Namaz Vakitleri

6 Cemâziye'l-Evvel 1446
08 Kasım 2024
İmsak
06:08
Güneş
07:35
Öğle
12:53
İkindi
15:35
Akşam
18:00
Yatsı
19:22
Detaylı Arama

Cennete Girenlerin Hayıflanacağı Tek Şey

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Ramazan 1421 / 19.12.2000
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cennet Giren Mümin Sadece Bir Şeye Hayıflanacak, İslam'da Uzun Süre Yaşamış Bir Mümin'den Hiçbir Kimse Hayırlı Olamaz, Tekbirinden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Cennete Girenlerin Hayıflanacağı Tek Şey

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

23 Ramazan 1421 / 19.12.2000
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cennet Giren Mümin Sadece Bir Şeye Hayıflanacak, İslam'da Uzun Süre Yaşamış Bir Mümin'den Hiçbir Kimse Hayırlı Olamaz, Tekbirinden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn.
Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh, kemâ yenbeği li celâli vechihî ve lî azîmi sultânih. Hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh, kemâ yenbeği li celâli vechihî ve lî azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve tâcü rüûsinâVe's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ ve senedinâ ve tâcü rüûsinâ ve tabîbü kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ecmaîn. ve tabîbü kulûbinâ Muhammedini'l-Mustafâ ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'd. Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem. Emmâ ba'd.

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem.

Leyse yetehasserü ehlü'l-cenneti alâ şey'in illâ alâ sâatin merret bihim lem yezküru'llâhe fîhâ. Leyse yetehasserü ehlü'l-cenneti alâ şey'in illâ alâ sâatin merret bihim lem yezküru'llâhe fîhâ.

Bu hadîs-i şerîfi Muaz radıyallahü anh'ten, İbn Şahin, Tebarânî, İbn Sinnî ve Hâkim zikretmişler. et-Tergîb'de var. Bu hadîs-i şerîfi Muaz radıyallahü anh'ten, İbn Şahin, Tebarânî, İbn Sinnî ve Hâkim zikretmişler. et-Tergîb'de var.

Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Leyse yetehasserü ehlü'l-cenneti alâ şey'in.Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Leyse yetehasserü ehlü'l-cenneti alâ şey'in.
"Cenneti kazanıp cennete giren bir mü'min; orada üzüntü, sıkıntı, dert, bela görmez." "Cenneti kazanıp cennete giren bir mü'min; orada üzüntü, sıkıntı, dert, bela görmez."

Her şey güzel; gam keder de yok, hüzün de yok, bir şeyleri hatırlayıp üzülmek de yok.Her şey güzel; gam keder de yok, hüzün de yok, bir şeyleri hatırlayıp üzülmek de yok. Her şey hoş, her şey güzel fakat bir şeye tahassür edecekler.Her şey hoş, her şey güzel fakat bir şeye tahassür edecekler. Tahassür etmek; "hasret çekmek,Tahassür etmek; "hasret çekmek, geçmiş, kaçmış bir fırsatı düşünüp hayıflanmak" demek. geçmiş, kaçmış bir fırsatı düşünüp hayıflanmak" demek.

"Cennet ehli hiçbir şeye hayıflanmayacaklar sadece bir şeye hayıflanacaklar." "Cennet ehli hiçbir şeye hayıflanmayacaklar sadece bir şeye hayıflanacaklar."

İllâ alâ sâatin merret bihim lem yezküru'llâhe fîhâ.İllâ alâ sâatin merret bihim lem yezküru'llâhe fîhâ. "Allah'ı anmadıkları saate, Allah'ı anmadan geçirmiş ve harcamış oldukları vakte hayıflanacaklar." "Allah'ı anmadıkları saate, Allah'ı anmadan geçirmiş ve harcamış oldukları vakte hayıflanacaklar."

Dünyadayken Allah'ı anmadan geçirmiş oldukları zamana üzülecekler. Üzülmek değil de hayıflanacaklar: Dünyadayken Allah'ı anmadan geçirmiş oldukları zamana üzülecekler. Üzülmek değil de hayıflanacaklar:

"Hay Allah! Büyük fırsat kaçmış. Keşke o zaman da Allah'ı zikretseymişiz." diyecekler. "Hay Allah! Büyük fırsat kaçmış. Keşke o zaman da Allah'ı zikretseymişiz." diyecekler.

Zikrullah bu kadar kıymetli, bu kadar önemliZikrullah bu kadar kıymetli, bu kadar önemli ve cennete girmiş olan insanlar bile az zikir yaptıkları için hayıflanacaklar.ve cennete girmiş olan insanlar bile az zikir yaptıkları için hayıflanacaklar. Zikirsiz geçirmiş oldukları zamanlardan dolayı hayıflanma olacak: Zikirsiz geçirmiş oldukları zamanlardan dolayı hayıflanma olacak:

"Hay Allah! Keşke o zamanı da zikirle geçirseymişiz." diyecekler. Neden? "Hay Allah! Keşke o zamanı da zikirle geçirseymişiz." diyecekler.

Neden?

Çünkü zikredenlere çok büyük mükâfâtlar var, çok büyük sevaplar var, çok yüksek dereceler var. Çünkü zikredenlere çok büyük mükâfâtlar var, çok büyük sevaplar var, çok yüksek dereceler var.

Onun için insan, mümkün olduğu kadar fırsatı değerlendirmeli, vaktini zikirsiz geçirmemeye çalışmalı. Onun için insan, mümkün olduğu kadar fırsatı değerlendirmeli, vaktini zikirsiz geçirmemeye çalışmalı.

Nasıl olur bu? Biz kardeşlerimize öğretiyoruz.Nasıl olur bu?

Biz kardeşlerimize öğretiyoruz.
İnsan dilini dudağını kıpırdatmadan, sessiz olarak, ağzı kapalı, kalbinden "Allah" diyebilir. İnsan dilini dudağını kıpırdatmadan, sessiz olarak, ağzı kapalı, kalbinden "Allah" diyebilir.

Buna nasıl alışır? Yalnız oturduğu bir yerde, uygun bir yerde eline tesbihi alır.Buna nasıl alışır?

Yalnız oturduğu bir yerde, uygun bir yerde eline tesbihi alır.
Yüksek sesle "Allah, Allah, Allah, Allah" derken ağzını birden kapatır, içinden devam eder.Yüksek sesle "Allah, Allah, Allah, Allah" derken ağzını birden kapatır, içinden devam eder. O ilk başlayışta yüksek sesle "Allah Allah" dediği için ağzını kapattığı zaman sessizceO ilk başlayışta yüksek sesle "Allah Allah" dediği için ağzını kapattığı zaman sessizce "Allah" demesini devam ettirmesi kolay olur. Kolaylaştırır ve içinden bir müddet der. "Allah" demesini devam ettirmesi kolay olur. Kolaylaştırır ve içinden bir müddet der.

Acemi, yeni başlayan insan bir müddet sonra zorlanmaya başlar, yavaşlamaya başlar.Acemi, yeni başlayan insan bir müddet sonra zorlanmaya başlar, yavaşlamaya başlar. İlk aldığı hızla biraz gidiyor da, âzâlarının alışkanlığından biraz gidiyor da,İlk aldığı hızla biraz gidiyor da, âzâlarının alışkanlığından biraz gidiyor da, biraz geçince zorlanmaya başlar. O zaman tekrar yüksek sese geçersiniz.biraz geçince zorlanmaya başlar. O zaman tekrar yüksek sese geçersiniz. Allah, Allah, Allah, Allah, Allah, Allah… Allah, Allah, Allah, Allah, Allah, Allah…

Yine ağzınızı kapatırsınız, yine o hızla biraz daha gider.Yine ağzınızı kapatırsınız, yine o hızla biraz daha gider. Böyle böyle içinizi, kalbinizi, gönlünüzü alıştırırsınız, sessizce "Allah" dersiniz. Böyle böyle içinizi, kalbinizi, gönlünüzü alıştırırsınız, sessizce "Allah" dersiniz.

Dışarıdan kimse anlamaz, içinden "Allah" diyor,Dışarıdan kimse anlamaz, içinden "Allah" diyor, "Allah" dedikçe de tabi çok büyük sevaplar kazanıyor."Allah" dedikçe de tabi çok büyük sevaplar kazanıyor. Hem de içinden "Allah" demenin çok büyük mükâfâtları var, evvelki derslerde söylemiştim.Hem de içinden "Allah" demenin çok büyük mükâfâtları var, evvelki derslerde söylemiştim. Buna alıştıktan, bunu öğrendikten sonra o zaman her yerde zikir yapmak çok daha kolay olur. Buna alıştıktan, bunu öğrendikten sonra o zaman her yerde zikir yapmak çok daha kolay olur.

Evet, dilini dudağını kıpırdatarak da zikir yapabilir ama trende veyahut otobüsteEvet, dilini dudağını kıpırdatarak da zikir yapabilir ama trende veyahut otobüste veyahut çarşıda dilini dudağını kıpırdattığı zaman herkes; "Bu adama ne oluyor ya?" derler.veyahut çarşıda dilini dudağını kıpırdattığı zaman herkes; "Bu adama ne oluyor ya?" derler. Bakarlar; "Dili dudağı sürekli kıpırdıyor!" derler. "Desinler, bana ne?Bakarlar; "Dili dudağı sürekli kıpırdıyor!" derler.

"Desinler, bana ne?
Ben sevap kazanacağım!" diyebilir, insan. Ama bir de ibadetin gizlisi makbul. Ben sevap kazanacağım!" diyebilir, insan. Ama bir de ibadetin gizlisi makbul. "Belli olmasın, kimse bilmesin, riya ve gösteriş olmasın." diye gizli yapmak iyi. "Belli olmasın, kimse bilmesin, riya ve gösteriş olmasın." diye gizli yapmak iyi.

