Namaz Vakitleri

23 Cemâziye'l-Evvel 1446
25 Kasım 2024
İmsak
06:25
Güneş
07:55
Öğle
12:56
İkindi
15:24
Akşam
17:46
Yatsı
19:11
Detaylı Arama

Deccal Zamanında Mü'minlerin Gıdası

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Zilka'de 1408 / 02.07.1988
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Deccalın Çıkması ve Müminlerin Halleri, İlim Öğrenmenin Fazileti, İlmin Diğer Sevaplı İbadetler İle Mukayesesi, Beden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Deccal Zamanında Mü'minlerin Gıdası

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

18 Zilka'de 1408 / 02.07.1988
Sapanca/ Sakarya

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Deccalın Çıkması ve Müminlerin Halleri, İlim Öğrenmenin Fazileti, İlmin Diğer Sevaplı İbadetler İle Mukayesesi, Beden | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden bir demet,Efendimiz'in hadîs-i şerîflerinden bir demet, o gül bahçesinden bir buket sunmak için toplanmış bulunuyoruz. o gül bahçesinden bir buket sunmak için toplanmış bulunuyoruz.

Allahu Teâlâ hazretleri, Peygamber Efendimiz'in şefaatine cümlemizi nail eylesin.Allahu Teâlâ hazretleri, Peygamber Efendimiz'in şefaatine cümlemizi nail eylesin. O'nun şefaatine nail olalım, âhirette ona komşu olalım diye O'nun şefaatine nail olalım, âhirette ona komşu olalım diye ve onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbâbının ruhlarınave onun cümle âlinin, ashabının, etbâının, ahbâbının ruhlarına ve hâssaten Ümmet-i Muhammed'in mürşidleri olanve hâssaten Ümmet-i Muhammed'in mürşidleri olan meşâyih-i turuk-i aliyyemizin, sahabe-i kirâmdan -rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmain-, meşâyih-i turuk-i aliyyemizin, sahabe-i kirâmdan -rıdvanullahi teâlâ aleyhim ecmain-, kendisinden feyz aldığımız üstatlarımızdan meşâyihimize kadar güzerân eylemiş olankendisinden feyz aldığımız üstatlarımızdan meşâyihimize kadar güzerân eylemiş olan turuk-i aliyyemiz silsileleri, sâdât ve meşayihimizin, âhirete göçmüş olan cümle geçmişlerimizin;turuk-i aliyyemiz silsileleri, sâdât ve meşayihimizin, âhirete göçmüş olan cümle geçmişlerimizin; analarımızın babalarımızın, dedelerimizin ninelerimizin, kardeşlerimizin, analarımızın babalarımızın, dedelerimizin ninelerimizin, kardeşlerimizin, evlatlarımızın, dostlarımızın yakınlarımızın, bize dua vasiyet etmiş olanların, evlatlarımızın, dostlarımızın yakınlarımızın, bize dua vasiyet etmiş olanların, bizden dua bekleyenlerin, bizim üzerimizde hakkı olanların ruhlarına hediye olsun diye;bizden dua bekleyenlerin, bizim üzerimizde hakkı olanların ruhlarına hediye olsun diye; onlar arasından elbette bu beldeleri Allah Allah diye diye fethetmiş olanonlar arasından elbette bu beldeleri Allah Allah diye diye fethetmiş olan fatihler, şehitler, gaziler var, onların ruhlarına hediye olsun diye,fatihler, şehitler, gaziler var, onların ruhlarına hediye olsun diye, cümle hayır hasenât sahiplerinin ve şu caminin yapılmasına, yaşamasına, genişlemesine,cümle hayır hasenât sahiplerinin ve şu caminin yapılmasına, yaşamasına, genişlemesine, tamirine, tevsîine, tecdîdine vesile olanlara, bağışta bulunanlara hediye olsun diye;tamirine, tevsîine, tecdîdine vesile olanlara, bağışta bulunanlara hediye olsun diye; uzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzereuzaktan ve yakından bu hadîs-i şerîfleri dinlemek üzere şu camiye gelip toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin de kendilerişu camiye gelip toplanmış bulunan siz kardeşlerimizin de kendileri dünya ve âhiretin hayırlarına ersin ve geçmişlerinin ruhları şâd olsun diye;dünya ve âhiretin hayırlarına ersin ve geçmişlerinin ruhları şâd olsun diye; şu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet etmiş olan alimlerin ve râvîlerin ruhları şâd olsun diyeşu hadîs-i şerîfleri bize nakil ve rivayet etmiş olan alimlerin ve râvîlerin ruhları şâd olsun diye bir Fâtihâ üç İhlâs-ı Şerîf okuyup, bu saydıklarımıza hediye edipbir Fâtihâ üç İhlâs-ı Şerîf okuyup, bu saydıklarımıza hediye edip bu umduklarımıza nail olmak dileğiyle Allahu Teâlâ hazretlerinden isteyelim, buyurun. bu umduklarımıza nail olmak dileğiyle Allahu Teâlâ hazretlerinden isteyelim, buyurun.

İlk hadîs-i şerîf, İbn Ömer radıyallahu anhümâ, Halife Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ınİlk hadîs-i şerîf, İbn Ömer radıyallahu anhümâ, Halife Hz. Ömer'in oğlu Abdullah'ın rivayet etmiş olduğu ve el-Hâkim'in kitabına kaydetmiş olduğu hadîs-i şerîftir. rivayet etmiş olduğu ve el-Hâkim'in kitabına kaydetmiş olduğu hadîs-i şerîftir. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

Ta'âmü'l-mü'minîne fî zamâni'd-deccâl taâmü'l-melâiketiTa'âmü'l-mü'minîne fî zamâni'd-deccâl taâmü'l-melâiketi ''Deccal çıktığı zaman mü'minlerin gıdası, taamı ''Deccal çıktığı zaman mü'minlerin gıdası, taamı meleklerin taamı gibi olacak; tesbih ve takdis olacak.meleklerin taamı gibi olacak; tesbih ve takdis olacak. fe-men kâne mantıkuhû yevmeizin et-tesbîh ve-t-takdîsfe-men kâne mantıkuhû yevmeizin et-tesbîh ve-t-takdîs O gün; konuşması, sözü tesbih ve takdis olanın O gün; konuşması, sözü tesbih ve takdis olanın ezhebe'l-lâhu anhu'l-cû'. ezhebe'l-lâhu anhu'l-cû'. üzerinden Allah açlığı alacak, açlık hissetmeyecek, tok olacak, doyacak, tatmin olacak.'' üzerinden Allah açlığı alacak, açlık hissetmeyecek, tok olacak, doyacak, tatmin olacak.''

Muhterem Kardeşlerim! Muhterem Kardeşlerim!

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem çok şeyleri bize öğretti.Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem çok şeyleri bize öğretti. Bu hadîs-i şerîfler bizim için sonsuz kıymetli hazineler gibidir.Bu hadîs-i şerîfler bizim için sonsuz kıymetli hazineler gibidir. Geçmişe ait bilgiler verdiği gibi geleceğe ait bilgiler de verdi.Geçmişe ait bilgiler verdiği gibi geleceğe ait bilgiler de verdi. Bu dünyanın bir zaman gelip sona ereceğini,Bu dünyanın bir zaman gelip sona ereceğini, insanların İslâm'ı tanımış olduktan sonra bile maalesef,insanların İslâm'ı tanımış olduktan sonra bile maalesef, bozula bozula dünyada gittikçe şerli insanların hâkim olacağını;bozula bozula dünyada gittikçe şerli insanların hâkim olacağını; şerrin, kötülüğün, fesadın yaygınlaşacağını, şerrin, kötülüğün, fesadın yaygınlaşacağını, insanların bozulacağını, hayırların unutulacağını,insanların bozulacağını, hayırların unutulacağını, kötü insanların baş olacağını, iyi insanların hor hakir olacağını ve ondan sonra da,kötü insanların baş olacağını, iyi insanların hor hakir olacağını ve ondan sonra da, Allah'ın nursuz, ibadetsiz, imansız, hayırsız insanlar üzerine kıyameti koparacağını;Allah'ın nursuz, ibadetsiz, imansız, hayırsız insanlar üzerine kıyameti koparacağını; o kıyametin cezalarına, dertlerine, belalarına onları maruz bırakıp o kıyametin cezalarına, dertlerine, belalarına onları maruz bırakıp hem dünyada hem âhirette azap edeceğini hadîs-i şerîflerden öğreniyoruz. hem dünyada hem âhirette azap edeceğini hadîs-i şerîflerden öğreniyoruz.

Deccal çıkacak.Deccal çıkacak. Deccal çıktığı zaman onun insanları çağırdığı şey, Allah'ın dinine, imana, İslâm'a aykırı şey olacak. Deccal çıktığı zaman onun insanları çağırdığı şey, Allah'ın dinine, imana, İslâm'a aykırı şey olacak. İnsanların çoğu dış görünüşü parlak, yaldızlı, eğlenceli, sazlı sözlü,İnsanların çoğu dış görünüşü parlak, yaldızlı, eğlenceli, sazlı sözlü, güzel gibi görünen yola gidince yanlış iş yapmış olacaklar.güzel gibi görünen yola gidince yanlış iş yapmış olacaklar. Günaha girecekler, helâk olacaklar, dünya ve âhiretleri mahvolacak. Günaha girecekler, helâk olacaklar, dünya ve âhiretleri mahvolacak. Ama mü'minler Deccal'in kötü olduğunu, alnında hâzâ kâfir yazıldığını bilecek;Ama mü'minler Deccal'in kötü olduğunu, alnında hâzâ kâfir yazıldığını bilecek; onu dinlemeyecek, ona uymayacak,onu dinlemeyecek, ona uymayacak, Allah'ın yolunda sebat edecek ve bu fitneden halâs olacak. Allah'ın yolunda sebat edecek ve bu fitneden halâs olacak.

Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu Deccal fitnesinden Allah'a sığınmayı bize hadîs-i şerîfinde bildiriyor. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bu Deccal fitnesinden Allah'a sığınmayı bize hadîs-i şerîfinde bildiriyor.

Hadîs-i şerîflerin o kadar esrarengiz tarafları var kiHadîs-i şerîflerin o kadar esrarengiz tarafları var ki insan söylenilen sözlerin derinliğine şöyle bir dalmak istediği zaman; insan söylenilen sözlerin derinliğine şöyle bir dalmak istediği zaman; ''Mecâzî mâna mıdır, hakiki mâna mıdır, rumuz mudur, işaret midir, sır mıdır?'' anlayamıyor,''Mecâzî mâna mıdır, hakiki mâna mıdır, rumuz mudur, işaret midir, sır mıdır?'' anlayamıyor, İnsanın hatırına nice nice şeyler geliyor. Alimlerimiz de nice nice şeyler söylemişler. İnsanın hatırına nice nice şeyler geliyor. Alimlerimiz de nice nice şeyler söylemişler.

Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:Bu hadîs-i şerîfte Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: ''Deccal çıktığı zaman mü'minlerin gıdası meleklerin gıdası gibi olacak.'' ''Deccal çıktığı zaman mü'minlerin gıdası meleklerin gıdası gibi olacak.''

Melekler ne yerler ne içerler? Melekler ne yerler ne içerler?

Hiçbir şey yemez, hiçbir şey içmezler.Hiçbir şey yemez, hiçbir şey içmezler. Allah'ın başka türlü yaratıklarıdır.Allah'ın başka türlü yaratıklarıdır. Allah bizi yemeye içmeye bağlı mahlûklar olarak yaratmış; yemeden, içmeden olmuyor. Allah bizi yemeye içmeye bağlı mahlûklar olarak yaratmış; yemeden, içmeden olmuyor. Hava olmasa yaşayamıyoruz. Su olmasa, yaşayamıyoruz. Hava olmasa yaşayamıyoruz. Su olmasa, yaşayamıyoruz.

Yaz günlerindeyiz; zehirli ishal diye bir rahatsızlık çıkmış, çocuk ishal oluyor, su kaybediyor.Yaz günlerindeyiz; zehirli ishal diye bir rahatsızlık çıkmış, çocuk ishal oluyor, su kaybediyor. Gözlerinin altındaki morluktan, ''Bunun hücrelerinde su azalmış.'' diye annesi babası anlayamazsa Gözlerinin altındaki morluktan, ''Bunun hücrelerinde su azalmış.'' diye annesi babası anlayamazsa boyuna su kaybeden çocuk susuzluktan ölebiliyor. boyuna su kaybeden çocuk susuzluktan ölebiliyor.

Bol su verilmesi, doktorların tavsiyelerine uyulması gerekiyor. Bol su verilmesi, doktorların tavsiyelerine uyulması gerekiyor. Hâsılı yemeden, içmeden yapamıyoruz. Hâsılı yemeden, içmeden yapamıyoruz. Ama melekler Allah'ın emirlerini tutarlar, O'na isyan etmezler, günah işlemezler, ne buyurduysa onu îfâ ederler. Ama melekler Allah'ın emirlerini tutarlar, O'na isyan etmezler, günah işlemezler, ne buyurduysa onu îfâ ederler. Gıdaları tesbih ve takdis etmek yani sübhanallâh demek; Allah'ın varlığını, birliğini ifade etmek.Gıdaları tesbih ve takdis etmek yani sübhanallâh demek; Allah'ın varlığını, birliğini ifade etmek. Dilleriyle, lisân-ı halleriyle O'nun her türlü noksandan münezzeh olduğunu,Dilleriyle, lisân-ı halleriyle O'nun her türlü noksandan münezzeh olduğunu, her türlü yanlış isnat, iftira ve sözden berî ve pak olduğunu,her türlü yanlış isnat, iftira ve sözden berî ve pak olduğunu, tâhir ve mukaddes olduğunu ifade etmek; işte o, onların gıdası oluyor. tâhir ve mukaddes olduğunu ifade etmek; işte o, onların gıdası oluyor. Tesbihi, takdisi var oldukça hayatları sürüyor. Onlar öyle yaşıyorlar. Tesbihi, takdisi var oldukça hayatları sürüyor. Onlar öyle yaşıyorlar.

