Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Cemaatle Namazda Saf Tutma İlkeleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Ramazan 1421 / 01.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ön Saflarda Kimler Durabilir, Kur'an-ı Kerim Ezberinin Önemi, Bedir'e Katılanlar: İslam'ın Öncü Kahramanları, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Cemaatle Namazda Saf Tutma İlkeleri

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

5 Ramazan 1421 / 01.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Ön Saflarda Kimler Durabilir, Kur'an-ı Kerim Ezberinin Önemi, Bedir'e Katılanlar: İslam'ın Öncü Kahramanları, | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

... liyelînî minküm ülü'l-ahlâmi ve'n-nühâ.... liyelînî minküm ülü'l-ahlâmi ve'n-nühâ. Sümme'llezîne yelûnehüm selâsen. Ve iyyâküm ve heyşâti'l-esvâk. Sümme'llezîne yelûnehüm selâsen. Ve iyyâküm ve heyşâti'l-esvâk.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Abdullah İbn Mesud radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki; Abdullah İbn Mesud radıyallahu anh'ten rivayet olunmuş bu hadîs-i şerîfinde buyuruyor ki;

Liyelînî minküm ülü'l-ahlâmi ve'n-nühâ. Liyelînî minküm ülü'l-ahlâmi ve'n-nühâ. "Sizden yetişkin olanlarınız, akıl sahipleriniz bana yakın dursunlar." "Sizden yetişkin olanlarınız, akıl sahipleriniz bana yakın dursunlar." Sümme'llezîne yelûnehüm. "Sonra ötekiler dursunlar." Ve iyyâküm. "Sakının." Sümme'llezîne yelûnehüm. "Sonra ötekiler dursunlar." Ve iyyâküm. "Sakının."

Oradaki kelime iyi okunmuyor, benim de bildiğim bir kelime gibi değil. Oradaki kelime iyi okunmuyor, benim de bildiğim bir kelime gibi değil.

Ve heyşâti'l-esvâk. "Sokaklarda, çarşı pazarlarda, karmakarışık insanların durduğu gibi,Ve heyşâti'l-esvâk. "Sokaklarda, çarşı pazarlarda, karmakarışık insanların durduğu gibi, safı eğri büğrü tutmaktan sakının." safı eğri büğrü tutmaktan sakının."

Bu hadîs-i şerîfi Müslim rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfi Müslim rivayet etmiş.

Biliyorsunuz cemaatle namaz kılarken, saf saf, dizi dizi imamın arkasına cemaat diziliyor. Biliyorsunuz cemaatle namaz kılarken, saf saf, dizi dizi imamın arkasına cemaat diziliyor. İmamın en arkasında, tam arkasında, imam herhangi bir mazeret dolayısıİmamın en arkasında, tam arkasında, imam herhangi bir mazeret dolayısı ile imamlık yapmaktan ayrılacaksa, -mesela burnu kanadı, mesela başı döndü, ile imamlık yapmaktan ayrılacaksa, -mesela burnu kanadı, mesela başı döndü, mesela kusacak, hastalandı, o zaman hemen arkasındaki namaza duracak gibi, mesela kusacak, hastalandı, o zaman hemen arkasındaki namaza duracak gibi, namaz kıldırmasını bilen bir kimsenin hemen arkada durması lazım.- namaz kıldırmasını bilen bir kimsenin hemen arkada durması lazım.-

Mesela çoluk çocuk dursa o imamlık yapamayacağı için olmaz.Mesela çoluk çocuk dursa o imamlık yapamayacağı için olmaz. En arkada en yetkili kimsenin; imamın hemen arkasında, hizasında, En arkada en yetkili kimsenin; imamın hemen arkasında, hizasında, ön saflarda yetkili kimsenin durması lazım. ön saflarda yetkili kimsenin durması lazım.

Peygamber Efendimiz burada bildiriyor:Peygamber Efendimiz burada bildiriyor: Önce yetişkin insanlar, yaşlı başlı kimseler duracak. Önce yetişkin insanlar, yaşlı başlı kimseler duracak. Önce, ülü'l-ahlam, "yetişkin" demek, "hulum sahibi, ergin kimse" demek oluyor. Önce, ülü'l-ahlam, "yetişkin" demek, "hulum sahibi, ergin kimse" demek oluyor.

Ve'n-nüha. "Aklı başında, zekâsı yerinde olan kimse" demek. Ve'n-nüha. "Aklı başında, zekâsı yerinde olan kimse" demek.

Önde eşraf, aklı başında, yetişkin, cemaatin seçkinleri duracak.Önde eşraf, aklı başında, yetişkin, cemaatin seçkinleri duracak. "Eşraf" sözünü yanlış söyledim. "Kavmin şereflisi" mânasına değil de, "Eşraf" sözünü yanlış söyledim. "Kavmin şereflisi" mânasına değil de, diyanet bakımından önde gelen, akıl fikir sahibi, ilim irfan sahibi kimseler. diyanet bakımından önde gelen, akıl fikir sahibi, ilim irfan sahibi kimseler.

Burada tercemeyi yapan kimse yanlış yapmış sanıyorum. Burada tercemeyi yapan kimse yanlış yapmış sanıyorum. Ülü'l ahlâm deyince "ilim sahipleri" diye terceme etmiş. Ülü'l ahlâm deyince "ilim sahipleri" diye terceme etmiş. Halbuki bana göre "ergin kimseler" kast ediliyor. Sonra daha sonraki cemaat gelsin. Halbuki bana göre "ergin kimseler" kast ediliyor. Sonra daha sonraki cemaat gelsin.

