Namaz Vakitleri

22 Cemâziye'l-Âhir 1446
23 Aralık 2024
İmsak
06:47
Güneş
08:20
Öğle
13:08
İkindi
15:26
Akşam
17:47
Yatsı
19:14
Detaylı Arama

Birbirimize Yardım Etme Sorumluluğumuz

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Recep 1418 / 20.11.1997

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müslümanların İşi, Gamı ile İlgilenmeyen Bizden Değildir, Neden, İmandan Müminle Kardeştir, Biz Dünya'nın En Asil | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Birbirimize Yardım Etme Sorumluluğumuz

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

19 Recep 1418 / 20.11.1997

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Müslümanların İşi, Gamı ile İlgilenmeyen Bizden Değildir, Neden, İmandan Müminle Kardeştir, Biz Dünya'nın En Asil | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh.el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîne hamden kesîran tayyiben mübâreken fîh. Kemâ yenbeğî lî celâli vechihî ve li azîmi sultanih. Kemâ yenbeğî lî celâli vechihî ve li azîmi sultanih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve üsvetine'l-haseneti Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve üsvetine'l-haseneti Muhammedeni'l-Mustafa ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsâninMuhammedeni'l-Mustafa ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ecmaîne't- tayyibîne't-tâhirîn. Emma ba'd Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: ecmaîne't- tayyibîne't-tâhirîn.

Emma ba'd

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Men lâ yehtemmü bi-emri'l-müslimîn fe-leyse minhüm.Men lâ yehtemmü bi-emri'l-müslimîn fe-leyse minhüm. Ve men lem yusbih ve yümsi nâsıhan lillâhi ve li resûlihî ve li kitâbihî Ve men lem yusbih ve yümsi nâsıhan lillâhi ve li resûlihî ve li kitâbihî ve li imâmihî ve li âmmeti'l-müslimîne fe-leyse minhüm. ve li imâmihî ve li âmmeti'l-müslimîne fe-leyse minhüm.

Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullâh fî mâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Dinimizin bilgilerinin, ahkâmının birinci kaynağı Kur'ân-ı Kerîm'dir. Dinimizin bilgilerinin, ahkâmının birinci kaynağı Kur'ân-ı Kerîm'dir.

Onun için hepimizin Kur'ân-ı Kerîm'i çok okuması, Onun için hepimizin Kur'ân-ı Kerîm'i çok okuması, tefsirine çok önem vermesi, ahkâmını öğrenmesi lazım.tefsirine çok önem vermesi, ahkâmını öğrenmesi lazım. Dinimizin, inceliklerinin kaynağı da Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'inDinimizin, inceliklerinin kaynağı da Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in hadîs-i şerîfleridir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hadîs-i şerîfleridir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz
kendisine Allah celle celâlühû tarafından indirilen Kur'ân-ı Kerîm'i hem insanlara harfiyen,kendisine Allah celle celâlühû tarafından indirilen Kur'ân-ı Kerîm'i hem insanlara harfiyen, harfi harfine tebliğ etmiştir hem de açıklamasını vermiştir; açıklamıştır, öğretmiştir.harfi harfine tebliğ etmiştir hem de açıklamasını vermiştir; açıklamıştır, öğretmiştir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünneti, Kur'ân-ı Kerîm'in tefsiridir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in sünneti, Kur'ân-ı Kerîm'in tefsiridir.

Kur'ân-ı Kerîm'in tefsirine bakmadan, Arapça bilen bir insan Kur'an okursa anlayabilir mi? Kur'ân-ı Kerîm'in tefsirine bakmadan, Arapça bilen bir insan Kur'an okursa anlayabilir mi?

Anlayamaz. Çünkü Arapça'dan çok daha öteye, çok daha derinine, çok daha yükseğe gider.Anlayamaz.

Çünkü Arapça'dan çok daha öteye, çok daha derinine, çok daha yükseğe gider.
Arapça bilenler de tefsir okumazlarsa, tefsir kitaplarında bildirilen bilgileri öğrenmezlerse,Arapça bilenler de tefsir okumazlarsa, tefsir kitaplarında bildirilen bilgileri öğrenmezlerse, onlara bakmazlarsa Kur'ân-ı Kerîm'den bir şey anlayamazlar. onlara bakmazlarsa Kur'ân-ı Kerîm'den bir şey anlayamazlar.

Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini son derece büyük bir sevgi ve saygı ile dikkatle okumamız lazım.son derece büyük bir sevgi ve saygı ile dikkatle okumamız lazım. Ulemâmız, hadîs-i şerîfleri sahabe-i kirâmdan itibaren toplamışlar, kitaplar hâline getirmişlerUlemâmız, hadîs-i şerîfleri sahabe-i kirâmdan itibaren toplamışlar, kitaplar hâline getirmişler ve bize öğretmişlerdir. Elhamdülillah bizim tekkemizde de şeyhimizin şeyhinin şeyhive bize öğretmişlerdir. Elhamdülillah bizim tekkemizde de şeyhimizin şeyhinin şeyhi Gümüşhaneli Ahmet Ziyâüddîn Efendimiz çok güzel bir hadis kitabı düzenlemiş,Gümüşhaneli Ahmet Ziyâüddîn Efendimiz çok güzel bir hadis kitabı düzenlemiş, hadîs-i şerîfleri toplamış. Hadîs-i şerîfleri bir gülistan gibi düşünürsek,hadîs-i şerîfleri toplamış.

Hadîs-i şerîfleri bir gülistan gibi düşünürsek,
türlü türlü çiçeklerle dolu uçsuz bucaksız bir gül bahçesi, alanı, tarlası diye düşünürsek...türlü türlü çiçeklerle dolu uçsuz bucaksız bir gül bahçesi, alanı, tarlası diye düşünürsek... Bu bir demet, bir buket, bir toplamdır ama mübarek hocamız Gümüşhaneli Ahmet Ziyâüddîn diyor ki; Bu bir demet, bir buket, bir toplamdır ama mübarek hocamız Gümüşhaneli Ahmet Ziyâüddîn diyor ki;

"Bir kimse bu kitabı tam olarak dikkatle okursa kısa zamanda hakikatli bir alim olur." "Bir kimse bu kitabı tam olarak dikkatle okursa kısa zamanda hakikatli bir alim olur."

Kısa zamanda hakikatli; dinin esrarına, ahkâmına âşina, inceliklerini bilen ileri bir alim olur.Kısa zamanda hakikatli; dinin esrarına, ahkâmına âşina, inceliklerini bilen ileri bir alim olur. O zaman Arapçası bir cilt olan, tercümesi iki cilt olan şu kitabı lütfen okuyalım. O zaman Arapçası bir cilt olan, tercümesi iki cilt olan şu kitabı lütfen okuyalım. Kardeşlerim gayret etsin, özensin, uğraşsın okusun, öğrensin. Kardeşlerim gayret etsin, özensin, uğraşsın okusun, öğrensin.

Allahu Teâlâ hazretleri bize bunu açıklamayı; başından başlayıp sonuna kadarAllahu Teâlâ hazretleri bize bunu açıklamayı; başından başlayıp sonuna kadar yazıp neşretmeyi nasip etsin. Bu birinci hadîs-i şerîf, Huzeyfe radıyallahu anh'tenyazıp neşretmeyi nasip etsin.

Bu birinci hadîs-i şerîf, Huzeyfe radıyallahu anh'ten
Tayâlisî rahmetullahi aleyh tarafından rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Tayâlisî rahmetullahi aleyh tarafından rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Sayfayı gördüğünüz gibi kurayla çektik, kısmetinize bu çıktı. Sayfayı gördüğünüz gibi kurayla çektik, kısmetinize bu çıktı.

Bu kitabın, benim dikkat ettiğim bir güzelliği, özelliği de nerede böyle bir kura çekersem Bu kitabın, benim dikkat ettiğim bir güzelliği, özelliği de nerede böyle bir kura çekersem çıkan hadîs-i şerîfler tam oraya uygun söylenecek hadisler oluyor.çıkan hadîs-i şerîfler tam oraya uygun söylenecek hadisler oluyor. "Tam bunları söyleyecektim; bunları söylediğim iyi oldu." diye, bu çok hoşuma gidiyor. "Tam bunları söyleyecektim; bunları söylediğim iyi oldu." diye, bu çok hoşuma gidiyor.

Konular çok çeşitli olunca, ben bunun neresini anlatayım? İslâm dini bir uçsuz bucaksız umman.Konular çok çeşitli olunca, ben bunun neresini anlatayım? İslâm dini bir uçsuz bucaksız umman. Yarım saat kırk beş dakika içinde zor. İnsan ancak bir kısmını anlatabilir. Yarım saat kırk beş dakika içinde zor. İnsan ancak bir kısmını anlatabilir. Ama hangisini seçeyim. Mevzu seçmek de zor. Ama hangisini seçeyim. Mevzu seçmek de zor.

Onun için böyle kendiliğinden çıkmış konular çok uygun oluyor. Onun için böyle kendiliğinden çıkmış konular çok uygun oluyor.

Bakın bu birinci hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz'in nasihati şu: Bakın bu birinci hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz'in nasihati şu:

Müslümanlar, müslümanların işiyle ilgilenecek, ilgisiz kalmayacak.Müslümanlar, müslümanların işiyle ilgilenecek, ilgisiz kalmayacak. Kendi işiyle değil, müslümanların işiyle ilgilenecek. Hepimiz neyle ilgilenmekle vazifeliyiz? Kendi işiyle değil, müslümanların işiyle ilgilenecek.

Hepimiz neyle ilgilenmekle vazifeliyiz?

Müslümanların işiyle ilgilenmekle vazifeliyiz. Hem de bu o kadar önemli ki... Müslümanların işiyle ilgilenmekle vazifeliyiz. Hem de bu o kadar önemli ki...

Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Men lâ yehtemmü bi emri'l-müslimîne fe-leyse minhüm.Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

Men lâ yehtemmü bi emri'l-müslimîne fe-leyse minhüm.
"Müslümanların işiyle ilgilenmeyen, müslümanların işini kendisine gam keder konusu etmeyen, "Müslümanların işiyle ilgilenmeyen, müslümanların işini kendisine gam keder konusu etmeyen, tasa konusu etmeyen, müslümanların işinden dolayı üzülüp telaşlanmayan kimse, bizden değil!" tasa konusu etmeyen, müslümanların işinden dolayı üzülüp telaşlanmayan kimse, bizden değil!"

Kovuyor Peygamber Efendimiz. Kendisinin olduğu topluluktan çıkarıyor. Kovuyor Peygamber Efendimiz. Kendisinin olduğu topluluktan çıkarıyor. Sen müslümanların dertleriyle dertlenmiyorsun, onların işiyle ilgilenmiyorsun, Sen müslümanların dertleriyle dertlenmiyorsun, onların işiyle ilgilenmiyorsun, müslümanların umumunu düşünmüyorsun; çık! müslümanların umumunu düşünmüyorsun; çık!

"Bizden değildir!" diyor. "Bizden değildir." çok ağır bir söz! "Bizden değildir!" diyor. "Bizden değildir." çok ağır bir söz!

Fe-leyse minhüm. "Onlardan değildir." Müslüman değildir. Fe-leyse minhüm. "Onlardan değildir." Müslüman değildir.

Demek ki müslüman, toplum düşüncesi çok yüksek olan bir insandır.Demek ki müslüman, toplum düşüncesi çok yüksek olan bir insandır. Başkası mesela bir Avrupalı, bir Amerikalı veyahut bir komünist,Başkası mesela bir Avrupalı, bir Amerikalı veyahut bir komünist, Rus veya Macar veya Polonyalı dünyada görüyorsunuz pek çok insan önce kendi işini düşünür. Rus veya Macar veya Polonyalı dünyada görüyorsunuz pek çok insan önce kendi işini düşünür. "Evvela can" der, kendi işini düşünür. Kendi kârını düşünür. "Evvela can" der, kendi işini düşünür. Kendi kârını düşünür.

Hatta kendi kâr etmek için müslümanları satar.Hatta kendi kâr etmek için müslümanları satar. Müslümanları zarara uğratmaktan kılı kıpırdamayan insanlar var. Müslümanları zarara uğratmaktan kılı kıpırdamayan insanlar var. Memleketi satar, memleketi milyarlarca zarara uğratır. Memleketi satar, memleketi milyarlarca zarara uğratır.

Bir askerî ihale olur.Bir askerî ihale olur. "O ihaleyi -fabrikayla anlaşır, kendisine şu kadar pay verirlerse- kabul ettiririm." der."O ihaleyi -fabrikayla anlaşır, kendisine şu kadar pay verirlerse- kabul ettiririm." der. Helikopter ihalesi, tank ihalesi... Gazeteden hep duyuyorsunuz. Helikopter ihalesi, tank ihalesi... Gazeteden hep duyuyorsunuz. Cebini doldurur, köşeyi döner. Ama onların satıcısı bunu memleketimize çok pahalıya satar,Cebini doldurur, köşeyi döner. Ama onların satıcısı bunu memleketimize çok pahalıya satar, memleketimiz çok büyük zarara uğrar.memleketimiz çok büyük zarara uğrar. Doğru düzgün pazarlık yapan bir insan olsaydı yarı fiyatına alınacaktı.Doğru düzgün pazarlık yapan bir insan olsaydı yarı fiyatına alınacaktı. Sonra devletin bazı ihalelerini okuyoruz. Kendisi almak için dilekçe vermiş: Sonra devletin bazı ihalelerini okuyoruz. Kendisi almak için dilekçe vermiş:

"Bu işi ben alacağım." "Ne kadar para istiyorsun?" "Bu işi ben alacağım."

"Ne kadar para istiyorsun?"

