Namaz Vakitleri

28 Cemâziye'l-Âhir 1446
29 Aralık 2024
İmsak
06:49
Güneş
08:22
Öğle
13:11
İkindi
15:30
Akşam
17:51
Yatsı
19:17
Detaylı Arama

Cennetin Kokusu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Cemâziye'l-Âhir 1401 / 12.04.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cennetin Kokusu Beş Yüz Yıllık Yoldan Gelir, Babanın Rızası, Güney Rüzgârı, İmama Uymanın Usulü, Kabirleri Ziyaret | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Cennetin Kokusu

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

7 Cemâziye'l-Âhir 1401 / 12.04.1981
İskenderpaşa Camii/ İstanbul

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Cennetin Kokusu Beş Yüz Yıllık Yoldan Gelir, Babanın Rızası, Güney Rüzgârı, İmama Uymanın Usulü, Kabirleri Ziyaret | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Ve's-salâtü ve's-selâmu alâ Resûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihîVe's-salâtü ve's-selâmu alâ Resûlinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn. Emmâ ba'd: ve men tebiahû bi-ihsânin ilâ yevmi'd-dîn.

Emmâ ba'd:

Fa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyüFa'lemû eyyühe'l-ihvân fe-inne efdale'l-kitâbi kitâbullâh ve efdale'l-hedyi hedyü seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. seyyidinâ Muhammedin sallallahu aleyhi ve sellem. Ve şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletünVe şerre'l-ümûri muhdesâtühâ ve külle muhdesetin bid'atün ve külle bid'atin dalâletün ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr.ve külle dalâletin ve sâhibehâ fî'n-nâr. Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl: Ve bi's-senedi's-sahîhi'l-muttasıli ile'n-nebiyyi sallallahu aleyhi ve selleme ennehû kâl:

Rîhu'l-cenneti tûcedü min mesîreti hamsi miete âmin ve lâ yecidü rîha'l-cennetiRîhu'l-cenneti tûcedü min mesîreti hamsi miete âmin ve lâ yecidü rîha'l-cenneti men talebe'd-dünyâ bi-ameli'l-âhireh. Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl. men talebe'd-dünyâ bi-ameli'l-âhireh.

Sadaka Resûlullah fîmâ kâl ev kemâ kâl.

Muhterem cemaat-i müslimîn! Muhterem cemaat-i müslimîn!

Râmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inRâmûzü'l-ehâdîs isimli hadis kitabından Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in ehâdîs-i şerîfesini okumaya devam edeceğiz. ehâdîs-i şerîfesini okumaya devam edeceğiz.

Dersimize başlamadan önce, evvela sevgili Peygamberimiz Muhammed-i MustafâDersimize başlamadan önce, evvela sevgili Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem'in, cümle enbiyânın, asfiyânın, evliyânın, Peygamber Efendimiz'in ashâbının,sallallahu aleyhi ve sellem'in, cümle enbiyânın, asfiyânın, evliyânın, Peygamber Efendimiz'in ashâbının, etbâının, sâdât ve meşâyihimizin ruhları için; etbâının, sâdât ve meşâyihimizin ruhları için; eserin müellifi Ahmed Ziyâeddîn-i Gümüşhanevî hazretlerinin ruhu için;eserin müellifi Ahmed Ziyâeddîn-i Gümüşhanevî hazretlerinin ruhu için; bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemâ ve ruvâtın ruhları için;bu hadîs-i şerîflerin bize kadar gelmesinde emeği geçmiş olan ulemâ ve ruvâtın ruhları için; ve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere buraya teşrif edenve uzaktan yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere buraya teşrif eden siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf hediye edelim. siz kardeşlerimizin cümle geçmişlerinin ruhları için bir Fâtiha, üç İhlâs-ı şerîf hediye edelim.

İbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göreİbn Abbas radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlar ki; Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurmuşlar ki;

Rîhu'l-cenneti tûcedü min mesîreti hamsi miete âmin.Rîhu'l-cenneti tûcedü min mesîreti hamsi miete âmin. "Cennetin kokusu 500 yıllık gidiş mesafesi olan yerden, -insan 500 yıl yolculuk yapsa"Cennetin kokusu 500 yıllık gidiş mesafesi olan yerden, -insan 500 yıl yolculuk yapsa ne kadar yol alırsa o kadar mesafeden- duyulur." ne kadar yol alırsa o kadar mesafeden- duyulur."

Cennetin kendi içinde değil, o kadar yaklaştığınız zaman kokusu duyulur.Cennetin kendi içinde değil, o kadar yaklaştığınız zaman kokusu duyulur. 500 yıl gidince varılacak mesafeden cennetin kokusu duyulur.500 yıl gidince varılacak mesafeden cennetin kokusu duyulur. Demek ki dışına da güzelliği, kokusu yayılıyor. Demek ki dışına da güzelliği, kokusu yayılıyor.

Ve lâ yecidü rîha'l-cenneti men talebe'd-dünyâ bi-ameli'l-âhireh.Ve lâ yecidü rîha'l-cenneti men talebe'd-dünyâ bi-ameli'l-âhireh. "Cennetin kokusunu hiç duymayacak." Kim? Men talebe'd-dünyâ bi-ameli'l-âhireh."Cennetin kokusunu hiç duymayacak."

Kim?

Men talebe'd-dünyâ bi-ameli'l-âhireh.
"Âhiretin ameliyle dünyayı talep eden." Bir insan bir işi bir tek sebepten yapar."Âhiretin ameliyle dünyayı talep eden."

Bir insan bir işi bir tek sebepten yapar.
Ya Allah'ın rızası için yapar; "Allahu Teâlâ hazretleri benden hoşnut ve razı olsun." diye yapar.Ya Allah'ın rızası için yapar; "Allahu Teâlâ hazretleri benden hoşnut ve razı olsun." diye yapar. "Ben O'nun kuluyum, bana bunca nimetleri var. O beni yarattı. O beni buraya gönderdi."Ben O'nun kuluyum, bana bunca nimetleri var. O beni yarattı. O beni buraya gönderdi. O beni bu hâle getirdi, O beni besledi. Ben yine dönüp O'na gideceğim." derO beni bu hâle getirdi, O beni besledi. Ben yine dönüp O'na gideceğim." der ve sırf onun rızasını kazanmak için yapar. Bu makbul. Böyle olması lazım. ve sırf onun rızasını kazanmak için yapar. Bu makbul. Böyle olması lazım.

İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî;İlâhî ente maksûdî ve rıdâke matlûbî; "Yâ Rabbi! Benim maksadım, matlabım, isteğim, talebim sensin;"Yâ Rabbi! Benim maksadım, matlabım, isteğim, talebim sensin; ben sadece senin rızanı istiyorum, başka bir şey talep etmiyorum." ben sadece senin rızanı istiyorum, başka bir şey talep etmiyorum."

Bizim bayrağımız, elimizdeki bayrağımız bu. Allah'ın rızasından başka hiçbir şey istemiyoruz.Bizim bayrağımız, elimizdeki bayrağımız bu. Allah'ın rızasından başka hiçbir şey istemiyoruz. Bizden hoşnut, razı olsun, "kulum" desin, elhamdülillah… Bizden hoşnut, razı olsun, "kulum" desin, elhamdülillah…

Allah rızası için olmadıktan sonra artık bunun dışında bir işi, âhiret amelini ne için yaparsan yap.Allah rızası için olmadıktan sonra artık bunun dışında bir işi, âhiret amelini ne için yaparsan yap. Namaz kılmak gibi, oruç tutmak gibi, sadaka vermek gibi, hayr u hasenât yapmak gibiNamaz kılmak gibi, oruç tutmak gibi, sadaka vermek gibi, hayr u hasenât yapmak gibi herhangi bir âhirette sevabı umulacak ameli, -dünya işini değil- âhiret amelini dünya maksadı,herhangi bir âhirette sevabı umulacak ameli, -dünya işini değil- âhiret amelini dünya maksadı, dünya menfaati celbetmek için bir insan yaparsa, beş yüz yıllık mesafedendünya menfaati celbetmek için bir insan yaparsa, beş yüz yıllık mesafeden kokusu duyulan cennetin kokusunu bile duyamayacak. kokusu duyulan cennetin kokusunu bile duyamayacak.

İçine girmek değil, kokusunu bile duyamayacak! O kadar yakınına bile yanaştırmayacaklar.İçine girmek değil, kokusunu bile duyamayacak! O kadar yakınına bile yanaştırmayacaklar. Cennetin kokusunu dahi koklatmayacaklar. Neden? Cennetin kokusunu dahi koklatmayacaklar.

Neden?

Âhiret amelini Allah'ın rızasını düşünerek yapmadı, dünya menfaati karıştırdı.Âhiret amelini Allah'ın rızasını düşünerek yapmadı, dünya menfaati karıştırdı. Namaz kıldı; "Başkaları görsün, gösteriş olsun da işim iyi gitsin." diye, "Âmirim terfi ettirsin." diye. Namaz kıldı; "Başkaları görsün, gösteriş olsun da işim iyi gitsin." diye, "Âmirim terfi ettirsin." diye.

Oruç tuttu; "Ne sofu adam!" desinler diye. Sadaka verdi; "Aferin, ne hayırsever zengin!" desinler diye.Oruç tuttu; "Ne sofu adam!" desinler diye.

Sadaka verdi; "Aferin, ne hayırsever zengin!" desinler diye.
Şunu yaptı şöyle diye, bunu yaptı böyle diye. Allah rıza için olmadıktan sonra işte böyle... Şunu yaptı şöyle diye, bunu yaptı böyle diye. Allah rıza için olmadıktan sonra işte böyle...

Bunun neticesi ne? Bunun neticesi ne?

Biz her işe başlarken, her işi yapmak bahis konusu olduğu zaman kendi kendimize soracağız,Biz her işe başlarken, her işi yapmak bahis konusu olduğu zaman kendi kendimize soracağız, kendimizi yoklayacağız; "Ben bu işi neden yapıyorum?" diyeceğiz. kendimizi yoklayacağız; "Ben bu işi neden yapıyorum?" diyeceğiz.

Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh diyor ki; Ebû Bekr-i Sıddîk radıyallahu anh diyor ki;

"Karşımdaki yol çatallaştığı zaman; birisi bana dünya menfaati sağlayacak,"Karşımdaki yol çatallaştığı zaman; birisi bana dünya menfaati sağlayacak, yaparsam şu faydayı sağlayacağım, yapmazsam şöyle olacak..." yaparsam şu faydayı sağlayacağım, yapmazsam şöyle olacak..."

Yollar bazen insanın karşısında çatallaşır;Yollar bazen insanın karşısında çatallaşır; "Acaba öyle mi yapsam böyle mi yapsam?" diye insan düşünür. "Acaba öyle mi yapsam böyle mi yapsam?" diye insan düşünür.

"Yollar böyle çatallaştığı, ikiye ayrıldığı zaman daima âhiret kârını düşündüm."Yollar böyle çatallaştığı, ikiye ayrıldığı zaman daima âhiret kârını düşündüm. Hiç dünya menfaatini düşünmedim.Hiç dünya menfaatini düşünmedim. 'Şöyle yaparsam Allah beni daha çok sever, 'Şöyle yaparsam Allah beni daha çok sever, âhirette daha çok sevap kazanırım.' dediğim tarafı tercih ettim." âhirette daha çok sevap kazanırım.' dediğim tarafı tercih ettim."

Orada yoksulluk, fakirlik, sıkıntı, insanın canının yanması var; ne olursa olsun... Orada yoksulluk, fakirlik, sıkıntı, insanın canının yanması var; ne olursa olsun...

Biz de bir işi yaparken o işin bizim âhiretimize fayda mı sağlayacak, zarar mı verecek olduğuna bakmalıyız.Biz de bir işi yaparken o işin bizim âhiretimize fayda mı sağlayacak, zarar mı verecek olduğuna bakmalıyız. Bir işin bizim âhiretimize faydası olacağına, Allah'ın seveceğine,Bir işin bizim âhiretimize faydası olacağına, Allah'ın seveceğine, ondan sevap kazanacağımıza kâni olursak onu yapalım. ondan sevap kazanacağımıza kâni olursak onu yapalım.

"Âhirette bunda biraz tehlike var, zarar var. Herhalde onun ziyanını çekeriz."Âhirette bunda biraz tehlike var, zarar var. Herhalde onun ziyanını çekeriz. İşte bu dünyada, Allah affetsin, yapıyoruz." Olmaz! İşte bu dünyada, Allah affetsin, yapıyoruz."

Olmaz!

Böyle bir şey bahis konusu ise eğer dünyada kâr, âhirette zarar ihtimali varsa onu yapmayalım. Böyle bir şey bahis konusu ise eğer dünyada kâr, âhirette zarar ihtimali varsa onu yapmayalım.

Bu nasıl anlaşılır? İnsan her işin başında o işin sonunu düşünmeye kendisini alıştırmalı. Bu nasıl anlaşılır?

İnsan her işin başında o işin sonunu düşünmeye kendisini alıştırmalı.

Nasıl düşüneceğiz? Nasıl düşüneceğiz?

Bunun nasıl düşünülmesi gerektiğini büyüklerimiz düşünmüş de bize bazı tavsiyelerde bulunmuş.Bunun nasıl düşünülmesi gerektiğini büyüklerimiz düşünmüş de bize bazı tavsiyelerde bulunmuş. Biz o tavsiyeleri yaparsak o kendiliğinden düşünülür. Nasıl? Biz o tavsiyeleri yaparsak o kendiliğinden düşünülür.