Mesela ekmekçi pastacı dükkânı var, tezgâhta oturuyor, müşteri bekliyor; yapacak bir şey yok.Mesela ekmekçi pastacı dükkânı var, tezgâhta oturuyor, müşteri bekliyor; yapacak bir şey yok. O esnada kalbi "Allah, Allah, Allah, Allah" diye veya "Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah" diyeO esnada kalbi "Allah, Allah, Allah, Allah" diye veya "Lâ ilâhe illallah, Lâ ilâhe illallah" diye veya "Sübhanallah, Sübhanallah" veya "Elhamdülillah" veya "Allahu ekber" diyerekveya "Sübhanallah, Sübhanallah" veya "Elhamdülillah" veya "Allahu ekber" diyerek güzel, sevaplı zikirlerden birisine devam eder. güzel, sevaplı zikirlerden birisine devam eder.

Müşteri geldiği zaman; "günaydın, merhaba, al, ver" konuşursun.Müşteri geldiği zaman; "günaydın, merhaba, al, ver" konuşursun. Ondan sonra gidince yine devam edersin. Ondan sonra gidince yine devam edersin. Böyle bu şekilde, yolda giderken kalbinden "Allah Allah" dersin. Böyle bu şekilde, yolda giderken kalbinden "Allah Allah" dersin. Vasıtaya bindin, geliyorsun, arabayı kullanıyorsun, kalbinden "Allah Allah" dersin. Vasıtaya bindin, geliyorsun, arabayı kullanıyorsun, kalbinden "Allah Allah" dersin. Her zaman böyle dersek, "Cennette hayıflanmak olmasın." diye böylece tedbir almış oluruz. Her zaman böyle dersek, "Cennette hayıflanmak olmasın." diye böylece tedbir almış oluruz.

Cennete girenlerin bile sevapları çok olduğundan; "Keşke daha çok şükretseymişiz.Cennete girenlerin bile sevapları çok olduğundan; "Keşke daha çok şükretseymişiz. O saatlerde başka şeyle meşgul olmasaymışız." dememek için siz o pişmanlığa, o tahassüre,O saatlerde başka şeyle meşgul olmasaymışız." dememek için siz o pişmanlığa, o tahassüre, o hayıflanmaya düşmemek için zikrinizi güzel yapın. o hayıflanmaya düşmemek için zikrinizi güzel yapın.

İkinci hadîs-i şerîf: Leyse ehadün efdalü inda'llâhi azze ve celle min mü'minin yuammerüİkinci hadîs-i şerîf:

Leyse ehadün efdalü inda'llâhi azze ve celle min mü'minin yuammerü
fi'l-İslâmi li tekbîrihî ve tahmîdihî ve tesbîhihî ve tehlîlih. fi'l-İslâmi li tekbîrihî ve tahmîdihî ve tesbîhihî ve tehlîlih.

Bu da konuyla ilgili bir hadis olduğundan -onu görmüştüm- aradım ama karşımdaymış.Bu da konuyla ilgili bir hadis olduğundan -onu görmüştüm- aradım ama karşımdaymış. Hanbelî mezhebinin kurucusu olan Ahmed İbn Hanbel hazretleri çok büyük bir hadis alimidir.Hanbelî mezhebinin kurucusu olan Ahmed İbn Hanbel hazretleri çok büyük bir hadis alimidir. Çok muazzam bir hadis kitabı yazmıştır. Müsned-i Ahmed İbni Hanbel derler, çok kıymetli bir kitaptır.Çok muazzam bir hadis kitabı yazmıştır. Müsned-i Ahmed İbni Hanbel derler, çok kıymetli bir kitaptır. Ve hadîs-i şerîfleri çok titizlikle seçmiştir, çok takvâ ehli bir insandır.Ve hadîs-i şerîfleri çok titizlikle seçmiştir, çok takvâ ehli bir insandır. Böyle mübarek büyüklerimizin Allah şefaatlerine erdirsin. O rivayet etmiş.Böyle mübarek büyüklerimizin Allah şefaatlerine erdirsin. O rivayet etmiş. Abd İbn Hümeyt rivayet etmiş, Talha radyallahu anh'ten rivayet etmişler. Abd İbn Hümeyt rivayet etmiş, Talha radyallahu anh'ten rivayet etmişler.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu ikinci hadîs-i şerîfte diyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bu ikinci hadîs-i şerîfte diyor ki;

Leyse ehadün efdale inda'llâhi azze ve celle.Leyse ehadün efdale inda'llâhi azze ve celle. "Son derece izzetli ve celalli, çok azîz ve çok celîl olan Allah'ın yanında"Son derece izzetli ve celalli, çok azîz ve çok celîl olan Allah'ın yanında hiçbir kimse daha üstün olamaz." Min mü'minin. "Mü'minden." hiçbir kimse daha üstün olamaz." Min mü'minin. "Mü'minden."

Hiçbir kimse mü'minden daha üstün olamaz. Ama nasıl mü'min? Hiçbir kimse mü'minden daha üstün olamaz.

Ama nasıl mü'min?

Min mü'minin yuammeri fi'l-İslâm. "İslâm'da uzun ömürle yaşamış." Min mü'minin yuammeri fi'l-İslâm. "İslâm'da uzun ömürle yaşamış."

Müslüman; İslâm'ını yaşıyor, İslâm'ı uygulayarak yaşamış.Müslüman; İslâm'ını yaşıyor, İslâm'ı uygulayarak yaşamış. Allah'ın indinde bundan daha faziletli, bundan daha üstün bir kimse olamaz.Allah'ın indinde bundan daha faziletli, bundan daha üstün bir kimse olamaz. Azîz ve celîl olan Allah'ın indinde İslâm'ı uygulayarak uzun ömürle yaşamış olan Azîz ve celîl olan Allah'ın indinde İslâm'ı uygulayarak uzun ömürle yaşamış olan bir mü'minden daha kıymetlisi yoktur. Neden? Sebebi önemli.bir mü'minden daha kıymetlisi yoktur.

Neden?

Sebebi önemli.
Bu, demin okuduğumuz hadîs-i şerîfle bağlantılı. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki; Bu, demin okuduğumuz hadîs-i şerîfle bağlantılı. Peygamber Efendimiz buyuruyor ki;

Li tekbîrihî ve tahmîdihî ve tesbîhihî ve tehlîlihî. Dört kelime söylüyor. Bunları açıklayalım. Li tekbîrihî ve tahmîdihî ve tesbîhihî ve tehlîlihî.

Dört kelime söylüyor. Bunları açıklayalım.

Li tekbîrihi. "Tekbirinden dolayı…" Tekbir ne demek? Li tekbîrihi. "Tekbirinden dolayı…"

Tekbir ne demek?

Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber demek… Mânası ne? Allahu ekber, Allahu ekber, Allahu ekber demek…


Mânası ne?

"Allah en büyüktür, en büyüktür, en büyüktür…" "Allah en büyüktür, en büyüktür, en büyüktür…"

O'ndan daha büyük yoktur, hiçbir şeyle mukayese edilmeyecek kadar büyüktür.O'ndan daha büyük yoktur, hiçbir şeyle mukayese edilmeyecek kadar büyüktür. Sonsuz derecede büyüktür. Son derecede değil, sonsuz derecede büyüktür. Sonsuz derecede büyüktür. Son derecede değil, sonsuz derecede büyüktür. Tekbir bu; Allahu ekber. Bunu söyledikçe insan çok sevaplar kazanır. Tekbir bu; Allahu ekber. Bunu söyledikçe insan çok sevaplar kazanır.

Onun için bayramlarda tekbir getiriyoruz, hacda tekbir getiriyoruz.Onun için bayramlarda tekbir getiriyoruz, hacda tekbir getiriyoruz. Çeşitli güzel vesilelerle bu sevaplı sözü tekrar ediyoruz. Tekbir, "Allahu ekber" demek. Çeşitli güzel vesilelerle bu sevaplı sözü tekrar ediyoruz. Tekbir, "Allahu ekber" demek.

Ve tahmîdihi. "Bir de elhamdülillah demesi." Elhamdülillah, elhamdülillah elhamdülillah... Ve tahmîdihi. "Bir de elhamdülillah demesi."

Elhamdülillah, elhamdülillah elhamdülillah...

Elhamdülillah demek ne demek? "Tüm övgüler Allah'ındır." demek.Elhamdülillah demek ne demek?

"Tüm övgüler Allah'ındır." demek.
Bütün övgüler, medihler, hamdler Allah'ındır. Neden hepsi Allah'ın? Bütün övgüler, medihler, hamdler Allah'ındır.

Neden hepsi Allah'ın?

Çünkü sen neyi översen öv, neyi beğenirsen beğen, neyi seversen sev,Çünkü sen neyi översen öv, neyi beğenirsen beğen, neyi seversen sev, neye hayran olursan ol, O'nu övüyorsun değil mi? Onu Allah yaratmadı mı? Allah yarattı. neye hayran olursan ol, O'nu övüyorsun değil mi? Onu Allah yaratmadı mı? Allah yarattı.

Gülü çok seviyorsun; "Şu güle bak, aşılı gül bahçede, ne kadar iri, ne kadar katmerli.Gülü çok seviyorsun; "Şu güle bak, aşılı gül bahçede, ne kadar iri, ne kadar katmerli. Yapraklarına bak, kadife gibi. Ne kadar hoş görünüşlü, renkli.Yapraklarına bak, kadife gibi. Ne kadar hoş görünüşlü, renkli. Aman kokusuna bak, ne kadar güzel kokuyor…" Tamam gülü methediyorsun ama gülü kim yarattı? Allah! Aman kokusuna bak, ne kadar güzel kokuyor…"

Tamam gülü methediyorsun ama gülü kim yarattı?

Allah!

