Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Büyük İyilikler, Küçük Günahlar ve Özendiklerimiz

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Evvel 1410 / 14.10.1989

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İyilik Cinslerinden Hiçbirini Hor Görme, Devamlı Yapıldığı Zaman Günahın Küçüğü Olmaz, Bizden Gayrı Milletlere Benzemeye Özenen | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Büyük İyilikler, Küçük Günahlar ve Özendiklerimiz

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

14 Rebîü'l-Evvel 1410 / 14.10.1989

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

İyilik Cinslerinden Hiçbirini Hor Görme, Devamlı Yapıldığı Zaman Günahın Küçüğü Olmaz, Bizden Gayrı Milletlere Benzemeye Özenen | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Fağlemu eyyuhel ihvan fe inna eftalil kitabı kitabullahFağlemu eyyuhel ihvan fe inna eftalil kitabı kitabullah ve eftalil hedi hediye seyyidina Muhammedin sallallahu aleyhi vesellemve eftalil hedi hediye seyyidina Muhammedin sallallahu aleyhi vesellem Ve şerral-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâlehVe şerral-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'ah ve külle bid'atin dalâleh ve külle dalâletin ve sahibeha fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyive külle dalâletin ve sahibeha fi'n-nâr ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Lâ tahkıranne min-el-ma'rûfi şey'en velev en telkâ ehâke bi-vechin talîkin.Lâ tahkıranne min-el-ma'rûfi şey'en velev en telkâ ehâke bi-vechin talîkin. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Aziz ve muhterem kardeşlerim! Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.Allah'ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun. Rabbimiz iki cihan saadetine cümlenizi sevdiklerinizle beraber nâil eylesin.Rabbimiz iki cihan saadetine cümlenizi sevdiklerinizle beraber nâil eylesin. Cenneti ve cemali ile cümlemizi müşerref eylesin.Cenneti ve cemali ile cümlemizi müşerref eylesin. Sözlerin en güzeli Allah'ın kelâmı, yolların en güzeli Resûlullah'ın yolu, sünneti olduğundanSözlerin en güzeli Allah'ın kelâmı, yolların en güzeli Resûlullah'ın yolu, sünneti olduğundan Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyup taallüm eylemek,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in hadîs-i şerîflerini okuyup taallüm eylemek, tefeyyüz etmek üzere toplanmış bulunuyoruz. tefeyyüz etmek üzere toplanmış bulunuyoruz.

Bu hadîs-i şerîfin okunmasına ve izahına geçmeden önce Başta Peygamber Efendimiz'e sevgimizin,Bu hadîs-i şerîfin okunmasına ve izahına geçmeden önce Başta Peygamber Efendimiz'e sevgimizin, bağlılığımızın, ümmetliğimizin âcizâne, bir küçük nişânesi olmak üzere;bağlılığımızın, ümmetliğimizin âcizâne, bir küçük nişânesi olmak üzere; rûh-i pâkine hediye-i Kur'âniyemiz olsun diye; rûh-i pâkine hediye-i Kur'âniyemiz olsun diye; ve onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına, ayrı ayrı dereceleri üzere hediye olsun diye;ve onun cümle âlinin, ashâbının, etbâının, ahbâbının ruhlarına, ayrı ayrı dereceleri üzere hediye olsun diye; ve Hz. Âdem-i Safiyyullah atamız aleyhisselam'dan Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem'e kadarve Hz. Âdem-i Safiyyullah atamız aleyhisselam'dan Peygamber Efendimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem'e kadar güzerân eylemiş olan cümle enbiyâ ve mürselînin ve cümle evliyâullahın ruhlarına hediye olsun diye;güzerân eylemiş olan cümle enbiyâ ve mürselînin ve cümle evliyâullahın ruhlarına hediye olsun diye; özellikle Ümmet-i Muhammed'in, mürşitlerin, Peygamber Efendimiz'in hakiki varislerinin,özellikle Ümmet-i Muhammed'in, mürşitlerin, Peygamber Efendimiz'in hakiki varislerinin, ulemâ-i muhakkıkîn, meşâyih-i vâsilînimizin cümlesinin;ulemâ-i muhakkıkîn, meşâyih-i vâsilînimizin cümlesinin; Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan müteselsilen hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'ye kadarEbû Bekr-i Sıddîk ve Aliyyü'l-Murtezâ'dan müteselsilen hocamız Muhammed Zahid-i Bursevî'ye kadar güzerân eylemiş olan cümle mensuplarının ve halifelerinin, müritlerinin ruhlarına hediye olsun diye;güzerân eylemiş olan cümle mensuplarının ve halifelerinin, müritlerinin ruhlarına hediye olsun diye; ve uzaktan yakından şu meclise iştirak etmek, bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olanve uzaktan yakından şu meclise iştirak etmek, bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere gelmiş olan siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun,siz kardeşlerimizin âhirete göçmüş bütün sevdiklerinin, yakınlarının ruhlarına hediye olsun, ruhları şâd olsun, kabirleri pür-nûr olsun, makamları âlâ olsun diye;ruhları şâd olsun, kabirleri pür-nûr olsun, makamları âlâ olsun diye; biz yaşayan müslümanlar da Rabbimizin rızasına uygun yaşayalım,biz yaşayan müslümanlar da Rabbimizin rızasına uygun yaşayalım, Peygamber Efendimiz'in sünnetini ihyâ eyleyelim, böylece şehit sevapları kazanalımPeygamber Efendimiz'in sünnetini ihyâ eyleyelim, böylece şehit sevapları kazanalım ve Rabbimizin huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım diye buyurunve Rabbimizin huzuruna sevdiği, razı olduğu kullar olarak varalım diye buyurun bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ruhlarına hediye eyleyelim öyle başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ruhlarına hediye eyleyelim öyle başlayalım.

Hutbemizin, konuşmamızın baş tarafında Arapça metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf,Hutbemizin, konuşmamızın baş tarafında Arapça metnini okumuş olduğumuz hadîs-i şerîf, Müslim rahmetullahi aleyh tarafından kaydedilmiş,Müslim rahmetullahi aleyh tarafından kaydedilmiş, Ebû Zerr-i Gıfârî radıyallahu anh tarafından rivayet edilmiş hadîs-i şerîf şu manaya geliyor: Ebû Zerr-i Gıfârî radıyallahu anh tarafından rivayet edilmiş hadîs-i şerîf şu manaya geliyor:

Lâ tahkıranne min-el-ma'rûfi şey'en. İyilik cinslerinden hiçbir tanesini sakın, asla ve kat'â hor hakir görme.Lâ tahkıranne min-el-ma'rûfi şey'en. İyilik cinslerinden hiçbir tanesini sakın, asla ve kat'â hor hakir görme. Velev en telkâ ehâke bi-vechin talîkin. Velev en telkâ ehâke bi-vechin talîkin.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allah Teâlâ hazretleri rahmetini bizlere ihsan etmek içinAziz ve muhterem kardeşlerim!

Allah Teâlâ hazretleri rahmetini bizlere ihsan etmek için
bazen küçücük bir jesti, bir işi, bir davranışı, küçücük bir fiil ve ameli vesile eder bahane eder,bazen küçücük bir jesti, bir işi, bir davranışı, küçücük bir fiil ve ameli vesile eder bahane eder, kuluna rahmetini ihsan eder, kulunu rahmetine gark eder, lütfuna mazhar eder.kuluna rahmetini ihsan eder, kulunu rahmetine gark eder, lütfuna mazhar eder. Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hiçbir iyiliği hor görmemeyi,Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz hiçbir iyiliği hor görmemeyi, ihmal etmemeyi tavsiye etmiş. ihmal etmemeyi tavsiye etmiş. Hor görmeyince, önem verince onu da yapacak, kenara atmayacak.Hor görmeyince, önem verince onu da yapacak, kenara atmayacak. "Canım bu ufacık bir sevap, kalsın kenarda. Ben başka şeylerle meşgul olacağım." falan demeyecek. "Canım bu ufacık bir sevap, kalsın kenarda. Ben başka şeylerle meşgul olacağım." falan demeyecek.

Demek ki arkadaşının yüzüne gülerek bakmak veyahut onu gülerek karşılamak,Demek ki arkadaşının yüzüne gülerek bakmak veyahut onu gülerek karşılamak, onunla karşılaştığı zaman neşeli, şen; onunla buluşmaktan,onunla karşılaştığı zaman neşeli, şen; onunla buluşmaktan, sevinçli olduğunu ifade eden bir sevimli, sıcak tavırda bulunmak dahi kolay bir şey, basit bir şey.sevinçli olduğunu ifade eden bir sevimli, sıcak tavırda bulunmak dahi kolay bir şey, basit bir şey. Ama onu bile hor hakir görme.Ama onu bile hor hakir görme. O da bazen insana çok sevap kazandırır diye Efendimiz tarafından tavsiye edilmiş oluyor. O da bazen insana çok sevap kazandırır diye Efendimiz tarafından tavsiye edilmiş oluyor.

Muhterem kardeşlerim yine Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde okuduğumuza göre;Muhterem kardeşlerim yine Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinde okuduğumuza göre; muhakkak ki bazı amellerin, işlerin sevabı çok büyüktür.muhakkak ki bazı amellerin, işlerin sevabı çok büyüktür. Mesela ilim öğrenmek; kaç tane hadîs-i şerîf geçti, sevabı çok fazla.Mesela ilim öğrenmek; kaç tane hadîs-i şerîf geçti, sevabı çok fazla. Mesela emr-i maruf, nehy-i münker eylemek; sevabı çok fazla.Mesela emr-i maruf, nehy-i münker eylemek; sevabı çok fazla. Mesela cihat eylemek; sevabı çok fazla. Mesela bir kardeşin yardımına koşmak; sevabı çok fazla gibi. Mesela cihat eylemek; sevabı çok fazla. Mesela bir kardeşin yardımına koşmak; sevabı çok fazla gibi.

Bunun aksi, zıttı olarak da bazı işler büyük günahtır, çok büyük günahtır.Bunun aksi, zıttı olarak da bazı işler büyük günahtır, çok büyük günahtır. Mesela adam öldürmek, zina, hırsızlık, zulüm gibi...Mesela adam öldürmek, zina, hırsızlık, zulüm gibi... Günahların büyükleri büyüktür, şiddetle kaçınılacak, fakat küçükleri de hakir görülmeyecek.Günahların büyükleri büyüktür, şiddetle kaçınılacak, fakat küçükleri de hakir görülmeyecek. Sinek ufaktır ama mide bulandırır, insanı sofradan kaldırır, yemeği de zehir eder.Sinek ufaktır ama mide bulandırır, insanı sofradan kaldırır, yemeği de zehir eder. Küçücük bir günah, devam edilirse insanın başına büyük belalar açar. Küçücük bir günah, devam edilirse insanın başına büyük belalar açar.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Israrlı, devamlı yapıldığı zaman günahın küçüğü olmaz.Israrlı, devamlı yapıldığı zaman günahın küçüğü olmaz. O küçük günah birikir birikir, barajları dolduran su taneleri, damlaları gibi sonra insanı sürükler,O küçük günah birikir birikir, barajları dolduran su taneleri, damlaları gibi sonra insanı sürükler, felakete atar gider, uçuruma, çağlayana yuvarlayıp kayalara çarpıp parçalayıp dünyasını âhiretini mahveder. felakete atar gider, uçuruma, çağlayana yuvarlayıp kayalara çarpıp parçalayıp dünyasını âhiretini mahveder.

Günahın küçüğünü küçük görmeyeceksin.Günahın küçüğünü küçük görmeyeceksin. Israrla, devamla yapılan küçük günah da insanın başına çok belalar sarıpIsrarla, devamla yapılan küçük günah da insanın başına çok belalar sarıp onun Allah indinden derecesinin düşüp rahmetinden kovulmasına sebep olabilir.onun Allah indinden derecesinin düşüp rahmetinden kovulmasına sebep olabilir. Onun için büyük günahlardan kaçınacağız. Küçük günahlardan da kaçınacağız. Onun için büyük günahlardan kaçınacağız. Küçük günahlardan da kaçınacağız.

Bu tarafta da çok sevaplı işlere büyük azimle gayret edeceğiz.Bu tarafta da çok sevaplı işlere büyük azimle gayret edeceğiz. Efâdıl ve fazâil-i âmâle, en üstün olan ve en faziletli olan amelleri icra etmeye can atacağız.Efâdıl ve fazâil-i âmâle, en üstün olan ve en faziletli olan amelleri icra etmeye can atacağız. Koşturacağız, gayret edeceğiz, uykumuzu terk edeceğiz, rahatımızı terk edeceğiz.Koşturacağız, gayret edeceğiz, uykumuzu terk edeceğiz, rahatımızı terk edeceğiz. Allah'ın rızasını kazanmaya var gücümüzle gayret edeceğiz Allah'ın rızasını kazanmaya var gücümüzle gayret edeceğiz ama kenarda, köşede küçük gibi görünen iyilikleri de sevaplı işleri de ihmal etmeyeceğiz.ama kenarda, köşede küçük gibi görünen iyilikleri de sevaplı işleri de ihmal etmeyeceğiz. Böyle bir zihniyet yok. Böyle bir zihniyet yok.

"Ben en önemlilerini yaparım da ötekileri boş ver. "Ben en önemlilerini yaparım da ötekileri boş ver. En büyük günahlardan kaçarım da ötekilere aldırma. En büyük günahlardan kaçarım da ötekilere aldırma. Varsın olsun o kadar, ilaç için bulunuversin." gibi tekerlemeler, saçma zihniyetler olmayacak. Varsın olsun o kadar, ilaç için bulunuversin." gibi tekerlemeler, saçma zihniyetler olmayacak. Müslüman titiz olacak, müslüman dikkatli olacak,Müslüman titiz olacak, müslüman dikkatli olacak, büyüğünden küçüğüne her çeşit sevaplı işler yapmaya çalışacak.büyüğünden küçüğüne her çeşit sevaplı işler yapmaya çalışacak. Büyüğünden küçüğüne her çeşit günahlı işlerden korunmaya çalışacak. Büyüğünden küçüğüne her çeşit günahlı işlerden korunmaya çalışacak. Çünkü Allahu Teâlâ bakarsın, bir küçük güzel jestten dolayı bir büyük rahmete, lütufa, mükâfata erdirir;Çünkü Allahu Teâlâ bakarsın, bir küçük güzel jestten dolayı bir büyük rahmete, lütufa, mükâfata erdirir; bir küçük edepsizlikten dolayı da ayağını kaydırıp insanı uçuruma yuvarlatır.bir küçük edepsizlikten dolayı da ayağını kaydırıp insanı uçuruma yuvarlatır. O bakımdan devamlı dikkatli, uyanık bulunmak lazım geliyor. O bakımdan devamlı dikkatli, uyanık bulunmak lazım geliyor.

Bizim yolumuzun büyükleri;Bizim yolumuzun büyükleri; uyanık müslüman, kâmil müslüman, derviş, sûfî nelere dikkat edecek diye prensipler koymuşlar.uyanık müslüman, kâmil müslüman, derviş, sûfî nelere dikkat edecek diye prensipler koymuşlar. Birinci prensip, hûş der-dem.Birinci prensip, hûş der-dem. Bunu koymuşlar.Bunu koymuşlar. Her nefes alış verişte zeki, uyanık, pırıl pırıl dikkatli olacak, gafil olmayacak.Her nefes alış verişte zeki, uyanık, pırıl pırıl dikkatli olacak, gafil olmayacak. "İşin farkına varamadım, anlayamadım. "İşin farkına varamadım, anlayamadım. Hay Allah! Dalga geçmişim, uyuklamışım…" gibi bir hava içinde olmayacak. Hay Allah! Dalga geçmişim, uyuklamışım…" gibi bir hava içinde olmayacak. Devamlı bir uyanıklık, devamlı bir dikkat, devamlı bir şuur, devamlı bir ihtimam halinde olmak gerekiyor. Devamlı bir uyanıklık, devamlı bir dikkat, devamlı bir şuur, devamlı bir ihtimam halinde olmak gerekiyor.

