olmayacak; kanaatkâr olacak ve Allah'tan hayırlısını, helâlini isteyecek, rızka razı olacak. ve Allah'tan hayırlısını, helâlini isteyecek, rızka razı olacak. Edebini muhafaza edecek, çok kazanırsa kazancının hakkını verecek, hayrını hasenâtını yapacak;Edebini muhafaza edecek, çok kazanırsa kazancının hakkını verecek, hayrını hasenâtını yapacak; az kazanırsa sabredecek, dikkat edecek. az kazanırsa sabredecek, dikkat edecek. Böyle olursa gelen rızkı az veya çok diye tenkit mevzuu yapmazsa, demek ki iyi bir durumda. Böyle olursa gelen rızkı az veya çok diye tenkit mevzuu yapmazsa, demek ki iyi bir durumda. Allah onun hayrını istiyor ki gönlüne bu duyguları vermiş.

Allah onun hayrını istiyor ki gönlüne bu duyguları vermiş.

Bir hırs, bir tamah, bir üzüntü.

Bir hırs, bir tamah, bir üzüntü.

"Komşu şu kadar alışveriş yaptı, ben daha hâlâ bir alış yapamadım. "Komşu şu kadar alışveriş yaptı, ben daha hâlâ bir alış yapamadım. Onun üç tane apartmanı var da benim hâlâ şuyum, buyum yok."

Onun üç tane apartmanı var da benim hâlâ şuyum, buyum yok."

Bu duygular bir rızasızlık olduğundan, yanlış oluyor.Bu duygular bir rızasızlık olduğundan, yanlış oluyor. Kazancımıza dikkat edeceğiz.Kazancımıza dikkat edeceğiz. Rızkımızın pâk ve temiz olmasına dikkat edeceğiz.Rızkımızın pâk ve temiz olmasına dikkat edeceğiz. Az veya çok Allah'ın taksim ettiğine hoşnut ve razı olacağız.Az veya çok Allah'ın taksim ettiğine hoşnut ve razı olacağız. Allah o zaman bereket verir.

Allah o zaman bereket verir.

İşlerin en hayırlısı, Allah yolunda cihattan elde edilen kazançtır.İşlerin en hayırlısı, Allah yolunda cihattan elde edilen kazançtır. Onun için dedelerimiz cihatla meşgul olmuşlar. En hayırlısı odur.Onun için dedelerimiz cihatla meşgul olmuşlar. En hayırlısı odur. Allah yolunda, dini yaymak uğrunda çalışmışlar.

Allah yolunda, dini yaymak uğrunda çalışmışlar.

Ondan sonra ticaret iyi bir kazanç yoludur. Ondan sonra ticaret iyi bir kazanç yoludur. Şartları vardır;

Şartları vardır;

"Doğru sözlü, doğru özlü bir tüccar Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenecek, "Doğru sözlü, doğru özlü bir tüccar Arş-ı Âlâ'nın gölgesinde gölgelenecek, peygamberlerle şehitlerle beraber olacak." diye hadîs-i şerîfte müjde vardır.

peygamberlerle şehitlerle beraber olacak." diye hadîs-i şerîfte müjde vardır.

"Bir beldede olmayan malı, öbür taraflardan temin edip celbedip de o beldede o malı satan"Bir beldede olmayan malı, öbür taraflardan temin edip celbedip de o beldede o malı satan hem kâr eder hem sevap kazanır." diye hadîs-i şerîfler vardır.

hem kâr eder hem sevap kazanır." diye hadîs-i şerîfler vardır.

Demek ki doğru düzgün yaptığı zaman ticaret güzel oluyor.

Demek ki doğru düzgün yaptığı zaman ticaret güzel oluyor.

Daha başka geçim yolları da vardır.Daha başka geçim yolları da vardır. Tarım yolu meşakkatli bir yoldur ve sonu umumiyetle ticaret gibi değildir. Tarım yolu meşakkatli bir yoldur ve sonu umumiyetle ticaret gibi değildir. Onun için ticarete daha büyük teşvik vardır.Onun için ticarete daha büyük teşvik vardır. Hakikaten de bugünün devletleri bileHakikaten de bugünün devletleri bile "Merkantilist devlet; ticaret yapan, ihracat yapan, ithalat yapan,"Merkantilist devlet; ticaret yapan, ihracat yapan, ithalat yapan, ülkesini ticaretle zenginleştiren ülke."ülkesini ticaretle zenginleştiren ülke." Bu tarafa kayıyor diye yazıyor gazeteler, uzmanlar böyle söylüyorlar.

Bu tarafa kayıyor diye yazıyor gazeteler, uzmanlar böyle söylüyorlar.

Ticaretin kendine göre güzelliği vardır. Helâl kaideler içinde çalışmak şartıyla.

Ticaretin kendine göre güzelliği vardır. Helâl kaideler içinde çalışmak şartıyla.

Memuriyet çok veballidir. Son derece veballidir.Memuriyet çok veballidir. Son derece veballidir. Çünkü hazineden para alıyorsun, maaş alıyorsun.Çünkü hazineden para alıyorsun, maaş alıyorsun. Hakkını vermezsen bütün Türkiye Cumhuriyeti'nin yetiminin, dulunun, hepsinin hakkı sende kalır.Hakkını vermezsen bütün Türkiye Cumhuriyeti'nin yetiminin, dulunun, hepsinin hakkı sende kalır. Toz bile olsa, insanın üstüne kurum bile yağsa, biraz toz zerresi bile yağsa kapkara olur. Toz bile olsa, insanın üstüne kurum bile yağsa, biraz toz zerresi bile yağsa kapkara olur. Memuriyet çok zor. Memuriyet çok zor. Onun için büyüklerimiz mecbur olmadıkça devlet hizmeti kabul etmemişler.

Onun için büyüklerimiz mecbur olmadıkça devlet hizmeti kabul etmemişler.

"Gel seni kadı yapalım."

"Yok." demiş.

"Gel seni kadı yapalım."

"Yok." demiş.

"Döveriz, hapse atarız."

"Ne yaparsan yap."

"Döveriz, hapse atarız."

"Ne yaparsan yap."

Kadı olmaya razı olmamış.Kadı olmaya razı olmamış. O vebalin altına girmek istememiş.

O vebalin altına girmek istememiş.

Şimdi millet memursa, memurluğuna dikkat edecek, mesai saatine dikkat edecek, Şimdi millet memursa, memurluğuna dikkat edecek, mesai saatine dikkat edecek, yaptığı hizmete dikkat edecek, vatandaşa hizmeti aksatmayacak, dürüst davranacak.

yaptığı hizmete dikkat edecek, vatandaşa hizmeti aksatmayacak, dürüst davranacak.

İkinci hadîs-i şerîf:

İkinci hadîs-i şerîf:

İzâ erâdellâhu bi-abdin şerren haddara lehû fi'l-libni ve't-tîni hattâ yebniye.

İzâ erâdellâhu bi-abdin şerren haddara lehû fi'l-libni ve't-tîni hattâ yebniye.

Câbir b. Abdillah radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş.Câbir b. Abdillah radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş. Diyor ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem;

Diyor ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve selem;

"Allah bir kulun şerrini murad etti mi, şerre uğrasın şu, başı belaya girsin, "Allah bir kulun şerrini murad etti mi, şerre uğrasın şu, başı belaya girsin, şer ile karşılaşsın diye isterse."şer ile karşılaşsın diye isterse." Haddara lehû fi'l-libni ve't-tîni. "Tuğla ve çamuru ona güzel gösterir." Hattâ yebniye.Haddara lehû fi'l-libni ve't-tîni. "Tuğla ve çamuru ona güzel gösterir." Hattâ yebniye. "İnşaata kalkışsın diye."

"İnşaata kalkışsın diye."

Allah bir kulun belasını istedi mi, şerrini istedi mi onu inşaatla uğraştırır demek istiyor.

Allah bir kulun belasını istedi mi, şerrini istedi mi onu inşaatla uğraştırır demek istiyor.

Haddara noktalı ha ile dat ile, hassene gibi, o mânaya. Haddara noktalı ha ile dat ile, hassene gibi, o mânaya. "Vezni de ona benziyor mânası da ona benziyor." diyor şerhte. "Vezni de ona benziyor mânası da ona benziyor." diyor şerhte. Güzel gösterir gözüne.

Haddara lehû fi'l-libni ve't-tîni.
Güzel gösterir gözüne.

Haddara lehû fi'l-libni ve't-tîni.
"Tuğlayı, kerpici, çamuru güzel gösterir, bina yapsın diye."

"Tuğlayı, kerpici, çamuru güzel gösterir, bina yapsın diye."

Gönlünü o tarafa akıttırır, o işi cazip gösterir, inşaat işine girer diyor.

Gönlünü o tarafa akıttırır, o işi cazip gösterir, inşaat işine girer diyor.

Bu hadîs-i şerîfin karşısında inşaat mühendisi kardeşlerimiz var.Bu hadîs-i şerîfin karşısında inşaat mühendisi kardeşlerimiz var. Müteahhit firması olan kardeşlerimiz var. Müteahhit firması olan kardeşlerimiz var. Böyle çeşitli inşaat, siteler kuran, apartmanlar yapan kardeşlerimiz var.Böyle çeşitli inşaat, siteler kuran, apartmanlar yapan kardeşlerimiz var. Diyecekler ki:

"Eyvah hocam yandık!
Diyecekler ki:

"Eyvah hocam yandık!
Yaktın bizi kara kara.Yaktın bizi kara kara. Dumanımız göğe ağmaya başladı, döne döne gökyüzüne çıkmaya başladı.Dumanımız göğe ağmaya başladı, döne döne gökyüzüne çıkmaya başladı. Bizim şimdi hâlimiz ne olacak? Bizim şimdi hâlimiz ne olacak? Can evimizden bizi vurdun." diyecekler.

Can evimizden bizi vurdun." diyecekler.

Bu hadîs-i şerîfin üzerinde izahat vereyim.

