Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Amel Defteri Kapanmayan Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Recep 1401 / 31.05.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Amel Defteri Kapanmayan Yedi Kimse, Namaz Kılınmayan Yedi Yer, Hayrı Toplamış Yedi Şey, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Amel Defteri Kapanmayan Kimseler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

27 Recep 1401 / 31.05.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Amel Defteri Kapanmayan Yedi Kimse, Namaz Kılınmayan Yedi Yer, Hayrı Toplamış Yedi Şey, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.
Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkihî Muhammedin ve âlihî ve sahbihîVe's-salâtu ve's-selâmu alâ hayra halkihî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Seb'un yecrî li'l-abdi ecrühünne ba'de mevtihî ve hüve fî kabrihî:Seb'un yecrî li'l-abdi ecrühünne ba'de mevtihî ve hüve fî kabrihî: men alleme ilmen ev kerâ neheren ev hafere bi'ren ev ğarese nahlen men alleme ilmen ev kerâ neheren ev hafere bi'ren ev ğarese nahlen ev benâ mesciden ev evrese mushafen ev tereke veleden sâlihan yestağfiru lehû ba'de mevtihî. ev benâ mesciden ev evrese mushafen ev tereke veleden sâlihan yestağfiru lehû ba'de mevtihî.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Muhterem müslüman kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Muhterem müslüman kardeşlerim!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleriniPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya devam ediyoruz. Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya devam ediyoruz.

Bu hadislerin izahına geçmeden önce, evvelâ sevgili Peygamberimiz,Bu hadislerin izahına geçmeden önce, evvelâ sevgili Peygamberimiz, Efendimiz hazretlerinin mübarek ruhu için, sonra cümle enbiyâ ve mürselînin, Efendimiz hazretlerinin mübarek ruhu için, sonra cümle enbiyâ ve mürselînin, evliyâ ve sâlihînin ervâh-ı tayyibeleri için; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliy-yi Mürtezâ'dan bize kadarevliyâ ve sâlihînin ervâh-ı tayyibeleri için; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliy-yi Mürtezâ'dan bize kadar gelmiş geçmiş olan sâdât ve meşâyihimizin ruhları için, hulefâsının ruhları için,gelmiş geçmiş olan sâdât ve meşâyihimizin ruhları için, hulefâsının ruhları için, bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar ulaşmasında emeği dokunmuş olan ulemânınbu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar ulaşmasında emeği dokunmuş olan ulemânın ve ruvâtın cümlesinin ruhları için; uzaktan yakından bu hadis meclisine teşrif eden,ve ruvâtın cümlesinin ruhları için; uzaktan yakından bu hadis meclisine teşrif eden, Peygamber Efendimiz'e sevgisinden, hadîs-i şerîflere rağbetinden dolayı buraya gelenPeygamber Efendimiz'e sevgisinden, hadîs-i şerîflere rağbetinden dolayı buraya gelen siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhlarının şâd olması için;siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhlarının şâd olması için; ve hâsseten kitabın müellifi Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretlerinin ruhu içinve hâsseten kitabın müellifi Ahmed Ziyâeddîn Gümüşhânevî hazretlerinin ruhu için ve Hocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî hazretlerinin ruhu içinve Hocamız Mehmed Zâhid-i Bursevî hazretlerinin ruhu için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edip dersimize öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edip dersimize öyle başlayalım.

Dersimizin başında metnini okuduğum hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizDersimizin başında metnini okuduğum hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir müslümanın ölümünden sonra faydasını göreceği amellerden bize haber veriyor. bir müslümanın ölümünden sonra faydasını göreceği amellerden bize haber veriyor.

Mâlum olduğu üzere, bir insanın kazanç yeri dünyadır. Dünyaya "âhiretin tarlası" demişler.Mâlum olduğu üzere, bir insanın kazanç yeri dünyadır. Dünyaya "âhiretin tarlası" demişler. ed-Dünya mezraatü'l-âhireti. "Dünya âhiretin tarlasıdır." Burada ekersin, âhirette hasat [edersin].ed-Dünya mezraatü'l-âhireti. "Dünya âhiretin tarlasıdır." Burada ekersin, âhirette hasat [edersin]. Mahsul âhirette alınır. O halde, insan bu dünyada hayatı boyunca,Mahsul âhirette alınır. O halde, insan bu dünyada hayatı boyunca, bu dünyada bulunduğu müddet zarfında ne çalışmışsa, ne kazanmışsa, işlemiş olduğu sevaplar,bu dünyada bulunduğu müddet zarfında ne çalışmışsa, ne kazanmışsa, işlemiş olduğu sevaplar, hayırlı ameller, kıldığı namazlar, tuttuğu oruçlar, okuduğu Kur'ân-ı Kerîmlerhayırlı ameller, kıldığı namazlar, tuttuğu oruçlar, okuduğu Kur'ân-ı Kerîmler kendisine yâr ve yardımcı olacak. Onların arkadaşlığı kabirden başlayacak.kendisine yâr ve yardımcı olacak.

Onların arkadaşlığı kabirden başlayacak.
Kabre gittiğin zaman orada güzel yüzlü, tatlı sûretli arkadaşlarla karşılaşacak.Kabre gittiğin zaman orada güzel yüzlü, tatlı sûretli arkadaşlarla karşılaşacak. "Ben sizleri tanımıyorum, siz kimsiniz?" diye soracak. Bunları hep hadîs-i şerîflerden alıyoruz. "Ben sizleri tanımıyorum, siz kimsiniz?" diye soracak.

Bunları hep hadîs-i şerîflerden alıyoruz.
Bizim bir ilmimiz yok, cahiliz; hadîs-i şerîflerden bize bildirildiğini size naklediyoruz. Bizim bir ilmimiz yok, cahiliz; hadîs-i şerîflerden bize bildirildiğini size naklediyoruz.

O güzel yüzlü, tatlı suretli, sevimli şahıs diyecek ki; O güzel yüzlü, tatlı suretli, sevimli şahıs diyecek ki;

"Ben senin filanca zaman okuduğun Kur'ân-ı Kerîm'im."Ben senin filanca zaman okuduğun Kur'ân-ı Kerîm'im. Ben senin filanca zamanda işlemiş olduğun hayr u hasenâtım." Ben senin filanca zamanda işlemiş olduğun hayr u hasenâtım."

Demek ki Allahu Teâlâ onun gönlü hoş olsun da ruhu yalnızlıktan rahatsız olmasın diyeDemek ki Allahu Teâlâ onun gönlü hoş olsun da ruhu yalnızlıktan rahatsız olmasın diye onlara böyle yoldaşlar halk edecek. Her şeye kâdir değil mi Allahu Teâlâ hazretleri?onlara böyle yoldaşlar halk edecek.

Her şeye kâdir değil mi Allahu Teâlâ hazretleri?
Her türlü halka, her türlü hilkate muktedir değil mi? Sevabı da insan sûretinde halk edemez mi? Her türlü halka, her türlü hilkate muktedir değil mi? Sevabı da insan sûretinde halk edemez mi?

Eder. Öyle halk edecek. Bir insan hayatta ne yaptıysa yaptı, bunların hepsi kaydediliyor.Eder. Öyle halk edecek.

Bir insan hayatta ne yaptıysa yaptı, bunların hepsi kaydediliyor.
Bir kimseye yan baktıysa bile kaydediliyor.Bir kimseye yan baktıysa bile kaydediliyor. Miskâlü zerre, zerre miktarında, zerre kadar olan bir hayır yapsa muhakkak kaydediliyorMiskâlü zerre, zerre miktarında, zerre kadar olan bir hayır yapsa muhakkak kaydediliyor ve onun karşılığını görecek. ve onun karşılığını görecek. Zerre kadar şer işlese muhakkak tespit ediliyor ve onun cezasını, karşılığını görecek. Zerre kadar şer işlese muhakkak tespit ediliyor ve onun cezasını, karşılığını görecek.

İmanımızın en önemli unsurlarından, temellerinden birisi; âhirete, hesaba ve mizana imandır.İmanımızın en önemli unsurlarından, temellerinden birisi; âhirete, hesaba ve mizana imandır. el-Mîzânu hakkun ve'l-hisâbu hakkun. Bunların hepsi haktır, gerçektir, olacak.el-Mîzânu hakkun ve'l-hisâbu hakkun. Bunların hepsi haktır, gerçektir, olacak. Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki; İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn.Âyet-i kerîmede buyuruluyor ki;

İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn.
"Biz dünyadayken sizin işlediğiniz amellerin hepsini kayda geçirmekteydik." "Biz dünyadayken sizin işlediğiniz amellerin hepsini kayda geçirmekteydik."

İnsanın her seferinde ağlaması lazım! Tüylerinin diken diken olması lazım! İnsanın her seferinde ağlaması lazım! Tüylerinin diken diken olması lazım! Saçını başını yolmak yok İslâm'da ama saçını başını yolacak gibi yapması lazım!Saçını başını yolmak yok İslâm'da ama saçını başını yolacak gibi yapması lazım! Kıyamet gününde insanlara kitapları verilecek; "Al, oku kitabını!" diyecekler. Kıyamet gününde insanlara kitapları verilecek;

"Al, oku kitabını!" diyecekler.

"Ne kitabı bu? Ben kitap yazmadım!" Yazdın."Ne kitabı bu? Ben kitap yazmadım!"

Yazdın.
Bütün amellerinin hepsini, iyilerini kötülerini melekler yazdı; oldu sana bir kocaman amel defteri, kitap.Bütün amellerinin hepsini, iyilerini kötülerini melekler yazdı; oldu sana bir kocaman amel defteri, kitap. Bu kitabı sen yazdın. Melekler yazdı ama melekler senin yaptığın işleri yazdılar. Diyecekler ki; Bu kitabı sen yazdın. Melekler yazdı ama melekler senin yaptığın işleri yazdılar. Diyecekler ki;

Hâumu'kraû kitâbiyeh. "Hadi bakalım, al kitabını oku!" Hâumu'kraû kitâbiyeh. "Hadi bakalım, al kitabını oku!"

Kitapların verilişinde bile bir incelik olacak.Kitapların verilişinde bile bir incelik olacak. Kitapları salih kullara sağlarından, sağ tarafından verilecek. "Al kitabını, oku." diyecekler.Kitapları salih kullara sağlarından, sağ tarafından verilecek. "Al kitabını, oku." diyecekler. Onlar orada bir sürü hayr u hasenâtı görecekler, çünkü yapmışlar, memnun mesrur olacaklar.Onlar orada bir sürü hayr u hasenâtı görecekler, çünkü yapmışlar, memnun mesrur olacaklar. Kimisine de solundan ve arkasından verilecek.Kimisine de solundan ve arkasından verilecek. Onlar da ceza görecekler; kabahatliler, suçlular, defterleri kötü şeylerle dolu olanlar... Onlar da ceza görecekler; kabahatliler, suçlular, defterleri kötü şeylerle dolu olanlar...

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi hesabı kolay görülenlerden, kitabı sağından verilenlerden,Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi hesabı kolay görülenlerden, kitabı sağından verilenlerden, hesabın sonunda hayrı hasenâtı şerrine galip olup da cennete girenlerden,hesabın sonunda hayrı hasenâtı şerrine galip olup da cennete girenlerden, cehennemden âzat olanlardan eylesin. Bu en mühim şeydir. cehennemden âzat olanlardan eylesin.

Bu en mühim şeydir.
O kadar mühim şeydir ki benim yavaş yavaş, yumuşak yumuşak söylediğime bakmayın; O kadar mühim şeydir ki benim yavaş yavaş, yumuşak yumuşak söylediğime bakmayın; insan hayatının temeli budur! Dünyada pek çok inanış var. insan hayatının temeli budur!

Dünyada pek çok inanış var.
Bu inanışların bir kısmını insanlar kendileri uydurmuşlar,Bu inanışların bir kısmını insanlar kendileri uydurmuşlar, bir kısmı da semâvî dinlerin bozulmuş şekilleri olarak, bakiyeleri olarak kalmış.bir kısmı da semâvî dinlerin bozulmuş şekilleri olarak, bakiyeleri olarak kalmış. Bozulduğu için Allah yeni bir peygamber göndermiş, insanlara yeni dini öğretmiş. Bozulduğu için Allah yeni bir peygamber göndermiş, insanlara yeni dini öğretmiş. Şimdi o bozuk inançların bir kısmında, İslâm'dan gayri dinlerdeŞimdi o bozuk inançların bir kısmında, İslâm'dan gayri dinlerde âhiret inancı sağlam tasnif edilmiş bir şekilde mevcut olmayabiliyor.âhiret inancı sağlam tasnif edilmiş bir şekilde mevcut olmayabiliyor. Mesela hayret edilecek bir şeydir, Mesela hayret edilecek bir şeydir, dinler tarihi kitapları;"Yahudilik'te sarih bir âhiret inancı yok." diyor.dinler tarihi kitapları;"Yahudilik'te sarih bir âhiret inancı yok." diyor. Halbuki o kadar peygamberler gelmiş, onlara âhireti anlatmamış olabilirler mi? Halbuki o kadar peygamberler gelmiş, onlara âhireti anlatmamış olabilirler mi?

Muhakkak anlatmışlardır. İnsanı insan yapan; âhirette yaptıklarının cezasını,Muhakkak anlatmışlardır.

İnsanı insan yapan; âhirette yaptıklarının cezasını,
karşılığını göreceğini bilmesidir. Yoksa bu insanoğlunu hiçbir şey tutamaz. karşılığını göreceğini bilmesidir. Yoksa bu insanoğlunu hiçbir şey tutamaz. Bu insanoğlunun yapmayacağı zarar yoktur. Bu insanoğlunun yapmayacağı zarar yoktur.

Melekler insanoğlunun yaratılacağı zaman dediler ki; Melekler insanoğlunun yaratılacağı zaman dediler ki;

"Yeryüzünde kan döken ve fesat çıkartan varlıklar mı yaratacaksın yâ Rabbi?"Yeryüzünde kan döken ve fesat çıkartan varlıklar mı yaratacaksın yâ Rabbi? Bak, biz sana tesbih ediyoruz, seni takdis ediyoruz, senin kutsallığını, paklığını,Bak, biz sana tesbih ediyoruz, seni takdis ediyoruz, senin kutsallığını, paklığını, yüceliğini, azametini ikrar ediyoruz. Bizler sana hâlisâne ibadet eden mahluklarınız." yüceliğini, azametini ikrar ediyoruz. Bizler sana hâlisâne ibadet eden mahluklarınız."

