Namaz Vakitleri

24 Cemâziye'l-Evvel 1446
26 Kasım 2024
İmsak
06:26
Güneş
07:56
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:10
Detaylı Arama

Selâmlaşmayı Yaygınlaştırın!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Muharrem 1414 / 04.07.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Selâmı Yayın!, Kur’an Hatalı Okunursa, Melek Düzeltir, Fâtiha’nın Başında Besmele Okunması, Yemek Yerken Ayakkabıların | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Selâmlaşmayı Yaygınlaştırın!

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Muharrem 1414 / 04.07.1993
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Selâmı Yayın!, Kur’an Hatalı Okunursa, Melek Düzeltir, Fâtiha’nın Başında Besmele Okunması, Yemek Yerken Ayakkabıların | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Bismillâhirrahmânirrahîm.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi Alâ külli hâlin ve fî külli hîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih.kemâ yenbeğî li-celâli vechihî ve li-azîmi sultânih. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-MustafâVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîn Muhammedini'l-Mustafâ ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

ve âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihi ve selleme teslîmen kesîrâ.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve âlihi ve selleme teslîmen kesîrâ. Ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atünVe şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

İzâ kâme ehadüküm mine'l-meclisi fe'l-yüsellim fe-innehû yüktebü lehû elfü hasenetinİzâ kâme ehadüküm mine'l-meclisi fe'l-yüsellim fe-innehû yüktebü lehû elfü hasenetin ve yukdâ lehû elfü hâcetin ve yahrucu min zünûbihî ke-yevme veledethü ümmühû.

ve yukdâ lehû elfü hâcetin ve yahrucu min zünûbihî ke-yevme veledethü ümmühû.

Revâhu Ebu'ş-Şeyh an Ebû Hüreyrete radıyallahu teâlâ anhâ.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Revâhu Ebu'ş-Şeyh an Ebû Hüreyrete radıyallahu teâlâ anhâ.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanâtı, ikramâtı,Allahu Teâlâ hazretlerinin selâmı, rahmeti, bereketi, ihsanâtı, ikramâtı, nimetleri dünyada âhirette üzerinize olsun. nimetleri dünyada âhirette üzerinize olsun. Allahu Teâlâ hazretleri iki cihan saadetine cümlenizi nâil eylesin.

Allahu Teâlâ hazretleri iki cihan saadetine cümlenizi nâil eylesin.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin her birisi cevherler gibi olan kıymetli hadîs-i şerîflerini okumak ve dinlemek üzere toplandık.

her birisi cevherler gibi olan kıymetli hadîs-i şerîflerini okumak ve dinlemek üzere toplandık.

Okuduğumuz hadîs-i şerîflerin Arapçasını, kaynaklarını merak edenler olabilir diye Okuduğumuz hadîs-i şerîflerin Arapçasını, kaynaklarını merak edenler olabilir diye her zaman söylüyoruz; bugünküler 57. sayfanın onbirinci hadîs-i şerîfi ve devamıdır.

her zaman söylüyoruz; bugünküler 57. sayfanın onbirinci hadîs-i şerîfi ve devamıdır.

Dersimizin başında Arapçasını okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfi, Dersimizin başında Arapçasını okumuş olduğumuz hadîs-i şerîfi, Ebû Hüreyre radıyallahu anh rivayet etmiş diye söylediğimiz hadîs-i şerîfi ve tercümesine başlıyoruz.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh rivayet etmiş diye söylediğimiz hadîs-i şerîfi ve tercümesine başlıyoruz.

İzâ kâme ehadüküm mine'l-meclisi. "Sizden biriniz toplantı yerinden,İzâ kâme ehadüküm mine'l-meclisi. "Sizden biriniz toplantı yerinden, başkalarıyla beraber oturduğu yerden kalktığı zaman..."

başkalarıyla beraber oturduğu yerden kalktığı zaman..."

Meclis demek, "toplantı yapılan, oturulan yer" demek; Meclis demek, "toplantı yapılan, oturulan yer" demek; yoksa Büyük Millet Meclisi gibi bizim hatırımıza gelen bina, sıralar, yoksa Büyük Millet Meclisi gibi bizim hatırımıza gelen bina, sıralar, kapılar, nöbetçiler hatıra gelmesin. kapılar, nöbetçiler hatıra gelmesin. Üç kişi bir kenara otursa, çimenin üstüne otursa bile orası meclis olur;Üç kişi bir kenara otursa, çimenin üstüne otursa bile orası meclis olur; aslında "toplantı yeri, oturma yeri" demek.aslında "toplantı yeri, oturma yeri" demek. Bir kimse birkaç kişiyle beraber oturuyor; tamam, orası meclis olur. Ne demek?

Bir kimse birkaç kişiyle beraber oturuyor; tamam, orası meclis olur. Ne demek?

Mahalli cülûs demek, "oturma yeri" demek.

Mahalli cülûs demek, "oturma yeri" demek.

Kelimelerin lisanlara geçtiği zaman mânalarında değişmeler olur, onları bilmek lazım.

Kelimelerin lisanlara geçtiği zaman mânalarında değişmeler olur, onları bilmek lazım.

"Sizden biriniz oturma yerinde arkadaşlarıyla oturduğu yerden kalktığı zaman..."

"Sizden biriniz oturma yerinde arkadaşlarıyla oturduğu yerden kalktığı zaman..."

Arkadaşlarıyla olmasa olmaz mı?

İnsan bir yere otursa orası yine meclistir.
Arkadaşlarıyla olmasa olmaz mı?

İnsan bir yere otursa orası yine meclistir.
Benim şimdi meclisim burası. Ben kendim şimdi minberin üstüne cülûs etmişim, oturmuşum; Benim şimdi meclisim burası. Ben kendim şimdi minberin üstüne cülûs etmişim, oturmuşum; burası benim meclisim. Bir kişinin de meclisi olur.burası benim meclisim. Bir kişinin de meclisi olur. Padişahın meclisi tahtıdır; meclis yani oturduğu yer tahtıdır.

Padişahın meclisi tahtıdır; meclis yani oturduğu yer tahtıdır.

Ama burada birkaç kişi olduğunu anlıyoruz.

Neden?

İzâ kâme ehadüküm mine'l-meclisi.
Ama burada birkaç kişi olduğunu anlıyoruz.

Neden?

İzâ kâme ehadüküm mine'l-meclisi.
"Sizden biriniz oturma yerinden kalktığı zaman..." Fe'l-yüsellim. "Selam versin."

"Sizden biriniz oturma yerinden kalktığı zaman..." Fe'l-yüsellim. "Selam versin."

Demek ki selam verecek insanlar da var.

Demek ki selam verecek insanlar da var.

"Birkaç kişiyle beraber oturulmuş olan yerden sizden biriniz kalktığı zaman..." "Birkaç kişiyle beraber oturulmuş olan yerden sizden biriniz kalktığı zaman..." Fe'l-yüsellim. "Selam versin."

Ne diyecek?

Fe'l-yüsellim. "Selam versin."

Ne diyecek?

En kısası; es-selâmu aleyküm der.En kısası; es-selâmu aleyküm der. Ondan sonra da selâmın daha sevaplı şekillerini de söyleyebilir. Ondan sonra da selâmın daha sevaplı şekillerini de söyleyebilir. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh; rahmetullâh'ı ekliyoruz. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâh; rahmetullâh'ı ekliyoruz. Daha sevap.Daha sevap. es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû gibi...

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû gibi...

"Selam versin." diyor.

Sebebini de şöyle açıklıyor sevgili Efendimiz,
"Selam versin." diyor.

Sebebini de şöyle açıklıyor sevgili Efendimiz,
Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri:

Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri:

Fe-innehû. "Çünkü." Yüktebü lehû elfü hasenetin. Fe-innehû. "Çünkü." Yüktebü lehû elfü hasenetin. "Bu selâmından dolayı ona bin hasene yazılır."

"Bu selâmından dolayı ona bin hasene yazılır."

1000, 999'dan sonra gelen rakam.

1000, 999'dan sonra gelen rakam.

es-Selâmu aleyküm diye selam verdi diye bin tane hasene yazılır.

es-Selâmu aleyküm diye selam verdi diye bin tane hasene yazılır.

Ve yukdâ lehû elfü hâcetin. "Ve onun bin tane hâceti görülür."

Ve yukdâ lehû elfü hâcetin. "Ve onun bin tane hâceti görülür."

Hâcet demek, "ihtiyaç duyduğu şey" demek. Hâcet demek, "ihtiyaç duyduğu şey" demek. "Yapılsa, olsa da işim yürüse" diye istediği her şeye "hâcet" derler.

"Yapılsa, olsa da işim yürüse" diye istediği her şeye "hâcet" derler.

"Allah tarafından bin tane hâceti reva edilir, işi görülür,"Allah tarafından bin tane hâceti reva edilir, işi görülür, istediği ihtiyaç duyduğu şey verilir." demek.

istediği ihtiyaç duyduğu şey verilir." demek.

Ve yahrucu min zünûbihî. "Ve bu adam günahlarından çıkar." Ve yahrucu min zünûbihî. "Ve bu adam günahlarından çıkar." Ke-yevme veledethü ümmühû. "Annesinin onu doğurduğu gündeki gibi çıkar."

Ke-yevme veledethü ümmühû. "Annesinin onu doğurduğu gündeki gibi çıkar."

Bebek annesinden doğduğu zaman nasıl oluyor; sıfır günahlı, bebek daha, yavru, Bebek annesinden doğduğu zaman nasıl oluyor; sıfır günahlı, bebek daha, yavru, daha dünyaya yeni geliyor, hiç günahı yok; hiçbir suçu, kabahati, günahı yok. daha dünyaya yeni geliyor, hiç günahı yok; hiçbir suçu, kabahati, günahı yok. İnsan masum ve İslâm fıtratı üzere doğmuş oluyor. İnsan böyle çıkar.

İnsan masum ve İslâm fıtratı üzere doğmuş oluyor. İnsan böyle çıkar.

Ne güzel... Allah'ın ikramları ne kadar çok üzerimizde!.. Ne güzel... Allah'ın ikramları ne kadar çok üzerimizde!.. Ne mutlu bize ki elhamdülillah müslümanız! Bu ikramlar başkasına yok. Ne mutlu bize ki elhamdülillah müslümanız! Bu ikramlar başkasına yok. Oturduğu yerden kalkıyor, es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh diyorOturduğu yerden kalkıyor, es-selâmu aleyküm ve rahmetullâh diyor veya es-selâmu aleyküm diyor...

veya es-selâmu aleyküm diyor...

