Namaz Vakitleri
İstanbul
27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Bazı Ayetlerin Neshedilmesi

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

25 Cemâziye'l-Âhir 1420 / 05.10.1999
Medine

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın hac ve umre dolayısıyla Medine’de ve Mekke’de bulunduğu zamanlarda yaptığı sohbetlerdir. Bu sohbetler, çoğu zaman hacıların ve umrecilerin kaldığı otellerde, Mina’da ve Arafat’ta yapılmıştır.

Konuşmalarda hac ibadetinin faziletleri üzerinde durulmuş; Medine-i Münevvere, Mekke-i Mükerreme, Kâbe-i Müşerrefe, Mina, Arafat gibi mübârek yerler ve yapılabilecek sevaplı ameller anlatılmıştır. Çok rastlanan hatalı uygulamalar ve yanlış davranışlar örneklerle anlatılmış; haccın incelikleri, karşılıklı muamelelerde dikkat edilecek noktalar, sevgi ve saygıyı artıracak güzel davranışlar hatırlatılmıştır.

İhram, istîlâm, tavaf, vakfe, şeytan taşlama gibi hacda yapılan çeşitli görevlerin mânevî ve sembolik yönü üzerinde durulmuş; huzurlu, duygulu ve feyizli bir hac yapmanın yolları gösterilmiştir.

Konuşma Metni

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû! es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû!

Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun.Allah'ın selâmı, rahmeti, bereketi üzerinize olsun. Cenâb-ı Hak cümlenizi sevdiklerinizle beraber hem dünya hem âhiret saadetine erdirsin. Cenâb-ı Hak cümlenizi sevdiklerinizle beraber hem dünya hem âhiret saadetine erdirsin.

Bu konuşmamı sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inBu konuşmamı sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafa sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Mescid-i Nebevîsi'nin yakınından, Medine-i Münevvere'den yapıyorum.Mescid-i Nebevîsi'nin yakınından, Medine-i Münevvere'den yapıyorum. Bakara sûre-i şerîfesinin 106. ve 107. âyet-i kerîmesine gelmiş bulunuyorduk. Bakara sûre-i şerîfesinin 106. ve 107. âyet-i kerîmesine gelmiş bulunuyorduk. 106. ve 107. âyet-i kerîmelerde Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; 106. ve 107. âyet-i kerîmelerde Rabbimiz Tebâreke ve Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Bismillâhirrahmânirrahîm. Mâ nensah min âyetin ev nünsihâ ne'ti bi-hayrin minhâ ev mislihâBismillâhirrahmânirrahîm.

Mâ nensah min âyetin ev nünsihâ ne'ti bi-hayrin minhâ ev mislihâ
e lem ta'lem enna'llâhe alâ külli şey'in kadîr. e lem ta'lem enna'llâhe alâ külli şey'in kadîr.

E lem ta'lem enna'llâhe lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ardı ve mâ leküm min dûni'llâhi min veliyyin ve lâ nasîr. E lem ta'lem enna'llâhe lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ardı ve mâ leküm min dûni'llâhi min veliyyin ve lâ nasîr.

Sadaka'llâhu'l-azîm. Bu âyet-i kerîmeler önemli bir konu olan nesih konusunu bize anlatıyor.Sadaka'llâhu'l-azîm.

Bu âyet-i kerîmeler önemli bir konu olan nesih konusunu bize anlatıyor.
Allahu Teâlâ hazretleri meâlen bizlere bildiriyor ki; Allahu Teâlâ hazretleri meâlen bizlere bildiriyor ki;

Mâ nensah min âyetin. "Âyetlerden birisini nesh edersek..." Nesh, noktalı ha ile. Mâ nensah min âyetin. "Âyetlerden birisini nesh edersek..."

Nesh, noktalı ha ile.

Ev nünsihâ. "Yahut unutturursak."Ev nünsihâ. "Yahut unutturursak." Ne'ti bi-hayrin minhâ ev mislihâ. "Ondan hayırlısını veyahut onun gibisini getiririz." Ne'ti bi-hayrin minhâ ev mislihâ. "Ondan hayırlısını veyahut onun gibisini getiririz."

E lem ta'lem enna'llâhe alâ külli şey'in kadîr. "Sen bilmedin mi ki Allah her şeye kâdirdir." E lem ta'lem enna'llâhe alâ külli şey'in kadîr. "Sen bilmedin mi ki Allah her şeye kâdirdir."

Yani dilediğini nesh eder, dilediğini unutturur, dilediğini gönderir. 107. âyet-i kerîme: Yani dilediğini nesh eder, dilediğini unutturur, dilediğini gönderir.

107. âyet-i kerîme:

E lem ta'lem. "Ey Resûlüm, sen bilmedin mi ki..." Enna'llâhe lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ard.E lem ta'lem. "Ey Resûlüm, sen bilmedin mi ki..." Enna'llâhe lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ard. "Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır." Ve mâ leküm min dûni'llâhi min veliyyin ve lâ nasîr."Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır." Ve mâ leküm min dûni'llâhi min veliyyin ve lâ nasîr. "Ve sizler için Allah'dan başka bir dost, velî ve yardımcı yoktur." "Ve sizler için Allah'dan başka bir dost, velî ve yardımcı yoktur."

Şimdi kelimeleri biraz açıklayarak dilbilgisi yönünden bilgi verelim. Şimdi kelimeleri biraz açıklayarak dilbilgisi yönünden bilgi verelim.

Mâ, "o şey ki" mânasına. "Şol şey ki..." Nensah. "Biz nesh ederiz." Min âyetin. "Âyetten." Mâ, "o şey ki" mânasına. "Şol şey ki..."

Nensah. "Biz nesh ederiz." Min âyetin. "Âyetten."

Min beyâniye oluyor. Yani "Şol şey ki" dediğinin ne olduğunu beyan ediyor burada. Min beyâniye oluyor. Yani "Şol şey ki" dediğinin ne olduğunu beyan ediyor burada.

"Âyet cinsinden, âyet olarak Biz her neyi nesh edersek..." "Âyet cinsinden, âyet olarak Biz her neyi nesh edersek..."

Ev. "Yahut da..." Nünsihâ. "Onu unutturursak." Hâ âyete gidiyor. Sonundaki zamir-i muttasıl. Ev. "Yahut da..." Nünsihâ. "Onu unutturursak."

Hâ âyete gidiyor. Sonundaki zamir-i muttasıl.

Ne'ti bi-hayrin minhâ. Ne'ti, "gelmek"; ama bi harf-i cer'iyle müteaddî oluyor. Ne'ti bi-hayrin minhâ.

Ne'ti, "gelmek"; ama bi harf-i cer'iyle müteaddî oluyor.

Ne'ti bi-hayrin minhâ. "O âyetten daha iyisini getiririz, hayırlısını getiririz."Ne'ti bi-hayrin minhâ. "O âyetten daha iyisini getiririz, hayırlısını getiririz." Ev mislihâ. "Veyahut aynını, emsâlini, benzerini getiririz." Ev mislihâ. "Veyahut aynını, emsâlini, benzerini getiririz."

E lem ta'lem. "Sen bilmedin mi ki ey Resûlüm..." "Çok iyi bilirsin ki..." mânasına... E lem ta'lem. "Sen bilmedin mi ki ey Resûlüm..."

"Çok iyi bilirsin ki..." mânasına...

Enna'llâhe alâ külli şey'in kadîr. "Allahu Teâlâ hazretleri her şeye bi-hakkın tamamen hakkıyla,Enna'llâhe alâ külli şey'in kadîr. "Allahu Teâlâ hazretleri her şeye bi-hakkın tamamen hakkıyla, pek ziyade, sonsuz derece her şeye kâdirdir. Ne dilerse onu yapar." pek ziyade, sonsuz derece her şeye kâdirdir. Ne dilerse onu yapar."

Bu âyet-i kerîmelerde nesih, yani ne-se-ha harfleriyle yazılan...Bu âyet-i kerîmelerde nesih, yani ne-se-ha harfleriyle yazılan... Ama Arapça'da cim'in benzeri bir noktasız ha var, bir de bunun noktalısı var.Ama Arapça'da cim'in benzeri bir noktasız ha var, bir de bunun noktalısı var. Noktasız olan kuvvetli bir ha sesi veriyor. Noktalı olan da bir hırıltılı ha sesi veriyor.Noktasız olan kuvvetli bir ha sesi veriyor. Noktalı olan da bir hırıltılı ha sesi veriyor. Türkçe'de, Anadolu'nun bazı yerlerinde "yohsul" diyorlar, "yoh" diyorlar; onun gibi bir ha sesi bu.Türkçe'de, Anadolu'nun bazı yerlerinde "yohsul" diyorlar, "yoh" diyorlar; onun gibi bir ha sesi bu. Nesh, lügat mânası olarak "bir şeyi değiştirmek, bir yere kaydetmek" mânasına gelen bir kelime.Nesh, lügat mânası olarak "bir şeyi değiştirmek, bir yere kaydetmek" mânasına gelen bir kelime. Derler ki; "Güneş geldi, gölgeyi neshetti." Yani gölgeye güneş gelince tabii gölge kalmıyor.Derler ki; "Güneş geldi, gölgeyi neshetti." Yani gölgeye güneş gelince tabii gölge kalmıyor. "Bir şeyi kaldırmak, ilga etmek, silmek" mânasına geliyor. "Bir şeyi kaldırmak, ilga etmek, silmek" mânasına geliyor.

Bir de mesela bir kitabın bakarak başka bir kağıt üzerine aynı[sı]nı yazmaya da "nesh etmek" deniyor.Bir de mesela bir kitabın bakarak başka bir kağıt üzerine aynı[sı]nı yazmaya da "nesh etmek" deniyor. Hatta buradan da "nesih yazı" diye güzel yazı çeşitlerinden bir yazı çeşidini de bilirsiniz.Hatta buradan da "nesih yazı" diye güzel yazı çeşitlerinden bir yazı çeşidini de bilirsiniz. Kâtipler tarafından kitapların yazıldığı, başka amaçlı levhalar filan değil deKâtipler tarafından kitapların yazıldığı, başka amaçlı levhalar filan değil de kitapların her gün kullanılan işlek yazısına "nesih yazı" deniliyor. kitapların her gün kullanılan işlek yazısına "nesih yazı" deniliyor.

Bir de "istinsah etmek, yani bir yazıyla daha önceki bir örneğin kopyasını çıkarmak" mânasına geliyor.Bir de "istinsah etmek, yani bir yazıyla daha önceki bir örneğin kopyasını çıkarmak" mânasına geliyor. Âyet-i kerîmede de geçiyor: İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn.Âyet-i kerîmede de geçiyor:

İnnâ künnâ nestensihu mâ küntüm ta'melûn.
"Ey kullarım! Ben Azîmüşşân dünyada iken sizin işlediğiniz amelleri istinsah ediyordum,"Ey kullarım! Ben Azîmüşşân dünyada iken sizin işlediğiniz amelleri istinsah ediyordum, yazıyordum, meleklerime kayda geçirttiriyordum, yazdırıyordum.yazıyordum, meleklerime kayda geçirttiriyordum, yazdırıyordum. Amel defterlerinde sizin işlediğiniz her türlü amel var; kaybolmamış, hepsi tespit edilmiş,Amel defterlerinde sizin işlediğiniz her türlü amel var; kaybolmamış, hepsi tespit edilmiş, kayda geçmiş durumda." mânasına geliyor. kayda geçmiş durumda." mânasına geliyor.