İnsanoğlu aslında fesat çıkartan, kan döken mahluktur. İmandan mahrum oldu mu...İnsanoğlu aslında fesat çıkartan, kan döken mahluktur. İmandan mahrum oldu mu... Gördük geçtiğimiz senelerde de; memleket ne kadar kötü şeyler gördü.Gördük geçtiğimiz senelerde de; memleket ne kadar kötü şeyler gördü. Kardeş kardeşi nasıl öldürdü, nasıl parça parça etti...Kardeş kardeşi nasıl öldürdü, nasıl parça parça etti... Halk mahkemeleri, cinayetler, kesmeler, kafası kopuk cesetler,Halk mahkemeleri, cinayetler, kesmeler, kafası kopuk cesetler, kolu bacağı kopuk cesetler; neler gördük... Neden? İnsan tabiatı işte böyle hunhardır.kolu bacağı kopuk cesetler; neler gördük...

Neden?

İnsan tabiatı işte böyle hunhardır.
İnsanoğlu iman ile terbiye edilmezse, imanın da içinde olan âhirete inanmazsa o zaman der ki; İnsanoğlu iman ile terbiye edilmezse, imanın da içinde olan âhirete inanmazsa o zaman der ki; "Bu dünyada ne yaparsam yanıma kâr kalıyor." Âhirete inanan insan yola gelir, intizama girer. "Bu dünyada ne yaparsam yanıma kâr kalıyor."

Âhirete inanan insan yola gelir, intizama girer.

Herkesin öldükten sonra defter-i a'mâli kapanır, kapatılır.Herkesin öldükten sonra defter-i a'mâli kapanır, kapatılır. İşi bitti çünkü, dünya imtihanı bitti, tamam, defter-i a'mâli kapatılır. İşi bitti çünkü, dünya imtihanı bitti, tamam, defter-i a'mâli kapatılır. Bazı insanların amel defterleri kapatılmıyor. Ya ne oluyor? Bazı insanların amel defterleri kapatılmıyor. Ya ne oluyor?

O şahıs öldükten sonra bile o zât-ı muhteremin hayır defterine hayırlar yazılmaya devam ediyor.O şahıs öldükten sonra bile o zât-ı muhteremin hayır defterine hayırlar yazılmaya devam ediyor. Melekler yazmaya devam ediyor, defter kabarıyor. Hayır tarafı devam ediyor. Olur mu? Melekler yazmaya devam ediyor, defter kabarıyor. Hayır tarafı devam ediyor.

Olur mu?

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem haber vermiş, başka başka hadislerde de geçmiş. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem haber vermiş, başka başka hadislerde de geçmiş.

Buradaki hadîs-i şerîfin mânasına gelelim. Seb'un. "Yedi cins iş vardır." Buradaki hadîs-i şerîfin mânasına gelelim.

Seb'un. "Yedi cins iş vardır."

Yecrî li'l-abdi ecrühünne. "O amellerin, işlerin ecirleri kula cereyân eder, devam eder." Yecrî li'l-abdi ecrühünne. "O amellerin, işlerin ecirleri kula cereyân eder, devam eder."

"Kul için o amelin sevabı işlemeye devam eder." Ne zaman? "Kul için o amelin sevabı işlemeye devam eder."

Ne zaman?

Ba'de mevtihî ve hüve fî kabrihî. "O adam kabrinde öldükten sonra,Ba'de mevtihî ve hüve fî kabrihî. "O adam kabrinde öldükten sonra, kabrinde durduğu zaman bile onun işlemesi devam eder." Yani o hayır işlemeye devam eder. kabrinde durduğu zaman bile onun işlemesi devam eder."

Yani o hayır işlemeye devam eder.

Şimdi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunları saymaya başlıyor. Şimdi Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunları saymaya başlıyor.

İyi dinleyelim! Neden? Öldükten sonra da insanın kâr hanesinin çalışması fena mı olur? İyi dinleyelim!

Neden?

Öldükten sonra da insanın kâr hanesinin çalışması fena mı olur?

Ne kadar güzel olur... Ne kadar güzel olur...

İnsanın bir fabrikada bir hissesi olsa, her ay 100 bin lira para gelse, kim istemez?İnsanın bir fabrikada bir hissesi olsa, her ay 100 bin lira para gelse, kim istemez? Durduğu yerden bir zaman fabrikaya ortak olmuş.Durduğu yerden bir zaman fabrikaya ortak olmuş. Her ay fabrikadan hissesine düşen kârdan 100 bin lira gönderiyorlar. Her ay fabrikadan hissesine düşen kârdan 100 bin lira gönderiyorlar. Onunla istediği hayır hasenâtı yapar, değil mi? Onun gibi... Onunla istediği hayır hasenâtı yapar, değil mi?

Onun gibi...

Birincisi, Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selâm Efendimiz'in ilk saydığı; men alleme ilmen.Birincisi, Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selâm Efendimiz'in ilk saydığı; men alleme ilmen. "Bir kimse ki bir ilim öğretmiş." O ilimden faydalanıldığı müddetçe o kimsenin amel defteri çalışır. "Bir kimse ki bir ilim öğretmiş."

O ilimden faydalanıldığı müddetçe o kimsenin amel defteri çalışır.

İlmi önce zikretmesi de dikkati çeken bir şey değil mi? İlmi önce zikretmesi de dikkati çeken bir şey değil mi?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ilme önem veriyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ilme önem veriyor. Evvelâ zikrettiği, en ehemmiyetli, en şâyân-ı dikkat [amel, ilim.] Evvelâ zikrettiği, en ehemmiyetli, en şâyân-ı dikkat [amel, ilim.]

Demek ki bir insan bir şeyler öğrense, mârifetullaha taalluk eden,Demek ki bir insan bir şeyler öğrense, mârifetullaha taalluk eden, Allahu Teâlâ hazretlerinin dinine, hadise, fıkha ait ilimlerden bir şey öğrenseAllahu Teâlâ hazretlerinin dinine, hadise, fıkha ait ilimlerden bir şey öğrense ve bunu bir başkasına öğretse...ve bunu bir başkasına öğretse... İki şekilde olur: Ya dudaktan, şifâhen ağızdan öğretir, bir talebe yetiştirmiş olur.İki şekilde olur: Ya dudaktan, şifâhen ağızdan öğretir, bir talebe yetiştirmiş olur. Veyahut da kalemi eline alır, yazar, onun yazdığından başkaları istifade eder. Veyahut da kalemi eline alır, yazar, onun yazdığından başkaları istifade eder. Her ikisinde de bu ilim başkasına nakledilmiş oluyor, başkası tarafından istifade edilmiş oluyor. Her ikisinde de bu ilim başkasına nakledilmiş oluyor, başkası tarafından istifade edilmiş oluyor. Her ikisi de men alleme ilmen grubuna dâhil olur. Mesela falanca hoca efendi var;Her ikisi de men alleme ilmen grubuna dâhil olur.

Mesela falanca hoca efendi var;
hiç kitap yazmamış ama bir sürü alim yetiştirmiş, bir sürü ilmiyle amel eden insan yetiştirmiş.hiç kitap yazmamış ama bir sürü alim yetiştirmiş, bir sürü ilmiyle amel eden insan yetiştirmiş. Hep ona sevap gidiyor. Filanca hoca efendi var; kitap yazmış, kitapları okunuyor, istifade ediliyor. Hep ona sevap gidiyor. Filanca hoca efendi var; kitap yazmış, kitapları okunuyor, istifade ediliyor. Hep sevabı ona gidiyor. Birisi bu. Yapabilirsek bunu yapalım. Hep sevabı ona gidiyor. Birisi bu. Yapabilirsek bunu yapalım.

Herkese tavsiye ederiz, sevk ederiz de, bilhassa gençler zihin bakımından daha müsait oluyorlar;Herkese tavsiye ederiz, sevk ederiz de, bilhassa gençler zihin bakımından daha müsait oluyorlar; ilme gayret ederlerse, her gün bir bahis öğrenseler, bir senede 365 bahis öğrenirler, ilme gayret ederlerse, her gün bir bahis öğrenseler, bir senede 365 bahis öğrenirler, birkaç senede büyük yekün tutar, bayağı bir bilgili insan olur. İlme çalışmak lazım.birkaç senede büyük yekün tutar, bayağı bir bilgili insan olur. İlme çalışmak lazım. İnsan ilim yolunda yürürse Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun hareket ediyor demektir,İnsan ilim yolunda yürürse Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun hareket ediyor demektir, cennetin yoluna girmiş demektir. İkincisi; ev kerâ nehren. "Bir nehir kazıp akıtan." cennetin yoluna girmiş demektir.

İkincisi; ev kerâ nehren. "Bir nehir kazıp akıtan."

Arkasında kuyu kazmak da var. Burada kerâ nehren dediğine göre, demek ki toprağı kazıyor,Arkasında kuyu kazmak da var. Burada kerâ nehren dediğine göre, demek ki toprağı kazıyor, suyun menbâını buluyor, suyu akıtıyor, insanlar çeşme olarak o sudan istifade ediyorlar.suyun menbâını buluyor, suyu akıtıyor, insanlar çeşme olarak o sudan istifade ediyorlar. Veyahut da büyük bir nehirden, ırmaktan, dereden suyolu alıp toprağı kazar,Veyahut da büyük bir nehirden, ırmaktan, dereden suyolu alıp toprağı kazar, künkler içinden filanca yere kadar getirir, herkes ondan istifade eder. Hâsılı, suyla ilgili bir hayır. künkler içinden filanca yere kadar getirir, herkes ondan istifade eder. Hâsılı, suyla ilgili bir hayır. Yani bir suyu bir yerden bir yere akıtıp insanların, kuşların, canlıların, nebatların, Yani bir suyu bir yerden bir yere akıtıp insanların, kuşların, canlıların, nebatların, mahsulâtın sulanmasına faydalı olmak. mahsulâtın sulanmasına faydalı olmak. O su aktıkça, o çeşmeden su içildikçe, faydalanıldıkça o zâtın defter-i a'mâli çalışır. O su aktıkça, o çeşmeden su içildikçe, faydalanıldıkça o zâtın defter-i a'mâli çalışır.

Bunu yapabiliriz. Memleketimizde pek çok susuz yer var.Bunu yapabiliriz. Memleketimizde pek çok susuz yer var. Rakamları söylüyor da ben unutuyorum; hiç çeşmesi olmayan nice köy varmış.Rakamları söylüyor da ben unutuyorum; hiç çeşmesi olmayan nice köy varmış. İnsan böyle yerleri bulup da oralarda bir çeşme yapsa, suyu akıtsa; İnsan böyle yerleri bulup da oralarda bir çeşme yapsa, suyu akıtsa; işte bak, ne kadar güzel, devamlı bir ecir... Müslüman memleketinde susuz köy kalır mı?işte bak, ne kadar güzel, devamlı bir ecir...

Müslüman memleketinde susuz köy kalır mı?
Bu hadîs-i şerîf varken, bizde bu iman varken,Bu hadîs-i şerîf varken, bizde bu iman varken, Resûlullah'ın bu tavsiyesi ortada mevcutken bir müslüman memleketi susuz kalır mı?! Resûlullah'ın bu tavsiyesi ortada mevcutken bir müslüman memleketi susuz kalır mı?!

İslâm'dan uzaklaşırsa kalır. İslâm'dan uzaklaştı mı bir memleket batar. İslâm'dan uzaklaşırsa kalır. İslâm'dan uzaklaştı mı bir memleket batar.

Allah akıl fikir versin; kimisi de İslâm'dan uzaklaştırmaya çalışır. Bindiği dalı kesiyor... Allah akıl fikir versin; kimisi de İslâm'dan uzaklaştırmaya çalışır. Bindiği dalı kesiyor...

Üçüncüsü; ev hafere bi'ren. "Bir kuyu kazan." Üçüncüsü; ev hafere bi'ren. "Bir kuyu kazan."

Kuyu da mâlum; su aşağıda oluyor, derinde oluyor, kazıyorsun, istifade ediliyor.Kuyu da mâlum; su aşağıda oluyor, derinde oluyor, kazıyorsun, istifade ediliyor. Bu da yine suyla ilgili bir hayır olmuş oluyor. Bu da yine suyla ilgili bir hayır olmuş oluyor.

Ev ğarese nahlen. "Yahut da bir hurma ağacı dikmişse." Ev ğarese nahlen. "Yahut da bir hurma ağacı dikmişse."

O hurma ağacı yeşil olduğu müddetçe, o hurma ağacının meyvesinden insanlar yediği müddetçe,O hurma ağacı yeşil olduğu müddetçe, o hurma ağacının meyvesinden insanlar yediği müddetçe, kuşlar gagaladığı müddetçe, gölgesine bir insan yatıp istifade ettiği müddetçe,kuşlar gagaladığı müddetçe, gölgesine bir insan yatıp istifade ettiği müddetçe, yani ondan faydalanıldığı müddetçe o kimsenin defter-i a'mâline hayır hasenât yazılır. yani ondan faydalanıldığı müddetçe o kimsenin defter-i a'mâline hayır hasenât yazılır.

"Hocam burada hurma yetişmiyor..." Buradaki hurmadan murad, ağaçtır."Hocam burada hurma yetişmiyor..."

Buradaki hurmadan murad, ağaçtır.
Herhangi bir ağaç olur. Daha başka, senin memleketinde yetişen bir başka ağacı [diksen] olur.Herhangi bir ağaç olur. Daha başka, senin memleketinde yetişen bir başka ağacı [diksen] olur. Çünkü Arabistan'da hurma yetişir, bizim memlekette yetişen her meyveyi orada yetiştiremezsin.Çünkü Arabistan'da hurma yetişir, bizim memlekette yetişen her meyveyi orada yetiştiremezsin. Çünkü kimi meyve soğuk yeri ister, kimi yaylayı ister, kimisi sulak yer ister, Çünkü kimi meyve soğuk yeri ister, kimi yaylayı ister, kimisi sulak yer ister, kimisi ova ister, kimisi kurak yer ister; çeşit çeşittir. kimisi ova ister, kimisi kurak yer ister; çeşit çeşittir. Maksat bir ağaç dikmek, onun meyvesinden ve diğer mahsulâtından insanların istifade etmiş olması.Maksat bir ağaç dikmek, onun meyvesinden ve diğer mahsulâtından insanların istifade etmiş olması. Böyle bir istifade mümkün olduğu müddetçe onu diken kimseye hayr u hasenât gelir. Böyle bir istifade mümkün olduğu müddetçe onu diken kimseye hayr u hasenât gelir.