Bazı kimseler, ben gezdiğim yerlerden hatırlıyorum; Bazı kimseler, ben gezdiğim yerlerden hatırlıyorum; bir yere girdiğin zaman es-selâmu aleyküm diyorsun, anlıyorlar, tamam; ve aleyküm selam.bir yere girdiğin zaman es-selâmu aleyküm diyorsun, anlıyorlar, tamam; ve aleyküm selam. Kalkıp da es-selâmu aleyküm deyip gideni anlamıyorlar; "Hoppala...Kalkıp da es-selâmu aleyküm deyip gideni anlamıyorlar; "Hoppala... Bu yeni gelmedi ki, giderken niye selam veriyor?" İşte bundan selam veriyor. Bu yeni gelmedi ki, giderken niye selam veriyor?" İşte bundan selam veriyor. Bilmiyorsan öğren, bak hadîs-i şerîfte böyle bildiriliyor.

Bilmiyorsan öğren, bak hadîs-i şerîfte böyle bildiriliyor.

Bizde bir toplantı yerine girildiği zaman da selam verilir, dönüp çıkıldığı zaman da selam verilir. Bizde bir toplantı yerine girildiği zaman da selam verilir, dönüp çıkıldığı zaman da selam verilir. Bu hadîs-i şerîften bunu öğrenmiş oluyoruz ve ne kadar sevap kazandığımızı anlıyoruz.

Bu hadîs-i şerîften bunu öğrenmiş oluyoruz ve ne kadar sevap kazandığımızı anlıyoruz.

Muhterem kardeşlerim!

Zaten biz cenneti nasıl kazanabiliriz?
Muhterem kardeşlerim!

Zaten biz cenneti nasıl kazanabiliriz?
Cennete biz nasıl girebiliriz de cennette bir karış toprağımız nasıl olabilir? Cennete biz nasıl girebiliriz de cennette bir karış toprağımız nasıl olabilir? O incili, mercanlı, yakutlu, zümrütlü, zebercetli köşklere nasıl sahip olabiliriz?

Olamayız.

O incili, mercanlı, yakutlu, zümrütlü, zebercetli köşklere nasıl sahip olabiliriz?

Olamayız.

Parasını nasıl ödeyeceğiz? Mümkün mü?

Ödeyemeyiz.

Parasını nasıl ödeyeceğiz? Mümkün mü?

Ödeyemeyiz.

İşte Allah böyle sevaplar veriyor veriyor, bunları biriktiriyor biriktiriyor;İşte Allah böyle sevaplar veriyor veriyor, bunları biriktiriyor biriktiriyor; insan oraya gittiği zaman Allah... köşkler, havuzlar, hûriler, hizmetçiler, nimetler, izzetler, itibarlar... insan oraya gittiği zaman Allah... köşkler, havuzlar, hûriler, hizmetçiler, nimetler, izzetler, itibarlar... Her şey öyle oluyor. Allah'ın lütfundan...Her şey öyle oluyor. Allah'ın lütfundan... Allah biraz da kendisinin yaptığı gayrete bağlamış.Allah biraz da kendisinin yaptığı gayrete bağlamış. Hepsi Allah'ın lütfundan ama biraz da çalışsın diye, Hepsi Allah'ın lütfundan ama biraz da çalışsın diye, "Şöyle yaparsan veririm, böyle yaparsan veririm..." diye..."Şöyle yaparsan veririm, böyle yaparsan veririm..." diye... Sebepsiz değil; kul biraz kendisi hüsnü niyetini göstersin, biraz müslüman olsun,Sebepsiz değil; kul biraz kendisi hüsnü niyetini göstersin, biraz müslüman olsun, biraz gayrete gelsin, biraz çalışsın, olur olmaz olmasın diye...

biraz gayrete gelsin, biraz çalışsın, olur olmaz olmasın diye...

Ama yine düşünecek olursak; neden böyle bir selâma Allah çok sevap veriyor,Ama yine düşünecek olursak; neden böyle bir selâma Allah çok sevap veriyor, muhterem kardeşlerim, onu da biraz düşünelim! muhterem kardeşlerim, onu da biraz düşünelim! "Selam küçük bir şey mi, değil mi?" diye düşünelim.

"Selam küçük bir şey mi, değil mi?" diye düşünelim.

Peygamber Efendimiz Medine'ye gittiği zaman, insanlara ilk orada vaaz verirken,Peygamber Efendimiz Medine'ye gittiği zaman, insanlara ilk orada vaaz verirken, konuşurken söylediği sözlerden birisi bu:

konuşurken söylediği sözlerden birisi bu:

Efşu's-selâm. "Selâmı aranızda yayın." Ve et'imu't-taâm. "Birbirlerinize yemek yedirin.Efşu's-selâm. "Selâmı aranızda yayın." Ve et'imu't-taâm. "Birbirlerinize yemek yedirin. Sofranıza çağırın, gelsin." Ve sallû bi'l-leyli ve'n-nâsu niyâm.Sofranıza çağırın, gelsin." Ve sallû bi'l-leyli ve'n-nâsu niyâm. "Başka insanlar gafil, horul horul uyurken siz geceleyin kalkın namaz kılın." gibi, "Başka insanlar gafil, horul horul uyurken siz geceleyin kalkın namaz kılın." gibi, Peygamber Efendimiz'in tavsiyeleri var.

Neden?

Peygamber Efendimiz'in tavsiyeleri var.

Neden?

Selam, tanışmaya sebep olur; tanışma, birlik ve beraberliğe sebep olur;Selam, tanışmaya sebep olur; tanışma, birlik ve beraberliğe sebep olur; böylece insanlar arası muhabbet kuvvetlenir, insanlar birbirleriyle dost olurlar;böylece insanlar arası muhabbet kuvvetlenir, insanlar birbirleriyle dost olurlar; muhabbetli bir toplum, cemiyet, millet, ümmet olur ve hayırlı şeyler yaparlar diye.

muhabbetli bir toplum, cemiyet, millet, ümmet olur ve hayırlı şeyler yaparlar diye.

İslâm'da muhabbete, sevgiye, kardeşliğe sebep olan her şey sevap;İslâm'da muhabbete, sevgiye, kardeşliğe sebep olan her şey sevap; günaha, ayrılığa, dargınlığa sebep olan her şey de yasak.

günaha, ayrılığa, dargınlığa sebep olan her şey de yasak.

Mesela üç günden fazla küs durmak yasak. İki kişinin arasına laf getirip ara bozmak yasak,Mesela üç günden fazla küs durmak yasak. İki kişinin arasına laf getirip ara bozmak yasak, çok büyük günah.

çok büyük günah.

Dinin ana hedeflerini, emirlerini anlamak istersek:

Dinin ana hedeflerini, emirlerini anlamak istersek:

Allah müslümanların birbirlerini sevmesini, birbirlerine kucak açmasını,Allah müslümanların birbirlerini sevmesini, birbirlerine kucak açmasını, birbirlerini dost tutmasını, muhabbeti istiyor; birbirlerini dost tutmasını, muhabbeti istiyor; düşmanlık, ayrılık, gayrılık, kin, adavet, çekişme ve çatışmayı da sevmiyor.düşmanlık, ayrılık, gayrılık, kin, adavet, çekişme ve çatışmayı da sevmiyor. Allah'ın öğrettiği şeylerin özeti, hülâsası bu.

Allah'ın öğrettiği şeylerin özeti, hülâsası bu.

Burada da, insan meclisten kalkıp gidiyor, es-selâmu aleyküm diyor, en kısası bu;Burada da, insan meclisten kalkıp gidiyor, es-selâmu aleyküm diyor, en kısası bu; "Selam senin üzerine, sizin üzerinize olsun."

Ne demek selam? Sadece bir işaret mi?

"Selam senin üzerine, sizin üzerinize olsun."

Ne demek selam? Sadece bir işaret mi?

Hayır. Selam, cennetin ismi. Cennetin adı Dâru's-selâm.Hayır. Selam, cennetin ismi. Cennetin adı Dâru's-selâm. Allahu Teâlâ hazretlerinin ismi; Esmâ-i Hüsnâ'sında es-Selâmu'l-Mü'minü'l-Müheymin diye sayıyoruz.Allahu Teâlâ hazretlerinin ismi; Esmâ-i Hüsnâ'sında es-Selâmu'l-Mü'minü'l-Müheymin diye sayıyoruz. Selâmın İslâm'daki mânası çok yüksek.Selâmın İslâm'daki mânası çok yüksek. "Selam senin olsun" dediğin zaman, sen karşındaki insana dünyadaki her türlü rahatlığı,"Selam senin olsun" dediğin zaman, sen karşındaki insana dünyadaki her türlü rahatlığı, huzuru, âfiyeti, âhirette de nimeti, cenneti istemiş oluyorsun. huzuru, âfiyeti, âhirette de nimeti, cenneti istemiş oluyorsun. "Selam olsun sana" dediğin zaman, "cennetlik ol" demiş oluyorsun; ta oraya kadar gidiyor.

"Selam olsun sana" dediğin zaman, "cennetlik ol" demiş oluyorsun; ta oraya kadar gidiyor.

Onun için, bizim kelimelerimizin yerini tercüme başka kelimeler karşılamaz.Onun için, bizim kelimelerimizin yerini tercüme başka kelimeler karşılamaz. "Günaydın", "Guten tag", "Good morning" vesaire, bunlar karşılamaz.

"Günaydın", "Guten tag", "Good morning" vesaire, bunlar karşılamaz.

Good morning ne demek?

"İyi sabah" demek. "İyi sabahlamak" demek.
Good morning ne demek?

"İyi sabah" demek. "İyi sabahlamak" demek.
E ne olacak, iyi sabahlama... İyilikten maksat ne?

E ne olacak, iyi sabahlama... İyilikten maksat ne?

Ama "selam" dediğin zaman çok güzel şeyler temenni etmiş oluyorsun.

Ama "selam" dediğin zaman çok güzel şeyler temenni etmiş oluyorsun.

Demek ki meclise geldiğimiz zaman selâmet dileyeceğiz, es-selâmu aleyküm diyeceğiz.Demek ki meclise geldiğimiz zaman selâmet dileyeceğiz, es-selâmu aleyküm diyeceğiz. "Ey mecliste oturan insanlar! Ben hepinizin hayrını, saadetini, selâmetini istiyorum;"Ey mecliste oturan insanlar! Ben hepinizin hayrını, saadetini, selâmetini istiyorum; dünyada âhirette hayırlara gark olun, nimetlere dalın, Allah'ın lütfuna erin,dünyada âhirette hayırlara gark olun, nimetlere dalın, Allah'ın lütfuna erin, bahtiyar olun." demiş oluyoruz. Onlardan ayrılırken de son temennimiz yine o oluyor;bahtiyar olun." demiş oluyoruz. Onlardan ayrılırken de son temennimiz yine o oluyor; onlara en güzel şeyleri temenni etmiş oluyoruz.onlara en güzel şeyleri temenni etmiş oluyoruz. Güzel bir arada olmak, güzel bir ayrılmak olmuş oluyor.

Güzel bir arada olmak, güzel bir ayrılmak olmuş oluyor.

Hatırınızda kalsın; bir yerden dönerken de ayrılırken deHatırınızda kalsın; bir yerden dönerken de ayrılırken de es-selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû gibi selamlaşmayı unutmayın.

es-selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû gibi selamlaşmayı unutmayın.

