Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Amellerde İhlas ve Samimiyet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Cemâziye'l-Evvel 1407 / 03.01.1987

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kibir ve Ucub, Mütevazı Olmak, Uyanınca Yapılacak Dua, Allah Kalplerinize ve Amellerinize Bakar, Sevdiği Bir Yakını Vefat Ettiği Zaman | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Amellerde İhlas ve Samimiyet

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

3 Cemâziye'l-Evvel 1407 / 03.01.1987

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Kibir ve Ucub, Mütevazı Olmak, Uyanınca Yapılacak Dua, Allah Kalplerinize ve Amellerinize Bakar, Sevdiği Bir Yakını Vefat Ettiği Zaman | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm.Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm.Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdüli'llâhi rabbi'l-âlemîn. Nahmedehû bi-cemîi mehâmidih.el-Hamdüli'llâhi rabbi'l-âlemîn. Nahmedehû bi-cemîi mehâmidih. Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî velî-azîmi sultanih.Lehü'l-hamdü kemâ yenbeğî li-celâli vechihî velî-azîmi sultanih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkıhî seyyidinâ MuhammedinVe's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkıhî seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. ve âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'd. Emmâ ba'd.

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâhFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbu'llâh ve efdele'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve selleme ve efdele'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve selleme ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ. ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün.Ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nâr.Ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün.Ve külle dalâletin ve sahibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl. Ve bi's-senedi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl.

İnna'llâhe Teâlâ le-yenzuru ile'l-kâfiri ve lâ yenzuru ile'l-müzhîİnna'llâhe Teâlâ le-yenzuru ile'l-kâfiri ve lâ yenzuru ile'l-müzhî ve lekad hamelet Süleymâne'bne Dâvûde'r-rîhu ve hüve müttekiünve lekad hamelet Süleymâne'bne Dâvûde'r-rîhu ve hüve müttekiün fe-a'cibe ve'htâle fî nefsihî fet-turiha ale'l-ard. fe-a'cibe ve'htâle fî nefsihî fet-turiha ale'l-ard.

Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn! Çok aziz ve muhterem cemaat-i müslimîn!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı,rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı,rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri dünya ve âhirette rahmetine mazhar eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri dünya ve âhirette rahmetine mazhar eylesin. İki cihanda sizleri ve bizleri aziz ve bahtiyar eylesin.İki cihanda sizleri ve bizleri aziz ve bahtiyar eylesin. Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâsallallahu aleyhi ve sellem hazretlerininPeygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâsallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktar okuyup izah etmek üzere oturmuş bulunuyoruz.mübarek hadîs-i şerîflerinden bir miktar okuyup izah etmek üzere oturmuş bulunuyoruz. Allahu Teâlâ hazretleri her hâlimizi, her sözümüzü, her işimizi rızasına uygun eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri her hâlimizi, her sözümüzü, her işimizi rızasına uygun eylesin.

Bu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmezden önceBu hadîs-i şerîflerin okunmasına ve izahına geçmezden önce Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemhazretlerine sevgimizin, Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellemhazretlerine sevgimizin, bağlılığımızın, saygımızın bir nişanesi olmak üzere, bağlılığımızın, saygımızın bir nişanesi olmak üzere, ruhu pâkine hediyye-i Kur'âniye olsun diye ve onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının, ruhu pâkine hediyye-i Kur'âniye olsun diye ve onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına hediye olsun diye;ahbâbının ruhlarına hediye olsun diye; sâirenbiyâvemürselînve cümle evliyâullahın ruhlarına ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olansâirenbiyâvemürselînve cümle evliyâullahın ruhlarına ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan ulemâ-i muhakkıkîn ve verese-ienbiyâ,sâdât vemeşâyih-ıturuk-u aliyyemizin ervahınahediye olsun diye; ulemâ-i muhakkıkîn ve verese-ienbiyâ,sâdât vemeşâyih-ıturuk-u aliyyemizin ervahınahediye olsun diye; bu beldeleri fethetmiş olan mücahitlerin, fatihlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına hediye olsun diye, bu beldeleri fethetmiş olan mücahitlerin, fatihlerin, şehitlerin, gazilerin ruhlarına hediye olsun diye, okuduğumuz hadîs-i şerîfleri toplayıp cem eyleyip rivayet eylemiş olanokuduğumuz hadîs-i şerîfleri toplayıp cem eyleyip rivayet eylemiş olan hadis alimlerinin ve râvilerin ruhlarına hediye olsun diye, şu camiyi bina etmiş olan,hadis alimlerinin ve râvilerin ruhlarına hediye olsun diye, şu camiyi bina etmiş olan, yaşaması için gayret ve yardımını esirgememiş olanların kendilerininyaşaması için gayret ve yardımını esirgememiş olanların kendilerinin ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye, ve geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye, uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere muhtelif mahallerden bu hadis meclisine gelmiş olan muhtelif mahallerden bu hadis meclisine gelmiş olan kardeşlerimizin de geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye,kardeşlerimizin de geçmişlerinin ruhlarına hediye olsun diye, biz yaşayan Müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüp Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda yürümemize,biz yaşayan Müslümanların da Rabbimiz'in rızasına uygun ömür sürüp Kur'ân-ı Kerîm'in yolunda yürümemize, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine her halükarda, Peygamber Efendimiz'in sünnet-i seniyyesine her halükarda, her durumda ittibâ etmesine vesile olsun ve Peygamber Efendimiz'in şefaatine ermemize vesile olsun diye her durumda ittibâ etmesine vesile olsun ve Peygamber Efendimiz'in şefaatine ermemize vesile olsun diye bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım. bir Fâtiha üç İhlâs-ı Şerîf okuyup öyle başlayalım.

Taberânî'nin rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleriTaberânî'nin rivayet ettiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri metnini okumuş olduğumuz ilk hadîs-i şerîfte buyuruyorlar ki; metnini okumuş olduğumuz ilk hadîs-i şerîfte buyuruyorlar ki;

İnna'llâhe Teâlâ leyenzuru ile'l-kâfir."Şüphesiz ki Allahu Teâlâ hazretleri, kâfire de bakar." İnna'llâhe Teâlâ leyenzuru ile'l-kâfir."Şüphesiz ki Allahu Teâlâ hazretleri, kâfire de bakar."

Şüphesiz ki bakıyor zaten.Çünkü rızkını veriyor, işini görüyor. Şüphesiz ki bakıyor zaten.Çünkü rızkını veriyor, işini görüyor.

Ve lâ yenzuru ile'l-müzhî."-Hiç şüphe yok ki kâfire bakar- ama kendini beğenmiş mütekkebire bakmaz!" Ve lâ yenzuru ile'l-müzhî."-Hiç şüphe yok ki kâfire bakar- ama kendini beğenmiş mütekkebire bakmaz!"

Allahu Teâlâ hazretleri kibri, ucubu sevmiyor. Allahu Teâlâ hazretleri kibri, ucubu sevmiyor.

Ve lekad hamelet Süleymâne'bne Dâvûde'r-rîhu.Ve lekad hamelet Süleymâne'bne Dâvûde'r-rîhu. "Davud aleyhisselam'ın oğlu Süleyman aleyhisselam'ı rüzgâr taşıyordu.""Davud aleyhisselam'ın oğlu Süleyman aleyhisselam'ı rüzgâr taşıyordu." Ve hüve müttekiün."Şöyle yaslanmış durumdayken rüzgâr sevk ediyordu." Ve hüve müttekiün."Şöyle yaslanmış durumdayken rüzgâr sevk ediyordu."

Peygamber ve mucize olarak Allahu Teâlâ hazretleri kendisine bahşeylemiş. Peygamber ve mucize olarak Allahu Teâlâ hazretleri kendisine bahşeylemiş.

Fe a'cibe."Bu kendisine hoş geldi, kendini beğendi."Ve'htâle."Ve gururlandı."Fî nefsihî."Kendi içinden.Fe a'cibe."Bu kendisine hoş geldi, kendini beğendi."Ve'htâle."Ve gururlandı."Fî nefsihî."Kendi içinden. "Fe't-turiha ale'l-ard."Hemen yere düştü, yere atıldı." "Fe't-turiha ale'l-ard."Hemen yere düştü, yere atıldı."

O durumu dolayısıyla o içinden geçen duygulardan dolayı rüzgâr onu taşımaz oldu, hemen yere atıldı.O durumu dolayısıyla o içinden geçen duygulardan dolayı rüzgâr onu taşımaz oldu, hemen yere atıldı. Taberânî rivayet etmiş.Râvisini burada, bu kitapta kaydetmemiş. Taberânî rivayet etmiş.Râvisini burada, bu kitapta kaydetmemiş.

Allahu Teâlâ hazretlerinin kibiri ve ucubu sevmediğini çok iyi biliyoruz.Allahu Teâlâ hazretlerinin kibiri ve ucubu sevmediğini çok iyi biliyoruz. Pek çok hadîs-i şerîflerden ve dini delillerle biliyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri kibri sevmiyor.Pek çok hadîs-i şerîflerden ve dini delillerle biliyoruz ki Allahu Teâlâ hazretleri kibri sevmiyor. Müslüman kibirli olmayacak, mütekebbir olmayacak. Müslüman kibirli olmayacak, mütekebbir olmayacak.

Kibir; başkalarına karşı büyüklenmek;Kibir; başkalarına karşı büyüklenmek; "Ben senden yükseğim, ben senden yüceyim, ben senden daha saygıya layığım." gibi düşünmek. "Ben senden yükseğim, ben senden yüceyim, ben senden daha saygıya layığım." gibi düşünmek.

İşin bir bu tarafı var; bir de ucub denilen bir şey var ki"insanın kendisini beğenmesi." İşin bir bu tarafı var; bir de ucub denilen bir şey var ki"insanın kendisini beğenmesi."

Kendisine; "Ne iyi de yaptım, ne de güzel hâlim, ne de güzel durumum, ne de güzel vasıflarım!" gibiKendisine; "Ne iyi de yaptım, ne de güzel hâlim, ne de güzel durumum, ne de güzel vasıflarım!" gibi kendisinin sahip olduğu evsafa bakıp kendisini beğenmesi. kendisinin sahip olduğu evsafa bakıp kendisini beğenmesi.

Ucub da kibir.İkisi de kötü.Ucub da kötü. Ucub da kibir.İkisi de kötü.Ucub da kötü.

el-Ucubu hicâbü't-tevfîk denilmiştir. el-Ucubu hicâbü't-tevfîk denilmiştir.

Bu duygusu;Allahu Teâlâ hazretlerinin tevfîkinin refîk olmasına,Bu duygusu;Allahu Teâlâ hazretlerinin tevfîkinin refîk olmasına, Allah'ın yol göstermesine, hayırlı yolda yürümesine, yardım etmesine mâni oluyor. Allah'ın yol göstermesine, hayırlı yolda yürümesine, yardım etmesine mâni oluyor. İnsan kendisini beğenen insan olunca; "Ne hâlin varsa gör!" diye Allahu Teâlâ hazretleri,İnsan kendisini beğenen insan olunca; "Ne hâlin varsa gör!" diye Allahu Teâlâ hazretleri, tevfîkini kat' eyliyor ondan, sebbediyor, çekiyor. tevfîkini kat' eyliyor ondan, sebbediyor, çekiyor.

"Kendisinde kibir olan kimse, zerre kadar kalbinde kibir olan kimse cennete girmeyecek!" diye"Kendisinde kibir olan kimse, zerre kadar kalbinde kibir olan kimse cennete girmeyecek!" diye Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde buyurunca,Efendimiz bir hadîs-i şerîflerinde buyurunca, sahâbe-i kirâm rıdvanullahı Teâlâ aleyhimecmaînhazerâtı çok telaşlandılar. sahâbe-i kirâm rıdvanullahı Teâlâ aleyhimecmaînhazerâtı çok telaşlandılar.

Mübareklerden bir tanesi sordu: Mübareklerden bir tanesi sordu:

"YâResûlallah, insan güzel giyinmek ister, güzel yemek ister, acaba bu da kibirden mi sayılır?" "YâResûlallah, insan güzel giyinmek ister, güzel yemek ister, acaba bu da kibirden mi sayılır?"

Peygamber Efendimiz buyurdu ki; Peygamber Efendimiz buyurdu ki;

"Hayır, Allahu Teâlâ hazretleri güzeldir, güzelliği sever." "Hayır, Allahu Teâlâ hazretleri güzeldir, güzelliği sever."

