Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Derviş Üç Çeşittir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Recep 1421 / 27.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şeytanın Şerrinden Korunan Üç İnsan, Dervişlikte Üç Farklı Tutum, Üç İnsan Vardır Ki Duası Reddolunmaz, Üç Söz Vardır Ki Bu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Derviş Üç Çeşittir

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Recep 1421 / 27.10.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Şeytanın Şerrinden Korunan Üç İnsan, Dervişlikte Üç Farklı Tutum, Üç İnsan Vardır Ki Duası Reddolunmaz, Üç Söz Vardır Ki Bu | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillâhimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin, hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh. el-Hamdü lillâhi rabbi'l-âlemin, hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh. Kemâ yenbeğî li celâli vechihî ve lî azîmi sultânih. Kemâ yenbeğî li celâli vechihî ve lî azîmi sultânih. Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî Ve's-salâtü ve's-selâmü alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebiahû bi-ihsânin ecmâin. ve men tebiahû bi-ihsânin ecmâin.

Emma ba'd. Fe-kâle Resûlullahü sallallahu aleyhi ve sellem: Emma ba'd.

Fe-kâle Resûlullahü sallallahu aleyhi ve sellem:

Selâsetün ma'sûmûne min şerri iblîse ve cünûdihî.Selâsetün ma'sûmûne min şerri iblîse ve cünûdihî. ez-Zâkirûna'llâhe kesîren bi'l-leyli ve'n-nehâr.ez-Zâkirûna'llâhe kesîren bi'l-leyli ve'n-nehâr. Ve'l-müstağfirûne bi'l-eshâr. Ve'l-bâkûne min haşyeti'llâh. Ve'l-müstağfirûne bi'l-eshâr. Ve'l-bâkûne min haşyeti'llâh.

Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ'dan, Abdullah b. Abbas radıyallahu anhümâ'dan, Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şöyle söylediği nakil buyurulmuş: Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz'in şöyle söylediği nakil buyurulmuş:

Selâsetün. "Üç cins insan vardır ki." Ma'sûmûne min şerri iblîse ve cünûdihî. Selâsetün. "Üç cins insan vardır ki." Ma'sûmûne min şerri iblîse ve cünûdihî. "İblis'in ve ona tâbi olan şeytanın ordusunun şerrinden korunmuşlardır." "İblis'in ve ona tâbi olan şeytanın ordusunun şerrinden korunmuşlardır."

Şeytan ve ordusu bu üç insana zarar veremez; çünkü Allah koruyor. Şeytan ve ordusu bu üç insana zarar veremez; çünkü Allah koruyor. Allah korudu mu ne haddine, ne hakla, nasıl zarar verebilir! Veremez. Allah korudu mu ne haddine, ne hakla, nasıl zarar verebilir! Veremez. Şeytandan ve şeytanın bütün yardımcıları, avâneleri, ordusu, hepsinden,Şeytandan ve şeytanın bütün yardımcıları, avâneleri, ordusu, hepsinden, hepsinin şerrinden emniyette olur. hepsinin şerrinden emniyette olur.

Bir; e'z-Zakirûna'llâhe kesîren bi'l-leyli ve'n-nehâr.Bir; e'z-Zakirûna'llâhe kesîren bi'l-leyli ve'n-nehâr. "Gece gündüz Cenâb-ı Hakk'ı çok zikredenler" şeytanın şerrinden "Gece gündüz Cenâb-ı Hakk'ı çok zikredenler" şeytanın şerrinden ve ordusunun şerrinden korunurlar. ve ordusunun şerrinden korunurlar.

Onun için bizim yolumuz en doğru yoldur. Buralardan da görülüyor ki en garantili yoldur, Onun için bizim yolumuz en doğru yoldur. Buralardan da görülüyor ki en garantili yoldur, en teminatlı yoldur, en sağlam yoldur. en teminatlı yoldur, en sağlam yoldur. Şeytanın zarar veremeyeceği bir yoldayız. Tabi yaparsak. Yapmaya bağlı! Şeytanın zarar veremeyeceği bir yoldayız. Tabi yaparsak. Yapmaya bağlı!

[Mehmed Zahid Kotku] Hocamız rahmetullahi aleyh hakkında bizim yaşlı başlı ihvan konuşmuşlardı: [Mehmed Zahid Kotku] Hocamız rahmetullahi aleyh hakkında bizim yaşlı başlı ihvan konuşmuşlardı:

"Bunca zamandır ihvanlık yapıyoruz, bir terakki edemedik" filan diyorlardı. "Bunca zamandır ihvanlık yapıyoruz, bir terakki edemedik" filan diyorlardı. Ben de eve gelince Hocamız rahmetullahi aleyh'e böyle diyorlar dedim. Ben de eve gelince Hocamız rahmetullahi aleyh'e böyle diyorlar dedim.

"Ne yapayım evladım? Verdiğimiz vazifeleri yapmıyorlar ki, tespihleri çekmiyorlar ki!" "Ne yapayım evladım? Verdiğimiz vazifeleri yapmıyorlar ki, tespihleri çekmiyorlar ki!"

Dervişlik tam yapılırsa insan tam derviş olur, tam müslüman olur,Dervişlik tam yapılırsa insan tam derviş olur, tam müslüman olur, tam korunur, tam lütfa erer. tam korunur, tam lütfa erer.

Ama yapılmazsa... Yapmayan kendisi yapmadı. Kimi kimden şikâyet edecek, Ama yapılmazsa...

Yapmayan kendisi yapmadı. Kimi kimden şikâyet edecek,
kabahat kendisinin olmuş oluyor. kabahat kendisinin olmuş oluyor.

Allah'ı çok zikredeceğiz. ez-Zâkirûna'llâhe kesîren. "Allah'ı çok zikrederler." Allah'ı çok zikredeceğiz.

ez-Zâkirûna'llâhe kesîren. "Allah'ı çok zikrederler."
Bi'l-leyli ve'n-nehâr "Gece gündüz." Bi'l-leyli ve'n-nehâr "Gece gündüz."

Bu çok zikretmek oturup; "Hocam bana bin adet zikir verdi, çekeyim. Bu çok zikretmek oturup; "Hocam bana bin adet zikir verdi, çekeyim. Yüz tesbih, yüz estağfirullah, yüz lâ ilâhe illallah, yüz salât ü selâm, Yüz tesbih, yüz estağfirullah, yüz lâ ilâhe illallah, yüz salât ü selâm, yüz kulhüvallah çekeyim." demek değil. yüz kulhüvallah çekeyim." demek değil.

Tabi bunlar da çok az değil ama "gece gündüz" demesinden Tabi bunlar da çok az değil ama "gece gündüz" demesinden Peygamber Efendimiz'in daha çok istediğini seziyoruz. Peygamber Efendimiz'in daha çok istediğini seziyoruz.

Onun için çalışırken, yürürken, gezerken, çarşıda, pazarda, evde, Onun için çalışırken, yürürken, gezerken, çarşıda, pazarda, evde, yatarken insan kendisini çok zikre alıştırmalı. yatarken insan kendisini çok zikre alıştırmalı.

O çok zikre alıştırmak nasıl olacak? Kalbini zikre alıştıracak. O çok zikre alıştırmak nasıl olacak?

Kalbini zikre alıştıracak.
Kalbi; "Allah, Allah, Allah, Allah" diyecek. O zaman çok zikirde bulunmuş olur. Kalbi; "Allah, Allah, Allah, Allah" diyecek. O zaman çok zikirde bulunmuş olur. Zikrullah insanı kale gibi korur, Cenâb-ı Hak zikredeni korur. Zikrullah insanı kale gibi korur, Cenâb-ı Hak zikredeni korur.

Hatta bakın, Yunus aleyhisselam' gemiden attılar da balık yutmadı mı? Hatta bakın, Yunus aleyhisselam' gemiden attılar da balık yutmadı mı?

Yuttu, balık yedi. Ölmesi lazım değil miydi? Yuttu, balık yedi.

Ölmesi lazım değil miydi?

"Sen uğursuzsun galiba" diye tahminen, "Kura onun üzerine geldi." diye, "Sen uğursuzsun galiba" diye tahminen, "Kura onun üzerine geldi." diye, gemidekiler onu denize attılar.gemidekiler onu denize attılar. Balık da onu yuttu. Bizim mantığımıza göre balığın karnına giden havasız kalır,Balık da onu yuttu. Bizim mantığımıza göre balığın karnına giden havasız kalır, balık da zaten denizin içinde.balık da zaten denizin içinde. Karnından çıksa ölmesi lazım. Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki; Karnından çıksa ölmesi lazım.

Kur'ân-ı Kerîm'de Allahu Teâlâ hazretleri buyuruyor ki;

Allah'ı çok zikredenlerden olmasaydı balığın karnında ba'sü ba'de'l mevt'e kadar kalırdı. Allah'ı çok zikredenlerden olmasaydı balığın karnında ba'sü ba'de'l mevt'e kadar kalırdı. Zikr ü tesbih ettiğinden kurtuldu. Kurtaran Allah ama sebeb-i kurtuluşu zikr ü tesbih. Zikr ü tesbih ettiğinden kurtuldu. Kurtaran Allah ama sebeb-i kurtuluşu zikr ü tesbih.

İyi bir müslümanın zikr ü tesbihin çok faydası olduğunu anlaması lazım. İyi bir müslümanın zikr ü tesbihin çok faydası olduğunu anlaması lazım. İlmi yoksa bilenleri dinlemesi lazım, okuduğundan netice çıkarması lazım. İlmi yoksa bilenleri dinlemesi lazım, okuduğundan netice çıkarması lazım.