''Deccal zamanında da mü'minlerin yaşamları böyle olacak, tesbih etmekle devam edecek.''Deccal zamanında da mü'minlerin yaşamları böyle olacak, tesbih etmekle devam edecek. O zaman kim konuşmasında Allah'ı tesbih ediyorsa,O zaman kim konuşmasında Allah'ı tesbih ediyorsa, takdis ediyorsa Allah onun açlığını giderecek, doyuracak,takdis ediyorsa Allah onun açlığını giderecek, doyuracak, yaşamı devam edecek, açlık ıstırabı çekmeyecek.'' diyor.yaşamı devam edecek, açlık ıstırabı çekmeyecek.'' diyor. Bu gerçek mânasıyla böyle olabilir. Bu gerçek mânasıyla böyle olabilir. Hakikaten o devirde kıyametin, Hakikaten o devirde kıyametin, âhir zamanın halleri başlamış olması dolayısıyla insan artık yemeye içmeye ihtiyacı kalmadan hayatını sürdürebilir. âhir zamanın halleri başlamış olması dolayısıyla insan artık yemeye içmeye ihtiyacı kalmadan hayatını sürdürebilir. Şunu da biliyoruz ki iman, insanın kalbini diriltiyor; küfür insanın kalbini öldürüyor.Şunu da biliyoruz ki iman, insanın kalbini diriltiyor; küfür insanın kalbini öldürüyor. İsterse insan turp gibi olsun, yanağını sıksan kan damlayacak gibi olsun, İsterse insan turp gibi olsun, yanağını sıksan kan damlayacak gibi olsun, bastığı yeri titretsin, pazusu şu kadar kalın olsun, bu kadar yük kaldırsın, bastığı yeri titretsin, pazusu şu kadar kalın olsun, bu kadar yük kaldırsın, halter kaldırsın kıymeti olmuyor küfür mâneviyatın ölmesine sebep oluyor. halter kaldırsın kıymeti olmuyor küfür mâneviyatın ölmesine sebep oluyor.

Mâneviyat yok, kalbi ölmüş. Ona bir diri insan gözüyle bakmıyoruz.Mâneviyat yok, kalbi ölmüş. Ona bir diri insan gözüyle bakmıyoruz. İnsanların kalbi zikrullah ile diriliyor, mârifetullah ile yeşeriyor.İnsanların kalbi zikrullah ile diriliyor, mârifetullah ile yeşeriyor. İnsan bir güzel gül bahçesi gibi nice nice hoş hallere sahip oluyor. İnsan bir güzel gül bahçesi gibi nice nice hoş hallere sahip oluyor. O mânevî bakımdan öyle olduğuna göre;O mânevî bakımdan öyle olduğuna göre; ''Deccal'in zamanında da Allahu Teâlâ hazretlerini tesbih eden, onu takdis eyleyen kimseler kurtulacak.''Deccal'in zamanında da Allahu Teâlâ hazretlerini tesbih eden, onu takdis eyleyen kimseler kurtulacak. Mânevî hayatları diri olacak, kalpleri ölmeyecek.'' demektir. Mânevî hayatları diri olacak, kalpleri ölmeyecek.'' demektir.

O bakımdan, ''Allahu Teâlâ hazretleri bizi Mesihi'd-Deccâl'in fitnesinden mahfuz eylesin.'' diye dua edelim.O bakımdan, ''Allahu Teâlâ hazretleri bizi Mesihi'd-Deccâl'in fitnesinden mahfuz eylesin.'' diye dua edelim. Rabbimiz Teâlâ, bizi âhir zamanın kötü hallerine uğratmasın;Rabbimiz Teâlâ, bizi âhir zamanın kötü hallerine uğratmasın; huzur, saadet, devlet ve mutluluk içinde yaşamayı nasip eylesin. huzur, saadet, devlet ve mutluluk içinde yaşamayı nasip eylesin. İmandan bir an, bir göz yumup açıncaya kadar bile uzaklaşacağımız, ayağımızın kayacağı bir işi bize yaptırmasın. İmandan bir an, bir göz yumup açıncaya kadar bile uzaklaşacağımız, ayağımızın kayacağı bir işi bize yaptırmasın. Daima kendisinin varlığını bilen, ancak kendisine ibadet eden, kendisine zikr ü tesbih eyleyen;Daima kendisinin varlığını bilen, ancak kendisine ibadet eden, kendisine zikr ü tesbih eyleyen; uyanık, ârif, gönül gözü açılmış;uyanık, ârif, gönül gözü açılmış; kalbi hayat dolu, canlı, ölmemiş, kâmil kullar olmayı Rabbimiz cümlemize nasip eylesin. kalbi hayat dolu, canlı, ölmemiş, kâmil kullar olmayı Rabbimiz cümlemize nasip eylesin.

Küfrün dalgaları gelip gelip çarptıkça, yalçın kayalardan dalgalar geri dönüp gittiği gibiKüfrün dalgaları gelip gelip çarptıkça, yalçın kayalardan dalgalar geri dönüp gittiği gibi Allahu Teâlâ hazretleri bize küfrün zararını göstersin.Allahu Teâlâ hazretleri bize küfrün zararını göstersin. Küfrün insanları şaşırttığı, sapıttığı, zevklere daldırdığı,Küfrün insanları şaşırttığı, sapıttığı, zevklere daldırdığı, her türlü günahı yüzsüz yüzsüz işlettiği, çıplak gezdirdiği, haramları işlettirdiği, her türlü günahı yüzsüz yüzsüz işlettiği, çıplak gezdirdiği, haramları işlettirdiği, haramları yedirdiği bu devirde Rabbimiz bizi rızası yolundan ayırmasın. haramları yedirdiği bu devirde Rabbimiz bizi rızası yolundan ayırmasın. Her işimizi rızasına uygun yapmaya cümlemizi muvaffak eylesin. Her işimizi rızasına uygun yapmaya cümlemizi muvaffak eylesin. Hayatın en güzel şeyi budur.Hayatın en güzel şeyi budur. Bu yolda ıstırap çekmek bile tatlıdır, Allah yolunda yürürken mahrumiyette kalmak bile tatlıdır.Bu yolda ıstırap çekmek bile tatlıdır, Allah yolunda yürürken mahrumiyette kalmak bile tatlıdır. Sıkıntı çekmek, ter dökmek bile tatlıdır.Sıkıntı çekmek, ter dökmek bile tatlıdır. O tadı duymayı, o lezzeti kavramayı, o lezzeti yaşamayı Rabbimiz cümlemize nasip eylesin. O tadı duymayı, o lezzeti kavramayı, o lezzeti yaşamayı Rabbimiz cümlemize nasip eylesin.

Şehitliğe canını veriyor. Bütün faaliyetlerimiz yaşamak için değil mi?Şehitliğe canını veriyor. Bütün faaliyetlerimiz yaşamak için değil mi? Yememiz, içmemiz, çalışmamız, para kazanmamız hep onun için değil mi? Yememiz, içmemiz, çalışmamız, para kazanmamız hep onun için değil mi? Şehit niye canını veriyor? Şehitliğin faziletini bildiği için.Şehit niye canını veriyor? Şehitliğin faziletini bildiği için. Müslüman, has müslüman, halis müslüman niye ter döküyor?Müslüman, has müslüman, halis müslüman niye ter döküyor? Niye öteki insanlar gibi, ehl-i dünya gibi evinde rahatına bakmıyor, keyfine dalmıyor,Niye öteki insanlar gibi, ehl-i dünya gibi evinde rahatına bakmıyor, keyfine dalmıyor, dünyanın en güzel yerlerinde safa sürmüyor? dünyanın en güzel yerlerinde safa sürmüyor? İslâm'ın güzelliğini kavradığı için. Parası olsa bile mütevazı yaşıyor, hayır hasenât yapıyor. İslâm'ın güzelliğini kavradığı için. Parası olsa bile mütevazı yaşıyor, hayır hasenât yapıyor.

Rabbimiz bize de İslâm'ın güzelliğini kavramayı nasip eylesin.Rabbimiz bize de İslâm'ın güzelliğini kavramayı nasip eylesin. İslâm için fedakârca yaşamayı, çalışmayı nasip eylesin.İslâm için fedakârca yaşamayı, çalışmayı nasip eylesin. Müslümanları aziz eylesin, İslâm'ı aziz eylesin. Müslümanları aziz eylesin, İslâm'ı aziz eylesin.

Muhterem kardeşlerim! Muhterem kardeşlerim!

Çevremizdeki halka o kadar sıkı ki insan müslüman olmadığı zaman bu sıkılığı anlayamıyorÇevremizdeki halka o kadar sıkı ki insan müslüman olmadığı zaman bu sıkılığı anlayamıyor ama müslüman olduğu zaman anlıyor.ama müslüman olduğu zaman anlıyor. Bu kâfirler, iç politikamıza bile karışıyor.Bu kâfirler, iç politikamıza bile karışıyor. Herhangi bir partiden birazcık imanlı birinin birazcık öne gitmesi bile bir endişe mevzuu oluyor. Herhangi bir partiden birazcık imanlı birinin birazcık öne gitmesi bile bir endişe mevzuu oluyor.

Küstah Yunanistan, bakıyorsun bir beyanat veriyor; Yunanistan'ın muhalefet lideri;Küstah Yunanistan, bakıyorsun bir beyanat veriyor; Yunanistan'ın muhalefet lideri; ''Biz Türkiye'de müslümanları istemiyoruz.'' diyor. ''Biz Türkiye'de müslümanları istemiyoruz.'' diyor. Kepaze! Sen Yunanistan'sın, bizim memleketle senin ne ilgin var?Kepaze! Sen Yunanistan'sın, bizim memleketle senin ne ilgin var? Türkiye'deki müslümanları istemiyormuş! Türkiye'deki müslümanları istemiyormuş!

Avrupa Parlamentosu'nda, Belçika'daki bilmem hangi beynelmilel kuruluşta,Avrupa Parlamentosu'nda, Belçika'daki bilmem hangi beynelmilel kuruluşta, filanca yerdeki bilmem hangi organizasyonda bakıyorsun; ''Müslümanların gelişmesini istemiyoruz;filanca yerdeki bilmem hangi organizasyonda bakıyorsun; ''Müslümanların gelişmesini istemiyoruz; filancanın seçilmesini, falancanın öne geçmesini, filancanın meşhur olmasını,filancanın seçilmesini, falancanın öne geçmesini, filancanın meşhur olmasını, falancanın başarı kazanmasını istemiyoruz.'' diyorlar.falancanın başarı kazanmasını istemiyoruz.'' diyorlar. ''Bu işin inceliğini bir müslümanlar bilmiyor.'' diyeceğim.''Bu işin inceliğini bir müslümanlar bilmiyor.'' diyeceğim. Yani büyük ekseriyet bilmediği için böyle diyorum. Yani büyük ekseriyet bilmediği için böyle diyorum.

Evet; camilere gelen, dergilerimizi okuyan, bu şuura ermiş olan kardeşlerimiz var.Evet; camilere gelen, dergilerimizi okuyan, bu şuura ermiş olan kardeşlerimiz var. Bunların nispeti ne kadar? O belli değil.Bunların nispeti ne kadar? O belli değil. Geçen gün Mısırlı bir alim geldi.Geçen gün Mısırlı bir alim geldi. Burada beynelmilel bir kongre için tebliğ sunmaya gelmişler, sağ olsunlar bizi de ziyaret ettiler. Burada beynelmilel bir kongre için tebliğ sunmaya gelmişler, sağ olsunlar bizi de ziyaret ettiler.

''Türkiye'deki müslümanların durumu nasıl?'' ''İyi.'' ''Türkiye'deki müslümanların durumu nasıl?'' ''İyi.''

''İyiye doğru mu gidiyor, kötüye doğruya mı gidiyor?'' ''İyiye doğru mu gidiyor, kötüye doğruya mı gidiyor?''

''Allah'ın lütfuyla iyiye doğru gidiyor.'' ''Allah'ın lütfuyla iyiye doğru gidiyor.''

''Nispet ne kadar?'' ''Nispet ne kadar?''

''Nispeti sorma. İş o tarafa gelince ne sen sor ne de ben söyleyeyim.'' ''Nispeti sorma. İş o tarafa gelince ne sen sor ne de ben söyleyeyim.''

Müslümanlar iyiye gidiyor, camiler doluyor. Müslümanlar iyiye gidiyor, camiler doluyor. Camiler Türkiye safının kaçta kaçını kaplar?Camiler Türkiye safının kaçta kaçını kaplar? Camiler doluyor ama dolan başka yerlerle bir kıyas etmemiz gerekiyor.Camiler doluyor ama dolan başka yerlerle bir kıyas etmemiz gerekiyor. Ona bir şey demedim de kendi kendime içimden düşündüm.Ona bir şey demedim de kendi kendime içimden düşündüm. Acaba yüzde on var mıyız? Nispetimiz yüzde ona gelmiş mi? Acaba yüzde on var mıyız? Nispetimiz yüzde ona gelmiş mi?

Pazar günü, şu camide toplanan insanlarla bütün camilerde toplanan insanların bir toplamasını mı yapsak?Pazar günü, şu camide toplanan insanlarla bütün camilerde toplanan insanların bir toplamasını mı yapsak? Şu kadar nüfustan camiye gelen insanlar kaç kişi?Şu kadar nüfustan camiye gelen insanlar kaç kişi? Bir de plajlara, meyhanelere, eğlence yerlerine bakalım.Bir de plajlara, meyhanelere, eğlence yerlerine bakalım. Bu yaz günlerinde başka nerelere gidilir bilmiyorum. Bu yaz günlerinde başka nerelere gidilir bilmiyorum. Kıra, pikniğe gitseler bile bira şişelerini açıyorlar, orada da günah işliyorlar.Kıra, pikniğe gitseler bile bira şişelerini açıyorlar, orada da günah işliyorlar. Bir de onların nispetini yapsak; gençlik hayra mı gidiyor şerre mi gidiyor; Bir de onların nispetini yapsak; gençlik hayra mı gidiyor şerre mi gidiyor; halkımız iyiye mi gidiyor kötüye mi gidiyor; kâr mı ediyoruz zarar mı ediyoruz; o zaman belli olur.halkımız iyiye mi gidiyor kötüye mi gidiyor; kâr mı ediyoruz zarar mı ediyoruz; o zaman belli olur. Bu nispette, bu ölçüyle, bu gözlükle baktığımız zaman belliki çok iç açıcı bir durum yok. Bu nispette, bu ölçüyle, bu gözlükle baktığımız zaman belliki çok iç açıcı bir durum yok. Büyük kalabalıklar zevke, safaya doğru gidiyor.Büyük kalabalıklar zevke, safaya doğru gidiyor. Azınlık; hakkı görüp gerçekleri anlayıp kimsenin hakkını yemeden dürüst çalışarak, haram yemeyerek, Azınlık; hakkı görüp gerçekleri anlayıp kimsenin hakkını yemeden dürüst çalışarak, haram yemeyerek, üzerine aldıkları İslâmî hizmetleri güzel yaparak, iyi kul olarak yaşamaya gayret ediyor. Ama bunlar az.üzerine aldıkları İslâmî hizmetleri güzel yaparak, iyi kul olarak yaşamaya gayret ediyor. Ama bunlar az. Ekseriyet öbür tarafa gidiyor. Ekseriyet öbür tarafa gidiyor.