Allahu Teâlâ Hazretleri hepimizi bu vasıfla muttasıf eylesin,Allahu Teâlâ Hazretleri hepimizi bu vasıfla muttasıf eylesin, küçük büyük her şeyi güzel yapmayı nasip eylesin.küçük büyük her şeyi güzel yapmayı nasip eylesin. Evin her tarafı temiz temiz, pırıl pırıl; köşesinde bir pislik, çöp yığılmış duruyor. Olmaz.Evin her tarafı temiz temiz, pırıl pırıl; köşesinde bir pislik, çöp yığılmış duruyor. Olmaz. Tencerenin bütün malzemesi iyi, güzel, et gayet temiz yerden alınmış;Tencerenin bütün malzemesi iyi, güzel, et gayet temiz yerden alınmış; bir de iki hafta önceden kalan, hafif kokmuş bir et var, onu da koyuvereyim. Olmaz.bir de iki hafta önceden kalan, hafif kokmuş bir et var, onu da koyuvereyim. Olmaz. O etin tamamının tadını kaçırır, kokusu etrafı berbat eder.O etin tamamının tadını kaçırır, kokusu etrafı berbat eder. O bakımdan hiçbir iyiliği küçümsemeyeceğiz. O bakımdan hiçbir iyiliği küçümsemeyeceğiz.

Burada arkadaşın yüzüne güleç yüz ile bakmak, mütebessim olmak, onu hoş bir hâl ile karşılamak,Burada arkadaşın yüzüne güleç yüz ile bakmak, mütebessim olmak, onu hoş bir hâl ile karşılamak, sevdiğini yüzünden belli edecek bir şekilde karşılamayı da bir misal olarak veriyor. sevdiğini yüzünden belli edecek bir şekilde karşılamayı da bir misal olarak veriyor.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Arkadaşının yüzüne gülücüğün, tebessümün bile bir sadakadır. Arkadaşının yüzüne gülücüğün, tebessümün bile bir sadakadır. Gönül yapmak çok sevaplıdır, gönül yıkmak çok veballidir. Bunu unutmayalım.Gönül yapmak çok sevaplıdır, gönül yıkmak çok veballidir. Bunu unutmayalım. Muhabbeti arttıracak tedbirleri her zaman dikkatli uygulayalım. Bu hadîs-i şerîf iyice hatırımızda kalsın. Muhabbeti arttıracak tedbirleri her zaman dikkatli uygulayalım. Bu hadîs-i şerîf iyice hatırımızda kalsın.

Peygamber Efendimiz Lâ tahkiranne diyor.Peygamber Efendimiz Lâ tahkiranne diyor. Bu hakaret fiilinden, hakir görmek fiilinden, ifadesinin sonuna nûn-u te'kîd-i sakîle eklemiş.Bu hakaret fiilinden, hakir görmek fiilinden, ifadesinin sonuna nûn-u te'kîd-i sakîle eklemiş. Lâ tahkir dese "Hakir görme." demiş olacaktı.Lâ tahkir dese "Hakir görme." demiş olacaktı. Lâ tahkiran dese "Sakın hakir görme." demiş olacaktı. Lâ tahkiran dese "Sakın hakir görme." demiş olacaktı.

Lâ tahkiranne diye nûn-u te'kîd-i sakîle ile şeddeli nun ile söylemesi, Arapça'nın özelliğindendir.Lâ tahkiranne diye nûn-u te'kîd-i sakîle ile şeddeli nun ile söylemesi, Arapça'nın özelliğindendir. Yani, muhakkak ve muhakkak, çok te'kit ederek söylemiş oluyor.Yani, muhakkak ve muhakkak, çok te'kit ederek söylemiş oluyor. "Mutlaka böyle yap." manasında, "Sakın ha, asla ve kat'a hor ve hakir görme,"Mutlaka böyle yap." manasında, "Sakın ha, asla ve kat'a hor ve hakir görme, iyiliğin küçüğünü de hor görme, onu yapmaktan geri durma." demiş oluyor. iyiliğin küçüğünü de hor görme, onu yapmaktan geri durma." demiş oluyor.

Bu tavsiye tahkikli, tetkikli, tesirli bir tavsiye olduğundan biz de "Buyur yâ Resûlallah!Bu tavsiye tahkikli, tetkikli, tesirli bir tavsiye olduğundan biz de "Buyur yâ Resûlallah! Hay hay, bundan sonra öyle yapayım." diye bir imtiyaz ve tekabbül içinde olalım. Hay hay, bundan sonra öyle yapayım." diye bir imtiyaz ve tekabbül içinde olalım. Resûl-ü Edîbimiz Muhammed-i Mustafâ'mızın bu tavsiyesini hiç hatırımızdan çıkartmayalım. Resûl-ü Edîbimiz Muhammed-i Mustafâ'mızın bu tavsiyesini hiç hatırımızdan çıkartmayalım.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Tirmizî bu ikinci hadîs-i şerîfi, Amr İbn Şuayb radiyallahu anh'ten hasen bir isnad ile nakleylemiş. Tirmizî bu ikinci hadîs-i şerîfi, Amr İbn Şuayb radiyallahu anh'ten hasen bir isnad ile nakleylemiş.

Efendimiz diyor ki; "Bizden gayrı milletlere, başkalarına benzemeye özenen, kalkışan bizden değildir."Efendimiz diyor ki; "Bizden gayrı milletlere, başkalarına benzemeye özenen, kalkışan bizden değildir." Bu söz iyi anlaşılsın diye devam ederek buyurmuş ki; la teşebbehû bi'l-Yehûdu ve le'n-Nasârâ.Bu söz iyi anlaşılsın diye devam ederek buyurmuş ki; la teşebbehû bi'l-Yehûdu ve le'n-Nasârâ. Yahudilere, Hıristiyanlara benzemeye çalışmayın. Fe-inne teslîme'l-yehûdi el-işâretü bi'l-esâbî'i.Yahudilere, Hıristiyanlara benzemeye çalışmayın. Fe-inne teslîme'l-yehûdi el-işâretü bi'l-esâbî'i. Yahudilerin selamlaması, selamlama tarzı parmakla işaret ederektir.Yahudilerin selamlaması, selamlama tarzı parmakla işaret ederektir. Ve teslime'n-Nasâra'l-işâratü bi'l-keffi.Ve teslime'n-Nasâra'l-işâratü bi'l-keffi. Hıristiyanların selamlaması da avuçla, elin avucuyla, ayasıyla işaret etmektir.Hıristiyanların selamlaması da avuçla, elin avucuyla, ayasıyla işaret etmektir. O tarzda selamlamadır. Öyle yapmayın. İslâm'ın selamlama tarzı neyse o tarzda yapın.O tarzda selamlamadır. Öyle yapmayın. İslâm'ın selamlama tarzı neyse o tarzda yapın. Selamlama da bile yahudiye, hıristiyana benzemeyin. Selamlama da bile yahudiye, hıristiyana benzemeyin.

Selamlamada da benzemeyecek, giyimde de benzemeyecek, yaşamda da benzemeyecek,Selamlamada da benzemeyecek, giyimde de benzemeyecek, yaşamda da benzemeyecek, oturmada kalkmada, âdâb-ı muâşerette de benzemeyecek, düşüncede de ahlâkta da benzemeyecek,oturmada kalkmada, âdâb-ı muâşerette de benzemeyecek, düşüncede de ahlâkta da benzemeyecek, inançta da -Allah saklasın- onlar gibi olmayacak. inançta da -Allah saklasın- onlar gibi olmayacak. Allah kendisine kitap indirmiş, peygamber göndermiş olduğu halde onları bozup daAllah kendisine kitap indirmiş, peygamber göndermiş olduğu halde onları bozup da yanlış yola gidenlerden olmayacak müslümanlar.yanlış yola gidenlerden olmayacak müslümanlar. Fakat genel kaide bizden gayrısına benzemeyecek, bize benzeyecek. Fakat genel kaide bizden gayrısına benzemeyecek, bize benzeyecek.

Ne demek "Bize benzeyecek."? Ne demek "Bize benzeyecek."?

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e benzeyecek. Niye böyle ciltlerle kitapları yazmışlar?Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e benzeyecek. Niye böyle ciltlerle kitapları yazmışlar? Niye alimlerimiz bütün rivayetleri harf harf, kelime kelime toplamış?Niye alimlerimiz bütün rivayetleri harf harf, kelime kelime toplamış? Niye Resûlullah Efendimiz'in hayatını teleskoplarla inceler gibi incelemeye almışlar Niye Resûlullah Efendimiz'in hayatını teleskoplarla inceler gibi incelemeye almışlar veyahut mikroskobun altında inceler gibi hücrelerine varıncaya kadar,veyahut mikroskobun altında inceler gibi hücrelerine varıncaya kadar, en ince yapı taşlarına varıncaya kadar incelemeye çalışmışlar? en ince yapı taşlarına varıncaya kadar incelemeye çalışmışlar?

Biz, bize benzeyelim diye, Allah'ın sevdiği ümmet olalım diye,Biz, bize benzeyelim diye, Allah'ın sevdiği ümmet olalım diye, Allah'ın rızasına uygun yaşayalım diye, her işimiz her hareketimiz Allah'ın sevdiği gibi olsun diye,Allah'ın rızasına uygun yaşayalım diye, her işimiz her hareketimiz Allah'ın sevdiği gibi olsun diye, Allah'ın sevgili kulunun sözüne, işine çok dikkat etmişiz.Allah'ın sevgili kulunun sözüne, işine çok dikkat etmişiz. Elçisinin, habercisinin tebligatına, talimatına, öğretilerine çok dikkat etmişiz;Elçisinin, habercisinin tebligatına, talimatına, öğretilerine çok dikkat etmişiz; dedelerimiz dikkat etmişler. dedelerimiz dikkat etmişler.

Gazetelerden, mecmualardan okuduğumuz şeyler yanlış olabilir,Gazetelerden, mecmualardan okuduğumuz şeyler yanlış olabilir, belki bugünün doğru sanılan bilgisi 10 sene sonra bırakılıyor, insanlar başka bir fikre geçiyor.belki bugünün doğru sanılan bilgisi 10 sene sonra bırakılıyor, insanlar başka bir fikre geçiyor. Bilim tarihinde bile nice tekamüller, değişmeler olmuş. Bilim tarihinde bile nice tekamüller, değişmeler olmuş. Bir zamanın ilmî hakikati olarak bilinen şey; ondan sonra yanlışlığı anlaşılmış, terkedilmiş olabiliyor. Bir zamanın ilmî hakikati olarak bilinen şey; ondan sonra yanlışlığı anlaşılmış, terkedilmiş olabiliyor.

Onun için biz doğrudan doğruya Kurân-ı Kerîm'e, doğrudan doğruya Resûlullah'a,Onun için biz doğrudan doğruya Kurân-ı Kerîm'e, doğrudan doğruya Resûlullah'a, Peygamber Efendimiz'in sünnetine sarılmalıyız ki doğru yolu bulmuş olalım diye bu hadîs-i şerîfleri okuyoruz. Peygamber Efendimiz'in sünnetine sarılmalıyız ki doğru yolu bulmuş olalım diye bu hadîs-i şerîfleri okuyoruz.

Bu hadîs-i şerifi hadis imamlarından Tirmiz'i rivayet etmiş ve "İsnadı hasendir." diye kaydetmiş.Bu hadîs-i şerifi hadis imamlarından Tirmiz'i rivayet etmiş ve "İsnadı hasendir." diye kaydetmiş. Sağlam hadîs-i şerîf.Sağlam hadîs-i şerîf. Peygamber Efendimiz'in böyle buyurduğu alimler tarafından incelenmiş, Peygamber Efendimiz'in böyle buyurduğu alimler tarafından incelenmiş, doğrudan doğruya kabul edilmiş, "hasen" sıfatı verilmiş. Güzel bir rütbesi var.doğrudan doğruya kabul edilmiş, "hasen" sıfatı verilmiş. Güzel bir rütbesi var. General rütbesi var. Bu gayet kıymetli bir rütbe. General rütbesi var. Bu gayet kıymetli bir rütbe.

Böyle emrolunmuşuz; bizden gayrısına, müslümanlardan gayrısına benzememekle emrolunmuşuz.Böyle emrolunmuşuz; bizden gayrısına, müslümanlardan gayrısına benzememekle emrolunmuşuz. Özellikle, üstüne bastıra bastıra tasnif etmiş Peygamber Efendimiz;Özellikle, üstüne bastıra bastıra tasnif etmiş Peygamber Efendimiz; "Yahudilere benzemeyin, Hıristiyanlara benzemeyin." diye emrolunmuş da,"Yahudilere benzemeyin, Hıristiyanlara benzemeyin." diye emrolunmuş da, bir de dönüp bakalım bu zamanın müslümanlarının hâline, acaba bu emri tutmuşlar mı? bir de dönüp bakalım bu zamanın müslümanlarının hâline, acaba bu emri tutmuşlar mı?

Bu zamanın müslümanlarının genel yapısına bakacak olursak, kendi kendimizi tenkit,Bu zamanın müslümanlarının genel yapısına bakacak olursak, kendi kendimizi tenkit, kendi aramızda dertleşmek babında; kalp kırmak için değil gerçekler ortaya çıksın diye konuşulacak olursa,kendi aramızda dertleşmek babında; kalp kırmak için değil gerçekler ortaya çıksın diye konuşulacak olursa, elinizi vicdanımıza koyup "Allah bizi görüyor, söylediklerimizi duyuyor.elinizi vicdanımıza koyup "Allah bizi görüyor, söylediklerimizi duyuyor. Hakkı söylemek zorundayız, vazifemiz odur." diye söyleyecek olursak;Hakkı söylemek zorundayız, vazifemiz odur." diye söyleyecek olursak; tepeden tırnağa İslâm 'dan ayrılmışız, hıristiyanlara, yahudilere benzemişiz,tepeden tırnağa İslâm 'dan ayrılmışız, hıristiyanlara, yahudilere benzemişiz, daha da benzemek için dolu dizgin gidiyoruz. Dizgini salıvermişiz ata, binmişiz ata gidiyoruz. daha da benzemek için dolu dizgin gidiyoruz. Dizgini salıvermişiz ata, binmişiz ata gidiyoruz.

Adamın birisi deve kuşunu merak etmiş. Götürmüşler, göstermişler: "İşte bu devekuşu."Adamın birisi deve kuşunu merak etmiş. Götürmüşler, göstermişler: "İşte bu devekuşu." Hakikaten deve gibi bir taraftan boylu poslu, insanın boyundan büyük, kocaman ayakları var falan, kuş.Hakikaten deve gibi bir taraftan boylu poslu, insanın boyundan büyük, kocaman ayakları var falan, kuş. Bir taraftan da cesareti itibariyle deve gibi.Bir taraftan da cesareti itibariyle deve gibi. Bunun üstüne de binerler, falan deyince o da "Ben de bineyim." demiş, binmiş.Bunun üstüne de binerler, falan deyince o da "Ben de bineyim." demiş, binmiş. Biner binmez devekuşu başlamış koşmaya. Biner binmez devekuşu başlamış koşmaya. İki ayağıyla koştukça adam devekuşunun boynuna sarılmış gidiyor ama ne dizgini var,İki ayağıyla koştukça adam devekuşunun boynuna sarılmış gidiyor ama ne dizgini var, nereye gittiği de belli değil. Arkadaşı bağırmış: "Nereye gidiyorsun?"nereye gittiği de belli değil. Arkadaşı bağırmış: "Nereye gidiyorsun?" Demiş ki; Arnavut'muş kendisi de öyle latife yollu söylüyorlar;Demiş ki; Arnavut'muş kendisi de öyle latife yollu söylüyorlar; "Gidersen babama, söyle ki ona; 'Gördüm Şaban'ı, binmişti bir alamete gidiyordu kıyamete.'" "Gidersen babama, söyle ki ona; 'Gördüm Şaban'ı, binmişti bir alamete gidiyordu kıyamete.'"

Şimdi böyle yarı gülerek, yarı ağlayarak Ümmet-i Muhammed'in durumu böyledir.Şimdi böyle yarı gülerek, yarı ağlayarak Ümmet-i Muhammed'in durumu böyledir. "Babama selam söyleyin. Binmişiz bir şeye, kıyamete doğru paldır küldür gidiyoruz."Babama selam söyleyin. Binmişiz bir şeye, kıyamete doğru paldır küldür gidiyoruz. Nerede düşeceğiz, nerede öleceğiz, nerede kol bacak kırılacak belli olmayan bir durumdayız.Nerede düşeceğiz, nerede öleceğiz, nerede kol bacak kırılacak belli olmayan bir durumdayız. Kıyafetimiz hiç fark etmiyor. İstersen Avrupa'ya giden bir kardeşine ısmarla.Kıyafetimiz hiç fark etmiyor. İstersen Avrupa'ya giden bir kardeşine ısmarla. "Aman bana güzel bir kot pantolon getir! Bana bir mont getir! Bana bir pardesü getir!"Aman bana güzel bir kot pantolon getir! Bana bir mont getir! Bana bir pardesü getir! Aman bana bir kürk getir! Aman bana bir eldiven getir!"Aman bana bir kürk getir! Aman bana bir eldiven getir!" Dış görünüm itibariyle fark yok. Üç tane beş tane insanı karıştır, böyle yan yana diz.Dış görünüm itibariyle fark yok.