İnsan temiz pak giyinecek, sakalını düzeltecek.İnsan temiz pak giyinecek, sakalını düzeltecek. Misvaklanacak, sürmelenecek; erkeğin sürme çekmesi de var.Misvaklanacak, sürmelenecek; erkeğin sürme çekmesi de var. Her şeyinin imkânları içinde güzel olmasına dikkat edecek.Temiz pak giyinmekte bir şey yok. Her şeyinin imkânları içinde güzel olmasına dikkat edecek.Temiz pak giyinmekte bir şey yok.

Peygamber Efendimiz; "Asıl mütekebbir,Hak söylendiği zaman kabul etmeyendir." buyurdu. Peygamber Efendimiz;


"Asıl mütekebbir,Hak söylendiği zaman kabul etmeyendir." buyurdu.

"Doğru olan şeyi kendisine hatırlattığı zaman mevkiinden makamından dolayı;"Doğru olan şeyi kendisine hatırlattığı zaman mevkiinden makamından dolayı; 'Sus, sen ne anlarsın, konuşma!' filan gibilerden kabul etmemektir." diye tarif buyurdu. 'Sus, sen ne anlarsın, konuşma!' filan gibilerden kabul etmemektir." diye tarif buyurdu.

Tabi insan bu hadîs-i şerîften çok şeyler anlıyor. Tabi insan bu hadîs-i şerîften çok şeyler anlıyor.

"Allahu Teâlâ hazretleri güzeldir, güzelliği sever." "Allahu Teâlâ hazretleri güzeldir, güzelliği sever."

Her şeyimizi güzel yapmaya çalışmalıyız.Her şeyimizi güzel yapmaya çalışmalıyız. Kalbimiz, duygularımız, hareketlerimiz, davranışlarımız, birbirimize muamelemiz güzel olmalı; Kalbimiz, duygularımız, hareketlerimiz, davranışlarımız, birbirimize muamelemiz güzel olmalı; sözümüz güzel olmalı, hoş olmalı, tatlı olmalı ve hak söz bize nereden gelirse gelsin;sözümüz güzel olmalı, hoş olmalı, tatlı olmalı ve hak söz bize nereden gelirse gelsin; ister küçük söylesin ister büyük söylesin. ister küçük söylesin ister büyük söylesin.

Bizden yaşlı olan bir kimseden söylenen sözü umumiyetle kabul etme temayülü vardır.Bizden yaşlı olan bir kimseden söylenen sözü umumiyetle kabul etme temayülü vardır. Koca adam, baban yerinde, deden yerinde insan, diye insan kabul eder.Koca adam, baban yerinde, deden yerinde insan, diye insan kabul eder. Ama küçüğün nasihatine, doğru sözüne, Ama küçüğün nasihatine, doğru sözüne, hak sözüne, itirazına kulak verip de buna uyan büyük fazilet sahibidir. hak sözüne, itirazına kulak verip de buna uyan büyük fazilet sahibidir.

Bu kolay olmuyor. Kendinden küçük oldu mu; "Sen sus, konuşma!" diyorlar.Bu kolay olmuyor. Kendinden küçük oldu mu; "Sen sus, konuşma!" diyorlar. Halbukibazen de küçük doğruyu görmüş olabiliyor.Küçük olduğu halde hakkı o bilmiş olabiliyor. Halbukibazen de küçük doğruyu görmüş olabiliyor.Küçük olduğu halde hakkı o bilmiş olabiliyor.

Bizim çalıştığımız üniversitede bazı arkadaşlar;Bizim çalıştığımız üniversitede bazı arkadaşlar; meslek bakımından arkadaş ama yol bakımından, fikir bakımından, düşünce bakımından yanlış yoldalar. meslek bakımından arkadaş ama yol bakımından, fikir bakımından, düşünce bakımından yanlış yoldalar. Dinin emirlerini, âyetleri, hadîs-i şerîfleri iyi bilmiyorlar.Dinin emirlerini, âyetleri, hadîs-i şerîfleri iyi bilmiyorlar. Unvan almış, doçent olmuş, profesör olmuş filan ama sahası başka. Unvan almış, doçent olmuş, profesör olmuş filan ama sahası başka.

İnsan elektrikçi olursa "elektrikçiyim" diye kalp mütehassısı demek değil, tıbbî şeyleri ona sormazlar.İnsan elektrikçi olursa "elektrikçiyim" diye kalp mütehassısı demek değil, tıbbî şeyleri ona sormazlar. Tabip olduysa "hukuk mütehassısı" demek değil. Avukata sorulacak şeyleri, ona sormazlar.Tabip olduysa "hukuk mütehassısı" demek değil. Avukata sorulacak şeyleri, ona sormazlar. Avukat olduysa ziraatçi değil. Ziraatin inceliklerini, ona sormazlar.Herkesin kendi mesleği var. Avukat olduysa ziraatçi değil. Ziraatin inceliklerini, ona sormazlar.Herkesin kendi mesleği var.

Mesleği dışına çıkıyor, yanlış söylüyor.Mesleği dışına çıkıyor, yanlış söylüyor. Veyahut bazı insanlar mesleğinin içinde yanlış fikirlere girmiş olabilir.Veyahut bazı insanlar mesleğinin içinde yanlış fikirlere girmiş olabilir. İddiacı olur, sert olur, mizacı katı olur, dönmez, değişmez. İddiacı olur, sert olur, mizacı katı olur, dönmez, değişmez.

Asırlar boyu dedelerimiz bir şey demiş; bunların içinden çok büyük alimler geçti,Asırlar boyu dedelerimiz bir şey demiş; bunların içinden çok büyük alimler geçti, çok büyük dahiler geçti, çok yüksek insanlar geçti.Herkesin beğendiği kişiler geçti. çok büyük dahiler geçti, çok yüksek insanlar geçti.Herkesin beğendiği kişiler geçti.

Hatta Amerikalı bir müslüman bir makale yazmış; Hatta Amerikalı bir müslüman bir makale yazmış;

"Sizin içinizden çok büyük dahiler, alimler yetişmiş, bunları okuyunuz." diyor."Sizin içinizden çok büyük dahiler, alimler yetişmiş, bunları okuyunuz." diyor. Amerikalı müslüman, Ömer Faruk Abdullah;"Ben de okuyorum.Amerikalı müslüman, Ömer Faruk Abdullah;"Ben de okuyorum. BugünlerdeEndülüslü büyük alim, İmam Şâtibî'yi okuyorum.BugünlerdeEndülüslü büyük alim, İmam Şâtibî'yi okuyorum. Ne muhteşem insanlar, ne mübarek insanlar, ne büyük dahiler, deha sahibi kimseler! Ne muhteşem insanlar, ne mübarek insanlar, ne büyük dahiler, deha sahibi kimseler! O zaman her deha sahibi insan, din ilmine giriyormuş.O zaman her deha sahibi insan, din ilmine giriyormuş. Şimdi olsaydı asrın modasına uygun olarak ya doktor olurdu ya mühendis!" diyor. Şimdi olsaydı asrın modasına uygun olarak ya doktor olurdu ya mühendis!" diyor.

Başka tarafa kayardı. Başka tarafa kayardı.

Tabi o zaman dinin kıymetini biliyorlardı; çok büyük dahiler… Bugünün mucitleri olan;Tabi o zaman dinin kıymetini biliyorlardı; çok büyük dahiler… Bugünün mucitleri olan; uçağı yapan, fezaya giden, çeşitli teknolojik gelişmeleri yapan insanların dehası gibi dahi insanlar.uçağı yapan, fezaya giden, çeşitli teknolojik gelişmeleri yapan insanların dehası gibi dahi insanlar. Kendilerini din ilmine vermişler.Kendilerini din ilmine vermişler. Onların dehası yanında bugünün asistanının, doçentinin, profesörünün bilgisi çok az kalır. Onların dehası yanında bugünün asistanının, doçentinin, profesörünün bilgisi çok az kalır. Çünkü uğraştığı zaman az. Onların şartlarına sahip değiliz, yanlış söylüyor. Çünkü uğraştığı zaman az. Onların şartlarına sahip değiliz, yanlış söylüyor.

Biz de biliyoruz.Bir şey söylediği zaman duyduk ki itiraz etmişler. Not korkusuyla susturmaya çalışıyor.Biz de biliyoruz.Bir şey söylediği zaman duyduk ki itiraz etmişler. Not korkusuyla susturmaya çalışıyor. Olmaz! Hak küçükten de gelse insanın kabul etmesi lazım. Bazen insan büyük olduğu halde anlamayabilir. Olmaz! Hak küçükten de gelse insanın kabul etmesi lazım. Bazen insan büyük olduğu halde anlamayabilir.

Nitekim bir fıkrada anlatıyorlar: Nitekim bir fıkrada anlatıyorlar:

Bir kızcağız, büyük bir alimin kapısını çalmış.Kapıyı açınca; Bir kızcağız, büyük bir alimin kapısını çalmış.Kapıyı açınca;

"Hoca dede!" demiş."Evimizde ateş yok, ateş yakmak için sizin ateşinizden birazcık bize verir misiniz?" demiş. "Hoca dede!" demiş."Evimizde ateş yok, ateş yakmak için sizin ateşinizden birazcık bize verir misiniz?" demiş.

"Veririm evladım" demiş; komşuluk ya. "Veririm evladım" demiş; komşuluk ya.

İsteyeni de geri çevirmeyecek. İsteyeni de geri çevirmeyecek.

"Vereyim ama sen yanına bir kap getirmemişsin, nasıl götüreceksin ateşi?" demiş. "Vereyim ama sen yanına bir kap getirmemişsin, nasıl götüreceksin ateşi?" demiş.

"Ben çaresini bulurum." demiş. "Ben çaresini bulurum." demiş.

"Nasıl bulacaksın?" "Nasıl bulacaksın?"

Kız, ocağın içine gitmiş. Kız, ocağın içine gitmiş.

Eskiden odun, kömür, şimdiki gibi gaz vesaire yok.Ocağın içinden kül almış, avucunu külle doldurmuş.Eskiden odun, kömür, şimdiki gibi gaz vesaire yok.Ocağın içinden kül almış, avucunu külle doldurmuş. Külün üstüne de üç beş yanan koru almış, götürmüş. Külün üstüne de üç beş yanan koru almış, götürmüş.

Arkasından alim gülmüş, kalmış."Bak, ben bu yaşta büyük insanım ama böyle olacağınıbilemedim.Arkasından alim gülmüş, kalmış."Bak, ben bu yaşta büyük insanım ama böyle olacağınıbilemedim. O küçücük kızcağız çaresini bulmuş, kap kaçağa lüzum yok. Ateşi elinde taşıyor." O küçücük kızcağız çaresini bulmuş, kap kaçağa lüzum yok. Ateşi elinde taşıyor."

Nasıl taşıyor? Nasıl taşıyor?

Avucuna külü alınca tabiateşin sıcaklığı aşağıya geçmiyor.Akıl akıldan üstündür.Avucuna külü alınca tabiateşin sıcaklığı aşağıya geçmiyor.Akıl akıldan üstündür. Herkesin daha üstünde ve fevka külli zî ilmin alîm. Herkesin daha üstünde ve fevka külli zî ilmin alîm.

Daha üstünü olduğundan insan haddini bilmeli. Küçükten de söz gelse onu kabul etmeli.Daha üstünü olduğundan insan haddini bilmeli. Küçükten de söz gelse onu kabul etmeli. Yüksek mevki sahibi olabilir, general olabilir, paşa olabilir, ağa olabilir,Yüksek mevki sahibi olabilir, general olabilir, paşa olabilir, ağa olabilir, bir fabrikanın genel müdürü olabilir, bir fabrikanın genel müdürü olabilir, çok büyük bir müessesenin çok salahiyetli bir kimsesi olabilir; etrafı dinlemek lazım. çok büyük bir müessesenin çok salahiyetli bir kimsesi olabilir; etrafı dinlemek lazım.

Zü'l-mea'l-hakkı haysü zâle.-Keskin z ile.-"Hak nereden gelmişseZü'l-mea'l-hakkı haysü zâle.-Keskin z ile.-"Hak nereden gelmişse hakikat neredeyse müslüman oraya âşıktır, kimden taraftaysa o tarafa gider." hakikat neredeyse müslüman oraya âşıktır, kimden taraftaysa o tarafa gider."

Eğer düşmanı hakikati söylüyorsa; "Evet, sen haklısın." diyebilmeli.Eğer düşmanı hakikati söylüyorsa; "Evet, sen haklısın." diyebilmeli. Hasmı hakikati söylüyorsa; "Sen haklısın." diyebilmeli. Hasmı hakikati söylüyorsa; "Sen haklısın." diyebilmeli.

Kendisinin kurum çalım satıp burnunu havaya kaldırıp itiraz etmesi,Kendisinin kurum çalım satıp burnunu havaya kaldırıp itiraz etmesi, Allahu Teâlâ hazretlerinin sevmediği bir huydur.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi mütevazı eylesin. Allahu Teâlâ hazretlerinin sevmediği bir huydur.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi mütevazı eylesin.