Bu hadîs-i şerîfin üzerinde izahat vereyim.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz sahâbe-i kirâmına ilim öğrenmeyi, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz sahâbe-i kirâmına ilim öğrenmeyi, Kur'an öğrenmeyi, İslâm'ı yaymaya çalışmayı emretti. Kur'an öğrenmeyi, İslâm'ı yaymaya çalışmayı emretti. Peygamber Efendimiz'in Medîne-i Münevvere'deki camii her yaştan talebe ile dolup taşardı.Peygamber Efendimiz'in Medîne-i Münevvere'deki camii her yaştan talebe ile dolup taşardı. İlla şu yaştan sonra talebelik yok filan gibi bir şey değil.İlla şu yaştan sonra talebelik yok filan gibi bir şey değil. Halkın her tabakasından gece gündüz orda âyet okunur,Halkın her tabakasından gece gündüz orda âyet okunur, hadis dinlenir, Efendimiz'in konuşmalarına can kulağıyla iştirak edilir, meclislerinden şerefyâb olunurdu.hadis dinlenir, Efendimiz'in konuşmalarına can kulağıyla iştirak edilir, meclislerinden şerefyâb olunurdu. Ve oradan yetişen insanları, Peygamber Efendimiz görevlendirirlerdi.

Ve oradan yetişen insanları, Peygamber Efendimiz görevlendirirlerdi.

"Yemen'e sen git, Hadramut'a sen git, falanca yere sen git." diye yetiştirilen insanları gönderirdi. "Yemen'e sen git, Hadramut'a sen git, falanca yere sen git." diye yetiştirilen insanları gönderirdi. Hepsinin asıl vazifesi Allah'ın dinine hizmetti.Hepsinin asıl vazifesi Allah'ın dinine hizmetti. O zamanki mesele böyle idi.

O zamanki mesele böyle idi.

Peygamber Efendimiz'in uygulaması böyle.

Peygamber Efendimiz'in uygulaması böyle.

Kur'ân-ı Kerîm'den âyet indi; Efendimiz emretti. Kur'ân-ı Kerîm'den âyet indi; Efendimiz emretti. Efendimiz hareketlerini âyetlerle, ona göre tanzim ediyor; Efendimiz hareketlerini âyetlerle, ona göre tanzim ediyor; "Hicret edecek herkes." dedi. Herkes bulunduğu yerden Peygamber Efendimiz'in yanına hicret etti. "Hicret edecek herkes." dedi. Herkes bulunduğu yerden Peygamber Efendimiz'in yanına hicret etti. Cemiyeti kuvvetlendi, Efendimiz'in etrafı kuvvetlendi.Cemiyeti kuvvetlendi, Efendimiz'in etrafı kuvvetlendi. İslâm'ın takviyesi, kuvvetlenmesi için.İslâm'ın takviyesi, kuvvetlenmesi için. Mekke fetholduktan sonra "Şimdi hicrete lüzum yok." dedi Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.Mekke fetholduktan sonra "Şimdi hicrete lüzum yok." dedi Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Şimdi hicret, kötü huylardan iyi huylara, kötü amelleri bırakıp iyi işleri yapmaya göçmektir. Şimdi hicret, kötü huylardan iyi huylara, kötü amelleri bırakıp iyi işleri yapmaya göçmektir. Mânevîdir. Evvelki mecburiydi.Mânevîdir. Evvelki mecburiydi. Bulunduğu şehri terk edecekti, Resûlullah Efendimiz'in yanına gidecekti,Bulunduğu şehri terk edecekti, Resûlullah Efendimiz'in yanına gidecekti, onun ordusunun saflarına katılacaktı, onun maiyetine girecekti.

onun ordusunun saflarına katılacaktı, onun maiyetine girecekti.

Peygamber Efendimiz bütün sahabesini ilme ve dinin yayılmasına sevk etti;Peygamber Efendimiz bütün sahabesini ilme ve dinin yayılmasına sevk etti; her tarafa gittiler, kabilelere İslâm öğretmeye, namaz kıldırmaya,her tarafa gittiler, kabilelere İslâm öğretmeye, namaz kıldırmaya, fetva vermeye gidenler hep o beldeleri müslüman ettiler.fetva vermeye gidenler hep o beldeleri müslüman ettiler. Cezîretü'l-Arab dediğimiz, Arap yarımadasında şirk, küfür, puta tapıcılık silindi, yıkıldı gitti.Cezîretü'l-Arab dediğimiz, Arap yarımadasında şirk, küfür, puta tapıcılık silindi, yıkıldı gitti. İslâm geldi, yerleşti. Cezîretü'l-Arab'tan Suriye'ye, Irak'a yayıldı, Mısır'a yayıldı.İslâm geldi, yerleşti. Cezîretü'l-Arab'tan Suriye'ye, Irak'a yayıldı, Mısır'a yayıldı. Peygamber Efendimiz'in sahabesi -rıdvanullahi aleyhim ecmaîn- İran'a ayak bastı.Peygamber Efendimiz'in sahabesi -rıdvanullahi aleyhim ecmaîn- İran'a ayak bastı. Anadolu'ya geldi. Tarsus'a, Diyarbakır'a, Kars'a geldi, Kafkasya'ya dayandı.Anadolu'ya geldi. Tarsus'a, Diyarbakır'a, Kars'a geldi, Kafkasya'ya dayandı. Afrika'dan ilerledi; Libya'yı, Tunus'u, Cezayir'i, Fas'ı geçti, Atlas Okyanusu'na dayandı. Afrika'dan ilerledi; Libya'yı, Tunus'u, Cezayir'i, Fas'ı geçti, Atlas Okyanusu'na dayandı. Afrika'da aşağı doğru çalıştı, şarkta, Afganistan'a, Hindistan'a yayıldı.Afrika'da aşağı doğru çalıştı, şarkta, Afganistan'a, Hindistan'a yayıldı. Sahâbe-i kirâm zamanında.

Sahâbe-i kirâm zamanında.

O zamanın mübarek neslinin asıl mesleği neydi?

O zamanın mübarek neslinin asıl mesleği neydi?

Allah'ın dinine hizmet etmekti.

Bizim şimdi asıl mesleğimiz ne?

Allah'ın dinine hizmet etmekti.

Bizim şimdi asıl mesleğimiz ne?

Lüpçülük. Lüp, lüp, lüp, lüp. Lüpçülük. Lüp, lüp, lüp, lüp. Yemek içmek, bizim asıl mesleğimiz yemek içmenin kazancını sağlamak, Yemek içmek, bizim asıl mesleğimiz yemek içmenin kazancını sağlamak, işleri hazırlamak, bunları yaparken de bir sürü günaha girmek.işleri hazırlamak, bunları yaparken de bir sürü günaha girmek. Faiz yemek, haram yemek, haram satmak, haram almak, haram vermek.

Faiz yemek, haram yemek, haram satmak, haram almak, haram vermek.

Neden?

Meslek lüpçülük de ondan.
Neden?

Meslek lüpçülük de ondan.
Onların mesleği Allah'ın dinine hizmet etmekti.Onların mesleği Allah'ın dinine hizmet etmekti. Başka başka meslekler yoktu.

Başka başka meslekler yoktu.

Şimdi bizim mesleğimiz; boğazımızın geçimini nereden sağlayacağız?Şimdi bizim mesleğimiz; boğazımızın geçimini nereden sağlayacağız? Boğazımızın, midemizin arzusunu, keyfini, isteğini nasıl sağlayacağız?

Boğazımızın, midemizin arzusunu, keyfini, isteğini nasıl sağlayacağız?

Sistem değişmiş, kafalar, zihniyetler, pozisyonlar değişmiş.Sistem değişmiş, kafalar, zihniyetler, pozisyonlar değişmiş. Şimdi herkes para kazanmanın yolunu arıyor.

Şimdi herkes para kazanmanın yolunu arıyor.

Bu arada ihtiyaç var, bina da yapılacak, arsalar da az, yukarıya doğru binalar çıkacak.

Bu arada ihtiyaç var, bina da yapılacak, arsalar da az, yukarıya doğru binalar çıkacak.

Eskiden Peygamber Efendimiz binaların yükseltilmesine de şiddetle yasaklar koymuş. Eskiden Peygamber Efendimiz binaların yükseltilmesine de şiddetle yasaklar koymuş. Yedi arşından daha fazla bina yukarıya çıkarsa, onu yükselten kimseye bir münadi seslenerek;

Yedi arşından daha fazla bina yukarıya çıkarsa, onu yükselten kimseye bir münadi seslenerek;

"Ey zalim! Nereye doğru gidiyorsun? Yukarıya doğru ne tarafa gidiyorsun? "Ey zalim! Nereye doğru gidiyorsun? Yukarıya doğru ne tarafa gidiyorsun? Kibir, gösteriş, keyif, dünyalık, zevk için.Kibir, gösteriş, keyif, dünyalık, zevk için. Bina sana yedi arşından aşağı yetmiyor muydu, ne tarafa doğru gidiyorsun?" Bina sana yedi arşından aşağı yetmiyor muydu, ne tarafa doğru gidiyorsun?" diye seslenir diyor Peygamber Efendimiz.

diye seslenir diyor Peygamber Efendimiz.

Abdullah b. Ömer eline çamuru almış, dallarla yapılmış olan Abdullah b. Ömer eline çamuru almış, dallarla yapılmış olan duvarın arasını çamurla sıvıyor ki içerisi görünmesin diye.duvarın arasını çamurla sıvıyor ki içerisi görünmesin diye. Başına Peygamber Efendimiz dikildi;

Başına Peygamber Efendimiz dikildi;

el-Emrü eyseru min zâlike dedi.el-Emrü eyseru min zâlike dedi. "Ey Ömer'in oğlu, senin bunu yapmaman lazım, daha mühim işler var,"Ey Ömer'in oğlu, senin bunu yapmaman lazım, daha mühim işler var, bununla meşgul olmak sana yakışmaz." diye ihtarda bulundu.

bununla meşgul olmak sana yakışmaz." diye ihtarda bulundu.

Keşke öyle olabilsek.

O devir geçti, şimdi biz böyle yapalım mânasına mı?

Keşke öyle olabilsek.

O devir geçti, şimdi biz böyle yapalım mânasına mı?

Hâşâ ve kellâ. Keşke, keşke o hallerde olsa müslümanlar, o zaman dünyayı müslüman ederiz. Hâşâ ve kellâ. Keşke, keşke o hallerde olsa müslümanlar, o zaman dünyayı müslüman ederiz. Karşımızda ne Rusya kalır, ne Yugoslavya kalır, ne İngiltere Almanya kalır, Karşımızda ne Rusya kalır, ne Yugoslavya kalır, ne İngiltere Almanya kalır, ne İsveç Norveç kalır, ne Amerika, ne kuzey, ne güney, ne Afrika, ne Avustralya kalır.

ne İsveç Norveç kalır, ne Amerika, ne kuzey, ne güney, ne Afrika, ne Avustralya kalır.