Demek ki bütün hamd Allah'ındır. Yeri göğü, ins ü cinni, melekleri felekleri, ağaçları yaprakları,Demek ki bütün hamd Allah'ındır. Yeri göğü, ins ü cinni, melekleri felekleri, ağaçları yaprakları, böcekleri çiçekleri, her şeyi yaratan Allah, her güzelliği yaratan Allah.böcekleri çiçekleri, her şeyi yaratan Allah, her güzelliği yaratan Allah. Onun için her övgü Allah'ındır. Bütün hamdler O'nadır. Neyimiz varsa O'ndandır. Onun için her övgü Allah'ındır. Bütün hamdler O'nadır. Neyimiz varsa O'ndandır.

Bizim de hayatımız O'ndan. Elimize çekici alıp kendimizi biz kendimiz mi yaptık?Bizim de hayatımız O'ndan. Elimize çekici alıp kendimizi biz kendimiz mi yaptık? Bizim bir şeyden haberimizden yoktu; yaratılmışız, gelmişiz. Bizim bir şeyden haberimizden yoktu; yaratılmışız, gelmişiz. Geldiğimiz zamanı bile hatırlayamıyoruz, büyüdüğümüz günleri bile hatırlayamıyoruz, Geldiğimiz zamanı bile hatırlayamıyoruz, büyüdüğümüz günleri bile hatırlayamıyoruz, âzâlarımız biraz biraz geliştikçe hatırlıyoruz. Cenâb-ı Hak bizi nasıl yaratmış?âzâlarımız biraz biraz geliştikçe hatırlıyoruz.

Cenâb-ı Hak bizi nasıl yaratmış?
Bize ne suret vermiş, ne kabiliyetler vermiş? Vücudumuz etten ne kadar meziyetli?Bize ne suret vermiş, ne kabiliyetler vermiş? Vücudumuz etten ne kadar meziyetli? Bu etten oluyor. Bir hücreden değil mi? İki hücre birleşiyor. İlhak edilmiş iki hücre oluyor.Bu etten oluyor. Bir hücreden değil mi? İki hücre birleşiyor. İlhak edilmiş iki hücre oluyor. Bir hücre et hücresi değil mi? Bu et hücresi büyüyor da bu kemikler nereden oluyor? Bir hücre et hücresi değil mi? Bu et hücresi büyüyor da bu kemikler nereden oluyor? Kemik sert, et yumuşak… Bu kemikler nereden oluyor, bu tırnaklar nereden oluyor? Kemik sert, et yumuşak…

Bu kemikler nereden oluyor, bu tırnaklar nereden oluyor?

Oradan oluyor. Hepsi o bir hücreden çıkıyor, dışarıdan başka bir yerden gelmiyor.Oradan oluyor. Hepsi o bir hücreden çıkıyor, dışarıdan başka bir yerden gelmiyor. Dışarıdan başka malzeme, oraya ilave monte vidalama sökme; öyle bir şey yok! Dışarıdan başka malzeme, oraya ilave monte vidalama sökme; öyle bir şey yok! Hepsi içeride oluyor. Cenâb-ı Hak kudretiyle yapıyor.Hepsi içeride oluyor. Cenâb-ı Hak kudretiyle yapıyor. Hayvanlarda sert tırnak var, boynuz var, balıklarda kılçık var.Hayvanlarda sert tırnak var, boynuz var, balıklarda kılçık var. Kılıç balığının burnu ne kadar uzun, hart diye sokuyor, düşmanının üstüne saldırıyor.Kılıç balığının burnu ne kadar uzun, hart diye sokuyor, düşmanının üstüne saldırıyor. Sonra kıllar var. Allah Allah! Sonra bunların hepsi yerli yerinde yerleşmiş, güzel yere yerleşmiş: Sonra kıllar var. Allah Allah! Sonra bunların hepsi yerli yerinde yerleşmiş, güzel yere yerleşmiş:

Gözün etrafına kıllar yerleşmiş, faydalı. Gözü süzüyor, ışıkları süzüyor, koruyor.Gözün etrafına kıllar yerleşmiş, faydalı. Gözü süzüyor, ışıkları süzüyor, koruyor. Gözün üstüne kıllar yerleşmiş; çok faydalı, çok güzel, çok yerli yerinde.Gözün üstüne kıllar yerleşmiş; çok faydalı, çok güzel, çok yerli yerinde. Tebâreka'llâhu ahsenü'l-hâlıkîn…Tebâreka'llâhu ahsenü'l-hâlıkîn… Çünkü yukarıdan gelen akıntıları göze uğrattırmıyor. Çünkü yukarıdan gelen akıntıları göze uğrattırmıyor. Dikkat ederseniz kaşların kenarları biraz aşağıya doğrudur.Dikkat ederseniz kaşların kenarları biraz aşağıya doğrudur. Yukarıdan akıntı gelecek, yanlardan, şakaklarından ter damlıyor. Yukarıdan akıntı gelecek, yanlardan, şakaklarından ter damlıyor. Tabi damlar. Çünkü "Gözün üstüne gitmesin." diye Allah oraya set koymuş.Tabi damlar. Çünkü "Gözün üstüne gitmesin." diye Allah oraya set koymuş. Bunlar yerli yerinde. Cenâb-ı Hak her şeyi güzel yaratmış. Bunlar yerli yerinde. Cenâb-ı Hak her şeyi güzel yaratmış.

Binâenaleyh her övgü Allah'ındır.Binâenaleyh her övgü Allah'ındır. Çünkü bu kâinatı biz hazır bulduk, biz de kendimizi yaratılmış olarak bulduk.Çünkü bu kâinatı biz hazır bulduk, biz de kendimizi yaratılmış olarak bulduk. Bizi yaratan ve bu kâinata bu düzeni veren çok güzel düzen vermiş. Her şeyi hesaplayabiliyoruz. Bizi yaratan ve bu kâinata bu düzeni veren çok güzel düzen vermiş. Her şeyi hesaplayabiliyoruz.

Yarın güneşin ne zaman doğacağını ben size söyleyeyim. Hem de şaşılacak bir şey.Yarın güneşin ne zaman doğacağını ben size söyleyeyim. Hem de şaşılacak bir şey. Mesela ayın ne zaman doğduğunu ne zaman battığını da ben size söyleyeyim. Yıldızların da söyleyeyim. Mesela ayın ne zaman doğduğunu ne zaman battığını da ben size söyleyeyim. Yıldızların da söyleyeyim.

Nereden? Çünkü her şey hesaplı gidiyor. Kargaşa yok, çarpışma yok, çatışma yok. Nereden?

Çünkü her şey hesaplı gidiyor. Kargaşa yok, çarpışma yok, çatışma yok.

Sonra Cenâb-ı Hak şu yeryüzünü insanların yaşayabilmesi içinSonra Cenâb-ı Hak şu yeryüzünü insanların yaşayabilmesi için o kadar güzel şartlarla donatmış ki başka yıldızlarda bu şartları koymadığı içino kadar güzel şartlarla donatmış ki başka yıldızlarda bu şartları koymadığı için bakıyorsun yaşama imkânları yok. bakıyorsun yaşama imkânları yok. Mesela ay yakınımızda ancak onda o imkânlar yok ama dünyada var.Mesela ay yakınımızda ancak onda o imkânlar yok ama dünyada var. Dünyayı, güneşin etrafında döndürmüş. Güneşe, "Dünyayı ısıtsın." diye hararet vermiş. Dünyayı, güneşin etrafında döndürmüş. Güneşe, "Dünyayı ısıtsın." diye hararet vermiş. Ama öyle bir mesafeye koymuş ki kavurmuyor. Ne kavuruyor ne donduruyor.Ama öyle bir mesafeye koymuş ki kavurmuyor. Ne kavuruyor ne donduruyor. Bir çıkıyor, bir geliyor. O çıkıp gelmiyor da Allah dünyayı güneş etrafında döndürdüğü içinBir çıkıyor, bir geliyor. O çıkıp gelmiyor da Allah dünyayı güneş etrafında döndürdüğü için biz güneşi bir görüyoruz bir görmüyoruz. Tamamen kavrulmuyoruz.biz güneşi bir görüyoruz bir görmüyoruz. Tamamen kavrulmuyoruz. Yoksa yirmi dört saat güneş olsaydı ekvatorda hiç bitki filan yetişmezdi. Dönmeyen gök cisimleri yok mu? Yoksa yirmi dört saat güneş olsaydı ekvatorda hiç bitki filan yetişmezdi.

Dönmeyen gök cisimleri yok mu?

Var. İşte ay; dönmez. Ayın kendi ekseni etrafında dönüşü yoktur. Var. İşte ay; dönmez. Ayın kendi ekseni etrafında dönüşü yoktur.

Onun için astronotlar ayın belli bir yerine gitmişlerdir. Tam hududa…Onun için astronotlar ayın belli bir yerine gitmişlerdir. Tam hududa… Çünkü bir tarafı son derece sıcaktır, öbür tarafı da çok eksi derecelerde soğuktur.Çünkü bir tarafı son derece sıcaktır, öbür tarafı da çok eksi derecelerde soğuktur. Ne orada rahat ederler ne burada rahat ederler, arada uygun bir yere gidiyorlar. O dönmüyor. Ne orada rahat ederler ne burada rahat ederler, arada uygun bir yere gidiyorlar. O dönmüyor. Dünya da dönmeseydi bizim hayatımız yoktu. Dünya da dönmeseydi bizim hayatımız yoktu.