Şeytanın tesir edemediği insanlardan birisi dervişler.Şeytanın tesir edemediği insanlardan birisi dervişler. Ama hakiki derviş, devirmiş derviş değil. Derviş üç çeşittir. Ama hakiki derviş, devirmiş derviş değil.

Derviş üç çeşittir.

1. Tam mânasıyla bağlı olan. 2. Zâhirde bağlı olan ama aslında kendi keyfinde giden.1. Tam mânasıyla bağlı olan.

2. Zâhirde bağlı olan ama aslında kendi keyfinde giden.
Nefsi ne derse onu dinleyen. 3. Bir bahane bulup sırt çeviren. Nefsi ne derse onu dinleyen.

3. Bir bahane bulup sırt çeviren.

Birinciye mürîd-i mutlak derler. Tam derviş. İkinciye mürîd-i mecâzî derler, hakiki değil,Birinciye mürîd-i mutlak derler. Tam derviş. İkinciye mürîd-i mecâzî derler, hakiki değil, gerçek değil, sahtesi. Ben çarşıda bir arslan gördüm.gerçek değil, sahtesi.

Ben çarşıda bir arslan gördüm.
Çocuk üstüne çıkmış oynuyordu, tepiniyordu; arslan da bir şey yapmıyordu. Çocuk üstüne çıkmış oynuyordu, tepiniyordu; arslan da bir şey yapmıyordu.

Neden? Heykel de ondan, hakikisi değil, hakiki arslan değil. Neden?

Heykel de ondan, hakikisi değil, hakiki arslan değil.
Çocukların maskarası; çocuklar üstüne çıkıp tepiniyor, o hiç kıpırdamıyor. Çocukların maskarası; çocuklar üstüne çıkıp tepiniyor, o hiç kıpırdamıyor.

Neden? Hakiki değil, sahte, mecâzî. Üçüncüsü de dönek, mürted derler, mürid-i mürted.Neden?

Hakiki değil, sahte, mecâzî.

Üçüncüsü de dönek, mürted derler, mürid-i mürted.
Söz verir, sözünden döner. Tam olacak! Bir; ez-zâkirûna'llâhe kesîren bi'l-leyli ve'n-nehâr. Söz verir, sözünden döner. Tam olacak!

Bir; ez-zâkirûna'llâhe kesîren bi'l-leyli ve'n-nehâr.

İki; ve'l müstağfirûne bi'l-eshâr. İki; ve'l müstağfirûne bi'l-eshâr. Seher vakitlerinde "affet beni yâ Rabbi! estağfirullah el-azîm" diye tevbe ve istiğfar edenler. Seher vakitlerinde "affet beni yâ Rabbi! estağfirullah el-azîm" diye tevbe ve istiğfar edenler.

Seher vakti ne demektir? Seher vakti deyince hangi vakti anlıyorsunuz? Seher vakti ne demektir? Seher vakti deyince hangi vakti anlıyorsunuz?

Seher vakti imsaktan önceki vakittir. Seher vakti imsaktan önceki vakittir. Oruçlunun sahura kalktığı, yemek yemeye kalktığı zamandır. Oruçlunun sahura kalktığı, yemek yemeye kalktığı zamandır. Gecedir; oruca niyetlenen insan daha yemek yiyebilir, su içebilir. İşte seher vakti o zamanlardır.Gecedir; oruca niyetlenen insan daha yemek yiyebilir, su içebilir. İşte seher vakti o zamanlardır. Seher gecedir. Seher vakti, gecenin sabaha yakın son kısmıdır. Seher gecedir. Seher vakti, gecenin sabaha yakın son kısmıdır. Ona "seher" derler. Mü'min, akşam erken yatacak; Ona "seher" derler.

Mü'min, akşam erken yatacak;
geceleyin imsak kesilmeden, sabah namazı gelmeden daha önce kalkacak, abdest alacak,geceleyin imsak kesilmeden, sabah namazı gelmeden daha önce kalkacak, abdest alacak, teheccüd namazını kılacak.teheccüd namazını kılacak. Ondan sonra; "Benim kusurlarımı affet yâ Rabbi!" diye gözyaşı dökecek, tevbe ve istiğfar edecek. Ondan sonra; "Benim kusurlarımı affet yâ Rabbi!" diye gözyaşı dökecek, tevbe ve istiğfar edecek.

Ve'l-müstağfirûne bi'l-eshâr. "Seherlerde tevbe ve istiğfar eyleyen kimselere de Ve'l-müstağfirûne bi'l-eshâr. "Seherlerde tevbe ve istiğfar eyleyen kimselere de şeytan ve ordusu tesir edemez." şeytan ve ordusu tesir edemez."

Neden? Âşık-ı sâdıktır. Allah'ın çok sevdiği bir şeydir. Neden?

Âşık-ı sâdıktır. Allah'ın çok sevdiği bir şeydir.
Kur'ân-ı Kerîm'de geçiyor: Kur'ân-ı Kerîm'de geçiyor:

es-Sâbirîne ve's-sâdikîne ve'l-kânitîne ve'l-münfikîne ve'l-müstağfirîne bi'l-eshâr. es-Sâbirîne ve's-sâdikîne ve'l-kânitîne ve'l-münfikîne ve'l-müstağfirîne bi'l-eshâr.

Bunlar Allah'ın; "Cennete girsinler." diye mükâfâtlandırdığı insanların sayıldığı âyetler;Bunlar Allah'ın; "Cennete girsinler." diye mükâfâtlandırdığı insanların sayıldığı âyetler; cennete girecekler, cennetteki mükâfatları kazanacaklar. cennete girecekler, cennetteki mükâfatları kazanacaklar.

Demek ki teheccüde alışmalıyız. İsveçliler için teheccüde alışmak kolaydır, çünkü geceler uzun. Demek ki teheccüde alışmalıyız. İsveçliler için teheccüde alışmak kolaydır, çünkü geceler uzun. Beşi on geçe akşam oluyor. Beşi bilmem kaç geçe imsak kesiliyor; on iki saat. Beşi on geçe akşam oluyor. Beşi bilmem kaç geçe imsak kesiliyor; on iki saat.

Uyu uyu uyu. Bu kadar uyuyunca yatakta insanın sırtı acır be! Uyu uyu uyu. Bu kadar uyuyunca yatakta insanın sırtı acır be! Kalk biraz, abdest al, tesbih çek, Kur'ân-ı Kerîm oku, günahlarını düşün, tevbe ve istiğfar eyle. Kalk biraz, abdest al, tesbih çek, Kur'ân-ı Kerîm oku, günahlarını düşün, tevbe ve istiğfar eyle.

Üçüncüsü: Ve'l bâkûne min haşyeti'llâh. Vel bâkûne, kef ile. Üçüncüsü:

Ve'l bâkûne min haşyeti'llâh. Vel bâkûne, kef ile.

Ve'l bâkûne min haşyeti'llâh. "Allah korkusundan ağlayanlar." Ve'l bâkûne min haşyeti'llâh. "Allah korkusundan ağlayanlar."

Ne zaman olursa olsun, Allah korkusundan ağlıyor. Cuma namazında hutbeyi dinlerken ağlıyor; Ne zaman olursa olsun, Allah korkusundan ağlıyor. Cuma namazında hutbeyi dinlerken ağlıyor; yolda giderken bir şey görüyor, ağlıyor; kabrin yanından geçiyor, ağlıyor: yolda giderken bir şey görüyor, ağlıyor; kabrin yanından geçiyor, ağlıyor:

"Bunlar bir zamanlar ne saltanatlı adamlardı, ne ağalardı, ne zenginlerdi, ne pehlivanlardı! "Bunlar bir zamanlar ne saltanatlı adamlardı, ne ağalardı, ne zenginlerdi, ne pehlivanlardı! Şimdi şu kara toprağın altında, hey yalan dünya hey!" diyor, şıpır şıpır ağlıyor. Şimdi şu kara toprağın altında, hey yalan dünya hey!" diyor, şıpır şıpır ağlıyor.

Çocuğu kucağına alıyor, ağlıyor: "Bu çocuk doğdu ama bu dünyada neler görecek acaba yâ Rabbi!Çocuğu kucağına alıyor, ağlıyor:

"Bu çocuk doğdu ama bu dünyada neler görecek acaba yâ Rabbi!
Bunun bahtını güzel eyle." "Ya, amma da sulu gözlü adam!" Bunun bahtını güzel eyle."

"Ya, amma da sulu gözlü adam!"

"Sulu göz ama Allah'tan korktuğu için ağlıyor, korkaklığından ağlamıyor ki!" "Sulu göz ama Allah'tan korktuğu için ağlıyor, korkaklığından ağlamıyor ki!"

Hz. Ömer de ağlarmış. Hz. Ömer korkak bir insan mı? Hz. Ömer de ağlarmış.

Hz. Ömer korkak bir insan mı?

Pehlivan ama şuurlu; aklı var, fikri var. İnsanın aklı olsa, fikri olsa, düşüncesi olsa, Pehlivan ama şuurlu; aklı var, fikri var.