Üç tane beş tane insanı karıştır, böyle yan yana diz.
Bunlardan hangisi müslüman, hangisi İngiliz, gayrimüslim, yahudi bilemezsin.Bunlardan hangisi müslüman, hangisi İngiliz, gayrimüslim, yahudi bilemezsin. Çünkü tamamen benzemiş. Traşlar benziyor, giyimler benziyor. Davranış?Çünkü tamamen benzemiş. Traşlar benziyor, giyimler benziyor. Davranış? Bir elini uzatsın, nasıl uzatacak bakalım.Bir elini uzatsın, nasıl uzatacak bakalım. Bakıyorsun onun gibi uzatıyor, onun gibi el sıkıyor.Bakıyorsun onun gibi uzatıyor, onun gibi el sıkıyor. Dur bakalım hele bir yemek yiyişine bir dikkat edelim. Onun gibi oturuyor, onun gibi yiyor. Dur bakalım hele bir yemek yiyişine bir dikkat edelim. Onun gibi oturuyor, onun gibi yiyor.

Bugün -maalesef- Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in tavsiyesine uyan müslümanlarBugün -maalesef- Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in tavsiyesine uyan müslümanlar bizim bu diyarlarda biraz azaldı. Başka ülkelerde var.bizim bu diyarlarda biraz azaldı. Başka ülkelerde var. Kendi öz kıyafetini giymeye devam eden, taklide düşmeyen, kendi örfünü, adetini uygulayan,Kendi öz kıyafetini giymeye devam eden, taklide düşmeyen, kendi örfünü, adetini uygulayan, İslâm 'ın hadislerine, âyetlerine, şeriatın ahkâmına uygun olarak yaşayan insanlar var.İslâm 'ın hadislerine, âyetlerine, şeriatın ahkâmına uygun olarak yaşayan insanlar var. Biz maalesef çok yolu değiştirmişiz de çok yanlış istikametlere yönelmişiz deBiz maalesef çok yolu değiştirmişiz de çok yanlış istikametlere yönelmişiz de ana çizgiden çok uzaklara gitmişiz de işin farkında değiliz. Maalesef ne olduğumuzu bilmiyoruz. ana çizgiden çok uzaklara gitmişiz de işin farkında değiliz. Maalesef ne olduğumuzu bilmiyoruz.

Hatta rahmetli, nur içinde yatsın, İstiklal Madalyası şöyle göğsünde gezenHatta rahmetli, nur içinde yatsın, İstiklal Madalyası şöyle göğsünde gezen bir Mehmet Amca vardı Ankara'da. Çok mübarek, ibadet ehli, dürüst bir kimseydi.bir Mehmet Amca vardı Ankara'da. Çok mübarek, ibadet ehli, dürüst bir kimseydi. "Evladım, ateş yakacağız, kibrit lazım; biz eve kibrit alırken kibritin üstündeki resmi kazırdık eskiden." derdi."Evladım, ateş yakacağız, kibrit lazım; biz eve kibrit alırken kibritin üstündeki resmi kazırdık eskiden." derdi. Evin içine suret girmesin. Evin içine suret girmesin.

Çünkü Peygamber Efendimiz "Suret olan eve, köpek olan eve melek girmez." diyeÇünkü Peygamber Efendimiz "Suret olan eve, köpek olan eve melek girmez." diye tavsiye ettiğinden üstündeki resmi kazırdık. tavsiye ettiğinden üstündeki resmi kazırdık. "Bu kibrit bize lazım ama üstündeki sureti, onu gavur imal etmiş, resmi koymuş,"Bu kibrit bize lazım ama üstündeki sureti, onu gavur imal etmiş, resmi koymuş, onu kazırdık, öyle eve getirirdik kibrit kutusunu." diyor. onu kazırdık, öyle eve getirirdik kibrit kutusunu." diyor.

Şimdi evlerin içi gazete dolu. Ondan sonra resim, heykel dolu.Şimdi evlerin içi gazete dolu. Ondan sonra resim, heykel dolu. İki gün önce bir arkadaşın evine gittik. Bir ayna yaptırmış, böyle büyük bir ayna misafir odasında. İki gün önce bir arkadaşın evine gittik. Bir ayna yaptırmış, böyle büyük bir ayna misafir odasında. Yan tarafında ağaçtan bir dekor yapmış ki onun o işçiliği milyonlarca liradır, çok güzel.Yan tarafında ağaçtan bir dekor yapmış ki onun o işçiliği milyonlarca liradır, çok güzel. İşlemeli, girintili çıkıntılı, yan tarafından yukarıya doğru ağaç oyma işçiliği. İşlemeli, girintili çıkıntılı, yan tarafından yukarıya doğru ağaç oyma işçiliği. Leyleğin birisi gagasıyla bir kurbağa yakalamış, onu yutuyor.Leyleğin birisi gagasıyla bir kurbağa yakalamış, onu yutuyor. Üst tarafta bir başka kuş dilini çıkartmış, ters dönmüş, kanatları açılmış falan.Üst tarafta bir başka kuş dilini çıkartmış, ters dönmüş, kanatları açılmış falan. Yarı sembolik yarı hakiki şeyler.Yarı sembolik yarı hakiki şeyler. Peygamber Efendimiz üstünde şekil bulunan bir perdeyi eve örttüler de "Hemen onu kaldırın." dedi.Peygamber Efendimiz üstünde şekil bulunan bir perdeyi eve örttüler de "Hemen onu kaldırın." dedi. "İçinde suret olan, şekil olan eve melek girmez. "İçinde suret olan, şekil olan eve melek girmez. Melek girmeyen evi ben ne yapayım?" diye, o perdeyi koymaya razı olmadı. Melek girmeyen evi ben ne yapayım?" diye, o perdeyi koymaya razı olmadı.

Şimdi müslüman kardeşlerimizin evinde, bakıyorsunuz;Şimdi müslüman kardeşlerimizin evinde, bakıyorsunuz; Bu nedir? "Ördek şeklinde kumbara." Bu ne? "Domuz şeklinde bilmem ne." Bu ne? "Kuş" Bu ne?Bu nedir? "Ördek şeklinde kumbara." Bu ne? "Domuz şeklinde bilmem ne." Bu ne? "Kuş" Bu ne? "Aslan" Bu ne? "Kaplan" Bu ne? "Geyik""Aslan" Bu ne? "Kaplan" Bu ne? "Geyik" Bakıyorsun duvara halı asmış, halıda bir manzara, geyikler ceylanlar çayırlık bir yerde otluyor.Bakıyorsun duvara halı asmış, halıda bir manzara, geyikler ceylanlar çayırlık bir yerde otluyor. Üstüne tül elbiseler giymiş kızlar ortalıkta dolaşıyor. Üstüne tül elbiseler giymiş kızlar ortalıkta dolaşıyor. Birisinin aklına esmiş, böyle bir manzara yapmış;Birisinin aklına esmiş, böyle bir manzara yapmış; bizim hacı baba da beğenmiş, çok güzel bir manzara diye asmış oraya. bizim hacı baba da beğenmiş, çok güzel bir manzara diye asmış oraya.

Sen bu resimler burada böyle dururken nasıl namaz kılıyorsun? Bu heykeller burada dururken… Sen bu resimler burada böyle dururken nasıl namaz kılıyorsun? Bu heykeller burada dururken…

"Bizim çocuk istiyor da hanım istiyor da…" "Bizim çocuk istiyor da hanım istiyor da…"

Sen çocuğu, hanımı, kendini bırak; Resûlullah istiyor mu?Sen çocuğu, hanımı, kendini bırak; Resûlullah istiyor mu? Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem istiyor mu?Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem istiyor mu? Duvarlarda resimler.Duvarlarda resimler. Evlendiği zaman hanımıyla resmini çekmiş; hanımının saçı açık, gelinlik giymiş,Evlendiği zaman hanımıyla resmini çekmiş; hanımının saçı açık, gelinlik giymiş, kendisi onun elinden tutmuş, onu iştahla duvara asıyor. kendisi onun elinden tutmuş, onu iştahla duvara asıyor.

Olur mu? Yani olmalı mı?Olur mu? Yani olmalı mı? Oluyor, olduğunu görüyoruz da ben bunu arkadaşlarımızın evinde gördüğüm şeyleri söylüyorum.Oluyor, olduğunu görüyoruz da ben bunu arkadaşlarımızın evinde gördüğüm şeyleri söylüyorum. Ziyaret ettiğimiz, sevdiğimiz kardeşlerimiz. O bizi seviyor, biz onu seviyoruz ama İslâm 'dan uzaklaşmışız. Ziyaret ettiğimiz, sevdiğimiz kardeşlerimiz. O bizi seviyor, biz onu seviyoruz ama İslâm 'dan uzaklaşmışız.

O halde ne yapacağız? O halde ne yapacağız?

"Tevbe yâ Rabbi!" diyeceğiz. Tevbe yâ Rabbi, affet yâ Rabbi! Bizi aldatmışlar."Tevbe yâ Rabbi!" diyeceğiz. Tevbe yâ Rabbi, affet yâ Rabbi! Bizi aldatmışlar. Biz ne olduğumuzu bilememişiz, şaşırmışız, yanılmışız,Biz ne olduğumuzu bilememişiz, şaşırmışız, yanılmışız, İslâm'ın cadde-i kübrâsından bir taraflara sapmışız, çıkmaz sokaklara girmişiz;İslâm'ın cadde-i kübrâsından bir taraflara sapmışız, çıkmaz sokaklara girmişiz; dizimize kadar, belimize kadar bataklara batmışız, hatta boğazımıza kadar batmışız. dizimize kadar, belimize kadar bataklara batmışız, hatta boğazımıza kadar batmışız. "Yâ Rabbi sen bizi bu beladan kurtar. "Yâ Rabbi sen bizi bu beladan kurtar. Bizi dinimizin aslına, özüne döndür yâ Rabbi!" diye dua etmemiz lazım. Gözyaşı dökmemiz lazım.Bizi dinimizin aslına, özüne döndür yâ Rabbi!" diye dua etmemiz lazım. Gözyaşı dökmemiz lazım. Rabbimizden bize hidayet ihsan etmesini, bizi doğru yola çekmesini talep ve niyaz etmemiz lazım. Rabbimizden bize hidayet ihsan etmesini, bizi doğru yola çekmesini talep ve niyaz etmemiz lazım.

Hemen eve gidince büfenin sehpaların üstündeki hayvan şekillerini falan kaldırın,Hemen eve gidince büfenin sehpaların üstündeki hayvan şekillerini falan kaldırın, duvarlardaki resimleri kaldırın. Müslümanın duvarı nasıl süslenecek? duvarlardaki resimleri kaldırın.

Müslümanın duvarı nasıl süslenecek?

Buyur âyet-i kerîmeleri as; güzel, kıymetli levhaları as. Onlar hem sana orada ibret olur. Buyur âyet-i kerîmeleri as; güzel, kıymetli levhaları as. Onlar hem sana orada ibret olur.

Birisi öyle güzel yazmış, duvara aşmış. Hoşuma gitti.Birisi öyle güzel yazmış, duvara aşmış. Hoşuma gitti. Diyor ki; "Pehlivan güreşte karşı tarafı yenen değildir, sinirlendiği zamanDiyor ki; "Pehlivan güreşte karşı tarafı yenen değildir, sinirlendiği zaman kendisine hâkim olup gazabını alt edebilen kişidir." kendisine hâkim olup gazabını alt edebilen kişidir."

Ne güzel! Durduğu yerde, orada insana nasihat oluyor. Birisi yazmış: Fe's-tekim kema ümirte.Ne güzel! Durduğu yerde, orada insana nasihat oluyor. Birisi yazmış: Fe's-tekim kema ümirte. Âyet-i kerîmeden bir güzel tâlik hat ile yazmış. Çok güzel bir hattat yazmış.Âyet-i kerîmeden bir güzel tâlik hat ile yazmış. Çok güzel bir hattat yazmış. Güzel altın yaldızla işlemiş, şahane bir şey. Ne diyor? İçi de güzel.Güzel altın yaldızla işlemiş, şahane bir şey. Ne diyor? İçi de güzel. "Allah sana nasıl emrettiyse emrolunduğun gibi dosdoğru ol, müstakim ol." Dosdoğru ol, diye uyarmış. "Allah sana nasıl emrettiyse emrolunduğun gibi dosdoğru ol, müstakim ol." Dosdoğru ol, diye uyarmış.

Müslümanın evinde süsü, ziyneti levhadır.Müslümanın evinde süsü, ziyneti levhadır. Sonra üzerinde kuş olmayan, hayvan olmayan, ceylan olmayan, geyik olmayan, ahu olmayan halı mı yok?Sonra üzerinde kuş olmayan, hayvan olmayan, ceylan olmayan, geyik olmayan, ahu olmayan halı mı yok? Başka şey al. O desenler olmayan çiçekler al, çiçekleri kullan.Başka şey al. O desenler olmayan çiçekler al, çiçekleri kullan. Eğer illa bir şey yapmak istiyorsan Allah'ın rızasına uygun olanı yap, aykırı olanı yapma. Eğer illa bir şey yapmak istiyorsan Allah'ın rızasına uygun olanı yap, aykırı olanı yapma.

Bir yığın helal meşrubat var:Bir yığın helal meşrubat var: Portakal suyu, elma suyu, erik suyu, vesaire, ayran var, süt var, çeşitli meşrubat var.Portakal suyu, elma suyu, erik suyu, vesaire, ayran var, süt var, çeşitli meşrubat var. Bunların hepsinden geçiyor, geçiyor, geçiyor benim zavallı kardeşlerim; Bunların hepsinden geçiyor, geçiyor, geçiyor benim zavallı kardeşlerim; Allah'ın haram kıldığı içkinin önünde duruyor, onu içiyor. Ver bana bunu, içeceğim. Allah'ın haram kıldığı içkinin önünde duruyor, onu içiyor. Ver bana bunu, içeceğim.

Anadolu'nun bir şehrine gittik.Anadolu'nun bir şehrine gittik. Oradaki imam-hatip okulu müdürü kardeşlerimiz, doktor kardeşlerimiz boyun büktü:Oradaki imam-hatip okulu müdürü kardeşlerimiz, doktor kardeşlerimiz boyun büktü: "Hocam Türkiye'nin en çok içki tüketilen yeri burası. Lıkır lıkır bunlar böyle sabah akşam içki içer."Hocam Türkiye'nin en çok içki tüketilen yeri burası. Lıkır lıkır bunlar böyle sabah akşam içki içer. Öğleyin şurada cenazesi için mevlit okutur, akşamüstü masasını kurar, içki içer." dediler. Öğleyin şurada cenazesi için mevlit okutur, akşamüstü masasını kurar, içki içer." dediler. Ne büyük gaflet yâ Rabbi! Şeytan nasıl aldatıyor bu insanları yâ Rabbi! Ne büyük gaflet yâ Rabbi! Şeytan nasıl aldatıyor bu insanları yâ Rabbi!

Allahu Teâlâ hazretleri insanlara akıl vermiş. Yanlış yola da sapmasın diye peygamber göndermiş.Allahu Teâlâ hazretleri insanlara akıl vermiş. Yanlış yola da sapmasın diye peygamber göndermiş. Yazılı da olsun da bu işler, kimsenin tereddüdü şaşırması olmasın diye kitap da indirmiş.Yazılı da olsun da bu işler, kimsenin tereddüdü şaşırması olmasın diye kitap da indirmiş. Ortada kitap var, peygamber var, Allah'ın emri var, insanın aklı var, mantığı var;Ortada kitap var, peygamber var, Allah'ın emri var, insanın aklı var, mantığı var; faydalıyı zararlıyı ölçebilmesi lazım. faydalıyı zararlıyı ölçebilmesi lazım.

Hiçbir kimse çıkmıyor ki "İçki faydalıdır." desin. İçki zararlıdır, diye herkes biliyor.Hiçbir kimse çıkmıyor ki "İçki faydalıdır." desin. İçki zararlıdır, diye herkes biliyor. Hatta yasaklanıyor; "Araba kullanırken içki kullanamazsınız." diye. Hatta yasaklanıyor; "Araba kullanırken içki kullanamazsınız." diye. Ama yol boyundaki lüks turistik otellere, yolcuların kaldığı yerlere içki koymazsanAma yol boyundaki lüks turistik otellere, yolcuların kaldığı yerlere içki koymazsan Turizm Bakanlığı çalışma belgesi, turistik belgesini vermiyor.Turizm Bakanlığı çalışma belgesi, turistik belgesini vermiyor. Daha düşük tarzda uygulattırıyor, mecbur kılıyor. Lüks sayılması için ille içki koyacaksın. Daha düşük tarzda uygulattırıyor, mecbur kılıyor. Lüks sayılması için ille içki koyacaksın.