Sonra Allahu Teâlâ hazretleri, dünyayı güneşin etrafında döndürürkenSonra Allahu Teâlâ hazretleri, dünyayı güneşin etrafında döndürürken yörüngesini dik bir eksende döndürmemiştir.yörüngesini dik bir eksende döndürmemiştir. Ekseni biraz meyilli yapmıştır. Mühendislerin akılları duracak kadar ince bir hesapla ekseni eğri yapmıştır.Ekseni biraz meyilli yapmıştır. Mühendislerin akılları duracak kadar ince bir hesapla ekseni eğri yapmıştır. Eksenin eğimli olmasından dolayı ısı ve ışık dağılımı daha iyi oluyor ve daha da bir çeşitlenme ve daha rahat bir iklim olmuş. Eksenin eğimli olmasından dolayı ısı ve ışık dağılımı daha iyi oluyor ve daha da bir çeşitlenme ve daha rahat bir iklim olmuş.

Sonra "su" diye bir madde yaratmış.Sonra "su" diye bir madde yaratmış. "Su" diye öyle güzel bir madde yaratmış ki üç halde bulunuyor. "Su" diye öyle güzel bir madde yaratmış ki üç halde bulunuyor. Zaten birçok maddeler böyledir. Soğuk olduğu zaman donuyor, katı halde bulunuyor, buz...Zaten birçok maddeler böyledir. Soğuk olduğu zaman donuyor, katı halde bulunuyor, buz... Çok ısındığı zaman buhar halinde bulunuyor; orta halde olduğu zaman cıvık halde bulunuyor. Çok ısındığı zaman buhar halinde bulunuyor; orta halde olduğu zaman cıvık halde bulunuyor. Bu suyun öyle özellikleri var ki hangi tarafına baksan her taşın altından mücevher çıkar.Bu suyun öyle özellikleri var ki hangi tarafına baksan her taşın altından mücevher çıkar. Her işin arkasından büyük bir hikmet çıkar. Suyun katısı, buz, sudan hafiftir. Her işin arkasından büyük bir hikmet çıkar. Suyun katısı, buz, sudan hafiftir. Halbuki fizik maddelerinden hiçbirisinde o maddenin katısı sıvısından hafif değildir, ağırdır, dibe gider. Halbuki fizik maddelerinden hiçbirisinde o maddenin katısı sıvısından hafif değildir, ağırdır, dibe gider.

Bir büyük demiri, mesela levyeyi erimiş demirin içine atsan o dibine gider.Bir büyük demiri, mesela levyeyi erimiş demirin içine atsan o dibine gider. Sıvısından daha ağırdır, dibe gider. Bütün maddeler böyledir. Sıvısından daha ağırdır, dibe gider. Bütün maddeler böyledir. Sıvı hâli katısından daha ağırdır, dibe gider ama su istisnai. Suyun katı hâli olan buz daha hafiftir. Sıvı hâli katısından daha ağırdır, dibe gider ama su istisnai. Suyun katı hâli olan buz daha hafiftir.

Ne kadar hikmetli, ne kadar önemli biliyor musunuz?Ne kadar hikmetli, ne kadar önemli biliyor musunuz? Böyle olduğu için suda hayat korunuyor. Böyle olduğu için suda hayat korunuyor. Ne kadar hikmetli olduğunu anlamak için aksini düşünelim. Ne kadar hikmetli olduğunu anlamak için aksini düşünelim. Eğer buz da öteki maddeler gibi sıvı hâlinden, sudan ağır olsaydı,Eğer buz da öteki maddeler gibi sıvı hâlinden, sudan ağır olsaydı, mesela kışın hava soğuk olduğu zaman denizin üstündeki kısım buz tutuncamesela kışın hava soğuk olduğu zaman denizin üstündeki kısım buz tutunca ağır olduğundan ne olacaktı? Aşağıya gidecekti, aşağıya gidecekti, aşağıya gidecekti…ağır olduğundan ne olacaktı? Aşağıya gidecekti, aşağıya gidecekti, aşağıya gidecekti… On bin metre derinliğindeki okyanuslar ta dibine kadar buz tutacaktı.On bin metre derinliğindeki okyanuslar ta dibine kadar buz tutacaktı. Sen artık o on bin metre derinlikteki buzu erit bakalım. Sen artık o on bin metre derinlikteki buzu erit bakalım.

Froniusla mı eriteceksin atom bombasıyla mı? Eritemezsin!Froniusla mı eriteceksin atom bombasıyla mı? Eritemezsin! On bin metre kalınlığındaki buz, içinde de mahlûkatlar sıkıştı.On bin metre kalınlığındaki buz, içinde de mahlûkatlar sıkıştı. Tamam, bir kış mevsiminde bütün hayat dururdu. Tamam, bir kış mevsiminde bütün hayat dururdu.

Cenâb-ı Hak suyun katı hâli olan buzu hafif yapıyor, üst tarafta duruyor.Cenâb-ı Hak suyun katı hâli olan buzu hafif yapıyor, üst tarafta duruyor. Alt taraf daha sıcak. Üstü yorgan gibi örtüyor, aşağıda balıklar yaşıyor. Alt taraf daha sıcak. Üstü yorgan gibi örtüyor, aşağıda balıklar yaşıyor. Eskimolar testere ile kesiyorlar, buzun bir deliğini açıyorlar, oradan balığı yakalıyorlar. Eskimolar testere ile kesiyorlar, buzun bir deliğini açıyorlar, oradan balığı yakalıyorlar. Balık aşağıda canlı. Neden? Su yorgan gibi örtülmüş, sıcak, soğumuyor… Balık aşağıda canlı.

Neden?

Su yorgan gibi örtülmüş, sıcak, soğumuyor…

Hâsılı Cenâb-ı Hakk'ı ne kadar övsek, ne kadar methetsek, O'na ne kadar hamd etsek az.Hâsılı Cenâb-ı Hakk'ı ne kadar övsek, ne kadar methetsek, O'na ne kadar hamd etsek az. Her şeyi methetmemiz lazım! Ömrümüz medihle geçer ama methedilecek şeyleri bitiremeyiz. Her şeyi methetmemiz lazım! Ömrümüz medihle geçer ama methedilecek şeyleri bitiremeyiz. "Elhamdülillah" demek çok sevap."Elhamdülillah" demek çok sevap. İnsan kendisine verilen nimetlere şuurla, anlayarak, bilerek "Elhamdülillah" demeli. İnsan kendisine verilen nimetlere şuurla, anlayarak, bilerek "Elhamdülillah" demeli.

Bak Elhamdülillah bize akıl vermiş. Ya akıl vermeseydi, ne yapacaktın?Bak Elhamdülillah bize akıl vermiş. Ya akıl vermeseydi, ne yapacaktın? Boyun posun yerli yerinde olsaydı da aklın olmasaydı ne olacaktı?Boyun posun yerli yerinde olsaydı da aklın olmasaydı ne olacaktı? Tımarhaneye götürürlerdi, hiçbir işe almazlardı, hiçbir işe yaramazdın; aklın yok! Tımarhaneye götürürlerdi, hiçbir işe almazlardı, hiçbir işe yaramazdın; aklın yok!

Aklın olsaydı da bu kolun bacağın çalışmasaydı ne yapacaktın?Aklın olsaydı da bu kolun bacağın çalışmasaydı ne yapacaktın? Gözün görmesiydi ne yapacaktın, kulağın duymasaydı ne yapacaktın? Hepsi türlü türlü nimetler… Gözün görmesiydi ne yapacaktın, kulağın duymasaydı ne yapacaktın? Hepsi türlü türlü nimetler…

Onun için bir mü'minin "elhamdülillah" demesi de çok sevap, "Allahu ekber" demesi de çok sevap. Onun için bir mü'minin "elhamdülillah" demesi de çok sevap, "Allahu ekber" demesi de çok sevap.

Ve tesbîhihî. "Tesbih" ne demek? Ve tesbîhihî.

"Tesbih" ne demek?

"Sübhanallah, Sübhanallah, Sübhanallah, Sübhanallah" demek… O ne demek, Türkçe anlamı ne? "Sübhanallah, Sübhanallah, Sübhanallah, Sübhanallah" demek…

O ne demek, Türkçe anlamı ne?

"Yâ Rabbi! Her şey noksansız, hiç kusursuz, her şey tam mükemmel" demek. "Yâ Rabbi! Her şey noksansız, hiç kusursuz, her şey tam mükemmel" demek.

"Sübhanallah" demek; "Yâ Rabbi! Senin her şeyin tam, mükemmel, hiç eksiği kusuru yok." demek. "Sübhanallah" demek; "Yâ Rabbi! Senin her şeyin tam, mükemmel, hiç eksiği kusuru yok." demek.

Acemi bir insan bir iş yapar. Ustasına götürür gösterir;Acemi bir insan bir iş yapar. Ustasına götürür gösterir; "Evladım, olmamış, parçayı ziyan etmişsin, git yeniden yap." der."Evladım, olmamış, parçayı ziyan etmişsin, git yeniden yap." der. Güzel yapamayınca beğenmez. Biz bazı şeyleri beğenmeyiz, yapılan şeyleri kusurlu görürüz.Güzel yapamayınca beğenmez. Biz bazı şeyleri beğenmeyiz, yapılan şeyleri kusurlu görürüz. Bakarız; "Bu böyle olmamış. Şöyle olsaydı daha iyi olurdu." deriz. Bakarız; "Bu böyle olmamış. Şöyle olsaydı daha iyi olurdu." deriz.

Ama Cenâb-ı Hakk'ın her şeyi, her şeyi, her şeyi son derece yerli yerinde, hikmetli ve güzel!Ama Cenâb-ı Hakk'ın her şeyi, her şeyi, her şeyi son derece yerli yerinde, hikmetli ve güzel! Yerli yerinde olduğundan "Sübhanallah" demek; "yâ Rabbi! Şaşıyorum, hayran kalıyorum,Yerli yerinde olduğundan "Sübhanallah" demek; "yâ Rabbi! Şaşıyorum, hayran kalıyorum, her şeyin ne kadar güzel!" demek. "Ne kadar tam, ne kadar mükemmel!" demek.her şeyin ne kadar güzel!" demek. "Ne kadar tam, ne kadar mükemmel!" demek. "Sübhanallah" demek de çok kıymetli, o da çok sevaplı, sevabı yerleri gökleri doldurur. "Sübhanallah" demek de çok kıymetli, o da çok sevaplı, sevabı yerleri gökleri doldurur.

