Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Bazı Faziletli Ameller

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Cemâziye'l-Evvel 1401 / 05.04.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Vera’ Sahibinin Namazı, Gece Namazının Fazileti, İşrak Namazının Fazileti, Sarıkla Kılınan Namazın Fazileti, Namazı Cemaatle | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Bazı Faziletli Ameller

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

30 Cemâziye'l-Evvel 1401 / 05.04.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Vera’ Sahibinin Namazı, Gece Namazının Fazileti, İşrak Namazının Fazileti, Sarıkla Kılınan Namazın Fazileti, Namazı Cemaatle | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkıhi Muhammedinel-Hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ hayri halkıhi Muhammedin ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd:

ve âlihi ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh.Fa'lemû eyyühe'l-ihvân. Fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh. Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.Ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün. Ve külle bid'atin dalâletün. Ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ. Ve külle muhdesetin bid'atün. Ve külle bid'atin dalâletün. Ve külle dalâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr. Ve külle dalâletin ve sâhibihâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem, ennehû kâl:

Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve sellem, ennehû kâl:

Rek'atâni min racülin veri'in efdalü min elfi rek'atin min muhallit.

Rek'atâni min racülin veri'in efdalü min elfi rek'atin min muhallit.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem cemaat!

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem cemaat!

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin hadîs-i şerîfleriniPeygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretlerinin hadîs-i şerîflerini Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya devam edeceğiz.

Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından okumaya devam edeceğiz.

Dersimize başlamadan önce evvela sevgili PeygamberimizDersimize başlamadan önce evvela sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere, cümle enbiyâ, asfiyâMuhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz olmak üzere, cümle enbiyâ, asfiyâ ve evliyâullahın ve hâsseten sâdâtımızın, meşayihimizin, halifelerininve evliyâullahın ve hâsseten sâdâtımızın, meşayihimizin, halifelerinin ve bu eserin müellifi hocamız, üstadımız Ahmed Ziyâeddîn-i Gümüşhanevî hazretlerininve bu eserin müellifi hocamız, üstadımız Ahmed Ziyâeddîn-i Gümüşhanevî hazretlerinin ve bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemânınve bu eserin içindeki hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemânın ve ruvâtın ruhları için; bir de uzaktan yakından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'eve ruvâtın ruhları için; bir de uzaktan yakından Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e muhabbetinden nâşî bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin âhirete intikal eylemişmuhabbetinden nâşî bu hadîs-i şerîfleri dinlemeye gelen siz kardeşlerimizin âhirete intikal eylemiş cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim.

cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf hediye edelim.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Enes radıyallahu anh'ten bize nakledildiğine göre şöyle buyurmuşlar:

Enes radıyallahu anh'ten bize nakledildiğine göre şöyle buyurmuşlar:

Rek'atâni. "İki rekât vardır."Rek'atâni. "İki rekât vardır." Min racülin veri'in. "Verâ sahibi bir adamdan sudur etmiş olan, onun tarafından kılınmış olan iki rekât."Min racülin veri'in. "Verâ sahibi bir adamdan sudur etmiş olan, onun tarafından kılınmış olan iki rekât." Efdalü. "Daha faziletlidir, daha üstündür." Min elfi rek'atin min muhallitın. Efdalü. "Daha faziletlidir, daha üstündür." Min elfi rek'atin min muhallitın. "Karışık işler yapan bir adamın bin rekâtından daha hayırlıdır."

"Karışık işler yapan bir adamın bin rekâtından daha hayırlıdır."

Şüpheli şeylerden,Şüpheli şeylerden, "Acaba Allahu Teâlâ hazretleri benim yaptığım amelleri beğenmez de onun kızgınlığını mı çekerim,"Acaba Allahu Teâlâ hazretleri benim yaptığım amelleri beğenmez de onun kızgınlığını mı çekerim, rızasına aykırı bir iş mi yapmış olurum?" diye titizliğinden dolayı rızasına aykırı bir iş mi yapmış olurum?" diye titizliğinden dolayı uzak duran bir insan.

uzak duran bir insan.

Biz buna veri' diyoruz. Verâ sahibi insanlara 're' harfinin kesresiyle veri' denilir.Biz buna veri' diyoruz. Verâ sahibi insanlara 're' harfinin kesresiyle veri' denilir. Şüpheliden kaçıyor.Şüpheliden kaçıyor. Haramdan kaçmak haydi haydi de, tereddütlü bir şey varsa onun bile yanına yaklaşmıyor.

Haramdan kaçmak haydi haydi de, tereddütlü bir şey varsa onun bile yanına yaklaşmıyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle ihtiyatlı hareketli edenPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle ihtiyatlı hareketli eden kimseleri birçok hadîs-i şerîfinde methetmiştir.

kimseleri birçok hadîs-i şerîfinde methetmiştir.

Böyle bir kimsenin,Böyle bir kimsenin, bu hâlet-i ruhiyeye ermiş olan zât-ı muhteremin kılıverdiği iki rekâtçık namaz,bu hâlet-i ruhiyeye ermiş olan zât-ı muhteremin kılıverdiği iki rekâtçık namaz, öteki amellerini karışık yapan; bazen iyi bazen kötü iş yapan, bazen rızasına uygun,öteki amellerini karışık yapan; bazen iyi bazen kötü iş yapan, bazen rızasına uygun, bazen aykırı işler yapan, yaptığı işte Allah'ın hoşuna giden şeyler de gitmeyen şeyler de bazen aykırı işler yapan, yaptığı işte Allah'ın hoşuna giden şeyler de gitmeyen şeyler de bulunmasına pek itina göstermeyen insanın kıldığı bin rekâttan daha hayırlı oluyor.

bulunmasına pek itina göstermeyen insanın kıldığı bin rekâttan daha hayırlı oluyor.

İki nerede, bin nerede? Arada beş yüz misli fark var.

İki nerede, bin nerede? Arada beş yüz misli fark var.

O halde ey müslümanlar, neden biz bu verâ denilen şeyi iyi öğrenmeyelim?

O halde ey müslümanlar, neden biz bu verâ denilen şeyi iyi öğrenmeyelim?

Bir namaz kılıyoruz.Bir namaz kılıyoruz. Onun beş yüz misli fazlasını kılmak imkânı varken, boşuna yorulmamak içinOnun beş yüz misli fazlasını kılmak imkânı varken, boşuna yorulmamak için niye en güzel şekilde kılmayı öğrenmiyoruz?

niye en güzel şekilde kılmayı öğrenmiyoruz?

O halde bu takvâ, verâ denilen şeyi; şüphelilerden kaçınmak, ihtiyatlı hareket edip deO halde bu takvâ, verâ denilen şeyi; şüphelilerden kaçınmak, ihtiyatlı hareket edip de Allah'ın rızasına uygun hareket etmek, hâlet-i ruhiyesini iktisab edelim. Allah'ın rızasına uygun hareket etmek, hâlet-i ruhiyesini iktisab edelim. Namazlarımızı, niyazlarımızı, oruçlarımızı, zikirlerimizi, tespihlerimiziNamazlarımızı, niyazlarımızı, oruçlarımızı, zikirlerimizi, tespihlerimizi bu duygu altında itinalı yapmaya gayret edelim.bu duygu altında itinalı yapmaya gayret edelim. Çünkü aynı kâide oruç için de, tesbih ve zikir için de cârî.

Çünkü aynı kâide oruç için de, tesbih ve zikir için de cârî.

Geçen gün okuduğum bir kitapta; "Zikirde sayının çokluğundan ziyade söylerken insanın uyanıklığı mühimdir.Geçen gün okuduğum bir kitapta; "Zikirde sayının çokluğundan ziyade söylerken insanın uyanıklığı mühimdir. Allah derken, Lâ ilâhe illallâh derken insanın uyanıklığı, şuuru önemlidir.Allah derken, Lâ ilâhe illallâh derken insanın uyanıklığı, şuuru önemlidir. İnsanın namazdan elinde kalan kâr, ondan aklettiği şeylerdir.İnsanın namazdan elinde kalan kâr, ondan aklettiği şeylerdir. Ne kadarını akletmişse şuuru ile yapmışsa odur." diyor.

O halde boşuna yorulmayalım.
Ne kadarını akletmişse şuuru ile yapmışsa odur." diyor.

O halde boşuna yorulmayalım.
Yaptığımız işe itina edelim.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir hadîs-i şerifte;

Yaptığımız işe itina edelim.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir hadîs-i şerifte;

"Allahu Teâlâ hazretleri, bir iş yaptığı zaman onu özene bezene, itina ile ihsan ile yapan kulu sever."Allahu Teâlâ hazretleri, bir iş yaptığı zaman onu özene bezene, itina ile ihsan ile yapan kulu sever. O kimseye rahmet eder." diye buyurmuştur.

O halde her işi iyi yapalım.
O kimseye rahmet eder." diye buyurmuştur.

O halde her işi iyi yapalım.
Yazı yazarken bile harfleri güzel yazalım. Yaptığımız işi doğru düzgün yapalım. Yazı yazarken bile harfleri güzel yazalım. Yaptığımız işi doğru düzgün yapalım. Üzerimize aldığımız vazifeyi itina ile yapalım. Üzerimize aldığımız vazifeyi itina ile yapalım. Allahu Teâlâ tevfîkini refîk etsin; cümlemize gayret, kuvvet, şuur versin.

Allahu Teâlâ tevfîkini refîk etsin; cümlemize gayret, kuvvet, şuur versin.

Rek'atâni yerkeuhümâ İbn Âdem fî cevfi'l-leyli'l-âhîri hayrun lehû mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ.Rek'atâni yerkeuhümâ İbn Âdem fî cevfi'l-leyli'l-âhîri hayrun lehû mine'd-dünyâ ve mâ fîhâ. Velev lâ en eşukka alâ ümmetî le-feradtühâ aleyhim.Velev lâ en eşukka alâ ümmetî le-feradtühâ aleyhim. İbn Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan bu hadîs-i şerîfi deİbn Ömer radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş olan bu hadîs-i şerîfi de tebliğ etmiştim.

İn aleyke ille'l-belâğ. diye
tebliğ etmiştim.

İn aleyke ille'l-belâğ. diye
Kur'ân-ı Kerîm'de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e hitap ediliyor.

Kur'ân-ı Kerîm'de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e hitap ediliyor.

Allahu Teâlâ hazretleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e buyuruyor ki;

Allahu Teâlâ hazretleri, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e buyuruyor ki;

"Ey Resûlüm! Sana düşen sadece bildirmek."

"Ey Resûlüm! Sana düşen sadece bildirmek."

Gerisi dinlyenin mesuliyeti.

Gerisi dinlyenin mesuliyeti.

Duydu mu?

Duydu.

O tebliğ eden kurtuldu. Gerisi artık duyan kimse üzerinde.

Duydu mu?

Duydu.

O tebliğ eden kurtuldu. Gerisi artık duyan kimse üzerinde.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ne diyor?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ne diyor?

"Âdemoğlunun -cümlemizin, hepimiz Hz. Âdem'in evlâdı değil miyiz?- gecenin en son boşluğunda,"Âdemoğlunun -cümlemizin, hepimiz Hz. Âdem'in evlâdı değil miyiz?- gecenin en son boşluğunda, gecenin sabaha en yakın kısmında kılmış olduğu iki rekât namaz, ona dünyadan gecenin sabaha en yakın kısmında kılmış olduğu iki rekât namaz, ona dünyadan ve dünyanın içinde olan her şeyden daha hayırlıdır."

ve dünyanın içinde olan her şeyden daha hayırlıdır."

Düşünün; "Fatih'te altı katlı bir apartmanı sana bağışladım." deseler ne kadar seviniriz.Düşünün; "Fatih'te altı katlı bir apartmanı sana bağışladım." deseler ne kadar seviniriz. "O her daireden on beşer bin lira gelse altı kere on beş, şu kadar eder."O her daireden on beşer bin lira gelse altı kere on beş, şu kadar eder. Bu kadar para ile de şu iş yapılır." diye ne kadar seviniriz.

Bu kadar para ile de şu iş yapılır." diye ne kadar seviniriz.

Apartman demeseler de; "Aydın'dan şu kadar pamuk yetiştirenApartman demeseler de; "Aydın'dan şu kadar pamuk yetiştiren şu kadar dönüm araziyi verdim." deseler, ne kadar seviniriz.

şu kadar dönüm araziyi verdim." deseler, ne kadar seviniriz.

"Filanca mağazayı içindeki eşyasıyla sana bağışladım." deseler, ne kadar seviniriz"Filanca mağazayı içindeki eşyasıyla sana bağışladım." deseler, ne kadar seviniriz ve bize onu bağışlayan kimseye ne kadar minnettarlık duyarız.ve bize onu bağışlayan kimseye ne kadar minnettarlık duyarız. Ömrümüzün sonuna kadar önünden aykırı geçmeyiz.

Neden?

"Bize o iyiliği yaptı." diye.

Ömrümüzün sonuna kadar önünden aykırı geçmeyiz.

Neden?

"Bize o iyiliği yaptı." diye.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ne diyor?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ne diyor?

"Dünyadan ve dünyanın içindeki şeylerin hepsinden daha hayırlıdır."

"Dünyadan ve dünyanın içindeki şeylerin hepsinden daha hayırlıdır."

Allahu Teâlâ cümlemizi gaflet uykusundan uyandırsın. Akşam yatıyoruz, sabah kalkıyoruz.Allahu Teâlâ cümlemizi gaflet uykusundan uyandırsın. Akşam yatıyoruz, sabah kalkıyoruz. Resûlullah böyle buyuruyor, biz de;

"Resûlullah'ın ümmetiyiz. Onun yolunda gideceğiz.
Resûlullah böyle buyuruyor, biz de;

"Resûlullah'ın ümmetiyiz. Onun yolunda gideceğiz.
Ehl-i sünnet ve'l-cemaatteniz. Ehl-i sünnet ve'l-cemaatteniz. Yâ Resûlallah! Sen bizim numune-i imtisalimizsin, başımızın tâcısın, gönlümüzün ilacısın." diyoruz.

Yâ Resûlallah! Sen bizim numune-i imtisalimizsin, başımızın tâcısın, gönlümüzün ilacısın." diyoruz.

O öyle diyor, biz böyle yapıyoruz. Başka ne diyeyim?O öyle diyor, biz böyle yapıyoruz. Başka ne diyeyim? Allah tevfîkini refîk etsin, gayret kuvvet versin. Resûlullah'ın tavsiyesini duyunca yapmak lazım.

Allah tevfîkini refîk etsin, gayret kuvvet versin. Resûlullah'ın tavsiyesini duyunca yapmak lazım.

Peki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu niye tavsiye etti?

Peki Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu niye tavsiye etti?

O, âhirete irtihal edeli bin dört yüz sene geçmiş.

Ne olacak?

Faydası yine bize.
O, âhirete irtihal edeli bin dört yüz sene geçmiş.

Ne olacak?

Faydası yine bize.
Biz bunu yaptığımız zaman, imanımız kuvvetlenecek. Biz bunu yaptığımız zaman, imanımız kuvvetlenecek. İmanın ne olduğunu, ibadetin lezzetinin ne demek olduğunuİmanın ne olduğunu, ibadetin lezzetinin ne demek olduğunu dünyanın-âhiretin ne demek olduğunu; Allah'ın rızasına uygundünyanın-âhiretin ne demek olduğunu; Allah'ın rızasına uygun iş yapmanın ne kadar tatlı bir şey olduğunu gözümüzden perde kalkacak da göreceğiz. iş yapmanın ne kadar tatlı bir şey olduğunu gözümüzden perde kalkacak da göreceğiz. Onu gördükten sonra da dünyaya bakışımız değişecek, çeşitli büyük, sayısız hayırlara mazhar olacağız.

Onu gördükten sonra da dünyaya bakışımız değişecek, çeşitli büyük, sayısız hayırlara mazhar olacağız.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize şefkatinden, bizi sevdiğinden bunu tavsiye ediyor.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bize şefkatinden, bizi sevdiğinden bunu tavsiye ediyor.

Tevbe suresinin son iki âyet-i kerîmesini her zaman okuruz:

Tevbe suresinin son iki âyet-i kerîmesini her zaman okuruz:

Lekad câeküm resûlün min enfüsiküm. "Muhakkak ki size kendi içinizden, sizlerden bir elçi, resûl geldi."

Lekad câeküm resûlün min enfüsiküm. "Muhakkak ki size kendi içinizden, sizlerden bir elçi, resûl geldi."

Azîzün aleyhi mâ anittüm. "Size ağır gelen, sizi üzen, yoran şeyler ona ağır gelir."

Azîzün aleyhi mâ anittüm. "Size ağır gelen, sizi üzen, yoran şeyler ona ağır gelir."