Bugünkü hadîs-i şerîflerin ikincisi:

Bugünkü hadîs-i şerîflerin ikincisi:

İzâ karae'bnü Âdeme's-secdete fe-secede i'tezele'ş-şeytânu yebkîİzâ karae'bnü Âdeme's-secdete fe-secede i'tezele'ş-şeytânu yebkî yekûlu yâ veylehû umire'bnü Âdeme bi's-sücûdi fe-secede fe-lehü'l-cennetüyekûlu yâ veylehû umire'bnü Âdeme bi's-sücûdi fe-secede fe-lehü'l-cennetü ve umirtü bi's-sücûdi fe-asaytü feliye'n-nâru.

ve umirtü bi's-sücûdi fe-asaytü feliye'n-nâru.

Bu da hadis kitaplarının kıymetli ve sahih olanlarında yazılmış diğer bir hadîs-i şerîf.Bu da hadis kitaplarının kıymetli ve sahih olanlarında yazılmış diğer bir hadîs-i şerîf. Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh rivayet etmiş.

Ne buyurmuş Peygamber Efendimiz?

Abdullah b. Mes'ûd radıyallahu anh rivayet etmiş.

Ne buyurmuş Peygamber Efendimiz?

İzâ karae'bnü Âdeme's-secdete. "Âdemoğlu Kur'ân-ı Kerîm'de bir secde âyetini okuduğu zaman..."

İzâ karae'bnü Âdeme's-secdete. "Âdemoğlu Kur'ân-ı Kerîm'de bir secde âyetini okuduğu zaman..."

14 tane âyet-i kerîme var, orada o âyeti okuduğumuz zaman secde etmemiz gerekiyor,14 tane âyet-i kerîme var, orada o âyeti okuduğumuz zaman secde etmemiz gerekiyor, Allah secdeyi emretmiş oluyor veya secde etmek müsait olmuş oluyor.Allah secdeyi emretmiş oluyor veya secde etmek müsait olmuş oluyor. O bakımdan Kur'ân-ı Kerîm'de "secde âyetleri" denilen bu âyetleri okuyuncaO bakımdan Kur'ân-ı Kerîm'de "secde âyetleri" denilen bu âyetleri okuyunca insanın kalkıp secde etmesi lazım.

insanın kalkıp secde etmesi lazım.

Eğer secde edecek bir abdesti yok, durumu müsait değilse;Eğer secde edecek bir abdesti yok, durumu müsait değilse; semi'nâ ve ata'nâ ğufrâneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr demesi lazım.semi'nâ ve ata'nâ ğufrâneke rabbenâ ve ileyke'l-masîr demesi lazım. "Duyduk, işittik yâ Rabbi! Affet bizi! Biz sana döneceğimizi biliyoruz. "Duyduk, işittik yâ Rabbi! Affet bizi! Biz sana döneceğimizi biliyoruz. Durumum müsait olmadığı için, zemin zaman müsait olmadığından yapamadımDurumum müsait olmadığı için, zemin zaman müsait olmadığından yapamadım ama aklımda..." demiş gibi oluyor bu duayı okuduğu zaman.

ama aklımda..." demiş gibi oluyor bu duayı okuduğu zaman.

Secde ettiği zaman secdede ne kadar Sübhanallah okuyacaksa okuyacak,Secde ettiği zaman secdede ne kadar Sübhanallah okuyacaksa okuyacak, secdeden kalkınca ondan sonra onun bir de duası var, onu da etmek lazım.

secdeden kalkınca ondan sonra onun bir de duası var, onu da etmek lazım.

"Âdemoğlu yani Hz. Âdem'in evlâdı cinsinden olan biz insan cinsi,"Âdemoğlu yani Hz. Âdem'in evlâdı cinsinden olan biz insan cinsi, insanlardan birisi, müslümanlardan birisi secdeyi okuduğu zaman..."

insanlardan birisi, müslümanlardan birisi secdeyi okuduğu zaman..."

Fe-secede. "Kalkıp secde etti mi..."

Ne olur? Ne diyor Peygamber Efendimiz?

Fe-secede. "Kalkıp secde etti mi..."

Ne olur? Ne diyor Peygamber Efendimiz?

İ'tezele'ş-şeytânu yebkî. "Şeytan ağlayarak onun yanından ayrılır."

İ'tezele'ş-şeytânu yebkî. "Şeytan ağlayarak onun yanından ayrılır."

İnsanın yanında şeytan var; ağlayarak yanından ayrılır. Ve der ki;

İnsanın yanında şeytan var; ağlayarak yanından ayrılır. Ve der ki;

Yekûlu yâ veylehû. "Yazıklar olsun ona!"Yekûlu yâ veylehû. "Yazıklar olsun ona!" Umire'bnü Âdeme bi's-sücûdi. "Âdemoğlu secde etmekle emrolununca..."Umire'bnü Âdeme bi's-sücûdi. "Âdemoğlu secde etmekle emrolununca..." Fe-secede. "Secde etti." Fe-lehü'l-cennetü. "Secde ettiği için cennetlik olacak, cennete girecek."Fe-secede. "Secde etti." Fe-lehü'l-cennetü. "Secde ettiği için cennetlik olacak, cennete girecek." Ve umirtü bi's-sücûdi. "Ben de secde etmekle emrolunmuştum, Allah bana da 'secde et' diye emretmişti."Ve umirtü bi's-sücûdi. "Ben de secde etmekle emrolunmuştum, Allah bana da 'secde et' diye emretmişti." Fe-asaytü. "Ama ben dinlememiş, âsi gelmiştim, âsi olmuştum."Fe-asaytü. "Ama ben dinlememiş, âsi gelmiştim, âsi olmuştum." Feliye'n-nâru. "Beni de Allah cehennemlik etmişti, ben cehenneme gideceğim." diyeFeliye'n-nâru. "Beni de Allah cehennemlik etmişti, ben cehenneme gideceğim." diye ağlayarak gider, Âdemoğlu secde etti diye.

ağlayarak gider, Âdemoğlu secde etti diye.

Mâlum, şeytanın secde etmemesi ne zaman oldu?

Mâlum, şeytanın secde etmemesi ne zaman oldu?

Âdem aleyhisselâm'ı yarattığı zaman Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine emretti, dedi ki;

Âdem aleyhisselâm'ı yarattığı zaman Allahu Teâlâ hazretleri meleklerine emretti, dedi ki;

"Âdemoğlunu -eşref-i mahlukât olarak- yarattım, buna secde edin."

"Âdemoğlunu -eşref-i mahlukât olarak- yarattım, buna secde edin."

Fe-secede'l-melâiketü küllühüm ecmaûn. "Meleklerin hepsi topluca Âdemoğluna secde ettiler."

Fe-secede'l-melâiketü küllühüm ecmaûn. "Meleklerin hepsi topluca Âdemoğluna secde ettiler."

Allah emrettiği için melekler söz dinlediler, secde ettiler.

Allah emrettiği için melekler söz dinlediler, secde ettiler.

İllâ iblîse. "Yalnız İblis aleyhillâne, şeytan secde etmedi."

İllâ iblîse. "Yalnız İblis aleyhillâne, şeytan secde etmedi."

Ebâ ve'stekbere. "İmtina eyledi, ibâ eyledi, 'yapmam' dedi, kibirlendi."Ebâ ve'stekbere. "İmtina eyledi, ibâ eyledi, 'yapmam' dedi, kibirlendi." Ve Allah'ın sevmediği bir mahluk oldu.

Ne dedi?

Ve Allah'ın sevmediği bir mahluk oldu.

Ne dedi?

"Benim yarattığım bu mübarek yaratığıma niye secde etmedin, ben emrettiğim halde?" deyince,"Benim yarattığım bu mübarek yaratığıma niye secde etmedin, ben emrettiğim halde?" deyince, şeytan dedi ki;

şeytan dedi ki;

Ene hayrun minhü. "Ben ondan daha hayırlıyım."Ene hayrun minhü. "Ben ondan daha hayırlıyım." Halektenî min nârin ve halaktehû min tîn. "Beni ateşten yarattın, onu topraktan yarattın."

Halektenî min nârin ve halaktehû min tîn. "Beni ateşten yarattın, onu topraktan yarattın."

Allahu Teâlâ hazretlerine ukalâlık etti, âsi geldi, söz söyledi.Allahu Teâlâ hazretlerine ukalâlık etti, âsi geldi, söz söyledi. Onun üzerine Allah da onu huzurundan tart eyledi, kovdu ve cehennemlik eyledi.

Onun üzerine Allah da onu huzurundan tart eyledi, kovdu ve cehennemlik eyledi.

O da dedi ki;

"Bana müsaade et, imkân ver, ben de bu Âdemoğlunu aldatayım."

O da dedi ki;

"Bana müsaade et, imkân ver, ben de bu Âdemoğlunu aldatayım."

Allahu Teâlâ hazretleri de şeytana Âdemoğlunu aldatma imkânını o istediği için verdi.

Allahu Teâlâ hazretleri de şeytana Âdemoğlunu aldatma imkânını o istediği için verdi.

Tabii her şeyde hikmeti var. Hikmetine binâen... İsterse verir, istemezse vermez.Tabii her şeyde hikmeti var. Hikmetine binâen... İsterse verir, istemezse vermez. Her şeye kâdir. Verdi ve dedi ki;

"Git, sen ve sana tâbi olanlarla ben cehennemi dolduracağım!"

Her şeye kâdir. Verdi ve dedi ki;

"Git, sen ve sana tâbi olanlarla ben cehennemi dolduracağım!"

Şeytanı cehenneme atacak, şeytana uyanları da cehenneme atacak; cayır cayır ebedî yanacaklar.

Şeytanı cehenneme atacak, şeytana uyanları da cehenneme atacak; cayır cayır ebedî yanacaklar.

Le-men tebiake minhüm le-emle'enne cehenneme minküm ecmaîn.Le-men tebiake minhüm le-emle'enne cehenneme minküm ecmaîn. "Seni atacağım, bir de sana o Âdemoğullarından kim tâbi olursa..." onları da yakacağını bildirdi.

"Seni atacağım, bir de sana o Âdemoğullarından kim tâbi olursa..." onları da yakacağını bildirdi.

İyi, salih, mü'min kulların şeytanın vesvesesine kanmayacağını,İyi, salih, mü'min kulların şeytanın vesvesesine kanmayacağını, şeytanın vesvesesinin onlara tesiri olmayacağını da âyet-i kerîmede bildirdi.

şeytanın vesvesesinin onlara tesiri olmayacağını da âyet-i kerîmede bildirdi.

Demek ki Âdemoğluna aklını, vicdanını, fikrini, iradesini kullanıpDemek ki Âdemoğluna aklını, vicdanını, fikrini, iradesini kullanıp şeytana uymama kabiliyetini ve kuvvetini verdi; şeytana da Âdemoğlunun sağından solundan,şeytana uymama kabiliyetini ve kuvvetini verdi; şeytana da Âdemoğlunun sağından solundan, önünden arkasından gelip gidip etrafında dolaşıp ona vesvese verme imkânına müsaade etti, önünden arkasından gelip gidip etrafında dolaşıp ona vesvese verme imkânına müsaade etti, "yap bakalım" diye...