İnsanın aklı olsa, fikri olsa, düşüncesi olsa,
o zaman üzülecek çok şeyler var.o zaman üzülecek çok şeyler var. Şurada bizim boğazımızdan lokmanın geçmemesi lazım. Şurada bizim boğazımızdan lokmanın geçmemesi lazım. "Dört kişi daha hayatını kaybetti." diyor. "Dört kişi daha hayatını kaybetti." diyor. Cebinden mendil mi düşürmüş, mendil mi kaybetmiş;hayatı gitmiş! Cebinden mendil mi düşürmüş, mendil mi kaybetmiş;hayatı gitmiş!

"Yine olaylar oldu; dört kişi daha hayatını kaybetti." diyor. "Yine olaylar oldu; dört kişi daha hayatını kaybetti." diyor. Neredeyse; "Cennete uçtu." filan diyecek sanki. O kadar hafif bir şey gibi söylüyor. Neredeyse; "Cennete uçtu." filan diyecek sanki. O kadar hafif bir şey gibi söylüyor. Halbuki hayat bir gitti mi bir daha gelmiyor. Halbuki hayat bir gitti mi bir daha gelmiyor.

Evet, o ölenler cennete gidiyor belki mü'min olarak canı verenler cennete gidiyor da Evet, o ölenler cennete gidiyor belki mü'min olarak canı verenler cennete gidiyor da yalnız müslüman cephe telefat veriyor. yalnız müslüman cephe telefat veriyor.

Niye versin? Yaşasın da İslâm'a faydalı olsun. Niye versin?

Yaşasın da İslâm'a faydalı olsun.

Niye ölüyor? Niye Bosna'da bu kadar müslüman ölüyor? Niye ölüyor? Niye Bosna'da bu kadar müslüman ölüyor? Niye Çeçenistan'da o kadar müslüman ölüyor? Niye Filistin'de ölsün? Niye Çeçenistan'da o kadar müslüman ölüyor? Niye Filistin'de ölsün?

Ne münasebet! Kendi memleketleri. Ne münasebet! Kendi memleketleri. Kendi memleketlerine düşman gelmiş, tepeden tırnağa silahlanmış. Kendi memleketlerine düşman gelmiş, tepeden tırnağa silahlanmış. Köşede dördü beşi bir arada; el bombaları, tüfekler, uzun menzilli silahlar.Köşede dördü beşi bir arada; el bombaları, tüfekler, uzun menzilli silahlar. Atıyorlar; "Dört genç daha hayatını kaybetti." Atıyorlar; "Dört genç daha hayatını kaybetti."

Öyle hafif ifade kullanıyor ki.Öyle hafif ifade kullanıyor ki. İki kişi karakolda dövülmüş, linç edilmiş, atılmış.İki kişi karakolda dövülmüş, linç edilmiş, atılmış. Belki doğru, belki yalan; kocaman bir haber oluyor. Belki doğru, belki yalan; kocaman bir haber oluyor. Ama hayatını kaybeden kaybedene. Kaybetti; aradığını belki bulur.Ama hayatını kaybeden kaybedene. Kaybetti; aradığını belki bulur. Müracaat eder, gazeteye ilan verir; "Ben dört tane hayat kaybettim; Müracaat eder, gazeteye ilan verir; "Ben dört tane hayat kaybettim; bunları filanca adrese getirsin!" bunları filanca adrese getirsin!"

Hayat bir daha geri gelir mi? Gelmez. O çocuk gitti. Onun annesi babası... Hayat bir daha geri gelir mi?

Gelmez. O çocuk gitti. Onun annesi babası...

Sonra onlar ne yiyorlar ne içiyorlar? Niye bu hâle geldiler? Niye taş taşlıyorlar? Ne var?Sonra onlar ne yiyorlar ne içiyorlar? Niye bu hâle geldiler? Niye taş taşlıyorlar? Ne var? Üretimleri çok mu? Paraları gelirleri çok mu? Nasıl yaşıyorlar?Üretimleri çok mu? Paraları gelirleri çok mu? Nasıl yaşıyorlar? toprakları çok mümbit de yedikleri önünde yemedikleri artlarında mı? toprakları çok mümbit de yedikleri önünde yemedikleri artlarında mı?

Ağlanacak o kadar çok şey var ki! O kadar çok şey var ki! Ağlanacak o kadar çok şey var ki! O kadar çok şey var ki! Allah korkusundan ağlayana da şeytan ve ordusu tesir edemez. Allah korkusundan ağlayana da şeytan ve ordusu tesir edemez.

Ama bunlar olmadı mı; zikir olmadı mı, tevbe istiğfar olmadı mı, seherlerde uyanıp Ama bunlar olmadı mı; zikir olmadı mı, tevbe istiğfar olmadı mı, seherlerde uyanıp Allah'a yalvarmak olmadı mı, Allah korkusundan ağlamak olmadı mı... Allah'a yalvarmak olmadı mı, Allah korkusundan ağlamak olmadı mı... Bu usta şeytan ta hazreti Âdem atamızdan beri insanları kandıra kandıra kandıra,Bu usta şeytan ta hazreti Âdem atamızdan beri insanları kandıra kandıra kandıra, bunun neresinden yanaşılır, nasıl avlanır biliyor. bunun neresinden yanaşılır, nasıl avlanır biliyor.

Usta bir balıkçı balığı nasıl yakalıyor; suyun içinde, derinlerde olan hayvanı nasıl yakalıyor,Usta bir balıkçı balığı nasıl yakalıyor; suyun içinde, derinlerde olan hayvanı nasıl yakalıyor, bir çaresini buluyor.bir çaresini buluyor. Oltasına canlı balık takıyor, taktığı hayvan can acısından kıpır kıpır kıpırdanıyor, ötekisi de;Oltasına canlı balık takıyor, taktığı hayvan can acısından kıpır kıpır kıpırdanıyor, ötekisi de; "Onu yiyeceğim." diye atlıyor, yakalıyor."Onu yiyeceğim." diye atlıyor, yakalıyor. Ama onun onu sevdiğini biliyor, ölüsünü takmıyor, canlısını takıyor. Ama onun onu sevdiğini biliyor, ölüsünü takmıyor, canlısını takıyor. "Onun yanına kadar gitsin." diye kurşun da takıyor."Onun yanına kadar gitsin." diye kurşun da takıyor. Çektiği balığın büyük olacağını bildiğinden misina ile kalın şey yapıyor,Çektiği balığın büyük olacağını bildiğinden misina ile kalın şey yapıyor, her türlü tedbirini alıyor. her türlü tedbirini alıyor.

Balıkçı usta bir şekilde böyle balık tutmayı bilirse Balıkçı usta bir şekilde böyle balık tutmayı bilirse şeytan insanı kandırmayı çok daha usta bir şekilde biliyordur, burdan anla.şeytan insanı kandırmayı çok daha usta bir şekilde biliyordur, burdan anla. Çünkü ta ezelden beri insanları kandırmış durmuş. Seni de kandırır. Çünkü ta ezelden beri insanları kandırmış durmuş. Seni de kandırır.

Kanmamak için ne yapacaksın? Kanmamak için ne yapacaksın?

Allah'ı çok zikredeceksin. Dilin zikirli olacak, elin tesbihli olacak, Allah'ı çok zikredeceksin. Dilin zikirli olacak, elin tesbihli olacak, seher vakitlerinde teheccüde kalkacaksın, Allah'ı düşüneceksin, Allah'tan korkacaksın, seher vakitlerinde teheccüde kalkacaksın, Allah'ı düşüneceksin, Allah'tan korkacaksın, Allah'tan şaka olmadığını bileceksin, korkudan gözyaşı dökeceksin. Allah'tan şaka olmadığını bileceksin, korkudan gözyaşı dökeceksin.

Selâsetün lâ türeddü da'vetühüm: el-İmâmü'l-âdilü ve's-sâimü hiyne Selâsetün lâ türeddü da'vetühüm: el-İmâmü'l-âdilü ve's-sâimü hiyne yüftira ve da'vetü'l-mazlûmi yerfeuha'llâhu fevka'l-ğamâmiyüftira ve da'vetü'l-mazlûmi yerfeuha'llâhu fevka'l-ğamâmi ve yeftehu lehâ ebvâbe's-semâi ve yekûlü'r-rabbü tebâreke ve teâlâ:ve yeftehu lehâ ebvâbe's-semâi ve yekûlü'r-rabbü tebâreke ve teâlâ: Ve izzetî ve celâlî le ensuranneke velev ba'de hıyn. Ve izzetî ve celâlî le ensuranneke velev ba'de hıyn.

Bu hadîs-i şerîf sağlam kaynaklarda mevcut.Bu hadîs-i şerîf sağlam kaynaklarda mevcut. Tahâvî, Ahmed b.Hanbel, Tirmizî rahmetullahi aleyhim ecmaîn.Tahâvî, Ahmed b.Hanbel, Tirmizî rahmetullahi aleyhim ecmaîn. Tirmizî hasen hadis demiş, İbn Mâce, Beyhâkî, Ebû Hüreyre'den rivayet etmişler, Tirmizî hasen hadis demiş, İbn Mâce, Beyhâkî, Ebû Hüreyre'den rivayet etmişler, İbni Hibban da ufak bir rivayet farkıyla kaydetmiş. İbni Hibban da ufak bir rivayet farkıyla kaydetmiş.

Peygamber Efendimiz diyor ki; Selâsetün lâ türeddü da'vetühû. Peygamber Efendimiz diyor ki;

Selâsetün lâ türeddü da'vetühû.
"Üç insan vardır ki bunların duası reddolunmaz." Davet, "dua" mânasına. "Üç insan vardır ki bunların duası reddolunmaz."