"Şu kadar milyar dolar" demiş ama ona vermemişler, sonra bir başka şirket almış."Şu kadar milyar dolar" demiş ama ona vermemişler, sonra bir başka şirket almış. O şirket de işin bir kısmını vermiş. Teklif ettiği, "Ben alırsam şu kadar para alırım." dediği O şirket de işin bir kısmını vermiş. Teklif ettiği, "Ben alırsam şu kadar para alırım." dediği fiyatın onda birine ona yaptırmış. Onda dokuzu fazlalıktan istiyor. Bunların misalleri var.fiyatın onda birine ona yaptırmış. Onda dokuzu fazlalıktan istiyor. Bunların misalleri var. Yanımda okuduğum kitaplar var. İsmiyle cismiyle bunları biliyoruz. Yanımda okuduğum kitaplar var. İsmiyle cismiyle bunları biliyoruz.

Biliyorsunuz "Tahsin Şahinkaya" diye bir havacı general vardı, Biliyorsunuz "Tahsin Şahinkaya" diye bir havacı general vardı, dünyanın en zengin yedi generalinden birisi olduğunu Amerikan dergisi yazdı.dünyanın en zengin yedi generalinden birisi olduğunu Amerikan dergisi yazdı. En zengin! Generallikten bu kadar para kazanılmıyor. En zengin! Generallikten bu kadar para kazanılmıyor. Onun hesabının sorulması lazım ama sorulmadı. Onun hesabının sorulması lazım ama sorulmadı.

Şimdi herkes maddeci, inançsız, kâfir, müşrik... İnsanlar neyi düşünüyor? Şimdi herkes maddeci, inançsız, kâfir, müşrik...

İnsanlar neyi düşünüyor?

Kendi menfaatini düşünüyor. Müslümanın onlardan çok büyük farkı vardır.Kendi menfaatini düşünüyor. Müslümanın onlardan çok büyük farkı vardır. Müslüman toplumunu düşünür, müslümanları düşünür, müslümanların işini düşünür;Müslüman toplumunu düşünür, müslümanları düşünür, müslümanların işini düşünür; kendisi çok rahat da olsa müslümanların derdiyle dertlenir. kendisi çok rahat da olsa müslümanların derdiyle dertlenir. Altında en yeni araba da olsa, evi en geniş ev de olsa, ticareti en çok kazançlı ticaret de olsa,Altında en yeni araba da olsa, evi en geniş ev de olsa, ticareti en çok kazançlı ticaret de olsa, sağlığı âfiyeti en güzel de olsa, her akşam en güzel yemekleri de yese; dertlidir. sağlığı âfiyeti en güzel de olsa, her akşam en güzel yemekleri de yese; dertlidir.

"Niye dertleniyorsun kardeşim? Her şeyin tastamam, her şeyin güzel. Niye üzülüyorsun?" "Niye dertleniyorsun kardeşim? Her şeyin tastamam, her şeyin güzel. Niye üzülüyorsun?"

"Müslümanlara üzülüyorum." Çeçenistan'a üzülür, Bosna'ya üzülür, Filistin'e üzülür; "Müslümanlara üzülüyorum."

Çeçenistan'a üzülür, Bosna'ya üzülür, Filistin'e üzülür;
her gün kahrolur, mahvolur, kan ağlar, kanlı gözyaşı döker, bağrına her gün hançer saplanır.her gün kahrolur, mahvolur, kan ağlar, kanlı gözyaşı döker, bağrına her gün hançer saplanır. Kendisinin özel bir sıkıntısı yok ama üzülüyor. Neden? İmandan.Kendisinin özel bir sıkıntısı yok ama üzülüyor.

Neden?

İmandan.
Çünkü müminler din kardeşidir. Biz birbirimizin kardeşiyiz.Çünkü müminler din kardeşidir. Biz birbirimizin kardeşiyiz. Hem de bu kardeşlik edebiyat kardeşliği değildir. Hem de bu kardeşlik edebiyat kardeşliği değildir. Laftan dolayı hani "canım" diyoruz karşımızdakine... Ne canı? Laftan dolayı hani "canım" diyoruz karşımızdakine...

Ne canı?

Fırsat bulsan canını çıkarırsın! Ne canım diyorsun. Ama "laf olsun" diye "canım" deniliyor,Fırsat bulsan canını çıkarırsın! Ne canım diyorsun. Ama "laf olsun" diye "canım" deniliyor, söz gelimi kardeş. Öyle değil! Müslümanlıktaki kardeşlik, öz kardeşlikten öne geçmiş.söz gelimi kardeş.

Öyle değil! Müslümanlıktaki kardeşlik, öz kardeşlikten öne geçmiş.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında onun misalleri çok: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in zamanında onun misalleri çok:

Her şeylerini bölüşmüşler. Kardeşi için her türlü fedakârlığı yapmış.Her şeylerini bölüşmüşler. Kardeşi için her türlü fedakârlığı yapmış. Hakikatli kardeşlik; candan ve sonucu görülen kardeşlik. Biz öyle kardeşiz. Hakikatli kardeşlik; candan ve sonucu görülen kardeşlik. Biz öyle kardeşiz.

Allah yapmacığı sevmez; hakikiyi sever, gerçek olanı sever. Allah yapmacığı sevmez; hakikiyi sever, gerçek olanı sever. Müslümanlar birbirleriyle hakiki kardeştir.Müslümanlar birbirleriyle hakiki kardeştir. Palavra değil, şaka değil, edebiyat değil, söz gelimi söylenen değil! Palavra değil, şaka değil, edebiyat değil, söz gelimi söylenen değil!

Müslüman müslümanın kardeşidir. Onu yardımsız bırakmaz, onu horlamaz, onu tepelemez. Müslüman müslümanın kardeşidir. Onu yardımsız bırakmaz, onu horlamaz, onu tepelemez. Bu konuda hadîs-i şerîfler var; üzmez, savunur, olmadığı zamanda bile savunur, korur, kollar.Bu konuda hadîs-i şerîfler var; üzmez, savunur, olmadığı zamanda bile savunur, korur, kollar. Hakiki müslümanlar böyledir. Böyle olmayan, kendisini düşünüp de müslümanları düşünmeyenHakiki müslümanlar böyledir.

Böyle olmayan, kendisini düşünüp de müslümanları düşünmeyen
fe-leyse minhüm "Müslüman değildir, müslümanlardan değildir." Bu çok ağır bir sözdür. fe-leyse minhüm "Müslüman değildir, müslümanlardan değildir."

Bu çok ağır bir sözdür.
Eğer bizim biraz olsun bu tarakta bezimiz yoksa, biraz fazla bencilsek, müslümanları düşünmüyorsak, Eğer bizim biraz olsun bu tarakta bezimiz yoksa, biraz fazla bencilsek, müslümanları düşünmüyorsak, müslümanlara yardım etmek istemiyorsak toparlanmamız lazım. müslümanlara yardım etmek istemiyorsak toparlanmamız lazım.

Hem Türkiye'deki hem Avrupa'daki kardeşlerimizden Allah razı olsun. Ben hatırlıyorumHem Türkiye'deki hem Avrupa'daki kardeşlerimizden Allah razı olsun. Ben hatırlıyorum dünyanın neresinde müslümanların başı derde girse nice nice paralar toplanır,dünyanın neresinde müslümanların başı derde girse nice nice paralar toplanır, nice nice tırlarla mallar gönderilir.nice nice tırlarla mallar gönderilir. Bizim İstiklal harbimizde de Hindistan'dan, Pakistan'dan müslümanlar nice paralar göndermişler.Bizim İstiklal harbimizde de Hindistan'dan, Pakistan'dan müslümanlar nice paralar göndermişler. Tarih kitapları yazıyor. Altın paralar göndermişlerdir.Tarih kitapları yazıyor. Altın paralar göndermişlerdir. Büyük miktarlarda paralar idarecilerin eline kadar ulaşmıştı. Büyük miktarlarda paralar idarecilerin eline kadar ulaşmıştı. İşte İş Bankası onunla, o paralarla kurulmuş. İşte İş Bankası onunla, o paralarla kurulmuş.

Müslümanlara da şu anda her hangi bir yardım yapmıyor.Müslümanlara da şu anda her hangi bir yardım yapmıyor. Diyanet'e vesaireye filan da bir yardım yapmıyor. O paralarla devletin bazı işleri yapılmış.Diyanet'e vesaireye filan da bir yardım yapmıyor. O paralarla devletin bazı işleri yapılmış. Hindistan'dan Pakistan'dan bizi düşünmüşler, bize yardım göndermişler. Hindistan'dan Pakistan'dan bizi düşünmüşler, bize yardım göndermişler.

Sonra belki duymadınız ama Libya'nın olduğu yerlerden -o zaman Trablusgarp deniliyordu- Sonra belki duymadınız ama Libya'nın olduğu yerlerden -o zaman Trablusgarp deniliyordu- İstiklal harbi yaptığımız zaman bizim cephelerimizde çarpışmak üzere gelmişler, çarpışmışlar.İstiklal harbi yaptığımız zaman bizim cephelerimizde çarpışmak üzere gelmişler, çarpışmışlar. Hem de devletin büyükleri, onların oğulları falan çarpışmışlar.Hem de devletin büyükleri, onların oğulları falan çarpışmışlar. Bir teşekkür bile etmeyiz; tarih kitapları yazmaz bile. Halbuki hiç olmazsa bir satır yaz. Bir teşekkür bile etmeyiz; tarih kitapları yazmaz bile. Halbuki hiç olmazsa bir satır yaz.

"İstiklal harbinde Libyalı kardeşlerimiz de bize yardım etmişti." de. Biz de bilelim, sevelim. "İstiklal harbinde Libyalı kardeşlerimiz de bize yardım etmişti." de. Biz de bilelim, sevelim. Muhabbet, teşekkür duygusu olsun. Ben de ona yardımcı olmak isteyeyim. Bunlar neden? Muhabbet, teşekkür duygusu olsun. Ben de ona yardımcı olmak isteyeyim.

Bunlar neden?
Libyalının gelip bize yardım etmesi neden? Libyalının gelip bize yardım etmesi neden?

Hindistanlı, Pakistanlı müslümanların buraya tonlarla, çok kıymetli miktarda paralar göndermesi neden? Hindistanlı, Pakistanlı müslümanların buraya tonlarla, çok kıymetli miktarda paralar göndermesi neden?

Hakiki kardeşlik olduğu için! Lafta değil. Hakiki kardeşlik olduğu için! Lafta değil.

Ben bir uluslararası toplantıda Pakistanlı birisini tanıdım. Bizimle tanıştı dedi ki; Ben bir uluslararası toplantıda Pakistanlı birisini tanıdım. Bizimle tanıştı dedi ki;

"Benim babam Osmanlı âşığı idi. Ne zaman Osmanlı anılsa ağlardı. "Onların hepsi evliyâ" derdi. "Benim babam Osmanlı âşığı idi. Ne zaman Osmanlı anılsa ağlardı. "Onların hepsi evliyâ" derdi. Ve onlara bizim kendi dilimizden kasideler yazmıştı.Ve onlara bizim kendi dilimizden kasideler yazmıştı. Ben bu aşkla, bu şevkle, babamdan gördüğüm bu manzara üzerineBen bu aşkla, bu şevkle, babamdan gördüğüm bu manzara üzerine kalktım İstanbul'a gittim; başımdan aşağı kaynar sular döküldü." dedi. kalktım İstanbul'a gittim; başımdan aşağı kaynar sular döküldü." dedi.

İstanbul'a bir gitmiş ki nerede babasının anlattığı, tasvir ettiği müslümanlar,İstanbul'a bir gitmiş ki nerede babasının anlattığı, tasvir ettiği müslümanlar, nerede şimdiki zamane İstanbul ahalisi. Çok fena bir değişme! Çok kötü olmuş. nerede şimdiki zamane İstanbul ahalisi. Çok fena bir değişme! Çok kötü olmuş.

Daha 1900'lü yılların başında, 1905 yılında galiba Daha 1900'lü yılların başında, 1905 yılında galiba Fransız sefaretinden bir heyet Kapalıçarşı'yı gezmeye çıkmışlar.Fransız sefaretinden bir heyet Kapalıçarşı'yı gezmeye çıkmışlar. Tabi onlarda kadın-erkek, kaç-göç pek olmadığından kadın da Kapalıçarşı'ya çıkmış.Tabi onlarda kadın-erkek, kaç-göç pek olmadığından kadın da Kapalıçarşı'ya çıkmış. O devirde de kadının çarşıya çıkması ya pek yok ya da bu Fransız hanımlar çarşaflı değil, O devirde de kadının çarşıya çıkması ya pek yok ya da bu Fransız hanımlar çarşaflı değil, Avrupa kıyafeti ile geziyorlar.Avrupa kıyafeti ile geziyorlar. Kapalıçarşı'da bazı kimseler -artık hamal mıdır, neyin nesi ise- Kapalıçarşı'da bazı kimseler -artık hamal mıdır, neyin nesi ise- yan bakıp, fesi kaşının önüne eğip bıyık burmaya başlamışlar.yan bakıp, fesi kaşının önüne eğip bıyık burmaya başlamışlar. Herhalde laf atmaya da başlamışlar. Esnaf eline sopayı almış bu haddini bilmez,Herhalde laf atmaya da başlamışlar.

Esnaf eline sopayı almış bu haddini bilmez,
terbiyesiz kimseleri bir kovalamış, bir hadise olmuş; kaçmışlar. terbiyesiz kimseleri bir kovalamış, bir hadise olmuş; kaçmışlar. Onun üzerine adam kitabına yazmış. "Osmanlılar, Türkler namuslarına çok düşkündür,Onun üzerine adam kitabına yazmış.

