Namaz Vakitleri

27 Zilhicce 1445
03 Temmuz 2024
İmsak
03:30
Güneş
05:29
Öğle
13:13
İkindi
17:13
Akşam
20:47
Yatsı
22:37
Detaylı Arama

Borç Vermenin Fazileti

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

8 Recep 1416 / 01.12.1995
AKRA- Almanya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Ak-Radyo’da cuma günleri düzenli olarak konuşmalar yapmıştır. 31 Mart 1993’te başlayıp, vefatından önceki son cuma günü olan, 2 Şubat 2001’e kadar devam eden bu sohbetlerde, hocamız genellikle Râmûzül-Ehâdis’ten, bazen de Muhtârü’l-Ehâdis’ten veya Riyâzu’s-Sâlihîn’den bir miktar hadis-i şerif okuyup, izah etmiştir.

İçinde bulunulan zamanın, ayın, günlerin ihyâ edilmesiyle ilgili bilgiler vermiş ve hatırlatmalarda bulunmuştur. Ayrıca ülkemizi ve insanımızı ilgilendiren güncel konulara temas ettiği de görülmüştür.

Genellikle yurtdışında seyahatte olduğu için çoğu zaman bulunduğu yerden de bahsetmiştir.

Sekiz yıl içerisinde toplam 313 adet sohbet yapmışlardır.

Konuşma Metni

Cumanız mübarek olsun. Cumanız mübarek olsun.

Size bu sefer Almanya'nın Kran-berg şehrinden hitap ediyorum.Size bu sefer Almanya'nın Kran-berg şehrinden hitap ediyorum. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden birkaç tane okuyarak Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden birkaç tane okuyarak sohbetimi yapacağım. sohbetimi yapacağım.

Birinci hadîs-i şerîf Ebû Ümâme radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş -enteresan bulacaksınız içindekiBirinci hadîs-i şerîf Ebû Ümâme radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş -enteresan bulacaksınız içindeki bilgiyi- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; bilgiyi- Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Dehaltü'l-cennete fe-raeytü alâ bâbihâ mektûben es-sadakatü bi-aşeretinDehaltü'l-cennete fe-raeytü alâ bâbihâ mektûben es-sadakatü bi-aşeretin ve'l-kardu bi-semâniyeti aşerin. Fe-kultü: Yâ Cibrîlu keyfe sârati's-sadakatü bi-aşeretin ve'l-kardu bi-semâniyeti aşerin. Fe-kultü: Yâ Cibrîlu keyfe sârati's-sadakatü bi-aşeretin ve'l-kardu bi-semâniyete aşeretin? Kâle: Li-enne'ssadakate takau fî yedi'l-ğaniyyi ve'l-kardu bi-semâniyete aşeretin? Kâle: Li-enne'ssadakate takau fî yedi'l-ğaniyyi ve'l-fakîru ve'l-kardu lâ yekau illâ fî yedi men yahtâcu ileyhi. ve'l-fakîru ve'l-kardu lâ yekau illâ fî yedi men yahtâcu ileyhi.

Sadaka Resûlullah. Sadaka Resûlullah.

Hadîs-i şerîfin konusu bir kardeşin bir kardeşe borç vermesi.Hadîs-i şerîfin konusu bir kardeşin bir kardeşe borç vermesi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyuruyor ki;

Dehaltü'l-cennete. "Cennet'e girdim." Dehaltü'l-cennete. "Cennet'e girdim."

Tabi Cebrail Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i alıp da zaman zamanTabi Cebrail Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i alıp da zaman zaman böyle müstesna müşahedelere mazhar olacağı yerleri gezdiriyordu.böyle müstesna müşahedelere mazhar olacağı yerleri gezdiriyordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz çok olağanüstü ikramlara mazhar bir kimse.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz çok olağanüstü ikramlara mazhar bir kimse. Receb ayının 27'sinde çok iyi bildiğiniz gibi miraca çıkmıştı. Cenneti, cehennemi, yedi kat semayı,Receb ayının 27'sinde çok iyi bildiğiniz gibi miraca çıkmıştı. Cenneti, cehennemi, yedi kat semayı, Sidre-i Müntehâ'yı, her şeyleri müşahede etmişti. Zaman zaman da bu müşahedeleri olmuştur, Sidre-i Müntehâ'yı, her şeyleri müşahede etmişti. Zaman zaman da bu müşahedeleri olmuştur, tekerrür etmiştir. İşte böyle bir müşahedesinde olmalı... tekerrür etmiştir. İşte böyle bir müşahedesinde olmalı...

"Cennete girdim" diyor, "bir de baktım ki fe-raeytü alâ bâbihâ mektûben,"Cennete girdim" diyor, "bir de baktım ki fe-raeytü alâ bâbihâ mektûben, "cennetin kapısı üzerinde şöyle yazılmış:" es-Sadakatü bi-aşeretin. ""cennetin kapısı üzerinde şöyle yazılmış:" es-Sadakatü bi-aşeretin. " Bir kimse cebinden parasını çıkartıp bir sadaka verirse, bir hayır yaparsaBir kimse cebinden parasını çıkartıp bir sadaka verirse, bir hayır yaparsa Allah tarafından bu on misli mükâfatla karşılanır." Allah tarafından bu on misli mükâfatla karşılanır."

"Sen sadaka yaptın, ben de sana on misli..." Bir misli değil de, tam sadakanın karşılığı değil de"Sen sadaka yaptın, ben de sana on misli..." Bir misli değil de, tam sadakanın karşılığı değil de ondan on misli bol bir mükâfatla Allah onu mükâfatlandıracak. Tamam. ondan on misli bol bir mükâfatla Allah onu mükâfatlandıracak. Tamam.

Ama ve'l-kardu bi-semâniyeti aşerin. "Borç vermek..." Karz-ı hasene deniliyor,Ama ve'l-kardu bi-semâniyeti aşerin. "Borç vermek..." Karz-ı hasene deniliyor, bir mü'minin bir mü'mine, bir insanın bir insana ödünç vermesi; bu 18 misli,bir mü'minin bir mü'mine, bir insanın bir insana ödünç vermesi; bu 18 misli, aşağı yukarı iki misline yakın, iki mislinden biraz eksik. aşağı yukarı iki misline yakın, iki mislinden biraz eksik.

Borç vermek sadakadan daha üstün. Borç vermek sadakadan daha üstün.

Fe-kultü: Yâ Cibrîlu keyfe sârati's-sadakatü bi-aşeretin ve'l-kardu bi-semâniyete aşeretin?Fe-kultü: Yâ Cibrîlu keyfe sârati's-sadakatü bi-aşeretin ve'l-kardu bi-semâniyete aşeretin? "‘Yâ Cebrail' diye sordum." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. "Nasıl oluyor böyle, "‘Yâ Cebrail' diye sordum." diyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz. "Nasıl oluyor böyle, sadaka on misli mükâfatla mükâfatlandırılıyor iken borç vermek, karz-ı hasen vermek 18 misli mükâfatla,sadaka on misli mükâfatla mükâfatlandırılıyor iken borç vermek, karz-ı hasen vermek 18 misli mükâfatla, çok daha fazla mükâfatla mükâfatlandırılıyor, bu neden?' diye sordum." diyor. çok daha fazla mükâfatla mükâfatlandırılıyor, bu neden?' diye sordum." diyor.

Buyurmuş ki Cebrail aleyhisselam cevap vermek üzere; Buyurmuş ki Cebrail aleyhisselam cevap vermek üzere;

Li-enne's-sadakate takau fî yedi'l-ğaniyyi ve'l-fakiri. Li-enne's-sadakate takau fî yedi'l-ğaniyyi ve'l-fakiri.

Çünkü sadaka -verdiğin adamı bilmiyorsundur, acımışsındır haline, verirsin- varlıklı insanın daÇünkü sadaka -verdiğin adamı bilmiyorsundur, acımışsındır haline, verirsin- varlıklı insanın da fakir insanın da eline düşer. Bazı fakirler var ki dilene dilene, sadaka toplaya toplayafakir insanın da eline düşer. Bazı fakirler var ki dilene dilene, sadaka toplaya toplaya normal bir insandan daha varlıklı oluyor, zengin duruma düşüyor ama artık içinde toplama hırsı oluyor, normal bir insandan daha varlıklı oluyor, zengin duruma düşüyor ama artık içinde toplama hırsı oluyor, hâlâ topluyor, doymuyor. Hâlbuki öyle olmaması lazım. hâlâ topluyor, doymuyor. Hâlbuki öyle olmaması lazım.