Men tevâdaa rafe'ahu'llâh."Kim mütevazı olursa, tevazu eylerse Allah onu yüceltir." Men tevâdaa rafe'ahu'llâh."Kim mütevazı olursa, tevazu eylerse Allah onu yüceltir."

"Tevazu etti." diye hiç kimse kadrini kıymetini bilmiyor, ayaklar altında kalıyor gibi bir durum olmaz."Tevazu etti." diye hiç kimse kadrini kıymetini bilmiyor, ayaklar altında kalıyor gibi bir durum olmaz. Allah onu yine yükseltir; tevazuuyla yükseltir. Allah onu yine yükseltir; tevazuuyla yükseltir.

Vemen tekebbere vad'ahu'llah.Vemen tekebbere vad'ahu'llah. "Aksinekimtekebbürederse, büyüklenirse, 'Herkes beni saysın, sevsin, itibar etsin.' diye"Aksinekimtekebbürederse, büyüklenirse, 'Herkes beni saysın, sevsin, itibar etsin.' diye kurum satarsa aksine Allah onu indirir." kurum satarsa aksine Allah onu indirir."

Ya burnunu yere sürttürmek suretiyle veyahut halkın gönlüne onun sevgisini,Ya burnunu yere sürttürmek suretiyle veyahut halkın gönlüne onun sevgisini, muhabbetini vermemek suretiyle…muhabbetini vermemek suretiyle… Millet güler geçer;yine sevmez, yine saymaz. Millet güler geçer;yine sevmez, yine saymaz.

Onun için hepimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin razı olacağı güzel huylara sahip olmalıyız.Onun için hepimiz Allahu Teâlâ hazretlerinin razı olacağı güzel huylara sahip olmalıyız. Kötü huylardan kendimizi uzak tutmaya, temizlemeye, pak eylemeye çalışmalıyız.Kötü huylardan kendimizi uzak tutmaya, temizlemeye, pak eylemeye çalışmalıyız. Hele hele kibir ve ucub gibi kendini beğenmek gibi hallerdenHele hele kibir ve ucub gibi kendini beğenmek gibi hallerden son derece uzak olmalıyız ki insanınetrafında has arkadaş bırakmaz. son derece uzak olmalıyız ki insanınetrafında has arkadaş bırakmaz. Herkes dağılır gider; mütekebbirin yanında kimse kalmaz. Herkes dağılır gider; mütekebbirin yanında kimse kalmaz.

İkinci hadîs-i şerîf: İkinci hadîs-i şerîf:

İnne ehabbe mâ yekûlü'l-abdü ize'steykaza min nevmihîİnne ehabbe mâ yekûlü'l-abdü ize'steykaza min nevmihî sübhâne'llezî yuhyi'l-mevtâ ve hüve alâ külli şey'in kadîr. sübhâne'llezî yuhyi'l-mevtâ ve hüve alâ külli şey'in kadîr.

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan bir hadîs-i şerîf.İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan bir hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîfte uykudan kalkınca yapılan bir duayı öğrenmiş oluyoruz. Bu hadîs-i şerîfte uykudan kalkınca yapılan bir duayı öğrenmiş oluyoruz.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

"Kul uykusundan uyandığı zaman söylediği şeylerin en güzeli,"Kul uykusundan uyandığı zaman söylediği şeylerin en güzeli, en sevimlisi, en tatlısı, hoşu güzeli şu sözdür:en sevimlisi, en tatlısı, hoşu güzeli şu sözdür: Sübhâne'llezî yuhyi'l-mevtâ ve hüve alâ külli şey'in kadîr." Sübhâne'llezî yuhyi'l-mevtâ ve hüve alâ külli şey'in kadîr."

"Ölüleri diriltecek olan Allahu Teâlâ hazretlerini zikr-ü tesbîh, tenzîh ve takdîs eylerim."Ölüleri diriltecek olan Allahu Teâlâ hazretlerini zikr-ü tesbîh, tenzîh ve takdîs eylerim. O her şeye kâdirdir."Mânası bu. O her şeye kâdirdir."Mânası bu.

Allahu Teâlâ hazretleri, ölüleri diriltecek: Allahu Teâlâ hazretleri, ölüleri diriltecek:

Va'llâhu yuhyî ve yümît. "Hayatı veren de O'dur, öldürecek olan da O'dur." Va'llâhu yuhyî ve yümît. "Hayatı veren de O'dur, öldürecek olan da O'dur."

Öldükten sonra kulları tekrar diriltecek olan da O'dur.Öldükten sonra kulları tekrar diriltecek olan da O'dur. Bu dünya hayatı bir sahne gibidir ki insan bir kapısından girip öbür kapısından çıkıyor.Bu dünya hayatı bir sahne gibidir ki insan bir kapısından girip öbür kapısından çıkıyor. Bir köprü gibidir ki insan bir ucundan geçmeye başlıyor, öbür tarafa geçmiş oluyor.Bir kapı gibidir. Bir köprü gibidir ki insan bir ucundan geçmeye başlıyor, öbür tarafa geçmiş oluyor.Bir kapı gibidir.

Hâsılı muvakkat bir şeydir.Allahu Teâlâ hazretleri sizlere ve bizlerebir muvakkat hayat vermiştir.Hâsılı muvakkat bir şeydir.Allahu Teâlâ hazretleri sizlere ve bizlerebir muvakkat hayat vermiştir. Şu anda yaşıyoruz, bir zaman sonra öleceğiz. Allahu Teâlâ,cümlemizi hüsn-ü hal ile güzel bir durumda,Şu anda yaşıyoruz, bir zaman sonra öleceğiz. Allahu Teâlâ,cümlemizi hüsn-ü hal ile güzel bir durumda, iman-ı kâmil ile şu emanet olan hayatımızı, ruhumuzu teslim edenlerden eylesin iman-ı kâmil ile şu emanet olan hayatımızı, ruhumuzu teslim edenlerden eylesin

Allahu Teâlâ hazretleri ölüleri diriltecek. Allahu Teâlâ hazretleri ölüleri diriltecek.

Vel ba'sü ba'de'l-mevti hakkun.Vel ba'sü ba'de'l-mevti hakkun. Ölümden sonra tekrar ba's olunmak haktır, gerçektir, olacak.İmanımızın şartı. Ölümden sonra tekrar ba's olunmak haktır, gerçektir, olacak.İmanımızın şartı.

Dünya üzerinde en temiz, en pak, en doğru imana sahibiz.Dünya üzerinde en temiz, en pak, en doğru imana sahibiz. Dünya üzerinde bulunan, hak veya bâtıl dinlerde olan insanların;Dünya üzerinde bulunan, hak veya bâtıl dinlerde olan insanların; akidesi en bozulmamış, en temiz kalmış zümresine mensubuz.akidesi en bozulmamış, en temiz kalmış zümresine mensubuz. Allah'a ne kada rhamd u senâlar eylesek yine yeterli değildir. Allah'a ne kada rhamd u senâlar eylesek yine yeterli değildir.

Yahudilerin dinini okurken fakültede hayretle okudum ki yahudilerde âhiret inancı yokmuş. Yahudilerin dinini okurken fakültede hayretle okudum ki yahudilerde âhiret inancı yokmuş.

"Sübhânallâh!Bu nasıl şeydir?" diye şaşırdım. "Sübhânallâh!Bu nasıl şeydir?" diye şaşırdım.

Halbuki biz ehl-i kitap diyoruz.Halbuki biz ehl-i kitap diyoruz. Musa aleyhisselam gelmiş, Harun aleyhisselam gelmiş;Musa aleyhisselam gelmiş, Harun aleyhisselam gelmiş; aralarından daha bir çok peygamberler gelmiş, yetişmiş. aralarından daha bir çok peygamberler gelmiş, yetişmiş.

Sübhanallâh!O kadar peygamberler,Sübhanallâh!O kadar peygamberler, o kadar hakikatleri bunlara anlatmışlar da bu zamanın yahudisi âhirete nasıl inanmıyor?o kadar hakikatleri bunlara anlatmışlar da bu zamanın yahudisi âhirete nasıl inanmıyor? Yahudi dinine âhiret inancı olarak bu inanç girmemiş. Yahudi dinine âhiret inancı olarak bu inanç girmemiş.

Allah'ın verdiği İslâm nimetine hamd u senâlar ederiz.Allah'ın verdiği İslâm nimetine hamd u senâlar ederiz. Bizi bu İslâm'dan ayırmasın, bu imandan mahrum eylemesin,Bizi bu İslâm'dan ayırmasın, bu imandan mahrum eylemesin, bu iman ile yaşadığımız gibi bu iman ile göçmeyi nasip eylesin. bu iman ile yaşadığımız gibi bu iman ile göçmeyi nasip eylesin.

Hıristiyanların bir âhiret inancı var ama onlar da bozuk.Hıristiyanların bir âhiret inancı var ama onlar da bozuk. İnsan uykudan uyanıyor -uyku yarı ölümdür- hiçbir şeyden haberi olmuyor.İnsan uykudan uyanıyor -uyku yarı ölümdür- hiçbir şeyden haberi olmuyor. Odasına gidiyor.Odasına gidiyor. Giriyorlar çıkıyorlar, hele biraz da uykusu ağırsa top atılsa duymayacak gibi yatıyor;Giriyorlar çıkıyorlar, hele biraz da uykusu ağırsa top atılsa duymayacak gibi yatıyor; ondan sonra kalkıyor. ondan sonra kalkıyor.

İnsan bazen treni kaçırır, bazen dersi kaçırır, bazen işe geç gider.İnsan bazen treni kaçırır, bazen dersi kaçırır, bazen işe geç gider. Farkında değil ki haberi yok ki. Ve onun için; "Uyuyanın üzerinden kalem kalkmıştır." denilir. Farkında değil ki haberi yok ki. Ve onun için; "Uyuyanın üzerinden kalem kalkmıştır." denilir.

Rufia'l-kalem."Mesuliyeti de yoktur." Rufia'l-kalem."Mesuliyeti de yoktur."

Uyuyor çünkü ama uyunacak zamanda uyuduğu zaman mesuliyet yok, vebal yok, günah yok.Uyuyor çünkü ama uyunacak zamanda uyuduğu zaman mesuliyet yok, vebal yok, günah yok. Uyanacak zamanda uyuduğu zaman sorumlu olur. Uyanacak zamanda uyuduğu zaman sorumlu olur.

Bunu bir fıkra ile anlatayım: Bunu bir fıkra ile anlatayım:

Adamcağız oğluyla beraber birkaç arkadaşıyla birlikte itikâfa girmiş.Adamcağız oğluyla beraber birkaç arkadaşıyla birlikte itikâfa girmiş. Ramazan'ın son on gününde itikâf ediyorlar, camideler, ibadet ediyorlar.Ramazan'ın son on gününde itikâf ediyorlar, camideler, ibadet ediyorlar. Oğluyla beraber teheccüd namazına kalkmışlar, abdest almışlar.Oğluyla beraber teheccüd namazına kalkmışlar, abdest almışlar. Oğlu da maşaallah küçücük ama o da ibadet ehli.Oğlu da maşaallah küçücük ama o da ibadet ehli. İyi maşallah. İyi maşallah.

Babasına demiş ki; Babasına demiş ki;

"Babacığım, keşke şu arkadaşlarımız da kalksalardı da onlar da böyle teheccüd namazı kılsalardı."Babacığım, keşke şu arkadaşlarımız da kalksalardı da onlar da böyle teheccüd namazı kılsalardı. Böyle yatılır mı, bu vakit yatılacak bir vakit mi? Horul horul uyuyorlar!" derken; Böyle yatılır mı, bu vakit yatılacak bir vakit mi? Horul horul uyuyorlar!" derken;

"Aman oğlum, sus, ne yaptın sen?" "Aman oğlum, sus, ne yaptın sen?"

Çocuk ibadeti seviyor da öteki uyuyan arkadaşlarının da kalkıp teheccüd namazı kılmasını istiyor. Çocuk ibadeti seviyor da öteki uyuyan arkadaşlarının da kalkıp teheccüd namazı kılmasını istiyor.