Sizin üzülmenizi istemez. Sizin bir derde, sıkıntıya uğramanızı istemez.Sizin üzülmenizi istemez. Sizin bir derde, sıkıntıya uğramanızı istemez. Nasıl bir anne-baba evladının kötü duruma düştüğünü görmek istemezseNasıl bir anne-baba evladının kötü duruma düştüğünü görmek istemezse Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de ümmetine karşı öyle.

Arkasından ne diyor?

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de ümmetine karşı öyle.

Arkasından ne diyor?

Harîsun aleyküm. "Size karşı harîs."

"Ümmetim! Ümmetim!" demiş.
Harîsun aleyküm. "Size karşı harîs."

"Ümmetim! Ümmetim!" demiş.
Mirac'a çıkmış, Miraç'ta da; "Ey Resûlüm! Benden ne dilersin, dile." dediği zaman;Mirac'a çıkmış, Miraç'ta da; "Ey Resûlüm! Benden ne dilersin, dile." dediği zaman; "Ümmetimi isterim yâ Rabbi!" diye ümmetini talep etmiş.

"Ümmetimi isterim yâ Rabbi!" diye ümmetini talep etmiş.

Ümmetine karşı aşırı, fevkalâde bir bağlılığı, hırsı var. Bize karşı, bizi korumak hususunda harîs.Ümmetine karşı aşırı, fevkalâde bir bağlılığı, hırsı var. Bize karşı, bizi korumak hususunda harîs. Tavuk civcivi nasıl korur kollarsa o hırsı düşünün; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz deTavuk civcivi nasıl korur kollarsa o hırsı düşünün; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz de bize karşı öyle haris, bizi korumak hususunda gayet şiddetli arzuları var.

bize karşı öyle haris, bizi korumak hususunda gayet şiddetli arzuları var.

Bi'l-mü'minîne raûfün rahîm.Bi'l-mü'minîne raûfün rahîm. Mü'minlere karşı fevkalade ref'etli, kalbi fevkalade rikkatli, merhametli ve şefkatli.

Mü'minlere karşı fevkalade ref'etli, kalbi fevkalade rikkatli, merhametli ve şefkatli.

Allahu Teâlâ buyuruyor.

Bu sözler kimin?

Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri.

Allahu Teâlâ buyuruyor.

Bu sözler kimin?

Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri.

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hâlet-i ruhiyesiniResûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hâlet-i ruhiyesini Allahu Teâlâ bize böyle anlatıyor. Bu kadar şefkatli, bu kadar merhametli, bu kadar re'fetli,Allahu Teâlâ bize böyle anlatıyor. Bu kadar şefkatli, bu kadar merhametli, bu kadar re'fetli, bu kadar bizim üstümüze titreyen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizbu kadar bizim üstümüze titreyen Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hiç kötülüğümüzü ister mi? İyiliğimizi istediği için söylüyor.

hiç kötülüğümüzü ister mi? İyiliğimizi istediği için söylüyor.

"Kalkın ey ümmetim de görün; dünya neymiş, âhiret neymiş, kulluğun tadı neymiş?"Kalkın ey ümmetim de görün; dünya neymiş, âhiret neymiş, kulluğun tadı neymiş? Gözünüzden perde kalksın da ağzınıza damağınıza şu ibadetin lezzeti girsin, Gözünüzden perde kalksın da ağzınıza damağınıza şu ibadetin lezzeti girsin, Allah'ın kulu olduğunuzu anlayın. Allah'ın kulu olduğunuzu anlayın. Allah'a kulluğun ne kadar devlet, bir nimet olduğunu göreceksiniz." diye teşvik ediyor.

Allah'a kulluğun ne kadar devlet, bir nimet olduğunu göreceksiniz." diye teşvik ediyor.

Allah gayret versin.

Arkasından da buyuruyor ki;

Velev lâ en eşukka alâ ümmetî.
Allah gayret versin.

Arkasından da buyuruyor ki;

Velev lâ en eşukka alâ ümmetî.
"Ümmetime meşakkat vermekten korkuyorum. Eğer böyle bir meşakkat vermekten çekinmeseydim." "Ümmetime meşakkat vermekten korkuyorum. Eğer böyle bir meşakkat vermekten çekinmeseydim." Le feradtühâ aleyhim. "Onlara bu gece namazını mecburî kılardım."

Bu işaret bize yeter.

Le feradtühâ aleyhim. "Onlara bu gece namazını mecburî kılardım."

Bu işaret bize yeter.

Demek ki bize şefkatinden emretmemiş, "İlla kılın." dememiş, farz, mecburi kılmamış ama istiyor.Demek ki bize şefkatinden emretmemiş, "İlla kılın." dememiş, farz, mecburi kılmamış ama istiyor. İstediği şu ifadesinden belli:

İstediği şu ifadesinden belli:

"Ümmetime meşakkat vermek gibi bir şey düşünmeseydim, onların üstüne farz, mecburi kılardım." diyor.

"Ümmetime meşakkat vermek gibi bir şey düşünmeseydim, onların üstüne farz, mecburi kılardım." diyor.

O halde gününüzü ayarlayın, zamanınızı planlayın.O halde gününüzü ayarlayın, zamanınızı planlayın. İsterseniz gündüz uyuyun, isterseniz başka zaman uyuyun, ne yaparsanız yapın; İsterseniz gündüz uyuyun, isterseniz başka zaman uyuyun, ne yaparsanız yapın; gecenin o vaktinde Allahu Teâlâ hazretlerine yönelin, tazarrû ve niyaz etmesini, kulluk etmesini öğrenin. gecenin o vaktinde Allahu Teâlâ hazretlerine yönelin, tazarrû ve niyaz etmesini, kulluk etmesini öğrenin. O vakitte kalkıp iki rekât namaz kılmayı tahakkuk ettirin.

O vakitte kalkıp iki rekât namaz kılmayı tahakkuk ettirin.

Rek'atâni mine'd-duhâ ta'dilâni inde'llâhi bi-haccetin ve umretin mutekabbeleteyni.Rek'atâni mine'd-duhâ ta'dilâni inde'llâhi bi-haccetin ve umretin mutekabbeleteyni. Bu hadîs-i şerîf Câbir b. Abdillâh el-Ensârî ve Enes radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunmuş.Bu hadîs-i şerîf Câbir b. Abdillâh el-Ensârî ve Enes radıyallahu anhümâ'dan rivayet olunmuş. Bu hadîs-i şerîfinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Bu hadîs-i şerîfinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

"Duhâ zamanında kılınan iki rekât namaz, Allah indinde kabul olunmuş bir hacca,"Duhâ zamanında kılınan iki rekât namaz, Allah indinde kabul olunmuş bir hacca, bir umreye muadildir, ona denktir."

Bu hadîs-i şerîf bu ifadeyle burada geçiyor.
bir umreye muadildir, ona denktir."

Bu hadîs-i şerîf bu ifadeyle burada geçiyor.
Bu namazı metheden başka hadîs-i şerîfler de var. Bu namazı metheden başka hadîs-i şerîfler de var. O hadîs-i şerîfler de bizim sabahları okuduğumuz dua kitabının başlarında kaydedilmiş.O hadîs-i şerîfler de bizim sabahları okuduğumuz dua kitabının başlarında kaydedilmiş. Daha başka hadis kitaplarında da bu hususta izahat var.

Duha vakti ne zamandır?

Daha başka hadis kitaplarında da bu hususta izahat var.

Duha vakti ne zamandır?

Duha, Türkçe'de "kuşluk vakti" diye anılmaktadır. Arapça'da üç kısımdan ibaretmiş.Duha, Türkçe'de "kuşluk vakti" diye anılmaktadır. Arapça'da üç kısımdan ibaretmiş. "Kuşluk vakti" dediğimiz vakit, üç tabaka hâlinde:

"Kuşluk vakti" dediğimiz vakit, üç tabaka hâlinde:

Birinci tabakası dahvun veyahut dahvetün veyahut dahiyyetün kelimesiyle ifade edilen vakit kiBirinci tabakası dahvun veyahut dahvetün veyahut dahiyyetün kelimesiyle ifade edilen vakit ki buna mütercim Âsım Efendi, büyük alimimiz, Râmûz tercümesinde; buna mütercim Âsım Efendi, büyük alimimiz, Râmûz tercümesinde; "Buna 'genç kuşluk' derler ki işrak vaktidir." diyor.

Halk arasında ben bu tabiri duymamıştım. O yazıyor.
"Buna 'genç kuşluk' derler ki işrak vaktidir." diyor.

Halk arasında ben bu tabiri duymamıştım. O yazıyor.
"İşrak vaktine genç kuşluk vakti derlerdi." diyor."İşrak vaktine genç kuşluk vakti derlerdi." diyor. Güneşin yeni doğduğu, etrafını aydınlatmaya başladığı günün ilk aydınlık zamanlarıdır.Güneşin yeni doğduğu, etrafını aydınlatmaya başladığı günün ilk aydınlık zamanlarıdır. Bizim Türkçemizde buna "genç kuşluk" derler. Arapçası nasıl?

Bizim Türkçemizde buna "genç kuşluk" derler. Arapçası nasıl?

"Dahiye, dahve, dahû; ondan sonra bu duhâ kelimesi gelir." diyor.

Bu duhâ da "orta kuşluk" vaktidir.
"Dahiye, dahve, dahû; ondan sonra bu duhâ kelimesi gelir." diyor.

Bu duhâ da "orta kuşluk" vaktidir.
Güneş doğduktan bir iki saat sonradan başlar. Gündüzün ilk saatleri.Güneş doğduktan bir iki saat sonradan başlar. Gündüzün ilk saatleri. "Bir de dahhâûn diye sonu biraz uzun bir kelime telaffuzu ile aynı kökten bir kelime var ki"Bir de dahhâûn diye sonu biraz uzun bir kelime telaffuzu ile aynı kökten bir kelime var ki ona da 'koca kuşluk' denir." diyor.

ona da 'koca kuşluk' denir." diyor.

Bizim dilimizde bir "genç kuşluk vakti" bir "orta veyahut kaba kuşluk vakti" bir deBizim dilimizde bir "genç kuşluk vakti" bir "orta veyahut kaba kuşluk vakti" bir de "koca kuşluk vakti" diye üçe ayrılmış. Arapça'da da böyle ayrılmış.

"koca kuşluk vakti" diye üçe ayrılmış. Arapça'da da böyle ayrılmış.

Buradaki duhâ kelimesi acaba bu vakitlerden hangisi?

Buradaki duhâ kelimesi acaba bu vakitlerden hangisi?

Başka hadîs-i şerîflerden anlıyoruz ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

Başka hadîs-i şerîflerden anlıyoruz ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

"Bir kimse sabah namazını cemaatle kıldı. Cemaatle namaz kıldığı yerde oturdu."Bir kimse sabah namazını cemaatle kıldı. Cemaatle namaz kıldığı yerde oturdu. Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmeye, tefekkür etmeye, virdini okumaya devam etti. Allahu Teâlâ hazretlerini zikretmeye, tefekkür etmeye, virdini okumaya devam etti. O esnada güneş doğdu. Güneş bir iki mızrak boyu yükselince –ki o bizim bayram namazı kıldığımız vakittir;O esnada güneş doğdu. Güneş bir iki mızrak boyu yükselince –ki o bizim bayram namazı kıldığımız vakittir; güneşin doğuş dakikasından itibaren yarım saat, kırk kırk beş dakika geçmiş, demektir.güneşin doğuş dakikasından itibaren yarım saat, kırk kırk beş dakika geçmiş, demektir. O vakitte güneş, ışıklarını etrafına yaydığı için "işrak vakti" denir.-O vakitte güneş, ışıklarını etrafına yaydığı için "işrak vakti" denir.- insan iki rekât namaz kılarsainsan iki rekât namaz kılarsa kabul olunmuş bir hac ve umre sevabına nâil olur." diye hadîs-i şerîfinde buyuruyor.

kabul olunmuş bir hac ve umre sevabına nâil olur." diye hadîs-i şerîfinde buyuruyor.

Burada da aynı şeyi söyledi:

Burada da aynı şeyi söyledi:

"İnsanın duhâ vaktinde iki rekât namaz kılması, kabul olunmuş bir hac ve umre sevabına muadildir." dedi.

"İnsanın duhâ vaktinde iki rekât namaz kılması, kabul olunmuş bir hac ve umre sevabına muadildir." dedi.

Buradan anlaşılıyor ki bu kuşluk vakti -Allahu âlem- sabah namazından sonraki,Buradan anlaşılıyor ki bu kuşluk vakti -Allahu âlem- sabah namazından sonraki, ibadetle, zikirle otuz kırk dakika geçirdikten sonra kılınan namazdır.

ibadetle, zikirle otuz kırk dakika geçirdikten sonra kılınan namazdır.

Bu namazın başka faydaları da var.Bu namazın başka faydaları da var. İnsan bu namazı kılarsa Allahu Teâlâ hazretleri o gün rızkını tekeffül ediyor. İnsan bu namazı kılarsa Allahu Teâlâ hazretleri o gün rızkını tekeffül ediyor. O namazdan dolayı rızkı geniş oluyor. O namazdan dolayı rızkı geniş oluyor. O gün eğer vadesi yetmiş de âhirete irtihal edecekse -Hocamız'dan (Mehmed Zahid Kotku) O gün eğer vadesi yetmiş de âhirete irtihal edecekse -Hocamız'dan (Mehmed Zahid Kotku) bizzat duymuştum- bu namaz iman ile göçmesine garanti oluyor.

bizzat duymuştum- bu namaz iman ile göçmesine garanti oluyor.

Onun için durumu müsait olan insanlar sabah namazından sonra camiden çıkmasınlar.Onun için durumu müsait olan insanlar sabah namazından sonra camiden çıkmasınlar. Allahu Teâlâ hazretlerini anmaya, zikretmeye devam etsinler ve ilk duhâ vakti, genç duhâ, Allahu Teâlâ hazretlerini anmaya, zikretmeye devam etsinler ve ilk duhâ vakti, genç duhâ, genç kuşluk vakti yani, işrak vaktinde iki rekât namaz kılıversinler de bu kabul olunmuşgenç kuşluk vakti yani, işrak vaktinde iki rekât namaz kılıversinler de bu kabul olunmuş hac ve umre sevabına nâil olsunlar.

hac ve umre sevabına nâil olsunlar.

Şerhte açıklanıyor ki; bu hac ve umre, "nafile hac ve umre" demektir.Şerhte açıklanıyor ki; bu hac ve umre, "nafile hac ve umre" demektir. Tabi farz olanın değerine hiçbir şey yükselemez.

Tabi farz olanın değerine hiçbir şey yükselemez.

Şu izahattan anlaşılıyor ki bir insan; "Ben bir sabah namazını kıldım,Şu izahattan anlaşılıyor ki bir insan; "Ben bir sabah namazını kıldım, kırk dakika durdum, iki rekât namaz kıldım.kırk dakika durdum, iki rekât namaz kıldım. Hadîs-i şerîfte de 'bir hacca bir umreye bedel' dedi. O halde ben hacca gitmiyorum." diyemez.

Hadîs-i şerîfte de 'bir hacca bir umreye bedel' dedi. O halde ben hacca gitmiyorum." diyemez.

Böyle bir mantık yanlış olur. Nafile olan bir hac ve umre sevabına insanı erdiriyor.

Böyle bir mantık yanlış olur. Nafile olan bir hac ve umre sevabına insanı erdiriyor.

"Efendim, ben devlet memuruyum, o sırada daireye gidiyorum."

"Efendim, ben devlet memuruyum, o sırada daireye gidiyorum."

"Efendim ben talebeyim, o sırada mektebe gitmem lazım."

O zaman sen de Cumartesi pazar yap.
"Efendim ben talebeyim, o sırada mektebe gitmem lazım."

O zaman sen de Cumartesi pazar yap.
Bu ganimetten ne zaman istifade etme imkanın oluyorsa hiç olmazsa o vakitler yap.Bu ganimetten ne zaman istifade etme imkanın oluyorsa hiç olmazsa o vakitler yap. Bu dünya, âhiretin tarlası. Bu hayat gelir geçer, biter. Bu ömür biter.Bu dünya, âhiretin tarlası. Bu hayat gelir geçer, biter. Bu ömür biter. Rüzgar gibi geçer, nasıl geçtiğini anlayamazsın. Rüzgar gibi geçer, nasıl geçtiğini anlayamazsın. Hele yaşlı kimselere bir sorun bakalım gençler, ne diyecekler?

Hele yaşlı kimselere bir sorun bakalım gençler, ne diyecekler?

"Daha ben şöyleydim, böyleydim." derken, hop bakmış dede oluvermiş, altmış yetmiş yaşına gelivermiş."Daha ben şöyleydim, böyleydim." derken, hop bakmış dede oluvermiş, altmış yetmiş yaşına gelivermiş. Size neler söyleyecek, yaşlılarla biraz irtibat kurun, görün.