Rabbimiz bizi şaşırtmasın. Rabbimiz bizi sevdiği zümreden eylesin, sevdiği yollarda yürüyenlerden eylesin.Rabbimiz bizi şaşırtmasın. Rabbimiz bizi sevdiği zümreden eylesin, sevdiği yollarda yürüyenlerden eylesin. Vefalı müslümanlardan eylesin. Vefalı müslümanlardan eylesin.

Bir zaman gelecek; müslümanlık, insanın avucunun içine kor bir ateş parçası alması kadar zor olacak.Bir zaman gelecek; müslümanlık, insanın avucunun içine kor bir ateş parçası alması kadar zor olacak. Avucunda ateş taşınır mı? Cayır cayır yanar. Et bu; nihayet deri ve et.Avucunda ateş taşınır mı? Cayır cayır yanar. Et bu; nihayet deri ve et. Avucunda bir cemre, bir böyle yanık ateş, kor halinde bir ateş taşımak kadar zor olacakmış.Avucunda bir cemre, bir böyle yanık ateş, kor halinde bir ateş taşımak kadar zor olacakmış. Allah bize zorluk göstermesin; güzellikler, kolaylıklar göstersin. Allah bize zorluk göstermesin; güzellikler, kolaylıklar göstersin.

Biz Ortak Pazar'a girelim isterken, onlar nazlanırken, bir taraftan Ortak Pazar'da ortağımız olacak olan Yunanistan;Biz Ortak Pazar'a girelim isterken, onlar nazlanırken, bir taraftan Ortak Pazar'da ortağımız olacak olan Yunanistan; ''Biz Türkiye'de müslümanları istemiyoruz.'' derken. ''Biz Türkiye'de müslümanları istemiyoruz.'' derken. Belçika'da, Almanya'da, ''Aman Allah'ım! Müslümanlar seçim de kazanıyor mu, Belçika'da, Almanya'da, ''Aman Allah'ım! Müslümanlar seçim de kazanıyor mu, Türkiye'deki müslüman nüfus gelişiyor mu?'' diye yaygara ederlerken yarın ortaklık olursa bizim halimiz nice olacak?Türkiye'deki müslüman nüfus gelişiyor mu?'' diye yaygara ederlerken yarın ortaklık olursa bizim halimiz nice olacak? Şimdi müslümanlar bazı kıyılara gidemez duruma geldiler, bazı kasabalardan geçemez oldular. Şimdi müslümanlar bazı kıyılara gidemez duruma geldiler, bazı kasabalardan geçemez oldular.

Bir yerde arazimiz var, oraya gideceğiz, arkadaş diyor ki; ''Filanca kasabaya uğramadan gitsek daha iyi olur.''Bir yerde arazimiz var, oraya gideceğiz, arkadaş diyor ki; ''Filanca kasabaya uğramadan gitsek daha iyi olur.'' Plaj mevsimi, plaj muhiti, oraya turistler gelmiş olacak, kim bilir ne manzaralar. Plaj mevsimi, plaj muhiti, oraya turistler gelmiş olacak, kim bilir ne manzaralar. İnsan ailesiyle oradan, arabayla bile geçmekten korkacak. Ege bölgesi, Akdeniz bölgesi kim bilir nasıl! İnsan ailesiyle oradan, arabayla bile geçmekten korkacak. Ege bölgesi, Akdeniz bölgesi kim bilir nasıl! Siz bunların çoğunu biliyorsunuz. Sözü şuraya bağlamak istiyorum: Siz bunların çoğunu biliyorsunuz. Sözü şuraya bağlamak istiyorum: Hepimiz müslüman olarak olanca verimimizle çalışmalıyız; az değil, gevşek değil! Hepimiz müslüman olarak olanca verimimizle çalışmalıyız; az değil, gevşek değil! Müslümanlık sadece camide namaz kılıp da evine gitmekten ibaret değil.Müslümanlık sadece camide namaz kılıp da evine gitmekten ibaret değil. İslâm için çalışmalıyız, İslâm'ı geliştirmek için çalışmalıyız, müslümanları arttırmak için çalışmalıyız, şerri azaltmak için çalışmalıyız.İslâm için çalışmalıyız, İslâm'ı geliştirmek için çalışmalıyız, müslümanları arttırmak için çalışmalıyız, şerri azaltmak için çalışmalıyız. Şerrin üzerine varmalıyız, şerri yok etmeye çalışmalıyız.Şerrin üzerine varmalıyız, şerri yok etmeye çalışmalıyız. Şer ve kötülüğün galip gelmesi halinde hem mânevî hem maddî bakımdan zarar ederiz. Onun için fırsat vermemeliyiz. Şer ve kötülüğün galip gelmesi halinde hem mânevî hem maddî bakımdan zarar ederiz. Onun için fırsat vermemeliyiz. Bir fırsat verdin mi sonra temizlemek zor olur. Bir fırsat verdin mi sonra temizlemek zor olur. İlk önce kolayca, küçücük bir tedbirle halledeceğin şey bir zaman gelir, ordularla halledilemez.İlk önce kolayca, küçücük bir tedbirle halledeceğin şey bir zaman gelir, ordularla halledilemez. Afganistan'da olduğu gibi, dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi. Afganistan'da olduğu gibi, dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi.

Güney komşumuz Suriye bir zamanlar ne kadar dindar insanların olduğu; oralardan geçerken bizlere çok yardım eden bir ülkeydi.Güney komşumuz Suriye bir zamanlar ne kadar dindar insanların olduğu; oralardan geçerken bizlere çok yardım eden bir ülkeydi. Şimdi sokaklarda asker kıyafeti giymiş arsız kadınların;Şimdi sokaklarda asker kıyafeti giymiş arsız kadınların; başörtülü, çarşaflı kadınların örtüsünü tutup çektikleri bir ülke haline gelmiş. başörtülü, çarşaflı kadınların örtüsünü tutup çektikleri bir ülke haline gelmiş. Müslümanların zorluk çektiği, bir hapishaneye tıkıldığı, sorgusuz sualsiz toptan, makineli tüfek ateşi altında öldürüldüğü bir ülke haline gelmiş.Müslümanların zorluk çektiği, bir hapishaneye tıkıldığı, sorgusuz sualsiz toptan, makineli tüfek ateşi altında öldürüldüğü bir ülke haline gelmiş. Onun için müslümanların hayrı desteklemek konusunda çok çok gayretli olması gerekiyor. Onun için müslümanların hayrı desteklemek konusunda çok çok gayretli olması gerekiyor. Çok çalışkan olması gerekiyor. Bunda hem sevap hem menfaat var.Çok çalışkan olması gerekiyor. Bunda hem sevap hem menfaat var. Hem maddî menfaat hem mânevî menfaat var.Hem maddî menfaat hem mânevî menfaat var. Onun için; ''Hayrı nasıl yapabiliriz, nasıl daha çok yapabiliriz?'' diye konuşalım;Onun için; ''Hayrı nasıl yapabiliriz, nasıl daha çok yapabiliriz?'' diye konuşalım; güçlerimizi, kuvvetlerimizi hayırları yapmaya, eğitime, dostluğa, yardımlaşmaya teksif edelim.güçlerimizi, kuvvetlerimizi hayırları yapmaya, eğitime, dostluğa, yardımlaşmaya teksif edelim. İnsanlarımızı ahlâklı, kahraman, fedakâr, çalışkan, bilgili yetiştirelim. İnsanlarımızı ahlâklı, kahraman, fedakâr, çalışkan, bilgili yetiştirelim. Bunlara fırsat verelim; onlara da faydamız olur,Bunlara fırsat verelim; onlara da faydamız olur, İslâm'ı götürdüğümüz zaman onları da nurlandırmış, memnun etmiş oluruz.İslâm'ı götürdüğümüz zaman onları da nurlandırmış, memnun etmiş oluruz. Nitekim ikinci hadîs-i şerîfte; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor: Nitekim ikinci hadîs-i şerîfte; Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:

Revâhu İbn Abdilberr. ''İbn Abdulberr'in Enes radıyallahu anh'ten rivayet ettiğine göre:Revâhu İbn Abdilberr. ''İbn Abdulberr'in Enes radıyallahu anh'ten rivayet ettiğine göre: Talebü'l-ilmi farîzatün alâ külli müslimin ve inne tâlibe'l-ilmi yestağfiru lehû küllü şey'in hatte'l-hîtâni fi'l-bahri. Talebü'l-ilmi farîzatün alâ külli müslimin ve inne tâlibe'l-ilmi yestağfiru lehû küllü şey'in hatte'l-hîtâni fi'l-bahri.

''İlim öğrenmek her müslüman üzerine farizadır, mecburiyettir, vazifedir, borçtur.'' ''İlim öğrenmek her müslüman üzerine farizadır, mecburiyettir, vazifedir, borçtur.''

Cahil kalmayacak. Dünyayı anlayacak, dini anlayacak.Cahil kalmayacak. Dünyayı anlayacak, dini anlayacak. Çalışkan, bilgili, görgülü olacak.Çalışkan, bilgili, görgülü olacak. Muhterem kardeşlerim! Karpuz kesmenin bile bir usulü, bir inceliği var. Muhterem kardeşlerim! Karpuz kesmenin bile bir usulü, bir inceliği var. Karpuzu gelişi güzel bıçaklarsan, gelişi güzel dilimlersen, çekirdekleri arada kalır.Karpuzu gelişi güzel bıçaklarsan, gelişi güzel dilimlersen, çekirdekleri arada kalır. Usulüyle, çekirdeklerin hizasından kestiğin zaman karşındaki insana çekirdeksiz karpuz sunuyorsun. Usulüyle, çekirdeklerin hizasından kestiğin zaman karşındaki insana çekirdeksiz karpuz sunuyorsun. Çekirdeksiz üzüm gibi, onu kesip kesip lop lop yutuyor. Her şeyin bir ilmi var. Çekirdeksiz üzüm gibi, onu kesip kesip lop lop yutuyor. Her şeyin bir ilmi var.

Medine-i Münevvere'de bir arkadaşla gıda maddeleri satılan bir yerde geziyoruz. Medine-i Münevvere'de bir arkadaşla gıda maddeleri satılan bir yerde geziyoruz.

Antalya taraflarında kaktüsler büyük oluyor, ağaç gibi oluyor, kıymetli oluyor.Antalya taraflarında kaktüsler büyük oluyor, ağaç gibi oluyor, kıymetli oluyor. Çiçekleri de sonradan meyve veriyor. Ona ''kaktüs yemişi'' diyorlar.Çiçekleri de sonradan meyve veriyor. Ona ''kaktüs yemişi'' diyorlar. Fakat üstünde dikenler var.Fakat üstünde dikenler var. İnsan tuttuğu zaman dikenler eline yapışıyor, saplanıyor ve saatlerce acıtıyor. İnsan tuttuğu zaman dikenler eline yapışıyor, saplanıyor ve saatlerce acıtıyor. Galiba sadece diken batmasından değil bir de zehri var, ondan dolayı insanın elini acıtıyor. Galiba sadece diken batmasından değil bir de zehri var, ondan dolayı insanın elini acıtıyor.

Medine-i Münevvere'de gezerken çarşıda o kaktüs yemişinden gördüm, garibime gitti.Medine-i Münevvere'de gezerken çarşıda o kaktüs yemişinden gördüm, garibime gitti. Antalya'da gördüğümüz için. Hatta orada da nadir rastlanan bir meyve.Antalya'da gördüğümüz için. Hatta orada da nadir rastlanan bir meyve. ''Sen bundan yedin mi?'' dedim, ''Yok hocam, yemedim, alalım mı?'' dedi,''Sen bundan yedin mi?'' dedim, ''Yok hocam, yemedim, alalım mı?'' dedi, gitti başına ben daha ''tutma'' demeye kalmadan eliyle bir tuttu, derken yapıştı. İki gün eli acıdı. gitti başına ben daha ''tutma'' demeye kalmadan eliyle bir tuttu, derken yapıştı. İki gün eli acıdı.

Demek ki bir meyveyi tutmanın bile bir ilmi var.Demek ki bir meyveyi tutmanın bile bir ilmi var. İnsan o meyveyi tutmayı, koparmayı, kesmeyi, içini çıkarmayı bilmediği zaman ıstırap çekebiliyor. İnsan o meyveyi tutmayı, koparmayı, kesmeyi, içini çıkarmayı bilmediği zaman ıstırap çekebiliyor. Onun için ilim öğreneceğiz, Allah rızası için ilim öğreneceğiz, cahil olmayacağız, bilgili müslümanlar olacağız. Onun için ilim öğreneceğiz, Allah rızası için ilim öğreneceğiz, cahil olmayacağız, bilgili müslümanlar olacağız.

Bizi sevindiren bir şey var ki belki bizim toplantılarımızda böyle oluyor.Bizi sevindiren bir şey var ki belki bizim toplantılarımızda böyle oluyor. Kardeşlerimizle yaptığımız konuşmalarda, toplantılarda hep talebe, ilim adamı,Kardeşlerimizle yaptığımız konuşmalarda, toplantılarda hep talebe, ilim adamı, üniversite hocası, asistan, yüksek tahsilli, liseli veya İmam Hatipli kardeşlerimizi görüyoruz.üniversite hocası, asistan, yüksek tahsilli, liseli veya İmam Hatipli kardeşlerimizi görüyoruz. Müslümanlarda coşkun bir ilim sevgisi ve çocuklarını okutup hayırlı bir insan olarak yetiştirme isteği var.Müslümanlarda coşkun bir ilim sevgisi ve çocuklarını okutup hayırlı bir insan olarak yetiştirme isteği var. ''Müslümanlar İslâm'ı güzel öğrensinler ve dünyevî bakımdan da iyi yetişsinler.'' diye gerçekten ilim müesseseleri de kuruluyor. ''Müslümanlar İslâm'ı güzel öğrensinler ve dünyevî bakımdan da iyi yetişsinler.'' diye gerçekten ilim müesseseleri de kuruluyor.

