Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Cennet ve Cehennem

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Cemâziye'l-Evvel 1406 / 12.01.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cehennemin Ateşi, Ümmetin Kurtuluşu ve Helâki, İnsanın Gözü Doymaz, Ümmet-i Muhammed’in Şerefi, Cennetteki Hurma Ağaçları, Küçük | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Cennet ve Cehennem

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

2 Cemâziye'l-Evvel 1406 / 12.01.1986
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cehennemin Ateşi, Ümmetin Kurtuluşu ve Helâki, İnsanın Gözü Doymaz, Ümmet-i Muhammed’in Şerefi, Cennetteki Hurma Ağaçları, Küçük | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne seyyidinâ Muhammedin Ve's-salâtu ve's-selâmu alâ seyyidi'l-evvelîne ve'l-âhirîne seyyidinâ Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. ve âlihî ve sahbihî ecmaîn ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd: Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullahEmmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-hadîsi kitâbullah
ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem.ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün Ve şerre'l-umûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. ve külle dalâletin ve sâhibehâ fi'n-nâr. Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi'l-muttasılı ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Nâruküm hâzihi elleti yûkidu benû Âdeme cüz'ün min seb'îne cüz'en min nâri cehenneme. Kîle: Nâruküm hâzihi elleti yûkidu benû Âdeme cüz'ün min seb'îne cüz'en min nâri cehenneme. Kîle: yâ Resûlallah, in kânet le-kâfiyeten? Kâle:yâ Resûlallah, in kânet le-kâfiyeten? Kâle: fe-innehâ fuddilet aleyhâ bi-tis'atin ve sittîne cüz'en küllühünne mislü harrihâ. fe-innehâ fuddilet aleyhâ bi-tis'atin ve sittîne cüz'en küllühünne mislü harrihâ.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun. Aziz ve muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretleri cümlenizden razı olsun.
Namazlarınızı, ibadetlerinizi kabul eylesin. Dünya ve âhiretin hayırlarına nâil eylesin. Namazlarınızı, ibadetlerinizi kabul eylesin. Dünya ve âhiretin hayırlarına nâil eylesin.

Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem hazretlerinin ruh-u saadetlerine hediye olmak üzere ve onun cümle âl'inin, ashâbının, ruh-u saadetlerine hediye olmak üzere ve onun cümle âl'inin, ashâbının, etbâının ve ahbabının ruhlarına bağışlanmak üzere;etbâının ve ahbabının ruhlarına bağışlanmak üzere; sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın sâir enbiyâ ve mürselîn ve evliyâullahın ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan verese-i enbiyâ sâdât ve hâsseten Ümmet-i Muhammed'in mürşitleri olan verese-i enbiyâ sâdât ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Mürtezâ'dan ve meşâyih-i turuk-u aliyyemizin, Ebû Bekr-i Sıddîk ve Aliyy-i Mürtezâ'dan müteselsilen şeyhimiz ve üstâdımız Muhammed Zahid Kotku hazretlerine kadarmüteselsilen şeyhimiz ve üstâdımız Muhammed Zahid Kotku hazretlerine kadar güzerân eylemiş olan mensuplarının ruhlarına; güzerân eylemiş olan mensuplarının ruhlarına; âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerimizin, yakınlarımızın, dostlarımızın ruhlarına,âhirete göçmüş olan bütün sevdiklerimizin, yakınlarımızın, dostlarımızın ruhlarına, okuduğumuz eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli Hocamız okuduğumuz eseri telif eylemiş olan Gümüşhaneli Hocamız Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhuna;Ahmed Ziyâeddîn Efendi hazretlerinin ruhuna; bu hadisleri bize kadar nakletmiş olan râvilerin ve alimlerin ruhlarına, bu hadisleri bize kadar nakletmiş olan râvilerin ve alimlerin ruhlarına, içinde bu dersi yaptığımız şu caminin bânisi İskender Paşa'nın içinde bu dersi yaptığımız şu caminin bânisi İskender Paşa'nın ve bu âna kadar gelmesine ve genişlemesine, güzelleşmesineve bu âna kadar gelmesine ve genişlemesine, güzelleşmesine maddeten ve mânen yardım etmiş olanların kendilerine ve geçmişlerinin ruhlarına; maddeten ve mânen yardım etmiş olanların kendilerine ve geçmişlerinin ruhlarına; bu beldenin medâr-ı iftihârı sahâbe-i kirâmın, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin bu beldenin medâr-ı iftihârı sahâbe-i kirâmın, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretlerinin ve sâir evliyâullahın ruhlarına, fatihlerin, şehitlerin, gâzilerin, mücahitlerin ruhlarına; ve sâir evliyâullahın ruhlarına, fatihlerin, şehitlerin, gâzilerin, mücahitlerin ruhlarına; biz yaşayan müslümanların da sıhhat ve selâmetine vesile olması için biz yaşayan müslümanların da sıhhat ve selâmetine vesile olması için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ondan sonra başlayalım. bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerîf okuyalım, ondan sonra başlayalım. Buyurun. Muhterem kardeşlerim! Buyurun.

Muhterem kardeşlerim!

Az önce Arapça metnini okumuş olduğum hadîs-i şerîfin konusu cehennem, cehennem ateşi. Az önce Arapça metnini okumuş olduğum hadîs-i şerîfin konusu cehennem, cehennem ateşi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ahmed b. Hanbel'de, Buhârî'de, Müslim'de, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Ahmed b. Hanbel'de, Buhârî'de, Müslim'de, Tirmizî'de mevcut olan bu hadîs-i şerîfte buyuruyor ki; Tirmizî'de mevcut olan bu hadîs-i şerîfte buyuruyor ki;

Nâruküm hâzihi. "Şu sizin ateşiniz ki..." Elletî yûkidu benû Âdem. "Âdemoğulları yakarlar." Nâruküm hâzihi. "Şu sizin ateşiniz ki..." Elletî yûkidu benû Âdem. "Âdemoğulları yakarlar."

Kibrit çakarlar, çırayla yakarlar, başka bir sebeple, bir çareyle bulurlar, yakarlar. Kibrit çakarlar, çırayla yakarlar, başka bir sebeple, bir çareyle bulurlar, yakarlar. "Âdemoğlu olan sizlerin yakmış olduğunuz şu ateşiniz var ya..." "Âdemoğlu olan sizlerin yakmış olduğunuz şu ateşiniz var ya..."

Cüz'ün min seb'îne cüz'en min nâri cehenneme. Cüz'ün min seb'îne cüz'en min nâri cehenneme. "Bu, cehennemin ateşinin 70 bölüğünden bir parçasıdır, yetmişte biridir." "Bu, cehennemin ateşinin 70 bölüğünden bir parçasıdır, yetmişte biridir."

Kîle: yâ Resûlallah, in kânet le-kâfiyeten? "Dediler ki;Kîle: yâ Resûlallah, in kânet le-kâfiyeten? "Dediler ki; 'Yâ Resûlallah, zaten bu ateş bile olsa insanı yakmaya kâfi.'" 'Yâ Resûlallah, zaten bu ateş bile olsa insanı yakmaya kâfi.'"

"Azaplandırmak için, yakmak için bu ateş bile kâfi..." Buyurdu ki; "Azaplandırmak için, yakmak için bu ateş bile kâfi..."

Buyurdu ki;

Fe-innehâ fuddilet aleyhâ bi-tis'atin ve sittîne cüz'en. Fe-innehâ fuddilet aleyhâ bi-tis'atin ve sittîne cüz'en. "Hayır, öyle ama Allah'ın azabı orada daha şiddetli olacak, insanlar daha şiddetli ateşle yanacak." "Hayır, öyle ama Allah'ın azabı orada daha şiddetli olacak, insanlar daha şiddetli ateşle yanacak."

"Onun şiddeti bu sizin ateşinizden 69 misli daha fazladır." "Onun şiddeti bu sizin ateşinizden 69 misli daha fazladır."

Küllühünne mislü harrihâ.Küllühünne mislü harrihâ. "Bu cüz'ün her birisi sizin bu ateşinizin harareti şeklinde olmak üzere..." "Bu cüz'ün her birisi sizin bu ateşinizin harareti şeklinde olmak üzere..."

Muhterem kardeşlerim! Eğer mü'min isek, ki mü'miniz, Muhterem kardeşlerim!

Eğer mü'min isek, ki mü'miniz,
hiç tereddüdümüz yoktur ki; âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihîhiç tereddüdümüz yoktur ki; âmentü billâhi ve melâiketihî ve kütübihî ve rusulihî ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî mina'llâhi teâlâve rusulihî ve'l-yevmi'l-âhiri ve bi'l-kaderi hayrihî ve şerrihî mina'llâhi teâlâ ve'l-ba'sü ba'de'l-mevti hakkun.ve'l-ba'sü ba'de'l-mevti hakkun. İnanmışız, doğrudur; cehennem var, cennet de var. İnanmışız, doğrudur; cehennem var, cennet de var.

Fakat nasıl oluyor da biz bu cehenneme karşı bu kadar pervâsız yaşayabiliyoruz? Fakat nasıl oluyor da biz bu cehenneme karşı bu kadar pervâsız yaşayabiliyoruz?

Bu akıl alacak bir şey değil. İbrahim b. Edhem hazretleri padişahlığı terk etmişti. Bu akıl alacak bir şey değil.

İbrahim b. Edhem hazretleri padişahlığı terk etmişti.
Belh şehrinin hükümdarıydı. Önünden 40 tane arkasından 40 tane altınlı, gümüşlü, Belh şehrinin hükümdarıydı. Önünden 40 tane arkasından 40 tane altınlı, gümüşlü, kalkanlı, müzeyyen elbiseli, zırhlı asker gidermiş.kalkanlı, müzeyyen elbiseli, zırhlı asker gidermiş. Tantanalı bir padişah iken padişahlığı terk etti.Tantanalı bir padişah iken padişahlığı terk etti. Dervişliği zamanında birisi ona misafir olmuş, geceleyin aynı odada yatmışlar.Dervişliği zamanında birisi ona misafir olmuş, geceleyin aynı odada yatmışlar. Gece arada bir uyanıp bakarmış misafir ki İbrahim b. Edhem hazretleri namaz kılıyor, Gece arada bir uyanıp bakarmış misafir ki İbrahim b. Edhem hazretleri namaz kılıyor, gözyaşı döküyor.gözyaşı döküyor. Yine uyurmuş. Biraz sonra yine bir uyanır bakarmış,Yine uyurmuş. Biraz sonra yine bir uyanır bakarmış, İbrahim b. Edhem hazretleri yine namazda, yine ağlamakta...İbrahim b. Edhem hazretleri yine namazda, yine ağlamakta... Yine uyurmuş, yine uyanırmış, yine öyle görürmüş.Yine uyurmuş, yine uyanırmış, yine öyle görürmüş. Sabaha kadar ne zaman uyandıysa, uykusu bölünüp de baktıysa Sabaha kadar ne zaman uyandıysa, uykusu bölünüp de baktıysa İbrahim b. Edhem hazretleri namaz kılıyor ve ağlıyor. İbrahim b. Edhem hazretleri namaz kılıyor ve ağlıyor. Sabahleyin demiş ki; "Yâ İbrahim, ben senin gecen gibi gece görmedim.Sabahleyin demiş ki;

"Yâ İbrahim, ben senin gecen gibi gece görmedim.
Nasıl bir gece geçirdin? Ben böyle bir gece görmedim. Nasıl bir gece geçirdin? Ben böyle bir gece görmedim. Hep gördüm ki namaz kılıyordun, hep gördüm ki ağlıyordun..." Hep gördüm ki namaz kılıyordun, hep gördüm ki ağlıyordun..."

Böyle bir şey olunca biz olsak güleriz;Böyle bir şey olunca biz olsak güleriz; "Bak, benim ibadet yaptığımı gördü, iyi insan olduğumu anladı.""Bak, benim ibadet yaptığımı gördü, iyi insan olduğumu anladı." Koltuklarımız kabarır, seviniriz, böbürleniriz. Çünkü insanoğlu böyledir.Koltuklarımız kabarır, seviniriz, böbürleniriz. Çünkü insanoğlu böyledir. Güzel bir şey yaptı mı başkasının görmesini ister, çirkin bir şey yaptı mı da saklamak ister.Güzel bir şey yaptı mı başkasının görmesini ister, çirkin bir şey yaptı mı da saklamak ister. Ama İbrahim b. Edhem hiç istifini bozmadan diyor ki; Ama İbrahim b. Edhem hiç istifini bozmadan diyor ki;

"Ben de senin gecen gibi gece görmedim. -O da yattı ya..."Ben de senin gecen gibi gece görmedim. -O da yattı ya... - İnsanın önüne cehennem ateşi gibi bir ateş yakılmış olur da o insan nasıl olur da- İnsanın önüne cehennem ateşi gibi bir ateş yakılmış olur da o insan nasıl olur da geceleyin uyur?" geceleyin uyur?"

Allahu Teâlâ hazretleri orada kahrı ile tecelli edecek. Orada azabın envâı var. Allahu Teâlâ hazretleri orada kahrı ile tecelli edecek. Orada azabın envâı var. Çeşitli hadîs-i şerîfler geldikçe okuyacağız.Çeşitli hadîs-i şerîfler geldikçe okuyacağız. Ama "Bir damla zakkum suyu şu dünyanın okyanuslarına damlasa hepsini acılaştırırdı."Ama "Bir damla zakkum suyu şu dünyanın okyanuslarına damlasa hepsini acılaştırırdı." diyor bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz.diyor bir hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz. Cehennem ehli onu yiyecekler, yani taamları o zakkum olacak. Cehennem ehli onu yiyecekler, yani taamları o zakkum olacak. Ama bir damlası damlasa burada bütün dünya denizlerini acı yapacak kadar keskin acısı olan bir şey. Ama bir damlası damlasa burada bütün dünya denizlerini acı yapacak kadar keskin acısı olan bir şey. Azabın her çeşidi var. Allahu Teâlâ hazretleri bize insaf versin, akıl versin, iz'an versin. Azabın her çeşidi var.

