Namaz Vakitleri

19 Cemâziye'l-Evvel 1446
21 Kasım 2024
İmsak
06:22
Güneş
07:51
Öğle
12:55
İkindi
15:26
Akşam
17:49
Yatsı
19:13
Detaylı Arama

Dikkat Edilecek 4 Kavram ve En Makbul Ameller

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Ramazan 1421 / 25.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Mü'min; İmana Gelmiş, Kendisine Güven Duyulan Kişidir, Dört Kavramın Kısa Tarifi Ve Çıkartılacak Dersler, Dünyada | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Dikkat Edilecek 4 Kavram ve En Makbul Ameller

Prof. Dr. Mahmud Es'ad COŞAN

29 Ramazan 1421 / 25.12.2000

Açıklama

Hocamız, Gönül dostumuz, Mürebbi'miz Prof. Dr. Mahmud Es’ad COŞAN’ın Hadis sohbetlerini 5 aşamada özetleyebiliriz.

a. İskenderpaşa Camii Sohbetleri (1977-1997)

Mehmed Zâhid KOTKU Hz. görevli oldukları İskenderpaşa Camii’nde, her pazar günü ikindiden sonra bir saat, cuma günleri öğleden önce 45 dakika Râmûzü’l-Ehàdis’ten hadis okuyup izah ederdi. 1977 yılının ilkbaharından itibaren bu dersler Mahmud Es’ad COŞAN tarafından yapılır oldu.

COŞAN, o yıllarda Ankara’da oturuyordu. Her hafta sonu İstanbul’a geliyor, pazar günkü hadis dersini yapıp geri dönüyordu. Tatillerde ve müsait zamanlarında cuma namazından önce de sohbet ettiği olurdu. Önemli bir engel olmadıkça, bu böyle devam etti.

13 Kasım 1980’de Mehmed Zâhid KOTKU Hazretleri’nin vefatından sonra da İskenderpaşa’daki dersler aynen devam etti. Hac veya başka bir seyahat nedeniyle yurtdışında olduğu zamanların dışında önemli bir aksama olmadı. 1997 Mayısında yurtdışına çıkıncaya kadar bu böyle devam etti. İskenderpaşa’daki son sohbeti 4 Mayıs 1997 pazar günü oldu.
COŞAN, derse besmele ve hamdele ile başlardı. Arkasından, “Kitapların en efdali Allah’ın kitabıdır, yolların en faziletlisi Peygamber (s.a.s.)’in yoludur. Sonradan uydurulan şeyler bid’attir. Her bid’at dalâlettir. Her dalâlet ve dalâlet sahibi cehenneme gider.” anlamındaki Arapça giriş cümlelerini söylerdi. Sonra, sıradaki ilk hadisin Arapça metnini okurdu.

Ondan sonra okunan kitap hakkında kısa bilgi verir; hadislerin okunmasına ve izahına geçmeden önce, başta Peygamber (s.a.s.) Efendimiz olmak üzere cümle enbiyânın, evliyânın, sülehànın; sâdât ve meşâyih-i kiramın ruhları için; kitabın müellifinin ve bu kitabın içindeki hadis-i şeriflerin bizlere kadar ulaşmasında emeği geçmiş olan ulemânın, râvilerin ruhları için; caminin bânisi İskender Paşa’nın ruhu için; bu hadis-i şerifleri dinlemek üzere oraya gelmiş olan kimselerin ahirete irtihal etmiş olan cümle yakınlarının ruhları için ve Mehmed Zahid KOTKU Hazretleri’nin ruhu için, bir Fâtiha, üç İhlâs-ı Şerif okunmasını isterdi.

Daha sonra, sıradaki hadis-i şerifin Arapça metnini okuyup, kelime kelime izahına geçerdi. Konuyla ilgili ayet-i kerimeler ve diğer hadis-i şeriflerle meseleyi bir güzel açıklardı. Sade ve anlaşılır bir Türkçe kullanırdı. Konunun iyi anlaşılması için misaller, hatıralar anlatır; şiirlere, Farsça ve Arapça beyitlere yer verirdi.

COŞAN, ilk yıllarda her sohbette 8-10 hadis-i şerif okuyup izah ederdi, sohbet süresi bir saati geçmezdi. Son yıllarda bu sayı 3’e kadar düşmüş, izah için daha çok vakit ayrılmış, sohbet süresi bir saati biraz aşmaya başlamıştı.

Sohbetin sonunda mutlaka Hatm-i Hàcegân yaptırırdı. Bazen, intisab etmek isteyenler için zikir dersi tarifi yapardı. Eğer vakit müsaitse, küçük notlarla soru gönderenlerin sorularına cevap verirdi.

Sohbetlere öncelikle gençler, öğrenciler, okumuş kimseler gelirlerdi. Fakat her yaştan ve her kesimden insana rastlamak mümkündü. Zamanla ilgi arttığı için, caminin etrafındaki evler satın alınarak cami genişletilmiş; hanımların ve erkeklerin sohbetleri takip edebilmesi için mekânlar yapılmıştır.