Bizlerde de o heves ve aşk var.Bizlerde de o heves ve aşk var. İnşaallah biz de istiyoruz ki önümüzdeki yıllarda daha iyi organize olupİnşaallah biz de istiyoruz ki önümüzdeki yıllarda daha iyi organize olup kardeşlerimizi daha güzel, dünya standartlarına uygun ilmî seviyede yetiştirelim.kardeşlerimizi daha güzel, dünya standartlarına uygun ilmî seviyede yetiştirelim. Yabancı dil bilen, çeşitli modern dilleri öğrenmiş olan, bilgisayar kullanabilen ama pırıl pırıl, tertemiz kalbi olan, Yabancı dil bilen, çeşitli modern dilleri öğrenmiş olan, bilgisayar kullanabilen ama pırıl pırıl, tertemiz kalbi olan, takvâ ehli olan gayet iyi müslümanlar olarak yetiştirelim. Temenni ediyoruz.takvâ ehli olan gayet iyi müslümanlar olarak yetiştirelim. Temenni ediyoruz. Buna ait bir güzel ortam ve bir akış da görüyoruz. Buna ait bir güzel ortam ve bir akış da görüyoruz.

Allah bizi umduğumuz hayırları yapmaya muvaffak eylesin.Allah bizi umduğumuz hayırları yapmaya muvaffak eylesin. Kardeşlerimizi de ilim sahibi eylesin. Kardeşlerimizi de ilim sahibi eylesin.

Ve inne tâlibe'l-ilmi.Ve inne tâlibe'l-ilmi. ''İlim öğrenmeye talip olan, istekli olan kimse için''''İlim öğrenmeye talip olan, istekli olan kimse için'' yestağfiru lehû küllü şey'in. ''Her şey tevbe ve istiğfar eder.'' yestağfiru lehû küllü şey'in. ''Her şey tevbe ve istiğfar eder.''

Her şeyden maksat ne? Her şeyden maksat ne?

Peygamber Efendimiz; hatte'l-hîtâni fi'l-bahri, ''denizdeki balıklar bile'' diyor;Peygamber Efendimiz; hatte'l-hîtâni fi'l-bahri, ''denizdeki balıklar bile'' diyor; ''Denizdeki balıklar bile ilim öğrenmek isteyen insan için tevbe ve istiğfar eder.'' ''Denizdeki balıklar bile ilim öğrenmek isteyen insan için tevbe ve istiğfar eder.'' ''Yâ Rabbi! Bu senin ilmini öğrenmek istiyor, ilim öğrenecek, ''Yâ Rabbi! Bu senin ilmini öğrenmek istiyor, ilim öğrenecek, sana güzel kulluk edecek, sen bunu affeyle, mağfiret eyle!''sana güzel kulluk edecek, sen bunu affeyle, mağfiret eyle!'' Denizdeki balıktan benim haberim yok ama o bana dua ediyor, ne kadar güzel bir şey!Denizdeki balıktan benim haberim yok ama o bana dua ediyor, ne kadar güzel bir şey! Sapanca gölünün balıkları, Adapazarı'nda İmam Hatip okuluna giden çocuklara dua ediyor; ne güzel bir şey! Sapanca gölünün balıkları, Adapazarı'nda İmam Hatip okuluna giden çocuklara dua ediyor; ne güzel bir şey!

Ne kadar tatlı bir yol!Ne kadar tatlı bir yol! Sadece balık değil her şey; kuşlar, ağaçlar, böcekler, ne türlü varlıklar varsa hepsi ona dua ve istiğfar ediyor. Sadece balık değil her şey; kuşlar, ağaçlar, böcekler, ne türlü varlıklar varsa hepsi ona dua ve istiğfar ediyor. Dağlar, taşlar insanın dostu oluyor. Ağaçlar, çiçekler dostu oluyor.Dağlar, taşlar insanın dostu oluyor. Ağaçlar, çiçekler dostu oluyor. Kendisine yürüdüğü her yerden çiçeklerden, ağaçlardan tebessümlerle yumuşak bir bakış geliyor, ne güzel bir şey!Kendisine yürüdüğü her yerden çiçeklerden, ağaçlardan tebessümlerle yumuşak bir bakış geliyor, ne güzel bir şey! İnsanın içine her türlü şeyi bırakıp da dini öğrenmeye koşma arzusu doğuyor Allah herkesin içine böyle ilim aşkı versin. İnsanın içine her türlü şeyi bırakıp da dini öğrenmeye koşma arzusu doğuyor Allah herkesin içine böyle ilim aşkı versin.

''Aman hocam; bunlar çok güzel, tatlı, edebî cümleler de, bizim artık vaktimiz geçmiş.''Aman hocam; bunlar çok güzel, tatlı, edebî cümleler de, bizim artık vaktimiz geçmiş. Ben bir meslek tutturmuşum; keşke öyle bir meslekten olsaydım ama maalesef şimdi soğuk demir işleme işi yapıyorum Ben bir meslek tutturmuşum; keşke öyle bir meslekten olsaydım ama maalesef şimdi soğuk demir işleme işi yapıyorum veyahut fırıncılık yapıyorum, kömürcülük yapıyorum, çimento satışıyla meşgulüm.'' vesaire. veyahut fırıncılık yapıyorum, kömürcülük yapıyorum, çimento satışıyla meşgulüm.'' vesaire.

Bunları yaparken de ilim öğrenmek mümkün.Bunları yaparken de ilim öğrenmek mümkün. Benim Ankara'da bir kardeşim var, bir arkadaşım var; kendisi ticaretle meşgul. Benim Ankara'da bir kardeşim var, bir arkadaşım var; kendisi ticaretle meşgul. Ticaretinin yanı sıra kaç tane güzel kitap yazdı.Ticaretinin yanı sıra kaç tane güzel kitap yazdı. Herkesin elinde, tatlı tatlı okunuyor; zevki var, şevki var, aklı var, fikri var kardeşimizin ve tüccar. Herkesin elinde, tatlı tatlı okunuyor; zevki var, şevki var, aklı var, fikri var kardeşimizin ve tüccar.

Müşteri geldiği zaman: ''Buyurun efendim!'' diye gayet güzel muamele ediyor.Müşteri geldiği zaman: ''Buyurun efendim!'' diye gayet güzel muamele ediyor. Müşteri olmadığı zaman açıyor kitap okuyor. Müşteri gelse de kârda gelmese de kârda.Müşteri olmadığı zaman açıyor kitap okuyor. Müşteri gelse de kârda gelmese de kârda. Müşteri gelmediği zaman ilim öğreniyor, güzel bulduğu şeyleri not ediyor, not ettiklerini tasnif ediyor.Müşteri gelmediği zaman ilim öğreniyor, güzel bulduğu şeyleri not ediyor, not ettiklerini tasnif ediyor. İlim yarı yarıya tasnif demektir, düzenleme demektir. Tasnif ediyor. İlim yarı yarıya tasnif demektir, düzenleme demektir. Tasnif ediyor. Ondan sonra onları bir eser olarak ortaya koyuyor, herkes istifade ediyor.Ondan sonra onları bir eser olarak ortaya koyuyor, herkes istifade ediyor. Güzel şeyler ortaya koyuyor.Güzel şeyler ortaya koyuyor. Okuduğunuz zaman memnun kalıyorsunuz, hayran kalıyorsunuz. Okuduğunuz zaman memnun kalıyorsunuz, hayran kalıyorsunuz.

Demek ki insan, ticaret yaparken de pekâlâ ilim adamı olabilirmiş. Demek ki insan, ticaret yaparken de pekâlâ ilim adamı olabilirmiş.

Peygamber Efendimiz ticaret yapmadı mı? Peygamber Efendimiz ticaret yapmadı mı?

İmâm-ı Âzam Efendimiz ticaret yapmadı mı? İmâm-ı Âzam Efendimiz ticaret yapmadı mı?

Yaptı. Zaten öğretmense ilim yolunda demek.Yaptı. Zaten öğretmense ilim yolunda demek. Memursa ne kadar boş zamanı var. Memursa ne kadar boş zamanı var. Bizim memleketimiz ne kadar güzel; memur sabahleyin dokuza kadar serbest, ne isterse yapsın.Bizim memleketimiz ne kadar güzel; memur sabahleyin dokuza kadar serbest, ne isterse yapsın. Akşamleyin beş buçuktan, altıdan sonra serbest; ne isterse yapsın. Akşamleyin beş buçuktan, altıdan sonra serbest; ne isterse yapsın. Haftanın iki günü de cabadan, bedavadan tatil edilmiş. Ne isterse yapsın.Haftanın iki günü de cabadan, bedavadan tatil edilmiş. Ne isterse yapsın. İlim öğrenebilir. Hepimiz ilim erbabı olabiliriz. İlim öğrenebilir. Hepimiz ilim erbabı olabiliriz. Hepimiz kuşların, ağaçların bize dua ettiği, tevbe ve istiğfar ettiği kimseler olabiliriz.Hepimiz kuşların, ağaçların bize dua ettiği, tevbe ve istiğfar ettiği kimseler olabiliriz. Bakıyorum, kendimi de ayıplıyorum. Bakıyorum, kendimi de ayıplıyorum. Bazı kereler sabahtan akşama boş vakit geçiriyoruz. Olmaz! Bazı kereler sabahtan akşama boş vakit geçiriyoruz. Olmaz! İnsanın yanında bir defteri, bir kitabı olmalı; cep kitabı diyoruz ya. İnsanın yanında bir defteri, bir kitabı olmalı; cep kitabı diyoruz ya.

Niye cep kitabı diyoruz? Niye cep kitabı diyoruz?

Cebe sığacak kadar bir kitap da ondan. ''Sok şu cebine bir kitap! Bunu oku.Cebe sığacak kadar bir kitap da ondan. ''Sok şu cebine bir kitap! Bunu oku. Bitirdikten sonra bunu bırak öteki kitabı sok cebine, onu oku.Bitirdikten sonra bunu bırak öteki kitabı sok cebine, onu oku. Ayda bir, bir kitap bitirsen senede on iki kitap eder. Haftada bir, bir kitap bitirsen senede elli kitap eder. Ayda bir, bir kitap bitirsen senede on iki kitap eder. Haftada bir, bir kitap bitirsen senede elli kitap eder. İnsan elli tane kitabı okuyunca zihninde her kitaptan bir kalıntı, bir iz kalır. Epey bilgili bir insan olur. İnsan elli tane kitabı okuyunca zihninde her kitaptan bir kalıntı, bir iz kalır. Epey bilgili bir insan olur.

Onun için ilme olan gayretinizi, şevkinizi ziyadeleştirin.Onun için ilme olan gayretinizi, şevkinizi ziyadeleştirin. Bu, ibadet gibi sevaptır. Bu, ibadet gibi sevaptır. İnsan ilim erbabı olunca kâinatın cümle varlıklarıyla dost ve barışık oluyor. İnsan ilim erbabı olunca kâinatın cümle varlıklarıyla dost ve barışık oluyor. Haberimiz bile olmayan balıklar bize dua ediyor. Ne güzel! Haberimiz bile olmayan balıklar bize dua ediyor. Ne güzel! Yunus Emre herhalde bunu hisseden mübareklerden birisi. Onun için şiirinde şöyle diyor: Yunus Emre herhalde bunu hisseden mübareklerden birisi. Onun için şiirinde şöyle diyor:

Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlâm seni. Dağlar ile taşlar ile çağırayım Mevlâm seni.

Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlâm seni. Seherlerde kuşlar ile çağırayım Mevlâm seni.

Deryalarda mahi ile sahralarda ahu ile (mahi, balık; âhu, geyik-ceylan demek.) Deryalarda mahi ile sahralarda ahu ile (mahi, balık; âhu, geyik-ceylan demek.)

Abdal olup yâ hû ile çağırayım Mevlâm seni (abdal, derviş demek ama dervişin de ermişi demek). Abdal olup yâ hû ile çağırayım Mevlâm seni (abdal, derviş demek ama dervişin de ermişi demek).

Abdal bedel olarak, yani birisi, sayısı belli, statüsü var, evliyâullahın o sayıdakilerden bir tanesi vefat edince,Abdal bedel olarak, yani birisi, sayısı belli, statüsü var, evliyâullahın o sayıdakilerden bir tanesi vefat edince, yeri boş kalınca bedel olarak yerine ötekisi geldiği için ebdal-bedel kelimesi ile ilgili olarak kullanılıyor. yeri boş kalınca bedel olarak yerine ötekisi geldiği için ebdal-bedel kelimesi ile ilgili olarak kullanılıyor.

Abdal olup yâ hû ile. Abdal olup yâ hû ile.

Biz ebdalı, abdal yani akılsız mânasına kullanmaya başlamışız, işi döndürmüşüz.Biz ebdalı, abdal yani akılsız mânasına kullanmaya başlamışız, işi döndürmüşüz. Bizim Türkçe'de abdal veya budala ikisi de ''ahmak'' mânasına geliyor. Bizim Türkçe'de abdal veya budala ikisi de ''ahmak'' mânasına geliyor. Halbuki öyle değil.Halbuki öyle değil. Aslında Arapça'sında ''Allah'ın ermiş kulu, ermiş hem de ermişlerin rütbe sahibi olanları'' mânasına geliyor. Aslında Arapça'sında ''Allah'ın ermiş kulu, ermiş hem de ermişlerin rütbe sahibi olanları'' mânasına geliyor.

Derviş olup yâ hû ile çağırayım Mevlam seni. Derviş olup yâ hû ile çağırayım Mevlam seni.

Ebdal olup yâ hû ile çağırayım Mevlam seni. Ebdal olup yâ hû ile çağırayım Mevlam seni.

Ebdal değil de abdal ama abdal dediğin zaman ''aptal'' diye anlaşılacak.Ebdal değil de abdal ama abdal dediğin zaman ''aptal'' diye anlaşılacak. Millet ''aptal'' anlamasın diye ebdal diyoruz. Millet ''aptal'' anlamasın diye ebdal diyoruz. Demek ki Yunus Emre bu işin sırrına ermiş. Demek ki Yunus Emre bu işin sırrına ermiş. Çevresindeki her şeyin halini sezip, onlarla birlik olup beraberce bir cümbüş içinde,Çevresindeki her şeyin halini sezip, onlarla birlik olup beraberce bir cümbüş içinde, cümbür cemaat, güzel bir aşk ile şevk ile Allahu Teâlâ hazretlerine kulluk etme zevkine ulaşmış. cümbür cemaat, güzel bir aşk ile şevk ile Allahu Teâlâ hazretlerine kulluk etme zevkine ulaşmış.