Şeriatte de nesh, bir konudaki Cenâb-ı Hakk'ın emrinin, hükmünün yeni bir âyet-i kerîmeyle,Şeriatte de nesh, bir konudaki Cenâb-ı Hakk'ın emrinin, hükmünün yeni bir âyet-i kerîmeyle, "Öyle değil de bundan sonra şöyle yapın." diye değiştirilmesi mânasına geliyor. Nesh etmek."Öyle değil de bundan sonra şöyle yapın." diye değiştirilmesi mânasına geliyor. Nesh etmek. Sonradan gelen âyete nâsih deniliyor. Hükmü kaldırılan âyete de mensuh deniliyor. Sonradan gelen âyete nâsih deniliyor. Hükmü kaldırılan âyete de mensuh deniliyor.

Kur'ân-ı Kerîm'de nesih; bazı âyetlerin veya verilmiş olan bir hükmün Allah'ın -her işi hikmetli olduğundan-Kur'ân-ı Kerîm'de nesih; bazı âyetlerin veya verilmiş olan bir hükmün Allah'ın -her işi hikmetli olduğundan- hikmetine mebnî, zamanın değişmesine göre, şartların değişmesine göre ve ihtiyacın gelişmesine görehikmetine mebnî, zamanın değişmesine göre, şartların değişmesine göre ve ihtiyacın gelişmesine göre Cenâb-ı Hakk'ın lütfuyla, keremiyle, kullara bir rahmet olarak değiştirilmesi olayı. Cenâb-ı Hakk'ın lütfuyla, keremiyle, kullara bir rahmet olarak değiştirilmesi olayı.

Bu olayı yahudiler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e muasır olanlarBu olayı yahudiler, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e muasır olanlar ve ondan sonrakiler kabul etmek istemedikleri gibi, bir de; "Niye değişiyor?ve ondan sonrakiler kabul etmek istemedikleri gibi, bir de; "Niye değişiyor? Madem sonradan böyle olacaktı, önceden niye böyle oldu?" gibi itirazlarla inatlarından Madem sonradan böyle olacaktı, önceden niye böyle oldu?" gibi itirazlarla inatlarından ve sırf muhalefet olsun diye mugâlata yaparak [itiraz ediyorlar.]ve sırf muhalefet olsun diye mugâlata yaparak [itiraz ediyorlar.] Halbuki hayatın her yerinde her zaman değişen şartlara göre [hükümler] değişir. Halbuki hayatın her yerinde her zaman değişen şartlara göre [hükümler] değişir. İslâm'da da onun için, İslâm'ın fıkıh kâideleri içinde de, İslâm'ın ruhunda olan bir şey,İslâm'da da onun için, İslâm'ın fıkıh kâideleri içinde de, İslâm'ın ruhunda olan bir şey, fıkıh kâidesi olarak şöyle ifade edilmiş: Ezmânın tagayyürü ile ahkâmın tebeddülü inkâr olunamaz. fıkıh kâidesi olarak şöyle ifade edilmiş:

Ezmânın tagayyürü ile ahkâmın tebeddülü inkâr olunamaz.

Yani zaman ve şartlar değişince o yeni şartlara göre bir başka emir gelebilir. Yani zaman ve şartlar değişince o yeni şartlara göre bir başka emir gelebilir.

Dünyevî işlerde de böyle, hükümetin işlerinde de böyle. Böyle olmasa meclislere lüzum kalmaz.Dünyevî işlerde de böyle, hükümetin işlerinde de böyle. Böyle olmasa meclislere lüzum kalmaz. Yapılmış bir kanuna göre yüzyıllarca hiç meclise lüzum kalmadan hükümetin yürümesi lazım,Yapılmış bir kanuna göre yüzyıllarca hiç meclise lüzum kalmadan hükümetin yürümesi lazım, ülkenin yönetilmesi lazım. Ama değişen ve gelişen şartlara göre meclis toplanıyor,ülkenin yönetilmesi lazım. Ama değişen ve gelişen şartlara göre meclis toplanıyor, konuyu müzakere ediyor, kanunlar çıkartıyor.konuyu müzakere ediyor, kanunlar çıkartıyor. Bu yeni kanunların çıkması, eskilerin yerine [yenilerinin] gelmesi tabiî bir olay.Bu yeni kanunların çıkması, eskilerin yerine [yenilerinin] gelmesi tabiî bir olay. Bunda herhangi bir aykırı, tenkit edilecek bir durum yok. Aksine teşekkür edilecek bir durum var. Bunda herhangi bir aykırı, tenkit edilecek bir durum yok. Aksine teşekkür edilecek bir durum var.

Benî İsrail yani yahudiler bunu tenkit etmek istemişler. Bu hususta ileri geri sözler söylemişler.Benî İsrail yani yahudiler bunu tenkit etmek istemişler. Bu hususta ileri geri sözler söylemişler. Hatta küstahça sözler söylemişler ki; -Tabii onların cezasını Cenâb-ı Hak verir.-Hatta küstahça sözler söylemişler ki; -Tabii onların cezasını Cenâb-ı Hak verir.- "Allah bilmiyor mu ki önceden onu öyle indirmişken sonradan bunu böyle indirmiş!" gibi... "Allah bilmiyor mu ki önceden onu öyle indirmişken sonradan bunu böyle indirmiş!" gibi... Mugâlata tabii bu... Mugâlata tabii bu...

Allah biliyor ama bildiği halde "Kullarım şöyle yapın." diye bir emri verdikten sonra,Allah biliyor ama bildiği halde "Kullarım şöyle yapın." diye bir emri verdikten sonra, ondan sonra onların o işi yapmalarındaki duruma göre, yeni ihtiyaçlara göre başka emri veriyor.ondan sonra onların o işi yapmalarındaki duruma göre, yeni ihtiyaçlara göre başka emri veriyor. Bu gayet tabiî bir şey. Kendi şeriatlerinde de olmuş bir şey.Bu gayet tabiî bir şey. Kendi şeriatlerinde de olmuş bir şey. Kendilerinin de kabul etmeleri gereken bir şey. Kendilerinin de kabul etmeleri gereken bir şey.

Mesela inkâr edemeyecekleri bazı misallerle onların bu inatlarının, inkârlarının ve mugâlatalarının [yersizliğini anlatalım.]Mesela inkâr edemeyecekleri bazı misallerle onların bu inatlarının, inkârlarının ve mugâlatalarının [yersizliğini anlatalım.] Tabii Cenâb-ı Hakk'a bir şey söylemek istemezler de,Tabii Cenâb-ı Hakk'a bir şey söylemek istemezler de, sanki Peygamber Efendimiz'e bir söz dokundurmak istiyorlar. sanki Peygamber Efendimiz'e bir söz dokundurmak istiyorlar. Ama kendi kitaplarından da inkâr edemeyecekleri bazı [gerçekleri] onlara hatırlatalım. Ama kendi kitaplarından da inkâr edemeyecekleri bazı [gerçekleri] onlara hatırlatalım.

Âdem aleyhisselam Havva anamızla dünyaya geldikten sonra, evlatları olduktan sonraÂdem aleyhisselam Havva anamızla dünyaya geldikten sonra, evlatları olduktan sonra o evlatlara mahsus olarak doğan kızlarla erkeklerin evlenmesi helal oldu. Çünkü zaruret vardı.o evlatlara mahsus olarak doğan kızlarla erkeklerin evlenmesi helal oldu. Çünkü zaruret vardı. Çünkü insan nesli çoğalmamıştı. Ama sonradan Allah tarafından bu haram kılındı.Çünkü insan nesli çoğalmamıştı. Ama sonradan Allah tarafından bu haram kılındı. Çünkü artık şart değişti, böyle bir şeye lüzum kalmadı. Çünkü artık şart değişti, böyle bir şeye lüzum kalmadı.

Sonra Nuh aleyhisselâm'a da tufandan sonra gemiden çıkıncaSonra Nuh aleyhisselâm'a da tufandan sonra gemiden çıkınca böyle bir müsaade Allah tarafından ihsan olundu. Çünkü ihtiyaç vardı. Nasıl bir müsaade? böyle bir müsaade Allah tarafından ihsan olundu. Çünkü ihtiyaç vardı. Nasıl bir müsaade?

Ekle cemîi'l-hayvanât. "Her hayvanı yemek helal oldu."Ekle cemîi'l-hayvanât. "Her hayvanı yemek helal oldu." Çünkü gemiden çıkmışlardı, mecburiyet vardı. Sonra bazılarının yenmesi haram kılındı. Çünkü gemiden çıkmışlardı, mecburiyet vardı. Sonra bazılarının yenmesi haram kılındı.

Sonra İsrail yani Yakup aleyhisselâm'ın zamanında iki kız kardeşle bir damadın evlenmesi mübah ikenSonra İsrail yani Yakup aleyhisselâm'ın zamanında iki kız kardeşle bir damadın evlenmesi mübah iken -kendisi ve çocukları hakkında- sonra bu tahrim edildi, yani yasak kılındı. -kendisi ve çocukları hakkında- sonra bu tahrim edildi, yani yasak kılındı. Yahudiler kendi şeriatlerindeki olayları bilirler.Yahudiler kendi şeriatlerindeki olayları bilirler. Tevrat daha önceki ahkâmın bazısının değişikliğini zaten söylüyor.Tevrat daha önceki ahkâmın bazısının değişikliğini zaten söylüyor. Kendi inançları içinde de bazı hükümleri değişikliği mevcut.Kendi inançları içinde de bazı hükümleri değişikliği mevcut. Sonra Cenâb-ı Hak İbrahim aleyhisselâm'a oğlunu kurban etmesini emretti. Sonra Cenâb-ı Hak İbrahim aleyhisselâm'a oğlunu kurban etmesini emretti. Sonra onu yapmaya başlayınca, ihlâsını gösterince; "Hayır, onun yerine kurban kes."Sonra onu yapmaya başlayınca, ihlâsını gösterince; "Hayır, onun yerine kurban kes." Bu bir değiştirme değil, bir imtihan. Bu bir değiştirme değil, bir imtihan.

Demek ki bu gibi sebeplerden bütün şeriatlerde,Demek ki bu gibi sebeplerden bütün şeriatlerde, İslâm'dan önceki indirilmiş ilâhî kitaplara tâbi olan ümmetlerin de hayatlarında,İslâm'dan önceki indirilmiş ilâhî kitaplara tâbi olan ümmetlerin de hayatlarında, bir ümmet geldiği zaman ondan sonra gelen ümmette durumların değişmesi gibi [nesih var.] bir ümmet geldiği zaman ondan sonra gelen ümmette durumların değişmesi gibi [nesih var.]

Sonra mesela kendileri Mısır'dan ayrıldıktan sonra puta, öküze taptılar.Sonra mesela kendileri Mısır'dan ayrıldıktan sonra puta, öküze taptılar. Halbuki Musa aleyhisselâm'a iman etmişlerdi.Halbuki Musa aleyhisselâm'a iman etmişlerdi. Cenâb-ı Hak onlara kendilerini cezalandırmak için öldürmelerini söylemişti. Cenâb-ı Hak onlara kendilerini cezalandırmak için öldürmelerini söylemişti. Ama sonra hepsini öldürülmemesini, ancak tapanların öldürülmesini emretti. Bunu da biliyorlar.Ama sonra hepsini öldürülmemesini, ancak tapanların öldürülmesini emretti. Bunu da biliyorlar. Aksi takdirde hiç yahudi kalmazdı. O da bir lütuf, yani öküze tapmayanların öldürülmemesinin söylenmesi... Aksi takdirde hiç yahudi kalmazdı. O da bir lütuf, yani öküze tapmayanların öldürülmemesinin söylenmesi...