Size neler söyleyecek, yaşlılarla biraz irtibat kurun, görün.

Onun için bu dünya hayatı ganimet, fırsat zamanıdır. Bu fırsatı boşa geçirmemeliyiz.

Onun için bu dünya hayatı ganimet, fırsat zamanıdır. Bu fırsatı boşa geçirmemeliyiz.

Bir nefesini zayi etmemeli, her vaktinde; "Acaba ben nasıl kârlı bir iş yaparım daBir nefesini zayi etmemeli, her vaktinde; "Acaba ben nasıl kârlı bir iş yaparım da Allah'ın rızasını kazanırım?" diye çalışmalı.

Allah'ın rızasını kazanırım?" diye çalışmalı.

Çünkü bir insan âhirete göçünce muhakkak pişmanlık duyacakmış.Çünkü bir insan âhirete göçünce muhakkak pişmanlık duyacakmış. Herkes öldü, âhirete göçtü; herkes pişman, hiç memnun olan kimse yok.

Neden?

Herkes öldü, âhirete göçtü; herkes pişman, hiç memnun olan kimse yok.

Neden?

Mücrimler bir kere pişman. Çünkü günahlara boyandılar, fırsatı kaçırdılar,Mücrimler bir kere pişman. Çünkü günahlara boyandılar, fırsatı kaçırdılar, cenneti elde edemediler, cehennemlik oldular.

Peki salih kimseler niye pişman?

cenneti elde edemediler, cehennemlik oldular.

Peki salih kimseler niye pişman?

Onlar da; "Ah! Niye daha çok Allah'a uygun ibadetler yapıp da daha çok kazançla gelmedim?" diyecekler.

Onlar da; "Ah! Niye daha çok Allah'a uygun ibadetler yapıp da daha çok kazançla gelmedim?" diyecekler.

Çünkü cennetin dereceleri sonsuz.Çünkü cennetin dereceleri sonsuz. İnsan ne kadar çalışırsa gayret sarf ederse o kadar derece alır ve o dereceler arasında daİnsan ne kadar çalışırsa gayret sarf ederse o kadar derece alır ve o dereceler arasında da çok büyük nimet farkları var. çok büyük nimet farkları var. Gerçi aşağıdaki, yukarıdakinin derecesinin yüksekliğinden doğan avantajları bilmez.Gerçi aşağıdaki, yukarıdakinin derecesinin yüksekliğinden doğan avantajları bilmez. Bilse "Ben onları elde edemedim." diye mahzun olur, Allah ona bildirmeyecek, Bilse "Ben onları elde edemedim." diye mahzun olur, Allah ona bildirmeyecek, ama tadanlar aradaki büyük farkın çok büyük olduğunu bilecekler.

ama tadanlar aradaki büyük farkın çok büyük olduğunu bilecekler.

Onun için insan gücü yettiğince bir saniyesini boş geçirmemeye gayret etmeli.

Onun için insan gücü yettiğince bir saniyesini boş geçirmemeye gayret etmeli.

Ankara'da bir evde toplanmıştık. Ankara'da büyük bir hocaefendi var.Ankara'da bir evde toplanmıştık. Ankara'da büyük bir hocaefendi var. Arap memleketlerinde okumuş, su gibi Arapçası var. Çalışkan, gayretli, bilgili bir kimse.

Arap memleketlerinde okumuş, su gibi Arapçası var. Çalışkan, gayretli, bilgili bir kimse.

[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız rahmetullahi aleyh'e sordu:

[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız rahmetullahi aleyh'e sordu:

"Efendim bazı yerlerde yapılan ibadetler daha çok kârlı oluyor."Efendim bazı yerlerde yapılan ibadetler daha çok kârlı oluyor. Mesela insan Medine-i Münevvere'de ibadet etti mi, bin misli fazla sevap alıyor.Mesela insan Medine-i Münevvere'de ibadet etti mi, bin misli fazla sevap alıyor. Medine-i Münevvere'nin sevabı fazla. Mekke-i Mükerreme'de, Medine'den bin misli daha fazla. Medine-i Münevvere'nin sevabı fazla. Mekke-i Mükerreme'de, Medine'den bin misli daha fazla. Acaba böyle kârlı ameller var mıdır?"

Hocamız rahmetullahi aleyh;

"Evet, vardır.
Acaba böyle kârlı ameller var mıdır?"

Hocamız rahmetullahi aleyh;

"Evet, vardır.
Bir insan Allah'ı ana ana, ana ana o hâle gelir ki kalbi bir kere Allah'ı anmaya başlar,Bir insan Allah'ı ana ana, ana ana o hâle gelir ki kalbi bir kere Allah'ı anmaya başlar, kalbi andıktan sonra bütün vücudu, zerreleri Allahu Teâlâ hazretlerini anmaya başlar. kalbi andıktan sonra bütün vücudu, zerreleri Allahu Teâlâ hazretlerini anmaya başlar. İnsan bir kere bu hâle geldi mi, "Allah" dedi mi, vücudunda ne kadar zerre, İnsan bir kere bu hâle geldi mi, "Allah" dedi mi, vücudunda ne kadar zerre, hücre varsa o kadar "Allah" demiş olacak. hücre varsa o kadar "Allah" demiş olacak. Onun için o kadar büyük sevaba nâil olur." diye bir sohbette anlatmıştı.

Onun için o kadar büyük sevaba nâil olur." diye bir sohbette anlatmıştı.

Gelelim bundan sonraki hadisi şerife.

Gelelim bundan sonraki hadisi şerife.

Rek'atâni bi-imâmetin efdalü min seb'îne rek'aten bi-ğayri imâmeh. Rek'atâni bi-imâmetin efdalü min seb'îne rek'aten bi-ğayri imâmeh. Câbir b. Abdillah el-Ensârî radıyallahu anh'in rivayet ettiği bu hadîs-i şerîfteCâbir b. Abdillah el-Ensârî radıyallahu anh'in rivayet ettiği bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz sarığı methediyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz sarığı methediyor.

"Sarık" dediğimiz şeye Araplar imâme derler. 'Ayn'ın esresiyle olduğu lügatte tasrih edilmiş. İmâme."Sarık" dediğimiz şeye Araplar imâme derler. 'Ayn'ın esresiyle olduğu lügatte tasrih edilmiş. İmâme. Ama o imamlık mânasına gelen imame değil. Orada 'hemze', burada 'ayn' var.Ama o imamlık mânasına gelen imame değil. Orada 'hemze', burada 'ayn' var. Buna galat olarak amâme de derler. "Sarık" demek. Kişinin başına örttüğü, etrafına sardığı şey, sarık.

Buna galat olarak amâme de derler. "Sarık" demek. Kişinin başına örttüğü, etrafına sardığı şey, sarık.

"İmâme, sarık ile kılınan iki rekât namaz." Efdalü. "Daha faziletlidir.""İmâme, sarık ile kılınan iki rekât namaz." Efdalü. "Daha faziletlidir." Min seb'îne rek'aten bi-ğayri imâmeh. "Sarıksız kılınan yetmiş namazdan daha faziletlidir."

Min seb'îne rek'aten bi-ğayri imâmeh. "Sarıksız kılınan yetmiş namazdan daha faziletlidir."

Bazı arkadaşlarımız var. Camiye geldiği zaman cebinden sarığı çıkarıyor,Bazı arkadaşlarımız var. Camiye geldiği zaman cebinden sarığı çıkarıyor, takkesinin etrafına sarıyor, sarıkla namaz kılıyor.

Neden?

takkesinin etrafına sarıyor, sarıkla namaz kılıyor.

Neden?

Demek ki bu hadîs-i şerîfi duymuşlar. "Yetmiş kat sevaplı oluyor." diye ondan yapıyorlar.Demek ki bu hadîs-i şerîfi duymuşlar. "Yetmiş kat sevaplı oluyor." diye ondan yapıyorlar. Bazıları garipsiyorlar; "Ne oluyor, bu takkeyi giyersin, namazı kılarsın."

Bazıları garipsiyorlar; "Ne oluyor, bu takkeyi giyersin, namazı kılarsın."

el-İnsânü adüvvün limâ cehelehû. "İnsanoğlu, bilmediği şeye düşmandır, hasımdır."

el-İnsânü adüvvün limâ cehelehû. "İnsanoğlu, bilmediği şeye düşmandır, hasımdır."

Menşeini, mahiyetini bilmediği için sarığa; "Bu kadar da aşırılığa ne lüzum var?" diyor.

Menşeini, mahiyetini bilmediği için sarığa; "Bu kadar da aşırılığa ne lüzum var?" diyor.

Aşırılık değil!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;
Aşırılık değil!

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;
"Sarıkla kıldığın namaz, sarıksız kılınan namazdan yetmiş kat daha sevaplı." demiş.

"Sarıkla kıldığın namaz, sarıksız kılınan namazdan yetmiş kat daha sevaplı." demiş.

İnsan durup dururken niye bu sevaptan mahrum kalsın? Elbette onu yapmaya çalışır.

İnsan durup dururken niye bu sevaptan mahrum kalsın? Elbette onu yapmaya çalışır.

Neden namazın sevabı sarıkla daha fazla oluyor?

Sarık, meleklerin kıyafetiymiş.
Neden namazın sevabı sarıkla daha fazla oluyor?

Sarık, meleklerin kıyafetiymiş.
Bedir, Uhud harbinde müslümanları takviyeye gelen melekler de Bedir, Uhud harbinde müslümanları takviyeye gelen melekler de sarıklarının uçları sarkık olarak –sarıklı- gelmişler.

sarıklarının uçları sarkık olarak –sarıklı- gelmişler.

el-Amâimü tîcânü'l-müslimîn. "Sarıklar müslümanların taçlarıdır."

el-Amâimü tîcânü'l-müslimîn. "Sarıklar müslümanların taçlarıdır."

"Nasıl hükümdarların başlarına zümrütlü, altınlı, gümüşlü taçlar geçiriliyorsa"Nasıl hükümdarların başlarına zümrütlü, altınlı, gümüşlü taçlar geçiriliyorsa sarıklar da müslümanların tacıdır." diye rivayet ediliyor.

sarıklar da müslümanların tacıdır." diye rivayet ediliyor.

Demek ki İslâmiyet şekil dini değildir; öz dinidir, kalp dinidir, bâtınî ameller dinidir.Demek ki İslâmiyet şekil dini değildir; öz dinidir, kalp dinidir, bâtınî ameller dinidir. Ama şeklin de ehemmiyeti var. "Şekil önemli değil." dersek yanlış olur.

Ama şeklin de ehemmiyeti var. "Şekil önemli değil." dersek yanlış olur.

Şekil de var, şeklin altında yatan öz de var. Zarf da var, mazruf da var.Şekil de var, şeklin altında yatan öz de var. Zarf da var, mazruf da var. İkisi birden, hepsi bir arada, birbirini tamamlıyor.

İkisi birden, hepsi bir arada, birbirini tamamlıyor.

Düşünün; kap olmasa suyu elinizde nasıl tutacaksınız?Düşünün; kap olmasa suyu elinizde nasıl tutacaksınız? Bir şekil olacak ki onun içine koyacaksın, onun içinde duracak. Şekle muhtaç.Bir şekil olacak ki onun içine koyacaksın, onun içinde duracak. Şekle muhtaç. O bakımdan insan bu gibi şekillere de itina etmeli. Hadîs-i şerîfte bir ince mesele zikrediyor.

O bakımdan insan bu gibi şekillere de itina etmeli. Hadîs-i şerîfte bir ince mesele zikrediyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

"Bir kimsenin cemaatle kıldığı namaz evinde yalnız kıldığı namazdan"Bir kimsenin cemaatle kıldığı namaz evinde yalnız kıldığı namazdan yirmi beş ya da yirmi yedi kat daha sevaplıdır."yirmi beş ya da yirmi yedi kat daha sevaplıdır." Salâtü'l-cemâati efdalü min salâti'l- fezzi bi-seb'in ve ışrîne dereceten.

Salâtü'l-cemâati efdalü min salâti'l- fezzi bi-seb'in ve ışrîne dereceten.

Bir insan evinde öğle namazını veya ikindi namazını kıldı; bir sevap alacak.Bir insan evinde öğle namazını veya ikindi namazını kıldı; bir sevap alacak. Camiye geldi kıldı; o alacağı sevabın yirmi yedi kat fazlasını alıyor.Camiye geldi kıldı; o alacağı sevabın yirmi yedi kat fazlasını alıyor. Cemaatle namaz kılmak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tarafındanCemaatle namaz kılmak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz tarafından çok tavsiye edilmiş bir şey. Hatta bir keresinde, ne kadar şâyan-ı dikkattir ki şöyle demiş:

çok tavsiye edilmiş bir şey. Hatta bir keresinde, ne kadar şâyan-ı dikkattir ki şöyle demiş:

"İçimden geçiyor ki şurada 'Camide namazı kıldırsın.' diye birisini mihraba vekil bırakayım."İçimden geçiyor ki şurada 'Camide namazı kıldırsın.' diye birisini mihraba vekil bırakayım. Ben elime bir meşale alayım. Gidip evinde namaz kılanların birer birer evlerini yakayım."

Ne demek?

Ben elime bir meşale alayım. Gidip evinde namaz kılanların birer birer evlerini yakayım."

Ne demek?

Hepsi Allah'a yönelip Allah'a ibadet etmiyor mu?

Hepsi Allah'a yönelip Allah'a ibadet etmiyor mu?

Evde, Allah'a ibadet ediyor, camide de Allah'a ibadet ediyor amaEvde, Allah'a ibadet ediyor, camide de Allah'a ibadet ediyor ama Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz cemaati teşvik ediyor.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz cemaati teşvik ediyor. Müslümanların birbirleriyle kaynaşmasını, birbirlerini görmesini, birbirlerini sevmesini,Müslümanların birbirleriyle kaynaşmasını, birbirlerini görmesini, birbirlerini sevmesini, birbirlerinin derdiyle dertlenmesini, yek vücut olmasını, el birliği, gönül birliği yapmasını istiyor. birbirlerinin derdiyle dertlenmesini, yek vücut olmasını, el birliği, gönül birliği yapmasını istiyor. O mâna çıkıyor.

Sonra sen evde namaz kılarsın, kabul oldu mu olmadı mı bilinmez.
O mâna çıkıyor.

Sonra sen evde namaz kılarsın, kabul oldu mu olmadı mı bilinmez.
Ama camide namaz kılarsın, cemaatin içinde bir salih kimse olsaAma camide namaz kılarsın, cemaatin içinde bir salih kimse olsa o salih kimsenin hatırına öbürlelerin hepsinin namazı birden geçer, hepsi kabul olur.

o salih kimsenin hatırına öbürlelerin hepsinin namazı birden geçer, hepsi kabul olur.

Allah ayırmaz; "Şu salihinkini kabul ettim, ötekini reddettim." demez Allahu teala hazretleri.

Allah ayırmaz; "Şu salihinkini kabul ettim, ötekini reddettim." demez Allahu teala hazretleri.

Onunla beraber olmanın bereketinden herkesin namazı kabul olunur. Hac da öyle.Onunla beraber olmanın bereketinden herkesin namazı kabul olunur. Hac da öyle. Bazen öyle olurmuş ki -kitaplarda okudum- mesela altı yüz bin kişi hacca gelmiş,Bazen öyle olurmuş ki -kitaplarda okudum- mesela altı yüz bin kişi hacca gelmiş, Allah'ın sevgili kullarından bir kişinin hürmetine hepsi kabul olunurmuş. Bilinmez.

Allah'ın sevgili kullarından bir kişinin hürmetine hepsi kabul olunurmuş. Bilinmez.

Onun için "Ben evde kılıyorum." diyorsun ama acaba kabul oldu mu olmadı mı? Belli olmaz ki.Onun için "Ben evde kılıyorum." diyorsun ama acaba kabul oldu mu olmadı mı? Belli olmaz ki. Gel, cemaatle kıl. Cemaatte bereket, rahmet vardır; ayrılıkta azap vardır.

Gel, cemaatle kıl. Cemaatte bereket, rahmet vardır; ayrılıkta azap vardır.

Cemaate dikkat etmeli ve cemaati dağıtmamaya dikkat etmeli.Cemaate dikkat etmeli ve cemaati dağıtmamaya dikkat etmeli. Cemaatte muhabbeti takviye etmeye dikkat etmeli.Cemaatte muhabbeti takviye etmeye dikkat etmeli. Müslümanlar camide ve caminin dışında birbirilerine müttefik olmalı. Müslümanlar camide ve caminin dışında birbirilerine müttefik olmalı. Birbirlerine karşı fedakâr olmalı. Kendisi yememeli, yedirmeli; giymemeli, giydirmeli; ikram etmeli.