Allah bize de o gözü, o gönlü, o hali ihsan eylesin! Allah bize de o gözü, o gönlü, o hali ihsan eylesin!

Talebü'l-ilmi efdalü inda'l-lâhi mine's-salâti ve's-sıyâmi ve'l-hacci ve'l-cihâdi fî sebîlillâhi azze ve celle. Talebü'l-ilmi efdalü inda'l-lâhi mine's-salâti ve's-sıyâmi ve'l-hacci ve'l-cihâdi fî sebîlillâhi azze ve celle.

Bu hadîs-i şerîf; ilmin, diğer çok sevaplı ibadetlerle mukayese edildiği zamanki durumunu ölçmemize yarayan bir hadîs-i şerîf. Bu hadîs-i şerîf; ilmin, diğer çok sevaplı ibadetlerle mukayese edildiği zamanki durumunu ölçmemize yarayan bir hadîs-i şerîf. Deylemî'nin rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş: Deylemî'nin rivayet ettiğine göre Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuş:

''İlim öğrenmek, ilim isteklisi olmak, ilim adamı olma yoluna girmiş olmak''İlim öğrenmek, ilim isteklisi olmak, ilim adamı olma yoluna girmiş olmak Allah indinde namaz kılmaktan, oruç tutmaktan, haccetmekten,Allah indinde namaz kılmaktan, oruç tutmaktan, haccetmekten, aziz ve celil olan Allah'ın yolunda cihad etmekten de iyidir, efdaldir, faziletlidir.'' aziz ve celil olan Allah'ın yolunda cihad etmekten de iyidir, efdaldir, faziletlidir.''

Bu hadîs-i şerîfi doğru anlamak gerekiyor, doğru anlatmamız gerekiyor.Bu hadîs-i şerîfi doğru anlamak gerekiyor, doğru anlatmamız gerekiyor. Namaz çok kıymetli bir ibadettir, Allah'ın en sevdiği ibadetlerden birisidir.Namaz çok kıymetli bir ibadettir, Allah'ın en sevdiği ibadetlerden birisidir. Namaz kıymetsiz bir şey değildir. Namaz kıymetsiz bir şey değildir. Kıymetli bir şey olduğu için Peygamber Efendimiz; ilmi, ilim öğrenmeyi onunla mukayese ediyor. Kıymetli bir şey olduğu için Peygamber Efendimiz; ilmi, ilim öğrenmeyi onunla mukayese ediyor. Namaz çok kıymetlidir. Oruç? Namaz çok kıymetlidir. Oruç? Oruç hakkında o kadar çok medihler var ki o da çok kıymetlidir.Oruç hakkında o kadar çok medihler var ki o da çok kıymetlidir. Allahu Teâlâ hazretleri onun sevabını da insana bi-ğayri hisâb veriyor.Allahu Teâlâ hazretleri onun sevabını da insana bi-ğayri hisâb veriyor. Hac? O da çok sevaptır. O da malla, bedenle yapılan bir ibadettir.Hac? O da çok sevaptır. O da malla, bedenle yapılan bir ibadettir. İnsan hacca gidiyor, nice nice büyük hayırlara eriyor.İnsan hacca gidiyor, nice nice büyük hayırlara eriyor. Anasından doğduğu günkü gibi tertemiz, pak bir kul olarak dönüp geliyor. Anasından doğduğu günkü gibi tertemiz, pak bir kul olarak dönüp geliyor. Cihad? O da şehit olup cennete girmeye vesile olan bir ibadet.Cihad? O da şehit olup cennete girmeye vesile olan bir ibadet. Ama ilim bunların hepsinden daha öncelikli oluyor, önemli oluyor. Ama ilim bunların hepsinden daha öncelikli oluyor, önemli oluyor.

Çünkü bunları bile makbul namaz, makbul oruç, makbul hac,Çünkü bunları bile makbul namaz, makbul oruç, makbul hac, makbul cihad haline getiren, makbul ameller haline getiren ilimdir.makbul cihad haline getiren, makbul ameller haline getiren ilimdir. Adam cahil olursa, namazını beş lira etmez duruma düşürebilir. Adam cahil olursa, namazını beş lira etmez duruma düşürebilir. Aklı başka yerlere kayar, yanlış işler yapar.Aklı başka yerlere kayar, yanlış işler yapar. Adam cahil olursa, orucu beş para etmez bir oruç haline düşebilir.Adam cahil olursa, orucu beş para etmez bir oruç haline düşebilir. Güya yemek yemiyor, su içmiyor ama diliyle onu kırar, gözüyle harama bakar, derken orucun sevabı kalmaz. Güya yemek yemiyor, su içmiyor ama diliyle onu kırar, gözüyle harama bakar, derken orucun sevabı kalmaz. Hacca gider; hacı arkadaşlarıyla kavga eder, yolda haksızlık eder, harama düşer vesaire; sevabı kalmaz.Hacca gider; hacı arkadaşlarıyla kavga eder, yolda haksızlık eder, harama düşer vesaire; sevabı kalmaz. ''Cihat ediyorum.'' der, benlik için, gösteriş için, ganimet için cihat eder sevap almaz, mahrum kalır hatta belki günaha girer. ''Cihat ediyorum.'' der, benlik için, gösteriş için, ganimet için cihat eder sevap almaz, mahrum kalır hatta belki günaha girer. Demek ki bu amellerin bile sevaplı ameller olabilmesi ilimle mümkündür. Demek ki bu amellerin bile sevaplı ameller olabilmesi ilimle mümkündür. Onun için ilim hepsinin önüne geçiyor. Onun için ilim hepsinin önüne geçiyor.

Onun için hepimiz bilgili, alim müslüman olmalıyız. Onun için hepimiz bilgili, alim müslüman olmalıyız.

''Hocam, mesleğimizi bırakıp da onu mu yapacağız?'' ''Hocam, mesleğimizi bırakıp da onu mu yapacağız?''

Hayır! Hayır!

Alim müslüman olmak zor bir şey değildir.Alim müslüman olmak zor bir şey değildir. Bazen insan ana noktaları kavradığı zaman, ümmî olarak da alim olabilir.Bazen insan ana noktaları kavradığı zaman, ümmî olarak da alim olabilir. Ana noktaları kavrayan bir müslüman, iyi bir müslüman olarakAna noktaları kavrayan bir müslüman, iyi bir müslüman olarak çok sevaplar kazanıp cennet-i âlâda en yüksek makamlara çıkabilir. çok sevaplar kazanıp cennet-i âlâda en yüksek makamlara çıkabilir. Bazen profesörlerden de ileri gider.Bazen profesörlerden de ileri gider. Kalbi temiz olacak, herkesin iyiliğini isteyecek. Kalbi temiz olacak, herkesin iyiliğini isteyecek. Allah'ın kendisini gördüğünü, duyduğunu, yaptığı şeylerin iyisinden kötüsünden kendisini sorguya çekeceğini bilecek,Allah'ın kendisini gördüğünü, duyduğunu, yaptığı şeylerin iyisinden kötüsünden kendisini sorguya çekeceğini bilecek, sorumluluk duygusu içinde iyi niyetle hareket edecek, dili dürüst olacak, yaptığı iş temiz olacak. sorumluluk duygusu içinde iyi niyetle hareket edecek, dili dürüst olacak, yaptığı iş temiz olacak. Böyle bir insan hiç okuma yazma bilmeyen bir insan bile olsa evliyâullahın en yükseklerinden biri haline gelebilir. Böyle bir insan hiç okuma yazma bilmeyen bir insan bile olsa evliyâullahın en yükseklerinden biri haline gelebilir. Allah o kimseye bilgi de verir. Allah o kimseye bilgi de verir. Ümmîdir; ''Yahu, bu ümmî şahıs bu kadar güzel bilgileri nereden öğrendi;Ümmîdir; ''Yahu, bu ümmî şahıs bu kadar güzel bilgileri nereden öğrendi; mektebe gitmedi, hocadan okumadı.'' diye etrafındakiler şaşırırlar. mektebe gitmedi, hocadan okumadı.'' diye etrafındakiler şaşırırlar. Çünkü Allah ona o kabiliyeti verir. Çünkü Allah ona o kabiliyeti verir.

Ana kaynağa bağlantısını sağladığı zaman ışıl ışıl her tarafı aydınlatır.Ana kaynağa bağlantısını sağladığı zaman ışıl ışıl her tarafı aydınlatır. Nurlu bir insan olur. Nurlu bir insan olur. Onun için iyi müslüman olmak, has müslüman olmak bir bakıma zor değildir, her seviyede insan için mümkündür.Onun için iyi müslüman olmak, has müslüman olmak bir bakıma zor değildir, her seviyede insan için mümkündür. Alim için mümkündür, cahil için mümkündür;Alim için mümkündür, cahil için mümkündür; şehirli için, köylü için, yaşlı için, çocuk için, kadın için, erkek için mümkündür.şehirli için, köylü için, yaşlı için, çocuk için, kadın için, erkek için mümkündür. Yeter ki İslâm'ın özünü tam kavrasın ve ona göre hareket etsin. Yeter ki İslâm'ın özünü tam kavrasın ve ona göre hareket etsin. Küçücük bir çocuk yüksek bir mertebe sahibi olabilir.Küçücük bir çocuk yüksek bir mertebe sahibi olabilir. Yaşlı yaşlı adamlardan öne geçebilir.Yaşlı yaşlı adamlardan öne geçebilir. Bir kadın kalbinin sâfîliği, niyetinin hâlisliği, takvâsının çokluğu ile nice nice erkek hocalardan öne geçip çok yüksek bir makama nail olabilir. Bir kadın kalbinin sâfîliği, niyetinin hâlisliği, takvâsının çokluğu ile nice nice erkek hocalardan öne geçip çok yüksek bir makama nail olabilir.

Çünkü Allah indinde makbul olan bunlardır.Çünkü Allah indinde makbul olan bunlardır. Riyakâr olmayacak, takvâ ve ihlâs sahibi olacak. Riyakâr olmayacak, takvâ ve ihlâs sahibi olacak.

Muhterem kardeşlerim, işte bunların hepsi tasavvuftur, tasavvuf ilminde anlatılan noktalardır.Muhterem kardeşlerim, işte bunların hepsi tasavvuftur, tasavvuf ilminde anlatılan noktalardır. Onun için insan iyi müslüman olmak istiyorsa bilmelidir ki bunun öğrenildiği ilim dalı tasavvuftur. Onun için insan iyi müslüman olmak istiyorsa bilmelidir ki bunun öğrenildiği ilim dalı tasavvuftur. Tasavvuf ilmidir. Onu öğrenecek. Alim de öğrenecek. Tasavvuf ilmidir. Onu öğrenecek. Alim de öğrenecek. Alim tasavvufu öğrenmezse ilminden de istifade edemez.Alim tasavvufu öğrenmezse ilminden de istifade edemez. Çünkü gerçek ilmi elde etmemiş olur. Çünkü gerçek ilmi elde etmemiş olur. Yalnızca bir takım mâlumat yığınlarına sahip olmuş olur.Yalnızca bir takım mâlumat yığınlarına sahip olmuş olur. Sırtına kitap yükletilmiş bir hamal gibi olur. Ne kıymeti var?Sırtına kitap yükletilmiş bir hamal gibi olur. Ne kıymeti var? O kitaplardan ona ne fayda gelir? O kitaplardan ona ne fayda gelir? Ha kitap taşımış, ha odun taşımış; onun için, o duruma düşen insan için, fark eder mi? Ha kitap taşımış, ha odun taşımış; onun için, o duruma düşen insan için, fark eder mi? Allahu Teâlâ hazretleri bize İslâm'ın özü olan;Allahu Teâlâ hazretleri bize İslâm'ın özü olan; kendisinin rızasını kazanmanın, kendisini tanıyıp sevmenin yolu olan bu çok şerefli ilimden nasip versin. kendisinin rızasını kazanmanın, kendisini tanıyıp sevmenin yolu olan bu çok şerefli ilimden nasip versin.

Musa aleyhisselam bile ilm-i ledünnü öğrenmeye heves etmiş,Musa aleyhisselam bile ilm-i ledünnü öğrenmeye heves etmiş, Allahu Teâlâ hazretlerinden istemiş de, Allahu Teâlâ hazretleri onu bir müddet Hızır aleyhisselam ile yoldaş eylemiş. Allahu Teâlâ hazretlerinden istemiş de, Allahu Teâlâ hazretleri onu bir müddet Hızır aleyhisselam ile yoldaş eylemiş. Demek ki buradan insan ibret alacak; alimin de, yaşlının da, gencin de ihtiyacı vardır.Demek ki buradan insan ibret alacak; alimin de, yaşlının da, gencin de ihtiyacı vardır. Çünkü bu, işin püf noktasıdır, özüdür, iliğidir, can damarıdır.Çünkü bu, işin püf noktasıdır, özüdür, iliğidir, can damarıdır. Arabanın her şeyi tamam; marşa basıyorsun, basıyorsun çalışmıyor. Arabanın her şeyi tamam; marşa basıyorsun, basıyorsun çalışmıyor.

Aküsü boş, ondan.Aküsü boş, ondan. Her şeyi tamam; tekerlekleri pırıl pırıl, gıcır gıcır, hepsi yağlandı, Her şeyi tamam; tekerlekleri pırıl pırıl, gıcır gıcır, hepsi yağlandı, yağı yeni değişti ama elektrik olmayınca olmuyor. Onun gibi.yağı yeni değişti ama elektrik olmayınca olmuyor. Onun gibi. Allah hepimize amellerin kabul olmasının sebeplerini, kendisinin sevdiği bir kul olmanın yolunu öğreten Allah hepimize amellerin kabul olmasının sebeplerini, kendisinin sevdiği bir kul olmanın yolunu öğreten bu bilgi dalında da ilim sahibi olmayı, iyi kul olmayı, iyi işler yapmayı,bu bilgi dalında da ilim sahibi olmayı, iyi kul olmayı, iyi işler yapmayı, huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip eylesin. huzuruna sevdiği kul olarak varmayı nasip eylesin.