Onun için, ağaç dikmeye de gayret edelim.Onun için, ağaç dikmeye de gayret edelim. Kendi bahçelerimizde, bağlarımızda, buğday ektiğimiz tarlalarımızda, şurada buradaKendi bahçelerimizde, bağlarımızda, buğday ektiğimiz tarlalarımızda, şurada burada -biraz ömürlü ağaçlardan- ağaç dikelim.-biraz ömürlü ağaçlardan- ağaç dikelim. Ağacı hudutlara dikelim, hiç olmazsa hudutları belli olsun;Ağacı hudutlara dikelim, hiç olmazsa hudutları belli olsun; orta yerinde ziraat yapılacaksa bundan da istifade edelim. orta yerinde ziraat yapılacaksa bundan da istifade edelim.

Ev benâ mesciden.Ev benâ mesciden. Beşincisi; "Mescit yapan." Beşincisi; "Mescit yapan."

Mescitler Allah'a ibadet edilen yerlerdir. İnsan ibadeti kolaylaştırmış oluyor.Mescitler Allah'a ibadet edilen yerlerdir. İnsan ibadeti kolaylaştırmış oluyor. İbadet ehlinin rahatça oturabileceği, kalabileceği bir [yer] yapmış oluyor. İbadet ehlinin rahatça oturabileceği, kalabileceği bir [yer] yapmış oluyor.

"Bir kimse bu dünyada bir mescit bina ederse"Bir kimse bu dünyada bir mescit bina ederse Allahu Teâlâ hazretleri de cennette ona bir köşk bina eder." Hadîs-i şerîfte böyle bildiriliyor. Allahu Teâlâ hazretleri de cennette ona bir köşk bina eder."

Hadîs-i şerîfte böyle bildiriliyor.

Men benâ lillâhi mesciden bena'llâhu lehû beyten fi'l-cenneti.Men benâ lillâhi mesciden bena'llâhu lehû beyten fi'l-cenneti. Peygamber Efendimiz mescit yapımını teşvik eylemiş. Birisi de demiş ki; Peygamber Efendimiz mescit yapımını teşvik eylemiş. Birisi de demiş ki;

"Yâ Resûlallah! Yolların geçtiği yerlerde namazgâhlar da bu hükme tâbi midir?" "Yâ Resûlallah! Yolların geçtiği yerlerde namazgâhlar da bu hükme tâbi midir?"

"Onlar da tâbidir." buyurmuş. Bir yoldan bir yola giderken, hani otobüsler, vasıtalar,"Onlar da tâbidir." buyurmuş.

Bir yoldan bir yola giderken, hani otobüsler, vasıtalar,
şunlar bunlar geçiyor; işte bu yollar üzerinde deşunlar bunlar geçiyor; işte bu yollar üzerinde de insan üstü kapalı bir mescit inşa etse, o da ona dâhildir. insan üstü kapalı bir mescit inşa etse, o da ona dâhildir. Peygamber Efendimiz; "Hatta onların süprüntüleri hurî kızlarının mehirleridir." demiş. Yani ne demek? Peygamber Efendimiz; "Hatta onların süprüntüleri hurî kızlarının mehirleridir." demiş. Yani ne demek?

"Kim orayı süpürürse Allahu Teâlâ hazretleri orayı temizleyen kimseye cenneti nasip eder,"Kim orayı süpürürse Allahu Teâlâ hazretleri orayı temizleyen kimseye cenneti nasip eder, cennette hûri kızlarını nasip eder." demek. cennette hûri kızlarını nasip eder." demek.

Bu mescit yapmayı da insan kendisi yapabilirse yapmalı. Bu mescit yapmayı da insan kendisi yapabilirse yapmalı.

Aslında dikkat ederseniz mescitte ibadete teşvik, ibadete kolaylık, ibadet ehline hizmet var.Aslında dikkat ederseniz mescitte ibadete teşvik, ibadete kolaylık, ibadet ehline hizmet var. İbadeti her yerde kolaylaştırmak lazım.İbadeti her yerde kolaylaştırmak lazım. Bir fabrikanın sahibi iseniz, işçinize namaz kılmayı kolaylaştırın; Bir fabrikanın sahibi iseniz, işçinize namaz kılmayı kolaylaştırın; namaz vakitlerinde imkân tanıyın, namaz kılacak yer yapın.namaz vakitlerinde imkân tanıyın, namaz kılacak yer yapın. Bir dairede bulunuyorsanız, bir âmirseniz [namaz kılmayı kolaylaştırın.] Bir dairede bulunuyorsanız, bir âmirseniz [namaz kılmayı kolaylaştırın.]

Bütün âmirlerin hepsi dünyada mesuldür.Bütün âmirlerin hepsi dünyada mesuldür. Kim nerede âmir olduysa onların hepsi emrindeki insanların işlerinden mesuldür, Allah hesap soracak.Kim nerede âmir olduysa onların hepsi emrindeki insanların işlerinden mesuldür, Allah hesap soracak. Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkacak. Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çıkacak.

"Oh, çok şükür ben âmir değilim…" Hayır, umumiyetle herkes âmirdir."Oh, çok şükür ben âmir değilim…"

Hayır, umumiyetle herkes âmirdir.
Hiç olmazsa herkesin bir evi vardır. O evin reisidir, ailenin reisidir. Hiç olmazsa herkesin bir evi vardır. O evin reisidir, ailenin reisidir. Binâenaleyh, o ailesinden mesuldür. O ailesinin fertleri ona sorulacak.Binâenaleyh, o ailesinden mesuldür. O ailesinin fertleri ona sorulacak. Diyecekler ki; "Sen bu çocuğa ilim öğrettin mi? Sen bu çocuğa namaz kılmasını öğrettin mi?Diyecekler ki; "Sen bu çocuğa ilim öğrettin mi? Sen bu çocuğa namaz kılmasını öğrettin mi? Sen bu çocuğu gözettin mi? Sen bu çocuğun terbiyesine dikkat ettin mi?Sen bu çocuğu gözettin mi? Sen bu çocuğun terbiyesine dikkat ettin mi? Sen bu hanımına sahip çıktın mı? Sen bu hanımını çekip çevirdin mi?" gibiSen bu hanımına sahip çıktın mı? Sen bu hanımını çekip çevirdin mi?" gibi muhakkak bundan dolayı da bir hesap sorulacak. muhakkak bundan dolayı da bir hesap sorulacak.

Onun için âmirler de, iş başındaki insanlar da ibadeti kolaylaştırsınlar, zorlaştırmasınlar.Onun için âmirler de, iş başındaki insanlar da ibadeti kolaylaştırsınlar, zorlaştırmasınlar. İbadetten hayır gelir. Allah sever. İbadetten hayır gelir. Allah sever. Allah sevince de, Allah sevdi mi, bir insanın dostu Allah olursa onun sırtını kim yere getirebilir? Allah sevince de, Allah sevdi mi, bir insanın dostu Allah olursa onun sırtını kim yere getirebilir?

Kimse yan bakamaz. Hele bir yan baksın! Onun için, insan Allah'ın sevgisini kazanmaya gayret etmeli.Kimse yan bakamaz. Hele bir yan baksın!

Onun için, insan Allah'ın sevgisini kazanmaya gayret etmeli.
İbadetleri kolaylaştırmalı, ibadet edecek insanlara yardımcı olmalı,İbadetleri kolaylaştırmalı, ibadet edecek insanlara yardımcı olmalı, ibadet yerlerini açmalı, yapmalı, yaptırmalı. ibadet yerlerini açmalı, yapmalı, yaptırmalı.

Ev evrese mushafen. Altıncısı; "Bir mushaf miras bırakan kimse." O mushaf okunduğu müddetçe ecir alır. Ev evrese mushafen. Altıncısı; "Bir mushaf miras bırakan kimse."

O mushaf okunduğu müddetçe ecir alır.

Eskiden tabii şimdiki imkânlar yoktu, mushaflar elle yazılırdı,Eskiden tabii şimdiki imkânlar yoktu, mushaflar elle yazılırdı, ondan sonra başkasına kalırsa o okunduğu müddetçe ecir alırdı. Şimdi basılıyor.ondan sonra başkasına kalırsa o okunduğu müddetçe ecir alırdı. Şimdi basılıyor. Basılan Kur'ân-ı Kerîmler'den alırsınız, okunsun diye Kur'ansız arkadaşlarınıza, Basılan Kur'ân-ı Kerîmler'den alırsınız, okunsun diye Kur'ansız arkadaşlarınıza, evlerine hediye edersiniz, Kur'ânsız köy camilerine, daha başka yerlere hediye edersiniz;evlerine hediye edersiniz, Kur'ânsız köy camilerine, daha başka yerlere hediye edersiniz; okundukça defter-i a'mâlinize yazılır. Bu hadîs-i şerîften o anlaşılıyor. okundukça defter-i a'mâlinize yazılır. Bu hadîs-i şerîften o anlaşılıyor.

Sonuncusu yani yedincisi; ev tereke veleden sâlihan yestağfiru lehû ba'de mevtihî. Sonuncusu yani yedincisi; ev tereke veleden sâlihan yestağfiru lehû ba'de mevtihî. "Veyahut geride salih bir çocuk, evlat bırakan kimsedir ki"Veyahut geride salih bir çocuk, evlat bırakan kimsedir ki o evlat ona onun ölümünden sonra dua eder durur." Bu kimsenin de defteri çalışıyor. o evlat ona onun ölümünden sonra dua eder durur."

Bu kimsenin de defteri çalışıyor.

Buradan iki fayda, iki ders çıkar: Buradan iki fayda, iki ders çıkar:

Bir; evlatlarımızı salih evlat olarak yetiştirmeliyiz ki ölümümüzdenBir; evlatlarımızı salih evlat olarak yetiştirmeliyiz ki ölümümüzden sonra onlar hayırlı işler yaptıkça bizim defter-i a'mâlimiz çalışsın.sonra onlar hayırlı işler yaptıkça bizim defter-i a'mâlimiz çalışsın. Birinci vazifemiz, bu hadîs-i şerîften çıkan, akıllı insanın ibret alıp da yapacağı şeylerden birincisi bu.Birinci vazifemiz, bu hadîs-i şerîften çıkan, akıllı insanın ibret alıp da yapacağı şeylerden birincisi bu. Hayırlı evlat yetiştirmeye çalışalım. Hayırlı evlat yetiştirmeye çalışalım. Çok para kazanan evlat yetiştirmek değil, hayırlı evlat yetiştirmek... Çok para kazanan evlat yetiştirmek değil, hayırlı evlat yetiştirmek...

Umumiyetle, ben de tahsil çağından geçtim, liseyi okudum,Umumiyetle, ben de tahsil çağından geçtim, liseyi okudum, üniversiteyi [tercih ederken] "Hangi kısmı seçeceğim?" derken hepimiz aynı duyguların içinden geçtik.üniversiteyi [tercih ederken] "Hangi kısmı seçeceğim?" derken hepimiz aynı duyguların içinden geçtik. Sizler inşaallah, daha zekisinizdir, daha akıllıca hareket etmişsinizdir.Sizler inşaallah, daha zekisinizdir, daha akıllıca hareket etmişsinizdir. Umumiyetle hangi yerde daha çok para kazanılacak ise lise talebeleri o tarafa meylediyorlar. Umumiyetle hangi yerde daha çok para kazanılacak ise lise talebeleri o tarafa meylediyorlar.

"Aman çocuğumu filanca mektebe vereyim, oradan mezun olanlar çok para kazanıyor;"Aman çocuğumu filanca mektebe vereyim, oradan mezun olanlar çok para kazanıyor; ayda 100 bin lira kazanıyor, 50 bin lira kazanıyor." Oraya herkes hücum ediyor. ayda 100 bin lira kazanıyor, 50 bin lira kazanıyor."

Oraya herkes hücum ediyor.

"Hangi mektebe kaydedersem evlâdım hayırlı evlat olur, evlâdım salih kimse olur da"Hangi mektebe kaydedersem evlâdım hayırlı evlat olur, evlâdım salih kimse olur da Allah'ın sevdiği kimse olur da ben de ondan istifade ederim." diye düşünen yok! Allah'ın sevdiği kimse olur da ben de ondan istifade ederim." diye düşünen yok!

Vardır da, az olunca "yok" denilebiliyor. Vardır da, az olunca "yok" denilebiliyor.

Onun için, ikinci ders; -birincinin bir teferruâtı oluyor bu- evlatlarımızı hayırlı evlat olmaları içinOnun için, ikinci ders; -birincinin bir teferruâtı oluyor bu- evlatlarımızı hayırlı evlat olmaları için lazım olan yere nakletmek, oralarda okutmak, o ilimleri öğretmek gerekiyor. lazım olan yere nakletmek, oralarda okutmak, o ilimleri öğretmek gerekiyor.

Şimdi burada bu sözlerin arkasından olmuş bir hâdiseyi zikretmek gerekti. Şimdi burada bu sözlerin arkasından olmuş bir hâdiseyi zikretmek gerekti.

Ankara'da bir zât varmış, bizim fakültedeki talebelerimizden birisinin babası. Dört evlâdı varmış.Ankara'da bir zât varmış, bizim fakültedeki talebelerimizden birisinin babası. Dört evlâdı varmış. Birisini hâriciyeci yetiştirmiş, Siyasal Bilgiler'de okutmuş. Birisini hâriciyeci yetiştirmiş, Siyasal Bilgiler'de okutmuş. Hâriciyeci, yani devletin dış işlerine çalışan itibarlı bir kimse. İkincisi doktor olmuş.Hâriciyeci, yani devletin dış işlerine çalışan itibarlı bir kimse. İkincisi doktor olmuş. Üçüncüsü mühendis olmuş. Dördüncüsü de, bizim vaizlerden birisiyle arkadaşlığı varmış, Üçüncüsü mühendis olmuş. Dördüncüsü de, bizim vaizlerden birisiyle arkadaşlığı varmış, o vaiz onu kandırmış, aldatmış, getirmiş İlâhiyat fakültesine kaydettirmiş.o vaiz onu kandırmış, aldatmış, getirmiş İlâhiyat fakültesine kaydettirmiş. Akşam eve gidince baba nasıl sinirlenmiş; Akşam eve gidince baba nasıl sinirlenmiş;

"Hiç başka gidecek yer bulamadın mı, kaydolacak başka yer bulamadın mı?!" diye epeyce bir ona kızmış. "Hiç başka gidecek yer bulamadın mı, kaydolacak başka yer bulamadın mı?!" diye epeyce bir ona kızmış.

