Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Evvel 1446
24 Kasım 2024
İmsak
06:24
Güneş
07:54
Öğle
12:55
İkindi
15:24
Akşam
17:47
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Ahlâkın Güzelleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Muharrem 1405 / 21.10.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dinden Çıkmanın Cezası, Gerçek Alimlerin Özellikleri, Güzel Ahlâkın Mükâfatı, Çocuğu Evlendirme Görevi, Seksen Yıl Yaşamanın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Ahlâkın Güzelleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

26 Muharrem 1405 / 21.10.1984
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Dinden Çıkmanın Cezası, Gerçek Alimlerin Özellikleri, Güzel Ahlâkın Mükâfatı, Çocuğu Evlendirme Görevi, Seksen Yıl Yaşamanın | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn.el-Hamdülillâhi Rabbi'l-âlemîn. Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîneVe's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebi'ahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâhEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellemve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve şerre'l-umûri muhdesâtuhâ ve külle muhdesin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.

Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Men beddele dînehû faktulûhu. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Men beddele dînehû faktulûhu.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim! Aziz ve muhterem müslüman kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun.Allahu Teâlâ hazretlerinin selamı, rahmeti, bereketi cümlenizin üzerine olsun. Buhârî'de, Ebû Dâvud'da, Tirmizî'de, Nesaî'de, Ahmed b. Hanbel'de,Buhârî'de, Ebû Dâvud'da, Tirmizî'de, Nesaî'de, Ahmed b. Hanbel'de, Taberânî'de mevcut olan bir hadîs-i şerîftir ki İbn Abbas, Muaz b. Cebel'denTaberânî'de mevcut olan bir hadîs-i şerîftir ki İbn Abbas, Muaz b. Cebel'den ve Ebû Bekir radıyallahu anhüm ecmaîn hazerâtından rivayet edilmiş. ve Ebû Bekir radıyallahu anhüm ecmaîn hazerâtından rivayet edilmiş. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

Men beddele dînehû fa'ktulûhu. Men beddele dînehû fa'ktulûhu.

"Kim dinini tebdil ederse, değiştirirse onu öldürünüz." "Kim dinini tebdil ederse, değiştirirse onu öldürünüz."

"İslâm'ı bırakıp küfre kayarsa, o zaman onu öldürünüz." "İslâm'ı bırakıp küfre kayarsa, o zaman onu öldürünüz."

Çok da kaynaklarda rivayet edilmiş. Çok da kaynaklarda rivayet edilmiş.

Yeryüzünde pek çok inanç vardır. Yeryüzünde pek çok inanç vardır. Hatta Ziya Paşa; "Ne kadar insan varsa o kadar itikat var." diyor. Hatta Ziya Paşa;

"Ne kadar insan varsa o kadar itikat var." diyor.

Herkesin itikadı birbirine göre; "Kendi kafama göre, ben böyle diyorum." diyor. Herkesin itikadı birbirine göre; "Kendi kafama göre, ben böyle diyorum." diyor.

Birisi ulemâdan birinin karşısında; "Benim kanaatime göre bu mesele şöyle." deyince, Birisi ulemâdan birinin karşısında;

"Benim kanaatime göre bu mesele şöyle." deyince,

"Afedersiniz, ben sizi tanıyamamışım, ben sizin müçtehit olduğunuzu bilmiyordum." demiş. "Afedersiniz, ben sizi tanıyamamışım, ben sizin müçtehit olduğunuzu bilmiyordum." demiş.

Tariz etmiş. Senin kanaatin ne oluyor, sen kimsin?Tariz etmiş.

Senin kanaatin ne oluyor, sen kimsin?
Sen hadisleri bilir misin, âyetleri bilir misin?Sen hadisleri bilir misin, âyetleri bilir misin? Arapça bilir misin? Dinin ahkâmını edille-i şer'iyyeden istinbat etmeye yeterli kapasiten var mı?Arapça bilir misin? Dinin ahkâmını edille-i şer'iyyeden istinbat etmeye yeterli kapasiten var mı? Kafa yapın, zihniyetin, zihin çalıştırma tarzın müsait mi? "Benim kanaatime böyle..." Kafa yapın, zihniyetin, zihin çalıştırma tarzın müsait mi?

"Benim kanaatime böyle..."

Dur bakalım, sen kimsin? Yeni bir müçtehit mi?Dur bakalım, sen kimsin? Yeni bir müçtehit mi? İmâm-ı Âzam'ın yanına, yirminci yüzyılda yeni bir müctehit... Dur bakalım, ne oluyorsun?.. İmâm-ı Âzam'ın yanına, yirminci yüzyılda yeni bir müctehit... Dur bakalım, ne oluyorsun?..

O şahıslar, mübarek insanlar hadisleri bilirlermiş, âyetleri bilirlermiş.O şahıslar, mübarek insanlar hadisleri bilirlermiş, âyetleri bilirlermiş. Kalabalık cemaatin huzurunda meseleleri müzakere ederlermiş.Kalabalık cemaatin huzurunda meseleleri müzakere ederlermiş. Her birisi içtihat payesine yükselmiş olan alim talebelerle meseleler müzakere edilirmiş deHer birisi içtihat payesine yükselmiş olan alim talebelerle meseleler müzakere edilirmiş de karara öyle varılırmış. Sen nesin?karara öyle varılırmış.

Sen nesin?
Sen acaba onların yazmış oldukları eserleri doğru düzgün, hatasız okuyabilir misin? Sen acaba onların yazmış oldukları eserleri doğru düzgün, hatasız okuyabilir misin?

Oku bakalım. Çok böbürlenenleri gördük. Çoklarını imtihan ettik.Oku bakalım.

Çok böbürlenenleri gördük. Çoklarını imtihan ettik.
Öyle kolay bir şey değil bu. İlim bu. İlim kolay değil. Öyle kolay bir şey değil bu. İlim bu. İlim kolay değil.

Büyüklerimizden, Ebû Yusuf hazretlerinden rivayet edildiği naklediliyor, deniliyor ki; Büyüklerimizden, Ebû Yusuf hazretlerinden rivayet edildiği naklediliyor, deniliyor ki;

"İlim öyle bir şeydir ki sen ona tamamını vermezsen o sana kendini vermez, birazını vermez." "İlim öyle bir şeydir ki sen ona tamamını vermezsen o sana kendini vermez, birazını vermez."

Bütününle sen ona kendini vereceksin, gecen,Bütününle sen ona kendini vereceksin, gecen, gündüzün ilimle geçecek de belki biraz bir şey öğrenirsin. gündüzün ilimle geçecek de belki biraz bir şey öğrenirsin.

"Tamamını verdiğin halde onun sana yine bir kısmını vermemesi mümkündür." diyor. "Tamamını verdiğin halde onun sana yine bir kısmını vermemesi mümkündür." diyor.

Öyle "Her veren, alır." diye de bir şey yok. İlim bu; kafa yapısı, feraset... Öyle "Her veren, alır." diye de bir şey yok.

İlim bu; kafa yapısı, feraset...

Allah bir insanın hayrını murad etti mi, [onu] dinde fakih kılar. Allah bir insanın hayrını murad etti mi, [onu] dinde fakih kılar.

Çok itikat var, her kafadan bir ses çıkıyor. Olmaz. Çok itikat var, her kafadan bir ses çıkıyor.

Olmaz.

İlim konuşacak. Yirminci yüzyıldayız, hangi çağda yaşıyoruz,İlim konuşacak. Yirminci yüzyıldayız, hangi çağda yaşıyoruz, öyle gelişi güzel şeyler söylemekle olur mu? öyle gelişi güzel şeyler söylemekle olur mu?

Olmaz. "Efendim çok din var, Müslümanlık da onlardan birisi." Olmaz.

"Efendim çok din var, Müslümanlık da onlardan birisi."

O da öyle değil. İslâm hak din. İslâm, Allahu Teâlâ hazretlerinin Resûl-ü Edîbi vasıtasıylaO da öyle değil. İslâm hak din. İslâm, Allahu Teâlâ hazretlerinin Resûl-ü Edîbi vasıtasıyla bize gönderip tebliğ etmiş olduğu, tahrifata uğramamış hak din. bize gönderip tebliğ etmiş olduğu, tahrifata uğramamış hak din.

Sen onu ötekilerle nasıl aynı kefeye koyarsın? Sen onu ötekilerle nasıl aynı kefeye koyarsın?

Geceleyin karakola gelmiş 99 tane hırsız, yankesici, sahtekâr, bilmem kim;Geceleyin karakola gelmiş 99 tane hırsız, yankesici, sahtekâr, bilmem kim; bir büyük zât da gelmiş, belki bakan, belki müfettiş, oturmuş bir kenara. bir büyük zât da gelmiş, belki bakan, belki müfettiş, oturmuş bir kenara.

E şimdi bununla ötekileri bir tutabilir misin, ikisi de aynı karakolda diye? Olur mu öyle şey? E şimdi bununla ötekileri bir tutabilir misin, ikisi de aynı karakolda diye? Olur mu öyle şey?

Nerede toprak, nerede gökyüzündeki Süreyya yıldızı? Eyne's-sera mine's-süreyya? Nerede toprak, nerede gökyüzündeki Süreyya yıldızı? Eyne's-sera mine's-süreyya?

Öyle şey olur mu? İslâm hak din. İslâm'ın hak din olduğunu ilim yeni anlıyor; Öyle şey olur mu?

İslâm hak din. İslâm'ın hak din olduğunu ilim yeni anlıyor;

"Biz İslâm'ı 1400 yıl geriden takip ediyoruz." diyor. Kim diyor bunu? "Biz İslâm'ı 1400 yıl geriden takip ediyoruz." diyor.

Kim diyor bunu?

Hıristiyan doğmuş, hıristiyan yetişmiş, Hıristiyanlıkta profesörlüğe yükselmişHıristiyan doğmuş, hıristiyan yetişmiş, Hıristiyanlıkta profesörlüğe yükselmiş bir Fransız profesör diyor.bir Fransız profesör diyor. Kur'ân-ı Kerîm'in her tarafını incelemiş, ondan sonra müslüman olmuş.Kur'ân-ı Kerîm'in her tarafını incelemiş, ondan sonra müslüman olmuş. Tevrat'ı -Hz. Musa'ya inmiş Tevrat değil- bugünkü Tevrat'ı incelemiş.Tevrat'ı -Hz. Musa'ya inmiş Tevrat değil- bugünkü Tevrat'ı incelemiş. İncil'i -Hz. İsa'ya indirilmiş İncil değil- incelemiş. İncil'i -Hz. İsa'ya indirilmiş İncil değil- incelemiş.

"Onları gayr-i ilmî buldum; hurafeler karışmış, başka şeyler karışmış."Onları gayr-i ilmî buldum; hurafeler karışmış, başka şeyler karışmış. İslâm'ın her şeyinin doğru olduğunu gördüm. İslâm'ın her şeyinin doğru olduğunu gördüm. Hatta öyle gördüm ki İslâm, Kur'an 1400 yıl önce söylemiş; şimdi yirminci yüzyılda,Hatta öyle gördüm ki İslâm, Kur'an 1400 yıl önce söylemiş; şimdi yirminci yüzyılda, 14 asır geçtikten sonra insanlar anlıyor, ilim anlıyor.14 asır geçtikten sonra insanlar anlıyor, ilim anlıyor. Demek ki ilim İslâm'ı 14 asır geriden takip ediyormuş." diyor Profesör Maurice Bucaille. Demek ki ilim İslâm'ı 14 asır geriden takip ediyormuş." diyor Profesör Maurice Bucaille.

Okudunuz. Roger Graudy geldi, gördünüz buralarda konferanslar verdi.Okudunuz. Roger Graudy geldi, gördünüz buralarda konferanslar verdi. Fransızken, yani hıristiyan doğmuşken müslüman oldular. İslâm hak din. Fransızken, yani hıristiyan doğmuşken müslüman oldular.

İslâm hak din.

Bir insan hak dini bırakır da giderse ne olur? Bir insan hak dini bırakır da giderse ne olur?

Mutlaka bir kötü niyetten dolayıdır. Mutlaka bir başka sahtekârlıktan dolayıdır.Mutlaka bir kötü niyetten dolayıdır. Mutlaka bir başka sahtekârlıktan dolayıdır. Mutlaka ondan bir hayır gelmez durumda da ondan. Mutlaka ondan bir hayır gelmez durumda da ondan.

Men berret yemînuhû ve saduka lisânuhû ve'stakâme kalbuhûMen berret yemînuhû ve saduka lisânuhû ve'stakâme kalbuhû ve affe batnuhû fe-zâlike mine'r-râsihîne fi'l-ilm. ve affe batnuhû fe-zâlike mine'r-râsihîne fi'l-ilm.

Bu hadîs-i şerîfi de İbn Ebî Hâtim, İbn Cerîr, Taberânî, Ebu'd-Derdâ, Enes,Bu hadîs-i şerîfi de İbn Ebî Hâtim, İbn Cerîr, Taberânî, Ebu'd-Derdâ, Enes, Ebû Umâme ve Vâsile radıyallahu anhüm ecmaîn hazerâtından rivayet eylemiş.Ebû Umâme ve Vâsile radıyallahu anhüm ecmaîn hazerâtından rivayet eylemiş. Ahlâkın güzellerine işaret eden bir hadîs-i şerîf. Ahlâkın güzellerine işaret eden bir hadîs-i şerîf. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

"Şu şahıslar ilimde rusuh peyda etmiş kimselerdendir, er-râsihûne fi'l-ilm zümresindendir." "Şu şahıslar ilimde rusuh peyda etmiş kimselerdendir, er-râsihûne fi'l-ilm zümresindendir."

Râsih ne demek? "Bir şeyde sabitkadem olmak, sağlamlaşmak" demek.Râsih ne demek?

"Bir şeyde sabitkadem olmak, sağlamlaşmak" demek.
er-Râsihûne fi'l-ilm. İlimde hakkı, batılı anlamış. Sapasağlam oturmuş.er-Râsihûne fi'l-ilm. İlimde hakkı, batılı anlamış. Sapasağlam oturmuş. Daha tereddütte, bilgisi yarım filan değil; oturmuş, yerleşmiş,Daha tereddütte, bilgisi yarım filan değil; oturmuş, yerleşmiş, ayağı yere sağlam basmış, hakiki alim demek. ayağı yere sağlam basmış, hakiki alim demek.

"Çok ciltlerle eserler bilecek bu adam,"Çok ciltlerle eserler bilecek bu adam, çok çok çok şeyler okumuş olacak." diye düşünürüz biz, değil mi? çok çok çok şeyler okumuş olacak." diye düşünürüz biz, değil mi?

Çünkü biz bu devirde sanıyoruz ki ilim kitap okumaktır.Çünkü biz bu devirde sanıyoruz ki ilim kitap okumaktır. Yani ekseriyetle ne kadar çok kitabı varsa, ne kadar çok kitabı okumuşsa öyle deniliyor.Yani ekseriyetle ne kadar çok kitabı varsa, ne kadar çok kitabı okumuşsa öyle deniliyor. Ama bakın bu hadîs-i şerîfte başka türlü anlatmışAma bakın bu hadîs-i şerîfte başka türlü anlatmış Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, buyuruyor ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem, buyuruyor ki;

Men berret yemînuhû.Men berret yemînuhû. "Kimin ki yemini sadık çıkarsa." "Kimin ki yemini sadık çıkarsa."