Davet, "dua" mânasına.
Davet, Türkçede "çağırmak" mânasına: Davet, Türkçede "çağırmak" mânasına:

"Bizim toplantımız var, düğünümüz var, nişanımız var, sen de gel emi?" "Bizim toplantımız var, düğünümüz var, nişanımız var, sen de gel emi?"

"Çağırmak, davet etmek" diyoruz. Arapçada davet; "dua etmek" mânasına: "Çağırmak, davet etmek" diyoruz. Arapçada davet; "dua etmek" mânasına: "Yâ Rabbi! Senden şunu istiyorum." demek. Üç kişi var, onların duası reddolmaz. "Yâ Rabbi! Senden şunu istiyorum." demek.

Üç kişi var, onların duası reddolmaz.

Bir; el-imamü'l-âdil. "Adaletli hükümdar." Meşru bir şekilde başa seçilmiş, halife olmuş, Bir; el-imamü'l-âdil. "Adaletli hükümdar."

Meşru bir şekilde başa seçilmiş, halife olmuş,
emîrü'l-mü'minîn olmuş, adaletli.emîrü'l-mü'minîn olmuş, adaletli. Onun duası reddolunmaz. Dua etti mi duası tutar, beddua etti mi bedduası çarpar, yıkar. Onun duası reddolunmaz. Dua etti mi duası tutar, beddua etti mi bedduası çarpar, yıkar.

Neden? Adaletli hükümdar, Hz Ömer radıyallahu anh gibi. Bu bir. Neden?

Adaletli hükümdar, Hz Ömer radıyallahu anh gibi. Bu bir.

İkincisi; ve's-sâimü hiyne yuftira. "Oruçlu orucunu açtığı zaman." İkincisi; ve's-sâimü hiyne yuftira. "Oruçlu orucunu açtığı zaman."

Onun da duası reddolunmaz. Çünkü gündüz oruç tuttu mübarek, akşam oldu,Onun da duası reddolunmaz. Çünkü gündüz oruç tuttu mübarek, akşam oldu, şimdi orucunu açmasının vakti geldi. şimdi orucunu açmasının vakti geldi. Allah rızası için harama bakmadı, yemek yemedi, su içmedi.Allah rızası için harama bakmadı, yemek yemedi, su içmedi. Meşru haklarından; yemesinden, içmesinden, arzularından uzak durdu. Meşru haklarından; yemesinden, içmesinden, arzularından uzak durdu.

Onun için yemek yediği sırada duası makbuldür. Bu, yapabileceğimiz bir şey. Onun için yemek yediği sırada duası makbuldür. Bu, yapabileceğimiz bir şey. -Yarın Şaban'ın biri galiba. Akşam ezanı ile beraber Recep gitti.-Yarın Şaban'ın biri galiba. Akşam ezanı ile beraber Recep gitti. Bakalım bir dahaki Receb'e kadar yaşayacak mıyız, görecek miyiz? Bakalım bir dahaki Receb'e kadar yaşayacak mıyız, görecek miyiz? Allah hayırlı ömür versin. Şaban-ı Şerîf geldi; yarın Şaban'ın biri.Allah hayırlı ömür versin. Şaban-ı Şerîf geldi; yarın Şaban'ın biri. Peygamber Efendimiz Şaban'da da oruç tutardı. Peygamber Efendimiz Şaban'da da oruç tutardı.

İnsan oruç tutarsa akşam vaktinde duayı ganimet bilsin, İnsan oruç tutarsa akşam vaktinde duayı ganimet bilsin, fırsatı kaçırmasın, dua etsin. Çünkü duası reddolunmuyor. fırsatı kaçırmasın, dua etsin. Çünkü duası reddolunmuyor.

Üçüncü; ve da'vetü'l-mazlûm. "Mazlumun duası" da. Bak yine "davet" diye geçiyor, "dua" mânasına. Üçüncü; ve da'vetü'l-mazlûm. "Mazlumun duası" da.

Bak yine "davet" diye geçiyor, "dua" mânasına.
"Mazlumun duası da reddolunmaz." Yerfeuha'llâhu fevka'l-ğamâm."Mazlumun duası da reddolunmaz."

Yerfeuha'llâhu fevka'l-ğamâm.
"Bu mazlumun duasını Allah, bulutların üstüne yukarılara yükseltir." "Bu mazlumun duasını Allah, bulutların üstüne yukarılara yükseltir." Ve yeftehu lehû ebvâbe's-semâ. "Semanın kapılarını bu duaya açar." Ve yeftehu lehû ebvâbe's-semâ. "Semanın kapılarını bu duaya açar."

"Mazlumun, zulme uğrayanın duası; bulutların üstünden, semadan dergâh-ı izzete vâsıl olur." "Mazlumun, zulme uğrayanın duası; bulutların üstünden, semadan dergâh-ı izzete vâsıl olur."

Ve yekûlü'r-rabbü tebâreke ve teâlâ. Ve yekûlü'r-rabbü tebâreke ve teâlâ. "Allahu Tebâreke ve Teâlâ hazretleri, yüce Mevlâmız buyurur ki:""Allahu Tebâreke ve Teâlâ hazretleri, yüce Mevlâmız buyurur ki:" Ve izzetî ve celalî. "İzzetime ve celalime yemin ederim ki. Ve izzetî ve celalî. "İzzetime ve celalime yemin ederim ki.

Ne kadar kuvvetli söz; Allahu Teâlâ hazretlerinin'nin sözü! Ne kadar kuvvetli söz; Allahu Teâlâ hazretlerinin'nin sözü!

"Ben Allahu Azîmüşşân, izzetime ve celâlime yemin ederim ki." "Ben Allahu Azîmüşşân, izzetime ve celâlime yemin ederim ki."

Le ensuranneke. -Ey mazlum!- "Sana mutlaka yardım edeceğim."Le ensuranneke. -Ey mazlum!- "Sana mutlaka yardım edeceğim." Velev ba'de hiyn. "Azıcık bir zaman geçse bile yardımım mutlaka gelir." Velev ba'de hiyn. "Azıcık bir zaman geçse bile yardımım mutlaka gelir."

Yemin ediyor. Buradan iki şey çıkar. Bir; mazlumun âhını almamak lazım, Yemin ediyor.

Buradan iki şey çıkar. Bir; mazlumun âhını almamak lazım,
bir kişiye zulmedip kendisi zalim duruma gelmemek lazım, birisini mazlum hâle getirmemek lazım. bir kişiye zulmedip kendisi zalim duruma gelmemek lazım, birisini mazlum hâle getirmemek lazım.

Çünkü o beddua edecek. Allah da yemin ediyor: Çünkü o beddua edecek. Allah da yemin ediyor:

"İzzetime celâlime yemin ederim ki yardım edeceğim." diyor, mazluma."İzzetime celâlime yemin ederim ki yardım edeceğim." diyor, mazluma. Zalim hapı yutar, bu bir. İkincisi, mazlum olmak iyidir.Zalim hapı yutar, bu bir. İkincisi, mazlum olmak iyidir. Çünkü zalim oldu mu Allah'ın kahrına uğruyor, mazlum oldu mu Allah yardım ediyor. Çünkü zalim oldu mu Allah'ın kahrına uğruyor, mazlum oldu mu Allah yardım ediyor.

Zalim olmaktansa mazlum olmak daha iyidir. Onun için aman zulmetmeye yanaşmayın, Zalim olmaktansa mazlum olmak daha iyidir. Onun için aman zulmetmeye yanaşmayın, aman dikkat edin, siz haksızlık etmeyin. aman dikkat edin, siz haksızlık etmeyin.

"Canım o da bana yaptı!" bilmem ne... Uzun hesabı bırak sen. "Canım o da bana yaptı!" bilmem ne... Uzun hesabı bırak sen. Kısa, kestirme, açık, seçik, şeffaf düşün. Bak mazluma Allah yardım ediyor.Kısa, kestirme, açık, seçik, şeffaf düşün. Bak mazluma Allah yardım ediyor. Nene lazım, zulme yanaşma! Nene lazım, zulme yanaşma!

"O benim harmanımı yakmıştı; ben de bir dahaki sene"O benim harmanımı yakmıştı; ben de bir dahaki sene -tam buğdaylarını yığdı harmanı yapacağı zaman- onun harmanını da yakarım,-tam buğdaylarını yığdı harmanı yapacağı zaman- onun harmanını da yakarım, harman makinesini de yakarım!" harman makinesini de yakarım!"

"Gel sen yapma. Zalim olma, mazlum ol!" Tabi en iyisi Allah'a sığın: "Gel sen yapma. Zalim olma, mazlum ol!"

Tabi en iyisi Allah'a sığın:

"Yâ Rabbi! Beni zulme de uğratma. "Yâ Rabbi! Beni zulme de uğratma. Zalim olmamdan da, zulme uğramamdan da beni koru yâ Rabbi!" diye dua et. Zalim olmamdan da, zulme uğramamdan da beni koru yâ Rabbi!" diye dua et.

Peygamber Efendimiz evden çıkarken öyle dua ederdi: Peygamber Efendimiz evden çıkarken öyle dua ederdi:

"Yâ Rabbi! Ben zulmetmekten de zulme uğramaktan da, cahillik yapmaktan da"Yâ Rabbi! Ben zulmetmekten de zulme uğramaktan da, cahillik yapmaktan da cahilliğe mâruz kalmaktan da, ayağımın kaymasından da kaydırılmasından da sana sığınırım,cahilliğe mâruz kalmaktan da, ayağımın kaymasından da kaydırılmasından da sana sığınırım, sapmaktan da saptırılmaktan da sana sığınırım." diye Allah'a sığınıp öyle yola çıkardı.sapmaktan da saptırılmaktan da sana sığınırım." diye Allah'a sığınıp öyle yola çıkardı. Aman ona göre ayağımızı denk alalım, dikkat edelim. Aman ona göre ayağımızı denk alalım, dikkat edelim.