Ertesi gün gelmiş çocuk, o vaiz arkadaşına demiş ki; Ertesi gün gelmiş çocuk, o vaiz arkadaşına demiş ki;

"Ben dün seninle beraber İlâhiyat'a kaydımı yaptırdım ama babam oraya 'gerici fakülte' diyor."Ben dün seninle beraber İlâhiyat'a kaydımı yaptırdım ama babam oraya 'gerici fakülte' diyor. Onun için kaydımı alacağım oradan, kusura bakma." Onun için kaydımı alacağım oradan, kusura bakma."

"Yok, katiyen alma! Sen babanla beni görüştür, babana götür." demiş. "Yok, katiyen alma! Sen babanla beni görüştür, babana götür." demiş.

Demek tuttuğunu koparan bir çocuk.Demek tuttuğunu koparan bir çocuk. Adını söylediler ya, şimdi Ankara'da, adını bulmak için deftere bakmam lazım.Adını söylediler ya, şimdi Ankara'da, adını bulmak için deftere bakmam lazım. Yani olmuş bir hadise, masal değil, hakiki bir hadiseyi anlatıyorum. Yani olmuş bir hadise, masal değil, hakiki bir hadiseyi anlatıyorum.

Sonra hakikaten o vaiz o çocuğun babasına gitmiş, neler konuştu nasıl söylediyse ikna etmiş.Sonra hakikaten o vaiz o çocuğun babasına gitmiş, neler konuştu nasıl söylediyse ikna etmiş. İsteye istemeye çocuk İlâhiyat'ta kalmış. Ve okumuş, mezun olmuş. İsteye istemeye çocuk İlâhiyat'ta kalmış. Ve okumuş, mezun olmuş.

Şimdi o baba, mezun olduktan sonra evlâdının hayırlı bir evlat olduğunu gördüğü için diyormuş ki; Şimdi o baba, mezun olduktan sonra evlâdının hayırlı bir evlat olduğunu gördüğü için diyormuş ki;

"Ah keşke öbür evlatlarımı da burada okutsaydım, en hayırlısı bu çıktı!" "Ah keşke öbür evlatlarımı da burada okutsaydım, en hayırlısı bu çıktı!"

Başka fakültelerden çıkan hayırlı evlat olmaz mı? Hayır, öyle bir şey demedim.Başka fakültelerden çıkan hayırlı evlat olmaz mı?

Hayır, öyle bir şey demedim.
Her yerden çıkan evlat hayırlı olabilir de, mühim olan dindar yetiştirmek.Her yerden çıkan evlat hayırlı olabilir de, mühim olan dindar yetiştirmek. Hatta daha ileri giderek bir cümle daha söyleyeyim; bazen İlâhiyat'tan çıkar da hayırsız olabilir.Hatta daha ileri giderek bir cümle daha söyleyeyim; bazen İlâhiyat'tan çıkar da hayırsız olabilir. Mühim olan imanlı yetişmesi, öğrendiğini hazmetmesi; mü'min, muvahhid, Allah'tan korkan,Mühim olan imanlı yetişmesi, öğrendiğini hazmetmesi; mü'min, muvahhid, Allah'tan korkan, âhirette Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda hesap vereceğini idrak eden bir kimse olması.âhirette Allahu Teâlâ hazretlerinin huzurunda hesap vereceğini idrak eden bir kimse olması. Öyle kimse oldu mu; o zaman anasına babasına dininden dolayı hürmet etmek zorunda,Öyle kimse oldu mu; o zaman anasına babasına dininden dolayı hürmet etmek zorunda, hürmet eder, izzet eder, ikram eder, onun hizmetinde bulunur.hürmet eder, izzet eder, ikram eder, onun hizmetinde bulunur. Çünkü dinimizin emri, Resûlullah buyuruyor;Çünkü dinimizin emri, Resûlullah buyuruyor; biz büyüklere hizmeti başka bir maksatla yapmayız, dinimizin emri diye yaparız.biz büyüklere hizmeti başka bir maksatla yapmayız, dinimizin emri diye yaparız. Öyle yaptığımız için ecir alırız, iyi niyetle yapılan her şeyde ecir olduğu gibi... Öyle yaptığımız için ecir alırız, iyi niyetle yapılan her şeyde ecir olduğu gibi...

Demek ki buradan çıkartacağımız derslerden birincisi; evlâdımızı salih evlat yetiştirmektir.Demek ki buradan çıkartacağımız derslerden birincisi; evlâdımızı salih evlat yetiştirmektir. Bunun için ne kadar gayret sarf etsek azdır.Bunun için ne kadar gayret sarf etsek azdır. Ne kadar çok para sarf etsek; feda olsun, hepsi revâdır, hepsi câizdir. Ne kadar çok para sarf etsek; feda olsun, hepsi revâdır, hepsi câizdir. Evlâdın hayırlı, dindar, iyi bir kimse olması için insan elinden geleni yapmalı. Evlâdın hayırlı, dindar, iyi bir kimse olması için insan elinden geleni yapmalı. Ne kadar para; feda olsun! Hayırlı evlat yetişecek.Ne kadar para; feda olsun! Hayırlı evlat yetişecek. Âhirette bile, insan öldükten sonra bile defter-i a'mâli çalışacak. Bu bırakılır mı? Âhirette bile, insan öldükten sonra bile defter-i a'mâli çalışacak. Bu bırakılır mı?

İkincisi; âhirete irtihal etmiş olan büyüklerimizeİkincisi; âhirete irtihal etmiş olan büyüklerimize karşı bu hadîs-i şerîften elimize bir yardım fırsatı çıkıyor.karşı bu hadîs-i şerîften elimize bir yardım fırsatı çıkıyor. Demek ki biz salih kimse olursak, Allah'ın sevdiği iyi bir kimse olursak; Demek ki biz salih kimse olursak, Allah'ın sevdiği iyi bir kimse olursak; bizi yetiştirenler, bizim analarımız, babalarımız, yestağfiru lehû ba'de mevtihî, bizi yetiştirenler, bizim analarımız, babalarımız, yestağfiru lehû ba'de mevtihî, kendisinin ölümünden sonra kendisi için istiğfar ediverdiğimiz, kendisinin ölümünden sonra kendisi için istiğfar ediverdiğimiz, "Yâ Rabbi! Babamı, dedemi, ninemi afv u mağfiret eyle!" diye hakkında dua ediverdiğimiz"Yâ Rabbi! Babamı, dedemi, ninemi afv u mağfiret eyle!" diye hakkında dua ediverdiğimiz kimseler bizden fayda görecekler. Bu hadîs-i şerîften o çıkıyor. kimseler bizden fayda görecekler. Bu hadîs-i şerîften o çıkıyor.

O halde biz bir taraftan da geçmişlerimizi; babalarımızı, dedelerimizi, analarımızı,O halde biz bir taraftan da geçmişlerimizi; babalarımızı, dedelerimizi, analarımızı, ninelerimizi hayırla yâd edelim, hayır dua edelim, onlara istiğfar ediverelim. ninelerimizi hayırla yâd edelim, hayır dua edelim, onlara istiğfar ediverelim. Yaptığımız ibadetlerden, duamızdan onlara pay ayıralım. Onlar için hayr u hasenât yapıverelim.Yaptığımız ibadetlerden, duamızdan onlara pay ayıralım. Onlar için hayr u hasenât yapıverelim. "Şu, babamın ruhu için; al şu parayı." diye fakire fukarâya hayır hasenât yapıverelim ki "Şu, babamın ruhu için; al şu parayı." diye fakire fukarâya hayır hasenât yapıverelim ki onlar bundan istifade etsinler. onlar bundan istifade etsinler.

Bu da âhirete irtihal etmiş olan büyüklerimize karşı yapabileceğimiz bazı şeylerin olduğunu gösteriyor.Bu da âhirete irtihal etmiş olan büyüklerimize karşı yapabileceğimiz bazı şeylerin olduğunu gösteriyor. Yani müjdeli bir şey... İnsan bazen ister [ama] ne yapsın, kabri açıp da içine bir şey mi koyacak,Yani müjdeli bir şey... İnsan bazen ister [ama] ne yapsın, kabri açıp da içine bir şey mi koyacak, mümkün değil; hayır yaparsa, kendisi salih evlat olursa, o zaman onlara bir fayda gidiyor. mümkün değil; hayır yaparsa, kendisi salih evlat olursa, o zaman onlara bir fayda gidiyor.

Onun için, ben yakınlarımdan büyükleri âhirete göçmüş bir kimse olursa,Onun için, ben yakınlarımdan büyükleri âhirete göçmüş bir kimse olursa, gittiğimde böyle bir şeyler söylüyorum, hatırlatıyorum: gittiğimde böyle bir şeyler söylüyorum, hatırlatıyorum:

"Bakın, şimdi siz bu sevdiğiniz kimseden ayrıldınız, o âhirete göçtü, siz geride kaldınız."Bakın, şimdi siz bu sevdiğiniz kimseden ayrıldınız, o âhirete göçtü, siz geride kaldınız. Kalbiniz mahzun, ondan ayrıldığınızdan dolayı üzüntülüsünüz. Kalbiniz mahzun, ondan ayrıldığınızdan dolayı üzüntülüsünüz. Onun için bir şeyler yapmak için çırpınıp durursunuz.Onun için bir şeyler yapmak için çırpınıp durursunuz. Bunun en kestirme, en güzel çaresi sizin salih insan olmanızdır. Bunun en kestirme, en güzel çaresi sizin salih insan olmanızdır. Salih insan oldunuz mu, dua ettiniz mi, istiğfar ettiniz mi yaptıklarınızın sevabı ona gider,Salih insan oldunuz mu, dua ettiniz mi, istiğfar ettiniz mi yaptıklarınızın sevabı ona gider, defter-i a'mâli çalışır, o yüzden afv u mağfiret olur." Bu hadîs-i şerîf bu kadar.defter-i a'mâli çalışır, o yüzden afv u mağfiret olur."

Bu hadîs-i şerîf bu kadar.
Bir daha, bakalım hatırınızda tutabildiniz mi, içinizden tekrarlayın,Bir daha, bakalım hatırınızda tutabildiniz mi, içinizden tekrarlayın, ben de kitaba bakmadan söylemeye çalışayım: Bir; bir ilim öğretmişse bir kimse.ben de kitaba bakmadan söylemeye çalışayım:

Bir; bir ilim öğretmişse bir kimse.
İki; bir çeşme, su akıtmışsa. Üç; bir kuyu kazmışsa. Dört; bir ağaç dikmişse.İki; bir çeşme, su akıtmışsa. Üç; bir kuyu kazmışsa. Dört; bir ağaç dikmişse. Beş; bir mescit bina etmişse. Altı; okunan Kur'ân-ı Kerîm miras bırakmışsa.Beş; bir mescit bina etmişse. Altı; okunan Kur'ân-ı Kerîm miras bırakmışsa. Yedi; arkasından salih evlat bırakmışsa. Akılda kalabilir. Diğer hadîs-i şerîfe geçiyoruz. Yedi; arkasından salih evlat bırakmışsa.

Akılda kalabilir.

Diğer hadîs-i şerîfe geçiyoruz.

Seb'u mevâtıne lâ tecûzü fîhe's-salâtu:Seb'u mevâtıne lâ tecûzü fîhe's-salâtu: "Yedi mevkide namaz kılmak câiz olmaz." diyor Peygamber Efendimiz. "Yedi mevkide namaz kılmak câiz olmaz." diyor Peygamber Efendimiz.

"Yedi yerde, mahalde namaz kılmanız doğru olmaz." Nedir bu yedi mahal? "Yedi yerde, mahalde namaz kılmanız doğru olmaz."

Nedir bu yedi mahal?

Bir; zâhiru beytillâhi'l-atîk. "Allah'ın kadîm, atîk olan Beytullah'ının üstünde namaz kılmak câiz olmaz." Bir; zâhiru beytillâhi'l-atîk. "Allah'ın kadîm, atîk olan Beytullah'ının üstünde namaz kılmak câiz olmaz."

Beytullah neresidir? Kâbe-i Muazzama.Beytullah neresidir?

Kâbe-i Muazzama.
Hani siyah renkli, üstü sırmalı âyetlerle süslenmiş örtüyle örtülen, köşesinde Hacer-i Esved olan bina.Hani siyah renkli, üstü sırmalı âyetlerle süslenmiş örtüyle örtülen, köşesinde Hacer-i Esved olan bina. Onun adı Beytullâhi'l-atîk'dir. Tâ Hz. Âdem zamanından beri vardı. Onun adı Beytullâhi'l-atîk'dir. Tâ Hz. Âdem zamanından beri vardı. Yani şimdiki hâliyle olmadı, muhakkak tamirler gördü; ama o zamandan beri vardı. Yani şimdiki hâliyle olmadı, muhakkak tamirler gördü; ama o zamandan beri vardı.

İnne evvele beytin vudıa li'n-nâsi lellezî bi-bekkete mübârekenİnne evvele beytin vudıa li'n-nâsi lellezî bi-bekkete mübâreken ve hüden li'l-âlemîn âyet-i kerîmesinde izah edilir. Onun üstünde namaz câiz olur mu? Olmaz. ve hüden li'l-âlemîn âyet-i kerîmesinde izah edilir.

Onun üstünde namaz câiz olur mu?

Olmaz.

Neden? Hürmetine ters düşer.Neden?

Hürmetine ters düşer.
Kâbe-i Muazzama, istikameti bile hürmet edilecek bir mübarek yerdir.Kâbe-i Muazzama, istikameti bile hürmet edilecek bir mübarek yerdir. Müslümanlar Kâbe cihetine doğru bile tükürmezler, yüznumaralarını Kâbe'ye doğruMüslümanlar Kâbe cihetine doğru bile tükürmezler, yüznumaralarını Kâbe'ye doğru veya Kâbe'ye sırtını çevirmiş yapmazlar. Yanı dönük yapacak.veya Kâbe'ye sırtını çevirmiş yapmazlar. Yanı dönük yapacak. Evindeki yüznumaranın yapılışında kendisinin sözü geçmişse, o zaman düşüneceği şey ne olacak? Evindeki yüznumaranın yapılışında kendisinin sözü geçmişse, o zaman düşüneceği şey ne olacak?