Yemin etti mi bir şeye, "Vallahi -veya herhangi bir şekilde- and olsun kiYemin etti mi bir şeye, "Vallahi -veya herhangi bir şekilde- and olsun ki şunu şöyle yapacağım." demiş, yeminini tutuyor, yerine getiriyor. Yalancıktan yemin etmemiş. şunu şöyle yapacağım." demiş, yeminini tutuyor, yerine getiriyor. Yalancıktan yemin etmemiş.

99 tane yemin, bir küçük malı satmak için, olur mu? 99 tane yemin, bir küçük malı satmak için, olur mu?

Bir tanesi bile olmaz. Yanlış yere yemin olur mu? Bir tanesi bile olmaz.

Yanlış yere yemin olur mu?

Allah'ı yalancılığına şahit mi etmek istiyorsun?Allah'ı yalancılığına şahit mi etmek istiyorsun? Allah'ın adını kullanarak insanları mı kandırmak istiyorsun? Olur mu öyle şey? Allah'ın adını kullanarak insanları mı kandırmak istiyorsun? Olur mu öyle şey?

İnsan ya yemin etmemeli, ya ihtiyatlı konuşmalı, ya da bir şeye "And olsun." demişse,İnsan ya yemin etmemeli, ya ihtiyatlı konuşmalı, ya da bir şeye "And olsun." demişse, yemin etmişse yapmalı, yerine getirmeli. yemin etmişse yapmalı, yerine getirmeli.

"İyi hocam, tamam, ben geçenlerde yemin etmiştim ki filanca şahsı,"İyi hocam, tamam, ben geçenlerde yemin etmiştim ki filanca şahsı, arkadaşımı görürsem bir yerde kafasını kıracağım.arkadaşımı görürsem bir yerde kafasını kıracağım. O halde köşe başında bekleyeyim, dönerken kafasını kırayım.O halde köşe başında bekleyeyim, dönerken kafasını kırayım. Yemin ettim çünkü, sözüm yerine gelsin." Yemin ettim çünkü, sözüm yerine gelsin."

Hayır. Yanlış yolda, günahta yemini yapmamak sevap. Hayır. Yanlış yolda, günahta yemini yapmamak sevap.

"Yemin etmiştim bir kere, üç şişe rakıyı içeceğim." "Yemin etmiştim bir kere, üç şişe rakıyı içeceğim."

Olmaz öyle şey. O yeminden vazgeçmek sevap. Yanlış anlamayın. Olmaz öyle şey. O yeminden vazgeçmek sevap. Yanlış anlamayın.

Ama doğru bir şeyde de yemin ettiği zaman, o yeminini tutması lazım. Ama doğru bir şeyde de yemin ettiği zaman, o yeminini tutması lazım.

Eğer bir kimse yemini doğru yeminli bir kimseyse,Eğer bir kimse yemini doğru yeminli bir kimseyse, yemin ettiği zaman sözünde duruyorsa ve istediğini, söylediği şeyi yapıyorsa... Sonra; yemin ettiği zaman sözünde duruyorsa ve istediğini, söylediği şeyi yapıyorsa... Sonra;

Ve saduka lisânehû. "Dili de doğruysa." Ve saduka lisânehû. "Dili de doğruysa."

Yalan konuşmuyor, yanlış konuşmuyor, dediği doğru, itimat edilir. Yalan konuşmuyor, yanlış konuşmuyor, dediği doğru, itimat edilir.

"O öyle demişse tamam." Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz ne diyor? "O öyle demişse tamam."

Ebû Bekr-i Sıddîk Efendimiz ne diyor?

Geldiler şikâyet etmek için, "Müdafaa edip duruyorsun,Geldiler şikâyet etmek için, "Müdafaa edip duruyorsun, bak senin arkadaşın bu sefer de miraca çıktığını söylüyor." dediler, Peygamber Efendimiz'den dolayı. bak senin arkadaşın bu sefer de miraca çıktığını söylüyor." dediler, Peygamber Efendimiz'den dolayı.

"O öyle söyledi mi?" dedi ilk önce. "O öyle söyledi mi?" dedi ilk önce.

Söyledi mi söylemedi mi, ilk önce onu anlamak istedi. Söyledi mi söylemedi mi, ilk önce onu anlamak istedi.

"Söyledi." deyince, "Tamam, o söylediyse doğrudur, çıkmıştır." "Söyledi." deyince,

"Tamam, o söylediyse doğrudur, çıkmıştır."

Doğru sözlü, Muhammed el-Emîn; lâlettayin bir kimse değil ki;Doğru sözlü, Muhammed el-Emîn; lâlettayin bir kimse değil ki; Allan'ın hak peygamberi, ömrü boyunca yalan söylememiş,Allan'ın hak peygamberi, ömrü boyunca yalan söylememiş, yanlış iş yapmamış, hile hurda yapmamış bir kimse. Peygamber olmadan önce emniyetle,yanlış iş yapmamış, hile hurda yapmamış bir kimse. Peygamber olmadan önce emniyetle, güvenilir bir insan olarak tanınmış. İşte biz de ona benzeyeceğiz. güvenilir bir insan olarak tanınmış. İşte biz de ona benzeyeceğiz.

Bir kimsenin yemini doğru, sözü doğru ise... Bir kimsenin yemini doğru, sözü doğru ise...

Vestekâme kalbuhû. "Kalbi de dosdoğruysa, kalbinde eğrilik yoksa." Vestekâme kalbuhû. "Kalbi de dosdoğruysa, kalbinde eğrilik yoksa."

Ne demek kalbin doğru olması, eğri olması? Ne demek kalbin doğru olması, eğri olması?

"Kalp dediğin bir et parçasıdır hocam." diyebilir insan. "Kalp dediğin bir et parçasıdır hocam." diyebilir insan.

Buna "mecaz" derler. Kalbin doğru olması demek, insanın içinin yanlış düşüncelere,Buna "mecaz" derler. Kalbin doğru olması demek, insanın içinin yanlış düşüncelere, fikirlere sahip olmaması demek. İçinden ne düşünüyorsun sen?fikirlere sahip olmaması demek. İçinden ne düşünüyorsun sen? Dışından yüzüme gülüyorsun, tamam; "merhaba" diyorsun, el öpüyorsun, etek öpüyorsun,Dışından yüzüme gülüyorsun, tamam; "merhaba" diyorsun, el öpüyorsun, etek öpüyorsun, dua ediyorsun belki ama arkasından ne söylüyorsun? İçin nasıl? dua ediyorsun belki ama arkasından ne söylüyorsun? İçin nasıl?

"Dur bakayım, hele ben şuna bir merhaba diyeyim, hele bir biraz iltifat edeyim,"Dur bakayım, hele ben şuna bir merhaba diyeyim, hele bir biraz iltifat edeyim, hele birazcık bir pohpohlayayım. Arkasından o alacağımı alırım.hele birazcık bir pohpohlayayım. Arkasından o alacağımı alırım. Köprüyü geçinceye kadar şöyle şöyle şöyle; ondan sonra bir tekme vururum,Köprüyü geçinceye kadar şöyle şöyle şöyle; ondan sonra bir tekme vururum, tamam, hiç, ne yaparsa yapsın..." O zaman kalbinde ne var? Eğrilik var. tamam, hiç, ne yaparsa yapsın..."

O zaman kalbinde ne var?

Eğrilik var.

Bizim -Samsunlu- arkadaşlardan birisi anlatıyor: Bizim -Samsunlu- arkadaşlardan birisi anlatıyor:

"Soğuk bir gün. Hanımla bir yerden gezmekten geliyoruz; titriyoruz, ellerimiz dondu."Soğuk bir gün. Hanımla bir yerden gezmekten geliyoruz; titriyoruz, ellerimiz dondu. Sokağa döndük, baktık kapının önünde bir adam, hırpânî kılıklı. Üşümüş.Sokağa döndük, baktık kapının önünde bir adam, hırpânî kılıklı. Üşümüş. 'Hadi gel içeri.' dedim. Hanım da biraz yutkundu ama bana bir şey diyemedi. 'Hadi gel içeri.' dedim. Hanım da biraz yutkundu ama bana bir şey diyemedi. 'Tanımadığın bir adamı ne içeri alıyorsun?' dedi. İçeri girdik.'Tanımadığın bir adamı ne içeri alıyorsun?' dedi. İçeri girdik. Hava çatır çatır çok soğuk. Sobayı yaktık, ısıttık. Karnı açtır diye yemek verdik.Hava çatır çatır çok soğuk. Sobayı yaktık, ısıttık. Karnı açtır diye yemek verdik. Şöyle oldu, böyle oldu; 'Yat bakalım burada.' dedik, yatırdık.Şöyle oldu, böyle oldu; 'Yat bakalım burada.' dedik, yatırdık. Sabahleyin bir de kahvaltı verdik." diyor. Sabahleyin bir de kahvaltı verdik." diyor.

Bunu anlatan bir hoca, böyle bir iyilik yapmış. Bunu anlatan bir hoca, böyle bir iyilik yapmış.

Biraz sonra hanım gelmiş yanına; fıs fıs fıs, demiş ki; "Efendi, saatim yok benim ortada." Biraz sonra hanım gelmiş yanına; fıs fıs fıs, demiş ki;

"Efendi, saatim yok benim ortada."

Hani biraz kıymetlice saatler oluyor ya... Hani biraz kıymetlice saatler oluyor ya...

"Ya git, bir yere bırakmışsındır; çantalarını ara, yatak odasına bak, şuraya bak..." "Ya git, bir yere bırakmışsındır; çantalarını ara, yatak odasına bak, şuraya bak..."

"Yok, şuraya koymuştum, yok." "Yok, şuraya koymuştum, yok."

"Allah Allah, utandım." diyor; misafire de "Sen saati aldın mı?" demek..."Allah Allah, utandım." diyor; misafire de "Sen saati aldın mı?" demek... "Ben misafir etmişim, hırsız yerine koymaktan utandım." diyor. "Ben misafir etmişim, hırsız yerine koymaktan utandım." diyor.

"Ama yüznumaraya girdi o sırada; ceplerini karıştırdım, ne yapayım,"Ama yüznumaraya girdi o sırada; ceplerini karıştırdım, ne yapayım, söylemekten utandım ama... Saat cebinde değil mi?" diyor. "Çıkarttım saati, aldım." diyor.söylemekten utandım ama... Saat cebinde değil mi?" diyor. "Çıkarttım saati, aldım." diyor. Hanımının çalınmış olan saatini hırsızın cebinden alıyor. Hanımının çalınmış olan saatini hırsızın cebinden alıyor.

"Ondan sonra o çıktı yüznumaradan; 'Peki, hadi bakalım, selametle.' filan dedim."Ondan sonra o çıktı yüznumaradan; 'Peki, hadi bakalım, selametle.' filan dedim. Hiç 'Hırsızsın, mırsızsın.' demedim. Defettim kapıdan. Adam hızlı hızlı gitti.Hiç 'Hırsızsın, mırsızsın.' demedim. Defettim kapıdan. Adam hızlı hızlı gitti. O çaldığı saat cebinde biliyor, halbuki ben onu ondan çaldım geri." diyor. O çaldığı saat cebinde biliyor, halbuki ben onu ondan çaldım geri." diyor.

Şimdi, ev sahibinin duygularına bak, misafirin haline bak!Şimdi, ev sahibinin duygularına bak, misafirin haline bak! Ya insan hırsızsa bile, değil mi; "Bu bana acıdı, soğuktan kurtardı, içeri aldı,Ya insan hırsızsa bile, değil mi; "Bu bana acıdı, soğuktan kurtardı, içeri aldı, karnımı doyurdu, bir de otel gibi evinde yattım, yedirdi, içirdi, hizmet etti, misafirlik gösterdi.karnımı doyurdu, bir de otel gibi evinde yattım, yedirdi, içirdi, hizmet etti, misafirlik gösterdi. Ondan sonra bari burada çalmayayım." der.Ondan sonra bari burada çalmayayım." der. "Karnım doydu şimdi, gideyim başka yerde çalayım." der mesela. İnsan öyle bekliyor. "Karnım doydu şimdi, gideyim başka yerde çalayım." der mesela. İnsan öyle bekliyor. Tabii hırsızdan beklenmez de... Ama o kimsenin demek ki kalbi doğru değilmiş.Tabii hırsızdan beklenmez de... Ama o kimsenin demek ki kalbi doğru değilmiş. Hani dış görünüşü itibariyle şöyle böyle görünüyormuş ama kalbi doğru değilmiş. Hani dış görünüşü itibariyle şöyle böyle görünüyormuş ama kalbi doğru değilmiş.

Kalp eğri oldu mu bir işe yaramaz. Dışından yüzüne güler. Ona derler ki; Kalp eğri oldu mu bir işe yaramaz. Dışından yüzüne güler. Ona derler ki;

"Dışı kuzu gibi, içi kurt gibi." "Koyun postuna bürünmüş kurt." derler. "Dışı kuzu gibi, içi kurt gibi."

"Koyun postuna bürünmüş kurt." derler.

Masallardaki gibi. Sen onu koyun postunu üstüne sardığı içinMasallardaki gibi. Sen onu koyun postunu üstüne sardığı için kuzu sanırsın ama koca koca dişleri vardır, fırsat buldu mu seni parçalayacak.kuzu sanırsın ama koca koca dişleri vardır, fırsat buldu mu seni parçalayacak. Allah böylelerinden cümlemizi korusun. Biz müslümanlar biraz safızdır.Allah böylelerinden cümlemizi korusun.

Biz müslümanlar biraz safızdır.
Yani saflık, aptallık mânasına ama... Aslında biz aldanmıyoruz; bizi aldatan aldanıyor. Yani saflık, aptallık mânasına ama... Aslında biz aldanmıyoruz; bizi aldatan aldanıyor. İşin aslı odur. Bizim yüzümüz tutmaz, biz güzel huyluyuz, misafirperverlik etmek isteriz,İşin aslı odur. Bizim yüzümüz tutmaz, biz güzel huyluyuz, misafirperverlik etmek isteriz, hayır yapmak isteriz, yüreğimiz dayanamaz, merhametliyiz; o adam bizi istismar eder,hayır yapmak isteriz, yüreğimiz dayanamaz, merhametliyiz; o adam bizi istismar eder, aldatır, merhametimizi suistimal eder. Eh, ne yapalım... aldatır, merhametimizi suistimal eder. Eh, ne yapalım...

Kim kimi aldattı? O beni aldattı. Aslında o kendisini aldatıyor, yazık... Kim kimi aldattı?

O beni aldattı. Aslında o kendisini aldatıyor, yazık...