Mesela çocuklar daha arkada gelecek. Mesela çocuklar daha arkada gelecek. Büyükler öne gelecek, çocuklar daha arkaya gelecek. Büyükler öne gelecek, çocuklar daha arkaya gelecek. Tabi biz burada saf yaparken çocukları aramıza alıyoruz. Tabi biz burada saf yaparken çocukları aramıza alıyoruz. Çünkü şeytan, çocukları kandırıp güldürebiliyor. Namazda birbirleri ile oyun oynattırabiliyor. Çünkü şeytan, çocukları kandırıp güldürebiliyor. Namazda birbirleri ile oyun oynattırabiliyor. "Öyle bir şey olmasın." diye biz aramıza alıyoruz ki çocuklar şeytana kanmamayı öğrensinler, "Öyle bir şey olmasın." diye biz aramıza alıyoruz ki çocuklar şeytana kanmamayı öğrensinler, namazı ciddi kılmayı öğrensinler. namazı ciddi kılmayı öğrensinler. "Namaza aykırı bir şey yapıp da namazlarını sevapsız, boş bir iş yapmasınlar." diye yapıyoruz. "Namaza aykırı bir şey yapıp da namazlarını sevapsız, boş bir iş yapmasınlar." diye yapıyoruz.

Sıra ile dizildikten sonra en arkaya da hanımlar saf duracak.Sıra ile dizildikten sonra en arkaya da hanımlar saf duracak. Kadınların arkada saf durması da Peygamber Efendimiz'in mescidinde usûlden olan bir şey;Kadınların arkada saf durması da Peygamber Efendimiz'in mescidinde usûlden olan bir şey; böyle olması gerekiyor. böyle olması gerekiyor. Tabi ön safın sevabı çok fazla. Onun için camiye önceden gelip ön safta yer almak lazım.Tabi ön safın sevabı çok fazla.

Onun için camiye önceden gelip ön safta yer almak lazım.
Çünkü gelen mükâfâtlar, mânevî sevaplar, önce ön saftakilere veriliyor.Çünkü gelen mükâfâtlar, mânevî sevaplar, önce ön saftakilere veriliyor. Sonra arkadakine, sonra daha arkadakine, sonra daha arkadakine veriliyor. Sonra arkadakine, sonra daha arkadakine, sonra daha arkadakine veriliyor.

Mümkün olduğu kadar camiye erken gelmek lazım, ezanı camide dinlemek lazım. Mümkün olduğu kadar camiye erken gelmek lazım, ezanı camide dinlemek lazım. Ezan okunduktan sonra gelmek değil de, ezanda camiye gelmiş olmak uygun. Ezan okunduktan sonra gelmek değil de, ezanda camiye gelmiş olmak uygun. Tabi çarşı pazarda insanlar karmakarışık, oraya buraya koşarlar,Tabi çarşı pazarda insanlar karmakarışık, oraya buraya koşarlar, pazar alanında oraya buraya oturmuşlar. pazar alanında oraya buraya oturmuşlar.

"Pazar yerlerinde görülen karışık tarzdaki düzensizlikten sakının!" diye "Pazar yerlerinde görülen karışık tarzdaki düzensizlikten sakının!" diye Peygamber Efendimiz belirtmiş.Peygamber Efendimiz belirtmiş. Kimisi önde, kimisi arkada, safların bazısı boş, bazısı tamamlanmamış; böyle olmayacak. Kimisi önde, kimisi arkada, safların bazısı boş, bazısı tamamlanmamış; böyle olmayacak.

Öndeki saf daha sevaplı olduğu için arkadakinin hemen ön safı doldurması lazım. Öndeki saf daha sevaplı olduğu için arkadakinin hemen ön safı doldurması lazım. Safların sık yapılması da Peygamber Efendimiz'in tavsiyesindendir. Safların sık yapılması da Peygamber Efendimiz'in tavsiyesindendir.

Onun için ön safta bir boşluk, gevşeklik varsa arkadaki gelir, onu doldurur ve arayı kapatır. Onun için ön safta bir boşluk, gevşeklik varsa arkadaki gelir, onu doldurur ve arayı kapatır. Çünkü Peygamber Efendimiz; "Aradaki boşluklardan şeytan geçer." buyuruyor. Çünkü Peygamber Efendimiz; "Aradaki boşluklardan şeytan geçer." buyuruyor.

Şeytan safların arasında, karakeçinin dolaştığı gibi dolaşır. Şeytan safların arasında, karakeçinin dolaştığı gibi dolaşır. Onun için safların arasında boş yer bırakmamaya, ön safta boşluk Onun için safların arasında boş yer bırakmamaya, ön safta boşluk veya yarım yer bırakmamaya da dikkat etmek lazım. veya yarım yer bırakmamaya da dikkat etmek lazım.

An Câbirin radıyallahu anh enne'n-nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem.An Câbirin radıyallahu anh enne'n-nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem. Kâne yecmeu beyne'r-racüleyni min katlâ uhudin ya'nî fi'l-kabr.Kâne yecmeu beyne'r-racüleyni min katlâ uhudin ya'nî fi'l-kabr. Sümme yekûlü eyyühüm ekserü ahzen li'l-Kur'âni. Sümme yekûlü eyyühüm ekserü ahzen li'l-Kur'âni. Fe izâ üşîre lehû ilâ ehadihimâ kaddemehû fi'l-lahd. Allahu Ekber! Buhârî rivayet etmiş. Fe izâ üşîre lehû ilâ ehadihimâ kaddemehû fi'l-lahd.

Allahu Ekber! Buhârî rivayet etmiş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Uhud şehitlerini defnederken... Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Uhud şehitlerini defnederken...