Yüznumara kıbleye sırtı veya kendi yüzü gelecek şekilde olmayacak.Yüznumara kıbleye sırtı veya kendi yüzü gelecek şekilde olmayacak. Kıble cihetine bile böyle hürmet etmek lazım. Alim bir tanıdığım var, bir akşam bir yere ziyarete gittik.Kıble cihetine bile böyle hürmet etmek lazım.

Alim bir tanıdığım var, bir akşam bir yere ziyarete gittik.
Baktım bir koltuğu seçti, oturdu. Sonra bana eğildi, fısıldadı, diyor ki; Baktım bir koltuğu seçti, oturdu. Sonra bana eğildi, fısıldadı, diyor ki;

"Ben hangi yerde oturursam otururum, mümkünse kıbleye doğru dönük oturmayı tercih ederim." "Ben hangi yerde oturursam otururum, mümkünse kıbleye doğru dönük oturmayı tercih ederim."

Tabii istikameti bile muhterem olunca elbette kendisine hürmet daha da revâ oluyor.Tabii istikameti bile muhterem olunca elbette kendisine hürmet daha da revâ oluyor. Mesela orada cidal, kavga gürültü olmaz. Neresi? Mesela orada cidal, kavga gürültü olmaz.

Neresi?

Beytullâhi'l-haram. Muhterem olan Beytullah orası. Kavga, cidâl, füsuk olmaz. Üstünde de namaz olmaz. Beytullâhi'l-haram. Muhterem olan Beytullah orası. Kavga, cidâl, füsuk olmaz.

Üstünde de namaz olmaz.

Yalnız [şunu] duydum: Kafkas mücahidi Şeyh Şamil oraya hacca gitmiş.Yalnız [şunu] duydum: Kafkas mücahidi Şeyh Şamil oraya hacca gitmiş. Müslümanlar çok seviyorlar tabii...Müslümanlar çok seviyorlar tabii... O kadar rağbet etmişler ki herkes görsün diye Kâbe'nin üstüne çıkarmışlar,O kadar rağbet etmişler ki herkes görsün diye Kâbe'nin üstüne çıkarmışlar, halkın izdihamından ve tehacümünden dolayı... halkın izdihamından ve tehacümünden dolayı...

O kadar hürmet ediliyor ediliyor ama işte Kafkasya elden gitti... Bir ara İslâm diyarı idi, elden gitti.O kadar hürmet ediliyor ediliyor ama işte Kafkasya elden gitti... Bir ara İslâm diyarı idi, elden gitti. Kavga gürültü, harp, yardımlaşılamadı; Şeyh Şamiller'in memleketi olduğu halde elden etti. Kavga gürültü, harp, yardımlaşılamadı; Şeyh Şamiller'in memleketi olduğu halde elden etti.

Allah müslümanlara uyanıklık versin. Kuru kuruya temenni de fayda etmiyor.Allah müslümanlara uyanıklık versin.

Kuru kuruya temenni de fayda etmiyor.
Müslümanların gözünü açması lazım, düşmana memleketlerini kaptırmaması lazım. Müslümanların gözünü açması lazım, düşmana memleketlerini kaptırmaması lazım.

Hürmetsizlik olacağından Kâbe'nin üstünde namaz kılmak olmaz. Hürmetsizlik olacağından Kâbe'nin üstünde namaz kılmak olmaz.

İkincisi; ve'l-makberetü. "Kabirde, kabrin üzerinde namaz kılmak olmaz." İkincisi; ve'l-makberetü. "Kabirde, kabrin üzerinde namaz kılmak olmaz."

Orada da bir hürmetsizlik var. Belki bazı kimseler de kabri bir ibadet yeri gibi [düşünmüş olabilirler.]Orada da bir hürmetsizlik var. Belki bazı kimseler de kabri bir ibadet yeri gibi [düşünmüş olabilirler.] Hele kabre doğru namaz kılmak hiç doğru olmaz. Bazısı öyle yaparlar. Hele kabre doğru namaz kılmak hiç doğru olmaz. Bazısı öyle yaparlar. O tehlike olduğundan kabrin üstünde de namaz kılmak olmaz. O tehlike olduğundan kabrin üstünde de namaz kılmak olmaz.

Ve'l-mezbeletü. "Çer-çöp yerde, çöplükte de namaz kılınmaz." Neden? Ve'l-mezbeletü. "Çer-çöp yerde, çöplükte de namaz kılınmaz."

Neden?

Namaz kıymetli de ondan. Namazın şânı, şerefi var. Öyle olur olmaz yerde kılınır mı? Namaz kıymetli de ondan. Namazın şânı, şerefi var. Öyle olur olmaz yerde kılınır mı?

Namaz tertemiz, pak yerde kılınacak. "Ben üstümü temizledim, abdest de aldım..." Namaz tertemiz, pak yerde kılınacak.

"Ben üstümü temizledim, abdest de aldım..."

Secde ettiğin yer de temiz olacak, ayağını bastığın yer de temiz olacak, her taraf temiz olacak.Secde ettiğin yer de temiz olacak, ayağını bastığın yer de temiz olacak, her taraf temiz olacak. Yani namaz kıldığın yerin de temiz olması lazım. Mezbelede onun için namaz olmaz. Yani namaz kıldığın yerin de temiz olması lazım. Mezbelede onun için namaz olmaz.

Ve'l-meczeretü. "Mahal-i cüzür, yani kurbanların kesildiği,Ve'l-meczeretü. "Mahal-i cüzür, yani kurbanların kesildiği, hayvanların kesildiği mezbaha gibi yerlerde, burada da namaz kılmak olmaz." hayvanların kesildiği mezbaha gibi yerlerde, burada da namaz kılmak olmaz."

Ve'l-hammâmu. "Hamamda da namaz olmaz." Tabii burada bir izahta bulanmak lazım.Ve'l-hammâmu. "Hamamda da namaz olmaz."

Tabii burada bir izahta bulanmak lazım.
Hamam bizim memleketimizde bölme bölme oluyor. Hamam bizim memleketimizde bölme bölme oluyor. İçi oluyor, dışı oluyor, sağı oluyor, solu oluyor, soğukluğu oluyor, sıcaklığı oluyor, İçi oluyor, dışı oluyor, sağı oluyor, solu oluyor, soğukluğu oluyor, sıcaklığı oluyor, iyice terleme yeri filan oluyor. Yıkanılan yerinde olmaz. Oraya ayrı kapıdan giriliyor. iyice terleme yeri filan oluyor. Yıkanılan yerinde olmaz. Oraya ayrı kapıdan giriliyor. Yıkandığı yerde insan temiz olmadığı için olmaz. Ama dış tarafında başka odaları olan bir hamamda olur.Yıkandığı yerde insan temiz olmadığı için olmaz. Ama dış tarafında başka odaları olan bir hamamda olur. Yani biz hamam sözünü böyle anlamalıyız; yıkanılan yerde namaz olmaz. Yani biz hamam sözünü böyle anlamalıyız; yıkanılan yerde namaz olmaz.

Ve atanü'l-ibili. "Develerin sulanmak için bekletildiği yerde olmaz." Ve atanü'l-ibili. "Develerin sulanmak için bekletildiği yerde olmaz."

Develeri sularlar, ondan sonra o çeşmenin veya kuyunun yanında bir yere çekerlermiş.Develeri sularlar, ondan sonra o çeşmenin veya kuyunun yanında bir yere çekerlermiş. Biraz dinlendirdikten sonra bir daha içirirlermiş. Demek ki hayvan kâfi miktarda içemiyor,Biraz dinlendirdikten sonra bir daha içirirlermiş. Demek ki hayvan kâfi miktarda içemiyor, dinlene dinlene içiyor veyahut birisi içtikten sonra ötekiler içinceye kadar [diğerleri] beklesin diye...dinlene dinlene içiyor veyahut birisi içtikten sonra ötekiler içinceye kadar [diğerleri] beklesin diye... Tabii orada oturup kalkıyor, hayvan pisletir. Onun için Tabii orada oturup kalkıyor, hayvan pisletir. Onun için o gibi yerlerde -adeta ağıl gibi oluyor- develerin, koyun sürülerinin yerlerinde de olmaz.o gibi yerlerde -adeta ağıl gibi oluyor- develerin, koyun sürülerinin yerlerinde de olmaz. Yine temizlikle ilgili bir yasak. Ve mehaccetü't-tarîki. "Yolun ortasında namaz olmaz." Yine temizlikle ilgili bir yasak.

Ve mehaccetü't-tarîki. "Yolun ortasında namaz olmaz."

Herkesin gelip geçmesini zorlaştırdığı için. Bir de insanın gönlü, gözü takıldığı için.Herkesin gelip geçmesini zorlaştırdığı için. Bir de insanın gönlü, gözü takıldığı için. Gelen geçen; "Yanımdan birisi geçti... Birisi gürültü yaptı geçti... Birisi şıngırdadı...Gelen geçen; "Yanımdan birisi geçti... Birisi gürültü yaptı geçti... Birisi şıngırdadı... Ötekisi zil çaldı...Berikisi çıngırak [çaldı...]" Namazın [huzuru] kalmaz.Ötekisi zil çaldı...Berikisi çıngırak [çaldı...]" Namazın [huzuru] kalmaz. Demek ki yol ortasında olmayacak; sâlim, sakin bir yerde olacak. Bütün bunlar neyi gösteriyor? Demek ki yol ortasında olmayacak; sâlim, sakin bir yerde olacak.

Bütün bunlar neyi gösteriyor?

Namazın huzurlu, temiz, pak, namazın şânına şerefine uygun yerlerde kılınması gerektiğini gösteriyor.Namazın huzurlu, temiz, pak, namazın şânına şerefine uygun yerlerde kılınması gerektiğini gösteriyor. Namaz kılınan yerlere de hürmet edilmesi gerektiği buradan çıkıyor. Namaz kılınan yerlere de hürmet edilmesi gerektiği buradan çıkıyor. Demek ki namaz kılınan yer pislenmez. Namaz kılınan yer kirletilmez. Demek ki namaz kılınan yer pislenmez. Namaz kılınan yer kirletilmez. Namaz kılınan yer çer-çöp, toz-toprak mahalli olmaz. Namaz kılınan yer çer-çöp, toz-toprak mahalli olmaz.

Maalesef bizim memlekette bu duygu biraz bazı kimselerde zayıf. Maalesef bizim memlekette bu duygu biraz bazı kimselerde zayıf.

Ben otobüsle seyahat ediyorum; otobüs duruyor, mola veriyor. Namaz kılacak yer var mı? Var.Ben otobüsle seyahat ediyorum; otobüs duruyor, mola veriyor.

Namaz kılacak yer var mı?

Var.
"Mescit" yazmışlar, bir oda... Giriyorsunuz; Allah!.."Mescit" yazmışlar, bir oda... Giriyorsunuz; Allah!.. Orada üstüne otura kalka, namaz kıla kıla seccadelerin rengi değişmiş, simsiyah olmuş.Orada üstüne otura kalka, namaz kıla kıla seccadelerin rengi değişmiş, simsiyah olmuş. Toz toprak, benzinliğin mazot bulaşığı, bilmem ne bulaşığı; her şey dolu...Toz toprak, benzinliğin mazot bulaşığı, bilmem ne bulaşığı; her şey dolu... "Burası mescit." Öyle şey olur mu? Mescitten içeriye girdiğin zaman kar gibi bembeyaz olmalı. "Burası mescit." Öyle şey olur mu?

Mescitten içeriye girdiğin zaman kar gibi bembeyaz olmalı.

Bir kireç badanası zor bir şey mi? Bir kireç badanası zor bir şey mi?

Ben bile; "Al şuradan beş yüz lira veyahut bin lira, burayı badana ediver." diyebilirim.Ben bile; "Al şuradan beş yüz lira veyahut bin lira, burayı badana ediver." diyebilirim. Ben gittikten sonra yapacağını bilsem diyebilirim. Tertemiz olacak. Ben gittikten sonra yapacağını bilsem diyebilirim. Tertemiz olacak.

Sonra onları mübarek, götür, her benzin istasyonunda su akıyor, bir akıttırıver, yıkayıver.Sonra onları mübarek, götür, her benzin istasyonunda su akıyor, bir akıttırıver, yıkayıver. İki tanesini bir gün yıka, iki tanesini bir gün yıka; seccadeler bir temizlensin.İki tanesini bir gün yıka, iki tanesini bir gün yıka; seccadeler bir temizlensin. Üstüne kedi mi geldi, fare mi gezdi, şöyle mi oldu böyle mi oldu...Üstüne kedi mi geldi, fare mi gezdi, şöyle mi oldu böyle mi oldu... Kapısı belli değil, penceresi belli değil... İbadet yerlerine hürmet etmek lazım. Kapısı belli değil, penceresi belli değil...

İbadet yerlerine hürmet etmek lazım.

"Kadınlar için evlerinde ibadete mahsus bir yer, mahal, bir köşe olursa iyi olur." diye kitaplarımız yazar."Kadınlar için evlerinde ibadete mahsus bir yer, mahal, bir köşe olursa iyi olur." diye kitaplarımız yazar. Tertemiz, huzurlu bir yer olursa [güzel olur.] Hatta kadınlar itikâfa evlerinde girerler. Tertemiz, huzurlu bir yer olursa [güzel olur.] Hatta kadınlar itikâfa evlerinde girerler. Evinin bir köşesini ibadet mahalli yapması; gürültüsüz, sakin, temiz, pak bir yer iyi olur. Evinin bir köşesini ibadet mahalli yapması; gürültüsüz, sakin, temiz, pak bir yer iyi olur.

Diğer hadîs-i şerîfe geçiyoruz: Diğer hadîs-i şerîfe geçiyoruz:

Seb'u hisâlin hünne cevâmiu'l-hayri.Seb'u hisâlin hünne cevâmiu'l-hayri. "Yedi hasletvasıfsıfat vardır ki bunlar hayrı kendisinde toplamış şeylerdir." "Yedi hasletvasıfsıfat vardır ki bunlar hayrı kendisinde toplamış şeylerdir."