İşte bir insanın kalbinin de temiz olması lazım. İyi niyetli olması lazım.İşte bir insanın kalbinin de temiz olması lazım. İyi niyetli olması lazım. Kalbinde niyetinin halis olması lazım. Dış görünüşü başka, içi başka olmaması lazım. Kalbinde niyetinin halis olması lazım. Dış görünüşü başka, içi başka olmaması lazım.

Eğer yemini doğruysa, sözü sadıksa ve kalbi de doğruysa; güzel sözler söylüyor amaEğer yemini doğruysa, sözü sadıksa ve kalbi de doğruysa; güzel sözler söylüyor ama içinden kötü değil, içi de güzel... Ve affe batnuhû ve fercuhû. "Karnı ve ferci de afif ise." içinden kötü değil, içi de güzel...

Ve affe batnuhû ve fercuhû. "Karnı ve ferci de afif ise."

Karnı afif ne demek? İnsanın karnının iffetli olması ne demek? Karnı afif ne demek? İnsanın karnının iffetli olması ne demek?

Midesine haram lokma sokmuyorsa.Midesine haram lokma sokmuyorsa. Her hafta söylesek yeridir çünkü her hafta biz çalışıyoruz, para kazanıyoruz; Her hafta söylesek yeridir çünkü her hafta biz çalışıyoruz, para kazanıyoruz; bu hakikatin her hafta bizim gözümüzün önünden gitmemesi lazım. bu hakikatin her hafta bizim gözümüzün önünden gitmemesi lazım.

Bir haram lokma yiyen insanın 40 gece namazı kabul olmuyor, 40 sabah ettiği dua kabul olmuyor. Bir haram lokma yiyen insanın 40 gece namazı kabul olmuyor, 40 sabah ettiği dua kabul olmuyor.

Bir ay on gün, arkadaşlar. Bir ay on gün, arkadaşlar.

Her haram lokmadan insanda et hâsıl olurmuş. Her haram lokmadan insanda et hâsıl olurmuş.

"Canım bir lokmadan olmaz." "Olur." diyor Peygamber Efendimiz."Canım bir lokmadan olmaz."

"Olur." diyor Peygamber Efendimiz.
Her lokmadan yine bir parça et hâsıl olur ve onu ancak cehennem temizler.Her lokmadan yine bir parça et hâsıl olur ve onu ancak cehennem temizler. Yani haram bitti mi insanın vücudunda, ondan dolayı yanacak, cehenneme girecek demek. Yani haram bitti mi insanın vücudunda, ondan dolayı yanacak, cehenneme girecek demek.

Lokmamızın helal olması lazım. Lokmamızın helal olması lazım.

"Efendim, herkes yazlığa gidiyor, altında mercedesi var, güzel giyiniyor, kebaplar, baklavalar,"Efendim, herkes yazlığa gidiyor, altında mercedesi var, güzel giyiniyor, kebaplar, baklavalar, kaymaklar, çörekler, börekler, kızarmış tavuklar gelsin, gitsin...kaymaklar, çörekler, börekler, kızarmış tavuklar gelsin, gitsin... Bizim evimizde tuzla ekmek var." O daha iyi. O helal lokma daha iyi.Bizim evimizde tuzla ekmek var."

O daha iyi. O helal lokma daha iyi.
Ötekisi onu cehenneme hazırlıyor. Cehenneme lokma oluyor o. Ötekisi onu cehenneme hazırlıyor. Cehenneme lokma oluyor o. Semiriyor, semiriyor, semiriyor, cehennemde kebap olacak. Helal lokma daha iyi. Semiriyor, semiriyor, semiriyor, cehennemde kebap olacak. Helal lokma daha iyi.

Karnının iffetli olması bu. Ferc ne demek? Karnının iffetli olması bu.

Ferc ne demek?

Ferc de aslında, kelime başka mâna fakat tenasül aleti mânasına geliyor. Ferc de aslında, kelime başka mâna fakat tenasül aleti mânasına geliyor.

O da neden, onun iffetli olması ne demek? O da neden, onun iffetli olması ne demek?

O da nâmahreme kuşak çözmeyecek, iffetsizlik yapmayacak, -açıkçası- zina etmeyecek demek. O da nâmahreme kuşak çözmeyecek, iffetsizlik yapmayacak, -açıkçası- zina etmeyecek demek.

Affe batnuhû ve fercuhû. "Haram lokma yemiyor ve zina etmiyor ise."Affe batnuhû ve fercuhû. "Haram lokma yemiyor ve zina etmiyor ise." Fe-zâlike mine'r-râsihîne fi'l-ilm. "O zaman işte bu kimseFe-zâlike mine'r-râsihîne fi'l-ilm. "O zaman işte bu kimse ilimde rusuh peyda etmiş râsih alimlerdendir." Hadii, hiç kitap okumadı bu adam! ilimde rusuh peyda etmiş râsih alimlerdendir."

Hadii, hiç kitap okumadı bu adam!

Kitap okumadı ama kitapları okusaydı ne olacaktı? Bu olacaktı işte.Kitap okumadı ama kitapları okusaydı ne olacaktı?

Bu olacaktı işte.
Kitapları okusaydın, İslâm'ı iyi anlasaydın böyle yapacaktın zaten. Kitapları okusaydın, İslâm'ı iyi anlasaydın böyle yapacaktın zaten.

Kitaplar neden yazılmış? Hocalar niye vaaz ediyor? Kitaplar neden yazılmış? Hocalar niye vaaz ediyor?

Hadisler dinlensin, hoşça vakit geçsin, tamam. Hadisler dinlensin, hoşça vakit geçsin, tamam.

Hayır, bize netice lazım. Hayatımızı nasıl süreceğiz? Hayır, bize netice lazım.

Hayatımızı nasıl süreceğiz?

Yemin edersek yerine getireceğiz. Söz söylersek doğru konuşacağız.Yemin edersek yerine getireceğiz. Söz söylersek doğru konuşacağız. Kalbimiz temiz ve pak olacak, eğri büğrü olmayacak. Kalbimiz temiz ve pak olacak, eğri büğrü olmayacak. İçimizde başkasına kötü niyet beslemeyeceğiz. İçimizde başkasına kötü niyet beslemeyeceğiz. Kimseye yan bakmayacağız. Kimsenin arkasından şöyle olmayacağız, böyle olmayacağız.Kimseye yan bakmayacağız. Kimsenin arkasından şöyle olmayacağız, böyle olmayacağız. Helal lokma yiyeceğiz. Namusumuzu temiz tutacağız. İşte ilimde rusuh peyda etmiş insan budur. Helal lokma yiyeceğiz. Namusumuzu temiz tutacağız. İşte ilimde rusuh peyda etmiş insan budur.

"E hocam, filanca adamı ben biliyorum, şu kadar yüz bin sayfa okumuş."E hocam, filanca adamı ben biliyorum, şu kadar yüz bin sayfa okumuş. Bu kadar cilt kitabı var. Şu kadar bilgili. Konuştuğu zaman sekiz saat isterse konuşur." Bu kadar cilt kitabı var. Şu kadar bilgili. Konuştuğu zaman sekiz saat isterse konuşur."

Nasıl yaşıyor, sen onu söyle. "İslâmî yaşamıyor hocam. Ahlâkî yaşamıyor." Nasıl yaşıyor, sen onu söyle.

"İslâmî yaşamıyor hocam. Ahlâkî yaşamıyor."

E cahil, bilmiyor ki bu gidişin sonucu cehennemdir. Ötekisi biliyor. E cahil, bilmiyor ki bu gidişin sonucu cehennemdir.

Ötekisi biliyor.

Biliyor musunuz, cennete böyle illa mercedesle gidilmeyecek ki.Biliyor musunuz, cennete böyle illa mercedesle gidilmeyecek ki. Yani cennete fakir bir insan da gidecek. Belki fakirler daha önce gidecek. Yani cennete fakir bir insan da gidecek. Belki fakirler daha önce gidecek.

Allah indinde insanların en makbulü kimdir?Allah indinde insanların en makbulü kimdir? Rütbesi çok olan değil, mevkii yüksek olan değil, büyük unvanlara sahip olan değil,Rütbesi çok olan değil, mevkii yüksek olan değil, büyük unvanlara sahip olan değil, kavim ve kabilesi geniş olan değil, şu kadar adamı var, şu kadar köy emrinde,kavim ve kabilesi geniş olan değil, şu kadar adamı var, şu kadar köy emrinde, bu kadar ordu emrinde; böyle kimseler değil.bu kadar ordu emrinde; böyle kimseler değil. Belki bu dünyanın hükümdarları âhirette köle gibi olacak.Belki bu dünyanın hükümdarları âhirette köle gibi olacak. Belki bu dünyanın köleleri âhirette hükümdar gibi olacak.Belki bu dünyanın köleleri âhirette hükümdar gibi olacak. Belki o hükümdarlar o kölelerine âhirette "Keşke hizmet edebilsek." diye temenni edecekler amaBelki o hükümdarlar o kölelerine âhirette "Keşke hizmet edebilsek." diye temenni edecekler ama cehennemden çıkmayacak ki oraya gitsin de hizmet etsin.cehennemden çıkmayacak ki oraya gitsin de hizmet etsin. Onun için akıllı insan nefsini zapt u rapt altına alır, cenneti kazanmaya çalışır. Onun için akıllı insan nefsini zapt u rapt altına alır, cenneti kazanmaya çalışır.

İlim, cenneti kazanma ilmidir. Ben cenneti kazanamadıktan sonra o ilme ilim mi derim? İlim, cenneti kazanma ilmidir.

Ben cenneti kazanamadıktan sonra o ilme ilim mi derim?

Öğrenmiş, öğrenmiş, öğrenmiş... İlim kitaplarda da var, sandıklarda da var, raflarda da var.Öğrenmiş, öğrenmiş, öğrenmiş... İlim kitaplarda da var, sandıklarda da var, raflarda da var. Ondan sonra daha acısını söyleyeyim; Avrupalı müsteşriklerde de var. Ondan sonra daha acısını söyleyeyim; Avrupalı müsteşriklerde de var. Adam "hıristiyanım" diyor, adam "dinsizim" diyor ama inceliyor, bir eser neşredebiliyor,Adam "hıristiyanım" diyor, adam "dinsizim" diyor ama inceliyor, bir eser neşredebiliyor, bizim İslâmî eserlerden bile neşredebiliyor.bizim İslâmî eserlerden bile neşredebiliyor. Büyük mutasavvıflardan birisi var, bir Yahudi terceme etmiş. Yahudiliğini bırakmamış ki adam. Büyük mutasavvıflardan birisi var, bir Yahudi terceme etmiş. Yahudiliğini bırakmamış ki adam. Tefsirlerden, tarih kitaplarından, tasavvuf kitaplarından Hıristiyanlığı,Tefsirlerden, tarih kitaplarından, tasavvuf kitaplarından Hıristiyanlığı, taassubu böyle bütün şiddetiyle devam ettiği halde öyle eserler telif etmiş olan kimseler var.taassubu böyle bütün şiddetiyle devam ettiği halde öyle eserler telif etmiş olan kimseler var. Bilgisi senden fazladır. Arapça'yı senden daha iyi konuşur. Bilgisi senden fazladır. Arapça'yı senden daha iyi konuşur.

"Hocam Arapça konuşan var mı?" Tabii hıristiyan Araplar var, dinsizler var. "Hocam Arapça konuşan var mı?"

Tabii hıristiyan Araplar var, dinsizler var.

Biz küçükken, mektepte okurken filan öyle sanıyorduk ki burada birisini Arapça konuşur gördük mü es-selâmü aleyküm diyorduk; Biz küçükken, mektepte okurken filan öyle sanıyorduk ki burada birisini Arapça konuşur gördük mü es-selâmü aleyküm diyorduk; adam bize bir ters bakıyordu. adam bize bir ters bakıyordu.

Ya selam verdim, ne diye ters bakıyorsun? Ya selam verdim, ne diye ters bakıyorsun?

Haa, anlıyorduk; hıristiyanmış, bizim müslüman olduğumuza kızıyor. Haa, anlıyorduk; hıristiyanmış, bizim müslüman olduğumuza kızıyor. Başında sarık var, sivri, "Hah, bu sarıklı, müslüman galiba. es-Selâmü aleyküm." diyoruz. Başında sarık var, sivri, "Hah, bu sarıklı, müslüman galiba. es-Selâmü aleyküm." diyoruz. Yorgun öküzün sabana baktığı gibi bakıyor. Kim bu? "Haa Hintliymiş, Hinduymuş.Yorgun öküzün sabana baktığı gibi bakıyor.

Kim bu?

"Haa Hintliymiş, Hinduymuş.
O sarık onların baş örtme şekliymiş. Ben onu müslüman sanmışım." O sarık onların baş örtme şekliymiş. Ben onu müslüman sanmışım."

Adam müslüman değil. Şekil önemli değil; mevki, makam önemli değil. Adam müslüman değil.

Şekil önemli değil; mevki, makam önemli değil.

Demek ki asıl ilim neymiş? İnsanı cennete götürecek olan bilgiymiş. Demek ki asıl ilim neymiş?

İnsanı cennete götürecek olan bilgiymiş.

Cennete götürmedikten sonra o bilgi...Cennete götürmedikten sonra o bilgi... Cennete götürecek şeyleri bilemedikten sonra o insan alim değil demek;Cennete götürecek şeyleri bilemedikten sonra o insan alim değil demek; daha cennetin yolunu biliyor, yanlış yol tutturmuş. daha cennetin yolunu biliyor, yanlış yol tutturmuş.

Şeyh Sâdi-i Şirâzî; "Hey hacı efendi! Korkarım ki bu gidişle sen hiç hacca varamayacaksın." diyor. Şeyh Sâdi-i Şirâzî; "Hey hacı efendi! Korkarım ki bu gidişle sen hiç hacca varamayacaksın." diyor.

Neden? Çünkü yolunu ters tutturmuşsun, ters istikamete gidiyorsun; Neden?

Çünkü yolunu ters tutturmuşsun, ters istikamete gidiyorsun;

"Bu taraf Türkistan istikameti, hac tarafı değil." diyor. "Bu taraf Türkistan istikameti, hac tarafı değil." diyor.

Yönünü terse dönmüşsün, hacca gidilir mi ters giderken? Gidilmez. Yönünü terse dönmüşsün, hacca gidilir mi ters giderken?

Gidilmez.

Yönünü doğrultacak. Yönü yanlış, gidiyor gidiyor… Cihat ederler…Yönünü doğrultacak. Yönü yanlış, gidiyor gidiyor…

Cihat ederler…
Çok cihat edenler var; terliyor, buralarından böyle ter dökülüyor. Çok cihat edenler var; terliyor, buralarından böyle ter dökülüyor.

Peygamber Efendimiz bildirmiş; tücâhidûne fî gayri sebîlillâh. Peygamber Efendimiz bildirmiş; tücâhidûne fî gayri sebîlillâh. "Allah'tan gayri yolda, Allah'ın yolundan gayrı yolda cihat edeceksiniz." "Allah'tan gayri yolda, Allah'ın yolundan gayrı yolda cihat edeceksiniz."