Selâsetün men kâlehünne dehale'l-cenneh: Selâsetün men kâlehünne dehale'l-cenneh: Men radıye billâhi Rabben, ve bi'l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin resûlâ. Men radıye billâhi Rabben, ve bi'l-İslâmi dînen ve bi-Muhammedin resûlâ. Ve'r-râbiâtü lehâ mine'l-fadli kemâ beyne's-semâi ve'l-ardVe'r-râbiâtü lehâ mine'l-fadli kemâ beyne's-semâi ve'l-ard ve hiye'l-cihâdü fî sebîli'llâhi azze ve celle. ve hiye'l-cihâdü fî sebîli'llâhi azze ve celle.

Bu hadîs-i şerîfi Ebû Saîd radıyallahu anh hazretlerinden, Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh rivayet etmiş.Bu hadîs-i şerîfi Ebû Saîd radıyallahu anh hazretlerinden, Ahmed b. Hanbel rahmetullahi aleyh rivayet etmiş. Sanıyorum Ebû Saîd el-Hudrî'dir. Peygamber Efendimiz diyor ki; Sanıyorum Ebû Saîd el-Hudrî'dir.

Peygamber Efendimiz diyor ki;

"Üç söz vardır ki bu sözleri söyleyenler cennete girer." "Üç söz vardır ki bu sözleri söyleyenler cennete girer."

Biz de söyleriz, söylüyoruz zaten. "Bunları söyleyenler cennete girer." Biz de söyleriz, söylüyoruz zaten. "Bunları söyleyenler cennete girer."

Nedir onlar? Bir: Men radiye billâhi Rabben. Nedir onlar?

Bir:

Men radiye billâhi Rabben.
"Ben rabbimin Allah olduğuna hoşnudum, razıyım." "Ben rabbimin Allah olduğuna hoşnudum, razıyım."

Bu vaziyetten çok memnunum. İmanımdan, Rabbim olduğunu bilmekten memnunum, razıyım. Bu vaziyetten çok memnunum. İmanımdan, Rabbim olduğunu bilmekten memnunum, razıyım. Radîtü billâhi rabben diyoruz ya. Radîtü billâhi rabben diyoruz ya. Bir insan Allah'ın Rab olduğuna hoşnut, memnun, razı olursa... Bir. Bir insan Allah'ın Rab olduğuna hoşnut, memnun, razı olursa... Bir.

Ve bi'l-İslâmî dînen. "Din olarak da İslâm'dan hoşnut ve memnunsa..." Ve bi'l-İslâmî dînen. "Din olarak da İslâm'dan hoşnut ve memnunsa..."

Tamam, hoşnuduz, memnunuz, elhamdülillah ki müslümanız, sevinçten uçuyoruz.Tamam, hoşnuduz, memnunuz, elhamdülillah ki müslümanız, sevinçten uçuyoruz. "Başka bir dine gir." diye dünyayı verseler geçmeyiz. Elhamdülillah hak din üzereyiz."Başka bir dine gir." diye dünyayı verseler geçmeyiz. Elhamdülillah hak din üzereyiz. Çok memnunuz, mutluyuz; bu da tamam. Çok memnunuz, mutluyuz; bu da tamam.

Ve bi Muhammedin resûlâ. "Muhammed'in de Resûlullah olduğuna razı olan..." Ve bi Muhammedin resûlâ. "Muhammed'in de Resûlullah olduğuna razı olan..."

Razıyız, memnunuz, iftihar ediyoruz; onun ümmeti olduğumuza sevinçliyiz. Razıyız, memnunuz, iftihar ediyoruz; onun ümmeti olduğumuza sevinçliyiz. O peygamberlerin eşrefi, serveri; biz de ümmetlerin en eşrefiyiz, en üstünüyüz.O peygamberlerin eşrefi, serveri; biz de ümmetlerin en eşrefiyiz, en üstünüyüz. Ne mutlu bize! Onun da peygamberimiz olduğu ne mutlu!Ne mutlu bize! Onun da peygamberimiz olduğu ne mutlu! Ne mutlu benim onun ümmeti olduğum!" diye seviniyoruz. Ne mutlu benim onun ümmeti olduğum!" diye seviniyoruz.

Gönül hoşluğu ile bunları diyen cennete girer: Gönül hoşluğu ile bunları diyen cennete girer:

"Kim 'Ben Rab olarak Allah'a razıyım, din olarak İslâm'a razıyım,"Kim 'Ben Rab olarak Allah'a razıyım, din olarak İslâm'a razıyım, resûl olarak Muhammed'e razıyım.' derse cennete girer." resûl olarak Muhammed'e razıyım.' derse cennete girer."

Ve'r-râbiatü lehâ. "Bu üç şeyin arkasından bir de dördüncüsü vardır ki." Ve'r-râbiatü lehâ. "Bu üç şeyin arkasından bir de dördüncüsü vardır ki." Mine'l fadli kemâ beyne's-semâi ve'l-ard. Mine'l fadli kemâ beyne's-semâi ve'l-ard. "Onun fazileti de yerle göğün arası kadar yüksektir; bu dördüncünün. o kadar fazileti vardır." "Onun fazileti de yerle göğün arası kadar yüksektir; bu dördüncünün. o kadar fazileti vardır."

O dördüncüsü nedir? Ve hiye'l cihâdü fî sebîli'llâhi azze ve celle.O dördüncüsü nedir?

Ve hiye'l cihâdü fî sebîli'llâhi azze ve celle.
"Azîz ve celîl olan Allah'ın yolunda cihad etmektir." "Azîz ve celîl olan Allah'ın yolunda cihad etmektir."

Ne mutlu Allah'ın kendisinin Rabbi olduğunu inanmış, bilmiş ve bundan hoşnut ve memnun olana, Ne mutlu Allah'ın kendisinin Rabbi olduğunu inanmış, bilmiş ve bundan hoşnut ve memnun olana, İslâm'ın kendisinin dini olduğundan memnun olana! İslâm'ın kendisinin dini olduğundan memnun olana!

Bana bir Paşa geldi, diyor ki; "Yahu, hocam, bu Türkler niye Müslümanlığa girmişler?" diyor. Bana bir Paşa geldi, diyor ki;

"Yahu, hocam, bu Türkler niye Müslümanlığa girmişler?" diyor.

Vaziyetten memnun değil. "Bu Amerikalıların, Avrupalıların dinine, Vaziyetten memnun değil. "Bu Amerikalıların, Avrupalıların dinine, bu fezaya gidenlerin, kadınlı erkekli Batı hayatı yaşayanların dinine niye girmemişler?"bu fezaya gidenlerin, kadınlı erkekli Batı hayatı yaşayanların dinine niye girmemişler?" diye bana soruyor. diye bana soruyor.

Dedim ki; "Paşam, bizim dedelerimiz dünyanın öyle bir yerindeydi ki Dedim ki;

"Paşam, bizim dedelerimiz dünyanın öyle bir yerindeydi ki
dünyanın bütün dinlerini biliyorlardı.dünyanın bütün dinlerini biliyorlardı. Hindu dinini biliyorlardı, Budizm dinini biliyorlardı,Hindu dinini biliyorlardı, Budizm dinini biliyorlardı, Çinlilerin, Japonların dinlerini biliyorlardı, Buda'yı biliyorlardı.Çinlilerin, Japonların dinlerini biliyorlardı, Buda'yı biliyorlardı. Hazar Denizi'nin kuzeyinde Yahudiliği görmüşlerdi, biliyorlardı. Hazar Denizi'nin kuzeyinde Yahudiliği görmüşlerdi, biliyorlardı. Karadeniz'in kuzeyinde hıristiyanlarla temas ettikleri için Hıristiyanlığı biliyorlardı. Karadeniz'in kuzeyinde hıristiyanlarla temas ettikleri için Hıristiyanlığı biliyorlardı.

Hepsini bildikleri halde; Hint dinlerini, Çin dinlerini, Orta Asya'nın Hepsini bildikleri halde; Hint dinlerini, Çin dinlerini, Orta Asya'nın Şamanizm'ini bildikleri halde, Hıristiyanlığı Yahudiliği bildikleri halde,Şamanizm'ini bildikleri halde, Hıristiyanlığı Yahudiliği bildikleri halde, hepsi hakkında da en mükemmel eserleri yazdıkları halde -çok iyi bildikleri eserlerinden hepsi hakkında da en mükemmel eserleri yazdıkları halde -çok iyi bildikleri eserlerinden belli- seçerek, uygun gördükleri için, mantıklı olduğu için İslâm'a girdiler. belli- seçerek, uygun gördükleri için, mantıklı olduğu için İslâm'a girdiler.

Ötekilerin ahkâmını incelediler, berikinin ahkâmını incelediler. Ötekilerin ahkâmını incelediler, berikinin ahkâmını incelediler. En güzel ahlâkın İslâm'da olduğunu gördüler, ondan beğenerek girdiler, kimse zorlamadı. En güzel ahlâkın İslâm'da olduğunu gördüler, ondan beğenerek girdiler, kimse zorlamadı.