"Osmanlılar, Türkler namuslarına çok düşkündür,
çok dindardır hem de kendilerinin yanında başkalarının namusuna bile yan bakılmasınaçok dindardır hem de kendilerinin yanında başkalarının namusuna bile yan bakılmasına hiç tahammülleri yoktur. İşte Kapalıçarşı'da böyle oldu, böyle yaptılar." diye övüyor. hiç tahammülleri yoktur. İşte Kapalıçarşı'da böyle oldu, böyle yaptılar." diye övüyor.

1905 yılı. Bizim bu Pakistanlının da geldiği yıl nihayet 1950, 1960. 1905 yılı. Bizim bu Pakistanlının da geldiği yıl nihayet 1950, 1960. Kırk beş, elli yılda vaziyet çok fena olmuş, çok değişmiş.Kırk beş, elli yılda vaziyet çok fena olmuş, çok değişmiş. Köprülerin altından çok sular akmış; haller, huylar, nesiller değişmiş.Köprülerin altından çok sular akmış; haller, huylar, nesiller değişmiş. Bu bizim için çok üzücü bir olaydır, hadisedir, göstergedir. İki kesit. Bu bizim için çok üzücü bir olaydır, hadisedir, göstergedir.

İki kesit.
1900 yılından bir kesit, 1950'den bir kesit, 2000 yılından bir kesit. 1900 yılından bir kesit, 1950'den bir kesit, 2000 yılından bir kesit. Fenaya gidiyor, çok fenaya gidiyor. Onun için çok büyük bir tedbir almamız lazım. Fenaya gidiyor, çok fenaya gidiyor.

Onun için çok büyük bir tedbir almamız lazım.
Ama eski Müslümanları, has müslümanları İngilizlerden çok methedenler var.Ama eski Müslümanları, has müslümanları İngilizlerden çok methedenler var. Savaşmışlar, yaraladıkları İngiliz'i sırtına almış, "yaralı adam" diye acıdığından, Savaşmışlar, yaraladıkları İngiliz'i sırtına almış, "yaralı adam" diye acıdığından, düşmanını öldürmemiş de hastaneye taşımış. Anlata anlata bitiremiyorlar. düşmanını öldürmemiş de hastaneye taşımış. Anlata anlata bitiremiyorlar.

Bizim Berlin'de bir kardeş vardı. Onun babası Yemen'de bir Alman'ı Bizim Berlin'de bir kardeş vardı. Onun babası Yemen'de bir Alman'ı günlerce sırtında taşımış taşımış, hayatını kurtarmış. günlerce sırtında taşımış taşımış, hayatını kurtarmış. O da buraya geldiği zaman babasının hayatı kurtarmış olduğu o Alman'ın ismini, cismini biliyormuş;O da buraya geldiği zaman babasının hayatı kurtarmış olduğu o Alman'ın ismini, cismini biliyormuş; "Gideyim şunu ziyaret edeyim." demiş. Kalkmış, gitmiş. "Gideyim şunu ziyaret edeyim." demiş. Kalkmış, gitmiş. Adamı bulmuş, ihtiyar adam kapısını çalmış, demiş ki; "Ben falancanın oğluyum." Adamı bulmuş, ihtiyar adam kapısını çalmış, demiş ki;

"Ben falancanın oğluyum."

"Ya öyle mi?" Bu bizim ihvanımız, Berlin'den. Onun boynuna bir sarılmış, bir ağlamış. "Ya öyle mi?"

Bu bizim ihvanımız, Berlin'den. Onun boynuna bir sarılmış, bir ağlamış.

"Ben hayatımı senin babana borçluyum. Her şey senin; bak bu evim. "Ben hayatımı senin babana borçluyum. Her şey senin; bak bu evim. Buyur bu evi sana veriyorum." demiş. O da demiş ki; "Evin sana mübarek olsun. Buyur bu evi sana veriyorum." demiş.

O da demiş ki;

"Evin sana mübarek olsun.
Ben bir şey almaya gelmedim. Sadece seni ziyarete geldim." Ben bir şey almaya gelmedim. Sadece seni ziyarete geldim."

Ama bunlar neyi gösteriyor? Bizim dedelerimizin ahlâkının çok güzel olduğunu gösteriyor. Ama bunlar neyi gösteriyor?

Bizim dedelerimizin ahlâkının çok güzel olduğunu gösteriyor.

Anzaklar her zaman Çanakkale'ye geliyorlar ya; Avustralya, Yeni Zelanda...Anzaklar her zaman Çanakkale'ye geliyorlar ya; Avustralya, Yeni Zelanda... Orada ölenlerin hatırasına tören yapmak üzere Çanakkale'ye geliyorlar ya.Orada ölenlerin hatırasına tören yapmak üzere Çanakkale'ye geliyorlar ya. Avustralya'da da çok törenler yapıyorlar, çok konuşmalar yapıyorlar. Avustralya'da da çok törenler yapıyorlar, çok konuşmalar yapıyorlar.

Bir arkadaş anlattı, Çanakkale'ye savaşmaya gelmiş olan bir gaziyi televizyona çıkarmışlar. Bir arkadaş anlattı, Çanakkale'ye savaşmaya gelmiş olan bir gaziyi televizyona çıkarmışlar. Gazi değil ya; eski bir savaşçıyı çıkarmışlar. Çünkü gazilik, Allah yolunda savaşmakla olur.Gazi değil ya; eski bir savaşçıyı çıkarmışlar. Çünkü gazilik, Allah yolunda savaşmakla olur. Allah yolunda olmayınca ne şehit olur ne gazi; haybeye gider Niyazi. O kadar. Allah yolunda olmayınca ne şehit olur ne gazi; haybeye gider Niyazi. O kadar. Başka bir şey olmaz. Allah yolunda olmayınca, inanç da olmayınca şehit olmaz.Başka bir şey olmaz.

Allah yolunda olmayınca, inanç da olmayınca şehit olmaz.
Uçak düştü, falanca şehit olur. Tank devrildi, falanca şehit olur! Uçak düştü, falanca şehit olur. Tank devrildi, falanca şehit olur!

Mü'minse tamam! Ama değilse olmaz! Niyeti iyi ise tamam! Ama başka bir şeyse olmaz! Mü'minse tamam! Ama değilse olmaz! Niyeti iyi ise tamam! Ama başka bir şeyse olmaz!

Şehitliğin ilk şartı mü'min olmaktır, mü'min olmazsa olmaz. Şehitliğin ilk şartı mü'min olmaktır, mü'min olmazsa olmaz. İkinci şartı da savaşmaktaki niyetinin Allah'ın rızasını kazanmak olmasıdır. İkinci şartı da savaşmaktaki niyetinin Allah'ın rızasını kazanmak olmasıdır. Allah'ın rızasını kazanmak için değil de; "Şu savaşa girelim, arka tarafta dolaşırız;Allah'ın rızasını kazanmak için değil de; "Şu savaşa girelim, arka tarafta dolaşırız; ondan sonra cebimizi, kasamızı, kesemizi doldurur geliriz.ondan sonra cebimizi, kasamızı, kesemizi doldurur geliriz. Kurt dumanlı havayı sever; şuralardan bir şeyler elde edelim!" diye olursa olmaz! Öyle şey yok! Kurt dumanlı havayı sever; şuralardan bir şeyler elde edelim!" diye olursa olmaz! Öyle şey yok!

Müslüman önüne gelen malı alamaz. Bütün mallar ortaya toplanır; % 20'si beytü'l-mâli müslimîn'e ayrılır, Müslüman önüne gelen malı alamaz. Bütün mallar ortaya toplanır; % 20'si beytü'l-mâli müslimîn'e ayrılır, % 80'ni gazilerin arasında bir deftere, kitaba uygun olarak dağıtılır. % 80'ni gazilerin arasında bir deftere, kitaba uygun olarak dağıtılır. Hemen öyle öldürdüğü insanın kol saatini alamaz; evine girdiği insanın altınını, çeyizini alamaz.Hemen öyle öldürdüğü insanın kol saatini alamaz; evine girdiği insanın altınını, çeyizini alamaz. İslâm'da öyle bir şey yok! "Bu Çanakkale harbi nasıl oldu?" diye sormuşlar. İslâm'da öyle bir şey yok!

"Bu Çanakkale harbi nasıl oldu?" diye sormuşlar.

O gazi Avustralyalı; "Biz orada dünyanın en asil milleti ile çarpıştık ve çok haksızdık. O gazi Avustralyalı; "Biz orada dünyanın en asil milleti ile çarpıştık ve çok haksızdık. Onlar haklıydı ve dünya onlar kadar asil asker görmedi!" demiş. Onlar haklıydı ve dünya onlar kadar asil asker görmedi!" demiş.

O zamanki kardeşlerimiz öyleydi. Babalarımız, dedelerimizin kardeşleri öyleydi. O zamanki kardeşlerimiz öyleydi. Babalarımız, dedelerimizin kardeşleri öyleydi.

Bir hatıra daha... Bunu da kimden duyduğumu şu anda hatırlayamıyorum. Bir hatıra daha... Bunu da kimden duyduğumu şu anda hatırlayamıyorum. Ama iki asker Çanakkale'de siperlerde ağlıyorlarmış.Ama iki asker Çanakkale'de siperlerde ağlıyorlarmış. Ağlıyor adamlar! Komutan çıkmış gelmiş bir de bakmış ki iki tane asker köşede ağlıyor. Ağlıyor adamlar! Komutan çıkmış gelmiş bir de bakmış ki iki tane asker köşede ağlıyor.

"Gelin buraya, niye ağlıyorsunuz siz?" "Yok bir şey, komutanım." "Gelin buraya, niye ağlıyorsunuz siz?"

"Yok bir şey, komutanım."

"Söyleyin, niye ağlıyorsunuz? Görevden mi korkuyorsunuz?" "Yok, komutanım." "Söyleyin, niye ağlıyorsunuz? Görevden mi korkuyorsunuz?"

"Yok, komutanım."

"Çoluk çocuğunuzu mu özlediniz?" "Yok." "İsterseniz size izin vereyim. "Çoluk çocuğunuzu mu özlediniz?"

"Yok."

"İsterseniz size izin vereyim.
Köyünüze bir gidin gelin. Bir hal hatır sorun, hallerini alın. Bir başka derdiniz mi var?" Köyünüze bir gidin gelin. Bir hal hatır sorun, hallerini alın. Bir başka derdiniz mi var?"

"Yok." "Allah aşkına söyleyin, çok merak ettim. Asker ağlar mı?" "Yok."

"Allah aşkına söyleyin, çok merak ettim. Asker ağlar mı?"

"Madem ant verdin komutanım, söyleyelim."Madem ant verdin komutanım, söyleyelim. Biz buraya 'Allah yolunda savaşalım da şehit olalım.' diye geldik.Biz buraya 'Allah yolunda savaşalım da şehit olalım.' diye geldik. İki kardeş buraya o niyetle geldik. Kaç harbe, kaç çarpışmaya girdik;İki kardeş buraya o niyetle geldik. Kaç harbe, kaç çarpışmaya girdik; bir türlü ölmüyoruz, şehit olamıyoruz. Acaba Allah bize şehitlik nasip etmeyecek mi?bir türlü ölmüyoruz, şehit olamıyoruz. Acaba Allah bize şehitlik nasip etmeyecek mi? Nedir bizim hâlimiz?' diye ağlıyoruz." Nedir bizim hâlimiz?' diye ağlıyoruz."

Böyle insanlar. İşte müslümanların kardeşliği böyle insanların kardeşliğiydi.Böyle insanlar. İşte müslümanların kardeşliği böyle insanların kardeşliğiydi. Zamane insanlarının yüze gülüp de arkasından kuyusunu kazmak, çelme takmak,Zamane insanlarının yüze gülüp de arkasından kuyusunu kazmak, çelme takmak, pabucunun altına karpuz kabuğu koymak tarzındaki yalancılığı, mürâîliği değildi. pabucunun altına karpuz kabuğu koymak tarzındaki yalancılığı, mürâîliği değildi.

Müslümanların işi ile ilgilenmeyen... "İşleri" demiyor; "işi!" Müslümanların işi ile ilgilenmeyen... Müslümanların işi ile ilgilenmeyen...

"İşleri" demiyor; "işi!"

Müslümanların işi ile ilgilenmeyen...

Umûmî olarak müslümanları ön plana alacak. Kendi işi değil de müslümanların işi. Umûmî olarak müslümanları ön plana alacak. Kendi işi değil de müslümanların işi. "Onunla dertlenmeyen, ona karşı gayret sarf etmeyen, ondan gamlanmayan, kederlenmeyen,"Onunla dertlenmeyen, ona karşı gayret sarf etmeyen, ondan gamlanmayan, kederlenmeyen, üzülmeyen, ona ihtimam etmeyen kimse." Fe-leyse minhüm. "Müslümanlardan değil." üzülmeyen, ona ihtimam etmeyen kimse." Fe-leyse minhüm. "Müslümanlardan değil."

Bak Müslümanlık nasıl? Şimdiki müslümanların ne kadarı müslümanlardan değil? Bak Müslümanlık nasıl?

Şimdiki müslümanların ne kadarı müslümanlardan değil?

Fe-leyse minhüm. Bu işin içine çoğu girer. Fe-leyse minhüm.

Bu işin içine çoğu girer.
Zamane müslümanları, fe-leyse minhüm, "müslümanlardan değil." Neden? Zamane müslümanları, fe-leyse minhüm, "müslümanlardan değil."

Neden?

Müslümanlarla ilgilenmiyor ki, müslümanların meselesi onun sorunu değil ki! Müslümanlarla ilgilenmiyor ki, müslümanların meselesi onun sorunu değil ki!