"Aman oğlum ne yaptın sen?Onlar yatıyorlar, günahları yok."Aman oğlum ne yaptın sen?Onlar yatıyorlar, günahları yok. Sen kalkmışsın, gıybet ediyorsun, günaha giriyorsun. Sen kalkmışsın, gıybet ediyorsun, günaha giriyorsun. Bak uyandığın için kronometre çalışmaya başladı. Bak uyandığın için kronometre çalışmaya başladı. Sevap,vebal, günah çalışmaya başladı ama onlar uyuyorlar, masumlar, hiç farkında değiller.Sevap,vebal, günah çalışmaya başladı ama onlar uyuyorlar, masumlar, hiç farkında değiller. Onlar günaha girmiyorlar. Ama sen kalkmışsın yanlış iş yaptığın için vebale uğruyorsun!" Onlar günaha girmiyorlar. Ama sen kalkmışsın yanlış iş yaptığın için vebale uğruyorsun!"

Uyku yarım ölümdür.Tam ölüm değil, insanın ruhu yine geriye dönüyor ama dönmese gidecek.Uyku yarım ölümdür.Tam ölüm değil, insanın ruhu yine geriye dönüyor ama dönmese gidecek. Akşam uyudu, sabahleyin bakıyorsun. "Şşt kalksana!" Akşam uyudu, sabahleyin bakıyorsun. "Şşt kalksana!"

İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn. İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn.

Bazısı da öyle oluyor.Sabahleyin bakıyorlar ki yatağında vefat etmiş.Bazısı da öyle oluyor.Sabahleyin bakıyorlar ki yatağında vefat etmiş. Ne zaman oldu ya, nasıl oldubazen de, belli olmuyor.Allah ruhunu geri göndermedi mi gidiyor. Ne zaman oldu ya, nasıl oldubazen de, belli olmuyor.Allah ruhunu geri göndermedi mi gidiyor.

Uyku yarı yarıya ölüme benzeyen bir şey olduğundan Peygamber Efendimiz bize bu duayı yapmayı buyurmuş: Uyku yarı yarıya ölüme benzeyen bir şey olduğundan Peygamber Efendimiz bize bu duayı yapmayı buyurmuş:

"Ölüleri diriltecek olan Allah'ın şanını takdîs ederim, onutesbîh ederim."Ölüleri diriltecek olan Allah'ın şanını takdîs ederim, onutesbîh ederim. Sübhânallâh! Nasıl ben böyle yarı ölmüş iken, uykudayken beni uyandırdıysa elbette işte bunun gibiSübhânallâh! Nasıl ben böyle yarı ölmüş iken, uykudayken beni uyandırdıysa elbette işte bunun gibi ölmüş insanları da Allahu Teâlâ hazretleri diriltecek ba'sü ba'de'l-mevt olacak. ölmüş insanları da Allahu Teâlâ hazretleri diriltecek ba'sü ba'de'l-mevt olacak. Mahşer yerinde toplayacak.Ehli cenneti cennete, ehli cehennemi cehenneme sevkedecek;Mahşer yerinde toplayacak.Ehli cenneti cennete, ehli cehennemi cehenneme sevkedecek; bu dünyada yaptıklarının cezasını görecekler, mükâfâtına erecekler. bu dünyada yaptıklarının cezasını görecekler, mükâfâtına erecekler. İyilik yapan iyilik bulacak; kötülük yapan kötülük bulacak.Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdirdir." İyilik yapan iyilik bulacak; kötülük yapan kötülük bulacak.Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdirdir."

Kâfirlerden bir tanesi kemiği eline almış,Kâfirlerden bir tanesi kemiği eline almış, Peygamber Efendimizsallallahu aleyhi ve sellem'inkarşısına dikilmiş. Peygamber Efendimizsallallahu aleyhi ve sellem'inkarşısına dikilmiş. Kemiği kum gibi ufalamış, kemik aşağıya doğru ufalanıyor. Kemiği kum gibi ufalamış, kemik aşağıya doğru ufalanıyor.

"Allahu Teâlâ hazretleri şu ufalanmış kemiği de mi diriltecek?" diye delil getiriyor. "Allahu Teâlâ hazretleri şu ufalanmış kemiği de mi diriltecek?" diye delil getiriyor.

Kemik sağlam olsa sanki sağlam kemikleri bir araya getirtmekle insan hayat verebilir mi? Kemik sağlam olsa sanki sağlam kemikleri bir araya getirtmekle insan hayat verebilir mi?

Her şeyi sağlam adam, daha yeni öldü, bir dakika önce öldü. Hadi hayatını geri getir!Her şeyi sağlam adam, daha yeni öldü, bir dakika önce öldü. Hadi hayatını geri getir! Sanki işin kemiğin sağlamlığından, etin tazeliğinden oluyormuş gibi. Sanki işin kemiğin sağlamlığından, etin tazeliğinden oluyormuş gibi. Adamdakikafaya bak.Bir mezardan, kenardan çürük kemik bulmuş. Adamdakikafaya bak.Bir mezardan, kenardan çürük kemik bulmuş.

Çürük kemiği ufalamış da; "Şu çürük kemiği de mi Allah diriltecek?" diyor. Çürük kemiği ufalamış da; "Şu çürük kemiği de mi Allah diriltecek?" diyor.

Allahu Teâlâ hazretleri,Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki;Allahu Teâlâ hazretleri,Kur'ân-ı Kerîm'de buyuruyor ki; "Onu da diriltecek.Çünkü her çeşit yaratmaya kâdirdir." "Onu da diriltecek.Çünkü her çeşit yaratmaya kâdirdir."

Seni yoktan yarattığı gibi.Hz. Âdem atamızı topraktan yarattığı gibi.Seni yoktan yarattığı gibi.Hz. Âdem atamızı topraktan yarattığı gibi. Seni anneden babadan yarattığı gibi, İsa aleyhisselam'ı babasız olarak anneden yarattığı gibi.Seni anneden babadan yarattığı gibi, İsa aleyhisselam'ı babasız olarak anneden yarattığı gibi. Buz tanelerinin, kesif buz tabakalarının arasında canlı kurtlar yarattığı gibi,Buz tanelerinin, kesif buz tabakalarının arasında canlı kurtlar yarattığı gibi, elmanın çekirdeğinde böcek yarattığı gibi. elmanın çekirdeğinde böcek yarattığı gibi.

Hiç ummadığın yerde karşına hayatının izinin serildiğini görüyorsun.Hiç ummadığın yerde karşına hayatının izinin serildiğini görüyorsun. Havada hayat var, toprakta hayat var,Havada hayat var, toprakta hayat var, toprağın altında hayat var, suyun içinde hayat var, buzun içinde hayat var.toprağın altında hayat var, suyun içinde hayat var, buzun içinde hayat var. Allahu Teâlâ hazretleri onu diriltecek. Allahu Teâlâ hazretleri onu diriltecek.

Ve hüve bi külli halkın alîm.Ve hüve bi külli halkın alîm. "Allahu Teâlâ hazretleri, her çeşit yaratmaya, her türlü işi yapmaya kâdirdir." "Allahu Teâlâ hazretleri, her çeşit yaratmaya, her türlü işi yapmaya kâdirdir."

Muhterem kardeşlerim! Bu hadîs-i şerîften şu da çıkıyorMuhterem kardeşlerim!

Bu hadîs-i şerîften şu da çıkıyor
İnsan hadiselere ibretle bakmalı ve hadiselerden hikmetler çıkarmalı.İnsan hadiselere ibretle bakmalı ve hadiselerden hikmetler çıkarmalı. İnsan uyuyor, uyanıyor.İşte hayat ve ölüm de böyle;İnsan uyuyor, uyanıyor.İşte hayat ve ölüm de böyle; ölecek, uykudan uyanır gibi gözlerini ovuştura ovuştura kalkacak. ölecek, uykudan uyanır gibi gözlerini ovuştura ovuştura kalkacak.

Sübhâne'llezî ezhebe anne'l-hazen.İnne rabbenâ le-ğafûrun şekûr.Sübhâne'llezî ezhebe anne'l-hazen.İnne rabbenâ le-ğafûrun şekûr. diye diye mü'minler gözlerini ovuşturarak kabirden kalkacaklar. İşte uykuya benzer bir şey. diye diye mü'minler gözlerini ovuşturarak kabirden kalkacaklar. İşte uykuya benzer bir şey.

Buradan anla ki öteki iş de olacak. Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir.Buradan anla ki öteki iş de olacak. Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir. O zaman insanın etrafındaki hadiselere bakarak ibretler çıkarması, imanının kuvvetlenmesine vesile olur. O zaman insanın etrafındaki hadiselere bakarak ibretler çıkarması, imanının kuvvetlenmesine vesile olur. Allahu Teâlâ hazretlerine bağlılığının artmasına vesile olur. Allahu Teâlâ hazretlerine bağlılığının artmasına vesile olur.

Muhterem kardeşlerim! Bu arada bir başka şeyi de söyleyivereyim.Şimdi biz esasında kendimizi uyanık sanıyoruz.Muhterem kardeşlerim!

Bu arada bir başka şeyi de söyleyivereyim.Şimdi biz esasında kendimizi uyanık sanıyoruz.
"Gözlerimiz açık, konuşuyoruz, dinliyoruz." diye uyanık sanıyoruz. "Gözlerimiz açık, konuşuyoruz, dinliyoruz." diye uyanık sanıyoruz.

Ama denilmiş ki; Ama denilmiş ki;

en-Nâsuniyâmün ve izâ mâtûintebehû. "İnsanlar uykudadır; öldükleri zaman uyanacaklar." en-Nâsuniyâmün ve izâ mâtûintebehû. "İnsanlar uykudadır; öldükleri zaman uyanacaklar."

Asıl uyanıklık öbür tarafta. Asıl uyanıklık öbür tarafta.

Burada "hayat" dediğimiz şey uyku gibi.Burada "hayat" dediğimiz şey uyku gibi. İnsan gafil, cahil dolaşıyor da; kâfir, âhirette cehennem azabı olacağından habersiz.İnsan gafil, cahil dolaşıyor da; kâfir, âhirette cehennem azabı olacağından habersiz. Allahu Teâlâ hazretlerinin meleklerinin yakasına yapışıp da ona hesap soracağından habersiz.Allahu Teâlâ hazretlerinin meleklerinin yakasına yapışıp da ona hesap soracağından habersiz. Kabirde kafasına topuzları tokmakları yiyip de kabrinin cehennem çukuru olacağından habersiz.Kabirde kafasına topuzları tokmakları yiyip de kabrinin cehennem çukuru olacağından habersiz. Nasıl güle güle dolaşıyor?Yılbaşlarında nasıl eğleniyor? Nasıl güle güle dolaşıyor?Yılbaşlarında nasıl eğleniyor?

Bakıyorsun insanın apartmanda oturacak hâli olmuyor.Bakıyorsun insanın apartmanda oturacak hâli olmuyor. Yukarıdan tepinme, aşağıdan gürültü şangurtu şungurtu gidiyor.Yukarıdan tepinme, aşağıdan gürültü şangurtu şungurtu gidiyor. Doludizgin kıyamete doğru böyle gidiyorlar.Doludizgin kıyamete doğru böyle gidiyorlar. İşte uyuyorlar; öldükleri zaman uyanacaklar.Bu da ona benziyor. İşte uyuyorlar; öldükleri zaman uyanacaklar.Bu da ona benziyor.

Hayat bir uykuya benziyor.Hayat bir uykuya benziyor. Sen bu uykudan o asıl hayatın akıbetini anla, Sen bu uykudan o asıl hayatın akıbetini anla, ba'sü ba'de'l-mevti anla ve etrafındaki her hadiseye ibret nazarıyla bak.ba'sü ba'de'l-mevti anla ve etrafındaki her hadiseye ibret nazarıyla bak. Çünkü insan,her hadiseden çeşitli ibretler çıkarır. Çünkü insan,her hadiseden çeşitli ibretler çıkarır.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemEfendimiz'in hayât-ı şerîfesini okuyup incelediğimiz zamanPeygamber sallallahu aleyhi ve sellemEfendimiz'in hayât-ı şerîfesini okuyup incelediğimiz zaman görüyoruz ki imanının eseri olarak her anında, görüyoruz ki imanının eseri olarak her anında, her davranışında, her sözünde bir iman şulesi, pırıltısı, şaşası var. her davranışında, her sözünde bir iman şulesi, pırıltısı, şaşası var.

Bir meyve geliyor; meyveyi öpüyor, gözlerine sürüyor;Bir meyve geliyor; meyveyi öpüyor, gözlerine sürüyor; "Bu Rabbim tarafından yeni yaratılmıştır.garîbül-ahdi min Rabbî buyuruyor. "Bu Rabbim tarafından yeni yaratılmıştır.garîbül-ahdi min Rabbî buyuruyor.

"Rabbim bunu yeni yaratmış.Ademden, yokluktan yaratmış, varlık alemine yeni göndermiş.'"Rabbim bunu yeni yaratmış.Ademden, yokluktan yaratmış, varlık alemine yeni göndermiş.' taze, dumanı üstünde' gibilerden; ona bakışı öyle." taze, dumanı üstünde' gibilerden; ona bakışı öyle."