Birbirlerine karşı fedakâr olmalı. Kendisi yememeli, yedirmeli; giymemeli, giydirmeli; ikram etmeli.

"Ön safa sen buyur, sevabı sen elde et." diye, cemaati takviye etmeli, cemaati kuvvetlendirmeli."Ön safa sen buyur, sevabı sen elde et." diye, cemaati takviye etmeli, cemaati kuvvetlendirmeli. Kalpleri birbirlerinden soğutacak şeylerden kaçınmalı. Kalpleri birbirlerinden soğutacak şeylerden kaçınmalı. Mesela kirli çorapla, kokan ağızla, sarımsak soğan yemiş şekilde camiye gelmek doğru değil.Mesela kirli çorapla, kokan ağızla, sarımsak soğan yemiş şekilde camiye gelmek doğru değil. Güzel kokularla gelecek. Cemaat dağılmasın, kızmasın. Daha pek çok incelikleri var.

Güzel kokularla gelecek. Cemaat dağılmasın, kızmasın. Daha pek çok incelikleri var.

Hâsılı hepimiz cemaatin muhabbetle devam etmesi için elimizden ne gelirse onu ardımıza koymamalıyız.Hâsılı hepimiz cemaatin muhabbetle devam etmesi için elimizden ne gelirse onu ardımıza koymamalıyız. Muhabbeti artırmak, birbirimizi daha çok sevmek, birbirimize daha çok bağlanmak için Muhabbeti artırmak, birbirimizi daha çok sevmek, birbirimize daha çok bağlanmak için elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız.elimizden ne geliyorsa onu yapmalıyız. Birbirimize karşı her türlü edebi, iyi duyguyu, hürmeti takınmalıyız.Birbirimize karşı her türlü edebi, iyi duyguyu, hürmeti takınmalıyız. Allahu Teâlâ hazretleri gönüllerimize birbiri ile telif eylesin, bağdaştırsın, birleştirsin.

Allahu Teâlâ hazretleri gönüllerimize birbiri ile telif eylesin, bağdaştırsın, birleştirsin.

Rek'atâni mine'l-muteehhili hayrun min isneteyni ve semânîne rek'aten mine'l-azeb.Rek'atâni mine'l-muteehhili hayrun min isneteyni ve semânîne rek'aten mine'l-azeb. Bu da yine namazla ilgili.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

Bu da yine namazla ilgili.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

"Evli bir insanın kılmış olduğu iki rekât namaz, bekâr bir insanın"Evli bir insanın kılmış olduğu iki rekât namaz, bekâr bir insanın kılmış olduğu seksen iki namazdan daha hayırlıdır."

kılmış olduğu seksen iki namazdan daha hayırlıdır."

Bunda ne var, neden böyle?

Allâhu âlem, izahı şu tarzda:

Bunda ne var, neden böyle?

Allâhu âlem, izahı şu tarzda:

Bekâr insan nefsine hakim olmak için kendisini kötülülerden alıkoymak içinBekâr insan nefsine hakim olmak için kendisini kötülülerden alıkoymak için daha çok gayret sarf etmek, aklını başına devşirmek zorunda.daha çok gayret sarf etmek, aklını başına devşirmek zorunda. İnsan evlendi mi o tarafı elhamdülillah kapanmış oluyor, o dert bitmiş oluyor.

İnsan evlendi mi o tarafı elhamdülillah kapanmış oluyor, o dert bitmiş oluyor.

Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

Hatta Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

"Bir kimse evlenirse dininin yarısını kurtarır. Artık öteki yarısına gayret etsin."

"Bir kimse evlenirse dininin yarısını kurtarır. Artık öteki yarısına gayret etsin."

Öteki yarısını güzel yapmaya gayret etsin. Şeytanın çok hileleri vardır.Öteki yarısını güzel yapmaya gayret etsin. Şeytanın çok hileleri vardır. O gençlere, bekârlara musallat olur ve onları şaşırtmak için çalışır.

O gençlere, bekârlara musallat olur ve onları şaşırtmak için çalışır.

O halde bu hadîs-i şerîften çıkan mâna nedir?

O halde bu hadîs-i şerîften çıkan mâna nedir?

İnsanlar mümkün olduğu kadar evliliği, evlenmeyi çabuklaştıracakİnsanlar mümkün olduğu kadar evliliği, evlenmeyi çabuklaştıracak tedbirler alacak, gayret edecek.tedbirler alacak, gayret edecek. Bekâr durmaktansa, bu hadîs-i şerîflerde belirtilen sebeplerden dolayıBekâr durmaktansa, bu hadîs-i şerîflerde belirtilen sebeplerden dolayı insan tabiatının icabı olan bu evliliği halledecek.

insan tabiatının icabı olan bu evliliği halledecek.

Hayatın en büyük meselesi evlilik değildir ki. "Hayatın en mühim meselesiHayatın en büyük meselesi evlilik değildir ki. "Hayatın en mühim meselesi Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanmaktır.Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanmaktır. "Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanacağım." diyorsunuz;"Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasını kazanacağım." diyorsunuz; nefis sizi boyuna kışkırtıyor, yanlış yollara çekiyor, götürüyor. Ayakbağı, bir dert.nefis sizi boyuna kışkırtıyor, yanlış yollara çekiyor, götürüyor. Ayakbağı, bir dert. Evleniverirsin o kapı kapanır, o dert biter. İnsan asıl gayeye daha iyi çalışır.

Evleniverirsin o kapı kapanır, o dert biter. İnsan asıl gayeye daha iyi çalışır.

Peki evlenirken kimi arayacağız?

Peki evlenirken kimi arayacağız?

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Dört sebepten evlenilir." diye buyurmuş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; "Dört sebepten evlenilir." diye buyurmuş.

Mesela bir erkek evleneceği bir kızı arıyor; "İnsanlar dört sebepten dolayı rağbet ederler." diyor.

Mesela bir erkek evleneceği bir kızı arıyor; "İnsanlar dört sebepten dolayı rağbet ederler." diyor.

Güzeldir, onun için peşinden koşarlar. Şunu alayım, çünkü çok güzel bir kız, dünya güzeli.Güzeldir, onun için peşinden koşarlar. Şunu alayım, çünkü çok güzel bir kız, dünya güzeli. Veyahut zengin, babası fabrikatör; şu kadar evleri, bu kadar apartmanları, üç beş tane dairesi var. Veyahut zengin, babası fabrikatör; şu kadar evleri, bu kadar apartmanları, üç beş tane dairesi var. "Onu alayım da ben de geçim sıkıntısı çekmeyeyim." diye düşünür.

"Onu alayım da ben de geçim sıkıntısı çekmeyeyim." diye düşünür.

Veyahut soylu. Bu falanca hanedandan, filanca aileden, şöyle asil bir aileden geliyor.Veyahut soylu. Bu falanca hanedandan, filanca aileden, şöyle asil bir aileden geliyor. Onun için peşine düşer. Bir de, bu kız güzel terbiyeli, edepli bir kimse.Onun için peşine düşer. Bir de, bu kız güzel terbiyeli, edepli bir kimse. "Ahlâkı güzel, edebi güzel" diye alınabilir.

"Ahlâkı güzel, edebi güzel" diye alınabilir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu dört sebebi saydıktan sonra karşısındaki şahsa;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu dört sebebi saydıktan sonra karşısındaki şahsa;

"Sen din ve diyanet, edep ve ahlâk yönünden güzel olanına meylet, onu tercih et." diye tavsiye ediyor.

"Sen din ve diyanet, edep ve ahlâk yönünden güzel olanına meylet, onu tercih et." diye tavsiye ediyor.

O halde bir eş, hayat arkadaşı arayacak olan kardeşlerimiz nasıl bir kimse seçecekler?

O halde bir eş, hayat arkadaşı arayacak olan kardeşlerimiz nasıl bir kimse seçecekler?

Dindar, Allah'a mûtî, Allah'ın emirlerine riayetkâr,Dindar, Allah'a mûtî, Allah'ın emirlerine riayetkâr, Allah'ın, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in gösterdiği yoldan yürümeye azimli, Allah'ın, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in gösterdiği yoldan yürümeye azimli, namus sahibi, pak etekli, temiz nasiyeli bir kimse. Onun peşinde koşacak.

namus sahibi, pak etekli, temiz nasiyeli bir kimse. Onun peşinde koşacak.

"Efendim çok zengin değil!"

Olsun.

"Efendim çok zengin değil!"

Olsun.

Âyet-i kerîmede geçiyor ki;

İn yekûnû fukârâe. "Eğer fakir olsalar."

Âyet-i kerîmede geçiyor ki;

İn yekûnû fukârâe. "Eğer fakir olsalar."

Yuğnihümu'llâhu min fadlihî. "Allah fazl u kereminden onları zenginleştirir."

Yuğnihümu'llâhu min fadlihî. "Allah fazl u kereminden onları zenginleştirir."

Evlilikte bereket vardır.

Evlilikte bereket vardır.

"Asil" diye alırsın; huysuz çıkarsa, seni dinden imandan uzaklaştıracak yollara çekerse,"Asil" diye alırsın; huysuz çıkarsa, seni dinden imandan uzaklaştıracak yollara çekerse, "Gel dansa gidelim, plaja gidelim. Sen bana şunu almadın, bunu almadın. "Gel dansa gidelim, plaja gidelim. Sen bana şunu almadın, bunu almadın. Ben şunu da isterdim, bunu da isterdim." diye sana hayatı zindan edebilir.

Ben şunu da isterdim, bunu da isterdim." diye sana hayatı zindan edebilir.

"Güzel" diye alırsın, güzellik bir zaman sonra biter. Baki değil ki."Güzel" diye alırsın, güzellik bir zaman sonra biter. Baki değil ki. Güzellik beş on sene devam eder; ondan sonra kalmaz.

Seneler geçince insanlar yaşlanmıyor mu?

Güzellik beş on sene devam eder; ondan sonra kalmaz.

Seneler geçince insanlar yaşlanmıyor mu?

Demişler ki;

"Zenginliği bir kıvılcım mahveder, güzelliği bir sivilce mahveder."

Demişler ki;

"Zenginliği bir kıvılcım mahveder, güzelliği bir sivilce mahveder."

Bir sivilce çıkar, mahvolur. Onun için insan dindarını aramalı.

Bir sivilce çıkar, mahvolur. Onun için insan dindarını aramalı.

Bazı kardeşlerden duyuyorum, evlenmek için araştırıyorlar, bir sürü şart öne sürüyorlar:

Bazı kardeşlerden duyuyorum, evlenmek için araştırıyorlar, bir sürü şart öne sürüyorlar:

"Sarışın olacak, gözü şu renkte olacak, saçı kıvırcık olacak, boyu şu olacak!"

"Sarışın olacak, gözü şu renkte olacak, saçı kıvırcık olacak, boyu şu olacak!"

Bu, fabrikadan çıkmaz ki. Teknik resim ebadı, evsafı gibi tarif ediyor; illa şöyle olacak, böyle olacak.

Bu, fabrikadan çıkmaz ki. Teknik resim ebadı, evsafı gibi tarif ediyor; illa şöyle olacak, böyle olacak.

Bir tek şart aranacak, -ötekiler de olursa tamam ama aranmayacak- "dindarlığı, ahlâkı."

Bir tek şart aranacak, -ötekiler de olursa tamam ama aranmayacak- "dindarlığı, ahlâkı."

"Ben bununla evlenirsem Allah'a daha iyi kulluk eder miyiz?"Ben bununla evlenirsem Allah'a daha iyi kulluk eder miyiz? Evlatlarımızı hayırlı evlat yetiştirebilir miyiz?Evlatlarımızı hayırlı evlat yetiştirebilir miyiz? Bu benim dindarlığımı elimden alır mı, yoksa benim dindarlığımda bana yardımcı destek mi olur? Bu benim dindarlığımı elimden alır mı, yoksa benim dindarlığımda bana yardımcı destek mi olur? Mesut, mübarek yuva mı kurarız, yoksa bir dünya cehennemi mi meydana gelir?" insan bunu hesaplayacak.

Mesut, mübarek yuva mı kurarız, yoksa bir dünya cehennemi mi meydana gelir?" insan bunu hesaplayacak.

Tabi evliliğin hükmü, şahıstan şahısa değişir.Tabi evliliğin hükmü, şahıstan şahısa değişir. Evlilik bazı kimseye farzdır, bazı kimseye vaciptir, bazı kimseye sünnettir,Evlilik bazı kimseye farzdır, bazı kimseye vaciptir, bazı kimseye sünnettir, bazı kimseye mübahtır, bazı kimseye mekruhtur, bazı kimseye haramdır. Böyle değişir.

Neden?

bazı kimseye mübahtır, bazı kimseye mekruhtur, bazı kimseye haramdır. Böyle değişir.

Neden?

Şahsın durumuna göre.

Şahsın durumuna göre.

Eğer bir kimse akıl, irade, sabır, çalışma bakımından yuva idare edecek şartlardan mahrumsa,Eğer bir kimse akıl, irade, sabır, çalışma bakımından yuva idare edecek şartlardan mahrumsa, elin kızını alıp da onu perişan etmeye hakkı yok. Hatta o zaman evlilik haram.

elin kızını alıp da onu perişan etmeye hakkı yok. Hatta o zaman evlilik haram.

Evlenmediği takdirde muhakkak günahlara batacak çıkacaksa, kendisini tutması mümkün değilseEvlenmediği takdirde muhakkak günahlara batacak çıkacaksa, kendisini tutması mümkün değilse -Allah'ın hak yolu şudur, biliyor ama tutamıyor.- o zaman evlilik o kimseye farz.

-Allah'ın hak yolu şudur, biliyor ama tutamıyor.- o zaman evlilik o kimseye farz.

Normal hallerde nikâhlanmak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetidir.

Normal hallerde nikâhlanmak, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünnetidir.

Dindarlık saikasıyla evlilikten vazgeçilmez.

Dindarlık saikasıyla evlilikten vazgeçilmez.

"İnsan evlendiği zaman iyi olmuyor. En iyisi ben bekâr durayım da daha iyi müslüman olayım!"

"İnsan evlendiği zaman iyi olmuyor. En iyisi ben bekâr durayım da daha iyi müslüman olayım!"

Bu mantık yanlıştır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu reddetmiştir.

Bu mantık yanlıştır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bunu reddetmiştir.

"Benim sünnetime tâbi olmayan benden değildir." buyurmuştur.

"Benim sünnetime tâbi olmayan benden değildir." buyurmuştur.

Onun için "Daha iyi Müslümanlık yapacağım." diye, ruhbanlık, evlenmemek,Onun için "Daha iyi Müslümanlık yapacağım." diye, ruhbanlık, evlenmemek, bekâr kalmak sünnet-i seniyyeye uygun bir davranış değildir.

Normal olarak evleneceğiz.
bekâr kalmak sünnet-i seniyyeye uygun bir davranış değildir.

Normal olarak evleneceğiz.
Çünkü dünyada aşağı yukarı yarı yarıya erkek var, yarı yarıya kız var.Çünkü dünyada aşağı yukarı yarı yarıya erkek var, yarı yarıya kız var. Sen evlenme, o evlenmesin; kızlar da açıkta kalır, sen de açıkta kalırsın.Sen evlenme, o evlenmesin; kızlar da açıkta kalır, sen de açıkta kalırsın. Nizâm-ı âlem böyle kurulmamış. Nizâm-ı âlem sarsılır.Nizâm-ı âlem böyle kurulmamış. Nizâm-ı âlem sarsılır. Kızlar da kötülüğe düşer, erkekler de kötülüğe düşer.

Sen de oradan nasibini alacaksın.
Kızlar da kötülüğe düşer, erkekler de kötülüğe düşer.

Sen de oradan nasibini alacaksın.
Bir kızı kurtarmış olacaksın, bir de kendini kurtarmış olacaksın; iki kimseyi kurtarmış olacaksın.Bir kızı kurtarmış olacaksın, bir de kendini kurtarmış olacaksın; iki kimseyi kurtarmış olacaksın. İki kimse kurtuluyor. O da hep anasının, babasının yanında kalacak değil ya;İki kimse kurtuluyor. O da hep anasının, babasının yanında kalacak değil ya; yarın öbür gün evlenecek. Bir kimseye bir iyilik yapmış oluyorsun, daha ne istiyorsun?

yarın öbür gün evlenecek. Bir kimseye bir iyilik yapmış oluyorsun, daha ne istiyorsun?

Ankara'da birisini anlattılar. Babası büyük alimmiş.Ankara'da birisini anlattılar. Babası büyük alimmiş. Ama babası dediğimiz şahıs da kendisi de gelse; "Kapıdan melek geliyor." dersin.Ama babası dediğimiz şahıs da kendisi de gelse; "Kapıdan melek geliyor." dersin. Bastığı yerde karıncayı incitmez, o kadar halim selim, ahlâklı bir kimse.