Ama dalmışız dünyaya, unutmuşuz âhireti.Ama dalmışız dünyaya, unutmuşuz âhireti. Allah'ın garantilemiş olduğu, taksim edilmiş rızkı, zaten garantilenmiş olan şeyin peşinde fuzuli koşmaya Allah'ın garantilemiş olduğu, taksim edilmiş rızkı, zaten garantilenmiş olan şeyin peşinde fuzuli koşmaya ömrümüzü tahsis etmişiz, Allah'ın emretmiş olduğu vazifeleri ihmal ediyoruz.ömrümüzü tahsis etmişiz, Allah'ın emretmiş olduğu vazifeleri ihmal ediyoruz. Allah'ın dinine hizmet etmek, Allah'ın dinini öğrenmek, Allah'ın dinini yaymak,Allah'ın dinine hizmet etmek, Allah'ın dinini öğrenmek, Allah'ın dinini yaymak, Allah'ın dinini müdafaa etmek, Allah yolunda cihat etmek yok.

Allah'ın dinini müdafaa etmek, Allah yolunda cihat etmek yok.

Ne var?

Allah'ın zaten garantilemiş olduğu rızkı alacağım diye uğraşmak var.
Ne var?

Allah'ın zaten garantilemiş olduğu rızkı alacağım diye uğraşmak var.
Zaten garantilenmiş. Zaten garantilenmiş. Valla sen şuradan kaçsan, rızık arkandan kovalar seni.

Valla sen şuradan kaçsan, rızık arkandan kovalar seni.

"Ya kaçamadım, kurtulamadım, gölge gibi takip ediyor." dersin.

"Ya kaçamadım, kurtulamadım, gölge gibi takip ediyor." dersin.

Çünkü rızık insanı eceli gibi takip eder. Çünkü rızık insanı eceli gibi takip eder. Kaçamazsın.

Gölgenden kaçabilir misin?

Işık olan her yerde gölgen olur.

Kaçamazsın.

Gölgenden kaçabilir misin?

Işık olan her yerde gölgen olur.

Rızkından nereye kaçacaksın?

Yere yatsan, ağzını kapatsan, parmaklarının arasından ağzına girer.

Rızkından nereye kaçacaksın?

Yere yatsan, ağzını kapatsan, parmaklarının arasından ağzına girer.

Rızık böyle. Allah nasip etti mi gelir.

Rızık böyle. Allah nasip etti mi gelir.

Ama biz buna nerdeyse inanmıyoruz, bunu bilmiyoruz.Ama biz buna nerdeyse inanmıyoruz, bunu bilmiyoruz. Konuşulmamış. Ben şimdi hadis geldi de bunu konuşuyorum.Konuşulmamış. Ben şimdi hadis geldi de bunu konuşuyorum. Millet rızkı talep edeceğim diye rızkın peşinde.Millet rızkı talep edeceğim diye rızkın peşinde. Rızkı zaten Allah sana yazmış, garantilemiş. Rızkı zaten Allah sana yazmış, garantilemiş. Ne fazla alabilirsin ne az alabilirsin.Ne fazla alabilirsin ne az alabilirsin. Çırpınsan, tepinsen fazlasını alamazsın, elinle itsen daha az gelmez.Çırpınsan, tepinsen fazlasını alamazsın, elinle itsen daha az gelmez. Ne nasip olmuşsa o gelir.

Ne nasip olmuşsa o gelir.

Sen Allah'a kulluk etmeye bak.Sen Allah'a kulluk etmeye bak. Sen Allah'ın rızasını kazanmaya çalış.

Sen Allah'ın rızasını kazanmaya çalış.

Yok. Bu zihniyette değiliz, zihniyetimiz bozulmuş.

Yok. Bu zihniyette değiliz, zihniyetimiz bozulmuş.

Onun için Resûlullah'ın yasakladığı her şey şimdi var, Resûlullah'ın emrettiği şeylerin çoğu şimdi yok.

Onun için Resûlullah'ın yasakladığı her şey şimdi var, Resûlullah'ın emrettiği şeylerin çoğu şimdi yok.

Evde bir kaptan fazla yemek olmazmış.

Evde bir kaptan fazla yemek olmazmış.

İçimizde sofrasında bir kap yemek olan bir babayiğit var mı? İçimizde sofrasında bir kap yemek olan bir babayiğit var mı? Sofrası peygamber sofrası gibi olan bir babayiğit var mı?

Yoktur.

Sofrası peygamber sofrası gibi olan bir babayiğit var mı?

Yoktur.

Fazla, kat kat elbiseler olması yasaklanmış, gardıroplarımız almaz. Fazla, kat kat elbiseler olması yasaklanmış, gardıroplarımız almaz. Evin içinde gardıroplarımız almaz.Evin içinde gardıroplarımız almaz. Kime vereceksin, dışarıda da herkesin var diyoruz, alıyoruz. Kime vereceksin, dışarıda da herkesin var diyoruz, alıyoruz. Çeşit çeşit ayakkabılar, elbiseler, yiyecekler, giyecekler oluyor.

Çeşit çeşit ayakkabılar, elbiseler, yiyecekler, giyecekler oluyor.

Peki mübarek, güzel, bu kadar rızkı Allah sana bol vermiş, Peki mübarek, güzel, bu kadar rızkı Allah sana bol vermiş, maşaallah, kulaç atar gibi, yüzüyorsun nimetlerin içinde.maşaallah, kulaç atar gibi, yüzüyorsun nimetlerin içinde. Hadi gel bakalım Allah'ın dinine hizmet et, Allah yolunda çalış.

Hadi gel bakalım Allah'ın dinine hizmet et, Allah yolunda çalış.

Yok.

Bu kadar nimete şükür lazım değil mi?
Yok.

Bu kadar nimete şükür lazım değil mi?
Teşekkür etmek lazım değil mi?Teşekkür etmek lazım değil mi? Allah bana bunları vermiş diye çalışmak lazım değil mi?

Yok.

Allah bana bunları vermiş diye çalışmak lazım değil mi?

Yok.

Kıyısından kenarından hafifçe şu yükün birazını tut mübarek, azıcık da sen kaldır.

Kıyısından kenarından hafifçe şu yükün birazını tut mübarek, azıcık da sen kaldır.

Yok! Yok!

Ne azını kaldırıyor, ne çoğunu kaldırıyor, ne yolunu değiştiriyor, ne istifini bozuyor…
Yok! Yok!

Ne azını kaldırıyor, ne çoğunu kaldırıyor, ne yolunu değiştiriyor, ne istifini bozuyor…
Günahta, haramda, gaflette, cahillikte gidiyor müslümanlar.

Günahta, haramda, gaflette, cahillikte gidiyor müslümanlar.

Allah, gönlümüze insaf versin, hakkı görmemizi nasip etsin.

Allah, gönlümüze insaf versin, hakkı görmemizi nasip etsin.

Tepeden tırnağa hiçbirimizin birbirimizden farkı yok onun için dertleşiyoruz. Tepeden tırnağa hiçbirimizin birbirimizden farkı yok onun için dertleşiyoruz. Hepimiz aynıyız.

Hepimiz aynıyız.

Küçükken [Mehmed Zahid] Hocamız'ın Zeyrek'teki sohbetlerine giderdim. Küçükken [Mehmed Zahid] Hocamız'ın Zeyrek'teki sohbetlerine giderdim. Benim hayalimde;

Benim hayalimde;

"İleride benim evim olduğu zaman tahtadan bir sedirim olsun,"İleride benim evim olduğu zaman tahtadan bir sedirim olsun, üstünde de bir kilim olsun, öyle oturayım, dizlerim acısın." derdim.

üstünde de bir kilim olsun, öyle oturayım, dizlerim acısın." derdim.

Gel de şimdi benim evi gör.

Sizin eviniz de öyle.

Gel de şimdi benim evi gör.

Sizin eviniz de öyle.

Allah yolunda hadi bu kadar nimeti Allah herkese umumî vermiş, herkeste var diyelim. Allah yolunda hadi bu kadar nimeti Allah herkese umumî vermiş, herkeste var diyelim. Aslında olmayanları görmüyoruz, aramıyoruz.Aslında olmayanları görmüyoruz, aramıyoruz. Orada bazı kardeşlerimiz Edirnekapı'nın surlarının kovuklarında yaşıyor,Orada bazı kardeşlerimiz Edirnekapı'nın surlarının kovuklarında yaşıyor, 15 gün yemek yemiyor, açlıktan ölüyor, üstünde kış gününde ince bir basmadan başka bir şey yok.15 gün yemek yemiyor, açlıktan ölüyor, üstünde kış gününde ince bir basmadan başka bir şey yok. Onun farkında değiliz. Onun farkında değiliz. Televizyonun başına geçmişiz, kahvemizi, çayımızı höpürtediyoruz.Televizyonun başına geçmişiz, kahvemizi, çayımızı höpürtediyoruz. Karnımız çok doyduğu için hazmettirecek şeyi lıkırdatmakla meşgulüz.Karnımız çok doyduğu için hazmettirecek şeyi lıkırdatmakla meşgulüz. Çok doydu karnımız diye.

Kim arıyor fakiri? Kim arıyor muhtacı?

Çok doydu karnımız diye.

Kim arıyor fakiri? Kim arıyor muhtacı?

İstismarcılar da çıkmış kapı kapı Allah rızası için bana bir şey ver…

"Ya torban dolu."

İstismarcılar da çıkmış kapı kapı Allah rızası için bana bir şey ver…

"Ya torban dolu."

"Olsun, Allah vermiş işte, sen gene ver."

"Olsun, Allah vermiş işte, sen gene ver."

İstismarcısı var.

İstismarcısı var.

Hakikisi istemiyor, açlıktan ölüyor, sen de onu aramıyorsun.Hakikisi istemiyor, açlıktan ölüyor, sen de onu aramıyorsun. Kapıya gelene on kuruş verdiğin zaman, beş kuruş verdiğimiz zaman diyoruz ki;Kapıya gelene on kuruş verdiğin zaman, beş kuruş verdiğimiz zaman diyoruz ki; tamam, bir hayır yaptık diye rahatlıyoruz. tamam, bir hayır yaptık diye rahatlıyoruz. Başka hayra lüzum yok. Koy cüzdanı cebine, yallah.Başka hayra lüzum yok. Koy cüzdanı cebine, yallah. Tamam, bundan sonra artık bütün keyif işini yapmaya hakkımız var sanıyoruz.Tamam, bundan sonra artık bütün keyif işini yapmaya hakkımız var sanıyoruz. Hâlimiz böyle.