Neden yaptı bunu?

İmtihan için.

"yap bakalım" diye...

Neden yaptı bunu?

İmtihan için.

Dileseydi Allah yeryüzünde bir tane kâfir bırakmazdı.

Neden bırakıyor?

Dileseydi Allah yeryüzünde bir tane kâfir bırakmazdı.

Neden bırakıyor?

Dileseydi Allah şeytansız bir âlem yaratırdı. Öyle yapmadı. Âdemoğlunu şeytanla deniyor.Dileseydi Allah şeytansız bir âlem yaratırdı. Öyle yapmadı. Âdemoğlunu şeytanla deniyor. Bakalım o yarattığı şeytan onun sağından solundan, önünden arkasından dolanıp vesvese verince,Bakalım o yarattığı şeytan onun sağından solundan, önünden arkasından dolanıp vesvese verince, "fıs fıs fıs fıs, tıs tıs tıs tıs..." bir şeyler söyleyince Âdemoğlu kanacak mı kanmayacak mı diye, "fıs fıs fıs fıs, tıs tıs tıs tıs..." bir şeyler söyleyince Âdemoğlu kanacak mı kanmayacak mı diye, denemek için bu. Bundan dolayı... Bunu iyi bilesiniz.

denemek için bu. Bundan dolayı... Bunu iyi bilesiniz.

Sonra da Allah celle celâlüh bize bildirdi ki;

Sonra da Allah celle celâlüh bize bildirdi ki;

İnne'ş-şeytâne leküm adüvvün fe't-tehizûhu adüvvâ.İnne'ş-şeytâne leküm adüvvün fe't-tehizûhu adüvvâ. "Şeytan sizin için bir düşmandır, zararlı, sizi kandırmaya çalışan bir mahluktur."Şeytan sizin için bir düşmandır, zararlı, sizi kandırmaya çalışan bir mahluktur. Siz de onun düşman olduğunu bilin, onu düşman belleyin,Siz de onun düşman olduğunu bilin, onu düşman belleyin, düşman edinin, aman ona uymayın!" diye nasihat etti.

düşman edinin, aman ona uymayın!" diye nasihat etti.

Şeytan insanın içine vesvese verebilir, başka bir şey yapmaz,Şeytan insanın içine vesvese verebilir, başka bir şey yapmaz, kulağından burnundan çekip de suçu zorla yaptırmaz; suçu insan kendisi yapar.kulağından burnundan çekip de suçu zorla yaptırmaz; suçu insan kendisi yapar. Onun için cezaya kendisi müstehak oluyor.Onun için cezaya kendisi müstehak oluyor. Şeytan fikri verir; "Git şuraya, yap şu mel'un işi." diye Şeytan fikri verir; "Git şuraya, yap şu mel'un işi." diye şeytan vesvese verir, allar pullar, süsler, heyecanlandırır, arzulandırır.şeytan vesvese verir, allar pullar, süsler, heyecanlandırır, arzulandırır. Ama Âdemoğlu kendisini tutamadığı, gittiği için cezayı Âdemoğlu yer.Ama Âdemoğlu kendisini tutamadığı, gittiği için cezayı Âdemoğlu yer. Şeytan yiyecek zaten, o cehennemlik; ona tâbi olduğu için Âdemoğlu da cezayı yer. Şeytan yiyecek zaten, o cehennemlik; ona tâbi olduğu için Âdemoğlu da cezayı yer. Ona uymayıp kendisini tutan kimseye de Allah büyük mükâfat verir!

Ona uymayıp kendisini tutan kimseye de Allah büyük mükâfat verir!

Demek ki bir bakıma şeytan bizim mükâfat kazanmamıza sebep de oluyor.Demek ki bir bakıma şeytan bizim mükâfat kazanmamıza sebep de oluyor. Uymadığımız zaman mükâfat oluyor. Kandığımız zaman imtihanı kaybetmiş oluyoruz,Uymadığımız zaman mükâfat oluyor. Kandığımız zaman imtihanı kaybetmiş oluyoruz, o zaman günaha düşmüş oluyoruz, kötü bir şey oluyor.

o zaman günaha düşmüş oluyoruz, kötü bir şey oluyor.

O halde gayet kolay müslümanın işi: Şeytanın vesvesesine uymayacak.

O halde gayet kolay müslümanın işi: Şeytanın vesvesesine uymayacak.

Yâsîn sûresindeki âyet-i kerîmede ne diyor?

Yâsîn sûresindeki âyet-i kerîmede ne diyor?

E lem a'hed ileyküm yâ benî Âdeme en lâ ta'budü'ş-şeytâne.E lem a'hed ileyküm yâ benî Âdeme en lâ ta'budü'ş-şeytâne. "Ben sizinle ahd etmedim mi, sözleşmedim mi, nasihat etmedim mi size, şeytana tapınmayın diye?"

"Ben sizinle ahd etmedim mi, sözleşmedim mi, nasihat etmedim mi size, şeytana tapınmayın diye?"

Ahd etti, bildirdi.

Demek ki bizim yapacağımız bir şey var:
Ahd etti, bildirdi.

Demek ki bizim yapacağımız bir şey var:
İçimizden gelen arzuların karşısında, bir arzu geldiği zaman düşüneceğiz;

İçimizden gelen arzuların karşısında, bir arzu geldiği zaman düşüneceğiz;

"Bunu yapayım mı, yapmayayım mı? Bunun sonu hayır mı, şer mi?"Bunu yapayım mı, yapmayayım mı? Bunun sonu hayır mı, şer mi? Bu rahmânî mi, şeytânî mi?"

Bu rahmânî mi, şeytânî mi?"

Rahmânî ise, Kur'an'da emredilmişse, hadîs-i şerîfte emredilmişse yapacağız.

Rahmânî ise, Kur'an'da emredilmişse, hadîs-i şerîfte emredilmişse yapacağız.

Dün akşam bizim İlksav vakfındaki Tabakâtus-Sûfiyye kitabını okumamızda geçti:

Dün akşam bizim İlksav vakfındaki Tabakâtus-Sûfiyye kitabını okumamızda geçti:

Ebû Süleyman ed-Dârânî hazretleri diyor ki;

Ebû Süleyman ed-Dârânî hazretleri diyor ki;

"Aklıma nice nice güzel fikirler, nükteler, maârif-i ilâhiyeden güzel nice şeyler gelir;"Aklıma nice nice güzel fikirler, nükteler, maârif-i ilâhiyeden güzel nice şeyler gelir; 'Âyet ve hadise uyuyor mu, uymuyor mu?' diye onları günlerce içimde kontrole tâbi tutarım, 'Âyet ve hadise uyuyor mu, uymuyor mu?' diye onları günlerce içimde kontrole tâbi tutarım, âyet ve hadisten iki tane şahit bulmadıkça dilimle o sözleri söylemem." diyor.

âyet ve hadisten iki tane şahit bulmadıkça dilimle o sözleri söylemem." diyor.

Evliyâullah buna o kadar dikkat etmişler.

Biz de bunu öğreneceğiz.

Neyi öğreneceğiz?

Evliyâullah buna o kadar dikkat etmişler.

Biz de bunu öğreneceğiz.

Neyi öğreneceğiz?

İçine insanın her türlü arzu gelir; bu arzulara kontrol ile yaklaşıpİçine insanın her türlü arzu gelir; bu arzulara kontrol ile yaklaşıp kendimizi kontrol edip kötü olanları yapmamayı öğreneceğiz, kendimizi tutmayı öğreneceğiz. kendimizi kontrol edip kötü olanları yapmamayı öğreneceğiz, kendimizi tutmayı öğreneceğiz. Mesele bu; bu kadar basit. Ama zor.Mesele bu; bu kadar basit. Ama zor. Şeytanın vesvesesine kapılmamak, şeytana uymamak kolay değil.Şeytanın vesvesesine kapılmamak, şeytana uymamak kolay değil. Çünkü şeytanın çağırdığı yer tatlıdır, zevklidir, şarkılıdır, türkülüdür, içkilidir, Çünkü şeytanın çağırdığı yer tatlıdır, zevklidir, şarkılıdır, türkülüdür, içkilidir, eğlencelidir, keyiflidir, kahkahalıdır... Ama şimdiki hâli öyledir; sonu azaptır, pişmanlıktık,eğlencelidir, keyiflidir, kahkahalıdır... Ama şimdiki hâli öyledir; sonu azaptır, pişmanlıktık, "ah!"dır "vah!"dır, mahkemedir, hapishanedir, cehennemdir! Şeytan böyle bir yere çağırır."ah!"dır "vah!"dır, mahkemedir, hapishanedir, cehennemdir! Şeytan böyle bir yere çağırır. O zaman kendimizi tutmayı öğreneceğiz.

Kendimizi tutmayı nasıl öğreniriz?

O zaman kendimizi tutmayı öğreneceğiz.

Kendimizi tutmayı nasıl öğreniriz?

Bir kere eğriyi doğruyu öğreneceğiz; hangisi sevap hangisi günah, hangisi hayır hangisi şer,Bir kere eğriyi doğruyu öğreneceğiz; hangisi sevap hangisi günah, hangisi hayır hangisi şer, hangisi Kur'ân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîfte, şeriatte var hangisi yok; bunu öğreneceğiz. Bu bir.hangisi Kur'ân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîfte, şeriatte var hangisi yok; bunu öğreneceğiz. Bu bir. Bilgi lazım. Eğriyi doğruyu bilmek lazım. İkincisi de; eğri olanı yapmamayı,Bilgi lazım. Eğriyi doğruyu bilmek lazım. İkincisi de; eğri olanı yapmamayı, doğru olanı yapmayı öğrenmemiz, irademizi kuvvetlendirmemiz lazım.

doğru olanı yapmayı öğrenmemiz, irademizi kuvvetlendirmemiz lazım.

Bu neyle olur?

Tasavvufî çalışmayla olur.

Bu neyle olur?

Tasavvufî çalışmayla olur.

Tasavvufî çalışmanın herkes tarafından bilinen şekli nedir?

Tasavvufî çalışmanın herkes tarafından bilinen şekli nedir?

Ramazan'da oruçtur. Ramazan'da oruç tutuyoruz; içeceğimiz suyu bile içmiyoruz,Ramazan'da oruçtur. Ramazan'da oruç tutuyoruz; içeceğimiz suyu bile içmiyoruz, yediğimiz yemeği bile yemiyoruz, evliyiz, hanımımızla bile yasaklar başlıyor.yediğimiz yemeği bile yemiyoruz, evliyiz, hanımımızla bile yasaklar başlıyor. Demek ki Ramazan bizim irademizi kuvvetlendirme, takvâyı öğrenme,Demek ki Ramazan bizim irademizi kuvvetlendirme, takvâyı öğrenme, kendimizi tutmayı egzersiz yapma, idman yapma ayı.

kendimizi tutmayı egzersiz yapma, idman yapma ayı.