Bastığı yerde karıncayı incitmez, o kadar halim selim, ahlâklı bir kimse.

"Bunun babası kim, annesi kim, hangi aileden gelmiş, bu asalet nereden geliyor?" dedik, anlattılar.

"Bunun babası kim, annesi kim, hangi aileden gelmiş, bu asalet nereden geliyor?" dedik, anlattılar.

Dediler ki;

Bunun babası büyük bir alim idi. Gitmiş mahallesindeki bir evin kapısını çalmış.

Dediler ki;

Bunun babası büyük bir alim idi. Gitmiş mahallesindeki bir evin kapısını çalmış.

Demiş ki;

"Ben sizin kızınıza talibim."

Hanenin sahibi zaten kapıda onu iki kat eğilmiş görünce;

Demiş ki;

"Ben sizin kızınıza talibim."

Hanenin sahibi zaten kapıda onu iki kat eğilmiş görünce;

"Efendim, hoş geldiniz, şeref verdiniz hayrola?" demiş, başköşeye oturtmuş,"Efendim, hoş geldiniz, şeref verdiniz hayrola?" demiş, başköşeye oturtmuş, neredeyse elini bırakıp ayağını öpecek. Çok hürmete şâyan bir kimse.

neredeyse elini bırakıp ayağını öpecek. Çok hürmete şâyan bir kimse.

Kızını istemeye geldiğini anlayınca;

"Efendim, hay hay, baş üstüne.
Kızını istemeye geldiğini anlayınca;

"Efendim, hay hay, baş üstüne.
Şereflerin en büyüğü benim için ama benim kızım size layık değil." demiş.

"Niye?"

Şereflerin en büyüğü benim için ama benim kızım size layık değil." demiş.

"Niye?"

"Benim kızım çolak, kötürüm, bir tarafı felç, tutmuyor, hasta. Biz evde kendisine zor bakıyoruz."Benim kızım çolak, kötürüm, bir tarafı felç, tutmuyor, hasta. Biz evde kendisine zor bakıyoruz. Yazık, normal bir ev hanımlığı yapacak durumu yok!"

Yazık, normal bir ev hanımlığı yapacak durumu yok!"

"Yok, ben o durumu biliyorum, onun için hâsseten istiyorum." demiş.

Israr etmiş, almış.

"Yok, ben o durumu biliyorum, onun için hâsseten istiyorum." demiş.

Israr etmiş, almış.

"Neden aldın?" diye sormuşlar da;

"Ben almasam o kızı kim alır?
"Neden aldın?" diye sormuşlar da;

"Ben almasam o kızı kim alır?
O en son zamana kadar evde kalacak, perişan olacak.O en son zamana kadar evde kalacak, perişan olacak. 'Onu ben alayım da gönlü olsun.' diye düşündüm." demiş.

'Onu ben alayım da gönlü olsun.' diye düşündüm." demiş.

Ne duygu, bak! Ondan sonra da Allah onlara melek gibi evlat vermiş.

Ne duygu, bak! Ondan sonra da Allah onlara melek gibi evlat vermiş.

İşte herkes sert bir pazarlık içinde kız ararken böyle arıyor. Başka türlü arıyor. "İlla şöyle olacak!"

İşte herkes sert bir pazarlık içinde kız ararken böyle arıyor. Başka türlü arıyor. "İlla şöyle olacak!"

"Yok efendim, kaşı biraz kalın geldi. Gözünün saçının rengi şöyle, böyle. Boyu biraz şöyle."

"Yok efendim, kaşı biraz kalın geldi. Gözünün saçının rengi şöyle, böyle. Boyu biraz şöyle."

Mübarek, biraz da karşı tarafı düşün, bir de başkasını sevindirmeyi düşün bakalım.Mübarek, biraz da karşı tarafı düşün, bir de başkasını sevindirmeyi düşün bakalım. İnsan öyle titizlenir, bakarsın sonunda gider yine olmadık bir kimse ile evlenir, yine istediği olmaz.İnsan öyle titizlenir, bakarsın sonunda gider yine olmadık bir kimse ile evlenir, yine istediği olmaz. Allah'ın hikmeti.

Onun için hâsılı dindarına rağbet etmek lazım.
Allah'ın hikmeti.

Onun için hâsılı dindarına rağbet etmek lazım.
İnsan evlendiği zaman kıldığı namazlar bile seksen iki kat fazla sevap oluyor; ona göre.

İnsan evlendiği zaman kıldığı namazlar bile seksen iki kat fazla sevap oluyor; ona göre.

Rek'atâni bi-sivâkin efdalü min seb'îne rek'aten bi-ğayri sivâkin.Rek'atâni bi-sivâkin efdalü min seb'îne rek'aten bi-ğayri sivâkin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki;

"Misvak kullanarak kılınan iki rekât namaz,"Misvak kullanarak kılınan iki rekât namaz, misvak kullanmadan kılınan yetmiş namazdan daha faziletlidir."

misvak kullanmadan kılınan yetmiş namazdan daha faziletlidir."

Duydunuz mu?

Duydunuz mu?

Neden bazıları misvağı çıkarıp çıkarıp namaz kılıyorlarmış,Neden bazıları misvağı çıkarıp çıkarıp namaz kılıyorlarmış, namaz kılmadan önce dişlerini misvaklıyorlarmış, anladınız mı?

Hadîs-i şerîfe dayanıyor.

namaz kılmadan önce dişlerini misvaklıyorlarmış, anladınız mı?

Hadîs-i şerîfe dayanıyor.

Misvak nedir?

Misvak çeşitli ağaçlardan elde edilebiliyormuş. Sarımsı renkli bir sopa, dal.
Misvak nedir?

Misvak çeşitli ağaçlardan elde edilebiliyormuş. Sarımsı renkli bir sopa, dal.
O dalı kestiğin zaman ucunu çok yavaş yavaş, tak tak tak, hafif hafif vurunca lifleri birbirinden ayrılıyor.O dalı kestiğin zaman ucunu çok yavaş yavaş, tak tak tak, hafif hafif vurunca lifleri birbirinden ayrılıyor. Diş fırçası gibi bir şey oluyor. Ucu süpürge gibi, lifleri ayrıldığı için tel tel oluyor. Diş fırçası gibi bir şey oluyor. Ucu süpürge gibi, lifleri ayrıldığı için tel tel oluyor. Onu düz değil biraz meyilli keseceksin. Ta bin dört yüz sene öncesinin fırçası.Onu düz değil biraz meyilli keseceksin. Ta bin dört yüz sene öncesinin fırçası. O zaman dişleri öyle temizlerlermiş.

Yirminci yüzyılda o misvak ağacının bazı faydaları anlaşılmış.
O zaman dişleri öyle temizlerlermiş.

Yirminci yüzyılda o misvak ağacının bazı faydaları anlaşılmış.
Ankara'da "Fikret Bey" diye tanıdığım iyi bir dişçi var.

Dedi ki;

Ankara'da "Fikret Bey" diye tanıdığım iyi bir dişçi var.

Dedi ki;

"İnsanların yüzde altmışında filanca hastalık vardır."

Adını hatırımda tutamadım.
"İnsanların yüzde altmışında filanca hastalık vardır."

Adını hatırımda tutamadım.
Diş köklerinde hastalık olurmuş. Dişin dibi var, etin içine giren uç tarafı;Diş köklerinde hastalık olurmuş. Dişin dibi var, etin içine giren uç tarafı; orası iltihap olurmuş ve diş oradan sallanırmış, nihayet çıkarmış. orası iltihap olurmuş ve diş oradan sallanırmış, nihayet çıkarmış. "Diş kökü iltihabı hastalığı" insanların yüzde altmışında olurmuş. Misvak kullananlarda olmuyormuş.

"Diş kökü iltihabı hastalığı" insanların yüzde altmışında olurmuş. Misvak kullananlarda olmuyormuş.

"Misvakla dişlerini temizleyen insanlarda olmuyor hocam." dedi Dr. Fikret Bey.

"Misvakla dişlerini temizleyen insanlarda olmuyor hocam." dedi Dr. Fikret Bey.

Demek ki misvakın böyle faydaları var.

Şimdi bazıları var, diyorlar ki;

Demek ki misvakın böyle faydaları var.

Şimdi bazıları var, diyorlar ki;

"Efendim, şimdi yirminci yüzyıldayız. Binâenaleyh diş fırçası ile temizleyelim."

"Efendim, şimdi yirminci yüzyıldayız. Binâenaleyh diş fırçası ile temizleyelim."

Elbette mühim olan ağzın temiz olması.

Elbette mühim olan ağzın temiz olması.

Çünkü Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edildiğine göreÇünkü Hz. Ali Efendimiz'den rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki;

es-Sivâkü mutahheratün li'l-femi ve merdâtün li'r râbbi.es-Sivâkü mutahheratün li'l-femi ve merdâtün li'r râbbi. "Misvak ağzı temizleyicidir, Allah'ın rızasını da kazanmaya vesiledir."

"Misvak ağzı temizleyicidir, Allah'ın rızasını da kazanmaya vesiledir."

Misvakın iki faydasını sayıyor. Biri ağzı temizlemek. Demek ki insan ağzını temizlerse olur.Misvakın iki faydasını sayıyor. Biri ağzı temizlemek. Demek ki insan ağzını temizlerse olur. Hatta bir hadîs-i şerîfte geçmişti:

Hatta bir hadîs-i şerîfte geçmişti:

Tecziye'l-esâbiu mecziye's-sivâk. "Misvak olmadığı zaman insanın yanında parmaklar misvak yerine geçer."

Tecziye'l-esâbiu mecziye's-sivâk. "Misvak olmadığı zaman insanın yanında parmaklar misvak yerine geçer."

"Abdest alırken insan parmaklarıyla da dişlerini ovuştursa ve onun üstündeki o sarı olan kirleri,"Abdest alırken insan parmaklarıyla da dişlerini ovuştursa ve onun üstündeki o sarı olan kirleri, et kırıntılarını, ekmek kırıntılarını temizlese o da olur." diye hadîs-i şerîfte söylüyor.

et kırıntılarını, ekmek kırıntılarını temizlese o da olur." diye hadîs-i şerîfte söylüyor.

Demek ki mühim olan ağzın temizlenmesi.

Ama burada bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim.
Demek ki mühim olan ağzın temizlenmesi.

Ama burada bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim.
Eğer diş fırçaları naylondan olursa kırılıp yutulursa hastalık yapıyormuş.Eğer diş fırçaları naylondan olursa kırılıp yutulursa hastalık yapıyormuş. Fırçalama ağızda kalır da yutulursa naylonun yutulması içeride kansere kadar varan hastalıklar yapıyormuş.Fırçalama ağızda kalır da yutulursa naylonun yutulması içeride kansere kadar varan hastalıklar yapıyormuş. Naylon kullanmamak lazım.

Naylon kullanmamak lazım.

Naylonun ötesinde, fırçalamaktan dibi hemen çatlayıp kılları dökülmeyecek sentetik elyaf kullanmak lazım.Naylonun ötesinde, fırçalamaktan dibi hemen çatlayıp kılları dökülmeyecek sentetik elyaf kullanmak lazım. Daha kaliteli şeyler kullanmak lazım ki fırçanın telleri ağza dökülüvermesin.

Daha kaliteli şeyler kullanmak lazım ki fırçanın telleri ağza dökülüvermesin.

Bazıları kıl fırça arıyorlar. Ben bu kıl fırçaları sordum; "Umumiyetle o hınzır kılından yapılır." dediler.

Bazıları kıl fırça arıyorlar. Ben bu kıl fırçaları sordum; "Umumiyetle o hınzır kılından yapılır." dediler.

Ona çok dikkat edin. "Kıldan fırça alacağız." derken öyle yanlış bir şey yapılmasın.

Ona çok dikkat edin. "Kıldan fırça alacağız." derken öyle yanlış bir şey yapılmasın.

Çünkü hınzırın bizim dinimizde eti de haramdır, kılı da haramdır; her şeyi haramdır.

Çünkü hınzırın bizim dinimizde eti de haramdır, kılı da haramdır; her şeyi haramdır.

"Hayırlı bir iş yapacağız." derken bu sefer domuz kılını dişinize sürtüp de harama düşmeyin."Hayırlı bir iş yapacağız." derken bu sefer domuz kılını dişinize sürtüp de harama düşmeyin. Diş fırçası alacağınız zaman hiç olmazsa naylon değil, kaliteli sentetik fırça alın. Diş fırçası alacağınız zaman hiç olmazsa naylon değil, kaliteli sentetik fırça alın. Ama misvak alırsanız misvakın da diş etleri hastalıklarına filan faydası olduğu söyleniyor. Ama misvak alırsanız misvakın da diş etleri hastalıklarına filan faydası olduğu söyleniyor. Başka bilmediğimiz, ilmin henüz bulmadığı faydaları da olabilir.

Başka bilmediğimiz, ilmin henüz bulmadığı faydaları da olabilir.

Mühim olan ağzı temizlemektir. Bulunmadığı zaman parmakla bile ağzı temizleyebilirsiniz; o da olur.

Mühim olan ağzı temizlemektir. Bulunmadığı zaman parmakla bile ağzı temizleyebilirsiniz; o da olur.

Misvakla kılınan namaz, misvaksız kılınan namazdan ne kadar daha sevaplı?

Yetmiş kat daha sevaplı.

Misvakla kılınan namaz, misvaksız kılınan namazdan ne kadar daha sevaplı?

Yetmiş kat daha sevaplı.

İslâm dini temizliğe ne kadar değer vermiş. Müslümanın dişi pırıl pırıl olacak.İslâm dini temizliğe ne kadar değer vermiş. Müslümanın dişi pırıl pırıl olacak. Müslümanın elbisesi pırıl pırıl olacak. Müslümanın iç çamaşırları tertemiz olacak. Müslümanın elbisesi pırıl pırıl olacak. Müslümanın iç çamaşırları tertemiz olacak. Müslümanın kılları traşlanmış olacak. Müslümanın tırnakları kesilmiş olacak. Müslümanın kılları traşlanmış olacak. Müslümanın tırnakları kesilmiş olacak. Müslümanın traşı yapılmış olacak.Müslümanın traşı yapılmış olacak. Müslümanın kalbi temiz olacak.

İçten dışa, tırnaktan dişe müslümanın her tarafı temiz olacak.
Müslümanın kalbi temiz olacak.

İçten dışa, tırnaktan dişe müslümanın her tarafı temiz olacak.
Bu kadar güzel din.

el-Hamdü lillâhi'llezî ce'alenâ min Ümmet-i Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.

Bu kadar güzel din.

el-Hamdü lillâhi'llezî ce'alenâ min Ümmet-i Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.

Ne kadar büyük nimetin içindeyiz, ne kadar güzel bir din sâlikiyiz.Ne kadar büyük nimetin içindeyiz, ne kadar güzel bir din sâlikiyiz. Bâtıl, yanlış bir din değil, yanlış şeyleri öğreten bir akide değil. Elhamdülillah!Bâtıl, yanlış bir din değil, yanlış şeyleri öğreten bir akide değil. Elhamdülillah! Asırlar geçiyor, on dört asır geçiyor,Asırlar geçiyor, on dört asır geçiyor, on dört asır evvel dinimizin emretmiş olduğu bir şeyin faydasını ilim ondan sonra anlıyor.

on dört asır evvel dinimizin emretmiş olduğu bir şeyin faydasını ilim ondan sonra anlıyor.

Bu hadîs-i şerîf bir kaç cümleyi daha ihtiva ediyor. birinci cümlesi misfak ile ilgiliydi onu söyledik.Bu hadîs-i şerîf bir kaç cümleyi daha ihtiva ediyor. birinci cümlesi misfak ile ilgiliydi onu söyledik. Aynı hadîs-i şerîfin ikinci cümlesindeAynı hadîs-i şerîfin ikinci cümlesinde Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz devamla şöyle buyurmuş:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz devamla şöyle buyurmuş:

Da'vetün fî's-sırri efdalü min seb'îne da'veten fî'l-alâniyeh.Da'vetün fî's-sırri efdalü min seb'îne da'veten fî'l-alâniyeh. "Gizli yapılan, gizlide yapılan bir dua, açıkça yapılan yetmiş duadan daha faziletlidir."

"Gizli yapılan, gizlide yapılan bir dua, açıkça yapılan yetmiş duadan daha faziletlidir."

Gizli yapılan dua daha makbuldür.Gizli yapılan dua daha makbuldür. İnsanın içinden, kimsenin görmediği, duymadığı yerde Allah'a yaptığı dua daha makbuldür.