Ben bir hatıramı bu arada nakledeyim. Hiç unutmuyorum, Medine-i Münevvere'deBen bir hatıramı bu arada nakledeyim. Hiç unutmuyorum, Medine-i Münevvere'de sokağın kenarında Afrikalı zayıf bir kadıncağız oturmuştu. Birisi ona sadaka vermeye kalkıştı.sokağın kenarında Afrikalı zayıf bir kadıncağız oturmuştu. Birisi ona sadaka vermeye kalkıştı. "Buyur" dedi, haline acıdı, zavallı sokağın kenarına oturmuş. Sokağın kenarına da oturunca"Buyur" dedi, haline acıdı, zavallı sokağın kenarına oturmuş. Sokağın kenarına da oturunca sadaka kabul eden bir insan diye düşündü, normal, o şekilde oluyor. O kimseye sadaka vermeye kalktı.sadaka kabul eden bir insan diye düşündü, normal, o şekilde oluyor. O kimseye sadaka vermeye kalktı. O kadıncağız, hiç unutmuyorum, "Teşekkür ederim." dedi. "Ben bugün ihtiyacım kadar aldım, O kadıncağız, hiç unutmuyorum, "Teşekkür ederim." dedi. "Ben bugün ihtiyacım kadar aldım, almıyorum, sağolun." dedi. Hayret ettim, Allah'ın ne kulları var... Medine'ye de umumiyetle böyle almıyorum, sağolun." dedi. Hayret ettim, Allah'ın ne kulları var... Medine'ye de umumiyetle böyle mübarek kullar toplanıyor. "Fakir" dersin sen, kıymetini bilmezsin, gözünde küçük görürsün ama bakarsınmübarek kullar toplanıyor. "Fakir" dersin sen, kıymetini bilmezsin, gözünde küçük görürsün ama bakarsın Allah'ın evliyâsıdır.Allah'ın evliyâsıdır. Yani Allah onun o fakirliği içinde güzel kulluğundan dolayı derecesini çok yükseltmiş olabilir. Yani Allah onun o fakirliği içinde güzel kulluğundan dolayı derecesini çok yükseltmiş olabilir.

Nitekim valilerden bir tanesi "Afrikalılar'ın Medine'den çıkartılmasını istemiş." diye deNitekim valilerden bir tanesi "Afrikalılar'ın Medine'den çıkartılmasını istemiş." diye de rivayet ediyorlar. Medine valisi, "Bunlar bizim şehrin görüntüsünü bozuyor, bunların hepsini rivayet ediyorlar. Medine valisi, "Bunlar bizim şehrin görüntüsünü bozuyor, bunların hepsini derleyip toparlayıp şehirden çıkartayım." diye bir karar vermiş. derleyip toparlayıp şehirden çıkartayım." diye bir karar vermiş. Gece rüyada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görmüş, "Onlara dokunma!" diye.Gece rüyada Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'i görmüş, "Onlara dokunma!" diye. Peygamber Efendimiz rüyada bile, asırlarca sonra bile fukarâyı koruyor.Peygamber Efendimiz rüyada bile, asırlarca sonra bile fukarâyı koruyor. Medine'nin fukarâsı da demek ki âşık-ı sâdık, Peygamber Efendimiz'i seven kimseler oluyor. Medine'nin fukarâsı da demek ki âşık-ı sâdık, Peygamber Efendimiz'i seven kimseler oluyor.

Hadîs-i şerîfimize dönelim. Hadîs-i şerîfimize dönelim.

Sadaka verirsin, kime gitti, bilmiyorsun, tanımıyorsun ki... Adamın kimlik muayenesini yapacakSadaka verirsin, kime gitti, bilmiyorsun, tanımıyorsun ki... Adamın kimlik muayenesini yapacak durumda değilsin ki... Nüfus sayım memuru gibi elinde kâğıt kalem "Anan kim? Baban kim? Memleketin ne?durumda değilsin ki... Nüfus sayım memuru gibi elinde kâğıt kalem "Anan kim? Baban kim? Memleketin ne? Gelirin?" vesaire diyecek durumun yok. Sadakayı verir, geçersin; zengine de düşer fakire de düşer. Gelirin?" vesaire diyecek durumun yok. Sadakayı verir, geçersin; zengine de düşer fakire de düşer. Ama karz-ı hasen -borç vermek- mutlaka ona muhtaç olan insanın eline düşecek.Ama karz-ı hasen -borç vermek- mutlaka ona muhtaç olan insanın eline düşecek. Çünkü adam zengin ama muhtaç ki borç alıyor. Gerçekten muhtaç olduğu garantili. Çünkü adam zengin ama muhtaç ki borç alıyor. Gerçekten muhtaç olduğu garantili.

Burada ben bir şey daha görüyorum. İslâm'ın ahkâmını bir kere biz tereddütsüz kabul ederiz. Burada ben bir şey daha görüyorum. İslâm'ın ahkâmını bir kere biz tereddütsüz kabul ederiz.

"Kur'ân-ı Kerîm böyle buyurmuş, başımızın üstünde, başımızın tâcıdır." "Kur'ân-ı Kerîm böyle buyurmuş, başımızın üstünde, başımızın tâcıdır."

"Peygamber Efendimiz şöyle işaret eylemiş; hay hay, baş üstüne."Peygamber Efendimiz şöyle işaret eylemiş; hay hay, baş üstüne. Efendimiz nasıl işaret ettiyse öyledir." Efendimiz nasıl işaret ettiyse öyledir."

Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki karz-ı hasen vermek sadaka vermekten daha sevaplı.Bu hadîs-i şerîften anlıyoruz ki karz-ı hasen vermek sadaka vermekten daha sevaplı. Birisi 10, birisi 18 misli sevaplı. Birisi 10, birisi 18 misli sevaplı.

Burada bir şey daha var. İslâm kardeşliğe önem veriyor. Kardeşler arasındaki muhabbetin artması,Burada bir şey daha var. İslâm kardeşliğe önem veriyor. Kardeşler arasındaki muhabbetin artması, ilerlemesi de daha önemli. İnsan tanımadığı bir kimseye borç vermez, tanıdığı bir kimseye borç verir,ilerlemesi de daha önemli. İnsan tanımadığı bir kimseye borç vermez, tanıdığı bir kimseye borç verir, muhabbet ziyadeleşir. Muhabbetin ziyadeleşmesi de önemli. Muhabbetin ziyadeleşmesi için muhabbet ziyadeleşir. Muhabbetin ziyadeleşmesi de önemli. Muhabbetin ziyadeleşmesi için kardeşin kardeşi çağırıp ziyafet vermesi, evine davet etmesi, "Buyur, yemeği beraber yiyelim. kardeşin kardeşi çağırıp ziyafet vermesi, evine davet etmesi, "Buyur, yemeği beraber yiyelim. Buyur, bu akşam çorbayı beraber içelim." Bunlar muhabbeti arttıran şeyler olduğu için çok sevap. Buyur, bu akşam çorbayı beraber içelim." Bunlar muhabbeti arttıran şeyler olduğu için çok sevap.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medine'ye gittiği zaman vaaz verirken,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medine'ye gittiği zaman vaaz verirken, ilk konuşmalarını yaparken böyle duyurmuş. ilk konuşmalarını yaparken böyle duyurmuş.

"Tanıdığınıza, tanımadığınıza selam verin." "Tanıdığınıza, tanımadığınıza selam verin."

İslâm'ın bu özelliği de var. Tanımadığı kimseye de, bakar, tanımıyor ama müslüman bir kimse,İslâm'ın bu özelliği de var. Tanımadığı kimseye de, bakar, tanımıyor ama müslüman bir kimse, giyiminden kuşamından belli, Allah selamet versin. Eskiden zaten gayrimüslimler belli oluyordu,giyiminden kuşamından belli, Allah selamet versin. Eskiden zaten gayrimüslimler belli oluyordu, kıyafetleri farklıydı. Hz. Ömer radıyallahu anh de farklılık kesinleşsin diyekıyafetleri farklıydı. Hz. Ömer radıyallahu anh de farklılık kesinleşsin diye hıristiyanların bellerine zünnar bağlamalarını da emretmiş. hıristiyanların bellerine zünnar bağlamalarını da emretmiş.

"Bağlayın bakalım zünnarı, belli olsun. Cüppelerinizin beline zünnarı bağlayın." "Bağlayın bakalım zünnarı, belli olsun. Cüppelerinizin beline zünnarı bağlayın."