İşte bunun gibi şeyler... Bunları biliyorlar. Kendilerinin de başlarına gelmiş.İşte bunun gibi şeyler... Bunları biliyorlar. Kendilerinin de başlarına gelmiş. Hayatın akışına göre de bunun böyle olması lazım.Hayatın akışına göre de bunun böyle olması lazım. Hem yeni bir peygamber geldiği zaman yeni peygamberin şeriati evvelkini sona erdiriyor,Hem yeni bir peygamber geldiği zaman yeni peygamberin şeriati evvelkini sona erdiriyor, hem de kendi şeraitleri içinde de bazı şeyler helal iken sonradan haram kılınıyor,hem de kendi şeraitleri içinde de bazı şeyler helal iken sonradan haram kılınıyor, haram iken sonradan müsaade ediliyor. Mesela; Küllü't-taâmi kâne hıllen li-benî İsrâîle.haram iken sonradan müsaade ediliyor. Mesela; Küllü't-taâmi kâne hıllen li-benî İsrâîle. "Bütün yemekler İsrailoğullarına helal idi.""Bütün yemekler İsrailoğullarına helal idi." İllâ mâ harrame İsrâîlu alâ nefsihî min kabli en tünezzele't-tevrâtu.İllâ mâ harrame İsrâîlu alâ nefsihî min kabli en tünezzele't-tevrâtu. "Tevrat inmeden önce İsrail aleyhisselâm'ın kendi kendine 'Şunları yapmayın.' diye haram kıldığı gibi.""Tevrat inmeden önce İsrail aleyhisselâm'ın kendi kendine 'Şunları yapmayın.' diye haram kıldığı gibi." Helal iken kendisi "Şunları yemeyin." dediği gibi...Helal iken kendisi "Şunları yemeyin." dediği gibi... İleride bu âyet-i kerîmelerin ahkâmı gelirken sırası geldiği zaman bunları daha geniş olarak anlatacağız. İleride bu âyet-i kerîmelerin ahkâmı gelirken sırası geldiği zaman bunları daha geniş olarak anlatacağız.

Özellikle şunu kesin olarak belirtelim ki; yahudilerin deÖzellikle şunu kesin olarak belirtelim ki; yahudilerin de şeriatlerinde bu nesih hâdisesi vuku bulmuştur.şeriatlerinde bu nesih hâdisesi vuku bulmuştur. Yahudilik geldiği zaman daha önceki şeriatlerin bazı ahkâmını kaldırmıştır.Yahudilik geldiği zaman daha önceki şeriatlerin bazı ahkâmını kaldırmıştır. Bir de her şeriat kendi içindeki gelişmesi içinde evvelce verilmiş bazı müsaadelerin kaldırılması,Bir de her şeriat kendi içindeki gelişmesi içinde evvelce verilmiş bazı müsaadelerin kaldırılması, bazı yasakların kaldırılması tarzında yeni bir hükmün gelmesi kendi şeriatleri içinde de olmuştur. bazı yasakların kaldırılması tarzında yeni bir hükmün gelmesi kendi şeriatleri içinde de olmuştur.

O halde bunun inkâr edilmesi akla veya mantığa veya tarihî bir olaya dayalı bir husus değil.O halde bunun inkâr edilmesi akla veya mantığa veya tarihî bir olaya dayalı bir husus değil. Bir de; "Allah bilmiyor muydu ki sonra ikinci hükmü indirdi?" sözü de küstahça bir sözdür. Bir de; "Allah bilmiyor muydu ki sonra ikinci hükmü indirdi?" sözü de küstahça bir sözdür. Çünkü Cenâb-ı Hakk elbette her şeyi çok iyi biliyor ama kulların durumları değişiyor Çünkü Cenâb-ı Hakk elbette her şeyi çok iyi biliyor ama kulların durumları değişiyor ve kulların değişen durumlarına göre de ahkâm ona göre veriliyor.ve kulların değişen durumlarına göre de ahkâm ona göre veriliyor. Salâh-ı hallerine göre kolaylıklar veriliyor, fısk-ı fücurlarına göre de zorlaştırılıyor. Salâh-ı hallerine göre kolaylıklar veriliyor, fısk-ı fücurlarına göre de zorlaştırılıyor.

Mesela öküzün kesilmesi hâdisesinde de;Mesela öküzün kesilmesi hâdisesinde de; "Allahu Teâlâ hazretleri size bir öküz, sığır kesmeyi emretti." dedikten sonra"Allahu Teâlâ hazretleri size bir öküz, sığır kesmeyi emretti." dedikten sonra -ki geçtiğimiz haftalarda bu hâdise ile ilgili âyetleri okumuştuk- onlar "Nasıl olacak? -ki geçtiğimiz haftalarda bu hâdise ile ilgili âyetleri okumuştuk- onlar "Nasıl olacak? Rengi nasıl olacak? Biz bu işi karıştırıyoruz..." dedikçeRengi nasıl olacak? Biz bu işi karıştırıyoruz..." dedikçe ahkâmın daha açık, daha açık, daha açık gelmesi şeklinde...ahkâmın daha açık, daha açık, daha açık gelmesi şeklinde... İlkindekinden daha teferruâtlı, daha kayıtlı...İlkindekinden daha teferruâtlı, daha kayıtlı... İlk önce umumî iken sonra gittikçe daha özelliklere sahip bir [öküzü] kesmeleri emrediliyor.İlk önce umumî iken sonra gittikçe daha özelliklere sahip bir [öküzü] kesmeleri emrediliyor. Hüküm gittikçe sıkışıyor, sıkışıyor... Hüküm gittikçe sıkışıyor, sıkışıyor... Kesiyorlar ama neredeyse az kalsın kesmeyecek gibi bir duruma düşüyorlar. Kesiyorlar ama neredeyse az kalsın kesmeyecek gibi bir duruma düşüyorlar.

Demek ki böyle şeyler var.Demek ki böyle şeyler var. Bunlar sırf Peygamber Efendimiz'e karşı gelme sadedinde veyahut kendilerinden sonra gelenBunlar sırf Peygamber Efendimiz'e karşı gelme sadedinde veyahut kendilerinden sonra gelen İsa aleyhisselâm'a da aynı şekilde karşı gelmişler ve onun da peygamberliğini kabul etmemişler,İsa aleyhisselâm'a da aynı şekilde karşı gelmişler ve onun da peygamberliğini kabul etmemişler, Hıristiyanlığı da kabul etmemişler; bir inattan, bir haksız taassuptan kaynaklanıyor. Hıristiyanlığı da kabul etmemişler; bir inattan, bir haksız taassuptan kaynaklanıyor.

Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri bu âyet-i kerîmede buyuruyor ki;Onun için, Allahu Teâlâ hazretleri bu âyet-i kerîmede buyuruyor ki; "Biz bir nesih yaparsak, yani bir âyeti kaldırırsak bir sebeple, bir hikmetle kaldırmışızdır. "Biz bir nesih yaparsak, yani bir âyeti kaldırırsak bir sebeple, bir hikmetle kaldırmışızdır. Ondan daha hayırlı bir hükmü, kullar için daha faydalı, daha kolay, daha güzel,Ondan daha hayırlı bir hükmü, kullar için daha faydalı, daha kolay, daha güzel, hayırlı bir hükmü getiririz veyahut onun mislini getiririz." diye Cenâb-ı Hak hayırlı bir hükmü getiririz veyahut onun mislini getiririz." diye Cenâb-ı Hak onların bu ukalâlıklarının yersiz olduğunu bildiriyor.onların bu ukalâlıklarının yersiz olduğunu bildiriyor. Ve indirilen âyetleri, dilerse ahkâmını değiştirdiğini bildiriyor. Ve indirilen âyetleri, dilerse ahkâmını değiştirdiğini bildiriyor.

Tabii burada müfessirlerimiz ve alimlerimiz bir şeyi kesin olarak beyan ediyor:Tabii burada müfessirlerimiz ve alimlerimiz bir şeyi kesin olarak beyan ediyor: Bunlar ahkâmla ilgili âyetlerdir. YaniBunlar ahkâmla ilgili âyetlerdir. Yani "Şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın veya yapmayın." tarzında gelişmelere göre verilmiş hükümlerdir."Şunu şöyle yapın, bunu böyle yapın veya yapmayın." tarzında gelişmelere göre verilmiş hükümlerdir. Haber cinsinden olan, yani bir gerçeğin tasviri bâbında olan şeylerde değişme olmaz.Haber cinsinden olan, yani bir gerçeğin tasviri bâbında olan şeylerde değişme olmaz. Değişme olursa o zaman ya birincisi ya ikincisi hilâf-ı hakikat olur.Değişme olursa o zaman ya birincisi ya ikincisi hilâf-ı hakikat olur. Yani [nesih] hakikatler konusunda değil, ahkâm konusunda oluyor. Yani [nesih] hakikatler konusunda değil, ahkâm konusunda oluyor.

Binâenaleyh, onlar inkâr ediyorlardı ki kendi dinlerinin meşruluğunu böylece savunacaklarını sanıyorlar.Binâenaleyh, onlar inkâr ediyorlardı ki kendi dinlerinin meşruluğunu böylece savunacaklarını sanıyorlar. İsa aleyhisselâm'ı inkâr ediyorlar.İsa aleyhisselâm'ı inkâr ediyorlar. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendi kitaplarında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz kendi kitaplarında "Âhir zaman Peygamberi gelecek, gelince ona tâbi olun!" diye bildirildiği halde onu inkâr ediyorlar."Âhir zaman Peygamberi gelecek, gelince ona tâbi olun!" diye bildirildiği halde onu inkâr ediyorlar. Bunlara karşı da Cenâb-ı Hak böylece beyan buyuruyor ki;Bunlara karşı da Cenâb-ı Hak böylece beyan buyuruyor ki; yaptıkları, inandıkları, söyledikleri veya Peygamber Efendimiz'e ve müslümanlara karşıyaptıkları, inandıkları, söyledikleri veya Peygamber Efendimiz'e ve müslümanlara karşı yönelttikleri tenkitlerin aslı esası, astarı yoktur. Bu nensah ve nünsihâ üzerinde izahlar var.yönelttikleri tenkitlerin aslı esası, astarı yoktur.

Bu nensah ve nünsihâ üzerinde izahlar var.
O izahları vereyim. Konuyu, ana sebebi nüzûlu âyeh, âyetin iniş sebebini [verelim.]O izahları vereyim. Konuyu, ana sebebi nüzûlu âyeh, âyetin iniş sebebini [verelim.] Böylece yahudilere bir cevap olarak Cenâb-ı Hak buyuruyor ki; Böylece yahudilere bir cevap olarak Cenâb-ı Hak buyuruyor ki;

"Ben âlemlerin, mülkün sahibiyim. Ne dilersem öyle yaparım. Dilediğim âyeti indiririm."Ben âlemlerin, mülkün sahibiyim. Ne dilersem öyle yaparım. Dilediğim âyeti indiririm. Dilediğimin hükmünü kaldırırım. Dilediğimi hatırlatırım, dilediğimi unuttururum. Dilediğimin hükmünü kaldırırım. Dilediğimi hatırlatırım, dilediğimi unuttururum. Bu hususta sizin hiç söz söylemeye hakkınız yok. Bu işe karışmak haddiniz de değil." Bu hususta sizin hiç söz söylemeye hakkınız yok. Bu işe karışmak haddiniz de değil."

E lem ta'lem. "Ey Resûlüm! Bilmedin mi ki Cenâb-ı Hak her şeye kâdirdir?" E lem ta'lem. "Ey Resûlüm! Bilmedin mi ki Cenâb-ı Hak her şeye kâdirdir?"

Yef'alu'llâhu mâ yeşâu ve yahkumu mâ yurîd.Yef'alu'llâhu mâ yeşâu ve yahkumu mâ yurîd. "Cenâb-ı Hak dilediğini yapar, dilediğine hükmeder.""Cenâb-ı Hak dilediğini yapar, dilediğine hükmeder." Lâ muakkıbe li-hükmihî. Lâ muakkıbe li-hükmihî. "Bir hüküm verdiği zaman da ona karşı çıkacak, onu takip edecek, tenkit edecek bir kimse olmaz." "Bir hüküm verdiği zaman da ona karşı çıkacak, onu takip edecek, tenkit edecek bir kimse olmaz."