Ve sonuncusu: Ve tehlîlihî. "Tehlil" ne demek? Ve sonuncusu:

Ve tehlîlihî.

"Tehlil" ne demek?

Tehlil de; "Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah" demek.Tehlil de; "Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah" demek. Bu da çok sevap.Çünkü maalesef dünya dolusu insan, milyarlarca insan, doğru düşünemiyor da Bu da çok sevap.Çünkü maalesef dünya dolusu insan, milyarlarca insan, doğru düşünemiyor da olmadık abuk sabuk şeylere tapınıyorlar.olmadık abuk sabuk şeylere tapınıyorlar. Ne kadar komik bir şey ki adam bir taşı beğeniyor, alıyor, atölyesine getiriyor, ondan heykel yapıyor. Ne kadar komik bir şey ki adam bir taşı beğeniyor, alıyor, atölyesine getiriyor, ondan heykel yapıyor. Cansız taş! Paldır küldür dağdan yuvarlayarak getirdiği, kamyona yüklediği taşı,Cansız taş!

Paldır küldür dağdan yuvarlayarak getirdiği, kamyona yüklediği taşı,
heykel hâline getiriyor. Yontuyor, bir yere dikiyor; ondan sonra geçiyorlar karşısına tapıyorlar. heykel hâline getiriyor. Yontuyor, bir yere dikiyor; ondan sonra geçiyorlar karşısına tapıyorlar.

Hiç aklınız yok mu sizin? Bu, dağda taş değil miydi?Hiç aklınız yok mu sizin? Bu, dağda taş değil miydi? Heykeltraş geldi, bunun sağını solunu oydu, bir şekil verdi. Bunun nesi var? Ona tapıyorlar! Heykeltraş geldi, bunun sağını solunu oydu, bir şekil verdi. Bunun nesi var? Ona tapıyorlar! Bazı hayvanlara tapıyorlar, hâlen tapıyorlar… Bazı hayvanlara tapıyorlar, hâlen tapıyorlar…

Bakın mesela Japonların teknik bilgilerini takdir ediyoruz, çalışkanlıklarını takdir ediyoruz.Bakın mesela Japonların teknik bilgilerini takdir ediyoruz, çalışkanlıklarını takdir ediyoruz. Japonların genel inancı; imparatorları güneşin oğluymuş, tanrının oğluymuş! Tapınıyorlar…Japonların genel inancı; imparatorları güneşin oğluymuş, tanrının oğluymuş! Tapınıyorlar… İmparatorları kutsal, imparatora tapınıyorlar; öldüğünü de görüyorlar. İmparatorları kutsal, imparatora tapınıyorlar; öldüğünü de görüyorlar.

Sonra Güneş orada yakıcı, bu burada niye yakmıyor! Nasıl olur? Acayip mantıklar.Sonra Güneş orada yakıcı, bu burada niye yakmıyor! Nasıl olur? Acayip mantıklar. Yirmi birinci yüzyıla geldik, yirminci yüzyıl da kapandı artık. Yirminci asır da gitti.Yirmi birinci yüzyıla geldik, yirminci yüzyıl da kapandı artık. Yirminci asır da gitti. O kadar ilim, bu kadar üniversite; yine adamlar aynı şeye devam ediyorlar. O kadar ilim, bu kadar üniversite; yine adamlar aynı şeye devam ediyorlar.

Yanlışa nasıl devam ediyorlar? "Bu bizim örfümüzdür, töremizdir." diyorlar. Yanlışa nasıl devam ediyorlar?

"Bu bizim örfümüzdür, töremizdir." diyorlar.

Peki, yeri göğü yaratan Allahu Teâlâ hazretleri gazap etmez mi? Eder! Peki, yeri göğü yaratan Allahu Teâlâ hazretleri gazap etmez mi?

Eder!

Kendisi yaratmış, kendisi rızık veriyor, yaşatıyor; başkasına tapılıyor.Kendisi yaratmış, kendisi rızık veriyor, yaşatıyor; başkasına tapılıyor. Korkunç gazap eder, korkunç ceza verir! Oyuncak değil! "Gazabı görmüyoruz.Korkunç gazap eder, korkunç ceza verir! Oyuncak değil!

"Gazabı görmüyoruz.
İşte onlar Japonya'da yaşıyor, biz de İsveç'te yaşıyoruz. Ama burada yetmiş seksen yıl yaşıyor!" İşte onlar Japonya'da yaşıyor, biz de İsveç'te yaşıyoruz. Ama burada yetmiş seksen yıl yaşıyor!"

Bunun bir de öbür tarafı var, devamı var, âhiret var!Bunun bir de öbür tarafı var, devamı var, âhiret var! Zaten İslâm'ın en çok vurguladığı şey âhiret. Aman âhirete dikkat edin! Zaten İslâm'ın en çok vurguladığı şey âhiret. Aman âhirete dikkat edin!

Ve'l-yevmi'l-âhiri. Ve'l-ba'sü ba'de'l-mevtü hakkun. En mühim olan şey bu!Ve'l-yevmi'l-âhiri. Ve'l-ba'sü ba'de'l-mevtü hakkun.

En mühim olan şey bu!
Âhiret inancı olmasa insanlar çok kötü şeyler yapar.Âhiret inancı olmasa insanlar çok kötü şeyler yapar. Âhiret inancı var, hesap inancı var ve âhiret var da peygamberler insanlara gelmiş bildirmiş de,Âhiret inancı var, hesap inancı var ve âhiret var da peygamberler insanlara gelmiş bildirmiş de, doğruyu öğretmişler de doğru yolda gidenler çıkıyor.doğruyu öğretmişler de doğru yolda gidenler çıkıyor. Hiç olmazsa dünya üzerinde sapıklar ile bir dengelenme oluyor. Hiç olmazsa dünya üzerinde sapıklar ile bir dengelenme oluyor.

Demek ki Allah indinde, pek azîz ve pek celîl olan Allah nazarındaDemek ki Allah indinde, pek azîz ve pek celîl olan Allah nazarında uzun ömürle İslâm'ı kabul etmiş olarak, uygulayarak yaşayan bir mü'mindenuzun ömürle İslâm'ı kabul etmiş olarak, uygulayarak yaşayan bir mü'minden daha kıymetli hiç kimse yoktur, daha faziletli hiç kimse yoktur. Neden? daha kıymetli hiç kimse yoktur, daha faziletli hiç kimse yoktur.

Neden?

Çünkü bu uzun ömründe, bu müslümancık tekbir getirir "Allahu ekber" der, "elhamdülüllah" der,Çünkü bu uzun ömründe, bu müslümancık tekbir getirir "Allahu ekber" der, "elhamdülüllah" der, "Sübhanallah" der, "Lâ ilâhe illallah" der, sevap kazanır kazanır… Uzun ömründe sevap kazanır, öyle gider. "Sübhanallah" der, "Lâ ilâhe illallah" der, sevap kazanır kazanır… Uzun ömründe sevap kazanır, öyle gider.

Bunların ne kadar sevaplı olduğunu bilin! Bunların ne kadar sevaplı olduğunu bilin!

Peygamber Efendimiz'in zamanında aynı kabileden iki kişi müslüman oldu.Peygamber Efendimiz'in zamanında aynı kabileden iki kişi müslüman oldu. Birisi harpte şehit oldu. Ötekisi de bir sene kadar daha yaşadı. Ondan sonra vefat etti.Birisi harpte şehit oldu. Ötekisi de bir sene kadar daha yaşadı. Ondan sonra vefat etti. Aşere-i mübeşşereden bir mübarek zât bunları rüyada gördü. Aşere-i mübeşşereden bir mübarek zât bunları rüyada gördü. Baktı ki daha sonra vefat eden, cennette daha yüksek derecede.Baktı ki daha sonra vefat eden, cennette daha yüksek derecede. Rüyasını Peygamber Efendimiz'e anlattı. Peygamber Efendimiz dedi ki; Rüyasını Peygamber Efendimiz'e anlattı. Peygamber Efendimiz dedi ki;

"Tabi o bir sene daha uzun yaşadı, o arada ibadet, taat, hayır hasenât yaptı." "Tabi o bir sene daha uzun yaşadı, o arada ibadet, taat, hayır hasenât yaptı."

Şehidi bile geçiyor. Bir senede insan ibadet ve taatiyle, zikriyle, tesbihiyleŞehidi bile geçiyor. Bir senede insan ibadet ve taatiyle, zikriyle, tesbihiyle şehitten bile öteye gidiyor aziz ve muhterem kardeşlerim. şehitten bile öteye gidiyor aziz ve muhterem kardeşlerim.

Onun için gafleti bırakalım, şu kafalarımızı değiştirelim,Onun için gafleti bırakalım, şu kafalarımızı değiştirelim, yeniden fikirlerimizi süzelim, yanlışlarımızı atalım. Doğru olan şeyi bulalım, doğru olan işi yapalım.yeniden fikirlerimizi süzelim, yanlışlarımızı atalım. Doğru olan şeyi bulalım, doğru olan işi yapalım. Doğruyu bulalım, Allah'a güzel kulluk edelim, hayatımızda güzel işler yapalım.Doğruyu bulalım, Allah'a güzel kulluk edelim, hayatımızda güzel işler yapalım. Sonunda pişman olunacak hatalar işleyip işleyip işleyip de kimse Firavun gibi pişman olmasın! Sonunda pişman olunacak hatalar işleyip işleyip işleyip de kimse Firavun gibi pişman olmasın!