Kış mevsimini methetmiş; Kış mevsimini methetmiş;

"Kış ne güzel mevsimdir!" buyurmuş. "Kış ne güzel mevsimdir!" buyurmuş.

Neden? Neden?

Geceleri uzundur,insan kalkar ibadet eder.Geceleri uzundur,insan kalkar ibadet eder. Gündüzleri kısadır, oruç tutar, çabucak akşam olur, oruç sevabı alır. Gündüzleri kısadır, oruç tutar, çabucak akşam olur, oruç sevabı alır.

Her şeye bakışı öyle.Biz olsaydık kış gününün soğuğundan şikâyet ederdik."Aman ne kadar soğuk!" derdik. Her şeye bakışı öyle.Biz olsaydık kış gününün soğuğundan şikâyet ederdik."Aman ne kadar soğuk!" derdik.

İnsan iman gözüyle baktığı zaman her şeyde bir başka lezzet görür.İnsan iman gözüyle baktığı zaman her şeyde bir başka lezzet görür. Her hadiseden ibret alır ve o ibreti ile imanını besler, kuvvetlendirir. Her hadiseden ibret alır ve o ibreti ile imanını besler, kuvvetlendirir.

Bir göz ki ânın olmaya ibret nazarında. Bir göz ki ânın olmaya ibret nazarında.

Ol düşmanıdır sahibinin baş üzerinde. Ol düşmanıdır sahibinin baş üzerinde.

Niyâzî-iMısrî'nin güzel bir şiiridir. Niyâzî-iMısrî'nin güzel bir şiiridir.

"Bir göz ki baktığı zaman etraftan ibret almıyor, hadiselerden mütenebbih olmuyor, hikmetleri sezmiyor,"Bir göz ki baktığı zaman etraftan ibret almıyor, hadiselerden mütenebbih olmuyor, hikmetleri sezmiyor, Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığına birliğine şahitler, deliller kavramıyor anlamıyor; Allahu Teâlâ hazretlerinin varlığına birliğine şahitler, deliller kavramıyor anlamıyor; o göz sahibinin başı üzerine yerleşmiş bir düşman demektir." o göz sahibinin başı üzerine yerleşmiş bir düşman demektir."

Çünkü ibret almıyor, ibretle bakmıyor, hikmetle bakmıyor. Nazarı ibret değil. Günaha bakıyor. Çünkü ibret almıyor, ibretle bakmıyor, hikmetle bakmıyor. Nazarı ibret değil. Günaha bakıyor.

Demek ki üzerine çıkmış iki tane düşman ona sevap kazandırmıyor da boyuna günah kazandırıyor. Demek ki üzerine çıkmış iki tane düşman ona sevap kazandırmıyor da boyuna günah kazandırıyor.

İnsanın,müslümanın bakışı,nazarı ibret olacak, sükûtu tefekkür olacak. İnsanın,müslümanın bakışı,nazarı ibret olacak, sükûtu tefekkür olacak.

Allahu Teâlâ hazretleri her şeyde hikmetler koymuştur. Allahu Teâlâ hazretleri her şeyde hikmetler koymuştur.

Her giyahiki ezzemin rü'yet vahdehû lâ şerîke leh rü'yet buyuruyor. Her giyahiki ezzemin rü'yet vahdehû lâ şerîke leh rü'yet buyuruyor.

"Her bir ot ki yerden yükselir, yukarıya doğru yemyeşil bir taze filiz ne der?"Her bir ot ki yerden yükselir, yukarıya doğru yemyeşil bir taze filiz ne der? Vahdehû lâ şerîkeleh der." Vahdehû lâ şerîkeleh der."

Sanki insan parmağını yukarıya kaldırmış gibi "Allah birdir,Sanki insan parmağını yukarıya kaldırmış gibi "Allah birdir, şeriki naziri yoktur, işte beni yaratan odur." diyor gibi. şeriki naziri yoktur, işte beni yaratan odur." diyor gibi. İnsan böyle ibretle baktı mı, onu görür. İnsan böyle ibretle baktı mı, onu görür.

Teemmel sutûra'l-kâinâtı fe-innehâ Teemmel sutûra'l-kâinâtı fe-innehâ

Mine'l-melei'l-a'lâ ileyke resâilü. Mine'l-melei'l-a'lâ ileyke resâilü.

... ilâ emvâliküm velâkin yenzuru ilâ kulûbiküm ve a'mâliküm. ... ilâ emvâliküm velâkin yenzuru ilâ kulûbiküm ve a'mâliküm.

Taberânî rivayeti. Herkesin duymuş olduğu, hatta belki ezberlemiş olduğuTaberânî rivayeti. Herkesin duymuş olduğu, hatta belki ezberlemiş olduğu bir hadîs-i şerîf karşımıza geldi alfebetik sırada. bir hadîs-i şerîf karşımıza geldi alfebetik sırada.

"Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri sizin suretlerinize bakmaz, dış görünümünüze bakmaz."Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri sizin suretlerinize bakmaz, dış görünümünüze bakmaz. Boyu uzunmuş, kısaymış, yüzü beyazmış veya çirkinmiş veya güzelmiş gibi şeylere bakmaz.Boyu uzunmuş, kısaymış, yüzü beyazmış veya çirkinmiş veya güzelmiş gibi şeylere bakmaz. Onlarla sizi değerlendirmez.Her şeyi görür, her şeyi bilir de sizin kıymetiniz dış şeklinizle değildir." Onlarla sizi değerlendirmez.Her şeyi görür, her şeyi bilir de sizin kıymetiniz dış şeklinizle değildir."

Ve lâ ilâ ahsâbiküm."Haseplerinize neseplerinize de bakmaz." Ve lâ ilâ ahsâbiküm."Haseplerinize neseplerinize de bakmaz."

İtibarlı insan olmanıza,İtibarlı insan olmanıza, falanca soylu aileden gelmenize, filanca mevki ve makamın sahibi olmanıza da bakmaz. falanca soylu aileden gelmenize, filanca mevki ve makamın sahibi olmanıza da bakmaz.

Hasebdediğimiz şey;"insanların insanlar yanında itibarı olmasını,Hasebdediğimiz şey;"insanların insanlar yanında itibarı olmasını, saygısı olmasını sağlayan durumu" demektir. saygısı olmasını sağlayan durumu" demektir.

Bazı insanlar; "Zengin aileden gelmiş." diye itibar görürler.Bazı insanlar; "Zengin aileden gelmiş." diye itibar görürler. Bazı insanlar, meşhur kimse olduğu için itibar görürler.Bazı insanlar, meşhur kimse olduğu için itibar görürler. Bazı insanlar, mevkiinden makamından dolayı itibar görürler.Bazı insanlar, mevkiinden makamından dolayı itibar görürler. Bu dünya ehli insanlar, etrafında pervane gibi dolaşır ama o memuriyet bittiği zaman yüzüne kimse bakmaz.Bu dünya ehli insanlar, etrafında pervane gibi dolaşır ama o memuriyet bittiği zaman yüzüne kimse bakmaz. Emekli olduğu zaman kimse dönüp bakmaz. Emekli olduğu zaman kimse dönüp bakmaz.

Kendisinde başka meziyet yoksa mevkiiden makamdan ayrılır ayrılmaz neye benzer? Kendisinde başka meziyet yoksa mevkiiden makamdan ayrılır ayrılmaz neye benzer?

Sudan çıkmış balığa benzer. Sudan çıkmış balığa benzer.

Neden? Neden?

Kendisinin şahsi kıymeti yok da mevki ve makamından dolayı etrafındakiler ona saygı gösteriyor.Kendisinin şahsi kıymeti yok da mevki ve makamından dolayı etrafındakiler ona saygı gösteriyor. Şoför, hemen arabasının önünden koşuyor -güleceğim geliyor benim- freni çekiyor,Şoför, hemen arabasının önünden koşuyor -güleceğim geliyor benim- freni çekiyor, çıkıyor,koşuyor öbür taraftan hemen kapıyı açıyor, selam çakıyor,adamgeçiyor. Tamam. çıkıyor,koşuyor öbür taraftan hemen kapıyı açıyor, selam çakıyor,adamgeçiyor. Tamam.

Bu şoför bu adama, bu genel müdüre, bu ağaya, bu paşaya onu çok sevdiğinden mi böyle yapıyor? Bu şoför bu adama, bu genel müdüre, bu ağaya, bu paşaya onu çok sevdiğinden mi böyle yapıyor?

Hayır. Hayır.

Parası var, pulu var, mevki var. Onun amiri durumunda da ondan yapıyor. Parası var, pulu var, mevki var. Onun amiri durumunda da ondan yapıyor.

Acaba o mevkiden ayrıldıktan sonra da o sevgiyi ona gösterecek mi? Acaba o mevkiden ayrıldıktan sonra da o sevgiyi ona gösterecek mi?

Yoksa yüzünü bu tarafa çevirip de yere mi tükürecek? Yoksa yüzünü bu tarafa çevirip de yere mi tükürecek?

Mühim olan o mevki gittikten sonraki durumudur.Mühim olan o mevki gittikten sonraki durumudur. Doğrusu biz bile huyu güzel olan, hâli güzel olan,Doğrusu biz bile huyu güzel olan, hâli güzel olan, bize iyiliği dokunan bizi seven insanı severiz, bizi seven insanı sayarız. bize iyiliği dokunan bizi seven insanı severiz, bizi seven insanı sayarız.

Allahu Teâlâ hazretleri de hiç şüphe yok ki adaletiyle,Allahu Teâlâ hazretleri de hiç şüphe yok ki adaletiyle, lütfuyla, keremiyle insanların dış şekillerine bakmaz. lütfuyla, keremiyle insanların dış şekillerine bakmaz.

Çünkü o dış şekli veren zaten O.Çünkü o dış şekli veren zaten O. Boyu uzun olmuş veya kısa olmuş; derisi ak veya kara olmuş veya kızıl olmuş,Boyu uzun olmuş veya kısa olmuş; derisi ak veya kara olmuş veya kızıl olmuş, Afrikalı veya Amerikalı olmuş ne olacak?Afrikalı veya Amerikalı olmuş ne olacak? Veya burnu büyük olmuş, çenesi uzun olmuş, saçı dökülmüş veya beli iki kat olmuş ne kıymeti var? Veya burnu büyük olmuş, çenesi uzun olmuş, saçı dökülmüş veya beli iki kat olmuş ne kıymeti var?

Dış şeklin önemi yok. Hasebin de önemi yok.Dış şeklin önemi yok. Hasebin de önemi yok. İnsanlar arasında itibar sağlamasına vesile olacak soy sop, para pul, mevki makamın da önemi yok. İnsanlar arasında itibar sağlamasına vesile olacak soy sop, para pul, mevki makamın da önemi yok.

Ve lâ ilâ emvâliküm."Allahu Teâlâ sizin mallarınıza da bakmaz." Ve lâ ilâ emvâliküm."Allahu Teâlâ sizin mallarınıza da bakmaz."

"Bu adam şu kadar zengindir, milyonerdir, milyarderdir;"Bu adam şu kadar zengindir, milyonerdir, milyarderdir; şu kadar fabrikası var, bu kadar şunları var…" Allahu Teâlâ hazretleri ona da bakmaz şu kadar fabrikası var, bu kadar şunları var…" Allahu Teâlâ hazretleri ona da bakmaz

Ve lâkin yenzuru ilâ kulûbiküm ve a'mâliküm.Ve lâkin yenzuru ilâ kulûbiküm ve a'mâliküm. "Kalplerinize bakar ve amellerinize bakar; sizi öyle değerlendirir." "Kalplerinize bakar ve amellerinize bakar; sizi öyle değerlendirir."

Kalbiniz temiz ise, pak ise, sâfî ise Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği kul olursunuz.Kalbiniz temiz ise, pak ise, sâfî ise Allahu Teâlâ hazretlerinin sevdiği kul olursunuz. Amelleriniz güzel ise salih ameller ise hayra müteveccih ise Allah'ın sevdiği kul olursun. Amelleriniz güzel ise salih ameller ise hayra müteveccih ise Allah'ın sevdiği kul olursun.

Yoksa kalbiniz fesat olduktan sonra, kara olduktan sonra, kasvetli olduktan sonra,Yoksa kalbiniz fesat olduktan sonra, kara olduktan sonra, kasvetli olduktan sonra, taş gibi olduktan sonra, merhametsiz olduktan sonra,taş gibi olduktan sonra, merhametsiz olduktan sonra, amelleriniz şerre müteveccih olduktan sonra isterseniz Mısır'a sultan olun, isterseniz İran'a şah olun, amelleriniz şerre müteveccih olduktan sonra isterseniz Mısır'a sultan olun, isterseniz İran'a şah olun, isterseniz Bizans'a kayzer olun. Ne olursanız olun, bir zaman gelir, onlar biter. isterseniz Bizans'a kayzer olun. Ne olursanız olun, bir zaman gelir, onlar biter.

