Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Cihat ve İlim Peygamberlere En Yakın Zümreler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Ramazan 1421 / 20.12.2000
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Herkesin Kafası, Gönlü Bir Depodur, Allah'u Teala'nın Kuluna En Yakın Olduğu Zaman Gecenin Son Dakikalarıdır, Ben Dua Ettim Benim İstediğim | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Cihat ve İlim Peygamberlere En Yakın Zümreler

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

24 Ramazan 1421 / 20.12.2000
İsveç

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Herkesin Kafası, Gönlü Bir Depodur, Allah'u Teala'nın Kuluna En Yakın Olduğu Zaman Gecenin Son Dakikalarıdır, Ben Dua Ettim Benim İstediğim | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

el-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlinel-Hamdü lillâhi Rabbi'l-âlemîn hamden kesîren tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn kemâ yenbegî li celâlihi vechihî ve li azîmi sultanih.ve fî külli hîn kemâ yenbegî li celâlihi vechihî ve li azîmi sultanih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmaîn.

Emmâ ba'd. Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'd.

Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

Akrebü'n-nâsi min dereceti'n-nübüvveti ehlü'l-cihâdi ve ehlü'l-ilm.Akrebü'n-nâsi min dereceti'n-nübüvveti ehlü'l-cihâdi ve ehlü'l-ilm. Li enne ehle'l-cihâdi yücâhidûne alâ mâ câet bihi'r-rusül. Li enne ehle'l-cihâdi yücâhidûne alâ mâ câet bihi'r-rusül. Ve emmâ ehlü'l-ilmi fe-dellevü'n-nâse alâ mâ câet bihi'l-enbiyâ. Ve emmâ ehlü'l-ilmi fe-dellevü'n-nâse alâ mâ câet bihi'l-enbiyâ.

Deylemî, İbn Abbas radıyallahu anhüma'dan rivayet etmiş.Deylemî, İbn Abbas radıyallahu anhüma'dan rivayet etmiş. Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

Akrebü'n-nâsi min dereceti'n-nübüvveh.Akrebü'n-nâsi min dereceti'n-nübüvveh. "İnsanların peygamberlik derecesine en yakın olanı, peygamberlerin derecesine en yakın geleni.""İnsanların peygamberlik derecesine en yakın olanı, peygamberlerin derecesine en yakın geleni." Ehli'l-cihâdi. "Cihat edenlerdir, cihat ehlidir." Ve ehlü'l-ilm. "İlim ehlidir, ilim erbabıdır." Ehli'l-cihâdi. "Cihat edenlerdir, cihat ehlidir." Ve ehlü'l-ilm. "İlim ehlidir, ilim erbabıdır."

Neden? Li enne ehle'l-cihâdi. "Çünkü cihat ehli, cihat eden mücahitler."Neden?

Li enne ehle'l-cihâdi. "Çünkü cihat ehli, cihat eden mücahitler."
Yücâhidûne alâ mâ câet bihi'r-rusül. Yücâhidûne alâ mâ câet bihi'r-rusül. "Peygamberlerin getirdikleri hakikatleri yaymak için o esasları insanlara kabul ettirmek için"Peygamberlerin getirdikleri hakikatleri yaymak için o esasları insanlara kabul ettirmek için o esaslara uygun olarak cihat ediyorlar." o esaslara uygun olarak cihat ediyorlar."

İmanın ve Allah'ın emirlerinin uygulanmasının karşısına çıkan engelleri, zorbalıkları ortadan kaldırıyorlar.İmanın ve Allah'ın emirlerinin uygulanmasının karşısına çıkan engelleri, zorbalıkları ortadan kaldırıyorlar. Böylece imana hizmet ediyorlar, dine hizmet ediyorlar; ondan cihat edenlerin dereceleri yüksek. Böylece imana hizmet ediyorlar, dine hizmet ediyorlar; ondan cihat edenlerin dereceleri yüksek.

Ve emmâ ehlü'l-ilmi. "İlim erbabına, alimlere gelince." Fe-dellevü'n-nâse.Ve emmâ ehlü'l-ilmi. "İlim erbabına, alimlere gelince." Fe-dellevü'n-nâse. "Bunlar insanlara kılavuzluk ediyorlar, yol göstericilik yapıyorlar.""Bunlar insanlara kılavuzluk ediyorlar, yol göstericilik yapıyorlar." Ala mâ câet bihi'l-enbiyâ.Ala mâ câet bihi'l-enbiyâ. "Peygamberlerin getirdiği, insanlara öğrettiği o hakikatleri insanlara öğretiyorlar." "Peygamberlerin getirdiği, insanlara öğrettiği o hakikatleri insanlara öğretiyorlar."

"Bakın peygamberler böyle söyledi." diye peygamberlerin öğrettiklerini insanlara öğretiyorlar;"Bakın peygamberler böyle söyledi." diye peygamberlerin öğrettiklerini insanlara öğretiyorlar; insanları onlarla buluşmaya götürüyorlar, kılavuzluk yapıyorlar, peygamberin tebliğini öğretiyorlar. insanları onlarla buluşmaya götürüyorlar, kılavuzluk yapıyorlar, peygamberin tebliğini öğretiyorlar.

Onun için bu ikisi, derecesi peygamberlere en yakın olan zümredir: Cihat edenler ve ilim sahibi olanlar. Onun için bu ikisi, derecesi peygamberlere en yakın olan zümredir: Cihat edenler ve ilim sahibi olanlar.

Gelelim bunların açıklamasına: Gelelim bunların açıklamasına:

İslâm'ın, imanın, hakikatin ve adaletin, güzel şeylerin hâkim olması, uygulanması,İslâm'ın, imanın, hakikatin ve adaletin, güzel şeylerin hâkim olması, uygulanması, yapılması, yaşaması bazen kötü niyetli insanlar tarafından istenmiyor. yapılması, yaşaması bazen kötü niyetli insanlar tarafından istenmiyor. Menfaatleri bozulanlar oluyor. Yahut çeteler teşekkül ediyor. Menfaatleri bozulanlar oluyor. Yahut çeteler teşekkül ediyor. Kolaydan kazanmak isteyenler oluyor, şeytana uyanlar oluyor. Kolaydan kazanmak isteyenler oluyor, şeytana uyanlar oluyor. Maziden bir takım kuyruk acıları olanlar oluyor. Çeşitli sebeplerden karşısına çıkıyorlar.Maziden bir takım kuyruk acıları olanlar oluyor. Çeşitli sebeplerden karşısına çıkıyorlar. Çeşitli bahaneler ortaya atıyorlar; İslâm'ı, imanı, Allah'ın emirlerini insanlara uygulattırmıyorlar.Çeşitli bahaneler ortaya atıyorlar; İslâm'ı, imanı, Allah'ın emirlerini insanlara uygulattırmıyorlar. Bu adamlar öyle nasihatle filan da laf anlamıyor.Bu adamlar öyle nasihatle filan da laf anlamıyor. Bıraksan çete kuruyor, ordu kuruyor, saldırıyor, öldürmeye kalkıyor. Bıraksan çete kuruyor, ordu kuruyor, saldırıyor, öldürmeye kalkıyor.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, peygamberliğe nasıl başladı? Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, peygamberliğe nasıl başladı?

Allah'ın emirlerini anlatmakla başladı. Ne oldu? Allah'ın emirlerini anlatmakla başladı.

Ne oldu?

Kabul etmediler; bir kısım Mekkeliler, müşrikler kabul etmeyince "Sus!" dediler,Kabul etmediler; bir kısım Mekkeliler, müşrikler kabul etmeyince "Sus!" dediler, "Bizim düzenimizi bozma!" dediler. "Bizim atalarımızın yolunu değiştirmeye kalkışma!" dediler. "Bizim düzenimizi bozma!" dediler. "Bizim atalarımızın yolunu değiştirmeye kalkışma!" dediler.

Ama yanlış atalarınız yanlış yolda! Putlara tapıyorlar, yanlış işler yapıyorlar! Ama yanlış atalarınız yanlış yolda! Putlara tapıyorlar, yanlış işler yapıyorlar!

Bir mücadele başladı, işkence başladı, zorbalık başladı.Bir mücadele başladı, işkence başladı, zorbalık başladı. Baktılar halk ikna oluyor, imana geliyor, doğru sözü kabul ediyor. Baktılar halk ikna oluyor, imana geliyor, doğru sözü kabul ediyor. O zaman baktılar ki iş kendilerinin aleyhine dönecek.O zaman baktılar ki iş kendilerinin aleyhine dönecek. Bu sefer işkenceye başladılar, zorbalığa başladılar, baskıya başladılar,Bu sefer işkenceye başladılar, zorbalığa başladılar, baskıya başladılar, kuşatmaya başladılar, muhasara ettiler.kuşatmaya başladılar, muhasara ettiler. "Yazık edelim, zorlaştıralım." diye, yiyecek içecek vermemeye, satmamaya, kız alıp vermemeye başladılar. "Yazık edelim, zorlaştıralım." diye, yiyecek içecek vermemeye, satmamaya, kız alıp vermemeye başladılar.

Yine engelleyemeyince, mazlum insanlar imana geldikçe bu sefer dediler ki; "Öldürelim bunları!" Yine engelleyemeyince, mazlum insanlar imana geldikçe bu sefer dediler ki; "Öldürelim bunları!"

Peygamber Efendimiz'i öldürmeye niyetlendiler. Onun için Peygamberimiz hicret etti.Peygamber Efendimiz'i öldürmeye niyetlendiler. Onun için Peygamberimiz hicret etti. Kendi ana ata yurdunu terk edip Medine-i Münevvere'ye gitmesi, hicret etmesi ondan dolayı.Kendi ana ata yurdunu terk edip Medine-i Münevvere'ye gitmesi, hicret etmesi ondan dolayı. Orada da rahat bırakmadılar, orada da ordular gönderdiler çarpıştılar. Orada da rahat bırakmadılar, orada da ordular gönderdiler çarpıştılar.