Millet bunu bilmiyor. Millet şuursuz oruç tutuyor. Ondan sonra da faydasını görmüyor tabii...Millet bunu bilmiyor. Millet şuursuz oruç tutuyor. Ondan sonra da faydasını görmüyor tabii... Halbuki her sene 12 aydan bir ayda, bir ay boyunca insan idman yapıyor.Halbuki her sene 12 aydan bir ayda, bir ay boyunca insan idman yapıyor. Bu kadar idmanlı insanın dünya şampiyonu olması lazım, pazuları kat kat olması lazım,Bu kadar idmanlı insanın dünya şampiyonu olması lazım, pazuları kat kat olması lazım, bileğinin çok kuvvetli olması lazım, halteri kuş tüyü gibi kaldırması lazım, tuttuğunu savurması lazım! bileğinin çok kuvvetli olması lazım, halteri kuş tüyü gibi kaldırması lazım, tuttuğunu savurması lazım! Ama idmanı güzel, usûlünce yapmadığı için bu şeyler olmuyor.

Ama idmanı güzel, usûlünce yapmadığı için bu şeyler olmuyor.

Demek ki Ramazan'da da yapacağız, Ramazan'dan sonra da dinin, tasavvufun emirlerine,Demek ki Ramazan'da da yapacağız, Ramazan'dan sonra da dinin, tasavvufun emirlerine, tarikatin terbiyesine riayet edeceğiz, şeytana uymayacağız.

tarikatin terbiyesine riayet edeceğiz, şeytana uymayacağız.

Şeytana uymamak, bir; nefse uymamak, iki. Bunu başardığı zaman insan ne güzel bir kul olur.

Şeytana uymamak, bir; nefse uymamak, iki. Bunu başardığı zaman insan ne güzel bir kul olur.

Çok güzel, bu da hatırımızda iyice kalsın.

Çok güzel, bu da hatırımızda iyice kalsın.

Biz secde âyetini okuduğumuz zaman şeytan ağlayarak uzaklaşıyor.Biz secde âyetini okuduğumuz zaman şeytan ağlayarak uzaklaşıyor. Secde ettikten sonra artık yanımızda da duramıyor, ağlayarak uzaklaşıyor;

Secde ettikten sonra artık yanımızda da duramıyor, ağlayarak uzaklaşıyor;

"Vah yazıklar olsun buna!.."

Bize niye yazıklar olsun; sana yazıklar olsun hain, zalim!

"Vah yazıklar olsun buna!.."

Bize niye yazıklar olsun; sana yazıklar olsun hain, zalim!

"Yazıklar olsun!" diyor, "Bu secde ile emrolununca secde etti, cennete girecek;"Yazıklar olsun!" diyor, "Bu secde ile emrolununca secde etti, cennete girecek; ben secdeyle emrolunmuştum, secde etmemiştim, ben cehenneme gireceğim." diye üzülerek gidiyor.

ben secdeyle emrolunmuştum, secde etmemiştim, ben cehenneme gireceğim." diye üzülerek gidiyor.

Üçüncü hadîs-i şerîf:

Üçüncü hadîs-i şerîf:

İzâ karae'l-kâriu fe-ahta'a ev lahane ev kâne a'cemiyyen ketebehü'l-melekü kemâ ünzile.

İzâ karae'l-kâriu fe-ahta'a ev lahane ev kâne a'cemiyyen ketebehü'l-melekü kemâ ünzile.

İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan.İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan. Bu hadîs-i şerîfi Peygamber Efendimiz'in amcası Abbas'ın oğlu, yeğeni Abdullah rivayet etmiş.

Bu hadîs-i şerîfi Peygamber Efendimiz'in amcası Abbas'ın oğlu, yeğeni Abdullah rivayet etmiş.

Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem;

Buyuruyor ki Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem;

İzâ karae'l-kâriu. "Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan kimse Kur'ân-ı Kerîm'i okuduğu zaman..."İzâ karae'l-kâriu. "Kur'ân-ı Kerîm'i okuyan kimse Kur'ân-ı Kerîm'i okuduğu zaman..." Fe-ahta'a. "Hatalı okumuşsa..." Ev lahane. "Harekelerini yanlış okumuşsa..."

Fe-ahta'a. "Hatalı okumuşsa..." Ev lahane. "Harekelerini yanlış okumuşsa..."

Bazen bakıyorsun; hoca, hatip hutbeye çıkıyor, Kâbe'de bakıyorsun yanlış okuyorlar ya...Bazen bakıyorsun; hoca, hatip hutbeye çıkıyor, Kâbe'de bakıyorsun yanlış okuyorlar ya... İnsan beşer, şaşıyor. Yanlış okuyorlar, hatalı okuyabiliyorlar.

İnsan beşer, şaşıyor. Yanlış okuyorlar, hatalı okuyabiliyorlar.

"Hata ederse veyahut harekesini bozuk okursa..."

"Hata ederse veyahut harekesini bozuk okursa..."

Ev kâne a'cemiyyen. "Ya da telaffuzunu Arap gibi güzel yapamazsa, bozuk telaffuz ederse..."

Ev kâne a'cemiyyen. "Ya da telaffuzunu Arap gibi güzel yapamazsa, bozuk telaffuz ederse..."

Mümkün olduğu kadar güzel telaffuzu öğrenecek.Mümkün olduğu kadar güzel telaffuzu öğrenecek. 'Sin' ile 'sad'ı ayıracak, 'ha' ile 'he'yi ayıracak, 'kaf' ile 'kef'i fark ettirecek bir telaffuzu bilecek.'Sin' ile 'sad'ı ayıracak, 'ha' ile 'he'yi ayıracak, 'kaf' ile 'kef'i fark ettirecek bir telaffuzu bilecek. 'Ayn' ile 'hemze'yi fark etmeli.

'Ayn' ile 'hemze'yi fark etmeli.

Kâbe'nin imamı 'hemze'leri 'ayn' gibi çatlatıyor. Yanlış okuyor ya...Kâbe'nin imamı 'hemze'leri 'ayn' gibi çatlatıyor. Yanlış okuyor ya... Arap, babadan dededen Arap, çölden gelmiş Arap; yanlış okuyor! Başka hocalarla da konuştum. Arap, babadan dededen Arap, çölden gelmiş Arap; yanlış okuyor! Başka hocalarla da konuştum. Bu işi iyi bilen insanın kulağını öyle rahatsız ediyor ki...Bu işi iyi bilen insanın kulağını öyle rahatsız ediyor ki... Ya bu 'hemze', bunu niye 'ayn' gibi okuyorsun? Yanlış okuyor, telafuzu bozuk oluyor.

Ya bu 'hemze', bunu niye 'ayn' gibi okuyorsun? Yanlış okuyor, telafuzu bozuk oluyor.

Mümkün olduğu kadar harflerin farkını anlamalı ve o farkınMümkün olduğu kadar harflerin farkını anlamalı ve o farkın telaffuzumuzda uygulanmasını sağlamamız lazım.telaffuzumuzda uygulanmasını sağlamamız lazım. Çünkü sen 'ha' dersin, 'he' dersin, 'hı' dersin, ayırmazsan mâna değişir.Çünkü sen 'ha' dersin, 'he' dersin, 'hı' dersin, ayırmazsan mâna değişir. Khallâk dersen "halk edici Allah" mânasına gelir; hallâk dersen "tıraş edici berber" mânasına gelir.Khallâk dersen "halk edici Allah" mânasına gelir; hallâk dersen "tıraş edici berber" mânasına gelir. Khalaka yerine heleke dersen "helâk oldu" demiş olursun.Khalaka yerine heleke dersen "helâk oldu" demiş olursun. Khalaka dersen "halk etti" demiş olursun; haleka dersen "tıraş etti" demiş olursun.Khalaka dersen "halk etti" demiş olursun; haleka dersen "tıraş etti" demiş olursun. Hepsi 'ha' ama mânası farklı, ayrı harf aslında...

Hepsi 'ha' ama mânası farklı, ayrı harf aslında...

Şimdi bizim Türkiye'ye geliyor Araplar, başka memleketten, İngiliz, Amerikalı;Şimdi bizim Türkiye'ye geliyor Araplar, başka memleketten, İngiliz, Amerikalı; telaffuzundan şıp diye anlıyoruz. 'I' harflerini çıkartamıyor.telaffuzundan şıp diye anlıyoruz. 'I' harflerini çıkartamıyor. Türkler'in rahatlıkla çıkardığı bazı harfleri çıkartamıyor. Türkler'in rahatlıkla çıkardığı bazı harfleri çıkartamıyor. Telaffuzundan bakıyorsun, "Tamam, bu bilmiyor." diye anlıyorsun.

Telaffuzundan bakıyorsun, "Tamam, bu bilmiyor." diye anlıyorsun.

Ama iyi niyetli bir insan, Kur'an okudu, hatalı okudu veya harekesini bozuk okuduAma iyi niyetli bir insan, Kur'an okudu, hatalı okudu veya harekesini bozuk okudu veya telaffuzunu tam yapamadı...

veya telaffuzunu tam yapamadı...

Ketebehü'l-melekü. "Onun meleği bunun bu okuyuşunu..."Ketebehü'l-melekü. "Onun meleği bunun bu okuyuşunu..." Kemâ ünzile. "Kur'ân-ı Kerîm nasıl indirildiyse öyle yazar."

Kemâ ünzile. "Kur'ân-ı Kerîm nasıl indirildiyse öyle yazar."

Defterine doğru yazar.Defterine doğru yazar. O sûreyi yanlış, hatalı, eksikli, kusurlu okumuş bile olsa "şöyle okudu" diye doğru yazar.O sûreyi yanlış, hatalı, eksikli, kusurlu okumuş bile olsa "şöyle okudu" diye doğru yazar. Hüsnü niyetle olduktan sonra kişinin eksikliğinden, kusurundan, dikkatsizliğinden, Hüsnü niyetle olduktan sonra kişinin eksikliğinden, kusurundan, dikkatsizliğinden, cahilliğinden dolayı yaptığı şeyleri melek doğrultuyor, Allah affediyor.cahilliğinden dolayı yaptığı şeyleri melek doğrultuyor, Allah affediyor. Melek kendi başına bir şey yapmaz, Allah demek ki iyi niyetine bakarak doğru yazdırtıyor.

Melek kendi başına bir şey yapmaz, Allah demek ki iyi niyetine bakarak doğru yazdırtıyor.

Kur'ân-ı Kerîm Allah'ın kelâmı olduğu için bize düşen nedir?

Kur'ân-ı Kerîm Allah'ın kelâmı olduğu için bize düşen nedir?

Hatasız okumaya dikkat etmek, harekelerini göz önünde tutmak,Hatasız okumaya dikkat etmek, harekelerini göz önünde tutmak, telaffuzunu da iyice yapmaya çalışmak.

telaffuzunu da iyice yapmaya çalışmak.