Nasıl?

Bize her işi yaparken besmele ile yapmak emredilmedi mi? Emredildi. Besmele ne demek? Bize her işi yaparken besmele ile yapmak emredilmedi mi?

Emredildi.

Besmele ne demek?

"Bu hayırlı işe Rahmân ve Rahîm olan Allahu Teâlâ hazretlerinin adıyla başlıyorum." "Bu hayırlı işe Rahmân ve Rahîm olan Allahu Teâlâ hazretlerinin adıyla başlıyorum."

İşin başında Allahu Teâlâ'yı düşünüyoruz. Rahmetini, merhametini düşünüyoruz, öyle başlıyoruz.İşin başında Allahu Teâlâ'yı düşünüyoruz. Rahmetini, merhametini düşünüyoruz, öyle başlıyoruz. İşte o besmele, aynı zamanda bir çeşit niyet kontrolüdür. İnsan o işi neden yaptığını düşünmüş oluyor. İşte o besmele, aynı zamanda bir çeşit niyet kontrolüdür. İnsan o işi neden yaptığını düşünmüş oluyor.

Şerli bir işe başlarken besmele çekerse insan daha büyük günaha girer. Şerli bir işe başlarken besmele çekerse insan daha büyük günaha girer.

Bismillâhirrahmânirrahîm diye kumara, içkiye, kötü bir şeye başlanır mı? Olmaz! Bismillâhirrahmânirrahîm diye kumara, içkiye, kötü bir şeye başlanır mı?

Olmaz!

Besmelesi insanı kötü bir şeyden alıkoymalı; onu yaptırtmamalı. Buradan kontrol mümkün olur.Besmelesi insanı kötü bir şeyden alıkoymalı; onu yaptırtmamalı. Buradan kontrol mümkün olur. Bunun gibi her işi besmele ile yapmalıyız. Besmele esnasında o işin hayır mı şer mi olduğunu düşünmeliyiz. Bunun gibi her işi besmele ile yapmalıyız. Besmele esnasında o işin hayır mı şer mi olduğunu düşünmeliyiz.

Müslüman kardeşlerim, bir de her akşam bir muhasebe defteri tutalım.Müslüman kardeşlerim, bir de her akşam bir muhasebe defteri tutalım. Her akşam, o gün akşama kadar kâr mı işledik, zarara mı uğradık? Her akşam, o gün akşama kadar kâr mı işledik, zarara mı uğradık?

Bakkalda, dükkânımızda bir hesap tutmuyor muyuz? Aldığımızı, verdiğimizi yazmıyor muyuz? Bakkalda, dükkânımızda bir hesap tutmuyor muyuz? Aldığımızı, verdiğimizi yazmıyor muyuz?

Neden yazıyoruz? "Hesapsız kasap ne bıçak bırakır ne masat." diye eskiler bir tekerleme söylemişler. Neden yazıyoruz?

"Hesapsız kasap ne bıçak bırakır ne masat." diye eskiler bir tekerleme söylemişler.

İnsan hesap etmedi mi, "Kâr edeyim." derken ziyana uğrar da ondan. İnsan hesap etmedi mi, "Kâr edeyim." derken ziyana uğrar da ondan.

"Dünyanın sermayesini kaybetmeyeyim." diye hesap ediyorsun, düşünüyorsun da"Dünyanın sermayesini kaybetmeyeyim." diye hesap ediyorsun, düşünüyorsun da âhireti neden düşünmezsin? Âhiret daha mı önemsiz? İnsanın asıl âhireti düşünmesi lazım. âhireti neden düşünmezsin? Âhiret daha mı önemsiz?

İnsanın asıl âhireti düşünmesi lazım.
O halde akşam oldu mu, yatağa yattığımız zaman veyahut akşam etrafımız tenhalaştığı zaman; O halde akşam oldu mu, yatağa yattığımız zaman veyahut akşam etrafımız tenhalaştığı zaman;

"Bugün ben ne yaptım? Sabahleyin sabah namazına kalkabildim mi? Kalktım elhamdülillah."Bugün ben ne yaptım? Sabahleyin sabah namazına kalkabildim mi? Kalktım elhamdülillah. Ondan sonra şunu yapabildim mi? Filanca yere gittim, şu işi yaptım.Ondan sonra şunu yapabildim mi? Filanca yere gittim, şu işi yaptım. O iyi olmadı!" diye yaptığımız iyi şeyleri, kötü şeyleri bir düşünelim. O iyi olmadı!" diye yaptığımız iyi şeyleri, kötü şeyleri bir düşünelim.

Çünkü bir tavsiye var, bize buyuruluyor ki; Hâsibû enfüseküm kable en tühâsebû.Çünkü bir tavsiye var, bize buyuruluyor ki;

Hâsibû enfüseküm kable en tühâsebû.
"Muhasebeye, hesaba çekilmezden önce siz kendi muhasebenizi kendiniz yapın." "Muhasebeye, hesaba çekilmezden önce siz kendi muhasebenizi kendiniz yapın."

Vezinû a'mâleküm kable en tûzene aleyküm.Vezinû a'mâleküm kable en tûzene aleyküm. "Âhiret olup da iş işten geçtikten sonra, mahşer yerinde"Âhiret olup da iş işten geçtikten sonra, mahşer yerinde amelleriniz tartılmazdan evvel siz amellerinizi tartın." diye emir buyurmuş.amelleriniz tartılmazdan evvel siz amellerinizi tartın." diye emir buyurmuş. Aslında bu tavsiye, bu hadîs-i şerîf, bizim hayatımızı tanzime yeter. Aslında bu tavsiye, bu hadîs-i şerîf, bizim hayatımızı tanzime yeter.

Rıdâ'r-rabbi fî rıdâ'l-vâlidi ve sahatu'r-rabbi fî sahati'l-vâlid. Sadaka Resûlullâh. Rıdâ'r-rabbi fî rıdâ'l-vâlidi ve sahatu'r-rabbi fî sahati'l-vâlid.

Sadaka Resûlullâh.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz babaya itaati,Bu hadîs-i şerîfte Peygamber aleyhi's-salâtü ve's-selâm Efendimiz babaya itaati, babanın gönlünü almanın önemini bize öğretiyor. babanın gönlünü almanın önemini bize öğretiyor.

Rıdâ'r-rabbi. "Mevlâ'nın, Rabbimiz'in, Hâlikımız'ın, Allahu Teâlâ hazretlerinin rızası."Rıdâ'r-rabbi. "Mevlâ'nın, Rabbimiz'in, Hâlikımız'ın, Allahu Teâlâ hazretlerinin rızası." Rıdâ'l-vâlidi. "Babanın rızasıdır." Ve sahatü'r-Rabbi. "Rabbin,Rıdâ'l-vâlidi. "Babanın rızasıdır." Ve sahatü'r-Rabbi. "Rabbin, Allahu Teâlâ hazretlerinin kızgınlığı." Fî sahati'l-vâlidi. "Babanın kızgınlığındadır." Allahu Teâlâ hazretlerinin kızgınlığı." Fî sahati'l-vâlidi. "Babanın kızgınlığındadır."

Burada birkaç mesele var. Bir kere "Baba" diyor. Neden "Anne" demedi de "Baba" dedi? Burada birkaç mesele var. Bir kere "Baba" diyor. Neden "Anne" demedi de "Baba" dedi?

Biraz düşünecek olursak; baba insana çabuk kızar.Biraz düşünecek olursak; baba insana çabuk kızar. Annenin kalbi yumuşaktır, şefkatlidir; evladının kusurunu görmez, kusurlu da olsaAnnenin kalbi yumuşaktır, şefkatlidir; evladının kusurunu görmez, kusurlu da olsa yine "evladım" der, bağrına basar. Anne biraz daha müsamahakâr olur, çoluk çocuğa yüz verir.yine "evladım" der, bağrına basar. Anne biraz daha müsamahakâr olur, çoluk çocuğa yüz verir. Baba biraz daha ciddi olur. Ölçü o oluyor. Baba biraz daha ciddi olur. Ölçü o oluyor.

Ötekisi hassas, hissî olduğu için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz babayı zikretmiş. Ötekisi hassas, hissî olduğu için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz babayı zikretmiş.

Demek ki babamızın gönlünü almaya çalışacağız, babamızın gönlünü hoş etmeye çalışacağız. Demek ki babamızın gönlünü almaya çalışacağız, babamızın gönlünü hoş etmeye çalışacağız.

Zaten daha önceki derslerde geçmişti: Zaten daha önceki derslerde geçmişti:

"Anası-babası sağ iken, ona yetişmiş de"Anası-babası sağ iken, ona yetişmiş de onlara hizmet edip duasıyla cenneti kazanamamış olanın burnu yere sürtsün!" demişti. onlara hizmet edip duasıyla cenneti kazanamamış olanın burnu yere sürtsün!" demişti.

Peygamber Efendimiz hadîs-i şerifte; Peygamber Efendimiz hadîs-i şerifte;

Burnu yere sürtmekten maksat, "çok pişmanlık duymak." O kimse; "Vah, yazıklar olsun!" diye dövünecek. Burnu yere sürtmekten maksat, "çok pişmanlık duymak."

O kimse; "Vah, yazıklar olsun!" diye dövünecek.

Demek ki annenin babanın sağlığı insan için bir fırsattır.Demek ki annenin babanın sağlığı insan için bir fırsattır. Evlat olarak -varsa şayet- onun ezasına, cefasına sabrederek Evlat olarak -varsa şayet- onun ezasına, cefasına sabrederek babasının hoşnutluğunu kazanmaya çalışması lazım. babasının hoşnutluğunu kazanmaya çalışması lazım.

Fakat buradaki bu "baba" ifadesine rağmen yine de başka hadîs-i şerîfler de vardır kiFakat buradaki bu "baba" ifadesine rağmen yine de başka hadîs-i şerîfler de vardır ki orada "anne, baba" beraber zikredilmiştir. orada "anne, baba" beraber zikredilmiştir.

"Allahu Teâlâ hazretlerinin rızası, ana babanın rızasına bağlıdır." diye de zikredilmiştir. "Allahu Teâlâ hazretlerinin rızası, ana babanın rızasına bağlıdır." diye de zikredilmiştir.

Oradan anlaşılıyor ki burada; "Babayı hoşnut et, anneyi kırabildiğin kadar kır,Oradan anlaşılıyor ki burada; "Babayı hoşnut et, anneyi kırabildiğin kadar kır, onu dinlemeye lüzum yok!" mânası yok. onu dinlemeye lüzum yok!" mânası yok.

Bu hadîs-i şerîften çıkan ders; babaya fazlaca itibar etmek, hürmet etmek gerektiği.Bu hadîs-i şerîften çıkan ders; babaya fazlaca itibar etmek, hürmet etmek gerektiği. Ama anaya da hürmet göstermek lazım. Hatta bir hadîs-i şerîfi hepimiz tanırız, meşhur olmuştur ki; Ama anaya da hürmet göstermek lazım.

Hatta bir hadîs-i şerîfi hepimiz tanırız, meşhur olmuştur ki;

"Cennet anaların ayakları altındadır." "Cennet anaların ayakları altındadır."

Elhamdülillah! Eğer bir insanın annesi babası sağsa çok büyük bir nimete mazhar, demektir.Elhamdülillah! Eğer bir insanın annesi babası sağsa çok büyük bir nimete mazhar, demektir. Onlar vasıtasıyla cenneti kazanması mümkün olur. Onlar vasıtasıyla cenneti kazanması mümkün olur.

Mesele açık olduğuna göre öbür hadisi şerife geçelim. Mesele açık olduğuna göre öbür hadisi şerife geçelim.

Rîhu'l-cenûbi mine'l-cenneti ve hiye er-rîhu'l-levâkıhu'l-leti zekere'llâhu fî kitâbihîRîhu'l-cenûbi mine'l-cenneti ve hiye er-rîhu'l-levâkıhu'l-leti zekere'llâhu fî kitâbihî ve fîhâ menâfiu li'n-nâsi ve'ş-şimâlü mine'n-nâri tahrücü ve temürrü bi'l-cennetive fîhâ menâfiu li'n-nâsi ve'ş-şimâlü mine'n-nâri tahrücü ve temürrü bi'l-cenneti ve yusîbühâ nefhatün minhâ fe-berdühâ hâzâ min zâlike. ve yusîbühâ nefhatün minhâ fe-berdühâ hâzâ min zâlike. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre,Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz; "Cenûb rüzgarı cennettendir." buyuruyor. Peygamber Efendimiz; "Cenûb rüzgarı cennettendir." buyuruyor.

Arabistan'da o mıntıkaya mahsus belli başlı,Arabistan'da o mıntıkaya mahsus belli başlı, dört istikametten esen dört rüzgâr var;"şimal, cenûb, sabâ ve debur rüzgârı." dört istikametten esen dört rüzgâr var;"şimal, cenûb, sabâ ve debur rüzgârı."

Cenûb rüzgârı, cennettendir ve bu rüzgâr Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilen "levâkıh" vasfıyla,Cenûb rüzgârı, cennettendir ve bu rüzgâr Kur'ân-ı Kerîm'de zikredilen "levâkıh" vasfıyla, "ilkah edici, meyveleri oldurucu, erginleştirici rüzgâr" diye bildirilen faydalı bir rüzgârdır. "ilkah edici, meyveleri oldurucu, erginleştirici rüzgâr" diye bildirilen faydalı bir rüzgârdır.