Demek ki doğru bir fikre doğru söze, sözle karşılık veremeyince işi zorbalığa döküyorlar.Demek ki doğru bir fikre doğru söze, sözle karşılık veremeyince işi zorbalığa döküyorlar. O zaman hakikatin de, hakkın da, imanın da, İslâm'ın da bu zorbalığı kaldırması lazım geliyor. O zaman hakikatin de, hakkın da, imanın da, İslâm'ın da bu zorbalığı kaldırması lazım geliyor.

"Olmaz böyle şey! Sen zorbalığı yaparsan; silahla öldürmeye, tazyike, haksızlığa kalkarsan"Olmaz böyle şey! Sen zorbalığı yaparsan; silahla öldürmeye, tazyike, haksızlığa kalkarsan o zaman benim de kendimi savunma hakkım var, ben de kendimi savunurum." diyeo zaman benim de kendimi savunma hakkım var, ben de kendimi savunurum." diye onlarla mücadele etmek zorunluluğu ortaya çıkıyor. Bu her devirde böyledir.onlarla mücadele etmek zorunluluğu ortaya çıkıyor.

Bu her devirde böyledir.
Eski devirlerde de böyle olmuş; daha önceki ümmetlerin peygamberlerine de bazı kimseler karşı çıkmış. Eski devirlerde de böyle olmuş; daha önceki ümmetlerin peygamberlerine de bazı kimseler karşı çıkmış.

Mesela biliyorsunuz Musa aleyhisselam Firavun tarafından öldürülmek istendi.Mesela biliyorsunuz Musa aleyhisselam Firavun tarafından öldürülmek istendi. Öldürmeye, canına kast etmeye çalışıyorlar. Benî İsrail'in çocuklarını öldürmeye başladılar. Öldürmeye, canına kast etmeye çalışıyorlar. Benî İsrail'in çocuklarını öldürmeye başladılar. Çeşitli baskılar yapmaya; "Asarız, keseriz, kollarınızı bacaklarınızı koparırız." demeye başladılar. Çeşitli baskılar yapmaya; "Asarız, keseriz, kollarınızı bacaklarınızı koparırız." demeye başladılar.

Onun için imanın, İslâm'ın engellenmesini kaldırmak için cihat etmek gerekiyor.Onun için imanın, İslâm'ın engellenmesini kaldırmak için cihat etmek gerekiyor. Engel olanların, zorbalık yapanların zorbalıklarını bıraktırmak için cihat gerekiyor. Engel olanların, zorbalık yapanların zorbalıklarını bıraktırmak için cihat gerekiyor. Bu da tabi zor bir iş. Çünkü kavga. Kavga da, üstün gelmek için silah edinmeyi gerektiriyor. Bu da tabi zor bir iş. Çünkü kavga. Kavga da, üstün gelmek için silah edinmeyi gerektiriyor. Alet, edavat, silah, at, kılıç o devire göre, o zamana göre.Alet, edavat, silah, at, kılıç o devire göre, o zamana göre. Şimdiye göre ok, şimdiye göre füze, mermi, uçak ve sair araçlar gerekiyor.Şimdiye göre ok, şimdiye göre füze, mermi, uçak ve sair araçlar gerekiyor. Hem pahalı hem de işin hiç şakası yok, sonunda ölmek var. Hem pahalı hem de işin hiç şakası yok, sonunda ölmek var. Ya ölür ya yaralanır, ciddi bir şey. Gidip de gelmemek var. Ya ölür ya yaralanır, ciddi bir şey. Gidip de gelmemek var.

Onun için çok büyük bir fedakârlık olduğundan cihat çok sevap oluyor.Onun için çok büyük bir fedakârlık olduğundan cihat çok sevap oluyor. Mücahidin derecesi çok yüksek oluyor. Çünkü İslâm, onlarla ayakta duruyor. Mücahidin derecesi çok yüksek oluyor. Çünkü İslâm, onlarla ayakta duruyor. Bakın İsrail'in yaptıklarına... Kampların resimlerini gördünüz mü? Bakın İsrail'in yaptıklarına... Kampların resimlerini gördünüz mü?

Nasıl doldurmuşlar insanları; aç susuz nasıl muhasaraya almışlar,Nasıl doldurmuşlar insanları; aç susuz nasıl muhasaraya almışlar, nasıl baskılar nasıl ölümler nasıl kat kat teçhizatlar, askerler! nasıl baskılar nasıl ölümler nasıl kat kat teçhizatlar, askerler! Nasıl adamı çocuğu ile beraber –bidonun, varilin arkasına saklanmışlar- takır takır taradılar!Nasıl adamı çocuğu ile beraber –bidonun, varilin arkasına saklanmışlar- takır takır taradılar! Nasıl göz göre göre cümle cihanın önünde öldürdüler.Nasıl göz göre göre cümle cihanın önünde öldürdüler. Nasıl ellerini taşın üstüne koyup tak tak vurarak ellerini, kemiklerini kırıyorlar. Nasıl ellerini taşın üstüne koyup tak tak vurarak ellerini, kemiklerini kırıyorlar.

Demek ki her devirde, her ülkede, her yerde, işi yamuk tarafa kaydıranlar oluyor,Demek ki her devirde, her ülkede, her yerde, işi yamuk tarafa kaydıranlar oluyor, haksızlığa kaydıranlar oluyor. Onlara karşı da mücadele gerekiyor. haksızlığa kaydıranlar oluyor. Onlara karşı da mücadele gerekiyor.

Bir de ilim erbabının derecesi, peygamberlere en yakın.Bir de ilim erbabının derecesi, peygamberlere en yakın. Çünkü onlar da peygamberler âhirete göçtükten sonraÇünkü onlar da peygamberler âhirete göçtükten sonra peygamberlerin sözlerini halka anlatıyorlar, duyuruyorlar. peygamberlerin sözlerini halka anlatıyorlar, duyuruyorlar. Peygamber yaşasaydı peygamber anlatacaktı. Alimler peygamberlerin vârisleri.Peygamber yaşasaydı peygamber anlatacaktı. Alimler peygamberlerin vârisleri. Mal varisi değil, malını almıyor; görev varisi, görevi devam ettiriyor. Mal varisi değil, malını almıyor; görev varisi, görevi devam ettiriyor. Anlatılması gereken şeyleri anlatıyorlar. Ve muhterem kardeşlerim! Anlatılması gereken şeyleri anlatıyorlar.

Ve muhterem kardeşlerim!

Bu cümlenin altını çizin, zihninize iyi yerleştirin. Her insanın kafası, gönlü bir depodur.Bu cümlenin altını çizin, zihninize iyi yerleştirin. Her insanın kafası, gönlü bir depodur. Sen burayı hakla, hakikatle, hayırla, imanla, güzel bilgilerle doldurmazsanSen burayı hakla, hakikatle, hayırla, imanla, güzel bilgilerle doldurmazsan mutlaka bir yerden bir şeyler gelir, bu depolar dolar. Başkası doldurur.mutlaka bir yerden bir şeyler gelir, bu depolar dolar. Başkası doldurur. Başka insanlar kötü şeylerle doldurur ve depo ağzına kadar kötü şeylerle dolduktan sonra daBaşka insanlar kötü şeylerle doldurur ve depo ağzına kadar kötü şeylerle dolduktan sonra da o depodan hayır gelmez. Pis, mikroplu, böcekli, aidsli, tehlikeli, akrepli, yılanlı şeyler... o depodan hayır gelmez. Pis, mikroplu, böcekli, aidsli, tehlikeli, akrepli, yılanlı şeyler...

Ne yapacaksın? Onu temizlemesi çok zor, çok önemli!Ne yapacaksın?

Onu temizlemesi çok zor, çok önemli!
Gönüller kafalar boş iken temiz olarak doldurmalı, temiz bilgilerle doldurmalıGönüller kafalar boş iken temiz olarak doldurmalı, temiz bilgilerle doldurmalı ve çoluk çocuğumuza kendimize güzel bilgiler kazandırmalıyız, öğretmeliyiz, öğrenmeliyiz.ve çoluk çocuğumuza kendimize güzel bilgiler kazandırmalıyız, öğretmeliyiz, öğrenmeliyiz. Kendi kendimize bu bilgileri öğrenmediğimiz zaman bizim kafamız da boş kalmaz. Kendi kendimize bu bilgileri öğrenmediğimiz zaman bizim kafamız da boş kalmaz.

Kapıyı pencereyi kapatsanız oda havasız kalır mı? Kalmaz. Kapıyı pencereyi kapatsanız oda havasız kalır mı?

Kalmaz.

Kapının altını üstünü, pencerenin kenarlarını süngerlerseniz havasız kalır mı? Kalmaz. Kapının altını üstünü, pencerenin kenarlarını süngerlerseniz havasız kalır mı?

Kalmaz.

Nereden geliyor bu hava? Nereden geliyorsa geliyor.Nereden geliyor bu hava?

Nereden geliyorsa geliyor.
Şurada ne yapsanız, etrafı ne kadar kapatsanız yine bir yerlerden hava sızar, yaşarsınız.Şurada ne yapsanız, etrafı ne kadar kapatsanız yine bir yerlerden hava sızar, yaşarsınız. Kapı pencere kapalı olsa da yaşarsınız. Sonra bir içi boş kabı, denizin dibine bastırsanız ne olur? Kapı pencere kapalı olsa da yaşarsınız.

Sonra bir içi boş kabı, denizin dibine bastırsanız ne olur?

Bir yerinden su dolar. Su yine boşluğunu doldurur. İçi doluysa dolmaz ama boş ise dolar. Bir yerinden su dolar. Su yine boşluğunu doldurur. İçi doluysa dolmaz ama boş ise dolar.

Onun için insanların gönülleri de hiç boş durmaz. Tıpkı buna benzer ve çok önemlidir. Onun için insanların gönülleri de hiç boş durmaz. Tıpkı buna benzer ve çok önemlidir.

Çocuğunuzun, hanımınızın, eğitimi ile sorumlu olduğunuz kimselerin gönüllerine kafalarınaÇocuğunuzun, hanımınızın, eğitimi ile sorumlu olduğunuz kimselerin gönüllerine kafalarına ya siz bazı bilgiler dolduracaksınız ya da başkaları bazı bilgiler doldurur. Kapacak.ya siz bazı bilgiler dolduracaksınız ya da başkaları bazı bilgiler doldurur. Kapacak. O boşluğu o depoyu, storage'ı onlar dolduracaklar. O boşluğu o depoyu, storage'ı onlar dolduracaklar.