Kesinlik olsun diye yapmış.Kesinlik olsun diye yapmış. Hz. Ömer kendi hilafeti zamanında gayrimüslimlerin bellerine zünnar denilen kuşak bağlattırmış. Hz. Ömer kendi hilafeti zamanında gayrimüslimlerin bellerine zünnar denilen kuşak bağlattırmış. Zaten sakalıyla, tavrıyla, haliyle belli; mânevî alameti var. Zaten sakalıyla, tavrıyla, haliyle belli; mânevî alameti var.

Hani Fetih sûresinin sonundaki âyet-i kerîmede hatırlarsınız; Hani Fetih sûresinin sonundaki âyet-i kerîmede hatırlarsınız;

Sîmâhüm fî vücûhihim min eseri'ssücûd. Sîmâhüm fî vücûhihim min eseri'ssücûd.

Bu ifade beni çok heyecanlandırıyor...Bizim ümmetimizi, yani Ümmet-i Muhammed'i, âhir zaman ümmeti olan,Bu ifade beni çok heyecanlandırıyor...Bizim ümmetimizi, yani Ümmet-i Muhammed'i, âhir zaman ümmeti olan, âhir zaman peygamberinin ümmeti olan Ümmet-i Muhammed'i eski kitaplar methetmiş. âhir zaman peygamberinin ümmeti olan Ümmet-i Muhammed'i eski kitaplar methetmiş. Eski peygamberler ümmetlerine övmüşler. "Âhir zamanda öyle bir ümmet gelecek ki, öyle birEski peygamberler ümmetlerine övmüşler. "Âhir zamanda öyle bir ümmet gelecek ki, öyle bir Peygamber-i Zîşan gelecek ki, onun ümmeti öyle güzel olacak ki..." diye bildirmişler, methetmişler. Peygamber-i Zîşan gelecek ki, onun ümmeti öyle güzel olacak ki..." diye bildirmişler, methetmişler. O methi anlatıyor bu âyet-i kerîme. O methi anlatıyor bu âyet-i kerîme.

Ümmet-i Muhammed'in alametleri nedir? Ümmet-i Muhammed'in alametleri nedir?

Sîmâhüm fî vücûhihim min eseri'ssücûd. "Secdeden, secde izlerinden yüzlerinde alametleri vardır."Sîmâhüm fî vücûhihim min eseri'ssücûd. "Secdeden, secde izlerinden yüzlerinde alametleri vardır." Bu mübareklerin mânevî bakımından yüzlerinde nuraniyet vardır. Secdeli, rükûlu, namazlı, niyazlı,Bu mübareklerin mânevî bakımından yüzlerinde nuraniyet vardır. Secdeli, rükûlu, namazlı, niyazlı, âbid, zahid, Allah'ın has kulları olduğundan yüzlerinde alametleri vardır. Bu, maddî alamet de olabilir. âbid, zahid, Allah'ın has kulları olduğundan yüzlerinde alametleri vardır. Bu, maddî alamet de olabilir. Eskiden çok secde etmekten insanların anlı nasır bağlarmış, kararırmış, belli olurmuş.Eskiden çok secde etmekten insanların anlı nasır bağlarmış, kararırmış, belli olurmuş. "Bak adamcağızın secde ede ede..." Hani insanın çalıştığı zaman eli nasır tutuyor."Bak adamcağızın secde ede ede..." Hani insanın çalıştığı zaman eli nasır tutuyor. Secde ede ede de anlı nasır tutarmış, secdeden dolayı... İşte o kadar çok âbid, zahid demek oluyor. Secde ede ede de anlı nasır tutarmış, secdeden dolayı... İşte o kadar çok âbid, zahid demek oluyor.

Mü'minlerin birbirleriyle selamlaşmaları lazım. Selamlaşmada daMü'minlerin birbirleriyle selamlaşmaları lazım. Selamlaşmada da baktığın zaman anlarsın "müslüman" diye. Ama bu devirde biraz zorlaştı, kılık kıyafet baktığın zaman anlarsın "müslüman" diye. Ama bu devirde biraz zorlaştı, kılık kıyafet eşitleştiği için mi, ne diyorlar? "Üniform" mı diyorlar? Kadın erkek bile beraber aynı tip giyiniyor.eşitleştiği için mi, ne diyorlar? "Üniform" mı diyorlar? Kadın erkek bile beraber aynı tip giyiniyor. İkisi de pantolon giyiyor, ikisi de mont giyiyor. Arkadan baktığın zaman "İki erkek gidiyor." diyorsun,İkisi de pantolon giyiyor, ikisi de mont giyiyor. Arkadan baktığın zaman "İki erkek gidiyor." diyorsun, dönüp baktıkları zaman "A, birisi kadınmış." diyorsun. Erkekler saçlarını uzatıyor,dönüp baktıkları zaman "A, birisi kadınmış." diyorsun. Erkekler saçlarını uzatıyor, kadınlar saçlarını kesiyor. Fesubhanallah, anlamak mümkün değil. Müslümanlarla gayrimüslimleri dekadınlar saçlarını kesiyor. Fesubhanallah, anlamak mümkün değil. Müslümanlarla gayrimüslimleri de anlamak mümkün değil! Çünkü ikisinin de kılık kıyafeti, ceketi, pantolonu aynı olabiliyor.anlamak mümkün değil! Çünkü ikisinin de kılık kıyafeti, ceketi, pantolonu aynı olabiliyor. Biraz işler karıştı ama neyse... Biraz işler karıştı ama neyse...

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medine'ye geldiği zaman bildiğine bilmediğine Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Medine'ye geldiği zaman bildiğine bilmediğine

selam vermeyi tavsiye etmiş. Bu bir. Tanıdığınıza, tanımadığınıza, herkese selam verin.selam vermeyi tavsiye etmiş. Bu bir. Tanıdığınıza, tanımadığınıza, herkese selam verin. Tanışmak konuşmayı, konuşmak dost olmayı gerektirir. Muhabbet artar diye selam vermenin sevabı var.Tanışmak konuşmayı, konuşmak dost olmayı gerektirir. Muhabbet artar diye selam vermenin sevabı var. Başka? Başka?

Bir de yemek yedirmeyi tavsiye etmiş; "Birbirinize yemek yedirin." Bir de yemek yedirmeyi tavsiye etmiş; "Birbirinize yemek yedirin."

Bu iki sebepten oluyor: Bir, zenginler var, zenginlik içinde yaşıyorlar. Öbür tarafta fakirler var,Bu iki sebepten oluyor: Bir, zenginler var, zenginlik içinde yaşıyorlar. Öbür tarafta fakirler var, gece gündüz aç kıvranıyorlar, karınları bir lokma görmemiş; aç kıvranıyorlar. Zengin ötekisini yedirsin,gece gündüz aç kıvranıyorlar, karınları bir lokma görmemiş; aç kıvranıyorlar. Zengin ötekisini yedirsin, doyursun, böylece bir insanlık vazifesi yapılmış olsun. Zenginin zengini varlıklı olduğu halde,doyursun, böylece bir insanlık vazifesi yapılmış olsun. Zenginin zengini varlıklı olduğu halde, muhtaç olmadığı halde bir kardeşin bir kardeşi davet etmesinde yine sevap var.muhtaç olmadığı halde bir kardeşin bir kardeşi davet etmesinde yine sevap var. Çünkü orada da muhabbet artıyor. Çünkü orada da muhabbet artıyor.

İşte bu sözlerden hadîs-i şerîfe geri dönmek istiyorum. Karz-ı hasen verdiği zamanİşte bu sözlerden hadîs-i şerîfe geri dönmek istiyorum. Karz-ı hasen verdiği zaman kardeşin kardeşle olan muhabbetini artıracak bir jest oluyor bu. "Hay Allah razı olsun, kardeşin kardeşle olan muhabbetini artıracak bir jest oluyor bu. "Hay Allah razı olsun, bu kardeşim benim sıkıntılı zamanımda bana borç verdi de o sıkıntımı atlattım." diye memnun oluyor,bu kardeşim benim sıkıntılı zamanımda bana borç verdi de o sıkıntımı atlattım." diye memnun oluyor, muhabbet artıyor. muhabbet artıyor.