Âyet-i kerîmedeki nensah kelimesi; "Biz bir âyeti nesh edersek." Yani "Âyetlerden birisini silersek."Âyet-i kerîmedeki nensah kelimesi; "Biz bir âyeti nesh edersek." Yani "Âyetlerden birisini silersek." Bu hususta çeşitli rivayetler var. Çeşitli kıraatler de var.Bu hususta çeşitli rivayetler var. Çeşitli kıraatler de var. Mesela nensah'ı nünsih şeklinde birinci nun'u ötreli, ondan sonraki sin'in de esreli şekliyle; Mesela nensah'ı nünsih şeklinde birinci nun'u ötreli, ondan sonraki sin'in de esreli şekliyle; bu o zaman insah'tan gelmiş oluyor.bu o zaman insah'tan gelmiş oluyor. Neseha-nesih'ten değil de ensaha-yunsihu-insah'tan, if'al bâbından gelmiş oluyor. Neseha-nesih'ten değil de ensaha-yunsihu-insah'tan, if'al bâbından gelmiş oluyor. O zaman; "Ey Resûlüm! Biz sana bir âyeti nesh ettirirsek."O zaman; "Ey Resûlüm! Biz sana bir âyeti nesh ettirirsek." mânasına gelir ki bazen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in beyanıyla da,mânasına gelir ki bazen Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in beyanıyla da, sünnet-i seniyyeyle de bir âyetin hükmünde böyle bir nesih olur.sünnet-i seniyyeyle de bir âyetin hükmünde böyle bir nesih olur. Nesih konusunda nensah ve nünsih kıraatleriNesih konusunda nensah ve nünsih kıraatleri tabii böyle bir şeyin de olacağının bir kıraat bakımından da delili olmuş oluyor. tabii böyle bir şeyin de olacağının bir kıraat bakımından da delili olmuş oluyor.

Nünsihâ kelimesine gelince; bu ensâ-yünsî-insâen nisyan mastarından,Nünsihâ kelimesine gelince; bu ensâ-yünsî-insâen nisyan mastarından, sülâsisi nüsyan, "unutmak" demek. Ensâ-yünsî-insâen de "unutturmak" demek.sülâsisi nüsyan, "unutmak" demek. Ensâ-yünsî-insâen de "unutturmak" demek. Ev nünsihâ. "Bir âyeti Biz sana unutturursak." mânasına. Bunun da kıraatinde nense'hâ.Ev nünsihâ. "Bir âyeti Biz sana unutturursak." mânasına. Bunun da kıraatinde nense'hâ. Nesee, "bir şeyi geciktirmek" mânasına geliyor. O zaman sonu hemzeli oluyor.Nesee, "bir şeyi geciktirmek" mânasına geliyor. O zaman sonu hemzeli oluyor. Yani "Bir âyeti unutturursak." değil de, "İnişini geciktirirsek.' mânasına.Yani "Bir âyeti unutturursak." değil de, "İnişini geciktirirsek.' mânasına. Bazı alimler nünsihâ'yı nense'hâ okumuşlar. Bazı alimler nünsihâ'yı nense'hâ okumuşlar. Yani "Tehir edersek, nüzûlünü sonraya bırakırsak." mânasına. Yani "Tehir edersek, nüzûlünü sonraya bırakırsak." mânasına. İbn Mes'ûd radıyallahu anh ev nenseha diye okuyanlardan. İbn Mes'ûd radıyallahu anh ev nenseha diye okuyanlardan. Katâde hazretleri de nünsihâ okuyanlardan. Katâde hazretleri de nünsihâ okuyanlardan. Böylece başlıca iki kıraati var; nünsihâ ve nense'hâ şeklinde.Böylece başlıca iki kıraati var; nünsihâ ve nense'hâ şeklinde. Tefsir kitaplarında bunların teferruâtı bildiriliyor. Tefsir kitaplarında bunların teferruâtı bildiriliyor.

Mânasına gelince: Nensah'ın mânası; nemhuhâ yani "Bir âyeti silersek."Mânasına gelince: Nensah'ın mânası; nemhuhâ yani "Bir âyeti silersek." İbn Abbas radıyallahu anhüma, nübeddilühâ, mâ nübeddil "değiştirirsek" mânasına [almış.]İbn Abbas radıyallahu anhüma, nübeddilühâ, mâ nübeddil "değiştirirsek" mânasına [almış.] Mücahit de izahını; mâ nüsbit hattahâ ve nübeddil hükmühâ.Mücahit de izahını; mâ nüsbit hattahâ ve nübeddil hükmühâ. "Hattını bırakır da hükmünü değiştirirsek." mânası ile [yapmış.] "Hattını bırakır da hükmünü değiştirirsek." mânası ile [yapmış.] Kur'ân-ı Kerîm'de hatıra olarak bütün ahkâm-ı şer'iyyenin bir yâdigâr olarakKur'ân-ı Kerîm'de hatıra olarak bütün ahkâm-ı şer'iyyenin bir yâdigâr olarak Kur'ân-ı Kerîm'de hattını bırakır; ama hükmünü artık öteki âyet uygulanacak diye [değiştirir.]Kur'ân-ı Kerîm'de hattını bırakır; ama hükmünü artık öteki âyet uygulanacak diye [değiştirir.] Öyle "Hükmünü değiştirirsek." mânasına almışlardır. Öyle "Hükmünü değiştirirsek." mânasına almışlardır.

Bazıları da bu [âyeti;] "Cenâb-ı Hak dilerse indireceği âyetleriBazıları da bu [âyeti;] "Cenâb-ı Hak dilerse indireceği âyetleri Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e tehir eder, veyahut da indirmez, kabz eder.Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e tehir eder, veyahut da indirmez, kabz eder. Veyahut inmiş olanı ref' eder." diye [anlamışlar.] Veyahut inmiş olanı ref' eder." diye [anlamışlar.]

Tabii bu hususlarda -bu nesih konusunda- ulemânın çeşitli [görüşleri] var.Tabii bu hususlarda -bu nesih konusunda- ulemânın çeşitli [görüşleri] var. Hatta müstakil kitaplar yazılmıştır. Hepsi güzel güzel bu konuları anlatıyor.Hatta müstakil kitaplar yazılmıştır. Hepsi güzel güzel bu konuları anlatıyor. Bir âyetin hükmünü başka bir âyetle değiştiriyor. Bir âyetin hükmünü başka bir âyetle değiştiriyor. Ve helali haram, haramı helal [kılıyor,] "Bundan sonra yapabilirsiniz." mânasına oluyor.Ve helali haram, haramı helal [kılıyor,] "Bundan sonra yapabilirsiniz." mânasına oluyor. Mübah olanı "Yapmayın, mahsurludur."; Mübah olanı "Yapmayın, mahsurludur."; mahsurlu olanı da "Pekâlâ, bundan sonra yapın." gibi oluyor. Bu tarzda izah ediliyor. mahsurlu olanı da "Pekâlâ, bundan sonra yapın." gibi oluyor. Bu tarzda izah ediliyor.

E lem ta'lem enna'llâhe alâ külli şey'in kadîr.E lem ta'lem enna'llâhe alâ külli şey'in kadîr. "Sen bilmez misin, bilmedin mi ki, bildiğin bir şey değil mi ki "Sen bilmez misin, bilmedin mi ki, bildiğin bir şey değil mi ki ey Resûlüm, Cenâb-ı Hakk her şeye kâdirdir?" ey Resûlüm, Cenâb-ı Hakk her şeye kâdirdir?"

Allahu Teâlâ hazretleri her şeye hem kâdirdir, nasıl dilerse öyle yapar, kimse hükmünü engelleyemez.Allahu Teâlâ hazretleri her şeye hem kâdirdir, nasıl dilerse öyle yapar, kimse hükmünü engelleyemez. Bir şeyin olmasını istediği zaman; innemâ emruhû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün fe-yekûn.Bir şeyin olmasını istediği zaman; innemâ emruhû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün fe-yekûn. kün der, -"ol" demek- fe-yekûn, "O şey de olur." kün der, -"ol" demek- fe-yekûn, "O şey de olur."

Cenâb-ı Hakk'ın hükmü bu kadar nâfizdir. Kudreti tamdır ve sonsuzdur." Cenâb-ı Hakk'ın hükmü bu kadar nâfizdir. Kudreti tamdır ve sonsuzdur."

Bu yahudilere, o inkârcılara bir ikazdır, bir tokattır.Bu yahudilere, o inkârcılara bir ikazdır, bir tokattır. "Siz böyle diyorsunuz ama Cenâb-ı Hak siz isteseniz de istemeseniz de,"Siz böyle diyorsunuz ama Cenâb-ı Hak siz isteseniz de istemeseniz de, kıskansanız da reddetseniz de her şeye kâdir.kıskansanız da reddetseniz de her şeye kâdir. Bir âyeti de değiştirir, bir şeriati de değiştirir, bir devri de değiştirir, bir dini de değiştirir. Bir âyeti de değiştirir, bir şeriati de değiştirir, bir devri de değiştirir, bir dini de değiştirir. Şu vakte kadar bu din mer'î iken, yani hükmü öyle devam ediyorken, ondan sonra daŞu vakte kadar bu din mer'î iken, yani hükmü öyle devam ediyorken, ondan sonra da "Artık yeni bir peygamber gönderdim, hadi bakalım, ona tâbi olun." der. Her şeye kâdirdir."Artık yeni bir peygamber gönderdim, hadi bakalım, ona tâbi olun." der. Her şeye kâdirdir. Mülkünde Hak tasarruf eder keyfe mâ yeşâ.Mülkünde Hak tasarruf eder keyfe mâ yeşâ. Varlıklar, âlemler Cenâb-ı Hakk'ın mülküdür; dilediğini takdir eder ve dilediğini yapar. Varlıklar, âlemler Cenâb-ı Hakk'ın mülküdür; dilediğini takdir eder ve dilediğini yapar.

Böylece Cenâb-ı Hakk'ın bazı değişiklikleri Peygamber Efendimiz'e peygamberliğin başladığı zamandanBöylece Cenâb-ı Hakk'ın bazı değişiklikleri Peygamber Efendimiz'e peygamberliğin başladığı zamandan tâ irtihâl-i dâr-ı bekâ eylediği zamana kadar, dinin öğretilmesi yılları devresi içinde nasıl dilerse tâ irtihâl-i dâr-ı bekâ eylediği zamana kadar, dinin öğretilmesi yılları devresi içinde nasıl dilerse öyle yaptığını gösteriyor. Bunu da kendi kudretiyle yaptığınıöyle yaptığını gösteriyor. Bunu da kendi kudretiyle yaptığını ve kimseye de hesap verme mecburiyeti olmadığını yahudilere hatırlatıyor.ve kimseye de hesap verme mecburiyeti olmadığını yahudilere hatırlatıyor. Yani "Ukalâlık etmeyin, karışmayın, dil uzatmayın; böyle diliyorum, böyle yapıyorum!" diyor. Yani "Ukalâlık etmeyin, karışmayın, dil uzatmayın; böyle diliyorum, böyle yapıyorum!" diyor.

Nünsihâ "unutturma" meselesine gelince:Nünsihâ "unutturma" meselesine gelince: Tabii Cenâb-ı Hak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e neler neler öğretti...Tabii Cenâb-ı Hak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e neler neler öğretti... Allemenî Rabbî, eddebenî Rabbî Allemenî Rabbî, eddebenî Rabbî Rabbi Teâlâ ve Tebâreke hazretleri Peygamber Efendimiz'e öğretti.Rabbi Teâlâ ve Tebâreke hazretleri Peygamber Efendimiz'e öğretti. Ulûmu'l-evvelîn ve'l-âhirîn, her şeyi öğretti, nice şeyler bildirdi.Ulûmu'l-evvelîn ve'l-âhirîn, her şeyi öğretti, nice şeyler bildirdi. Bazılarını, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem EfendimizBazılarını, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz gece kendisine bildirilen şeyleri sabah kalktığında hatırlayamazdı. gece kendisine bildirilen şeyleri sabah kalktığında hatırlayamazdı.