Onun için mutlaka eğitim, mutlaka bilgi vermek;Onun için mutlaka eğitim, mutlaka bilgi vermek; bilgilendirmek, öğretmek lazım. Hem kendimizin de öğrenmesi lazım.bilgilendirmek, öğretmek lazım. Hem kendimizin de öğrenmesi lazım. Okumamız lazım, okumamız lazım, okumamız lazım... "Peygamberler kimler?" "Bilmiyorum!" Okumamız lazım, okumamız lazım, okumamız lazım...

"Peygamberler kimler?"

"Bilmiyorum!"

İlmihalde var. Büyük İslâm İlmihali'nin arkasında Ömer Nasuhi Hoca kısaca yazmış.İlmihalde var. Büyük İslâm İlmihali'nin arkasında Ömer Nasuhi Hoca kısaca yazmış. Şunu oku, çocuklar bilsin, hangi peygamber kimmiş, neler yapmış.Şunu oku, çocuklar bilsin, hangi peygamber kimmiş, neler yapmış. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem nasıl bir kimseymiş, okut, görsün! Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem nasıl bir kimseymiş, okut, görsün! Bir Büyük İslâm İlmihali'nin arka tarafını okutsan yeter. Bir Büyük İslâm İlmihali'nin arka tarafını okutsan yeter.

Boş bıraktın mı oyunlarla, daha başka eğlenceli, zevkli, hediyeli, balonlu,Boş bıraktın mı oyunlarla, daha başka eğlenceli, zevkli, hediyeli, balonlu, ışıklı şeylerle gönüller başkaları tarafından doldurulur. ışıklı şeylerle gönüller başkaları tarafından doldurulur. Çocuklarınız, hanımlarınız, yakınlarınız sizden kopar, elden gider.Çocuklarınız, hanımlarınız, yakınlarınız sizden kopar, elden gider. Çok büyük bir olay, çok mühim bir olay! Aman aman eğitime çok önem verin! Çok büyük bir olay, çok mühim bir olay!

Aman aman eğitime çok önem verin!
Kafalara bilgi sokmaya gönüllere bilgi sokmaya; güzel bilgiyi, olumlu bilgiyi, iman bilgisini,Kafalara bilgi sokmaya gönüllere bilgi sokmaya; güzel bilgiyi, olumlu bilgiyi, iman bilgisini, âhirete yarayacak bilgiyi sokmaya çok çok çalışın! Bilin ki siz ihmal ettikçe kafa boş kalmaz.âhirete yarayacak bilgiyi sokmaya çok çok çalışın! Bilin ki siz ihmal ettikçe kafa boş kalmaz. Televizyondan, dergiden, gazeteden kafalara pis şeyler gelir, aman! Televizyondan, dergiden, gazeteden kafalara pis şeyler gelir, aman!

İkinci hadîs-i şerîf: Akrebü mâ yekûnü'r-rabbü mine'l-abdi fî cevfi'l-leyli'l-âhir fe ini'steta'teİkinci hadîs-i şerîf:

Akrebü mâ yekûnü'r-rabbü mine'l-abdi fî cevfi'l-leyli'l-âhir fe ini'steta'te
en tekûne mimmen yezküru'llâhe fî tilke's-sâati fe-kün. en tekûne mimmen yezküru'llâhe fî tilke's-sâati fe-kün.

Bu ikinci hadîs-i şerîf; bu zamanımız, bugünlerimiz, Bu ikinci hadîs-i şerîf; bu zamanımız, bugünlerimiz, Ramazanımız'ın sonuna yaklaştığımız bu haftamız için önemli bir bilgidir. Ramazanımız'ın sonuna yaklaştığımız bu haftamız için önemli bir bilgidir. Amr İbn Abese'den, Ebû Umame'den rivayet edilmiş. Tirmizî "hasen, sahih hadis" demiş. Amr İbn Abese'den, Ebû Umame'den rivayet edilmiş. Tirmizî "hasen, sahih hadis" demiş.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor ki;

Akrebü mâ yekûnü'r-rabbü mine'l-abdi.Akrebü mâ yekûnü'r-rabbü mine'l-abdi. "Allahu Teâlâ hazretlerinin kuluna en yakın olduğu zaman, "Allahu Teâlâ hazretlerinin kuluna en yakın olduğu zaman, Rabbi'nin Allahu Teâlâ hazretlerinin kuluna en yakın olduğu zaman." Fî cevfi'l-leyli'l-âhir.Rabbi'nin Allahu Teâlâ hazretlerinin kuluna en yakın olduğu zaman." Fî cevfi'l-leyli'l-âhir. "Gecenin en son bölümündeki dakikalardır." "Gecenin en son bölümündeki dakikalardır."

Gecenin en sonundaki dakikalar, saatler Allah'ın kullarına en yakın olduğu zamandır. Gecenin en sonundaki dakikalar, saatler Allah'ın kullarına en yakın olduğu zamandır.

Kul ne yapsın? Yakın olunca ne olur? Kul ne yapsın? Yakın olunca ne olur?

Duasını yapsın, isteyeceğini istesin, dileğini arz etsin.Duasını yapsın, isteyeceğini istesin, dileğini arz etsin. Arada tercüman yok, perde yok, mâni yok, kapı yok, bekçi yok!Arada tercüman yok, perde yok, mâni yok, kapı yok, bekçi yok! Rabbi'nden ne isteyecekse istesin.Rabbi'nden ne isteyecekse istesin. İşte dün akşam da söylediğim husus buradan karşımıza geliyor. İşte dün akşam da söylediğim husus buradan karşımıza geliyor. Geceleyin o vakitte kalkıp ibadet etmeye kendimizi alıştıracağız. Nasıl alıştıracağız? Geceleyin o vakitte kalkıp ibadet etmeye kendimizi alıştıracağız.

Nasıl alıştıracağız?

İşte Ramazan'da yemek yeme bahanesi ile alışıyoruz. Hanım tatlı tatlı yemekleri yapıyor.İşte Ramazan'da yemek yeme bahanesi ile alışıyoruz. Hanım tatlı tatlı yemekleri yapıyor. Güzel güzel kokuyor. "Kalk" dediği zaman iştahlı iştahlı kalkıyorsun, gidiyorsun, yemek yiyorsun. Güzel güzel kokuyor. "Kalk" dediği zaman iştahlı iştahlı kalkıyorsun, gidiyorsun, yemek yiyorsun.

Neden? Kadın sahur yemeği yapmış.Neden?

Kadın sahur yemeği yapmış.
Neler neler yapmış; ne kadar güzel kızartmalar, pilavlar, etler neler neler... Neler neler yapmış; ne kadar güzel kızartmalar, pilavlar, etler neler neler... "Aman" diyorsun, kalkıyorsun hemen. Mideden, hoşa giden taraftan gece kalkmaya alışıyorsun. "Aman" diyorsun, kalkıyorsun hemen. Mideden, hoşa giden taraftan gece kalkmaya alışıyorsun.

Evet, madem alışıyoruz, bu alışkanlığı kaybetmeyelim. Gecenin vaktinin kıymetini bilelim. Evet, madem alışıyoruz, bu alışkanlığı kaybetmeyelim. Gecenin vaktinin kıymetini bilelim.

Gecenin sonu ne zamandır? Pek çok kimse bunu doğru bilmez. Sabah ne zaman başlar?Gecenin sonu ne zamandır? Pek çok kimse bunu doğru bilmez. Sabah ne zaman başlar? Gece bittiği zaman başlar da sabahın ne zaman başladığını da bilmez. Sabah ne zaman başlar? Gece bittiği zaman başlar da sabahın ne zaman başladığını da bilmez.

Sabah ne zaman başlar?

Daha ortalık karanlıkken başlar; onun için bilmez, şaşırır.Daha ortalık karanlıkken başlar; onun için bilmez, şaşırır. Pencereden dışarıya baktığı zaman ortalık karanlıktır. Sabah ne zaman başlıyor? Pencereden dışarıya baktığı zaman ortalık karanlıktır.

Sabah ne zaman başlıyor?

Bulunduğun ülkede Doğu tarafına baktığın zaman doğu tarafındaBulunduğun ülkede Doğu tarafına baktığın zaman doğu tarafında ufukta hafif aydınlanma başladığı zaman, dağların çizgisi anlaşılmaya başladı mıufukta hafif aydınlanma başladığı zaman, dağların çizgisi anlaşılmaya başladı mı daha ortalık karanlık iken işte sabah başladı. daha ortalık karanlık iken işte sabah başladı.

Doğu'ya baktığın zaman yer ile göğü ayırt edebiliyor musun? Doğu'ya baktığın zaman yer ile göğü ayırt edebiliyor musun?

Evet, ayırt ediyormuşum, biraz ışıdı.Evet, ayırt ediyormuşum, biraz ışıdı. Dağların çizgisi belli olmaya başladığı zaman işte sabah vakti geldi, gece bitti. Dağların çizgisi belli olmaya başladığı zaman işte sabah vakti geldi, gece bitti.

"Ama daha ortalık karanlık, ışıkları yakmak zorundayız." Olsun."Ama daha ortalık karanlık, ışıkları yakmak zorundayız."

Olsun.
"Fecr-i sâdık" derler ona; o tarafın aydınlanmaya başlaması ile sabahın vakti geldi. "Fecr-i sâdık" derler ona; o tarafın aydınlanmaya başlaması ile sabahın vakti geldi.

Takvimlerde ne yazar? Buna "imsak vakti" derler. "İmsak" ne demek? Takvimlerde ne yazar?

Buna "imsak vakti" derler.

"İmsak" ne demek?

"İnsanın kendisini tutması, alıkoyması" demek. Hoppala!"İnsanın kendisini tutması, alıkoyması" demek.

Hoppala!
Bu vaktin insanın kendisini tutmasıyla ne ilgisi var? Yemek yiyip duruyorken Bu vaktin insanın kendisini tutmasıyla ne ilgisi var?

Yemek yiyip duruyorken
kendisini tutacak. "Sofradan biraz uzaklaş bakayım!" Kendisini tutuyor.kendisini tutacak.