İnsan, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çırılçıplak, yoksul bir halde gidecek.İnsan, Allahu Teâlâ hazretlerinin huzuruna çırılçıplak, yoksul bir halde gidecek. Ne rütbesi olacak omzunda, ne elbisesi olacak, ne yanında malı mülkü olacak.Ne rütbesi olacak omzunda, ne elbisesi olacak, ne yanında malı mülkü olacak. Bunların hiçbirisi âhirete gitmiyor; boynu bükük insan olarak gidecek. Bunların hiçbirisi âhirete gitmiyor; boynu bükük insan olarak gidecek.

Onun için bu hadîs-i şerîften neyi anlıyoruz? Onun için bu hadîs-i şerîften neyi anlıyoruz?

Kalbimizi pak eylemenin çaresine bakacağız.Bu kalbin pak edilmesi ince bir sanattır.Kalbimizi pak eylemenin çaresine bakacağız.Bu kalbin pak edilmesi ince bir sanattır. Büyük bir iştir, zordur, kolay da değildir.İnsan kalbine kolay kolay hâkim olamaz.Büyük bir iştir, zordur, kolay da değildir.İnsan kalbine kolay kolay hâkim olamaz. Kalbine gereken temizliği, sâfîliği kolay kolay sağlayamaz.Kalbine gereken temizliği, sâfîliği kolay kolay sağlayamaz. Bunun çok uzun tedavilerle küçükten başlanarak yapılması gerekir. Bunun çok uzun tedavilerle küçükten başlanarak yapılması gerekir.

O kalp salih olduğu zaman, güzel olduğu zaman bütün vücut güzel olur.O kalp salih olduğu zaman, güzel olduğu zaman bütün vücut güzel olur. O adamdan çıkan her iş güzel olur.O adamdan çıkan her iş güzel olur. O kalp fasit olduktan sonra, bozuk olduktan sonra, bütün işler sarpa sarar, her şey kötü olur. O kalp fasit olduktan sonra, bozuk olduktan sonra, bütün işler sarpa sarar, her şey kötü olur.

Allahu Teâlâ hazretleri kalplerimizi sâfîleştirmeyi, temizlemeyi, herkes hakkında hayır isteyen,Allahu Teâlâ hazretleri kalplerimizi sâfîleştirmeyi, temizlemeyi, herkes hakkında hayır isteyen, herkesin iyiliğini düşünen, merhametli, şefkatli, vefalı, hakiki, dostane duygulara,herkesin iyiliğini düşünen, merhametli, şefkatli, vefalı, hakiki, dostane duygulara, gönüllere sahip olmayı Allahu Teâlâ cümlemize nasip etsin. gönüllere sahip olmayı Allahu Teâlâ cümlemize nasip etsin.

İçimizdeki, gönlümüzdeki sevmediği halleri, huyları, duyguları, sıfatları atmayı nasip eylesin.İçimizdeki, gönlümüzdeki sevmediği halleri, huyları, duyguları, sıfatları atmayı nasip eylesin. Çünkü onları atmak da kolay değil. Çünkü onları atmak da kolay değil.

Bazen Allahu Teâlâ hazretleri insanın gönlüne bir korku verir; doktor doktor dolaşır, korkuyu atamaz.Bazen Allahu Teâlâ hazretleri insanın gönlüne bir korku verir; doktor doktor dolaşır, korkuyu atamaz. Bazen Allahu Teâlâ hazretleri insanın kafasına bir vesvese verir; çaresini arar, durur. Bazen Allahu Teâlâ hazretleri insanın kafasına bir vesvese verir; çaresini arar, durur.

Öyle korkular var ki mesela açık hava korkusu.Açık havadan korkuyor.Öyle korkular var ki mesela açık hava korkusu.Açık havadan korkuyor. Adamı öğlen sokağa, dışarıya çıkarsanödü patlıyor; tıbben yazılmış bir hastalık. Adamı öğlen sokağa, dışarıya çıkarsanödü patlıyor; tıbben yazılmış bir hastalık.

Kimisinde karanlık yer korkusu var. Karanlık yere sokamazsın, odaya sokamazsın.Asansöre giremez. Kimisinde karanlık yer korkusu var. Karanlık yere sokamazsın, odaya sokamazsın.Asansöre giremez.

"Yahu, bir şey yok.İşte ben burada duruyorum, sen de gel." "Yahu, bir şey yok.İşte ben burada duruyorum, sen de gel."

Gelmez, adamhasta. Gelmez, adamhasta.

Çeşit çeşit fobiler, hastalıklar var.Çeşit çeşit fobiler, hastalıklar var. Allah bir verdi mi insanlar kurtulmak için çare arayıp diyar diyar dolaşıyor.Allah bir verdi mi insanlar kurtulmak için çare arayıp diyar diyar dolaşıyor. Kalbin içindeki duygular, hisler… Kalbin içindeki duygular, hisler…

Allah bize güzel duygular versin.Hastalık nevinden kötü duygular, zayıflıklar vermesin.Allah bize güzel duygular versin.Hastalık nevinden kötü duygular, zayıflıklar vermesin. Varsa onlardan cümlemizi kurtarsın.Ve salih ameller işlemeyi nasip eylesin. Varsa onlardan cümlemizi kurtarsın.Ve salih ameller işlemeyi nasip eylesin.

Mademki Rabbimiz insanların yüzüne bakmıyor, haseplerine bakmıyor, mallarına bakmıyor;Mademki Rabbimiz insanların yüzüne bakmıyor, haseplerine bakmıyor, mallarına bakmıyor; biz de insanların dış görünüşüne bakmayalım, içine bakalım.Hasebine bakmayalım, takvâsına bakalım.biz de insanların dış görünüşüne bakmayalım, içine bakalım.Hasebine bakmayalım, takvâsına bakalım. Malına bakmayalım, niyetine bakalım.Çünkü insanın kalbi zengin duygularla dolu oldu mu asıl zengin odur. Malına bakmayalım, niyetine bakalım.Çünkü insanın kalbi zengin duygularla dolu oldu mu asıl zengin odur.

Fakîrun men lehûhırsün ğaniyyün küllü men yakneu.Fakîrun men lehûhırsün ğaniyyün küllü men yakneu. "Hırs sahibi her insan, istediği kadar zengin olsun fakirdir."Hırs sahibi her insan, istediği kadar zengin olsun fakirdir. Kanaatkâr olan bir insan ne kadar fakir olsa zengindir." Kanaatkâr olan bir insan ne kadar fakir olsa zengindir."

İhtiyaç duymaz; "Senin olsun.Benim onlarla işim yok, bana Rabbimin verdiği yeter.İhtiyaç duymaz; "Senin olsun.Benim onlarla işim yok, bana Rabbimin verdiği yeter. Hepsi senin olsun, al.Hepsi senin olsun, al. Ben seninle ufak tefek dünya menfaatleri için çatışıp da kavgaya girecek insan değilim." der; Ben seninle ufak tefek dünya menfaatleri için çatışıp da kavgaya girecek insan değilim." der; çünkü gönlü zengin. çünkü gönlü zengin.

Allah bize gönül zenginlikleri, güzel huylar, tatlı güzel duygular, salih ameller nasip eylesin. Allah bize gönül zenginlikleri, güzel huylar, tatlı güzel duygular, salih ameller nasip eylesin.

İnna'llâhe teâlâ lâ yerdâ li-abdihi'l-mü'miniİnna'llâhe teâlâ lâ yerdâ li-abdihi'l-mü'mini izâ zehebe bi-safiyyihî min ehli'l-abdi ve sabere va'htesebe bi-sevâbin dûne'l-cenneti. izâ zehebe bi-safiyyihî min ehli'l-abdi ve sabere va'htesebe bi-sevâbin dûne'l-cenneti.

Neseî, İbn Ömer radıallahu anhumâ'an rivayet eylemiş.Neseî, İbn Ömer radıallahu anhumâ'an rivayet eylemiş. Bu hadîs-i şerîfte Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki Bu hadîs-i şerîfte Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki

İnna'llâhe Teâlâ."Hiç şüphe yok ki yüce Allah.İnna'llâhe Teâlâ."Hiç şüphe yok ki yüce Allah. "Lâ yerdâ li-abdihi'l-mü'min. "Mü'min kuluna razı gelmez."Lâ yerdâ li-abdihi'l-mü'min. "Mü'min kuluna razı gelmez. "İlâ zehebe bi-safiyyihî."İlâ zehebe bi-safiyyihî. "Onun seçkin bir dostunu, sevgili bir yakınını alıp götürdüğü zaman, yani öldürdüğü zaman."Onun seçkin bir dostunu, sevgili bir yakınını alıp götürdüğü zaman, yani öldürdüğü zaman. "Min ehli'l-ard."Yeryüzünde." "Min ehli'l-ard."Yeryüzünde."

"İnsanın çeşitli dostları, sevdiği insanlar olur; onlardan birisini alıp götürdüğü zaman fesabere,"İnsanın çeşitli dostları, sevdiği insanlar olur; onlardan birisini alıp götürdüğü zaman fesabere, o mü'min kulu sabretmişse,va'htesebe, sevabını da Allah'tan beklemişse…" o mü'min kulu sabretmişse,va'htesebe, sevabını da Allah'tan beklemişse…"


"Ne yapalım?Hasbüna'llâh, innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn,'Allah verdi, Allah aldı.' diyerek,"Ne yapalım?Hasbüna'llâh, innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn,'Allah verdi, Allah aldı.' diyerek, sevabını Allah'tan bekleyerek dişini sıkabilmişse, bu kulun bu güzel davranışını; sevabını Allah'tan bekleyerek dişini sıkabilmişse, bu kulun bu güzel davranışını; bi-sevâbin dûne'l-cenneti. Aradaki kelimeleri atlarsak cümlenin şekli böyle.bi-sevâbin dûne'l-cenneti. Aradaki kelimeleri atlarsak cümlenin şekli böyle. Cennetten başka bir sevap ile mükâfâtlandırılmaya Allah razı gelmez." Cennetten başka bir sevap ile mükâfâtlandırılmaya Allah razı gelmez."

Azıcık bir sevaba razı gelmez."Şu kuluma cenneti verin.Azıcık bir sevaba razı gelmez."Şu kuluma cenneti verin. Çünkü ben ona o kadar acı verdim; sabretti, gık demedi ve sevabını benden bekledi.Çünkü ben ona o kadar acı verdim; sabretti, gık demedi ve sevabını benden bekledi. Ben az sevaba razı gelmem; verin kuluma cenneti, cennetime dâhil olsun." der. Ben az sevaba razı gelmem; verin kuluma cenneti, cennetime dâhil olsun." der.

Safiyy,müşedded ya harfi ile "seçkin" demek.Peygamber Efendimiz'in bir adı da Safiyy'dir. Safiyy,müşedded ya harfi ile "seçkin" demek.Peygamber Efendimiz'in bir adı da Safiyy'dir.

Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri onu ıstıfa eylemiştir. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri onu ıstıfa eylemiştir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri saffet-i tâmmeyle muttasıftır;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri saffet-i tâmmeyle muttasıftır; her türlü noksandan pak, insanların seyyidi, beşerin Efendisi bir zâttır. her türlü noksandan pak, insanların seyyidi, beşerin Efendisi bir zâttır.

Safiyy"seçkin"demek.Safiyyihî min ehli'l-arz.Safiyy"seçkin"demek.Safiyyihî min ehli'l-arz. "Yeryüzündeki yaratıklardan, yaratılanlardan seçkin bir arkadaşı, bir yakını, bir dostu." "Yeryüzündeki yaratıklardan, yaratılanlardan seçkin bir arkadaşı, bir yakını, bir dostu."

İnsanın bazen evlâdı ölür.Bazen akrabası ölür.İnsanın bazen evlâdı ölür.Bazen akrabası ölür. Bazen evlâdı akrabası değildir ama canını verecek kadar sevdiği arkadaşı ölür. Bazen evlâdı akrabası değildir ama canını verecek kadar sevdiği arkadaşı ölür. Bazen canından çok sevdiği, gözünden kıskandığı bir büyüğü ölür. Bazen canından çok sevdiği, gözünden kıskandığı bir büyüğü ölür.

Ne yapalım? Ne yapalım?