Allahu Teâlâ hazretleri bize insaf versin, akıl versin, iz'an versin.

Her yerde aklım erdiğince şunu söylüyorum: Allah bizi mahrum mu bıraktı? Her yerde aklım erdiğince şunu söylüyorum:

Allah bizi mahrum mu bıraktı?

Hâşâ sümme hâşâ! Sıhhat verdi, akıl verdi, iman verdi, evlat verdi, mal verdi, Hâşâ sümme hâşâ! Sıhhat verdi, akıl verdi, iman verdi, evlat verdi, mal verdi, meyve verdi, güzel bir memleket vermiş, nasip etmiş; her şeyimiz var. meyve verdi, güzel bir memleket vermiş, nasip etmiş; her şeyimiz var.

Helaller kâfi mi değil? Hâşâ sümme hâşâ!Helaller kâfi mi değil?

Hâşâ sümme hâşâ!
Helallerle insan meşgul olsa; elma helal, portakal helal, mandalina helal, baklava helal,Helallerle insan meşgul olsa; elma helal, portakal helal, mandalina helal, baklava helal, kaymak helal, et helal, süt helal, bal helal...kaymak helal, et helal, süt helal, bal helal... Arılar topluyor, biz el koyuyoruz; helal. Arılar bizim için çalışıyor.Arılar topluyor, biz el koyuyoruz; helal. Arılar bizim için çalışıyor. Meyve ağaçları bizim için çalışıyor. Hayvanlar bizim için otluyor. Meyve ağaçları bizim için çalışıyor. Hayvanlar bizim için otluyor. Ne insafsız insanlarız biz ki bu kadar helal varken üç tane beş tane kıyıda köşede Ne insafsız insanlarız biz ki bu kadar helal varken üç tane beş tane kıyıda köşede Allahu Teâlâ hazretleri "haram" demiş, "Şuna şuna şuna dokunmayın." ona gidiyoruz.Allahu Teâlâ hazretleri "haram" demiş, "Şuna şuna şuna dokunmayın." ona gidiyoruz. Ya içki içmesen kıyamet mi kopar? Faiz yemesen Allah seni aç açık mı bırakıyor? Ya içki içmesen kıyamet mi kopar? Faiz yemesen Allah seni aç açık mı bırakıyor? Harama bakmasan sana evindeki gül gibi hanımın yetmez mi? Harama bakmasan sana evindeki gül gibi hanımın yetmez mi?

"Benim hanımım yok hocam." Evlen. Peygamber Efendimiz teşvik ediyor. "Benim hanımım yok hocam."

Evlen. Peygamber Efendimiz teşvik ediyor.

Allah bizi helalleriyle perverde eylesin. O helalleriyle bizi haramlarından mahfuz eylesin,Allah bizi helalleriyle perverde eylesin. O helalleriyle bizi haramlarından mahfuz eylesin, müstağnî eylesin. Cennetinin şevkini içimize yerleştirsin.müstağnî eylesin. Cennetinin şevkini içimize yerleştirsin. Cehenneminin korkusunu içimize yerleştirsin. Kalbimize insaf versin. Cehenneminin korkusunu içimize yerleştirsin. Kalbimize insaf versin. Aklımıza şuur versin. Şu hayatta aklımız başımızda bize yâr ikenAklımıza şuur versin. Şu hayatta aklımız başımızda bize yâr iken şu cehennemden kurtulmanın çarelerini arayıp bulmayı nasip etsin, şu cehennemden kurtulmanın çarelerini arayıp bulmayı nasip etsin, onun için çalışmayı nasip etsin. Şu "cennet" denilen nimetlerin en güzellerinin toplandığı, onun için çalışmayı nasip etsin. Şu "cennet" denilen nimetlerin en güzellerinin toplandığı, gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, insanların hatırlarına hayallerine sığmayacak kadar gözlerin görmediği, kulakların işitmediği, insanların hatırlarına hayallerine sığmayacak kadar güzelliklerin mevcut olduğu Allah'ın nimetler yurdunu kaçırmamayı nasip etsin. güzelliklerin mevcut olduğu Allah'ın nimetler yurdunu kaçırmamayı nasip etsin.

O kaçırılacak bir şey mi? O cennet kaçırılır mı?O kaçırılacak bir şey mi? O cennet kaçırılır mı? Bu cehennemden kaçınmak için insan duyduktan sonra çalışmaz mı? Bu cehennemden kaçınmak için insan duyduktan sonra çalışmaz mı?

Allahu Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman -burada aylar önce hadîs-i şerîfte geçmişti- Allahu Teâlâ hazretleri cenneti yarattığı zaman -burada aylar önce hadîs-i şerîfte geçmişti- Cebrail aleyhisselâm'a dedi ki; Cebrail aleyhisselâm'a dedi ki;

"Yâ Cebrail, cennet yarattım, git bak." Cebrail aleyhisselam gitti, geldi. "Yâ Cebrail, cennet yarattım, git bak."

Cebrail aleyhisselam gitti, geldi.

"Nasıl buldun cennetimi?" "Yâ Rabbi! Öyle güzel bir yer ki "Nasıl buldun cennetimi?"

"Yâ Rabbi! Öyle güzel bir yer ki
benim kanaatime göre kim bunu duyarsa mutlaka burayı kazanmak için çalışır, buraya gelir.benim kanaatime göre kim bunu duyarsa mutlaka burayı kazanmak için çalışır, buraya gelir. Çok güzel!" Onun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri cennetin etrafını Çok güzel!"

Onun üzerine Allahu Teâlâ hazretleri cennetin etrafını
nefse nâhoş gelecek şeylerle çevreledi, kapattırdı.nefse nâhoş gelecek şeylerle çevreledi, kapattırdı. Nefse hoş gelmeyecek zor gelecek şeylerle etrafını çepeçevre çevrelettirdi. Nefse hoş gelmeyecek zor gelecek şeylerle etrafını çepeçevre çevrelettirdi.

"Git bir daha bak." Cebrail aleyhisselam gitti, geldi. "Git bir daha bak."

Cebrail aleyhisselam gitti, geldi.

"Yâ Rabbi! Korkarım ki nefse hoş gelmeyen şeyler olduğundan kimse bu cennete gidemez." "Yâ Rabbi! Korkarım ki nefse hoş gelmeyen şeyler olduğundan kimse bu cennete gidemez."

Etrafında nefse hoş gelmeyen şeyler var. Cehennemi yarattı. Etrafında nefse hoş gelmeyen şeyler var.

Cehennemi yarattı.

"Git cehenneme bak, cehennem yarattım yâ Cebrail." Gitti, baktı geldi. "Git cehenneme bak, cehennem yarattım yâ Cebrail."

Gitti, baktı geldi.

"Nasıl buldun?" "Yâ Rabbi! Öyle kötü bir azap diyarı ki, öyle korkunç ki"Nasıl buldun?"

"Yâ Rabbi! Öyle kötü bir azap diyarı ki, öyle korkunç ki
bunu duyan insanlar buraya girmemek için ne yapar yapar,bunu duyan insanlar buraya girmemek için ne yapar yapar, uğraşır, kaçar, çaresini bulur, buraya girmez." uğraşır, kaçar, çaresini bulur, buraya girmez."

Cehennemin etrafını da Allahu Teâlâ hazretleri şehevât ile doldurdu,Cehennemin etrafını da Allahu Teâlâ hazretleri şehevât ile doldurdu, yani nefse tatlı, hoş, lezzetli, sevimli gelenyani nefse tatlı, hoş, lezzetli, sevimli gelen şeylerle doldurdu, etrafını çepeçevre çevreledi. şeylerle doldurdu, etrafını çepeçevre çevreledi.

"Git bir daha bak!" Cebrail aleyhisselam gitti, geldi. Dedi ki; "Git bir daha bak!"

Cebrail aleyhisselam gitti, geldi. Dedi ki;

"Yâ Rabbi! Bu insancıklar bu şehvetleri görünce korkarım hepsi bu cehenneme düşerler." "Yâ Rabbi! Bu insancıklar bu şehvetleri görünce korkarım hepsi bu cehenneme düşerler."

Cennetin etrafı nefse zor gelen şeylerle doludur, yolunda onlar vardır; onları aşıp geçeceksin. Cennetin etrafı nefse zor gelen şeylerle doludur, yolunda onlar vardır; onları aşıp geçeceksin. Ezeceksin, aşacaksın, cennete öyle gideceksin. Ezeceksin, aşacaksın, cennete öyle gideceksin. Cehennemin yolunda da tuzaklar, şehvetler, zevkler, lezzetler vardır;Cehennemin yolunda da tuzaklar, şehvetler, zevkler, lezzetler vardır; ama onlara takılırsan cehenneme yuvarlanırsın.ama onlara takılırsan cehenneme yuvarlanırsın. Onlara heves edersen elini uzatırken cehennemin katranlarının içine,Onlara heves edersen elini uzatırken cehennemin katranlarının içine, gayyâlarının içine insan düşüverir. gayyâlarının içine insan düşüverir. Onun için, aklını başına toplayacaksın. Onun için, aklını başına toplayacaksın. Bu dünya imtihan dünyası, buraya biz boşu boşuna gönderilmedik. Bu dünya imtihan dünyası, buraya biz boşu boşuna gönderilmedik.

E fe-hasibtüm ennemâ halaknâküm abesen ve enneküm ileynâ lâ turceûn? E fe-hasibtüm ennemâ halaknâküm abesen ve enneküm ileynâ lâ turceûn? "Siz sandınız mı ki Biz sizi abes yere yarattık? Bize dönmeyeceksiniz mi sandınız?!" "Siz sandınız mı ki Biz sizi abes yere yarattık? Bize dönmeyeceksiniz mi sandınız?!"

Muvakkaten, hangi insan kalmış? Hangisi var ki peygamberlerden, salihlerden, velîlerden, Muvakkaten, hangi insan kalmış? Hangisi var ki peygamberlerden, salihlerden, velîlerden, hükümdarlardan, komutanlardan, pehlivanlardan, kuvvetlilerden hangisi var ki kalmış? hükümdarlardan, komutanlardan, pehlivanlardan, kuvvetlilerden hangisi var ki kalmış? Hızır aleyhisselam ile İsa aleyhisselâm'ın hâli müstesna, kim kalmış? Hızır aleyhisselam ile İsa aleyhisselâm'ın hâli müstesna, kim kalmış?

Hepsi geldi, hepsi geçti. O ölüm o pehlivanların pazularını büktü.Hepsi geldi, hepsi geçti. O ölüm o pehlivanların pazularını büktü. O sırtı yere gelmeyen insanların sırtını yere getirdi.O sırtı yere gelmeyen insanların sırtını yere getirdi. O padişahların başlarından o taçları yerlere düşürdü.O padişahların başlarından o taçları yerlere düşürdü. O yellere hükmeden, cinlere inslere hükmeden Süleyman aleyhisselam da öldü.O yellere hükmeden, cinlere inslere hükmeden Süleyman aleyhisselam da öldü. O seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhi rîn olan Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ hazretleri de göçtü.O seyyidü'l-evvelîn ve'l-âhi rîn olan Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ hazretleri de göçtü. Biz mi kalacağız? Necâ evvelü hâzihi'l-ümmeti bi'l-yakîni ve'z-zühdi veBiz mi kalacağız?

Necâ evvelü hâzihi'l-ümmeti bi'l-yakîni ve'z-zühdi ve
yehlikü âhiru hâzihi'l-ümmeti bi'l-buhli ve'l-emeli. yehlikü âhiru hâzihi'l-ümmeti bi'l-buhli ve'l-emeli.

Bu hadîs-i şerîfi Peygamber Efendimiz'den Hatîb-i Bağdâdî nakletmiş,Bu hadîs-i şerîfi Peygamber Efendimiz'den Hatîb-i Bağdâdî nakletmiş, İbn Ebi'd-dünyâ kitabında nakletmiş. İbn Ebi'd-dünyâ kitabında nakletmiş.

Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

"Bu ümmetin evveli yakîn ve zühd sayesinde kurtuldu. "Bu ümmetin evveli yakîn ve zühd sayesinde kurtuldu. Bu ümmetin sonu da cimrilik ve emel ile helâk olacak." Yakîn ne demek? Bu ümmetin sonu da cimrilik ve emel ile helâk olacak."

Yakîn ne demek?

Türkçe'de bir yakın var. "Filanca köye gitmek istiyorum." Türkçe'de bir yakın var. "Filanca köye gitmek istiyorum." "Yakın yakın, on dakika yürürsen varırsın." Bu yakın başka, "uzak değil" mânasında. "Yakın yakın, on dakika yürürsen varırsın." Bu yakın başka, "uzak değil" mânasında. Bir de Arapça yakîn diye bir kelime var ki "içinde şek bulunmayan, tereddüt bulunmayan,Bir de Arapça yakîn diye bir kelime var ki "içinde şek bulunmayan, tereddüt bulunmayan, pırıl pırıl, sapasağlam, temiz, sâfî inanç" demek. pırıl pırıl, sapasağlam, temiz, sâfî inanç" demek. Hiç tereddüt yok; yakîn. "Benim Allah'ın varlığına kalbimde yakînim var. Hiç tereddüt yok; yakîn.

"Benim Allah'ın varlığına kalbimde yakînim var.
Yani Allah'ın varlığında ufacık bir tereddüdüm bile yok, en katî şekilde biliyorum." Yani Allah'ın varlığında ufacık bir tereddüdüm bile yok, en katî şekilde biliyorum."