Tevbe etmemiz lazım. Allah'ın yoluna dönmemiz lazım.
Hâlimiz böyle.

Tevbe etmemiz lazım. Allah'ın yoluna dönmemiz lazım.
Resûlullah'ın hadislerini okuyoruz bakın, Resûlullah'ın hadislerinin gösterdiği istikameteResûlullah'ın hadislerini okuyoruz bakın, Resûlullah'ın hadislerinin gösterdiği istikamete tevbe edip, gözyaşı döküp, hâlimizi yönetmemiz lazım.tevbe edip, gözyaşı döküp, hâlimizi yönetmemiz lazım. "Aman yâ Rabbi şimdiye kadar ettiğimizi bağışla." dememiz lazım.

"Aman yâ Rabbi şimdiye kadar ettiğimizi bağışla." dememiz lazım.

Kadın evin eşyasını toplamış, yüz milyon liralık eşyayı, koca işe gittikten sonra. Kadın evin eşyasını toplamış, yüz milyon liralık eşyayı, koca işe gittikten sonra. Atmış kamyona, kaçmış kocasından, gelmiş anasının evine.

Atmış kamyona, kaçmış kocasından, gelmiş anasının evine.

"İşte ben orada yaşayamam, sen buraya gelirsen, seni seviyorum, gene burada yaşayabiliriz.""İşte ben orada yaşayamam, sen buraya gelirsen, seni seviyorum, gene burada yaşayabiliriz." İslâm'da böyle şey yok ki. Evin erkeği, evin âmiri. Kadın ona itaat edecek. İslâm'da böyle şey yok ki. Evin erkeği, evin âmiri. Kadın ona itaat edecek. Kadın erkeğin malının, namusunun bekçisi.Kadın erkeğin malının, namusunun bekçisi. Öyle malı alıp kamyona yükletip kaçırtamaz ki.Öyle malı alıp kamyona yükletip kaçırtamaz ki. Bir kadın yanında mahremi olmadan hacca bile gidemez.

Bir kadın yanında mahremi olmadan hacca bile gidemez.

Hacca gitmek farz değil mi!

Mahremi yok ki yanında.

Hacca gitmek farz değil mi!

Mahremi yok ki yanında.

Sen falanca şehirden kamyona eşyanı yükle, gel.

Sen falanca şehirden kamyona eşyanı yükle, gel.

"Kocasından ayrılmak isteyen bir kadının"Kocasından ayrılmak isteyen bir kadının burnu cennetin kokusunu bile duymayacak." diyor Peygamber Efendimiz.

burnu cennetin kokusunu bile duymayacak." diyor Peygamber Efendimiz.

Cennetin kokusu cennetin içinde var, cennetin dışında da 500 yıllık mesafeye kadar kokusu yayılıyor.Cennetin kokusu cennetin içinde var, cennetin dışında da 500 yıllık mesafeye kadar kokusu yayılıyor. Mis gibi kokuyor. Dışarıdan da kokuyor. 500 yıllık mesafeden cennetin güzel kokusu duyuluyor.Mis gibi kokuyor. Dışarıdan da kokuyor. 500 yıllık mesafeden cennetin güzel kokusu duyuluyor. "Cennetin kokusunu bile duymayacak." diyor Peygamber Efendimiz, "Cennetin kokusunu bile duymayacak." diyor Peygamber Efendimiz, kocasından ayrılan kadın için. İslâm'da aile nizamı böyle sağlam.kocasından ayrılan kadın için. İslâm'da aile nizamı böyle sağlam. Kadın kocasının karşısında;

"Efendi bir arzun var mı?" diyecek.

Kadın kocasının karşısında;

"Efendi bir arzun var mı?" diyecek.

Efendi, hanımına şefkatli, merhametli olacak, bağlı olacak, sadakatli olacak, helâl lokma getirecek.Efendi, hanımına şefkatli, merhametli olacak, bağlı olacak, sadakatli olacak, helâl lokma getirecek. İslâm ailesinin romanı yazılsa gözlerimiz yaşarır.İslâm ailesinin romanı yazılsa gözlerimiz yaşarır. Kadının hâli evliyâ gibi, erkeğin hâli evliyâ gibi, çocuğun hâli evliyâ gibi.

Kadının hâli evliyâ gibi, erkeğin hâli evliyâ gibi, çocuğun hâli evliyâ gibi.

Ya bizimki ne?

Kadın kocasıyla kavgada, itirazda…

Ya bizimki ne?

Kadın kocasıyla kavgada, itirazda…

"Ben çalışacağım."

"Ben çalışacağım."

"Ya hanım paramız var, ne diye çalışacaksın, elin erkeğinin yanına gideceksin."

"Ya hanım paramız var, ne diye çalışacaksın, elin erkeğinin yanına gideceksin."

"Çalışacağım, canım çalışmak istiyor, evde canım sıkılıyor"

"Çalışacağım, canım çalışmak istiyor, evde canım sıkılıyor"

Kaşınıyor ille günaha gireceğim diye. İlle kaşınıyor.

Kaşınıyor ille günaha gireceğim diye. İlle kaşınıyor.

Bunlar neden?

Terbiyemiz noksan. İslâmî eğitimimiz zayıf.

Bunlar neden?

Terbiyemiz noksan. İslâmî eğitimimiz zayıf.

Bunu kim yapıyor?

Bunu kim yapıyor?

Dînî kitaplardan bahisler okuyup, teksir edip, sağa sola gidip Dînî kitaplardan bahisler okuyup, teksir edip, sağa sola gidip dînî konuşma yapan bir ananın çocuğu yapıyor.dînî konuşma yapan bir ananın çocuğu yapıyor. İslâm'ı anlamamış, İslâm'ın i'sini anlayamıyor, İslâm'dan haberi yok.İslâm'ı anlamamış, İslâm'ın i'sini anlayamıyor, İslâm'dan haberi yok. Muhterem kardeşlerim! İslâm'ı çoğumuz anlayamamışız.Muhterem kardeşlerim! İslâm'ı çoğumuz anlayamamışız. Şu hadislerden görüyorsunuz. Bizim kafamızda bir İslâm var.Şu hadislerden görüyorsunuz. Bizim kafamızda bir İslâm var. 20. yüzyılda 1991 yılında İstanbul'daki müslümanın kafasında bir İslâm anlayışı var.20. yüzyılda 1991 yılında İstanbul'daki müslümanın kafasında bir İslâm anlayışı var. Bunun resmini çekmek mümkün olsa da tablo şöyle karşıya çıksa. 20. yüzyılda Bunun resmini çekmek mümkün olsa da tablo şöyle karşıya çıksa. 20. yüzyılda İstanbul'daki bir müslümanın İslâm anlayışı. Fotoğrafı çekilse çıkar. İstanbul'daki bir müslümanın İslâm anlayışı. Fotoğrafı çekilse çıkar. Bir de Peygamber Efendimiz'in zamanındaki bir müslümanın anlayışı, Peygamber Efendimiz'in İslâm'ı anlatışı. Bir de Peygamber Efendimiz'in zamanındaki bir müslümanın anlayışı, Peygamber Efendimiz'in İslâm'ı anlatışı. Onun da fotoğrafı işte hadîs-i şerîfler. Koy bakalım yan yana, bunların birbiriyle bir ilgisi var mı?Onun da fotoğrafı işte hadîs-i şerîfler. Koy bakalım yan yana, bunların birbiriyle bir ilgisi var mı? Yok kardeşlerim. Hiçbir bakımdan yok. Ne saçımız benzer, ne sakalımız benzer, Yok kardeşlerim. Hiçbir bakımdan yok. Ne saçımız benzer, ne sakalımız benzer, ne kıyafetimiz benzer, ne evimiz benzer, ne sözümüz benzer, ne hocamız benzer, ne cemaatimiz benzer.ne kıyafetimiz benzer, ne evimiz benzer, ne sözümüz benzer, ne hocamız benzer, ne cemaatimiz benzer. Çok kusurluyuz. Bilin ki hepimiz çok kusurluyuz. Allah bizi lütfuyla terbiye etsin, kahrıyla terbiye etmesin.Çok kusurluyuz. Bilin ki hepimiz çok kusurluyuz. Allah bizi lütfuyla terbiye etsin, kahrıyla terbiye etmesin. "Siz ne edepsizlersiniz, ben sizi bir ezeyim de, kırıp geçireyim de görün." diye ceza da gönderebilir. "Siz ne edepsizlersiniz, ben sizi bir ezeyim de, kırıp geçireyim de görün." diye ceza da gönderebilir. Ama yine lütfediyor.

Allah bizi lütfuyla ıslah etsin.
Ama yine lütfediyor.

Allah bizi lütfuyla ıslah etsin.
Ayıplarımızı, kusurlarımızı görüp de düzeltmeyi nasip etsin aziz kardeşlerim.

Ayıplarımızı, kusurlarımızı görüp de düzeltmeyi nasip etsin aziz kardeşlerim.

Üçüncü hadîs-i şerîf de yine aynı konu da, onu da hızlıca okuyayım.

Üçüncü hadîs-i şerîf de yine aynı konu da, onu da hızlıca okuyayım.

İza eradallahe abdin hevânen enfake mâlehu fil bünyane velmai vetîn.

İza eradallahe abdin hevânen enfake mâlehu fil bünyane velmai vetîn.

Bu da yukarıdaki hadîs-i şerîfi takviye eden bir başka hadîs-i şerîf. Mâna aynı, konu aynı.Bu da yukarıdaki hadîs-i şerîfi takviye eden bir başka hadîs-i şerîf. Mâna aynı, konu aynı. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:

Peygamber sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:

Allah bir kulun horluğunu murad ederse, hor alçak, aşağı olmasını isterse bir kulun;Allah bir kulun horluğunu murad ederse, hor alçak, aşağı olmasını isterse bir kulun; horluğunu, pespayeliğini, değersizliğini, murad ederse, değersiz olmasını isterse horluğunu, pespayeliğini, değersizliğini, murad ederse, değersiz olmasını isterse onun malını binada, suda, çamurda harcattırır. Suda, çamurda dediği; bina yapmak için su kullanılıyor,onun malını binada, suda, çamurda harcattırır. Suda, çamurda dediği; bina yapmak için su kullanılıyor, harç yapılıyor filan ya ondan buyuruluyor. Yani bununla uğraştırır. Malını buna sarf ettirir.

harç yapılıyor filan ya ondan buyuruluyor. Yani bununla uğraştırır. Malını buna sarf ettirir.