Daha aksini de hatırlıyorum. Ankara'da bir kardeşimiz fabrika kuruyormuş. Sağdan istemiş,Daha aksini de hatırlıyorum. Ankara'da bir kardeşimiz fabrika kuruyormuş. Sağdan istemiş, "Param yok!" Soldan istemiş, "Param yok!" Yani "sağ", "sol" dediğim, şu arkadaştan, bu arkadaştan,"Param yok!" Soldan istemiş, "Param yok!" Yani "sağ", "sol" dediğim, şu arkadaştan, bu arkadaştan, etrafında tanıdığı kimlerden istediyse herkes "Param yok!" demiş. Hâlbuki var etrafında tanıdığı kimlerden istediyse herkes "Param yok!" demiş. Hâlbuki var ama insanlar bu devirde para vermek istemiyor, borç vermek istemiyor. ama insanlar bu devirde para vermek istemiyor, borç vermek istemiyor.

İki sebepten istemiyor. Bir, borç veriyor, ondan sonra yalvara yakara borç alan kimseİki sebepten istemiyor. Bir, borç veriyor, ondan sonra yalvara yakara borç alan kimse bu sefer borcunu vermekte seni yalvarttırıyor; "vermem" diyor, geciktiriyor, "yok" diyor.bu sefer borcunu vermekte seni yalvarttırıyor; "vermem" diyor, geciktiriyor, "yok" diyor. Hâlbuki var. Senin paranla otomobil alıyor, işini götürüyor, keyfine bakıyor ama senin paranı vermiyor.Hâlbuki var. Senin paranla otomobil alıyor, işini götürüyor, keyfine bakıyor ama senin paranı vermiyor. Bir bu durumdan dolayı, hani sütten ağzı yanınca insan yoğurdu üfleyerek yermiş;Bir bu durumdan dolayı, hani sütten ağzı yanınca insan yoğurdu üfleyerek yermiş; birkaç defa borç veren pişman oluyor, bir daha vermek istemiyor. birkaç defa borç veren pişman oluyor, bir daha vermek istemiyor.

İkinci bir sebep daha var. Enflasyon dolayısıyla bir adam bir adama bir milyon lira para verdiyseİkinci bir sebep daha var. Enflasyon dolayısıyla bir adam bir adama bir milyon lira para verdiyse bu sene veya on milyon diyelim, şöyle hatırlıca bir para olsun. On milyon lira para vermişse,bu sene veya on milyon diyelim, şöyle hatırlıca bir para olsun. On milyon lira para vermişse, bir sene sonra on milyonu getirip verdiği zaman beş milyon vermiş gibi oluyor.bir sene sonra on milyonu getirip verdiği zaman beş milyon vermiş gibi oluyor. Belki daha az vermiş gibi oluyor. Tabi herkes bunu hesap ediyor. Belki daha az vermiş gibi oluyor. Tabi herkes bunu hesap ediyor.

"İyi, tamam bu kardeşime beş milyon vereyim ama neden vereyim? Hani benim de ihtiyacım varken"İyi, tamam bu kardeşime beş milyon vereyim ama neden vereyim? Hani benim de ihtiyacım varken niçin ben bunu vereyim? Çünkü enflasyondan dolaylı beş milyon değerine düşüyor.niçin ben bunu vereyim? Çünkü enflasyondan dolaylı beş milyon değerine düşüyor. Ben bununla altın alsaydım veya mal alsaydım şu kadar olacaktım. Şimdi onun yarısı kadar olacağım. Ben bununla altın alsaydım veya mal alsaydım şu kadar olacaktım. Şimdi onun yarısı kadar olacağım. Enflasyondan dolayı paranın alım gücü düştü..." diyeEnflasyondan dolayı paranın alım gücü düştü..." diye herkes hesap yapıyor, ondan dolayı borç vermek istemiyor. herkes hesap yapıyor, ondan dolayı borç vermek istemiyor.

Bir üçüncü sebebi ekleyebiliriz. İktisatçılar bunu daha iyi bilirler. Bu devirde paranınBir üçüncü sebebi ekleyebiliriz. İktisatçılar bunu daha iyi bilirler. Bu devirde paranın kullanımından elde edilen faydalar, menfaatler arttı. Parası olan bir insan onu kullanıyor,kullanımından elde edilen faydalar, menfaatler arttı. Parası olan bir insan onu kullanıyor, eviriyor, çeviriyor, kırk türlü çevirip evirdikten sonra bir kâr elde ediyor. Yeter ki elinde para olsun.eviriyor, çeviriyor, kırk türlü çevirip evirdikten sonra bir kâr elde ediyor. Yeter ki elinde para olsun. Para başlı başına bir kuvvet oluyor. O bakımdan da kimse parasını tutup da evirilip çevrilmeyen,Para başlı başına bir kuvvet oluyor. O bakımdan da kimse parasını tutup da evirilip çevrilmeyen, rant getirmeyen bir şeye vermek istemiyor. rant getirmeyen bir şeye vermek istemiyor.

Birkaç sebepten bu karz-ı hasen meselesi bu devirde biraz zayıflamış.Birkaç sebepten bu karz-ı hasen meselesi bu devirde biraz zayıflamış. Ama bazen de insanın büyük ihtiyaçları olabiliyor. Ben kendi hayatımdan hatırlıyorum.Ama bazen de insanın büyük ihtiyaçları olabiliyor. Ben kendi hayatımdan hatırlıyorum. Çocuklarımı evlendirecektim, kimseden de bir şey istemek istemiyorum,Çocuklarımı evlendirecektim, kimseden de bir şey istemek istemiyorum, böyle kendi yağımda kavrulayım diye... Ama düğün masrafı; yorgan alacaksın,böyle kendi yağımda kavrulayım diye... Ama düğün masrafı; yorgan alacaksın, çeyiz alacaksın filan derken paralar bitiveriyor, insan bir kuruşu hesaplayacak duruma geliyor.çeyiz alacaksın filan derken paralar bitiveriyor, insan bir kuruşu hesaplayacak duruma geliyor. "Eyvah! Akşam ne yiyeceğim?" diye düşünme durumuna geliyor."Eyvah! Akşam ne yiyeceğim?" diye düşünme durumuna geliyor. O sıkışık durumlardan dolayı paraya da ihtiyaç olabiliyor. O sıkışık durumlardan dolayı paraya da ihtiyaç olabiliyor.

Bence borç veren kimse -veya borç alan kimse daha asil bir jest olarak- diyebilir ki; Bence borç veren kimse -veya borç alan kimse daha asil bir jest olarak- diyebilir ki;

"Kardeşim ben şu kadar altın almış oluyorum senden, o kadar altın vereceğim." "Kardeşim ben şu kadar altın almış oluyorum senden, o kadar altın vereceğim."

O tarzda biraz bu enflasyonun tesiri engellenebilir. O tarzda biraz bu enflasyonun tesiri engellenebilir.

Karz-ı hasen vermenin sevabı çok. Çünkü borç isteyen kimse gerçekten muhtaç kimsedirKarz-ı hasen vermenin sevabı çok. Çünkü borç isteyen kimse gerçekten muhtaç kimsedir ama sadaka verdiğin kimse belki muhtaçtır. Belki muhtaç iken sadaka verileama sadaka verdiğin kimse belki muhtaçtır. Belki muhtaç iken sadaka verile verile muhtaçlık çizgisini geçmiştir. Belki de muhtaç da değildir. Hani bazılarını da polis yakalıyor,verile muhtaçlık çizgisini geçmiştir. Belki de muhtaç da değildir. Hani bazılarını da polis yakalıyor, "Gel bakalım buraya!" Adamın kolu kanlı mesela, kocaman sarmış... "Gel bakalım buraya, sen dileniyorsun,"Gel bakalım buraya!" Adamın kolu kanlı mesela, kocaman sarmış... "Gel bakalım buraya, sen dileniyorsun, kolunda ne var?" Koluna ciğer sarmış, hiçbir şeyi yok, turp gibi sağlam; halkı aldatıyor. kolunda ne var?" Koluna ciğer sarmış, hiçbir şeyi yok, turp gibi sağlam; halkı aldatıyor. Haydi bakalım bankadaki hesapları vesaireleri araştırılıyor. Oo, çok zengin bir insanmış daHaydi bakalım bankadaki hesapları vesaireleri araştırılıyor. Oo, çok zengin bir insanmış da milletin hayır duygularını istismar ediyormuş. Tabi cezalanıyor, paralarına el konuluyor galiba...milletin hayır duygularını istismar ediyormuş. Tabi cezalanıyor, paralarına el konuluyor galiba... Pek de bilmiyorum kanunî mevzuatı ama galiba paralarına da el konuluyor. Bu durumlar olabilir. Pek de bilmiyorum kanunî mevzuatı ama galiba paralarına da el konuluyor. Bu durumlar olabilir.