"Benim âhiretin varlığına yakînim var. Yani içimde hiç şeksiz şüphesiz bir iman var." "Benim âhiretin varlığına yakînim var. Yani içimde hiç şeksiz şüphesiz bir iman var."

"Benim o arkadaşın bu işte suçsuz olduğuna yakînim var. "Benim o arkadaşın bu işte suçsuz olduğuna yakînim var. Yani çok iyi biliyorum ki o bu işi yapmaz." Yani çok iyi biliyorum ki o bu işi yapmaz."

"Yakînen biliyorum ki şu adam şöyle yaptı, şöyle yaptı, şöyle yaptı..." "Yakînen biliyorum ki şu adam şöyle yaptı, şöyle yaptı, şöyle yaptı..."

Yapar veya yapmaz, "çok iyi biliyorum ki" demek. Yapar veya yapmaz, "çok iyi biliyorum ki" demek.

Yakîn, yani şek olmayan, içinde tereddüt olmayan katî inanç. Yakîn, yani şek olmayan, içinde tereddüt olmayan katî inanç.

Bu ümmetin evveli bu sıfat ile kurtuldu. Bu ümmetin evveli bu sıfat ile kurtuldu. İmanları o kadar pak idi ki, o kadar temiz idi ki, o kadar candan idi ki... İmanları o kadar pak idi ki, o kadar temiz idi ki, o kadar candan idi ki... Hz. Ali Efendimiz diyor ki, -babası ölmüş de- "Yâ Resûlallah,Hz. Ali Efendimiz diyor ki, -babası ölmüş de- "Yâ Resûlallah, o ihtiyar münkir öldü." diyor, babası için. İnanmadı ya... o ihtiyar münkir öldü." diyor, babası için. İnanmadı ya...

Babalarından geçmişler, evlatlarından geçmişler, kardeşlerinden geçmişler, Babalarından geçmişler, evlatlarından geçmişler, kardeşlerinden geçmişler, Resûlullah'a öyle bağlanmışlar. Resûlullah'a öyle bağlanmışlar.

Uhud harbinde bir kadıncağızın -ismini hep ezbere hatırımızda tutmamız lazım- oğlu ölüyor,Uhud harbinde bir kadıncağızın -ismini hep ezbere hatırımızda tutmamız lazım- oğlu ölüyor, kocası ölüyor, babası ölüyor, harpte şehit oluyor. kocası ölüyor, babası ölüyor, harpte şehit oluyor. Haber veriyorlar. Ordu yaralı, yorgun, argın, düşmanla çarpışmışlar,Haber veriyorlar. Ordu yaralı, yorgun, argın, düşmanla çarpışmışlar, Medine'ye dönüyorlar. Medine'ye dönüyorlar. Kadınlar da yollara düşmüşler; "Bizimkiler ne oldu acaba?Kadınlar da yollara düşmüşler; "Bizimkiler ne oldu acaba? Hangisi sağ, hangisi [şehit?]" diye... Buna bildiriyorlar ki oğlu ölmüş, kocası ölmüş, babası ölmüş.Hangisi sağ, hangisi [şehit?]" diye... Buna bildiriyorlar ki oğlu ölmüş, kocası ölmüş, babası ölmüş. Diyor ki; "Muhammed nasıl? Peygamber Efendimiz nasıl?" Diyor ki;

"Muhammed nasıl? Peygamber Efendimiz nasıl?"

Diyorlar ki; Bi-hayrin elhamdülillah. "Hayırda, yani ona bir şey yok." Diyorlar ki;

Bi-hayrin elhamdülillah. "Hayırda, yani ona bir şey yok."

"Eh, o sağ olduktan sonra her musibet bana kolaydır." diyor. "Eh, o sağ olduktan sonra her musibet bana kolaydır." diyor.

Kocası ölmüş, oğlu ölmüş, babası ölmüş, "Resûlullah sağ ya, yeter bana!" demek istiyor. Kocası ölmüş, oğlu ölmüş, babası ölmüş, "Resûlullah sağ ya, yeter bana!" demek istiyor.

Öyle iman, öyle yakîn üzere idiler. Ve'z-zühdi. Dünyaya metelik vermezlerdi. Öyle iman, öyle yakîn üzere idiler.

Ve'z-zühdi. Dünyaya metelik vermezlerdi.
Dünya malıymış, dünya mevkisiymiş, makamıymış, mertebesiymiş, aldırmazlardı.Dünya malıymış, dünya mevkisiymiş, makamıymış, mertebesiymiş, aldırmazlardı. Peygamberimiz'in has sahabesinden nice kimseler fethedilen yerlere sonradan vali oldu. Peygamberimiz'in has sahabesinden nice kimseler fethedilen yerlere sonradan vali oldu. Dediler ki; "Efendim, vilayet konağı şurası, buyur burada otur." Dediler ki;

"Efendim, vilayet konağı şurası, buyur burada otur."

"Ben öyle yerde oturmam. Bana küçük bir kulübe bulun, bana burası yeter." dedi. "Ben öyle yerde oturmam. Bana küçük bir kulübe bulun, bana burası yeter." dedi.

Üstündeki kıyafeti bile değiştirmedi. Hatta öyleleri var ki şehrin valisi olmuş amaÜstündeki kıyafeti bile değiştirmedi. Hatta öyleleri var ki şehrin valisi olmuş ama kıyafetinde hiç valilik saltanatı vesairesi yok.kıyafetinde hiç valilik saltanatı vesairesi yok. Tüccarın birisi kenara mal indirmiş, birisine taşıtacak, etrafa bakıyor, Tüccarın birisi kenara mal indirmiş, birisine taşıtacak, etrafa bakıyor, köşede bir hırpânî kılıklı adam var.köşede bir hırpânî kılıklı adam var. "Gel buraya!" diyor, geliyor. "Yüklen şu çuvalı!" diyor. "Gel buraya!" diyor, geliyor. "Yüklen şu çuvalı!" diyor. Parası var ya cebinde, zengin ya adam, ağa ya; her istediğini yaptırır.Parası var ya cebinde, zengin ya adam, ağa ya; her istediğini yaptırır. "Al şunu!" Adam sırtına alıyor, götürüyor."Al şunu!" Adam sırtına alıyor, götürüyor. Yolda geçenler; "es-Selâmu aleyküm yâ emîre'l-mü'minîn, Yolda geçenler; "es-Selâmu aleyküm yâ emîre'l-mü'minîn, es-selâmu aleyküm yâ emîre'l-mü'minîn..." diyor.es-selâmu aleyküm yâ emîre'l-mü'minîn..." diyor. Hem hayretle bakıyorlar, zenginin birisi göbeğini kasmış dimdik gidiyor,Hem hayretle bakıyorlar, zenginin birisi göbeğini kasmış dimdik gidiyor, vali de çuvalın altında 'ıh ıh' taşıyor.vali de çuvalın altında 'ıh ıh' taşıyor. "Ey mü'minlerin emiri, sana selam olsun." diyene aleyküm selam diyor. "Ey mü'minlerin emiri, sana selam olsun." diyene aleyküm selam diyor. Bir iki, "Allah Allah... Bizim hamal vali mi ne?" Bir iki, "Allah Allah... Bizim hamal vali mi ne?"

"Efendim afedersiniz, kusura bakmayın, ben bilemedim, hata ettim, hemen indirin." "Efendim afedersiniz, kusura bakmayın, ben bilemedim, hata ettim, hemen indirin."

"Yok, nereye taşıyacaksan oraya kadar taşıyayım." diyor, taşıyor."Yok, nereye taşıyacaksan oraya kadar taşıyayım." diyor, taşıyor. Sırtından indirmiyor. Öyle yaşadılar. Bu nedir? Sırtından indirmiyor.

Öyle yaşadılar.

Bu nedir?

Bu zühttür, yani dünyaya aldırmamak, dünyaya metelik vermemek. Bu zühttür, yani dünyaya aldırmamak, dünyaya metelik vermemek.

"Hocam biz duyuyoruz ki sahabeden bazıları zenginmiş." "Hocam biz duyuyoruz ki sahabeden bazıları zenginmiş."

Zühd, "fakir olmak" demek değil. Zühd, "dünyaya metelik vermemek, dünyaya aldırmamak,Zühd, "fakir olmak" demek değil. Zühd, "dünyaya metelik vermemek, dünyaya aldırmamak, dünyayı hedef yapmamak" demek. dünyayı hedef yapmamak" demek.

Ebû Bekr-i Sıddık Efendimiz'in müslüman olduğu zaman 90 bin dinarı vardı. Ebû Bekr-i Sıddık Efendimiz'in müslüman olduğu zaman 90 bin dinarı vardı. Zengindi tabii, ağaydı, ağaların ağasıydı, çok zengindi.Zengindi tabii, ağaydı, ağaların ağasıydı, çok zengindi. Ama hepsini Resûlullah'ın emrine tahsis etti. Ama hepsini Resûlullah'ın emrine tahsis etti.

"Ne istersen yap yâ Resûlallah. İşte ailem, işte malım, işte canım!"Ne istersen yap yâ Resûlallah. İşte ailem, işte malım, işte canım! Ne istersen buyur ya Resûlallah!" Ne istersen buyur ya Resûlallah!"

Ne derlerdi Peygamber Efendimiz'e? Fidâke ebî ve ümmî yâ Resûlallah!Ne derlerdi Peygamber Efendimiz'e?

Fidâke ebî ve ümmî yâ Resûlallah!
"Anamız babamız sana feda olsun ey Allah'ın Resûlü, şu şöyle mi, bu böyle mi?..""Anamız babamız sana feda olsun ey Allah'ın Resûlü, şu şöyle mi, bu böyle mi?.." Konuşurken böyle konuşurlardı. Konuşurken böyle konuşurlardı.

Peygamber Efendimiz'in önüne ganimetten bir yığın para getiriyorlar. Peygamber Efendimiz'in önüne ganimetten bir yığın para getiriyorlar. Bir yaygı yaydırıyor, parayı yığıyor. Gelene veriyor, gidene veriyor, Bir yaygı yaydırıyor, parayı yığıyor. Gelene veriyor, gidene veriyor, gelene veriyor, gidene veriyor, o para yığını tükeniyor. gelene veriyor, gidene veriyor, o para yığını tükeniyor. Miktarını şu anda söyleyemeyeceğim kadar çok bir para... Yığın yapmışlar. Miktarını şu anda söyleyemeyeceğim kadar çok bir para... Yığın yapmışlar. Altın para veya gümüş para... Buğday yığını gibi yığılmış.Altın para veya gümüş para... Buğday yığını gibi yığılmış. Bir gün içinde gelene gidene vermiş. Bu işte dünyaya metelik vermemek, dünyaya aldırmamak. Bir gün içinde gelene gidene vermiş. Bu işte dünyaya metelik vermemek, dünyaya aldırmamak.

Biz ne yapıyoruz? Biz de dünyalık için ne kardeşlik, Biz ne yapıyoruz?

Biz de dünyalık için ne kardeşlik,
ne dostluk, ne komşuluk, ne arkadaşlık, ne ahbaplık, ne vefa, ne sadâkat, ne dürüstlük... ne dostluk, ne komşuluk, ne arkadaşlık, ne ahbaplık, ne vefa, ne sadâkat, ne dürüstlük... Dünya metâı için adam ne yapacağını şaşırıyor.Dünya metâı için adam ne yapacağını şaşırıyor. Ya yiyeceğin kadar var ya paran, bu ne? Allah gözünü doyursun! Ya yiyeceğin kadar var ya paran, bu ne?

Allah gözünü doyursun!

Doymaz ki... Lev kâne li'bni Âdeme vâdiyâni min zehebin lebteğâ ileyhi sâliseten. Doymaz ki...

Lev kâne li'bni Âdeme vâdiyâni min zehebin lebteğâ ileyhi sâliseten.

Benî Âdem'in iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünün peşine düşer." Benî Âdem'in iki vadi dolusu altını olsa üçüncüsünün peşine düşer."

Üçüncüsünü almaya çalışır. Gözü doymaz, dolmaz. Üçüncüsünü almaya çalışır. Gözü doymaz, dolmaz.

Gözünü ne doldurur? Toprak doldurur. Gözünü ne doldurur?

Toprak doldurur.

Onlar dünyanın fâniliğini bildiler, Allah yolunda cihada gittiler. Onlar dünyanın fâniliğini bildiler, Allah yolunda cihada gittiler.

Şu bizim beldemizin medâr-ı iftihârı Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri yaşlı bir kimse idi.Şu bizim beldemizin medâr-ı iftihârı Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri yaşlı bir kimse idi. Kur'ân-ı Kerîm'i açtı, okuyordu, okurken karşısına cihadı emreden bir âyet-i kerîme geldi,Kur'ân-ı Kerîm'i açtı, okuyordu, okurken karşısına cihadı emreden bir âyet-i kerîme geldi, bıraktı Kur'ân-ı Kerîm'i, dedi ki; bıraktı Kur'ân-ı Kerîm'i, dedi ki;

"Bana zırhımı, kılıcımı getirin." Dediler ki; "Bana zırhımı, kılıcımı getirin."

Dediler ki;

"Dede sen yaşlandın. Sen burada otur, biz senin yerine cihat ederiz, sen zaten vazifeni yaptın." "Dede sen yaşlandın. Sen burada otur, biz senin yerine cihat ederiz, sen zaten vazifeni yaptın."

"Yok, burada ihtiyarlar müstesna değil, hitap hepsine..." "Yok, burada ihtiyarlar müstesna değil, hitap hepsine..."