600 bin çadır birden İslâm'a girdi. 600 bin çadır muazzam rakamdır. 600 bin çadır birden İslâm'a girdi. 600 bin çadır muazzam rakamdır. Her çadırın içinde kaç kişi vardır? Toptan girdiler. Her çadırın içinde kaç kişi vardır? Toptan girdiler.

Neden? Hak din olduğunu anladılar da ondan. Bütün dinleri görmüşlerdi." diye uzun boylu, Neden?

Hak din olduğunu anladılar da ondan. Bütün dinleri görmüşlerdi." diye uzun boylu,
yarım saat, kırk beş dakika anlattık. yarım saat, kırk beş dakika anlattık.

Müslüman olmasından memnun değil, pişman. Müslüman olmasından memnun değil, pişman. Yamuk bir insanla; "evet, paşam" diyen bir insanla karşılaşsaydı;Yamuk bir insanla; "evet, paşam" diyen bir insanla karşılaşsaydı; "Tamam be hoca, sen de tam bir ilerici hocaymışsın, "Tamam be hoca, sen de tam bir ilerici hocaymışsın, sevdim seni, gel beraber şu dine girelim." diye ayağı kayıp gidecekti. sevdim seni, gel beraber şu dine girelim." diye ayağı kayıp gidecekti.

Ama bundan sonra bana çok kartlar filan attı, demek ki benim açıklamamdan memnun kalmış Ama bundan sonra bana çok kartlar filan attı, demek ki benim açıklamamdan memnun kalmış Demek ki doğruyu anlamış. Bana sonra çok bayram tebrikleri attı. Demek ki doğruyu anlamış. Bana sonra çok bayram tebrikleri attı.

Evet, bunların dördüncüsü de; o da artık üstüne fâzıl keremdir, Evet, bunların dördüncüsü de; o da artık üstüne fâzıl keremdir, bu üç tanenin üstüne üstünlüktür; bu üç tanenin üstüne üstünlüktür; "Allah yolunda cihad etmek." İnsan malıyla canıyla Allah yolunda cihadı neden yapıyor? "Allah yolunda cihad etmek."

İnsan malıyla canıyla Allah yolunda cihadı neden yapıyor?

"O Allah'ın güzel, sevdiği, hak dini yayılsın." diye, "O Allah'ın güzel, sevdiği, hak dini yayılsın." diye, "Korunsun." diye, "Öğrenilsin." diye, "Allah'ın kelimesi yücelsin." diye... "Korunsun." diye, "Öğrenilsin." diye, "Allah'ın kelimesi yücelsin." diye...

Litekûne kelimetu'llâhi hiye'l-ulyâ. "Allah'ın lâ ilâhe illallah sözü, Litekûne kelimetu'llâhi hiye'l-ulyâ. "Allah'ın lâ ilâhe illallah sözü, Allah'ın varlığı birliği, en üstün olsun, hak din galip gelsin, diye..." Allah'ın varlığı birliği, en üstün olsun, hak din galip gelsin, diye..."

"Bâtıl gitsin, bâtıl yıkılsın, insanlar taşa tapmasın, aya güneşe tapmasın,"Bâtıl gitsin, bâtıl yıkılsın, insanlar taşa tapmasın, aya güneşe tapmasın, birbirlerini rab edinmesinler." diye. birbirlerini rab edinmesinler." diye.

Firavunlara tapmışlar. Japonlar hâlâ imparatorlarına tapınıyorlar, "güneşin oğlu" biliyorlar; Firavunlara tapmışlar. Japonlar hâlâ imparatorlarına tapınıyorlar, "güneşin oğlu" biliyorlar; Japonların dini öyle. Hindular öküze tapıyorlar, akıl almaz ama ister alsın ister almasın.Japonların dini öyle. Hindular öküze tapıyorlar, akıl almaz ama ister alsın ister almasın. İşte Hindistan öyle. Hatta "İneği kesiyor." diye kesenlere de kızıyorlar. İşte Hindistan öyle. Hatta "İneği kesiyor." diye kesenlere de kızıyorlar. Hem kesildiğini de biliyorlar... Akıl almaz! Kobra yılanına tapınıyor.Hem kesildiğini de biliyorlar... Akıl almaz!

Kobra yılanına tapınıyor.
Hindistan'da dört yüz kadar din, mezhep varmış. Hindistan'da dört yüz kadar din, mezhep varmış. Bir taife de kobra yılanına tapıyor, tapınaklarını gördüm.Bir taife de kobra yılanına tapıyor, tapınaklarını gördüm. Kobra yılanının heykelini yapmış, kobra yılanına tapınıyor. Kobra yılanının heykelini yapmış, kobra yılanına tapınıyor. Öyleleri var. Hindistan'da tenasül aletine tapınıyorlar. Öyleleri var. Hindistan'da tenasül aletine tapınıyorlar.

Kocası ölünce karısını da kocasının cesedi ile beraber yakıyorlar. Kocası ölünce karısını da kocasının cesedi ile beraber yakıyorlar. Şu zulme bak! "Bunlar bitsin, hak din hakim olsun." diye çalışmak ne kadar şerefli;Şu zulme bak! "Bunlar bitsin, hak din hakim olsun." diye çalışmak ne kadar şerefli; buradan anlayın. buradan anlayın.

Hakk'ın galip gelmesi için, ahlâkın insafın hakim olması için; Hakk'ın galip gelmesi için, ahlâkın insafın hakim olması için; zulmün gitmesi, adaletin gelmesi için; zulmün gitmesi, adaletin gelmesi için; cahilliğin gitmesi, ilmin irfanın gelmesi için; karanlığın gitmesi, aydınlığın gelmesi için cahilliğin gitmesi, ilmin irfanın gelmesi için; karanlığın gitmesi, aydınlığın gelmesi için adam malını hatta canını veriyor. adam malını hatta canını veriyor. Nasıl olsa bu can gidecek. Bugün yatsı namazında okudum: Nasıl olsa bu can gidecek.

Bugün yatsı namazında okudum:

Ve mâ kâne li-nefsin en temûte illâ bi-iznillâh. Ve mâ kâne li-nefsin en temûte illâ bi-iznillâh.

Allah takdir etmeyince bir insan ölmez. Cümle cihan halkı öldürmeye kalksa öldüremezler. Allah takdir etmeyince bir insan ölmez. Cümle cihan halkı öldürmeye kalksa öldüremezler.

"Hocam öldüremez olurlar mı? Yakalarlar, bağlarlar, öldürürler!" "Öldüremezler!" "Hocam öldüremez olurlar mı? Yakalarlar, bağlarlar, öldürürler!"

"Öldüremezler!"

"Var mı buna delilin?" "Var. İbrahim aleyhisselam'ı öldüremediler." "Var mı buna delilin?"

"Var. İbrahim aleyhisselam'ı öldüremediler."

Hem de Nemrut gavuru askeriyle öldüremedi. Hem de Nemrut gavuru askeriyle öldüremedi. Bütün şehir aleyhinde olduğu halde bir yiğit çıkmış; İbrahim aleyhisselam... Bütün şehir aleyhinde olduğu halde bir yiğit çıkmış; İbrahim aleyhisselam...

Kâlû semi'nâ feten yezkürühüm yükâlû lehû İbrâhîm. Kâlû semi'nâ feten yezkürühüm yükâlû lehû İbrâhîm.

"O putları kıracağım." diyen "İbrahim" adında yiğit bir delikanlı vardı, diyor ahâli. "O putları kıracağım." diyen "İbrahim" adında yiğit bir delikanlı vardı, diyor ahâli.

"Bu bizim putlarımızı kim kırmış?" diye, yakalıyorlar, bütün şehir onu öldürmeye kast ediyor."Bu bizim putlarımızı kim kırmış?" diye, yakalıyorlar, bütün şehir onu öldürmeye kast ediyor. Ellerinden tutuyorlar. Yakalandı. İbrahim aleyhisselam ellerine düştü.Ellerinden tutuyorlar. Yakalandı. İbrahim aleyhisselam ellerine düştü. İbrahim ama senin bildiğin İbrahimlerden değil, Halilullah, Allah'ın dostu. İbrahim ama senin bildiğin İbrahimlerden değil, Halilullah, Allah'ın dostu.

"Yakaladılar mı?" "Yakaladılar." "İbrahim! Bizim bu putlarımızı sen mi kırdın? "Yakaladılar mı?"

"Yakaladılar."

"İbrahim! Bizim bu putlarımızı sen mi kırdın?
Biz burada yokken, biz tam çayıra tapınmaya, toplanmaya gitmişken buraya girdin deBiz burada yokken, biz tam çayıra tapınmaya, toplanmaya gitmişken buraya girdin de bu tapınağın içindeki bütün putları sen mi kırdın böyle?" bu tapınağın içindeki bütün putları sen mi kırdın böyle?"

İbrahim aleyhisselam gayet sakin, diyor ki; İbrahim aleyhisselam gayet sakin, diyor ki;

"Büyüğüne sorsanıza, işte orada duruyor. Boynunda da baltası var." "Büyüğüne sorsanıza, işte orada duruyor. Boynunda da baltası var."

Baltayı da götürmüş, balyozu da onun boynuna takıvermiş. Baltayı da götürmüş, balyozu da onun boynuna takıvermiş. İşte boynunda balta duruyor. "Konuşursa ona sorun.İşte boynunda balta duruyor.