Birisi burada içki içse, kapıdan dışarıya çıksa trafik polisi "Dur! Hoh de bakayım!Birisi burada içki içse, kapıdan dışarıya çıksa trafik polisi "Dur! Hoh de bakayım! İçki içtin, yürü bakalım!" diyecek. Sen burada haram olan şeyi içmeyi mecburi kılıyorsun;İçki içtin, yürü bakalım!" diyecek. Sen burada haram olan şeyi içmeyi mecburi kılıyorsun; kapıda polis, trafikte yol çevirip onu cezalandırıyor.kapıda polis, trafikte yol çevirip onu cezalandırıyor. Zararlı olduğunu herkes biliyor, bal gibi biliyor, gün gibi biliyor ama onu yapıyor.Zararlı olduğunu herkes biliyor, bal gibi biliyor, gün gibi biliyor ama onu yapıyor. İşte burada bizim tezatlarımız başlıyor. İşte burada bizim tezatlarımız başlıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dediğimiz, zıt zıt, acayip acayip işler başlıyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu dediğimiz, zıt zıt, acayip acayip işler başlıyor.

Halbuki tezatları yenmeyi, düzene girmeyi öğrenmemiz lazım.Halbuki tezatları yenmeyi, düzene girmeyi öğrenmemiz lazım. Müslümanın tezattan kendisini sıyırması lazım.Müslümanın tezattan kendisini sıyırması lazım. Aksa ak, karaysa kara, doğruysa doğru, eğriyse eğri dememiz lazım. Rabbimiz bizleri affetsin.Aksa ak, karaysa kara, doğruysa doğru, eğriyse eğri dememiz lazım. Rabbimiz bizleri affetsin. Rabbimiz bizi bağışlasın.Rabbimiz bizi bağışlasın. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in öbür hadîs-i şerîfine geçeyim ki bunun arkasından uygun düşecek. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'in öbür hadîs-i şerîfine geçeyim ki bunun arkasından uygun düşecek.

Bu hadîs-i şerîf'i Buhârî Ebû Hureyre radiyallahu anh'ten, rahmetullahi aleyh, rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîf'i Buhârî Ebû Hureyre radiyallahu anh'ten, rahmetullahi aleyh, rivayet etmiş.

Buhârî hadis imamlarının en büyüğü, en sağlam şahsiyet.Buhârî hadis imamlarının en büyüğü, en sağlam şahsiyet. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; "Vallahi..." Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; "Vallahi..." Yemin ediyor Peygamber Efendimiz. Peygamber Efendimiz yemin eder miydi? Yemin ederdi.Yemin ediyor Peygamber Efendimiz. Peygamber Efendimiz yemin eder miydi? Yemin ederdi. Çeşitli yemin tarzları vardı. Yemin ederdi ama hakkı söylerdi. Çeşitli yemin tarzları vardı. Yemin ederdi ama hakkı söylerdi.

"Vallahi bu mal buna idare etmez." Bu yalan, idare eder."Vallahi bu mal buna idare etmez." Bu yalan, idare eder. "Vallahi geçen gün bunu senin verdiğin fiyattan daha fazla fiyat verdiler de yine satmadım." Yalan."Vallahi geçen gün bunu senin verdiğin fiyattan daha fazla fiyat verdiler de yine satmadım." Yalan. O zaman sen "vallahi" diyerek Allah'ı kendine yalancı şahit tutmuş oluyorsun, büyük günahı var.O zaman sen "vallahi" diyerek Allah'ı kendine yalancı şahit tutmuş oluyorsun, büyük günahı var. Onun için büyüklerimiz bizlerin huylarını biliyorlar da halkımıza demişler ki; "Yemin etmeyin."Onun için büyüklerimiz bizlerin huylarını biliyorlar da halkımıza demişler ki; "Yemin etmeyin." Kendinizi yemin etmeye alıştırmayın. "Vallahi öğretmenim şu sebepten geç kaldım." Yalan.Kendinizi yemin etmeye alıştırmayın. "Vallahi öğretmenim şu sebepten geç kaldım." Yalan. Küçükten alışıyor çocuk, ondan sonra öyle gidiyor.Küçükten alışıyor çocuk, ondan sonra öyle gidiyor. Peygamber Efendimiz de yemin ederdi ama sözü doğruydu. Ve bir şeyin önemini belirtmek için yemin ederdi. Peygamber Efendimiz de yemin ederdi ama sözü doğruydu. Ve bir şeyin önemini belirtmek için yemin ederdi.

"Vallahi" diyor, bir. Önemli olduğunu anladık. Bakalım ne için yemin etmiş Peygamber Efendimiz."Vallahi" diyor, bir. Önemli olduğunu anladık. Bakalım ne için yemin etmiş Peygamber Efendimiz. İkincisi, İnnî de "muhakkak" demek. İkincisi, İnnî de "muhakkak" demek. "Vallahi, muhakkak ki ben", le-estağfirullah yine bir de estağfiru'nun başına le lâm-ı te'kidini getirmiş."Vallahi, muhakkak ki ben", le-estağfirullah yine bir de estağfiru'nun başına le lâm-ı te'kidini getirmiş. "Allah'tan mağfiret dilerim." "Muhakkak, vallahi ben muhakkak Allah'tan affımı, mağfiretimi dilerim." "Allah'tan mağfiret dilerim." "Muhakkak, vallahi ben muhakkak Allah'tan affımı, mağfiretimi dilerim."

Ve etûbü ileyhi. "Ve ona tevbe eylerim." Fi'l-yevmi. "Bir günde, gün içinde."Ve etûbü ileyhi. "Ve ona tevbe eylerim." Fi'l-yevmi. "Bir günde, gün içinde." Eksere min-seb'îne merratin 70'ten fazla Allah'a Estağfirullah ve etûbü ileyh diye istiğfar edipEksere min-seb'îne merratin 70'ten fazla Allah'a Estağfirullah ve etûbü ileyh diye istiğfar edip tevbe ederim, diyor Peygamber Efendimiz.tevbe ederim, diyor Peygamber Efendimiz. Hem de inansın diye, anlasın diye yemin ederek söylüyor.Hem de inansın diye, anlasın diye yemin ederek söylüyor. Hem de sözünü kuvvetlendirecek edatları kullanarak söylüyor. Hem de sözünü kuvvetlendirecek edatları kullanarak söylüyor.

Demek ki ahlâkı Kur'an olan, Allah'ın sevgilisi olan, insanların ecmeli olan,Demek ki ahlâkı Kur'an olan, Allah'ın sevgilisi olan, insanların ecmeli olan, en faziletlisi olan Peygamber Efendimiz, her hali güzel olan,en faziletlisi olan Peygamber Efendimiz, her hali güzel olan, her işi hoş olan o güzel Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yeminle söylüyor ki; her işi hoş olan o güzel Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem yeminle söylüyor ki; "Vallahi ben bir günde 70'ten fazla kere Estağfirullah el-Azîm ve etübü ileyh derim." "Vallahi ben bir günde 70'ten fazla kere Estağfirullah el-Azîm ve etübü ileyh derim."

Demek ki biz de ne yapacağız? Tevbe-i istiğfarı çok edeceğiz.Demek ki biz de ne yapacağız?

Tevbe-i istiğfarı çok edeceğiz.
Yalnız burada her zaman söylüyorum, başka yerlerde de söyledim.Yalnız burada her zaman söylüyorum, başka yerlerde de söyledim. Hz. Ali efendimiz Kûfe Mescidi'ne girdi. Hz. Ali efendimiz Kûfe Mescidi'ne girdi. Şöyle bir bakındı, kenarda bir bedevî, çölden gelme bir köylü, çöllü Estağfirullah ve etübü ileyh. diyor.Şöyle bir bakındı, kenarda bir bedevî, çölden gelme bir köylü, çöllü Estağfirullah ve etübü ileyh. diyor. Ona dedi ki; "Böyle sırf sözle Estağfirullah ve etübü ileyh. demek yalancıların tevbesidir."Ona dedi ki; "Böyle sırf sözle Estağfirullah ve etübü ileyh. demek yalancıların tevbesidir." Sıdk ile diyecek, içinden pişman olacak, bir daha yapmamaya azmedecek,Sıdk ile diyecek, içinden pişman olacak, bir daha yapmamaya azmedecek, tevbe ettiği şeyi bir daha yapmamaya çalışacak. Azmi o olacak. tevbe ettiği şeyi bir daha yapmamaya çalışacak. Azmi o olacak.

"Ben bunu yine yaparım."Ben bunu yine yaparım. Şimdi bu camide bir Estağfirullah diyeyim de sonra eve gider gitmez yine yaparım." Olmaz.Şimdi bu camide bir Estağfirullah diyeyim de sonra eve gider gitmez yine yaparım." Olmaz. Niyetinde yapmak varken, pişmanlık yokken, içi yanmazken olmaz. O zaman yalancıların tevbesi olur. Niyetinde yapmak varken, pişmanlık yokken, içi yanmazken olmaz. O zaman yalancıların tevbesi olur.

Tevbe nasıl olacak? Tevbe nasıl olacak?

Bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast etmiş olarak olacak, cân-ı gönülden olacak.Bir daha yapmamaya azm ü cezm ü kast etmiş olarak olacak, cân-ı gönülden olacak. Biz de hatalarımızı [bileceğiz.]Biz de hatalarımızı [bileceğiz.] Bir de insan hatasını bilecek de ondan sonra tevbe edecek.Bir de insan hatasını bilecek de ondan sonra tevbe edecek. Hatalarımıza çok tefekkür etmeliyiz: "Acaba benim yaşantım nasıl? Acaba Resûlullah'a uygun mu? Hatalarımıza çok tefekkür etmeliyiz: "Acaba benim yaşantım nasıl? Acaba Resûlullah'a uygun mu? Acaba bu günümü nasıl başlattım, nasıl geçiriyorum, akşama nasıl varacağım?Acaba bu günümü nasıl başlattım, nasıl geçiriyorum, akşama nasıl varacağım? Acaba programlarım iyi mi? Acaba mesleğim Allah'ın rızasına uygun bir meslek mi?Acaba programlarım iyi mi? Acaba mesleğim Allah'ın rızasına uygun bir meslek mi? Helalden mi kazanıyorum haramdan mı kazanıyorum?Helalden mi kazanıyorum haramdan mı kazanıyorum? Helalden kazanıyorum ama acaba bilmediğimiz hatalar oluyor mu? Varsa tevbe yâ Rabbi!Helalden kazanıyorum ama acaba bilmediğimiz hatalar oluyor mu? Varsa tevbe yâ Rabbi! Estağfurullah yâ Rabbi!" diye kendisini çok kontrol edecek,Estağfurullah yâ Rabbi!" diye kendisini çok kontrol edecek, hatalarını düşünecek ve Allah'a tevbe ve istiğfar edecek. hatalarını düşünecek ve Allah'a tevbe ve istiğfar edecek.

Onun için büyüklerimiz dervişlere emretmişler ki;Onun için büyüklerimiz dervişlere emretmişler ki; "Günde Hiç olmazsa 100 defa Estağfirullah ve etübü ileyh diye tevbe ve istiğfar eyle.""Günde Hiç olmazsa 100 defa Estağfirullah ve etübü ileyh diye tevbe ve istiğfar eyle." Müezzin kardeşlerimizin de hatırında olsun kiMüezzin kardeşlerimizin de hatırında olsun ki Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz -esselamü aleyküm ve rahmetullah,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz -esselamü aleyküm ve rahmetullah, esselamü aleyküm ve rahmetullah- namazdan selam verdikten sonra esselamü aleyküm ve rahmetullah- namazdan selam verdikten sonra üç defa Estağfirullah el-Azîm ve etübü ileyk derdi, tevbe ve istiğfar ederdi.üç defa Estağfirullah el-Azîm ve etübü ileyk derdi, tevbe ve istiğfar ederdi. Ondan sonra Allahümme ente's-selâm ve min-ke's-selâm tebârakte yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm derdi.Ondan sonra Allahümme ente's-selâm ve min-ke's-selâm tebârakte yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm derdi. Siz de üç defa demeye öylece, onun sünnetine uygun olarak gayret edin. Siz de üç defa demeye öylece, onun sünnetine uygun olarak gayret edin.

Bu tevbe ve istiğfarı söyleyince faydasını da söyleyelim ki insanlar bilsin. Bu tevbe ve istiğfarı söyleyince faydasını da söyleyelim ki insanlar bilsin.

Bu hadîs-i şerîfi Ebû Davud ve İbn Mâce, İbn Abbas radıyallahu anhüma'danBu hadîs-i şerîfi Ebû Davud ve İbn Mâce, İbn Abbas radıyallahu anhüma'dan rivayet etmişler, rahmetullahi aleyhüma.rivayet etmişler, rahmetullahi aleyhüma. Bu iki zât-ı muhterem de; Ebû Davut'la İbn Mâce de altı büyük kıymetli hadis kitabının yazarlarından ikisidir,Bu iki zât-ı muhterem de; Ebû Davut'la İbn Mâce de altı büyük kıymetli hadis kitabının yazarlarından ikisidir, meşhur kişilerdir, hadisde imam olan kişilerdir. Peygamber Efendimiz'in hadisini rivayet etmişler. meşhur kişilerdir, hadisde imam olan kişilerdir. Peygamber Efendimiz'in hadisini rivayet etmişler.

Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; rivayet eden İbn Abbas radıyallahu anhüma; Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; rivayet eden İbn Abbas radıyallahu anhüma;

Men-lezime'l-istiğfâre. Kim tevbe ve istiğfara yapışırsaMen-lezime'l-istiğfâre. Kim tevbe ve istiğfara yapışırsa Lezime yapışmak, mülazim olmak, müdavim olmak manasına geliyor. Kim tevbe ve istiğfara yapışırsa. Lezime yapışmak, mülazim olmak, müdavim olmak manasına geliyor. Kim tevbe ve istiğfara yapışırsa.

Demek ki her gün yapacağız. Demek ki hocalarımızın dediği doğru.Demek ki her gün yapacağız. Demek ki hocalarımızın dediği doğru. "Her gün 100 defa Estağfirullah de, bunu bırakma." demesi,"Her gün 100 defa Estağfirullah de, bunu bırakma." demesi, dinimizde aslı, esası, kökü, yeri olan doğru bir şeymiş.dinimizde aslı, esası, kökü, yeri olan doğru bir şeymiş. "Kim tevbe ve istiğfara yapışırsa."Kim tevbe ve istiğfara yapışırsa. Yani onu kendisine itiyat haline getirirse, vaktini çok kere, o tevbe ve istiğfarla geçirirse"Yani onu kendisine itiyat haline getirirse, vaktini çok kere, o tevbe ve istiğfarla geçirirse" falan gibi bir mana zâhir oluyor kullanılan kelimeden. falan gibi bir mana zâhir oluyor kullanılan kelimeden.

Ce'alallahu lehu min-külli dîykın mahracen.Ce'alallahu lehu min-külli dîykın mahracen. Allah böyle bir kişiye her sıkışıklıktan bir kurtuluş, çıkış yaratır, nasip eder.Allah böyle bir kişiye her sıkışıklıktan bir kurtuluş, çıkış yaratır, nasip eder. Ve min-külli hemmin feracen. Ve her can sıkıntısından bir ferahlık, bir sevinç haline çıkartır. Ve min-külli hemmin feracen. Ve her can sıkıntısından bir ferahlık, bir sevinç haline çıkartır. Ve razakahu min-haysu la yahtesibbu.Ve razakahu min-haysu la yahtesibbu. Ve o kişiyi hiç tahmin etmediği, ummadığı yerden rızıklara mazhar eder, rızıklandırır. Ve o kişiyi hiç tahmin etmediği, ummadığı yerden rızıklara mazhar eder, rızıklandırır.

Tahmin etmediği bir yerden. "Ya benim hiç böyle bir şeyden haberim yoktu, tahminim de yoktu.Tahmin etmediği bir yerden. "Ya benim hiç böyle bir şeyden haberim yoktu, tahminim de yoktu. Allah Allah! Elhamdülillah nereden gelmiş bu?"Allah Allah! Elhamdülillah nereden gelmiş bu?" Fakat ummadığı yerden rızıklar yağıyor, geliyor kendisine.Fakat ummadığı yerden rızıklar yağıyor, geliyor kendisine. Çünkü Allah müsebbibü'l-esbabtır, lutfeder, bir lahzada ihsan eder,Çünkü Allah müsebbibü'l-esbabtır, lutfeder, bir lahzada ihsan eder, nice kapılar açar nice lütuflar gönderir kuluna. Demek ki bunun şartı neymiş? nice kapılar açar nice lütuflar gönderir kuluna.