"Ey iman edenler!" Câhidû. "Cihat edin." diye hepsine emir var, diye "Ey iman edenler!" Câhidû. "Cihat edin." diye hepsine emir var, diye kılıcını kalkanını aldı, ihtiyar hâliyle geldi. kılıcını kalkanını aldı, ihtiyar hâliyle geldi. Kolay mı buraya kadar gelmesi? Kolay mı buraya kadar gelmesi?

Medine-i Münevvere'den buraya kadar o ihtiyar hâlinde cihat için geldi.Medine-i Münevvere'den buraya kadar o ihtiyar hâlinde cihat için geldi. Allah'ın dinini yaymak için geldi. Allah'ın dinini yaymak için geldi.

Ama burada, surların öbür tarafında düşmanla çarpışırken surların beri tarafına düşman çekildi. Ama burada, surların öbür tarafında düşmanla çarpışırken surların beri tarafına düşman çekildi. Arada su hendeği var, su hendeğini geçemiyorlar.Arada su hendeği var, su hendeğini geçemiyorlar. Düşmanın kalesine o zamanki imkânlarla tırmanamıyorlar. Düşmanın kalesine o zamanki imkânlarla tırmanamıyorlar. Beklerken, muhasara ederken, çarpışırken vefat etti, âhirete göçtü. Beklerken, muhasara ederken, çarpışırken vefat etti, âhirete göçtü. Âhirete göçerken dedi ki; "Kardeşlerim düşmana hücum ederken benim tabutumu da alsınlar.Âhirete göçerken dedi ki;

"Kardeşlerim düşmana hücum ederken benim tabutumu da alsınlar.
Çarpışa çarpışa sura ne kadar yakın gelebilirlerse orada mezarı kazsınlar, gömsünler." Çarpışa çarpışa sura ne kadar yakın gelebilirlerse orada mezarı kazsınlar, gömsünler."

Araplar'dan bir tanesi buraya misafir olarak gelmişti, götürdük.Araplar'dan bir tanesi buraya misafir olarak gelmişti, götürdük. O bu menkabeyi biliyor da bana diyor ki; O bu menkabeyi biliyor da bana diyor ki;

"Hocam, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri, "Hocam, Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri, Peygamber Efendimiz'i Medine'de kendisine misafir etmiş olan,Peygamber Efendimiz'i Medine'de kendisine misafir etmiş olan, - Peygamber Efendimiz'in akrabası da olur -- Peygamber Efendimiz'in akrabası da olur - hem hayatta mücahitti, hem de vefatından sonra mücahitti.hem hayatta mücahitti, hem de vefatından sonra mücahitti. Çünkü onun vasiyeti üzerine tabutunu aldılar, düşmanla çarpışa çarpışa surlara yaklaştılar,Çünkü onun vasiyeti üzerine tabutunu aldılar, düşmanla çarpışa çarpışa surlara yaklaştılar, gömdüler, karanlıkta kapattılar.gömdüler, karanlıkta kapattılar. Tabii düşman ne olduğunu anlayamadı, çarpışmadan sonra geldiler. Tabii düşman ne olduğunu anlayamadı, çarpışmadan sonra geldiler.

Sonra ne oldu? İstanbul fethedildiği zaman... Sonra ne oldu?

İstanbul fethedildiği zaman...
Tarih kitapları yazıyor; "Peygamber Efendimiz'in mihmandârı Tarih kitapları yazıyor; "Peygamber Efendimiz'in mihmandârı Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri İstanbul'u fethederken vefat eylemiş de Ebû Eyyûb el-Ensârî hazretleri İstanbul'u fethederken vefat eylemiş de sura yakın bir yerde gömülmüş."sura yakın bir yerde gömülmüş." Fatih, hocası meşâyih-i kirâmdan Akşemseddin hazretlerine dedi ki; Fatih, hocası meşâyih-i kirâmdan Akşemseddin hazretlerine dedi ki;

"Hocam, acaba bunun kabri nerede ola ki? Yeri belli değil, nerededir?" "Hocam, acaba bunun kabri nerede ola ki? Yeri belli değil, nerededir?"

"Şurasıdır evlâdım." dedi, Akşemseddin hazretleri yer gösterdi. "Şurasıdır evlâdım." dedi, Akşemseddin hazretleri yer gösterdi.

Oraya bir işaret koydular. Toprak, bir şey yok. "Şurasıdır evlâdım." dedi, yürüdü. Oraya bir işaret koydular. Toprak, bir şey yok. "Şurasıdır evlâdım." dedi, yürüdü. İşaret koydular. Fatih Sultan Mehmed hocasını meşgul ederken, İşaret koydular. Fatih Sultan Mehmed hocasını meşgul ederken, başka bir şeyle oyalarken mızrağın yerini aldı, değiştirdi, hocasını dolaştırdı. başka bir şeyle oyalarken mızrağın yerini aldı, değiştirdi, hocasını dolaştırdı.

"Hocam, yeri neresi, bir daha göster." dedi. "Hocam, yeri neresi, bir daha göster." dedi.

Akşemseddin hazretleri mızrağı, işareti başka yere saplattırdı.Akşemseddin hazretleri mızrağı, işareti başka yere saplattırdı. O saplanan yere "Demin buraya saplattırdım." demedi. O saplanan yere "Demin buraya saplattırdım." demedi. Eski yerine geldi. "İşte burası evlâdım." dedi, tekrar. Eski yerine geldi.

"İşte burası evlâdım." dedi, tekrar.

Fatih Sultan Mehmed akıllı insan. Birkaç defa denedi.Fatih Sultan Mehmed akıllı insan. Birkaç defa denedi. O zaman orayı kazdılar. Kazınca kabri çıktı. Bu nasıl olur? O zaman orayı kazdılar. Kazınca kabri çıktı.

Bu nasıl olur?

Sen de Allah'a güzel kul olursan anlarsın. Ama olmazsan o zaman inkâr eder durursun. Sen de Allah'a güzel kul olursan anlarsın. Ama olmazsan o zaman inkâr eder durursun.

Bu ümmetin evveli şeksiz imanıyla, dünyaya metelik vermemesiyle, Bu ümmetin evveli şeksiz imanıyla, dünyaya metelik vermemesiyle, zühdüyle necat buldu, kurtuldu. zühdüyle necat buldu, kurtuldu.

Âhiri nasıl helâk olacak? Âhiri de cimrilikten helâk olacak. Eli sımsıkı... Âhiri nasıl helâk olacak?

Âhiri de cimrilikten helâk olacak. Eli sımsıkı...

Bizim Antep'te bir dostumuz vardı, Allah razı olsun, emekli hâkim.Bizim Antep'te bir dostumuz vardı, Allah razı olsun, emekli hâkim. "Hocam, bir rüya gördüm..." diyor. Başkasına da anlatmış."Hocam, bir rüya gördüm..." diyor. Başkasına da anlatmış. Şaka yapıyor, rüya filan gördüğü yok. "Rüyada bir çelimsiz adam çıktı ortaya, elini uzattı. Şaka yapıyor, rüya filan gördüğü yok. "Rüyada bir çelimsiz adam çıktı ortaya, elini uzattı. 'Bu benim yumruğumu kim açabilir?' dedi." diyor. 'Bu benim yumruğumu kim açabilir?' dedi." diyor. Çelimsiz bir adam, yumruğunu sıkmış. "Rüyamda bir pehlivan adam geldi, koca Yusufmuş. Çelimsiz bir adam, yumruğunu sıkmış. "Rüyamda bir pehlivan adam geldi, koca Yusufmuş. 'Tamam' dedim, bu çelimsiz adam, bu da Koca Yusuf, bu yumruğu açar.'Tamam' dedim, bu çelimsiz adam, bu da Koca Yusuf, bu yumruğu açar. Koca Yusuf sarıldı, parmaklarını geçirdi, uğraştı, didindi, açamadı. Koca Yusuf sarıldı, parmaklarını geçirdi, uğraştı, didindi, açamadı. Terledi, mahçup oldu, kenara gitti. Çolak Molla geldi, -anlaşılan güreşçilerin hepsini biliyor-Terledi, mahçup oldu, kenara gitti. Çolak Molla geldi, -anlaşılan güreşçilerin hepsini biliyor- o geldi olmadı, bu geldi olmadı..." diyor. o geldi olmadı, bu geldi olmadı..." diyor. Eski tarihin pehlivanlarına geçiyor. "Şu geldi yapamadı, bu geldi yapamadı..." Eski tarihin pehlivanlarına geçiyor. "Şu geldi yapamadı, bu geldi yapamadı..." Araplar'ın meşhur Amr b. Ma'dikerîb'i var; kılıcı şu kadar uzunmuş,Araplar'ın meşhur Amr b. Ma'dikerîb'i var; kılıcı şu kadar uzunmuş, vücudu şu kadar cüsseliymiş, şöyle pehlivanmış filan..."vücudu şu kadar cüsseliymiş, şöyle pehlivanmış filan..." O geldi kuşağıyla, o da uğraştı didindi, mahçup oldu, o da açamadı.O geldi kuşağıyla, o da uğraştı didindi, mahçup oldu, o da açamadı. Yunanlılar'ın Herkül dedikleri herif geldi, o da pazusu, boyu posu [ile] o da uğraştı, açamadı..." Yunanlılar'ın Herkül dedikleri herif geldi, o da pazusu, boyu posu [ile] o da uğraştı, açamadı..."

"Acaba hocam, bu adam kim?" diyor. Hem çelimsiz hem de yumruğu bir türlü açılmıyor. "Acaba hocam, bu adam kim?" diyor.

Hem çelimsiz hem de yumruğu bir türlü açılmıyor.

Ama tatlı tatlı 10-15 dakika anlatıyor, insan merakla [dinliyor.]Ama tatlı tatlı 10-15 dakika anlatıyor, insan merakla [dinliyor.] Hem de cazgırın güreşi anlattığı gibi öyle güzel anlatıyor. "Kimmiş?" dedik. Hem de cazgırın güreşi anlattığı gibi öyle güzel anlatıyor.

"Kimmiş?" dedik.

"Müslüman zengini hocam, müslüman zengini!" diyor. "Müslüman zengini hocam, müslüman zengini!" diyor.

Yani, "Müslüman zenginin eli açılmıyor." diyor. Yani, "Müslüman zenginin eli açılmıyor." diyor.

Tabii biz o kanaatte değiliz. Allah razı olsun, bizim şu camimiz yan tarafı kümeslik idi, Tabii biz o kanaatte değiliz. Allah razı olsun, bizim şu camimiz yan tarafı kümeslik idi, minarenin yan tarafı pırıl pırıl cami oldu.minarenin yan tarafı pırıl pırıl cami oldu. Arka tarafı odalar idi, açıldı, pırıl pırıl [oldu.]Arka tarafı odalar idi, açıldı, pırıl pırıl [oldu.] Şimdi caminin avlusundan aşağıya yol yapılıyor,Şimdi caminin avlusundan aşağıya yol yapılıyor, yemek yenilen yere kolay [giriş-çıkış] yapsınlar diye... yemek yenilen yere kolay [giriş-çıkış] yapsınlar diye... Benim âcizâne kanaatim; doğru olduğuna,Benim âcizâne kanaatim; doğru olduğuna, yenilip çar çur edilmediğine inandığı zaman bizim zenginimiz parayı verir.yenilip çar çur edilmediğine inandığı zaman bizim zenginimiz parayı verir. Ben öyle cimri olduğu kanaatinde değilim. Ama Ben öyle cimri olduğu kanaatinde değilim. Ama -bizim kardeşlerimizi tenzih ederim- ekseriyet bakılırsa hak yolda cimri... -bizim kardeşlerimizi tenzih ederim- ekseriyet bakılırsa hak yolda cimri...

Muhterem kardeşlerim! Şimdi kanun müsait. Muhterem kardeşlerim!

Şimdi kanun müsait.
Eğer paran varsa bir üniversite kurabilirsin. Müsait.Eğer paran varsa bir üniversite kurabilirsin. Müsait. Devlet kendisi üniversiteleri yapmak, işletmek çok büyük masraf olduğu için,Devlet kendisi üniversiteleri yapmak, işletmek çok büyük masraf olduğu için, öğrenciler de kapılara yığıldığından; öğrenciler de kapılara yığıldığından; "Özel üniversite kurabilirsiniz, özel kolej kurabilirsiniz." diye müsaade etmiş."Özel üniversite kurabilirsiniz, özel kolej kurabilirsiniz." diye müsaade etmiş. Benim tanıdığım 30-40-50-70-100 tane profesör var. Para olsa üniversiteyi kuracağım.Benim tanıdığım 30-40-50-70-100 tane profesör var. Para olsa üniversiteyi kuracağım. Para olsa şu işi yapacağım. Bir güzel neşriyat yapılabilir. Para olsa şu işi yapacağım. Bir güzel neşriyat yapılabilir. Kitaplar, gazeteler, mecmualar vesaireler, her şey paraya bakıyor.Kitaplar, gazeteler, mecmualar vesaireler, her şey paraya bakıyor. Ama ekseriya bakıyorsun ki para vermiyorlar. Ama ekseriya bakıyorsun ki para vermiyorlar.

Bizim Ankara'da bir camimiz vardı. Ben de orada hadis okurdum. Bizim Ankara'da bir camimiz vardı. Ben de orada hadis okurdum. "Ey cemaat, bak üşüyorsunuz..." Koca cami, kubbeli... "Ey cemaat, bak üşüyorsunuz..." Koca cami, kubbeli... Ankara'nın ayazı sıfırın altına indiği zaman çatır çatır soğuk oluyor.Ankara'nın ayazı sıfırın altına indiği zaman çatır çatır soğuk oluyor. "Şuraya bir kalorifer yapalım. Hadi bakalım, biraz yardım edin." "Şuraya bir kalorifer yapalım. Hadi bakalım, biraz yardım edin." Dışarıda sergi açılıyor; toplanan para 25-30 bin lira. Dışarıda sergi açılıyor; toplanan para 25-30 bin lira. Ya ben onu kendim veririm; 30 bin lira bu devirde para mı? Ya ben onu kendim veririm; 30 bin lira bu devirde para mı? Ben 30 bin lirayı kendim veririm. Fukarâcık, benim talebe kardeşlerim,Ben 30 bin lirayı kendim veririm. Fukarâcık, benim talebe kardeşlerim, evlatlarım harçlığından çıkartıyor, otobüs parasından veriyor. evlatlarım harçlığından çıkartıyor, otobüs parasından veriyor. Ya bunu bir zengin yapar. Nihayet bir caminin kalorifer [sistemi...] Ya bunu bir zengin yapar. Nihayet bir caminin kalorifer [sistemi...]