Firavun'un ölümünü biliyorsunuz. Öleceği sırada, tam boğulacağı sırada;Firavun'un ölümünü biliyorsunuz. Öleceği sırada, tam boğulacağı sırada; "Benî İsrail'in inandığı Allah'a ben de inandım, Lâ ilâhe illallah" dedi. "Benî İsrail'in inandığı Allah'a ben de inandım, Lâ ilâhe illallah" dedi.

İnsanın bazen dünyada yaşamaya ümidi kalmaz; buna "yeis hâli" derler.İnsanın bazen dünyada yaşamaya ümidi kalmaz; buna "yeis hâli" derler. Hayattan yeise düşmüş, ümitsizliğe düşmüş, yaşaması mümkün değil. Hayattan yeise düşmüş, ümitsizliğe düşmüş, yaşaması mümkün değil. Doktorlar da; "Tamam, bu biraz sonra ölecek." diyorlar. Herkes başucuna toplanıyor.Doktorlar da; "Tamam, bu biraz sonra ölecek." diyorlar. Herkes başucuna toplanıyor. İşte o zaman herkes vicdanlı düşünür. İşte o zaman herkes vicdanlı düşünür. O zaman aklı başına gelir, gözünden perdeler açılır, gerçekleri görür ve imana gelmeye çalışır.O zaman aklı başına gelir, gözünden perdeler açılır, gerçekleri görür ve imana gelmeye çalışır. Ama ömrünü Allah'ın rızasına uygun geçirmediği için o ölümün telaşı içinde, ıstırapları, çalkantıları,Ama ömrünü Allah'ın rızasına uygun geçirmediği için o ölümün telaşı içinde, ıstırapları, çalkantıları, zorlukları içinde Cenâb-ı Hak onun aklını başına toplamasına fırsat vermez.zorlukları içinde Cenâb-ı Hak onun aklını başına toplamasına fırsat vermez. Öyle yaşadığı gibi kâfirce gider. Firavun gibi yaşar, Firavun gibi kâfirce gider. Öyle yaşadığı gibi kâfirce gider. Firavun gibi yaşar, Firavun gibi kâfirce gider.

Onun için insan son pişmanlığa düşmeden, aklı başındayken,Onun için insan son pişmanlığa düşmeden, aklı başındayken, doğru düşünebiliyorken doğru işleri yapmalı.doğru düşünebiliyorken doğru işleri yapmalı. Eğri işleri tasfiye etmeli, düzenlemeli, kendisine çeki düzen vermeli, tehlikeden korunmalı. Eğri işleri tasfiye etmeli, düzenlemeli, kendisine çeki düzen vermeli, tehlikeden korunmalı.

Devleti düşünüyoruz, devletin vergisini düşünüyoruz, müfettişini düşünüyoruz daDevleti düşünüyoruz, devletin vergisini düşünüyoruz, müfettişini düşünüyoruz da ona göre hareketlerimizi ayarlamıyor muyuz? ona göre hareketlerimizi ayarlamıyor muyuz?

"Her yerde kanunlara göre uygun hareket edelim de aman ceza yemeyelim, arabayı sürerken"Her yerde kanunlara göre uygun hareket edelim de aman ceza yemeyelim, arabayı sürerken yanlış yere sürmeyelim, kırmızı ışıklarda geçmeyelim." demiyor muyuz? Diyoruz. yanlış yere sürmeyelim, kırmızı ışıklarda geçmeyelim." demiyor muyuz?

Diyoruz.
Dünya işlerinde kurallara uymadığımız zaman ceza geldiğini görünce tedbir alıyoruz.Dünya işlerinde kurallara uymadığımız zaman ceza geldiğini görünce tedbir alıyoruz. Dünya işlerinde bu tedbirleri alan insan, âhiret meselesinde çok çok daha fazla önemli olarak Dünya işlerinde bu tedbirleri alan insan, âhiret meselesinde çok çok daha fazla önemli olarak tedbir almalı ve âhiretini kurtaracak yolu bulmalı! Bulamıyor.tedbir almalı ve âhiretini kurtaracak yolu bulmalı!

Bulamıyor.
Yazıklar olsun onun kafasına, yazıklar olsun onun tahsiline, yazıklar olsun onun diplomasına,Yazıklar olsun onun kafasına, yazıklar olsun onun tahsiline, yazıklar olsun onun diplomasına, yazıklar olsun onun malına mülküne parasına, yazıklar olsun onun mevkiine makamına… yazıklar olsun onun malına mülküne parasına, yazıklar olsun onun mevkiine makamına…

Ne olacak? Firavun hükümdar oldu da ne oldu? Nemrut hükümdar oldu da ne oldu? Ne olacak? Firavun hükümdar oldu da ne oldu? Nemrut hükümdar oldu da ne oldu?

Bırakalım onları; eski tarihlerde yaşamışlar… İran şahı hükümdar oldu ne oldu?Bırakalım onları; eski tarihlerde yaşamışlar… İran şahı hükümdar oldu ne oldu? Enver Sedat mıydı devlet başkanı oldu da ne oldu? Öyle veya böyle hepsi bir gün gidecek. Enver Sedat mıydı devlet başkanı oldu da ne oldu? Öyle veya böyle hepsi bir gün gidecek.

Mühim olan âhirete iyi bir kul olarak gitmek.Mühim olan âhirete iyi bir kul olarak gitmek. Maalesef insanlar buna inanamıyorlar, bu gerçeği kavrayamıyorlar, buna göre hayatlarını düzenleyemiyorlar.Maalesef insanlar buna inanamıyorlar, bu gerçeği kavrayamıyorlar, buna göre hayatlarını düzenleyemiyorlar. Siz o hataya düşmeyin, biz bu hataya düşmeyelim.Siz o hataya düşmeyin, biz bu hataya düşmeyelim. Biz kendimize çekidüzen verip Rabbimiz'in rızasına uygun yaşam düzenini kuralım. Biz kendimize çekidüzen verip Rabbimiz'in rızasına uygun yaşam düzenini kuralım.

Ve üçüncü hadîs-i şerîfi okuyup bu dersi burada kapatacağım. Çünkü çizdiğimiz sınıra göre vakit geldi. Ve üçüncü hadîs-i şerîfi okuyup bu dersi burada kapatacağım. Çünkü çizdiğimiz sınıra göre vakit geldi.

Leyse îmânü men reânî bi acebin velâkinne'l-acebe külle'l-acebi li kavmin raev evrâkan fîhâLeyse îmânü men reânî bi acebin velâkinne'l-acebe külle'l-acebi li kavmin raev evrâkan fîhâ sevadün fe-âmenû bihî evvelehû ve âhirehû. sevadün fe-âmenû bihî evvelehû ve âhirehû.

Bu hadîs-i şerîfi Enes radyallahü anh'ten Ebû Şeyh rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz diyor ki; Bu hadîs-i şerîfi Enes radyallahü anh'ten Ebû Şeyh rivayet etmiş. Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Beni gören -bir sahabenin- benim devrimdeki benimle beraber yaşayan bir insanın"Beni gören -bir sahabenin- benim devrimdeki benimle beraber yaşayan bir insanın müslüman olması şaşılacak bir şey değildir." müslüman olması şaşılacak bir şey değildir."

Peygamber Efendimiz'i görmüş, mucizeleri görüyor, Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri iniyor,Peygamber Efendimiz'i görmüş, mucizeleri görüyor, Kur'ân-ı Kerîm'in âyetleri iniyor, her gün olağanüstü olaylar, ibretli hikmetli olarak gözünün önünde cereyan ediyor. Tabi inanacak.her gün olağanüstü olaylar, ibretli hikmetli olarak gözünün önünde cereyan ediyor. Tabi inanacak. Peygamber'in asrında, Peygamber'in mübarek yüzünü görüyor, mübarek sesini duyuyor.Peygamber'in asrında, Peygamber'in mübarek yüzünü görüyor, mübarek sesini duyuyor. Elbette ona inanacak, şaşılacak bir durum yok. Onun imanı tabiî, doğal.Elbette ona inanacak, şaşılacak bir durum yok. Onun imanı tabiî, doğal. Peygamber Efendimiz'i gördükten sonra elbette inanacak! Peygamber Efendimiz'i gören derdi ki; Peygamber Efendimiz'i gördükten sonra elbette inanacak!

Peygamber Efendimiz'i gören derdi ki;

Resûlullah'ı ilk defa gören, Resûlullah'ın heybetinden asaletinden vakarından titrerdi.Resûlullah'ı ilk defa gören, Resûlullah'ın heybetinden asaletinden vakarından titrerdi. İlk gördüğü zaman onun heybetinin tesiri altında afallardı. İlk gördüğü zaman onun heybetinin tesiri altında afallardı. Çok büyük bir saygı içine düşerdi, ne yapacağını şaşırırdı. Peygamber Efendimiz'in böyle bir görünüşü vardı. Çok büyük bir saygı içine düşerdi, ne yapacağını şaşırırdı. Peygamber Efendimiz'in böyle bir görünüşü vardı.

Ama günler geçip de yanında durdukça, sözlerini duydukça, arkasında namaz kıldıkça,Ama günler geçip de yanında durdukça, sözlerini duydukça, arkasında namaz kıldıkça, beraber günleri geçirmekle olayları beraber yaşamakla bilgisi geliştikçe, beraber günleri geçirmekle olayları beraber yaşamakla bilgisi geliştikçe, Peygamber Efendimiz'i daha iyi tanıdıkça, ahabbehû, "Ona âşık olurdu." Peygamber Efendimiz'i daha iyi tanıdıkça, ahabbehû, "Ona âşık olurdu."

Her şeyine âşık olurdu; yüzüne âşık olurdu, sözüne âşık olurdu, işine âşık olurdu,Her şeyine âşık olurdu; yüzüne âşık olurdu, sözüne âşık olurdu, işine âşık olurdu, cömertliğine âşık olurdu, adaletine âşık olurdu. Ve yekûlü naitihû. cömertliğine âşık olurdu, adaletine âşık olurdu.