Biz de bazen geceleyin çok güzel rüyalar görüyoruz.Biz de bazen geceleyin çok güzel rüyalar görüyoruz. Lâ teşbih ve lâ temsil, olayı anlayalım diye söylüyorum.Lâ teşbih ve lâ temsil, olayı anlayalım diye söylüyorum. Ama sabahleyin bazılarını anlatmak istiyoruz; "Çok güzel bir rüya gördüm ama unuttum..." diyerekAma sabahleyin bazılarını anlatmak istiyoruz; "Çok güzel bir rüya gördüm ama unuttum..." diyerek yarısını, onda birini, yirmide birini anlatıyoruz. Büyük bir kısmını unutuyoruz.yarısını, onda birini, yirmide birini anlatıyoruz. Büyük bir kısmını unutuyoruz. Halbuki onu gördüğümüz sırada gün gibi ayan beyan idi. Halbuki onu gördüğümüz sırada gün gibi ayan beyan idi.

İşte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e de Cenâb-ı Hakk'ın bildirdiği şeylerdenİşte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e de Cenâb-ı Hakk'ın bildirdiği şeylerden Cenâb-ı Hakk hepsini kullara bildirmesini uygun görmediğinden bazılarını ona bildirdikten sonraCenâb-ı Hakk hepsini kullara bildirmesini uygun görmediğinden bazılarını ona bildirdikten sonra unutturuyor ki başkaları bilmesin.unutturuyor ki başkaları bilmesin. Böylece Cenâb-ı Resûlullah'ın nice nice daha bildiği şeyler olduğu buradan anlaşılıyor. Böylece Cenâb-ı Resûlullah'ın nice nice daha bildiği şeyler olduğu buradan anlaşılıyor.

Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri de vahy-i gayri metluv'dur;Nitekim Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri de vahy-i gayri metluv'dur; Kur'ân-ı Kerîm gibi [yazıya] geçmemiş[dir];Kur'ân-ı Kerîm gibi [yazıya] geçmemiş[dir]; söyledikleri ahkâm-ı dîniyye Cenâb-ı Hakk'ın emriyle, bildirmesiyledir.söyledikleri ahkâm-ı dîniyye Cenâb-ı Hakk'ın emriyle, bildirmesiyledir. Peygamber Efendimiz Ve mâ yentıku ani'l-hevâ in hüve illâ vahyün yûhâ boşuna konuşmaz.Peygamber Efendimiz Ve mâ yentıku ani'l-hevâ in hüve illâ vahyün yûhâ boşuna konuşmaz. Söylediği Cenâb-ı Hakk'ın bildirmesiyledir.Söylediği Cenâb-ı Hakk'ın bildirmesiyledir. Ahkâm-ı şer'iyyeden bildirdiği şeylerin hepsinin aslı esası Cenâb-ı Hakk'ın ona emridir, bildirmesidir. Ahkâm-ı şer'iyyeden bildirdiği şeylerin hepsinin aslı esası Cenâb-ı Hakk'ın ona emridir, bildirmesidir.

Onun için, sünnet-i seniyye de İslâm dininin ana, önemli, vazgeçilmez kaynaklarından,Onun için, sünnet-i seniyye de İslâm dininin ana, önemli, vazgeçilmez kaynaklarından, hatta Kur'ân-ı Kerîm'i dahi en güzel şekilde anlamamızı sağlayacak eşsiz bir bilgi hazinesidir,hatta Kur'ân-ı Kerîm'i dahi en güzel şekilde anlamamızı sağlayacak eşsiz bir bilgi hazinesidir, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri... Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîfleri...

Düşünün ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatını,Düşünün ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hayatını, muhterem izleyiciler ve dinleyiciler: muhterem izleyiciler ve dinleyiciler: Babası dünyaya gelmesinden evvel vefat etmiş. Annesi küçükken vefat etmiş.Babası dünyaya gelmesinden evvel vefat etmiş. Annesi küçükken vefat etmiş. Bir yetim olarak büyümüş. Maddî sıkıntıların olduğu bir bölgede yetişmiş. Bir yetim olarak büyümüş. Maddî sıkıntıların olduğu bir bölgede yetişmiş. Bolluk bereket, hareket olan, böyle çeşitli bilgilerin,Bolluk bereket, hareket olan, böyle çeşitli bilgilerin, kültürlerin, kitapların, alimlerin olduğu bir diyar değil.kültürlerin, kitapların, alimlerin olduğu bir diyar değil. Dünyanın mahrumiyetli bir bölgesinde yetişmiş. Kendisi yazı yazmamış.Dünyanın mahrumiyetli bir bölgesinde yetişmiş. Kendisi yazı yazmamış. Ve lâ tehuttuhû bi-yemînike izen le'rtâbe'l-mubtilûn.Ve lâ tehuttuhû bi-yemînike izen le'rtâbe'l-mubtilûn. Yazı yazma hususuna bir çalışması olmamış. Bir mektebe gidip bir şey okuması olmamış.Yazı yazma hususuna bir çalışması olmamış. Bir mektebe gidip bir şey okuması olmamış. Herhangi bir alimin yanına gidip diz çökmesi olmamış. Ümmî bir yetim olarak büyümüş. Herhangi bir alimin yanına gidip diz çökmesi olmamış. Ümmî bir yetim olarak büyümüş.

Ama ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den sahih rivayetlerle gelenAma ondan sonra Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den sahih rivayetlerle gelen binlerce, yüz binlerce rivayetten bakıyoruz ki Efendimiz'in söylediği şeylerdenbinlerce, yüz binlerce rivayetten bakıyoruz ki Efendimiz'in söylediği şeylerden hem dinimize,hem dünyamıza, hem âhirete müteallik, hem maddî hem mânevî, hem dinimize,hem dünyamıza, hem âhirete müteallik, hem maddî hem mânevî, hem de yeryüzünün gökyüzünün hakikatlerine ait o kadar çok şey öğreniyoruz ki...hem de yeryüzünün gökyüzünün hakikatlerine ait o kadar çok şey öğreniyoruz ki... Bu zaten başlı başına Peygamber-i Zîşânımız'ın Allah'ın hak Peygamberi olduğunu gösteren bir olay.Bu zaten başlı başına Peygamber-i Zîşânımız'ın Allah'ın hak Peygamberi olduğunu gösteren bir olay. "Hiçbir şey okumamış olan bir insan böyle alimleri hayran bırakan, "Hiçbir şey okumamış olan bir insan böyle alimleri hayran bırakan, mest eden bu kadar bilgileri nereden öğrendi?" diye sorunca bu sorunun cevabı;mest eden bu kadar bilgileri nereden öğrendi?" diye sorunca bu sorunun cevabı; "Evet, o Allah'ın hak Peygamberi'dir. Âhir zaman Peygamberi'dir." diye teslim olması lazım;"Evet, o Allah'ın hak Peygamberi'dir. Âhir zaman Peygamberi'dir." diye teslim olması lazım; insafı olanların veyahut Allah korkusu olanların veya âhirette insafı olanların veyahut Allah korkusu olanların veya âhirette Cenâb-ı Hakk'ın rızasına erme hususunda ciddi niyeti olanların... Cenâb-ı Hakk'ın rızasına erme hususunda ciddi niyeti olanların...

Ama kimi insanlar maalesef ellerindeki menfaatleri veyahut sahip oldukları durumları kaybetmek istemiyorlar.Ama kimi insanlar maalesef ellerindeki menfaatleri veyahut sahip oldukları durumları kaybetmek istemiyorlar. Nitekim bu hususta güzel misallerden birisidir:Nitekim bu hususta güzel misallerden birisidir: Peygamber Efendimiz'in sağlığında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i ziyaret etmek içinPeygamber Efendimiz'in sağlığında Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i ziyaret etmek için Yemen'den 72 kişilik bir ruhban heyeti Medine-i Münevere'ye geldi.Yemen'den 72 kişilik bir ruhban heyeti Medine-i Münevere'ye geldi. Başlarında da piskopos vardı ve papazlar vardı. Başlarında da piskopos vardı ve papazlar vardı. Bunlar yolda gelirlerken bir tanesinin bineğinin ayağı sürçünce bir ağır, kötü söz söylemiş.Bunlar yolda gelirlerken bir tanesinin bineğinin ayağı sürçünce bir ağır, kötü söz söylemiş. "İşte bu seyahati şu adamın yüzünden yapıyoruz!" diye ağır sözler söylemiş,"İşte bu seyahati şu adamın yüzünden yapıyoruz!" diye ağır sözler söylemiş, yani Peygamber Efendimiz'e karşı. yani Peygamber Efendimiz'e karşı. "Oraya gitmek zorunda kaldık, onun yolunda giderken başımıza bu kaza geldi!" gibi..."Oraya gitmek zorunda kaldık, onun yolunda giderken başımıza bu kaza geldi!" gibi... Onun üzerine ağabeyi piskopos ona diyor ki; "Kardeşim, öyle söyleme.Onun üzerine ağabeyi piskopos ona diyor ki; "Kardeşim, öyle söyleme. Bu gittiğimiz kişi Allah'ın hakiki peygamberidir. Başına bir bela gelir." Gidiyorlar.Bu gittiğimiz kişi Allah'ın hakiki peygamberidir. Başına bir bela gelir."

Gidiyorlar.
Medine-i Münevvere mescidine geliyorlar.Medine-i Münevvere mescidine geliyorlar. Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'le konuşuyorlar.Burada Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'le konuşuyorlar. Peygamber Efendimiz onlara İslâm'ı anlatıyor ve Hıristiyanlığın yanıldıkları noktalarını anlatıyor. Peygamber Efendimiz onlara İslâm'ı anlatıyor ve Hıristiyanlığın yanıldıkları noktalarını anlatıyor. İsa aleyhisselâm'ın Allah'ın kulu olduğunu, Meryem validemizden Allah'ın bir kudretinin nişanesi olarak,İsa aleyhisselâm'ın Allah'ın kulu olduğunu, Meryem validemizden Allah'ın bir kudretinin nişanesi olarak, babasız olarak dünyaya geldiğini, Meryem validemizin de sâliha bir insan olduğunu, babasız olarak dünyaya geldiğini, Meryem validemizin de sâliha bir insan olduğunu, cennetlik bir hatun olduğunu ama insan olduğunu, annesinin de İsa aleyhisselâm'ın da insan olduğunu,cennetlik bir hatun olduğunu ama insan olduğunu, annesinin de İsa aleyhisselâm'ın da insan olduğunu, Allah'ın evlat edinmediğini, böyle bir şeyin çok büyük bir iftira olacağını, bu sözün çok ağır bir bühtan,Allah'ın evlat edinmediğini, böyle bir şeyin çok büyük bir iftira olacağını, bu sözün çok ağır bir bühtan, çok çirkin bir günah sözü olduğunu, bu inancın doğru olmadığını bildiriyor. Biz bunları okuyoruz.çok çirkin bir günah sözü olduğunu, bu inancın doğru olmadığını bildiriyor. Biz bunları okuyoruz. Onları hak yola davet ediyor; "Aramızda bir fark yok. Cenâb-ı Hakk'a gelin, kulluk edin.Onları hak yola davet ediyor; "Aramızda bir fark yok. Cenâb-ı Hakk'a gelin, kulluk edin. Allah'tan başka ilah olmadığını gelin, ikrar edin." diye. Allah'tan başka ilah olmadığını gelin, ikrar edin." diye.