İşte onun için bu ilim namazdan da, oruçtan da, hacdan da,İşte onun için bu ilim namazdan da, oruçtan da, hacdan da, can verme yolu olan cihaddan da daha önemlidir, daha öndedir, daha üstündür, daha evveldir. can verme yolu olan cihaddan da daha önemlidir, daha öndedir, daha üstündür, daha evveldir. İnsanın ilk öğrenmesi gereken ilimdir.İnsanın ilk öğrenmesi gereken ilimdir. İlk önce dikkate alması gereken husus ilimdir. İlk önce dikkate alması gereken husus ilimdir. Namaz kılacak, ilk önce o hususa dikkat etsin. Namaz kılacak, ilk önce o hususa dikkat etsin. Oruç tutacak, ilk önce o orucun esrarına vâkıf olsun. Oruç tutacak, ilk önce o orucun esrarına vâkıf olsun. Ne kadar hoşuma gidiyor; İmam Gazzâlî, İhya'sında yazmış, Kitâbu's-salâh, namaz; kitabında koca bir bölüm. Ne kadar hoşuma gidiyor; İmam Gazzâlî, İhya'sında yazmış, Kitâbu's-salâh, namaz; kitabında koca bir bölüm. Ama başına yazmış; Esrâru's-salâh.Ama başına yazmış; Esrâru's-salâh. ''Salatın, namazın sırları, esrarı.'' Onu bilmeden, ruhunu kavramadan olmaz.''Salatın, namazın sırları, esrarı.'' Onu bilmeden, ruhunu kavramadan olmaz. Adam hacca geliyor gidiyor ama turist gibi. Olmaz. Adam hacca geliyor gidiyor ama turist gibi. Olmaz. Sen oraya Rabbinin huzuruna gittiğini bileceksin. Sen oraya Rabbinin huzuruna gittiğini bileceksin. Kâbe'nin O'nun evi olduğunu bileceksin. Kâbe'nin O'nun evi olduğunu bileceksin. Kâbe güzel ama Kâbe'nin sahibine kulluk etmek daha güzeldir. Rabbu'l-Ka'be.Kâbe güzel ama Kâbe'nin sahibine kulluk etmek daha güzeldir. Rabbu'l-Ka'be. Kâbe'nin Rabbi, Kâbe'den daha önemli. Kâbe'nin Rabbi, Kâbe'den daha önemli. Bunun için insanın her yaptığı işin özünü kavrayarak yapması gerekiyor.Bunun için insanın her yaptığı işin özünü kavrayarak yapması gerekiyor. Kavramazsa çok hata eder; ''İyi bir şey yapıyorum.'' sanır, yanlış işler yapabilir. Kavramazsa çok hata eder; ''İyi bir şey yapıyorum.'' sanır, yanlış işler yapabilir.

Tahhirû hâzihi'l-ecsâd, tahherakümü'l-lâh.Tahhirû hâzihi'l-ecsâd, tahherakümü'l-lâh. Fe-innehû leyse abdün yebîtü tâhiren illâ bâte Fe-innehû leyse abdün yebîtü tâhiren illâ bâte me'ahû melekün fî şiârihî lâ yetekallebü sâ'aten mine'l-leyli illâ kâle: me'ahû melekün fî şiârihî lâ yetekallebü sâ'aten mine'l-leyli illâ kâle: Allâhümme'ğfir li-ibâdike fe-innehû bâte tâhiran. Allâhümme'ğfir li-ibâdike fe-innehû bâte tâhiran.

Bu hadîs-i şerîf, İbn Ömer'den rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor: Bu hadîs-i şerîf, İbn Ömer'den rivayet edilmiş. Peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor:

Tahhirû hâzihi'l-ecsâd. ''Şu bedenlerinizi, vücutlarınızı temizleyin, pak eyleyin.''Tahhirû hâzihi'l-ecsâd. ''Şu bedenlerinizi, vücutlarınızı temizleyin, pak eyleyin.'' Tahherakümü'l-lâhu. ''Allah da sizi temizlesin.''Tahherakümü'l-lâhu. ''Allah da sizi temizlesin.'' Siz bedenlerinizi pak eyleyin ki Allah da sizi pak eylesin, temizlesin.Siz bedenlerinizi pak eyleyin ki Allah da sizi pak eylesin, temizlesin. Fe-innehû. ''Çünkü''Fe-innehû. ''Çünkü'' Leyse abdün yebîtü tâhiren. ''Geceleyin temiz olarak yatmış olan hiçbir kul yoktur ki'' Leyse abdün yebîtü tâhiren. ''Geceleyin temiz olarak yatmış olan hiçbir kul yoktur ki'' İllâ bâte me'ahû melekün. ''Onun yanında bir melek gecelemesin.'' İllâ bâte me'ahû melekün. ''Onun yanında bir melek gecelemesin.'' Fî şiârihî. ''İç elbisesinde, iç çamaşırında.'' Fî şiârihî. ''İç elbisesinde, iç çamaşırında.''

Kendi vücuduna, kıllarına temas eden ilk elbise demek.Kendi vücuduna, kıllarına temas eden ilk elbise demek. Yani üst elbisesi değil, kendi tenine en yakın yerde bir melek durur, orada bir melek bulunur. Yani üst elbisesi değil, kendi tenine en yakın yerde bir melek durur, orada bir melek bulunur.

Lâ yetekallebü sâ'aten mine'l-leyli illâ kâle.Lâ yetekallebü sâ'aten mine'l-leyli illâ kâle. "Geceleyin insan uyurken bir o tarafına bir bu tarafına dönüyor ya; o döndüğü zaman dönerken'',"Geceleyin insan uyurken bir o tarafına bir bu tarafına dönüyor ya; o döndüğü zaman dönerken'', Allâhümme'ğfir li-ibâdike. ''Yâ Rabbi! Şu kuluna mağfiret eyle.Allâhümme'ğfir li-ibâdike. ''Yâ Rabbi! Şu kuluna mağfiret eyle. Çünkü o temiz olarak geceliyor, diye ona dua eder.'' Çünkü o temiz olarak geceliyor, diye ona dua eder.''

Onun için temiz olmak son derece önemlidir.Onun için temiz olmak son derece önemlidir. Temiz olmak, temiz yatmak çok önemli.Temiz olmak, temiz yatmak çok önemli. Bize büyüklerimiz, mürşidlerimiz, hocalarımız, meşayihimiz; Bize büyüklerimiz, mürşidlerimiz, hocalarımız, meşayihimiz; ''Yatmadan evvel abdest alıp öyle yatın.'' diye tavsiye ediyorlar. ''Yatmadan evvel abdest alıp öyle yatın.'' diye tavsiye ediyorlar.

Neden? Neden?

İşte bu sebepten.İşte bu sebepten. Çünkü insan abdest almış, temizlenmiş; eli kokmuyor, ayağı kokmuyor, ağzı kokmuyor.Çünkü insan abdest almış, temizlenmiş; eli kokmuyor, ayağı kokmuyor, ağzı kokmuyor. Böyle tertemiz bir insan olarak yattığı zaman iç çamaşırı yanında bulunan,Böyle tertemiz bir insan olarak yattığı zaman iç çamaşırı yanında bulunan, kendisine o kadar yakın olan melek ona dua eder, durur: kendisine o kadar yakın olan melek ona dua eder, durur: ''Yâ Rabbi! Bunu affeyle, mağfiret eyle. Çünkü bu temiz olarak yatıyor.''''Yâ Rabbi! Bunu affeyle, mağfiret eyle. Çünkü bu temiz olarak yatıyor.'' İnsan maddî temizliğine dikkat ederse, Allah onun mânevi temizliğini böylece sağlar. İnsan maddî temizliğine dikkat ederse, Allah onun mânevi temizliğini böylece sağlar. Kalbini temizler, melekleri kendisine dua ettirir, onların duasını kabul eder,Kalbini temizler, melekleri kendisine dua ettirir, onların duasını kabul eder, o kulu mağfûrîn zümresine dâhil eder; affettiği, mağfiret ettiği kullardan eyler. o kulu mağfûrîn zümresine dâhil eder; affettiği, mağfiret ettiği kullardan eyler. Temizliğe dikkat edeceğiz. Temizliğe dikkat edeceğiz.

İslâm'da çok esrarengiz şeyler vardır.İslâm'da çok esrarengiz şeyler vardır. ''Ya ben bu abdesti alıyorum, ne oluyor?''''Ya ben bu abdesti alıyorum, ne oluyor?'' Sen abdest almayan, namaz kılmayan herifleri; Sen abdest almayan, namaz kılmayan herifleri; Avrupalılar'ı, Amerikalılar'ı git gör de İslâm'ın güzelliğini, temizliğin kıymetini o zaman anlarsın.Avrupalılar'ı, Amerikalılar'ı git gör de İslâm'ın güzelliğini, temizliğin kıymetini o zaman anlarsın. Şimdikiler yine kaç defa, derece derece üstün.Şimdikiler yine kaç defa, derece derece üstün. Çünkü yıkanmayı öğrendiler.Çünkü yıkanmayı öğrendiler. Eskiden evlerinde yıkanma malzemesi yoktu, banyo yoktu. Eskiden evlerinde yıkanma malzemesi yoktu, banyo yoktu. Yıkanmak örflerinde, âdetlerinde yoktu. Yıkanmak örflerinde, âdetlerinde yoktu.

Hatta kafalarında öyle bir fikir vardı ki bebekken kendilerine papazlarının serptiği şaraplı sudan,Hatta kafalarında öyle bir fikir vardı ki bebekken kendilerine papazlarının serptiği şaraplı sudan, vaftiz suyundan vücutları mahrum kalmasın diye yıkanmayı caiz görmezlerdi; mantıkları öyle. vaftiz suyundan vücutları mahrum kalmasın diye yıkanmayı caiz görmezlerdi; mantıkları öyle. ''Aman bizim vaftiz suyunun tesiri azalmasın.'' diye yıkanmayı doğru görmemişler.''Aman bizim vaftiz suyunun tesiri azalmasın.'' diye yıkanmayı doğru görmemişler. Kedi yıkanır mı? Yıkanmaz, kaçar. Kedi yıkanır mı? Yıkanmaz, kaçar. Yıkamak istesen kaçar, tırmalar insanı. Kedi yıkanmadan ne olacak?Yıkamak istesen kaçar, tırmalar insanı. Kedi yıkanmadan ne olacak? Yalanır yalanır öyle temizlenir, çimenlere sürtünür.Yalanır yalanır öyle temizlenir, çimenlere sürtünür. Onlar da asırlar boyu o mahlûklar gibi yaşamışlar. Onlar da asırlar boyu o mahlûklar gibi yaşamışlar.

Şimdi yavaş yavaş Hanya'yı Konya'yı öğrenmişler.Şimdi yavaş yavaş Hanya'yı Konya'yı öğrenmişler. Haçlı Seferleri'nde müslümanlarla temasa geçmişler.Haçlı Seferleri'nde müslümanlarla temasa geçmişler. Bakmışlar; kendi dünyaları ne kadar karanlık, İslâm dünyası ne kadar aydınlık; o zaman biraz değişmeye başlamışlar. Bakmışlar; kendi dünyaları ne kadar karanlık, İslâm dünyası ne kadar aydınlık; o zaman biraz değişmeye başlamışlar. Adamlarda Rönesans olmuş. Rönesans dedikleri hadise müslümanlarla tanıştıktan sonra olmuş. Söylemiyorlar!Adamlarda Rönesans olmuş. Rönesans dedikleri hadise müslümanlarla tanıştıktan sonra olmuş. Söylemiyorlar! Karşılarına ayrı ayrı fikirler geldiği zaman iki fikri birbirine bağlama yeteneği olmayanKarşılarına ayrı ayrı fikirler geldiği zaman iki fikri birbirine bağlama yeteneği olmayan vatandaşlarımız, münevverlerimiz düşünmüyorlar mı?vatandaşlarımız, münevverlerimiz düşünmüyorlar mı? Acaba bu Rönesans durup dururken mi oldu? Acaba bu Rönesans durup dururken mi oldu?

''Hiç tesir olmadan bir hareket olmaz.'' diye fizik kaidelerini öğretiyorlar; Fizik'te, Kimya'da okuyorlar.''Hiç tesir olmadan bir hareket olmaz.'' diye fizik kaidelerini öğretiyorlar; Fizik'te, Kimya'da okuyorlar. Bu tarafta bir haber okuyorlar, diğer tarafta bir haber okuyorlar; ikisi arasındaki bağlantıyı kuramıyorlar. Bu tarafta bir haber okuyorlar, diğer tarafta bir haber okuyorlar; ikisi arasındaki bağlantıyı kuramıyorlar.

''Orta Çağ'da Avrupa'da bir Rönesans olmuş.'' ''Orta Çağ'da Avrupa'da bir Rönesans olmuş.''

Neden olmuş paşam? Niye Rönesans olmuş, Reform olmuş? Neden olmuş paşam? Niye Rönesans olmuş, Reform olmuş?

''Allah Allah! Reform niye olmuş, Rönesans niye olmuş?'' ''Allah Allah! Reform niye olmuş, Rönesans niye olmuş?''

Neden olacak, müslümanlarla temasa geçtikleri için olmuş!Neden olacak, müslümanlarla temasa geçtikleri için olmuş! Çünkü bir kültür yeni bir kültürle karşılaştığı zaman bir muhasebe olur. Çünkü bir kültür yeni bir kültürle karşılaştığı zaman bir muhasebe olur. İki kültür arasında bir hesaplaşma olur.İki kültür arasında bir hesaplaşma olur. Yanlış olan ezilir, yıkılır, yok olur. Kuvvetli olan kültür öbür tarafa hâkim olur. Yanlış olan ezilir, yıkılır, yok olur. Kuvvetli olan kültür öbür tarafa hâkim olur. Avrupa yıkılmış, yeni bir Avrupa olmuş; markası ''Made in Turkey'' belki orta şarktan gelme, fakat üstüne marka koymamışlar. Avrupa yıkılmış, yeni bir Avrupa olmuş; markası ''Made in Turkey'' belki orta şarktan gelme, fakat üstüne marka koymamışlar.