Ve yekûlü naitihû.

"Resûlullah nasıldı?" diye soran kimseye, onu görmeyene -anlatan kimse- derdi ki; "Resûlullah nasıldı?" diye soran kimseye, onu görmeyene -anlatan kimse- derdi ki;

Lem erâ kavlehû ve la ba'dehû mislehû.Lem erâ kavlehû ve la ba'dehû mislehû. "Ne onu tanımadan önce, ne de onu tanıdıktan sonra Resûlullah gibisini asla görmedim."Ne onu tanımadan önce, ne de onu tanıdıktan sonra Resûlullah gibisini asla görmedim. Onun gibisini görmedim. O bir tane, o eşsiz, o emsalsiz" diye,Onun gibisini görmedim. O bir tane, o eşsiz, o emsalsiz" diye, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e âşık olurdu. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem'e âşık olurdu. Böyle mübarek bir Peygamber'i görünce ona inanmak tabiî. Böyle mübarek bir Peygamber'i görünce ona inanmak tabiî.

Yahudi alimlerinden Abdullah b. Selâm, Medine'de hahamdı. Yahudi alimlerinden Abdullah b. Selâm, Medine'de hahamdı.

"Medine'ye peygamber olduğunu söyleyen birisi geldi." dediler . O da; "Gideyim, bir göreyim." dedi. "Medine'ye peygamber olduğunu söyleyen birisi geldi." dediler .

O da;

"Gideyim, bir göreyim." dedi.

Alim ya, dinden de bayağı bilgisi var. Tevrat'ı biliyor, Peygamberlik nedir biliyor.Alim ya, dinden de bayağı bilgisi var. Tevrat'ı biliyor, Peygamberlik nedir biliyor. Peygamber Efendimiz'in toplantısının olduğu yere gitmiş. Kendisi rivayet ediyor, kendisi anlatıyor. Peygamber Efendimiz'in toplantısının olduğu yere gitmiş. Kendisi rivayet ediyor, kendisi anlatıyor.

Fe iza. "İçeri bir girdim ki" diyor, "Toplantının olduğu mekâna bir gittim, bir de baktım ki." Fe iza. "İçeri bir girdim ki" diyor, "Toplantının olduğu mekâna bir gittim, bir de baktım ki."

Fe iza, oradaki fe'ye facia denir. "Bir de ne göreyim, birden bire" demek. Fe iza, oradaki fe'ye facia denir. "Bir de ne göreyim, birden bire" demek.

Fe izâ vechühû leyse bi-vechihî. "Bir de ne göreyim yüzü pırıl pırıl.Fe izâ vechühû leyse bi-vechihî. "Bir de ne göreyim yüzü pırıl pırıl. Hiç bu insan yalan söyler mi? Yalandan "Ben peygamberim." der mi? Öyle bir insan değil. Hiç bu insan yalan söyler mi? Yalandan "Ben peygamberim." der mi? Öyle bir insan değil. Yüzü hiç yalan söyleyecek bir insan yüzü değil." diyor. Yüzü hiç yalan söyleyecek bir insan yüzü değil." diyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in henüz daha iman etmemişPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in henüz daha iman etmemiş bir insan üzerindeki izlenimi, etkisi dahi böyleydi. bir insan üzerindeki izlenimi, etkisi dahi böyleydi.

Tabi inananlar âşık olurlardı, âşık olanlar o kadar severlerdi ki fidâke ebî ve ümmi yâ Resûlallah,Tabi inananlar âşık olurlardı, âşık olanlar o kadar severlerdi ki fidâke ebî ve ümmi yâ Resûlallah, "Annem babam sana feda olsun, ey Allah'ın Resulü!" derlerdi. "Annem babam sana feda olsun, ey Allah'ın Resulü!" derlerdi.

Babanın birisi bana dedi ki; "Niye fidake ebî ve ve ümmî diyorlar?Babanın birisi bana dedi ki; "Niye fidake ebî ve ve ümmî diyorlar? Fidâke rûhî dese ya, 'Benim canım sana kurban olsun.' dese ya, niye anasını babasını kurban ediyor, dedi." Fidâke rûhî dese ya, 'Benim canım sana kurban olsun.' dese ya, niye anasını babasını kurban ediyor, dedi."

Baba olarak düşündüm, duygusunu anladım. "Benim oğlan niye beni kurban ediyor?Baba olarak düşündüm, duygusunu anladım. "Benim oğlan niye beni kurban ediyor? Kendisini kurban etse ya!" diyor. Ama şu sebepten: Bir insan babası için canını verir.Kendisini kurban etse ya!" diyor.

Ama şu sebepten:

Bir insan babası için canını verir.
Birisi babasına saldırsa korumak için ne yapar? Birisi babasına saldırsa korumak için ne yapar? Ne kadar azılı, ne kadar güçlü bir şey de olsa annesine saldırsa ne yapar?Ne kadar azılı, ne kadar güçlü bir şey de olsa annesine saldırsa ne yapar? Silahlı azgın bir haydut annesine saldırdı ne yapar? Silahlı azgın bir haydut annesine saldırdı ne yapar?

Tereddüt etmeden savunmaya geçer, annesini babasını korumaya çalışır.Tereddüt etmeden savunmaya geçer, annesini babasını korumaya çalışır. İslâm ahlâkında, Ortadoğu ahlâkında, -biz mü'miniz, biz böyle insanlarız- İslâm ahlâkında, Ortadoğu ahlâkında, -biz mü'miniz, biz böyle insanlarız- bizim ahlâkımızda anne baba canından da kıymetli olduğundanbizim ahlâkımızda anne baba canından da kıymetli olduğundan "Canımı veririm." demek az bir şey oluyor da "Anamı babamı bile kurban ederim." deniliyor. "Canımı veririm." demek az bir şey oluyor da "Anamı babamı bile kurban ederim." deniliyor. Ondan… Yoksa tabi başkasının sırtından geçim olmaz.Ondan… Yoksa tabi başkasının sırtından geçim olmaz. Yapacaksa herkes kendi hayrını kendisi yapar. Ama o duygudan dolayı; Yapacaksa herkes kendi hayrını kendisi yapar. Ama o duygudan dolayı; "Anam babam sana feda olsun!" deniliyor aziz ve muhterem kardeşlerim. "Anam babam sana feda olsun!" deniliyor aziz ve muhterem kardeşlerim.

"Birisinin beni doğrudan doğruya görünce iman etmesinde şaşılacak bir şey yok." diyor. "Birisinin beni doğrudan doğruya görünce iman etmesinde şaşılacak bir şey yok." diyor.

Velakinne'l-acebe külle'l-aceb. "Fakat asıl şaşılacak, tam mânasıyla hayret edilecek,Velakinne'l-acebe külle'l-aceb. "Fakat asıl şaşılacak, tam mânasıyla hayret edilecek, çok hayret edilecek şey şudur ki." Li kavmin. "Şu insanlara hayret edilir ki." Reev evrâkan.çok hayret edilecek şey şudur ki." Li kavmin. "Şu insanlara hayret edilir ki." Reev evrâkan. "Bir takım kâğıtlar görmüşler, varakalar sayfalar görmüşler.""Bir takım kâğıtlar görmüşler, varakalar sayfalar görmüşler." Fîhâ sevâdün. "İçinde karalanmış yazılar var, onları okuyorlar." Ve âmenû bihî. "Ve inanıyorlar." Fîhâ sevâdün. "İçinde karalanmış yazılar var, onları okuyorlar." Ve âmenû bihî. "Ve inanıyorlar."

Neyi kastediyor? İçinde bir takım yazılar var… Kur'ân-ı Kerîm…Neyi kastediyor?

İçinde bir takım yazılar var… Kur'ân-ı Kerîm…
Resûlullah'tan sonra, sonradan gelen insanlar Kur'ân-ı Kerîm'i gördüler, Resûlullah'ı göremediler.Resûlullah'tan sonra, sonradan gelen insanlar Kur'ân-ı Kerîm'i gördüler, Resûlullah'ı göremediler. Kâğıtlar gördüler, üstünde yazılar gördüler, okudular. Kâğıtlar gördüler, üstünde yazılar gördüler, okudular.

Fe-âmenû bihî. "Kur'ân'a inandılar ve Resûlullah'a inandılar." Evvelehû ve âhirehû.Fe-âmenû bihî. "Kur'ân'a inandılar ve Resûlullah'a inandılar." Evvelehû ve âhirehû. "Kur'an'ın evvelinden âhirine kadar her şeyine inandılar." "Kur'an'ın evvelinden âhirine kadar her şeyine inandılar."

İşte bunların imanına hayran kalınır. Asıl hayret edilecek, hayran kalınacak bu!İşte bunların imanına hayran kalınır. Asıl hayret edilecek, hayran kalınacak bu! Resûlullah'ın yanındaki bir insanın inanması doğal. Tabi inanacak! Resûlullah'ın yanındaki bir insanın inanması doğal. Tabi inanacak! Ama ondan sonraki bir insanın inanması alkışlanacak bir şey, çok hayran kalınacak bir şey!Ama ondan sonraki bir insanın inanması alkışlanacak bir şey, çok hayran kalınacak bir şey! Çünkü aklıyla iman ediyor. Okuyor, iman ediyor. İsveçli birisi geldi, çok hoşuma gitti.Çünkü aklıyla iman ediyor. Okuyor, iman ediyor.

İsveçli birisi geldi, çok hoşuma gitti.
Sakin, edepli edepli geldi. "Hasan" adını almış. Sakin, edepli edepli geldi. "Hasan" adını almış. "Hans" iken "Hasan" yaptık, "Hasan olsun." dedik, birbirine benziyor da... Müslüman olmuş. "Hans" iken "Hasan" yaptık, "Hasan olsun." dedik, birbirine benziyor da... Müslüman olmuş.