Onun içinde insanlar için pek çok fayda vardır.Onun içinde insanlar için pek çok fayda vardır. O rüzgâr estiği zaman insanlar o rüzgârın birçok faydalarını görürler.O rüzgâr estiği zaman insanlar o rüzgârın birçok faydalarını görürler. Şimal rüzgârı ise cehennemdendir, oradan çıkar ve cennete uğrar da oradan bir nefes, ferahlık alır.Şimal rüzgârı ise cehennemdendir, oradan çıkar ve cennete uğrar da oradan bir nefes, ferahlık alır. Serinliği ondan dolayıdır. Aslında şiddetli, sert, zararlı bir rüzgârdır. Serinliği ondan dolayıdır. Aslında şiddetli, sert, zararlı bir rüzgârdır.

Öğle üzeri güneşe çıkmayı da Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîflerinde yasaklamış. Öğle üzeri güneşe çıkmayı da Peygamber Efendimiz bir başka hadîs-i şerîflerinde yasaklamış.

"Gündüz güneşe çıkmayın. Çünkü öğlenin sıcaklığı cehennemin ateşindendir." diye zikretmiş. "Gündüz güneşe çıkmayın. Çünkü öğlenin sıcaklığı cehennemin ateşindendir." diye zikretmiş.

Bunlar Arabistan için fevkalade mühim tavsiyeler.Bunlar Arabistan için fevkalade mühim tavsiyeler. O şiddetli güneşin altında, o güneşin ultraviyole ışınlarıyla insan çarpılır; O şiddetli güneşin altında, o güneşin ultraviyole ışınlarıyla insan çarpılır; hemen dosdoğru buzların arasına, buzların içine yatırmazlarsa kurtulması dahi mümkün olmaz. hemen dosdoğru buzların arasına, buzların içine yatırmazlarsa kurtulması dahi mümkün olmaz.

Zâdeke'llâhu hırsan ve lâ teud. An Ebî Bekrete radıyallahu anh. Zâdeke'llâhu hırsan ve lâ teud.

An Ebî Bekrete radıyallahu anh.

Peygamber Efendimiz ona buyurmuş ki; Peygamber Efendimiz ona buyurmuş ki;

Zâdeke'llâhu hırsan. "Allah senin hırsını artırsın." Neye hırsını? Zâdeke'llâhu hırsan. "Allah senin hırsını artırsın."

Neye hırsını?

"Allah'ın sevabını, rızasını kazanmak hususundaki gayretini, hırsını,"Allah'ın sevabını, rızasını kazanmak hususundaki gayretini, hırsını, sevap talebi duygunu ziyadeleştirsin. Ama sakın bir daha yapma!" Neyi yapmayacak? sevap talebi duygunu ziyadeleştirsin. Ama sakın bir daha yapma!"

Neyi yapmayacak?

Bu zât namaz vaktinde camiye girmiş; cemaat daha önceden namaza durmuş.Bu zât namaz vaktinde camiye girmiş; cemaat daha önceden namaza durmuş. Ondan sonra bakmış rekâtı kaçıracak; "Rekâtı kaçırmayayım." diye girdiği yerdeOndan sonra bakmış rekâtı kaçıracak; "Rekâtı kaçırmayayım." diye girdiği yerde hemen imama uyuvermiş. Safların olduğu yere kadar gelmeden uzakta namaza duruvermiş. hemen imama uyuvermiş. Safların olduğu yere kadar gelmeden uzakta namaza duruvermiş.

Neden? "Rekâtı kaçırmayayım." diye. Bir rekât ne zaman kaçar? Neden?

"Rekâtı kaçırmayayım." diye.

Bir rekât ne zaman kaçar?

İnsan rükûya yetişir de Sübhânallâh diyebilecek kadar imamla beraber rükû etmiş durumda,İnsan rükûya yetişir de Sübhânallâh diyebilecek kadar imamla beraber rükû etmiş durumda, belini eğmiş durumda bir müşterek zaman, bir subhanallah diyebilecek kadar durabilirse o rekâta yetişmiş sayılır. belini eğmiş durumda bir müşterek zaman, bir subhanallah diyebilecek kadar durabilirse o rekâta yetişmiş sayılır. Ona yetişemedi de Semiallâhu li men hamideh dediği zaman yetişti; o rekât tamamlanmadı. Ona yetişemedi de Semiallâhu li men hamideh dediği zaman yetişti; o rekât tamamlanmadı.

"Efendim ben secdelerine yetiştim." Olsun. O rekâta artık yetişemedi."Efendim ben secdelerine yetiştim."

Olsun. O rekâta artık yetişemedi.
Onu imam selam verdikten sonra tamamlayacak. Onu imam selam verdikten sonra tamamlayacak.

O da "Bir rekât kaçırmamayım." diye olduğu yerde kılıvermiş. O da "Bir rekât kaçırmamayım." diye olduğu yerde kılıvermiş.

Peygamber Efendimiz; "Böyle uzakta durmak mekruhtur." buyurmuş. Namaz da olmaz değil,Peygamber Efendimiz; "Böyle uzakta durmak mekruhtur." buyurmuş.

Namaz da olmaz değil,
o zaman; "Olmadı, yeniden kıl." derdi. Namaz olmuş ama "Böyle yapma!" diyor. o zaman; "Olmadı, yeniden kıl." derdi.

Namaz olmuş ama "Böyle yapma!" diyor.

"Sevap duygun iyi, sevabı düşünmek, hırs yapmak iyi ama bir daha böyle yapma!" buyurmuş. "Sevap duygun iyi, sevabı düşünmek, hırs yapmak iyi ama bir daha böyle yapma!" buyurmuş.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

Cami âdâbıyla, imama uyma âdâbıyla ilgili bir hadîs-i şerîfti. Cami âdâbıyla, imama uyma âdâbıyla ilgili bir hadîs-i şerîfti.

Zurri'l-kubûra tezekker bihe'l-âhirete ve ağsili'l-mevtâ fe-inne muâlecete cesedin hâvin mev'ızatınZurri'l-kubûra tezekker bihe'l-âhirete ve ağsili'l-mevtâ fe-inne muâlecete cesedin hâvin mev'ızatın belîğatün ve sallâ ale'l-cenâ'izi lealle zâlike yehzunüke fe-inne'l-hâzîne fî zılli'llâhi belîğatün ve sallâ ale'l-cenâ'izi lealle zâlike yehzunüke fe-inne'l-hâzîne fî zılli'llâhi yevme'l-kıyâmeti yetearradu li-külli hayr. yevme'l-kıyâmeti yetearradu li-külli hayr.

Ebû Zerr-i Ğıfârî radıyallahu anh, muhterem, Ashâb-ı suffeden, ilk müslümanlardan,Ebû Zerr-i Ğıfârî radıyallahu anh, muhterem, Ashâb-ı suffeden, ilk müslümanlardan, Peygamber Efendimiz'in ashabından mübarek bir zât-ı celîl. Peygamber Efendimiz'in ashabından mübarek bir zât-ı celîl.

Peygamber Efendimiz bakın ona neler tavsiye eylemiş: Zurri'l-kubûra. "Kabirleri ziyaret eyle." Neden? Peygamber Efendimiz bakın ona neler tavsiye eylemiş:

Zurri'l-kubûra. "Kabirleri ziyaret eyle."

Neden?

Tezekker bihe'l-âhirete. "O ziyaret sebebiyle, o kabirlere bakıp âhireti hatırlarsın da onun için." Tezekker bihe'l-âhirete. "O ziyaret sebebiyle, o kabirlere bakıp âhireti hatırlarsın da onun için."

Demek ki insanın âhireti unutması, dünyaya dalması büyük tehlike. Demek ki insanın âhireti unutması, dünyaya dalması büyük tehlike.

Dünya zaten süslüdür; kendisini bir kocakarının allanıp pullanıp süslendiği gibi süsler.Dünya zaten süslüdür; kendisini bir kocakarının allanıp pullanıp süslendiği gibi süsler. Kocamış bir dünya ama kendisini süsler. Kocamış bir dünya ama kendisini süsler.

Onun için herkes peşine takılıyor; "Ah şu apartmanı ben alayım, şu dükkân benim olsun,Onun için herkes peşine takılıyor; "Ah şu apartmanı ben alayım, şu dükkân benim olsun, şu kadar para benim olsun." derken, o hırsla onun peşinde,şu kadar para benim olsun." derken, o hırsla onun peşinde, dünyayı talep için uğraşıp dururken bazı tehlikeler meydana geliyor, insan âhiretini kaybedebiliyor. dünyayı talep için uğraşıp dururken bazı tehlikeler meydana geliyor, insan âhiretini kaybedebiliyor.

Onun için insanın âhireti hatırlaması lazım. Âhireti insana neler hatırlatır? Onun için insanın âhireti hatırlaması lazım.

Âhireti insana neler hatırlatır?

Âhireti, insana evvela beş vakit namaz hatırlatıyor. Namaz bir zikir ibadetidir. Âhireti, insana evvela beş vakit namaz hatırlatıyor. Namaz bir zikir ibadetidir.

Ve ekımi's-salâte li-zikrî. "Namazı beni anmak için, beni hatırlamak, yâd etmek için kıl." diyor. Ve ekımi's-salâte li-zikrî. "Namazı beni anmak için, beni hatırlamak, yâd etmek için kıl." diyor.

Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de; Namaz bir hatırlatma, hatırlama ibadetidir.Allahu Teâlâ hazretleri Kur'ân-ı Kerîm'de;

Namaz bir hatırlatma, hatırlama ibadetidir.
İnsan kulluğunu, Mevlâsını hatırlıyor. İnsan kulluğunu, Mevlâsını hatırlıyor. Günün belli saatlerinde, dönüm noktalarında, belli vakitlerinde namaz kılıyorsun.Günün belli saatlerinde, dönüm noktalarında, belli vakitlerinde namaz kılıyorsun. Sabahleyin güneş yeni doğmuş, çalışmaya başlıyorsun, o zaman bir namaz kılıyorsun. Sabahleyin güneş yeni doğmuş, çalışmaya başlıyorsun, o zaman bir namaz kılıyorsun. Öğle üzeri bir namaz kılıyorsun. Öğle üzeri bir namaz kılıyorsun.

İkindide tam faaliyetin kesif olduğu, işlerin çok olduğu, insanın dünyaya,İkindide tam faaliyetin kesif olduğu, işlerin çok olduğu, insanın dünyaya, ticarete daldığı zamanda bir namaz kılıyorsun. Akşam güneş batarken bir namaz kılıyorsun.ticarete daldığı zamanda bir namaz kılıyorsun. Akşam güneş batarken bir namaz kılıyorsun. Yatmadan evvel yatsı namazı kılınıyor. Yatmadan evvel yatsı namazı kılınıyor.

Bunların hepsi insana Allahu Teâlâ hazretlerini hatırlatır ve insanı Hakk'a yöneltir. Bunların hepsi insana Allahu Teâlâ hazretlerini hatırlatır ve insanı Hakk'a yöneltir.

Onun için her namaz, kendisiyle bir önceki namaz arasındaki günahlara kefarettir;Onun için her namaz, kendisiyle bir önceki namaz arasındaki günahlara kefarettir; bir önceki namaza kadar olan günahları affettirir. Namaz insana âhireti hatırlatıcı amellerdendir. bir önceki namaza kadar olan günahları affettirir. Namaz insana âhireti hatırlatıcı amellerdendir.

Başka neler hatırlatır? Hasta ziyareti, insana âhireti hatırlatır. Başka neler hatırlatır?

Hasta ziyareti, insana âhireti hatırlatır.

Bizim evdekiler bir yaşlı hacı teyzemizi, valide hanımımızı ziyarete gitmişler de, üzülmüşler; çok acı durumdaymış.Bizim evdekiler bir yaşlı hacı teyzemizi, valide hanımımızı ziyarete gitmişler de, üzülmüşler; çok acı durumdaymış. Allah sabır versin, ecir versin. Hayat hayırlı olduğu müddetçe ömür versin.Allah sabır versin, ecir versin. Hayat hayırlı olduğu müddetçe ömür versin. Sıhhat, âfiyet versin, çektirmesin. O zaman insan dünyanın boşluğunu daha iyi anlıyor. Sıhhat, âfiyet versin, çektirmesin. O zaman insan dünyanın boşluğunu daha iyi anlıyor.

Ziyaret etmiş; "İğneyi, oyayı, ipliği vesaireyi; dünyaya fazla dalıpZiyaret etmiş; "İğneyi, oyayı, ipliği vesaireyi; dünyaya fazla dalıp ziynete fazla değer vermeyi bırak." diye tavsiye ediyor. Neden? ziynete fazla değer vermeyi bırak." diye tavsiye ediyor.

Neden?

O hastanın o hâli dünyanın boşluğunu, sıhhatinin kıymetini gösterdi,O hastanın o hâli dünyanın boşluğunu, sıhhatinin kıymetini gösterdi, bir de dünyanın gelip geçici olduğunu hatırlattı. Bu da hatırlatır. bir de dünyanın gelip geçici olduğunu hatırlattı. Bu da hatırlatır.

Bir de ölümü düşünmek insana âhireti hatırlatır. Bir de ölümü düşünmek insana âhireti hatırlatır.

Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz; Zikru'l-mevti sadakatünOnun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz;

Zikru'l-mevti sadakatün
"Ölümü düşünmek sadakadır." buyurmuş. "Ölümü düşünmek sadakadır." buyurmuş.

İnsan ölümünü düşündü mü fakirin avucuna bir para vermiş gibi sevap kazanır.İnsan ölümünü düşündü mü fakirin avucuna bir para vermiş gibi sevap kazanır. Çünkü bu dünyanın bir fırsat olduğunu bilir de âhirete ona göre hazırlanır. Çünkü bu dünyanın bir fırsat olduğunu bilir de âhirete ona göre hazırlanır.