Telaffuzunu iyice yapmaya çalışmak...Telaffuzunu iyice yapmaya çalışmak... Bir Arap'ın telaffuzuyla gayri Arap'ın telaffuzu hemen belli olur.Bir Arap'ın telaffuzuyla gayri Arap'ın telaffuzu hemen belli olur. Yabancı bir insanın gelip de Türkçe öğrenip konuşmasıyla Türk'ün konuşmasının farklı olduğu gibi,Yabancı bir insanın gelip de Türkçe öğrenip konuşmasıyla Türk'ün konuşmasının farklı olduğu gibi, hatta Karadenizli'nin konuşmasıyla Diyarbakırlı'nın konuşmasının farklı olduğu gibi,hatta Karadenizli'nin konuşmasıyla Diyarbakırlı'nın konuşmasının farklı olduğu gibi, Konyalı'nın Aydınlı'dan, İzmirli'den farklı olduğu gibi anlaşılır. Ufak tefek şeyler olabilir.Konyalı'nın Aydınlı'dan, İzmirli'den farklı olduğu gibi anlaşılır. Ufak tefek şeyler olabilir. Ama mümkün olduğu kadar hiç olmazsa harfleri doğru çıkarmayı öğrenmeli,Ama mümkün olduğu kadar hiç olmazsa harfleri doğru çıkarmayı öğrenmeli, aralarındaki farkı bilmeliyiz.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf:

aralarındaki farkı bilmeliyiz.

Bundan sonraki hadîs-i şerîf:

İzâ karae'r-raculü'l-Kur'âne ve tefakkaha fi'd-dîni sümme etâ bâbe's-sultâni temellükan ileyhiİzâ karae'r-raculü'l-Kur'âne ve tefakkaha fi'd-dîni sümme etâ bâbe's-sultâni temellükan ileyhi ve tamaen limâ fî yedihî hâda bi-kadri hutâhu fî nâri cehenneme.

ve tamaen limâ fî yedihî hâda bi-kadri hutâhu fî nâri cehenneme.

Bu hadîs-i şerîf Muaz b. Cebel radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş.

Bu hadîs-i şerîf Muaz b. Cebel radıyallahu anhümâ'dan rivayet edilmiş.

Diyor ki Peygamber Efendimiz;

İzâ karae'r-raculü'l-Kur'âne. "Kur'an'ı okuduğun zaman..."

Diyor ki Peygamber Efendimiz;

İzâ karae'r-raculü'l-Kur'âne. "Kur'an'ı okuduğun zaman..."

Kim?

Bir din tahsili yapmış olan ilim meraklısı kimse.

Kim?

Bir din tahsili yapmış olan ilim meraklısı kimse.

Ve tefakkaha fi'd-dîni.Ve tefakkaha fi'd-dîni. "Dinde de ahkâm-ı dîniyyeyi, şeriatin emirlerini yasaklarını öğrendiği zaman..."

"Dinde de ahkâm-ı dîniyyeyi, şeriatin emirlerini yasaklarını öğrendiği zaman..."

Kur'an'ı öğrendi, fıkıh da okudu, ilmihâl bilgisine de sahip oldu, dinî bilgiye de mâlik oldu...

Kur'an'ı öğrendi, fıkıh da okudu, ilmihâl bilgisine de sahip oldu, dinî bilgiye de mâlik oldu...

Bu tahsili yaptı...

Bu tahsil niçin yapılır?

Allah rızası için yapılır.

Bu tahsili yaptı...

Bu tahsil niçin yapılır?

Allah rızası için yapılır.

Yaptı ama bu nereye gitti?

Yaptı ama bu nereye gitti?

Etâ bâbe's-sultân. "Sultanın, hükümdarın sarayına kapısına gitti."Etâ bâbe's-sultân. "Sultanın, hükümdarın sarayına kapısına gitti." Temellükan ileyhi. "Ona yağ çekmek için, dalkavukluk yapmak için." Temellükan ileyhi. "Ona yağ çekmek için, dalkavukluk yapmak için." Ve tamaen limâ fî yedihî. "Sultanın parasına puluna, hazinesine, elindeki bahşişine tamah ettiği için."

Ve tamaen limâ fî yedihî. "Sultanın parasına puluna, hazinesine, elindeki bahşişine tamah ettiği için."

"Gideyim de, şirin görüneyim de, kendimi beğendireyim de bir kese alayım..." diye bir hevesle...

"Gideyim de, şirin görüneyim de, kendimi beğendireyim de bir kese alayım..." diye bir hevesle...

Hâda bi-kadri hutâhu. "O zaman o yol boyunca attığı adımlar miktarınca..."Hâda bi-kadri hutâhu. "O zaman o yol boyunca attığı adımlar miktarınca..." Fî nâri cehenneme. "Kişi cehennemin ateşine dalar gider..."

Fî nâri cehenneme. "Kişi cehennemin ateşine dalar gider..."

"Sen Allah'ın sevdiği din ilmini yağcılık için, davkavukluk için, para kazanmak için,"Sen Allah'ın sevdiği din ilmini yağcılık için, davkavukluk için, para kazanmak için, bahşiş almak için mi yapıyorsun?!" diye attığı her adımla cehennemin ateşin içine biraz daha dalar,bahşiş almak için mi yapıyorsun?!" diye attığı her adımla cehennemin ateşin içine biraz daha dalar, her adımda biraz daha dalar...

Yani çok kötü bir şey yapmış oluyor.

her adımda biraz daha dalar...

Yani çok kötü bir şey yapmış oluyor.

Alim, ilim öğrenen insanlar, talebeler ilmi Allah rızası için öğrenecek, bir.

Alim, ilim öğrenen insanlar, talebeler ilmi Allah rızası için öğrenecek, bir.

Kimseye yağcılık yapmayacak, dalkavukluk etmeyecek, iki.

Kimseye yağcılık yapmayacak, dalkavukluk etmeyecek, iki.

Kimseden dinini satıp para sağlamaya çalışmayacak,Kimseden dinini satıp para sağlamaya çalışmayacak, dini mukabilinde maddî kazanç, çıkar sağlamaya gayret etmeyecek, üç.

dini mukabilinde maddî kazanç, çıkar sağlamaya gayret etmeyecek, üç.

Din alimliğinin, dinî bilgileri öğrenmenin şartı bunlardır.

Din alimliğinin, dinî bilgileri öğrenmenin şartı bunlardır.

Allah rızası için öğrenecek. Hak bildiği şeyi herkesin karşısında söyleyecek.

Allah rızası için öğrenecek. Hak bildiği şeyi herkesin karşısında söyleyecek.

Efdalü'l-cihâdi kelimetü hakkin inde sultânin câir.Efdalü'l-cihâdi kelimetü hakkin inde sultânin câir. "En yüksek dereceli sevaplı cihat, zalim hükümdarın karşısında hak sözü söylemektir."

"En yüksek dereceli sevaplı cihat, zalim hükümdarın karşısında hak sözü söylemektir."

Susmayacak, söyleyecek.

Söylüyoruz, diyoruz ki...

Susmayacak, söyleyecek.

Söylüyoruz, diyoruz ki...

Hükümdar şimdi kim?

Reisicumhur, başbakan, yardımcısı filanca, falanca...

Hükümdar şimdi kim?

Reisicumhur, başbakan, yardımcısı filanca, falanca...

Yanlışa ; "Bak bu böyle olmaz. Burası eksik, burası olmadı." diye söylemesi lazım.

Yanlışa ; "Bak bu böyle olmaz. Burası eksik, burası olmadı." diye söylemesi lazım.

Hakkı söyleyecek, yağcılık çekmeyecek, Allah rızası için öğrenecek.Hakkı söyleyecek, yağcılık çekmeyecek, Allah rızası için öğrenecek. Bir de öğrendiklerinden maddî çıkar sağlamaya çalışmayacak.

Bir de öğrendiklerinden maddî çıkar sağlamaya çalışmayacak.

Kur'ân-ı Kerîm... Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm...Kur'ân-ı Kerîm... Eûzubillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm... Elini kulağına koyuyor, Kur'an okuyor; önünde mendil!Elini kulağına koyuyor, Kur'an okuyor; önünde mendil! "Ben Kur'an okuyorum, çıkın bana paraları." Olmaz! Para kazanmak için olmuş oluyor. Bu tarzda...

"Ben Kur'an okuyorum, çıkın bana paraları." Olmaz! Para kazanmak için olmuş oluyor. Bu tarzda...

Bundan başka şekillerde de itibarlı bir insanın yanına gidipBundan başka şekillerde de itibarlı bir insanın yanına gidip ona kendisini beğendirip dinî faaliyetinden dolayı para almak da aynı duruma geldiği anlaşılıyor.ona kendisini beğendirip dinî faaliyetinden dolayı para almak da aynı duruma geldiği anlaşılıyor. "Oradan biraz bahşiş alırım" diye hükümdarın sarayına gittiği zaman,"Oradan biraz bahşiş alırım" diye hükümdarın sarayına gittiği zaman, attığı her adımda cehennemin ateşin içine dalmış oluyor.

attığı her adımda cehennemin ateşin içine dalmış oluyor.

Allah alimlerimizi has hâlis, sırf Allah rızası için ilim öğrenen, hakkı söylemekten geri durmayan,Allah alimlerimizi has hâlis, sırf Allah rızası için ilim öğrenen, hakkı söylemekten geri durmayan, maddî menfaat beklemeyen, namuslu, yüksek seciyeli, karakterli alimler eylesin;maddî menfaat beklemeyen, namuslu, yüksek seciyeli, karakterli alimler eylesin; şaşırtmasın, yanıltmasın.

şaşırtmasın, yanıltmasın.

Bir başka hadîs-i şerîfte de bu mânalar çok nasihat edilmiştir.

Bir başka hadîs-i şerîfte de bu mânalar çok nasihat edilmiştir.

"Alimlerin en kötüsü sultanın yanına gidendir."

"Alimlerin en kötüsü sultanın yanına gidendir."

Alimlerin en kötüsü siyasetçinin, başkanın, filancanın yanına gidendir.

Neden?

Alimlerin en kötüsü siyasetçinin, başkanın, filancanın yanına gidendir.

Neden?

Onda menfaat var, iktidar var, para var, pul var, imkân var, memuriyet verir, vs. vs.

Onda menfaat var, iktidar var, para var, pul var, imkân var, memuriyet verir, vs. vs.

"Hükümdarların en iyisi de alimlerin huzuruna gidendir."

O da niye gidiyor?

"Hükümdarların en iyisi de alimlerin huzuruna gidendir."

O da niye gidiyor?

Hakkı öğrenmek istiyor. "Gideyim de şu mübareğin elini öpeyim de nasihatini alayım..."

Hakkı öğrenmek istiyor. "Gideyim de şu mübareğin elini öpeyim de nasihatini alayım..."