Çok beğendiği, çok hayran kaldığı, çok saygı duyduğu, sevgi duyduğu bir insan ölebilir. Çok beğendiği, çok hayran kaldığı, çok saygı duyduğu, sevgi duyduğu bir insan ölebilir.

Öldüren kim? Öldüren kim?

Allahu Teâlâ hazretleri.Öldüren Allahu Teâlâ hazretleridir.Allahu Teâlâ hazretleri.Öldüren Allahu Teâlâ hazretleridir. Öyle takdir buyurmuş; onun ömrü o kadarmış ne yapalım? Öyle takdir buyurmuş; onun ömrü o kadarmış ne yapalım?

"O kadar verdi." diye insan sabredecek. "O kadar verdi." diye insan sabredecek.

Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin takdirine sabretmenin sevabı, fevkalade fazladır.Çünkü Allahu Teâlâ hazretlerinin takdirine sabretmenin sevabı, fevkalade fazladır. İnsan sabrettiği zaman bi-ğayri hisâb mükâfâtlara erer. İnsan sabrettiği zaman bi-ğayri hisâb mükâfâtlara erer.

Allahu Teâlâ hazretleri bize elem keder vermesin.Allahu Teâlâ hazretleri bize elem keder vermesin. Üzecek hadiselere uğratmasın ama eğer takdîr-i İlâhî, hikmet-i İlâhî, insan üzüntülü bir duruma,Üzecek hadiselere uğratmasın ama eğer takdîr-i İlâhî, hikmet-i İlâhî, insan üzüntülü bir duruma, kayba uğrarsa, malından veya canından veya arkadaşından veya ahbabındankayba uğrarsa, malından veya canından veya arkadaşından veya ahbabından veya daha başka bir şeyden bir kayba uğrarsa sabredecek. Sevabını Allah'tan bekleyecek.veya daha başka bir şeyden bir kayba uğrarsa sabredecek. Sevabını Allah'tan bekleyecek. O zaman Allahu Teâlâ hazretleri onu cennetine dâhil eder.O zaman Allahu Teâlâ hazretleri onu cennetine dâhil eder. Bu kadar acı bir şeyden feryat etmeyip diş sıkan kimseye cennet vaat edilmiş oluyor. Bu kadar acı bir şeyden feryat etmeyip diş sıkan kimseye cennet vaat edilmiş oluyor.

Allahu Teâlâ hazretleri sabra sebep olacak kötü durumları bize vermesin amaAllahu Teâlâ hazretleri sabra sebep olacak kötü durumları bize vermesin ama eğer takdiri dolayısıyla öyle bir şey başa gelirse o zaman da sabretmeyi nasip eylesin. eğer takdiri dolayısıyla öyle bir şey başa gelirse o zaman da sabretmeyi nasip eylesin. Bu cennet sevabını, mükâfâtını kazanmayı cümlemize nasip eylesin. Bu cennet sevabını, mükâfâtını kazanmayı cümlemize nasip eylesin.

İnna'llâhe teâlâ lâ yazlimü'l-mü'mine haseneten yu'tâ aleyhâ fi'd-dünyâ ve yüsâbü aleyhâ fi'l-âhiretiİnna'llâhe teâlâ lâ yazlimü'l-mü'mine haseneten yu'tâ aleyhâ fi'd-dünyâ ve yüsâbü aleyhâ fi'l-âhireti ve emme'l-kâfirü fe-yu'tâ bi-hasenâtihî fi'd-dünyâ hattâ izâ efdâ ile'l-âhireti lem tekün lehû hasenetünve emme'l-kâfirü fe-yu'tâ bi-hasenâtihî fi'd-dünyâ hattâ izâ efdâ ile'l-âhireti lem tekün lehû hasenetün yu'tâ aleyhâ hayrâ. yu'tâ aleyhâ hayrâ.

Bu hadîs-i şerîfi Ahmet b Hanbel, Enes radyallahu anh'ten Müsned'inde rivayet eylemiş.Bu hadîs-i şerîfi Ahmet b Hanbel, Enes radyallahu anh'ten Müsned'inde rivayet eylemiş. Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

"Yüce Allah, Rabbimiz Teâlâ hazretleri, mü'min kula vermiş olduğu iyilikten dolayı bir haksızlık yapmaz."Yüce Allah, Rabbimiz Teâlâ hazretleri, mü'min kula vermiş olduğu iyilikten dolayı bir haksızlık yapmaz. Dünyada vermiş olduğu bir hayırdan, haseneden, iyilikten, güzellikten,Dünyada vermiş olduğu bir hayırdan, haseneden, iyilikten, güzellikten, hoşnutluktan, nimetten dolayı ona zulmetmez.hoşnutluktan, nimetten dolayı ona zulmetmez. Dünyada bunu vermiştir; âhirette de ona sevabını verir. Hem dünyada verir hem âhirette verir." Dünyada bunu vermiştir; âhirette de ona sevabını verir. Hem dünyada verir hem âhirette verir."

Onun için Kur'ân-ı Kerîm'de bize öğretilen dua nedir? Onun için Kur'ân-ı Kerîm'de bize öğretilen dua nedir?

Rabbena."Ey bizim Rabbimiz!"Âtinâ fi'd-dünyâ haseneten.Rabbena."Ey bizim Rabbimiz!"Âtinâ fi'd-dünyâ haseneten. "Dünyada da bize iyilik ver."Ve fi'l-âhireti haseneten."Âhirette de iyilik ver." "Dünyada da bize iyilik ver."Ve fi'l-âhireti haseneten."Âhirette de iyilik ver."

Dünyada da hasene ver âhirette de hasene ver. Dünyada da hasene ver âhirette de hasene ver.

Ve kınâ azâbe'n-nâr."Cehennem azabından bizleri mahfuz eyle." deniliyor. Ve kınâ azâbe'n-nâr."Cehennem azabından bizleri mahfuz eyle." deniliyor.

Allahu Teâlâ hazretleri lütf u kereminden mü'mine hem dünyada verir hem âhirette verir.Allahu Teâlâ hazretleri lütf u kereminden mü'mine hem dünyada verir hem âhirette verir. Onu kazancından dolayı sevabını az vermek gibi bir durumla mağdur etmez.Onu kazancından dolayı sevabını az vermek gibi bir durumla mağdur etmez. Sonra dünyada verdim artık âhirette isteme gibi bir duruma düşürmez.Sonra dünyada verdim artık âhirette isteme gibi bir duruma düşürmez. Hem dünyada verir hem âhirette verir. Hem dünyada verir hem âhirette verir.

Dünyada saklamışsa, kusurunu örtmüşse, âhirette de örteceğini bildiriyor. Dünyada saklamışsa, kusurunu örtmüşse, âhirette de örteceğini bildiriyor.

"Merak etme kulum, ben senin için dünyada bunu sakladım; burada ifşa edecek değilim." diye"Merak etme kulum, ben senin için dünyada bunu sakladım; burada ifşa edecek değilim." diye kusurları da "settâr" adı hürmetine setreder."Gaffâr" adı hürmetine mağfiret eder. kusurları da "settâr" adı hürmetine setreder."Gaffâr" adı hürmetine mağfiret eder. "Afüv" adı hürmetine affeyleyebilir, affeder. "Afüv" adı hürmetine affeyleyebilir, affeder.

Kâfirin durumu böyle değildir.Kâfire dünyada iyilikleri verilir.Kâfirin durumu böyle değildir.Kâfire dünyada iyilikleri verilir. Köşkü olur, arabası olur, parası olur pulu olur; karısı olur, çocuğu olur, sıhhati olur,Köşkü olur, arabası olur, parası olur pulu olur; karısı olur, çocuğu olur, sıhhati olur, âfiyeti olur, itibarı olur, mevkii olur, makamı olur… âfiyeti olur, itibarı olur, mevkii olur, makamı olur…

Olsun! Olsun!

Hattâ izâ efdâ ile'l-âhireti."O kâfir âhirete koşup gittiği zaman,Hattâ izâ efdâ ile'l-âhireti."O kâfir âhirete koşup gittiği zaman, artık orada kendisine verilecek hiçbir hayır,hasene bahis konusu olmaz." artık orada kendisine verilecek hiçbir hayır,hasene bahis konusu olmaz."

Sayfanın sonundaki son hadîs-i şerîfi okuyalım: Sayfanın sonundaki son hadîs-i şerîfi okuyalım:

İnna'llâhe Teâlâ la yakbelü mine'l-ameli illâ mâ kâne lehû hâlisen ve'btüğıye bihî vechüh.İnna'llâhe Teâlâ la yakbelü mine'l-ameli illâ mâ kâne lehû hâlisen ve'btüğıye bihî vechüh. "Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri işlenen işlerden, amellerden,"Hiç şüphe yok ki Allahu Teâlâ hazretleri işlenen işlerden, amellerden, bir amelden ancak halis olanını kabul eder; başkasını kabul etmez." bir amelden ancak halis olanını kabul eder; başkasını kabul etmez."

Amelin halisini kabul eder. Allahu Teâlâ hazretleri, halis olmayan ameli kabul etmez. Amelin halisini kabul eder. Allahu Teâlâ hazretleri, halis olmayan ameli kabul etmez.

Ve'btüğıye bihî vechüh.Ve'btüğıye bihî vechüh. "Rızasını düşünerek; 'Allah benden hoşnut olsun, razı olsun,"Rızasını düşünerek; 'Allah benden hoşnut olsun, razı olsun, bunu emretmiştir yapayım da sevap kazanayım.' diye, bunu emretmiştir yapayım da sevap kazanayım.' diye, zât-ı şerîfinin rızasını düşünerek, hoşnutluğunu düşünerek yapılan ameli kabul eder." zât-ı şerîfinin rızasını düşünerek, hoşnutluğunu düşünerek yapılan ameli kabul eder."

Halis ameli kabul eder, bunun dışındaki ameli kabul etmez. Halis ameli kabul eder, bunun dışındaki ameli kabul etmez.

Halis kelimesini Türkiye'de ahalimiz bilir.Halis; "katıksız" demek.Halis kelimesini Türkiye'de ahalimiz bilir.Halis; "katıksız" demek. İçine herhangi bir şey konulmamış, katıştırılmamış olan şeye "halis" diyoruz. İçine herhangi bir şey konulmamış, katıştırılmamış olan şeye "halis" diyoruz.

Halis tereyağı; "İçinde katıştırma bir şey yok.Halis tereyağı; "İçinde katıştırma bir şey yok. "Halis altın; "tam ayar altın, hiçbir katışıklığı yok, hilesi yok"mânasına. "Halis altın; "tam ayar altın, hiçbir katışıklığı yok, hilesi yok"mânasına.

Allahu Teâlâ hazretleri yapılan amellerde insanların niyetlerine bakar: Allahu Teâlâ hazretleri yapılan amellerde insanların niyetlerine bakar:

Bir kimse bir namaz kıldı;"Bunu ne niyetle kıldı?" diye bakar.Bir kimse bir namaz kıldı;"Bunu ne niyetle kıldı?" diye bakar. Bir oruç tuttu; "Bunu ne niyetle tuttu?" diye bakar.Bir oruç tuttu; "Bunu ne niyetle tuttu?" diye bakar. Bir söz söyledi; "Bunu ne niyetle söyledi?" diye bakar.Bir söz söyledi; "Bunu ne niyetle söyledi?" diye bakar. Bir iş yaptı; "Bunu ne maksatla yaptı?" diye bakar. Bir iş yaptı; "Bunu ne maksatla yaptı?" diye bakar.

Eğer insanın niyeti hayırlı bir niyetse ve yaptığı iş de hayırlı bir işse ona çok sevap verir.Eğer insanın niyeti hayırlı bir niyetse ve yaptığı iş de hayırlı bir işse ona çok sevap verir. Bire on verir.Ondan da fazla verir.İyi bir şeye niyet etmişse daha da hesaba gelmeyecek kadar çok verir.Bire on verir.Ondan da fazla verir.İyi bir şeye niyet etmişse daha da hesaba gelmeyecek kadar çok verir. Esas itibariyle, dış görünüşü itibariyle iyi olan bir şeyi insan Esas itibariyle, dış görünüşü itibariyle iyi olan bir şeyi insan kötü bir maksatla yapmışsa ona sevap vermez.Otomatik olarak sevap önünedüşmez. kötü bir maksatla yapmışsa ona sevap vermez.Otomatik olarak sevap önünedüşmez. Otomatik değildir, niyetine göredir. Otomatik değildir, niyetine göredir.

Diyelim ki bir insan oruç tuttu, namaz kıldı. Diyelim ki bir insan oruç tuttu, namaz kıldı.

Neden? Neden?