İnsanın içinden, kimsenin görmediği, duymadığı yerde Allah'a yaptığı dua daha makbuldür.

Bir insanın bir kardeşine, yüzüne karşı değil, onun olmadığı bir yerdeBir insanın bir kardeşine, yüzüne karşı değil, onun olmadığı bir yerde arkasından yaptığı dua makbuldür, çok kıymetlidir.

arkasından yaptığı dua makbuldür, çok kıymetlidir.

Onun için sevdiğiniz kardeşlerinize gıyabında, arkasından dua edin.Onun için sevdiğiniz kardeşlerinize gıyabında, arkasından dua edin. O da size dua etsin, siz de ona dua edin; elhamdülillah insan hep birlikte kurtulur.

O da size dua etsin, siz de ona dua edin; elhamdülillah insan hep birlikte kurtulur.

Siz ona gıyabında dua edersiniz, sizin duanız kabul olur. Çünkü reddedilmez.Siz ona gıyabında dua edersiniz, sizin duanız kabul olur. Çünkü reddedilmez. Ben size edeyim, siz bana edin. Herkes birbirine etsin.Ben size edeyim, siz bana edin. Herkes birbirine etsin. Dualaşarak hepimiz Allah'ın indinde makbul kimseler olalım.Dualaşarak hepimiz Allah'ın indinde makbul kimseler olalım. Kendisi için yaptığı dua başka; başkası için yaptığı dua daha kıymetli oluyor.

Kendisi için yaptığı dua başka; başkası için yaptığı dua daha kıymetli oluyor.

Burada başka bir şey söyledi.Burada başka bir şey söyledi. Burada söylediği husus; gizli yapılan dua âşikâre yapılan duadan daha makbuldür.

Burada söylediği husus; gizli yapılan dua âşikâre yapılan duadan daha makbuldür.

Demek ki içimizden Mevlâmız'a bağlılığımızı sürdürmek,Demek ki içimizden Mevlâmız'a bağlılığımızı sürdürmek, O'nunla aramızda münâcaatımızı sessizce yapmak tavsiye ediliyor.O'nunla aramızda münâcaatımızı sessizce yapmak tavsiye ediliyor. Münâcaat demek Arapça'da "fısıldaşmak" demek.Münâcaat demek Arapça'da "fısıldaşmak" demek. Necvâ "fısıltı, fısıldaşmak" demek; münâcat da "karşılıkla sessiz sedasız konuşmak" demek.

Necvâ "fısıltı, fısıldaşmak" demek; münâcat da "karşılıkla sessiz sedasız konuşmak" demek.

Allahu Teâlâ hazretlerine münâcaat ediyoruz, ne demek?

Allahu Teâlâ hazretlerine münâcaat ediyoruz, ne demek?

Kimsenin duymayacağı bir tarzda derdimizi ona açıyoruz.

Kimsenin duymayacağı bir tarzda derdimizi ona açıyoruz.

Yakup aleyhisselam'ın sözü ne güzeldir! Yusuf aleyhisselam'dan ayrı düşmüş; hüzünlü, mahzun, diyor ki;

Yakup aleyhisselam'ın sözü ne güzeldir! Yusuf aleyhisselam'dan ayrı düşmüş; hüzünlü, mahzun, diyor ki;

İnnemâ eşkû bessî ve huznî ile'llâh. "Ben sıkıntımı, üzüntümü, mahzunluğumu Allah'a arz ediyorum."

İnnemâ eşkû bessî ve huznî ile'llâh. "Ben sıkıntımı, üzüntümü, mahzunluğumu Allah'a arz ediyorum."

Derdi var ama Mevlâsına yalvarıp yakarıp münâcaat ediyor, öyle hallediyor.Derdi var ama Mevlâsına yalvarıp yakarıp münâcaat ediyor, öyle hallediyor. İnsanın bu şuura ermesi lazım. Allahu Teâlâ hazretlerine böyle gönülden bağlantısını kurması lazım. İnsanın bu şuura ermesi lazım. Allahu Teâlâ hazretlerine böyle gönülden bağlantısını kurması lazım. Perdesini aralaması lazım artık.

Kaç senedir müslümanız? Ne zaman yola geleceğiz?

Perdesini aralaması lazım artık.

Kaç senedir müslümanız? Ne zaman yola geleceğiz?

Hadîs-i şerîfin üçüncü cümlesi:

Ve sadakatün fî's-sırri. "Gizli verilmiş olan bir sadaka."
Hadîs-i şerîfin üçüncü cümlesi:

Ve sadakatün fî's-sırri. "Gizli verilmiş olan bir sadaka."
Efdalü. "Daha üstündür." Min seb'îne sadakaten fî'l-alâniyeh. Efdalü. "Daha üstündür." Min seb'îne sadakaten fî'l-alâniyeh. "Âşikâre verilen sadakadan yetmiş defa daha üstündür."

"Âşikâre verilen sadakadan yetmiş defa daha üstündür."

Yani bir insan diyelim ki cebine yüz lira koydu; bir fakir kardeşine bunu verecek.Yani bir insan diyelim ki cebine yüz lira koydu; bir fakir kardeşine bunu verecek. Herkesin gözü önünde "Al kardeşim." dedi, verdi. Bir sevap kazanacak tabi.Herkesin gözü önünde "Al kardeşim." dedi, verdi. Bir sevap kazanacak tabi. Çünkü hayır yapıyor, muhtaç bir kimseye para veriyor. Çünkü hayır yapıyor, muhtaç bir kimseye para veriyor. Ama bunu gizli yapsaydı; hiç kimse duymadan, hiç kimse görmedenAma bunu gizli yapsaydı; hiç kimse duymadan, hiç kimse görmeden tenha bir köşede sıkıştırıp da eline geçiriverseydi, o daha iyiydi.

tenha bir köşede sıkıştırıp da eline geçiriverseydi, o daha iyiydi.

Hatta o görmeden, farkına varmadan cebine koyuverse, o daha iyi.Hatta o görmeden, farkına varmadan cebine koyuverse, o daha iyi. O da bilmese, o da mahzun olmaz. Çünkü almak o kadar zor bir şey ki!O da bilmese, o da mahzun olmaz. Çünkü almak o kadar zor bir şey ki! Bir insandan bir şey alıyorsun, insan eriyip yerin içine geçer.

Bir insandan bir şey alıyorsun, insan eriyip yerin içine geçer.

Bazen bizim hayır hasenât, dernek faaliyetleri dolayısıyla o dükkâna bu dükkâna gittiğimiz oldu.Bazen bizim hayır hasenât, dernek faaliyetleri dolayısıyla o dükkâna bu dükkâna gittiğimiz oldu. İnsanın para istemesi ne kadar zormuş!İnsanın para istemesi ne kadar zormuş! Kendi evinde kendi yağında kavruluyorsun, paran varsa katık alıp yiyorsun, Kendi evinde kendi yağında kavruluyorsun, paran varsa katık alıp yiyorsun, yoksa ekmeği tuza banıp yiyorsun, kendi hâlinde.

yoksa ekmeği tuza banıp yiyorsun, kendi hâlinde.

Ama gidip birisinden bir şey istemek çok zor bir şey. Almak da zor.Ama gidip birisinden bir şey istemek çok zor bir şey. Almak da zor. Birisi âşikâre; "Al bakalım şu parayı, sadakam olsun." diyeBirisi âşikâre; "Al bakalım şu parayı, sadakam olsun." diye söylediği zaman insan etrafına bakar, mahzun olur.

Gizlisi makbul.

söylediği zaman insan etrafına bakar, mahzun olur.

Gizlisi makbul.

Bir hikâye de anlatırlar. Bir insan salih, Allah'tan korkan, zarafet sahibi oldu mu zarif oluyor.

Bir hikâye de anlatırlar. Bir insan salih, Allah'tan korkan, zarafet sahibi oldu mu zarif oluyor.

Bir mürid, galiba Hâtem-i Esam kaddesallahu sırrahu hazretlerineBir mürid, galiba Hâtem-i Esam kaddesallahu sırrahu hazretlerine -başka bir şahıs da olabilir belki hafızamda yanlış kalmıştır.--başka bir şahıs da olabilir belki hafızamda yanlış kalmıştır.- çıkarıp külliyetli bir miktar parasını vermiş.

çıkarıp külliyetli bir miktar parasını vermiş.

Kendisine miras intikal etmiş. Diyelim ki bin dinar para, altın lira. Adamcağız da düşünmüş taşınmış;

Kendisine miras intikal etmiş. Diyelim ki bin dinar para, altın lira. Adamcağız da düşünmüş taşınmış;

"Bu hayrı yapsa yapsa, yerli yerine yerleştirmek için en iyi yerini hocam bilir." demiş,"Bu hayrı yapsa yapsa, yerli yerine yerleştirmek için en iyi yerini hocam bilir." demiş, götürmüş, hocasına vermiş,.

Hocası da vaaz esnasında;

"Sizin kardeşiniz filanca çok cömert bir kimse.
götürmüş, hocasına vermiş,.

Hocası da vaaz esnasında;

"Sizin kardeşiniz filanca çok cömert bir kimse.
Maşaallah. Bin dinarı getirdi, verdi." demiş, onu cemaatinde methetmiş.Maşaallah. Bin dinarı getirdi, verdi." demiş, onu cemaatinde methetmiş. Orada cemaatin içinden çocuk kalkmış, demiş ki;

Orada cemaatin içinden çocuk kalkmış, demiş ki;

"Efendim ben size vermiştim bunu ama sonradan annem razı olmadı. O parayı geri istiyorum."

"Efendim ben size vermiştim bunu ama sonradan annem razı olmadı. O parayı geri istiyorum."

O şeyh efendi, o büyük alim de kesesini çıkarmış, adama geri vermiş.O şeyh efendi, o büyük alim de kesesini çıkarmış, adama geri vermiş. Sonra kalabalık dağıldıktan sonra o şahıs boynunu bükmüş, gelmiş;

Sonra kalabalık dağıldıktan sonra o şahıs boynunu bükmüş, gelmiş;

"Efendim kusuruma bakmayın, beni affedin."Efendim kusuruma bakmayın, beni affedin. Annem öyle bir şey demedi ama halkın karşısında hayır yapmış bir kimse olarak beni methettiniz.Annem öyle bir şey demedi ama halkın karşısında hayır yapmış bir kimse olarak beni methettiniz. Çok mahcup oldum, ondan bu sözü söyledim. Annem istemiş değil.Çok mahcup oldum, ondan bu sözü söyledim. Annem istemiş değil. Ne olur yaptığım hayrı kimse bilmesin." demiş, gerisin geriye tekrar vermiş.

Ne olur yaptığım hayrı kimse bilmesin." demiş, gerisin geriye tekrar vermiş.

Ankara'da bir cami yapılacaktı. Duyduk ki filanca köyde bir kadın varmış, hacı teyze. Çok zenginmiş.

Ankara'da bir cami yapılacaktı. Duyduk ki filanca köyde bir kadın varmış, hacı teyze. Çok zenginmiş.

Köylü nasıl zengin olur?

Köyün kenarından yol geçmiş, tarlaları para etmiş,
Köylü nasıl zengin olur?

Köyün kenarından yol geçmiş, tarlaları para etmiş,
şu kadar milyona o tarlayı satmış, bu kadar milyona bu tarlayı satmış. şu kadar milyona o tarlayı satmış, bu kadar milyona bu tarlayı satmış. Çocuğu haftada bir otomobil değiştiriyor. Bir Masteng otomobil alıyor, bir Cadillac alıyor,Çocuğu haftada bir otomobil değiştiriyor. Bir Masteng otomobil alıyor, bir Cadillac alıyor, ondan sonra bırakıyor bir Ford alıyor, bir Mercedes alıyor. Para bol, ne yapacağını şaşırdı.

ondan sonra bırakıyor bir Ford alıyor, bir Mercedes alıyor. Para bol, ne yapacağını şaşırdı.

Biz o hacı teyzeye gittik;

"Mahallemizde cami yok.
Biz o hacı teyzeye gittik;

"Mahallemizde cami yok.
Sen de 'hayır sahibiymişsin' diye duyduk.Sen de 'hayır sahibiymişsin' diye duyduk. Heyet halinde gittik hacı teyzeye böyle dedik diyor.Heyet halinde gittik hacı teyzeye böyle dedik diyor. Camimize yardım edersen istersen camimize adını da verelim.Camimize yardım edersen istersen camimize adını da verelim. Mühim olan caminin yapılmasıdır. Senin adını taşısın 'filanca hatun camisi densin.' dedik."

Mühim olan caminin yapılmasıdır. Senin adını taşısın 'filanca hatun camisi densin.' dedik."

"Aman aman, yavrum, ben ismi filan ne yapayım; hiçbir şey istemem. Yardım da yapacağım." dedi.

"Aman aman, yavrum, ben ismi filan ne yapayım; hiçbir şey istemem. Yardım da yapacağım." dedi.

Sessiz sedasız parayı verdi.

Allah bilmiyor mu?

Sessiz sedasız parayı verdi.

Allah bilmiyor mu?

Hiç kimse bilmeden onu verince, gizli olunca, sevabı çok oluyor. Bilen, erbabı buna göre hareket ediyor.

Hiç kimse bilmeden onu verince, gizli olunca, sevabı çok oluyor. Bilen, erbabı buna göre hareket ediyor.

Rek'atün min âlimin bi'llâhi hayrun min elfi rek'atin min mütecâhilin bi'llâh.Rek'atün min âlimin bi'llâhi hayrun min elfi rek'atin min mütecâhilin bi'llâh. Bu hadîs-i şerîfte söz, bir rekât; burada iki rekât geçmiyor.

Bu hadîs-i şerîfte söz, bir rekât; burada iki rekât geçmiyor.

Rek'atun min âlimin bi'llâhi. "Allahu Teâlâ hazretlerini bilen,Rek'atun min âlimin bi'llâhi. "Allahu Teâlâ hazretlerini bilen, mârifetullaha sahip bir kimseden çıkmış olan, onun tarafından kılınmış olan bir rekât namaz."mârifetullaha sahip bir kimseden çıkmış olan, onun tarafından kılınmış olan bir rekât namaz." Hayrun. "Daha hayırlıdır." Min elfi rek'atin. "Bin rekattan daha hayırlıdır." Hayrun. "Daha hayırlıdır." Min elfi rek'atin. "Bin rekattan daha hayırlıdır." Min mütecâhilin bi'llâh. "Allahu Teâlâ hazretlerinden gafil ve cahil olanMin mütecâhilin bi'llâh. "Allahu Teâlâ hazretlerinden gafil ve cahil olan bir insanın kılmış olduğu namazdan."

Bu da ilk okuduğumuz hadîs-i şerîfle aynı kapıya çıkıyor, biraz benzeri.

bir insanın kılmış olduğu namazdan."

Bu da ilk okuduğumuz hadîs-i şerîfle aynı kapıya çıkıyor, biraz benzeri.

"Verâ sahibi insanın namazı daha makbul oluyor." denmişti.

"Verâ sahibi insanın namazı daha makbul oluyor." denmişti.

Burada da;Burada da; âlimün bi'llâhâlimün bi'llâh "Allah'ı bilen kimsenin namazı, öteki bilmeyenden bin kat daha hayırlıdır." diye zikredildi.

"Allah'ı bilen kimsenin namazı, öteki bilmeyenden bin kat daha hayırlıdır." diye zikredildi.

Allah'ı bilmek, mekteplerde öğretilmiyor.Allah'ı bilmek, mekteplerde öğretilmiyor. İnsan Allahu Teâlâ hazretlerini bilmek için illa üniversite mezunu olması gerekmez.

İnsan Allahu Teâlâ hazretlerini bilmek için illa üniversite mezunu olması gerekmez.

Hatta Allah'ın öyle bilgili kulları vardır ki hiç mektep medrese görmemiştir.Hatta Allah'ın öyle bilgili kulları vardır ki hiç mektep medrese görmemiştir. Ömrü dağda çobanlıkla geçmiştir.

Ömrü dağda çobanlıkla geçmiştir.

Şeybân-ı Râî gibi, çobanlık yapmış, ömrünü çobanlıkla geçirmiş kimseler var.

Şeybân-ı Râî gibi, çobanlık yapmış, ömrünü çobanlıkla geçirmiş kimseler var.

Ama Allah'ı bildiği nereden belli?

Allah ona ikram etmiş, kerametler vermiş.
Ama Allah'ı bildiği nereden belli?

Allah ona ikram etmiş, kerametler vermiş.
Gözünden perdeyi kaldırmış, dilinden bağı çözmüş. Konuştuğu zaman inci mercan saçılıyor.Gözünden perdeyi kaldırmış, dilinden bağı çözmüş. Konuştuğu zaman inci mercan saçılıyor. Allahu Teâlâ artık ona her türlü imkânı ihsan etmiş oluyor.