Mesela Selçuklu sultanı, koca sultan, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin yanına gelmiş,Mesela Selçuklu sultanı, koca sultan, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî hazretlerinin yanına gelmiş, kaç sefer... Bazen kabul etmemiş. Hükümdar etrafında askerleriyle geldiği zaman kabul etmemiş. kaç sefer... Bazen kabul etmemiş. Hükümdar etrafında askerleriyle geldiği zaman kabul etmemiş. Bir seferinde de gelmiş oturmuş, susmuş. Evine gelmiş, ne desin, bir şey denmez.

Bir seferinde de gelmiş oturmuş, susmuş. Evine gelmiş, ne desin, bir şey denmez.

Ben de bazen, söz söylemem gereken insanlar evime geliyor,Ben de bazen, söz söylemem gereken insanlar evime geliyor, "Şimdi evime gelmiş, burada tepelemeyeyim şunu..." diyorum, bir şey demiyorum. "Şimdi evime gelmiş, burada tepelemeyeyim şunu..." diyorum, bir şey demiyorum. Ne diyeyim; evime gelmiş, mahçup etmek işime gelmiyor.

Ne diyeyim; evime gelmiş, mahçup etmek işime gelmiyor.

Herhalde öyle, söz söylememiş. Hükümdar da demiş ki;

"Bana nasihat et."

Herhalde öyle, söz söylememiş. Hükümdar da demiş ki;

"Bana nasihat et."

Bakmış ki konuşmuyor Mevlânâ, boynunu eğmiş, duruyor. Ne desin?Bakmış ki konuşmuyor Mevlânâ, boynunu eğmiş, duruyor. Ne desin? Evine gelmiş, bir şey de söylemek istemiyor, demek ki kırmamak istiyor.Evine gelmiş, bir şey de söylemek istemiyor, demek ki kırmamak istiyor. Madem evine gelecek kadar bir nezaket göstermiş, basiret göstermiş, edep göstermiş...

Madem evine gelecek kadar bir nezaket göstermiş, basiret göstermiş, edep göstermiş...

"Bana nasihat et."

Kaldırmış başını, demiş ki;

"Bana nasihat et."

Kaldırmış başını, demiş ki;

"Ben sana ne nasihat edeyim ki; sana nimetleri Allah ikram ediyor, sen şeytana kulluk ediyorsun!"

"Ben sana ne nasihat edeyim ki; sana nimetleri Allah ikram ediyor, sen şeytana kulluk ediyorsun!"

Lafa bak! Hükümdara söylüyor bunu!

Büyük adamlar durup dururken öyle [büyük adam] olmuyor.

Lafa bak! Hükümdara söylüyor bunu!

Büyük adamlar durup dururken öyle [büyük adam] olmuyor.

"Bir fukarânın işini yapıversin." diye,"Bir fukarânın işini yapıversin." diye, divan başkanı filanca vezire veya vezîr-i âzama bir mektup yazmış. O da cevap göndermiş ki;

divan başkanı filanca vezire veya vezîr-i âzama bir mektup yazmış. O da cevap göndermiş ki;

"Hocam mümkün değil, divanın usûlüne aykırıdır, olmaz." gibi bir laf...

"Hocam mümkün değil, divanın usûlüne aykırıdır, olmaz." gibi bir laf...

Tabii o, fakiri dinledi, durumu biliyor, haksız olsa zaten desteklemez.Tabii o, fakiri dinledi, durumu biliyor, haksız olsa zaten desteklemez. Tekrar bir mektup yazmış, demiş ki;

Tekrar bir mektup yazmış, demiş ki;

"Divan Süleyman'ın emrindedir, Süleyman divanın emrinde değildir."

"Divan Süleyman'ın emrindedir, Süleyman divanın emrinde değildir."

Adam bu lafı duyunca hemen işi yapmış.

Ne demek istedi?

Adamın adı da Süleyman'mış.

Adam bu lafı duyunca hemen işi yapmış.

Ne demek istedi?

Adamın adı da Süleyman'mış.

Mâlum, Süleyman aleyhisselam insanlara cinlere peygamberdi; hükmederdi.Mâlum, Süleyman aleyhisselam insanlara cinlere peygamberdi; hükmederdi. Cinler Süleyman'ın emrindeydi.Cinler Süleyman'ın emrindeydi. Farsça'da da cin demek, div demek; cinler demek divân, divler demek. Cinler Süleyman'a tâbiydi.

Farsça'da da cin demek, div demek; cinler demek divân, divler demek. Cinler Süleyman'a tâbiydi.

"Divân, divler Süleyman'a tâbidir, Süleyman divlere tâbi değildir." demiş oluyor."Divân, divler Süleyman'a tâbidir, Süleyman divlere tâbi değildir." demiş oluyor. "Cinlere tâbi değildir, o asıl yüksek olan odur." demiş oluyor."Cinlere tâbi değildir, o asıl yüksek olan odur." demiş oluyor. Ama bir taraftan da; "Sen o divanın, o dairenin başkanısın;Ama bir taraftan da; "Sen o divanın, o dairenin başkanısın; o daire seni dinler, sen o daireyi dinlemek zorunda değilsin." demiş oluyor.o daire seni dinler, sen o daireyi dinlemek zorunda değilsin." demiş oluyor. Ama nükteli konuşmuş olduğundan hemen "başüstüne" demiş, işi yapmış.

Ama nükteli konuşmuş olduğundan hemen "başüstüne" demiş, işi yapmış.

Fukarânın elini tutmuşlar, sultanları onlara zulmettirmemişler.Fukarânın elini tutmuşlar, sultanları onlara zulmettirmemişler. Sultan geldiği zaman hakkı söylemişler, yanlış iş yaptığı zaman çıkmışlar karşısına;Sultan geldiği zaman hakkı söylemişler, yanlış iş yaptığı zaman çıkmışlar karşısına; "Bu doğru değildir!" diye doğru yola çağırmışlar.

"Bu doğru değildir!" diye doğru yola çağırmışlar.

Neden bu sertlik? Müslümanın hâli yumuşaklık değil miydi, affedicilik değil miydi?Neden bu sertlik? Müslümanın hâli yumuşaklık değil miydi, affedicilik değil miydi? Niye böyle yapıyorlar?

İşte bu [hadisteki uyarıdan] dolayı.

İslâm aliminin işi nedir?

Niye böyle yapıyorlar?

İşte bu [hadisteki uyarıdan] dolayı.

İslâm aliminin işi nedir?

İslâm aliminin işi; iktidar sahibine nasihat etmektir, ondan menfaat beklemek değildir.İslâm aliminin işi; iktidar sahibine nasihat etmektir, ondan menfaat beklemek değildir. Dobra dobra söyler.

Allah bizi o sevdiği yoldan ayırmasın.

Dobra dobra söyler.

Allah bizi o sevdiği yoldan ayırmasın.

İzâ kara'tümü'l-hamdü fakraû bismillâhirrahmânirrahîmİzâ kara'tümü'l-hamdü fakraû bismillâhirrahmânirrahîm fe-innehâ ümmü'l-Kur'âni ve ümmü'l-kitâbi ve seb'ü'l-mesâni ve bismillâhirrahmânirrahîmi ihdâ âyâtihâ.

fe-innehâ ümmü'l-Kur'âni ve ümmü'l-kitâbi ve seb'ü'l-mesâni ve bismillâhirrahmânirrahîmi ihdâ âyâtihâ.

Onbeşinci hadîs-i şerîfe geldik.

Onbeşinci hadîs-i şerîfe geldik.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre, diyor ki bu hadîs-i şerîfte;

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre, diyor ki bu hadîs-i şerîfte;

İzâ kara'tümü'l-hamdü. "Elhamdülillah sûresini okuduğunuz zaman."İzâ kara'tümü'l-hamdü. "Elhamdülillah sûresini okuduğunuz zaman." Fakraû bismillâhirrahmânirrahîm. "Evvelinde Bismillâhirrahmânirrahîm diye de okuyun."Fakraû bismillâhirrahmânirrahîm. "Evvelinde Bismillâhirrahmânirrahîm diye de okuyun." Fe-innehâ ümmü'l-Kur'âni. Fe-innehâ ümmü'l-Kur'âni. "Çünkü bu hamd sûresi Kur'ân-ı Kerîm'in ümmüdür, annesidir, özüdür, hülâsasıdır."

"Çünkü bu hamd sûresi Kur'ân-ı Kerîm'in ümmüdür, annesidir, özüdür, hülâsasıdır."

Kur'ân-ı Kerîm'in içindeki meâni, mânalar Fâtiha sûresinde derc edilmiş, özetlenmiştir.Kur'ân-ı Kerîm'in içindeki meâni, mânalar Fâtiha sûresinde derc edilmiş, özetlenmiştir. Kitabının başındaki fihrist gibidir. Her âyeti öteki sûrelerle ilgilidir, her harfi ilgilidir.

Kitabının başındaki fihrist gibidir. Her âyeti öteki sûrelerle ilgilidir, her harfi ilgilidir.

Ve ümmü'l-kitâbi. "Ve kitabın anasıdır."

Ve ümmü'l-kitâbi. "Ve kitabın anasıdır."

Ve seb'ü'l-mesâni. "Kur'ân-ı Kerîm'de; 'Biz sana seb'ü'l-mesâni verdik, ve'l-Kur'âne'l-azîm verdik.' diyeVe seb'ü'l-mesâni. "Kur'ân-ı Kerîm'de; 'Biz sana seb'ü'l-mesâni verdik, ve'l-Kur'âne'l-azîm verdik.' diye âyet-i kerîmede bildirilen seb'ü'l-mesâni de -Fâtiha sûresi kastediliyor- odur."

âyet-i kerîmede bildirilen seb'ü'l-mesâni de -Fâtiha sûresi kastediliyor- odur."

Ve bismillâhirrahmânirrahîmi ihdâ âyâtihâ. "Bismillâhirrahmânirrahîm onun âyetlerinden birisidir.Ve bismillâhirrahmânirrahîmi ihdâ âyâtihâ. "Bismillâhirrahmânirrahîm onun âyetlerinden birisidir. Onun için, Fâtiha'yı okurken Bismillâhirrahmânirrahîm diye okuyunuz." diyor bu hadîs-i şerîfte.

Onun için, Fâtiha'yı okurken Bismillâhirrahmânirrahîm diye okuyunuz." diyor bu hadîs-i şerîfte.

Bunun için de söylenecek çok bilgiler vardır.Bunun için de söylenecek çok bilgiler vardır. Ben zemini, zamanı, cemaatin durumunu düşünerek kısaca şöyle söylüyorum:

Ben zemini, zamanı, cemaatin durumunu düşünerek kısaca şöyle söylüyorum:

Biz de Kur'ân-ı Kerîm'i okuyoruz, her rekâtta Fâtiha'yı okuyoruz.


Nasıl okuyoruz?

Biz de Kur'ân-ı Kerîm'i okuyoruz, her rekâtta Fâtiha'yı okuyoruz.


Nasıl okuyoruz?