"Ne sebeple müslüman oldun?" dedim. "Ne sebeple müslüman oldun?" dedim.

"Kur'ân-ı Kerîm'i okudum, başka bir seçenek olmadığını anladım, müslüman oldum." dedi. "Kur'ân-ı Kerîm'i okudum, başka bir seçenek olmadığını anladım, müslüman oldum." dedi.

Kur'ân-ı Kerîm'i, Allah'ın kelamını okudu. "Başka seçenek yok, başka çare yok, başka yol yok.Kur'ân-ı Kerîm'i, Allah'ın kelamını okudu. "Başka seçenek yok, başka çare yok, başka yol yok. Tek yol İslâm! Müslüman oldum." dedi. "Peki" dedim, "Sen müslüman olunca annen baban ne yaptılar?" Tek yol İslâm! Müslüman oldum." dedi.

"Peki" dedim, "Sen müslüman olunca annen baban ne yaptılar?"

"Sen müslüman olunca acaba onlar da mı müslüman oldu? Onlara da tesiri oldu mu?" demek istedim. "Sen müslüman olunca acaba onlar da mı müslüman oldu? Onlara da tesiri oldu mu?" demek istedim.

"Benim müslüman olmam, evde bomba patlaması gibi oldu." dedi. "Bomba patlamış gibi oldu." dedi."Benim müslüman olmam, evde bomba patlaması gibi oldu." dedi. "Bomba patlamış gibi oldu." dedi. Çok kızdılar, çok muhalefet ettiler ama başka yol yok! Hayatı değişti. İşte iman bu! Çok kızdılar, çok muhalefet ettiler ama başka yol yok! Hayatı değişti. İşte iman bu!

Sahabe-i kirâm da böyle oldu. Kur'an'ı gördüler.Sahabe-i kirâm da böyle oldu. Kur'an'ı gördüler. Sahabe-i kirâm, ondan sonraki mübarek insanlar, bizim asrımız,Sahabe-i kirâm, ondan sonraki mübarek insanlar, bizim asrımız, belki bizden sonraki asırlar da gerçekleri görüp akıl yoluyla inandılar. belki bizden sonraki asırlar da gerçekleri görüp akıl yoluyla inandılar.

Amerikalı meşhur bir profesör var.Neden müslüman olduğunu okudum.Amerikalı meşhur bir profesör var.Neden müslüman olduğunu okudum. Almanya'ya ziyarete geldiği zaman "Amerika'ya döndüğüm zaman okurum." diye, bir sürü kitap almış.Almanya'ya ziyarete geldiği zaman "Amerika'ya döndüğüm zaman okurum." diye, bir sürü kitap almış. Yaz tatilinde Almanya'ya gelmiş, "Okurum." diye, kütüphaneden kitaplar almış. Yaz tatilinde Almanya'ya gelmiş, "Okurum." diye, kütüphaneden kitaplar almış. Kütüphaneden seçtiği kitaplar arasında bir de Kur'an tercemesi varmış. "Şu kitap nasılmış? Kütüphaneden seçtiği kitaplar arasında bir de Kur'an tercemesi varmış.

"Şu kitap nasılmış?
Onu da okurum." diye onu da almış. Koymuş, paketletmiş, Amerika'ya gitmiş. Onu da okurum." diye onu da almış. Koymuş, paketletmiş, Amerika'ya gitmiş. Amerika'ya gittikten sonra kitapları karıştırmış karıştırmış, birisi Kur'ân-ı Kerîm. Amerika'ya gittikten sonra kitapları karıştırmış karıştırmış, birisi Kur'ân-ı Kerîm. "Bu da nasıl kitapmış?" derken, okumaya başlamış. Okumuş, okumuş..."Bu da nasıl kitapmış?" derken, okumaya başlamış. Okumuş, okumuş... Daha çok sarmış, daha çok merakını çekmiş, okumuş okumuş ve müslüman olmuş. Kur'ân-ı Kerîm öyle.Daha çok sarmış, daha çok merakını çekmiş, okumuş okumuş ve müslüman olmuş.

Kur'ân-ı Kerîm öyle.
Allah'ın kelamının öyle etkisi var. Kendisine sarılanı kurtarır. Kur'ân-ı Kerîm'in iki özelliği var. Allah'ın kelamının öyle etkisi var. Kendisine sarılanı kurtarır. Kur'ân-ı Kerîm'in iki özelliği var. Edeple kendisine sarılanı imana getirir, cennete götürür. Saygısızları da cehenneme sevk eder.Edeple kendisine sarılanı imana getirir, cennete götürür. Saygısızları da cehenneme sevk eder. Saygısı olmazsa alay ederse cehenneme sevk eder. Saygısı olmazsa alay ederse cehenneme sevk eder.

Peygamber Efendimiz'in okuduğu Kur'an'la alay edenler vardı. Dalga geçiyorlardı. Peygamber Efendimiz'in okuduğu Kur'an'la alay edenler vardı. Dalga geçiyorlardı.

Ve izâ zükkirü lâ yezkürûn. "Anlatılınca anlatılanları algılamıyorlardı."Ve izâ zükkirü lâ yezkürûn. "Anlatılınca anlatılanları algılamıyorlardı." Ve izâ reev âyeten yesteshirûn. "Bir mucize gördükleri zaman da dalga geçiyorlardı,Ve izâ reev âyeten yesteshirûn. "Bir mucize gördükleri zaman da dalga geçiyorlardı, dalga geçmek istiyorlardı. Alaya almak istiyorlardı." Alaya alamazlar olay ortada ama… dalga geçmek istiyorlardı. Alaya almak istiyorlardı."

Alaya alamazlar olay ortada ama…

Ve kâlü in hâzâ illâ sihrun mübîn. "Bu ancak bir sihirbazlık" diyorlardı. Ve kâlü in hâzâ illâ sihrun mübîn. "Bu ancak bir sihirbazlık" diyorlardı.

Peygamber Efendimiz'den mucize istiyorlar, mucizeyi görünce de "bu sihir" diyorlar. Peygamber Efendimiz'den mucize istiyorlar, mucizeyi görünce de "bu sihir" diyorlar.

Niye istediniz önceden? İstediniz, işte Allah istediğinizi, mucizeyi gösterdi.Niye istediniz önceden? İstediniz, işte Allah istediğinizi, mucizeyi gösterdi. O zaman da inanmıyorlardı. Kureyş'in çok pehlivan güçlü kuvvetli bir bahadır adamı vardı.O zaman da inanmıyorlardı.

Kureyş'in çok pehlivan güçlü kuvvetli bir bahadır adamı vardı.
Peygamber Efendimiz'le karşı karşıya geldiler. Çok kuvvetli, meşhur bir insan… Peygamber Efendimiz'le karşı karşıya geldiler. Çok kuvvetli, meşhur bir insan… Adaleli, boylu poslu, ağırlıklı, pehlivanlığıyla da tanınmış bir insan.Adaleli, boylu poslu, ağırlıklı, pehlivanlığıyla da tanınmış bir insan. Peygamber Efendimiz onu İslâm'a davet etti. Baktı "evet" demiyor.Peygamber Efendimiz onu İslâm'a davet etti. Baktı "evet" demiyor. "Peki" dedi, "Seninle güreşelim, ben seni yenersem imana gel, olur mu?" dedi, Peygamber Efendimiz. "Peki" dedi, "Seninle güreşelim, ben seni yenersem imana gel, olur mu?" dedi, Peygamber Efendimiz.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem;Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem; o bahadır, azman, iri yarı, pehlivan adama diyor ki; "Seninle güreşelim!" Adam; "Olur." dedi, "Güreşelim." o bahadır, azman, iri yarı, pehlivan adama diyor ki; "Seninle güreşelim!"

Adam; "Olur." dedi, "Güreşelim."

Küçük gördü; "Nasıl olsa ben bunu bir çırpıda hallederim." diye düşündü. Küçük gördü; "Nasıl olsa ben bunu bir çırpıda hallederim." diye düşündü.

Bir tutuştular; Peygamber Efendimiz pehlivanı küt yere çaldı.Bir tutuştular; Peygamber Efendimiz pehlivanı küt yere çaldı. "Nasıl oldu anlayamadım!" bilmem ne, bir daha tutuştular, yine yendi. "Nasıl oldu anlayamadım!" bilmem ne, bir daha tutuştular, yine yendi. O zaman imana geldi, anladı ki sıradan bir insan gücü değil. Peygamber Efendimiz öyleydi.O zaman imana geldi, anladı ki sıradan bir insan gücü değil.

Peygamber Efendimiz öyleydi.
Hem de insanların en kibarı, en hoşu, en zarifi... Hem de en kuvvetlisiydi, hem de en cesuruydu. Hem de insanların en kibarı, en hoşu, en zarifi... Hem de en kuvvetlisiydi, hem de en cesuruydu. Savaşta en önde giderdi. Sahabe-i kirâm arkasında, onu siper alarak peşinden giderlerdi.Savaşta en önde giderdi. Sahabe-i kirâm arkasında, onu siper alarak peşinden giderlerdi. Onu kendilerine siper edinirlerdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle peygamberdi Onu kendilerine siper edinirlerdi. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz böyle peygamberdi

Allah hepimize İslâm'ı doğru anlamayı nasip etsin. Peygamber Efendimiz'i tam tanımayı nasip etsin.Allah hepimize İslâm'ı doğru anlamayı nasip etsin. Peygamber Efendimiz'i tam tanımayı nasip etsin. İmanımızı tam kâmil iman eylesin. Şu mübarek Ramazan günü hürmetine… el-Fâtiha. İmanımızı tam kâmil iman eylesin. Şu mübarek Ramazan günü hürmetine…

el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2