Savaşta pek çokları vefat ettiler ya, bu demin okuduğumuz cüzde de Savaşta pek çokları vefat ettiler ya, bu demin okuduğumuz cüzde de Uhud harbinden bahsediliyordu. Uhud harbinden bahsediliyordu. Peygamber Efendimiz okçuları bir tepenin ucuna yerleştirip "Siz burada bekleyin." dedi. Peygamber Efendimiz okçuları bir tepenin ucuna yerleştirip "Siz burada bekleyin." dedi.

Hâlid b. Velid o zaman müslüman olmamıştı.Hâlid b. Velid o zaman müslüman olmamıştı. Kureyş ordusundan atlılarla İslâm ordusunu arkadan çevirmek için oraya geldi. Kureyş ordusundan atlılarla İslâm ordusunu arkadan çevirmek için oraya geldi. Uzaktan baktı; yol kesilmiş, okçular orada duruyorlar. Uzaktan baktı; yol kesilmiş, okçular orada duruyorlar. Atlarını sürseler hepsi oklanacaklar; müslümanların arka tarafını kuşatma imkânı yok. Atlarını sürseler hepsi oklanacaklar; müslümanların arka tarafını kuşatma imkânı yok. Orada durdu, kaldı fakat müslümanlar öbür tarafta çarpışarak müşrikleri yenince;Orada durdu, kaldı fakat müslümanlar öbür tarafta çarpışarak müşrikleri yenince; "Galibiyet oldu." diye buradakiler Peygamber Efendimiz'den haber gelmeden;"Galibiyet oldu." diye buradakiler Peygamber Efendimiz'den haber gelmeden; "İş bitti, düşman artık yenildi, işte kaçıyorlar. İşte kalanlar da öldü." diye "İş bitti, düşman artık yenildi, işte kaçıyorlar. İşte kalanlar da öldü." diye okçular yerlerini bıraktılar, onlar da aşağıya indiler. okçular yerlerini bıraktılar, onlar da aşağıya indiler. Ganimetleri, zırhları, kılıçları toplamaya kalkıştılar. Ganimetleri, zırhları, kılıçları toplamaya kalkıştılar.

Halid b. Velid arkadan o vaziyeti görünce bir saldırdı, yanında atlı, kuvvetli askerler vardı.Halid b. Velid arkadan o vaziyeti görünce bir saldırdı, yanında atlı, kuvvetli askerler vardı. Müslümanlar da silahı bırakıp da ganimet toplamaya başlamış olduğundan Müslümanlar da silahı bırakıp da ganimet toplamaya başlamış olduğundan bu saldırıda gafil avlandılar. bu saldırıda gafil avlandılar. Bir perişanlık oldu. Kaçanlar da bu sefer; "Vay, durum değişti!" diye geri döndüler. Bir perişanlık oldu. Kaçanlar da bu sefer; "Vay, durum değişti!" diye geri döndüler. Uhud'da büyük zayiat oldu, onları anlatıyor. Uhud'da büyük zayiat oldu, onları anlatıyor. Müslümanların kimisi de Uhud dağına doğru kaçtı, yamaçlara doğru kaçtılar. Müslümanların kimisi de Uhud dağına doğru kaçtı, yamaçlara doğru kaçtılar.

"Hz. Muhammed öldü, öldürüldü." diye, bir ses duyuldu."Hz. Muhammed öldü, öldürüldü." diye, bir ses duyuldu. Peygamber Efendimiz onun üzerine; "Hayır, ben buradayım." diye,Peygamber Efendimiz onun üzerine; "Hayır, ben buradayım." diye, o sözün yalan olduğunu belirten şekilde bağırttırdı. o sözün yalan olduğunu belirten şekilde bağırttırdı. Ama öldü sanıp da ordu Uhud dağına doğru doğru dağıldı. Ama öldü sanıp da ordu Uhud dağına doğru doğru dağıldı.

O sırada bazı mübarek kahramanlar Peygamber Efendimiz'in yanından hiç ayrılmadılar O sırada bazı mübarek kahramanlar Peygamber Efendimiz'in yanından hiç ayrılmadılar ve şiddetli bir mücadelede Peygamber Efendimiz'in yanına kadar yaklaşılmışken püskürtüldüler.ve şiddetli bir mücadelede Peygamber Efendimiz'in yanına kadar yaklaşılmışken püskürtüldüler. Peygamber Efendimiz'in yanağına zırh battı. Peygamber Efendimiz'in yanağına zırh battı.

Zırhı çıkarmak için uğraşıyorlar, çıkaramıyorlar. Zırhı çıkarmak için uğraşıyorlar, çıkaramıyorlar. Ebû Ubeyde b. Cerrah; dişleri ile zırhı ısırdı; böylece çektirip çıkardı. Ebû Ubeyde b. Cerrah; dişleri ile zırhı ısırdı; böylece çektirip çıkardı. Ebû Ubeyde hazretlerinin iki dişi zırhı çekmekten kırıldı. Ebû Ubeyde hazretlerinin iki dişi zırhı çekmekten kırıldı. Peygamber Efendimiz'in yanağına batmıştı. Peygamber Efendimiz'in yanağına batmıştı.

Uhud harbinin şehitleri defnedilirken Uhud şehitlerinden Uhud harbinin şehitleri defnedilirken Uhud şehitlerinden iki kişiyi bir kabre koymak icab etti.iki kişiyi bir kabre koymak icab etti. Kazdılar. Şehitler fazla, kazmak kolay değil. Kazdılar. Şehitler fazla, kazmak kolay değil.