Bizim fakültede bazı kimseler dekan oldular, sonra rektör oldular. Biz başörtüsü için uğraşırdık. Bizim fakültede bazı kimseler dekan oldular, sonra rektör oldular. Biz başörtüsü için uğraşırdık. "Başörtüsü bizim sorunumuz değil!" derlerdi, omuzlarını kaldırırlardı. Kimin sorunu? "Başörtüsü bizim sorunumuz değil!" derlerdi, omuzlarını kaldırırlardı.

Kimin sorunu?

Müslümanların sorunu işte. Kızı başörtüsü ile okula giremiyor, okuldan atılıyor, cezayı yiyor.Müslümanların sorunu işte. Kızı başörtüsü ile okula giremiyor, okuldan atılıyor, cezayı yiyor. Başörtüsünü dininden dolayı örtüyor. "Bu dert değil, bizim sorunumuz değil!" derler. Başörtüsünü dininden dolayı örtüyor.

"Bu dert değil, bizim sorunumuz değil!" derler.

Fe-leyse minhüm. Sen de o zaman müslümanlardan değilsin. Peygamber Efendimiz söylüyor!Fe-leyse minhüm.

Sen de o zaman müslümanlardan değilsin. Peygamber Efendimiz söylüyor!
İşin şakası yok. Ve men lem yusbih ve yümsi. "Her kim ki sabahlamıyor, akşamlamıyor." İşin şakası yok.

Ve men lem yusbih ve yümsi. "Her kim ki sabahlamıyor, akşamlamıyor."
Nâsıhan lillâh. "Allah'a samimi bağlı olmadan." "Allah'a samimi bağlı olmadan sabah akşam ediyor." Nâsıhan lillâh. "Allah'a samimi bağlı olmadan."

"Allah'a samimi bağlı olmadan sabah akşam ediyor."

Öyle değil! "Allah'a karşı bağlığı, kulluğu samimi değil;!" Öyle değil!

"Allah'a karşı bağlığı, kulluğu samimi değil;!"

Ve li resûlihî. "Ve Resûlü'ne karşı bağlılığı içten değil, samimi değil, hakiki değil." Ve li resûlihî. "Ve Resûlü'ne karşı bağlılığı içten değil, samimi değil, hakiki değil." Ve li kitâbihî. "Kur'ân-ı Kerîme bağlığı hakiki değil, candan değil."Ve li kitâbihî. "Kur'ân-ı Kerîme bağlığı hakiki değil, candan değil." Ve li imâmihî. "Müslümanlar'ın önderine..." Ve li imâmihî. "Müslümanlar'ın önderine..."

Müslümanların önderine, herhangi bir devletin başındaki adama değil;Müslümanların önderine, herhangi bir devletin başındaki adama değil; Libya kralı falanca, Suud kralı filanca, Irak başkanı öyle şey yok.Libya kralı falanca, Suud kralı filanca, Irak başkanı öyle şey yok. İmâmü'l-Müslimîn, müslümanların hakiki imamı. İmâmü'l-Müslimîn, müslümanların hakiki imamı.

Ve li âmmeti'l-müslimîne. "Ve müslümanların umumuna karşı." Ve li âmmeti'l-müslimîne. "Ve müslümanların umumuna karşı."

Bu sayılanlara karşı samimi duygular beslemiyorsa; "Allah'a, Resûlü'ne, Kur'an'a, Bu sayılanlara karşı samimi duygular beslemiyorsa; "Allah'a, Resûlü'ne, Kur'an'a, müslümanların başındaki önderine ve müslümanların hepsine,müslümanların başındaki önderine ve müslümanların hepsine, toplumuna karşı içten samimi duygular beslemiyorsa fe-leyse minhüm onlardan değil." toplumuna karşı içten samimi duygular beslemiyorsa fe-leyse minhüm onlardan değil."

Burada sayılanlara bir daha dikkat edelim: Nâsıhan lillâh. "Allah'a karşı samimi olacak." Burada sayılanlara bir daha dikkat edelim:

Nâsıhan lillâh. "Allah'a karşı samimi olacak."

Bütün müslümanlar Allah'a karşı samimi olacak. "Rabbin kim?" Bütün müslümanlar Allah'a karşı samimi olacak.

"Rabbin kim?"

Konuşmasını öğrenen çocuk bile söylüyor: "Rabbim Allah." "Sen nesin?" "Ben Allah'ın kuluyum." Konuşmasını öğrenen çocuk bile söylüyor:

"Rabbim Allah."

"Sen nesin?"

"Ben Allah'ın kuluyum."

Aferin, maşaallah. "Allah'ın kulu Allah'a ne yapar?" Aferin, maşaallah.

"Allah'ın kulu Allah'a ne yapar?"

"İbadet eder, emrini tutar, sözünü dinler." Öyle şey yok; samimi değil. Olmaz! "İbadet eder, emrini tutar, sözünü dinler."

Öyle şey yok; samimi değil. Olmaz!

Ve li resûlihî. "Resûlü'ne karşı samimi olacak." "En çok kimi seviyorsun?" "Allah'ı seviyorum." Ve li resûlihî. "Resûlü'ne karşı samimi olacak."

"En çok kimi seviyorsun?"

"Allah'ı seviyorum."

"Sonra kimi seviyorsun?" "Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'yı seviyorum." "Sonra kimi seviyorsun?"

"Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa'yı seviyorum."

"Peki bu sevgiyi nereden anlayacağım? Ya yalansa! Seviyor musun, sevmiyor musun?" "Peki bu sevgiyi nereden anlayacağım? Ya yalansa! Seviyor musun, sevmiyor musun?"

"Seviyorum." "Nereden bilelim?" Seven insan sevdiğinin sözünü dinler. "Seviyorum."

"Nereden bilelim?"

Seven insan sevdiğinin sözünü dinler.
Sen Resûlullah'ın sözünü dinliyor musun? Sünnetine uyuyor musun? Sen Resûlullah'ın sözünü dinliyor musun? Sünnetine uyuyor musun? Tavsiye ettiği şeyleri yapıyor musun? Emirlerini yerine getiriyor musun? Tavsiye ettiği şeyleri yapıyor musun? Emirlerini yerine getiriyor musun? İbadetlerde sünnetleri uyguluyor musun? Peygamber Efendimiz'in hayatını okudun mu? İbadetlerde sünnetleri uyguluyor musun? Peygamber Efendimiz'in hayatını okudun mu?

Rahmetli Asım Köksal'ın İslâm Tarihi'ni demiyoruz,Rahmetli Asım Köksal'ın İslâm Tarihi'ni demiyoruz, şöyle Peygamber Efendimiz'in hayatını anlatan küçücük bir kitabı okudun mu?şöyle Peygamber Efendimiz'in hayatını anlatan küçücük bir kitabı okudun mu? Hayatını öğrendin mi? Peygamber Efendimiz'i anlatan güzel bir kitabı okudun mu?Hayatını öğrendin mi? Peygamber Efendimiz'i anlatan güzel bir kitabı okudun mu? Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini biliyor musun? Peygamber Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini biliyor musun?

Peygamber Efendimiz bizden neyi istemiş, neyi tavsiye etmiş? Veda hutbesini okudun mu? Peygamber Efendimiz bizden neyi istemiş, neyi tavsiye etmiş? Veda hutbesini okudun mu? Veda etmiş artık! Peygamber Efendimiz haccetmiş, bütün insanları toplamışVeda etmiş artık!

Peygamber Efendimiz haccetmiş, bütün insanları toplamış
ve bir vasiyet gibi hacda nasihat etmiş. Okudun mu? ve bir vasiyet gibi hacda nasihat etmiş. Okudun mu?

Nelerden bahsediyor; imtihan edelim hadi. Çıkarın kağıtları kalemleri.Nelerden bahsediyor; imtihan edelim hadi. Çıkarın kağıtları kalemleri. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Veda Haccı'nda, hutbede müslümanlara neler söylemiş? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Veda Haccı'nda, hutbede müslümanlara neler söylemiş?

Hadi hodri meydan; Halep oradaysa arşın burada... Müslümansan çık bakalım, çıkar kağıdı kalemi... Hadi hodri meydan; Halep oradaysa arşın burada... Müslümansan çık bakalım, çıkar kağıdı kalemi...

"Hocam, vallahi öyle bir yerden yakaladın ki bizi, kapıdan bile kaçamıyoruz. Hiçbir bilgimiz yok." "Hocam, vallahi öyle bir yerden yakaladın ki bizi, kapıdan bile kaçamıyoruz. Hiçbir bilgimiz yok."

"O zaman bu akşam gidersin, okursun. Bu akşam okuyamazsan gider yarın okursun." "O zaman bu akşam gidersin, okursun. Bu akşam okuyamazsan gider yarın okursun."

Kütüphanede güzel güzel, yaldızlı yaldızlı nice mübarek kitap duruyorKütüphanede güzel güzel, yaldızlı yaldızlı nice mübarek kitap duruyor ama biz her gün gazete okuyoruz, her gün televizyon seyrediyoruz, her gün kahveye gidiyoruz... ama biz her gün gazete okuyoruz, her gün televizyon seyrediyoruz, her gün kahveye gidiyoruz... Her gün bir paket sigara tüketiyoruz; havaya üflüyoruz.Her gün bir paket sigara tüketiyoruz; havaya üflüyoruz. Kahveye girdiğimiz zaman kahvenin havası dalgalanıyor, dumandan üst taraf gözükmüyor. Kahveye girdiğimiz zaman kahvenin havası dalgalanıyor, dumandan üst taraf gözükmüyor. Eğilerek gidersen kahvedeki insanları o zaman görüyorsun. Eğilerek gidersen kahvedeki insanları o zaman görüyorsun.

Hatta dost acı söyler, caminin yanındaki kahve öyle, Diyanet'in kahvesi!Hatta dost acı söyler, caminin yanındaki kahve öyle, Diyanet'in kahvesi! Ne yapsın efendim, "Müşteriler camiye gelsin." diye her şeyine razı. Ne yapsın efendim, "Müşteriler camiye gelsin." diye her şeyine razı.

Camiden çıktım, oradan geçiliyor. Bana da sigara çok dokunuyor veya benim zıttıma gidiyor, Camiden çıktım, oradan geçiliyor. Bana da sigara çok dokunuyor veya benim zıttıma gidiyor, sigara kokusundan çok rahatsız oluyorum, boğulacak gibi oluyorum.sigara kokusundan çok rahatsız oluyorum, boğulacak gibi oluyorum. Biraz da kızıyorum. Kapıdan çıktım, içeride namaz kıldım. Onların sohbet yeri.Biraz da kızıyorum. Kapıdan çıktım, içeride namaz kıldım. Onların sohbet yeri. Ana kapıya girerken oradan geçmek zorundasın. Ana kapıya girerken oradan geçmek zorundasın. Şöyle göz ucu ile baktım içeride namaz kılanlar bile hemen çıkar çıkmaz iki sigara yakmışlar,Şöyle göz ucu ile baktım içeride namaz kılanlar bile hemen çıkar çıkmaz iki sigara yakmışlar, duman tütüyor. Selam vermedim! "es-Selamu Aleyküm ve rahmetullah" diyemedim.duman tütüyor.

Selam vermedim! "es-Selamu Aleyküm ve rahmetullah" diyemedim.
Pabucumun ucuna baktım, bir şeyi bahane ettim, yürüdüm kapıdan çıktım. Pabucumun ucuna baktım, bir şeyi bahane ettim, yürüdüm kapıdan çıktım.

Olmaz böyle şey! Sigara Suudlulara göre haramdır.Olmaz böyle şey!

Sigara Suudlulara göre haramdır.
Bizimkilere göre kerâhet-i tahrimiye ile mekruh, harama yakın, nahoş bir şey. Bizimkilere göre kerâhet-i tahrimiye ile mekruh, harama yakın, nahoş bir şey.

Neden bizimkiler "haram" dememişler de, Suudlular basmışlar "haram" diye, "yasak" diye? Neden bizimkiler "haram" dememişler de, Suudlular basmışlar "haram" diye, "yasak" diye?

Çünkü "haram" demek için hakkında bir âyet olacak, bir kati delil olacak. Çünkü "haram" demek için hakkında bir âyet olacak, bir kati delil olacak. Kati delil olmayınca "haram" dememişler. Yoksa sigarayı beğendiklerinden değil! Kati delil olmayınca "haram" dememişler. Yoksa sigarayı beğendiklerinden değil!

Eski kitapların satıldığı Beyazıt camiinin arkasındaki sahaflar çarşısı vardı. Eski kitapların satıldığı Beyazıt camiinin arkasındaki sahaflar çarşısı vardı. Oradan bizim fakülteye bir sürü kitap aldım. Fakültenin kütüphanesine binlerce kitap aldım... Oradan bizim fakülteye bir sürü kitap aldım. Fakültenin kütüphanesine binlerce kitap aldım...

Devletin parası ile ayırdık, ayırdık önümüze geleni, beğendiğimizi ayırıyoruz. Devletin parası ile ayırdık, ayırdık önümüze geleni, beğendiğimizi ayırıyoruz. Sonra toplam listeye geçiyor. Toplam pazarlık. Fakülteye çok kitap kazandırıyor. Sonra toplam listeye geçiyor. Toplam pazarlık. Fakülteye çok kitap kazandırıyor. Orada ben kitapları karıştırırken bir de yazma eser elime geçti;Orada ben kitapları karıştırırken bir de yazma eser elime geçti; baktım içinde hazineler var, çok güzel! Benim için orada dünyada eşi bulunmayan bazı şeyler var.baktım içinde hazineler var, çok güzel!