İlk rekâtta eûzübesmele çekerek okuyoruz.İlk rekâtta eûzübesmele çekerek okuyoruz. Ondan sonra sadece Bismillâhirrahmânirrahîm diye okuyoruz.Ondan sonra sadece Bismillâhirrahmânirrahîm diye okuyoruz. Bismillâhirrahmânirrahîm'i içimizden okuyoruz, el-hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn diyeBismillâhirrahmânirrahîm'i içimizden okuyoruz, el-hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn diye Fâtiha'nın öteki âyetlerini ilk rekâtlarda, akşam yatsı sabah namazlarında âşikâre okuyoruz.Fâtiha'nın öteki âyetlerini ilk rekâtlarda, akşam yatsı sabah namazlarında âşikâre okuyoruz. Çünkü Bismillâhirrahmânirrahîm bizim mezhebimizin imamlarına ve onların dayandıkları delillere göreÇünkü Bismillâhirrahmânirrahîm bizim mezhebimizin imamlarına ve onların dayandıkları delillere göre Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyettir ama Fâtiha'nın kendi âyeti değildir.Kur'ân-ı Kerîm'den bir âyettir ama Fâtiha'nın kendi âyeti değildir. Her sûrenin başında fâsıla olarak konulmuştur.

Her sûrenin başında fâsıla olarak konulmuştur.

İnnehû min Süleymâne ve innehû bismillâhirrahmânirrahîm âyet-i kerîmesinde olduğundan daİnnehû min Süleymâne ve innehû bismillâhirrahmânirrahîm âyet-i kerîmesinde olduğundan da Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinden bir parçadır,Kur'ân-ı Kerîm'in âyetlerinden bir parçadır, diye alimlerimiz hükmetmiş olduklarından biz içimizden okuyoruz.

diye alimlerimiz hükmetmiş olduklarından biz içimizden okuyoruz.

Ama Mâlikî mezhebinde, başka mezheplerde Bismillâhirrahmânirrahîm.Ama Mâlikî mezhebinde, başka mezheplerde Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. er-Rahmâni'r-rahîm. Mâliki yevmi'd-dîn...el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn. er-Rahmâni'r-rahîm. Mâliki yevmi'd-dîn... Hatta mâliki değil, meliki yevmi'd-dîn, çeşitli kıraatleri var, böyle okurlar.Hatta mâliki değil, meliki yevmi'd-dîn, çeşitli kıraatleri var, böyle okurlar. Besmeleyi de mezhepleri icabı cehren, âşikâre okurlar.

Besmeleyi de mezhepleri icabı cehren, âşikâre okurlar.

Bizim mezhebimize göre biz içimizden okuyoruz. Bu okuma emrine uymuş oluyoruz.Bizim mezhebimize göre biz içimizden okuyoruz. Bu okuma emrine uymuş oluyoruz. İhtilafa, içtihat farkına göre de içimizden okuyoruz.

İhtilafa, içtihat farkına göre de içimizden okuyoruz.

İzâ kurribe li-ehadiküm taâmuhû ve fî ricleyhi na'lâniİzâ kurribe li-ehadiküm taâmuhû ve fî ricleyhi na'lâni fe'l-yenza' na'leyhi fe-innehû ervahu li'l-kademeyni ve hüve mine's-sünneti.

fe'l-yenza' na'leyhi fe-innehû ervahu li'l-kademeyni ve hüve mine's-sünneti.

Enes radıyallahu anh'ten.

Diyor ki Efendimiz;

Enes radıyallahu anh'ten.

Diyor ki Efendimiz;

"Sizden birinize yemek getirildiği, ikram olunduğu zaman,"Sizden birinize yemek getirildiği, ikram olunduğu zaman, ayaklarında da pabuçları varsa ayaklarından bu pabuçlarını çıkartsın."

ayaklarında da pabuçları varsa ayaklarından bu pabuçlarını çıkartsın."

Tabii şimdiki gibi düşünmeyin. Evimiz var, halımız var, içeri giriyoruz vesaire...Tabii şimdiki gibi düşünmeyin. Evimiz var, halımız var, içeri giriyoruz vesaire... O zamanın şartlarını halleri düşünün; her taraf kum...O zamanın şartlarını halleri düşünün; her taraf kum... İnsan normal olarak ayakkabıyla geziyor.İnsan normal olarak ayakkabıyla geziyor. Yemek getirildiği zaman insan kumun üstüne oturur, ayağını uzatır yemek yiyebilir.

Yemek getirildiği zaman insan kumun üstüne oturur, ayağını uzatır yemek yiyebilir.

Efendimiz diyor ki;

"Size yemek getirildiği zaman,
Efendimiz diyor ki;

"Size yemek getirildiği zaman,
ayaklarında da pabuçları olduğu zaman onları çıkartsın. Çünkü bu;"

ayaklarında da pabuçları olduğu zaman onları çıkartsın. Çünkü bu;"

Ervahu li'l-kademeyni. "İki ayağın rahat etmesi için daha uygundur, daha rahat bir durumdur."Ervahu li'l-kademeyni. "İki ayağın rahat etmesi için daha uygundur, daha rahat bir durumdur." Ve hüve mine's-sünneti. "Bu sünnettendir."

Efendimiz'in âdet-i seniyyesi ve doğru olan şekildir.

Ve hüve mine's-sünneti. "Bu sünnettendir."

Efendimiz'in âdet-i seniyyesi ve doğru olan şekildir.

Demek yemek yerken ayağını çıkartacak, pabuçlu yememeye dikkat edecek.

Demek yemek yerken ayağını çıkartacak, pabuçlu yememeye dikkat edecek.

Belki bu gibi şartlar kırda bayırda, köyde kentte olabilir. Böyle yapmaya dikkat etmek lazım.Belki bu gibi şartlar kırda bayırda, köyde kentte olabilir. Böyle yapmaya dikkat etmek lazım. Lokantada yerken insan ne yapacak bilmiyorum, mümkünse çıkartmalı, ayaklarını [rahatlatmalı]...Lokantada yerken insan ne yapacak bilmiyorum, mümkünse çıkartmalı, ayaklarını [rahatlatmalı]... "Sünnete uyayım, Efendimiz öyle emretmiş." diye yaparsa sevap kazanır.

"Sünnete uyayım, Efendimiz öyle emretmiş." diye yaparsa sevap kazanır.

İzâ kurribe ilâ ehadiküm taâmun ve hüve sâimun fe'l-yekul: Bismillâhi ve'l-hamdü lillâhi.İzâ kurribe ilâ ehadiküm taâmun ve hüve sâimun fe'l-yekul: Bismillâhi ve'l-hamdü lillâhi. Allahümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü.Allahümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü. Sübhâneke ve bi-hamdike. Tekabbel minnî inneke ente's-semîü'l-alîm.

Sübhâneke ve bi-hamdike. Tekabbel minnî inneke ente's-semîü'l-alîm.

Enes radıyallahu anh'ten.

Mânası:

Enes radıyallahu anh'ten.

Mânası:

"Sizden biriniz oruçluyken kendisine bir yemek getirilirse..."

"Sizden biriniz oruçluyken kendisine bir yemek getirilirse..."

İftar vaktinde, artık oruçluydu, akşam ezanı okundu, yemek getirildi, takdim edildi.

İftar vaktinde, artık oruçluydu, akşam ezanı okundu, yemek getirildi, takdim edildi.

Fe'l-yekul. "Şöyle desin, şöyle dua etsin:"

Fe'l-yekul. "Şöyle desin, şöyle dua etsin:"

Bismillâhi. "Allah'ın adıyla, besmeleyle." Ve'l-hamdü lillâhi. "Allah'a hamd ü senâlar olsun..."

Bismillâhi. "Allah'ın adıyla, besmeleyle." Ve'l-hamdü lillâhi. "Allah'a hamd ü senâlar olsun..."

Veyahut; "Allah'ın adıyla ve Allah'a hamd ederek..."Veyahut; "Allah'ın adıyla ve Allah'a hamd ederek..." Bismillâhi ve'l-hamdü lillâhi, "Allah'a hamd ederek..." mânasına.

Bismillâhi ve'l-hamdü lillâhi, "Allah'a hamd ederek..." mânasına.

Allahümme leke sumtü. "Yâ Rabbi! Senin rızan için oruç tuttum."Allahümme leke sumtü. "Yâ Rabbi! Senin rızan için oruç tuttum." Ve alâ rızkıke eftartü. "Ve senin verdiğin rızıkla orucumu iftar ediyorum, açıyorum."Ve alâ rızkıke eftartü. "Ve senin verdiğin rızıkla orucumu iftar ediyorum, açıyorum." Ve aleyke tevekkeltü. "Ve sana tevekkül ettim yâ Rabbi! Seni vekil edindim.Ve aleyke tevekkeltü. "Ve sana tevekkül ettim yâ Rabbi! Seni vekil edindim. Sen tevekkül edinmeyi seversin, sana tevekkül ettim."Sen tevekkül edinmeyi seversin, sana tevekkül ettim." Sübhâneke. "Sen her türlü noksandan münezzehsin."Sübhâneke. "Sen her türlü noksandan münezzehsin." Ve bi-hamdike. "Sana hamd ü senâlar ederim."Ve bi-hamdike. "Sana hamd ü senâlar ederim." Tekabbel minnî. "Orucumu, ibadetimi benden kabul eyle." İnneke ente's-semîü'l-alîm.Tekabbel minnî. "Orucumu, ibadetimi benden kabul eyle." İnneke ente's-semîü'l-alîm. "Hiç şüphe yok ki duaları işiten, her şeyi bilen sensin yâ Rabbi!" demiş oluyor.

"Hiç şüphe yok ki duaları işiten, her şeyi bilen sensin yâ Rabbi!" demiş oluyor.

Bu duayı yazsınlar yazmak isteyenler.

Bu duayı yazsınlar yazmak isteyenler.

Bismillâhi ve'l-hamdü lillâhi. Allahümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü.Bismillâhi ve'l-hamdü lillâhi. Allahümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü. Sübhâneke ve bi-hamdike. Tekabbel minnî inneke ente's-semîü'l-alîm.

Üç olsun, bir daha okuyalım.

Sübhâneke ve bi-hamdike. Tekabbel minnî inneke ente's-semîü'l-alîm.

Üç olsun, bir daha okuyalım.

Bismillâhi ve'l-hamdü lillâhi. Allahümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü.Bismillâhi ve'l-hamdü lillâhi. Allahümme leke sumtü ve alâ rızkıke eftartü ve aleyke tevekkeltü. Sübhâneke ve bi-hamdike. Tekabbel minnî inneke ente's-semîü'l-alîm.

Sübhâneke ve bi-hamdike. Tekabbel minnî inneke ente's-semîü'l-alîm.

Allah oruç tuttuğumuz zaman bu duayı hatırlayıp onu da etmemizi nasip eylesin.

Allah oruç tuttuğumuz zaman bu duayı hatırlayıp onu da etmemizi nasip eylesin.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2