İki kişiyi aynı kabre koymak icab ettiği zaman İki kişiyi aynı kabre koymak icab ettiği zaman vefat edenler getirildiği zaman Peygamber Efendimiz; vefat edenler getirildiği zaman Peygamber Efendimiz;

Eyyühümâ ekserü ahzen li'l-Kur'ân. Eyyühümâ ekserü ahzen li'l-Kur'ân. "Bunlardan hangisi Kur'an'ı daha çok ezberlemişti?"Bunlardan hangisi Kur'an'ı daha çok ezberlemişti? Bunların hangisinde Kur'ân-ı Kerîm ezberi daha çoktu?" diye soruyordu. Bunların hangisinde Kur'ân-ı Kerîm ezberi daha çoktu?" diye soruyordu.

Bu şehitler kabre konulacak, defnedilecek. Bu şehitler kabre konulacak, defnedilecek. "Hangisi Kur'ân-ı Kerîm'i daha çok biliyor?" diye soruyordu."Hangisi Kur'ân-ı Kerîm'i daha çok biliyor?" diye soruyordu. Ve eğer "Şu daha çok biliyor yâ Resûlallah!" diye birisine işaret olunmuşsa onu öne alıyordu. Ve eğer "Şu daha çok biliyor yâ Resûlallah!" diye birisine işaret olunmuşsa onu öne alıyordu. Ehl-i Kur'an'ı kıbleye doğru öne alıyordu, önceden kabre koyuyordu. Ehl-i Kur'an'ı kıbleye doğru öne alıyordu, önceden kabre koyuyordu. Ötekisini arkasına alıyordu. Vefat etmiş şehitlerin kabre yerleştirilmesinde bileÖtekisini arkasına alıyordu.

Vefat etmiş şehitlerin kabre yerleştirilmesinde bile
Kur'ân-ı Kerîm ezberinin hangisinde daha çok olduğunu soruyordu.Kur'ân-ı Kerîm ezberinin hangisinde daha çok olduğunu soruyordu. Çok önemli! Çok önemli!

O halde biz kadınlar, çocuklar olarak Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemeye çalışmalıyız, fazla çalışmalıyız. O halde biz kadınlar, çocuklar olarak Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemeye çalışmalıyız, fazla çalışmalıyız. Küçükken ezberlemek kolaydır ve hatırda iyi kalır. Küçükken ezberlemek kolaydır ve hatırda iyi kalır. Büyükken ezberlemek zordur ve çabuk hatırdan çıkar. Büyükken ezberlemek zordur ve çabuk hatırdan çıkar.

Onun için çocukları küçükken hafızlığa koyarlar, ezberletirler. Onun için çocukları küçükken hafızlığa koyarlar, ezberletirler. O zaman ezberledi mi artık hafızasından kolay kolay çıkmaz.O zaman ezberledi mi artık hafızasından kolay kolay çıkmaz. Aksi takdirde çabuk unutulur. En büyük günahlardan birisi deAksi takdirde çabuk unutulur.

En büyük günahlardan birisi de
Kur'ân-ı Kerîm'i ezbere bildiği yerleri unutmak. Kur'ân-ı Kerîm'i ezbere bildiği yerleri unutmak. Önce ezbere biliyordu. Sonra bazı yerlerini unuttu. Bu çok günahtır. Önce ezbere biliyordu. Sonra bazı yerlerini unuttu. Bu çok günahtır. "Büyük günahlardan birisi" olduğunu Peygamber Efendimiz bildiriyor. "Büyük günahlardan birisi" olduğunu Peygamber Efendimiz bildiriyor.

Neden unutuyor? Çünkü çok tekrar etmemiş, gevşemiş. Neden unutuyor?

Çünkü çok tekrar etmemiş, gevşemiş.

Demek ki Kur'an'la ilgisi azalmış, Ondan unutmuş. Maalesef bu günah hepimizde vardır.Demek ki Kur'an'la ilgisi azalmış, Ondan unutmuş. Maalesef bu günah hepimizde vardır. Ezberlemiş olduğumuz birçok yeri iyi tekrar etmediğimizden zayıflatmışızdır.Ezberlemiş olduğumuz birçok yeri iyi tekrar etmediğimizden zayıflatmışızdır. Bunları tekrar kuvvetlendirmemiz lazım, okumamız lazım. Bunları tekrar kuvvetlendirmemiz lazım, okumamız lazım.

Ben çocuklara sabahleyin Elhamdülillâhillezî'yi okuyordum.Ben çocuklara sabahleyin Elhamdülillâhillezî'yi okuyordum. Aradan biraz zaman geçince; "Hadi okuyun." dediğim zaman bakıyorum zayıflamış, okuyamıyorlar.Aradan biraz zaman geçince; "Hadi okuyun." dediğim zaman bakıyorum zayıflamış, okuyamıyorlar. "Âmene'r-resûlü'ü oku." diyoruz, bakıyoruz şaşırıyorlar. "Âmene'r-resûlü'ü oku." diyoruz, bakıyoruz şaşırıyorlar. "Huvallâhüllezî'yi oku." diyoruz, bakıyoruz şaşırıyorlar. "Huvallâhüllezî'yi oku." diyoruz, bakıyoruz şaşırıyorlar.

Çalışmak lazım geliyor. Çalışılmadığı zaman unutuluyor. Çalışmak lazım geliyor. Çalışılmadığı zaman unutuluyor. Unutulması da büyük günah; hem hayatta hem vefattan sonra Kur'an ehli öncelik kazanıyor. Unutulması da büyük günah; hem hayatta hem vefattan sonra Kur'an ehli öncelik kazanıyor.