Bunların da engellenebilmesi için insan yaptığı hayrı, sadakayı da bildiği kimselere yapmalı.Bunların da engellenebilmesi için insan yaptığı hayrı, sadakayı da bildiği kimselere yapmalı. Biraz da tam sadakayı vereceği an, sıkıştığı zaman ani bir kararla vermek yerine, fukarâyı aramalı,Biraz da tam sadakayı vereceği an, sıkıştığı zaman ani bir kararla vermek yerine, fukarâyı aramalı, bir cebinde sadaka parası bulunmalı, gerçek fukarâyı gördüğü zaman, sorduğu, bir cebinde sadaka parası bulunmalı, gerçek fukarâyı gördüğü zaman, sorduğu, konuşulduğu zaman yanında... Bazen diyorlar ki mesela; konuşulduğu zaman yanında... Bazen diyorlar ki mesela;

"Benim bir komşum var, dul, çok temiz, çok namuslu, çok mübarek bir kadıncağız ama kimsesi yok,"Benim bir komşum var, dul, çok temiz, çok namuslu, çok mübarek bir kadıncağız ama kimsesi yok, kimseye de bir şey söylemez. Yarı aç, yarı tok, çok muhtaç zavallı..." kimseye de bir şey söylemez. Yarı aç, yarı tok, çok muhtaç zavallı..."

Ha tamam, öyle mi? O zaman hemen çıkart cebinden, ayırdığın sadakanı ver.Ha tamam, öyle mi? O zaman hemen çıkart cebinden, ayırdığın sadakanı ver. Böyle fırsat çıktığı zaman hayrını, sadakanı ver. Böyle fırsat çıktığı zaman hayrını, sadakanı ver.

Bir kere kendi başımdan geçmiş bir olayı anlatayım. Bu gibi şeylerde atik olmak gerekiyor.Bir kere kendi başımdan geçmiş bir olayı anlatayım. Bu gibi şeylerde atik olmak gerekiyor. Bir Arefe günü Ankara'da çarşıdan ev için yiyecek, meyve filan alıyordum.Bir Arefe günü Ankara'da çarşıdan ev için yiyecek, meyve filan alıyordum. Kenardan giderken çocukcağızın bir tanesi... Temizlik işçisi, yaşlı bir amca, halinden belli,Kenardan giderken çocukcağızın bir tanesi... Temizlik işçisi, yaşlı bir amca, halinden belli, fakir bir giyimli, üniformalı, demek ki temizlik işlerinde çalışıyor. Çocuk gösteriyor,fakir bir giyimli, üniformalı, demek ki temizlik işlerinde çalışıyor. Çocuk gösteriyor, "Baba bana bunu al, baba bunu al!" dedi. Barakada satılan çok basit, çok ucuz bir giyim."Baba bana bunu al, baba bunu al!" dedi. Barakada satılan çok basit, çok ucuz bir giyim. O da çok acılı bir sesle, "Evladım iyi ama paramız yok, alamayız." diyor. Ben de o zaman baktım,O da çok acılı bir sesle, "Evladım iyi ama paramız yok, alamayız." diyor. Ben de o zaman baktım, "alamayız" dediği çok bir para değil. Ben verebilirdim. Acıdım adamcağıza fakat "Ya, bak..." dedim, "alamayız" dediği çok bir para değil. Ben verebilirdim. Acıdım adamcağıza fakat "Ya, bak..." dedim, "ne insanlar var... Çok küçük para ile bile satılan basit bir şeyi, ertesi günü bayram,"ne insanlar var... Çok küçük para ile bile satılan basit bir şeyi, ertesi günü bayram, çocukcağız istiyor, alamıyorlar. Yazık, Allah yardımcıları olsun." dedim. Ama hiç mi hiç aklıma gelmedi,çocukcağız istiyor, alamıyorlar. Yazık, Allah yardımcıları olsun." dedim. Ama hiç mi hiç aklıma gelmedi, ertesi gün aklıma düştü, başladı yüreğim yanmaya; "Ben alıverseydim, ‘Dur bakalım çocuk' deseydim,ertesi gün aklıma düştü, başladı yüreğim yanmaya; "Ben alıverseydim, ‘Dur bakalım çocuk' deseydim, ‘yavrum' deseydim, ‘ver bakalım şunu' deseydim dükkâncıya..." O zaman hiç aklımın ucuna gelmedi,‘yavrum' deseydim, ‘ver bakalım şunu' deseydim dükkâncıya..." O zaman hiç aklımın ucuna gelmedi, bir gün sonra aklıma geldi ama adamı nerede bulacaksın... bir gün sonra aklıma geldi ama adamı nerede bulacaksın...

Bazen böyle durumlar oluyor. İnsan afallıyor da fark edemiyor.Bazen böyle durumlar oluyor. İnsan afallıyor da fark edemiyor. Demek ki bu çeşit sadakaları da bildiği insanlara, köyünde, mahallesinde daha önceden Demek ki bu çeşit sadakaları da bildiği insanlara, köyünde, mahallesinde daha önceden tanıdığı kimselere yaparsa garantili olur. Ama gerçekten borçlu, gerçekten paraya muhtaçtanıdığı kimselere yaparsa garantili olur. Ama gerçekten borçlu, gerçekten paraya muhtaç bazen arkadaşları, dostları vardır, onlara borç vermek sadakadan daha fazla sevaptır. bazen arkadaşları, dostları vardır, onlara borç vermek sadakadan daha fazla sevaptır.

Ne kadar? Ne kadar?

Sadaka 1'e 10, karz-ı hasen 1'e 18. Bu rakamlar hatırımızda kalsın. Sadaka 1'e 10, karz-ı hasen 1'e 18. Bu rakamlar hatırımızda kalsın.

Yine sadakayla ilgili bu sayfada şöyle bir sayfa açtım bizim Râmûz kitabından.Yine sadakayla ilgili bu sayfada şöyle bir sayfa açtım bizim Râmûz kitabından. Müellifi Hocamız Ahmed Ziyâeddin-i Gümüşhanevî hazretlerine, bütün hocalarımıza,Müellifi Hocamız Ahmed Ziyâeddin-i Gümüşhanevî hazretlerine, bütün hocalarımıza, mürşid-i kâmillerimize, ulemâmıza Allah rahmet eylesin. Bütün geçmişlerimize mürşid-i kâmillerimize, ulemâmıza Allah rahmet eylesin. Bütün geçmişlerimize şu mübarek cuma gününde rahmet eylesin. Kabirleri nur dolsun, ruhları şâd olsun.şu mübarek cuma gününde rahmet eylesin. Kabirleri nur dolsun, ruhları şâd olsun. Gümüşhanevî Hocamız'ın Râmûz kitabından ikinci hadîs-i şerîfi okuyorum. 283. sayfa.Gümüşhanevî Hocamız'ın Râmûz kitabından ikinci hadîs-i şerîfi okuyorum. 283. sayfa. Hz. Ömer'in oğlu, Abdullah b. Ömer radıyallahu anhumâ'dan rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. AllahHz. Ömer'in oğlu, Abdullah b. Ömer radıyallahu anhumâ'dan rivayet edilmiş bir hadîs-i şerîf. Allah şefaatlerine erdirsin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki bu rivayete göre; şefaatlerine erdirsin. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuş ki bu rivayete göre;

Dâvû merdâküm bi's-sadakati ve hassinû emvâleküm bi'z-zekâti fe-innehâDâvû merdâküm bi's-sadakati ve hassinû emvâleküm bi'z-zekâti fe-innehâ tedfau ankümü'l-a'râda ve'l-emrâd. tedfau ankümü'l-a'râda ve'l-emrâd.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Dâvû. "Tedavi ediniz." Merdâküm. "Hastalarınızı." Bi's-sadakati. "Sadaka vererek." Dâvû. "Tedavi ediniz." Merdâküm. "Hastalarınızı." Bi's-sadakati. "Sadaka vererek."