Ama torunu nişanlanacak; en lüks otel hangisi, git oraya, şu kadar düğün masrafı... Ama torunu nişanlanacak; en lüks otel hangisi, git oraya, şu kadar düğün masrafı... Yılbaşında nerede eğleneceğiz, şu kadar eğlence... Yılbaşında nerede eğleneceğiz, şu kadar eğlence... Yazın neresinin denizi güzel; Marmara artık kirlendi, Bodrum, Marmaris...Yazın neresinin denizi güzel; Marmara artık kirlendi, Bodrum, Marmaris... Şu kadar yazlık, bu kadar kışlık... Tekirdağ'dan bu tarafa sahilde koca koca apartmanlar var.Şu kadar yazlık, bu kadar kışlık... Tekirdağ'dan bu tarafa sahilde koca koca apartmanlar var. Millî servetler orada yatıyor, hazineler meydanda yatıyor.Millî servetler orada yatıyor, hazineler meydanda yatıyor. Koca koca evler kışın bomboş, yazın bir-iki ay orada tatil yapılacak diye. Koca koca evler kışın bomboş, yazın bir-iki ay orada tatil yapılacak diye. Oraya çok paralar akıyor, bu taraftaki hizmetler aksarsa olmaz. Oraya çok paralar akıyor, bu taraftaki hizmetler aksarsa olmaz.

Eğer aksarsa, eğer cimrilik yaparsa müslüman ne olur? Helâk olur. Eğer aksarsa, eğer cimrilik yaparsa müslüman ne olur?

Helâk olur.

Bu ümmetin âhiri cimriliğinden helâk olacak. Buhl, "bahillik" demek.Bu ümmetin âhiri cimriliğinden helâk olacak. Buhl, "bahillik" demek. Anadolu'da "pahalılık" derler. Cimrilikten helâk olacak, bir.Anadolu'da "pahalılık" derler. Cimrilikten helâk olacak, bir. Bir de; ve'l-emel, emelden helâk olacak. Emel ne demek? Tûl-i emel derler.Bir de; ve'l-emel, emelden helâk olacak.

Emel ne demek?

Tûl-i emel derler.
Burada emel buyurmuş Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem.Burada emel buyurmuş Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem. Yani insanın arzularının, emellerinin, tasarılarının, vehimlerinin, isteklerinin,Yani insanın arzularının, emellerinin, tasarılarının, vehimlerinin, isteklerinin, temennilerinin uzayıp gitmesi... temennilerinin uzayıp gitmesi...

"Nasılsın hacı amca, ne var ne yok?" "Nasılsın hacı amca, ne var ne yok?"

"İşte inşaallah önümüzdeki sene bir tane fabrika yapacağım da, "İşte inşaallah önümüzdeki sene bir tane fabrika yapacağım da, ondan sonra onun arkasından şu olacak da, beşinci senenin arkasından..." ondan sonra onun arkasından şu olacak da, beşinci senenin arkasından..."

Ya senedin mi var yarına çıkacağına? "Hadi tevbe et. Hadi hacca gel. Hadi ibadet yap." Ya senedin mi var yarına çıkacağına?

"Hadi tevbe et. Hadi hacca gel. Hadi ibadet yap."

"İşte dur bakalım, emekli olayım da öyle..." Ya emekli olacağına dair senet var mı elinde? "İşte dur bakalım, emekli olayım da öyle..."

Ya emekli olacağına dair senet var mı elinde?

Vazifeyi hemen şimdi yapsana. Namaza başlasana! Tevbe etsene! Vazifeyi hemen şimdi yapsana. Namaza başlasana! Tevbe etsene!

"Hocam, kusura bakma, biraz daha yaşlanalım da, şu sırada olmaz da..." "Hocam, kusura bakma, biraz daha yaşlanalım da, şu sırada olmaz da..."

"Gel, haccet!" "Hocam hacca gidince zemzem içiliyor."Gel, haccet!"

"Hocam hacca gidince zemzem içiliyor.
Zemzem içildikten sonra sigara içmek, içki içmek doğru değilmiş.Zemzem içildikten sonra sigara içmek, içki içmek doğru değilmiş. Gel ben bu haccı biraz daha tehir edeyim." Gel ben bu haccı biraz daha tehir edeyim."

İçkiyi bırakmıyor da haccı bırakıyor, haccı tehir ediyor. İçkiyi bırakmıyor da haccı bırakıyor, haccı tehir ediyor.

Emeller, arzular, istekler, temenniler uzayıp giderse... Şeytan uzatıyor. Emeller, arzular, istekler, temenniler uzayıp giderse... Şeytan uzatıyor. Şeytan insana uzattırıyor. Şeytanın oyunları çok fazla değildir. Şeytan insana uzattırıyor. Şeytanın oyunları çok fazla değildir. Tecrübeli bir insan bilebilir; 3, 5, 7, 9 tane... Tecrübeli bir insan bilebilir; 3, 5, 7, 9 tane... Hani güreşçinin karşı tarafı yenmek için oyunları var ya...Hani güreşçinin karşı tarafı yenmek için oyunları var ya... Şeytanın insanoğlunu "pes" dedirtmek için, sırtını yere getirmek için,Şeytanın insanoğlunu "pes" dedirtmek için, sırtını yere getirmek için, Allah'ın rahmetinden uzak düşürmek, günaha batırmak için Allah'ın rahmetinden uzak düşürmek, günaha batırmak için oyunlarından bir tanesi hayrı geciktirmektir.oyunlarından bir tanesi hayrı geciktirmektir. Şeytan hayrı yaptırmayı engelleyemezse bu sefer geciktirmeye çalışır. Şeytan hayrı yaptırmayı engelleyemezse bu sefer geciktirmeye çalışır. Mesela ilk başta der ki; "Ey âdemoğlu, gel şu günahı işle. Mesela ilk başta der ki;

"Ey âdemoğlu, gel şu günahı işle.
Bak ne kadar tatlı, ne kadar lezzetli, ne kadar güzel. Bak ne kadar tatlı, ne kadar lezzetli, ne kadar güzel. Ama bir gelsen, bir görsen tadına doymazsın. Gel!" Ama bir gelsen, bir görsen tadına doymazsın. Gel!"

"Yok. Haram. Ben harama el uzatmam. Ne kadar tatlı olursa olsun, arkası acı gelir. "Yok. Haram. Ben harama el uzatmam. Ne kadar tatlı olursa olsun, arkası acı gelir. Ben haram yemem. O işi yapmam. Günah, yapmam." Ben haram yemem. O işi yapmam. Günah, yapmam."

Baktı ki haram işlettirmiyor, o zaman hayırdan geri tutmaya çalışır. Baktı ki haram işlettirmiyor, o zaman hayırdan geri tutmaya çalışır.

"Şu hayrı yapma öyleyse..." "Yok, o da Allah'ın emri, onu da yapmam lazım." "Şu hayrı yapma öyleyse..."

"Yok, o da Allah'ın emri, onu da yapmam lazım."

"Canım yapma..." "Yok, yapacağım!" "Canım yapma..."

"Yok, yapacağım!"

"Terk ediver canım, işte bak bazı kimseler namazları kılmıyorlar. "Terk ediver canım, işte bak bazı kimseler namazları kılmıyorlar. Allah'ın rahmeti geniştir, sen de kılmayıver." "Yok, her vakit kılacağım!" Allah'ın rahmeti geniştir, sen de kılmayıver."

"Yok, her vakit kılacağım!"

Baktı ki hayrı da yapmaktan alıkoyamıyor, o zaman der ki; Baktı ki hayrı da yapmaktan alıkoyamıyor, o zaman der ki;

"Şu işini bitir de biraz sonra yap bari... Anlaşıldı, sen iyi müslümansın, ağasın paşasın, "Şu işini bitir de biraz sonra yap bari... Anlaşıldı, sen iyi müslümansın, ağasın paşasın, sen bu namazı mutlaka kılacaksın. sen bu namazı mutlaka kılacaksın. Hadi şu önündeki işi bitir de, şu yazıyı yazıver de, hadi şu müşterinin de arzusunu yapıver deHadi şu önündeki işi bitir de, şu yazıyı yazıver de, hadi şu müşterinin de arzusunu yapıver de ondan sonra kılarsın. Hadi bakalım, şu iş de bitsin, şunu da tamamlayıver.ondan sonra kılarsın. Hadi bakalım, şu iş de bitsin, şunu da tamamlayıver. Bak işi yarım bırakmak da iyi değildir, Peygamber Efendimiz de 'yarım bırakmayın' dememiş mi?" Bak işi yarım bırakmak da iyi değildir, Peygamber Efendimiz de 'yarım bırakmayın' dememiş mi?"

O allar pullar, sen o işe dalarsın. O allar pullar, sen o işe dalarsın. Bir de bakarsın ki Allahu ekber Allahu ekber... ikindi ezanı okunuyor.Bir de bakarsın ki Allahu ekber Allahu ekber... ikindi ezanı okunuyor. "Tüh, hay Allah ya! Ben öğle ezanı okunurken tam kalkacaktım, şeytan bak gördün mü,"Tüh, hay Allah ya! Ben öğle ezanı okunurken tam kalkacaktım, şeytan bak gördün mü, içimden 'Şu işi de yap, ondan sonra yap.' dedi, şimdi ikindi ezanı okunuyor. içimden 'Şu işi de yap, ondan sonra yap.' dedi, şimdi ikindi ezanı okunuyor. Bizim bu öğle namazı yine kaçtı!" Şeytan tehir ettirdi. Engellemeyi öyle sağlar.Bizim bu öğle namazı yine kaçtı!" Şeytan tehir ettirdi. Engellemeyi öyle sağlar. "Şu öğle namazını kılma." dedi, "Yok kılacağım, vazifem." dedin."Şu öğle namazını kılma." dedi, "Yok kılacağım, vazifem." dedin. Ama tehir ettirdi, yine kıldırtmadı. Onun için, hayrı tehir etmek iyi değil.Ama tehir ettirdi, yine kıldırtmadı.

Onun için, hayrı tehir etmek iyi değil.
İnsan hayrı çarçabuk yapacak, tevbeyi çarçabuk yapacak, iyi işi hemen yapacak. İnsan hayrı çarçabuk yapacak, tevbeyi çarçabuk yapacak, iyi işi hemen yapacak. Kötü işi yapmayacak. Kötü işi yapmayacak.

Bu ümmetin âhiri cimrilikten ve arzularının, emellerinin, tûl-i emellerinin yüzünden helâk olacak. Bu ümmetin âhiri cimrilikten ve arzularının, emellerinin, tûl-i emellerinin yüzünden helâk olacak.

Allah bize cömertlik nasip etsin. Cömert cennete yakındır. Allah bize cömertlik nasip etsin.

Cömert cennete yakındır.

Bir de uyanıklık nasip etsin.Bir de uyanıklık nasip etsin. Saflık edip "Şunu şöyle yapacağım da, bu da böyle olacak da..." deyip deSaflık edip "Şunu şöyle yapacağım da, bu da böyle olacak da..." deyip de insana kendisini aldatmaca ettirmesin. Hep her yerde söylüyorum. insana kendisini aldatmaca ettirmesin.

Hep her yerde söylüyorum.
Bizim Erzurum taraflarında Van taraflarında vazifemiz olduğu zamanlarda, Bizim Erzurum taraflarında Van taraflarında vazifemiz olduğu zamanlarda, otobüse biniyorum, bir yerde duruyoruz. Durduk. otobüse biniyorum, bir yerde duruyoruz. Durduk. İlk defa, ben hiç bilmiyorum, o tarafa gitmemişim. İlk defa, ben hiç bilmiyorum, o tarafa gitmemişim. Bir yerde durduk, daracık bir vadide bir benzin istasyonunda 8-10 dükkân var.Bir yerde durduk, daracık bir vadide bir benzin istasyonunda 8-10 dükkân var. Baktım lastikçi var, yedek parçacı var, motor yağı satan dükkân var, çeşit çeşit dükkânlar var. Baktım lastikçi var, yedek parçacı var, motor yağı satan dükkân var, çeşit çeşit dükkânlar var.

"Bu istasyonun mescidi nerede?" dedim. "Mescidi yok." dediler. "Ne olacak?"Bu istasyonun mescidi nerede?" dedim.

"Mescidi yok." dediler.

"Ne olacak?
Namaz kılacaktık..." "Yukarıda lokanta var, orada kılarsın." dediler. Namaz kılacaktık..."

"Yukarıda lokanta var, orada kılarsın." dediler.