Peygamber Efendimiz bir keresinde bir kafileyi, askeri birliği vazifeyle gönderiyordu. Peygamber Efendimiz bir keresinde bir kafileyi, askeri birliği vazifeyle gönderiyordu. Yanına çağırıp hepsine de; Yanına çağırıp hepsine de;

"Sen Kur'ân-ı Kerîm'den ne kadar biliyorsun? Ne biliyorsun?" diye soruyordu. "Sen Kur'ân-ı Kerîm'den ne kadar biliyorsun? Ne biliyorsun?" diye soruyordu.

Herkes bildiğini söylüyordu: "Mülk suresini biliyorum. Herkes bildiğini söylüyordu:

"Mülk suresini biliyorum.
Amme suresini biliyorum. Şu kadar biliyorum." Amme suresini biliyorum. Şu kadar biliyorum."

Nihayet bir tanesi geldi, genç birisi; "Sen Kur'ân-ı Kerîm'den ne kadar biliyorsun?" diye, Nihayet bir tanesi geldi, genç birisi; "Sen Kur'ân-ı Kerîm'den ne kadar biliyorsun?" diye, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ona da sordu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz ona da sordu.

O da dedi ki; "Yâ Resûlallah! Ben Kur'ân-ı Kerîm'den şunları şunları biliyorum. O da dedi ki;

"Yâ Resûlallah! Ben Kur'ân-ı Kerîm'den şunları şunları biliyorum.
Bir de Bakara sûresini biliyorum." Bu Bakara sûresi iki buçuk cüz.Bir de Bakara sûresini biliyorum."

Bu Bakara sûresi iki buçuk cüz.
İkinci sûre. İki buçuk cüz, iki yüz seksen altı ayet.İkinci sûre. İki buçuk cüz, iki yüz seksen altı ayet. Bizim bu baskılarda aşağı yukarı elli sayfa. Bizim bu baskılarda aşağı yukarı elli sayfa. Bunu ezbere bildiğini söyleyince Peygamber Efendimiz bir kere daha sordu: Bunu ezbere bildiğini söyleyince Peygamber Efendimiz bir kere daha sordu:

"Sen Bakara sûresini ezbere biliyor musun?" "Biliyorum ya Resûlallah!" "Sen Bakara sûresini ezbere biliyor musun?"

"Biliyorum ya Resûlallah!"

İzheb fe ente emîrühüm dedi. "Git; bu kafilenin komutanı, başkanı sensin!" dedi. İzheb fe ente emîrühüm dedi. "Git; bu kafilenin komutanı, başkanı sensin!" dedi.

Bakara sûresini bilmesini beğendi. Ötekilerden daha çok bildiği için Bakara sûresini bilmesini beğendi. Ötekilerden daha çok bildiği için ve Bakara sûresini bildiği için onu genç olmasına rağmen askeri birliğe onu komutan tayin etti. ve Bakara sûresini bildiği için onu genç olmasına rağmen askeri birliğe onu komutan tayin etti.

Dünyada da öncelik tanıyor. Şehit olmuş, âhirete gitmiş insanların bile kabre konulmasında;Dünyada da öncelik tanıyor. Şehit olmuş, âhirete gitmiş insanların bile kabre konulmasında; "Bunların hangisi Kur'ân-ı Kerîm'i daha çok biliyordu?" diyor, onu öne koyuyor. "Bunların hangisi Kur'ân-ı Kerîm'i daha çok biliyordu?" diyor, onu öne koyuyor.

Bu bizim için Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in Kur'an öğrenmeye,Bu bizim için Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in Kur'an öğrenmeye, ezberlemeye, Kur'an'daki hıfzının fazla olmasına ezberlemeye, Kur'an'daki hıfzının fazla olmasına ne kadar değer verdiğini gösteren mühim bir işaret. ne kadar değer verdiğini gösteren mühim bir işaret.

Halbuki biz, Kur'ân-ı Kerîm'le ilgili çalışmalarımızı çok yapmıyoruz. Halbuki biz, Kur'ân-ı Kerîm'le ilgili çalışmalarımızı çok yapmıyoruz. Bizim Kur'an okulumuz olması lazım.Bizim Kur'an okulumuz olması lazım. Çocuklarımızın tatillerde Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemesi lazım.Çocuklarımızın tatillerde Kur'ân-ı Kerîm'i ezberlemesi lazım. Bizim hanımlarımızın, kendimizin ezberlememiz lazım. Bizim hanımlarımızın, kendimizin ezberlememiz lazım. Ezberimizdeki yerleri tazelememiz lazım.Ezberimizdeki yerleri tazelememiz lazım. Hafız kardeşlerimizin Kur'ân-ı Kerîm'e bakmadan Ramazan'da mukabele okuması,Hafız kardeşlerimizin Kur'ân-ı Kerîm'e bakmadan Ramazan'da mukabele okuması, tekrar etmesi, hafızasını kuvvetlendirmesi lazım. tekrar etmesi, hafızasını kuvvetlendirmesi lazım. Çok çalışmamız lazım. Çünkü bizim bilgilerimizin kaynağı Kur'ân-ı Kerîm'dir.Çok çalışmamız lazım.

Çünkü bizim bilgilerimizin kaynağı Kur'ân-ı Kerîm'dir.
Hepsi oradan çıkıyor. Bizim âdâbımız, ahlâkımız, davranışlarımız,Hepsi oradan çıkıyor. Bizim âdâbımız, ahlâkımız, davranışlarımız, hareketlerimiz, tercihlerimiz, sözümüz, sohbetimiz, icraatımız, faaliyetimiz hareketlerimiz, tercihlerimiz, sözümüz, sohbetimiz, icraatımız, faaliyetimiz hep Kur'ân-ı Kerîm'dendir. hep Kur'ân-ı Kerîm'dendir.