Demek ki bunun şartı neymiş?

Tevbe-i istiğfara lüzum, yani yapışmak, onu yapmaya müdavim olmak imiş. Tevbe-i istiğfara lüzum, yani yapışmak, onu yapmaya müdavim olmak imiş.

Hatalarımızı anlayacağız, düzelteceğiz, bir daha yapmamaya azmedeceğiz.Hatalarımızı anlayacağız, düzelteceğiz, bir daha yapmamaya azmedeceğiz. Ve bu tevbe ve istiğfarı kendimize günlük itiyadımız haline getirip her zaman yapacağız.Ve bu tevbe ve istiğfarı kendimize günlük itiyadımız haline getirip her zaman yapacağız. Öyle olduğu zaman Allahu Teâlâ hazretleri neler nasip ediyor? Öyle olduğu zaman Allahu Teâlâ hazretleri neler nasip ediyor?

Bir; sıkışıklıktan, darlıktan çıkış noktası buldurur, kurtarır.Bir; sıkışıklıktan, darlıktan çıkış noktası buldurur, kurtarır. Tam sıkışmıştı, durumu fena idi, kenardan sıyırdı, kurtuldu elhamdülillah.Tam sıkışmıştı, durumu fena idi, kenardan sıyırdı, kurtuldu elhamdülillah. Veyahut içi dertliydi, sıkıntılıydı, başı beladaydı, üzüntülüydü;Veyahut içi dertliydi, sıkıntılıydı, başı beladaydı, üzüntülüydü; ferahlık verir, hâlini değiştirir, neşelendirir, yüzünü güldürür ve ummadığı yerden rızıklandırır. ferahlık verir, hâlini değiştirir, neşelendirir, yüzünü güldürür ve ummadığı yerden rızıklandırır.

Demek ki fakr-u zarûretten kurtulmanın da vasıtası bu. "Demek ki fakr-u zarûretten kurtulmanın da vasıtası bu. " Tevbe yâ Rabbi! Estağfirullah yâ Rabbi!Tevbe yâ Rabbi! Estağfirullah yâ Rabbi! Tevbe yâ Rabbi! Estağfirullah yâ Rabbi!" diyen bir insan demek ki inşaallah fakirlikten,Tevbe yâ Rabbi! Estağfirullah yâ Rabbi!" diyen bir insan demek ki inşaallah fakirlikten, yoksulluktan da kurtulacak, Allah nice nice yerlerden rızıklar ihsan edecek. Nasıl rızık ihsan eder? yoksulluktan da kurtulacak, Allah nice nice yerlerden rızıklar ihsan edecek.

Nasıl rızık ihsan eder?

Allah tarlana bereket verir, evine bereket verir, ticaretine birden bir fazlalık verir,Allah tarlana bereket verir, evine bereket verir, ticaretine birden bir fazlalık verir, müşteriler fazla gelmeye başlar, bir yerden bir şey olur, sana bir pay düşer,müşteriler fazla gelmeye başlar, bir yerden bir şey olur, sana bir pay düşer, bir hediye gelir, daha başka bir şey gelir. bir hediye gelir, daha başka bir şey gelir. Allahu Teâlâ hazretleri çeşit çeşit sebepleri vesile edip kulunu rızıklandırmasını bilir. Allahu Teâlâ hazretleri çeşit çeşit sebepleri vesile edip kulunu rızıklandırmasını bilir. Tarlasını kazar, para küpü bulur. Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir. Tarlasını kazar, para küpü bulur. Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir.

Para küpü deyince herkes kabul ediyor da ötekilerini yavaş yavaş, zor zor, üfleye üfleye kabul ediyor.Para küpü deyince herkes kabul ediyor da ötekilerini yavaş yavaş, zor zor, üfleye üfleye kabul ediyor. "Acaba" diyor, para küpü deyince herkesin aklı yatıyor; "Tamam.""Acaba" diyor, para küpü deyince herkesin aklı yatıyor; "Tamam." Kazarken kazmanın ucu bir şeye takıldı: Kazarken kazmanın ucu bir şeye takıldı: "Açalım bakalım, kutunun içinden falanca zamandan kalma altın" falan, onu anlıyor millet. "Açalım bakalım, kutunun içinden falanca zamandan kalma altın" falan, onu anlıyor millet. Şöyle olur veya başka türlü olur; maddî olur, manevî olur. Şöyle olur veya başka türlü olur; maddî olur, manevî olur.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Tirmizî rahmetullahi aleyh ve Hâkim Ebû Hureyre radıyallahu anh'tenTirmizî rahmetullahi aleyh ve Hâkim Ebû Hureyre radıyallahu anh'ten hasen bir hadîs-i şerîf olarak rivayet etmişler.hasen bir hadîs-i şerîf olarak rivayet etmişler. Bakalım Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte ne buyurmuş. Bakalım Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte ne buyurmuş.

Men-serrehu en yesteciballahe 'inde'ş-şedâidi ve'l-kürebi.Men-serrehu en yesteciballahe 'inde'ş-şedâidi ve'l-kürebi. Şiddetli sıkıntılarda ve belalarda Allah'ın kendisinin duasını kabul etmesini, muradına erdirmesini,Şiddetli sıkıntılarda ve belalarda Allah'ın kendisinin duasını kabul etmesini, muradına erdirmesini, yaptığı duanın, istenilen şeyin kendisine verilmesini arzu eden kimseyaptığı duanın, istenilen şeyin kendisine verilmesini arzu eden kimse böyle bir şeye sevinecek olan kimse ne yapsın, çare nedir? böyle bir şeye sevinecek olan kimse ne yapsın, çare nedir?

Fe'l-yüksiri'd-du'âe. "Bolluk, rahatlık zamanında duayı çok eylesin."Fe'l-yüksiri'd-du'âe. "Bolluk, rahatlık zamanında duayı çok eylesin." Darlık ve sıkıntı zamanında duasının kabul olmasını isteyen bolluk zamanında duayı çok eylesin. Darlık ve sıkıntı zamanında duasının kabul olmasını isteyen bolluk zamanında duayı çok eylesin.

O zaman hiç dua etmiyordu, hiç Allah'ı anmıyordu, hatırına gelmiyordu, düşünmüyordu,O zaman hiç dua etmiyordu, hiç Allah'ı anmıyordu, hatırına gelmiyordu, düşünmüyordu, paldır küldür günler öyle geçiyordu. Ama başı derde geldi, başladı "Ah!" etmeye "Vah!" etmeye,paldır küldür günler öyle geçiyordu. Ama başı derde geldi, başladı "Ah!" etmeye "Vah!" etmeye, "Eyvah!" demeye, çare aramaya, dualar etmeye başladı. Ama hatalı iş yaptın."Eyvah!" demeye, çare aramaya, dualar etmeye başladı. Ama hatalı iş yaptın. Sen evvelce hiç dua etmiyordun, bu kapıya hiç gelmiyordun, Sen evvelce hiç dua etmiyordun, bu kapıya hiç gelmiyordun, hiç Allahu Teâlâ hazretlerine el açmıyordun, hiç gözyaşı dökmüyordun. Şimdi ne oldu ne oldu?hiç Allahu Teâlâ hazretlerine el açmıyordun, hiç gözyaşı dökmüyordun. Şimdi ne oldu ne oldu? Böyle başın sıkıştı, geldin ya! İşte o zaman olmuyor. Böyle başın sıkıştı, geldin ya! İşte o zaman olmuyor.

O sıkıştığı zaman duasının kabul olmasını isteyen kimse sıkışık olmadığı zamanO sıkıştığı zaman duasının kabul olmasını isteyen kimse sıkışık olmadığı zaman Allah'a dua eder bir kimse olacak.Allah'a dua eder bir kimse olacak. Başı dara geldiği zaman, yumurta kapıya geldiği zaman çare aramak değil; Başı dara geldiği zaman, yumurta kapıya geldiği zaman çare aramak değil; önceden dualı olacak, önceden dua edici olacak. Yoksa Allah kabul etmez. Sıkışınca herkes dua eder. önceden dualı olacak, önceden dua edici olacak. Yoksa Allah kabul etmez. Sıkışınca herkes dua eder.

Sen bir insanın yanına git, ayağına bas; herkes bağırır. Biraz bir yerini sıkıştır, herkes bağırır.Sen bir insanın yanına git, ayağına bas; herkes bağırır. Biraz bir yerini sıkıştır, herkes bağırır. Sıkışınca herkes feryadı basar, duayı yapar, Allah'ı anar, çareleri aramaya başlar.Sıkışınca herkes feryadı basar, duayı yapar, Allah'ı anar, çareleri aramaya başlar. Mühim olan daha sıkışıklık olmadan bakalım sen Allah'ın dostu muydun,Mühim olan daha sıkışıklık olmadan bakalım sen Allah'ın dostu muydun, bakalım sen Allah'ın dergâhına yöneliyor muydun, el açıyor muydun, Allah'a kulluğunu yapıyor muydun? bakalım sen Allah'ın dergâhına yöneliyor muydun, el açıyor muydun, Allah'a kulluğunu yapıyor muydun? Mühim olan o. Eğer genişlik, bolluk zamanında yapmıyorduysan öteki zamanda kabul etmez Allah. Mühim olan o. Eğer genişlik, bolluk zamanında yapmıyorduysan öteki zamanda kabul etmez Allah.

Kabul olmasının şartı; ihtiyaç yok gibi görünen zamanda da edebe riayet edip ağzı dualı olmaktır.Kabul olmasının şartı; ihtiyaç yok gibi görünen zamanda da edebe riayet edip ağzı dualı olmaktır. O zaman Allah öteki zaman duasını kabul eder.O zaman Allah öteki zaman duasını kabul eder. Bu da duanın esrarından, sırlarından, inceliklerinden bir inceliktir. "Hadi Allah'a dua et." Bu da duanın esrarından, sırlarından, inceliklerinden bir inceliktir.

"Hadi Allah'a dua et."

"Ne dua edeyim ya! Hiçbir şeye ihtiyacım yok ki!"Ne dua edeyim ya! Hiçbir şeye ihtiyacım yok ki! Evim dolu, kesem dolu, kilerim dolu, odunluk, kömürlük, kışlıklar, kömürle, odunla dolmuş.Evim dolu, kesem dolu, kilerim dolu, odunluk, kömürlük, kışlıklar, kömürle, odunla dolmuş. Maaşım yerinde. Dükkânlarım tıkır tıkır çalışıyor.Maaşım yerinde. Dükkânlarım tıkır tıkır çalışıyor. Çoluğum çocuğum elhamdülillah yetiştiler, hanım da maşallah bana gül gibi bakar.Çoluğum çocuğum elhamdülillah yetiştiler, hanım da maşallah bana gül gibi bakar. Sabahleyin pantolonlar ütülenmiş, ayakkabılar silinmiş, her şeyim yerli yerinde; Sabahleyin pantolonlar ütülenmiş, ayakkabılar silinmiş, her şeyim yerli yerinde; paltomu birisi tutar, kapıyı ötekisi açar, keyfim tıkırında ben ne dua edeyim?" paltomu birisi tutar, kapıyı ötekisi açar, keyfim tıkırında ben ne dua edeyim?"

Sen şimdi dua etmezsen sonra başın dara geldiği zaman Allah kabul etmez.Sen şimdi dua etmezsen sonra başın dara geldiği zaman Allah kabul etmez. Şimdi "Elhamdülillah" diyeceksin, "Yâ Rabbi!" diyeceksin, "Çok şükür" diyeceksin, Şimdi "Elhamdülillah" diyeceksin, "Yâ Rabbi!" diyeceksin, "Çok şükür" diyeceksin, "Yâ Rabbi verip verip de kesme, izzetten sonra zillete düşürme, kabulden sonra reddetme" diyeceksin. "Yâ Rabbi verip verip de kesme, izzetten sonra zillete düşürme, kabulden sonra reddetme" diyeceksin.

Hani bizim halkımız attan inip eşeğe binmek diyorlar ya...Hani bizim halkımız attan inip eşeğe binmek diyorlar ya... Bir mertebesi aşağıya düştü mü zor oluyor, varlıktan sonra darlık zor olur,Bir mertebesi aşağıya düştü mü zor oluyor, varlıktan sonra darlık zor olur, yoksulluk zor olur diye söyleniyor ya. yoksulluk zor olur diye söyleniyor ya. O bakımdan bolluk zamanında, genişlik zamanında, rahatlık zamanında Allah'ı anmaktan gafil olmamalı.O bakımdan bolluk zamanında, genişlik zamanında, rahatlık zamanında Allah'ı anmaktan gafil olmamalı. Ekseriyetle insanlar bu durumda değil aksi durumdadır. Ekseriyetle insanlar bu durumda değil aksi durumdadır.

İnsan kendisini müstağnî gördü mü tuğyân eder.İnsan kendisini müstağnî gördü mü tuğyân eder. Parayı aldı mı cebine o zaman "Acaba Emirgân'a mı gitsem, çay mı içsem, yoksa Taksim'e mi gitsem,Parayı aldı mı cebine o zaman "Acaba Emirgân'a mı gitsem, çay mı içsem, yoksa Taksim'e mi gitsem, acaba nerede eğlence yeri var, nerede rahat yeri var?acaba nerede eğlence yeri var, nerede rahat yeri var? Yazı Bodrum'da mı geçirmeli, Marmaris'te mi geçirmeli yoksa Ege'nin falanca yerinde mi geçirmeli?Yazı Bodrum'da mı geçirmeli, Marmaris'te mi geçirmeli yoksa Ege'nin falanca yerinde mi geçirmeli? Veyahut acaba İsviçre'ye mi gitsem…" Para oldu mu insan hep böyle şeylerle meşgul oluyor. Veyahut acaba İsviçre'ye mi gitsem…" Para oldu mu insan hep böyle şeylerle meşgul oluyor.

Nerede bir manzaralı yer varsa bakıyorsun, oraya hemen birkaç masa konulmuş,Nerede bir manzaralı yer varsa bakıyorsun, oraya hemen birkaç masa konulmuş, bir kenara bir kulübe açılmış, bir kenara bir kulübe açılmış, levhaları asılmış, reklamları açılmış... Millet orada hemen isyana hazır. Neden? Manzara güzel, hava güzel.levhaları asılmış, reklamları açılmış... Millet orada hemen isyana hazır. Neden? Manzara güzel, hava güzel. Hemen burada bu bolluğu, rahatlığı görünce ne yapmak lazım?Hemen burada bu bolluğu, rahatlığı görünce ne yapmak lazım? Bizim aklımıza namaz gelir, dua gelir, şükür gelir; Bizim aklımıza namaz gelir, dua gelir, şükür gelir; onun aklına da keyif geliyor, eğlence geliyor, içki geliyor.onun aklına da keyif geliyor, eğlence geliyor, içki geliyor. Gelsin mezeler, içkiler, "Çalsın sazlar, oynasın kızlar." dediği gibi, böyle güzel yerde,Gelsin mezeler, içkiler, "Çalsın sazlar, oynasın kızlar." dediği gibi, böyle güzel yerde, Allah'ı anacak yerde, insanoğlunun günaha meyli artıyor. Neden? Allah'ı anacak yerde, insanoğlunun günaha meyli artıyor.

Neden?

İnsanoğlu biraz parası pulu oldu mu, kendisini zengin gördü mü, aklı bu tarafa çalışır da ondan. İnsanoğlu biraz parası pulu oldu mu, kendisini zengin gördü mü, aklı bu tarafa çalışır da ondan.

Genel yapıyı gösteriyor. Halbuki İslâm böyle değil.Genel yapıyı gösteriyor. Halbuki İslâm böyle değil. İslâm'da nimet oldukça o da şükrünü arttıracak, Allah'a bağlılığını arttıracak,İslâm'da nimet oldukça o da şükrünü arttıracak, Allah'a bağlılığını arttıracak, Ümmet-i Muhammed'e hizmetini arttıracak, hayrını hasenâtını arttıracak. Ümmet-i Muhammed'e hizmetini arttıracak, hayrını hasenâtını arttıracak.