Demek ki bilgi meselesi değil.
Allahu Teâlâ artık ona her türlü imkânı ihsan etmiş oluyor.

Demek ki bilgi meselesi değil.
Allahu Teâlâ hazretlerini bilmek, kitap okuma meselesi değil. Kitap okumaktan daha başka bir şey.

Allahu Teâlâ hazretlerini bilmek, kitap okuma meselesi değil. Kitap okumaktan daha başka bir şey.

Onun için kitap okuyan kimselere "alim" derler,Onun için kitap okuyan kimselere "alim" derler, Allahu Teâlâ hazretlerini bilen kimselere de "ârif" derler.

Allahu Teâlâ hazretlerini bilen kimselere de "ârif" derler.

Bizim örfümüzde kullandığımız kelime olarak ikisi farklıdır.Bizim örfümüzde kullandığımız kelime olarak ikisi farklıdır. Filanca adam ârif-i billah'tır; "Allahu Teâlâ hazretlerinin mârifetullahına vâkıf bir kimse" demektir. Filanca adam ârif-i billah'tır; "Allahu Teâlâ hazretlerinin mârifetullahına vâkıf bir kimse" demektir. Bazen bir insan ciltlerce kitap yazmış olur ama ârif-i billâh olmaz.Bazen bir insan ciltlerce kitap yazmış olur ama ârif-i billâh olmaz. Gözü perdededir; dünyanın âhiretin ne olduğunu daha anlayamamıştır, imanı zayıftır.

Gözü perdededir; dünyanın âhiretin ne olduğunu daha anlayamamıştır, imanı zayıftır.

Bu hususta bir de hikâye anlatırlar. "Belki hadîs-i şerîfin mânasını daha iyi anlatır." diye zikredelim.

Bu hususta bir de hikâye anlatırlar. "Belki hadîs-i şerîfin mânasını daha iyi anlatır." diye zikredelim.

"Fahreddîn-i Râzî" diye, meşhur bir alim var. Büyük tefsir yazmış; Tefsîr-i Kebîr."Fahreddîn-i Râzî" diye, meşhur bir alim var. Büyük tefsir yazmış; Tefsîr-i Kebîr. Kelama dair kitapları var, daha başka eserleri var.Kelama dair kitapları var, daha başka eserleri var. "Fahreddîn-i Râzî" deyince herkes "büyük alim" diye kabul eder. Eski alimlerden birisi.

"Fahreddîn-i Râzî" deyince herkes "büyük alim" diye kabul eder. Eski alimlerden birisi.

Necmeddîn-i Kübrâ kaddesallahu sırrahu hazretlerinin muasırıymış.Necmeddîn-i Kübrâ kaddesallahu sırrahu hazretlerinin muasırıymış. Necmeddîn-i Kübrâ da Kübreviyye tarikatının pîri. Çok alim bir kimse. Necmeddîn-i Kübrâ da Kübreviyye tarikatının pîri. Çok alim bir kimse. O alim kimsenin huzuruna gitmiş, selam vermiş, el öpmüş. Demiş ki;

O alim kimsenin huzuruna gitmiş, selam vermiş, el öpmüş. Demiş ki;

"Efendim, bendeniz Fahreddîn-i Râzî'yim."Efendim, bendeniz Fahreddîn-i Râzî'yim. Hadis mevzuunda şu kitabı yazdım, tefsir mevzuunda şu kitabı yazdım, Hadis mevzuunda şu kitabı yazdım, tefsir mevzuunda şu kitabı yazdım, ilm-i kelâmdan şu kitabı yazdım, fıkıhtan şu kitabı yazdım. ilm-i kelâmdan şu kitabı yazdım, fıkıhtan şu kitabı yazdım. Elhamdülillah bu ilimlerin hepsine vukûfum oldu.Elhamdülillah bu ilimlerin hepsine vukûfum oldu. Bir de şu tasavvuf ilminde bilgi sahibi olmak istiyorum.Bir de şu tasavvuf ilminde bilgi sahibi olmak istiyorum. Kabul ediyorum, itiraf ediyorum ki tasavvuf mevzuunda bilgim az. Siz de bu hususun üstadısınız. Kabul ediyorum, itiraf ediyorum ki tasavvuf mevzuunda bilgim az. Siz de bu hususun üstadısınız. Lütfen beni talebeliğe kabul etseniz de bana bu hususta bilgi verseniz. Lütfeder misiniz?"

Lütfen beni talebeliğe kabul etseniz de bana bu hususta bilgi verseniz. Lütfeder misiniz?"

"Hay hay evladım, olur. Ben sana tasavvufun inceliklerini öğreteyim..."

"Hay hay evladım, olur. Ben sana tasavvufun inceliklerini öğreteyim..."

Tasavvuf insana iki şeyi öğretiyor: Bir, mârifetullah. İki, tezkiye-i nefs.Tasavvuf insana iki şeyi öğretiyor: Bir, mârifetullah. İki, tezkiye-i nefs. İnsanın Allah tarafından sevilmesi için neler lazım, onu öğretiyor.İnsanın Allah tarafından sevilmesi için neler lazım, onu öğretiyor. İnsanın Allah'ı sevip O'na bağlanması için neler lazım, onu öğretiyor.

İnsanın Allah'ı sevip O'na bağlanması için neler lazım, onu öğretiyor.

Tasavvuf insana iki sevgiyi öğretiyor:

Tasavvuf insana iki sevgiyi öğretiyor:

Allah'ın insanı sevmesinin şartları nelerdir; insan ne yaparsa Allah'ın sevgili kulu olur, onu öğretiyor.Allah'ın insanı sevmesinin şartları nelerdir; insan ne yaparsa Allah'ın sevgili kulu olur, onu öğretiyor. Bir de insan neleri öğrenirse Allah'ı sever, Allah'a gönülden bağlanır.

Bir de insan neleri öğrenirse Allah'ı sever, Allah'a gönülden bağlanır.

Öyle insanlar var ki;

Hoştur bana senden gelen.

Ya goncagül yahut diken.

Öyle insanlar var ki;

Hoştur bana senden gelen.

Ya goncagül yahut diken.

Ya hil'atu yahut kefen

Diyebiliyor.

"Yâ Rabbi! sen bana ne takdir edersen ben razıyım, başüstüne.
Ya hil'atu yahut kefen

Diyebiliyor.

"Yâ Rabbi! sen bana ne takdir edersen ben razıyım, başüstüne.
Ben senin kulun değil miyim; istersen kefen gönder, razıyım, istersen hil'at gönder,Ben senin kulun değil miyim; istersen kefen gönder, razıyım, istersen hil'at gönder, ister gül gönder, ister diken gönder. Senden ne gelirse hepsi başüstüne!" diyebiliyor.

ister gül gönder, ister diken gönder. Senden ne gelirse hepsi başüstüne!" diyebiliyor.

Allahu Teâlâ hazretlerine o kadar muhabbetle bağlanabiliyor. Allahu Teâlâ hazretlerine o kadar muhabbetle bağlanabiliyor. Bu muhabbet nasıldır, insanın içinde nasıl tahakkuk eder, onu öğretiyor.Bu muhabbet nasıldır, insanın içinde nasıl tahakkuk eder, onu öğretiyor. Tabi o aslında birincisine bağlı. Allah insanı sevdi mi, sevgisini de gönlüne koyar.Tabi o aslında birincisine bağlı. Allah insanı sevdi mi, sevgisini de gönlüne koyar. İnsanın ilk önce Allah'a sevdirecek şeyleri bilmesi, onları öğrenmesi lazım.

İnsanın ilk önce Allah'a sevdirecek şeyleri bilmesi, onları öğrenmesi lazım.

Bunun en kestirme yolunu da hemen bu aralıkta söyleyivereyim:

Açın Kur'ân-ı Kerîm'i;

Bunun en kestirme yolunu da hemen bu aralıkta söyleyivereyim:

Açın Kur'ân-ı Kerîm'i;

Vallâhu yuhibbü's-sâbirîn diyor mesela, "Allah sabredenleri sever."

Vallâhu yuhibbü's-sâbirîn diyor mesela, "Allah sabredenleri sever."

İnne'llâhe yuhibbü't-tevvâbîn ve yuhibbü'l-mütetahhirîn. "Allah tevbe edenleri sever.İnne'llâhe yuhibbü't-tevvâbîn ve yuhibbü'l-mütetahhirîn. "Allah tevbe edenleri sever. Allah taharet sahibi, temiz kimseleri sever." diyor.

Allah taharet sahibi, temiz kimseleri sever." diyor.

Açın ne kadar inne'llâhe yuhibbü diye başlayan cümle varsa karşısındaki şeyleri de görün;Açın ne kadar inne'llâhe yuhibbü diye başlayan cümle varsa karşısındaki şeyleri de görün; demek ki temizi severmiş, temiz olmaya çalışın; demek ki sabırlıyı severmiş, sabretmeye çalışın;demek ki temizi severmiş, temiz olmaya çalışın; demek ki sabırlıyı severmiş, sabretmeye çalışın; demek ki tevekkül edeni severmiş, tevekkül etmeye çalışın. Allah yardım ederse işi kolay.

demek ki tevekkül edeni severmiş, tevekkül etmeye çalışın. Allah yardım ederse işi kolay.

Bu şahıs da tasavvufu öğrenecek. Necmeddîn-i Kübrâ'ya müracaat etti; kendisi de büyük alim.Bu şahıs da tasavvufu öğrenecek. Necmeddîn-i Kübrâ'ya müracaat etti; kendisi de büyük alim. Necmeddîn-i Kübrâ -tabi büyük alimlik başka şey- bir şart ileri sürmüş, demiş ki;

Necmeddîn-i Kübrâ -tabi büyük alimlik başka şey- bir şart ileri sürmüş, demiş ki;

"Ben seni talebeliğe kabul ederim ama bir tek şartım var."

"Hay hay efendim, buyurun,
"Ben seni talebeliğe kabul ederim ama bir tek şartım var."

"Hay hay efendim, buyurun,
derhal o şartı yerine getirmeye hazırım."

derhal o şartı yerine getirmeye hazırım."

"Bana intisap ettiğin andan itibaren ilimlerin hepsi kafandan gidecek, kafan bomboş kalacak,"Bana intisap ettiğin andan itibaren ilimlerin hepsi kafandan gidecek, kafan bomboş kalacak, hepsini kaybedeceksin, hiçbir ilmin kalmayacak. Boş bir küp gibi cahil, bomboş bir insan olacaksın.."

hepsini kaybedeceksin, hiçbir ilmin kalmayacak. Boş bir küp gibi cahil, bomboş bir insan olacaksın.."

Fahreddîn Râzî düşünmüş; "Eyvah, şimdi yolda çevirirler, bilgi sorarlar; fıkıh, tefsir, hadis sorarlar.Fahreddîn Râzî düşünmüş; "Eyvah, şimdi yolda çevirirler, bilgi sorarlar; fıkıh, tefsir, hadis sorarlar. "Bilmiyorum, bilmiyorum." diyecek; çünkü hiçbir şey kalmayacak, kafası boşalacak. "Bilmiyorum, bilmiyorum." diyecek; çünkü hiçbir şey kalmayacak, kafası boşalacak. Vazgeçememiş, demiş ki;

"Efendim, müsaade ederseniz bu meseleyi biraz düşüneyim."

Vazgeçememiş, demiş ki;

"Efendim, müsaade ederseniz bu meseleyi biraz düşüneyim."

Huzurundan dışarıya çıkmış. Arkasından Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri tebessüm etmiş, gülmüş:

Huzurundan dışarıya çıkmış. Arkasından Necmeddîn-i Kübrâ hazretleri tebessüm etmiş, gülmüş:

"Evet, alırdık, alırdık ama daha fazlasını verirdik. Teslim olamadı." demiş.

Burada ne incelik var?

"Evet, alırdık, alırdık ama daha fazlasını verirdik. Teslim olamadı." demiş.

Burada ne incelik var?

Adam ilminden vazgeçemiyor. Demek ki ilmi kendisine gurur veriyormuş.Adam ilminden vazgeçemiyor. Demek ki ilmi kendisine gurur veriyormuş. Allah'ın yolunu, rızasının yolunu öğreneceksin, âhireti kazanacaksın; her şey feda olsun, ne olur?

Allah'ın yolunu, rızasının yolunu öğreneceksin, âhireti kazanacaksın; her şey feda olsun, ne olur?

"Peki, unuttum." deyiverse öğrenecek.

Tabi ulemânın en büyük ayak bağı budur. Ulema doğru yolu bulamaz.

"Peki, unuttum." deyiverse öğrenecek.

Tabi ulemânın en büyük ayak bağı budur. Ulema doğru yolu bulamaz.

Neden?

İlmine mağrur olduğundan.

Neden?

İlmine mağrur olduğundan.

Cahil bir kimse hak yolu bulur, Allah'ın sevgili kulu olur, âlâ-i illiyyine çıkar, cennet-i âlâya kavuşur;Cahil bir kimse hak yolu bulur, Allah'ın sevgili kulu olur, âlâ-i illiyyine çıkar, cennet-i âlâya kavuşur; alim bir insan şu kadar kitabı ezbere bilir, bu kadar şeyi iyi bilir, o seviyeye çıkamaz, aşağıda kalır.

alim bir insan şu kadar kitabı ezbere bilir, bu kadar şeyi iyi bilir, o seviyeye çıkamaz, aşağıda kalır.

Neden?

İlmine mağrur.

Neden?

İlmine mağrur.

İlim bu hak yolda ilk başta insana lazım olan âlettir ama bu âletİlim bu hak yolda ilk başta insana lazım olan âlettir ama bu âlet üçüncü, dördüncü merhalede insanın sırtına yük olur. Taşınamayacak bir ağır yük olur.üçüncü, dördüncü merhalede insanın sırtına yük olur. Taşınamayacak bir ağır yük olur. O zaman işte kimse onunla yürüyemez.

O zaman işte kimse onunla yürüyemez.

Onun için insan ne ilmine mağrur olacak, ne mevkiine makamına mağrur olacak,Onun için insan ne ilmine mağrur olacak, ne mevkiine makamına mağrur olacak, ne bugünkü hâline mağrur olacak.

Bilmiyoruz ki yarınımız ne olacak?

ne bugünkü hâline mağrur olacak.

Bilmiyoruz ki yarınımız ne olacak?

Allah'ın alimlerden cehenneme attığı kimse yok mu?

Çok.

Allah'ın alimlerden cehenneme attığı kimse yok mu?

Çok.

Alim olup da cehenneme giren çok insan var. Hadîs-i şerîflerden anlıyoruz.

Alim olup da cehenneme giren çok insan var. Hadîs-i şerîflerden anlıyoruz.

Kıyamet gününde Allahu Teâlâ hazretleri bir alimi cehenneme hükmedecekmiş,Kıyamet gününde Allahu Teâlâ hazretleri bir alimi cehenneme hükmedecekmiş, "Cehenneme atın." diye emredecekmiş.

"Cehenneme atın." diye emredecekmiş.

Bu hadîs-i şerîf et-Terğîb ve't-Terhîb kitabının ihlâs ve riya bölümlerinde geçiyor.

Bu hadîs-i şerîf et-Terğîb ve't-Terhîb kitabının ihlâs ve riya bölümlerinde geçiyor.

Alim diyecekmiş ki;

"Yâ Rabbi! Ben senin için ilim öğrendim, başkalarına öğrettim."

Alim diyecekmiş ki;

"Yâ Rabbi! Ben senin için ilim öğrendim, başkalarına öğrettim."

Allahu Teâlâ hazretleri buyuracakmış ki;

"Yalan söylüyorsun!"

Allahu Teâlâ hazretleri buyuracakmış ki;

"Yalan söylüyorsun!"

Etrafındaki melekler de, bütün o Mahkeme-i Kübrâ'ya şahit olan,Etrafındaki melekler de, bütün o Mahkeme-i Kübrâ'ya şahit olan, hazır olan bütün şeyler de hepsi bir ağızdan o şahsa; "Yalan söylüyorsun!" diyeceklermiş.

hazır olan bütün şeyler de hepsi bir ağızdan o şahsa; "Yalan söylüyorsun!" diyeceklermiş.

Neden?

"Sen bu işi; 'Ne kadar alim adam!' desinler diye yaptın; Allah rızası için yapmadın.
Neden?

"Sen bu işi; 'Ne kadar alim adam!' desinler diye yaptın; Allah rızası için yapmadın.
'Seni methetsinler, el üstünde tutsunlar.' diye yaptın."

'Seni methetsinler, el üstünde tutsunlar.' diye yaptın."

Demek ki niyet iyi olmayınca o bile fayda etmiyor.

Demek ki niyet iyi olmayınca o bile fayda etmiyor.