"Hastalarınızı tedavi ediniz." desem, sussam, "Hastaları neyle tedavi eder insan?.." düşünürdünüz."Hastalarınızı tedavi ediniz." desem, sussam, "Hastaları neyle tedavi eder insan?.." düşünürdünüz. "Herhalde bir ilaç adı söyleyecek..." derdiniz. "Acaba el-habbetu's-sevdâ, çörek otu mu veyahut bal mı,"Herhalde bir ilaç adı söyleyecek..." derdiniz. "Acaba el-habbetu's-sevdâ, çörek otu mu veyahut bal mı, başka bir şey mi?.." Tabi bunları da tavsiye etmiş Peygamber Efendimiz; bazı şifalı tohumları,başka bir şey mi?.." Tabi bunları da tavsiye etmiş Peygamber Efendimiz; bazı şifalı tohumları, şifalı maddeleri bildirmiş. Balın içinde şifa olduğunu Kur'ân-ı Kerîm de bildiriyor şifalı maddeleri bildirmiş. Balın içinde şifa olduğunu Kur'ân-ı Kerîm de bildiriyor ve gerçekten de muazzam, çok kıymetli, çok şifalı bir gıda. ve gerçekten de muazzam, çok kıymetli, çok şifalı bir gıda.

Tamam. Evet, hastalarınızı tedavi ediniz, nokta nokta... Tamam. Evet, hastalarınızı tedavi ediniz, nokta nokta...

Neyle? Neyle?

Perdeyi açtığınız zaman karşımıza enteresan bir kelime çıkıyor. Perdeyi açtığınız zaman karşımıza enteresan bir kelime çıkıyor.

Dâvû merdâküm bi's-sadakati. "Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz." Dâvû merdâküm bi's-sadakati. "Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz."

Allah Allah... Sadaka, birisine para vereceksin, gidecek, bu hasta ile ne ilişkisi var?Allah Allah... Sadaka, birisine para vereceksin, gidecek, bu hasta ile ne ilişkisi var? O ondan nasıl faydalanacak? Hani bir şey yutsaydı, bir şey içseydi, bir şey sürülseydi, O ondan nasıl faydalanacak? Hani bir şey yutsaydı, bir şey içseydi, bir şey sürülseydi, o zaman neyse ne ama ortada bir şey yok, sadaka veriliyor. Hastaya bunun faydası ne olacak? o zaman neyse ne ama ortada bir şey yok, sadaka veriliyor. Hastaya bunun faydası ne olacak?

Evet, bu maddeci bir insanın sorabileceği bir soru. Mâneviyata inanmayan bir insan bunu sorabilir.Evet, bu maddeci bir insanın sorabileceği bir soru. Mâneviyata inanmayan bir insan bunu sorabilir. "Buradan birisine para veriliyor, öbür tarafta hasta niye iyi olsun?" diye sorulabilir. "Buradan birisine para veriliyor, öbür tarafta hasta niye iyi olsun?" diye sorulabilir.

Ama mânevî bakımdan iman etmiş bir insan, her şeyi Allah'ın yaptığını bilen bir insan bunu çok iyi anlarAma mânevî bakımdan iman etmiş bir insan, her şeyi Allah'ın yaptığını bilen bir insan bunu çok iyi anlar Yani Allah o kulun o fakire sadaka vermesini, hayır yapmasını seviyor. Sen o fakire acıdın, Yani Allah o kulun o fakire sadaka vermesini, hayır yapmasını seviyor. Sen o fakire acıdın, ona yardım ettin diye razı geliyor, memnun oluyor, hoşnut ve razı olduğu için deona yardım ettin diye razı geliyor, memnun oluyor, hoşnut ve razı olduğu için de öbür taraftaki hastasına şifayı veriyor. Çünkü şifayı veren de Allah. Şifa otta değil, şifa ilaçta değil,öbür taraftaki hastasına şifayı veriyor. Çünkü şifayı veren de Allah. Şifa otta değil, şifa ilaçta değil, şifa doktorda değil. Aslında Şâfi olan, şifayı veren Allah. Bazen doktorlar da, ilaçlar da, hastaneler deşifa doktorda değil. Aslında Şâfi olan, şifayı veren Allah. Bazen doktorlar da, ilaçlar da, hastaneler de ameliyatlar da para vermiyor; hastalık tank gibi, buldozer gibi geliyor, insanı ezip gidiyor, ameliyatlar da para vermiyor; hastalık tank gibi, buldozer gibi geliyor, insanı ezip gidiyor, mezara götürüyor. Hiçbir şey fayda vermiyor. Buradan anlıyoruz ki hepsi birer vesile;mezara götürüyor. Hiçbir şey fayda vermiyor. Buradan anlıyoruz ki hepsi birer vesile; bazen tutar bazen tutmaz, bazen şifaya vesile olur bazen olmaz.bazen tutar bazen tutmaz, bazen şifaya vesile olur bazen olmaz. Ama Allah bir kulun şifasını murad etti mi mutlaka o hasta şifa bulur. Ama Allah bir kulun şifasını murad etti mi mutlaka o hasta şifa bulur.

Neden? Neden?

Âlemlerin Rabbi, her şeye kâdir olan Allahu Teâlâ hazretleri hoşnut oldu,Âlemlerin Rabbi, her şeye kâdir olan Allahu Teâlâ hazretleri hoşnut oldu, şifa bulmasını murad eyledi, emreyledi... şifa bulmasını murad eyledi, emreyledi...

İnnemâ emruhû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün fe-yekûn. İnnemâ emruhû izâ erâde şey'en en yekûle lehû kün fe-yekûn.

Yasin sûresinde hep okuyoruz bu âyetleri. Allah mânasını da anlayıp heyecanını da duymak,Yasin sûresinde hep okuyoruz bu âyetleri. Allah mânasını da anlayıp heyecanını da duymak, lezzetine de varmak nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretlerinin işi,lezzetine de varmak nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretlerinin işi, bir işin olmasını murad ettiği zaman sadece "ol" demektir. Kün "ol" demektir Arapça'da. Kün, "ol" der,bir işin olmasını murad ettiği zaman sadece "ol" demektir. Kün "ol" demektir Arapça'da. Kün, "ol" der, fe-yekûn o da olur. Allah bir şeye "ol" dedi mi olur. "Sen şifa bul ey kulum." derse şifa bulur. fe-yekûn o da olur. Allah bir şeye "ol" dedi mi olur. "Sen şifa bul ey kulum." derse şifa bulur. "O hasta iyi olsun." derse iyi olur. Hastalık geçer gider, afiyet üzere kalkar. "O hasta iyi olsun." derse iyi olur. Hastalık geçer gider, afiyet üzere kalkar. Böyle ölüm döşeğine yatmış nice insanlar var. Sahâbe-i kirâmdan birisi, Peygamber Efendimiz başına gelmişBöyle ölüm döşeğine yatmış nice insanlar var. Sahâbe-i kirâmdan birisi, Peygamber Efendimiz başına gelmiş vasiyet ediyor, artık öleceğini sanıyor, ağır hasta. "Sen, merak etme, ölmeyeceksin, vasiyet ediyor, artık öleceğini sanıyor, ağır hasta. "Sen, merak etme, ölmeyeceksin, daha çok hayırlar yapacaksın." diyor Peygamber Efendimiz. Hakikaten öyle çıkıyor.daha çok hayırlar yapacaksın." diyor Peygamber Efendimiz. Hakikaten öyle çıkıyor. Bazen de bir insan kendisini on yıl, yirmi yıl yaşayacak sanır, bir dakika sonra vefat eder.Bazen de bir insan kendisini on yıl, yirmi yıl yaşayacak sanır, bir dakika sonra vefat eder. Ölüm, hayat, her şey Allah'ın bir emrine bağlı, şifa da böyle... Ölüm, hayat, her şey Allah'ın bir emrine bağlı, şifa da böyle...

Onun için ne buyurmuş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz? Onun için ne buyurmuş Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz?

Dâvû merdâküm bi's-sadakati. "Hastalarınızı sadaka vererek tedavi ediniz." Dâvû merdâküm bi's-sadakati. "Hastalarınızı sadaka vererek tedavi ediniz."

Demek ki iyi bir yoksul kimse bulursak, gerçekten muhtaç, sadakaya liyakatli,Demek ki iyi bir yoksul kimse bulursak, gerçekten muhtaç, sadakaya liyakatli, gerçekten sadaka verilebilecek bir insan bulur da sadaka verirsek öteki taraftaki, hastanedeki, gerçekten sadaka verilebilecek bir insan bulur da sadaka verirsek öteki taraftaki, hastanedeki, yataktaki hastanın şifa bulmasına sebep olur. yataktaki hastanın şifa bulmasına sebep olur.

Neden? Neden?

Maddî ilişki yok ama Allah öteki sadakadan memnun olur, beri taraftaki hastaya şifa verir.Maddî ilişki yok ama Allah öteki sadakadan memnun olur, beri taraftaki hastaya şifa verir. Bunu böylece bilin. Bunu böylece bilin.