Yukarıya çıktım, baktım ki içkili lokanta... Yukarıya çıktım, baktım ki içkili lokanta... Hakikaten bir köşesinde bir-iki seccade var ama o da yıpranmış hasırlar, yağlanmış, yıpranmış... Hakikaten bir köşesinde bir-iki seccade var ama o da yıpranmış hasırlar, yağlanmış, yıpranmış... Müslüman olarak temiz olmak zorundayız. Hoşuma da gitmedi.Müslüman olarak temiz olmak zorundayız. Hoşuma da gitmedi. İçkiden dolayı da hoşuma gitmedi. Sonra içimden öyle geldi; "Buranın sahibi kim?" dedim.İçkiden dolayı da hoşuma gitmedi. Sonra içimden öyle geldi; "Buranın sahibi kim?" dedim. Gösterdiler. Sakalı yok ama tıraşı biraz uzamış, bıraksa beyaz olacak, Gösterdiler. Sakalı yok ama tıraşı biraz uzamış, bıraksa beyaz olacak, şişmanca kırmızı yüzlü bir kimse...şişmanca kırmızı yüzlü bir kimse... Bir-iki günlük ihmalli tıraşı, bembeyaz, belli... Bir-iki günlük ihmalli tıraşı, bembeyaz, belli... Hacca da gitmiş. "Hacı amca, bak burada her türlü dükkân seninmiş, bu istasyon seninmiş.Hacca da gitmiş.

"Hacı amca, bak burada her türlü dükkân seninmiş, bu istasyon seninmiş.
Kaç tane dükkânın var, bir de mescit yapsana." Şöyle bir baktı yüzüme...Kaç tane dükkânın var, bir de mescit yapsana."

Şöyle bir baktı yüzüme...
Ben hakkı söylediğim için; "Yapacağım yapacağım..." dedi. Biz de gittik. Ben hakkı söylediğim için; "Yapacağım yapacağım..." dedi. Biz de gittik.

Bir zaman geçti, aradan birkaç hafta geçti galiba, bir daha bir seyahatimiz oldu. Bir zaman geçti, aradan birkaç hafta geçti galiba, bir daha bir seyahatimiz oldu. Otobüs yine aynı istasyonda durdu. "Hacı amca, buranın sahibi bir mescit yapacaktı,Otobüs yine aynı istasyonda durdu.

"Hacı amca, buranın sahibi bir mescit yapacaktı,
bir oda yapıverecekti buraya, yaptı mı?" bir oda yapıverecekti buraya, yaptı mı?"

"Daha yapmadı." dediler. "Yapacak yapacak..." "Daha yapmadı." dediler. "Yapacak yapacak..."

Ondan sonra birkaç defa daha gittim geldim, hâlâ yapılmamış. Sonra bir nasip oldu, gittim. Ondan sonra birkaç defa daha gittim geldim, hâlâ yapılmamış. Sonra bir nasip oldu, gittim.

"Ya hacı amca vardı burada, bir mescit yapacaktı..." "Ya hacı amca vardı burada, bir mescit yapacaktı..."

"Sizlere ömür, vefat etti." dediler. Şeytan böyle yapar. "Yapacağım yapacağım..." "Sizlere ömür, vefat etti." dediler.

Şeytan böyle yapar. "Yapacağım yapacağım..."
Al iki tane işçi, kazmaları ver eline, şuradaki kenara da şu yağ dükkânının yanına,Al iki tane işçi, kazmaları ver eline, şuradaki kenara da şu yağ dükkânının yanına, parça dükkânının yanına da kazsın, şu vadinin şurasında üçe üç metre bir odacık da yapıversin,parça dükkânının yanına da kazsın, şu vadinin şurasında üçe üç metre bir odacık da yapıversin, orası da mescit olsun, kıyamet mi kopar! orası da mescit olsun, kıyamet mi kopar! Bir günde biter. Ama şeytan insanı kaç çeşit oyunla oynattırır, onu yaptırmaz. Bir günde biter. Ama şeytan insanı kaç çeşit oyunla oynattırır, onu yaptırmaz.

Onun için, aklınıza bir hayır geldi mi hemen yapın.Onun için, aklınıza bir hayır geldi mi hemen yapın. Tehir etmek şeytanın meşhur oyunlarından biridir. Tûl-i emele düşmeyin.Tehir etmek şeytanın meşhur oyunlarından biridir. Tûl-i emele düşmeyin. Hemen hemen bugününüzü en son gün bilin. "Bugünüm benim en sonuncu günüm." deyin,Hemen hemen bugününüzü en son gün bilin. "Bugünüm benim en sonuncu günüm." deyin, âhirete öyle hazırlanın. âhirete öyle hazırlanın.

Nahnü'l-âhirûne ve'l-evvelûne yevme'l-kıyâmeti ve inne'l-müksirîne Nahnü'l-âhirûne ve'l-evvelûne yevme'l-kıyâmeti ve inne'l-müksirîne hümü'l-esfelûne'l-ekallûne yevme'l-kıyâmeti illâ men kâle hâ kezâ ve hâ kezâ. hümü'l-esfelûne'l-ekallûne yevme'l-kıyâmeti illâ men kâle hâ kezâ ve hâ kezâ. Ve mâ uhibbu enne lî misle uhudin zeheben unfikuhû fî sebîlillâhi azze ve celle. Ve mâ uhibbu enne lî misle uhudin zeheben unfikuhû fî sebîlillâhi azze ve celle.

İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten. Peygamber Efendimiz buyurmuş ki; İbn Mes'ûd radıyallahu anh'ten.

Peygamber Efendimiz buyurmuş ki;

Nahnü'l-âhirûne. "Biz dünyaya sonradan gelmişiz." Nahnü'l-âhirûne. "Biz dünyaya sonradan gelmişiz."

Hz. Âdem atamızdan beri nice insanlar, nice kavimler, nice ümmetler yaşamış. Hz. Âdem atamızdan beri nice insanlar, nice kavimler, nice ümmetler yaşamış.

Ve'l-evvelûne yevme'l-kıyâmeti. "En sonrayız ama kıyamette en öne geçecek olan,Ve'l-evvelûne yevme'l-kıyâmeti. "En sonrayız ama kıyamette en öne geçecek olan, cennete ilk girecek olanlarız. cennete ilk girecek olanlarız. En şerefli ümmetiz, âhirette önceliğimiz var." buyurdu Peygamber Efendimiz. En şerefli ümmetiz, âhirette önceliğimiz var." buyurdu Peygamber Efendimiz.

Sonra buyurdu ki; Ve inne'l-müksirîne hümü'l-esfelûne'l-ekallûne. Sonra buyurdu ki;

Ve inne'l-müksirîne hümü'l-esfelûne'l-ekallûne.
"Bu dünyada mal devşirmek için, para mal biriktirmek için, zengin olacağım diye "Bu dünyada mal devşirmek için, para mal biriktirmek için, zengin olacağım diye malını mülkünü Allah yolunda sarf etmeyip de yanında tutarak, depo ederek çoğaltanmalını mülkünü Allah yolunda sarf etmeyip de yanında tutarak, depo ederek çoğaltan âhirette esfel olacak, aşağı olacak ve ekallûndan yani sermayesi, âhirette esfel olacak, aşağı olacak ve ekallûndan yani sermayesi, işe yarar malzemesi az olan insanlardan olacak." işe yarar malzemesi az olan insanlardan olacak."

Bu dünyanın zengini âhiretin fukarâsı olacak. Bu dünyada mal devşirip de Bu dünyanın zengini âhiretin fukarâsı olacak. Bu dünyada mal devşirip de Allah yolunda onu harcamayan, vazifelerini yapmayan âhirette yoklukta ve sefalette olacak.Allah yolunda onu harcamayan, vazifelerini yapmayan âhirette yoklukta ve sefalette olacak. En sefil onlar olacak, en az varlığı olan onlar olacak. En sefil onlar olacak, en az varlığı olan onlar olacak. İllâ men kâle hâ kezâ ve hâ kezâ. "Ancak şöyle şöyle diyenler müstesna..." diye,İllâ men kâle hâ kezâ ve hâ kezâ. "Ancak şöyle şöyle diyenler müstesna..." diye, Peygamber Efendimiz Allah yolunda parayı sağa sola infak etmeyi işaret etti. Peygamber Efendimiz Allah yolunda parayı sağa sola infak etmeyi işaret etti.

Allah bir insana mal verebilir, Allah yolunda sarf edenler müstesna... Allah bir insana mal verebilir, Allah yolunda sarf edenler müstesna... Onu Allah'ın rızası yolunda cihada, hayra, hasenâta, Onu Allah'ın rızası yolunda cihada, hayra, hasenâta, müslümanların faydasına harcayanlar müstesna.müslümanların faydasına harcayanlar müstesna. Onlar sefalette olacaklar, aşağılarda olacaklar, onlar az olacaklar,Onlar sefalette olacaklar, aşağılarda olacaklar, onlar az olacaklar, eğer harcamazlarsa, biriktirirlerse... Ve buyurdu ki; eğer harcamazlarsa, biriktirirlerse... Ve buyurdu ki;

Ve mâ uhibbu enne lî misle uhudin zeheben. "İstemem ki benim Uhud dağı kadar altınım olsun..." Ve mâ uhibbu enne lî misle uhudin zeheben. "İstemem ki benim Uhud dağı kadar altınım olsun..."

Herkes zengin olmayı ister ya... Herkes zengin olmayı ister ya... Peygamber Efendimiz; "Benim Uhud dağı gibi altınım olmasını istemem..." [diyor.] Peygamber Efendimiz; "Benim Uhud dağı gibi altınım olmasını istemem..." [diyor.]

Unfikuhû fî sebîlillâhi azze ve celle. "Olsa Allah yolunda onun hepsini harcardım." Unfikuhû fî sebîlillâhi azze ve celle. "Olsa Allah yolunda onun hepsini harcardım."

Nitekim de harcadı. Ganimet olarak bir günde kendisine o kadar çok para gelirdi ki Nitekim de harcadı. Ganimet olarak bir günde kendisine o kadar çok para gelirdi ki -demin de söylediğim gibi- örtünün üstüne yayıp gecelettirmeden herkese dağıtıverirdi.-demin de söylediğim gibi- örtünün üstüne yayıp gecelettirmeden herkese dağıtıverirdi. Herkese dağıtırdı da, adaletini anlayın ki Peygamber Efendimiz'in,Herkese dağıtırdı da, adaletini anlayın ki Peygamber Efendimiz'in, Fâtımatü'z-Zehra ki cennet hatunlarının efendisidir, Fâtımatü'z-Zehra ki cennet hatunlarının efendisidir, Peygamber Efendimiz'in mübarek kızıdır, Peygamber Efendimiz'in mübarek kızıdır, Hz. Ali ki Allah'ın arslanıdır, müslümanların evvellerindendir... İkisiHz. Ali ki Allah'ın arslanıdır, müslümanların evvellerindendir... İkisi -evliler ya- babaları Peygamber Efendimiz'e geldiler.-evliler ya- babaları Peygamber Efendimiz'e geldiler. Ellerini gösterdiler; elleri kanamış, nasırdan acımış, parçalanmış, şişmiş, su toplamış. Ellerini gösterdiler; elleri kanamış, nasırdan acımış, parçalanmış, şişmiş, su toplamış. Hz. Ali Efendimiz el değirmenini çevireceğim çevireceğim derkenHz. Ali Efendimiz el değirmenini çevireceğim çevireceğim derken veyahut kuyudan kovayla su çekeceğim derken Hz. Fâtıma,veyahut kuyudan kovayla su çekeceğim derken Hz. Fâtıma, Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anhümâ ellerinin yaralarını gösterdiler, dediler ki; Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anhümâ ellerinin yaralarını gösterdiler, dediler ki;

"Ev işlerinde çok sıkıntı çekiyoruz, şu ganimetten gelen kölelerden bir tanesini bize hediye et."Ev işlerinde çok sıkıntı çekiyoruz, şu ganimetten gelen kölelerden bir tanesini bize hediye et. Hizmetçimiz olarak o çalışsın da bu sıkıntıdan kurtulalım." Hizmetçimiz olarak o çalışsın da bu sıkıntıdan kurtulalım."

Peygamber Efendimiz dedi ki; "Ashâb-ı suffenin ihtiyaçlarını karşılayamadım. Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Ashâb-ı suffenin ihtiyaçlarını karşılayamadım.
Camide yatıp kalkan yoksul mü'minlerin yiyecekleri bile yok. Camide yatıp kalkan yoksul mü'minlerin yiyecekleri bile yok. Bu köleleri satacağım da elde edilen paraları onların gıdasına tahsis edeceğim.Bu köleleri satacağım da elde edilen paraları onların gıdasına tahsis edeceğim. Ben size tesbih öğreteyim,Ben size tesbih öğreteyim, onu çekerseniz köle sahibi olmanızdan o daha hayırlı olur." dedi, vermedi. onu çekerseniz köle sahibi olmanızdan o daha hayırlı olur." dedi, vermedi.

Efendimiz'in hayat tarzı öyle... Efendimiz'in hayat tarzı öyle...

Birisi geldi, ganimetten gelmiş olan bir sürüyü beğendi. Birisi geldi, ganimetten gelmiş olan bir sürüyü beğendi. Koyunlar güzel demek ki, yağlı, besili, anlaşılan... Koyunlar güzel demek ki, yağlı, besili, anlaşılan...

"Aman ne kadar güzel sürü yâ Resûlallah!" dedi. "Aman ne kadar güzel sürü yâ Resûlallah!" dedi.

Peygamber Efendimiz; "Çok mu beğendin?" diye sordu. Peygamber Efendimiz;

"Çok mu beğendin?" diye sordu.

"Çok güzel yâ Resûlallah!" "Al öyleyse..." dedi. "Hepsini mi yâ Resûlallah?!" "Çok güzel yâ Resûlallah!"

"Al öyleyse..." dedi.

"Hepsini mi yâ Resûlallah?!"

"Hepsini al!" dedi. Sürüyü kattı önüne, gülerek kabilesine götürdü."Hepsini al!" dedi.