Kocaman bir köşk yaptım gel de gör. Bir de milleti kandırıyor. Kendisini de kandırıyor.Kocaman bir köşk yaptım gel de gör. Bir de milleti kandırıyor. Kendisini de kandırıyor. Bunu ihvanımız toplanır diye ihvanımız için yaptım. Sen ihvanı buraya yılda iki defa çağıracaksın. Bunu ihvanımız toplanır diye ihvanımız için yaptım. Sen ihvanı buraya yılda iki defa çağıracaksın. Yılın 363 günü sen burada kendin keyif yapacaksın. Kocaman köşkü onun için yaptın.Yılın 363 günü sen burada kendin keyif yapacaksın. Kocaman köşkü onun için yaptın. Bir de içinden, vicdanından bir şey geliyor, cız cız cız diye bir iğne batıyor.Bir de içinden, vicdanından bir şey geliyor, cız cız cız diye bir iğne batıyor. Vicdanın da bir sesi var, rahatsız etmesi var. İşte ihvan için yaptım.Vicdanın da bir sesi var, rahatsız etmesi var. İşte ihvan için yaptım. İhvan için yapacaksan cami yap, tekke yap, hayır hasenât müessesesi yap.İhvan için yapacaksan cami yap, tekke yap, hayır hasenât müessesesi yap. Sen keyif için ev yapmışsın, köşk yapmışsın kat kat.

Sen keyif için ev yapmışsın, köşk yapmışsın kat kat.

Ben de yapmak arzusundayım, sen yapmışsın da ben aşağı mıyım?

Ben de yapmak arzusundayım, sen yapmışsın da ben aşağı mıyım?

Ben de parayı bulsam ben de yapmak arzusundayım.Ben de parayı bulsam ben de yapmak arzusundayım. Mutfağımız şöyle geniş olsun, bir tarafından otomobile binelim öbür tarafına kadar otomobille gidelim.Mutfağımız şöyle geniş olsun, bir tarafından otomobile binelim öbür tarafına kadar otomobille gidelim. "Düt düt düt yolumdan çekil?" diye. Yatak odamız şöyle olsun, misafir odamız böyle olsun,"Düt düt düt yolumdan çekil?" diye. Yatak odamız şöyle olsun, misafir odamız böyle olsun, aman avizeler bu caminin avizesinden daha şanlı, şerefli olsun, aman balkonu böyle olsun.aman avizeler bu caminin avizesinden daha şanlı, şerefli olsun, aman balkonu böyle olsun. Herkesin arzusu bu. Yok aslında birbirimizden farkımız.

Herkesin arzusu bu. Yok aslında birbirimizden farkımız.

Allah hepimizi ıslah eylesin.

Allah hepimizi ıslah eylesin.

Gelelim öbür hadîs-i şerîfe;

.
Gelelim öbür hadîs-i şerîfe;

.
İzâ erâdellâhu bi-abîdin hayran razakahümü'r-rıfka fî-ma'âşihimİzâ erâdellâhu bi-abîdin hayran razakahümü'r-rıfka fî-ma'âşihim ve izâ erâde bihim şerren razakahümü'l-hurka fî-ma'âşihim.

ve izâ erâde bihim şerren razakahümü'l-hurka fî-ma'âşihim.

Hz. Âişe-i Sıddîka radıyallahu anhâ rivayet etmiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den.Hz. Âişe-i Sıddîka radıyallahu anhâ rivayet etmiş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den. Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz;

"Allah bir kulun hayrını istedi mi, murad etti mi."

"Allah bir kulun hayrını istedi mi, murad etti mi."

Bir kulun değil, kulların diyor. İlk önce abdin okudum sonra dikkat ettim.Bir kulun değil, kulların diyor. İlk önce abdin okudum sonra dikkat ettim. Buradaki ye de var, abîd demek kullar demek. Abd olursa kul demek.Buradaki ye de var, abîd demek kullar demek. Abd olursa kul demek. Abîd daha doğru. Allah kullarının hayrını murad etti miAbîd daha doğru. Allah kullarının hayrını murad etti mi onlara mülayimlik ikram eder, ihsan eder, rıfk, yumuşak başlılık ihsan eder.onlara mülayimlik ikram eder, ihsan eder, rıfk, yumuşak başlılık ihsan eder. Hayrını istedi mi bir kulların, o kullar yumuşak yumuşak olur; Hayrını istedi mi bir kulların, o kullar yumuşak yumuşak olur; kuzu gibi, tatlı dilli, güleç yüzlü, sevimli, sempatik, sinirlenmez, kızmaz, aksakallı mübarek,kuzu gibi, tatlı dilli, güleç yüzlü, sevimli, sempatik, sinirlenmez, kızmaz, aksakallı mübarek, karşı tarafa köpürmüş, hakaret etmiş, bin bir türlü söz söylemiş,karşı tarafa köpürmüş, hakaret etmiş, bin bir türlü söz söylemiş, o mütebessim, tatlı tatlı cevabını veriyor, sakin.

Neden?

o mütebessim, tatlı tatlı cevabını veriyor, sakin.

Neden?

Allah bazı kulların hayrını istedi mi o kullarına yumuşaklık verir, rıfk, mülâyemet, mülayimlik.Allah bazı kulların hayrını istedi mi o kullarına yumuşaklık verir, rıfk, mülâyemet, mülayimlik. Sertlik değil mülâyimlik verir.Sertlik değil mülâyimlik verir. Her şeyi mülayim mülayim, tatlı tatlı, yumuşak yumuşak, dostane dostane, sevimli sevimli...

Her şeyi mülayim mülayim, tatlı tatlı, yumuşak yumuşak, dostane dostane, sevimli sevimli...

Allah bazı kulların kötülüğünü istediği zaman onlara ne yapar?

Allah bazı kulların kötülüğünü istediği zaman onlara ne yapar?

İyiliğini istediklerine yumuşaklık, hoşluk, böyle halim selimlik veriyor.

İyiliğini istediklerine yumuşaklık, hoşluk, böyle halim selimlik veriyor.

Kötülüğünü istediği zaman, şerlerini murat ettiği zaman ne yapar?

Kötülüğünü istediği zaman, şerlerini murat ettiği zaman ne yapar?

Razakahümü'l-hurka.

Hurk kelimesi hiddet, şiddet, kızgınlık, gılzat diye ifade edilebilir.
Razakahümü'l-hurka.

Hurk kelimesi hiddet, şiddet, kızgınlık, gılzat diye ifade edilebilir.
Sertlik, huşunet, kaba sabalık, kırıcılık, o hâle getirir. Kötü huylu eder insanları.

Sertlik, huşunet, kaba sabalık, kırıcılık, o hâle getirir. Kötü huylu eder insanları.

Bir hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Bir hadîs-i şerîfinde Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Müslüman geçimlidir, kendisi başkalarıyla geçinir, "Müslüman geçimlidir, kendisi başkalarıyla geçinir, başkası onun yanına sokulabilir, dostluk yapılabilir."

başkası onun yanına sokulabilir, dostluk yapılabilir."

Sertlik Müslümanlık huyu değil. Şimdi bazı insanlara bakıyorum, camide beraber oturuyoruz, Sertlik Müslümanlık huyu değil. Şimdi bazı insanlara bakıyorum, camide beraber oturuyoruz, hepsi bizim kardeşimiz, biz birbirimizin kardeşiyiz.hepsi bizim kardeşimiz, biz birbirimizin kardeşiyiz. Sakalı kocaman, şalvarı, cübbesi var.

Ne demek yani?

Sakal, sünnete uygun…

Sakalı kocaman, şalvarı, cübbesi var.

Ne demek yani?

Sakal, sünnete uygun…

Şalvar, tesettürüne riayet ediyor ki nâmahrem uzuvları belli olmasın diye bol pantolon giymiş.

Şalvar, tesettürüne riayet ediyor ki nâmahrem uzuvları belli olmasın diye bol pantolon giymiş.

Cübbe, arkası vesairesi örtünsün, eğildiği kalktığı zaman eti, budu belli olmasın.

Cübbe, arkası vesairesi örtünsün, eğildiği kalktığı zaman eti, budu belli olmasın.