"Konuşursa ona sorun.
Bana ne soruyorsunuz, o söylesin." "İbrahim" diye birisi geldi, çatır çutur hepimizi kırdı. Bana ne soruyorsunuz, o söylesin."

"İbrahim" diye birisi geldi, çatır çutur hepimizi kırdı.
"Yiyin onu, için, kıyma yapın, pastırma yapın, "Yiyin onu, için, kıyma yapın, pastırma yapın, isterseniz pastırma gibi tabaka tabaka kesin, isterseniz makineye sokun, parça parça çıkarın."isterseniz pastırma gibi tabaka tabaka kesin, isterseniz makineye sokun, parça parça çıkarın." desin, konuşsun. desin, konuşsun.

"Konuşursa ona sorun." deyince, diyorlar ki; "Konuşursa ona sorun." deyince, diyorlar ki;

"Yâ İbrahim! Bak sen şimdi böyle söyleme; biliyorsun ki bu konuşmaz!" "Yâ İbrahim! Bak sen şimdi böyle söyleme; biliyorsun ki bu konuşmaz!"

"Madem konuşmaz, madem kendisini koruyamaz, savunamaz, "Madem konuşmaz, madem kendisini koruyamaz, savunamaz, kendisine yapılan saldırıyı def edemez, o zaman niye buna tapınıyorsunuz?" diyor. kendisine yapılan saldırıyı def edemez, o zaman niye buna tapınıyorsunuz?" diyor.

Başlarını öne eğiyorlar, ne desinler? Bir şey diyecek halleri kalmıyor. Başlarını öne eğiyorlar, ne desinler? Bir şey diyecek halleri kalmıyor.

İbrahim aleyhisselam öyle bir yiğit ki Nemrut'un karşısına çıkıyor: İbrahim aleyhisselam öyle bir yiğit ki Nemrut'un karşısına çıkıyor:

"Benim Rabbim, Allahu Teâlâ hazretleri. Senin rabbin kim?"Benim Rabbim, Allahu Teâlâ hazretleri. Senin rabbin kim? Benim Rabbim, Allahu Teâlâ hazretleri; yaratır, diriltir, öldürür." diyor. Benim Rabbim, Allahu Teâlâ hazretleri; yaratır, diriltir, öldürür." diyor. Dirilten, öldüren. "Ben de diriltir öldürürüm." diyor. Dirilten, öldüren.

"Ben de diriltir öldürürüm." diyor.
"Esirlerden iki kişi getirin. Şunu götürün, bu yaşasın. Bunu götürün, kesin." "Esirlerden iki kişi getirin. Şunu götürün, bu yaşasın. Bunu götürün, kesin."

"İşte birisini yaşattım, birisini öldürdüm." diyor. "İşte birisini yaşattım, birisini öldürdüm." diyor.

Kimi kandırıyorsun sen? Böyle yaşatmak mı olur? Küçükten sen mi o hâle getirdin? Kimi kandırıyorsun sen? Böyle yaşatmak mı olur? Küçükten sen mi o hâle getirdin? Mevcut iki insan bulmuşsun, bir de sana uyacak sapıklar bulmuşsun; "kes şunu" diyorsun, Mevcut iki insan bulmuşsun, bir de sana uyacak sapıklar bulmuşsun; "kes şunu" diyorsun, "kesme şunu" diyorsun. "kesme şunu" diyorsun.

O yaratmak mı? Allah'ın yaratması gibi mi? İbrahim aleyhisselam hiç laf altında kalmıyor.O yaratmak mı? Allah'ın yaratması gibi mi?

İbrahim aleyhisselam hiç laf altında kalmıyor.
Söylediği saçma bir laf. "Saçma diyorsun!" demiyor. Söylediği saçma bir laf. "Saçma diyorsun!" demiyor.

"Benim Rabbim, güneşi Doğu'dan doğdurur, Batı'dan batırır. "Benim Rabbim, güneşi Doğu'dan doğdurur, Batı'dan batırır. Eğer senin kudretin varsa Batı'dan doğdur, güneşi çevir bakalım!" diyor. Eğer senin kudretin varsa Batı'dan doğdur, güneşi çevir bakalım!" diyor.

"Bu adamlara gücün yetiyor; 'Bunu kesin, bunu götürün, hapse tıkın.' demeye gücün yetiyor ama "Bu adamlara gücün yetiyor; 'Bunu kesin, bunu götürün, hapse tıkın.' demeye gücün yetiyor ama 'Hadi güneşi Batı'dan doğdur.' O zaman bir şey diyemiyor, kalıyor." 'Hadi güneşi Batı'dan doğdur.' O zaman bir şey diyemiyor, kalıyor."

Neden? Fe-bühite'llezî kefer. "Kâfir olan ses çıkaramaz duruma geldi, dilini yuttu." Neden?

Fe-bühite'llezî kefer. "Kâfir olan ses çıkaramaz duruma geldi, dilini yuttu."

İbrahim aleyhisselam korkmuyor da ondan. İbrahim aleyhisselam korkmuyor da ondan. Çünkü Allah'ın halîli, Cenâb-ı Hakkın dostu. Nemrut'un da karşısına çıkarmışlar, yiğitçe konuşmuş. Çünkü Allah'ın halîli, Cenâb-ı Hakkın dostu. Nemrut'un da karşısına çıkarmışlar, yiğitçe konuşmuş. Ahâlinin de karşısına çıkarmışlar, konuşmuş. Ahâliye de önceden söylemiş;Ahâlinin de karşısına çıkarmışlar, konuşmuş. Ahâliye de önceden söylemiş; "Bu putlara tapmayın!" demiş, tapmışlar. "Ben sizin bu putlarınızı kıracağım." diye de söylemiş."Bu putlara tapmayın!" demiş, tapmışlar. "Ben sizin bu putlarınızı kıracağım." diye de söylemiş. Öyle saklamak yok. Gayet şeffaf, son derece açık. Hiç saklamaya, gizlemeye gerek yok… Öyle saklamak yok. Gayet şeffaf, son derece açık. Hiç saklamaya, gizlemeye gerek yok…

"Ben sizin bu putlarınızı kıracağım!" diyor, açıkça söylüyor ve kırıyor. "Ben sizin bu putlarınızı kıracağım!" diyor, açıkça söylüyor ve kırıyor. Ondan sonra da; "Konuşamayan, kendisini savunamayan, böyle âciz mahluklara,Ondan sonra da; "Konuşamayan, kendisini savunamayan, böyle âciz mahluklara, elinizle yaptığınız mahluklara niye tapıyorsunuz?" diyor. elinizle yaptığınız mahluklara niye tapıyorsunuz?" diyor.

"Tamam, yakaladılar." "İşte hocam bak, yakaladılar!" "Tamam, yakaladılar."

"İşte hocam bak, yakaladılar!"

Sen işin sonuna bak. Dur bakalım, film bitmedi daha. Sen işin sonuna bak. Dur bakalım, film bitmedi daha. Filmin ortasında filmin kahramanını yakalarlar.Filmin ortasında filmin kahramanını yakalarlar. Dur bakalım daha, filmin sonuna bir bak bakalım; sonu ne olacak? Dur bakalım daha, filmin sonuna bir bak bakalım; sonu ne olacak?

"İşte hocam, ateşe atıyorlar!" "İşte hocam, ateşe atıyorlar!"

"Atsınlar yahu, atarlarsa atsınlar!" "Atsınlar yahu, atarlarsa atsınlar!"

"İşte ateşi tutuşturdular, cayır cayır, har har har har yanıyor!" "İşte ateşi tutuşturdular, cayır cayır, har har har har yanıyor!"

"Ateşler göğe çıkarsa çıksın!" "İbrahim'i içine attılar." "Atarlarsa atsınlar!" "Ateşler göğe çıkarsa çıksın!"

"İbrahim'i içine attılar."

"Atarlarsa atsınlar!"

Sonuç itibariyle İbrahim yandı mı? Yanmadı. Kurtuldu mu? Allah kurtarır. Sonuç itibariyle İbrahim yandı mı?

Yanmadı.

Kurtuldu mu?

Allah kurtarır.

Nemrut öldü mü? Öldü, geberdi. Demek ki; Vallâhu yuhyî ve yümît. Nemrut öldü mü?

Öldü, geberdi.

Demek ki;

Vallâhu yuhyî ve yümît.
"Hayatı veren, hayatı koruyan, öldüren Allahu Teâlâ hazretleri." Korursa korur. "Hayatı veren, hayatı koruyan, öldüren Allahu Teâlâ hazretleri."

Korursa korur.

"Hocam, falancası falanca adamdan korunmamış." "Hocam, falancası falanca adamdan korunmamış."

"Benim dedem de harpte şehit olmuş." Onun şehit olmasını murat etmiş de ondan. "Benim dedem de harpte şehit olmuş."

Onun şehit olmasını murat etmiş de ondan.
Şehitlik bir rütbe, imtihan. Hayat nasıl olsa bitecek. Şehitlik bir rütbe, imtihan. Hayat nasıl olsa bitecek.

Zaten bütün müslümanlarda şehit olma aşkı olsa kafirlerin bu zulmü olamaz. Zaten bütün müslümanlarda şehit olma aşkı olsa kafirlerin bu zulmü olamaz. Bu zulüm, herkes şehit olmaktan korktuğu için oluyor. Bu zulüm, herkes şehit olmaktan korktuğu için oluyor.

Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem burada buyuruyor ki; Onun için Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem burada buyuruyor ki;

"O da artık bunların üstüne fazilettir; derecesi de yerle göğün arası kadar yüksektir. "O da artık bunların üstüne fazilettir; derecesi de yerle göğün arası kadar yüksektir. O da azîz ve celîl olan Allah'ın yolunda cihad etmektir." O da azîz ve celîl olan Allah'ın yolunda cihad etmektir."

Bugün cihad etmeyi sadece birkaç bölgedeki insanlar biliyor.Bugün cihad etmeyi sadece birkaç bölgedeki insanlar biliyor. Onlar da bilmiyorlardı da Allah unutuldukça öğretiyor.Onlar da bilmiyorlardı da Allah unutuldukça öğretiyor. Benim dedelerim ve benim hocam Suriye'de çarpıştılar.Benim dedelerim ve benim hocam Suriye'de çarpıştılar. Benim dedemin en son haberinin geldiği yer, Suriye. Benim dedem gitti de gelmeyiverdi.Benim dedemin en son haberinin geldiği yer, Suriye. Benim dedem gitti de gelmeyiverdi. Nerede olduğunu bile bilmiyoruz. Ne zincirli saati geldi, ne mendili geldi, ne bir hatırası geldi.Nerede olduğunu bile bilmiyoruz.

Ne zincirli saati geldi, ne mendili geldi, ne bir hatırası geldi.
Gitti, gelmedi. Amcalarım, dayılarım; kimisi Çanakkale'de, kimisi Suriye cephesinde,Gitti, gelmedi. Amcalarım, dayılarım; kimisi Çanakkale'de, kimisi Suriye cephesinde, kimisi başka yerlerde... kimisi başka yerlerde... Şöyle bir hatırası bile yok. Devletten bir teşekkür bile yok. Şöyle bir hatırası bile yok. Devletten bir teşekkür bile yok.

Babama dedim ki; "Dedem şehit olmuş, bir madalya filan yok mu?" Babama dedim ki;

"Dedem şehit olmuş, bir madalya filan yok mu?"

"Evladım, Allah sevsin insanı. Madalya, dünya madalyası, ne olacak?" dedi. "Evladım, Allah sevsin insanı. Madalya, dünya madalyası, ne olacak?" dedi.

Alsaydık "Şehit torunuyum." diye göğsüme takacaktım ama babam o madalyayı önemli görmedi. Alsaydık "Şehit torunuyum." diye göğsüme takacaktım ama babam o madalyayı önemli görmedi.

Onun şehit olmasını istiyor da Allah ondan şehit ediyor. Onun şehit olmasını istiyor da Allah ondan şehit ediyor.

İyiler gidecek gidecek gidecek de bu dünya kötülerin başına yıkılacak.İyiler gidecek gidecek gidecek de bu dünya kötülerin başına yıkılacak. İyiler kalmayacak. İyiler gidecek gidecek de en sonunda şerlilerin başına kıyamet kopacak.İyiler kalmayacak. İyiler gidecek gidecek de en sonunda şerlilerin başına kıyamet kopacak. Ölümden kaçmanın da bir faydası yok. Ölümden kaçmanın da bir faydası yok.

Mühim olan Allahu Teâlâ hazretlerinin emrini tutmak, yolunda olmak.Mühim olan Allahu Teâlâ hazretlerinin emrini tutmak, yolunda olmak. "Namaz kıl" dediği zaman namaz kılmak, "uyu" dediği zaman uyumak, "kalk" dediği zaman kalkmak,"Namaz kıl" dediği zaman namaz kılmak, "uyu" dediği zaman uyumak, "kalk" dediği zaman kalkmak, "ye" dediği zaman yemek, "yeme" dediği zaman yememek, "öl" dediği zaman ölmek..."ye" dediği zaman yemek, "yeme" dediği zaman yememek, "öl" dediği zaman ölmek... Mühim olan söz dinlemek, imanına göre yaşamak. Mühim olan söz dinlemek, imanına göre yaşamak.

Onu yapmadıktan sonra olmaz! Onu yapmadıktan sonra olmaz!

"Oruç tut." diyor, "Doktorlar 'tutma' dedi." diyor, doktorların sözünü dinliyor. "Oruç tut." diyor, "Doktorlar 'tutma' dedi." diyor, doktorların sözünü dinliyor. "Namaz kıl." diyor, "Uykuyu yenemiyorum." diyor, şeytanın sözünü dinliyor. "Namaz kıl." diyor, "Uykuyu yenemiyorum." diyor, şeytanın sözünü dinliyor.

Rahmân yaratmış, Rahmân'ı dinlemiyor, şeytanın sözünü dinliyor. Rahmân yaratmış, Rahmân'ı dinlemiyor, şeytanın sözünü dinliyor.

Allah'ın buyruğu geliyor, okunuyor, anlatılıyor. Nefsi diyor ki;Allah'ın buyruğu geliyor, okunuyor, anlatılıyor. Nefsi diyor ki; "Boş ver onları, keyfine bak!" Nefsinin emrini tutuyor. Hocayı seven yok. "Boş ver onları, keyfine bak!" Nefsinin emrini tutuyor. Hocayı seven yok.

Herkes nefsinin emrinin karşısında el pençe divan durmuş: Herkes nefsinin emrinin karşısında el pençe divan durmuş:

"Ey nefsim, emret! Emrin başım gözüm üstüne! Sen ne emredersen yaparım!" diyor. "Ey nefsim, emret! Emrin başım gözüm üstüne! Sen ne emredersen yaparım!" diyor.

"İçki iç." içerim; "Rakı iç." içerim; "Kadın oynat." oynatırım; "Faiz ye." yerim. "İçki iç." içerim; "Rakı iç." içerim; "Kadın oynat." oynatırım; "Faiz ye." yerim. Ne derse yapıyor. Allah'ın emrini tutmuyor; şeytanın emrini tutuyor, nefsin emrini tutuyor. Ne derse yapıyor. Allah'ın emrini tutmuyor; şeytanın emrini tutuyor, nefsin emrini tutuyor.

Peygamber Efendimiz ne dediyse tersini yapıyor: Peygamber Efendimiz ne dediyse tersini yapıyor:

"Dünya sevgisi bütün hataların başı." diyor; sarılmış dünya sevgisine."Dünya sevgisi bütün hataların başı." diyor; sarılmış dünya sevgisine. Peygamber Eendimiz; "Âhiret çok önemli!" diyor, âhireti unutmuş. Peygamber Eendimiz; "Âhiret çok önemli!" diyor, âhireti unutmuş.

Sanki ölüm başkalarına yazılmış, bunlar hiç ölmeyecek. Sanki ölüm başkalarına yazılmış, bunlar hiç ölmeyecek. Ölenin mirasını yiyor da bir gün gelip kendisinin de mirasının yenileceğini bilmiyor. Ölenin mirasını yiyor da bir gün gelip kendisinin de mirasının yenileceğini bilmiyor. Öyle yaşıyor, yaşıyor... Haklı sözler söylendiği zaman ukala ukala da laflar söylüyor. Öyle yaşıyor, yaşıyor...

Haklı sözler söylendiği zaman ukala ukala da laflar söylüyor.
Bazen şaka bazen yarı ciddi, bazen kızıp bazen dalga geçip. Ama bir gün geliyor, Azrail; Bazen şaka bazen yarı ciddi, bazen kızıp bazen dalga geçip. Ama bir gün geliyor, Azrail; "Yeter senin bu ettiğin, gel bakalım, sermayen yetti, bu sefer elimden kaçamazsın!" diyor, "Yeter senin bu ettiğin, gel bakalım, sermayen yetti, bu sefer elimden kaçamazsın!" diyor, çöküyor göğsüne, hır hır hır hır, çatır çutur nefsini çekip alıyor. çöküyor göğsüne, hır hır hır hır, çatır çutur nefsini çekip alıyor.

"Dur ya Azrail, biraz daha yaşayayım da tevbe edeyim." "Dur ya Azrail, biraz daha yaşayayım da tevbe edeyim."

Geçmiş olsun, bitti! Hayat bittikten sonra; Geçmiş olsun, bitti!

Hayat bittikten sonra;

Fe izâ câe ecelühüm fe lâ yeste'hirûne sâaten ve lâ yestakdimûn. Fe izâ câe ecelühüm fe lâ yeste'hirûne sâaten ve lâ yestakdimûn.

"Müddet geldi mi geri gitmez." Ölümden evvel ölmek ne demek? "Müddet geldi mi geri gitmez."

Ölümden evvel ölmek ne demek?

Büyüklerimiz; "ölümden önce ölmek" demiş; edebiyat kitaplarına, tasavvuf kitaplarına girmiş, Büyüklerimiz; "ölümden önce ölmek" demiş; edebiyat kitaplarına, tasavvuf kitaplarına girmiş,

Bunun anlamı ne? "Ölmeden evvel ölümün tedbirini al, ölümden sonrası için hazırlan." demek. Bunun anlamı ne?

"Ölmeden evvel ölümün tedbirini al, ölümden sonrası için hazırlan." demek.
"Derviş ol." demek. Ama "derviş ol" diye söylersen insanı dokuz köyden kovuyorlar. "Derviş ol." demek.

Ama "derviş ol" diye söylersen insanı dokuz köyden kovuyorlar.
Kovarlarsa kovsunlar. Biz hakkı söyleyelim de dinleyen dinler,Kovarlarsa kovsunlar. Biz hakkı söyleyelim de dinleyen dinler, dinlemeyen ne yaparsa yapsın. dinlemeyen ne yaparsa yapsın.

el-Fâtiha. el-Fâtiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2