Onun için Kur'ân-ı Kerîm'i iyi bilmemiz lazım. Arapçayı tam öğrenmemiz lazım. Onun için Kur'ân-ı Kerîm'i iyi bilmemiz lazım. Arapçayı tam öğrenmemiz lazım. Bir Arapça Okulu açmamız ve Arapçayı öğrenmemiz lazım. Ne diyorsa onu anlaması lazım;Bir Arapça Okulu açmamız ve Arapçayı öğrenmemiz lazım. Ne diyorsa onu anlaması lazım; Kur'ân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîfte geçen şeyleri kardeşlerimizin anlaması lazım. Kur'ân-ı Kerîm'de, hadîs-i şerîfte geçen şeyleri kardeşlerimizin anlaması lazım. İngilizceyi öğrendiği gibi Arapçayı da öğrenmesi lazım. İngilizceyi öğrendiği gibi Arapçayı da öğrenmesi lazım.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir de - bu anlattığı Uhud harbi- Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir de - bu anlattığı Uhud harbi- Bedir harbine katılanlara çok değer verirdi. Bedir harbine katılanlara çok değer verirdi.

Bedir harbi, müslümanların ilk harbi, ona katılanlara "Bedrî" deniliyor, Bedir harbi, müslümanların ilk harbi, ona katılanlara "Bedrî" deniliyor, "Bedir'e katılmış" mânasına."Bedir'e katılmış" mânasına. Bedir harbine katılmış olmak özel bir meziyet idi ve ashabın en önde gelenleriBedir harbine katılmış olmak özel bir meziyet idi ve ashabın en önde gelenleri Bedir harbine katılanlar olarak sıralanıyordu.Bedir harbine katılanlar olarak sıralanıyordu. Eğer Bedir harbine katılan birisi varsa o birçok işte öncelik kazanıyordu. Eğer Bedir harbine katılan birisi varsa o birçok işte öncelik kazanıyordu.

Çünkü mecburi değildi. "İsteyen silahını alsın, gelsin." denmişti, gelmişlerdi. Çünkü mecburi değildi. "İsteyen silahını alsın, gelsin." denmişti, gelmişlerdi. Savaş kazanılabilirdi de, kaybedilebilirdi de...Savaş kazanılabilirdi de, kaybedilebilirdi de... Medine'de değildi, dışarıda bir yerde idi. Muazzam bir bozgun da olabilirdi.Medine'de değildi, dışarıda bir yerde idi. Muazzam bir bozgun da olabilirdi. Kader öyle de tecelli edebilirdiKader öyle de tecelli edebilirdi ama Peygamber Efendimiz serbest de bıraktığı halde kalktılar gittiler, ama Peygamber Efendimiz serbest de bıraktığı halde kalktılar gittiler, 313 kişi olduğu rivayet ediliyor. 313 kişi olduğu rivayet ediliyor. O Bedir harbine katılanlar ashabın önde gelenleri idi.O Bedir harbine katılanlar ashabın önde gelenleri idi. Çok kıymetlidir. Onun için Bedir harbine katılamayanlar sonra hep pişmanlık duymuşlardır. Çok kıymetlidir.

Onun için Bedir harbine katılamayanlar sonra hep pişmanlık duymuşlardır.
"Ben şu mazeretten katılamadım. Tüh, vah!" diye hep pişmanlık duymuşlardır. "Ben şu mazeretten katılamadım. Tüh, vah!" diye hep pişmanlık duymuşlardır. Biz de sonradan pişmanlık duymayacak şekilde kendi hal, Biz de sonradan pişmanlık duymayacak şekilde kendi hal, faaliyet ve davranışlarımızı düzenlemeliyiz, çocuklarımızı yetiştirmeliyiz. faaliyet ve davranışlarımızı düzenlemeliyiz, çocuklarımızı yetiştirmeliyiz.

Çocuklarımız civa gibi yerlerinde duramıyorlar. Çocuklarımız civa gibi yerlerinde duramıyorlar. Enerji dolular, kuvvetle dolular, hayat dolular. Enerji dolular, kuvvetle dolular, hayat dolular. O halde onların bu kuvvetlerini hayra sarf etmeliyiz, boşa sarf etmemeliyiz.O halde onların bu kuvvetlerini hayra sarf etmeliyiz, boşa sarf etmemeliyiz. Kur'ân-ı Kerîm öğretme hususunda, dinimizi öğretme hususunda gayret etmeliyiz. Kur'ân-ı Kerîm öğretme hususunda, dinimizi öğretme hususunda gayret etmeliyiz.

Çocuklarımız bizim en büyük silahımızdır, en büyük sermayemizdir. Çocuklarımız bizim en büyük silahımızdır, en büyük sermayemizdir. En büyük gücümüzdür, en büyük! Onların iyi yetiştirilmesi için her türlü tedbiri almamız gerekiyor. En büyük gücümüzdür, en büyük! Onların iyi yetiştirilmesi için her türlü tedbiri almamız gerekiyor.

Âhirete göçtükten sonra da bize faydası olacak olan çocuklarımızdır. Âhirete göçtükten sonra da bize faydası olacak olan çocuklarımızdır. Hayır dua edecekler, bize hatimler gönderecekler, sadakalar verecekler, Hayır dua edecekler, bize hatimler gönderecekler, sadakalar verecekler, sadaka-i câriyeler yapacaklar, hayır hasenât yapacaklar;sadaka-i câriyeler yapacaklar, hayır hasenât yapacaklar; iyi yetiştirirsek oradan fayda göreceğiz. iyi yetiştirirsek oradan fayda göreceğiz.