Bunların içinden bazıları müslüman oluyor.Bunların içinden bazıları müslüman oluyor. Müslüman olanlardan birisi de bineğinin ayağı sürçüp de küfretmeye, ağzını bozmaya kalkışan kişi;Müslüman olanlardan birisi de bineğinin ayağı sürçüp de küfretmeye, ağzını bozmaya kalkışan kişi; onun kalbi yumuşuyor, o müslüman oluyor. Fakat hepsi müslüman olmuyor.onun kalbi yumuşuyor, o müslüman oluyor. Fakat hepsi müslüman olmuyor. Müslüman olmayanlar veda edip giderken bu ağabeyine soruyor; Müslüman olmayanlar veda edip giderken bu ağabeyine soruyor;

"Ağabey sen yolda gelirken 'Bu zât Allah'ın Peygamberi'dir.' diyordun."Ağabey sen yolda gelirken 'Bu zât Allah'ın Peygamberi'dir.' diyordun. Ben müslüman oldum, sen niye müslüman olmadın?" Diyor ki; Ben müslüman oldum, sen niye müslüman olmadın?"

Diyor ki;

"Kardeşim, bizim bu Yemen'deki kilisemize her sene Bizans'tan büyük vâridat gelir."Kardeşim, bizim bu Yemen'deki kilisemize her sene Bizans'tan büyük vâridat gelir. Bu vâridat biz müslüman olursak kesilir. Onun için ben müslüman olduğumu söylemedim, müslüman olmadım." Bu vâridat biz müslüman olursak kesilir. Onun için ben müslüman olduğumu söylemedim, müslüman olmadım."

Demek ki bir vâridatın gelmesi, bir gelirin gelmesi,Demek ki bir vâridatın gelmesi, bir gelirin gelmesi, maddî bir hesap onu gerçeğe tâbi olmaktan alıkoymuş. Böyle şeyler olabiliyor.maddî bir hesap onu gerçeğe tâbi olmaktan alıkoymuş. Böyle şeyler olabiliyor. O kişilerin bileceği bir husus. Allahu Teâlâ hazretleri elbetteO kişilerin bileceği bir husus. Allahu Teâlâ hazretleri elbette inandığı halde, bildiği halde inancına göre yapması gereken atılımı yapmayan,inandığı halde, bildiği halde inancına göre yapması gereken atılımı yapmayan, sözü söylemeyen kimselerin cezasını verecek. sözü söylemeyen kimselerin cezasını verecek.

Çok güzel bir hususta âyet-i kerîme gelecek, ileride gelince izah edeceğiz.Çok güzel bir hususta âyet-i kerîme gelecek, ileride gelince izah edeceğiz. Allahu Teâlâ hazretleri âhirette İsa aleyhisselâm'a da soracak: Allahu Teâlâ hazretleri âhirette İsa aleyhisselâm'a da soracak:

"Ya İsa, sen mi söyledin hıristiyanlara 'Beni ve annemi kutsallaştırıp tapının.' diye?" "Ya İsa, sen mi söyledin hıristiyanlara 'Beni ve annemi kutsallaştırıp tapının.' diye?"

O da; "Hayır yâ Rabbi! Ben demedim. Demiş olsam sen zaten bilirsin.O da;

"Hayır yâ Rabbi! Ben demedim. Demiş olsam sen zaten bilirsin.
Her şeyi bilirsin. Her şeye kâdirsin. Ben ancak senin bana emrettiklerini söyledim.Her şeyi bilirsin. Her şeye kâdirsin. Ben ancak senin bana emrettiklerini söyledim. Doğru olan şeyleri söyledim." diyecek. Doğru olan şeyleri söyledim." diyecek.

Şimdi buradan Hıristiyanların bilmesi lazım kiŞimdi buradan Hıristiyanların bilmesi lazım ki yaptıkları ve inandıkları Hz. İsa aleyhisselâm'ın da rızasına uygun değildir.yaptıkları ve inandıkları Hz. İsa aleyhisselâm'ın da rızasına uygun değildir. Hz. İsa aleyhisselâm'ın söylediği değildir. Bu inancın da aslı esası yoktur. Hz. İsa aleyhisselâm'ın söylediği değildir. Bu inancın da aslı esası yoktur. Hz. İsa'ya tapılmaz çünkü o Allah'ın kuludur. Hz. İsa'ya tapılmaz çünkü o Allah'ın kuludur.

Eğer Hz. İsa'ya tapılması doğru olsaydıEğer Hz. İsa'ya tapılması doğru olsaydı o zaman bunu iddia eden kimseler şöyle bir sorunun cevabını nasıl verecekler? o zaman bunu iddia eden kimseler şöyle bir sorunun cevabını nasıl verecekler?

"Hz. İsa gelmeden önce yani milattan önceki insanlar kime tapacaklar?" "Hz. İsa gelmeden önce yani milattan önceki insanlar kime tapacaklar?"

Hz. İsa'yı tanımıyorlar ki Hz. İsa'ya tapsınlar. Demek ki doğru değil!Hz. İsa'yı tanımıyorlar ki Hz. İsa'ya tapsınlar. Demek ki doğru değil! Hz. İsa'dan önceki insanlar da, yani milattan öncekiler, milattan sonrakiler deHz. İsa'dan önceki insanlar da, yani milattan öncekiler, milattan sonrakiler de hepsinin rabbi âlemlerin Rabbi olan Allahu Teâlâ hazretleridir.hepsinin rabbi âlemlerin Rabbi olan Allahu Teâlâ hazretleridir. Hepsinin Allah'a tapmaları lazım, Allah'a kulluk etmeleri lazım.Hepsinin Allah'a tapmaları lazım, Allah'a kulluk etmeleri lazım. Nitekim İbrahim aleyhisselam öyle yapmıştır. Nuh aleyhisselam öyle yapmıştır.Nitekim İbrahim aleyhisselam öyle yapmıştır. Nuh aleyhisselam öyle yapmıştır. Yusuf aleyhisselam öyle yapmıştır. Musa aleyhisselam öyle yapmıştır. Yusuf aleyhisselam öyle yapmıştır. Musa aleyhisselam öyle yapmıştır.

Cenâb-ı Hak böyle kendisini her şeye kâdir olduğunu hatırlatıyor.Cenâb-ı Hak böyle kendisini her şeye kâdir olduğunu hatırlatıyor. Peygamber Efendimiz'e hitap ediyor ama bu sözler inkâr edenlere de şöyle bir ilâhî şamar gibi... Peygamber Efendimiz'e hitap ediyor ama bu sözler inkâr edenlere de şöyle bir ilâhî şamar gibi...

107. âyet-i kerîmede de buyuruyor ki; E lem ta'lem. "Yine sen bilmez misin ki, bilmedin mi?" 107. âyet-i kerîmede de buyuruyor ki;

E lem ta'lem. "Yine sen bilmez misin ki, bilmedin mi?"

Lem mânayı mâziye naklediyor. "Bilmedin mi ki, bildiğin bir şey değil mi ki ey Resûlüm..." Lem mânayı mâziye naklediyor.

"Bilmedin mi ki, bildiğin bir şey değil mi ki ey Resûlüm..."

Enna'llâhe lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ard.Enna'llâhe lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ard. "Bilmedin mi, bildiğin bir şey değil mi ki ey Resûlüm, gökleri ve yerin egemenliği Allah'ındır?" "Bilmedin mi, bildiğin bir şey değil mi ki ey Resûlüm, gökleri ve yerin egemenliği Allah'ındır?"

Mülk, tabii beyan etmemiz lazım.Mülk, tabii beyan etmemiz lazım. "Mülk" deyince Türkçe'de apartman, tarla, bağ bahçe gibi taşınamayan şeyler akla geliyor."Mülk" deyince Türkçe'de apartman, tarla, bağ bahçe gibi taşınamayan şeyler akla geliyor. Buna "mülk" deniyor. "Mal mülk" deniliyor. Fakat bu âyet-i kerîmelerdeki bu mülk o mânaya değildir.Buna "mülk" deniyor. "Mal mülk" deniliyor. Fakat bu âyet-i kerîmelerdeki bu mülk o mânaya değildir. Buradaki bu mülk "egemenlik" mânasına, yani "meliklik" mânasına.Buradaki bu mülk "egemenlik" mânasına, yani "meliklik" mânasına. "Göklerin ve yerin melikliği yani hükümdarlığı, hükümranlığı; onları idare eden,"Göklerin ve yerin melikliği yani hükümdarlığı, hükümranlığı; onları idare eden, yöneten, onlara sahip olan Allah'tır." demek. Mülk, "emlak" mânasına değil, "egemenlik, hakimiyet" mânasına. yöneten, onlara sahip olan Allah'tır." demek. Mülk, "emlak" mânasına değil, "egemenlik, hakimiyet" mânasına.

"Göklerin ve yerin hakimiyeti, yürütülmesi, idaresi, yönetilmesi, egemenliği, hakimiyeti,"Göklerin ve yerin hakimiyeti, yürütülmesi, idaresi, yönetilmesi, egemenliği, hakimiyeti, melikliği, hükümdarlığı, hükümranlığı hep Allah'ındır." melikliği, hükümdarlığı, hükümranlığı hep Allah'ındır."

Tabii "egemenlik" deyince, Türkçe'de de meşhur bir söz var: Tabii "egemenlik" deyince, Türkçe'de de meşhur bir söz var:

"Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir."

Levhalarda olup da uygulamada olmayan bir [söz]!Levhalarda olup da uygulamada olmayan bir [söz]! Egemenlik milletin olsa o zaman milletin inancına göre hareket edilmesi lazım gelecekEgemenlik milletin olsa o zaman milletin inancına göre hareket edilmesi lazım gelecek ve halkın istediği olacak. Tabii bundan demek istiyorlar ki; ve halkın istediği olacak. Tabii bundan demek istiyorlar ki; devleti yönetecek olan kişileri millet kendisi seçer.devleti yönetecek olan kişileri millet kendisi seçer. Böylece kendi vekili olduğu için idareyi sanki millet yapıyormuş gibi olur. Söz milletin olur.Böylece kendi vekili olduğu için idareyi sanki millet yapıyormuş gibi olur. Söz milletin olur. Hatta Demokrat Parti de siyaset hayatına girdiği zaman;Hatta Demokrat Parti de siyaset hayatına girdiği zaman; "Yeter, söz milletindir!" diye "dur" işareti gösteren bir el resmini kullanmıştı."Yeter, söz milletindir!" diye "dur" işareti gösteren bir el resmini kullanmıştı. Ben o yılları hatırlıyorum. Ben o yılları hatırlıyorum.

Ama işin tabii uygulama faslına gelince, yani kanunlar bir şey söyler de onların uygulanması işi ayrı bir iştir.Ama işin tabii uygulama faslına gelince, yani kanunlar bir şey söyler de onların uygulanması işi ayrı bir iştir. İki bakımdan ayrı bir iştir: Bir, yöneticilerin insafı ve hakkaniyetli hareket etmesi, adaleti meselesidir.İki bakımdan ayrı bir iştir: Bir, yöneticilerin insafı ve hakkaniyetli hareket etmesi, adaleti meselesidir. İki, halkın da elindeki imkânları, haklarını, hukukunu kullanabilme olgunluğudur. İki, halkın da elindeki imkânları, haklarını, hukukunu kullanabilme olgunluğudur. Kendi haklarını kullanmasını bilemeyen milletleri maalesef birileri istila ederler.Kendi haklarını kullanmasını bilemeyen milletleri maalesef birileri istila ederler. Zorla, zorbalıkla yönetirler, esir alırlar, köle gibi çalıştırırlar.Zorla, zorbalıkla yönetirler, esir alırlar, köle gibi çalıştırırlar. Ama hürriyetini, istiklâlini seven milletler de, bunun için gerekli çalışmaları yapabilenAma hürriyetini, istiklâlini seven milletler de, bunun için gerekli çalışmaları yapabilen ve bu hususta taviz vermeyen milletler de sonunda tabii istediklerini yaptırırlar. ve bu hususta taviz vermeyen milletler de sonunda tabii istediklerini yaptırırlar.