Sürüyü kattı önüne, gülerek kabilesine götürdü.
Halbuki fukarâcık kabilesinden sabah yoksul çıkmıştı, hiçbir şeyi yokken çıkmıştı. AkşamaHalbuki fukarâcık kabilesinden sabah yoksul çıkmıştı, hiçbir şeyi yokken çıkmıştı. Akşama bir sürüyle beraber dönünce; "Ya bu ne hal?" dediler. bir sürüyle beraber dönünce;

"Ya bu ne hal?" dediler.

"Hz. Muhammed'in yanından geliyorum. "Hz. Muhammed'in yanından geliyorum. Fakirlikten korkmayan bir insanın verişiyle veriyor o mübarek." dedi. "Ya, öyle mi?" Fakirlikten korkmayan bir insanın verişiyle veriyor o mübarek." dedi.

"Ya, öyle mi?"

Efendimiz'in cömertliği böyle idi. Fiilen böyle yaptı. Bu ne demek? Efendimiz'in cömertliği böyle idi. Fiilen böyle yaptı.

Bu ne demek?

"Siz de öyle yapın." demek. Bizim de öyle cömert olmamız, bizim de hayra öyle gayretli olmamız, "Siz de öyle yapın." demek.

Bizim de öyle cömert olmamız, bizim de hayra öyle gayretli olmamız,
bizim de öyle paramızı hak yolda infak etmemiz icap eder. bizim de öyle paramızı hak yolda infak etmemiz icap eder. Bizden duyurması... Bizden duyurması...

Nahlu'l-cenneti cüzûuhâ zehebün ahmeru ve kermuhâ zümürrüdün ahdaru Nahlu'l-cenneti cüzûuhâ zehebün ahmeru ve kermuhâ zümürrüdün ahdaru ve saafuhâ el-hulelu ve semerühâ emsâlü'l-kılâli ve elyenü mine'z-zübdi leyse lehû acmün. ve saafuhâ el-hulelu ve semerühâ emsâlü'l-kılâli ve elyenü mine'z-zübdi leyse lehû acmün.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki; Bu hadîs-i şerîfte Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hazretleri buyuruyor ki;

"Cennetin hurmaları, cennetin ağaçlarının -cüzûuhâ- dalları kırmızı, kıpkızıl altındandır. "Cennetin hurmaları, cennetin ağaçlarının -cüzûuhâ- dalları kırmızı, kıpkızıl altındandır. Meyveleri, üzümleri, salkımları yeşil zümrüttendir." Meyveleri, üzümleri, salkımları yeşil zümrüttendir."

Dalları kırmızı altından, kıpkızıl altın; üzüm salkımları gibi meyveleri de yeşil zümrüttendir. Dalları kırmızı altından, kıpkızıl altın; üzüm salkımları gibi meyveleri de yeşil zümrüttendir.

Ve saafuhâ. "Dalları hullelerdendir." Ve semerühâ emsâlü'l-kılâli.Ve saafuhâ. "Dalları hullelerdendir." Ve semerühâ emsâlü'l-kılâli. "Meyveleri kubbeler gibidir." Elyenü mine'z-zübdi. "Kaymaktan daha yumuşaktır.""Meyveleri kubbeler gibidir." Elyenü mine'z-zübdi. "Kaymaktan daha yumuşaktır." Leyse lehû acmün. "Çekirdeği de yoktur." Leyse lehû acmün. "Çekirdeği de yoktur."

Cennetin nimetlerinden bir tanesini, işin bir yönünü Cennetin nimetlerinden bir tanesini, işin bir yönünü Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu tarzda anlattı.Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz bu tarzda anlattı. Buyurdu ki; "Cennet ağaçlarının, cennet hurmasının kökü kırmızı altındandır,Buyurdu ki; "Cennet ağaçlarının, cennet hurmasının kökü kırmızı altındandır, meyveleri yeşil zümrüttendir, yaprakları hullelerdendir, ipeklerdendir, meyveleri kubbeler gibidir;meyveleri yeşil zümrüttendir, yaprakları hullelerdendir, ipeklerdendir, meyveleri kubbeler gibidir; ama çekirdeksiz ve kaymaktan daha yumuşaktır." ama çekirdeksiz ve kaymaktan daha yumuşaktır."

Allahu Teâlâ hazretleri o nimetlerle mütena'im olmayı cümlemize nasip eylesin. Allahu Teâlâ hazretleri o nimetlerle mütena'im olmayı cümlemize nasip eylesin.

Nezea raculün lem ya'mel hayran kattu ğusne şevkin ani't-tarîki immâ kâneNezea raculün lem ya'mel hayran kattu ğusne şevkin ani't-tarîki immâ kâne fî şeceretin fe-kataahû fe-elkâhu ve immâ kâne mevdûan fî şeceretin fe-kataahû fe-elkâhu ve immâ kâne mevdûan fe-emâtahû fe-şekera'llâhu lehû bihâ fe-edhalehü'l-cennete. fe-emâtahû fe-şekera'llâhu lehû bihâ fe-edhalehü'l-cennete.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. İbn Hibbân ve Ebû Dâvud'da olan bir hadîs-i şerîf. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten. İbn Hibbân ve Ebû Dâvud'da olan bir hadîs-i şerîf.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

"Bir adam ki hiç ömründe başka hayır yapmamış, hayrı yok; ama dikenli bir dalı yoldan alıyor..." "Bir adam ki hiç ömründe başka hayır yapmamış, hayrı yok; ama dikenli bir dalı yoldan alıyor..."

Nasıl alıyor? "Ya ağaçtan sarkmışsa onu koparıyor ve atıyor." Nasıl alıyor?

"Ya ağaçtan sarkmışsa onu koparıyor ve atıyor."

"İnsanlar buradan geçerken devenin üstünde, merkebin üstünde "İnsanlar buradan geçerken devenin üstünde, merkebin üstünde veya yürürken çarpar da gözünü çıkartır, zarar verir, yüzünü çizer." diye, ya kırarak alıyor...veya yürürken çarpar da gözünü çıkartır, zarar verir, yüzünü çizer." diye, ya kırarak alıyor... Veyahut; Veyahut; Ve immâ kâne mevdûan fe-emâtahû. "Yere düşmüşse yerden alıyor." Ve immâ kâne mevdûan fe-emâtahû. "Yere düşmüşse yerden alıyor."

"Bu hayvanların ayağına dolaşır, yayaların ayağına batar." diye alıp kenara atıyor. "Bu hayvanların ayağına dolaşır, yayaların ayağına batar." diye alıp kenara atıyor.

"Bundan dolayı Allah onun bu işini karşılıksız bırakmadı, "Bundan dolayı Allah onun bu işini karşılıksız bırakmadı, mükâfatlandırdı ve onunla cennete soktu." mükâfatlandırdı ve onunla cennete soktu."

Muhterem kardeşlerim! Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfu çoktur. Muhterem kardeşlerim!

Allahu Teâlâ hazretlerinin lütfu çoktur.
Bizim âciz, fakir insanlar olarak şu İstanbul gibi dünyanın bir yerinde veya Bizim âciz, fakir insanlar olarak şu İstanbul gibi dünyanın bir yerinde veya Türkiye'nin bir yerinde bir ev sahibi bile olmak için dünya kadar çalışmamız gerektiği haldeTürkiye'nin bir yerinde bir ev sahibi bile olmak için dünya kadar çalışmamız gerektiği halde kimimiz kiradayız, kimimiz memuruz, kimimiz işçiyiz.kimimiz kiradayız, kimimiz memuruz, kimimiz işçiyiz. Ya gecekondumuz vardır yoktur, ya dairemiz vardır yoktur...Ya gecekondumuz vardır yoktur, ya dairemiz vardır yoktur... Yani burada bir şey alamazken biz koca cennet mülklerini nasıl alırız? Yani burada bir şey alamazken biz koca cennet mülklerini nasıl alırız?

Alamayız. Ama Allah lütf u kereminden bahaneler buluyor, bir bahane ediyor; Alamayız.

Ama Allah lütf u kereminden bahaneler buluyor, bir bahane ediyor;
"Şu kulum gözyaşı döktü de tesbih çekti; al cenneti..."Şu kulum gözyaşı döktü de tesbih çekti; al cenneti... Şu kulum şehvetini dizginledi de benim emrimi tuttu; al cenneti...Şu kulum şehvetini dizginledi de benim emrimi tuttu; al cenneti... Şu kulum soğuk günde kalktı da, titreye titreye abdestini aldı da,Şu kulum soğuk günde kalktı da, titreye titreye abdestini aldı da, soğuktan çekinmedi de camiye namaza geldi; al cenneti..."soğuktan çekinmedi de camiye namaza geldi; al cenneti..." Küçük şeyleri vesile ediyor. Dünyada böyle bir şeyi kim verir? Küçük şeyleri vesile ediyor.

Dünyada böyle bir şeyi kim verir?

Sabahtan akşama işçi çalışıyor da terler burnundan akıyor, Sabahtan akşama işçi çalışıyor da terler burnundan akıyor, ikide bir de kenara [çekilir] belini doğrultur, alnını siler;ikide bir de kenara [çekilir] belini doğrultur, alnını siler; akşama insana ancak bir yevmiye veriyorlar.akşama insana ancak bir yevmiye veriyorlar. Yoksa biz cenneti alamazdık. Ama Allah lütf u kereminden fazlalaştırıp öyle [veriyor.] Yoksa biz cenneti alamazdık. Ama Allah lütf u kereminden fazlalaştırıp öyle [veriyor.]

İşte bir insan da bazen yoldan bir dikenli dalı kenara kaldırdığı içinİşte bir insan da bazen yoldan bir dikenli dalı kenara kaldırdığı için veyahut insanlara değmesin diye daldan kırıp oradan uzaklaştırdığı içinveyahut insanlara değmesin diye daldan kırıp oradan uzaklaştırdığı için onun mükâfatı olarak Allah cennetine sokar. onun mükâfatı olarak Allah cennetine sokar.

Bu hadis üzerine iki şey söylemek istiyorum: Bu hadis üzerine iki şey söylemek istiyorum:

Bu adam bu işi neden yaptı? Başka insanlara acıdığı için yaptı.Bu adam bu işi neden yaptı?

Başka insanlara acıdığı için yaptı.
Öteki müslümancıklar buradan geçerken zarar görmesin diye yaptı.Öteki müslümancıklar buradan geçerken zarar görmesin diye yaptı. Başkasını düşünene Allah büyük mükâfat veriyor. Hep bencil olmayalım.Başkasını düşünene Allah büyük mükâfat veriyor. Hep bencil olmayalım. Nalıncı keseri gibi "Hep bana, hep bana..." diye hep kendimiz için yapmayalım.Nalıncı keseri gibi "Hep bana, hep bana..." diye hep kendimiz için yapmayalım. Başka insanlara iyilik yapmaya çalışalım, bir. Başka insanlara iyilik yapmaya çalışalım, bir.

Aziz ve muhterem kardeşlerim! İkincisi; madem ki Allahu Teâlâ hazretleri Aziz ve muhterem kardeşlerim!

İkincisi; madem ki Allahu Teâlâ hazretleri
bazen böyle bir dikeni bile kenara atıvermek sûreti ile bir güzelce iş yapan insanı bazen böyle bir dikeni bile kenara atıvermek sûreti ile bir güzelce iş yapan insanı bile cennete sokuyormuş,bile cennete sokuyormuş, "Bu cenneti kazanamasak bize yazıklar olsun!" demek layık değil mi?"Bu cenneti kazanamasak bize yazıklar olsun!" demek layık değil mi? "Yuf olsun!" demek layık değil mi? "Yuf olsun!" demek layık değil mi?

"Yuf sana, yazıklar olsun sana ki bu kadar rahmeti bol olan Rabbinin cennetini kazanamadın!"Yuf sana, yazıklar olsun sana ki bu kadar rahmeti bol olan Rabbinin cennetini kazanamadın! Estağfirullah desen affedecekti, küçük bir hayra birazcık bir gayret etseydinEstağfirullah desen affedecekti, küçük bir hayra birazcık bir gayret etseydin cennetini nasip edecekti, şöyle bir şey yapsaydın bağışlayıverecekti...cennetini nasip edecekti, şöyle bir şey yapsaydın bağışlayıverecekti... Ne adamsın sen!" Cehennemde cehennemin vazifelileri -hepNe adamsın sen!"

Cehennemde cehennemin vazifelileri -hep
Tebâreke'yi okuruz da mânasını bilmek lazım- diyecekler ki; Tebâreke'yi okuruz da mânasını bilmek lazım- diyecekler ki;

E lem ye'tiküm nezîrun? "Allah Allah... Siz ne biçim insanlarsınız; E lem ye'tiküm nezîrun? "Allah Allah... Siz ne biçim insanlarsınız; hiç bu cehennemin olduğunu, böyle tehlikelerin bulunduğunu,hiç bu cehennemin olduğunu, böyle tehlikelerin bulunduğunu, böyle azapların bulunduğunu size dünyada anlatan bir ihtarcı, bir ihbarcı,böyle azapların bulunduğunu size dünyada anlatan bir ihtarcı, bir ihbarcı, bir haberci, size bu tehlikeleri anlatan bir insan, bir peygamber size hiç gelmedi mi?" bir haberci, size bu tehlikeleri anlatan bir insan, bir peygamber size hiç gelmedi mi?"

Cehennemdekilere soracaklar: "Ne biçim insansınız, nasıl düştünüz bu cehenneme yahu?Cehennemdekilere soracaklar:

"Ne biçim insansınız, nasıl düştünüz bu cehenneme yahu?
Hiç size bunu söyleyen bir insan gelmedi mi?" Hiç size bunu söyleyen bir insan gelmedi mi?"