Hastaları olanlara Allah şifalar ihsan eylesin. Temenni ederiz ki Allahu Teâlâ hazretleriHastaları olanlara Allah şifalar ihsan eylesin. Temenni ederiz ki Allahu Teâlâ hazretleri mü'min kardeşlerimizin hastalarına şifa, dertlilerine devalar ihsan eylesin. Ama işte çareler de var.mü'min kardeşlerimizin hastalarına şifa, dertlilerine devalar ihsan eylesin. Ama işte çareler de var. Çareyi de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz söylüyor.Çareyi de Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz söylüyor. Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Tamam, bu eczaneden de ucuz bir şey. Eczaneye gidiyorsun şimdi,Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Tamam, bu eczaneden de ucuz bir şey. Eczaneye gidiyorsun şimdi, bir ilaç yazıyorsun, İsveç'ten gelmiş; bir ilaç alıyorsun, İsviçre'den gelmiş; bir ilaç Amerika'dan... bir ilaç yazıyorsun, İsveç'ten gelmiş; bir ilaç alıyorsun, İsviçre'den gelmiş; bir ilaç Amerika'dan... Şu kadar büyük paralar, şu kadar büyük iğneler, bu kadar şeyler... Bazen de hiçbir şey olmuyor.Şu kadar büyük paralar, şu kadar büyük iğneler, bu kadar şeyler... Bazen de hiçbir şey olmuyor. Uğraş, uğraş, uğraş, o kadar ilaçları alıyorsun, alıyorsun, alıyorsun; sıfıra sıfır, elde var sıfır. Uğraş, uğraş, uğraş, o kadar ilaçları alıyorsun, alıyorsun, alıyorsun; sıfıra sıfır, elde var sıfır. Hastalıkta da bir gerileme olmuyor, daha da artabiliyor. İşte bu sadaka ile tedavi, bir. Hastalıkta da bir gerileme olmuyor, daha da artabiliyor. İşte bu sadaka ile tedavi, bir.

Ve hassinû emvâleküm bi'z-zekati. "Ve mallarınızı zekât vererek koruyunuz." Ve hassinû emvâleküm bi'z-zekati. "Ve mallarınızı zekât vererek koruyunuz."

Zekât, sonu yuvarlak "te" ile yazılmış bir kelime. Üzerinde durulduğu zaman zekah diye "ha" ile biter,Zekât, sonu yuvarlak "te" ile yazılmış bir kelime. Üzerinde durulduğu zaman zekah diye "ha" ile biter, geçildiği zaman bi'z-zekati diye, "te"si okunur. Onu öyle bilin. Mallarınızı zekât vererek koruyunuz.geçildiği zaman bi'z-zekati diye, "te"si okunur. Onu öyle bilin. Mallarınızı zekât vererek koruyunuz. Tamam. Evet, bir zengin insan nisaba erişti mi, yani zekât verecek seviyeye çıktı mı, yükseldi mi;Tamam. Evet, bir zengin insan nisaba erişti mi, yani zekât verecek seviyeye çıktı mı, yükseldi mi; zekât verecek kadar zenginleşti mi bir insan ne yapacak? zekât verecek kadar zenginleşti mi bir insan ne yapacak?

Malından, mülkünden, ticarî eşyasından, parasından, tarladaki, bahçedeki mahsulündenMalından, mülkünden, ticarî eşyasından, parasından, tarladaki, bahçedeki mahsulünden bir miktar ayırıp Allah rızası için verecek. Mallardan, ziynet eşyalarından, paralardan, vesairelerden, bir miktar ayırıp Allah rızası için verecek. Mallardan, ziynet eşyalarından, paralardan, vesairelerden, davarlardan, sürülerden alınan şeye "zekât" denilir. Tarla mahsullerinden alınana da "öşür" denilir.davarlardan, sürülerden alınan şeye "zekât" denilir. Tarla mahsullerinden alınana da "öşür" denilir. Çünkü 10'da 1 alınıyor orada. Zekât hayvanına göre değişir. Mesela parada pulda 40'da 1'dir. % 2,5 eder. Çünkü 10'da 1 alınıyor orada. Zekât hayvanına göre değişir. Mesela parada pulda 40'da 1'dir. % 2,5 eder. Arazi mahsulâtı % 10 eder. % 2,5 birisi, ötekisi 4 misli fazla. Sulanan, meşakkatli olan,Arazi mahsulâtı % 10 eder. % 2,5 birisi, ötekisi 4 misli fazla. Sulanan, meşakkatli olan, zahmet çekilerek elde edilen mahsulât da öşrün yarısıdır. Yani %5 oluyor. zahmet çekilerek elde edilen mahsulât da öşrün yarısıdır. Yani %5 oluyor. Köylülerimizin bunları da bilmesi lazım. Zaten bilenleri biliyordur. Köylülerimizin bunları da bilmesi lazım. Zaten bilenleri biliyordur. Mahsulün zekâtı olan öşrünü vermesi lazım. Öşrü ve zekâtı vermek lazım. Mahsulün zekâtı olan öşrünü vermesi lazım. Öşrü ve zekâtı vermek lazım.

Bununla ne olmuş oluyor? Bununla ne olmuş oluyor?

İnsanın malı korunmuş oluyor muhterem kardeşlerim. İnsanın malı korunmuş oluyor muhterem kardeşlerim.

Bunun ne ilgisi var? Bu taraftan zekâtı veriyorsun, öbür taraftan malın, mülkün, bağın, bahçen,Bunun ne ilgisi var? Bu taraftan zekâtı veriyorsun, öbür taraftan malın, mülkün, bağın, bahçen, dükkânın korunuyor. Ne ilgisi var? dükkânın korunuyor. Ne ilgisi var?

İlişki var. Allah zekât verildiği zaman mala bereket veriyor, kulu seviyor, ona ihsan ediyor.İlişki var. Allah zekât verildiği zaman mala bereket veriyor, kulu seviyor, ona ihsan ediyor. Ama vermediği zaman da verilmemiş olan zekât malın içinde kalınca artık o mal, o zenginlik,Ama vermediği zaman da verilmemiş olan zekât malın içinde kalınca artık o mal, o zenginlik, o servet kötü bir servet oluyor. Çünkü fakirin hakkı ayrılmamış, içinde kalmış, o servet kötü bir servet oluyor. Çünkü fakirin hakkı ayrılmamış, içinde kalmış, yani başkasının hakkı bulunan bir servet oluyor, bereketi kalmıyor. Allah'ın ona rızası olmadığı içinyani başkasının hakkı bulunan bir servet oluyor, bereketi kalmıyor. Allah'ın ona rızası olmadığı için o mala bir felaket geliyor. Bakıyorsunuz yangın oluyor, bakıyorsunuz kaza oluyor, bakıyorsunuz o mala bir felaket geliyor. Bakıyorsunuz yangın oluyor, bakıyorsunuz kaza oluyor, bakıyorsunuz bir sıkıntı çıkıyor, hiç umulmayan bir bela; hadi zekât vermedi adam, şu kadar paradan kaçındı, bir sıkıntı çıkıyor, hiç umulmayan bir bela; hadi zekât vermedi adam, şu kadar paradan kaçındı, 40'da 1'inden kaçındı, bu sefer çok daha büyük miktarda zararlara uğruyor, cezasını çekiyor. 40'da 1'inden kaçındı, bu sefer çok daha büyük miktarda zararlara uğruyor, cezasını çekiyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yeminle söylemiş, onu da hatırımızda tutalım: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz yeminle söylemiş, onu da hatırımızda tutalım:

''Vallahi zekât vermekten mal azalmaz." ''Vallahi zekât vermekten mal azalmaz."

Hani zekât vermekten bazı insanlar korkabiliyor. Çünkü Şeytan korkutuyor. "Aman verme, fakir olursunHani zekât vermekten bazı insanlar korkabiliyor. Çünkü Şeytan korkutuyor. "Aman verme, fakir olursun . Sen fakire vereceğim derken fakir olursun!" diye korkutuyor. Hâlbuki 40'da 1'ini verecek,. Sen fakire vereceğim derken fakir olursun!" diye korkutuyor. Hâlbuki 40'da 1'ini verecek, 39'u kendisine kalacak. Nasıl bir taksim düşünülecek olursa, yarı yarıya değil; yani 40'da 1'i,39'u kendisine kalacak. Nasıl bir taksim düşünülecek olursa, yarı yarıya değil; yani 40'da 1'i, çok küçük bir miktarı. Fakat insanoğlu, Allah kendisine 40 bölük vermiş, bir servet; onun bir bölüğünü,çok küçük bir miktarı. Fakat insanoğlu, Allah kendisine 40 bölük vermiş, bir servet; onun bir bölüğünü, "39'u kendimde kalsın, bir bölüğü de müslüman kardeşlerimin ihtiyaçlarına gitsin." diye veremiyor."39'u kendimde kalsın, bir bölüğü de müslüman kardeşlerimin ihtiyaçlarına gitsin." diye veremiyor. Cimrilik. Cimrilik.