Burada da Peygamber Efendimiz âhireti hatırlamaya sebep olduğu için kabir ziyaretini tavsiye ediyor. Burada da Peygamber Efendimiz âhireti hatırlamaya sebep olduğu için kabir ziyaretini tavsiye ediyor.

"Kabirleri ziyaret et, onunla âhireti hatırlarsın." diyor. "Kabirleri ziyaret et, onunla âhireti hatırlarsın." diyor.

O halde kabir ziyaret etmek, mezarları ziyaret etmek yasak değildir, yanlış değildir; doğrudur. O halde kabir ziyaret etmek, mezarları ziyaret etmek yasak değildir, yanlış değildir; doğrudur.

Bir ara Peygamber Efendimiz; "Ashâb ı kirâm yanlışlık yapmasın, yetişme çağında,Bir ara Peygamber Efendimiz; "Ashâb ı kirâm yanlışlık yapmasın, yetişme çağında, başka fikirler tesir etmesin." diye, "Kabirleri ziyaret etmeyin." demiş. başka fikirler tesir etmesin." diye, "Kabirleri ziyaret etmeyin." demiş.

Ondan sonra da buyurmuş ki; "Ben sizi kabir ziyaret etmekten bir ara men eylemiş idim.Ondan sonra da buyurmuş ki;

"Ben sizi kabir ziyaret etmekten bir ara men eylemiş idim.
Şimdiden itibaren buyurun kabirleri ziyaret edebilirsiniz." Demek ki kabir ziyareti var. Şimdiden itibaren buyurun kabirleri ziyaret edebilirsiniz."

Demek ki kabir ziyareti var.

Cuma günü insan mesela büyüklerinin, akrabalarının, anne babasının,Cuma günü insan mesela büyüklerinin, akrabalarının, anne babasının, yakınlarının kabirlerini ziyaret ederse eder. yakınlarının kabirlerini ziyaret ederse eder. Mesela bayram günlerinde bayram günlerinin âdâbındandır ki insan o mübarek günlerde gidecek,Mesela bayram günlerinde bayram günlerinin âdâbındandır ki insan o mübarek günlerde gidecek, geçmişlerinin de kabirlerini ziyaret edecek. Onlarla da bir çeşit bayramlaşma gibi oluyor. geçmişlerinin de kabirlerini ziyaret edecek. Onlarla da bir çeşit bayramlaşma gibi oluyor. Cuma günü de öyle. Demek ki İslâm'da kabir ziyareti var. Cuma günü de öyle.

Demek ki İslâm'da kabir ziyareti var.
Bazı mezhepler kabir ziyaretini yasaklıyorlar; o doğru değil. Bazı mezhepler kabir ziyaretini yasaklıyorlar; o doğru değil.

Ve ağsili'l-mevtâ.Ve ağsili'l-mevtâ. Şimdi bir şey daha tavsiye ediyor:Şimdi bir şey daha tavsiye ediyor: "Ölüleri yıka, gasleyle." "Ölüleri yıka, gasleyle."

Ölü yıkamaya gasl derler. İnsanın kendi vücudunu yıkamasına gusül derler. "Ölüleri yıka!" Ölü yıkamaya gasl derler. İnsanın kendi vücudunu yıkamasına gusül derler.

"Ölüleri yıka!"

Fe-inne muâcelete cesedin hâvin. "Çünkü ruhu gitmiş, boşalmış bir cesedinFe-inne muâcelete cesedin hâvin. "Çünkü ruhu gitmiş, boşalmış bir cesedin bu son hizmetlerini yapmak, yıkayıp onu teçhiz ve tekfin eylemek." bu son hizmetlerini yapmak, yıkayıp onu teçhiz ve tekfin eylemek." Mev'ızatün belîğatün. "Özet halinde, tesirli, güzel söylenmiş bir nasihattir." Mev'ızatün belîğatün. "Özet halinde, tesirli, güzel söylenmiş bir nasihattir."

İnsan onu yıkarken; "Ya, bu hal bir gün benim de başıma gelecek." der de hırsı,İnsan onu yıkarken; "Ya, bu hal bir gün benim de başıma gelecek." der de hırsı, tamahı, riyayı, kötü huyları bırakır; Allahu Teâlâ hazretlerinin istediği yola yönelir. tamahı, riyayı, kötü huyları bırakır; Allahu Teâlâ hazretlerinin istediği yola yönelir.

Peygamber Efendimiz buyuruyor; "Beliğ bir öğüt, vaazdır." diyor. Peygamber Efendimiz buyuruyor; "Beliğ bir öğüt, vaazdır." diyor.

Hz. Ömer radıyallahu anh yüzüğünün taşına yazı yazdırmış.Hz. Ömer radıyallahu anh yüzüğünün taşına yazı yazdırmış. Eskiden yüzüklerinin taşına yazı yazdırırlarmış, "mühür" diye onu basarlarmış. Eskiden yüzüklerinin taşına yazı yazdırırlarmış, "mühür" diye onu basarlarmış.

Mühre yazdırmış ki; Kefâ bi'l-mevti vâ'izan yâ Umer. "Ey Ömer, ölüm sana vaiz olarak yeter!" Mühre yazdırmış ki;

Kefâ bi'l-mevti vâ'izan yâ Umer. "Ey Ömer, ölüm sana vaiz olarak yeter!"

İlla camiye gidip de hatip efendiyi, vaiz efendiyi dinlemeye lüzum yok.İlla camiye gidip de hatip efendiyi, vaiz efendiyi dinlemeye lüzum yok. İbret al, bak, etrafında ölenleri gör; o sana en güzel vaiz olarak kâfi, seni yola getirmek için yeter. İbret al, bak, etrafında ölenleri gör; o sana en güzel vaiz olarak kâfi, seni yola getirmek için yeter.

Tabi bu bir de vazifedir. Bir müslümanın cenazesi ortada kaldı mı,Tabi bu bir de vazifedir. Bir müslümanın cenazesi ortada kaldı mı, o beldenin bütün müslümanları mesuldür. Kimse yıkamamış, bakmamış; olduğu yerde kalmış.o beldenin bütün müslümanları mesuldür. Kimse yıkamamış, bakmamış; olduğu yerde kalmış. Hepsinin yakasına yapışılır; "Niye bu müslüman kardeşinize son vazifenizi yapmadınız?" diye mesul olur. Hepsinin yakasına yapışılır; "Niye bu müslüman kardeşinize son vazifenizi yapmadınız?" diye mesul olur.

Onun için müslümanın cenaze yıkamasını bilmesi lazım.Onun için müslümanın cenaze yıkamasını bilmesi lazım. Cenaze nasıl kefenlenir, nasıl hazırlanır, nasıl gasledilir; onu bilmesi lazım. Cenaze nasıl kefenlenir, nasıl hazırlanır, nasıl gasledilir; onu bilmesi lazım.

Bak, ben hatırlıyorum. Bizim fakülteden mezun bir talebemiz vardı. Fransa'ya tahsile gitti. Zehirlenmiş, ölmüş. Bak, ben hatırlıyorum. Bizim fakülteden mezun bir talebemiz vardı. Fransa'ya tahsile gitti. Zehirlenmiş, ölmüş.

Demek ki dairesinde havagazını iyi kullanamamış; zehirlenmiş, ölmüş.Demek ki dairesinde havagazını iyi kullanamamış; zehirlenmiş, ölmüş. O zamanlar Avrupa'da işçiler çok değil. "Hadi kardeşinizin son hizmetini yapın." demişler. O zamanlar Avrupa'da işçiler çok değil.

"Hadi kardeşinizin son hizmetini yapın." demişler.

"Ben bilmem, ben bilmem!" "Ben bilmem, ben bilmem!"

Oradaki kimseler İslâmî usule göre onun defnedilmesi için gerekliOradaki kimseler İslâmî usule göre onun defnedilmesi için gerekli teçhiz ve tekfin hazırlıklarını yapmasını bilememişler.teçhiz ve tekfin hazırlıklarını yapmasını bilememişler. Gelmiş de kendi usullerine göre papazlar kaldırmış, götürmüş. Gelmiş de kendi usullerine göre papazlar kaldırmış, götürmüş.

Onun için her müslümanın az çok bunları öğrenmesi lazım. Onun için her müslümanın az çok bunları öğrenmesi lazım.

Evet, soğuk bir şey ama ne yapalım, hepimizin başına gelecek. Bunun faydaları da var. Evet, soğuk bir şey ama ne yapalım, hepimizin başına gelecek. Bunun faydaları da var.

Peygamber Efendimiz devam ederek buyuruyor ki; Ve salli ale'l-cenâizi. Peygamber Efendimiz devam ederek buyuruyor ki;

Ve salli ale'l-cenâizi.
"Cenazeler üzerine namaz da kılınız." "Cenazeler üzerine namaz da kılınız."

Cenaze namazı malum, dört tekbirli, ayakta eda edilen, dua mahiyetli bir çeşit namazdır.Cenaze namazı malum, dört tekbirli, ayakta eda edilen, dua mahiyetli bir çeşit namazdır. Peygamber Efendimiz; "O namazları da kılın." diyor. Peygamber Efendimiz; "O namazları da kılın." diyor.

Lealle zâlike yehzunüke. "Mümkündür ki senin o cenaze namazını kılman, sana hüzün, mahsunluk verir." Lealle zâlike yehzunüke. "Mümkündür ki senin o cenaze namazını kılman, sana hüzün, mahsunluk verir."

Gönlün kırılır, mahzunlaşırsın; bu dünyaya karşı rağbetin azalır, yüzün buruşur, alnın kırışır. Gönlün kırılır, mahzunlaşırsın; bu dünyaya karşı rağbetin azalır, yüzün buruşur, alnın kırışır.

Fe-inne'l-hazîne. "Çünkü mahzun kimse." Fî zılli'llâhi yevme'l-kıyâmeti yetearradu li-külli hayr.Fe-inne'l-hazîne. "Çünkü mahzun kimse." Fî zılli'llâhi yevme'l-kıyâmeti yetearradu li-külli hayr. "Her türlü hayra mazhar olur. Kıyamet gününde mahzun kimseyi Arş-ı Âlâ'nın altında gölgelerler." "Her türlü hayra mazhar olur. Kıyamet gününde mahzun kimseyi Arş-ı Âlâ'nın altında gölgelerler."

İslâmiyet, göbeğini gere gere gülmeyi sevmiyor.İslâmiyet, göbeğini gere gere gülmeyi sevmiyor. Duygusuz, vurdumduymaz, kendi keyfine bakar, hiç kimsenin gamıyla,Duygusuz, vurdumduymaz, kendi keyfine bakar, hiç kimsenin gamıyla, derdiyle dertlenmeyen, kah kah kah ömür geçiren insanı sevmiyor. derdiyle dertlenmeyen, kah kah kah ömür geçiren insanı sevmiyor.

Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selâm Efendimiz ne diyor? Peygamber aleyhi's-salâtu ve's-selâm Efendimiz ne diyor?

"Belki sen cenaze namazını kılınca, bu kıldığın namaz seni mahzunlaştırır, gönlün bir kırıklaşır."Belki sen cenaze namazını kılınca, bu kıldığın namaz seni mahzunlaştırır, gönlün bir kırıklaşır. Fe-inne'l-hazîne fî zılli'llâhi yevme'l-kıyâmetiFe-inne'l-hazîne fî zılli'llâhi yevme'l-kıyâmeti Mahzun olan kimse kıyamet gününde Arş-ı Âlâ'nın gölgesi altındadır." Mahzun olan kimse kıyamet gününde Arş-ı Âlâ'nın gölgesi altındadır."

Gönül kırıklığı, boynu büküklük, mahzunluk, düşüncelilik İslâm'da önemli. O düşünceden doğuyor.Gönül kırıklığı, boynu büküklük, mahzunluk, düşüncelilik İslâm'da önemli. O düşünceden doğuyor. Ölümü, mesuliyetlerini hatırlayınca tabi insanın ağzının tadı kalmıyor Ölümü, mesuliyetlerini hatırlayınca tabi insanın ağzının tadı kalmıyor ve o zaman da daha ciddi, muhitine daha faydalı bir insan oluyor.ve o zaman da daha ciddi, muhitine daha faydalı bir insan oluyor. O mahzunluk insana her türlü hayrı kazandırıyor. O mahzunluk insana her türlü hayrı kazandırıyor.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz,Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, Hz. Âişe validemizin bize nakleylediğine göre buyurmuş ki; Hz. Âişe validemizin bize nakleylediğine göre buyurmuş ki;

Zûrû ihvâneküm. "Müslüman kardeşlerinizi ziyaret ediniz." Ve sellimû aleyhim.Zûrû ihvâneküm. "Müslüman kardeşlerinizi ziyaret ediniz." Ve sellimû aleyhim. "Onların yanına girdiğiniz zaman es-selâmu aleyküm deyiniz, -onlara dünyada âhirette selametlik,"Onların yanına girdiğiniz zaman es-selâmu aleyküm deyiniz, -onlara dünyada âhirette selametlik, Allah'ın hayırlarını, belalardan, gamlardan, hastalıklardan uzak olmayı Allah'ın hayırlarını, belalardan, gamlardan, hastalıklardan uzak olmayı temenni mânası taşıyan- selam veriniz." İslâm'da selamın mânası çok derin.temenni mânası taşıyan- selam veriniz."