Gelmiş bizim İstanbul Hukuk Fakültesi'nde okuyan bir talebe... Gelmiş bizim İstanbul Hukuk Fakültesi'nde okuyan bir talebe...

Biz [Mehmed Zahid] Hocamız rahmetullahi aleyh ile Ankara'ya gidiyorduk, Biz [Mehmed Zahid] Hocamız rahmetullahi aleyh ile Ankara'ya gidiyorduk, Düzce'de bir köyde bizi misafir ettiler.Düzce'de bir köyde bizi misafir ettiler. Yol üstünde, Hocamız -yaşlı- yoruldu. Misafir olduk. Başkaları da toplandı. Adam ağlayarak anlattı; Yol üstünde, Hocamız -yaşlı- yoruldu. Misafir olduk. Başkaları da toplandı. Adam ağlayarak anlattı;

-Seneler önce, Hocamız'ın sağlığında olmuş bir şey.- "Benim oğlum hukuk fakültesinde talebe idi..." -Seneler önce, Hocamız'ın sağlığında olmuş bir şey.-

"Benim oğlum hukuk fakültesinde talebe idi..."

Gelmiş demiş ki; "Baba senden utanıyorum ben." "Oğlum niye utanıyorsun?" Gelmiş demiş ki;

"Baba senden utanıyorum ben."

"Oğlum niye utanıyorsun?"

"Biz fakültede devrim andı içtik, hepimiz ilericiyiz."Biz fakültede devrim andı içtik, hepimiz ilericiyiz. Sen benim kız kardeşimi müslüman tutuyorsun, tesettürlü tutuyorsun; utanıyorum senden!" demiş. Sen benim kız kardeşimi müslüman tutuyorsun, tesettürlü tutuyorsun; utanıyorum senden!" demiş.

"Vah evladım, ben seni okutmak için tarlamı satmıştım, bunun için mi satmışım demek ki?" demiş. "Vah evladım, ben seni okutmak için tarlamı satmıştım, bunun için mi satmışım demek ki?" demiş.

Asıl ilim, âhireti insana kazandıran ilimdir; gerisi laftan ibarettir. Asıl ilim, âhireti insana kazandıran ilimdir; gerisi laftan ibarettir.

Ve'r-râsihûne fi'l-ilmi yekûlûne âmennâ bihî küllün min indi rabbinâ. Ve'r-râsihûne fi'l-ilmi yekûlûne âmennâ bihî küllün min indi rabbinâ.

Allahu Teâlâ hazretlerinin Kur'ân-ı Kerîm'indeki âyetlerinin mânasını kimler bilir? Allahu Teâlâ hazretlerinin Kur'ân-ı Kerîm'indeki âyetlerinin mânasını kimler bilir?

Allahu Teâlâ hazretleri bilir. Ondan sonra ilimde rusuh peyda etmiş insanlar da derler ki; Allahu Teâlâ hazretleri bilir. Ondan sonra ilimde rusuh peyda etmiş insanlar da derler ki;

"Biz inandık, hepsi Rabbimiz'in indinden gelmiştir." "Biz inandık, hepsi Rabbimiz'in indinden gelmiştir."

Tevile sapıp da kendi akıllarından bir şeyler uydurmazlar. Onun da tehlikesini bilirler. Tevile sapıp da kendi akıllarından bir şeyler uydurmazlar. Onun da tehlikesini bilirler. Yani kim âyet-i kerîme üzerinde kendi fikriyle bir şey ileri sürerse, Yani kim âyet-i kerîme üzerinde kendi fikriyle bir şey ileri sürerse, o da Allahu Teâlâ hazretlerinin murad etmediği bir şeyi söylerse en büyük suçu işliyor.o da Allahu Teâlâ hazretlerinin murad etmediği bir şeyi söylerse en büyük suçu işliyor. Âl-i İmrân sûresinin başında geçiyor bu tabir, oradan hatırlayın. Âl-i İmrân sûresinin başında geçiyor bu tabir, oradan hatırlayın.

Demek ki asıl ilim, insanı cennete götürmeye yarayacak bilgiymiş. Demek ki asıl ilim, insanı cennete götürmeye yarayacak bilgiymiş.

Bu da insanda nasıl tezahür edecek? Yemin ettiği zaman sözünde duracak, yeminini îfâ edecek. Bu da insanda nasıl tezahür edecek?

Yemin ettiği zaman sözünde duracak, yeminini îfâ edecek.
Konuştuğu zaman doğru konuşacak. Kalbi pak olacak. Helal lokma yiyecek ve namusunu koruyacak.Konuştuğu zaman doğru konuşacak. Kalbi pak olacak. Helal lokma yiyecek ve namusunu koruyacak. Namus korumak. "Hocam, hiç yabancıya gitmedim."Namus korumak. "Hocam, hiç yabancıya gitmedim." Gitmedin ama gözle, onlar süsleniyorlar, püsleniyorlar, sen de bir bakıyorsun, Gitmedin ama gözle, onlar süsleniyorlar, püsleniyorlar, sen de bir bakıyorsun, bir daha bakıyorsun, bir daha bakıyorsun... Ona da "göz zinası" derler. Olmaz. bir daha bakıyorsun, bir daha bakıyorsun... Ona da "göz zinası" derler.

Olmaz.

"O öyle yapmış." O günaha girecek, sen de bakmayacaksın, sen de gözünü kollayacaksın."O öyle yapmış."

O günaha girecek, sen de bakmayacaksın, sen de gözünü kollayacaksın.
Eline hakim olacaksın, gözüne hakim olacaksın. Yapabilirsen öyle olacak. Eline hakim olacaksın, gözüne hakim olacaksın. Yapabilirsen öyle olacak.

Helal lokma, çok zor... Herkes şimdi paranın nereden çok geldiğine bakıyor.Helal lokma, çok zor... Herkes şimdi paranın nereden çok geldiğine bakıyor. Bir yerden bir küçücük bir kâr oldu mu; kanun, adalet, hak, dürüstlük,Bir yerden bir küçücük bir kâr oldu mu; kanun, adalet, hak, dürüstlük, namusluluk filan hepsini bir tarafa bırakıyor, o para gelsin.namusluluk filan hepsini bir tarafa bırakıyor, o para gelsin. Hem de bir çaresini buluyor, tevilini buluyor. Bizim o taraflarda derler ki; Hem de bir çaresini buluyor, tevilini buluyor. Bizim o taraflarda derler ki;

"Kedi enciğini yiyeceği zaman fareye benzetir." Yahu insan kendi yavrusunu yer mi? "Kedi enciğini yiyeceği zaman fareye benzetir."

Yahu insan kendi yavrusunu yer mi?

İnsan yemez ama kedi yer. Kedi bazen kendi yavrusunu yer. Nasıl yer? İnsan yemez ama kedi yer. Kedi bazen kendi yavrusunu yer.

Nasıl yer?

Atalarımız öyle atasözü söylemiş; "Kedi enciğini yiyeceği zaman fareye benzetir, öyle yer." Atalarımız öyle atasözü söylemiş;

"Kedi enciğini yiyeceği zaman fareye benzetir, öyle yer."

Bazı insanlar da haramı yiyeceği zaman tevil ediyor. Bazı insanlar da haramı yiyeceği zaman tevil ediyor. Haram işte, yememesi lazım ama bir çaresini biliyor, bir punduna getiriyor,Haram işte, yememesi lazım ama bir çaresini biliyor, bir punduna getiriyor, onu olabilecek bir meşru şeymiş gibi gösteriyor, yiyor. Halbuki öyle olmaması lazım. onu olabilecek bir meşru şeymiş gibi gösteriyor, yiyor. Halbuki öyle olmaması lazım.

Ashâb-ı kirâm; "Biz harama düşmenin korkusundan dokuz çeşit helalden bile uzak dururduk." diyor.Ashâb-ı kirâm; "Biz harama düşmenin korkusundan dokuz çeşit helalden bile uzak dururduk." diyor. Bir harama düşmenin korkusundan... Yani on tane mesele ile karşılaşmışsa dokuz tanesindeBir harama düşmenin korkusundan... Yani on tane mesele ile karşılaşmışsa dokuz tanesinde "Aman aman yapmayayım!" diye vazgeçmiş, en ihtiyatlı gördüğü bir tanesini yapmış."Aman aman yapmayayım!" diye vazgeçmiş, en ihtiyatlı gördüğü bir tanesini yapmış. Yani onda dokuz ihtiyat etmiş. O kadar ince eleyip sık dokumuş. Bizimkiler şimdi; Yani onda dokuz ihtiyat etmiş. O kadar ince eleyip sık dokumuş.

Bizimkiler şimdi;

"Bu haram." diyorsun; "Sen getir, ben yiyeyim." diyor. "Doğru değil." diyorsun; "Bu haram." diyorsun;

"Sen getir, ben yiyeyim." diyor.

"Doğru değil." diyorsun;

"Sen getir, ben yiyeyim." diyor. Bir de senin yemediğin haramı o da yemesin diye "Sen getir, ben yiyeyim." diyor.

Bir de senin yemediğin haramı o da yemesin diye
bir de muhafızlık yapmak zorunda kalıyorsun. Faiz yemeyeceksin, yedirmeyeceksin.bir de muhafızlık yapmak zorunda kalıyorsun. Faiz yemeyeceksin, yedirmeyeceksin. Olmaz, yerine varsın, asıl bulsun diye, uğraşacağım diye,Olmaz, yerine varsın, asıl bulsun diye, uğraşacağım diye, başkasının eline düşmesin diye uğraşmak zorunda kalıyorsun. başkasının eline düşmesin diye uğraşmak zorunda kalıyorsun.

Allah cümlemize hakiki iman versin ve hakiki imanın gereği olan böyle güzel huylar nasip etsin. Allah cümlemize hakiki iman versin ve hakiki imanın gereği olan böyle güzel huylar nasip etsin.

Bu dünyaya insan tamah etti de istedi mi, bu dünya sevgisi insana çok hatalar yaptırır.Bu dünyaya insan tamah etti de istedi mi, bu dünya sevgisi insana çok hatalar yaptırır. Âhireti istedi mi, çok şeylerden vazgeçer insan ama kazanır. Kim böyle yaparsa dinini korur. Âhireti istedi mi, çok şeylerden vazgeçer insan ama kazanır. Kim böyle yaparsa dinini korur. Peygamber Efendimiz; "Şüpheliden kaçan dinini korur." diyor. Peygamber Efendimiz; "Şüpheliden kaçan dinini korur." diyor.

Şüpheliden uzak duran dinini korumuş olur.Şüpheliden uzak duran dinini korumuş olur. Aksi takdirde o şüpheliyi işle, bu şüpheliyi işle derken iş karışır. Aksi takdirde o şüpheliyi işle, bu şüpheliyi işle derken iş karışır.

Men basata rıdâhu ve keffe gadabahû ve bezele mağrûfehû ve eddâ emânetehûMen basata rıdâhu ve keffe gadabahû ve bezele mağrûfehû ve eddâ emânetehû ve vasala rahimehû fe-hüve fî nurullâhi'l-a'zamu. ve vasala rahimehû fe-hüve fî nurullâhi'l-a'zamu.

Bu da ahlâkla ilgili bir hadîs-i şerîf.Bu da ahlâkla ilgili bir hadîs-i şerîf. İbn Ebi'd-dünyâ ve Deylemî Hz. Ali Efendimiz'den rivayet etmişler.İbn Ebi'd-dünyâ ve Deylemî Hz. Ali Efendimiz'den rivayet etmişler. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men basata rıdâhu ve keffe gadabahû. "Kim rızasını yayarsa, gazabını çekerse." Men basata rıdâhu ve keffe gadabahû. "Kim rızasını yayarsa, gazabını çekerse." Ve bezele mağrûfehû. "İyiliğini çok çok yaparsa, saçarcasına bezlederse."Ve bezele mağrûfehû. "İyiliğini çok çok yaparsa, saçarcasına bezlederse." Ve eddâ emânetehû. "Emanetini yerine verirse, edâ ederse, iade ederse."Ve eddâ emânetehû. "Emanetini yerine verirse, edâ ederse, iade ederse." Ve vasala rahimehû. "Akrabasına bağlantısını kurarsa." Fe-hüve nurullâhi'l-a'zam.Ve vasala rahimehû. "Akrabasına bağlantısını kurarsa." Fe-hüve nurullâhi'l-a'zam. "O, Allah'ın en büyük nurudur." Yeryüzünde gezen ayaklı nurdur."O, Allah'ın en büyük nurudur."

Yeryüzünde gezen ayaklı nurdur.
Hem de nurullâhi'l-a'zam, Allah'ın en yüksek nurudur, en büyük nurudur. Hem de nurullâhi'l-a'zam, Allah'ın en yüksek nurudur, en büyük nurudur. Veyahut "âzam" sıfatı Allah'a gidiyorsa; en büyük olan Allah'ın,Veyahut "âzam" sıfatı Allah'a gidiyorsa; en büyük olan Allah'ın, hiçbir şeyle mukayese kabul etmeyecek kadar yüce olanhiçbir şeyle mukayese kabul etmeyecek kadar yüce olan Allah'ın, azamet sahibi olan Allah'ın yeryüzünde nurudur. Çok büyük bir sıfat. Allah'ın, azamet sahibi olan Allah'ın yeryüzünde nurudur. Çok büyük bir sıfat.

Şimdi tahkik edelim biraz, genişletelim. Şimdi tahkik edelim biraz, genişletelim.

Rızasını yayarsa, yani rızası azıcık değil, geniş, hoşnut oluyor. İnsanlara, herkese hoş bakmış. Rızasını yayarsa, yani rızası azıcık değil, geniş, hoşnut oluyor. İnsanlara, herkese hoş bakmış. Mesela Yunus Emre ne demiş; Yaratılanı hoş gör Yaradan'dan ötürü. Mesela Yunus Emre ne demiş;

Yaratılanı hoş gör

Yaradan'dan ötürü.

"Bırak, öyle ufak tefek işlerle uğraşma. Hoş görüver gitsin."Bırak, öyle ufak tefek işlerle uğraşma. Hoş görüver gitsin. Ne olacak yani, iki paralık dünya..." demiş. Rızasını yaymış. Herkese karşı hoşnut. Ne olacak yani, iki paralık dünya..." demiş. Rızasını yaymış. Herkese karşı hoşnut.

Bir başka şair çıkmış; "Yâ Rabbi! Senden bana ne geldiyse hoş; Bir başka şair çıkmış;

"Yâ Rabbi! Senden bana ne geldiyse hoş;
ister bana kaftan gönder, ister kefen gönder, razıyım.ister bana kaftan gönder, ister kefen gönder, razıyım. İster hoşluk gelsin, ister cefa gelsin, ona da razıyım. Neylerse güzel eyler." diyor. İster hoşluk gelsin, ister cefa gelsin, ona da razıyım. Neylerse güzel eyler." diyor.