Şimdi Sheaffer kalemi diyorsun, Marker kalemi diyorsun, gözlüğünü yanaştırıp baktığın zaman üstünde Şimdi Sheaffer kalemi diyorsun, Marker kalemi diyorsun, gözlüğünü yanaştırıp baktığın zaman üstünde ''Made in United States of America'' ''Amerikan malı'' diye yazıyor.''Made in United States of America'' ''Amerikan malı'' diye yazıyor. Veyahut bir teyp alıyorsun, ''Made in Japan'' ''Japon malı'' diye yazıyor. Veyahut bir teyp alıyorsun, ''Made in Japan'' ''Japon malı'' diye yazıyor. Onlar almışlar, markasız. Üstüne markayı koymamışlar. Onlar almışlar, markasız. Üstüne markayı koymamışlar.

Neden? Neden?

Çünkü markayı koyarsa oralarda teşkilatlanmış olan insanların, örgütlerin foyaları meydana çıkacak.Çünkü markayı koyarsa oralarda teşkilatlanmış olan insanların, örgütlerin foyaları meydana çıkacak. ''Bu İslâm'dan geldi.'' dediği zaman foyası meydana çıkacak. ''Bu İslâm'dan geldi.'' dediği zaman foyası meydana çıkacak. Kadına yirminci yüzyıla kadar hak vermemişler. Kadına yirminci yüzyıla kadar hak vermemişler. İslâm'da 14 asırdan beri kadının hakkı var.İslâm'da 14 asırdan beri kadının hakkı var. Kadına miras hakkı vermemişler.Kadına miras hakkı vermemişler. İslâm'da kadının hakkı o zamandan beri var. İslâm'da kadının hakkı o zamandan beri var. Kadın ticaret yapar, mülkiyet sahibi olur, özel anlaşmalar yapar;Kadın ticaret yapar, mülkiyet sahibi olur, özel anlaşmalar yapar; ne kocasına ne babasına ne oğluna muhtaçtır; bir hukukî şahsiyeti vardır.ne kocasına ne babasına ne oğluna muhtaçtır; bir hukukî şahsiyeti vardır. Avrupa'da yoktu. Medenî dedikleri Avrupa'da yoktu. Bizde vardı. Avrupa'da yoktu. Medenî dedikleri Avrupa'da yoktu. Bizde vardı.

Bizde başka din mensuplarına karşı da engin bir müsamaha vardır;Bizde başka din mensuplarına karşı da engin bir müsamaha vardır; kiliselerini korumuşuzdur, havralarını korumuşuzdur. Onlarda yoktur. kiliselerini korumuşuzdur, havralarını korumuşuzdur. Onlarda yoktur. Onlar fırsatı buldular mı yakmışlardır, yıkmışlardır, değiştirmişlerdir; biz korumuşuzdur. Onlar fırsatı buldular mı yakmışlardır, yıkmışlardır, değiştirmişlerdir; biz korumuşuzdur.

Avrupa'da neden Rönesans oldu? Avrupa'da neden Rönesans oldu?

Bir tek sebebi var! Bir tek sebebi var!

''Coğrafi keşifler mi?''''Coğrafi keşifler mi?'' Coğrafi keşifler niye oldu?Coğrafi keşifler niye oldu? Coğrafi keşifleri de müslümanlardan öğrendiler.Coğrafi keşifleri de müslümanlardan öğrendiler. Müslüman coğrafyacılar ''dünya yuvarlak'' diyorlardı,Müslüman coğrafyacılar ''dünya yuvarlak'' diyorlardı, ''bu tarafa gidildiği zaman şu taraf bulunur'' diyorlardı. ''bu tarafa gidildiği zaman şu taraf bulunur'' diyorlardı. Hatta [Muhammed] Hamidullah Bey'in yazdığı makaleye göreHatta [Muhammed] Hamidullah Bey'in yazdığı makaleye göre Kristof Colomb'dan çok önce Amerika'ya gitmiş müslüman seyyahlar var. Kristof Colomb'dan çok önce Amerika'ya gitmiş müslüman seyyahlar var. Hatta bazı ilim adamları; ''Kristof Colomb oraya gittiği zaman Hatta bazı ilim adamları; ''Kristof Colomb oraya gittiği zaman İslâm kültürü almış bazı kimselerle karşılaştı.'' diyorlar. İslâm kültürü almış bazı kimselerle karşılaştı.'' diyorlar. Her şeyi müslümanlardan öğrendiler. Her şeyi müslümanlardan öğrendiler.

Karanlık Orta Çağları müslümanların nuruyla aydınlandı.Karanlık Orta Çağları müslümanların nuruyla aydınlandı. Yalnız bu aydınlığın markası ''Made in İslâm.'' İslâm'dan gelmedir ama damgası vurulmadı.Yalnız bu aydınlığın markası ''Made in İslâm.'' İslâm'dan gelmedir ama damgası vurulmadı. Bizim millete de okutuluyor: ''Avrupa'da Rönesans oldu.'' Bizim millete de okutuluyor: ''Avrupa'da Rönesans oldu.'' Pattadak Merih'ten mi geldi bu, yoksa yerden mi bitti? Yanardağ gibi.Pattadak Merih'ten mi geldi bu, yoksa yerden mi bitti? Yanardağ gibi. Denizin ortasında yanardağ bir patlıyor bakıyorsun yeni bir ada meydana gelmiş.Denizin ortasında yanardağ bir patlıyor bakıyorsun yeni bir ada meydana gelmiş. ''A! İşte Rönesans, işte Reform!'' Sosyal hadiseler öyle olur mu? ''A! İşte Rönesans, işte Reform!'' Sosyal hadiseler öyle olur mu? Sosyal hadiseler birbiriyle ilişkili olur. Sosyal hadiseler birbiriyle ilişkili olur.

Müslümanlarla bir arada yaşayan hıristiyan ülkelerinde;Müslümanlarla bir arada yaşayan hıristiyan ülkelerinde; ''Allah üç tane olmaz, Allah birdir.'' diye mezhepler meydana geldi. ''Allah üç tane olmaz, Allah birdir.'' diye mezhepler meydana geldi.

Nereden meydana geliyor? Nereden meydana geliyor?

Müslüman tenkit ediyor, gülüyor.Müslüman tenkit ediyor, gülüyor. Teslis olur mu, üçleme olur mu, Allah'ın oğlu olur mu?Teslis olur mu, üçleme olur mu, Allah'ın oğlu olur mu? Allah'ın karısı olur mu; evlenecek senin gibi, ondan sonra zifaf.Allah'ın karısı olur mu; evlenecek senin gibi, ondan sonra zifaf. -Allah saklasın! Allah etmesin!--Allah saklasın! Allah etmesin!- Ondan sonra çocuğu doğacak, böyle saçma şey olur mu?'' diyor. Ondan sonra çocuğu doğacak, böyle saçma şey olur mu?'' diyor. Onlar da düşünüyorlar, taşınıyorlar.Onlar da düşünüyorlar, taşınıyorlar. ''Ya hakikaten bizim yaptığımız akla, mantığa sığar bir şey değil. ''Ya hakikaten bizim yaptığımız akla, mantığa sığar bir şey değil. Olsa olsa Allah birdir.'' diyorlar.Olsa olsa Allah birdir.'' diyorlar. Müslümanlara komşu olan eyaletlerde, vilayetlerde bakıyorsunuzMüslümanlara komşu olan eyaletlerde, vilayetlerde bakıyorsunuz Uniteryanizm (Unitarianism) diye Allah'ın birliğini ifade eden bir hıristiyanlık mezhebi çıkıyor. Uniteryanizm (Unitarianism) diye Allah'ın birliğini ifade eden bir hıristiyanlık mezhebi çıkıyor.

Nereden çıktı? Nereden çıktı?

Müslüman tenkit etti de ondan! Müslüman tenkit etti de ondan!

Luther çıkmış, papaya çatmış. Niye çatıyor? Luther çıkmış, papaya çatmış. Niye çatıyor?

Müslümanları dinledi de ondan!Müslümanları dinledi de ondan! Bizim mahdumun Amerika'dan getirdiği kitaplara bakıyorum, Bizim mahdumun Amerika'dan getirdiği kitaplara bakıyorum, Luther için; ''Papaz mı yoksa papaz kılığında şeytan mı?'' diyor. Luther için; ''Papaz mı yoksa papaz kılığında şeytan mı?'' diyor.

Tarih kitabında onunla ilgili bir bahis var, bir başlık atmış;Tarih kitabında onunla ilgili bir bahis var, bir başlık atmış; ''Şeytan mı?'' diyor, Luther'in sözlerini hâlâ hazmedemiyor. ''Şeytan mı?'' diyor, Luther'in sözlerini hâlâ hazmedemiyor. Çünkü o, dinde yeni bir reform yapmış. Çünkü o, dinde yeni bir reform yapmış.

Neden yapmış? Neden yapmış?

Ötekilerin söyledikleri sözlerin, akîdelerin, yaşayış tarzının yanlışlığını görmüş, tenkit etmiş.Ötekilerin söyledikleri sözlerin, akîdelerin, yaşayış tarzının yanlışlığını görmüş, tenkit etmiş. İslâm'ın tesiri ile olmuş.İslâm'ın tesiri ile olmuş. Onun için Allahu Teâlâ hazretleri dinimizin kadrini, kıymetini bilmeyi nasip eylesin. Onun için Allahu Teâlâ hazretleri dinimizin kadrini, kıymetini bilmeyi nasip eylesin.

Bizim dinimiz temizlik dini.Bizim dinimiz temizlik dini. Tertemiz, pırıl pırıl.Tertemiz, pırıl pırıl. Avrupa'ya temizliği biz öğrettik.Avrupa'ya temizliği biz öğrettik. Avrupa bugün, her gün duş alıyorsa bizden öğrenmiştir. Avrupa bugün, her gün duş alıyorsa bizden öğrenmiştir. Çünkü onaltıncı, onyedinci yüzyıldaki metinlerinde bizimle alay ediyorlar:Çünkü onaltıncı, onyedinci yüzyıldaki metinlerinde bizimle alay ediyorlar: ''Bu adamlar ne böyle? Balık gibi boyuna suda; her gün her gün yıkanıyorlar.'' diyorlar. ''Bu adamlar ne böyle? Balık gibi boyuna suda; her gün her gün yıkanıyorlar.'' diyorlar. Ama yirminci yüzyılda kendileri aynı çizgiye gelmişler. Ama yirminci yüzyılda kendileri aynı çizgiye gelmişler. Nihayet! Nihayet o çizgiye gelebilmişler.Nihayet! Nihayet o çizgiye gelebilmişler. Tesir bizdendir ama altına imza atmıyorlar; bu işin nereden geldiğini, kaynağını söylemiyorlar. Tesir bizdendir ama altına imza atmıyorlar; bu işin nereden geldiğini, kaynağını söylemiyorlar.

''Descartes şöyle demiş, Pascal böyle demiş, şu filozof şöyle demiş.'' ''Descartes şöyle demiş, Pascal böyle demiş, şu filozof şöyle demiş.''

Alıntı nereden; bunu söylemiyorlar.Alıntı nereden; bunu söylemiyorlar. Hayvan gibi kulaklarını dikip çalının arkasına pusuyorlar, her şeyi bizden alıyorlar.Hayvan gibi kulaklarını dikip çalının arkasına pusuyorlar, her şeyi bizden alıyorlar. Söylemiyorlar ama biz biliyoruz.Söylemiyorlar ama biz biliyoruz. İmam Gazzâlî'yi, İbn Rüşd'ü okumuş, İspanya medreselerinde eğitim görmüş.İmam Gazzâlî'yi, İbn Rüşd'ü okumuş, İspanya medreselerinde eğitim görmüş. Geçenlerde Amerika'da basılmış bir İslâm haritasına şöyle bir baktım. Geçenlerde Amerika'da basılmış bir İslâm haritasına şöyle bir baktım. Malta adası müslüman, Sicilya adası müslüman, Sardunya adası müslüman.Malta adası müslüman, Sicilya adası müslüman, Sardunya adası müslüman. Çizgi oralardan geçiyor; kaybetmişiz. Çizgi oralardan geçiyor; kaybetmişiz. İspanya müslüman, Balkanlar müslüman; kaybetmişiz. İspanya müslüman, Balkanlar müslüman; kaybetmişiz. Hep geriliyoruz; o sınırlar boyuna geriye geliyor. Hep geriliyoruz; o sınırlar boyuna geriye geliyor.

Neden? Neden?

Çünkü asra intibak edemedik, çalışmadık, birbirimizden haberdar olamadık, destekleyemedik,Çünkü asra intibak edemedik, çalışmadık, birbirimizden haberdar olamadık, destekleyemedik, Allah'ın istediği şekilde kullar olamadık; onun için. Allah'ın istediği şekilde kullar olamadık; onun için. Üstünlük bizde, bilgi bizde, temizlik bizde, görgü bizde, insaf bizde, merhamet bizde,Üstünlük bizde, bilgi bizde, temizlik bizde, görgü bizde, insaf bizde, merhamet bizde, insanlık bizde, fazilet bizde, yine de -ol mâhîler ki derya içredir deryayı bilmezler- insanlık bizde, fazilet bizde, yine de -ol mâhîler ki derya içredir deryayı bilmezler- denizin içinde balık gibi yüzüyoruz da nimetlerden haberimiz yok. denizin içinde balık gibi yüzüyoruz da nimetlerden haberimiz yok. Denizde olduğumuzun, nimetler içinde yüzdüğümüzün farkında değiliz. Denizde olduğumuzun, nimetler içinde yüzdüğümüzün farkında değiliz.

İnsan onlarla kendisini mukayese ettiği zaman bizim bu temizliğimizi,İnsan onlarla kendisini mukayese ettiği zaman bizim bu temizliğimizi, temizliğin ne demek olduğunu, ne kadar güzel bir şey olduğunu anlar. temizliğin ne demek olduğunu, ne kadar güzel bir şey olduğunu anlar. Biz bedenimizin her noktasına bir ibadet titizliği ile dikkat ederiz. Tırnaklarımızı keseriz.Biz bedenimizin her noktasına bir ibadet titizliği ile dikkat ederiz. Tırnaklarımızı keseriz. Benim tırnağım bir milim uzasa o gün huzurum kaçar.Benim tırnağım bir milim uzasa o gün huzurum kaçar. Biraz uzadığı zaman mutlaka onu keseceğim.Biraz uzadığı zaman mutlaka onu keseceğim. Adam tırnağını uzatıyor; bu taraftan öbür tarafı görünüyor.Adam tırnağını uzatıyor; bu taraftan öbür tarafı görünüyor. Bu tırnakla nasıl yemek yersin, nasıl tutarsın, nasıl tokalaşırsın?Bu tırnakla nasıl yemek yersin, nasıl tutarsın, nasıl tokalaşırsın? Kedi gibi karşı tarafın derisini yırtmaz mısın? Kedi gibi karşı tarafın derisini yırtmaz mısın?