İyi yetiştiremezsek de kötü yetiştirirsek o kötü yetiştirmenin sorumluluğu da İyi yetiştiremezsek de kötü yetiştirirsek o kötü yetiştirmenin sorumluluğu da bizimse âhirette vay hâlimize! bizimse âhirette vay hâlimize! Çok fena! "Sen iyi yetiştirmedin!" diye Cenâb-ı Hak bizi sorumlu tutarsa... Çok fena!

"Sen iyi yetiştirmedin!" diye Cenâb-ı Hak bizi sorumlu tutarsa...

"Yâ Rabbi! Ben iyi yetiştirdim de sonradan kötü oldu!" diye savunur da, "Yâ Rabbi! Ben iyi yetiştirdim de sonradan kötü oldu!" diye savunur da, kendini kurtarırsa kurtarır. kendini kurtarırsa kurtarır. Kurtaramazsa anasından babasından oğlu davacı olacak, kızı davacı olacak. Kurtaramazsa anasından babasından oğlu davacı olacak, kızı davacı olacak.

Çünkü annelik babalık bağları kalmayacak. Çünkü annelik babalık bağları kalmayacak. Diyecek ki; "Bu adam, bu kadın görevini yapmadı. Beni iyi yetiştirmedi!" Diyecek ki; "Bu adam, bu kadın görevini yapmadı. Beni iyi yetiştirmedi!"

Onun için bu işleri ciddi ciddi düşünüp tedbirleri almamız gerekiyor. Onun için bu işleri ciddi ciddi düşünüp tedbirleri almamız gerekiyor.

An İbni Ömer radıyallahu anhümâ, enne'n-nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem kâle: An İbni Ömer radıyallahu anhümâ, enne'n-nebiyye sallallahu aleyhi ve sellem kâle: Erânî fi'l-menâmi etesevvekü bi sivâkin fe-câeni recülâni ehadühümâ ekberü mine'l-âhar Erânî fi'l-menâmi etesevvekü bi sivâkin fe-câeni recülâni ehadühümâ ekberü mine'l-âhar fe-nâveltü's-sivâke el-asğara minhümâ fe-kîle lî:fe-nâveltü's-sivâke el-asğara minhümâ fe-kîle lî: Kebbir fe-defa'tühû ile'l-ekberi minhümâ. Kebbir fe-defa'tühû ile'l-ekberi minhümâ.

Revâhu Müslim müsneden ve'l-Buhâriyyü ta'lîkan. Revâhu Müslim müsneden ve'l-Buhâriyyü ta'lîkan.

İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah fakih, İbn Ömer radıyallahu anhümâ'dan, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah fakih, bilgin sahabi Abdullah'tan rivayet olunmuş.bilgin sahabi Abdullah'tan rivayet olunmuş. –Radıyallahu anhümâ; kendisinden de babasından da Allah razı olsun. –Radıyallahu anhümâ; kendisinden de babasından da Allah razı olsun. Bizi de onların şefaatine erdirsin.- Bizi de onların şefaatine erdirsin.-

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir keresinde buyurmuş ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bir keresinde buyurmuş ki;

Erânî fi'l-menâmi etesevvekü. "Rüyamda kendimi misvaklanıyor gördüm." Erânî fi'l-menâmi etesevvekü. "Rüyamda kendimi misvaklanıyor gördüm."

Misvaklanmak ne demek? Misvakı dişlerine sürmek, dişlerini misvaklamak; fırçalamak gibi. Misvaklanmak ne demek?

Misvakı dişlerine sürmek, dişlerini misvaklamak; fırçalamak gibi.

"Rüyamda kendimi dişlerimi misvaklarken gördüm." "Rüyamda kendimi dişlerimi misvaklarken gördüm."

Fe-câenî recülâni. "Bana birden iki kişi geldi." Fe-câenî recülâni. "Bana birden iki kişi geldi."

Peygamber Efendimiz rüyasını anlatıyor: "Rüyamda bana iki kişi geldi." Peygamber Efendimiz rüyasını anlatıyor: "Rüyamda bana iki kişi geldi."

Ehadühümâ ekberü mine'l-âhar. "Birisi ötekisinden daha yaşlı." Ehadühümâ ekberü mine'l-âhar. "Birisi ötekisinden daha yaşlı." Fe-nâveltü's-sivâke el-asğara. "Ben de o misvakı küçük olana uzattım." Fe-nâveltü's-sivâke el-asğara. "Ben de o misvakı küçük olana uzattım."

Misvakı hediye edecek. Belki buradaki etesevvekü, Misvakı hediye edecek. Belki buradaki etesevvekü, "Misvak tıraşlıyorum." mânasına da gelebilir. "Misvak kesiyordum, misvak ediniyordum." "Misvak tıraşlıyorum." mânasına da gelebilir. "Misvak kesiyordum, misvak ediniyordum."

Çünkü misvak dalları uzun oluyor, onlar kesiliyor. Çünkü misvak dalları uzun oluyor, onlar kesiliyor.

"Küçüğe verdim." Fe kîle lî: Kebîr. "Bana 'Büyüğe ver!' denildi" "Küçüğe verdim."

Fe kîle lî: Kebîr. "Bana 'Büyüğe ver!' denildi"
Fe-defa'tühû ile'l-ekberi minhüma. "Ben de onun üzerine misvakı daha büyük olana verdim." Fe-defa'tühû ile'l-ekberi minhüma. "Ben de onun üzerine misvakı daha büyük olana verdim."

Demek ki yaşlı kimselere hürmet etmek gerekiyor, öncelik tanımak gerekiyor; Demek ki yaşlı kimselere hürmet etmek gerekiyor, öncelik tanımak gerekiyor; ikramı da öncelikle onlara yapmak gerekiyor. ikramı da öncelikle onlara yapmak gerekiyor.