Gönlü hoş; adama ne yapsan dokunmayacak, her şeye bir çare bulacak, tatlı... Gönlü hoş; adama ne yapsan dokunmayacak, her şeye bir çare bulacak, tatlı...

Rızası geniş, daracık değil, yayılmış. Basata, yaymak demek.Rızası geniş, daracık değil, yayılmış. Basata, yaymak demek. Hani halıyı yayıyorsun, etrafa yay, üstüne insan oturuyor. Hani halıyı yayıyorsun, etrafa yay, üstüne insan oturuyor. Rızasını öyle yaymış; her tarafa, herkese karşı öyle. Rızasını öyle yaymış; her tarafa, herkese karşı öyle. Dostunu seviyor, ondan razı. Düşmanına da "Allah ona da hidayet versin." diyor,Dostunu seviyor, ondan razı. Düşmanına da "Allah ona da hidayet versin." diyor, ona da menfi bir şey demiyor. "Eh işte, insan zayıftır, yapmış.ona da menfi bir şey demiyor.

"Eh işte, insan zayıftır, yapmış.
Allah affetsin, bir dahaki sefer yapmasın inşaallah." İçinde rızası çok, etrafa yayılıyor. Allah affetsin, bir dahaki sefer yapmasın inşaallah."

İçinde rızası çok, etrafa yayılıyor.

Ve keffe gadabahû. "Kızgınlığını da çekmiş." Ve keffe gadabahû. "Kızgınlığını da çekmiş."

Kızacak birisine, yutkunuyor. Vursa patlatacak, pazusu da kuvvetli ama yutkunuyor, yapmıyor;Kızacak birisine, yutkunuyor. Vursa patlatacak, pazusu da kuvvetli ama yutkunuyor, yapmıyor; tutmuş, alıkoymuş. İnsanlara gazap edip de canlarına okumuyor; tutuyor, kendisine hakim oluyor. tutmuş, alıkoymuş. İnsanlara gazap edip de canlarına okumuyor; tutuyor, kendisine hakim oluyor.

Birisi gelmiş Hz. Ömer radıyallahu anh'ın meclisinde... İbn Abbas radıyallahu anhümâ getirmiş. Birisi gelmiş Hz. Ömer radıyallahu anh'ın meclisinde... İbn Abbas radıyallahu anhümâ getirmiş.

İbn Abbas genç bir delikanlıydı. Hz. Ömer onu bilgisi çok diye yanından ayırmazdı,İbn Abbas genç bir delikanlıydı. Hz. Ömer onu bilgisi çok diye yanından ayırmazdı, "Gel bakalım." diye yanında oturturdu. O da bir şahsı getirmiş."Gel bakalım." diye yanında oturturdu. O da bir şahsı getirmiş. Adamcağız demek ki çok bilgili, liyakatli bir kimse değil; meclise girince büyük kimseler,Adamcağız demek ki çok bilgili, liyakatli bir kimse değil; meclise girince büyük kimseler, halife, ulemâ filan; akılcağızı o kadar çalışmış demek ki, Hz. Ömer'i tenkide kalkmış, demiş ki; halife, ulemâ filan; akılcağızı o kadar çalışmış demek ki, Hz. Ömer'i tenkide kalkmış, demiş ki;

"Ya Ömer, bize hiç adalet etmiyorsun!" "Ya Ömer, bize hiç adalet etmiyorsun!"

Hz. Ömer adaletiyle meşhur bir insan; geceleri uyku uyumuyor,Hz. Ömer adaletiyle meşhur bir insan; geceleri uyku uyumuyor, Allah korkusundan yanaklarından ağlaya ağlaya gözyaşları iz yapmış bir insan.Allah korkusundan yanaklarından ağlaya ağlaya gözyaşları iz yapmış bir insan. Cennetle müjdelenmiş bir insan. "Sen bize adalet etmedin, etmiyorsun." demiş. Cennetle müjdelenmiş bir insan.

"Sen bize adalet etmedin, etmiyorsun." demiş.

Hz. Ömer de sinirli bir insan, yani gazabı çok olan bir insan; Hz. Ömer de sinirli bir insan, yani gazabı çok olan bir insan; "Şöyle yerinden bir doğrulmuş, şunu bir yakalayayım da benzeteyim!" diye... "Şöyle yerinden bir doğrulmuş, şunu bir yakalayayım da benzeteyim!" diye...

Dövecek ama İbn Abbas demiş ki; Dövecek ama İbn Abbas demiş ki;

"Ey halife biliyorsun, Kur'ân-ı Kerîm'de; Ve a'rıd ani'l-câhilîn. 'Cahillerden yüz çevirin.' buyurdu"Ey halife biliyorsun, Kur'ân-ı Kerîm'de;

Ve a'rıd ani'l-câhilîn. 'Cahillerden yüz çevirin.' buyurdu
Allahu Teâlâ hazretleri. Bu da cahildir." demiş. Hz. Ömer oturuvermiş. Yani kalkıp dövecekken...Allahu Teâlâ hazretleri. Bu da cahildir." demiş.

Hz. Ömer oturuvermiş. Yani kalkıp dövecekken...
Döver de, dövebilir. Döver de, dövebilir.

Peygamber Efendimiz bir keresinde dedi ki; Men kâle lâ ilâhe illallah dehale'l-cennete.Peygamber Efendimiz bir keresinde dedi ki;

Men kâle lâ ilâhe illallah dehale'l-cennete.
"Kim lâ ilâhe illallah demişse cennete girecek." "Kim lâ ilâhe illallah demişse cennete girecek."

Ebû Hüreyre radıyallahu anh; "Müjdeleyeyim mi yâ Resûlallah?" dedi. Ebû Hüreyre radıyallahu anh; "Müjdeleyeyim mi yâ Resûlallah?" dedi.

"Git müjdele." dedi. Resûlullah Efendimiz'in yanından çıktı,"Git müjdele." dedi.

Resûlullah Efendimiz'in yanından çıktı,
ilk karşılaştığı kimse Hz. Ömer, dedi ki; ilk karşılaştığı kimse Hz. Ömer, dedi ki;

"Yâ Ömer! Müjdeler olsun ki lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek." deyince"Yâ Ömer! Müjdeler olsun ki lâ ilâhe illallah diyen cennete girecek." deyince Hz. Ömer Efendimiz bir patlatmış, onu yere oturtmuş.Hz. Ömer Efendimiz bir patlatmış, onu yere oturtmuş. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ı yere yıkmış. Dönmüş gelmiş Resûlullah'a, boynu bükük,Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ı yere yıkmış. Dönmüş gelmiş Resûlullah'a, boynu bükük, şikâyet ediyor, diyor ki; "Yâ Resûlallah! Sen 'Bildir.' dedin,şikâyet ediyor, diyor ki;

"Yâ Resûlallah! Sen 'Bildir.' dedin,
ben Hz. Ömer'e bildirdim, böyle yaptı." ben Hz. Ömer'e bildirdim, böyle yaptı."

Hz. Ömer de arkasından gelmiş, özür de dilemiyor, saf insanlar bunlar, diyor ki; Hz. Ömer de arkasından gelmiş, özür de dilemiyor, saf insanlar bunlar, diyor ki;

"Yâ Resûlallah! İnsanlara bunu söylersen, izen yettekilû, güvenirler,"Yâ Resûlallah! İnsanlara bunu söylersen, izen yettekilû, güvenirler, 'Ben lâ ilâhe illallah dedim, tamam cennete gireceğim.' der, amel işlemez.'Ben lâ ilâhe illallah dedim, tamam cennete gireceğim.' der, amel işlemez. Bunlara söylemek doğru değil." Ondan vurmuş; sinirlenivermiş, küt diye vurmuş,Bunlara söylemek doğru değil."

Ondan vurmuş; sinirlenivermiş, küt diye vurmuş,
Hz. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ı yerine oturtmuş. O zayıf, naifçe bir kimse, ötekisi babayiğit. Hz. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ı yerine oturtmuş. O zayıf, naifçe bir kimse, ötekisi babayiğit.

İnsan gazabını da tutuyor. Sinirli olabilir. Rızasını yayarsa, gazabını tutarsa. İnsan gazabını da tutuyor. Sinirli olabilir. Rızasını yayarsa, gazabını tutarsa.

Peygamber Efendimiz'den bir hadîs-i şerîf de nakledivereyim, Peygamber Efendimiz'den bir hadîs-i şerîf de nakledivereyim, Ebû Dâvud ve Tirmizî'de geçen, Peygamber Efendimiz diyor ki; Ebû Dâvud ve Tirmizî'de geçen, Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Kim yerine getirmek iktidarına sahip iken kinini, gayzını yutarsa..." "Kim yerine getirmek iktidarına sahip iken kinini, gayzını yutarsa..."

Kızmış birisine, gücü kuvveti yerinde, onun gibi on tanesini pataklar, eline de geçirmiş. Kızmış birisine, gücü kuvveti yerinde, onun gibi on tanesini pataklar, eline de geçirmiş.

"Vay sen bana geçen gün böyle mi yapmıştın, gel bakalım şimdi ben senin pestilini çıkartayım!" "Vay sen bana geçen gün böyle mi yapmıştın, gel bakalım şimdi ben senin pestilini çıkartayım!"

Yapsa yapacak ama... "Gayzını, kinini kim yutarsa, tutabilirse." Yapsa yapacak ama...

"Gayzını, kinini kim yutarsa, tutabilirse."

"Kıyamet gününde Allahu Teâlâ hazretleri onu insanların başı üzerinde çağırır.""Kıyamet gününde Allahu Teâlâ hazretleri onu insanların başı üzerinde çağırır." Deâhullâhu teâlâ yevme'l-kıyâmeti alâ ruûsi'l-halâık. Deâhullâhu teâlâ yevme'l-kıyâmeti alâ ruûsi'l-halâık.

İnsanların karşısında yüksek bir yere çıkarıyor.İnsanların karşısında yüksek bir yere çıkarıyor. "Gel bakalım buraya." desek bir insana da yüksek bir yere çıkartsak,"Gel bakalım buraya." desek bir insana da yüksek bir yere çıkartsak, bütün kalabalık görse, öyle yani.bütün kalabalık görse, öyle yani. Allahu Teâlâ hazretleri o kimseyi insanların başı üzerinden çağırır, davet eder. Allahu Teâlâ hazretleri o kimseyi insanların başı üzerinden çağırır, davet eder.

Hattâ yuhayyırahû fî eyyi'l-hûri şâe. "Hadi bakalım, hûrilerden hangisini istiyorsan al." diye Hattâ yuhayyırahû fî eyyi'l-hûri şâe. "Hadi bakalım, hûrilerden hangisini istiyorsan al." diye onu muhayyer bırakır. Neden? onu muhayyer bırakır.

Neden?

Kızgınlığı vardı, Allah rızası için kızgınlığını tuttu diye mükâfat olarak Kızgınlığı vardı, Allah rızası için kızgınlığını tuttu diye mükâfat olarak Allahu Teâlâ hazretleri onu insanların huzurunda çağırır; Allahu Teâlâ hazretleri onu insanların huzurunda çağırır;

"Hadi bakalım şu hûrilerden hangisini beğeniyorsan al." der. "Hadi bakalım şu hûrilerden hangisini beğeniyorsan al." der.

İnsanın kızgınlığını tutması gerekiyor. Sonra; ve bezele mağrûfehû. "Mârufunu bezlederse." İnsanın kızgınlığını tutması gerekiyor.

Sonra; ve bezele mağrûfehû. "Mârufunu bezlederse."

Mâruf, iyilik demek. Nasıl bir iyilik? Şeriatin, aklın uygun gördüğü şey mâruftur. Mâruf, iyilik demek.

Nasıl bir iyilik?

Şeriatin, aklın uygun gördüğü şey mâruftur.

Akıl ve şeriat; "Tamam bu güzel bir şeydir, yapılsa ne iyi olur." demişse ona "mâruf" derler.Akıl ve şeriat; "Tamam bu güzel bir şeydir, yapılsa ne iyi olur." demişse ona "mâruf" derler. Mârufu bol bol yapıyor, yani sadaka veriyor, iyiliğini böyle çokça yapıyorsa. Mârufu bol bol yapıyor, yani sadaka veriyor, iyiliğini böyle çokça yapıyorsa.

Ve eddâ emânetehû. "Kendisine emanet edilen şeyi de geri aynen veriyor." Ve eddâ emânetehû. "Kendisine emanet edilen şeyi de geri aynen veriyor."

Yarısını iç etmiyor, "Telef oldu." demiyor, "Yok, ben senden öyle bir şey almadım." demiyor. Yarısını iç etmiyor, "Telef oldu." demiyor, "Yok, ben senden öyle bir şey almadım." demiyor.

Eskiden ne yapacak; insanlar bir yere seyahate filan gitti mi, götürür, bir arkadaşınaEskiden ne yapacak; insanlar bir yere seyahate filan gitti mi, götürür, bir arkadaşına "Al, bu sende emanet kalsın, gelince alırım." derdi. Geldiği zaman; ""Al, bu sende emanet kalsın, gelince alırım." derdi. Geldiği zaman; " Yok, ben senden öyle bir şey aldığımı hatırlamıyorum." derse keseler, altınlar gitti.Yok, ben senden öyle bir şey aldığımı hatırlamıyorum." derse keseler, altınlar gitti. Emaneti vermese vermez, gitti. Kim emanetini böyle edâ ederse, verirse... Emaneti vermese vermez, gitti. Kim emanetini böyle edâ ederse, verirse...

Ve vasala rahimehû. "Akrabasına vaslederse, bağlanırsa." Ve vasala rahimehû. "Akrabasına vaslederse, bağlanırsa."

Bağlamaktan murad iki şeydir: Bir, insan akrabası ile alakasını devam ettirecek; Bağlamaktan murad iki şeydir:

Bir, insan akrabası ile alakasını devam ettirecek;
gelecek, gidecek, kopmayacak, küsmeyecek, darılmayacak. gelecek, gidecek, kopmayacak, küsmeyecek, darılmayacak.

İkincisi, mâlî bakımdan yardım edecek. Asıl o kastedilir. İkincisi, mâlî bakımdan yardım edecek. Asıl o kastedilir. Yani gidiyorsun, geliyorsun, ihtiyacı gördü mü karşılayıveriyorsun, cebine biraz para koyuveriyorsun;Yani gidiyorsun, geliyorsun, ihtiyacı gördü mü karşılayıveriyorsun, cebine biraz para koyuveriyorsun; kömürü yok, alıveriyorsun, çocuğunun üstüne bir takım elbise alıveriyorsun gibi kömürü yok, alıveriyorsun, çocuğunun üstüne bir takım elbise alıveriyorsun gibi akrabasına insanın öncelikle hayrını, hasenâtını, iyiliğini yapması lazım. akrabasına insanın öncelikle hayrını, hasenâtını, iyiliğini yapması lazım.

İşte böyle yapan kimse en azametli olan Allah'ın nurudur veyahut Allah'ın en azametli olan nurudur. İşte böyle yapan kimse en azametli olan Allah'ın nurudur veyahut Allah'ın en azametli olan nurudur.