"Şu ahalinin yanında itibarım artsın."Şu ahalinin yanında itibarım artsın. Namaz kılmasam sonra dillerine dolarlar, benim aleyhimde konuşurlar, en iyisi konuşmasınlar.Namaz kılmasam sonra dillerine dolarlar, benim aleyhimde konuşurlar, en iyisi konuşmasınlar. "Veyahut "Beni dindar insan olarak kabul etsinler de"Veyahut "Beni dindar insan olarak kabul etsinler de beni belki bir işe alırlar belki bir mevkiimi yükseltirler veyahut bana reylerini verirler, seçilirim. beni belki bir işe alırlar belki bir mevkiimi yükseltirler veyahut bana reylerini verirler, seçilirim. "Veyahut daha başka bir şey neyse. "Veyahut daha başka bir şey neyse.

Kötü bir maksatla, dünyevî bir maksatla böyle yaparsa Allahu Teâlâ hazretleri onu kabul etmez. Kötü bir maksatla, dünyevî bir maksatla böyle yaparsa Allahu Teâlâ hazretleri onu kabul etmez.

Hicret mesela. Hicret mesela.

Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde geçiyor: Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîfinde geçiyor:

Fe-men kânet hicretühûila'llâhi ve resûlihî fe-hicretühû ila'llâhi ve Resûlih.Fe-men kânet hicretühûila'llâhi ve resûlihî fe-hicretühû ila'llâhi ve Resûlih. "Kim Allah için Peygamber Efendimiz'in emrine uymak maksadıyla Mekke-i Mükerreme'den "Kim Allah için Peygamber Efendimiz'in emrine uymak maksadıyla Mekke-i Mükerreme'den Medine-i Münevvere'ye hicret etmişse tamamdır. Medine-i Münevvere'ye hicret etmişse tamamdır. Hicreti Allah içindir, Resûlullah içindir, sevabı vardır." Hicreti Allah içindir, Resûlullah içindir, sevabı vardır."

Ve men kânet hicretühû ilâ dünyâ yusîbühâ evi'mreetin yenkihuhâ fe-hicretühû ilâ mâ hâcere ileyhi. Ve men kânet hicretühû ilâ dünyâ yusîbühâ evi'mreetin yenkihuhâ fe-hicretühû ilâ mâ hâcere ileyhi.

Bu kalabalığın içinde, Medine'ye gelenler içinde,Bu kalabalığın içinde, Medine'ye gelenler içinde, Mekke'den gelenler içinde dünyalık kazanmak için gelen varsa;Mekke'den gelenler içinde dünyalık kazanmak için gelen varsa; "Orada benim ticaretim iyi olur." diye gelmişse veyahut "Ne yapacağım burada durup da; "Orada benim ticaretim iyi olur." diye gelmişse veyahut "Ne yapacağım burada durup da; orada hareket var, oradan para kazanırım." diye Medine'ye öyle gelmişse…orada hareket var, oradan para kazanırım." diye Medine'ye öyle gelmişse… İlla Mekke'den gelmiş olma şartı yok.Peygamber Efendimiz, böyle bir kimseyi söylüyor. İlla Mekke'den gelmiş olma şartı yok.Peygamber Efendimiz, böyle bir kimseyi söylüyor.

Dünyalık için, dünya menfaati için gelmişse evi'mreetinyenkikuha,Dünyalık için, dünya menfaati için gelmişse evi'mreetinyenkikuha, veyahut gözlediği bir kadın var, gözüne kestirmiş;veyahut gözlediği bir kadın var, gözüne kestirmiş; "Ben şununla evlenirim." diye düşünüyordu, "Ben şununla evlenirim." diye düşünüyordu, kadın bu sefer, anasıyla babasıyla ailesiyle beraber Medine-i Münevvere'ye göçtü. kadın bu sefer, anasıyla babasıyla ailesiyle beraber Medine-i Münevvere'ye göçtü. Bu da şimdi o kadının peşinde hicret ediyor.Bu da şimdi o kadının peşinde hicret ediyor. Gözüne kestirdiği kadın Medine-i Münevvere'ye hicret etti, "Ben de arkasından hicret ederim.Gözüne kestirdiği kadın Medine-i Münevvere'ye hicret etti, "Ben de arkasından hicret ederim. Orada bu kadını nikâhlarım, kendime alırım."dedi. Orada bu kadını nikâhlarım, kendime alırım."dedi.

Maksadı Peygamber Efendimiz'in tarif ettiği gibi veyahut diğer sahâbe-i kirâmın yaptığı gibiMaksadı Peygamber Efendimiz'in tarif ettiği gibi veyahut diğer sahâbe-i kirâmın yaptığı gibi her türlü menfaati teperek;"Allah rızası için Resûlullah'ın emrinde olayım, her türlü menfaati teperek;"Allah rızası için Resûlullah'ın emrinde olayım, yanında olayım, buyruğunu tutayım." diye gitmek değil de;yanında olayım, buyruğunu tutayım." diye gitmek değil de; aklı fikri kadında. O kadınla evlenmek için gidiyor. Onun hicreti kadınadır. O, hicret sevabını alamaz. aklı fikri kadında. O kadınla evlenmek için gidiyor. Onun hicreti kadınadır. O, hicret sevabını alamaz.

Öteki dünyalık için gelmişti.Öteki dünyalık için gelmişti. Onun hicreti dünyalığadır; o dünyalık eline geçer veya geçmez ama sevap alamaz, demektir. Onun hicreti dünyalığadır; o dünyalık eline geçer veya geçmez ama sevap alamaz, demektir.

Onun için bizim yapacağımız şey, yapacağımız iyi işlerde bile niyetimizi dürüst eylemektir.Onun için bizim yapacağımız şey, yapacağımız iyi işlerde bile niyetimizi dürüst eylemektir. Namaz kılarken; "Niyet ettim Allah rızası için camiye gidip de şu işi yapmaya,Namaz kılarken; "Niyet ettim Allah rızası için camiye gidip de şu işi yapmaya, şu namazı kılmaya, şu vaazı dinlemeye, şu orucu tutmaya veya şöyle yapmaya böyle yapmaya…" demek. şu namazı kılmaya, şu vaazı dinlemeye, şu orucu tutmaya veya şöyle yapmaya böyle yapmaya…" demek.

Niyetimizi sâfiyâne ve Allah rızası için yapmaya gayret edelim ve kontrol edelim.Niyetimizi sâfiyâne ve Allah rızası için yapmaya gayret edelim ve kontrol edelim. Niyetin tashih edilmesini kontrol edelim.Niyetin tashih edilmesini kontrol edelim. Kapı kilitlendi mi kilitlenmedi mi,Kapı kilitlendi mi kilitlenmedi mi, anahtar kapandı mı kapanmadı mı gibi mutlaka mü'minin yaptığı iyi işteki niyetini kontrol etmesi lazım. anahtar kapandı mı kapanmadı mı gibi mutlaka mü'minin yaptığı iyi işteki niyetini kontrol etmesi lazım.

Her işimizde bu niyet kontrolüne alışmalıyız.Çünkü bazen bu niyetin aldatıcısı olur.Her işimizde bu niyet kontrolüne alışmalıyız.Çünkü bazen bu niyetin aldatıcısı olur. Biraz kurcalarsa insan anlayabilir. Biraz kurcalarsa insan anlayabilir.

Sen bununeden yapıyorsun? Sen bununeden yapıyorsun?

Allah rızası için yapıyorum. Allah rızası için yapıyorum.

Hele şu ağzından baklayı çıkar.Şu işin aslını biraz daha iyi söyle. Hele şu ağzından baklayı çıkar.Şu işin aslını biraz daha iyi söyle.

"Canım Allah rızası için de yapıyorum da bir de şu işim var, bir de şu ticaretim var,"Canım Allah rızası için de yapıyorum da bir de şu işim var, bir de şu ticaretim var, bir de falanca adamı görecektim de öyle yapacaktım da..." bir de falanca adamı görecektim de öyle yapacaktım da..."

İşin içine biraz bir şey katıştı halisliği kalmadı. İşin içine biraz bir şey katıştı halisliği kalmadı.

Allahu Teâlâ hazretleri amelin halis olmayanını kabul etmiyor.Allahu Teâlâ hazretleri amelin halis olmayanını kabul etmiyor. Eğer bir amelin işlenmesinde kişi Allah'ın rızasının yanında;"Bir de şu olsun." diyorsa, Eğer bir amelin işlenmesinde kişi Allah'ın rızasının yanında;"Bir de şu olsun." diyorsa, hem Allah razı gelsin hem de şu işim de tıkırında gitsin, tamam olsun! hem Allah razı gelsin hem de şu işim de tıkırında gitsin, tamam olsun!

"O zaman ben ortakların en müstağnîsiyim,"O zaman ben ortakların en müstağnîsiyim, birisi bana bir işi yapmakta ortak koşarsa ben o ameli kabul etmem, ona gider!" diyor, birisi bana bir işi yapmakta ortak koşarsa ben o ameli kabul etmem, ona gider!" diyor, kabul etmeyeceğini söylüyor. kabul etmeyeceğini söylüyor.

O bakımdan katışık niyet olmayacak, sâfî niyet olacak.O bakımdan katışık niyet olmayacak, sâfî niyet olacak. Biraz şöyle, biraz böyle, biraz dünya menfaati, biraz şöhret, arkasından biraz Allah rızası… Biraz şöyle, biraz böyle, biraz dünya menfaati, biraz şöhret, arkasından biraz Allah rızası…

Öyle şey olmaz! Öyle şey olmaz!

Her şey Allah rızası için olacak.Sükûtu Allah rızası için olacak, konuşması Allah rızası için olacak.Her şey Allah rızası için olacak.Sükûtu Allah rızası için olacak, konuşması Allah rızası için olacak. Velev aleyhine bile olsa, velev ki bir takım zararlar getirecek bile olsa,Velev aleyhine bile olsa, velev ki bir takım zararlar getirecek bile olsa, velev akrabaları mağdur da olacak olsa, insanın halisenyapması lazım.velev akrabaları mağdur da olacak olsa, insanın halisenyapması lazım. Her şeyi Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun yapmaya kendimizi alıştırmalıyız. Her şeyi Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına uygun yapmaya kendimizi alıştırmalıyız.

Büyüklerimizin bir sözü vardır. Biz Arapçasını öğrendik siz de hatırınızda tutun öğrenin: Büyüklerimizin bir sözü vardır. Biz Arapçasını öğrendik siz de hatırınızda tutun öğrenin:

İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî."Maksudum sensin yâ Rabbi!Ben senin rızanı istiyorum yâ Rabbi!" İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî."Maksudum sensin yâ Rabbi!Ben senin rızanı istiyorum yâ Rabbi!"

Her işimizde böyle olacak. Her işimizde böyle olacak.

Biz niçin yaşıyoruz? Biz niçin yaşıyoruz?

"Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanalım,"Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanalım, şu imtihanda muvaffak olalım da cennetine cemaline erelim." diye. şu imtihanda muvaffak olalım da cennetine cemaline erelim." diye.

Her işimizde onu söyleyeceğiz.Maksudum sensin yâ Rabbi, senin rızanı istiyorum." diyeceğiz. Her işimizde onu söyleyeceğiz.Maksudum sensin yâ Rabbi, senin rızanı istiyorum." diyeceğiz.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi, sevdiği tarzda amel edenlerden eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizi, sevdiği tarzda amel edenlerden eylesin. Niyetleri halis olanlardan eylesin.Niyetleri halis olanlardan eylesin. Ve böylece dünya ve âhiretin hayırlarına eren, Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanan, Ve böylece dünya ve âhiretin hayırlarına eren, Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanan, Peygamber Efendimiz'e has ümmet olan ve âhirette de azaba giriftar olmadan, kahra uğramadan,Peygamber Efendimiz'e has ümmet olan ve âhirette de azaba giriftar olmadan, kahra uğramadan, gazâb-ı İlâhiyeyemâruz kalmadan ilk giren bahtiyarlarla berabergazâb-ı İlâhiyeyemâruz kalmadan ilk giren bahtiyarlarla beraber Rabbimiz cümlemizi cennetine dâhil eyleyip Peygamber Efendimiz'e komşu eylesin.Rabbimiz cümlemizi cennetine dâhil eyleyip Peygamber Efendimiz'e komşu eylesin. Ve cemâlini müşâhede şerefini cümlemize nasip ve müyesser eylesin. Ve cemâlini müşâhede şerefini cümlemize nasip ve müyesser eylesin.

Bi-hürmeti esmâihi'l-Hüsnâ ve habîbihi'l-müctebâ Muhammedini'l-MustafaBi-hürmeti esmâihi'l-Hüsnâ ve habîbihi'l-müctebâ Muhammedini'l-Mustafa ve bi-hürmetil esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha. ve bi-hürmetil esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2