"Sofradan biraz uzaklaş bakayım!"

Kendisini tutuyor.
Artık oruç başlıyor. Orucun başladığı zaman "imsak vakti"dir. Artık oruç başlıyor. Orucun başladığı zaman "imsak vakti"dir.

Demek ki gecenin son vakti olan kıymetli zamanı ne zamandır? Demek ki gecenin son vakti olan kıymetli zamanı ne zamandır?

İmsaktan önceki bir saat iki saat olan zamanlardır. Bu çok güzel! Niye çok güzel? İmsaktan önceki bir saat iki saat olan zamanlardır. Bu çok güzel!

Niye çok güzel?

Akşam erkenden yatarım, uykumu alırım, kalkarım.Akşam erkenden yatarım, uykumu alırım, kalkarım. Ne kadar yorgun olursam olayım, yatarım ondan sonra yine neşeli, dinç olarak kalkarım.Ne kadar yorgun olursam olayım, yatarım ondan sonra yine neşeli, dinç olarak kalkarım. Derin derin bir nefes alırım. Taze taze, dinlenmiş bir zihinle kalkarım. Tamam, uygun.Derin derin bir nefes alırım. Taze taze, dinlenmiş bir zihinle kalkarım. Tamam, uygun. Tam gecenin son vakti olduğu için insan dinlenmiş oluyor. Tam gecenin son vakti olduğu için insan dinlenmiş oluyor.

Evet, gecenin bu son zamanını, gecenin ne zaman bittiğini söyledik. Evet, gecenin bu son zamanını, gecenin ne zaman bittiğini söyledik.

Hiye hattâ matlai'l-fecr. Fecrin başladığı zamandır.Hiye hattâ matlai'l-fecr.

Fecrin başladığı zamandır.
O vakitten önce kalkıp ibadet edip sevapları kazanmak Allah'tan ne isteyecekse istemek lazım.O vakitten önce kalkıp ibadet edip sevapları kazanmak Allah'tan ne isteyecekse istemek lazım. Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri kullarına buyurmuş ki; "Benden isteyin, ben istediğinizi vereceğim." Çünkü Allahu Teâlâ hazretleri kullarına buyurmuş ki; "Benden isteyin, ben istediğinizi vereceğim."

Ve kâle rabbükümü'd'ûnî estecib leküm: "Dua edin; ben duanızın karşılığını vereceğim." Ve kâle rabbükümü'd'ûnî estecib leküm: "Dua edin; ben duanızın karşılığını vereceğim."

"Karşılığını vereceğim." diyor, "Tam istediğinizi vereceğim." demiyor."Karşılığını vereceğim." diyor, "Tam istediğinizi vereceğim." demiyor. Burası ince bir noktadır, daha iyidir. Benim tam istediğimi vermekten karşılığını vermesi daha iyidir. Burası ince bir noktadır, daha iyidir. Benim tam istediğimi vermekten karşılığını vermesi daha iyidir.

Neden? Çünkü ben şaşırabilirim; istediğim şeyin çok uygun olmayanını isteyebilirim.Neden?

Çünkü ben şaşırabilirim; istediğim şeyin çok uygun olmayanını isteyebilirim.
O daha iyisini bilir. Mesela "Benim bir hastalığım vardı, bana şu marka ilacı ver." desem... O daha iyisini bilir. Mesela "Benim bir hastalığım vardı, bana şu marka ilacı ver." desem...

"Sen iyi olmak mı istiyorsun?" "Evet." "Sen bu ilacı alma."Sen iyi olmak mı istiyorsun?"

"Evet."

"Sen bu ilacı alma.
Bu ilacı alırsan midene dokunur, kanama yapar." "Ne olacak?" Bu ilacı alırsan midene dokunur, kanama yapar."

"Ne olacak?"

"Ben sana midene dokunmayan başka bir ilaç vereyim."Ben sana midene dokunmayan başka bir ilaç vereyim. Maksadını anladım; maksadına uygun bir ilaç vereyim." Maksadını anladım; maksadına uygun bir ilaç vereyim."

Demek ki istediğinden daha iyisini veriyor, istediğinden daha uygununu veriyor, mutlaka veriyor. Demek ki istediğinden daha iyisini veriyor, istediğinden daha uygununu veriyor, mutlaka veriyor.

"Ben bir şey istedim de Allah vermedi!"Ben bir şey istedim de Allah vermedi! Çocukken çok arzu ederdim, son model mercedesim olsun isterdim, hiç olmadı." Çocukken çok arzu ederdim, son model mercedesim olsun isterdim, hiç olmadı."

Allahu Teâlâ hazretleri duanın karşılığını bazı defalarda, bazı yerlerde âhirette verir.Allahu Teâlâ hazretleri duanın karşılığını bazı defalarda, bazı yerlerde âhirette verir. Duanın karşılığını dünyada vermez. Çünkü insanlar çoktur, her insanın bir arzusu vardır. Duanın karşılığını dünyada vermez. Çünkü insanlar çoktur, her insanın bir arzusu vardır.

Mesela bunu kitaplar yazıyor: Tarlaya tohum ekmiş olan;Mesela bunu kitaplar yazıyor:

Tarlaya tohum ekmiş olan;
"Yâ Rabbi! Yağmur ver." der, yağmur yağsın, ister."Yâ Rabbi! Yağmur ver." der, yağmur yağsın, ister. "Tohumu ektim, filizlensin." diye "Yâ Rabbi! Yağmur ver." diye dua eder. "Tohumu ektim, filizlensin." diye "Yâ Rabbi! Yağmur ver." diye dua eder.

Çömlekçi de çömlekleri yapmıştır, kurutacaktır. O da der ki;Çömlekçi de çömlekleri yapmıştır, kurutacaktır. O da der ki; "Aman yâ Rabbi! Güneş çıksın, aman yâ Rabbi! Yağmur yağmasın, yağarsa mahvolurum." der. "Aman yâ Rabbi! Güneş çıksın, aman yâ Rabbi! Yağmur yağmasın, yağarsa mahvolurum." der.

Veyahut harmanını yığmıştır. "Üstüne yağmur yağarsa fena olacak." diye, "Yağmur yağmasın." der. Veyahut harmanını yığmıştır. "Üstüne yağmur yağarsa fena olacak." diye, "Yağmur yağmasın." der.

İnsanların ihtiyaçları zıt olunca ne olacak? İnsanların ihtiyaçları zıt olunca ne olacak?

O zaman Allahu Teâlâ hazretleri, istediğinden dolayı mükâfâtını âhirette verir.O zaman Allahu Teâlâ hazretleri, istediğinden dolayı mükâfâtını âhirette verir. Ya istediğinden âlâ verir ya da olmayacak bir şey istediyse âhirette verir. Ya istediğinden âlâ verir ya da olmayacak bir şey istediyse âhirette verir.

Sevdiği kimse yatağa düşer. "Yâ Rabbi! Sen bunu öldürme, canını alma, yaşasın." der.Sevdiği kimse yatağa düşer. "Yâ Rabbi! Sen bunu öldürme, canını alma, yaşasın." der. Herkes sevdiği kimsenin yaşamasını ister. Herkes sevdiği kimsenin yaşamasını ister. O zaman dünyanın Hz. Âdem zamanından beri sevilen insanlarla dolu olması lazım. O zaman dünyanın Hz. Âdem zamanından beri sevilen insanlarla dolu olması lazım.

"Yâ Rabbi, yaşasın. Yâ Rabbi, yaşasın!" Olmaz."Yâ Rabbi, yaşasın. Yâ Rabbi, yaşasın!" Olmaz. Bunların bir eceli var; bir zaman sonra onlar âhirete göçecekler. "Dua ediyor." Bunların bir eceli var; bir zaman sonra onlar âhirete göçecekler.

"Dua ediyor."

Duasının mükâfâtını âhirette alır.Duasının mükâfâtını âhirette alır. "Yâ Rabbi! Sen buna hayat ver, yaşasın." diye dua etti, o yaşamadı."Yâ Rabbi! Sen buna hayat ver, yaşasın." diye dua etti, o yaşamadı. Evet, istediği olmadı ama o dua eden Allah'a dua ettiği için mükâfâtını, sevabını âhirette alır. Evet, istediği olmadı ama o dua eden Allah'a dua ettiği için mükâfâtını, sevabını âhirette alır.

Onun için; "Ben dua ettim de benim istediğim olmadı!" demeyin.Onun için; "Ben dua ettim de benim istediğim olmadı!" demeyin. Olmadığını bilemezsiniz, ne zaman olacağını bilemezsiniz. Olmadığını bilemezsiniz, ne zaman olacağını bilemezsiniz. Bazen olur, olduğunu çok zor anlarsınız, pişman da olursunuz.Bazen olur, olduğunu çok zor anlarsınız, pişman da olursunuz. Bazen "Bak olmadı sandım ama olmuş." dersiniz. "Allah Allah, olmuş ya!" dersiniz. Bazen "Bak olmadı sandım ama olmuş." dersiniz.

"Allah Allah, olmuş ya!" dersiniz.
Benim başıma çok geldi: "Ben yüzü kara, günahkâr bir kul olduğumdan dua ettim;Benim başıma çok geldi:

"Ben yüzü kara, günahkâr bir kul olduğumdan dua ettim;
Allah da bir yüzü kara olduğumdan, günahkâr olduğumdan bunu kabul etmedi." diye düşündüm. Allah da bir yüzü kara olduğumdan, günahkâr olduğumdan bunu kabul etmedi." diye düşündüm.

Ama ondan sonra baktım, o şey olmuş. Nasıl oluyor? Ama ondan sonra baktım, o şey olmuş.

Nasıl oluyor?

Kaderin cilvesi. Ben dedim ki; "Yâ Rabbi! Bu çıktığım evden taşınıyorum.Kaderin cilvesi. Ben dedim ki; "Yâ Rabbi! Bu çıktığım evden taşınıyorum. Beni oradan oraya çok taşındırma. Beni oradan oraya çok taşındırma. Bu evden kiraya gittim ama artık buradan kendi evime çıkayım. Bu evden kiraya gittim ama artık buradan kendi evime çıkayım. Başka eve değil, kendi evime çıkayım." dedim. Başka eve değil, kendi evime çıkayım." dedim.