Bu yedi şeyi ben bir bir parmaklarımla birkaç defa saydım, yedi çıkmadı, altı çıktı.Bu yedi şeyi ben bir bir parmaklarımla birkaç defa saydım, yedi çıkmadı, altı çıktı. Herhalde burada bir yanlışlık var. Ya yedi taneden bir tanesi satıra yazılmamış, yazılma eksikliği var;Herhalde burada bir yanlışlık var. Ya yedi taneden bir tanesi satıra yazılmamış, yazılma eksikliği var; ya da buraya kadar hadîs-i şerîfler seb'un, seb'un, seb'un diye geliyor geliyor,ya da buraya kadar hadîs-i şerîfler seb'un, seb'un, seb'un diye geliyor geliyor, buradan itibaren sittün-altı diye geçiyor, bu da sittun olacaktı, buradan itibaren sittün-altı diye geçiyor, bu da sittun olacaktı, eli alıştığı için müstensih burada da seb'un deyiverdi, bu da olabilir.eli alıştığı için müstensih burada da seb'un deyiverdi, bu da olabilir. Ya seb' değil de sittir, yani yedi değildir altıdır; veyahut burada altı şey yazılı, Ya seb' değil de sittir, yani yedi değildir altıdır; veyahut burada altı şey yazılı, bir tanesi daha var ama o buraya kaydedilmemiş. bir tanesi daha var ama o buraya kaydedilmemiş. Birkaç defa saydım, siz de bakın şimdi, sayın, nasıl olacak... Bir; hubbu'l-İslâmi. "İslâm'ı sevmek." Birkaç defa saydım, siz de bakın şimdi, sayın, nasıl olacak...

Bir; hubbu'l-İslâmi. "İslâm'ı sevmek."

İslâm dini insana hem dünyanın hem âhiretin saadetini temin ediyor.İslâm dini insana hem dünyanın hem âhiretin saadetini temin ediyor. Her türlü hayrı kendisinde cem etmiş olan mübarek bir din. Her türlü hayrı kendisinde cem etmiş olan mübarek bir din.

İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm.İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm. "Allah indinde bir tek din var, yegâne din var, makbul ve muteber din var; İslâm. Başka din yok." "Allah indinde bir tek din var, yegâne din var, makbul ve muteber din var; İslâm. Başka din yok."

"Efendim işte Hıristiyanlık, Yahudilik, Zerdüştîlik, Hinduluk, Şintoizm…" "Efendim işte Hıristiyanlık, Yahudilik, Zerdüştîlik, Hinduluk, Şintoizm…"

İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm. "Allah indinde tek din vardır, o da sadece İslâm'dır." İnne'd-dîne inda'llâhi'l-İslâm. "Allah indinde tek din vardır, o da sadece İslâm'dır."

Ve men yebteği ğayre'l-İslâmi dînen fe-len yukbele minhu.Ve men yebteği ğayre'l-İslâmi dînen fe-len yukbele minhu. "İslâm'dan gayri bir dine sülûk eden, bir başka dine giren kimseden o din kabul olmayacak." "İslâm'dan gayri bir dine sülûk eden, bir başka dine giren kimseden o din kabul olmayacak."

İstediği kadar çırpınsın... İstediği kadar çırpınsın...

Bu ikisi de âyet-i kerîmedir. İslâm'dan gayrı din arayan, din edinmeye çalışan kabul olmayacak. Bu ikisi de âyet-i kerîmedir. İslâm'dan gayrı din arayan, din edinmeye çalışan kabul olmayacak.

"O zaman dünyanın üzerindeki her insanın müslüman olması lazım hocam." "O zaman dünyanın üzerindeki her insanın müslüman olması lazım hocam."

Evet, bu dünya üzerindeki her insanın vazifesi Müslümanlığı aramak, bulmak, öğrenmek, müslüman olmak! Evet, bu dünya üzerindeki her insanın vazifesi Müslümanlığı aramak, bulmak, öğrenmek, müslüman olmak!

"Brezilya'dakiler de mi?" Hem Güney Amerika'dakiler, hem Kuzey Amerika'dakiler,"Brezilya'dakiler de mi?"

Hem Güney Amerika'dakiler, hem Kuzey Amerika'dakiler,
hem kutuptaki Eskimolar, hem Rusya'dakiler, hem Japonya'dakiler,hem kutuptaki Eskimolar, hem Rusya'dakiler, hem Japonya'dakiler, hem Hint'tekiler, hem Çin'dekiler; hepsi İslâm'ı öğrenmek zorunda! "Nereden bilsinler?" hem Hint'tekiler, hem Çin'dekiler; hepsi İslâm'ı öğrenmek zorunda!

"Nereden bilsinler?"

Bugün İslâm'ı bilmeyen, duymayan insanın kaldığını tahmin etmiyorum.Bugün İslâm'ı bilmeyen, duymayan insanın kaldığını tahmin etmiyorum. Eskiden İslâm inancının, İslâm fikrinin ulaşamadığı kimseler, şahıslar olabilirdi. Eskiden İslâm inancının, İslâm fikrinin ulaşamadığı kimseler, şahıslar olabilirdi. Ama bugün dünya küçüldü, dünyanın bir yerinde 'çıt' yaptığı zaman bu tarafından duyuluyor.Ama bugün dünya küçüldü, dünyanın bir yerinde 'çıt' yaptığı zaman bu tarafından duyuluyor. Her şey mâlum. Onun için İslâm diye bir dini duymamış olmak mümkün değil. Her şey mâlum. Onun için İslâm diye bir dini duymamış olmak mümkün değil.

Ama yine farz edelim ki Himalayalar'ın 8000 metre yüksekliğindeki bir köydeAma yine farz edelim ki Himalayalar'ın 8000 metre yüksekliğindeki bir köyde adam hiç medeniyet görmemiş, kendi başına yaşıyor. adam hiç medeniyet görmemiş, kendi başına yaşıyor. Veyahut Brezilya'nın balta girmemiş Amazon ormanları içindeVeyahut Brezilya'nın balta girmemiş Amazon ormanları içinde daha hiç keşfedilmemiş bir insan grubu yaşıyor.daha hiç keşfedilmemiş bir insan grubu yaşıyor. Dünyanın onlardan haberi yok, onların dünyadan haberi yok. Bunlar ne olacak? Dünyanın onlardan haberi yok, onların dünyadan haberi yok. Bunlar ne olacak?

Bunların da vazifesi Allahu Teâlâ hazretlerini bulmaktır,Bunların da vazifesi Allahu Teâlâ hazretlerini bulmaktır, Allahu Teâlâ hazretlerine inanmaktır, Allahu Teâlâ hazretlerini bilmektir. Herkesin vazifesi budur. Allahu Teâlâ hazretlerine inanmaktır, Allahu Teâlâ hazretlerini bilmektir.

Herkesin vazifesi budur.

Onun için İbrahim aleyhisselam mâlum, putlara tapılan bir cemiyette, Mezopotamya'da,Onun için İbrahim aleyhisselam mâlum, putlara tapılan bir cemiyette, Mezopotamya'da, Irak'ın olduğu yerde yetişti. İnsanlar yıldızlara, güneşe, aya, geceye, gündüze, putlara tapıyorlardı.Irak'ın olduğu yerde yetişti. İnsanlar yıldızlara, güneşe, aya, geceye, gündüze, putlara tapıyorlardı. Kur'ân-ı Kerîm'de güzelce anlatıyor. Gece bastığı zaman bir yıldız gördü. Kur'ân-ı Kerîm'de güzelce anlatıyor. Gece bastığı zaman bir yıldız gördü.

Felemmâ cenne aleyhi'l-leylü reâ kevkebâ. "'Bir yıldız gördüm.' dedi." Felemmâ cenne aleyhi'l-leylü reâ kevkebâ. "'Bir yıldız gördüm.' dedi."

Kâle hâzâ rabbî. "'Bu mu acaba benim rabbim?' dedi." Kâle hâzâ rabbî. "'Bu mu acaba benim rabbim?' dedi."

Öyle diyorlar ya, muhitindeki insanlar onlara tapıyor.Öyle diyorlar ya, muhitindeki insanlar onlara tapıyor. Gurûb edince, batınca, ufuktan kaybolunca dedi ki; "Böyle batan şey tanrı olmaz!" Gurûb edince, batınca, ufuktan kaybolunca dedi ki;

"Böyle batan şey tanrı olmaz!"

Ayı gördü, güneşi gördü; onların battığını görünce, ondan sonraAyı gördü, güneşi gördü; onların battığını görünce, ondan sonra uzun muhakemelerden geçtikten sonra dedi ki; "Rabbim bunları yaratandır, bunları da yaratmış olandır.uzun muhakemelerden geçtikten sonra dedi ki;

"Rabbim bunları yaratandır, bunları da yaratmış olandır.
Semaları, yeri yaratan Allahu Teâlâ hazretlerine iman ettim!" Semaları, yeri yaratan Allahu Teâlâ hazretlerine iman ettim!"

İnsan böyle bir istidlal yani muhakeme ile kendisini yaratanı olduğunu idrak etmekle vazifelidir.İnsan böyle bir istidlal yani muhakeme ile kendisini yaratanı olduğunu idrak etmekle vazifelidir. Ama şeriatin ahkâmı kendisine ulaşmadığı için onlarla mükellef değildir;Ama şeriatin ahkâmı kendisine ulaşmadığı için onlarla mükellef değildir; çünkü ulaşmamıştır, ulaşmayınca mükellef olmaz. Burada bu münasebetle bir hususu da söylemek lazım: çünkü ulaşmamıştır, ulaşmayınca mükellef olmaz.

Burada bu münasebetle bir hususu da söylemek lazım:

Allahu Teâlâ hazretlerinin Âdem aleyhisselam'dan bize kadar dünyaya peygamber gönderip deAllahu Teâlâ hazretlerinin Âdem aleyhisselam'dan bize kadar dünyaya peygamber gönderip de öğrettiği dinlerin hepsinin aslı, esası, çekirdeği İslâm'dır. Hz. Âdem hangi dini öğretti? öğrettiği dinlerin hepsinin aslı, esası, çekirdeği İslâm'dır.

Hz. Âdem hangi dini öğretti?

İslâm'ı öğretti. Hz. Musa hangi dini öğretti? İslâm'ın özünü, esasını öğretti. İslâm'ı öğretti.

Hz. Musa hangi dini öğretti?

İslâm'ın özünü, esasını öğretti.

Ama o peygamberlerden sonra kavimleri şaşırdılar, sapıttılar, değiştirdiler, bozdular. Ama o peygamberlerden sonra kavimleri şaşırdılar, sapıttılar, değiştirdiler, bozdular.

Hiç İsa aleyhisselâm'ın "Beni mâbut ittihaz edin, beni kendinize ilah yapın,Hiç İsa aleyhisselâm'ın "Beni mâbut ittihaz edin, beni kendinize ilah yapın, bana tapının." demesi mümkün mü? Hâşâ sümme hâşâ! Asla ve kat'a! bana tapının." demesi mümkün mü?

Hâşâ sümme hâşâ! Asla ve kat'a!

İsa aleyhisselam bizim gibi bir beşer idi, bizim gibi bir insan idi.İsa aleyhisselam bizim gibi bir beşer idi, bizim gibi bir insan idi. Allahu Teâlâ hazretleri onu peygamberlikle vazifelendirdi. Muhterem bir aileden geliyor idi.Allahu Teâlâ hazretleri onu peygamberlikle vazifelendirdi. Muhterem bir aileden geliyor idi. Anası da muhterem bir kimseydi, cennet ehlinden bir kimse.Anası da muhterem bir kimseydi, cennet ehlinden bir kimse. Allahu Teâlâ hazretleri onu peygamberlikle vazifelendirdi, o da Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığından,Allahu Teâlâ hazretleri onu peygamberlikle vazifelendirdi, o da Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığından, birliğinden, kudretinden bahsetti. İnsanları hakka, hayra, Allahu Teâlâ hazretlerine itaate devam etti.birliğinden, kudretinden bahsetti. İnsanları hakka, hayra, Allahu Teâlâ hazretlerine itaate devam etti. İslâm'ı öğretti. Hz. Musa da İslâm'ı öğretti. Hz. İbrahim de İslâm'ı öğretti.İslâm'ı öğretti. Hz. Musa da İslâm'ı öğretti. Hz. İbrahim de İslâm'ı öğretti. Onun için, biz de; "Hanif ve müslim olarak İbrahim aleyhisselâm'ın milletindenim." deriz. Onun için, biz de; "Hanif ve müslim olarak İbrahim aleyhisselâm'ın milletindenim." deriz. Yani onun dini, inancı üzerine; değişen bir şey yok, hep aynı şeyi öğrettiler. Yani onun dini, inancı üzerine; değişen bir şey yok, hep aynı şeyi öğrettiler.

Ama insanlar bozdular.Ama insanlar bozdular. Çünkü burada bir hâdise olur, bu hâdiseyi dışarıda başkası başka türlü anlatır.Çünkü burada bir hâdise olur, bu hâdiseyi dışarıda başkası başka türlü anlatır. Buradaki on kişiden dinle, onu da başka başka anlatır.Buradaki on kişiden dinle, onu da başka başka anlatır. İnsanlar hâdiseleri başka başka şekillerde görürler, anlatırlar. İnsanlar hâdiseleri başka başka şekillerde görürler, anlatırlar. Bir söz söylersin, sonra o sözün akisleri kulağına gelir; Bir söz söylersin, sonra o sözün akisleri kulağına gelir; "Allah Allah, ya ben böyle demedim!" Yani olmadık bir şekle girmiştir. "Allah Allah, ya ben böyle demedim!" Yani olmadık bir şekle girmiştir.

Hatta bir de fıkra anlatayım: Adamın birisi ötekisiyle iddiaya girmiş;Hatta bir de fıkra anlatayım:

Adamın birisi ötekisiyle iddiaya girmiş;
"Eşek anırdığı zaman abdest bozulur." diye."Eşek anırdığı zaman abdest bozulur." diye. Duyan bir kimsenin de biraz fıkıhtan bilgisi varmış. Demiş ki; "Olmaz öyle şey!" Duyan bir kimsenin de biraz fıkıhtan bilgisi varmış. Demiş ki;

"Olmaz öyle şey!"

"Yok, vallâhi ben filanca hocadan işittim!" "Hangi hocadan?" "Yok, vallâhi ben filanca hocadan işittim!"