Birisinin evinde çok bolluk oluyormuş da ambarı dolu, sofrası zengin, sıhhati yerinde, hanesi şen…Birisinin evinde çok bolluk oluyormuş da ambarı dolu, sofrası zengin, sıhhati yerinde, hanesi şen… Gelmiş bir hocaya.Gelmiş bir hocaya. Bu zât bir hocaya gitmiş demiş ki; "Hocam benim evim bolluk bereket, ambarlarım dolu,Bu zât bir hocaya gitmiş demiş ki; "Hocam benim evim bolluk bereket, ambarlarım dolu, mahsüllerim, dallar yerlere eğiliyor, her türlü nimet var. Acaba bu bir istidrâc mıdır?" mahsüllerim, dallar yerlere eğiliyor, her türlü nimet var. Acaba bu bir istidrâc mıdır?"

İstidrâc ne demek? Allahu Teâlâ hazretleri kötü kullara; İstidrâc ne demek?

Allahu Teâlâ hazretleri kötü kullara;

Kâfirlere, asilere, mücrimlere, fâsıklara, münafıklara şöyle bir fırsat verir:Kâfirlere, asilere, mücrimlere, fâsıklara, münafıklara şöyle bir fırsat verir: Adam içkiyi de içer, oyunu da oynar, zevki de yapar, sefayı da sürer.Adam içkiyi de içer, oyunu da oynar, zevki de yapar, sefayı da sürer. Ve ümlî lehüm.Ve ümlî lehüm. Onların şöyle bir iplerini salıverir, bir fırsat verir ama sonraOnların şöyle bir iplerini salıverir, bir fırsat verir ama sonra Allah'ın cezası onun yakasını bir yakaladı mı perişan eder. İnne keydî metîn. Allah'ın cezası onun yakasını bir yakaladı mı perişan eder. İnne keydî metîn.

Allahu Teâlâ hazretlerinin böyle bir şiddetli mücrimleri cezalandırma usulü, metodu vardır.Allahu Teâlâ hazretlerinin böyle bir şiddetli mücrimleri cezalandırma usulü, metodu vardır. Buna istidrâc diyorlar. Firavun bir ara nasıldı? Malı vardı, mülkü vardı, parası vardı, askeri vardı.Buna istidrâc diyorlar. Firavun bir ara nasıldı? Malı vardı, mülkü vardı, parası vardı, askeri vardı. Peygamber geldi, dinlemedi. Musa aleyhisselam gerçekleri anlattı, dinlemedi. Mucizeleri gördü, dinlemedi. Peygamber geldi, dinlemedi. Musa aleyhisselam gerçekleri anlattı, dinlemedi. Mucizeleri gördü, dinlemedi.

Kendi ailesinden bazı inanmış kimseler "Yaptığın iş yanlıştır, doğru yol budur." diyeKendi ailesinden bazı inanmış kimseler "Yaptığın iş yanlıştır, doğru yol budur." diye ona karşı çıktılar; dinlemedi, dinlemedi… Sonra ne oldu? Allah denizin içinde boğdu, helak oldu. ona karşı çıktılar; dinlemedi, dinlemedi… Sonra ne oldu? Allah denizin içinde boğdu, helak oldu.

Demek ki Allahu Teâlâ hazretlerininDemek ki Allahu Teâlâ hazretlerinin böyle tedricen, kademe kademe, birdenbire değil.böyle tedricen, kademe kademe, birdenbire değil. Kafasına böyle bir şey vurmak tarzında semadan,Kafasına böyle bir şey vurmak tarzında semadan, bulutların arasından koca bir taş düşmek tarzında olmuyor da böyle biraz iyi gidiyor gibi görünürken, bulutların arasından koca bir taş düşmek tarzında olmuyor da böyle biraz iyi gidiyor gibi görünürken, birden belasını buluyor mücrimler. birden belasını buluyor mücrimler.

Bu adamcağız da bu istidrâc meselesinden korkmuş.Bu adamcağız da bu istidrâc meselesinden korkmuş. Hatta bir de bazı imansız insanların, imanı zayıf insanlarınHatta bir de bazı imansız insanların, imanı zayıf insanların olağanüstü bir takım gösterme kabiliyetleri vardır. olağanüstü bir takım gösterme kabiliyetleri vardır. Hokkabazlık gibi, bazı şeyleri yapabilme ruhî kuvvetleri falan. Bu da hiçbir şeyi ifade etmez.Hokkabazlık gibi, bazı şeyleri yapabilme ruhî kuvvetleri falan. Bu da hiçbir şeyi ifade etmez. Çünkü bunlara istidraç derler. Allah onu biraz salıveriyor.Çünkü bunlara istidraç derler. Allah onu biraz salıveriyor. Bir şey yapıyorum sanıyor, azıyor, sapıtıyor, şaşırıyor, halkı dolandırıyor,Bir şey yapıyorum sanıyor, azıyor, sapıtıyor, şaşırıyor, halkı dolandırıyor, aldatıyor ondan sonra belasını, cezasını buluyor. aldatıyor ondan sonra belasını, cezasını buluyor.

O mübarek zât bu istidracı duymuş, gitmiş hocaefendiye:O mübarek zât bu istidracı duymuş, gitmiş hocaefendiye: "Benim de her şeyim bol acaba istidraç mıdır, keramet midir, Allah'ın ikramı mıdır, istidraç mıdır?"Benim de her şeyim bol acaba istidraç mıdır, keramet midir, Allah'ın ikramı mıdır, istidraç mıdır? Felaketin böyle kademe kademe belli etmeden, arkadan dolanarak gelmesi midir?" manasına hocaefendiye sormuş. Felaketin böyle kademe kademe belli etmeden, arkadan dolanarak gelmesi midir?" manasına hocaefendiye sormuş.

Hocaefendi onun hâline bakmış: "Evlat, ben sana bu sorunun cevabını bir hafta sonra vereceğim.Hocaefendi onun hâline bakmış: "Evlat, ben sana bu sorunun cevabını bir hafta sonra vereceğim. Sen bu bir hafta boyunca ekmeğin üstüne katığı sürersin, yolda yersin."Sen bu bir hafta boyunca ekmeğin üstüne katığı sürersin, yolda yersin." Yemeği hep yolda ye, öyle gel, demiş. Bir hafta sonra gelmiş adam.Yemeği hep yolda ye, öyle gel, demiş. Bir hafta sonra gelmiş adam. "Hocam senin söylediğin tedbirden benim işimde bir değişme olmadı."Hocam senin söylediğin tedbirden benim işimde bir değişme olmadı. Yine benim hanem bolluk, bereket, şenlik, esenlik, yine her türlü nimet kapılardan taşıyor, Yine benim hanem bolluk, bereket, şenlik, esenlik, yine her türlü nimet kapılardan taşıyor, pencerelerden taşıyor, ceplerimden taşıyor. Hâlim eskisinden daha iyi oldu." demiş. pencerelerden taşıyor, ceplerimden taşıyor. Hâlim eskisinden daha iyi oldu." demiş.

Demiş ki; "Ben sana hani böyle dışarıda bir yemek ye, ekmeğin üstüne katığı sür,Demiş ki; "Ben sana hani böyle dışarıda bir yemek ye, ekmeğin üstüne katığı sür, gezerken ye demedim mi?" "Dedin hocam." demiş. "Yapmadın mı?" "Yaptım." "Nasıl yaptın bakalım, anlat." gezerken ye demedim mi?" "Dedin hocam." demiş. "Yapmadın mı?" "Yaptım." "Nasıl yaptın bakalım, anlat."

"Siz buyurdunuz diye ben ekmeğe katığı sürdüm ama şöyle boynumun altına"Siz buyurdunuz diye ben ekmeğe katığı sürdüm ama şöyle boynumun altına bir örtü aldım kırık yere düşmesin diye. bir örtü aldım kırık yere düşmesin diye. Ondan sonra birisi görür de göz hakkı olur diye hiç kimsenin görmediği yerde bir ısırıyordum,Ondan sonra birisi görür de göz hakkı olur diye hiç kimsenin görmediği yerde bir ısırıyordum, ondan sonra yine belli etmiyordum. Kırık düşmemesine çok dikkat ediyordum.ondan sonra yine belli etmiyordum. Kırık düşmemesine çok dikkat ediyordum. Fakat bir keresinde fazla ısırmışım galiba bir kırık sıçradı, şöyle ileriye doğru gitti. Fakat bir keresinde fazla ısırmışım galiba bir kırık sıçradı, şöyle ileriye doğru gitti. Ben orayı aradım taradım, bulamadım kırığı. Ben orayı aradım taradım, bulamadım kırığı. Şimdi bu ekmeğin, kırığın üstüne birisi basar diye orayı şöyle taşlarla çevreledim ki Şimdi bu ekmeğin, kırığın üstüne birisi basar diye orayı şöyle taşlarla çevreledim ki kimse oraya basmasın diye, tahmin ettiğim yerde, bulamadığım yerde… İşte böyle oldu." falan deyince: kimse oraya basmasın diye, tahmin ettiğim yerde, bulamadığım yerde… İşte böyle oldu." falan deyince:

"Git evladım. Sana afiyet olsun. Seninki Allah'ın ikramıdır, seninki istidraç değildir."Git evladım. Sana afiyet olsun. Seninki Allah'ın ikramıdır, seninki istidraç değildir. Çünkü sen edepli bir kulsun her şeyin ince ince her tarafını düşünüyorsun,Çünkü sen edepli bir kulsun her şeyin ince ince her tarafını düşünüyorsun, Allah sana ondan veriyor." demiş. O bakımdan bazı kimselerin zenginliği istidraç olabilir. Allah sana ondan veriyor." demiş.

O bakımdan bazı kimselerin zenginliği istidraç olabilir.
Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; "Vallahi ben sizin yoksulluk çekmenizden ziyade varlık durumunda şaşırmanızdan korkarım.""Vallahi ben sizin yoksulluk çekmenizden ziyade varlık durumunda şaşırmanızdan korkarım." İnsan yoksul olunca namaza gelir, yalvarır, yakarır, dua eder, tesbih çeker; İnsan yoksul olunca namaza gelir, yalvarır, yakarır, dua eder, tesbih çeker; zengin olduğu zaman şaşırıp sapıtabilir. Her sapıtması çocuğu sapıtır, torununu sapıtır falan derken... zengin olduğu zaman şaşırıp sapıtabilir. Her sapıtması çocuğu sapıtır, torununu sapıtır falan derken... O bakımdan Allah'tan her şeyin hayırlısını istemek lazım.O bakımdan Allah'tan her şeyin hayırlısını istemek lazım. Ve bolluk, genişlik zamanında duayı hiç geride koymamak lazım. Ve bolluk, genişlik zamanında duayı hiç geride koymamak lazım.

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Bu hadîs-i şerîf de Tirmizî'den, Ubâde İbn Sâmit radıyallahu anh'ın rivayetinden alınarak kaydedilmiş. Bu hadîs-i şerîf de Tirmizî'den, Ubâde İbn Sâmit radıyallahu anh'ın rivayetinden alınarak kaydedilmiş.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Mâ alâ vechi'l-'ardı müslimun.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Mâ alâ vechi'l-'ardı müslimun. Şu yeryüzünün üzerinde, yed'ûllahe Teâlâ bi-da'vetin Allah'a dua eden hiçbir müslüman Şu yeryüzünün üzerinde, yed'ûllahe Teâlâ bi-da'vetin Allah'a dua eden hiçbir müslüman kul yoktur ki illâ etâullahe iyyâhâ Allah onun o duasına icâbet edip karşılık vermesin. Mümkün değil. kul yoktur ki illâ etâullahe iyyâhâ Allah onun o duasına icâbet edip karşılık vermesin. Mümkün değil.

Şu gördüğün yeryüzünde bir müslümancık Allah'a el açıp bir dua etsin de Allah kabul etmesin, mümkün değil.Şu gördüğün yeryüzünde bir müslümancık Allah'a el açıp bir dua etsin de Allah kabul etmesin, mümkün değil. Mutlaka o duasına icabet eder. Bu hadisin başka bir rivayetinde buyurulmuş ki; Mutlaka o duasına icabet eder. Bu hadisin başka bir rivayetinde buyurulmuş ki; "Duasına icabet eder de ya dünyada verir ya âhirette sevap olarak verir. "Duasına icabet eder de ya dünyada verir ya âhirette sevap olarak verir. Veyahut ondan o duası berekâtına bazı günahlarının cezasını bağışlar, kaldırır." diye. Veyahut ondan o duası berekâtına bazı günahlarının cezasını bağışlar, kaldırır." diye.

Duaya karşılık vermek demek, Allah'ın duayı karşılıksız bırakmaması demek;Duaya karşılık vermek demek, Allah'ın duayı karşılıksız bırakmaması demek; boş olmaması demek, ille istediğinin olması manasında değil.boş olmaması demek, ille istediğinin olması manasında değil. Adam dua ediyor: "Yâ Rabbi! Bana Mahmudiye'de, bayırda,Adam dua ediyor: "Yâ Rabbi! Bana Mahmudiye'de, bayırda, üç dönümlük, iki katlı, dubleks bir villa ver ya Rabbi!" üç dönümlük, iki katlı, dubleks bir villa ver ya Rabbi!"

Allah dua kabul eder ama ille senin istediğini verecek değil.Allah dua kabul eder ama ille senin istediğini verecek değil. Belki Mahmudiye'de vermeyecek de Maşukiye'de verecek. Belki Mahmudiye'de vermeyecek de Maşukiye'de verecek. Veyahut burada vermeyecek de Antalya'da verecek. Veyahut burada vermeyecek de Antalya'da verecek. Ya öyle verir ya daha başka, daha hayırlısını verir ya âhirette daha büyük sevap verir.Ya öyle verir ya daha başka, daha hayırlısını verir ya âhirette daha büyük sevap verir. Karşılıksız koymayacak, dua muhakkak olacak demek.Karşılıksız koymayacak, dua muhakkak olacak demek. "Yeryüzünün üzerinde hiçbir Müslüman yoktur ki Allah'a dua etsin de"Yeryüzünün üzerinde hiçbir Müslüman yoktur ki Allah'a dua etsin de Allah onun duasını kabul etmesin. Mutlaka istediğini verir. Kabul etmemek yok." Allah onun duasını kabul etmesin. Mutlaka istediğini verir. Kabul etmemek yok."

Ev sarafa 'anhu min-e's-sû'i misleha.Ev sarafa 'anhu min-e's-sû'i misleha. Ya da onun üzerinden bir günahı, bir belayı, gelecek olan bir şeyi def eder.Ya da onun üzerinden bir günahı, bir belayı, gelecek olan bir şeyi def eder. kulum dua etti, onu o cezaya uğratmayayım, diye o belayı alır. kulum dua etti, onu o cezaya uğratmayayım, diye o belayı alır. Demek ki duanın mutlaka faydası var.Demek ki duanın mutlaka faydası var. Ya istediği olacak ya âlâsı olacak ya üzerinden bir kötülük def olmuş olacak. Ya istediği olacak ya âlâsı olacak ya üzerinden bir kötülük def olmuş olacak.

Ma lem yed'u bi-ismin ev katî'ati rahimin. Günaha dua etmemek şartıyla.Ma lem yed'u bi-ismin ev katî'ati rahimin. Günaha dua etmemek şartıyla. Sıla-i rahimi kesecek, akrabanın aleyhinde olacak, Sıla-i rahimi kesecek, akrabanın aleyhinde olacak, başkasının kötülüğünü isteyecek tarzda olmamak şeklinde olursa Allah onun duasını kabul eder, başkasının kötülüğünü isteyecek tarzda olmamak şeklinde olursa Allah onun duasını kabul eder, muhakkak karşılık verir diye müjdeledi Peygamber Efendimiz. muhakkak karşılık verir diye müjdeledi Peygamber Efendimiz.

Bu gerçekten böyle mi oldu? Oldu.Bu gerçekten böyle mi oldu? Oldu. Tirmizî Ubâde İbn Sâmit radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki, o da sağlam bir kitaptır,Tirmizî Ubâde İbn Sâmit radıyallahu anh'ten rivayet etmiş ki, o da sağlam bir kitaptır, Peygamber Efendimiz böyle demiş.Peygamber Efendimiz böyle demiş. Bunun üzerine sahâbe-i kirâm "Oh! Dualar demek ki kabul oluyor." diye sevindi. Bunun üzerine sahâbe-i kirâm "Oh! Dualar demek ki kabul oluyor." diye sevindi.

Fe-kâle racülün min-el-kavli.Fe-kâle racülün min-el-kavli. O konuşmayı dinleyen kişilerden bir tanesi dedi ki; "Yâ Resûlallah! İzen nesteksir.O konuşmayı dinleyen kişilerden bir tanesi dedi ki; "Yâ Resûlallah! İzen nesteksir. O zaman biz de çok dua ederiz, dedi. O zaman biz de çok dua ederiz, dedi. Madem boş yok, madem sevap var, madem mükâfat var, madem belalardan kurtuluş var,Madem boş yok, madem sevap var, madem mükâfat var, madem belalardan kurtuluş var, o zaman bu duayı çok yaparız. o zaman bu duayı çok yaparız.