Ondan sonra o evden de daha güzel başka bir yerde manzaralı geniş güzel bir ev bulduk.Ondan sonra o evden de daha güzel başka bir yerde manzaralı geniş güzel bir ev bulduk. Oraya yine kiracı olarak gittik. Ankara'da dedik ki;Oraya yine kiracı olarak gittik. Ankara'da dedik ki; "Allah benim duamı kabul etmedi çünkü ben bu evden çıkınca kendi evime gideyim." dedim. "Allah benim duamı kabul etmedi çünkü ben bu evden çıkınca kendi evime gideyim." dedim.

Ama çok ilginç bir olay olduğu için anlatıyorum, hatırınızda kalsın.Ama çok ilginç bir olay olduğu için anlatıyorum, hatırınızda kalsın. Ben o evde iki sene kirada oturdum. İki sene sonra ev benim oldu. Evi satın aldım.Ben o evde iki sene kirada oturdum. İki sene sonra ev benim oldu. Evi satın aldım. Bu evden kendi evime çıkmışım. Allah iki sene bana onu bildirmedi. Bu evden kendi evime çıkmışım. Allah iki sene bana onu bildirmedi. İki sene sonra ev benim oldu. Kiracı olduğum evi satın aldım.İki sene sonra ev benim oldu. Kiracı olduğum evi satın aldım. Hiç de alacak param yok.Hiç de alacak param yok. Evet, duamı kabul etti. Para pulum yokken nasıl olduysa oldu. Evet, duamı kabul etti. Para pulum yokken nasıl olduysa oldu. Abim İstanbul'dan telefon etti; "Sizin evin sahibinin,Abim İstanbul'dan telefon etti; "Sizin evin sahibinin, kadın sahibesinin kardeşi benim çok samimi sınıf arkadaşım. kadın sahibesinin kardeşi benim çok samimi sınıf arkadaşım. Sizin evi alacağız ama yüzde ellisini sana alalım, yarı yarıya ortak ol, öyle alalım." dedi. Sizin evi alacağız ama yüzde ellisini sana alalım, yarı yarıya ortak ol, öyle alalım." dedi.

"Para yok." dedim. "Olsun. Ben arkadaşla anlaştım, senet vereceğim." dedi. "Para yok." dedim.

"Olsun. Ben arkadaşla anlaştım, senet vereceğim." dedi.

Çat çat imza kolay bir şey değil; "Senet vereceğim." dedi.Çat çat imza kolay bir şey değil; "Senet vereceğim." dedi. O da o senedi -tanıdığı kimseler varmış- kırdıracak, paraya çevirecekmiş. O da o senedi -tanıdığı kimseler varmış- kırdıracak, paraya çevirecekmiş. Falanca yerden, dere kenarından iki tane daire alacakmış. Onun da işine geliyor.Falanca yerden, dere kenarından iki tane daire alacakmış. Onun da işine geliyor. Ahbap olduklarından bu işi yapıyormuş. Allah benim işimi öyle ayarlattı. Ahbap olduklarından bu işi yapıyormuş. Allah benim işimi öyle ayarlattı. Ben oturduğum yerde, ağabeyimin imzalarıyla para da vermeden Ben oturduğum yerde, ağabeyimin imzalarıyla para da vermeden az bir şeyler vererek eve sahip oldum. Bazen böyle de olur.az bir şeyler vererek eve sahip oldum. Bazen böyle de olur. Cilve-i Rabbânî; Allah'ın böyle latif şeyleri olur. Cilve-i Rabbânî; Allah'ın böyle latif şeyleri olur.

Evet, geceleyin ibadete kendimizi alıştıralım. Demek ki çok kârlı, çok sevaplı. Evet, geceleyin ibadete kendimizi alıştıralım. Demek ki çok kârlı, çok sevaplı.

Fe ini'steta'te. "Eğer gücün yeterse." En tekûne mimmen yezküru'llâhe fî tilke's-sâati fe-kün.Fe ini'steta'te. "Eğer gücün yeterse." En tekûne mimmen yezküru'llâhe fî tilke's-sâati fe-kün. "Bu saatte Allah'ı zikredenlerden olmaya gücün yeterse bu işi yap." "Bu saatte Allah'ı zikredenlerden olmaya gücün yeterse bu işi yap."

Demek ki kalkacağız, Allah'ı zikredeceğiz.Demek ki kalkacağız, Allah'ı zikredeceğiz. Bu hadîs-i şerîften görüyorsunuz insana hep dervişliği bildiriyor. Bu hadîs-i şerîften görüyorsunuz insana hep dervişliği bildiriyor. O halde bir gerçeği, altını çizerek ifade ediyorum: O halde bir gerçeği, altını çizerek ifade ediyorum:

Tarikat düşmanlarına, dervişlik düşmanlarına, zikir düşmanlarına diyorum ki;Tarikat düşmanlarına, dervişlik düşmanlarına, zikir düşmanlarına diyorum ki; "Hakiki Müslümanlık dervişliktir." "Hakiki Müslümanlık dervişliktir."

Derviş olmayan hakiki Müslümanlıkta bir mesafe uzakta duruyor.Derviş olmayan hakiki Müslümanlıkta bir mesafe uzakta duruyor. Ama ne kadar uzakta duruyor, mesafesine göre değişiyor.Ama ne kadar uzakta duruyor, mesafesine göre değişiyor. Bir metre, beş metre, on metre, bir kilometre, on kilometre, yüz kilometre... Fersah fersah... Bir metre, beş metre, on metre, bir kilometre, on kilometre, yüz kilometre... Fersah fersah...

Ama bak; "O saatte Allah'ı zikredenlerden olmaya gücün yetiyorsa kalk,Ama bak; "O saatte Allah'ı zikredenlerden olmaya gücün yetiyorsa kalk, Allah'ı zikredenlerin arasına sen de katıl, sen de Allah'ı zikredenlerden ol!" deniliyor. Allah'ı zikredenlerin arasına sen de katıl, sen de Allah'ı zikredenlerden ol!" deniliyor.

"Zikir" ne demek? "Tesbih, zikir" ne demek? "Dervişlik" demek. "Zikir" ne demek?

"Tesbih, zikir" ne demek?

"Dervişlik" demek.

Biz dervişlik marka bir şey ortaya çıkarmış değiliz.Biz dervişlik marka bir şey ortaya çıkarmış değiliz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz emretmiş; emirlerini topladığın zamanPeygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz emretmiş; emirlerini topladığın zaman mozaiğin parçalarını topladığın zaman dervişlik. mozaiğin parçalarını topladığın zaman dervişlik. Resûlullah'ın emrine uygun olarak yaşadığın zaman bakıyorsun derviş oluyorsun. Dervişlikten geçiyor. Resûlullah'ın emrine uygun olarak yaşadığın zaman bakıyorsun derviş oluyorsun. Dervişlikten geçiyor.

İmam Gazâlî söylüyor; büyük mütefekkir büyük alim diyor ki; İmam Gazâlî söylüyor; büyük mütefekkir büyük alim diyor ki;

"Devrimdeki bütün fikir akımlarını inceledim...." "Devrimdeki bütün fikir akımlarını inceledim...."

Hatta bazı felsefi akımlara karşı cevap da yazdı, reddiye de yazdı. Kitaplar yazdı.Hatta bazı felsefi akımlara karşı cevap da yazdı, reddiye de yazdı. Kitaplar yazdı. Filozof kimse, bilgin kimse. "Devrimdeki bütün yolları inceledim.Filozof kimse, bilgin kimse.

"Devrimdeki bütün yolları inceledim.
Kur'ân-ı Kerîm'e, Sünnet-i Seniyye'ye uygun yol, Kur'ân-ı Kerîm'e, Sünnet-i Seniyye'ye uygun yol, İslâm'ın en samimi uygulanışı olarak dervişliği gördüm." diyor. "Onlar yakın" diyor.İslâm'ın en samimi uygulanışı olarak dervişliği gördüm." diyor. "Onlar yakın" diyor. Ötekiler derece derece uzakta. Az veya çok tam yanaşamamışlar,Ötekiler derece derece uzakta. Az veya çok tam yanaşamamışlar, tam girememişler, tam yapamamışlar. Ya kıyafette ya kazançta ya evlilikte kalmışlar. İlla bir yerde kusur var. tam girememişler, tam yapamamışlar. Ya kıyafette ya kazançta ya evlilikte kalmışlar. İlla bir yerde kusur var.

Dervişlik nedir? Peygamber Efendimiz'in hayat tarzı, tavsiyeleri, hayat yoludur. Dervişlik nedir?

Peygamber Efendimiz'in hayat tarzı, tavsiyeleri, hayat yoludur.

Ve üçüncü hadîs-i şerîf : Akrebüküm minnî meclisen yevme'l-kıyâmeti ahsenüküm hulukâ. Ve üçüncü hadîs-i şerîf :

Akrebüküm minnî meclisen yevme'l-kıyâmeti ahsenüküm hulukâ.

Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh rivayet etmiş. İbni Neccar'ın kitabında var: Hz. Ali Efendimiz radıyallahu anh rivayet etmiş. İbni Neccar'ın kitabında var:

"Kıyamet günü bana en yakın yerde oturacak, benim en yakınıma oturacak kimse,"Kıyamet günü bana en yakın yerde oturacak, benim en yakınıma oturacak kimse, huyu en güzel olanıdır." huyu en güzel olanıdır."

Ahlâkı en güzel olanınız, kıyamet gününde benim en yakınıma oturacak, bana en yakın olacak. Ahlâkı en güzel olanınız, kıyamet gününde benim en yakınıma oturacak, bana en yakın olacak.

İnsan cennette Peygamber Efendimiz'e en yakın olmak istemez mi? Ne yapacak o zaman? İnsan cennette Peygamber Efendimiz'e en yakın olmak istemez mi?

Ne yapacak o zaman?

Güzel huylu olacağız. Güzel huylar nelerdir? Güzel huyların uzun bir listesi vardır.Güzel huylu olacağız.

Güzel huylar nelerdir?