Ne biçim şey! Öyle uzun tırnaklarla dolaşıyor.Ne biçim şey! Öyle uzun tırnaklarla dolaşıyor. Koltuk altında mısır püskülü gibi kıllar sarkıyor, aşağı taraf da öyle.Koltuk altında mısır püskülü gibi kıllar sarkıyor, aşağı taraf da öyle. el-Hamdü li'l-lâhi alâ ni'meti'l-İslâm. el-Hamdü li'l-lâhi alâ ni'meti'l-İslâm. Biz temizliğe dikkat ederiz.Biz temizliğe dikkat ederiz. Allahu Teâlâ hazretleri hoşnut ve razı olur; ondan sonra içimizi de temizler.Allahu Teâlâ hazretleri hoşnut ve razı olur; ondan sonra içimizi de temizler. Çünkü her lütuf O'ndandır. İç temizliği de O'ndan oluyor.Çünkü her lütuf O'ndandır. İç temizliği de O'ndan oluyor. İnşaallah bundan sonra temizliğe daha büyük bir şevk ile dikkat edelim. İnşaallah bundan sonra temizliğe daha büyük bir şevk ile dikkat edelim.

Tûbâ li'l-muhlisîn. Ülâike mesâbîhu'l-hüdâ tencelî anhüm küllü fitnetin zalmâ'. Tûbâ li'l-muhlisîn. Ülâike mesâbîhu'l-hüdâ tencelî anhüm küllü fitnetin zalmâ'.

Selman radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte şöyle buyuruyor: Selman radıyallahu anh'ten rivayet edildiğine göre Peygamber Efendimiz bu hadîs-i şerîfte şöyle buyuruyor:

Tûbâ li'l-muhlisîn. ''Ne mutlu ihlâslı olanlara!'' Tûbâ li'l-muhlisîn. ''Ne mutlu ihlâslı olanlara!''

Peygamber Efendimiz; ''Kalbi sâfî temiz, niyeti hoş dürüst, halis muhlis olanlara ne mutlu!'' diyor.Peygamber Efendimiz; ''Kalbi sâfî temiz, niyeti hoş dürüst, halis muhlis olanlara ne mutlu!'' diyor. İşte bu ihlâslılık fevkalade önemli, kıymetli bir haldir.İşte bu ihlâslılık fevkalade önemli, kıymetli bir haldir. İnsanın yaptığı her şeyi sadece Allah rızası için yapması;İnsanın yaptığı her şeyi sadece Allah rızası için yapması; bir art niyeti, ince hesabı, herkesten sakladığı bir düşüncesi olmaması. bir art niyeti, ince hesabı, herkesten sakladığı bir düşüncesi olmaması. Yaptığı şeye bozuk, fasit bir başka niyet, dünya menfaati karıştırmaması; ihlâs budur. Yaptığı şeye bozuk, fasit bir başka niyet, dünya menfaati karıştırmaması; ihlâs budur. Bazı has kullar, Allah'ın bazı sevgili kulları her işi Allah rızası için yapabiliyor.Bazı has kullar, Allah'ın bazı sevgili kulları her işi Allah rızası için yapabiliyor. O seviyeye gelmiş.O seviyeye gelmiş. Peygamber Efendimiz onlar için diyor ki; ''Ne mutlu o ihlâslı kimselere.Peygamber Efendimiz onlar için diyor ki; ''Ne mutlu o ihlâslı kimselere. Ne mutlu o halis, muhlis kullara ki onlar hidayet fenerleridir.Ne mutlu o halis, muhlis kullara ki onlar hidayet fenerleridir. Hidayet projektörleridir, hidayet kandilleridir.'' Hidayet projektörleridir, hidayet kandilleridir.''

Kandillerin, fenerlerin, projektörlerin çevreyi aydınlattığı gibi onlar da dünya üzerinde cemiyetleri aydınlatırlar.Kandillerin, fenerlerin, projektörlerin çevreyi aydınlattığı gibi onlar da dünya üzerinde cemiyetleri aydınlatırlar. Çevreyi aydınlatırlar; tencelî anhüm küllü fitnetin zalmâ'.Çevreyi aydınlatırlar; tencelî anhüm küllü fitnetin zalmâ'. ''Kapkaranlık fitneler onlar sayesinde aydınlanır, açılır.''''Kapkaranlık fitneler onlar sayesinde aydınlanır, açılır.'' İhlâslıdır, dobra dobra söyler, hakkı söyler. İhlâslıdır, dobra dobra söyler, hakkı söyler. Herkes baskı altında, kırbaç altında doğru söylemekten korktuğu, sustuğu zaman; o ihlâslı çıkar, hak sözü söyler.Herkes baskı altında, kırbaç altında doğru söylemekten korktuğu, sustuğu zaman; o ihlâslı çıkar, hak sözü söyler. ''Bu gerçek böyledir.'' der ve insanlar o gerçekleri bilir. ''Bu gerçek böyledir.'' der ve insanlar o gerçekleri bilir. O karanlık dağılır, ortalık aydınlanır. O karanlık dağılır, ortalık aydınlanır.

Mesela Antakya şehrinde o ahali ve o kral bâtıl bir şeye tapıyorlar.Mesela Antakya şehrinde o ahali ve o kral bâtıl bir şeye tapıyorlar. Güneşe, yıldızlara tapıyorlar. Ogüs mâbedi var, vesaire.Güneşe, yıldızlara tapıyorlar. Ogüs mâbedi var, vesaire. Mü'minler onlara gittikleri, Allah'ın dinini tebliğ ettikleri zaman kötü olmuşlar. Mü'minler onlara gittikleri, Allah'ın dinini tebliğ ettikleri zaman kötü olmuşlar. Ölüm noktasına gelmişler.Ölüm noktasına gelmişler. Ama Habîbü'n-Neccâr koşup geliyor; onların tam asılacağı yerde kavmine nasihat ediyor, diyor ki; Ama Habîbü'n-Neccâr koşup geliyor; onların tam asılacağı yerde kavmine nasihat ediyor, diyor ki;

''Siz haksızsınız, bunlar haklı.''Siz haksızsınız, bunlar haklı. Allah'ın varlığına birliğine inanmak gerekiyor, sizin yaptığınız şey doğru değildir.Allah'ın varlığına birliğine inanmak gerekiyor, sizin yaptığınız şey doğru değildir. Allah, sizin bu yaptığınız zulümden dolayı bir ceza indirecek olsa nereye kaçacaksınız?Allah, sizin bu yaptığınız zulümden dolayı bir ceza indirecek olsa nereye kaçacaksınız? Siz ne yaparsanız yapın, ben size doğruyu işlemenizi tavsiye ederim ama Siz ne yaparsanız yapın, ben size doğruyu işlemenizi tavsiye ederim ama bilin ki ben bunlarla beraberim, bunların yaptığı doğrudur.'' bilin ki ben bunlarla beraberim, bunların yaptığı doğrudur.''

Neden? Neden?

Çünkü ihlâslı! Yaşamak, ölmek gibi bir hesabı yok; ''Kral beğensin, ahali beğensin, alkışlasın.''Çünkü ihlâslı! Yaşamak, ölmek gibi bir hesabı yok; ''Kral beğensin, ahali beğensin, alkışlasın.'' Ahalinin ekseriyetinin reyini, teveccühünü kazanayım.'' demiyor.Ahalinin ekseriyetinin reyini, teveccühünü kazanayım.'' demiyor. Allah için doğru bildiği şeyi söylüyor. Allah için doğru bildiği şeyi söylüyor. Yâsîn suresinin ikinci sayfasındaki kıssa. Yâsîn suresinin ikinci sayfasındaki kıssa.

İşte ihlâslı insanlar böyledir. Onların bulunduğu yerde karanlık aydınlanır.İşte ihlâslı insanlar böyledir. Onların bulunduğu yerde karanlık aydınlanır. Fitne olmaz, fitne açılır. Haksızlık olmaz, haksızlık yok olur. Fitne olmaz, fitne açılır. Haksızlık olmaz, haksızlık yok olur. Çünkü onlar karşısına çıkarlar, İbrahim aleyhisselam gibi.Çünkü onlar karşısına çıkarlar, İbrahim aleyhisselam gibi. Muhlis insanlar; ''Puta tapılmaz; aya, güneşe tapılmaz.'' derler, putları kırarlar, yanlışların karşısına çıkarlar.Muhlis insanlar; ''Puta tapılmaz; aya, güneşe tapılmaz.'' derler, putları kırarlar, yanlışların karşısına çıkarlar. Amcası veya babası da olsa karşısına çıkıyor; ''Niye bunlara tapıyorsunuz?'' diye söyleyebiliyor. Amcası veya babası da olsa karşısına çıkıyor; ''Niye bunlara tapıyorsunuz?'' diye söyleyebiliyor. En yakını bile olsa yanlış bir iş yapan kimsenin karşısına çıkabiliyor.En yakını bile olsa yanlış bir iş yapan kimsenin karşısına çıkabiliyor. Peygamber Efendimiz, işte onları medhediyor; ''Ne mutlu onlara.'' diyor. Peygamber Efendimiz, işte onları medhediyor; ''Ne mutlu onlara.'' diyor. Tûbâ ''ne mutlu'' demek. Tûbâ ''ne mutlu'' demek. Kelime yapısı olarak, Tayyib, hoş kelimesiyle ilgili bir kelime.Kelime yapısı olarak, Tayyib, hoş kelimesiyle ilgili bir kelime. Fu'lâ vezninde ism-i tafdîlin müennesi olmuş oluyor.Fu'lâ vezninde ism-i tafdîlin müennesi olmuş oluyor. Atyeb ''ne güzel, ne hoş'' demek.Atyeb ''ne güzel, ne hoş'' demek. Tûbâ da müennes sîgasıyla, ''ne hoş'' demek.Tûbâ da müennes sîgasıyla, ''ne hoş'' demek. ''O kullara ne mutlu, ne hoş mükâfatlar vardır.'' demek oluyor.''O kullara ne mutlu, ne hoş mükâfatlar vardır.'' demek oluyor. Allah hepimizi kalbi sâfî, ihlâslı, sırf kendisine ibadet eden, Allah hepimizi kalbi sâfî, ihlâslı, sırf kendisine ibadet eden, her yaptığı şeyi sırf O'nun rızası için yapan kimselerden eylesin. her yaptığı şeyi sırf O'nun rızası için yapan kimselerden eylesin.

Bir misal de evliyâullahtan vereyim:Bir misal de evliyâullahtan vereyim: Birisi evliyâullahtan bir kimseye para vermeye kalkıyor. Birisi evliyâullahtan bir kimseye para vermeye kalkıyor. O parayı uzattığı zaman önce bir tereddüt ediyor, sonra uzanıp alıyor. O parayı uzattığı zaman önce bir tereddüt ediyor, sonra uzanıp alıyor. Onu tanıyan bir kimse diyor ki; Onu tanıyan bir kimse diyor ki;

''Efendim, sizin paraya ihtiyacınız yok. Zaten başka zaman da almazdınız.''Efendim, sizin paraya ihtiyacınız yok. Zaten başka zaman da almazdınız. Herkese de hayır yapıp duruyorsunuz. Herkese de hayır yapıp duruyorsunuz. Önce bir tereddüt geçirdiniz, sonra niye aldınız?Önce bir tereddüt geçirdiniz, sonra niye aldınız? O sizi dilenci sandı, fakir sandı verdi.'' Diyor ki; O sizi dilenci sandı, fakir sandı verdi.'' Diyor ki;

''Reddetmekte izzet-i nefsim kabaracaktı, kabul etmekte de horluk ve zelillik vardı.''Reddetmekte izzet-i nefsim kabaracaktı, kabul etmekte de horluk ve zelillik vardı. Nefsim hor, zelil olsun diye aldım. Nefsimin izzetine zilleti tercih ettim.'' Nefsim hor, zelil olsun diye aldım. Nefsimin izzetine zilleti tercih ettim.''

Tabi o aldığını da yine hayra sarf edecek, kendisi kullanmayacak. Tabi o aldığını da yine hayra sarf edecek, kendisi kullanmayacak.

Bir genç, alimlerden bir zâta; Bir genç, alimlerden bir zâta;

''Hocam, bana şu kadar miras kaldı.''Hocam, bana şu kadar miras kaldı. Al bunları hayra sarf et.'' diyor, bir miktar altın veya para veriyor. O da vaazında; Al bunları hayra sarf et.'' diyor, bir miktar altın veya para veriyor. O da vaazında;

''Allah razı olsun içinizdeki gençlerden filanca şu kadar yüklü bir parayı getirdi, hayra sarf edilsin diye bana verdi.'' Diyor ''Allah razı olsun içinizdeki gençlerden filanca şu kadar yüklü bir parayı getirdi, hayra sarf edilsin diye bana verdi.'' Diyor

Böyle deyince o genç kalkıyor; Böyle deyince o genç kalkıyor;

''Hocam, özür dilerim.''Hocam, özür dilerim. Ben onu size vermiştim ama anam bu işe darıldı, razı olmadı, onu bana geri verin.'' diyor. Ben onu size vermiştim ama anam bu işe darıldı, razı olmadı, onu bana geri verin.'' diyor.

''Peki.'' diyor o da, altın kesesini tekrar iade ediyor. ''Peki.'' diyor o da, altın kesesini tekrar iade ediyor.

Herkes dışarı çıktıktan sonra o genç tekrar geliyor; Herkes dışarı çıktıktan sonra o genç tekrar geliyor;

''Hocam, şu parayı al. Beni halka meşhur etme!''Hocam, şu parayı al. Beni halka meşhur etme! Yaptığım hayrı kimse bilmesin. Ben Allah rızası için yapıyorum.'' diyor. Yaptığım hayrı kimse bilmesin. Ben Allah rızası için yapıyorum.'' diyor.

İşte ihlâs dediğimiz şey bu. İşte ihlâs dediğimiz şey bu.

Allah cümlemizi halis, muhlis kullardan eylesin. Allah cümlemizi halis, muhlis kullardan eylesin.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2