Peygamber Efendimiz ona buyurdu ki; Allahu ekser.Peygamber Efendimiz ona buyurdu ki; Allahu ekser. Ne kadar çok yaparsan yap, Allah mükâfatı daha çok vermeye kadirdir.Ne kadar çok yaparsan yap, Allah mükâfatı daha çok vermeye kadirdir. Allah sen çok dua ettin diye sanki bazısını verebilecek deAllah sen çok dua ettin diye sanki bazısını verebilecek de artık biraz da fazla olunca öbür tarafına veremeyecek mi? Öyle bir şey mi düşünüyorsun?artık biraz da fazla olunca öbür tarafına veremeyecek mi? Öyle bir şey mi düşünüyorsun? Allahu ekser. Allah'ın mükâfatı, kudreti,Allahu ekser. Allah'ın mükâfatı, kudreti, kulun dua etmesinden, dua istediği şeylerden çok daha fazladır, ne istersen verir manasında. kulun dua etmesinden, dua istediği şeylerden çok daha fazladır, ne istersen verir manasında. O da ikinci cümlede garantili, sevindirici bir şey. "Ne kadar edersen et." demek.O da ikinci cümlede garantili, sevindirici bir şey.

"Ne kadar edersen et." demek.
"Bir duayı kabul ederim, iki duayı kabul ederim de üçten fazla olursa geri çeviririm" gibi bir şey yok."Bir duayı kabul ederim, iki duayı kabul ederim de üçten fazla olursa geri çeviririm" gibi bir şey yok. Böyle ters bir şey yok. Tahdit yok, sınırlandırma yok. Ne kadar edersen Allah o kadar verecek.Böyle ters bir şey yok. Tahdit yok, sınırlandırma yok. Ne kadar edersen Allah o kadar verecek. Kötülüğe dua etmemek şartıyla. Kötülüğe dua etmemek şartıyla.

"Yâ Rabbi! Şu komşuma çok sinirleniyorum. Şunun hanesi harap olsun, damı başına çöksün!" "Yâ Rabbi! Şu komşuma çok sinirleniyorum. Şunun hanesi harap olsun, damı başına çöksün!"

Aa! Olmaz. Neden? Aa! Olmaz.

Neden?

Çünkü bu aleyhte yapılan bir şey, kötü bir şey, böyle bir şeyi kabul etmez.Çünkü bu aleyhte yapılan bir şey, kötü bir şey, böyle bir şeyi kabul etmez. Veyahut "Akrabamdan falanca, başına şu hâl gelsin de bilmem ne olsun da bilmem ne…" Olmaz.Veyahut "Akrabamdan falanca, başına şu hâl gelsin de bilmem ne olsun da bilmem ne…" Olmaz. Aleyhte olduğu için, Allah'ın sevmediği vaadiyle yapmış olduğu için onlar kabul olmaz da ötekiler kabul olur. Aleyhte olduğu için, Allah'ın sevmediği vaadiyle yapmış olduğu için onlar kabul olmaz da ötekiler kabul olur.

Müslüman diyor, Müslim. Müslüman dua edecek.Müslüman diyor, Müslim. Müslüman dua edecek. Az çok İslâm 'ı bilen, Allah'ın emirlerini bilen kimse olacak.Az çok İslâm 'ı bilen, Allah'ın emirlerini bilen kimse olacak. Ve dua günah konusunda yapılmamış olacak.Ve dua günah konusunda yapılmamış olacak. Onun için duayı çokça edin, Allahu Teâlâ Hazretleri mükâfatları çokça vermeye kâdirdir.Onun için duayı çokça edin, Allahu Teâlâ Hazretleri mükâfatları çokça vermeye kâdirdir. Ne mutlu sizlere ve bizlere! Ne mutlu sizlere ve bizlere!

Diğer hadîs-i şerîf: Diğer hadîs-i şerîf:

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den bu hadîs-i şerîfiPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem'den bu hadîs-i şerîfi hadis imamı Müslim İbn Kuteybe rahmetullahi aleyh rivayet etmiş.hadis imamı Müslim İbn Kuteybe rahmetullahi aleyh rivayet etmiş. Ebû Umâme el-Bâhilî'den. Ravisi de o, radıyallahu anh. Ebû Umâme el-Bâhilî'den. Ravisi de o, radıyallahu anh.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Ikraû'l-kur'ân. Kur'ân-ı Kerim'i okuyun.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Ikraû'l-kur'ân. Kur'ân-ı Kerim'i okuyun. Fe-innehu. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm ye'tî yevme'l-kıyameti kıyamet günü, Fe-innehu. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm ye'tî yevme'l-kıyameti kıyamet günü, şefî'an li-ashâbihi kendisinin arkadaşlarına şefaatçi gelecek. Kur'an'ın ashabına şefaatçi gelecek. şefî'an li-ashâbihi kendisinin arkadaşlarına şefaatçi gelecek. Kur'an'ın ashabına şefaatçi gelecek.

Peygamber Efendimiz'in etrafında ashabı var, dostları, sahabesi. Peygamber Efendimiz'in etrafında ashabı var, dostları, sahabesi.

Kur'ân-ı Kerîm'in ashabı kimdir? Kur'an'ı okuyan kimseler.Kur'ân-ı Kerîm'in ashabı kimdir?

Kur'an'ı okuyan kimseler.
Kur'ân-ı Kerîm, kıyamet gününde Kur'an'ı okuyan kimselere şefaatçi olacak.Kur'ân-ı Kerîm, kıyamet gününde Kur'an'ı okuyan kimselere şefaatçi olacak. Diyecek ki; "Yâ Rabbi! Bu beni okuyan bir kimseydi, beni seven bir kimseydi, Diyecek ki; "Yâ Rabbi! Bu beni okuyan bir kimseydi, beni seven bir kimseydi, benim ahkâmıma uyan bir kimseydi. Şefaat ediyorum buna, bunu cezaya uğratma yâ Rabbi! benim ahkâmıma uyan bir kimseydi. Şefaat ediyorum buna, bunu cezaya uğratma yâ Rabbi! Cehenneme atma yâ Rabbi! Ateşlerde yakma yâ Rabbi!Cehenneme atma yâ Rabbi! Ateşlerde yakma yâ Rabbi! Cennetine sok, mükâfat ver ya Rabbi!" diye şefaatçi olacak. Cennetine sok, mükâfat ver ya Rabbi!" diye şefaatçi olacak.

Kur'ân-ı Kerîm'in şefaati haktır, gerçektir, sahihtir, doğrudur.Kur'ân-ı Kerîm'in şefaati haktır, gerçektir, sahihtir, doğrudur. Peygamber Efendimiz de şefaat edecek, Kur'ân-ı Kerîm de şefaat edecek. Peygamber Efendimiz de şefaat edecek, Kur'ân-ı Kerîm de şefaat edecek. Allah ona, o Kur'ân'ı Kerîm'e o salahiyeti verecek. Allah ona, o Kur'ân'ı Kerîm'e o salahiyeti verecek. Rabbimizin kudreti sonsuzdur, neler yapacağını insanın aklının alması mümkün değildir. Rabbimizin kudreti sonsuzdur, neler yapacağını insanın aklının alması mümkün değildir.

Hepinizin bildiği bir âyet-i kerîmeyi söyleyeyim ondan önce: Hepinizin bildiği bir âyet-i kerîmeyi söyleyeyim ondan önce:

Yâsîn sûresinden hepinizin bildiği bir âyet-i kerîme. Yasin sûresini su gibi okuyoruz.Yâsîn sûresinden hepinizin bildiği bir âyet-i kerîme. Yasin sûresini su gibi okuyoruz. Yel gibi kulağımıza geliyor, bu kulaktan öbür kulağa yol yok belkiYel gibi kulağımıza geliyor, bu kulaktan öbür kulağa yol yok belki ama buradan giriyor öbür taraftan çıkıyor. Belki yol var aşağıdan, belki yok.ama buradan giriyor öbür taraftan çıkıyor. Belki yol var aşağıdan, belki yok. Ama zar olduğu için yol yok, yol olmadığı muhakkak.Ama zar olduğu için yol yok, yol olmadığı muhakkak. Girenin kalması lazım, kalmıyor; öbür taraftan, bir kulaktan girip bir kulaktan çıkıyor. Girenin kalması lazım, kalmıyor; öbür taraftan, bir kulaktan girip bir kulaktan çıkıyor.

Yasin sûresinin bu âyet-i kerîmesi ne diyor? Yasin sûresinin bu âyet-i kerîmesi ne diyor?

El-yevme nahtimu alâ efvâhihim. El-yevm dediği "kıyamet günü".El-yevme nahtimu alâ efvâhihim. El-yevm dediği "kıyamet günü". Dünya bitti, dünya hayatı gerilerde kaldı, kıyamet koptu, mahşer günü oldu.Dünya bitti, dünya hayatı gerilerde kaldı, kıyamet koptu, mahşer günü oldu. El-yevm, mahşer günü. El-yevme nahtimu alâ efvâhihim buyuruyor Allahü Teâlâ hazretleri. El-yevm, mahşer günü. El-yevme nahtimu alâ efvâhihim buyuruyor Allahü Teâlâ hazretleri. Biz o kıyamet günü oldu mu bu kullarımızın ağızlarını mühürleriz, mühürleyeceğiz. Biz o kıyamet günü oldu mu bu kullarımızın ağızlarını mühürleriz, mühürleyeceğiz.

Ne demek mühürlemek? Ne demek mühürlemek?

Bilmez misin belediye zabıtası geliyor, bir kontrol yapıyor; sular mikroplu, şuraları şöyle, buraları böyle…Bilmez misin belediye zabıtası geliyor, bir kontrol yapıyor; sular mikroplu, şuraları şöyle, buraları böyle… Kapattırıyor kapıyı, halkaya bir kilit geçiriyor, oraya kırmızı bir mum döküyor,Kapattırıyor kapıyı, halkaya bir kilit geçiriyor, oraya kırmızı bir mum döküyor, üstüne de bir damga basıyor, mühürlendi. Kapıyı kimse açamaz.üstüne de bir damga basıyor, mühürlendi. Kapıyı kimse açamaz. Fabrika mühürlendi, memba suyu işletmesi mühürlendi, bakkaliye mühürlendi,Fabrika mühürlendi, memba suyu işletmesi mühürlendi, bakkaliye mühürlendi, kasap mühürlendi, kapısı açılmaz. Tamam. Nahtimu alâ efvâhihim.kasap mühürlendi, kapısı açılmaz. Tamam.

Nahtimu alâ efvâhihim.
Kullarımızın ağızlarınızı mühürleriz, kapatırız. Ağız konuşma yeriydi ama onu kapatırız.Kullarımızın ağızlarınızı mühürleriz, kapatırız. Ağız konuşma yeriydi ama onu kapatırız. Ve tükellimuna eydîhim ve teşhedü ercülühüm, bi-ma kânû yeksibûn.Ve tükellimuna eydîhim ve teşhedü ercülühüm, bi-ma kânû yeksibûn. Ağızlarını mühürleriz, tükellimuna eydîhim. Elleri konuşur bize. Bu eller konuşacak, herkesin elleri. Ağızlarını mühürleriz, tükellimuna eydîhim. Elleri konuşur bize. Bu eller konuşacak, herkesin elleri.

Eller konuşur mu? Eller de konuşur deriler de konuşur kemikler de konuşur. Eller konuşur mu?

Eller de konuşur deriler de konuşur kemikler de konuşur.

Neden? Allah konuşturdu mu konuşur. Tükellimuna eydîhim.Neden?

Allah konuşturdu mu konuşur.

Tükellimuna eydîhim.
"Bize eller sözler söyleyecek, konuşacaklar." Ve teşhedü ercülühüm."Bize eller sözler söyleyecek, konuşacaklar." Ve teşhedü ercülühüm. "Ayaklar şahitlik edecekler." Bi-ma kânû yeksibûn."Ayaklar şahitlik edecekler." Bi-ma kânû yeksibûn. O işleri yapan, o günahları işleyen, o dünya hayatında o günahlara bulaşan kişininO işleri yapan, o günahları işleyen, o dünya hayatında o günahlara bulaşan kişinin elleri konuşacak, ayakları şahitlik yapacak. "Evet yâ Rabbi! O günah yerine gittik, ben götürdüm. elleri konuşacak, ayakları şahitlik yapacak. "Evet yâ Rabbi! O günah yerine gittik, ben götürdüm. Ayak olarak ben götürdüm, gittik. Evet yâ Rabbi! O içki şişesini ben tuttum yâ Rabbi!Ayak olarak ben götürdüm, gittik. Evet yâ Rabbi! O içki şişesini ben tuttum yâ Rabbi! Öteki adamın elindeki içki şişesi ile Öteki adamın elindeki içki şişesi ile lıkır lıkır içtik. Tamam, bu böyledir diye el şehadet edecek, konuşacak; ayak şehadet edecek, konuşacak. lıkır lıkır içtik. Tamam, bu böyledir diye el şehadet edecek, konuşacak; ayak şehadet edecek, konuşacak.

Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir.Allahu Teâlâ hazretleri her şeye kâdir. Eli ayağı konuşturur, cildi deriyi konuşturur, kemiği konuşturur, taşı konuşturur,Eli ayağı konuşturur, cildi deriyi konuşturur, kemiği konuşturur, taşı konuşturur, ağacı konuşturur, her şeyi konuşturur. Konuşturmaya kâdir. ağacı konuşturur, her şeyi konuşturur. Konuşturmaya kâdir. Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'e de bir güzel suret verecek, Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'e de bir güzel suret verecek, şekil verecek, biçim verecek, tecessüm edecek. şekil verecek, biçim verecek, tecessüm edecek.

Zaten Kur'ân-ı Kerîm insana kabirde yoldaş olacak. Kabirde kabre girerken yalnız.Zaten Kur'ân-ı Kerîm insana kabirde yoldaş olacak. Kabirde kabre girerken yalnız. Daracık bir kabir, toprağın altında, kapkaranlık bir yer.Daracık bir kabir, toprağın altında, kapkaranlık bir yer. Ama Kur'ân-ı Kerîm, kabirde ona nur olacak. Bir kere aydınlatacak. Ama Kur'ân-ı Kerîm, kabirde ona nur olacak. Bir kere aydınlatacak.

Ondan sonra kabirde güzel bir arkadaş şeklinde olacak. Ondan sonra kabirde güzel bir arkadaş şeklinde olacak. O kabre defnedilmiş olan kişi bakacak ki kabirde, yanında çok güleç yüzlü,O kabre defnedilmiş olan kişi bakacak ki kabirde, yanında çok güleç yüzlü, çok sevimli, çok nurani böyle insanın bir bakışta âşık olacağı, seveceği bir kimse var. çok sevimli, çok nurani böyle insanın bir bakışta âşık olacağı, seveceği bir kimse var. Diyecek ki; "Sana canım çok ısındı. Seni çok sevdim. Sen kimsin? Diyecek ki; "Sana canım çok ısındı. Seni çok sevdim. Sen kimsin? Tanıyamadım seni ama belli ki yüzünden pırıl pırıl, nurani bir şahıssın, çok iyi bir kimsesin." Tanıyamadım seni ama belli ki yüzünden pırıl pırıl, nurani bir şahıssın, çok iyi bir kimsesin." Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;Hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; "Ben senin falanca zaman okuduğun Tebâreke sûresiyim." diyecek. Subhanallah…"Ben senin falanca zaman okuduğun Tebâreke sûresiyim." diyecek. Subhanallah… Allah Tebâreke sûresine böyle bir suret verecek. Verir mi? Kâdirdir verir. Allah Tebâreke sûresine böyle bir suret verecek. Verir mi? Kâdirdir verir.

Allahu Teâlâ hazretleri her çeşit yaratmaya kâdirdir. Biz nasıl yaratılmışız? Allahu Teâlâ hazretleri her çeşit yaratmaya kâdirdir.

Biz nasıl yaratılmışız?