Güzel huyların uzun bir listesi vardır.
Mesela cömertlik güzel huy, mesela halim selimlik güzel huydur. Kızmamak, adaletlilik güzel huydur.Mesela cömertlik güzel huy, mesela halim selimlik güzel huydur. Kızmamak, adaletlilik güzel huydur. Doğru sözlülük güzel huydur. Geçimlilik güzel huydur.Doğru sözlülük güzel huydur. Geçimlilik güzel huydur. Utangaçlık, hayâ sahibi olmak güzel huydur.Utangaçlık, hayâ sahibi olmak güzel huydur. İnsan bunları elde ettiği zaman güzel huylu olduğu zaman Resûlullah'ın yakınına ulaşır,İnsan bunları elde ettiği zaman güzel huylu olduğu zaman Resûlullah'ın yakınına ulaşır, en yakınlarından olur, âhirette en yakınında oturur. en yakınlarından olur, âhirette en yakınında oturur.

Ve bir hadîs-i şerîf daha... Deminki hadîs-i şerîfi tamamlayacak. Ve bir hadîs-i şerîf daha... Deminki hadîs-i şerîfi tamamlayacak.

Akrebü mâ yekûnü'l-abdü mina'llâhi teâlâ izâ câe sâcidâ. Akrebü mâ yekûnü'l-abdü mina'llâhi teâlâ izâ câe sâcidâ.

Abdullah İbn Mesud'dan Taberânî kaydetmiş.Abdullah İbn Mesud'dan Taberânî kaydetmiş. İbn Neccar da Hz. Âişe anamızdan kaydetmiş rıdvanullahi aleyhim ecmaîn. İbn Neccar da Hz. Âişe anamızdan kaydetmiş rıdvanullahi aleyhim ecmaîn.

Kulun Allah'a en yakın olduğu hal hangi haldir? Secde halidir.Kulun Allah'a en yakın olduğu hal hangi haldir?

Secde halidir.
Secdedeyken Allah'a en yakın oluruz. Çünkü tam imanının göstergesidir. Secdedeyken Allah'a en yakın oluruz. Çünkü tam imanının göstergesidir.

Sen öyle yerde ne yapıyorsun? Secde ediyorsun. Niye secde ediyorsun? Sen öyle yerde ne yapıyorsun?

Secde ediyorsun.

Niye secde ediyorsun?

"Allahu Teâlâ hazretlerine sevgimden, saygımdan; "İbadet edeyim." diye secde ediyorum." "Allahu Teâlâ hazretlerine sevgimden, saygımdan; "İbadet edeyim." diye secde ediyorum."

Tevazu gösteriyorsun. Hem imanı gösteriyor hem ibadeti gösteriyorTevazu gösteriyorsun. Hem imanı gösteriyor hem ibadeti gösteriyor hem Allah'a saygısını, sevgisini gösteriyor. Secde hâli çok önemlidir. hem Allah'a saygısını, sevgisini gösteriyor. Secde hâli çok önemlidir. Kul Allah'a en yakın o haldedir. Secde hâlindeyken en yakındır. Secde de nerede var? Kul Allah'a en yakın o haldedir. Secde hâlindeyken en yakındır.

Secde de nerede var?

Namazın içinde var. Namazı kılmalı. Tabi namazın dışında da bazen namazsız secdeler de vardır. Namazın içinde var. Namazı kılmalı. Tabi namazın dışında da bazen namazsız secdeler de vardır.

Mesela Tilâvet-i Kur'an, Kur'ân-ı Kerîm okurken secde âyeti gelir;Mesela Tilâvet-i Kur'an, Kur'ân-ı Kerîm okurken secde âyeti gelir; o zaman namazın dışında olduğun halde secde edersin. Buna "tilâvet secdesi" derler. o zaman namazın dışında olduğun halde secde edersin. Buna "tilâvet secdesi" derler.

Sonra mesela adam denizde bir fırtınaya tutuldu, gemi batacak gibi oldu, çatırdadı, çatladı, su aldı;Sonra mesela adam denizde bir fırtınaya tutuldu, gemi batacak gibi oldu, çatırdadı, çatladı, su aldı; derken nihayet bin bir maceradan sonra korkulardan dualardan sonra karaya çıktılar.derken nihayet bin bir maceradan sonra korkulardan dualardan sonra karaya çıktılar. Karaya çıkar çıkmaz; "Yâ Rabbi, çok şükür, beni kurtardın." diye şükür secdesi yapıyor.Karaya çıkar çıkmaz; "Yâ Rabbi, çok şükür, beni kurtardın." diye şükür secdesi yapıyor. Bazen böyle de olur. Ama namaz içinde her zaman oluyor. Onun için namazı çok kılmak lazım.Bazen böyle de olur. Ama namaz içinde her zaman oluyor.

Onun için namazı çok kılmak lazım.
İman ile küfrün arasında gösterge namazdır. İman ile küfrün arasında gösterge namazdır. Namazı bıraktı mı insan, ayağı küfre, şirke doğru kaynamaya başlamıştır. Namaz çok önemlidir.Namazı bıraktı mı insan, ayağı küfre, şirke doğru kaynamaya başlamıştır. Namaz çok önemlidir. Namaz önemli olunca mescitler önem kazanıyor.Namaz önemli olunca mescitler önem kazanıyor. Onun için ne yapıp yapıp mescitleri yapıp mescitlerde toplanıp namazları kılmak lazım. Onun için ne yapıp yapıp mescitleri yapıp mescitlerde toplanıp namazları kılmak lazım.

Mescitler Allah'ın evleridir. Çok hayırlıdır ve bizim dünyada ve âhirette iyi bir müslüman olarak yaşayıp daMescitler Allah'ın evleridir. Çok hayırlıdır ve bizim dünyada ve âhirette iyi bir müslüman olarak yaşayıp da cennetlik olmamız için iki cihanda saadete ermemiz için çok önemli müesseselerdir.cennetlik olmamız için iki cihanda saadete ermemiz için çok önemli müesseselerdir. Herkesin çeşitli dernekleri oluyor, kulüpleri oluyor. Herkesin çeşitli dernekleri oluyor, kulüpleri oluyor.

Golf kulüpleri oluyor; mini golf kulübü bilmem ne golf kulübü, bilmem kaç delikli golf kulübü...Golf kulüpleri oluyor; mini golf kulübü bilmem ne golf kulübü, bilmem kaç delikli golf kulübü... Ata binenler, at sporuyla idmanıyla ilgilenenler şunlar bunlar,Ata binenler, at sporuyla idmanıyla ilgilenenler şunlar bunlar, çeşitli insanlar dernekler kuruyorlar, oralarda toplanıyorlar. çeşitli insanlar dernekler kuruyorlar, oralarda toplanıyorlar.

Toplum, iş hayatının dışında nerelerde toplanıyor? Hep kahvelerde toplanmıyor.Toplum, iş hayatının dışında nerelerde toplanıyor?

Hep kahvelerde toplanmıyor.
Seçkin insanlar kendilerine dernekler kuruyorlar, oralarda toplanıyorlar.Seçkin insanlar kendilerine dernekler kuruyorlar, oralarda toplanıyorlar. Bizim de derneklerimizin binaları mescitlerdir. Derneklerimiz de bizim cemaatlerimizdir.Bizim de derneklerimizin binaları mescitlerdir. Derneklerimiz de bizim cemaatlerimizdir. Onun için camilerimiz ve derneklerimiz olursa kendimiz iyi yetişiriz, sevap kazanırız, Onun için camilerimiz ve derneklerimiz olursa kendimiz iyi yetişiriz, sevap kazanırız, çoluk çocuğumuzu iyi yetiştiririz. İyi olur, kâr ederiz; bunlar olmazsa büyük zarar olur. çoluk çocuğumuzu iyi yetiştiririz. İyi olur, kâr ederiz; bunlar olmazsa büyük zarar olur.

Sonuncu hadîs-i şerîf: Kaseme'l-havfü ve'r-recâü en lâ yectemiâ fî ehadin fi'd-dünyâ.Sonuncu hadîs-i şerîf:

Kaseme'l-havfü ve'r-recâü en lâ yectemiâ fî ehadin fi'd-dünyâ.
Fe-yerîha rîha'n-nâri. Ve lâ yefterikâ fî ehadin fi'd-dünyâ. Fe-yerîha rîha'l-cenneh Fe-yerîha rîha'n-nâri. Ve lâ yefterikâ fî ehadin fi'd-dünyâ. Fe-yerîha rîha'l-cenneh

Bu son hadîs-i şerîf, Vâsıle radıyallahu anh'tenBu son hadîs-i şerîf, Vâsıle radıyallahu anh'ten ama çok önemli bir konu, anlatmam lazım. Peygamber Efendimiz diyor ki; ama çok önemli bir konu, anlatmam lazım.

Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Havf ile recâ birbirlerine söz verdiler, yemin ettiler ki dünyada bir insanda ikisi bir araya gelirse"Havf ile recâ birbirlerine söz verdiler, yemin ettiler ki dünyada bir insanda ikisi bir araya gelirse -havf ve reca bir insanda bir araya gelirlerse--havf ve reca bir insanda bir araya gelirlerse- o insanın cehennem kokusunu koklaması bahis konusu değildir.o insanın cehennem kokusunu koklaması bahis konusu değildir. Cehennemden geri çevrilir, cennete girer.Cehennemden geri çevrilir, cennete girer. Bir insanda havf ile recâ ayrıldı mı, ayrı oldu mu o zaman da Bir insanda havf ile recâ ayrıldı mı, ayrı oldu mu o zaman da o insanın cennetin kokusunu koklaması imkânı yoktur. Cennete girmeyecek." o insanın cennetin kokusunu koklaması imkânı yoktur. Cennete girmeyecek."

Bir arada olursa cehenneme girmeyecek. Mutlaka cennetlik olacağını gösteriyor.Bir arada olursa cehenneme girmeyecek. Mutlaka cennetlik olacağını gösteriyor. Ayrı düştükleri zaman birisi olup birisi olmadığı zaman da mutlaka cehenneme girecek,Ayrı düştükleri zaman birisi olup birisi olmadığı zaman da mutlaka cehenneme girecek, cenneti kazanamayacak. Bu havf ve recâ çok önemli. cenneti kazanamayacak. Bu havf ve recâ çok önemli.