Allah'ın çok nurları vardır da böyle yapan kimse en azametli olan nurudur.Allah'ın çok nurları vardır da böyle yapan kimse en azametli olan nurudur. Nurdur yani, tepeden tırnağa nurdur. Bu huyları da yapmaya çalışalım inşaallah, olur mu? Nurdur yani, tepeden tırnağa nurdur.

Bu huyları da yapmaya çalışalım inşaallah, olur mu?

İyiliğimizi yaygınlaştırmaya, rızamızı yaygınlaştırmaya, herkese şamil yapmaya çalışalım.İyiliğimizi yaygınlaştırmaya, rızamızı yaygınlaştırmaya, herkese şamil yapmaya çalışalım. Gazabımızı tutmaya çalışalım. Mârufu, iyiliği çok çok saçalım. Herkese iyiliğimiz dokunsun. Gazabımızı tutmaya çalışalım. Mârufu, iyiliği çok çok saçalım. Herkese iyiliğimiz dokunsun. Emaneti yerli yerine verelim. Akrabamıza ilgi gösterelim; mâlî bakımdan,Emaneti yerli yerine verelim. Akrabamıza ilgi gösterelim; mâlî bakımdan, kalbî bakımdan alakamız devam etsin, kesilmeyelim ki Allah'ın böyle nuru olalım. kalbî bakımdan alakamız devam etsin, kesilmeyelim ki Allah'ın böyle nuru olalım.

Men beleğa veledühü'n-nikâhaMen beleğa veledühü'n-nikâha ve indehû mâ yünkihuhû fe-lem yünkihhu sümme ahdese hadesen fe'l-ismü aleyhi. ve indehû mâ yünkihuhû fe-lem yünkihhu sümme ahdese hadesen fe'l-ismü aleyhi.

Deylemî İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan nakleylemiş.Deylemî İbn Abbas radıyallahu anhümâ'dan nakleylemiş. Evlat evlendirmekle ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; Evlat evlendirmekle ilgili bir hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Men beleğa veledühü'n-nikâha. "Kimin ki evladı nikâhlanma, evlenme yaşına erişirse."Men beleğa veledühü'n-nikâha. "Kimin ki evladı nikâhlanma, evlenme yaşına erişirse." Ve indehû mâ yünkihuhû. "O adamın da o evladını evlendirecek mâlî kudreti yanında varsa,Ve indehû mâ yünkihuhû. "O adamın da o evladını evlendirecek mâlî kudreti yanında varsa, imkânı varsa." İsterse evlendirebilir. Fe-lem yünkihhu. "Ve onu evlendirmemişse." imkânı varsa."

İsterse evlendirebilir.

Fe-lem yünkihhu. "Ve onu evlendirmemişse."

İmkânı var; ötekisi yaşını bulmuş, bunun imkânı var, yine evlendirmedi, evlendirmemişse. İmkânı var; ötekisi yaşını bulmuş, bunun imkânı var, yine evlendirmedi, evlendirmemişse.

Neden olabilir bu? "Şu parayı şu işte de kullanayım da,Neden olabilir bu?

"Şu parayı şu işte de kullanayım da,
biraz elimiz daralmasın da..." filan diyebilir veyahut biraz elimiz daralmasın da..." filan diyebilir veyahut "Hele dur bakalım, yani yaparız canım, evlendiririz." der, tembellenir. "Hele dur bakalım, yani yaparız canım, evlendiririz." der, tembellenir.

Ya tembellikten ya cimrilikten çocuğunu evlendirmezse... Ya tembellikten ya cimrilikten çocuğunu evlendirmezse...

Sonunu merak ediyorsunuz değil mi? Sümme ahdese hadesen.Sonunu merak ediyorsunuz değil mi?

Sümme ahdese hadesen.
"Sonra o çocuk da bir edepsizlik yaparsa, bir kabahat işlerse." "Sonra o çocuk da bir edepsizlik yaparsa, bir kabahat işlerse."

Ne yapar evlenme yaşına gelmiş çocuk? Ne yapar evlenme yaşına gelmiş çocuk?

Şimdilerin gayet öyle mâsum bir kelime gibi söyledikleri şey var; "flört" diyorlar. Şimdilerin gayet öyle mâsum bir kelime gibi söyledikleri şey var; "flört" diyorlar. Ondan sonra daha ötelere gider tabii o. O dur dediğin yerde durmaz. Ondan sonra daha ötelere gider tabii o. O dur dediğin yerde durmaz.

Bir kabahat işlerse, ne olur? Fe'l-ismü aleyhi. "Günah babayadır." Bir kabahat işlerse, ne olur?

Fe'l-ismü aleyhi. "Günah babayadır."

"Eyvah, ben delikanlının nereye gittiğini bilmiyorum, hocam ne yaptın sen?" "Eyvah, ben delikanlının nereye gittiğini bilmiyorum, hocam ne yaptın sen?"

Sahip ol. Evlendirseydin. "Sabah çıkar bizim oğlan, akşam gelir, ne bileyim ben nereye gidiyor?Sahip ol. Evlendirseydin.

"Sabah çıkar bizim oğlan, akşam gelir, ne bileyim ben nereye gidiyor?
Arkadaşları var, futbol oynamaya gider, bazen 'Sinemaya gittim.' der, gece gelir.Arkadaşları var, futbol oynamaya gider, bazen 'Sinemaya gittim.' der, gece gelir. 'Ne yaptın oğlum?' derim, delikanlı cevap vermez. Dövsen dövülmez, atsan atılmaz." 'Ne yaptın oğlum?' derim, delikanlı cevap vermez. Dövsen dövülmez, atsan atılmaz."

Vaktinde vazifeni yapacaksın. Onun işlediği haltlar senin günahın olarak defterine yazılacak. Vaktinde vazifeni yapacaksın. Onun işlediği haltlar senin günahın olarak defterine yazılacak.

... Kızı küçükmüş, çağırmış hanımını; ... Kızı küçükmüş, çağırmış hanımını;

"Hanımefendi, şu bizim kıza dikkat et, evlenme hâli kendisinde belirdiği zaman, "Hanımefendi, şu bizim kıza dikkat et, evlenme hâli kendisinde belirdiği zaman, büyüdüğü zaman bana haber ver." "Peki efendi." demiş. büyüdüğü zaman bana haber ver."

"Peki efendi." demiş.

O zamanın hatunları da ne hatunlarmış, beyler de ne beylermiş... O zamanın hatunları da ne hatunlarmış, beyler de ne beylermiş...

Bir zaman sonra "Vakti geldi." demiş, alameti belirdi.Bir zaman sonra "Vakti geldi." demiş, alameti belirdi. Peki, arama tarama filan, üç beş ay geçmiş, düğününü yapmış, kızını evlendirmiş.Peki, arama tarama filan, üç beş ay geçmiş, düğününü yapmış, kızını evlendirmiş. Giderken de demiş ki; "Kızım kusuruma bakma, beni affeyle, seni üç dört ay geciktirdim.Giderken de demiş ki;

"Kızım kusuruma bakma, beni affeyle, seni üç dört ay geciktirdim.
Hakkın daha evvel evlendirilmekti ama geciktim, kusura bakma." Hakkın daha evvel evlendirilmekti ama geciktim, kusura bakma."

Onun için şimdi diyorlar ki; -çok zehirli fikirler var, bir kitabı okudum- Onun için şimdi diyorlar ki; -çok zehirli fikirler var, bir kitabı okudum-

"İnsanın altın çağı, büluğa erdikten sonra evlendiği zamana kadar olan devreymiş." "İnsanın altın çağı, büluğa erdikten sonra evlendiği zamana kadar olan devreymiş."

Hani bülbülü de bir kafese koyarsın, tam çağında, eşini yanına koysan ötmez.Hani bülbülü de bir kafese koyarsın, tam çağında, eşini yanına koysan ötmez. Öbür tarafta olacak; ona karşı artık çeşitli nağmeler... Sen de bülbül sesi dinlersin.Öbür tarafta olacak; ona karşı artık çeşitli nağmeler... Sen de bülbül sesi dinlersin. Veyahut bülbül, saka, başka bir kuş, neyse...Veyahut bülbül, saka, başka bir kuş, neyse... Ayıracaksın ki hasretlik yüreğine yer edecek, "cik cik, cik cik" ötecek.Ayıracaksın ki hasretlik yüreğine yer edecek, "cik cik, cik cik" ötecek. "Aman şöyle uzattı, böyle makara çekti, ayy..." filan, mest oluyor öbür tarafta ama"Aman şöyle uzattı, böyle makara çekti, ayy..." filan, mest oluyor öbür tarafta ama o ne çekiyor? O tarafını hiç karıştırma.o ne çekiyor? O tarafını hiç karıştırma. Onu oradan ayırdın mı böyle. Onu oradan ayırdın mı böyle.

Altın çağıymış, ne kadar uzarsa o kadar iyi olurmuş.Altın çağıymış, ne kadar uzarsa o kadar iyi olurmuş. Altın çağ ya, madem altın kıymetli, ne kadar...Altın çağ ya, madem altın kıymetli, ne kadar... İyi ama ne kadar uzarsa o kadar kabahat işler,İyi ama ne kadar uzarsa o kadar kabahat işler, o kadar kabahat işledikçe de babaya o kadar günah yazılır. o kadar kabahat işledikçe de babaya o kadar günah yazılır.

Bizim felsefemiz, yani bizim düşünce tarzımız öyle değil. Bizim felsefemiz, yani bizim düşünce tarzımız öyle değil.

Ben kendim düşünce tarzı mı ortaya koyuyorum? Ben kendim düşünce tarzı mı ortaya koyuyorum?

Hayır, bizim dinimizin bize verdiği terbiye öyle değil.Hayır, bizim dinimizin bize verdiği terbiye öyle değil. Bizim terbiyemize göre; çocuk büluğa erdi mi erkence evlendirilecek ki günah işlemesin.Bizim terbiyemize göre; çocuk büluğa erdi mi erkence evlendirilecek ki günah işlemesin. Günah daha fena bir şey. Ondan sonra da, "Haa, evlilik dediğin şey buymuş ya,Günah daha fena bir şey. Ondan sonra da, "Haa, evlilik dediğin şey buymuş ya, ben de merak edip duruyordum." Tamam, insanın yuvası var, hanımı var, çocuğu var,ben de merak edip duruyordum." Tamam, insanın yuvası var, hanımı var, çocuğu var, tamam; çalışması lazım. Çocuk asıl o zaman rayına oturur, ciddi olur. tamam; çalışması lazım. Çocuk asıl o zaman rayına oturur, ciddi olur.

Beriki şekilde; 30 yaşına geliyor, aklı bir karış havada. Beriki şekilde; 30 yaşına geliyor, aklı bir karış havada.

"Oğlum elin ekmek tutsa ya." "Oğlum elin ekmek tutsa ya."

Hâlâ orada gezer, burada gezer, babasının kesesinden,Hâlâ orada gezer, burada gezer, babasının kesesinden, "Baba para ver, bugün arkadaşlarla filanca yere gideceğiz..." böyle gidiyor. Neden? "Baba para ver, bugün arkadaşlarla filanca yere gideceğiz..." böyle gidiyor.

Neden?

Çocuk daha hayatın mesuliyetini kavrayamıyor. Bizde böyledir. Çocuk daha hayatın mesuliyetini kavrayamıyor.

Bizde böyledir.

Avrupa'da altın çağıymış, "Geç evlendir." diyorlar.Avrupa'da altın çağıymış, "Geç evlendir." diyorlar. Erken evleneni yapıyorlar.Erken evleneni yapıyorlar. Öyle ama o Avrupalılar kız erkek beraber kamplara giderler, dağlara çıkarlar, bayırlara giderler...Öyle ama o Avrupalılar kız erkek beraber kamplara giderler, dağlara çıkarlar, bayırlara giderler... Onların hayat tarzı kökünden farklı. Sen onu orada tatbik edersen onlar gibi olursun.Onların hayat tarzı kökünden farklı. Sen onu orada tatbik edersen onlar gibi olursun. Bizim de başka türlüdür. Bizde kadın evinde süslenir, dışarıya süslenmez. Bizim de başka türlüdür. Bizde kadın evinde süslenir, dışarıya süslenmez. Onlar, bir küp boyayı sağına soluna sürer, yamaştırır, dışarı öyle çıkar. Onlar, bir küp boyayı sağına soluna sürer, yamaştırır, dışarı öyle çıkar. Bizde kadın kokuyu sürünüp dışarı çıkarsa akşama kadar melekler ona lanet eder.Bizde kadın kokuyu sürünüp dışarı çıkarsa akşama kadar melekler ona lanet eder. Evinde sürünür, dışarıya koku sürüp çıkamaz.Evinde sürünür, dışarıya koku sürüp çıkamaz. Onlar sürünür, yanından on metre uzaktan geçerken burnunu tutmazsan kokusu burnunun direğini kırar. Onlar sürünür, yanından on metre uzaktan geçerken burnunu tutmazsan kokusu burnunun direğini kırar. Öyle sürünür. Süslenir.Öyle sürünür. Süslenir. Şöyle yapar böyle yapar... Onların kafası başka çünkü. Onlar kâfir ya... Şöyle yapar böyle yapar... Onların kafası başka çünkü. Onlar kâfir ya...

Sen onu tatbik edersen sen de onlar gibi olursun. Sen onu tatbik edersen sen de onlar gibi olursun. Sen müslümansın. Sen mü'minsin; o mü'min değil.Sen müslümansın. Sen mü'minsin; o mü'min değil. Sen Allah'ın rızasını istiyorsun, cenneti kazanmaya çalışıyorsun; o cennet bilmiyor,Sen Allah'ın rızasını istiyorsun, cenneti kazanmaya çalışıyorsun; o cennet bilmiyor, cehennem bilmiyor, cehenneme paldır küldür yuvarlanıyor. cehennem bilmiyor, cehenneme paldır küldür yuvarlanıyor.

Peygamber Efendimiz bir gün buyurdu ki; Peygamber Efendimiz bir gün buyurdu ki;

"Hah, cehenneme 70 yıldır yuvarlanan taş şimdi yerini buldu." "Hah, cehenneme 70 yıldır yuvarlanan taş şimdi yerini buldu."

Biraz sonra haber getirdiler, filanca kâfir, azılı müşrik 70 yaşına gelmiş müşrik az önce gebermiş.Biraz sonra haber getirdiler, filanca kâfir, azılı müşrik 70 yaşına gelmiş müşrik az önce gebermiş. 70 yıldır cehenneme yuvarlanmış demek ki...70 yıldır cehenneme yuvarlanmış demek ki... Ömrü boyunca yani, her geçen dakika onun cehenneme yuvarlanışı gibiymiş demek ki... Ömrü boyunca yani, her geçen dakika onun cehenneme yuvarlanışı gibiymiş demek ki...