Allah'ı bilmek meselesi, ilim meselesi değildir. Hatta bazen ilim erbabını yola getirmek çok daha zordur.Allah'ı bilmek meselesi, ilim meselesi değildir. Hatta bazen ilim erbabını yola getirmek çok daha zordur. Serkeş bir at gibi zapt u rapt altına girmez. Cahil bir kimseye söylersin;

Serkeş bir at gibi zapt u rapt altına girmez. Cahil bir kimseye söylersin;

"Evladım, hatalısın." dersin,

"Başüstüne." der, kabul eder.

Alime söylersin, seksen dereden su getirir.

"Evladım, hatalısın." dersin,

"Başüstüne." der, kabul eder.

Alime söylersin, seksen dereden su getirir.

"Efendim ben şu şeyi okudum da, bunu okudum da, şu kitapta böyle diyordu da, bu ihtilaf var da."

"Efendim ben şu şeyi okudum da, bunu okudum da, şu kitapta böyle diyordu da, bu ihtilaf var da."

Mesela sigaranın sıhhate zararlılığı, keseye zararı, kokusunun çirkinliği ortada.Mesela sigaranın sıhhate zararlılığı, keseye zararı, kokusunun çirkinliği ortada. İçme! Artı dinle bakalım, ulemâya sor; kaç tane sana delil söyleyecek.

İçme! Artı dinle bakalım, ulemâya sor; kaç tane sana delil söyleyecek.

"Efendim şu şöyledir de, bu böyledir de..."

"Efendim şu şöyledir de, bu böyledir de..."

"İçme." diye öteki okumamış bir kimseye söylersin, "Peki, başüstüne." der, içmez.

"İçme." diye öteki okumamış bir kimseye söylersin, "Peki, başüstüne." der, içmez.

Okumuşa bir türlü onu bıraktıramazsın.

Allah tevfîkini refîk etsin.

Okumuşa bir türlü onu bıraktıramazsın.

Allah tevfîkini refîk etsin.

Onun için Yunus Emre "bilmek asıl insanın kendisini bilmesi" diyor ya;

Onun için Yunus Emre "bilmek asıl insanın kendisini bilmesi" diyor ya;

İlim, ilim bilmektir.

İlim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin.

Bu nice okumaktır?

İlim, ilim bilmektir.

İlim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin.

Bu nice okumaktır?

Kendi mahiyetini, aslî hüviyetini, kulluğunu, yararlı amelleri, nefsini terbiye etmeyi,Kendi mahiyetini, aslî hüviyetini, kulluğunu, yararlı amelleri, nefsini terbiye etmeyi, güzel ahlâkı iktisap etmeyi bilmedikten sonra, istediğin kadar "O öyle demiş, bu böyle demiş." diye güzel ahlâkı iktisap etmeyi bilmedikten sonra, istediğin kadar "O öyle demiş, bu böyle demiş." diye papağan gibi başkasına ilim naklet, kıymeti yok!

papağan gibi başkasına ilim naklet, kıymeti yok!

Papağan Lâ ilâhe illallah deyince mânasını bilerek mi diyor?

Öğretiyorsun, öyle diyor. O kadar.
Papağan Lâ ilâhe illallah deyince mânasını bilerek mi diyor?

Öğretiyorsun, öyle diyor. O kadar.
Tek Lâ ilâhe illâllah dediği zaman o bir şey mi oluyor? Öyle geldi, öbür taraftan öyle ses çıkıyor.

Tek Lâ ilâhe illâllah dediği zaman o bir şey mi oluyor? Öyle geldi, öbür taraftan öyle ses çıkıyor.

Onun için âlim-i billâh demek, "Allahu Teâlâ hazretlerinin mârifetini,Onun için âlim-i billâh demek, "Allahu Teâlâ hazretlerinin mârifetini, mârifetullahı içine tahakkuk ettirmiş, yerleştirmiş kimse" demek.

mârifetullahı içine tahakkuk ettirmiş, yerleştirmiş kimse" demek.

Allah deyince zıplıyor, yerinde duramıyor. Kur'ân-ı Kerîm okununca tüyleri diken diken oluyor.Allah deyince zıplıyor, yerinde duramıyor. Kur'ân-ı Kerîm okununca tüyleri diken diken oluyor. Allah'ın âyetlerini dinleyince imanı ziyadeleşiyor, takviye oluyor.

Allah'ın âyetlerini dinleyince imanı ziyadeleşiyor, takviye oluyor.

Eğer beni öldüreler.

Külüm göğe savuralar.

Toprağım anda çağıra.

Bana seni gerek seni.

demiş Yunus Emre.

Eğer beni öldüreler.

Külüm göğe savuralar.

Toprağım anda çağıra.

Bana seni gerek seni.

demiş Yunus Emre.

"Öldürseler, yaksalar, kül etseler, küllerini havalara savursalar, Yunus Emre yine;"Öldürseler, yaksalar, kül etseler, küllerini havalara savursalar, Yunus Emre yine; 'Yâ Rabbi! Ben seni isterim, seni isterim." diyecekmiş, öyle diyor.

'Yâ Rabbi! Ben seni isterim, seni isterim." diyecekmiş, öyle diyor.

O kadar sevgisi var. İnsan bu hâle gelirse, işte iman odur.

O kadar sevgisi var. İnsan bu hâle gelirse, işte iman odur.

Yoksa, Ta'sil ilâ hevve en tetuzhiru hubbehû; hem "Allah'ı seviyorum." diyorsun dille,Yoksa, Ta'sil ilâ hevve en tetuzhiru hubbehû; hem "Allah'ı seviyorum." diyorsun dille, hem de Allah'a isyan yolunda devam edip gidiyorsun. O hata, o günah, bu günah, hiç vazgeçemiyorsun.

hem de Allah'a isyan yolunda devam edip gidiyorsun. O hata, o günah, bu günah, hiç vazgeçemiyorsun.

"Ya etme eyleme; şu televizyonun karşısında koca sakalınla"Ya etme eyleme; şu televizyonun karşısında koca sakalınla bu programlar sana yakışmaz, bu şarkıcılar, bu şeyler..."

"Yok efendim işte şöyle de, böyle de..."

bu programlar sana yakışmaz, bu şarkıcılar, bu şeyler..."

"Yok efendim işte şöyle de, böyle de..."

"Sen bilirsin. Söyledikten sonra artık başka ne diyeyim, sen bilirsin."

"Sen bilirsin. Söyledikten sonra artık başka ne diyeyim, sen bilirsin."

Bildiğini tatbik etmedikten sonra kıymeti yok. İnsan duyduğunu, bildiğini tatbik edecek kiBildiğini tatbik etmedikten sonra kıymeti yok. İnsan duyduğunu, bildiğini tatbik edecek ki bilmediği şeylerin ilmini Allah ona ihsan etsin.bilmediği şeylerin ilmini Allah ona ihsan etsin. Edebi bir kaybetti mi, ipi bir kopardı mı, Allah vâridâtı, rahmetini keser. Edebi bir kaybetti mi, ipi bir kopardı mı, Allah vâridâtı, rahmetini keser. Ondan sonra artık o ipi kopuk, freni patlamış nereye gidecek bilinmez. Gider bir yere çarpar.

Ondan sonra artık o ipi kopuk, freni patlamış nereye gidecek bilinmez. Gider bir yere çarpar.

Onun için edebe çok dikkat etmek lazım.Onun için edebe çok dikkat etmek lazım. Edep çiğnendi mi, edep bağı koptu mu insanın başına çok felaketler gelir.

Edep çiğnendi mi, edep bağı koptu mu insanın başına çok felaketler gelir.

Âlim-i billâh demek; "âyet okunduğu zaman tüyleri diken diken olan, Allah'a boyun vermiş,Âlim-i billâh demek; "âyet okunduğu zaman tüyleri diken diken olan, Allah'a boyun vermiş, Allah'ın yolunda gitmeye azmetmiş, Allah'ın sevgisini her şeyin üstünde tutmuş kimse" demektir.

Allah'ın yolunda gitmeye azmetmiş, Allah'ın sevgisini her şeyin üstünde tutmuş kimse" demektir.

Dedelerimiz bu diyarları nasıl aldılar?

Canını, ailesini, malını sevseydi alabilir miydi?

Alamazdı.
Dedelerimiz bu diyarları nasıl aldılar?

Canını, ailesini, malını sevseydi alabilir miydi?

Alamazdı.
Hepsi kefeni zemzemle yıkadılar, başına sarık diye sardılar, geldiler burada Allah yolunda cihat ettiler.Hepsi kefeni zemzemle yıkadılar, başına sarık diye sardılar, geldiler burada Allah yolunda cihat ettiler. Oh, elhamdülillah, ne güzel memleket; deresi var, çeşmesi var, denizi var, ovası var, yeşilliği var.Oh, elhamdülillah, ne güzel memleket; deresi var, çeşmesi var, denizi var, ovası var, yeşilliği var. Biz bedavadan hazır bulmuşuz.

Eğer o iman olmasaydı yaparlar mıydı?

Adam şimdi gidiyor mu?

Biz bedavadan hazır bulmuşuz.

Eğer o iman olmasaydı yaparlar mıydı?

Adam şimdi gidiyor mu?

Gitmez. İman olmadıktan sonra ne harbe gider, ne canını tehlikeye sokar.

Gitmez. İman olmadıktan sonra ne harbe gider, ne canını tehlikeye sokar.

Can bir tarafa; ver şu malını da Allah yolunda cihat olsun. O da yok. Müslümanlık unutuluyor.Can bir tarafa; ver şu malını da Allah yolunda cihat olsun. O da yok. Müslümanlık unutuluyor. Müslüman evlatları Avrupa'da, Türkiye'de başka başka ideolojilere kul köle oluyorlar, Müslüman evlatları Avrupa'da, Türkiye'de başka başka ideolojilere kul köle oluyorlar, İslâm'dan uzaklaşıyorlar.

Şu paranı ver de şu mektebi kuralım.
İslâm'dan uzaklaşıyorlar.

Şu paranı ver de şu mektebi kuralım.
Hadi parayı benim elime değdirme, şu mektebi kur.Sen geç başına da yeter ki şu eğitim işi olsun.Hadi parayı benim elime değdirme, şu mektebi kur.Sen geç başına da yeter ki şu eğitim işi olsun. Şu gençleri yetiştirelim. Allah yolunda bak insanlar şu durumda, şuna şu parayı ver.

Şu gençleri yetiştirelim. Allah yolunda bak insanlar şu durumda, şuna şu parayı ver.

Ne maldan, ne candan, ne rahattan vazgeçiyor!Ne maldan, ne candan, ne rahattan vazgeçiyor! Hiçbir şey yapma da gel haftada bir gün Allah rızası için Allah'ın emirlerini söyleyen insanı dinle.Hiçbir şey yapma da gel haftada bir gün Allah rızası için Allah'ın emirlerini söyleyen insanı dinle. Onu da yapmıyor.

"Televizyonda öyle güzel program var ki
Onu da yapmıyor.

"Televizyonda öyle güzel program var ki
onu bırakıp da şimdi nasıl hadîs-i şerîfleri dinlemeye gideyim?" diyor.

onu bırakıp da şimdi nasıl hadîs-i şerîfleri dinlemeye gideyim?" diyor.

O zaman Allah'ın rahmeti ve bereketi kesiliyor. Çünkü edep bağı koptu.O zaman Allah'ın rahmeti ve bereketi kesiliyor. Çünkü edep bağı koptu. Bakalım o artık nasıl iflah olacak?

Bakalım o artık nasıl iflah olacak?

Onun için âlimi bi'llâh;Onun için âlimi bi'llâh; insan çoban, esnaf, demirci olabilir. Evliyâullahtan demirci olan çok kimseler var.insan çoban, esnaf, demirci olabilir. Evliyâullahtan demirci olan çok kimseler var. Kömürcü, çöpçü olabilir. Herkesin gözüne hoş görünmeyen mesleklere sahip kimse olabilir.Kömürcü, çöpçü olabilir. Herkesin gözüne hoş görünmeyen mesleklere sahip kimse olabilir. Ama Allah'a karşı kulluğu sağlamdır.

Ama Allah'a karşı kulluğu sağlamdır.

İbrahim aleyhisselam "Halîlullâh" lakaplı; "Allah'ın sevgili dostu, yakın dostu" demek.İbrahim aleyhisselam "Halîlullâh" lakaplı; "Allah'ın sevgili dostu, yakın dostu" demek. Allah İbrahim aleyhisselam'ı kendisine yakın dost edinmiş.

Cebrail aleyhisselam demiş ki;

Allah İbrahim aleyhisselam'ı kendisine yakın dost edinmiş.

Cebrail aleyhisselam demiş ki;

"Yâ Rabbi! Sen bu kulunu kendine samimi sırdaş, has, hâlis dost edindin. Halîlullâh lakabını ihsan ettin."Yâ Rabbi! Sen bu kulunu kendine samimi sırdaş, has, hâlis dost edindin. Halîlullâh lakabını ihsan ettin. Bu kulun parası var, malı var, çocukları var. Bu kulun parası var, malı var, çocukları var. Hepsinin sevgisi gönlündeyken onlarla sana nasıl dostluk edecek?"

Hepsinin sevgisi gönlündeyken onlarla sana nasıl dostluk edecek?"

"Sen git, onunla bir konuş bakalım."

İbrahim aleyhisselam'ın yanına gelmiş.
"Sen git, onunla bir konuş bakalım."

İbrahim aleyhisselam'ın yanına gelmiş.
İbrahim aleyhisselam'ın uçsuz bucaksız sürüleri varmış.İbrahim aleyhisselam'ın uçsuz bucaksız sürüleri varmış. "Altın tasmalı köpekler sürüleri beklerdi." diye kitaplar yazıyor. Malı o kadar çokmuş."Altın tasmalı köpekler sürüleri beklerdi." diye kitaplar yazıyor. Malı o kadar çokmuş. Cebrail aleyhisselam insan kılığında sormuş;

"Ey İbrahim, bu sürüler kimin?"

Cebrail aleyhisselam insan kılığında sormuş;

"Ey İbrahim, bu sürüler kimin?"

"Allah'ındır ama bekçisi benim. Sen bir 'Allah' de, üçte birini sana vereyim." demiş.

"Allah'ındır ama bekçisi benim. Sen bir 'Allah' de, üçte birini sana vereyim." demiş.

Karşısındaki şahsın Cebrail aleyhisselam olduğunu bilmiyor.

Karşısındaki şahsın Cebrail aleyhisselam olduğunu bilmiyor.

Cebrail aleyhisselam "Allah" demiş, üçte birini almış.

Cebrail aleyhisselam "Allah" demiş, üçte birini almış.

"Bir daha 'Allah' de, öteki üçte birini de vereyim."

"Bir daha 'Allah' de, öteki üçte birini de vereyim."

Karşısındakine Allah dedirtecek. Allah'a iman etti mi yeter. Onun için sürünün ne kıymeti var?Karşısındakine Allah dedirtecek. Allah'a iman etti mi yeter. Onun için sürünün ne kıymeti var? Bir kere daha Allah demiş.

"Bir kere daha 'Allah' de, tamamını vereyim." demiş.

Bir kere daha Allah demiş.

"Bir kere daha 'Allah' de, tamamını vereyim." demiş.

Üç kere "Allah" dedikten sonra, "Al, sürülerin hepsi senin." demiş.

Üç kere "Allah" dedikten sonra, "Al, sürülerin hepsi senin." demiş.

Cebrail aleyhisselam bakmış ki sürünün gittiğine içinden bir sıkıntı gelmiyor.Cebrail aleyhisselam bakmış ki sürünün gittiğine içinden bir sıkıntı gelmiyor. Bizim beş liramız yere düşse gece uykumuz kaçar. Sürüler gitti, hiç şey yapmıyor.

Bizim beş liramız yere düşse gece uykumuz kaçar. Sürüler gitti, hiç şey yapmıyor.

Arkasından da demiş ki;

"Bir kere daha 'Allah' de, ben de senin kölen olayım.
Arkasından da demiş ki;

"Bir kere daha 'Allah' de, ben de senin kölen olayım.
Beni de köle al, kölelik zincirini boynuma tak, götür."

Gelmiş tabi,

Beni de köle al, kölelik zincirini boynuma tak, götür."

Gelmiş tabi,

"Yâ Rabbi! Çok doğru. Bu senin halîlin, samimi dostun imiş. Başka hiçbir şeyin sevgisi gönlünde yok."

"Yâ Rabbi! Çok doğru. Bu senin halîlin, samimi dostun imiş. Başka hiçbir şeyin sevgisi gönlünde yok."

Allah bize -nerede halillik- kulluğunda yardımcı olsun.

Allah bize -nerede halillik- kulluğunda yardımcı olsun.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Fâtiha-i Şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2