İslâm'da selamın mânası çok derin.
Bazı kimseler selâmün aleyküm dedin diye, bize kızıyorlar. Ama selamın çok geniş bir mânası var. Bazı kimseler selâmün aleyküm dedin diye, bize kızıyorlar. Ama selamın çok geniş bir mânası var.

Mesela sadece "günaydın" desen; "bugünün aydın." demiş oluyorsun. Mesela sadece "günaydın" desen; "bugünün aydın." demiş oluyorsun.

Aydınlık olacak da ne olacak? Aydınlık olacak da ne olacak?

Ne yapsan, akşama güneş gidince yine kararacak. Öyle demekte bir şey yok. Ne yapsan, akşama güneş gidince yine kararacak. Öyle demekte bir şey yok.

es-Selâmu aleyküm deyince; "Allah'ın selameti üzerine olsun" demek,es-Selâmu aleyküm deyince; "Allah'ın selameti üzerine olsun" demek, "Hem hastalıklardan uzak ol, hem her türlü gamlardan, kederlerden uzak ol,"Hem hastalıklardan uzak ol, hem her türlü gamlardan, kederlerden uzak ol, hem de âhiret saadetine, selametine nâil olasın." diye bu dünyadanhem de âhiret saadetine, selametine nâil olasın." diye bu dünyadan tâ ebediyete kadar birçok hayır temennilerini ihtiva eden kısa bir cümle. tâ ebediyete kadar birçok hayır temennilerini ihtiva eden kısa bir cümle.

Onun için hor hakir görülmese iyi olur. Onun için hor hakir görülmese iyi olur.

Ama bizim memlekette maalesef bu bir dil meselesi, bir çekişme meselesi yapıldı. Ama bizim memlekette maalesef bu bir dil meselesi, bir çekişme meselesi yapıldı.

es-Selâmu aleyküm deyince, "Sen Arap mısın?" diyor. Arap değilim ama müslümanım.es-Selâmu aleyküm deyince, "Sen Arap mısın?" diyor.

Arap değilim ama müslümanım.
Bizim örfümüzde, bizim dinimizde nasıl namaza dururken "Allahu ekber" diyorsak; Bizim örfümüzde, bizim dinimizde nasıl namaza dururken "Allahu ekber" diyorsak; karnımız doyduğu zaman "Çok şükür, elhamdülillah." diyorsak; onun gibi bir tabir bu. karnımız doyduğu zaman "Çok şükür, elhamdülillah." diyorsak; onun gibi bir tabir bu.

Bu tabiri hoş gör, mânasının güzelliğini düşün, sev. Bu tabiri hoş gör, mânasının güzelliğini düşün, sev.

"Günaydın, tünaydın" deyince küçük bir tavsiyede, hayır temennisinde bulunmuş oluyorsun."Günaydın, tünaydın" deyince küçük bir tavsiyede, hayır temennisinde bulunmuş oluyorsun. Ötekisi çok daha büyük, çok daha faydalı bir temennidir. Bir hayır dua. Çok derin mânası var. Ötekisi çok daha büyük, çok daha faydalı bir temennidir. Bir hayır dua. Çok derin mânası var.

"Kardeşlerinizi ziyaret edin ve onlara selam verin." "Kardeşlerinizi ziyaret edin ve onlara selam verin."

Ve sılû. "Onlarla bağlarınızı, münasebetlerinizi devam ettirin." Ve sılû. "Onlarla bağlarınızı, münasebetlerinizi devam ettirin."

Onlarla alakayı kesmeyin; dargınlaşmayın, küsüşmeyin, aranızı soğutmayın, ziyaretleri kaldırmayın.Onlarla alakayı kesmeyin; dargınlaşmayın, küsüşmeyin, aranızı soğutmayın, ziyaretleri kaldırmayın. Altı ay, bir sene, iki sene olmuş; gitmiyorsun, uğramıyorsun, birbirinizi unutmuşsunuz. Öyle yapmayın. Altı ay, bir sene, iki sene olmuş; gitmiyorsun, uğramıyorsun, birbirinizi unutmuşsunuz. Öyle yapmayın.

"Ziyaretleşin, birbirinize selam verin, selametinizi temenni edin." buyuruyor Peygamber Efendimiz. "Ziyaretleşin, birbirinize selam verin, selametinizi temenni edin." buyuruyor Peygamber Efendimiz.

Fe- inne leküm fîhim ibreten. "Çünkü sizin için onlarda ibret vardır." Fe- inne leküm fîhim ibreten. "Çünkü sizin için onlarda ibret vardır."

Onları ziyaret etmekte pek çok faydalar vardır. Onları ziyaret etmekte pek çok faydalar vardır.

Bu hadîs-i şerîfin şerhini baştan sona okudum.Bu hadîs-i şerîfin şerhini baştan sona okudum. Sonda "ibret" dediği için, insanın hatırına geliyor ki acaba Sonda "ibret" dediği için, insanın hatırına geliyor ki acaba âhirete irtihal etmiş olan kardeşlerimizi mi ziyaret edelim? Buradaki tavsiye de yine kabir ziyareti mi? âhirete irtihal etmiş olan kardeşlerimizi mi ziyaret edelim? Buradaki tavsiye de yine kabir ziyareti mi?

"Onları ziyaret edin, onlara selam verin, onlarla bağlantınızı devam ettirin"Onları ziyaret edin, onlara selam verin, onlarla bağlantınızı devam ettirin çünkü onlarda ibret vardır." gibi bir mâna. Şerhte onu söylemiyor. çünkü onlarda ibret vardır." gibi bir mâna.

Şerhte onu söylemiyor.
Demek ki canlı insanları, yani hayatta olan kardeşlerimizi ziyaret için öyle buyurulmuş. Demek ki canlı insanları, yani hayatta olan kardeşlerimizi ziyaret için öyle buyurulmuş.

Daha önceki hadîs-i şerîfte de geçmişti; vefat etmiş kimseleri de ziyarette fayda var.Daha önceki hadîs-i şerîfte de geçmişti; vefat etmiş kimseleri de ziyarette fayda var. Onlara da selam verilir. Onlara da selam verilir.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Uhud şehitlerinin,Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Uhud şehitlerinin, Bedir şehitlerinin yanından geçerken hep onları selamlardı.Bedir şehitlerinin yanından geçerken hep onları selamlardı. Ondan sonra "Bakî" denilen bir kabristan var, oradan geçerken selam verirdi. Ondan sonra "Bakî" denilen bir kabristan var, oradan geçerken selam verirdi.

"Ey müslüman insanların yurdu, diyarı! Allah'ın selamı sizin üzerinize olsun."Ey müslüman insanların yurdu, diyarı! Allah'ın selamı sizin üzerinize olsun. Siz bizden önce âhirete irtihal ettiniz. Siz bizden önce âhirete irtihal ettiniz. Biz de inşaallah mü'min kimseler, Allah'ın nimetine mazhar, Biz de inşaallah mü'min kimseler, Allah'ın nimetine mazhar, onunla müjdelenmiş kimseler olarak size erişeceğiz, ulaşacağız.onunla müjdelenmiş kimseler olarak size erişeceğiz, ulaşacağız. Allahu Teâlâ hazretlerinden sizin için de bizim için de âfiyet talep ederim." diye söyleyerek,Allahu Teâlâ hazretlerinden sizin için de bizim için de âfiyet talep ederim." diye söyleyerek, onlara dua ederek öyle geçerdi Peygamber Efendimiz. onlara dua ederek öyle geçerdi Peygamber Efendimiz.

Onun için kabirleri dua etmeden geçmemeli, onlara dua etmeliyiz.Onun için kabirleri dua etmeden geçmemeli, onlara dua etmeliyiz. İnsanın cesedi çürüyor ama ruhu devamlıdır. O kabirleri bomboş sanmayın. İnsanın cesedi çürüyor ama ruhu devamlıdır. O kabirleri bomboş sanmayın.

Âhirete inanmıyor muyuz? Birisini anlattılar. Bana anlatan temyiz hâkimlerinden.Âhirete inanmıyor muyuz?

Birisini anlattılar. Bana anlatan temyiz hâkimlerinden.
Öyle lalettayin, tahsilsiz bir kimse de değil. Temyiz hâkimi.Öyle lalettayin, tahsilsiz bir kimse de değil. Temyiz hâkimi. Kastamonu'ya beraber gidiyorduk, bir arabada söyledi. Dedi ki; Kastamonu'ya beraber gidiyorduk, bir arabada söyledi.

Dedi ki;

"Bir keşf-i kerâmet sahibi kimse varmış. Birisiyle gidiyormuş."Bir keşf-i kerâmet sahibi kimse varmış. Birisiyle gidiyormuş. Yanındaki o kimse mezar gördükçe kendisi hep selam verip dua ediyormuş.Yanındaki o kimse mezar gördükçe kendisi hep selam verip dua ediyormuş. Mezardaki kimselerin hiç selam vermeden geçen kimseye lanet ettiğini hissediyormuş."Mezardaki kimselerin hiç selam vermeden geçen kimseye lanet ettiğini hissediyormuş." Onu da ona nakletmiş. Tabi bunu herkes kabul eder etmez, ayrı da; gören için bu mühim bir delildir. Onu da ona nakletmiş.

Tabi bunu herkes kabul eder etmez, ayrı da; gören için bu mühim bir delildir.

Demek ki onlar da selamı bekliyorlar.Demek ki onlar da selamı bekliyorlar. Hani insanın yolda, kenarda bir arkadaşı otursa da insan ona selam vermeden geçseHani insanın yolda, kenarda bir arkadaşı otursa da insan ona selam vermeden geçse nasıl olmazsa onlar da bir dua, bir hayır talebi, bir selam beklerler. nasıl olmazsa onlar da bir dua, bir hayır talebi, bir selam beklerler.

Fakat bu hadîs-i şerîfte illa "vefat etmişler" diye bir kayıt yok,Fakat bu hadîs-i şerîfte illa "vefat etmişler" diye bir kayıt yok, hayatta olanlar için de bu tavsiye cârî. hayatta olanlar için de bu tavsiye cârî.

Hatta bu hadîs-i şerîfin izahında müellif merhum Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'denHatta bu hadîs-i şerîfin izahında müellif merhum Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'den bir hadîs-i şerîf daha rivayet ediyor.bir hadîs-i şerîf daha rivayet ediyor. Mevzu ile ilgili olduğu için onu da nakledelim: Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayetine göre; Mevzu ile ilgili olduğu için onu da nakledelim:

Ebû Hüreyre radıyallahu anh'in rivayetine göre;

Zâra racülün ehan lehû fî karyetin. "Adamın birisi…" Zâra racülün ehan lehû fî karyetin. "Adamın birisi…"

Ama salih bir insan, hikâyenin sonundan öyle anlaşılıyor. Ama salih bir insan, hikâyenin sonundan öyle anlaşılıyor.

"Allah'ın salih kullarından bir kimse, bir köydeki bir arkadaşını ziyarete gitmiş."Allah'ın salih kullarından bir kimse, bir köydeki bir arkadaşını ziyarete gitmiş. Allahu Teâlâ hazretleri 'Onu tarassut etsin, onu gözlesin.' diye bir melek göndermiş." Allahu Teâlâ hazretleri 'Onu tarassut etsin, onu gözlesin.' diye bir melek göndermiş."

Fe-ersade'llâhu lehû meleken alâ medrecetihî. "Yolu üzerine bir melek çıkarmış.Fe-ersade'llâhu lehû meleken alâ medrecetihî. "Yolu üzerine bir melek çıkarmış. İnsan suretinde melek onun karşısına dikilmiş." İnsan suretinde melek onun karşısına dikilmiş."

O melek; yolda arkadaşını ziyarete giden o kimseye; Fe-kâle: Eyne türîdü? "Nereye gidiyorsun?" diye sormuş.O melek; yolda arkadaşını ziyarete giden o kimseye;

Fe-kâle: Eyne türîdü? "Nereye gidiyorsun?" diye sormuş.
Kâle: Ehan lî fî hâzihî'l-karyeh. "Şu köyde benim bir müslüman kardeşim var, onu ziyarete gidiyorum."Kâle: Ehan lî fî hâzihî'l-karyeh. "Şu köyde benim bir müslüman kardeşim var, onu ziyarete gidiyorum." Fe-kâle: Hel lehû aleyke min ni'metin terubbühâ? Fe-kâle: Hel lehû aleyke min ni'metin terubbühâ? "Onun sana yapmış olduğu bir iyilik var da, onun mukabelesinde mi gidiyorsun?"Onun sana yapmış olduğu bir iyilik var da, onun mukabelesinde mi gidiyorsun? İyiliğe bir karşılık olsun, onun mukabelesini yapayım diye mi onu ziyarete gidiyorsun?" İyiliğe bir karşılık olsun, onun mukabelesini yapayım diye mi onu ziyarete gidiyorsun?" Kâle: Lâ. "Hayır, böyle bir maksatla gitmiyorum." Ennî ahbebtehû fî'llâh. Kâle: Lâ. "Hayır, böyle bir maksatla gitmiyorum." Ennî ahbebtehû fî'llâh. "Şu kadar var ki bu işin bir tek sebebi var; ben onu Allah için seviyorum."Şu kadar var ki bu işin bir tek sebebi var; ben onu Allah için seviyorum. Allah için sevdiğim bir kardeşim, başka hiçbir maksat, maddî menfaat, bahis konusu değil." Allah için sevdiğim bir kardeşim, başka hiçbir maksat, maddî menfaat, bahis konusu değil."