Bugün dünyada bunun misallerini görüyoruz. Ben de dünyanın çeşitli ülkelerini geziyorum.Bugün dünyada bunun misallerini görüyoruz. Ben de dünyanın çeşitli ülkelerini geziyorum. Bakıyorum, uygulamalarda çok büyük farklılıklar var. Bakıyorum, uygulamalarda çok büyük farklılıklar var. "Burada kusur kimindir?" diye [baktığım zaman;] şüphesiz ki kusur zalimlerindir, zalim idarecilerindir."Burada kusur kimindir?" diye [baktığım zaman;] şüphesiz ki kusur zalimlerindir, zalim idarecilerindir. Ama bir taraftan bu böyleyken ben biraz da mazlumlara kusur buluyorum.Ama bir taraftan bu böyleyken ben biraz da mazlumlara kusur buluyorum. Çünkü kendisini istismar ettirecek insanlar oldukça istismar edenler çıkar.Çünkü kendisini istismar ettirecek insanlar oldukça istismar edenler çıkar. Kandırılmaya müsait insanların olduğu yerde sahtekârlar, yankesiciler çıkar. Kandırılmaya müsait insanların olduğu yerde sahtekârlar, yankesiciler çıkar. İnsanın sahip olduğu hakkın bilincinde olması lazım, sahip çıkması lazımİnsanın sahip olduğu hakkın bilincinde olması lazım, sahip çıkması lazım ve onu haksız yere bir başkasına kaptırmaması lazım. ve onu haksız yere bir başkasına kaptırmaması lazım.

İsveç'teyken ilginç bir olayı -canlı, yakın zamanın bir olayını- arkadaşlar bana anlattılar.İsveç'teyken ilginç bir olayı -canlı, yakın zamanın bir olayını- arkadaşlar bana anlattılar. Ben şaşırdım. İsveç'in galiba bir bakanı veya başbakanı uçaktan inmiş.Ben şaşırdım. İsveç'in galiba bir bakanı veya başbakanı uçaktan inmiş. Uçak biraz tehirli indiği için veya bir başka sebepten, arabasında bir arıza mı oldu ne olduysa;Uçak biraz tehirli indiği için veya bir başka sebepten, arabasında bir arıza mı oldu ne olduysa; -uçağın tehirinden dolayı, asıl sebep o- bağlantıları olmadığından gece bir taksi çevirip evine kadar gitmiş.-uçağın tehirinden dolayı, asıl sebep o- bağlantıları olmadığından gece bir taksi çevirip evine kadar gitmiş. Gazeteler hop oturup hop kalkıyormuş; "Sen devletin parasıyla bu kadar parayı nasıl verirsin?!"Gazeteler hop oturup hop kalkıyormuş; "Sen devletin parasıyla bu kadar parayı nasıl verirsin?!" O da cevap veriyormuş; "Ne yapayım, havaalanında mı kalacağım? Geç kaldım.O da cevap veriyormuş; "Ne yapayım, havaalanında mı kalacağım? Geç kaldım. En son tren de kaçtı. Ne yapayım?" diyormuş.En son tren de kaçtı. Ne yapayım?" diyormuş. Yani millet kendi parasını korumakta, kollamakta, hesabını sormakta o kadar titiz.Yani millet kendi parasını korumakta, kollamakta, hesabını sormakta o kadar titiz. Onun için son derece temiz, düzenli bir ülke görüyorsunuz. "Kral var." diyorum.Onun için son derece temiz, düzenli bir ülke görüyorsunuz. "Kral var." diyorum. "Kralın sadece sarayı var, adı var, varlığı vardır; ama işler böyle gayet muntazam gider.""Kralın sadece sarayı var, adı var, varlığı vardır; ama işler böyle gayet muntazam gider." Yani despotluk, zulüm yok. Her şey hakkaniyetle gider. Neden? Çünkü millet hakkını yedirtmiyor. Yani despotluk, zulüm yok. Her şey hakkaniyetle gider.

Neden?

Çünkü millet hakkını yedirtmiyor.

Bizim memlekete gelince, gazeteleri okuyunca insanın kanı beynine sıçrıyor, üzülüyor.Bizim memlekete gelince, gazeteleri okuyunca insanın kanı beynine sıçrıyor, üzülüyor. Çarçur edilen paralar, yerine gitmeyen tahsisatlar, suistimaller, kayırmalar vesaireler...Çarçur edilen paralar, yerine gitmeyen tahsisatlar, suistimaller, kayırmalar vesaireler... Bunlar neden oluyor? Biraz da mazlumların kendi hukukunu korumasını bilememesinden oluyor.Bunlar neden oluyor?

Biraz da mazlumların kendi hukukunu korumasını bilememesinden oluyor.
Bir içtimaî terbiye seviyesi, yani yönetme-yönetilme konusunda,Bir içtimaî terbiye seviyesi, yani yönetme-yönetilme konusunda, kanunları uygulama konusundaki bilinçlilik meselesi oluyor. kanunları uygulama konusundaki bilinçlilik meselesi oluyor.

Tabii çok üzülüyoruz, çok güzel şeyler temenni ediyoruz.Tabii çok üzülüyoruz, çok güzel şeyler temenni ediyoruz. Allahu Teâlâ hazretleri hepimizi gafletten, cahillikten korusun, kurtarsın.Allahu Teâlâ hazretleri hepimizi gafletten, cahillikten korusun, kurtarsın. Haksızlığı yapmamak lazım. Haksızlığı yapana da fırsat vermemek lazım. Bu da önemli bir husus. Haksızlığı yapmamak lazım. Haksızlığı yapana da fırsat vermemek lazım. Bu da önemli bir husus.

Uçakta namaz kılacağız. Bindiğim Frankfurt'tan Cidde'ye gelen uçakta namaz kılma yeri ayırmışlar.Uçakta namaz kılacağız. Bindiğim Frankfurt'tan Cidde'ye gelen uçakta namaz kılma yeri ayırmışlar. Hoşuma gitti. Ben yanıma örtüyü aldım, koridorda namaz kılayım dedim.Hoşuma gitti. Ben yanıma örtüyü aldım, koridorda namaz kılayım dedim. Uçağın görevlisi, hizmetlisi hanım dedi ki; "Arkada mescidimiz var, her şey var." Uçağın görevlisi, hizmetlisi hanım dedi ki; "Arkada mescidimiz var, her şey var." Arkaya, mescide gittim; beş-altı kişinin namaz kılacağı bir yeri mescit diye ayırmışlar.Arkaya, mescide gittim; beş-altı kişinin namaz kılacağı bir yeri mescit diye ayırmışlar. Çok hoşuma gitti. Kıblesi filan da gösteriyor. İbre olarak karşısında her şeyi hazır. Çok hoşuma gitti. Kıblesi filan da gösteriyor. İbre olarak karşısında her şeyi hazır. Ayakkabılar çıkıyor. Halı üzerinde namaz kılınacak. Baktım, pilot geldi.Ayakkabılar çıkıyor. Halı üzerinde namaz kılınacak. Baktım, pilot geldi. Ama herhalde uçağı götüren pilot değildi de o uçakla Cidde'ye dönen görev dışında bir pilottu galiba.Ama herhalde uçağı götüren pilot değildi de o uçakla Cidde'ye dönen görev dışında bir pilottu galiba. "Namazı beraber kılalım." dedi. "Olur, kılalım." dedik. O bizden önce gelmişti. Ben kamet getirdim."Namazı beraber kılalım." dedi. "Olur, kılalım." dedik. O bizden önce gelmişti. Ben kamet getirdim. Hemen benim yanıma geldi, dedi ki; "Bu galat." dedi. Galat, Arapça "yanlış" demek.Hemen benim yanıma geldi, dedi ki; "Bu galat." dedi. Galat, Arapça "yanlış" demek. "Sizin kametiniz yanlış." dedi. Ben dedim ki; "Biz Hanefî mezhebindeniz. "Sizin kametiniz yanlış." dedi. Ben dedim ki; "Biz Hanefî mezhebindeniz. Galat değil, bizim mezhebimize göre kamet böyle getirilir." dedim. Onlar bir defa getiriyorlar.Galat değil, bizim mezhebimize göre kamet böyle getirilir." dedim. Onlar bir defa getiriyorlar. Bir bakıma da hoşuma gitti. Çünkü hemen bir yanlışlığı, yanlış sandığı bir şeyi dile getiriyor.Bir bakıma da hoşuma gitti. Çünkü hemen bir yanlışlığı, yanlış sandığı bir şeyi dile getiriyor. Hiç olmazsa biz de "Öyle değil." deyince yanlışlığını anlamış oluyor. Canlı bir toplum böyle olur. Hiç olmazsa biz de "Öyle değil." deyince yanlışlığını anlamış oluyor. Canlı bir toplum böyle olur.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi her yönden en güzel tarzda, en güzel ahlâka sahip olanlardan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri bizi her yönden en güzel tarzda, en güzel ahlâka sahip olanlardan eylesin.

Ne sen aldan, ne aldat Bunda vardır asıl tat. diye küçükken okurduk...Ne sen aldan, ne aldat

Bunda vardır asıl tat.

diye küçükken okurduk...
Aldanmamak ve aldatmamak; faziletin iki önemli esası. Aldanmamak ve aldatmamak; faziletin iki önemli esası. Başkasını aldatmayacaksınız, tamam; ama bir de aldanmamak,Başkasını aldatmayacaksınız, tamam; ama bir de aldanmamak, birisinin de aldatıcı olma durumuna düşmesine yol vermemek, fırsat vermemek, çanak tutmamak gibi hususlar... birisinin de aldatıcı olma durumuna düşmesine yol vermemek, fırsat vermemek, çanak tutmamak gibi hususlar...

Yerin göğün mülkü Cenâb-ı Hakk'ındır. Elem ta'lem enna'llâhe lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ard.Yerin göğün mülkü Cenâb-ı Hakk'ındır. Elem ta'lem enna'llâhe lehû mülkü's-semâvâti ve'l-ard. Egemenlikten açıldı bu... "Yerlerin göklerin egemenliği Allah'ındır.Egemenlikten açıldı bu... "Yerlerin göklerin egemenliği Allah'ındır. Meliklik, hükümdarlık, söz Allah'ındır." demek. "Nasıl dilerse öyle yapar." mânasına.Meliklik, hükümdarlık, söz Allah'ındır." demek. "Nasıl dilerse öyle yapar." mânasına. "Ey yahudiler! Sizin laflarınız boşuna, ben böyle hükmediyorum, böyle olacak!" demek yani... "Ey yahudiler! Sizin laflarınız boşuna, ben böyle hükmediyorum, böyle olacak!" demek yani...

Ve mâ leküm min dûni'llâhi min veliyyin ve lâ nasîr.Ve mâ leküm min dûni'llâhi min veliyyin ve lâ nasîr. "Ve Allah'tan başka sizin için hiçbir velî ve yardımcı yok." "Ve Allah'tan başka sizin için hiçbir velî ve yardımcı yok."

Min dûni'llâh. "Allah'tan gayri" demek, yani "Sadece Allah vardır." Demek.Min dûni'llâh. "Allah'tan gayri" demek, yani "Sadece Allah vardır." Demek. Ve mâ leküm min dûni'llâhi min veliyyin.Ve mâ leküm min dûni'llâhi min veliyyin. "Sizin için yoktur; velî cinsinden, nasîr cinsinden hiçbir varlık yokur.""Sizin için yoktur; velî cinsinden, nasîr cinsinden hiçbir varlık yokur." Yani, "Sizin velîniz de, yardımcınız da Allah'tır. Allah'tan başkası değildir." demek. Yani, "Sizin velîniz de, yardımcınız da Allah'tır. Allah'tan başkası değildir." demek.