Kâlû: belâ. Onlar başlarını sallayacaklar, diyecekler ki; "Geldi ama..." Kâlû: belâ. Onlar başlarını sallayacaklar, diyecekler ki; "Geldi ama..." Fe-kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzela'llâhu min şey'. Fe-kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzela'llâhu min şey'. "Biz onları yalanladık, 'Yalan söylüyorsunuz!' dedik. 'Allah bir şey indirmemiştir!"Biz onları yalanladık, 'Yalan söylüyorsunuz!' dedik. 'Allah bir şey indirmemiştir! Peygamber göndermemiştir!' dedik." Peygamber göndermemiştir!' dedik." Ve kâlû lev künnâ nesmau ev na'kılü mâ künna fî ashâbi's-saîr.Ve kâlû lev künnâ nesmau ev na'kılü mâ künna fî ashâbi's-saîr. "Ah ah! Keşke kulağımıza girseydi de, keşke o sözleri dinleseydik de, akletseydik de "Ah ah! Keşke kulağımıza girseydi de, keşke o sözleri dinleseydik de, akletseydik de şu cehennem ehlinden olmasaydık! Dinleseydik olmazdık!" diye esef edecekler. şu cehennem ehlinden olmasaydık! Dinleseydik olmazdık!" diye esef edecekler.

Yani melekler, vazifeliler şaşırarak soracaklar; "Ya size hiç haberci gelmedi mi?Yani melekler, vazifeliler şaşırarak soracaklar; "Ya size hiç haberci gelmedi mi? Nasıl da düştünüz bu cezanın içine?" diye... Bu kadar cenneti kazanmak kolayken, Nasıl da düştünüz bu cezanın içine?" diye...

Bu kadar cenneti kazanmak kolayken,
Rabbimiz'in lütfu bu kadar çokken yazıklar olsun! Rabbimiz'in lütfu bu kadar çokken yazıklar olsun!

Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfinde geçiyor ki; Peygamber Efendimiz'in bir hadîs-i şerîfinde geçiyor ki;

"Annesi babası sağken ona yetişip de cenneti kazanamayanın burnu yere sürtsün, "Annesi babası sağken ona yetişip de cenneti kazanamayanın burnu yere sürtsün, yazıklar olsun!" yazıklar olsun!"

Demek ki annesine bir hizmet ediverse, babasına bir hizmet ediverse cenneti kazanacak, Demek ki annesine bir hizmet ediverse, babasına bir hizmet ediverse cenneti kazanacak, bu kadar kolay. Tabii epeyce de zor... bu kadar kolay.

Tabii epeyce de zor...

Muhterem kardeşlerim! İslâm'ı öğrenmeniz lazım. Muhterem kardeşlerim!

İslâm'ı öğrenmeniz lazım.

"Hocam, okumaya vaktim yok." Hadi oradan! Her gün kaç tane gazeteyi devirirsin,"Hocam, okumaya vaktim yok."

Hadi oradan! Her gün kaç tane gazeteyi devirirsin,
okumaya vakti yokmuş! Herkesin okumaya vakti var, gönlü olsun yeter ki... okumaya vakti yokmuş! Herkesin okumaya vakti var, gönlü olsun yeter ki... Gönlü olsun. Talebe de okur, esnaf da okur, memur da okur;Gönlü olsun. Talebe de okur, esnaf da okur, memur da okur; sabahtan akşama kadar okurlar, döner döner yine okurlar. sabahtan akşama kadar okurlar, döner döner yine okurlar. Ama şeytan hayırlı şeyi okutturmuyor. Ama şeytan hayırlı şeyi okutturmuyor. Hayırlı kitabı önüne açtı mı bir uyku, bir baş ağrısı, hadi kapat.Hayırlı kitabı önüne açtı mı bir uyku, bir baş ağrısı, hadi kapat. "Ben bunu anlayamıyorum ya..." Anlarsın, sabret biraz. İşte okutturmuyor. "Ben bunu anlayamıyorum ya..." Anlarsın, sabret biraz. İşte okutturmuyor.

Allah cümlemize hayırları öğrenmek ve yapmak nasip etsin. Allah cümlemize hayırları öğrenmek ve yapmak nasip etsin.

Nezele Âdemu bi'l-hindi ve'stevhaşe fe-nezele Cibrîlu fe-nâdâ bi'l-ezâni: Nezele Âdemu bi'l-hindi ve'stevhaşe fe-nezele Cibrîlu fe-nâdâ bi'l-ezâni: "Allahu ekber Allahu ekber eşhedü en lâ ilâhe illallah" "Allahu ekber Allahu ekber eşhedü en lâ ilâhe illallah" merrateyni "eşhedü enne Muhammeden Resûlullâhi" merrateyni. merrateyni "eşhedü enne Muhammeden Resûlullâhi" merrateyni. Kâle Âdemu: Men Muhammedün? Kâle: Âhiru veledike mine'l-enbiyâi. Kâle Âdemu: Men Muhammedün? Kâle: Âhiru veledike mine'l-enbiyâi.

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, İbn Asâkir'de bir hadîs-i şerîf. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edilmiş, İbn Asâkir'de bir hadîs-i şerîf.

Âdem aleyhisselam cennetten çıkarıldı, dünya üzerine diyâr-ı Hint tarafında bir yere indirildi.Âdem aleyhisselam cennetten çıkarıldı, dünya üzerine diyâr-ı Hint tarafında bir yere indirildi. Hz. Âdem atamız aleyhisselam cennetteydi de şeytana uydu.Hz. Âdem atamız aleyhisselam cennetteydi de şeytana uydu. Allahu Teâlâ hazretleri; "Şu ağaca yaklaşmayın, şunun meyvesinden yemeyin." buyurdu.Allahu Teâlâ hazretleri; "Şu ağaca yaklaşmayın, şunun meyvesinden yemeyin." buyurdu. Şeytan geldi, vesvese verdi, dedi ki; "Ben sana hiç bitmeyecek Şeytan geldi, vesvese verdi, dedi ki; "Ben sana hiç bitmeyecek bir ebedî mülk saltanatı öğreteyim mi? bir ebedî mülk saltanatı öğreteyim mi? Şunu yaparsan hep cennette ebedî kalacaksın, hiç saltanatın [gitmeyecek],Şunu yaparsan hep cennette ebedî kalacaksın, hiç saltanatın [gitmeyecek], çok hayırları elde edeceksin." diye... "Evet, öğret." deyince; çok hayırları elde edeceksin." diye... "Evet, öğret." deyince; "Şu ağaçtan ye." dedi. O da cennette ebedî kalmanın tamâhından dolayı, ona tamah ettiğinden,"Şu ağaçtan ye." dedi. O da cennette ebedî kalmanın tamâhından dolayı, ona tamah ettiğinden, ayrılmak istemediğinden dolayı -Havva anamız ile- o ağaçtan yedi. ayrılmak istemediğinden dolayı -Havva anamız ile- o ağaçtan yedi. Cennetten çıkartıldı, Hint'e indirildi. Bildiğiniz şeyler de...Cennetten çıkartıldı, Hint'e indirildi. Bildiğiniz şeyler de... Tabii rumuzlu, esrarlı, nice incelikleri, nice hikmetleri olan hâdiseler. Tabii rumuzlu, esrarlı, nice incelikleri, nice hikmetleri olan hâdiseler.

Musa aleyhisselam demiş ki; -Âdem dedesi oluyor tabii, hepimizin dedesi Hz. Âdem- Musa aleyhisselam demiş ki; -Âdem dedesi oluyor tabii, hepimizin dedesi Hz. Âdem-

"Sen değil misin o ağaçtan yiyip de bizi cennetten çıkartan?" "Sen değil misin o ağaçtan yiyip de bizi cennetten çıkartan?"

Musa aleyhisselam biraz asabî. Öyle deyince, hadîs-i şerîften öğreniyoruz,Musa aleyhisselam biraz asabî. Öyle deyince, hadîs-i şerîften öğreniyoruz, Hz. Âdem atamız da diyor ki; Hz. Âdem atamız da diyor ki;

"Yazının yazılıp da kalemin kuruduğu şeyden dolayı mı bana levmediyorsun yâ Musa?" "Yazının yazılıp da kalemin kuruduğu şeyden dolayı mı bana levmediyorsun yâ Musa?"

Allah'ın takdiri demek ki... O öyle olacak da, Allah'ın takdiri demek ki... O öyle olacak da, insanoğulları yeryüzünde türeyecek de ondan olacak. insanoğulları yeryüzünde türeyecek de ondan olacak.

"Kader kaleminin yazıp da mürekkebinin kuruduğu şeyden dolayı mı levmediyorsun, "Kader kaleminin yazıp da mürekkebinin kuruduğu şeyden dolayı mı levmediyorsun, beni kınıyorsun yâ Musa?" dedi. Ruhlar aleminde öyle konuşması hadîs-i şerîfte naklediliyor. beni kınıyorsun yâ Musa?" dedi. Ruhlar aleminde öyle konuşması hadîs-i şerîfte naklediliyor.

Hint'e indi. Ve'stevhaşe. "Ve yalnızlık hissetmeye başladı." Hint'e indi.

Ve'stevhaşe. "Ve yalnızlık hissetmeye başladı."

Dünyada yapayalnız, hiç kimsesi yok, Dünyada yapayalnız, hiç kimsesi yok, cennetin hasreti yüreğinde; cennetten çıktı diye ağladı ağladı ağladı, yalnızlığına yakındı. cennetin hasreti yüreğinde; cennetten çıktı diye ağladı ağladı ağladı, yalnızlığına yakındı.

Fe-nezele Cibrîlu. "Cebrail aleyhisselam indi." Fe-nezele Cibrîlu. "Cebrail aleyhisselam indi." Fe-nâdâ bi'l-ezâni. "Ezanı nidâ etti, ezanı okudu." Fe-nâdâ bi'l-ezâni. "Ezanı nidâ etti, ezanı okudu."

Ne dedi? Allahu ekber, Allahu ekber. Ne dedi?

Allahu ekber, Allahu ekber.
"Allah en büyüktür, Allah en büyüktür." Eşhedü en lâ ilâhe illallah."Allah en büyüktür, Allah en büyüktür." Eşhedü en lâ ilâhe illallah. "Allah'tan gayri bir ilah olmadığına, mâbut olmadığına şehadet ederim." diye"Allah'tan gayri bir ilah olmadığına, mâbut olmadığına şehadet ederim." diye iki defa eşhedü en lâ ilâhe illallah dedi. İki defa da; eşhedü enne Muhammeden Resûlullah.iki defa eşhedü en lâ ilâhe illallah dedi. İki defa da; eşhedü enne Muhammeden Resûlullah. "Yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Resûlü'dür." deyince"Yine şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın Resûlü'dür." deyince Hz. Âdem atamız sordu: Men Muhammedün? "Muhammed kimdir, yâ Cebrail?" Hz. Âdem atamız sordu:

Men Muhammedün? "Muhammed kimdir, yâ Cebrail?"

Dedi ki; Âhiru veledike mine'l-enbiyâi.Dedi ki;

Âhiru veledike mine'l-enbiyâi.
"Peygamberlerden olup da en sonuncu gelecek olan evlâdın Hz. Muhammed, odur." dedi. "Peygamberlerden olup da en sonuncu gelecek olan evlâdın Hz. Muhammed, odur." dedi.

Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah deyince Hz. Âdem atamız sordu, Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah deyince Hz. Âdem atamız sordu, o da öyle cevap verdi. o da öyle cevap verdi.

Allahu âlem orada da tabii Muhammed aleyhisselâm'ın faziletinden bahsedilmiştir. Allahu âlem orada da tabii Muhammed aleyhisselâm'ın faziletinden bahsedilmiştir. "İşte o öyle olsun diye bu işler böyle oldu." diye teselli olmuştur... "İşte o öyle olsun diye bu işler böyle oldu." diye teselli olmuştur...

Allah'a hamd ü senâlar olsun ki bizi o peygamberlerin en yükseğine, en şereflisine ümmet eyledi.Allah'a hamd ü senâlar olsun ki bizi o peygamberlerin en yükseğine, en şereflisine ümmet eyledi. Bu nimetin kadrini bilip de o Resûl-i Edîb'e en güzel tarzda ümmetlik etmeyi Allah nasip eylesin.Bu nimetin kadrini bilip de o Resûl-i Edîb'e en güzel tarzda ümmetlik etmeyi Allah nasip eylesin. İnsanların çoğunun dinini unutup da şaşırdığı şu zamanda, dünyanın zevklerine daldığı, İnsanların çoğunun dinini unutup da şaşırdığı şu zamanda, dünyanın zevklerine daldığı, paranın pulun peşine koştuğu, plajlara koştuğu, zevklere, piyangolara heves ettiği zamanda paranın pulun peşine koştuğu, plajlara koştuğu, zevklere, piyangolara heves ettiği zamanda Rabbimiz bizi şeriatinin yolunun ahkâmına tâbi eylesin.Rabbimiz bizi şeriatinin yolunun ahkâmına tâbi eylesin. Hak yoldan bir kıl payı kadar uzaklaştırmasın, ayırmasın.Hak yoldan bir kıl payı kadar uzaklaştırmasın, ayırmasın. Efendimiz'in sünnetini sımsıkı kendisine prensip edinip, tutunup ihyâ edenlerden eylesin. Efendimiz'in sünnetini sımsıkı kendisine prensip edinip, tutunup ihyâ edenlerden eylesin. Öylece şehit sevapları almayı Rabbimiz cümlemize nasip eylesin. Öylece şehit sevapları almayı Rabbimiz cümlemize nasip eylesin. Aramızdaki sevgiyi, muhabbeti ziyâde eylesin.Aramızdaki sevgiyi, muhabbeti ziyâde eylesin. Cümlemizi cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin. Cümlemizi cennetiyle cemâliyle müşerref eylesin.

Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha! Bi-hürmeti esrâr-ı sûreti'l-Fâtiha!

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2