Onlar öyle yapıyorlar. Kâfir âhirette ne görecek, işte cehenneme gidecek.Onlar öyle yapıyorlar. Kâfir âhirette ne görecek, işte cehenneme gidecek. İman eden müstesna. İman ederse Allah eski günahları siler.İman eden müstesna. İman ederse Allah eski günahları siler. Bizim sözümüz müslümanlara. Müslüman aklını başına topla,Bizim sözümüz müslümanlara. Müslüman aklını başına topla, sen lâ ilâhe illallah demişsin, sen Resûlullah Efendimiz'e Muhammedü'r-resûlullah demişsin,sen lâ ilâhe illallah demişsin, sen Resûlullah Efendimiz'e Muhammedü'r-resûlullah demişsin, ona tâbi olmuşsun, senin kitabın var, Kur'ân-ı Kerîm'in var, Resûl-ü Edîbi'nin edebi var,ona tâbi olmuşsun, senin kitabın var, Kur'ân-ı Kerîm'in var, Resûl-ü Edîbi'nin edebi var, sünneti var; sen bunlara göre hareket edeceksin. Senin hayat tarzın öyle değil ki. sünneti var; sen bunlara göre hareket edeceksin. Senin hayat tarzın öyle değil ki.

Sonra başa çıkamazsın. Başa çıkamazsan ne olur? Avrupalılar ne oluyor? Sonra başa çıkamazsın.

Başa çıkamazsan ne olur? Avrupalılar ne oluyor?

Bir sürü gayrimeşru çocuk ortada. Ben Almanya'ya gittim.Bir sürü gayrimeşru çocuk ortada. Ben Almanya'ya gittim. Ben böyle yabancı dil bilmeyen, başka diyar görmeyen bir insan değilim.Ben böyle yabancı dil bilmeyen, başka diyar görmeyen bir insan değilim. Başının bu tarafını kazımış, bir de bu tarafını kazımış,Başının bu tarafını kazımış, bir de bu tarafını kazımış, horoz ibiği gibi orta tarafı da sipsivri saçlar arkaya kadar uzanmış,horoz ibiği gibi orta tarafı da sipsivri saçlar arkaya kadar uzanmış, Kızılderili gibi, bir de kırmızı renge boyamış. "Bunlar ne?" dedim; Kızılderili gibi, bir de kırmızı renge boyamış.

"Bunlar ne?" dedim;

"Bunlar yeni bir tip, çıktı ortaya. Salma gezer bunlar sokaklarda." dediler. "Bunlar yeni bir tip, çıktı ortaya. Salma gezer bunlar sokaklarda." dediler.

Hakikaten gezerken bakıyorsun; sokaklarda kapıların eşiklerine oturmuşlar,Hakikaten gezerken bakıyorsun; sokaklarda kapıların eşiklerine oturmuşlar, kız erkek hiç fark etmiyor çünkü ikisi de pantolon giymiş, ikisinin de tavrı aynı. kız erkek hiç fark etmiyor çünkü ikisi de pantolon giymiş, ikisinin de tavrı aynı. Erkekler de saçlarını buraya kadar salmış. Acayip bir şey... Bize yaramaz o. Erkekler de saçlarını buraya kadar salmış. Acayip bir şey...

Bize yaramaz o.

Neden yaramaz? "Hocam bırak hür olsunlar." Hürriyetin her çeşidi güzel değil ki. Neden yaramaz?

"Hocam bırak hür olsunlar."

Hürriyetin her çeşidi güzel değil ki.

Edepsizlikte hürriyet olur mu? Edepsizlikte hürriyet olur mu?

Hadi bakalım, hür olsun, gelsin senin evine, herkes girsin çıksın... Hadi bakalım, hür olsun, gelsin senin evine, herkes girsin çıksın...

"Yoo öyle demek istemedim." "Yoo öyle demek istemedim."

Hürriyet her yerde olmaz. Akla uygun olacak, gelişigüzel olmaz ki. Hürriyet her yerde olmaz. Akla uygun olacak, gelişigüzel olmaz ki.

Onun için bizim terbiyemiz başkadır. Onun için bizim terbiyemiz başkadır. Biz terbiyemizden memnunuz. Elhamdülillah, Allah'a hamd ü senâlar olsun; Biz terbiyemizden memnunuz. Elhamdülillah, Allah'a hamd ü senâlar olsun; İslâm'dan din olarak memnunuz, İslâm'ın ahkâmından ahkâm olarak memnunuz,İslâm'dan din olarak memnunuz, İslâm'ın ahkâmından ahkâm olarak memnunuz, Resûlullah'ın sünnetinden sünnet olarak memnunuz, hiçbir şikayetimiz yok.Resûlullah'ın sünnetinden sünnet olarak memnunuz, hiçbir şikayetimiz yok. Hiç de ağır değil ve hep yapabildiğimiz ölçüde faydasını gördük, memnunuz.Hiç de ağır değil ve hep yapabildiğimiz ölçüde faydasını gördük, memnunuz. Allah'a bin şükürler olsun! Nicelerin ailesini görüyoruz, çoluk çocuğunu görüyoruz...Allah'a bin şükürler olsun!

Nicelerin ailesini görüyoruz, çoluk çocuğunu görüyoruz...
Ben benim çalıştığım yerden bilirim; hanımından yaka silkiyor adam, "İllallah!" diyor.Ben benim çalıştığım yerden bilirim; hanımından yaka silkiyor adam, "İllallah!" diyor. Gücü yetmiyor ki. Hanım "Ehh, karışma! Nereye istersem giderim!" diyormuş.Gücü yetmiyor ki. Hanım "Ehh, karışma! Nereye istersem giderim!" diyormuş. Çalışıyor, parayı da kazanıyor, süsleniyor; efendi akşam beklesinÇalışıyor, parayı da kazanıyor, süsleniyor; efendi akşam beklesin "Bizim hanım eve gelecek." diye; gelmiyor. "Döverim, getiririm!" "Bizim hanım eve gelecek." diye; gelmiyor.

"Döverim, getiririm!"

Nasıl getirirsin; kanun var, onun da hürriyeti var. Ahlâk meselesi. Nasıl getirirsin; kanun var, onun da hürriyeti var.

Ahlâk meselesi.

Kanun hakikaten onu getiremez. Kadının karşısına polis gitse; "Ya bacım evine dön." Kanun hakikaten onu getiremez. Kadının karşısına polis gitse;

"Ya bacım evine dön."

"Sana ne be!" der, "Sen ne karışıyorsun?" der, "Memlekette demokrasi var, hürriyet var." der. "Sana ne be!" der, "Sen ne karışıyorsun?" der, "Memlekette demokrasi var, hürriyet var." der.

Onun için biz güzel terbiye edeceğiz. Kanun her tarafı doldurmaz.Onun için biz güzel terbiye edeceğiz. Kanun her tarafı doldurmaz. Ahlâk insanın kendisinde, içinde olacak. İman insanın kendisinin içinde olacak. Ahlâk insanın kendisinde, içinde olacak. İman insanın kendisinin içinde olacak. Her şey öyle intizamlı olur. Aksi takdirde öyle şerler olur kiHer şey öyle intizamlı olur. Aksi takdirde öyle şerler olur ki polis değil orduyu toplasan getirsen toparlayamazsın. İnsanları şirazesinden çıkarttın mı,polis değil orduyu toplasan getirsen toparlayamazsın. İnsanları şirazesinden çıkarttın mı, yolundan çıkarttın mı toparlayamazsın. yolundan çıkarttın mı toparlayamazsın.

Onun için ahlâk bir cemiyetin yükselmesi için en yüksek,Onun için ahlâk bir cemiyetin yükselmesi için en yüksek, en önemli aletlerden, vasıtalardan birisidir. en önemli aletlerden, vasıtalardan birisidir.

"Ahlâk olmasın." diyen insan, "Bu cemiyet devam etmesin." demek istiyor. "Ahlâk olmasın." diyen insan, "Bu cemiyet devam etmesin." demek istiyor.

Çünkü ahlâk denilen sosyal vakıa, hadise cemiyetlere mahsus bir hadisedir.Çünkü ahlâk denilen sosyal vakıa, hadise cemiyetlere mahsus bir hadisedir. İnsan tek olsaydı ahlâk diye bir şey bahis konusu olmayacaktı. İnsan tek olsaydı ahlâk diye bir şey bahis konusu olmayacaktı. Yani ahlâk aslında cemiyet nizamı demektir. Sen cemiyette nizam istiyor musun? Yani ahlâk aslında cemiyet nizamı demektir.

Sen cemiyette nizam istiyor musun?

"İstiyorum." O halde ahlâk lazım. "İstiyorum."

O halde ahlâk lazım.

Adam şaarrr diye çöpünü kapıya, kapıdan aşağıya boşaltıyor. Şunu yapıyor, bunu yapıyor.Adam şaarrr diye çöpünü kapıya, kapıdan aşağıya boşaltıyor. Şunu yapıyor, bunu yapıyor. [Çöpleri] karşısındaki arsaya döküyor. O da oraya yazmış; [Çöpleri] karşısındaki arsaya döküyor. O da oraya yazmış;

"Buraya çöp döken nokta noktadır." "Buraya çöp döken nokta noktadır."

İstediğin kadar öyle yaz, adam aldırmıyor ki, onu sineye çekmiş.İstediğin kadar öyle yaz, adam aldırmıyor ki, onu sineye çekmiş. Mühim olan çöpün atılması. Onda da edep yok, şunu yok, bunu yok.Mühim olan çöpün atılması. Onda da edep yok, şunu yok, bunu yok. Yani ahlâk olmadı mı işler yürümüyor. Memur da çalışmıyor. Yani ahlâk olmadı mı işler yürümüyor. Memur da çalışmıyor.

Bizim arkadaş gitmiş gelmiş. "Üç defa gittim." diyor. "Allahım, yoruldum..." Bizim arkadaş gitmiş gelmiş. "Üç defa gittim." diyor. "Allahım, yoruldum..." İhtiyar, beyaz sakallı insan. "Yirmi dakika var daha, 'Git sonra gel.' dedi." diyor.İhtiyar, beyaz sakallı insan. "Yirmi dakika var daha, 'Git sonra gel.' dedi." diyor. Sandalyeyi çekmiş oturmuş masasının başına, demiş ki; "Daha yirmi dakika var." Sandalyeyi çekmiş oturmuş masasının başına, demiş ki;

"Daha yirmi dakika var."

"Bak beni üç defa, dört defa dünyanın yerini dolaştırdın, 'Oraya git, pul getir. "Bak beni üç defa, dört defa dünyanın yerini dolaştırdın, 'Oraya git, pul getir. Buraya git, damgalattır. Filanca yere git, kaydettir...'Buraya git, damgalattır. Filanca yere git, kaydettir...' Artık bir yere gitmem; şunu yapıver, hadi bakalım, alıp öyle gideceğim." demiş. Artık bir yere gitmem; şunu yapıver, hadi bakalım, alıp öyle gideceğim." demiş.

Bakmış ki karşısındaki sağlam duruyor, yapmış. "İki dakikalık iş, verdi elime." diyor. " Bakmış ki karşısındaki sağlam duruyor, yapmış.

"İki dakikalık iş, verdi elime." diyor. "
Öğleden sonra gel." diyor. İnsanın içinde ahlâk,Öğleden sonra gel." diyor.

İnsanın içinde ahlâk,
Allah korkusu olmayınca memuru da çalıştıramazsın, askeri de çalıştıramazsın,Allah korkusu olmayınca memuru da çalıştıramazsın, askeri de çalıştıramazsın, vatandaşı da hizaya sokamazsın, temizliği de sağlayamazsın.vatandaşı da hizaya sokamazsın, temizliği de sağlayamazsın. Bir taraftan toparlarsın, öbür taraftan gider. Bir taraftan toparlarsın, öbür taraftan gider.

Onun için ahlâk gizli bir kanundur, yani senin farkında olmadan Onun için ahlâk gizli bir kanundur, yani senin farkında olmadan seni idare eden bir kanundur, onun olması lazım. seni idare eden bir kanundur, onun olması lazım.

"Ahlâk olmasın." diyor bazı insanlar çünkü kendi işine geliyor. "Ahlâk olmasın." diyor bazı insanlar çünkü kendi işine geliyor.

Adam edepsiz yetişmiş, flört etmeye alışmış, ahlâkı istemiyor. Adam edepsiz yetişmiş, flört etmeye alışmış, ahlâkı istemiyor. Çünkü kendi dünyası kararacak, yapmak istediği şeyleri yapamayacak, "olmasın" diyor. Çünkü kendi dünyası kararacak, yapmak istediği şeyleri yapamayacak, "olmasın" diyor. Ama "Ben de sen filanca yere gittiğin zaman senin evine gireceğim." desen, o zaman kızıyor. Ama "Ben de sen filanca yere gittiğin zaman senin evine gireceğim." desen, o zaman kızıyor.

E olur mu ya? Sen başkasının evine gidiyorsun, o zaman senin evine de gelirler;E olur mu ya?

Sen başkasının evine gidiyorsun, o zaman senin evine de gelirler;
sen birisinin kapısını çalıyorsun, senin de kapını çalarlar. sen birisinin kapısını çalıyorsun, senin de kapını çalarlar. Ona razı değil, tek taraflı işletmeye çalışıyor. O da ahlâksızlık. O da olmaz. Ona razı değil, tek taraflı işletmeye çalışıyor. O da ahlâksızlık. O da olmaz.

Demek ki ahlâk bizim intizamlı yaşamamızın, ilerlememizin, yükselmemizin,Demek ki ahlâk bizim intizamlı yaşamamızın, ilerlememizin, yükselmemizin, var olmamızın, ileriye doğru devam etmemizin sebebidir. O olmazsa devam bile edemeyiz, dökülürüz. var olmamızın, ileriye doğru devam etmemizin sebebidir. O olmazsa devam bile edemeyiz, dökülürüz.

Ben Dolmabahçe'ye -hastaneye- gittim. Deniz kenarında baktım,Ben Dolmabahçe'ye -hastaneye- gittim. Deniz kenarında baktım, "Boğaz'ın suyu temiz." derlerdi, balıkçılar ellerine birer bez almışlar; oltayı atıyorlar,"Boğaz'ın suyu temiz." derlerdi, balıkçılar ellerine birer bez almışlar; oltayı atıyorlar, çekerken elleri zift oluyor da beze siliyorlar, ondan sonra oltayı atıyor. çekerken elleri zift oluyor da beze siliyorlar, ondan sonra oltayı atıyor.

Nerede temizlik? Denizin üstüne baktım, bira şişeleri yüzüyor, ziftler, çöpler dolaşıyor. Nerede temizlik?

Denizin üstüne baktım, bira şişeleri yüzüyor, ziftler, çöpler dolaşıyor.

E bu yasak değil mi? Usûlen yasaktır. E bu yasak değil mi?

Usûlen yasaktır.

Hangi belediye zabıta memuru görse denizi kirletene bir ceza yazmak ister. Hangi belediye zabıta memuru görse denizi kirletene bir ceza yazmak ister. Yasaktır bu ama hâkim olamıyorlar. Bitmiş Boğaz. Boğaz'da temizlik diye bir şey kalmamış.Yasaktır bu ama hâkim olamıyorlar.