"Allah için seviyorum, maddi menfaat için değil." Cevabı dinleyin şimdi: "Allah için seviyorum, maddi menfaat için değil." Cevabı dinleyin şimdi:

Melek diyor ki; Kâle: Fe-innî Resûlullâhi ileyke. "Ben sana Allah'ın gönderdiği elçisiyim.Melek diyor ki;

Kâle: Fe-innî Resûlullâhi ileyke. "Ben sana Allah'ın gönderdiği elçisiyim.
Allahu Teâlâ hazretleri beni vazifelendirdi." Bi-enne'llâhe kad ehabbeke kemâ ahbebtehû fîhi.Allahu Teâlâ hazretleri beni vazifelendirdi." Bi-enne'llâhe kad ehabbeke kemâ ahbebtehû fîhi. "Sen o kardeşini nasıl seviyorsan Allah da seni sevdi."Sen o kardeşini nasıl seviyorsan Allah da seni sevdi. 'Sen onu seviyorsun.' diye, onu sevdiğin gibi Allah da seni sevdi.'Sen onu seviyorsun.' diye, onu sevdiğin gibi Allah da seni sevdi. Ben sana bunu tebliğ etmekle vazifeli, gönderilmiş meleğim." Ey rahimeke ve radî anke. Ben sana bunu tebliğ etmekle vazifeli, gönderilmiş meleğim."

Ey rahimeke ve radî anke.

Allah'ın sevmesi ne demek? Allah severse razı olur, razı olunca rahmetini ihsan eder. Allah'ın sevmesi ne demek?

Allah severse razı olur, razı olunca rahmetini ihsan eder.

Ve erâde leke'l-hayra. "Hayırları ihsan eder." Ve erâde leke'l-hayra. "Hayırları ihsan eder."

Buradan çıkan şudur: Allah rızası için sevgi, çok faziletli bir şeydir.Buradan çıkan şudur:

Allah rızası için sevgi, çok faziletli bir şeydir.
Birbirimizi Allah yolunda, Allah uğrunda, fillâh ve lillâh, Allah rızası için sevmeye alışmalıyız. Birbirimizi Allah yolunda, Allah uğrunda, fillâh ve lillâh, Allah rızası için sevmeye alışmalıyız.

Eskiden bu muhabbet sözü memleketimizde çok yaygındı, insanlar arasında cârî idi.Eskiden bu muhabbet sözü memleketimizde çok yaygındı, insanlar arasında cârî idi. O onun âhiret kardeşiydi, o onun âhiret kardeşiydi; birbirleriyle sarmaş dolaş, hediyeler verirler,O onun âhiret kardeşiydi, o onun âhiret kardeşiydi; birbirleriyle sarmaş dolaş, hediyeler verirler, birbirlerinin yardımlarına koşarlar, fedakârca, muhabbetli kardeşlik vardı. birbirlerinin yardımlarına koşarlar, fedakârca, muhabbetli kardeşlik vardı.

"Ben yemeyeyim, o yesin; ben giyemeyeyim, o giysin; ben rahat etmeyeyim, o rahat etsin;"Ben yemeyeyim, o yesin; ben giyemeyeyim, o giysin; ben rahat etmeyeyim, o rahat etsin; ben hizmet edeyim, o rahat otursun." diye bir muhabbet vardı. ben hizmet edeyim, o rahat otursun." diye bir muhabbet vardı.

Şimdi mânevî duygular, din, iman zelzeleye uğrayınca;Şimdi mânevî duygular, din, iman zelzeleye uğrayınca; Avrupa'dan bir kasırga geldi, bizim memleketimizi altüst etti. Avrupa'dan bir kasırga geldi, bizim memleketimizi altüst etti.

Bir ara insanlar; "Din, iman, inanç neymiş? Her şey sanki boşmuş!" gibi düşünüverdiler. Sandılar ki bunlar boş. Bir ara insanlar; "Din, iman, inanç neymiş? Her şey sanki boşmuş!" gibi düşünüverdiler. Sandılar ki bunlar boş.

"Yirminci yüzyıla geldik, artık inanmanın ne lüzumu var?" gibi bir duygu. "Yirminci yüzyıla geldik, artık inanmanın ne lüzumu var?" gibi bir duygu.

Yakıcı, fırının ağzından çıkan ateşli bir hava gibi bir duygu geldi; bizim çiçeklerimizi,Yakıcı, fırının ağzından çıkan ateşli bir hava gibi bir duygu geldi; bizim çiçeklerimizi, güllerimizi sararttı, soldurdu. güllerimizi sararttı, soldurdu. İnsanlar sandılar ki Allahu Teâlâ hazretlerine, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'eİnsanlar sandılar ki Allahu Teâlâ hazretlerine, Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'e inanmak boş; sadece madde var, başka hiçbir şey yok; inanmak boş; sadece madde var, başka hiçbir şey yok; sadece bu dünya hayatı var, başka hiçbir şey yok. Böyle bir küfür dalgası geldi. sadece bu dünya hayatı var, başka hiçbir şey yok. Böyle bir küfür dalgası geldi.

On dokuzuncu yüzyılın bariz vasfıdır. On dokuzuncu yüzyılın bariz vasfıdır.

Büyük bir astronomi alimi var; "Güneş sistemi şu, gökyüzünde başka yıldızlar var,Büyük bir astronomi alimi var; "Güneş sistemi şu, gökyüzünde başka yıldızlar var, onların mesafeleri bu." diye, birtakım hesaplar yapmış. onların mesafeleri bu." diye, birtakım hesaplar yapmış.

Dünyanın etrafında başka yıldızların döndüğüne dair bilgiler var; teleskoplarla incelemeler yapılıyor. Dünyanın etrafında başka yıldızların döndüğüne dair bilgiler var; teleskoplarla incelemeler yapılıyor.

Bir tanesi bir akşam toplantısında o büyük alimin yanına yanaşmış, demiş ki; Bir tanesi bir akşam toplantısında o büyük alimin yanına yanaşmış, demiş ki;

"Sen böyle yıldızların, Güneş'in, Ay'ın yerlerini söylüyorsun."Sen böyle yıldızların, Güneş'in, Ay'ın yerlerini söylüyorsun. Söyle bakalım senin sisteminde Allahu Teâlâ nerede?" demiş. Söyle bakalım senin sisteminde Allahu Teâlâ nerede?" demiş.

O kâfir de diyor ki; "Benim sistemimde Allah'ın yeri yok!" O kâfir de diyor ki; "Benim sistemimde Allah'ın yeri yok!"

Hey cahil, hey dangalak! Seni kim yarattı? Bu kâinatı kim yarattı?Hey cahil, hey dangalak! Seni kim yarattı? Bu kâinatı kim yarattı? Bu tıkır tıkır çalışan kâinatı sahipsiz mi sanıyorsun? O zaman öyle demiş. Bu tıkır tıkır çalışan kâinatı sahipsiz mi sanıyorsun?

O zaman öyle demiş.

Ama yirminci yüzyılda, on dokuzuncu yüzyılın çok büyük bir aptallık olduğunu,Ama yirminci yüzyılda, on dokuzuncu yüzyılın çok büyük bir aptallık olduğunu, çok acele verilmiş kararlar olduğunuı herkes anladı. çok acele verilmiş kararlar olduğunuı herkes anladı.

Bugün Amerika, uzaya uzay mekiği gönderdi.Bugün Amerika, uzaya uzay mekiği gönderdi. Bir vasıta gönderiyor ki geriye dönebilecek; dolmuş gibi. Şimdi iki kişi gitti. Bir vasıta gönderiyor ki geriye dönebilecek; dolmuş gibi. Şimdi iki kişi gitti. Kaç defa gelecek, gidecek. İlmin çok büyük bir başarısı. Kaç defa gelecek, gidecek. İlmin çok büyük bir başarısı.

Eskiden fırlatılan peykler geri gelmiyordu, yanıyordu. Ancak kapsül denize filan düşüyordu.Eskiden fırlatılan peykler geri gelmiyordu, yanıyordu. Ancak kapsül denize filan düşüyordu. Oradan kurtarıyorlardı, adamı çıkarıp getiriyorlardı. Şimdi bu, kendisi aşağıya inecek.Oradan kurtarıyorlardı, adamı çıkarıp getiriyorlardı. Şimdi bu, kendisi aşağıya inecek. Planörün, uçağın indiği gibi gidecek, salı günü inecek. Çok büyük bir muvaffakiyet. Planörün, uçağın indiği gibi gidecek, salı günü inecek. Çok büyük bir muvaffakiyet.

On milyar dolar harcamışlar. Bizim paramızla bir trilyon lira.On milyar dolar harcamışlar. Bizim paramızla bir trilyon lira. Trilyon kelimesini kimse bilemez; "Ne demek bu?" der; bir trilyon lira. Trilyon kelimesini kimse bilemez; "Ne demek bu?" der; bir trilyon lira.

İnsan saymaya başlasa ömrü boyunca o rakamı bitiremez. O işi yapmak için o kadar para harcamışlar. İnsan saymaya başlasa ömrü boyunca o rakamı bitiremez. O işi yapmak için o kadar para harcamışlar.

Başında; "Allahu Teâlâ hazretlerinin yardımı ve insan zekası ile başardığımızBaşında;

"Allahu Teâlâ hazretlerinin yardımı ve insan zekası ile başardığımız
bu işin hayırlı olmasını dilerim." diyor. bu işin hayırlı olmasını dilerim." diyor.

Reis-i cumhur oradaki adamlara mesaj göndermiş. Önce Allah'ın adını zikrediyor. Reis-i cumhur oradaki adamlara mesaj göndermiş. Önce Allah'ın adını zikrediyor.

"Allahu Teâlâ hazretlerinin yardımı ile başardığımız bu iş…" diyor. Amerikalı… Neden? "Allahu Teâlâ hazretlerinin yardımı ile başardığımız bu iş…" diyor.

Amerikalı…

Neden?

Yola geldiler, yola! İlk başta bir inkâr ettiler, baktılar olmuyor.Yola geldiler, yola!

İlk başta bir inkâr ettiler, baktılar olmuyor.
Öğrendiler, elhamdülillah şimdi hepsi yavaş yavaş yola geliyor. Öğrendiler, elhamdülillah şimdi hepsi yavaş yavaş yola geliyor.

Amerika'da, Avrupa'da bir sürü müslüman var.Amerika'da, Avrupa'da bir sürü müslüman var. Dünyanın Japonya'sında şurasında burasında, birçok ülkede müslüman var.Dünyanın Japonya'sında şurasında burasında, birçok ülkede müslüman var. Kimisi yazar, kimisi atom alimi, kimisi gazeteci, kimisi kütüphane müdürü, Kimisi yazar, kimisi atom alimi, kimisi gazeteci, kimisi kütüphane müdürü, kimisi profesör...Hepsi münevver kimseler, cahil değil. Okuyor, inceliyor, müslüman oluyor. kimisi profesör...Hepsi münevver kimseler, cahil değil. Okuyor, inceliyor, müslüman oluyor.

Elhamdülillah! Elhamdülillah!

Güneş balçıkla sıvanır mı? Sonunda yola geliyorlar. Bu akımın bizde bir zararı oldu.Güneş balçıkla sıvanır mı? Sonunda yola geliyorlar.

Bu akımın bizde bir zararı oldu.
Bir küfür fırtınası esti; insanların inançları zavallı inançların tesiri altında kaldı. Bir küfür fırtınası esti; insanların inançları zavallı inançların tesiri altında kaldı. Yanan yandı, kanatları kavrulan kavruldu, yere düşen düştü;Yanan yandı, kanatları kavrulan kavruldu, yere düşen düştü; ayakta kalan nasıl kaldıysa Allah'ın lütf u keremiyle kaldı. ayakta kalan nasıl kaldıysa Allah'ın lütf u keremiyle kaldı.

Ama şimdi belli oldu ki bizim inancımız sapasağlam ayakta.Ama şimdi belli oldu ki bizim inancımız sapasağlam ayakta. Şimdi neden Amerikalı inceleyip inceleyip de Müslümanlığa geliyor? Şimdi neden Amerikalı inceleyip inceleyip de Müslümanlığa geliyor?

Hepsini inceliyor. Dünyayı görüyorlar. Dünya avuçlarının içinde.Hepsini inceliyor. Dünyayı görüyorlar. Dünya avuçlarının içinde. Kütüphaneleri var, elektronik âletler var, cihazları var. Her şeyi tetkik ediyorlar.Kütüphaneleri var, elektronik âletler var, cihazları var. Her şeyi tetkik ediyorlar. "Hak yol bu." diyor, geliyor müslüman oluyor. Hem de öyle kuru bir müslüman olmaya razı değil."Hak yol bu." diyor, geliyor müslüman oluyor.

Hem de öyle kuru bir müslüman olmaya razı değil.
"Allahu Teâlâ hazretleri her yerde hâzır ve nâzır!" diyor; "Allahu Teâlâ hazretleri her yerde hâzır ve nâzır!" diyor; "Ben ona irtibatımı sağlayamazsam olur mu öyle?" "Ben ona irtibatımı sağlayamazsam olur mu öyle?"

İrtibatını sağlayıp da mârifetullaha, muhabbetullaha vâsıl oluncaya kadar da çırpınıyor.İrtibatını sağlayıp da mârifetullaha, muhabbetullaha vâsıl oluncaya kadar da çırpınıyor. Bakıyorsun, çalışıp çalışıp evliyâullah derecesine çıkıveriyor. Öyleleri var. Bakıyorsun, çalışıp çalışıp evliyâullah derecesine çıkıveriyor. Öyleleri var.