Dûn "başka" mânasına geliyor. Min dûni'llâh.Dûn "başka" mânasına geliyor. Min dûni'llâh. "Allah'ı bırakıp da Allah'ın dışında, Allah'ın ötesinde başka bir dostunuz ve yardımınız yok." "Allah'ı bırakıp da Allah'ın dışında, Allah'ın ötesinde başka bir dostunuz ve yardımınız yok."

Velî ne demek? "Dost" demek. Nasîr ne demek? Velî ne demek?

"Dost" demek.

Nasîr ne demek?

Faîl vezninde sıfat-i müşebbehe; "yardım eden, yardımcı" demek. Faîl vezninde sıfat-i müşebbehe; "yardım eden, yardımcı" demek.

Vallâhu veliyyü'l-mü'minîn. "Mü'minlerin dost[u] Allah'tır."Vallâhu veliyyü'l-mü'minîn. "Mü'minlerin dost[u] Allah'tır." Yani "Allah mü'minleri sever, onların dostudur. Ve yardımcı olur.Yani "Allah mü'minleri sever, onların dostudur. Ve yardımcı olur. O'ndan başka da mü'min insanın dostu yoktur." O'ndan başka da mü'min insanın dostu yoktur."

Mü'min dostunu bilmeli, Mevlâsı'nı bilmeli, sevildiğini bilmeli, Mevlâsı'na güzel kulluk etmelidir. Mü'min dostunu bilmeli, Mevlâsı'nı bilmeli, sevildiğini bilmeli, Mevlâsı'na güzel kulluk etmelidir.

Yardım da gelirse Allah'tan gelir. Ve lâ nasîr. "Allah'tan başka da bir yardımcı yoktur." Yardım da gelirse Allah'tan gelir. Ve lâ nasîr. "Allah'tan başka da bir yardımcı yoktur."

Bazı insanlar yardımları başka yerlerde arıyorlar; imanları zayıf olduğundan, eksik olduğundan...Bazı insanlar yardımları başka yerlerde arıyorlar; imanları zayıf olduğundan, eksik olduğundan... Bu da bir iman meselesi. Tabii bilemiyorlar.Bu da bir iman meselesi. Tabii bilemiyorlar. Eğer Allah'a hakkıyla kulluk etseler, o zaman izzet bulurlar ve yardıma da nâil olurlar.Eğer Allah'a hakkıyla kulluk etseler, o zaman izzet bulurlar ve yardıma da nâil olurlar. Ama Allah'tan gayriden bir şey umunca Allah ceza olarak o umduğu kimseden de yardımı getirtmez.Ama Allah'tan gayriden bir şey umunca Allah ceza olarak o umduğu kimseden de yardımı getirtmez. Çünkü yardım Allah'tandır. Yardım edecek olan Allah'tır. Çünkü yardım Allah'tandır. Yardım edecek olan Allah'tır.

Tarihte bunun misalleri çok; nice mü'min küçük topluluklarTarihte bunun misalleri çok; nice mü'min küçük topluluklar Allah'ın yardımına mazhar olmuştur, izzet sahibi olmuştur.Allah'ın yardımına mazhar olmuştur, izzet sahibi olmuştur. Harp ettikleri zaman kendilerinden kat kat fazla olan düşmanlara galebe çalmışlardır. Harp ettikleri zaman kendilerinden kat kat fazla olan düşmanlara galebe çalmışlardır. İslâm tarihinde, bizim Osmanlı ecdâdımızın tarihinde bunun misalleri pek fazladır.İslâm tarihinde, bizim Osmanlı ecdâdımızın tarihinde bunun misalleri pek fazladır. Çünkü yardım Allah'tandır. Mü'min olanlara Allah yardım ediyor. Çünkü yardım Allah'tandır. Mü'min olanlara Allah yardım ediyor. Allah'ın dostu olmayanlara, mü'min olmayanlara da Allah'ın yardımı yoktur. Allah'ın dostu olmayanlara, mü'min olmayanlara da Allah'ın yardımı yoktur.

Şimdi duyanların bir kısmı tarihî olayları şöyle kafalarından geçirirken diyecekler ki; Şimdi duyanların bir kısmı tarihî olayları şöyle kafalarından geçirirken diyecekler ki;

"Hocam, peki neden o zaman mü'min olmayanlar bizi yeniyor?" "Hocam, peki neden o zaman mü'min olmayanlar bizi yeniyor?"

Bu mühim ve güzel bir sorudur. Böyle bir sorunun mutlaka cevaplandırılması lazım.Bu mühim ve güzel bir sorudur. Böyle bir sorunun mutlaka cevaplandırılması lazım. Biz eğer gayrimüslimlerin karşısında, Biz eğer gayrimüslimlerin karşısında, Allah'ın sevmediği yanlış inançlara sahip insanların karşısında yeniliyorsakAllah'ın sevmediği yanlış inançlara sahip insanların karşısında yeniliyorsak onların Allah'ın dostu olmasından, Allah'ın onlara yardım etmesinden dolayı değildir.onların Allah'ın dostu olmasından, Allah'ın onlara yardım etmesinden dolayı değildir. Bizim kusurumuz vardır da Allah bizi onlarla cezalandırıyor.Bizim kusurumuz vardır da Allah bizi onlarla cezalandırıyor. "Ey mü'minler! Siz ne biçim mü'minlersiniz ki vazifelerinizi yapmadınız, emrimi tutmadınız,"Ey mü'minler! Siz ne biçim mü'minlersiniz ki vazifelerinizi yapmadınız, emrimi tutmadınız, Kur'an'a uymadınız, inancı bıraktınız, zevke sefaya daldınız, günahlara bulaştınız,Kur'an'a uymadınız, inancı bıraktınız, zevke sefaya daldınız, günahlara bulaştınız, Allah'a, Rahman'a itaat edecek yerde şeytana itaat ettiniz!" diye Cenâb-ı Hak cezalandırıyor. Allah'a, Rahman'a itaat edecek yerde şeytana itaat ettiniz!" diye Cenâb-ı Hak cezalandırıyor.

Nasıl cezalandırıyor? Cenâb-ı Hak birisini görevlendiriyor,Nasıl cezalandırıyor?

Cenâb-ı Hak birisini görevlendiriyor,
o da görevli, vazifeli olarak geliyor, cezayı icrâ ediyor.o da görevli, vazifeli olarak geliyor, cezayı icrâ ediyor. Bu ceza bazen yıldırım olur, bazen zelzele olur, bazen bir zalim kişi olur. Bu ceza bazen yıldırım olur, bazen zelzele olur, bazen bir zalim kişi olur.

Hükümdar, Nasreddin Hoca'ya sormuş: "Ben zalim miyim, mazlum muyum?" Hükümdar, Nasreddin Hoca'ya sormuş:

"Ben zalim miyim, mazlum muyum?"

Nasreddin Hoca da demiş ki; "Zalim biziz ki seni başımıza Allah gönderdi." Nasreddin Hoca da demiş ki;

"Zalim biziz ki seni başımıza Allah gönderdi."

Zulüm olduğu için, günah olduğu için, cezalandırmak için Allah birisini musallat ediyor, öyle oluyor.Zulüm olduğu için, günah olduğu için, cezalandırmak için Allah birisini musallat ediyor, öyle oluyor. Yoksa mü'minlere yardım etmesi, dostlarına yardım etmesi tarihteYoksa mü'minlere yardım etmesi, dostlarına yardım etmesi tarihte Cenâb-ı Hakk'ın hep gördüğümüz lütf-u ilâhîsidir, âdet-i ilâhîsidir. Cenâb-ı Hakk'ın hep gördüğümüz lütf-u ilâhîsidir, âdet-i ilâhîsidir.

Koca Firavun'un ordusuna karşı Musa aleyhisselâm'a yardım etmiştir.Koca Firavun'un ordusuna karşı Musa aleyhisselâm'a yardım etmiştir. Bu âyetleri Bakara sûresinin geçmiş âyetlerinde okuduk, bu olayları yâd ettik.Bu âyetleri Bakara sûresinin geçmiş âyetlerinde okuduk, bu olayları yâd ettik. İbrahim aleyhisselâm'a tek başına olduğu halde Nemrut kavmine, İbrahim aleyhisselâm'a tek başına olduğu halde Nemrut kavmine, yaşadığı şehirdeki insanlara karşı yardım etmiştir. yaşadığı şehirdeki insanlara karşı yardım etmiştir. Peygamber Efendimiz'e Kureyş'in karşısında nice nice mazlum ve sıkıntılı zamanlar geçirdikten sonraPeygamber Efendimiz'e Kureyş'in karşısında nice nice mazlum ve sıkıntılı zamanlar geçirdikten sonra yardım etmiştir, mansur ve muzaffer eylemiştir. Tarihte de bunun sayısız misalleri çoktur.yardım etmiştir, mansur ve muzaffer eylemiştir. Tarihte de bunun sayısız misalleri çoktur. Küçücük bir İslâm ordusu kocaman muhteşem Bizans'ı, Sasânî imparatorluğunu yenmiştir.Küçücük bir İslâm ordusu kocaman muhteşem Bizans'ı, Sasânî imparatorluğunu yenmiştir. Nice nice diyarları kısa zamanda almışlardır. İmanları sayesinde... Osmanlılar da öyle ilerlemişlerdir. Nice nice diyarları kısa zamanda almışlardır. İmanları sayesinde... Osmanlılar da öyle ilerlemişlerdir.

Ama ondan sonra aşk ve şarap gazelleriyle, zevk ü safa âlemleriyle [vakit geçirince]Ama ondan sonra aşk ve şarap gazelleriyle, zevk ü safa âlemleriyle [vakit geçirince] tabii Cenâb-ı Hakk'ın kahrına, gazabına, cezasına mâruz kalıyorlar.tabii Cenâb-ı Hakk'ın kahrına, gazabına, cezasına mâruz kalıyorlar. Çünkü Cenâb-ı Hak zerre kadar hayır işleyeni mükâfatlandırıyor;Çünkü Cenâb-ı Hak zerre kadar hayır işleyeni mükâfatlandırıyor; ama şer işleyeni de tevbe etmez de günahında inatla, ısrarla devam ederse cezasını, belasını veriyor. ama şer işleyeni de tevbe etmez de günahında inatla, ısrarla devam ederse cezasını, belasını veriyor.

Allahu Teâlâ hazretleri bu mânevî, aslî, büyük gerçekleri görüpAllahu Teâlâ hazretleri bu mânevî, aslî, büyük gerçekleri görüp kendisine güzel kulluk yapmaya yönelmeyi cümlemize nasip etsin.kendisine güzel kulluk yapmaya yönelmeyi cümlemize nasip etsin. Yanlış yolda olanlara tevbe nasip eylesin. Doğru yolda olanları takviye nasip eylesin.Yanlış yolda olanlara tevbe nasip eylesin. Doğru yolda olanları takviye nasip eylesin. Gerçekleri göremeyenleri nevm-i gafletten ikaz eylesin.Gerçekleri göremeyenleri nevm-i gafletten ikaz eylesin. Ömrümüzü rızasına uygun geçirmek için bizlere tevfîkini refîk eylesin.Ömrümüzü rızasına uygun geçirmek için bizlere tevfîkini refîk eylesin. Hakkı hak olarak görüp ona uymayı nasip eylesin. Bâtılı bâtıl görüp ondan korunmayı nasip eylesin.Hakkı hak olarak görüp ona uymayı nasip eylesin. Bâtılı bâtıl görüp ondan korunmayı nasip eylesin. Cümlenizi iki cihan saadetine erdirsin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Cümlenizi iki cihan saadetine erdirsin. Cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû... es-Selâmu aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtühû...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2