"Hangi hocadan?"

Îtimada şayan bir hocanın ismini söylemiş. "Yahu, o hoca böyle bir söz söylemez!" Îtimada şayan bir hocanın ismini söylemiş.

"Yahu, o hoca böyle bir söz söylemez!"

"Yok, söyledi. Şu kulaklarımla işittim, hakikaten söyledi. Bugün gibi hatırlıyorum, söyledi!" "Yok, söyledi. Şu kulaklarımla işittim, hakikaten söyledi. Bugün gibi hatırlıyorum, söyledi!"

"Allah Allah... Yürü, o hocaya gideceğiz!" demiş. Bundan bize ne ders çıkıyor? "Allah Allah... Yürü, o hocaya gideceğiz!" demiş.

Bundan bize ne ders çıkıyor?

Herkesin her söylediği söze [inanmayın.] Ölçün, biçin. Allah akıl vermiş, fikir vermiş.Herkesin her söylediği söze [inanmayın.] Ölçün, biçin. Allah akıl vermiş, fikir vermiş. Hadîs-i şerîfler için bile öyle. Geçtiğimiz haftalarda okuduk, Peygamber Efendimiz ne diyor? Hadîs-i şerîfler için bile öyle. Geçtiğimiz haftalarda okuduk, Peygamber Efendimiz ne diyor?

"'Resûlullah böyle buyurdu.' diye benden bir şey size söyledikleri zaman"'Resûlullah böyle buyurdu.' diye benden bir şey size söyledikleri zaman Kur'ân-ı Kerîm'e vurun, ölçün. Kur'ân-ı Kerîm'e muvâfıksa ben söylemişimdir, kabul edin.Kur'ân-ı Kerîm'e vurun, ölçün. Kur'ân-ı Kerîm'e muvâfıksa ben söylemişimdir, kabul edin. Muhalif ise, muvâfık değilse, uygun değilse, ters ise kabul etmeyin." diyor. Muhalif ise, muvâfık değilse, uygun değilse, ters ise kabul etmeyin." diyor. O zamanda da yanlış anlaşılma olur, diye Peygamber Efendimiz'in bu kitapta tavsiyesi var. O zamanda da yanlış anlaşılma olur, diye Peygamber Efendimiz'in bu kitapta tavsiyesi var.

O hocanın yanına gitmişler; yaşlı başlı, gün görmüş, ak sakallı bir hoca imiş. O hocanın yanına gitmişler; yaşlı başlı, gün görmüş, ak sakallı bir hoca imiş.

"Hocam aramızda bir münakaşa çıktı, ihtilaf ettik."Hocam aramızda bir münakaşa çıktı, ihtilaf ettik. Eşek bağırınca, benim aklım yatmadı, insanın abdesti başka şey, Eşek bağırınca, benim aklım yatmadı, insanın abdesti başka şey, eşeğin sesi başka şey, ondan bu niye bozulsun? Ben bunu doğru görmedim.eşeğin sesi başka şey, ondan bu niye bozulsun? Ben bunu doğru görmedim. Bu arkadaş da bunu ille sizden duyduğunu ısrarla söylüyor." Bu arkadaş da bunu ille sizden duyduğunu ısrarla söylüyor."

Adamcağız şöyle bir gözünü kapatmış, başına önüne eğmiş, bir müddet bir düşünmüş...Adamcağız şöyle bir gözünü kapatmış, başına önüne eğmiş, bir müddet bir düşünmüş... Ondan sonra gözünü açmış, tebessüm etmiş, gülerek demiş ki; "Evlâdım ben böyle bir şey söyledim." Ondan sonra gözünü açmış, tebessüm etmiş, gülerek demiş ki;

"Evlâdım ben böyle bir şey söyledim."

Ötekisi bu sefer şaşırmış... "Söyledim ama bunun evveliyâtı vardı.Ötekisi bu sefer şaşırmış...

"Söyledim ama bunun evveliyâtı vardı.
Bu evveliyâtı sırasında vaazda bu arkadaşın uyumuş.Bu evveliyâtı sırasında vaazda bu arkadaşın uyumuş. Baş tarafını dinlememiş, en son cümlede uyanmış, ondan sonra daBaş tarafını dinlememiş, en son cümlede uyanmış, ondan sonra da 'Eşek bağırınca abdest bozuldu.' diye ondan söylüyor. Şöyle onun baş tarafı... 'Eşek bağırınca abdest bozuldu.' diye ondan söylüyor. Şöyle onun baş tarafı... Bak, o zaman siz de kabul edeceksiniz..." demiş, anlatmış. Bak, o zaman siz de kabul edeceksiniz..." demiş, anlatmış.

Adamın birisi bineğiyle çölde yolculuğa çıkmış. Abdest bozmaya inmiş.Adamın birisi bineğiyle çölde yolculuğa çıkmış. Abdest bozmaya inmiş. O esnada da hayvan ürkmüş, kaçmış gitmiş. Kırbalar hayvana asılıydı; su yok, çöl...O esnada da hayvan ürkmüş, kaçmış gitmiş. Kırbalar hayvana asılıydı; su yok, çöl... Sağa bakmış, yürümüş... Aramak lazım. Sağa bakmış, yürümüş... Aramak lazım. Taharrî, yani insan böyle abdest alacağı zaman suyu araması gerekir.Taharrî, yani insan böyle abdest alacağı zaman suyu araması gerekir. Oraya bakmış, yok; buraya bakmış, yok; o tarafa şu kadar adım atmış, yok;Oraya bakmış, yok; buraya bakmış, yok; o tarafa şu kadar adım atmış, yok; bu tarafa bu kadar adım atmış, yok; su yok. Bu sefer teyemmüm almış, namazını [kılacak...] bu tarafa bu kadar adım atmış, yok; su yok. Bu sefer teyemmüm almış, namazını [kılacak...]

Müslümanlık kolaylık dinidir. Su bulamadığı zaman Allahu Teâlâ hazretleri; "Namazı bırak." demiyor. Müslümanlık kolaylık dinidir. Su bulamadığı zaman Allahu Teâlâ hazretleri; "Namazı bırak." demiyor.

İnne's-salâte kânet ale'l-mü'minîne kitâben mevkûtâ. İnne's-salâte kânet ale'l-mü'minîne kitâben mevkûtâ.

Senin Allahu Teâlâ hazretlerini belli zamanlarda anman boynuna borç, farz. Öyle ihmal yok.Senin Allahu Teâlâ hazretlerini belli zamanlarda anman boynuna borç, farz. Öyle ihmal yok. Hasta da olsan, sağlıklı da olsan, su da olsa, susuz da kalsan,Hasta da olsan, sağlıklı da olsan, su da olsa, susuz da kalsan, her tarafın kana bulanmış da olsa o namaz kılınacak! İnsan o namazdan vazgeçmez.her tarafın kana bulanmış da olsa o namaz kılınacak! İnsan o namazdan vazgeçmez. Seven insan vazgeçmez de bilmeyenlere söylüyoruz. O namazsız olmaz.Seven insan vazgeçmez de bilmeyenlere söylüyoruz. O namazsız olmaz. O namazı geçirmenin imkânı, çaresi yoktur. İnsanın aklı başında olduğu müddetçe namaz kendisine borçtur.O namazı geçirmenin imkânı, çaresi yoktur. İnsanın aklı başında olduğu müddetçe namaz kendisine borçtur. Kalkamıyor; oturarak kılar. Oturamıyor; yatarak kılar. Kıpırdanamıyor; gözüyle kılar.Kalkamıyor; oturarak kılar. Oturamıyor; yatarak kılar. Kıpırdanamıyor; gözüyle kılar. Yine kılar. Namaz abdest alamıyor; teyemmüm alır, teyemmümle kılar. Teyemmüm nedir? Yine kılar. Namaz abdest alamıyor; teyemmüm alır, teyemmümle kılar.

Teyemmüm nedir?

Toprağa elini vurup insanın yüzünü ve ellerini mesh etmesidir. Toprağa elini vurup insanın yüzünü ve ellerini mesh etmesidir.

"Hocam bu işin aslı var mı? Topraktan da abdest alınır mı?" Hakkında âyet-i kerîme var; "Hocam bu işin aslı var mı? Topraktan da abdest alınır mı?"

Hakkında âyet-i kerîme var;

Fe-teyemmemû saîden tayyiben fe'msehû bi-vücûhiküm ve eydîküm.Fe-teyemmemû saîden tayyiben fe'msehû bi-vücûhiküm ve eydîküm. "Temiz toprağa teyemmüm edin." diye âyet-i kerîmede var, hiç tereddüde mahal yok. "Temiz toprağa teyemmüm edin." diye âyet-i kerîmede var, hiç tereddüde mahal yok.

O şahıs teyemmüm abdesti almış, ondan sonra namaza duracak,O şahıs teyemmüm abdesti almış, ondan sonra namaza duracak, tam o sırada eşeğinin sesini duymuş. Eşek anırmış. Yakında demek ki, sesin geldiği yer de belli...tam o sırada eşeğinin sesini duymuş. Eşek anırmış. Yakında demek ki, sesin geldiği yer de belli... Şimdi o teyemmüm abdestiyle o namaz oldu mu? Bitti. Suyun mevcudiyeti anlaşıldı.Şimdi o teyemmüm abdestiyle o namaz oldu mu?

Bitti. Suyun mevcudiyeti anlaşıldı.
Suyun mevcudiyeti anlaşılınca gidip oradan suyu alacak, abdestini alacak. O zaman abdest kalmadı. Suyun mevcudiyeti anlaşılınca gidip oradan suyu alacak, abdestini alacak. O zaman abdest kalmadı.

İşte böyle ters anlayanlar da oluyor. Onun için, lafı iyi anlamak lazım, ters anlamamak lazım. İşte böyle ters anlayanlar da oluyor. Onun için, lafı iyi anlamak lazım, ters anlamamak lazım.

Veyahut Bektaşî; "[Allah Kur'an'da 'Namaza yaklaşmayın.'] diyor ya, ben onun için namaz kılmıyorum." demiş. Veyahut Bektaşî;

"[Allah Kur'an'da 'Namaza yaklaşmayın.'] diyor ya, ben onun için namaz kılmıyorum." demiş.

Hiç Allah Kur'an'da öyle şey der mi? Lâ takrabu's-salâte'yi okuyor, öbür tarafını eliyle tutuyormuş. Hiç Allah Kur'an'da öyle şey der mi?

Lâ takrabu's-salâte'yi okuyor, öbür tarafını eliyle tutuyormuş.

"Çek bakalım." elini demişler. Ve entüm sükara diyor, "Sarhoşken namaza yaklaşmayın." "Çek bakalım." elini demişler.

Ve entüm sükara diyor, "Sarhoşken namaza yaklaşmayın."

Tabii o da sarhoş, sarhoşum diye namaza yaklaşmıyor. Tabii o da sarhoş, sarhoşum diye namaza yaklaşmıyor.

Yedi şeyi sevecektik. Yedi şeyin daha birincisindeyiz: Yedi şeyi sevecektik. Yedi şeyin daha birincisindeyiz:

İslâm'ı seveceğiz. Müslümanlığın ne kadar büyük bir nimet olduğun idrak edeceğiz. İslâm'ı seveceğiz. Müslümanlığın ne kadar büyük bir nimet olduğun idrak edeceğiz.

Allahu Teâlâ hazretlerinin bizim üzerimizde sayısız nimetleri var. En büyüğü hangisi? Müslüman olmamız.Allahu Teâlâ hazretlerinin bizim üzerimizde sayısız nimetleri var. En büyüğü hangisi?

Müslüman olmamız.
Çünkü müslüman olmasak cenneti kazanamayız, dünyada da rahat edemeyiz,Çünkü müslüman olmasak cenneti kazanamayız, dünyada da rahat edemeyiz, âhirette de huzur, rahat bulamayız. Allahu Teâlâ hazretlerinin en büyük nimeti İslâm nimetidir. âhirette de huzur, rahat bulamayız. Allahu Teâlâ hazretlerinin en büyük nimeti İslâm nimetidir.

Sonra Allahu Teâlâ hazretleri bize lütf u kereminden İslâm'da hep bize faydalı şeyler emretmiş,Sonra Allahu Teâlâ hazretleri bize lütf u kereminden İslâm'da hep bize faydalı şeyler emretmiş, hiç zararlı şey yoktur. Allahu Teâlâ hazretlerinin emrettiği,hiç zararlı şey yoktur. Allahu Teâlâ hazretlerinin emrettiği, Resûlullah'ın tavsiye ettiği şeylerin hepsi faydadır; bizim dünyamızın, nefsimizin ıslahı içindir;Resûlullah'ın tavsiye ettiği şeylerin hepsi faydadır; bizim dünyamızın, nefsimizin ıslahı içindir; cemiyetimizin güzelleşmesi, selâmeti içindir; devletimizin, milletimizin selâmeti, bekâsı içindir.cemiyetimizin güzelleşmesi, selâmeti içindir; devletimizin, milletimizin selâmeti, bekâsı içindir. Hepsi güzeldir. İslâm'ı seveceğiz, bir. Hepsi güzeldir.

İslâm'ı seveceğiz, bir.

İkincisi; ve ehlihî. Hubbi ehlihî demek. "İslâm ehlini yani müslümanları da seveceğiz." İkincisi; ve ehlihî. Hubbi ehlihî demek. "İslâm ehlini yani müslümanları da seveceğiz."

"Hocam hepsini sevemiyorum. İşte kimisi iyi, kimisi kötü..." Hepsini seveceksin!"Hocam hepsini sevemiyorum. İşte kimisi iyi, kimisi kötü..."

Hepsini seveceksin!
"Yaradılanı hoş gör, Yaradan'dan ötürü." Kusurluyu da seveceksin kusursuzu da seveceksin."Yaradılanı hoş gör, Yaradan'dan ötürü." Kusurluyu da seveceksin kusursuzu da seveceksin. Bu İslâm binasında koca koca temel taşları olduğu gibi küçük kum taneleri de olur. Bu İslâm binasında koca koca temel taşları olduğu gibi küçük kum taneleri de olur. Kimisi kum tanesi gibi olur, kimisi kireç zerresi gibi olur. Kimisi kum tanesi gibi olur, kimisi kireç zerresi gibi olur. Hepsi bir araya gelir, İslâm'ın, müslümanların heyet-i umûmiyesi ortaya çıkar. Hepsi bir araya gelir, İslâm'ın, müslümanların heyet-i umûmiyesi ortaya çıkar. Hepsini seveceksin. Kusuruyla sevmeye alış. Gülü sever misin? "Severim." Dikeni var? Hepsini seveceksin. Kusuruyla sevmeye alış.