Benim için orada dünyada eşi bulunmayan bazı şeyler var.
Benim için binlerce değerli cevher değerinde. Benim için binlerce değerli cevher değerinde. "Ben de bunu –şahsen- almak istiyorum." dedim kitapçıya. "Ben de bunu –şahsen- almak istiyorum." dedim kitapçıya. "Ben bunu kendime alıyorum, fakülteye almıyorum, bunu devlet vermeyecek kendim istiyorum." dedim. "Ben bunu kendime alıyorum, fakülteye almıyorum, bunu devlet vermeyecek kendim istiyorum." dedim.

"Hocam, ne gereği var; o hediyemiz olsun." dedi. "Öyle şey yok! "Hocam, ne gereği var; o hediyemiz olsun." dedi.

"Öyle şey yok!
'Ben senden kitap alıyorum.' diye veriyorsun. Bana durup dururken hediye etmiyorsun ki!'Ben senden kitap alıyorum.' diye veriyorsun. Bana durup dururken hediye etmiyorsun ki! Ben böyle şeyi kabul etmem. Parasını alacaksın." dedim. "Ne verirsen ver, hocam." Ben böyle şeyi kabul etmem. Parasını alacaksın." dedim.

"Ne verirsen ver, hocam."

"O da olmaz!" dedim. Baktım orada gözlüklü, altın yaldız kenarlı gözlüklü,"O da olmaz!" dedim.

Baktım orada gözlüklü, altın yaldız kenarlı gözlüklü,
çok okumuş, okumaktan saçları dökülmüş kelli felli ilginç bir kimse var. çok okumuş, okumaktan saçları dökülmüş kelli felli ilginç bir kimse var.

"Hakem olsun." dedim. O da anlıyor. "Kitaba bakayım." dedi. Hakem oldu, bir fiyat biçti. "Hakem olsun." dedim.

O da anlıyor. "Kitaba bakayım." dedi. Hakem oldu, bir fiyat biçti.
Biz de o fiyatı verdik, kitabı aldık. "Gayrimeşru bir şey olmasın." diye,Biz de o fiyatı verdik, kitabı aldık.

"Gayrimeşru bir şey olmasın." diye,
meşru yoldan hakem tayini ile istediği fiyatı verdik. Pazarlık yapmadık.meşru yoldan hakem tayini ile istediği fiyatı verdik. Pazarlık yapmadık. Kitap benim için çok önemli. Aldım ben de. Kitap benim için çok önemli. Aldım ben de.

Eskiden yazılmış bir kitap; tütünün ilk çıktığı zaman. Eskiden moda değildi bu.Eskiden yazılmış bir kitap; tütünün ilk çıktığı zaman. Eskiden moda değildi bu. Âyetin olmaması, hadisin olmaması ondan.Âyetin olmaması, hadisin olmaması ondan. Sigaradan bahsetmiyor Kur'ân-ı Kerîm; hadîs-i şerîflerde de yok. Neden? Sigaradan bahsetmiyor Kur'ân-ı Kerîm; hadîs-i şerîflerde de yok.

Neden?

O zaman böyle bir nesne yoktu da ondan. Ama o ilk çıktığı zaman...O zaman böyle bir nesne yoktu da ondan. Ama o ilk çıktığı zaman... Zaten Amerika bulunduktan sonra gelmiş. Şimdi işçilerin memleketinden Avrupa'ya gelipZaten Amerika bulunduktan sonra gelmiş. Şimdi işçilerin memleketinden Avrupa'ya gelip gittikleri gibi o zaman da Amerika yeni; oraya gidip geliyorlarmış.gittikleri gibi o zaman da Amerika yeni; oraya gidip geliyorlarmış. Selanikliler orada tütünü bulmuşlar, tütünü getirmişler. Selanikliler orada tütünü bulmuşlar, tütünü getirmişler. Ondan sonra Vardar ovasına, Yenice ovasına Selanik'in yanındaki vadilere onları ekmişler. Ondan sonra Vardar ovasına, Yenice ovasına Selanik'in yanındaki vadilere onları ekmişler. Ondan sonra tüttürmeye başlamışlar. Millet de; Allah Allah!Ondan sonra tüttürmeye başlamışlar.

Millet de; Allah Allah!
Ağzı mı yanıyor, duman çıkıyor bilmem ne filan garipsemiş. Garipsenen şey de moda oluyor.Ağzı mı yanıyor, duman çıkıyor bilmem ne filan garipsemiş. Garipsenen şey de moda oluyor. Mesela Blue jean pantolon. Ütüsü mütüsü yok. Eskiden biz ütüsüz bir yere gitsek kıyamet kopardı.Mesela Blue jean pantolon. Ütüsü mütüsü yok. Eskiden biz ütüsüz bir yere gitsek kıyamet kopardı. Ütü olacak, yakalar kolalı olacak... Nişastaya batırırlardı, ütülerlerdi, kazık gibi dururdu.Ütü olacak, yakalar kolalı olacak... Nişastaya batırırlardı, ütülerlerdi, kazık gibi dururdu. Menderes'in bile öyleydi. İlla manşet düğmesi olacak filan... Çok muhafazakar bir giyim olurdu. Menderes'in bile öyleydi. İlla manşet düğmesi olacak filan... Çok muhafazakar bir giyim olurdu.

Sonra bu blue Jean'lar çıktı; ne ütü var ne bir şey var. Boru gibi... Sonra bu blue Jean'lar çıktı; ne ütü var ne bir şey var. Boru gibi... Oturduğu zaman da kırışıyor, soba borusunun dirseği gibi kıvırıyor filan...Oturduğu zaman da kırışıyor, soba borusunun dirseği gibi kıvırıyor filan... Hiç kimsenin aldırdığı yok. Daha ilerileri çıktı sonra; dizi yırtıp öyle geziyor. Hiç kimsenin aldırdığı yok. Daha ilerileri çıktı sonra; dizi yırtıp öyle geziyor.

Hoppala! Yenisini almıyor. Yeni blue jean; taşlamaya giriyor,Hoppala! Yenisini almıyor. Yeni blue jean; taşlamaya giriyor, hırç hırç sürtüle sürtüle eskitiliyor; eskisi giyiliyor. Sonra paçaları püsküllü olması çıktı.hırç hırç sürtüle sürtüle eskitiliyor; eskisi giyiliyor. Sonra paçaları püsküllü olması çıktı. Kıvrılmış, dikilmiş filan değil püsküllü olacak. Sonra yırtık olanlar çıktı; yarısından yırtık.Kıvrılmış, dikilmiş filan değil püsküllü olacak. Sonra yırtık olanlar çıktı; yarısından yırtık. Bunları millet nasıl giyiyor, ben şaşırdım! Moda öyle. Bunları millet nasıl giyiyor, ben şaşırdım! Moda öyle.

Acayip şeyleri bakıyorlar ki oluyor, millet de yapıyor. Oğlana diyorsun ki; Acayip şeyleri bakıyorlar ki oluyor, millet de yapıyor. Oğlana diyorsun ki;

"Oğlum, bak burada gıcır gıcır, taptaze blue jean var." "Yok, onları istemem." diyor. "Oğlum, bak burada gıcır gıcır, taptaze blue jean var."

"Yok, onları istemem." diyor.

Taşlanmışını, -yarısının ömrü gitmiş, taşların arasında ezilmiş- onu istiyor. Taşlanmışını, -yarısının ömrü gitmiş, taşların arasında ezilmiş- onu istiyor. Ondan sonra deliğini istiyor, yamalısını istiyor.Ondan sonra deliğini istiyor, yamalısını istiyor. Arkasında delik var, dizinde delik var; onu istiyor. Özel yeni olarak onu satıyor, yırtıp satıyorlar.Arkasında delik var, dizinde delik var; onu istiyor. Özel yeni olarak onu satıyor, yırtıp satıyorlar. Paçası kıvrılmamış, cep sarkıyor, onu istiyor. Anlayamadım. İşte tütün de öyle yayılmış. Paçası kıvrılmamış, cep sarkıyor, onu istiyor. Anlayamadım. İşte tütün de öyle yayılmış.

Aldığım o kitapta yaziyor. O devirde Mekke'de sormuşlar: Aldığım o kitapta yaziyor. O devirde Mekke'de sormuşlar:

"Tütün diye bir şey çıktı millet yaprağı sarıyor ondan sonra tutuşturuyor, dumanını tüttürüyor. "Tütün diye bir şey çıktı millet yaprağı sarıyor ondan sonra tutuşturuyor, dumanını tüttürüyor. -Tütün, tütmekten geliyor. Baca tütüyor diyoruz ya tütün.- -Tütün, tütmekten geliyor. Baca tütüyor diyoruz ya tütün.- Bunun hükmü nedir?" diye Mekke'deki dört kadıya sormuşlar. Bunun hükmü nedir?" diye Mekke'deki dört kadıya sormuşlar. O kitap hâlâ bende, kütüphanemde duruyor. O dört kadı kim oluyor? O kitap hâlâ bende, kütüphanemde duruyor.

O dört kadı kim oluyor?

Hanefî Kadısı, Şâfî Kadısı, Hanbelî Kadısı, Mâlikî Kadısı. Hanefî Kadısı, Şâfî Kadısı, Hanbelî Kadısı, Mâlikî Kadısı. Hakim; kadı müftü gibi fetva sorulup cevap alınan kimse. Onların hepsi de "haram" demiş. Hakim; kadı müftü gibi fetva sorulup cevap alınan kimse. Onların hepsi de "haram" demiş. O çok önemli benim için. Sonradan sonraya biraz daha bakmışlar ki herkes içiyor, O çok önemli benim için. Sonradan sonraya biraz daha bakmışlar ki herkes içiyor, yeniçeriler içiyor, ondan sonra başlamış yukarıdakiler de içmeye hattayeniçeriler içiyor, ondan sonra başlamış yukarıdakiler de içmeye hatta şeyhülislamlar içmeye başlamış. İstanbul'da oturan şeyhülislamlardan içenleri gördüm ben.şeyhülislamlar içmeye başlamış. İstanbul'da oturan şeyhülislamlardan içenleri gördüm ben. Tütün meraklısı. O da sordukları zaman; "dumanlı bir şey" diye "haram" demiyor. Tütün meraklısı. O da sordukları zaman; "dumanlı bir şey" diye "haram" demiyor.

Halbuki dumanı içmek haram, israf haram, sağlığa zararlı olması haram.Halbuki dumanı içmek haram, israf haram, sağlığa zararlı olması haram. "Haram" denilebilir ama taraftarları kolay kolay aleyhinde laf söylemiyorlar."Haram" denilebilir ama taraftarları kolay kolay aleyhinde laf söylemiyorlar. Şimdi millet böyle olmadık modaları yapıyor ama Allah'ın emrini tutmuyor,Şimdi millet böyle olmadık modaları yapıyor ama Allah'ın emrini tutmuyor, Resûlullah'ın sünnetini tutmuyor. Nasıl olması lazım? Resûlullah'ın sünnetini tutmuyor.

Nasıl olması lazım?

Allah'a karşı samimi olacak, Resûlü'nün sünnetini okuyacak ve uygulayacak. Allah'a karşı samimi olacak, Resûlü'nün sünnetini okuyacak ve uygulayacak.

İşte kitaplar! Sünnete ait o kadar güzel kitaplar teşhir edildi ki onları okuyacak. İşte kitaplar! Sünnete ait o kadar güzel kitaplar teşhir edildi ki onları okuyacak.

Ve li kitâbihî. "Kur'an'a karşı samimi olmak" ne demek? Öpüyor, başına koyuyor. Ve li kitâbihî.

"Kur'an'a karşı samimi olmak" ne demek?

Öpüyor, başına koyuyor.
Aferin, Kur'ân-ı Kerîm'i seviyor. Ne sevmesi?Aferin, Kur'ân-ı Kerîm'i seviyor.

Ne sevmesi?
Kur'ân-ı Kerîm'in ahkamına aykırı hareket ediyor, nasihat de dinlemiyor. Kur'ân-ı Kerîm'in ahkamına aykırı hareket ediyor, nasihat de dinlemiyor.

"Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle söylüyor." diyorsun, dinlemiyor. "Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle söylüyor." diyorsun, dinlemiyor.

Hacı hanım; "Ben mirası Kur'ân-ı Kerîm'e göre bölmeyi istemiyorum." diyor. Hacı hanım; "Ben mirası Kur'ân-ı Kerîm'e göre bölmeyi istemiyorum." diyor.

Hacca gitmiş hanım, benim bildiğim. Kocası ölünce, medenî kanuna göre, Hacca gitmiş hanım, benim bildiğim. Kocası ölünce, medenî kanuna göre, kocasının malının dörtte birini alacak.kocasının malının dörtte birini alacak. Kur'ân-ı Kerîm sekizde birini almasını söylüyor, o dinlemiyor. Kur'ân-ı Kerîm sekizde birini almasını söylüyor, o dinlemiyor.

Sonra adam öldüğü zaman mirası hemen paylaştırılır. Medenî kanunda bir hüküm var;Sonra adam öldüğü zaman mirası hemen paylaştırılır. Medenî kanunda bir hüküm var; karısı paylaşmayı isterse kendisinin ölümüne kadar tehir edebilir. karısı paylaşmayı isterse kendisinin ölümüne kadar tehir edebilir.

"Ben şimdi faydalanacağım; ben ölünce bölüşülsün." diyebilir."Ben şimdi faydalanacağım; ben ölünce bölüşülsün." diyebilir. Bilmiyorum başınıza geldi de duydunuz mu böyle şeyleri? Ben böyle olduğunu duydum, rastladım.Bilmiyorum başınıza geldi de duydunuz mu böyle şeyleri? Ben böyle olduğunu duydum, rastladım. Mirasçı orada açlıktan ölüyor. Hak etmiş mirası, kadın böldürtmüyor. Bu, mirası alamıyor. Mirasçı orada açlıktan ölüyor. Hak etmiş mirası, kadın böldürtmüyor. Bu, mirası alamıyor.