Onun için gözümüzü açalım.Bu bir mirastır ki kadrini, kıymetini bilenin elinde kalır;Onun için gözümüzü açalım.Bu bir mirastır ki kadrini, kıymetini bilenin elinde kalır; bilmeyenin elinden gider, başkası alır. bilmeyenin elinden gider, başkası alır.

Nasıl Avrupalılar, Amerikalılar geliyorlar, paralarıyla bizim antika eşyalarımızı alıyorlarsa bu imanı daNasıl Avrupalılar, Amerikalılar geliyorlar, paralarıyla bizim antika eşyalarımızı alıyorlarsa bu imanı da sen beğenmezsen Amerika alır. Sen bilirsin, sen kaybedersin.sen beğenmezsen Amerika alır. Sen bilirsin, sen kaybedersin. İster al, ister gözünü kapat, "İstemem!" de, reddet; sen bilirsin. İster al, ister gözünü kapat, "İstemem!" de, reddet; sen bilirsin.

Ama bu iman faydalı; insanları birbirine sevdiriyor, insanları mesut ediyor, insanları insan ediyor,Ama bu iman faydalı; insanları birbirine sevdiriyor, insanları mesut ediyor, insanları insan ediyor, insanları sultan ediyor, insanları başkalarına faydalı kimseler ediyor. insanları sultan ediyor, insanları başkalarına faydalı kimseler ediyor.

Bu iman insanları birbirlerinin kanını içen, canını yakan, boynuna tel dolayıp sıkıp daBu iman insanları birbirlerinin kanını içen, canını yakan, boynuna tel dolayıp sıkıp da gözlerini dışarı fırlatan canavarlar olmaktan koruyor!gözlerini dışarı fırlatan canavarlar olmaktan koruyor! Ya buna hizmet edersin, ya -Amerikalının anladığı gibi- bunun doğru olduğunu, hak olduğunu anlarsın... Ya buna hizmet edersin, ya -Amerikalının anladığı gibi- bunun doğru olduğunu, hak olduğunu anlarsın...

Ona bak da öyle anla mübarek! Madem her şeyde, teknikte ona bakıyorsunOna bak da öyle anla mübarek! Madem her şeyde, teknikte ona bakıyorsun otomobili oradan getirtiyorsun; bari burada da ona bak. Her şeyde ona bakıyor musun? otomobili oradan getirtiyorsun; bari burada da ona bak.

Her şeyde ona bakıyor musun?

Bak da oradan anla. Bak da oradan anla.

Eskiden bu memleketin bir mesut hayatı vardı ki Osmanlı diyarına gelen seyyahlar hayret ediyorlardı. Eskiden bu memleketin bir mesut hayatı vardı ki Osmanlı diyarına gelen seyyahlar hayret ediyorlardı.

"Ya ne kadar mesut bir memleket, insanları ne kadar mutlu, ne kadar temiz,"Ya ne kadar mesut bir memleket, insanları ne kadar mutlu, ne kadar temiz, ne kadar huzurlu!" diye hayranlık duyuyorlardı. Biz bu nimetin kadrini bilmedik.ne kadar huzurlu!" diye hayranlık duyuyorlardı.

Biz bu nimetin kadrini bilmedik.
Allahu Teâlâ hazretlerinin bir kaidesidir ki Allahu Teâlâ hazretlerinin bir kaidesidir ki şükrü eda edilen nimet artar;şükrü eda edilen nimet artar; kadr u kıymeti bilinmeyen nimet elden alınır. kadr u kıymeti bilinmeyen nimet elden alınır.

Zenginliğin kadrini bilme, şükrünü eda etme; bak nasıl fakir düşersin.Zenginliğin kadrini bilme, şükrünü eda etme; bak nasıl fakir düşersin. Sıhhatin kadrini bilme, şükrünü eda etme; bak nasıl hasta olursun. Hemen elinden alınır. Sıhhatin kadrini bilme, şükrünü eda etme; bak nasıl hasta olursun. Hemen elinden alınır.

Boş vaktin kadrini, kıymetini bilme; bak nasıl çeşit çeşit şeyler başına musallat olur daBoş vaktin kadrini, kıymetini bilme; bak nasıl çeşit çeşit şeyler başına musallat olur da başını kaşıyacak zaman bulamazsın. Kadri bilinen ve şükrü eda edilen nimet çoğalır. başını kaşıyacak zaman bulamazsın. Kadri bilinen ve şükrü eda edilen nimet çoğalır.

Le-in şekertüm le-ezîdenneküm.Le-in şekertüm le-ezîdenneküm. "Eğer siz şükrederseniz ben mutlaka ve mutlaka artırırım." buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri. "Eğer siz şükrederseniz ben mutlaka ve mutlaka artırırım." buyuruyor Allahu Teâlâ hazretleri.

'Le' Tekîd-i lam ile söylüyor, ondan sonra arkasından da nun-u tekîd-i sakine ile'Le' Tekîd-i lam ile söylüyor, ondan sonra arkasından da nun-u tekîd-i sakine ile le- ezîdenneküm diye şiddetli bir sîga ile söylüyor. "Mutlaka ve mutlaka artırırım!" le- ezîdenneküm diye şiddetli bir sîga ile söylüyor.

"Mutlaka ve mutlaka artırırım!"

Ve le-in kefertüm inne azâbî le-şedîd.Ve le-in kefertüm inne azâbî le-şedîd. "Eğer küfrân-ı nimette bulunursanız benim azabım çok şiddetli olur!" diyor. "Eğer küfrân-ı nimette bulunursanız benim azabım çok şiddetli olur!" diyor.

Onun için Allahu Teâlâ hazretleri hakkı hak olarak görüp tâbi olmayı bize nasip etsin;Onun için Allahu Teâlâ hazretleri hakkı hak olarak görüp tâbi olmayı bize nasip etsin; bâtılı bâtıl olarak görüp de ondan uzak durmayı nasip etsin. Bizi keçi inadından kurtarsın. bâtılı bâtıl olarak görüp de ondan uzak durmayı nasip etsin. Bizi keçi inadından kurtarsın.

Hepsi kardeşimiz, hepimiz bir nesil, iki nesil geriye gidersek bu beldenin ahalisinin hepsi müslümandı.Hepsi kardeşimiz, hepimiz bir nesil, iki nesil geriye gidersek bu beldenin ahalisinin hepsi müslümandı. Bu beldenin Ermenisi, yahudisi bile başka yerin Ermenisine, yahudisine benzemezdi, terbiye olmuştu. Bu beldenin Ermenisi, yahudisi bile başka yerin Ermenisine, yahudisine benzemezdi, terbiye olmuştu.

Bizim burada, Mısır'da kütüphane müdürlüğü yapmış dostumuz bir hoca var,Bizim burada, Mısır'da kütüphane müdürlüğü yapmış dostumuz bir hoca var, meşhur bir zât-ı muhterem; o anlatıyor: "Mısır'da, Ermeni'nin birisi benim yanıma geldi. meşhur bir zât-ı muhterem; o anlatıyor:

"Mısır'da, Ermeni'nin birisi benim yanıma geldi.
Araya araya beni tavsiye etmişler de benim yanıma öyle gelmiş. Araya araya beni tavsiye etmişler de benim yanıma öyle gelmiş.

'Çocuklarıma Türkçe'yi öğretecek, Türk ahlâkını, terbiyesini öğretecek insan arıyorum.' dedi. 'Çocuklarıma Türkçe'yi öğretecek, Türk ahlâkını, terbiyesini öğretecek insan arıyorum.' dedi.

Baktım, gayet muntazam giyimli, başı fesli. Baktım, gayet muntazam giyimli, başı fesli.

'Herhalde Mısır'a yerleşmiş bir Türk de, çocuklarına Türkçe'yi öğretip de kendi duygusundan,'Herhalde Mısır'a yerleşmiş bir Türk de, çocuklarına Türkçe'yi öğretip de kendi duygusundan, milli duygularından kopmasın.' diye düşünüyor dedim, kabul ettim, gittim, meğer Ermeniymiş." diyor. milli duygularından kopmasın.' diye düşünüyor dedim, kabul ettim, gittim, meğer Ermeniymiş." diyor.

İlk önce konuşmasının intizamından Ermeni olduğunu bilememiş. İlk önce konuşmasının intizamından Ermeni olduğunu bilememiş.

"Tam bir çelebi, nazik, zarif bir efendi." diyor. "Tam bir çelebi, nazik, zarif bir efendi." diyor.

"Gittim, baktım ki hakikaten çocuklarına güzel bir terbiye vermek istiyor."Gittim, baktım ki hakikaten çocuklarına güzel bir terbiye vermek istiyor. Osmanlı terbiyesine, o zarafete hayran olmuş." "Şimdiki terbiye, terbiye mi? Osmanlı terbiyesine, o zarafete hayran olmuş."

"Şimdiki terbiye, terbiye mi?
İnsan sevgisi yok, insana hürmet, nezaket, zarafet uçtu; kabalık, sabalık kaldı." diyormuş. İnsan sevgisi yok, insana hürmet, nezaket, zarafet uçtu; kabalık, sabalık kaldı." diyormuş.

Kendisi o terbiyeyi vermeye çalışıyor. Kendisi o terbiyeyi vermeye çalışıyor.

"Uzun zaman evine gittim geldim, hakikaten birbirimizi sevdik." diyor. "Uzun zaman evine gittim geldim, hakikaten birbirimizi sevdik." diyor.

"Daha sonra görevim başka bir yere çıktı. Orada da; 'Biz sizden çok memnunuz, bize hocalık edin.' dedi."Daha sonra görevim başka bir yere çıktı. Orada da; 'Biz sizden çok memnunuz, bize hocalık edin.' dedi. 'Mümkün değil, benim vazifem burada. İskenderiye'ye gidemem.' dedim." O Ermeni demiş ki; 'Mümkün değil, benim vazifem burada. İskenderiye'ye gidemem.' dedim."

O Ermeni demiş ki;

"Hocam, seni o kadar sevdim ki içimden hep dua ediyorum sana. 'Bu çok iyi bir insan."Hocam, seni o kadar sevdim ki içimden hep dua ediyorum sana. 'Bu çok iyi bir insan. İnşaallah hıristiyan olur, Hıristiyanlık nasip olur.' diye dua ediyorum." İnşaallah hıristiyan olur, Hıristiyanlık nasip olur.' diye dua ediyorum."

Hocamız da çok zarif bir insan; "Çok teşekkür ederim. Hakikaten kalp kalbe karşıymış.Hocamız da çok zarif bir insan;

"Çok teşekkür ederim. Hakikaten kalp kalbe karşıymış.
Ben de seni çok sevdim" demiş. "Hakikaten çok kibarsın, çok zarifsin. Ben de seni çok sevdim" demiş. "Hakikaten çok kibarsın, çok zarifsin. Ben de sana gıyabında hep dua ediyorum ki bu adama bu güzel ahlâk ile Müslümanlık yakışır;Ben de sana gıyabında hep dua ediyorum ki bu adama bu güzel ahlâk ile Müslümanlık yakışır; 'Yâ Rabbi sen bunu müslüman et, Müslümanlığı nasip et.' diye ben de sana öyle dua ediyorum." demiş. 'Yâ Rabbi sen bunu müslüman et, Müslümanlığı nasip et.' diye ben de sana öyle dua ediyorum." demiş.

Böyle ayrılmışlar. Kötü niyetli bir insan değil. O eski terbiyeyi arıyor. Böyle ayrılmışlar. Kötü niyetli bir insan değil. O eski terbiyeyi arıyor.

Allah içinde bulunduğumuz nimetlerin kadrini bilmek nasip etsin. Her şey akılla ölçülecek.Allah içinde bulunduğumuz nimetlerin kadrini bilmek nasip etsin. Her şey akılla ölçülecek. Tabi akıl olmazsa hislerle olmaz. Bir şey daha anlatıvereyim: Tabi akıl olmazsa hislerle olmaz.

Bir şey daha anlatıvereyim:

Tabi hadisin biraz dışına çıkıyoruz ama bu gibi şeyler bizim hayatımızda lazım.Tabi hadisin biraz dışına çıkıyoruz ama bu gibi şeyler bizim hayatımızda lazım. Bazı insanları seviyoruz, bazı insanları sevmiyoruz.Bazı insanları seviyoruz, bazı insanları sevmiyoruz. Bir sözün altında sevdiğimiz bir imza olursa alkış tutuyoruz: Bir sözün altında sevdiğimiz bir imza olursa alkış tutuyoruz:

"Ne güzel söylemiş. Aynı hikmet, mahza hikmet, çok güzel söz söylemiş!" diyoruz. "Ne güzel söylemiş. Aynı hikmet, mahza hikmet, çok güzel söz söylemiş!" diyoruz.

Göz ucuyla imzaya bakıyoruz, sevmediğimiz bir insanın imzası varsa;Göz ucuyla imzaya bakıyoruz, sevmediğimiz bir insanın imzası varsa; ağzıyla kuş tutsa, ne kadar güzel söz söylese, o sözü beğenmiyoruz. ağzıyla kuş tutsa, ne kadar güzel söz söylese, o sözü beğenmiyoruz.

Birileri bir dairede çeşitli münakaşalar yapıyorlarmış. Bunu bana anlatan çok zeki bir insan.Birileri bir dairede çeşitli münakaşalar yapıyorlarmış. Bunu bana anlatan çok zeki bir insan. Arkadaşlarına; "Size bazı cümleler okuyacağım." demiş, okumuş. Arkadaşlarına; "Size bazı cümleler okuyacağım." demiş, okumuş.