Zekâtı vermeyen bir insan cimridir. İslâmî ölçü böyledir. Zekâtı vermeyen bir insan cimridir. İslâmî ölçü böyledir.

Bir kimsenin cimrilik ölçüsü nedir? Bir kimsenin cimrilik ölçüsü nedir?

Zekâtı vermiyorsa o insan cimridir. Zekâtını veren bir insan cimrilikten kurtulmuş olur,Zekâtı vermiyorsa o insan cimridir. Zekâtını veren bir insan cimrilikten kurtulmuş olur, malını da korumuş olur, mânevî cezadan da kurtulmuş olur.malını da korumuş olur, mânevî cezadan da kurtulmuş olur. Ama zekâtın asgarî ölçüsü % 2,5 yani 40'da 1'dir, daha fazla da verilebilir. Ama zekâtın asgarî ölçüsü % 2,5 yani 40'da 1'dir, daha fazla da verilebilir.

Ne kadar daha fazla verilebilir? Ne kadar daha fazla verilebilir?

Ebû Bekr-i Sıddîk gibi sıddîkiyet makamında olan insanlar Resûlullah istediği zaman her şeyini vermiş.Ebû Bekr-i Sıddîk gibi sıddîkiyet makamında olan insanlar Resûlullah istediği zaman her şeyini vermiş. Resûlullah'ın emrine bütün varını vermiş. Hz. Ömer radıyallahu anh yarısını verebilmiş.Resûlullah'ın emrine bütün varını vermiş. Hz. Ömer radıyallahu anh yarısını verebilmiş. "Çok vereyim, çok vereyim, herkesi geçeyim." diye düşünmüş, o yarısını verebilmiş."Çok vereyim, çok vereyim, herkesi geçeyim." diye düşünmüş, o yarısını verebilmiş. Demek ki istediği kadar verebilir insan. Demek ki istediği kadar verebilir insan.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Zekâtlarınızı verin. Zekâtlar senenin her zamanında verilebilir. Ama umumiyetleZekâtlarınızı verin. Zekâtlar senenin her zamanında verilebilir. Ama umumiyetle Ramazan'da çok sevap diye Ramazan'da veriliyor. Aslında servetin üzerinden bir sene geçince, Ramazan'da çok sevap diye Ramazan'da veriliyor. Aslında servetin üzerinden bir sene geçince, bir sene geçmesine havelân-ı havl derler, yılın tamam olup bir sene tahakkuk etmesi.bir sene geçmesine havelân-ı havl derler, yılın tamam olup bir sene tahakkuk etmesi. Bir sene geçmeden zekât tahakkuk etmiyor. Bir sene geçince verilir. İnsan zekâtını ayırmalı,Bir sene geçmeden zekât tahakkuk etmiyor. Bir sene geçince verilir. İnsan zekâtını ayırmalı, ayrı bir cebine koymalı, "Bu benim zekâtımdır." diye fırsat oldukça harcayıp harcayıp bu borcu ödemeli.ayrı bir cebine koymalı, "Bu benim zekâtımdır." diye fırsat oldukça harcayıp harcayıp bu borcu ödemeli. Malını bereketlendirmeli, malını âfetlerden korumalı. Malını bereketlendirmeli, malını âfetlerden korumalı.

Fe-innehâ diyor Peygamber Efendimiz bu iki nasihati yaptıktan sonra;Fe-innehâ diyor Peygamber Efendimiz bu iki nasihati yaptıktan sonra; "Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Mallarınızı zekât vererek koruyunuz." Hassinû demek"Hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz. Mallarınızı zekât vererek koruyunuz." Hassinû demek , aslında kelime mânası olarak hısn Arapça'da "kale" demektir. Malınızın etrafına kocaman bir sur,, aslında kelime mânası olarak hısn Arapça'da "kale" demektir. Malınızın etrafına kocaman bir sur, bir kale, duvar yapıp da korumuş gibi malınızı zekâtla koruyunuz. O benzetmeyle söylüyor.bir kale, duvar yapıp da korumuş gibi malınızı zekâtla koruyunuz. O benzetmeyle söylüyor. Malların korunması o tarzda. Sanki mallarınızın etrafına koskocaman bir kale yapmışsınız daMalların korunması o tarzda. Sanki mallarınızın etrafına koskocaman bir kale yapmışsınız da düşman veya yağmacı veya hırsız o duvarı aşamıyor, o suru geçemiyor, düşman veya yağmacı veya hırsız o duvarı aşamıyor, o suru geçemiyor, malınıza ulaşıp ona zarar veremiyor gibi. Hassinû o. Malınızın etrafına sur,malınıza ulaşıp ona zarar veremiyor gibi. Hassinû o. Malınızın etrafına sur, duvar ve kale yapınız zekât vererek, öylece koruyunuz. Kaledeymiş gibi korunacak yani. duvar ve kale yapınız zekât vererek, öylece koruyunuz. Kaledeymiş gibi korunacak yani.

Çünkü bu ikisi, yani sadaka ve zekât, tedfau ankümü'l-a'râda. "Sizden kötülükleri,Çünkü bu ikisi, yani sadaka ve zekât, tedfau ankümü'l-a'râda. "Sizden kötülükleri, başa gelecek musibetleri, arazları, işleri, olayları def eder." Ve'l-emrâd. "Hastalıkları def eder." başa gelecek musibetleri, arazları, işleri, olayları def eder." Ve'l-emrâd. "Hastalıkları def eder."

"Mallara ârız olacak olan telefâtı, felaketleri def eder. Vücutlara ârız olacak hastalıkları def eder.""Mallara ârız olacak olan telefâtı, felaketleri def eder. Vücutlara ârız olacak hastalıkları def eder." diye buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri. diye buyuruyor Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hazretleri.

Evet, bu Cuma sohbetimizde size Almanya'nın Kran-berg şehrinden sadaka ile ilgili,Evet, bu Cuma sohbetimizde size Almanya'nın Kran-berg şehrinden sadaka ile ilgili, zekât ile ilgili konu geldi, onları, bir de karz-ı hasen vermekle, borç vermekle ilgili konular geldi, zekât ile ilgili konu geldi, onları, bir de karz-ı hasen vermekle, borç vermekle ilgili konular geldi, değişik konular... Hayrınızı, hasenâtınızı çokca yapınız. değişik konular... Hayrınızı, hasenâtınızı çokca yapınız.

Bugünkü hadîs-i şerîflerde de sadaka ve zekât meselesi ve karz-ı hasen meselesi çıktı.Bugünkü hadîs-i şerîflerde de sadaka ve zekât meselesi ve karz-ı hasen meselesi çıktı. Bu konularda da gayretli olup, zekât verip, sadaka verip, karz-ı hasen veripBu konularda da gayretli olup, zekât verip, sadaka verip, karz-ı hasen verip sevaplarınızı arttırmaya gayret ediniz. İbadet ve taatle Allah'ın yolunda ömrünüzü geçirin kisevaplarınızı arttırmaya gayret ediniz. İbadet ve taatle Allah'ın yolunda ömrünüzü geçirin ki Allahu Teâlâ hazretleri sizi sevsin, sizleri ve bizleri sevdiklerimizle, evlatlarımızla beraberAllahu Teâlâ hazretleri sizi sevsin, sizleri ve bizleri sevdiklerimizle, evlatlarımızla beraber rahmetine gark eylesin, mazhar eylesin, lütfuna, ihsanına erdirsin,rahmetine gark eylesin, mazhar eylesin, lütfuna, ihsanına erdirsin, iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin. iki cihanda aziz ve bahtiyar eylesin.

Allahu Teâlâ hazretleri gönüllerinizin muratlarını, taleplerinizi, dileklerinizi ihsan eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri gönüllerinizin muratlarını, taleplerinizi, dileklerinizi ihsan eylesin.

es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh es-Selâmü aleyküm ve rahmetullâhi ve berekâtüh

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2