Olmaz! Başkasının hakkını yiyor. Annesi de olsa... Nesi olursa olsun başkasının hakkını yiyor. Olmaz! Başkasının hakkını yiyor. Annesi de olsa... Nesi olursa olsun başkasının hakkını yiyor. Kitab'a karşı samimiyeti saklıyor. Kitab'a saygılı değil. Kitab'a karşı samimiyeti saklıyor. Kitab'a saygılı değil. Öpüp başına koyuyorsa Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmını dinlemesi lazım; dinlemiyor. Öpüp başına koyuyorsa Kur'ân-ı Kerîm'in ahkâmını dinlemesi lazım; dinlemiyor.

"Kur'an böyle söylüyor." diyorsun, "Kur'an böyle söylüyor." diyorsun, "Yok, ben avukata danıştım, öteki türlü daha fazla alacakmışım." diyor. "Yok, ben avukata danıştım, öteki türlü daha fazla alacakmışım." diyor.

Demek ki Kitab'ına karşı samimiyeti, içten bağlılığı yok. Demek ki Kitab'ına karşı samimiyeti, içten bağlılığı yok.

Ve li imâmihî. "Müslümanların imamı" –Camideki imam değil.- "Müslümanların imamı" ne demek? Ve li imâmihî. "Müslümanların imamı" –Camideki imam değil.-

"Müslümanların imamı" ne demek?

"Halife" demek. "Müslümanların hepsinin başındaki önder" demek. "Halife" demek. "Müslümanların hepsinin başındaki önder" demek. Amerika'nın önderi var, Başkan Clinton şimdi; her yerin bir önderi var. Amerika'nın önderi var, Başkan Clinton şimdi; her yerin bir önderi var.

Hıristiyanların nesi var? Katoliklerin, "Papa" dedikleri başkanları var. Hıristiyanların nesi var?

Katoliklerin, "Papa" dedikleri başkanları var.
Tüm müslümanların bir başkanı olması lazım, yok.Tüm müslümanların bir başkanı olması lazım, yok. Osmanlılardan sonra Osmanlı yıkıldıktan sonra hilafet kaldırıldıktan sonra hiç başka yere de gitmemiş.Osmanlılardan sonra Osmanlı yıkıldıktan sonra hilafet kaldırıldıktan sonra hiç başka yere de gitmemiş. Pakistan'dakiler halifenin akrabalarını çağırmışlar: "Gel buraya, seni halife yapalım." demişler. Pakistan'dakiler halifenin akrabalarını çağırmışlar:

"Gel buraya, seni halife yapalım." demişler.
O da oraya gitmemiş. Halife yok şimdi. Halifesiz... O da oraya gitmemiş. Halife yok şimdi. Halifesiz...

Müslümanların imamına, imâmihî. Nâsıhan lillâhî ve li resûlihî ve li kitâbihî ve li imâmihî. Müslümanların imamına, imâmihî.

Nâsıhan lillâhî ve li resûlihî ve li kitâbihî ve li imâmihî.

Hû zamiri orada Allah'a gidiyor. Allah'ın müslümanların başına geçirdiği kimseye, imama, öndere denir.Hû zamiri orada Allah'a gidiyor. Allah'ın müslümanların başına geçirdiği kimseye, imama, öndere denir. Bu çok güzel bir ifade, şahane! Allah'ın geçirdiği, Allah'ın uygun gördüğü, geçirdiği.Bu çok güzel bir ifade, şahane! Allah'ın geçirdiği, Allah'ın uygun gördüğü, geçirdiği. Allah kimi küslümanların başına geçirirse... Hangi şartlara sahip olanlar geçerse geçerli? Allah kimi küslümanların başına geçirirse...

Hangi şartlara sahip olanlar geçerse geçerli?

İmâmi'l-müslimîn demiyor imâmullah diyor. Allah'ın müslümanların başına uygun bulduğu imam, önder. İmâmi'l-müslimîn demiyor imâmullah diyor. Allah'ın müslümanların başına uygun bulduğu imam, önder.

O nasıl olacak? Bir kere mü'min olması lazım, mü'min olmazsa olmaz,O nasıl olacak?

Bir kere mü'min olması lazım, mü'min olmazsa olmaz,
münkir olursa, kâfir olursa olmaz. Mü'min olacak. Sonra? münkir olursa, kâfir olursa olmaz. Mü'min olacak.

Sonra?

Namaz kılmayan bir kimse olsa olmaz. O zaman namazı kılmayan kimseye "fâsık" derler. Namaz kılmayan bir kimse olsa olmaz. O zaman namazı kılmayan kimseye "fâsık" derler. İçki içerse içki içen kimseye "fâcir" derler. Fısk u fücûru aşikârİçki içerse içki içen kimseye "fâcir" derler. Fısk u fücûru aşikâr fâsık ve fâcir bir kimse Allah'ın müslümanların başına geçmesini tavsiye ettiği önder olamaz. fâsık ve fâcir bir kimse Allah'ın müslümanların başına geçmesini tavsiye ettiği önder olamaz. Dini; namazı, niyazı her şeyiyle uygulayacak bir kimse olması lazım.Dini; namazı, niyazı her şeyiyle uygulayacak bir kimse olması lazım. Bu durumda bir başkan varsa ona uygun. Bu durumda bir başkan varsa ona uygun.

Ama bu çoktandır olmamış. Hatta Emevîler'den beri iş karışmış.Ama bu çoktandır olmamış. Hatta Emevîler'den beri iş karışmış. Birileri iktidarı ele geçirmişler.Birileri iktidarı ele geçirmişler. Hz. Ali Efendimiz halifeyken dinlememişler, bayrak kaldırmışlar, bölmüşler. Hz. Ali Efendimiz halifeyken dinlememişler, bayrak kaldırmışlar, bölmüşler.

Ondan sonra da idareyi çocuğuna bırakmış. Millet sevmiyor. Millet sevmiyor; o çocuğuna bırakmış işi!Ondan sonra da idareyi çocuğuna bırakmış. Millet sevmiyor. Millet sevmiyor; o çocuğuna bırakmış işi! Ondan sonra o da çocuğuna bırakmış, o da çocuğuna bırakmış...Ondan sonra o da çocuğuna bırakmış, o da çocuğuna bırakmış... Bunlar saraylar edinmişler, cariyeler edinmişler, içkiler içmişler...Bunlar saraylar edinmişler, cariyeler edinmişler, içkiler içmişler... Ayyaş, sarhoş insan müslümanların başında. Olmadı! O zamandan iş yamulmuş, bozulmuş. Ayyaş, sarhoş insan müslümanların başında. Olmadı! O zamandan iş yamulmuş, bozulmuş.

İşin doğrusu ne? el-Ulemâü veresetü'l-enbiyâ. İşin doğrusu ne?

el-Ulemâü veresetü'l-enbiyâ.

Peygamber olsaydı Peygamber Efendimiz önderlik edecekti, hayatı boyunca etti zaten. Peygamber olsaydı Peygamber Efendimiz önderlik edecekti, hayatı boyunca etti zaten. Ondan sonra ulemâ peygamberlerin vârisleri olduğundan onun geçmesi lazım. Ondan sonra ulemâ peygamberlerin vârisleri olduğundan onun geçmesi lazım.

Neden? Allah'ın kullarını Allah'ın emrine göre yönetmek ve Allah'ın emrine sevk etmek gerekiyor. Neden?

Allah'ın kullarını Allah'ın emrine göre yönetmek ve Allah'ın emrine sevk etmek gerekiyor.
İmamlığın önderliğin görevi bu. İmam ne yapacak? İmamlığın önderliğin görevi bu.

İmam ne yapacak?

Halkı Kur'an'a götürecek, İslâm'a götürecek, İslâm'ı uygulattıracak. Görevi o.Halkı Kur'an'a götürecek, İslâm'a götürecek, İslâm'ı uygulattıracak. Görevi o. Kendi başına bir insanın; "Hadi bunu tahta oturtalım, iki kat kurulalım." deme hakkı yok.Kendi başına bir insanın; "Hadi bunu tahta oturtalım, iki kat kurulalım." deme hakkı yok. Böyle bir salahiyeti yok. O başa geçen şahıs, Müslümanların hizmetinde olacak, Böyle bir salahiyeti yok.

O başa geçen şahıs, Müslümanların hizmetinde olacak,
İslâm'ın hizmetinde olacak. İslâm'a hizmet edici ve İslâm'ın ahkâmını uygulattırıcı olacak. İslâm'ın hizmetinde olacak. İslâm'a hizmet edici ve İslâm'ın ahkâmını uygulattırıcı olacak. Hz. Ömer gibi olacak mesela radıyallahu anh. Bu mâna kaybolmuş gitmiş. Hz. Ömer gibi olacak mesela radıyallahu anh. Bu mâna kaybolmuş gitmiş.

Tarihin içinde uzun zamandan beri iş halkın istemediği insanların halkı yönetmesi tarzında yürümüş.Tarihin içinde uzun zamandan beri iş halkın istemediği insanların halkı yönetmesi tarzında yürümüş. Hatta Avrupalılar bizden daha ileri gitmişler; Hatta Avrupalılar bizden daha ileri gitmişler; "Hiç olmazsa herkesin fikrine göre seçelim de o seçilsin." filan demişler."Hiç olmazsa herkesin fikrine göre seçelim de o seçilsin." filan demişler. Ama biz de hep yönetim işleri tatsız şekilde olmuş. Ama biz de hep yönetim işleri tatsız şekilde olmuş.

Halk yöneticiden memnun değil, yönetici halkı İslâm'a göre yönetmiyor,Halk yöneticiden memnun değil, yönetici halkı İslâm'a göre yönetmiyor, Allah'ın emirlerini uygulattırmıyor. Allah'ın emirlerini uygulamada bir görevli olarak çalışmıyor.Allah'ın emirlerini uygulattırmıyor. Allah'ın emirlerini uygulamada bir görevli olarak çalışmıyor. Bitmiş! O zaman; baştaki Allah'ın emrini uygulamıyor, uygulattırmıyor; Bitmiş! O zaman; baştaki Allah'ın emrini uygulamıyor, uygulattırmıyor; ahâli kimisi artık kendisi Allah'ın emrini tutmaya çalışmış,ahâli kimisi artık kendisi Allah'ın emrini tutmaya çalışmış, kimisi gevşekliklerden faydalanarak içki de içmiş, zina da etmiş, kumar da oynamış...kimisi gevşekliklerden faydalanarak içki de içmiş, zina da etmiş, kumar da oynamış... Resmen onların dükkanları da açılmış. Bütün İslâm âlemi böyle şaşırmış, gitmiş. Resmen onların dükkanları da açılmış. Bütün İslâm âlemi böyle şaşırmış, gitmiş.

Nasıl olacak o zaman? Allah'ın emrini bilen, Allah'ın emrini uygulayacak insana tâbi olunması lazım. Nasıl olacak o zaman?

Allah'ın emrini bilen, Allah'ın emrini uygulayacak insana tâbi olunması lazım.
Olunmazsa olmayanlar da vebal altındadır. Olunmazsa olmayanlar da vebal altındadır. Layık olmadığı halde müslümanların başına yönetici olarak geçenler de korkunç vebal altındadır. Layık olmadığı halde müslümanların başına yönetici olarak geçenler de korkunç vebal altındadır.

Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz bir hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;

"On kişi veya daha fazlasına başkanlık eden herkes mahşer yerine elleri omuzlarına bağlı olarak gelecek." "On kişi veya daha fazlasına başkanlık eden herkes mahşer yerine elleri omuzlarına bağlı olarak gelecek."

Kaçamaz. Âhirette nereye kaçacak? Kaçamaz. Âhirette nereye kaçacak? Hadi dünyada kaçarsın; aldatırsın, hapishanede tünel açarsın, duvar delersin... Hadi dünyada kaçarsın; aldatırsın, hapishanede tünel açarsın, duvar delersin... Gazetelerde böyle şeyler duyuyoruz. Geçtiğimiz devirlerde oldu da... Gazetelerde böyle şeyler duyuyoruz. Geçtiğimiz devirlerde oldu da...

Âhirette, meleklerin elinden nereye kaçacak? Âhirette, meleklerin elinden nereye kaçacak?

Mahkeme-i kübrânın olduğu yere elleri bağlı olarak gelecek veMahkeme-i kübrânın olduğu yere elleri bağlı olarak gelecek ve başkanlığını Allah'ın emrine göre yapıp yapmadığı incelenecek.başkanlığını Allah'ın emrine göre yapıp yapmadığı incelenecek. Hz. Ömer gibi yapmışsa tam Allah'ın emrini uygulatmışsa bağcıkları çözülecek.Hz. Ömer gibi yapmışsa tam Allah'ın emrini uygulatmışsa bağcıkları çözülecek. Ama önce oraya bağlı gelecek. Maznûn olarak, sanık olarak gelecek,Ama önce oraya bağlı gelecek. Maznûn olarak, sanık olarak gelecek, beraat ederse elinden boynundan ipleri çözülecek. beraat ederse elinden boynundan ipleri çözülecek.

"Eğer Allah'ın emrine göre yönetim yapmamışsa o zaman bağları kat kat artırılacak, "Eğer Allah'ın emrine göre yönetim yapmamışsa o zaman bağları kat kat artırılacak, bağlar üstüne bağlar bağlanacak ve cehenneme atılacak." diye Peygamber Efendimizbağlar üstüne bağlar bağlanacak ve cehenneme atılacak." diye Peygamber Efendimiz başkanlık edenlerin ne kadar sorumlu olduklarını bildiriyor. Öyle olması lazım.başkanlık edenlerin ne kadar sorumlu olduklarını bildiriyor.