Bitmiş Boğaz. Boğaz'da temizlik diye bir şey kalmamış.
Ama Fransa'da, şurada burada denize şu kadar şey dökene bu kadar ceza; belini kırarlar yani adamın,Ama Fransa'da, şurada burada denize şu kadar şey dökene bu kadar ceza; belini kırarlar yani adamın, bir daha yapamayacak hale getirirler. Burada yapılıyor. bir daha yapamayacak hale getirirler.

Burada yapılıyor.

Neden? Biz ahlâka uzun seneler ehemmiyet vermedik ve ahlâklı yetiştirmeye dikkat etmedik.Neden? Biz ahlâka uzun seneler ehemmiyet vermedik ve ahlâklı yetiştirmeye dikkat etmedik. Biz çocuklarımızı ahlâklı yetiştirmek istedikçe, bazı edepsizler "Yok, edepsiz olsun." diye uğraştı. Biz çocuklarımızı ahlâklı yetiştirmek istedikçe, bazı edepsizler "Yok, edepsiz olsun." diye uğraştı. İşin doğrusu bu. O zaman ip kopuyor, tesbih taneleri dağılıyor. İşin doğrusu bu. O zaman ip kopuyor, tesbih taneleri dağılıyor.

Evladı nikâh yaşına geldiği halde, onun da onu evlendirecekEvladı nikâh yaşına geldiği halde, onun da onu evlendirecek imkânı yanında bulunduğu halde evlendirmezse,imkânı yanında bulunduğu halde evlendirmezse, sonra o çocuk da bir halt karıştırırsa onun günahı babayadır, anayadır.sonra o çocuk da bir halt karıştırırsa onun günahı babayadır, anayadır. Baba yoksa, ananın imkânı varsa anayadır. Büyüğünedir. Baba yoksa, ananın imkânı varsa anayadır. Büyüğünedir.

"Baba da yok ana da yok hocam; ben amcasıyım." "Baba da yok ana da yok hocam; ben amcasıyım."

O zaman sanadır çünkü sen onun velîsisin. Selahiyet kimdeyse bu çocuklara sahip olacak. O zaman sanadır çünkü sen onun velîsisin.

Selahiyet kimdeyse bu çocuklara sahip olacak.

Ahlâksızlığı önlemenin bir çaresi, ahlâksızlığa sevk eden duyguları meşru yoldan karşılamaktır. Ahlâksızlığı önlemenin bir çaresi, ahlâksızlığa sevk eden duyguları meşru yoldan karşılamaktır.

Almanya'da bir arkadaşımız var, Ereğlili imiş -Konya Ereğli'den- güzel bir söz söyledi, Almanya'da bir arkadaşımız var, Ereğlili imiş -Konya Ereğli'den- güzel bir söz söyledi, hemen defterime yazdım. Anadolu şivesiyle, dedi ki; "Çok söyleme, arsız edeyn. -Telaffuzu böyle.-hemen defterime yazdım. Anadolu şivesiyle, dedi ki;

"Çok söyleme, arsız edeyn. -Telaffuzu böyle.-
Aç bırakma, hırsız edeyn." Çok söylersen çocuk arsız olur.Aç bırakma, hırsız edeyn."

Çok söylersen çocuk arsız olur.
Aç bırakırsan, bu mide dolacak, başka çare yok,Aç bırakırsan, bu mide dolacak, başka çare yok, hırsız olur o zaman da; gider çalar, mideyi öyle doldurur.hırsız olur o zaman da; gider çalar, mideyi öyle doldurur. Aç da bırakmaya gelmez, çok söylemeye de gelmez. Yani karnı açıkmışsa,Aç da bırakmaya gelmez, çok söylemeye de gelmez. Yani karnı açıkmışsa, "Al evladım, fazla katığımız yok ama"Al evladım, fazla katığımız yok ama şu tuza şu ekmeği ban ye bakalım." diyeceksin ki hırsızlık yapmasın. Az çok karşılayacaksın. şu tuza şu ekmeği ban ye bakalım." diyeceksin ki hırsızlık yapmasın. Az çok karşılayacaksın.

Eh, çocuk gözü dışarıda, şöyle yapıyor, böyle yapıyor.Eh, çocuk gözü dışarıda, şöyle yapıyor, böyle yapıyor. Evlendirirsin, bilir; yuvanın saadetinin kadrini kıymetini anlar.Evlendirirsin, bilir; yuvanın saadetinin kadrini kıymetini anlar. Ondan sonra doğru düzgün adam olur, işine muntazaman gider gelir, haylazlık etmez. Ondan sonra doğru düzgün adam olur, işine muntazaman gider gelir, haylazlık etmez.

Biz çocuklarımızı okutuyoruz, okutuyoruz, 30 yaş oluyor, 35 yaş oluyor; adam ihtiyarlıyor. Biz çocuklarımızı okutuyoruz, okutuyoruz, 30 yaş oluyor, 35 yaş oluyor; adam ihtiyarlıyor. Tahsilden gına geliyor, mektepten kaçıyor.Tahsilden gına geliyor, mektepten kaçıyor. Lisede kazık kadar çocuk olmuş, ikişer sene, ikişer sene, ikişer sene; Lisede kazık kadar çocuk olmuş, ikişer sene, ikişer sene, ikişer sene; lise bitmemiş, koca delikanlı olmuş. Babası mektebe gönderiyor, kaçıyor;lise bitmemiş, koca delikanlı olmuş. Babası mektebe gönderiyor, kaçıyor; hadi futbola, hadi sinemaya, hadi bilmem neye. Karnede babası bakıyor ki, şu kadar gün gelmemiş. hadi futbola, hadi sinemaya, hadi bilmem neye. Karnede babası bakıyor ki, şu kadar gün gelmemiş.

Önceden tedbir alacağız, meşru yollardan tedbir alacağız kiÖnceden tedbir alacağız, meşru yollardan tedbir alacağız ki gayrimeşru yola sapmasın demek istiyorum. gayrimeşru yola sapmasın demek istiyorum.

Men beleğa min hâzihi'l-ümmeti semânîne seneten harrama'llâhu teâlâ cesedehû ale'n- nâr. Men beleğa min hâzihi'l-ümmeti semânîne seneten harrama'llâhu teâlâ cesedehû ale'n- nâr.

Yaşlılara müjdeli bir hadîs-i şerîf geldi.Yaşlılara müjdeli bir hadîs-i şerîf geldi. Enes b. Malik'ten. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Enes b. Malik'ten. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

"Bu ümmetten kim 80'ine ulaşırsa Allah onun vücudunu cehenneme haram kılar." "Bu ümmetten kim 80'ine ulaşırsa Allah onun vücudunu cehenneme haram kılar."

Allah cümlemize hayırlı ömürler versin. 80 yaş. Allah cümlemize hayırlı ömürler versin. 80 yaş.

"Allah onu İslâm'da sakalı saçı ağardı diye cehenneme haram eder." diyor. "Allah onu İslâm'da sakalı saçı ağardı diye cehenneme haram eder." diyor.

İranlı bir şairin güzel bir sözü var, diyor ki; İranlı bir şairin güzel bir sözü var, diyor ki;

"Yâ Rabbi! Fazl u kereminden kara tüylerimi, kıllarımı ağarttın, ak eyledin." "Yâ Rabbi! Fazl u kereminden kara tüylerimi, kıllarımı ağarttın, ak eyledin."

Saçı ağarmış, sakalı ağarmış. Fazl u kereminden yaşattı, yaşlandık da ağardık.Saçı ağarmış, sakalı ağarmış. Fazl u kereminden yaşattı, yaşlandık da ağardık. Yaşlanmasaydık kapkara kalacaktı; yaşadık ki ağardı. O da bir nimet. Yaşlanmasaydık kapkara kalacaktı; yaşadık ki ağardı. O da bir nimet.

"Saçlarımızı, sakallarımızı, kara tüylerimizi fazl u kereminden ak eyledin yâ Rabbi."Saçlarımızı, sakallarımızı, kara tüylerimizi fazl u kereminden ak eyledin yâ Rabbi. Bu ak tüylerle kıyamette yüzümü kara eyleme." diyor. Bu ak tüylerle kıyamette yüzümü kara eyleme." diyor.

Bâ mûy-i sefîd rûsiyahem nekonî. Hoşuma gider, güzel... Bâ mûy-i sefîd rûsiyahem nekonî.

Hoşuma gider, güzel...

Men beleğa semânîne min hâzihi'l-ümmeti lem yu'raz ve lem yuhâseb ve kîle udhuli'l-cennete. Men beleğa semânîne min hâzihi'l-ümmeti lem yu'raz ve lem yuhâseb ve kîle udhuli'l-cennete.

Bu hadîs-i şerîf de yine aynı mevzuda. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki; Bu hadîs-i şerîf de yine aynı mevzuda. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuş ki;

"Bu ümmetten kim 80'ine ulaşırsa kötü bir durumla karşılaşmaz." "Bu ümmetten kim 80'ine ulaşırsa kötü bir durumla karşılaşmaz."

Velem yuhâseb. "Şiddetli bir hesapla da hesaba çekilmez." Velem yuhâseb. "Şiddetli bir hesapla da hesaba çekilmez."

"Gel bakalım, şunu niye yaptın, bunu niye yaptın?.." "Gel bakalım, şunu niye yaptın, bunu niye yaptın?.."

Çünkü insanın her şeyi kaydediliyor ya defter-i a'mâline. Çünkü insanın her şeyi kaydediliyor ya defter-i a'mâline.

Allahu Teâlâ bizi hesap görmeden cennete girenlerden eylesin.Allahu Teâlâ bizi hesap görmeden cennete girenlerden eylesin. 70 bin kişi bu ümmetten bi-gayri hisâb cennete girecek; hiç hesap kitap olmadan. 70 bin kişi bu ümmetten bi-gayri hisâb cennete girecek; hiç hesap kitap olmadan. En iyisi o. Hesaba girdik mi halimiz harap. Allah hesapsız girenlerden eylesin. En iyisi o. Hesaba girdik mi halimiz harap. Allah hesapsız girenlerden eylesin. Ama o çok yüksek insanların şânı... Ona denilir ki; ve kîle udhuli'l-cennete.Ama o çok yüksek insanların şânı...

Ona denilir ki; ve kîle udhuli'l-cennete.
"Buyur cennete gir." Hz. Âişe validemizden rivâyet edilmiş. "Buyur cennete gir."

Hz. Âişe validemizden rivâyet edilmiş.

İnsanın yaşı Arapça'da dört gruba ayrılır: Birisi tufuliyet dedikleri çocukluk çağıdır. İnsanın yaşı Arapça'da dört gruba ayrılır:

Birisi tufuliyet dedikleri çocukluk çağıdır.

Birisi eş-şebâb, delikanlılık çağıdır, gençlik çağıdır. Birisi eş-şebâb, delikanlılık çağıdır, gençlik çağıdır.

Üçüncüsü; elkühûle, olgunluk çağı. Delikanlılık bitti, olgun insan oldu, yaşı olgunlaştı. Üçüncüsü; elkühûle, olgunluk çağı.

Delikanlılık bitti, olgun insan oldu, yaşı olgunlaştı.
Bazen yaşı olgunlaşıyor da kafasında kavak yelleri yine esiyor.Bazen yaşı olgunlaşıyor da kafasında kavak yelleri yine esiyor. Aklı başında değil; hâlâ içkide, kumarda, eğlencede filan. Aklı başında değil; hâlâ içkide, kumarda, eğlencede filan.

Sümme şeyhuhâ. En sonunda pîrliktir, ihtiyarlıktır. Sümme şeyhuhâ. En sonunda pîrliktir, ihtiyarlıktır. Çocukluk, gençlik, ergenlik, ondan sonra da ihtiyarlık. Çocukluk, gençlik, ergenlik, ondan sonra da ihtiyarlık.

Yine bir İranlı'nın bir sözü hatırıma geldi, diyor ki; Yine bir İranlı'nın bir sözü hatırıma geldi, diyor ki;

"Çocuklukta oyun oynarsın, gençlikte delikanlılık edersin, aklın bir karış yukarıdadır."Çocuklukta oyun oynarsın, gençlikte delikanlılık edersin, aklın bir karış yukarıdadır. Yaşlılıkta da elin ayağın tutmaz, titrer, bir şey yapamazsın.Yaşlılıkta da elin ayağın tutmaz, titrer, bir şey yapamazsın. Be hoday key peresti. Allah'a ne zaman ibadet edeceksin?" Be hoday key peresti. Allah'a ne zaman ibadet edeceksin?"

Her çağda bir mazeret. Yani çocuklukta yapamıyorsun, oyundan; delikanlılıkta yapamıyorsun, Her çağda bir mazeret. Yani çocuklukta yapamıyorsun, oyundan; delikanlılıkta yapamıyorsun, aklın bir karış yukarda, eğlence, keyif, zevk, sefa; yaşlılıkta yapamıyorsun. aklın bir karış yukarda, eğlence, keyif, zevk, sefa; yaşlılıkta yapamıyorsun.

"Elim tutmuyor ki... Kalkamıyorum ki... Belim ağrıyor."Elim tutmuyor ki... Kalkamıyorum ki... Belim ağrıyor. Ah romatizmalar olmasaydı ben neler yapardım..." Ah romatizmalar olmasaydı ben neler yapardım..."

Allah'a ne zaman ibadet edecek bu insanlar? Nedir bu sorunun cevabı? Allah'a ne zaman ibadet edecek bu insanlar?

Nedir bu sorunun cevabı?

Bu sorunun cevabı şudur ki; hemen şu anda Allah'a güzel halde olmaya, Bu sorunun cevabı şudur ki; hemen şu anda Allah'a güzel halde olmaya, iyi kulluk halinde olmaya gayret et. Çünkü ilerisinin ne olacağı belli değil.iyi kulluk halinde olmaya gayret et. Çünkü ilerisinin ne olacağı belli değil. Geçen geçti, ilerisi meçhul; şu anda iyi durumda olmaya bak. Geçen geçti, ilerisi meçhul; şu anda iyi durumda olmaya bak.

Şu anda hadis dinliyorsun, iyi; biraz sonra namaz kılacaksın, iyi; Şu anda hadis dinliyorsun, iyi; biraz sonra namaz kılacaksın, iyi; aman dikkat et ki içinde bulunduğun an yanlış bir iş yapmayasın. aman dikkat et ki içinde bulunduğun an yanlış bir iş yapmayasın.

En kolayı bu. Başın da dinç olur. İçinde bulunduğun ana dikkat et.En kolayı bu. Başın da dinç olur. İçinde bulunduğun ana dikkat et. İçinde bulunduğun anı kontrol et, murakabe et; o anın içinde Allah'ın rızasıyla olmaya dikkat et. İçinde bulunduğun anı kontrol et, murakabe et; o anın içinde Allah'ın rızasıyla olmaya dikkat et.

Allahu Teâlâ hazretleri her an, her zaman rızası yolunda olmayı cümlemize nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri her an, her zaman rızası yolunda olmayı cümlemize nasip eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2