Güzel. Fakat yanındakinin ufacık bir hatasına öyle bir sert çıkış yapıyor kiGüzel. Fakat yanındakinin ufacık bir hatasına öyle bir sert çıkış yapıyor ki adam bir daha camiye gelmeye korkacak. Ödü patlayacak.adam bir daha camiye gelmeye korkacak. Ödü patlayacak. Hacı amca bir sert çıkış yapıyor ki bu kimseye, Hacı amca bir sert çıkış yapıyor ki bu kimseye, adam bir daha cami görünce dizlerinin bağı çözülecek, titreyecek.adam bir daha cami görünce dizlerinin bağı çözülecek, titreyecek. Ne yapmış? Ufacık bir şey. Benim kendi başıma geldi. Ne yapmış? Ufacık bir şey. Benim kendi başıma geldi. Yanımda birkaç arkadaşla Kâbe-i Müşerrefe'ye girdik, Mescid-i Haram'da, o açık yerde,Yanımda birkaç arkadaşla Kâbe-i Müşerrefe'ye girdik, Mescid-i Haram'da, o açık yerde, ön tarafta mermerlerde karşımızda şu duvar kadar yakın Kâbe-i Müşerrefe, ön tarafta mermerlerde karşımızda şu duvar kadar yakın Kâbe-i Müşerrefe, onun karşısında Allahu Ekber namaza durduk. onun karşısında Allahu Ekber namaza durduk. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah dedi imam. Biz de sağa selam verdik.es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah dedi imam. Biz de sağa selam verdik. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah dedi, sola selam verdik. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah dedi, sola selam verdik. Sağ tarafımdan bir gürültü, bir patırtı.Sağ tarafımdan bir gürültü, bir patırtı. İki üç adam ileriden muazzam bir gürültü çıktı. İki üç adam ileriden muazzam bir gürültü çıktı. Daha estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah, Allahümme ente's-selâmu ve min ke's-selam filanDaha estağfirullah, estağfirullah, estağfirullah, Allahümme ente's-selâmu ve min ke's-selam filan diyemeden eğildim ne oluyor diye baktım.diyemeden eğildim ne oluyor diye baktım. Arab'ın birisi, hacının birisi, koca sakallı, hArab'ın birisi, hacının birisi, koca sakallı, h acının birisi hop oturuyor, hop kalkıyor, bize bağırıyor.acının birisi hop oturuyor, hop kalkıyor, bize bağırıyor. Dedim "Hayrola, niye bağırıyor bu?"Dedim "Hayrola, niye bağırıyor bu?" İmamla beraber es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah demişiz diye kızıyor!İmamla beraber es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah demişiz diye kızıyor! "Ya ne olacakmış?" dedim. İmam es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah diyecekmiş, "Ya ne olacakmış?" dedim. İmam es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah diyecekmiş, ondan sonra bu tarafa da es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah diyecekmiş.ondan sonra bu tarafa da es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah diyecekmiş. Arada sehiv secdesi olup olmaması meselesi filan olduğundan bekleyecekmişiz.Arada sehiv secdesi olup olmaması meselesi filan olduğundan bekleyecekmişiz. İkinci selamdan sonra biz es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah diyecekmişiz. İkinci selamdan sonra biz es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah diyecekmişiz. "Mübarek amca biz Hanefî'yiz." dedim. Hanefî mezhebindeniz biz."Mübarek amca biz Hanefî'yiz." dedim. Hanefî mezhebindeniz biz. Hak mezheplerden; Hanefî, Şâfiî, Hanbelî, Mâlikî. Hak mezheplerden; Hanefî, Şâfiî, Hanbelî, Mâlikî. Hanefî mezhebindeniz, bizim müçtehitlerimiz, imamlarımız "imama aynen uyun" demiş.Hanefî mezhebindeniz, bizim müçtehitlerimiz, imamlarımız "imama aynen uyun" demiş. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah dediği zaman sen de es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah de,es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah dediği zaman sen de es-Selâmu aleyküm ve rahmetullah de, aynen ona uy demiş. Sizin mezhebinizin imamı da "bekle de ikinci selamdan sonra yap" demiş. aynen ona uy demiş. Sizin mezhebinizin imamı da "bekle de ikinci selamdan sonra yap" demiş. Biz Hanefî'yiz. Ona da kızdı. Bir daha hop oturdu, hop kalktı. Biz Hanefî'yiz. Ona da kızdı. Bir daha hop oturdu, hop kalktı. "Peygamber Efendimiz'in zamanında Hanefîlik manefilik yoktu!" dedi."Peygamber Efendimiz'in zamanında Hanefîlik manefilik yoktu!" dedi. İyi ama Peygamber Efendimiz'in zamanında Hanefîlik yoktu ama mübarek amca, İyi ama Peygamber Efendimiz'in zamanında Hanefîlik yoktu ama mübarek amca, Mâlikîlik de yoktu. Ne seninki vardı ne benimki vardı. Mâlikîlik de yoktu. Ne seninki vardı ne benimki vardı. Zaten mezhepler neden çıkıyor? "Acaba Peygamber Efendimiz bu işi nasıl yaptı?" diyeZaten mezhepler neden çıkıyor? "Acaba Peygamber Efendimiz bu işi nasıl yaptı?" diye düşünmüş, araştırmış alimler; birisi böyle yaptığı kanaatine gelmiş, düşünmüş, araştırmış alimler; birisi böyle yaptığı kanaatine gelmiş, ötekisi de öyle yapmadı böyle yaptı kanaatine gelmiş.ötekisi de öyle yapmadı böyle yaptı kanaatine gelmiş. Zaten Peygamber Efendimiz'in nasıl yaptığını yüzde yüz kesin bilse herkes aynen onu yapacak.Zaten Peygamber Efendimiz'in nasıl yaptığını yüzde yüz kesin bilse herkes aynen onu yapacak. Ulemânın ihtilafı araştırmanın sonunda fikir farkından çıkmış.Ulemânın ihtilafı araştırmanın sonunda fikir farkından çıkmış. Bunda bir kusur yok, bir şey yok. Bunun hakkında Peygamber Efendimiz: Bunda bir kusur yok, bir şey yok. Bunun hakkında Peygamber Efendimiz: "Ümmetimin ihtilafı rahmettir." Böyle ihtilaflar olur."Ümmetimin ihtilafı rahmettir." Böyle ihtilaflar olur. Bilimsel ihtilaflar olur, fikir farkları olur. Bunlar tatlı şeyler. Bunlarda kavga edilmez.Bilimsel ihtilaflar olur, fikir farkları olur. Bunlar tatlı şeyler. Bunlarda kavga edilmez. Bunlarda kavga edilmez.Bunlarda kavga edilmez. Dedim ki -Allah'tan da o konuyu biliyordum-. Her konuyu bilmez insan. Dedim ki -Allah'tan da o konuyu biliyordum-. Her konuyu bilmez insan. Allah'ın kulları âciz. Zalûm ve cehûluz biz, çok zalim, çok cahil insanlarız. Allah'ın kulları âciz. Zalûm ve cehûluz biz, çok zalim, çok cahil insanlarız. İnnehû kâne zalûmen cehûlen. "İnsanoğlu çok zalimdir." diyorİnnehû kâne zalûmen cehûlen. "İnsanoğlu çok zalimdir." diyor Allah celle celaluh bizi öyle tarif ediyor. "Çok cahildir, çok zalimdir." diyor. Bilmez.Allah celle celaluh bizi öyle tarif ediyor. "Çok cahildir, çok zalimdir." diyor. Bilmez. Vebali bilmez, mesuliyeti bilmez, Allah'a karşı kulluğun ne kadar zor bir vazife olduğunu bilmez, l Vebali bilmez, mesuliyeti bilmez, Allah'a karşı kulluğun ne kadar zor bir vazife olduğunu bilmez, l aubalidir demek istiyor âyet-i kerîme. Cahiliz, yaratılışımız böyle.aubalidir demek istiyor âyet-i kerîme. Cahiliz, yaratılışımız böyle. Allah bizi güzel edeplere sahip etsin. Alim, ârif, zarif, kâmil müslüman,Allah bizi güzel edeplere sahip etsin. Alim, ârif, zarif, kâmil müslüman, iyi insanlar olalım.

iyi insanlar olalım.

O konuyu biliyordum, dedim ki:

O konuyu biliyordum, dedim ki:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyurdu ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hadîs-i şerîfinde buyurdu ki; İzâ selleme'l-imâmu fe-sellimû. "İmam selam verdiği zaman siz de hemen selam veriniz." İzâ selleme'l-imâmu fe-sellimû. "İmam selam verdiği zaman siz de hemen selam veriniz." Buradaki fe edatı, başa gelen fe, fe-sellimû, sellimû'nun başına gelen feBuradaki fe edatı, başa gelen fe, fe-sellimû, sellimû'nun başına gelen fe hemen yapmayı ifade eden bir ifade, edat olduğundan biz de böyle yapıyoruz.hemen yapmayı ifade eden bir ifade, edat olduğundan biz de böyle yapıyoruz. Bazıları da burada "hemen" mânası yoktur, önce imam bitirsin, Bazıları da burada "hemen" mânası yoktur, önce imam bitirsin, sonra siz bitirin mânasını çıkartmışlar.sonra siz bitirin mânasını çıkartmışlar. Mesele buradan çıkıyor diye kökünü de söyledim. Mesele buradan çıkıyor diye kökünü de söyledim. Allah bana da orada, -her zaman da rıfk sahibi de değilim ben,Allah bana da orada, -her zaman da rıfk sahibi de değilim ben, Allah kusurlarımızı affetsin- bir yumuşaklık verdi. Karşımda Kâbe, korkuyor insan. Allah kusurlarımızı affetsin- bir yumuşaklık verdi. Karşımda Kâbe, korkuyor insan. Ev Allah'ın evi, Beytullah. Kâbe, Kâbetullah, orada bağırmaya da korkuyor insan. Ev Allah'ın evi, Beytullah. Kâbe, Kâbetullah, orada bağırmaya da korkuyor insan. Edepli olmasa bile edebini takınmak zorunda kalıyor. Edepli olmasa bile edebini takınmak zorunda kalıyor. Ben yumuşak yumuşak anlattım. Adam, yerinde oturamıyor; çivi var sanki yerinde,Ben yumuşak yumuşak anlattım. Adam, yerinde oturamıyor; çivi var sanki yerinde, bir oturuyor bir kalkıyor, bir oturuyor bir kalkıyor.bir oturuyor bir kalkıyor, bir oturuyor bir kalkıyor. Sinirli, asabi. Bu sefer etrafa da herkes toplandı.Sinirli, asabi. Bu sefer etrafa da herkes toplandı. Oranın zabıtası, polisi var. Onlar da geldiler. İki tarafı dinlediler.Oranın zabıtası, polisi var. Onlar da geldiler. İki tarafı dinlediler. Biz sakin sakin konuşuyoruz.Biz sakin sakin konuşuyoruz. Biz ne yapalım işte göçmen kuşlar gibiyiz orada, gariban, Biz ne yapalım işte göçmen kuşlar gibiyiz orada, gariban, Hanefîcikler, boynumuzu bükmüşüz, derdimizi anlatmaya çalışıyoruz.Hanefîcikler, boynumuzu bükmüşüz, derdimizi anlatmaya çalışıyoruz. Onlar ev sahibi, onlar Hanbelî, Mâlikî. Cebbar, böyle bağırıyor.Onlar ev sahibi, onlar Hanbelî, Mâlikî. Cebbar, böyle bağırıyor. Biz de âyet hadis okuyoruz. Herkes dinledi, ona döndüler;Biz de âyet hadis okuyoruz. Herkes dinledi, ona döndüler; "Biraz geniş olmak lazım bak, bu yaptığı işin sebebini de biliyor, içtihadını da biliyor. "Biraz geniş olmak lazım bak, bu yaptığı işin sebebini de biliyor, içtihadını da biliyor. Ümmette böyle, mezhep farkları var, kimisi Allahu Ekber diyeÜmmette böyle, mezhep farkları var, kimisi Allahu Ekber diye elini kulağı hizasına kadar kaldırmayı uygun görmüş, kimisi böyle kaldırmayı uygun görmüş,elini kulağı hizasına kadar kaldırmayı uygun görmüş, kimisi böyle kaldırmayı uygun görmüş, kimisi el bağlamayı uygun görmüş, kimisi yan tarafa sarkıtmayı uygun görmüş, böyle farklar var. kimisi el bağlamayı uygun görmüş, kimisi yan tarafa sarkıtmayı uygun görmüş, böyle farklar var. Fıkıh kitaplarında mezhepler farklı çeşitli konularda. Fıkıh kitaplarında mezhepler farklı çeşitli konularda. Bunları hoş görmek lazım." deyince onlara da bir gürledi, seccadesi vardı.Bunları hoş görmek lazım." deyince onlara da bir gürledi, seccadesi vardı. Seccadesini topladı, pürhiddet kalktı gitti! Bu İslâm ahlâkı değil. Seccadesini topladı, pürhiddet kalktı gitti! Bu İslâm ahlâkı değil. Allah birtakım insanların hayrını istedi mi yumuşak yapar onları; yumuşacık, tatlı dilli,Allah birtakım insanların hayrını istedi mi yumuşak yapar onları; yumuşacık, tatlı dilli, sakin, kızmıyor, tatlı tatlı. sakin, kızmıyor, tatlı tatlı. Onların geçimlerinin şerli olmasını, hayatlarının şerli olmasını istediği zaman daOnların geçimlerinin şerli olmasını, hayatlarının şerli olmasını istediği zaman da onları sert, haşin insanlar yapar.onları sert, haşin insanlar yapar. Çarşıda kavga, pazarda kavga, evde kavga, sohbette kavga… Çarşıda kavga, pazarda kavga, evde kavga, sohbette kavga… İki kimse bir araya geliyor sohbete, bir münakaşa çıkıyor, suyu sert olan iki tane,İki kimse bir araya geliyor sohbete, bir münakaşa çıkıyor, suyu sert olan iki tane, üç tane insan oluyor mecliste, bir münakaşa çıkıyor, selamlaşmadan ayrılıp gidiyorlar. üç tane insan oluyor mecliste, bir münakaşa çıkıyor, selamlaşmadan ayrılıp gidiyorlar. İslâm'da böyle yok. İslâm'ın aslı bu değil. İslâm'da böyle yok. İslâm'ın aslı bu değil. Bak, Allah hayrını istedi mi yumuşaklık veriyor. Hayrını istemedi mi sertlikte kalıyor. Bak, Allah hayrını istedi mi yumuşaklık veriyor. Hayrını istemedi mi sertlikte kalıyor. Sertlik menfi, negatif, kötü bir şey; yumuşaklık, rıfk, mülâyemet, halim selimlik de Sertlik menfi, negatif, kötü bir şey; yumuşaklık, rıfk, mülâyemet, halim selimlik de Allah'ın sevdiği bir huy. Sevgili kul olmanın da alameti.Allah'ın sevdiği bir huy. Sevgili kul olmanın da alameti. Demek ki ne yapacağız hepimiz?Demek ki ne yapacağız hepimiz? "Bende çok sertlikler var, çok sert bir insanım."Bende çok sertlikler var, çok sert bir insanım. Patlarım ben; çocuğun kulağını kopartırım, hanımın yüzünü bir şaplattım mı kabartırım, Patlarım ben; çocuğun kulağını kopartırım, hanımın yüzünü bir şaplattım mı kabartırım, tabakları kırarım, masayı deviririm, sandalyeleri savurdum mu camlar kırılır, tabakları kırarım, masayı deviririm, sandalyeleri savurdum mu camlar kırılır, komşular başımıza toplanır." Bu iyi değil. Bu huy iyi değil.komşular başımıza toplanır." Bu iyi değil. Bu huy iyi değil. Ne yapacağız? Kendimize hâkim olacağız, sabırlı olacağız. Ne yapacağız? Kendimize hâkim olacağız, sabırlı olacağız. Allah için sabredeceğiz. Allah görüyor, her yerde hâzır ve nâzır.Allah için sabredeceğiz. Allah görüyor, her yerde hâzır ve nâzır. Allah için sabredeceğiz, yaptığımız işi yumuşak yumuşak yapacağız,Allah için sabredeceğiz, yaptığımız işi yumuşak yumuşak yapacağız, sözümüzü yumuşak yumuşak söyleyeceğiz, çocuğumuza yumuşak yumuşak muamele edeceğiz,sözümüzü yumuşak yumuşak söyleyeceğiz, çocuğumuza yumuşak yumuşak muamele edeceğiz, hanımımıza tatlı tatlı, yumuşak yumuşak söyleyeceğiz.hanımımıza tatlı tatlı, yumuşak yumuşak söyleyeceğiz. O zaman Allah seviyor. Anladık mı? Söz mü? İnşaallah öyle yapalım hepimiz. Ben dâhil, başta ben...O zaman Allah seviyor. Anladık mı? Söz mü? İnşaallah öyle yapalım hepimiz. Ben dâhil, başta ben... İzâ erâdellâhu azze ve celle en yahluke'n-nutfeteİzâ erâdellâhu azze ve celle en yahluke'n-nutfete kâle melekü'l-erhâm mu'arrıdan ey rabbi e şakiyyün em sa'îdünkâle melekü'l-erhâm mu'arrıdan ey rabbi e şakiyyün em sa'îdün e zekerün em ünsâ ey rabbi e ahmerü em esvedü fe yakdıyallâhu emrehû sümme uh;e zekerün em ünsâ ey rabbi e ahmerü em esvedü fe yakdıyallâhu emrehû sümme uh; tüktebü beyne ayneyhi mâ hüve lâkın min hayrin ve şerrin hattâ en-nekbete yenkübühâ.tüktebü beyne ayneyhi mâ hüve lâkın min hayrin ve şerrin hattâ en-nekbete yenkübühâ. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Bu hadîs-i şerîf İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan;Bu hadîs-i şerîf İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan; Allah celle celaluh, Azîz ve Celîl olan Allah… Azîz ne demek? Allah celle celaluh, Azîz ve Celîl olan Allah… Azîz ne demek? Hiç kimse karşısında galebe çalamaz. Ne derse o olur. Hiç kimse karşısında galebe çalamaz. Ne derse o olur. Galip olan O demek. Celîl ne demek? Ulu demek. Celâl sahibi demek... Azîz ve Celîl olan…Galip olan O demek. Celîl ne demek? Ulu demek. Celâl sahibi demek... Azîz ve Celîl olan… Azîz bir de çok kıymetli mânasına gelir.Azîz bir de çok kıymetli mânasına gelir. Metâ'un azîz demek "ender bulunan, nâdirâttan rastlanılan çok kıymetli meta" demek.Metâ'un azîz demek "ender bulunan, nâdirâttan rastlanılan çok kıymetli meta" demek. Allahu Teâlâ hazretleri eşsiz emsalsizlikten de azizdir. Her hükmünün karşısında duracakAllahu Teâlâ hazretleri eşsiz emsalsizlikten de azizdir. Her hükmünün karşısında duracak ve o hükmü alt edecek başka bir hüküm kaynağı da olmadığından da azizdir.ve o hükmü alt edecek başka bir hüküm kaynağı da olmadığından da azizdir. Azîz ve Celîl olan Allah celle celaluh; En yahluke'n-nutfete.Azîz ve Celîl olan Allah celle celaluh; En yahluke'n-nutfete. "Nutfenin bir mahlûk olmasını…" Bebek olmasını, yavru olmasını murad etti mi Allah nutfenin…"Nutfenin bir mahlûk olmasını…" Bebek olmasını, yavru olmasını murad etti mi Allah nutfenin… Mâlum Allah celle celaluh; Subhanellezî halaka'l-ezvâce küllehâ. Mâlum Allah celle celaluh; Subhanellezî halaka'l-ezvâce küllehâ. "Allah celle celaluh her mahlûku çift çift yaratmış." Beyefendi,"Allah celle celaluh her mahlûku çift çift yaratmış." Beyefendi, hanımefendi; kadın, erkek; dişi, erkek. Böyle yaratmış.hanımefendi; kadın, erkek; dişi, erkek. Böyle yaratmış. Çiçekler bile böyle. Hurmanın dikenlisi var, erkek hurma diyorlar buna: meyve vermiyor.Çiçekler bile böyle. Hurmanın dikenlisi var, erkek hurma diyorlar buna: meyve vermiyor. Bir de dişi hurma var, o ise meyve veriyor. Çiçeğin de erkeği dişisi var.Bir de dişi hurma var, o ise meyve veriyor. Çiçeğin de erkeği dişisi var. Bazen çiçeğin, bitkinin bir türü erkek, bir türü kadın, dişi.Bazen çiçeğin, bitkinin bir türü erkek, bir türü kadın, dişi. Bazen bir çiçeğin üzerinde erkek uzuvları, dişi uzuvları var.Bazen bir çiçeğin üzerinde erkek uzuvları, dişi uzuvları var. Böyle yaratmış. Rabbü'l-âlemîn'in hikmeti, sanatı, kudreti akıl almaz. Böyle yaratmış, âdeti böyle.Böyle yaratmış. Rabbü'l-âlemîn'in hikmeti, sanatı, kudreti akıl almaz. Böyle yaratmış, âdeti böyle. Subhanellezî halaka'l-ezvâce küllehâ.Subhanellezî halaka'l-ezvâce küllehâ. Canlıları böyle çift çift yaratan Allah'ın şânı ne yücedir. Ne mükemmel. Canlıları böyle çift çift yaratan Allah'ın şânı ne yücedir. Ne mükemmel. Her türlü noksandan münezzeh. Her işi ne kadar hikmetli.Her türlü noksandan münezzeh. Her işi ne kadar hikmetli. Allah, insanoğlunun yaratılışını erkekle kadından murad etmiş.Allah, insanoğlunun yaratılışını erkekle kadından murad etmiş. Âdem aleyhisselam'ı topraktan, balçıktan yarattıktan sonraÂdem aleyhisselam'ı topraktan, balçıktan yarattıktan sonra Âdemoğullarını ana ve babanın izdivacından yaratmış.Âdemoğullarını ana ve babanın izdivacından yaratmış. Erkekten olan malzeme ile kadından olan malzeme rahimde çocuk hâline gelebilir ya da gelmeyebilir.Erkekten olan malzeme ile kadından olan malzeme rahimde çocuk hâline gelebilir ya da gelmeyebilir. Bazı çiftler evleniyorlar, beş sene, on sene çoluk çocuğu olmuyor. Doktorları dolaşıyorlar… Bazı çiftler evleniyorlar, beş sene, on sene çoluk çocuğu olmuyor. Doktorları dolaşıyorlar… Olmuyor. Olmayabiliyor.Olmuyor. Olmayabiliyor. Allah erkeğin nutfesi, erkeğin ersuyu dediğimiz, sperminiAllah erkeğin nutfesi, erkeğin ersuyu dediğimiz, spermini ilkah olmak suretiyle bir yavru olmasını murad etti miilkah olmak suretiyle bir yavru olmasını murad etti mi artık annenin rahminde yavru gelişmeye başlar.artık annenin rahminde yavru gelişmeye başlar. İbretli, bir hücreden Rabbü'l-âlemîn şöyle eşsiz, emsalsiz bir insan meydana getiriyor.İbretli, bir hücreden Rabbü'l-âlemîn şöyle eşsiz, emsalsiz bir insan meydana getiriyor. Sübhanallah. Bir çekirdekten bir ağaç, bir hücreden Sübhanallah. Bir çekirdekten bir ağaç, bir hücreden çeşit çeşit hücrelere sahip harika bir varlık meydana getiriyor.çeşit çeşit hücrelere sahip harika bir varlık meydana getiriyor. Rabbü'l-âlemîn'in hikmeti, Kur'ân-ı Kerîm'de bu çok anlatılır daRabbü'l-âlemîn'in hikmeti, Kur'ân-ı Kerîm'de bu çok anlatılır da ben de biraz ondan dolayı bu işin üstünde duruyorum.ben de biraz ondan dolayı bu işin üstünde duruyorum. Nutfenin, bir yavru olmasını murad etti mi Allah… Kâle melekü'l-erhâm mu'arrıdan.Nutfenin, bir yavru olmasını murad etti mi Allah… Kâle melekü'l-erhâm mu'arrıdan. "Rahimlere vazifeli olan melek arz etme suretiyle Rabbü'l-âlemîn'e der ki…" "Rahimlere vazifeli olan melek arz etme suretiyle Rabbü'l-âlemîn'e der ki…" Demek ki gözü koruyan melek var. İnsan vücudunda 360 tane melek var;Demek ki gözü koruyan melek var. İnsan vücudunda 360 tane melek var; amellerini yazan hafaza melekleri, yağmura vazifeli melek, şimşeğe vazifeli melek, amellerini yazan hafaza melekleri, yağmura vazifeli melek, şimşeğe vazifeli melek, gökteki yerdeki olayları Allahu Teâlâ hazretleri, gökteki yerdeki olayları Allahu Teâlâ hazretleri, bizim görmediğimiz meleklerine emretmiş, vazifelendirmiş.bizim görmediğimiz meleklerine emretmiş, vazifelendirmiş. Bir de melekü'l-erhâm varmış. Hadîs-i şerîften o anlaşılıyor: Bir de melekü'l-erhâm varmış. Hadîs-i şerîften o anlaşılıyor: Rahimlerin meleği. Rahimlerde evlat olması olmaması vazifesini Allah ona yüklemiş; Rahimlerin meleği. Rahimlerde evlat olması olmaması vazifesini Allah ona yüklemiş; demek ki vazife onun. Mu'arrıdan ne demek? demek ki vazife onun. Mu'arrıdan ne demek? Arz etmek yoluyla Allahu Teâlâ hazretlerine, itiraz yolu ile değil, soru sormak için, anlamak için, Arz etmek yoluyla Allahu Teâlâ hazretlerine, itiraz yolu ile değil, soru sormak için, anlamak için, rahimlere müvekkel olan melek sorar, arz eder. rahimlere müvekkel olan melek sorar, arz eder. Der ki; E şakiyyün em sa'îdün. "Yâ Rabbi, bu bebeği sen nasıl murad ediyorsun?" Der ki; E şakiyyün em sa'îdün. "Yâ Rabbi, bu bebeği sen nasıl murad ediyorsun?" Ey âlemlerin Rabbi, ey Hâlıkımız, şakî mi olacak, sa'îd mi olacak bu?Ey âlemlerin Rabbi, ey Hâlıkımız, şakî mi olacak, sa'îd mi olacak bu? Bahtiyar kul mu olacak, bedbaht kul mu olacak? Mü'min mi olacak, kâfir mi olacak?Bahtiyar kul mu olacak, bedbaht kul mu olacak? Mü'min mi olacak, kâfir mi olacak? Cennetlik mi olacak, cehennemlik mi olacak? Nasıl olacak ya Rabbi?Cennetlik mi olacak, cehennemlik mi olacak? Nasıl olacak ya Rabbi? E zekerün em ünsâ. "Kız mı olacak yâ Rabbi, erkek mi olacak? Nasıl emrediyorsun?" E zekerün em ünsâ. "Kız mı olacak yâ Rabbi, erkek mi olacak? Nasıl emrediyorsun?" E ahmerü em esvedü. "Rengi kırmızı mı olsun kara mı olsun?" E ahmerü em esvedü. "Rengi kırmızı mı olsun kara mı olsun?" Fe-yakdıyallâhu emrehû. "Allah emrini ona emreder." Hükmünü bildirir.Fe-yakdıyallâhu emrehû. "Allah emrini ona emreder." Hükmünü bildirir. "Ey melekü'l-erhâm, ey rahimlere vazifeli meleğim, ey melek, şöyle olsun." diye hükmünü, "Ey melekü'l-erhâm, ey rahimlere vazifeli meleğim, ey melek, şöyle olsun." diye hükmünü, fermanını o meleğe bildirir.fermanını o meleğe bildirir. Sümme tüktebü beyne ayneyhi.Sümme tüktebü beyne ayneyhi. "İki gözünün arasına, alnına yazılır yazısı."İki gözünün arasına, alnına yazılır yazısı. Daha annesinin karnında iken iki gözünün arasına yazılır." Mâ hüve lâkın min hayrin ve şerrin. Daha annesinin karnında iken iki gözünün arasına yazılır." Mâ hüve lâkın min hayrin ve şerrin. "Hayırdan, şerden, dünyadan; başına ne gelecekse olaylar iki kaşının arasına yazılır.""Hayırdan, şerden, dünyadan; başına ne gelecekse olaylar iki kaşının arasına yazılır." Her şey programlı, belli, kaderi oraya yazılır.Her şey programlı, belli, kaderi oraya yazılır. Hattâ en-nekbete yenkübühâ.Hattâ en-nekbete yenkübühâ. "Başına gelecek bir meşakkat, küçücük bir olay dahi oraya kaydedilir, hepsi yazılır." "Başına gelecek bir meşakkat, küçücük bir olay dahi oraya kaydedilir, hepsi yazılır." Sonra çocuk doğar, ömrü belli, hâli belli, rızkı belli… Sonra çocuk doğar, ömrü belli, hâli belli, rızkı belli… Ne olacaksa olur.