Öyle olması lazım.
Müslümanların öyle bir başkana da samimiyetle bağlanması lazım.Müslümanların öyle bir başkana da samimiyetle bağlanması lazım. Öylesine samimiyetle bağlanması lazım ki ölesiye bağlanması lazım. "Öl" dediği yerde ölmesi lazım;Öylesine samimiyetle bağlanması lazım ki ölesiye bağlanması lazım. "Öl" dediği yerde ölmesi lazım; "kal" dediği yerde kalması lazım; "yürü, hücum et, çarpış, savun" ne diyorsa onu dinlemesi lazım. "kal" dediği yerde kalması lazım; "yürü, hücum et, çarpış, savun" ne diyorsa onu dinlemesi lazım.

Onu, müslümanların hakiki başkanını dinlemeyen kişi âsî olmuş olur. Onu, müslümanların hakiki başkanını dinlemeyen kişi âsî olmuş olur. Kitaplar bunu kesin olarak bildiriyor. Ama bu konular ne anılıyor, ne söyleniyor, ne hatırlatılıyor. Kitaplar bunu kesin olarak bildiriyor. Ama bu konular ne anılıyor, ne söyleniyor, ne hatırlatılıyor.

Camilerimizde; "Ey cemaat-i müslimîn, bu hafta orman haftası, ağaç dikin çok sevaptır!" deniliyor.Camilerimizde; "Ey cemaat-i müslimîn, bu hafta orman haftası, ağaç dikin çok sevaptır!" deniliyor. "Bu hafta da babalar günü, Amerika'da ilan edilmiş, babanıza hediye alın!" deniliyor. "Bu hafta da babalar günü, Amerika'da ilan edilmiş, babanıza hediye alın!" deniliyor.

Ertesi hafta da analar günü oluyor, daha ertesi hafta danalar günü oluyor falan. Ertesi hafta da analar günü oluyor, daha ertesi hafta danalar günü oluyor falan. Allah dinin aslını öğrenmeyi hepimize nasip etsin. Allah dinin aslını öğrenmeyi hepimize nasip etsin.

Ve li âmmeti'l-müslimîn. "Mü'minin bütün müslümanlara karşı da samimi olması lazım." Ve li âmmeti'l-müslimîn. "Mü'minin bütün müslümanlara karşı da samimi olması lazım."

Bu saydığım vasıflar olmazsa insan kâmil müslüman olamıyor. Müslümanlardan olamıyor. Bu saydığım vasıflar olmazsa insan kâmil müslüman olamıyor. Müslümanlardan olamıyor. Fe-leyse minhüm diyor. O halde aziz ve muhterem kardeşlerim! Bu sayfa kurayla mı çıktı?Fe-leyse minhüm diyor.

O halde aziz ve muhterem kardeşlerim!

Bu sayfa kurayla mı çıktı?
Bana bu tehlikeli, bu hataralı lafları bu açılan sayfadaki bu hadîs-i şerîfi söylettirmiyor mu? Bana bu tehlikeli, bu hataralı lafları bu açılan sayfadaki bu hadîs-i şerîfi söylettirmiyor mu?

Ben size bunları söylemezdim. Ben de anneler babalar gününden bahsederdim: Ben size bunları söylemezdim. Ben de anneler babalar gününden bahsederdim:

"Müslümanlık sevgi dinidir ey arkadaşlar, birbirlerinizi sevin!" derdim, tatlı sözler söylerdim. "Müslümanlık sevgi dinidir ey arkadaşlar, birbirlerinizi sevin!" derdim, tatlı sözler söylerdim. "Bayramda hediyeleşin." derdim. Çok bilirim öyle şeyleri, böyle güzel lafları öğrendik biz."Bayramda hediyeleşin." derdim. Çok bilirim öyle şeyleri, böyle güzel lafları öğrendik biz. Üniversitede profesörlük yaptığımız için öğrendik. Bize radyoda televizyonda yöneticiler; Üniversitede profesörlük yaptığımız için öğrendik.

Bize radyoda televizyonda yöneticiler;

"Ne olur Hocam, gel Ramazan'ın bir akşamı sen konuş. Bir akşam dinlen, bir akşam yine sen konuş.""Ne olur Hocam, gel Ramazan'ın bir akşamı sen konuş. Bir akşam dinlen, bir akşam yine sen konuş." falan yalvarırdı. Bunları öğrendik. falan yalvarırdı. Bunları öğrendik. Hangi söz zülf ü yâre dokunur da yarin zülfü tellenir, bunu çok iyi öğrendik. Hangi söz zülf ü yâre dokunur da yarin zülfü tellenir, bunu çok iyi öğrendik.

Suya sabuna dokunduğun zaman vaziyet ne olur, suya sabuna dokunmadan konuşma nasıl yapılır Suya sabuna dokunduğun zaman vaziyet ne olur, suya sabuna dokunmadan konuşma nasıl yapılır çok güzel öğrendik. Öyle yapardım ama bu hacıefendi bu sayfayı seçti, ne yapayım? çok güzel öğrendik. Öyle yapardım ama bu hacıefendi bu sayfayı seçti, ne yapayım?

Hadîs-i şerîfi eğip büküp de saklamak olur mu? Olmaz. Başka çare yok, hakkı söyleyeceğiz. Hadîs-i şerîfi eğip büküp de saklamak olur mu?

Olmaz. Başka çare yok, hakkı söyleyeceğiz.

İkinci hadîs-i şerîf: Men lâ hayâe lehû lâ ğıybete lehû. İkinci hadîs-i şerîf:

Men lâ hayâe lehû lâ ğıybete lehû.
"Utanması, hayâsı olmayana tenkitte bulunmak serbesttir, gıybet sayılmaz." "Utanması, hayâsı olmayana tenkitte bulunmak serbesttir, gıybet sayılmaz."

Adam utanmıyor, fâsık-ı mücâhir, günahı rahatça işliyor, açık saçık pervasız işliyor. Adam utanmıyor, fâsık-ı mücâhir, günahı rahatça işliyor, açık saçık pervasız işliyor.

Onu pervasız işliyor da ben de; "O adam içki içiyor." demekten gıybet olur, diye kaçacak mıyım? Onu pervasız işliyor da ben de; "O adam içki içiyor." demekten gıybet olur, diye kaçacak mıyım?

Onun gıybeti olmaz. Yapmasaydı! Onu hatırlatmak lazım: Onun gıybeti olmaz. Yapmasaydı! Onu hatırlatmak lazım:

"Falanca adam şöyle fısk u fücûr sahibi, şöyle günah sahibi, aman kardeşlerim dikkatli olun!" "Falanca adam şöyle fısk u fücûr sahibi, şöyle günah sahibi, aman kardeşlerim dikkatli olun!"

"Mecliste olmayanın aleyhinde konuşmak gıybet olmaz mı hocam?" Ama burada ne diyor? "Mecliste olmayanın aleyhinde konuşmak gıybet olmaz mı hocam?"

Ama burada ne diyor?

Hayâsı olmayana konuşabilirsin. Ar damarı çatlamış, fısk u fücûrunu açığa çıkarmış. Bu söylenir. Hayâsı olmayana konuşabilirsin. Ar damarı çatlamış, fısk u fücûrunu açığa çıkarmış. Bu söylenir.

Ama iyi bir müslümana o söylenmez. Kusur da olsa önce nasihat edersin.Ama iyi bir müslümana o söylenmez. Kusur da olsa önce nasihat edersin. Herkesin ayağı kayabiliyor.Herkesin ayağı kayabiliyor. Ayağı kaymış, bir hata işlemiş; hatasını örtersin, ayıbını saklarsın, gıybetini yapmazsın. Ayağı kaymış, bir hata işlemiş; hatasını örtersin, ayıbını saklarsın, gıybetini yapmazsın. Söyleyeceksen ilk önce kendisine gidersin; "Kardeşim, ben sende şöyle bir durum gördüm,Söyleyeceksen ilk önce kendisine gidersin;

"Kardeşim, ben sende şöyle bir durum gördüm,
senden ummuyordum, sen bunu niye yaptın?" dersin, bir sorarsın. Belki bir mazereti vardır. senden ummuyordum, sen bunu niye yaptın?" dersin, bir sorarsın. Belki bir mazereti vardır.

Benim bu konuda çok hoşuma giden, duyduğum bir hikâye var.Benim bu konuda çok hoşuma giden, duyduğum bir hikâye var. Kitaplarda okumadım, birisinden duydum. Kimden duyduğumu da bilmiyorum amaKitaplarda okumadım, birisinden duydum. Kimden duyduğumu da bilmiyorum ama uydurma bir hikâye bile olsa hoş: uydurma bir hikâye bile olsa hoş:

Horasan'dan birisi, İmam-ı Âzam Efendimiz'i Kûfe'de ziyaret etmek istemiş. Horasan'dan birisi, İmam-ı Âzam Efendimiz'i Kûfe'de ziyaret etmek istemiş.

-Basra'nın yakınında, Bağdat'ın civarında Kûfe şehri vardır. İmam-ı Âzam orada yetişti. -Basra'nın yakınında, Bağdat'ın civarında Kûfe şehri vardır. İmam-ı Âzam orada yetişti. 80 tarihinde doğdu, hicrî 150 tarihinde vefat etti.80 tarihinde doğdu, hicrî 150 tarihinde vefat etti. Peygamber Efendimiz'in hicretinden 150 yıl geçince vefat etti. Hicrî 80-150. 70 yıl yaşamış.- Peygamber Efendimiz'in hicretinden 150 yıl geçince vefat etti. Hicrî 80-150. 70 yıl yaşamış.-

İmam-ı Âzam Efendimiz'in şöhretini duymuş; "Kûfe'de çok büyük bir alim var." demişler. İmam-ı Âzam Efendimiz'in şöhretini duymuş; "Kûfe'de çok büyük bir alim var." demişler.

"Bu büyük, muhterem bir zâtmış, çok kıymetli bir kimseymiş;"Bu büyük, muhterem bir zâtmış, çok kıymetli bir kimseymiş; âhir ömrümde gideyim, ona hi zmet edeyim." demiş. âhir ömrümde gideyim, ona hi zmet edeyim." demiş.

Horasan'da bulunduğu şehirdeki yakınlarıyla helalleşmiş, çıkınını almış, Kûfe'ye gelmiş.Horasan'da bulunduğu şehirdeki yakınlarıyla helalleşmiş, çıkınını almış, Kûfe'ye gelmiş. Bayağı mesafe tabi. İran'ı boydan boya geçiyor, çaprazlama köşegeninden Bağdat'a geliyor. Bayağı mesafe tabi. İran'ı boydan boya geçiyor, çaprazlama köşegeninden Bağdat'a geliyor.

"Burada İmam-ı Âzam Ebû Hanife Numan b. Sâbit diye bir alim varmış, methini duydum. "Burada İmam-ı Âzam Ebû Hanife Numan b. Sâbit diye bir alim varmış, methini duydum. Onu nerede bulabilirim?" diye sormuş şehirde. Adres yok, telefon yok; o zaman cep telefonu da yok.Onu nerede bulabilirim?" diye sormuş şehirde.

Adres yok, telefon yok; o zaman cep telefonu da yok.
Ne yapsın? Kapıda ilk rastladığı kişiye sormuş. O da onun yüzüne bakmış.Ne yapsın? Kapıda ilk rastladığı kişiye sormuş. O da onun yüzüne bakmış. Bakmış ki yabancı, uzaktan gelmiş bir kimse. "Ne tesadüf, işte şu karşıdan giden adam!" demiş. Bakmış ki yabancı, uzaktan gelmiş bir kimse.

"Ne tesadüf, işte şu karşıdan giden adam!" demiş.

Demek ki çok da büyük bir yer değil, hemen rastlaşıvermiş." Demek ki çok da büyük bir yer değil, hemen rastlaşıvermiş."

Adam bir bakmış; "Allah Allah, İmam-ı Âzam dedikleri bu mu ya?Adam bir bakmış; "Allah Allah, İmam-ı Âzam dedikleri bu mu ya? Sarığı güzel, cübbesi güzel, yakışıklı bir imam! Yahu bu fiyakalı bir adam, gösteriş düşkünü bir insan. Sarığı güzel, cübbesi güzel, yakışıklı bir imam! Yahu bu fiyakalı bir adam, gösteriş düşkünü bir insan. 'İmam-ı Âzam' deyince ben sanıyordum ki şöyle hırpani, kırk yamalı hırka giymiş, 'İmam-ı Âzam' deyince ben sanıyordum ki şöyle hırpani, kırk yamalı hırka giymiş, beli iki kat olmuş bir insan.beli iki kat olmuş bir insan. Bu öyle değil. Baksana dipdiri, capcanlı, yakışıklı, sarığı güzel fiyakalı bir insan.Bu öyle değil. Baksana dipdiri, capcanlı, yakışıklı, sarığı güzel fiyakalı bir insan. Kıyafeti güzel, hem de kumaşı da iyi." demiş. Yüreği bir cız etmiş. Kıyafeti güzel, hem de kumaşı da iyi." demiş.

Yüreği bir cız etmiş.

"O kadar uzak yollardan ben bu adam için mi geldim?" "O kadar uzak yollardan ben bu adam için mi geldim?"

Oraya gelmek için kim bilir aylarca yol yürüdü. "Bunun için mi geldim ben?" demiş. Oraya gelmek için kim bilir aylarca yol yürüdü. "Bunun için mi geldim ben?" demiş.