Altında onların sevdiği kimsenin ismini söylemiş ama aslında sevmediği kimsenin sözünü okumuş.Altında onların sevdiği kimsenin ismini söylemiş ama aslında sevmediği kimsenin sözünü okumuş. Okuduğu söz onların sevmediği bir kimsenin sözü. Okuduğu söz onların sevmediği bir kimsenin sözü. Fakat okuduğu isim mahsustan ters, onların sevdiği isim. Fakat okuduğu isim mahsustan ters, onların sevdiği isim.

"Oo! Ne kadar güzel, hikmetli bir söz, çok doğru, gerçekten yerli yerinde." demişler. "Oo! Ne kadar güzel, hikmetli bir söz, çok doğru, gerçekten yerli yerinde." demişler.

Halbuki o adamı sevmiyorlar aslında ama altında imza öyle diye o şekilde söylüyorlar.Halbuki o adamı sevmiyorlar aslında ama altında imza öyle diye o şekilde söylüyorlar. Ondan sonra onun hakiki sözünü de bu tarafta söylemiş. Altına da o sevdiği ismi yazmış.Ondan sonra onun hakiki sözünü de bu tarafta söylemiş. Altına da o sevdiği ismi yazmış. "Bu söylemiş." diye, sevmediği ismi, ters; bu sefer de kızmışlar, bağırmışlar, çağırmışlar. "Bu söylemiş." diye, sevmediği ismi, ters; bu sefer de kızmışlar, bağırmışlar, çağırmışlar.

"Siz bağırın, bağırıp çağırmaya, köpürmeye devam edin." demiş. "Siz bağırın, bağırıp çağırmaya, köpürmeye devam edin." demiş.

Epeyce bir konuşmuşlar, sakinleştikten sonra; Epeyce bir konuşmuşlar, sakinleştikten sonra;

"Bak, şu yazı sevdiğiniz adamın yazısı, bu yazı da sevmediğiniz adamın yazısı. Gördünüz mü?"Bak, şu yazı sevdiğiniz adamın yazısı, bu yazı da sevmediğiniz adamın yazısı. Gördünüz mü? Sizin teraziniz ne kadar bozuk, ne kadar ölçüsüz düşünüyorsunuz, konuşuyorsunuz!" demiş. Sizin teraziniz ne kadar bozuk, ne kadar ölçüsüz düşünüyorsunuz, konuşuyorsunuz!" demiş.

Onun için Hz. Ali Efendimiz'in prensibi çok güzel; Onun için Hz. Ali Efendimiz'in prensibi çok güzel;

Lâ yu'rafü'l-hakka bi'r-ricâli. "Hakikat, insanların ağzına, imzalarına bakarak bilinmez.Lâ yu'rafü'l-hakka bi'r-ricâli. "Hakikat, insanların ağzına, imzalarına bakarak bilinmez. İnsan hakikati bilir; kimin hak ehli olduğunu oradan bilir." Onu bilmezse terazisi doğru tartmaz. İnsan hakikati bilir; kimin hak ehli olduğunu oradan bilir."

Onu bilmezse terazisi doğru tartmaz.
Sevgilerle, antipatilerle hakikat bulunmaz. Objektif olacak. Sevgilerle, antipatilerle hakikat bulunmaz. Objektif olacak. İlmî hakikati bulmak için insanın bîtaraf olup her şeyi insaf terazisi ile tartması lazım. İlmî hakikati bulmak için insanın bîtaraf olup her şeyi insaf terazisi ile tartması lazım.

O da Allah'ın bir lütfu tabi. Bazen bir Amerikalıya o güzel lütuf nasip oluyor daO da Allah'ın bir lütfu tabi. Bazen bir Amerikalıya o güzel lütuf nasip oluyor da adam Amerikan üniversitesinde, bakıyorsun müslüman oluyor. adam Amerikan üniversitesinde, bakıyorsun müslüman oluyor.

Zevvidû mevtâküm lâ ilâhe illallah.Zevvidû mevtâküm lâ ilâhe illallah. Ebû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göreEbû Hüreyre radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz buyurmuşlar ki;

Zevvidû. "Azık olarak, malzeme olarak veriniz." Kime? Mevtâküm. "Ölme durumunda olan şahıslara." Zevvidû. "Azık olarak, malzeme olarak veriniz."

Kime?

Mevtâküm. "Ölme durumunda olan şahıslara."

"Ölülerinize, ölmek üzere olan kişilerinize veriniz." "Ölülerinize, ölmek üzere olan kişilerinize veriniz."

Lâ ilâhe illallah. "Lâ ilâhe illallah sözünü veriniz." Ne demek? Lâ ilâhe illallah. "Lâ ilâhe illallah sözünü veriniz."

Ne demek?

"Halet-i nez'a gelmiş, ruhunu teslim etmek üzere olan, artık ömrünün son dakikalarını"Halet-i nez'a gelmiş, ruhunu teslim etmek üzere olan, artık ömrünün son dakikalarını yaşadığı belli olan kimseye kelime-i tevhîdi telkin ediniz." demek. yaşadığı belli olan kimseye kelime-i tevhîdi telkin ediniz." demek.

Çünkü insan nasıl yola çıkarken azık alırsa âhiret yolculuğu için de azık alır. Çünkü insan nasıl yola çıkarken azık alırsa âhiret yolculuğu için de azık alır.

Arapça'da yol azığına zâd derler. Zâ'du't-tarîk, "yolun azığı" demek. Arapça'da yol azığına zâd derler. Zâ'du't-tarîk, "yolun azığı" demek.

İnsan yolda yiyeceği malzemeyi bir çıkın yapar, eline alır; yol azığı. "Bu torbayı eline niye aldın?" İnsan yolda yiyeceği malzemeyi bir çıkın yapar, eline alır; yol azığı.

"Bu torbayı eline niye aldın?"

"İçinde yolda yiyeceğim şeyler var." Azık. Azıksız yola çıkılır mı? Çıkılmaz. "İçinde yolda yiyeceğim şeyler var."

Azık.

Azıksız yola çıkılır mı?

Çıkılmaz.

Bakkal yok, bir şey yok.Bakkal yok, bir şey yok. Çölde gidecek insan, bir yerde acıkacak; su lazım, yiyecek içecek lazım. Çölde gidecek insan, bir yerde acıkacak; su lazım, yiyecek içecek lazım. Nasıl yola azıksız çıkılmazsa, azık lazımsa, âhiret yolculuğu için de azık lazım. Nasıl yola azıksız çıkılmazsa, azık lazımsa, âhiret yolculuğu için de azık lazım.

Ve tezevvedû fe-inne hayra'z-zâdi't-takvâ. Ve tezevvedû fe-inne hayra'z-zâdi't-takvâ.

Âyet-i kerîme bize; "Azıklanın, azık tedarik edinin!" buyuruyor. Âyet-i kerîme bize;

"Azıklanın, azık tedarik edinin!" buyuruyor.

Hayra'z-zâd et-takvâ. "Azıkların en hayırlısı da o âhiret yolculuğunda takvâdır." Hayra'z-zâd et-takvâ. "Azıkların en hayırlısı da o âhiret yolculuğunda takvâdır."

İnsana hiçbir şey kâr etmez; takvâsı, Allah'tan korkması, sakınarak,İnsana hiçbir şey kâr etmez; takvâsı, Allah'tan korkması, sakınarak, çekinerek, dikkatlice kulluk yapmış olması kâr eder. çekinerek, dikkatlice kulluk yapmış olması kâr eder.

Âyet-i kerîme bize; "En hayırlı azık, takvâdır." diyor Âyet-i kerîme bize;

"En hayırlı azık, takvâdır." diyor

Burada da; "Ölülerinize azık olarak Lâ ilâhe illallah'ı telkin ediniz.Burada da; "Ölülerinize azık olarak Lâ ilâhe illallah'ı telkin ediniz. Çünkü o yolculukta ona en çok o lazım. Yolcuya nasıl yiyecek lazımsa, o kimseye de o lazım." Çünkü o yolculukta ona en çok o lazım. Yolcuya nasıl yiyecek lazımsa, o kimseye de o lazım."

O halde ölmek üzere olan kimseye, onun kızmayacağı bir kimse bunu telkin etmeli.O halde ölmek üzere olan kimseye, onun kızmayacağı bir kimse bunu telkin etmeli. Çünkü kızacağı bir insanı, gördüğü zaman asabının bozulacağı, canının sıkılacağı bir kimseyiÇünkü kızacağı bir insanı, gördüğü zaman asabının bozulacağı, canının sıkılacağı bir kimseyi karşısına getirirsen, en son anda ona en büyük kötülüğü yapmış olursun.karşısına getirirsen, en son anda ona en büyük kötülüğü yapmış olursun. Şuuru zaten tam değil; o kızgınlıkla kötü söz söyleyebilir. Şuuru zaten tam değil; o kızgınlıkla kötü söz söyleyebilir. Sevdiği, kızmadığı bir kimse, "Şöyle de!" diye de söylemeden yavaşçaSevdiği, kızmadığı bir kimse, "Şöyle de!" diye de söylemeden yavaşça Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah diye kelime-i tevhîdi telkin edecek. Neden? Lâ ilâhe illallah, lâ ilâhe illallah diye kelime-i tevhîdi telkin edecek.

Neden?

Bir kimsenin âhir kelâmı Lâ ilâhe illallah olursa, ehl-i cennet olmuş oluyor.Bir kimsenin âhir kelâmı Lâ ilâhe illallah olursa, ehl-i cennet olmuş oluyor. En son anda onu demek büyük nimet.En son anda onu demek büyük nimet. Bir arada baktınız dudaklarını kıpırdattı, Lâ ilâhe illallah dedi;Bir arada baktınız dudaklarını kıpırdattı, Lâ ilâhe illallah dedi; ondan sonra da laf karıştırmayın ki en son sözü o olsun. ondan sonra da laf karıştırmayın ki en son sözü o olsun.

Bu, ölülerimize karşı en son anda yapılacak vazifelerimizden birisidir.Bu, ölülerimize karşı en son anda yapılacak vazifelerimizden birisidir. Çünkü Lâ ilâhe illallâh cennetin anahtarıdır. Çünkü Lâ ilâhe illallâh cennetin anahtarıdır.

Bizim mahalleye bir hoca gelmişti. Sokaktan çocukları çağırıyor; "Gelin bakalım buraya!" Bizim mahalleye bir hoca gelmişti. Sokaktan çocukları çağırıyor;

"Gelin bakalım buraya!"

Hepsi toplaştılar, yanına geldiler. Diyor ki; Hepsi toplaştılar, yanına geldiler.

Diyor ki;

"Ben size şimdi bir demet anahtar vereceğim; bunu gidin, istediğiniz kimselere dağıtın." "Ben size şimdi bir demet anahtar vereceğim; bunu gidin, istediğiniz kimselere dağıtın."

Çocuklar tabi "Hoca ne verecek?" diye bekliyorlar. "Lâ ilâhe illallah deyin, bakalım." Diyorlar. Çocuklar tabi "Hoca ne verecek?" diye bekliyorlar.

"Lâ ilâhe illallah deyin, bakalım."

Diyorlar.

"Lâ ilâhe illallah cennetin anahtarıdır." diyor. "Lâ ilâhe illallah cennetin anahtarıdır." diyor.

"Cennetin kapısı Lâ ilâhe illallah ile açılır, insan cennete öyle girer."Cennetin kapısı Lâ ilâhe illallah ile açılır, insan cennete öyle girer. Alın bu anahtarları, koyun cebinize, önünüze gelene Lâ ilâhe illallah deyin." Alın bu anahtarları, koyun cebinize, önünüze gelene Lâ ilâhe illallah deyin."

Hakikaten duyduk ki mahallenin çocukları, evine koşan, çocukluk duygusuyla tabi, sevine sevine;Hakikaten duyduk ki mahallenin çocukları, evine koşan, çocukluk duygusuyla tabi, sevine sevine; "Al anne, sana cennetin anahtarı, al abi sana cennetin anahtarı!" diye,"Al anne, sana cennetin anahtarı, al abi sana cennetin anahtarı!" diye, hepsine Lâ ilâhe illallah dağıtmışlar. Şakanın ötesinde işin doğrusu da o tabi. hepsine Lâ ilâhe illallah dağıtmışlar.

Şakanın ötesinde işin doğrusu da o tabi.

Allahu Teâlâ hazretleri bizi iman ile, İslâm ile, Kur'an ile yaşatsın;Allahu Teâlâ hazretleri bizi iman ile, İslâm ile, Kur'an ile yaşatsın; son nefesimizde o kelime-i tayyibe-i münciye ki buyurun,son nefesimizde o kelime-i tayyibe-i münciye ki buyurun, Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh diyerekEşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh diyerek emanetimizi teslim etmeyi nasip eylesin. Cehennemden âzat eylesin, cennetine dâhil eylesin.emanetimizi teslim etmeyi nasip eylesin.

Cehennemden âzat eylesin, cennetine dâhil eylesin.
Cennet içre Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'inCennet içre Peygamberimiz Muhammed-i Mustafâ sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in Livâü'l-hamd'i altında haşr u cem olan bahtiyarlar arasında bizleri de ilhak eylesin. Livâü'l-hamd'i altında haşr u cem olan bahtiyarlar arasında bizleri de ilhak eylesin. Rü'yet-i cemâliyle cümlemize ikram eylesin. Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele. Rü'yet-i cemâliyle cümlemize ikram eylesin.

Fâtiha-i şerîfe mea'l-Besmele.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2