Bir keresinde Peygamber salllallahu aleyhi ve sellem'e bir ikramda bulundular.Bir keresinde Peygamber salllallahu aleyhi ve sellem'e bir ikramda bulundular. Sağ tarafında genç birisi vardı. Peygamber Efendimiz'in âdeti,Sağ tarafında genç birisi vardı. Peygamber Efendimiz'in âdeti, kendisi bir ikramı aldığı zaman öncelikle sağ yanındakine verirdi. kendisi bir ikramı aldığı zaman öncelikle sağ yanındakine verirdi. Sağ yanında genç birisi vardı; İbn Abbas radıyallahu anhümâ.Sağ yanında genç birisi vardı; İbn Abbas radıyallahu anhümâ. Sol tarafında da yaşlı bir zât vardı. Sol tarafında da yaşlı bir zât vardı.

Peygamber Efendimiz İbn Abbas radıyallahu anhümâ'ya döndü; Peygamber Efendimiz İbn Abbas radıyallahu anhümâ'ya döndü; "Müsaade eder misin, bunu bu yaşlıya vereyim."Müsaade eder misin, bunu bu yaşlıya vereyim. Sağda olduğun için sen öncelik hakkına sahipsin ama küçüksün, Sağda olduğun için sen öncelik hakkına sahipsin ama küçüksün, bunu yaşlıya vereyim mi?" diye sordu. bunu yaşlıya vereyim mi?" diye sordu.

İbni Abbas radıyallahu anhümâ ne cevap verdi? İbni Abbas radıyallahu anhümâ ne cevap verdi?

Peygamber Efendimiz; "Buna vereyim mi?" diye sordu. Peygamber Efendimiz; "Buna vereyim mi?" diye sordu.

O ne cevap vermiştir? "Olmaz" mı demiştir, "olur" mu demiştir? O ne cevap vermiştir? "Olmaz" mı demiştir, "olur" mu demiştir?

İbn Abbas radıyallahu anhümâ dedi ki; İbn Abbas radıyallahu anhümâ dedi ki;

"Yâ Resûlallah! Senden gelen kısmetimi kimseye bırakmam!" dedi. "Yâ Resûlallah! Senden gelen kısmetimi kimseye bırakmam!" dedi.

Aslında Peygamber Efendimiz "peki" demesini istiyor gibi; soruyor, müsaade istiyor. Aslında Peygamber Efendimiz "peki" demesini istiyor gibi; soruyor, müsaade istiyor.

"Hak senin ama müsaade et de şuna vereyim." demek istiyor ama "Hak senin ama müsaade et de şuna vereyim." demek istiyor ama İbn Abbas dedi ki; "Senden gelen nasibimi, kısmetimi kimseye vermem!" dedi. İbn Abbas dedi ki; "Senden gelen nasibimi, kısmetimi kimseye vermem!" dedi.

Garip ama ilginç. Peygamber Efendimiz'e itaat mi edecek, Garip ama ilginç.

Peygamber Efendimiz'e itaat mi edecek,
Peygamber Efendimiz'den gelen şeyi, elinden başkasına kaçırmayacak mı?Peygamber Efendimiz'den gelen şeyi, elinden başkasına kaçırmayacak mı? Tabi ona verse ondan sonra yine ona verecek.Tabi ona verse ondan sonra yine ona verecek. Ama Resûlulah'tan gelen şeyi kimseye vermeyeceğini söyledi. Ama Resûlulah'tan gelen şeyi kimseye vermeyeceğini söyledi.

Allahu Teâlâ hazretleri her işimizi rızasına uygun yapmaya bizi muvaffak eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri her işimizi rızasına uygun yapmaya bizi muvaffak eylesin. Her türlü yanlışlıklardan, hatalardan, günahlardan korusun.Her türlü yanlışlıklardan, hatalardan, günahlardan korusun. Kur'ân-ı Kerîm'i kendimiz tam ve güzel öğrenmeyi ve çoluk çocuğumuzaKur'ân-ı Kerîm'i kendimiz tam ve güzel öğrenmeyi ve çoluk çocuğumuza tam ve güzel öğretmeyi bize kolaylaştırsın, nasip etsin. tam ve güzel öğretmeyi bize kolaylaştırsın, nasip etsin.

Bu hususta müesseseler -mekteplerimizi, özel mekteplerimizi- kuralım,Bu hususta müesseseler -mekteplerimizi, özel mekteplerimizi- kuralım, çocuklarımızı Kur'an ehli olarak yetiştirelim.çocuklarımızı Kur'an ehli olarak yetiştirelim. Allah'ın sevdiği kullar olarak, Resûlullah'ın sevdiği kullar olarak yetiştirelim.Allah'ın sevdiği kullar olarak, Resûlullah'ın sevdiği kullar olarak yetiştirelim. Cennetlik olmaları için gerekli eğitimi verelim. Sorumluluktan kurtulalım. Cennetlik olmaları için gerekli eğitimi verelim. Sorumluluktan kurtulalım.

Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizin muîni olsun. Allahu Teâlâ hazretleri cümlemizin muîni olsun.

Sübhâneke yâ rabbî lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke ente'l-alîmü'l-hakîm. Sübhâneke yâ rabbî lâ ilme lenâ illâ mâ allemtenâ inneke ente'l-alîmü'l-hakîm. Sübhâne rabbinâ rabbi'l-izzeti ammâ yesıfûn. Sübhâne rabbinâ rabbi'l-izzeti ammâ yesıfûn. Ve selâmün ale'l-mürselîn. Ve'l-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn. el-Fâtiha... Ve selâmün ale'l-mürselîn. Ve'l-hamdü lillâhi rabbi'l-âlemîn.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2