Ne olacaksa olur.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği kulu eylesin. Evlatlarımızı hayırlı evlat eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi sevdiği kulu eylesin. Evlatlarımızı hayırlı evlat eylesin. Cümlemizi süedâ zümresinden eylesin.

Cümlemizi süedâ zümresinden eylesin.

Evlatlarımızı süedâ zümresinden eylesin. Evlatlarımızı süedâ zümresinden eylesin. Eğer adımız eşkıyâ arasına, şakîler arasına yazılmışsa, silsin, affetsin, değiştirsin;Eğer adımız eşkıyâ arasına, şakîler arasına yazılmışsa, silsin, affetsin, değiştirsin; bahtiyarlar arasına yazsın. Çünkü Allah duaları kabul edicidir.bahtiyarlar arasına yazsın. Çünkü Allah duaları kabul edicidir. Dilediğini siler, dilediğini bırakır, sabit kalır orada,Dilediğini siler, dilediğini bırakır, sabit kalır orada, dilediğini değiştirir.

ed-Du'âü yenfe'u bimâ nezele ve bimâ lem-yenzil.

dilediğini değiştirir.

ed-Du'âü yenfe'u bimâ nezele ve bimâ lem-yenzil.

"Dua gelen belayı kaldırır, gelecek belayı durdurur." Duanın kıymeti var."Dua gelen belayı kaldırır, gelecek belayı durdurur." Duanın kıymeti var. Kul dua ederse muradına erer, Allah'ın lütfuna mazhar olur.

Kul dua ederse muradına erer, Allah'ın lütfuna mazhar olur.

Yâ Rabbi biz âciz nâçiz, günahkâr, kusurlu kulların dünyanınYâ Rabbi biz âciz nâçiz, günahkâr, kusurlu kulların dünyanın ve âhiretin hayırlarını senin Erhamü'r-râhimîn'liğinden istiyoruz.ve âhiretin hayırlarını senin Erhamü'r-râhimîn'liğinden istiyoruz. Bizi dünyada, âhirette rahmetine daldır, lütfuna erdir, ihsanına mazhar eyle,Bizi dünyada, âhirette rahmetine daldır, lütfuna erdir, ihsanına mazhar eyle, in'amına nâil eyle, iki cihanda aziz ve bahtiyar eyle; in'amına nâil eyle, iki cihanda aziz ve bahtiyar eyle; kahrına gazabına, sahatına azabına ikâbına uğrayanlardan etme bizi yâ Rab.

kahrına gazabına, sahatına azabına ikâbına uğrayanlardan etme bizi yâ Rab.

Kıyamete kadar nesillerimizi, çocuklarımızı sevdiğin kullar eyle yâ Rabbi.Kıyamete kadar nesillerimizi, çocuklarımızı sevdiğin kullar eyle yâ Rabbi. Bizi şurada topladığın gibi âhirette de Peygamber Efendimiz'in yanında,Bizi şurada topladığın gibi âhirette de Peygamber Efendimiz'in yanında, ona komşu olmak nimetine erdir, orada da bizi böylece topla, ona komşu olmak nimetine erdir, orada da bizi böylece topla, cennetinle cemâlinle cümlemizi müşerref eyle.

cennetinle cemâlinle cümlemizi müşerref eyle.

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Fâtiha-i şerîfe meâl besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2