Gülü sever misin?

"Severim."

Dikeni var?

"Dikeni var ama güzel kokusu da var, güzel görünüşü de var, tatlı rengi de var." "Dikeni var ama güzel kokusu da var, güzel görünüşü de var, tatlı rengi de var."

Sen de sevmediğin kardeşinin güzel bir tarafını bul, güzel tarafını sev.Sen de sevmediğin kardeşinin güzel bir tarafını bul, güzel tarafını sev. Öbür tarafını varsın bilmeyiver, bilmezlikten gel.Öbür tarafını varsın bilmeyiver, bilmezlikten gel. Allahu Teâlâ hazretleri onun hesabını senden soracak değil ya...Allahu Teâlâ hazretleri onun hesabını senden soracak değil ya... "Şu kulumun hesabını bir çıkart bakalım, defterini dürüver." diye sana söylemeyecek."Şu kulumun hesabını bir çıkart bakalım, defterini dürüver." diye sana söylemeyecek. Kendisi hesabını görecek. Sonra, onun nasıl öleceğini, senin nasıl öleceğini daha bilmiyorsun.Kendisi hesabını görecek.

Sonra, onun nasıl öleceğini, senin nasıl öleceğini daha bilmiyorsun.
Sonra, onun yaptığı her işe vâkıf değilsin. Hüsnü zan edeceksin.Sonra, onun yaptığı her işe vâkıf değilsin. Hüsnü zan edeceksin. "Bu muhakkak geceleyin ben uyurken uyanmıştır da belki Allah'a yararlı bir iş yapmıştır, ibadet yapmıştır."Bu muhakkak geceleyin ben uyurken uyanmıştır da belki Allah'a yararlı bir iş yapmıştır, ibadet yapmıştır. Muhakkak o benden daha iyidir.Muhakkak o benden daha iyidir. Benim insanların bilmediği nice kusurlarım vardır, ben muhakkak bu kardeşimden daha aşağıyım.Benim insanların bilmediği nice kusurlarım vardır, ben muhakkak bu kardeşimden daha aşağıyım. Allah bunca nimet verdi de yine O'na iyi kulluk yapamıyorum." diye, insan kendisini hor hakir bilecek.Allah bunca nimet verdi de yine O'na iyi kulluk yapamıyorum." diye, insan kendisini hor hakir bilecek. Hâsılı, müslüman kardeşini iyi bilecek, sevecek. Sevecek bir tarafını bulacak. Hâsılı, müslüman kardeşini iyi bilecek, sevecek. Sevecek bir tarafını bulacak.

"Sana karşı kusur işledi..." Kusura 70 tane özür bulacaksın."Sana karşı kusur işledi..."

Kusura 70 tane özür bulacaksın.
Bir tane değil, iki tane değil; 70 tane özür bulacaksın. Bir tane değil, iki tane değil; 70 tane özür bulacaksın. "Herhalde şu sebepten yapmıştır, herhalde bu sebepten yapmıştır..." diye 70'ine de, "Herhalde şu sebepten yapmıştır, herhalde bu sebepten yapmıştır..." diye 70'ine de, hepsini sıraladığın halde hâlâ içinde bir itiraz varsa, o zaman kendine kusur bulacaksın. hepsini sıraladığın halde hâlâ içinde bir itiraz varsa, o zaman kendine kusur bulacaksın. "İnsafsız! 70 tane mazereti bile kabul etmiyorsun; ne inatçı, ne sert, ne katı insanmışsın! "İnsafsız! 70 tane mazereti bile kabul etmiyorsun; ne inatçı, ne sert, ne katı insanmışsın! 70 mazereti bile kabul etmedin!" diye kendi kalbinin katılığından, insafsızlığından,70 mazereti bile kabul etmedin!" diye kendi kalbinin katılığından, insafsızlığından, inatçılığından şikâyetçi olacaksın. inatçılığından şikâyetçi olacaksın.

Müslümanları da seveceksin, İslâm'ı da seveceksin. Müslümanları da seveceksin, İslâm'ı da seveceksin.

Ve mücalesetihim. "Onlarla beraber olmayı, oturmayı kalkmayı da seveceksin." Ve mücalesetihim. "Onlarla beraber olmayı, oturmayı kalkmayı da seveceksin."

Çünkü kişi sevdiğiyle beraberdir. Sen müslümansın ama müslümanlarla oturup kalkmıyorsun,Çünkü kişi sevdiğiyle beraberdir. Sen müslümansın ama müslümanlarla oturup kalkmıyorsun, yanlarına sokulmaktan korkuyorsun; gidiyorsun kâfirlerle, zalimlerle, fâsıklarla, yanlarına sokulmaktan korkuyorsun; gidiyorsun kâfirlerle, zalimlerle, fâsıklarla, fâcirlerle düşüp kalkıyorsun, hep onların arasındasın.fâcirlerle düşüp kalkıyorsun, hep onların arasındasın. Onların arasında insan bir sebeple bulunabilir; onları irşad etmek için.Onların arasında insan bir sebeple bulunabilir; onları irşad etmek için. Başka [bir sebeple] onlarla onların sohbetinde bulunmak, onlarla bir arada oturmak semm-i kâtildir,Başka [bir sebeple] onlarla onların sohbetinde bulunmak, onlarla bir arada oturmak semm-i kâtildir, yani hemen öldüren şiddetli zehirdir. Onlarla konuştun mu yandın! yani hemen öldüren şiddetli zehirdir. Onlarla konuştun mu yandın!

İzâ kâne'l-ğurûbu delîle kavmin le-ye'tîhim ile'l-ardi'l-ciyâfi. İzâ kâne'l-ğurûbu delîle kavmin le-ye'tîhim ile'l-ardi'l-ciyâfi.

Bir kimse karga ile arkadaş olursa karga onu nereye götürür? Mezbeleye, cîfenin başına götürür. Bir kimse karga ile arkadaş olursa karga onu nereye götürür?

Mezbeleye, cîfenin başına götürür.

Onlarla bir arada oturmayı, düşüp kalkmayı da seveceksin. Onlarla bir arada oturmayı, düşüp kalkmayı da seveceksin.

Ve lâ te'men min raculin yekûnü alâ şerrin fe-yerciu ilâ hayrin fe-yemûtu aleyhi. Ve lâ te'men min raculin yekûnü alâ şerrin fe-yerciu ilâ hayrin fe-yemûtu aleyhi.

Bakın bu devirde bizler için bu çok önemli.Bakın bu devirde bizler için bu çok önemli. Peygamber Efendimiz dördüncü hayırlı haslet olarak diyor ki; "Bir kimseden ümit kesmeyeceksin.Peygamber Efendimiz dördüncü hayırlı haslet olarak diyor ki;

"Bir kimseden ümit kesmeyeceksin.
O kimse şer üzerinde ama mümkündür ki hayra döner ve hayır üzere ölür." Ümidini kesmeyeceksin.O kimse şer üzerinde ama mümkündür ki hayra döner ve hayır üzere ölür."

Ümidini kesmeyeceksin.
Can çıkmadıkça o kimsenin iyi insan olması ümidi ihtimali mevcuttur.Can çıkmadıkça o kimsenin iyi insan olması ümidi ihtimali mevcuttur. Şu anda kötü; iyi olma ihtimali var. O ümidini kaybetmeyeceksin. İçinden o ümidini izâle etmeyeceksin.Şu anda kötü; iyi olma ihtimali var. O ümidini kaybetmeyeceksin. İçinden o ümidini izâle etmeyeceksin. Her kötü insana; "Belki bu biraz çalışılırsa ileride iyi insan olur." diye bakacaksın. Bu çok mühim. Her kötü insana; "Belki bu biraz çalışılırsa ileride iyi insan olur." diye bakacaksın. Bu çok mühim.

Bizim cemiyet olarak bugün kusurumuz şudur: Bizim cemiyet olarak bugün kusurumuz şudur:

Biz iyi insanda bile bir kusur gördük mü isminin üstüne bir kalem çizeriz,Biz iyi insanda bile bir kusur gördük mü isminin üstüne bir kalem çizeriz, muhabbet defterinden adını sileriz. Filanca adam falanca zaman şöyle bir şey yaptı,muhabbet defterinden adını sileriz. Filanca adam falanca zaman şöyle bir şey yaptı, çiz bir çizgi üstüne; "Benim arkadaşım değil artık o." deriz. çiz bir çizgi üstüne; "Benim arkadaşım değil artık o." deriz.

Halbuki şerli insan için bile, "Belki bir zaman gelir, iyi olur." diye içinde ümidini besleyeceksin;Halbuki şerli insan için bile, "Belki bir zaman gelir, iyi olur." diye içinde ümidini besleyeceksin; o ümitle, ona tamah ederek, "Belki düzelir,o ümitle, ona tamah ederek, "Belki düzelir, belki bakarsın da doğru yola gelebilir..." diye yumuşak yumuşak muamele edeceksin. belki bakarsın da doğru yola gelebilir..." diye yumuşak yumuşak muamele edeceksin.

Ve lâ te'men raculen Ve lâ te'men raculen

yekûnu alâ hayrin fe-yerciu ilâ şerrin fe-yemûtu aleyhi. "İyi insanın da hâlinden emin olmayacak." yekûnu alâ hayrin fe-yerciu ilâ şerrin fe-yemûtu aleyhi. "İyi insanın da hâlinden emin olmayacak."

Belki bir zaman gelir, şerre döner de şer üzere ölüverir... Allah korusun. O halde nasıl olacağız? Belki bir zaman gelir, şerre döner de şer üzere ölüverir...

Allah korusun.

O halde nasıl olacağız?

Kendimiz hakkında da başkaları hakkında da korkuyla ümit arasında olacağız.Kendimiz hakkında da başkaları hakkında da korkuyla ümit arasında olacağız. Umacağız ve korkacağız. Başkası için de; "Belki iyi olur." diye bir kötü insana öyle bakacağız. Umacağız ve korkacağız. Başkası için de; "Belki iyi olur." diye bir kötü insana öyle bakacağız. Bir iyi insan da kendisini emniyette hissetmeyecek.Bir iyi insan da kendisini emniyette hissetmeyecek. "Belki bakarsın, kötülüğe gidiverir, kayıverir." diye o endişe içinde olacak. Etti beş. "Belki bakarsın, kötülüğe gidiverir, kayıverir." diye o endişe içinde olacak.

Etti beş.

Altıncısı; li-yüşğılke ani'n-nâsi mâ ta'lemu min nefsike.Altıncısı; li-yüşğılke ani'n-nâsi mâ ta'lemu min nefsike. "Senin kendi nefsin hakkında bildiklerin seni başkalarıyla uğraşmaktan men eylesin." "Senin kendi nefsin hakkında bildiklerin seni başkalarıyla uğraşmaktan men eylesin."

Bu da güzel bir haslettir. Ne demek? Bu da güzel bir haslettir. Ne demek?

"Sen elin gözündeki merteği, çöpü görmeye kalkma, başkasının kusurlarını araştırmaya kalkma;"Sen elin gözündeki merteği, çöpü görmeye kalkma, başkasının kusurlarını araştırmaya kalkma; kendinin kusurlarını düzeltmeye çalışmak seni başkalarının kusurlarını görüp dekendinin kusurlarını düzeltmeye çalışmak seni başkalarının kusurlarını görüp de onları çekişmekten alıkoysun." demek. onları çekişmekten alıkoysun." demek.

Hocalarımız; "Kimsenin işine gücüne karışmayın. Kendinizin kemâlâtınızı Hocalarımız; "Kimsenin işine gücüne karışmayın. Kendinizin kemâlâtınızı sağlamakla meşgul olun." diye, bize hep bunu tavsiye ederlerdi. sağlamakla meşgul olun." diye, bize hep bunu tavsiye ederlerdi.

Bir başka hadîs-i şerîf de var; insanın kendi ayıplarıyla meşgul olması,Bir başka hadîs-i şerîf de var; insanın kendi ayıplarıyla meşgul olması, başkasının ayıplarıyla meşgul olmasından alıkoyuyorsa o iyi bir şeydir. Sen kendine bak.başkasının ayıplarıyla meşgul olmasından alıkoyuyorsa o iyi bir şeydir. Sen kendine bak. O arkadaşında kusur var, sende daha nice kusurlar var... Kendin onu düzeltmeye çalış.O arkadaşında kusur var, sende daha nice kusurlar var... Kendin onu düzeltmeye çalış. Gerekiyorsa onu güzelce ikaz edersin. İşte bu güzel şeylerin hepsi hayırları toplamış olan vasıflardır.Gerekiyorsa onu güzelce ikaz edersin.

İşte bu güzel şeylerin hepsi hayırları toplamış olan vasıflardır.
Müslümanlığı sevmek, müslümanları sevmek, müslümanlarla düşüp kalkmayı sevmek, Müslümanlığı sevmek, müslümanları sevmek, müslümanlarla düşüp kalkmayı sevmek, kötü bir insanın bir gün olup da iyi insan olabileceğini ve hayır üzere ölebileceğine dair ümit beslemek,kötü bir insanın bir gün olup da iyi insan olabileceğini ve hayır üzere ölebileceğine dair ümit beslemek, iyi bir insanın bir gün olup da kötülüğe kayıp kötü hal üzere ölebileceği endişesiniiyi bir insanın bir gün olup da kötülüğe kayıp kötü hal üzere ölebileceği endişesini daima muhafaza etmek ve kendi ayıplarıyla meşgul olup onlarla meşgul olmaktandaima muhafaza etmek ve kendi ayıplarıyla meşgul olup onlarla meşgul olmaktan başkalarının ayıbına, işlerine burun sokmaya fırsat bulamamak. Bunların hepsi güzel vasıflardır. başkalarının ayıbına, işlerine burun sokmaya fırsat bulamamak. Bunların hepsi güzel vasıflardır.

Allahu Teâlâ hazretleri bize güzel evsaf nasip etsin, güzel ahlâk nasip etsin.Allahu Teâlâ hazretleri bize güzel evsaf nasip etsin, güzel ahlâk nasip etsin. Tevfîkini refîk eylesin. Tevfîkini refîk eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha. Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2