Beraber olmasalar; -birisi ayrı birisi ayrı değil- birisi olur birisi olmazsa olmuyor. Bu çok önemli. Beraber olmasalar; -birisi ayrı birisi ayrı değil- birisi olur birisi olmazsa olmuyor. Bu çok önemli.

Nedir bu? Havf, insanın âkıbetinden korkmasıdır: "Acaba benim âkıbetim nasıl olacak?Nedir bu?

Havf, insanın âkıbetinden korkmasıdır:

"Acaba benim âkıbetim nasıl olacak?
Mü'min olarak mı âhirete göçeceğim; Mü'min olarak mı âhirete göçeceğim; Allah'ın sevgisini, rızasını kazanmış olarak mı âhirete varacağım, cennetlik olacağım? Allah'ın sevgisini, rızasını kazanmış olarak mı âhirete varacağım, cennetlik olacağım? Yoksa bir sürü hata işliyorum o hatalarımdan dolayı Allah beni sevmeyecek, gazap edecek -Yoksa bir sürü hata işliyorum o hatalarımdan dolayı Allah beni sevmeyecek, gazap edecek - Allah saklasın yoksa - acaba cehenneme mi düşeceğim,Allah saklasın yoksa - acaba cehenneme mi düşeceğim, cennete girmeyecek miyim?" diye korkmaya "havf" derler. Havf, "korkmak" demek. cennete girmeyecek miyim?" diye korkmaya "havf" derler.

Havf, "korkmak" demek.

Ama nereden korkmak? Korkaklık mı? İslâm'da cesaretlilik daha kıymetli.Ama nereden korkmak? Korkaklık mı?

İslâm'da cesaretlilik daha kıymetli.
Savaşta cesaretsiz olmaz ki umumi mânasıyla "korkmak" değil;Savaşta cesaretsiz olmaz ki umumi mânasıyla "korkmak" değil; insanın akıbetinden korkması.insanın akıbetinden korkması. "Acaba benim âkıbetim ne olacak? Acaba ben imanımla göçecek miyim?"Acaba benim âkıbetim ne olacak? Acaba ben imanımla göçecek miyim? Âhiretim nasıl olacak?" diye, insanın âkıbetinden korkması. Recâ da "ummak" demek. Ama neyi ummak? Âhiretim nasıl olacak?" diye, insanın âkıbetinden korkması.

Recâ da "ummak" demek.

Ama neyi ummak?

"Allah'ın lütfuyla iman ile âhirete göçerim, cennetlik olurum." diye umuyorum."Allah'ın lütfuyla iman ile âhirete göçerim, cennetlik olurum." diye umuyorum. İçimde böyle bir ümit, öyle bir his var. İçimde böyle bir ümit, öyle bir his var. Buna da böyle iyi bir sonuca, âkıbete mazhar olacağını ummaya da "recâ" derler. Buna da böyle iyi bir sonuca, âkıbete mazhar olacağını ummaya da "recâ" derler.

İnsanda bu ikisi bir arada olacak. Bu iki duygu da beraber olacak. Neden? İnsanda bu ikisi bir arada olacak. Bu iki duygu da beraber olacak.

Neden?

İnsan illa cennete gireceğini garantiye alabiliyor mu? Kim söyleyebilir? Hangisi söyleyebilir?İnsan illa cennete gireceğini garantiye alabiliyor mu? Kim söyleyebilir? Hangisi söyleyebilir? Hoca mı müftü mü reisi cumhur mu başkomutan mı, Hoca mı müftü mü reisi cumhur mu başkomutan mı, genelkurmay başkanı mı, profesör mü, rektör mü? Kim söyleyebilir? genelkurmay başkanı mı, profesör mü, rektör mü? Kim söyleyebilir? "Ben muhakkak cennete gideceğim." diyebilecek bir insan gösterin bana. Kimse gösteremez. "Ben muhakkak cennete gideceğim." diyebilecek bir insan gösterin bana. Kimse gösteremez.

Belli olmaz. İşin nereye varacağı belli olmaz. Onun için insanın korkması lazım. Belli olmaz. İşin nereye varacağı belli olmaz. Onun için insanın korkması lazım.

Şimdi namaz kılıyoruz ama sonra ne olur, ne olacak? Şimdi namaz kılıyoruz ama sonra ne olur, ne olacak?

Adamın birisi, kuleden kendisini denize atmış, gittik seyrettik Beyazıt kulesine çıkmış,Adamın birisi, kuleden kendisini denize atmış, gittik seyrettik Beyazıt kulesine çıkmış, camdan bir yer bulmuş, nasılsa atmış kendisini, parçalarını gördük. camdan bir yer bulmuş, nasılsa atmış kendisini, parçalarını gördük. O sahne gözümün önünden hiç gitmez ve o olayı unutamıyorum, tesir etti bana. Nedenmiş? O sahne gözümün önünden hiç gitmez ve o olayı unutamıyorum, tesir etti bana.

Nedenmiş?

Çok ağrısı, sancısı varmış. Dayanamamış, kendisini kuleden atmış, intihar etti.Çok ağrısı, sancısı varmış. Dayanamamış, kendisini kuleden atmış, intihar etti. Yazık, intihar etti, tamam. Size bir başka önemli hadiseyi nakledeyim: Yazık, intihar etti, tamam.

Size bir başka önemli hadiseyi nakledeyim:

Peygamber Efendimiz'in zamanında bir savaş esnasında birisi çok kahramanca çarpışıyor.Peygamber Efendimiz'in zamanında bir savaş esnasında birisi çok kahramanca çarpışıyor. Çatır çatır çatır saldırıyor, kahramanlıklar gösteriyor, herkesin dikkatini çekiyordu. Çatır çatır çatır saldırıyor, kahramanlıklar gösteriyor, herkesin dikkatini çekiyordu.

Dediler ki; "Yâ Resûlallah, falanca şahıs aslanlar gibi saldırıyor,Dediler ki; "Yâ Resûlallah, falanca şahıs aslanlar gibi saldırıyor, çarpışıyor, çok kahramanlıklar gösteriyor." çarpışıyor, çok kahramanlıklar gösteriyor."

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; "O cehennemliktir!" Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyurdu ki; "O cehennemliktir!"

Duygular farklı... İslâmî savaşta, Peygamber Efendimiz'in ordusunda düşmanla çarpışıyor.Duygular farklı... İslâmî savaşta, Peygamber Efendimiz'in ordusunda düşmanla çarpışıyor. Çok kahramanlıklar gösterdiği için herkesin takdirini topluyor.Çok kahramanlıklar gösterdiği için herkesin takdirini topluyor. Gelip Peygamber Efendimiz'e methediyorlar; Gelip Peygamber Efendimiz'e methediyorlar;

"Falanca adam çok kahramanca, çok güzel çarpışıyor.""Falanca adam çok kahramanca, çok güzel çarpışıyor." "Çok iyi bir insan" demek istiyorlar Peygamber Efendimiz; "Hayır, o cehennemliktir!" diyor. "Çok iyi bir insan" demek istiyorlar

Peygamber Efendimiz; "Hayır, o cehennemliktir!" diyor.

Sustular kaldılar, afalladılar, şaşırdılar, anlayamadılar. Az zaman sonra haber geldi.Sustular kaldılar, afalladılar, şaşırdılar, anlayamadılar. Az zaman sonra haber geldi. Haberci geldi dedi ki; "Yâ Resûlallah, o çarpışan adam çarpışırken yaralandı.Haberci geldi dedi ki;

"Yâ Resûlallah, o çarpışan adam çarpışırken yaralandı.
Yarasının acısına dayanamadı. Yarasının acısına dayanamadı. Dayanamadığı için kılıcının sapını toprağa dayadı, sivri ucunu karnına dayadı, Dayanamadığı için kılıcının sapını toprağa dayadı, sivri ucunu karnına dayadı, kılıcının üstüne vücuduyla abandı, yüklendi, intihar etti." kılıcının üstüne vücuduyla abandı, yüklendi, intihar etti."

Buradan neyi anlıyoruz? Buradan neyi anlıyoruz?

Peygamber Efendimiz'in zamanında, ona iman etmiş, onun sahabesi arasına karışmışPeygamber Efendimiz'in zamanında, ona iman etmiş, onun sahabesi arasına karışmış bir insan bile hatalı hareketinden dolayı âkıbeti,bir insan bile hatalı hareketinden dolayı âkıbeti, son durumu itibariyle imansız göçebiliyor, cehennemlik olabiliyor. Bu korkunç bir şey!son durumu itibariyle imansız göçebiliyor, cehennemlik olabiliyor.

Bu korkunç bir şey!
Ondan dolayı herkesin korkması lazım.Ondan dolayı herkesin korkması lazım. Bu gibi olaylardan dolayı; "Acaba benim âkıbetim nasıl olacak?" diye korku üzere olması lazım, Bu gibi olaylardan dolayı; "Acaba benim âkıbetim nasıl olacak?" diye korku üzere olması lazım, tedbir almaya çalışması lazım, ona göre korku üzerine yaşaması lazım. tedbir almaya çalışması lazım, ona göre korku üzerine yaşaması lazım.

"Boş ver ya, ne lüzum var? Allah beni cennete sokmayacak da başkasını mı sokacak?" "Boş ver ya, ne lüzum var? Allah beni cennete sokmayacak da başkasını mı sokacak?"

Havalı havalı böyle diyen insanlar gördüm ben. "Sen kimsin ya?"Havalı havalı böyle diyen insanlar gördüm ben.

"Sen kimsin ya?"
"Beni sokmayacak da kimi sokacak?" diyor. Seni sokmaz, binlerce başka insanı sokar."Beni sokmayacak da kimi sokacak?" diyor. Seni sokmaz, binlerce başka insanı sokar. Beni sokacak sanıyor. Bir kere Allah; öyle söyleyeni öyle söylediğinden dolayı cezalandırır.Beni sokacak sanıyor. Bir kere Allah; öyle söyleyeni öyle söylediğinden dolayı cezalandırır. Kabadayılığından, edepsizliğinden, ukalalığından dolayı... İnsan korkacak, bir.Kabadayılığından, edepsizliğinden, ukalalığından dolayı...