İnsan bizim yaratılışımızı çok güzel bir şekilde iyice bir düşünse aklı başından gider.İnsan bizim yaratılışımızı çok güzel bir şekilde iyice bir düşünse aklı başından gider. Biz bir alemiz. Nasıl bir alemiz?Biz bir alemiz. Nasıl bir alemiz? Milyonlarca hücrelerin bir araya gelmesinden bir büyük devletiz biz. Milyonlarca hücrelerin bir araya gelmesinden bir büyük devletiz biz. Deri hücreleri var, kemik hücreleri var, sinir hücreleri var, kan hücreleri var… Deri hücreleri var, kemik hücreleri var, sinir hücreleri var, kan hücreleri var…

Kanımızın içinde bir sürü başına buyruk, kendi başına hareket eden varlıklar var.Kanımızın içinde bir sürü başına buyruk, kendi başına hareket eden varlıklar var. Fıldır fıldır dolaşıyorlar. Muhafız, akyuvarlar var, alyuvarlar var, etrafta dolaşıyorlar, bakıyorlar. Fıldır fıldır dolaşıyorlar. Muhafız, akyuvarlar var, alyuvarlar var, etrafta dolaşıyorlar, bakıyorlar. Yabancı bir şey gördüler, vücuda mikrop girmiş, hücum! Hadi üstüne atlıyorlar,Yabancı bir şey gördüler, vücuda mikrop girmiş, hücum! Hadi üstüne atlıyorlar, bakıyorsun, mikrobu yemiş. Aklı ayrı, hayatı ayrı, sistemi ayrı; bizim damarlarımızda dolaşıyor. bakıyorsun, mikrobu yemiş. Aklı ayrı, hayatı ayrı, sistemi ayrı; bizim damarlarımızda dolaşıyor.

Bir sürü kan hücresi, bir sürü kemik hücresi, bir sürü deri hücresi, bir sürü beyin hücresi,Bir sürü kan hücresi, bir sürü kemik hücresi, bir sürü deri hücresi, bir sürü beyin hücresi, bir sürü kalp hücresi, böbrek hücresi… Bir böbrekte dört milyon tane süzgeç varmış.bir sürü kalp hücresi, böbrek hücresi… Bir böbrekte dört milyon tane süzgeç varmış. Rakama bakın! Rakam oyuncak değil, muhteşem bir rakam! Dört milyon tane filtre var.Rakama bakın! Rakam oyuncak değil, muhteşem bir rakam! Dört milyon tane filtre var. Kanı o filtreler sürekli süzüyor. Kanı o filtreler sürekli süzüyor.

Aslında insanın beyninde sayısız hücreler var, sinir hücreleri var.Aslında insanın beyninde sayısız hücreler var, sinir hücreleri var. Biz ömrümüz boyunca bu hücrelerin ancak dokuzda birini kullanıyormuşuz, dokuzda sekizi âtıl kalıyor. Biz ömrümüz boyunca bu hücrelerin ancak dokuzda birini kullanıyormuşuz, dokuzda sekizi âtıl kalıyor.

Neden? Sen irfana talip olmadın ki sen Allah'ın emirlerini tutup da insan-ı kâmil olmaya gayret etmedin ki!Neden?

Sen irfana talip olmadın ki sen Allah'ın emirlerini tutup da insan-ı kâmil olmaya gayret etmedin ki!
Ötekileri âtıl, küflü, paslı, kullanılmadan, paketleri açılmadan bıraktın.Ötekileri âtıl, küflü, paslı, kullanılmadan, paketleri açılmadan bıraktın. Az ile yetindin, çoğa rağbet etmedin. İnsanoğlu bir harika! Az ile yetindin, çoğa rağbet etmedin. İnsanoğlu bir harika!

Allahu Teâlâ hazretleri insanoğlunu birbirinden farklı, yaşayan, büyüyen, gelişen,Allahu Teâlâ hazretleri insanoğlunu birbirinden farklı, yaşayan, büyüyen, gelişen, yerine yenisi gelen, bir sürü küçük küçük varlıklardan meydana getirmiş. Subhânallah! yerine yenisi gelen, bir sürü küçük küçük varlıklardan meydana getirmiş.

Subhânallah!

Bir hücreye geliyorsun, hücrenin de kendisi toplu iğnenin başı kadar küçük bir şey olduğu haldeBir hücreye geliyorsun, hücrenin de kendisi toplu iğnenin başı kadar küçük bir şey olduğu halde bunun içinde de bir sürü küçük küçük parçalardan meydana gelmiş milyonlarca atom var.bunun içinde de bir sürü küçük küçük parçalardan meydana gelmiş milyonlarca atom var. Bu atomların da çekirdekleri var elektronları var.Bu atomların da çekirdekleri var elektronları var. İşte fizik, kimya dersinde öğretilen şekillerde;İşte fizik, kimya dersinde öğretilen şekillerde; o küçük parçaları birleştirmiş moleküller olmuş,moleküller birleşmiş hücreler olmuş,o küçük parçaları birleştirmiş moleküller olmuş,moleküller birleşmiş hücreler olmuş, hücreler birleşmiş insanlar olmuş... Subhânallah! hücreler birleşmiş insanlar olmuş... Subhânallah!

Öyle bir muhteşem, bir garip nizam ki sonra biz nasıl oluyor da elimizden tırnaklar büyüyor,Öyle bir muhteşem, bir garip nizam ki sonra biz nasıl oluyor da elimizden tırnaklar büyüyor, kesiyoruz, etimiz değişiyor, keseleniyoruz, derimiz değişiyor, insanın her şeyi değişiyor,kesiyoruz, etimiz değişiyor, keseleniyoruz, derimiz değişiyor, insanın her şeyi değişiyor, 10 sene önceki vücudunun hücrelerinden 10 sene sonra çok az bir şey kalıyor.10 sene önceki vücudunun hücrelerinden 10 sene sonra çok az bir şey kalıyor. Büyük bir ekseriyet tamamen değişiyor da her şey değişti gitti, ben nasıl ben olarak kaldım Büyük bir ekseriyet tamamen değişiyor da her şey değişti gitti, ben nasıl ben olarak kaldım diye hayret etmemek mümkün değil!diye hayret etmemek mümkün değil! Harika bir nizam, şahane bir intizam, korkunç bir kalabalık,Harika bir nizam, şahane bir intizam, korkunç bir kalabalık, bu kalabalıkların korkunç bir şekilde birbiriyle iş birliği, muhteşem bir sonuç! bu kalabalıkların korkunç bir şekilde birbiriyle iş birliği, muhteşem bir sonuç! İnsanoğlu böyle bir yaratık. İnsanoğlu böyle bir yaratık.

Allahu Teâlâ hazretleri daha bilmediğiniz neler yaratıyor, neler yaratmaya kâdir!Allahu Teâlâ hazretleri daha bilmediğiniz neler yaratıyor, neler yaratmaya kâdir! cenneti anlatırken Peygamber Efendimiz diyor ki; orada; cenneti anlatırken Peygamber Efendimiz diyor ki; orada;

Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kimsenin hayaline bile gelmemiş nimetler var orada.Gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, kimsenin hayaline bile gelmemiş nimetler var orada. Kim bilir neler var, nasıl şeyler!Kim bilir neler var, nasıl şeyler! Allah varıp da görüp de anlamayı, o nimetleri tatmayı, kullanmayı nasip eylesin. Allah varıp da görüp de anlamayı, o nimetleri tatmayı, kullanmayı nasip eylesin.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'e de kıyamet gününde şahsiyet verecek, varlık verecek.Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'e de kıyamet gününde şahsiyet verecek, varlık verecek. O da: "Yâ Rabbi! Şu benim ehlim, ahbabım, arkadaşım,O da: "Yâ Rabbi! Şu benim ehlim, ahbabım, arkadaşım, şu benim arkadaşım, şuna şefaat ediyorum, kurtar yâ Rabbi! şu benim arkadaşım, şuna şefaat ediyorum, kurtar yâ Rabbi! Şuna şefaat ediyorum cehenneme atma yâ Rabbi! Şuna şefaat ediyorum cehenneme atma yâ Rabbi! Yakma yâ Rabbi! Şunu cennetine sok yâ Rabbi!" diyecek. Çünkü o Allah'ın sevgili kelâmı.Yakma yâ Rabbi! Şunu cennetine sok yâ Rabbi!" diyecek. Çünkü o Allah'ın sevgili kelâmı. Kur'ân-ı Kerîm Allah'ın kelâmı olduğundan Allah ona o şefaati, o salahiyeti vermiş. Kur'ân-ı Kerîm Allah'ın kelâmı olduğundan Allah ona o şefaati, o salahiyeti vermiş. Onun için Allah'ın kelâmının dostu olalım, Allah'ın kelâmının dostluğunu kazanmaya çalışalımOnun için Allah'ın kelâmının dostu olalım, Allah'ın kelâmının dostluğunu kazanmaya çalışalım Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına ermek için. Allahu Teâlâ hazretlerinin rızasına ermek için.

Allahu Teâlâ hazretlerinin rızası deyince işaretlediğim bir hadîs-i şerîf daha var,Allahu Teâlâ hazretlerinin rızası deyince işaretlediğim bir hadîs-i şerîf daha var, onu da okumak ve böylece bitirmek istiyorum. onu da okumak ve böylece bitirmek istiyorum.

Müslim bu hadis-i şerifi Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş. Müslim bu hadis-i şerifi Enes radıyallahu anh'ten rivayet etmiş.

Allah Teâlâ hazretleri bir kulundan hoşnut ve razı oluverir, muhakkak razı oluverir. Neden?Allah Teâlâ hazretleri bir kulundan hoşnut ve razı oluverir, muhakkak razı oluverir. Neden? Çok büyük bir iş yaptığından mı? Hayır. Ye'külü'l-eklete.Çok büyük bir iş yaptığından mı? Hayır. Ye'külü'l-eklete. Bir yiyim, bir lokma bir şey yemiş, "Elhamdülillah, yâ Rabbi çok şükür." demiş diye.Bir yiyim, bir lokma bir şey yemiş, "Elhamdülillah, yâ Rabbi çok şükür." demiş diye. Ve yeşrebu'ş-şerbete. Bir yudum bir şeyi içmiş. Ondan sonra fe-yahmeduhu aleyha. Ve yeşrebu'ş-şerbete. Bir yudum bir şeyi içmiş. Ondan sonra fe-yahmeduhu aleyha. "Çok şükür yâ Rabbi!" demiş diye ondan bile razı oluverir. "Çok şükür yâ Rabbi!" demiş diye ondan bile razı oluverir. Vaazın başında dedik ya; iyilikten hiçbir şeyi hor, hakir görmemek lazım.Vaazın başında dedik ya; iyilikten hiçbir şeyi hor, hakir görmemek lazım. Bakarsın bir küçük şeyden Allah bağışlayıverir. Bir lokma yiyor. Bakarsın bir küçük şeyden Allah bağışlayıverir.

Bir lokma yiyor.
Lokma yiyorsun menfaati sana. Karnın doyuyor, açlığın gidiyor. Daha ne istiyorsun? Lokma yiyorsun menfaati sana. Karnın doyuyor, açlığın gidiyor. Daha ne istiyorsun? Burada ne var? Lokmayı yiyor, "Elhamdülillah yâ Rabbi" dedi diye Allah razı geliveriyor.Burada ne var? Lokmayı yiyor, "Elhamdülillah yâ Rabbi" dedi diye Allah razı geliveriyor. Hem yapılan iş kulun menfaatine ama hamdetti diye Allah oradan razı oluveriyor.Hem yapılan iş kulun menfaatine ama hamdetti diye Allah oradan razı oluveriyor. Sıcak havada bir şey içiyor,Sıcak havada bir şey içiyor, bir su. Şu çeşmede, bu iyi suymuş. Bir içiveriyor,bir su. Şu çeşmede, bu iyi suymuş. Bir içiveriyor, Yâ Rabbi çok şükür" diyor, Allah ondan razı oluveriyor. Yâ Rabbi çok şükür" diyor, Allah ondan razı oluveriyor.

Muhterem kardeşlerim Bir hadîs-i şerîfi her yerde söylüyorum. Bu konuyla ilgili olarak nakledeyim.Muhterem kardeşlerim Bir hadîs-i şerîfi her yerde söylüyorum. Bu konuyla ilgili olarak nakledeyim. Allahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde cehennemden bir kulunu sorguya çekmek üzereAllahu Teâlâ hazretleri kıyamet gününde cehennemden bir kulunu sorguya çekmek üzere huzuruna getirttirecek, diyecek ki; "Ey kulum! Seni attığım o cehennemi nasıl buldun?"huzuruna getirttirecek, diyecek ki; "Ey kulum! Seni attığım o cehennemi nasıl buldun?" Diyecek ki; "Yâ Rabbi! Yerlerin en fenası, fena, perişan, feci bir yer." Diyecek ki; "Yâ Rabbi! Yerlerin en fenası, fena, perişan, feci bir yer."

"Allahu Teâlâ hazretleri buyuracak ki; "Peki oradan kurtulmak için fidye-i necât vermek gerekse…""Allahu Teâlâ hazretleri buyuracak ki; "Peki oradan kurtulmak için fidye-i necât vermek gerekse…" Para ödeyeyim de şuradan kurtulayım. Hani esirler ücretlerini öderse kurtulabiliyorlar falan.Para ödeyeyim de şuradan kurtulayım. Hani esirler ücretlerini öderse kurtulabiliyorlar falan. "Fidye-i necât vermek gerekse ne verirdin?" Diyecek ki; "Yâ Rabbi dünyaları verirdim."Fidye-i necât vermek gerekse ne verirdin?" Diyecek ki; "Yâ Rabbi dünyaları verirdim. Dünyalar dolusu altın verirdim. Her türlü nimeti, ikramı, elimdeki varlığı verirdim.Dünyalar dolusu altın verirdim. Her türlü nimeti, ikramı, elimdeki varlığı verirdim. Tek şu feci yerden, şu cehennemden, şu azap yerinden kurtulayım diye hepsini verirdim." Tek şu feci yerden, şu cehennemden, şu azap yerinden kurtulayım diye hepsini verirdim."

Allahu Teâlâ hazretleri onun bu cevabı üzerine ona buyuracakmış ki; Kezzebte. Yalan söyledin.Allahu Teâlâ hazretleri onun bu cevabı üzerine ona buyuracakmış ki; Kezzebte. Yalan söyledin. "Ben senden dünyada bundan çok daha azını istedim de onu bile yapmadın. "Ben senden dünyada bundan çok daha azını istedim de onu bile yapmadın. Ben senden dünyaları mı istedim? Ben senden dünyalar dolusu altın mı istedim?Ben senden dünyaları mı istedim? Ben senden dünyalar dolusu altın mı istedim? Ben senden yapamayacağın bir şey mi istedim? Ben senin tâkatinin fevkinde bir yük mü yükledim sana?Ben senden yapamayacağın bir şey mi istedim? Ben senin tâkatinin fevkinde bir yük mü yükledim sana? Hayır. Çok basit şey, herkesin yapabileceği bir şey.Hayır. Çok basit şey, herkesin yapabileceği bir şey. Hatta bazı insanların yapıp da Allah'ın rızasını kazandığı bir şey, sen onu bile yapmadın yalancı!" diyeHatta bazı insanların yapıp da Allah'ın rızasını kazandığı bir şey, sen onu bile yapmadın yalancı!" diye huzurundan kovup tekrar cehenneme gönderecekmiş. huzurundan kovup tekrar cehenneme gönderecekmiş.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi böyle durumlara düşürmesin.Allahu Teâlâ hazretleri bizi böyle durumlara düşürmesin. Bu dünyada Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini tutmayı, müslümanca yaşamayı,Bu dünyada Allahu Teâlâ hazretlerinin emirlerini tutmayı, müslümanca yaşamayı, hiç kimseyi taklit etmeden, Resûlullah'a uyarak sünnet-i seniyye-i nebeviyye-yi ihya ederek,hiç kimseyi taklit etmeden, Resûlullah'a uyarak sünnet-i seniyye-i nebeviyye-yi ihya ederek, sevaplar kazanarak, hayırlı, uğurlu, verimli, sevaplı bir ömür geçirmeyi Rabbimiz cümlemize nasip etsin.sevaplar kazanarak, hayırlı, uğurlu, verimli, sevaplı bir ömür geçirmeyi Rabbimiz cümlemize nasip etsin. Âhirette de kahrına, gazabına, ithamına uğramadan, cehenneme düşüp ateşlerde cayır cayır yanmadan,Âhirette de kahrına, gazabına, ithamına uğramadan, cehenneme düşüp ateşlerde cayır cayır yanmadan, binlerce, milyonlarca sene orada ızdırap çekmeden, doğrudan doğruya has kulları ile,binlerce, milyonlarca sene orada ızdırap çekmeden, doğrudan doğruya has kulları ile, sevdiği kulları ile beraber cennetine dahil eyleyip cemâli ile müşerref eylesin. sevdiği kulları ile beraber cennetine dahil eyleyip cemâli ile müşerref eylesin.

Fâtiha-i şerîfe me'a'l-besmele… Fâtiha-i şerîfe me'a'l-besmele…

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2