İsteksiz isteksiz biraz takip etmiş. İmamı Âzam yürümüş, bir manav dükkanının önüne gelmiş.İsteksiz isteksiz biraz takip etmiş. İmamı Âzam yürümüş, bir manav dükkanının önüne gelmiş. Manav üzüm satıyormuş. Göstermek, teşhir etmek için dışarıya sekiz dokuz tane küfe koymuşlar.Manav üzüm satıyormuş. Göstermek, teşhir etmek için dışarıya sekiz dokuz tane küfe koymuşlar. Bu uzaktan bakıyor, takip ediyor. İmam Âzam o sepetten birkaç tane almış,Bu uzaktan bakıyor, takip ediyor. İmam Âzam o sepetten birkaç tane almış, tadına bakmış öteki sepete geçmiş; onun muhtelif yerlerinden koparıp tadına bakmış, tadına bakmış öteki sepete geçmiş; onun muhtelif yerlerinden koparıp tadına bakmış, öteki sepetten, öteki sepetten geçmiş. "Ohoo!" demiş,öteki sepetten, öteki sepetten geçmiş.

"Ohoo!" demiş,
"Her müşteri küfelerden bu kadar üzüm yerse bu adamın hâli ne olacak? Üzümler biter. "Her müşteri küfelerden bu kadar üzüm yerse bu adamın hâli ne olacak? Üzümler biter.

"Çeşni helal, tadına bakmak var ama bu hepsine baktı, neredeyse karnını doyurdu. "Çeşni helal, tadına bakmak var ama bu hepsine baktı, neredeyse karnını doyurdu. Bu demek ki haramı helali de pek düşünmüyor. Zaten kıyafeti de yakışıklı, dünya ehli bir kimse galiba.Bu demek ki haramı helali de pek düşünmüyor. Zaten kıyafeti de yakışıklı, dünya ehli bir kimse galiba. Ben en iyisi bunun yanına hiç varmadan Horasan'a geri döneyim.. Ben en iyisi bunun yanına hiç varmadan Horasan'a geri döneyim.. Bu benim niyetime göre düşündüğüm bir insan değil!" demiş. O sırada İmamı Âzam ara sokağa girmiş.Bu benim niyetime göre düşündüğüm bir insan değil!" demiş.

O sırada İmamı Âzam ara sokağa girmiş.
Bu da sokağa doğru isteksiz isteksiz yürümüş. Bu da sokağa doğru isteksiz isteksiz yürümüş. Bakmış ki sokağın öbür köşesinde bir kadınla gayet samimi, gülerek falan konuşuyor. Bakmış ki sokağın öbür köşesinde bir kadınla gayet samimi, gülerek falan konuşuyor.

"Oh, üzümleri löp löp at, ondan sonra köşe başında kadınlarla sohbet et,"Oh, üzümleri löp löp at, ondan sonra köşe başında kadınlarla sohbet et, ondan sonra da sana İmam-ı Âzam desinler, vah vah vah!" demiş. ondan sonra da sana İmam-ı Âzam desinler, vah vah vah!" demiş.

Tam geri dönecekken İmamı Âzam uzaktan ona adıyla seslenmiş. Adıyla! Tam geri dönecekken İmamı Âzam uzaktan ona adıyla seslenmiş. Adıyla! Evliya, Allah bildirince bilir. Adıyla demiş ki; "Ey falanca dur!" Gidiyor yoksa. Dur demese gidecek.Evliya, Allah bildirince bilir. Adıyla demiş ki; "Ey falanca dur!"

Gidiyor yoksa. Dur demese gidecek.
Durmuş ama biraz da hayret etmiş. O şehre İlk defa geliyor, şehirde kimse onu tanımıyor. Durmuş ama biraz da hayret etmiş. O şehre İlk defa geliyor, şehirde kimse onu tanımıyor. "Nereden bildi ismimi?" demiş. "Gel. demiş. İmamı Âzam'ın yanına gitmiş. "Nereden bildi ismimi?" demiş.

"Gel. demiş. İmamı Âzam'ın yanına gitmiş.

"Bak, o üzümlerin satıldığı dükkân benim dükkânım, üzümler benim bağlarımın üzümleri." "Bak, o üzümlerin satıldığı dükkân benim dükkânım, üzümler benim bağlarımın üzümleri."

Bak o zaman iş düzeldi. İnsan kendi üzümünden yiyemez mi?Bak o zaman iş düzeldi.

İnsan kendi üzümünden yiyemez mi?
Kendi bağından üzümleri topladığı zaman çarşıya dükkanın önüne koyduğu üzümden yiyemez mi? Yer. Kendi bağından üzümleri topladığı zaman çarşıya dükkanın önüne koyduğu üzümden yiyemez mi? Yer.

"Neden hepsinden tattım?" demiş. "Adamlarıma demiştim ki aman koruk üzüm koparmayın;"Neden hepsinden tattım?" demiş.

"Adamlarıma demiştim ki aman koruk üzüm koparmayın;
olmuş üzüm olsun, güzel üzüm olsun, ticaretimize gölge düşmesin.olmuş üzüm olsun, güzel üzüm olsun, ticaretimize gölge düşmesin. Müşteri alır da beğenmez, 'Şuna bak ekşi üzümleri sattı.' der, bir şey söyler, helal etmez, kalbi kırılır.Müşteri alır da beğenmez, 'Şuna bak ekşi üzümleri sattı.' der, bir şey söyler, helal etmez, kalbi kırılır. 'Öyle olmasın.' diye hepsine baktım." demiş. O zaman iş düzeldi. 'Öyle olmasın.' diye hepsine baktım." demiş.

O zaman iş düzeldi.
Uzaktan baktığın zaman kötü görünen iş, hiç de kötü değil, düzeldi. Uzaktan baktığın zaman kötü görünen iş, hiç de kötü değil, düzeldi.

Sonra o köşede konuştuğum kadına; Sonra o köşede konuştuğum kadına; "'Bu akşam Horasan'dan bir misafir getireceğim, yemekleri sofrayı güzel hazırla.' dedim." demiş. "'Bu akşam Horasan'dan bir misafir getireceğim, yemekleri sofrayı güzel hazırla.' dedim." demiş.

Adam daha çok afallamış. Adam daha çok afallamış.

Adam hiçbir şey söylemiyor, o aklından geçen bütün tenkitlerin cevabı karşıdan geliyor. Adam hiçbir şey söylemiyor, o aklından geçen bütün tenkitlerin cevabı karşıdan geliyor.

"Üstümdeki kıyafetlere gelince; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîfi var: "Üstümdeki kıyafetlere gelince; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin hadîs-i şerîfi var: 'Allah bir kula zenginlik, para pul, mal mülk, nimet verdi mi 'Allah bir kula zenginlik, para pul, mal mülk, nimet verdi mi o nimetin onun üzerinde görülmesini ister, sever.'o nimetin onun üzerinde görülmesini ister, sever.' Sen içime bak." demiş. "İçime bak." derken tabi "kalbime bak" demek istiyor olabilir. Sen içime bak." demiş.

"İçime bak." derken tabi "kalbime bak" demek istiyor olabilir.

Ama ötekisi kalbini nereden anlayacak? Ama ötekisi kalbini nereden anlayacak?

Biraz da iç çamaşırını göstermiş. O biraz sıradan bir şeymiş, olağanüstü bir şey değilmiş. Biraz da iç çamaşırını göstermiş. O biraz sıradan bir şeymiş, olağanüstü bir şey değilmiş.

Bu hikâye veya menkıbe benim çok hoşuma gider.Bu hikâye veya menkıbe benim çok hoşuma gider. Çünkü uzaktan baktığın zaman kusur gibi görünen bazı şeylerinÇünkü uzaktan baktığın zaman kusur gibi görünen bazı şeylerin aslında kusur olmadığını gösteren bir hikâye. Bu çok önemli.aslında kusur olmadığını gösteren bir hikâye. Bu çok önemli. Sen uzaktan bakarsın, bir adamı ayıplarsın.Sen uzaktan bakarsın, bir adamı ayıplarsın. Git sor bir kere; "Ben sende bir kusur gördüm kardeşim." de, belki bir savunması vardır. Git sor bir kere; "Ben sende bir kusur gördüm kardeşim." de, belki bir savunması vardır.

"Ben onu şundan yaptım." der. Mesela gazeteciler resim çekiyor: "Ben onu şundan yaptım." der.

Mesela gazeteciler resim çekiyor:

"Bak bak bak, falanca adama 'sofu' derler, masasındaki rakı şişesine bak!" diyor. "Bak bak bak, falanca adama 'sofu' derler, masasındaki rakı şişesine bak!" diyor.

Git bir sor bakalım içki içti mi içmedi mi, o neyin nesi. Kadeh elinde gösteriyor... Git bir sor bakalım içki içti mi içmedi mi, o neyin nesi. Kadeh elinde gösteriyor... Ya fotomontaj ya daha başka bir şey oluyor. Bir sor bakalım. Sorulması lazım. Ya fotomontaj ya daha başka bir şey oluyor. Bir sor bakalım. Sorulması lazım.

Gıybet etme! Ona kusurunu söyle, düzeltmesini iste. Gıybet etme! Ona kusurunu söyle, düzeltmesini iste. Veya evde akşamleyin dua ederken aç elini; "Yâ Rabbi! Falanca kardeşimde bir kusur gördüm.Veya evde akşamleyin dua ederken aç elini; "Yâ Rabbi! Falanca kardeşimde bir kusur gördüm. Sen onun kusurunu ona hissettir, o kusuru düzeltsin, o kardeşim o kusurdan kurtulsun. Yâ Rabbi!Sen onun kusurunu ona hissettir, o kusuru düzeltsin, o kardeşim o kusurdan kurtulsun. Yâ Rabbi! Hidayet ver, ıslah et." de, dua et. Mü'min mü'mine arkasından dua eder. Hidayet ver, ıslah et." de, dua et.

Mü'min mü'mine arkasından dua eder.
Dedikodusu yapılmaz. Ama ar damarı çatlamışsa o zaman söyleyebilir, hayası yoksa;Dedikodusu yapılmaz. Ama ar damarı çatlamışsa o zaman söyleyebilir, hayası yoksa; edepsiz, hayasızsa söylenebilir. Tamam, onun gıybeti olmaz. Halka da söylemek lazım ki kanmasın. edepsiz, hayasızsa söylenebilir. Tamam, onun gıybeti olmaz. Halka da söylemek lazım ki kanmasın.

Üçüncü hadîs-i şerîf: Üçüncü hadîs-i şerîf:

Men yüridi'llâhu bihî hayran yüfakkıhhü fi'd-dîn. Men yüridi'llâhu bihî hayran yüfakkıhhü fi'd-dîn.

Ahmed b. Hanbel, büyük hadis alimi, mezhep imamı. Ahmed b. Hanbel, büyük hadis alimi, mezhep imamı. İmam Buhârî, Müslim, İbn Hibban, Tirmizî rivayet etmiş. "Hasen ve sahih hadis" demiş. İmam Buhârî, Müslim, İbn Hibban, Tirmizî rivayet etmiş. "Hasen ve sahih hadis" demiş. Dârimî rivayet etmiş. İbn Abbas'tan, Hz Ömer'den Tayâlisî rivayet etmiş.Dârimî rivayet etmiş. İbn Abbas'tan, Hz Ömer'den Tayâlisî rivayet etmiş. Bir de Ebû Hüreyre'den rivayet edilmiş. Muhtelif kimselerden rivayet var. Hadis sağlam.Bir de Ebû Hüreyre'den rivayet edilmiş. Muhtelif kimselerden rivayet var. Hadis sağlam. Hasen sahih hadîs-i şerîf; çok önemli. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki; Hasen sahih hadîs-i şerîf; çok önemli.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki;

"Allah celle celâlüh kimin hakkında hayır isterse, hayır murat ederse, hayra ermesini murat ederse, "Allah celle celâlüh kimin hakkında hayır isterse, hayır murat ederse, hayra ermesini murat ederse, yüfakkıhhü fi'd-dîn o kimseyi dinde alim kılar, fakih kılar, bilgili kılar." yüfakkıhhü fi'd-dîn o kimseyi dinde alim kılar, fakih kılar, bilgili kılar."

Dinin özünü, anasını, esasını, ahkâmını dosdoğru bilen bir insan hâline getirir.Dinin özünü, anasını, esasını, ahkâmını dosdoğru bilen bir insan hâline getirir. Hem sezgisi hem bilgisi hem görüşü isabetli bir insan yapar. Hem sezgisi hem bilgisi hem görüşü isabetli bir insan yapar. Allah bir kimseyi sevdi mi hayırını istedi mi yapar. O da özü sözü hareketi doğru bir kimse olur. Allah bir kimseyi sevdi mi hayırını istedi mi yapar. O da özü sözü hareketi doğru bir kimse olur.

Burada yüfakkıhhü diye hû harfinin üzerine, birinci ha'nın üzerine ötre koymuş,Burada yüfakkıhhü diye hû harfinin üzerine, birinci ha'nın üzerine ötre koymuş, halbuki öyle olmaz. Men edatı iki fiili cezbeden edattır. Men yüridi'llâhû bihî hayran.halbuki öyle olmaz. Men edatı iki fiili cezbeden edattır.

Men yüridi'llâhû bihî hayran.
Yüridü'yü cezmetti, ye'sini düşürdü; yüfakkıhhü olacak.Yüridü'yü cezmetti, ye'sini düşürdü; yüfakkıhhü olacak. Orada ikincide fakkaha yüfakkihü fiilinin yüfakkihhü'nun hu'su cezimli olacak. Burayı düzeltelim. Orada ikincide fakkaha yüfakkihü fiilinin yüfakkihhü'nun hu'su cezimli olacak. Burayı düzeltelim.

Allah razı olsun. Allah razı olsun.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2