İnsan korkacak, bir.
Hep korkarsa hep korkarsa çalışamaz, zayıflar, yemekten içmekten kesilir. Hep korkarsa hep korkarsa çalışamaz, zayıflar, yemekten içmekten kesilir. O zaman ölüm de çok korkutur. Allah'tan ümit de kesmeyecek Allah'ın rahmetini düşünecek: O zaman ölüm de çok korkutur. Allah'tan ümit de kesmeyecek Allah'ın rahmetini düşünecek:

Tevbe edince tevbesini kabul ediyor, dua edince duasını kabul ediyor.Tevbe edince tevbesini kabul ediyor, dua edince duasını kabul ediyor. Bir namaz kılınca şu kadar sevap veriyor, bir gece kalkınca şu kadar mükâfât kazanıyor.Bir namaz kılınca şu kadar sevap veriyor, bir gece kalkınca şu kadar mükâfât kazanıyor. Bir Ramazan ayında oruç tutunca şunları şunları kazanıyor.Bir Ramazan ayında oruç tutunca şunları şunları kazanıyor. Bir hacca gittiği zaman şöyle şöyle sevaplar kazanıyor; bütün geçmiş günahları af olunuyor. Bir hacca gittiği zaman şöyle şöyle sevaplar kazanıyor; bütün geçmiş günahları af olunuyor.

Biraz da yüzün gülecek; bir de ümit edeceksin. Ümit edecek. Ümit insanı yaşatır.Biraz da yüzün gülecek; bir de ümit edeceksin.

Ümit edecek. Ümit insanı yaşatır.
İnsan ümitle yaşar. Korkacak da... Dikkat edecek. Bu ikisi beraber olacak. İnsan ümitle yaşar. Korkacak da... Dikkat edecek. Bu ikisi beraber olacak.

İkisi beraber bir arada olur mu? İkisi beraber bir arada olur mu?

İnsanda korkuyla ümit, havf ile recâ bir arada olduğu zaman bu sefer cennete gider,İnsanda korkuyla ümit, havf ile recâ bir arada olduğu zaman bu sefer cennete gider, cehennem kokusu duymaz. Ayrıldığı zaman birisi olmadığı zaman... cehennem kokusu duymaz.

Ayrıldığı zaman birisi olmadığı zaman...

Çok korkuyor, hiç ümidi yok. Allah'tan ümit kesmek haram, âyet-i kerîme var: Çok korkuyor, hiç ümidi yok. Allah'tan ümit kesmek haram, âyet-i kerîme var:

Lâ taknetû min rahmeti'llâh.Lâ taknetû min rahmeti'llâh. "Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin, ümitsizliğe düşmeyin." diye, emrediyor. "Allah'ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin, ümitsizliğe düşmeyin." diye, emrediyor.

"Ümitsizliğe düşmeyin, emre aykırı!" diyor. Doğru değil. "Ümitsizliğe düşmeyin, emre aykırı!" diyor. Doğru değil.

Ya da çok ümitleniyor, gevşiyor. İnsan ümit edince gevşer: Ya da çok ümitleniyor, gevşiyor. İnsan ümit edince gevşer:

"Nasıl olsa ben cennete giderim ya, ne olacak? Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecekmiş."Nasıl olsa ben cennete giderim ya, ne olacak? Lâ ilâhe illallah diyen cennete girecekmiş. Hadîs-i şerîfi gördüm!" Ama işte bak lâ ilâhe illallah diyen insan intihar etti, öldü. Hadîs-i şerîfi gördüm!"

Ama işte bak lâ ilâhe illallah diyen insan intihar etti, öldü.
İntihar eden ebediyen cehennemlik olacak. Sonra bir de başka olayı anlatayım: İntihar eden ebediyen cehennemlik olacak.

Sonra bir de başka olayı anlatayım:

Hz. Ömer radıyallahu anh zamanında emirü'l-mü'minîn iken, halifeyken,Hz. Ömer radıyallahu anh zamanında emirü'l-mü'minîn iken, halifeyken, çarşı pazarda gezerken kalabalıkta birisi geldi, bir kabilenin reisinin ayağına bastı. çarşı pazarda gezerken kalabalıkta birisi geldi, bir kabilenin reisinin ayağına bastı.

"Vay sen benim ayağıma basarsın ha!" Adam çete başkanı, kabile reisi."Vay sen benim ayağıma basarsın ha!"

Adam çete başkanı, kabile reisi.
Çete reisi değil de itibarlı insan herkes etrafında saygıyla duruyor, saygı gösteriyor.Çete reisi değil de itibarlı insan herkes etrafında saygıyla duruyor, saygı gösteriyor. Pohpohlanmaya, iltifata alışmış. Birisi ayağına basınca bir tane vurdu buna, tokatladı. Pohpohlanmaya, iltifata alışmış. Birisi ayağına basınca bir tane vurdu buna, tokatladı.

O da dedi ki; "Ben senin ayağına bilerek basmadım ki sen beni bir tokatla mahvettin!" O da dedi ki; "Ben senin ayağına bilerek basmadım ki sen beni bir tokatla mahvettin!"

Dosdoğru halifeye, emîrü'l-mü'minîne gitti. Hz. Ömer tam kadı, tam hâkim, işini çok iyi bilir. Dosdoğru halifeye, emîrü'l-mü'minîne gitti. Hz. Ömer tam kadı, tam hâkim, işini çok iyi bilir.

Dedi ki; "O adamı bana getirin, kısas yapacağım! Senin bunu dövmeye hakkın yok!Dedi ki; "O adamı bana getirin, kısas yapacağım! Senin bunu dövmeye hakkın yok! Şikâyetçi olsaydın olabilirdin. 'Bu adam geldi benim ayağıma bastı, ayağımı tırnağımı zedeledi,Şikâyetçi olsaydın olabilirdin. 'Bu adam geldi benim ayağıma bastı, ayağımı tırnağımı zedeledi, sakatladı, ayağımı acıttı. Hakkımı istiyorum.' diyebilirdin." sakatladı, ayağımı acıttı. Hakkımı istiyorum.' diyebilirdin."

O da ona söyler, tazminat filen neyse hâkim takdir eder. Öyle kendisi el kaldırıp tokat atamaz. O da ona söyler, tazminat filen neyse hâkim takdir eder. Öyle kendisi el kaldırıp tokat atamaz.

Buna ne derler? İhkak-ı Hakk.Buna ne derler?

İhkak-ı Hakk.
Kendisi tayin ediyor, kendisi hakkını almaya kalkıyor, cezayı kendisi tayin ediyor, uygulamaya kalkıyor.Kendisi tayin ediyor, kendisi hakkını almaya kalkıyor, cezayı kendisi tayin ediyor, uygulamaya kalkıyor. İslâm'da böyle şey olmaz. İslâm'da böyle şey olmaz.

İslâm'da düzen var, devlet düzeni var. İslâm'da intizam var. Her şey keyfe kalır mı?İslâm'da düzen var, devlet düzeni var. İslâm'da intizam var. Her şey keyfe kalır mı? Adamın kime kızacağı da kimi öpeceği de belli olmaz!Adamın kime kızacağı da kimi öpeceği de belli olmaz! "Kendi bildiğine varan ya davulcuya varır ya zurnacıya" derler, bizde."Kendi bildiğine varan ya davulcuya varır ya zurnacıya" derler, bizde. Adamı kendi kafasına bırakırsan çok yanlış işler yapar. Adamı kendi kafasına bırakırsan çok yanlış işler yapar.

Onun için adam şikâyetçi olunca; "Getirin o adamı, kısas yapacağım!" der. Onun için adam şikâyetçi olunca; "Getirin o adamı, kısas yapacağım!" der.

Ne olacak? Ne olacak?

O da gelince aynı şiddetle ona bir tane tokat patlatacak. Kısasa kısas; yapılan işlerin aynısı. O da gelince aynı şiddetle ona bir tane tokat patlatacak. Kısasa kısas; yapılan işlerin aynısı.

Ya da; "Aman, sen bana tokat vurma. Ben bir hata işledim.Ya da; "Aman, sen bana tokat vurma. Ben bir hata işledim. Ne kadar tazminat vermem gerekiyorsa vereyim." diyecek yani. Ne kadar tazminat vermem gerekiyorsa vereyim." diyecek yani.

Bunu duyunca gittiler, söylediler. Adama haber ulaştı. "Hz. Ömer seni çağırıyor." dediler. Bunu duyunca gittiler, söylediler. Adama haber ulaştı.

"Hz. Ömer seni çağırıyor." dediler.

"Ne olacak, ne yapacak beni?" dedi. "Ne olacak, ne yapacak beni?" dedi.

"Sen falanca adamı dövdün ya, o da seni cezalandıracak, kısas yapacak." dediler. "Sen falanca adamı dövdün ya, o da seni cezalandıracak, kısas yapacak." dediler.

Adam kaçtı. İrtidat etti, İslâm'dan çıktı, gayrimüslim bir şekilde öldü. Adam kaçtı. İrtidat etti, İslâm'dan çıktı, gayrimüslim bir şekilde öldü.

Kırk tane sopa yeseydi, kırk yıl sopa yeseydi de gayrimüslim olmasaydı da cehenneme düşmeseydi! Kırk tane sopa yeseydi, kırk yıl sopa yeseydi de gayrimüslim olmasaydı da cehenneme düşmeseydi!

Çok yanlış iş! Kibrinden işte böyle olabilir. Çok yanlış iş! Kibrinden işte böyle olabilir.

Aman aman, çok güvenip çok ümide düşüp gevşemeyelim!Aman aman, çok güvenip çok ümide düşüp gevşemeyelim! Aman çok da korkuya düşüp de "Beni affetmez!" diye, bir ümitsizlik içine de düşmeyelim.Aman çok da korkuya düşüp de "Beni affetmez!" diye, bir ümitsizlik içine de düşmeyelim. İkisine de sahip olalım da cennete girelim. el-Fâtiha... İkisine de sahip olalım da cennete girelim.

el-Fâtiha...

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2