İskenderpaşa Camii’ndeki sohbetler, ilk yıllardan beri teyp kasetlerine kayıt edilmiştir. 1987’den sonra görüntülü video kayıtları yapılmıştır.

b. Ankara Özelif Camii Sohbetleri (1982-1996)

COŞAN, Mehmed Zâhid KOTKU Hz. vefat edip, irşad görevi kendisine intikal ettikten sonra, Ankara’da da hadis dersleri başlattı (1982). İlk önce çarşamba günleri evinin yanındaki Muradiye Camii’nde, daha sonra perşembe akşamları Özelif Camii’nde hadis dersi yapmaya başladı. Bir ara cumartesi günleri yapıldı. Emekli olup da Ankara’dan ayrıldıkları 1987 yılına kadar bu dersler devam etti. 1987’den sonra ise, her ayın ilk perşembe akşamı Ankara’ya gelip, bu hadis derslerini ayda bir yapmaya devam etti.

c. Sapanca Sohbetleri (1987-1989)

COŞAN emekli olduktan sonra Sapanca’ya yerleşmiştir. Orada oturdukları yıllarda (1987-1989), evinin yakınındaki Yüzevler Camii’nde cumartesi günleri, ikindiden sonra Muhtâru’l-Ehàdîs isimli kitaptan hadis dersleri yapmıştır.

Muhtâru’l-Ehâdîs kitabı muteber hadis kitaplarından seçilmiş ve ilk harflerine göre alfabetik olarak sıralanmış bin dört yüz kadar hadis ihtivâ etmektedir. Mısırlı alim Seyyid Ahmed el-Hâşimî (1878-1943) tarafından hazırlanmıştır. Türkçe’ye muhtelif tercümeleri yapılmıştır.

d. Anadolu’da Sohbetler

COŞAN, Türkiye’de bulunduğu 1980-1997 yılları arasında sık sık Anadolu’da seyahatler yaparlardı. Gittikleri illerde, uygun camilerde, halka açık hadis dersleri yapmıştır. Eskişehir, Bursa, İzmir, Antalya, Adapazarı, Konya, Edirne gibi illerde sohbetler yapılmış hadis sohbetleri mevcuttur.

e. Ev Sohbetleri
Doğum, ölüm, düğün, sünnet vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği evlerde; kahvaltı vs. gibi sebeplerle ziyaret ettiği öğrenci evlerinde mutlaka yarım saat - 45 dakika civarında bir hadis sohbeti yaparlardı.

Mü'min; İmana Gelmiş, Kendisine Güven Duyulan Kişidir, Dört Kavramın Kısa Tarifi Ve Çıkartılacak Dersler, Dünyada | gibi konu başlıkları içeren dini sohbet.

Konuşma Metni

Eûzübillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm. Eûzübillahimineşşeytânirracîm. Bismillâhirrahmânirrahîm.

el-Hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn.el-Hamdü lillahi Rabbi'l-âlemîn. Hamden kesîran tayyiben mübâreken fîhi alâ külli hâlin ve fî külli hîn. es-Salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin es-Salâtü ve's-selâmu alâ seyyidinâ Muhammedin ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn.ve alâ âlihî ve sahbihî ve men tebi'ahû bi-ihsânin ecmaîn. Emmâ ba'd: Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: Emmâ ba'd: Fe-kâle Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:

E lâ uhbiruküm bi'l-mü'min. Men eminehu'n-nâsü alâ emvâlihim ve enfüsihim.E lâ uhbiruküm bi'l-mü'min. Men eminehu'n-nâsü alâ emvâlihim ve enfüsihim. Ve'l-müslimü men selime'l-müslimûne min lisânihî ve yedihî.Ve'l-müslimü men selime'l-müslimûne min lisânihî ve yedihî. Ve'l-mücâhidü men câhede nefsehû fî tâatillah ve'l-muhâciru men hecera'l-hatâyâ ve'z-zünûbe. Ve'l-mücâhidü men câhede nefsehû fî tâatillah ve'l-muhâciru men hecera'l-hatâyâ ve'z-zünûbe.

Bu hadîs-i şerîfi Fudâle b. Ubeyd'den İbn Hibbân, Hakîm ve Taberânî rivayet etmişler. Bu hadîs-i şerîfi Fudâle b. Ubeyd'den İbn Hibbân, Hakîm ve Taberânî rivayet etmişler.

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir uyarı kelimesi ile başlıyor; Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem bir uyarı kelimesi ile başlıyor;

E lâ, "Gözünüzü açın, dikkat edin, dikkatinizi toplayın" mânasına.E lâ, "Gözünüzü açın, dikkat edin, dikkatinizi toplayın" mânasına. Uhbiruküm. "Size haber veriyorum, bildiriyorum." Bi'l-mü'mini. "Mü'mini bildiriyorum." Uhbiruküm. "Size haber veriyorum, bildiriyorum." Bi'l-mü'mini. "Mü'mini bildiriyorum."

Yani mü'min kimdir size onu anlatacağım, dikkat edin,Yani mü'min kimdir size onu anlatacağım, dikkat edin, dikkatinizi toplayın, şimdi mü'mini size anlatacağım demek. dikkatinizi toplayın, şimdi mü'mini size anlatacağım demek.

Mü'min bizim bildiğimiz anlamı, yaygın anlamı imana gelmiş insan;Mü'min bizim bildiğimiz anlamı, yaygın anlamı imana gelmiş insan; Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere inanmış insan.Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe, kadere inanmış insan. Kelimeteyn-i şehâdeteyni getiriyor, eşhedü en lâ ilahe illallahKelimeteyn-i şehâdeteyni getiriyor, eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh diyor mü'min oluyor insan, bu. ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh diyor mü'min oluyor insan, bu.

Ama Peygamber Efendimiz bunu bir başka yönden tarif ediyor; Ama Peygamber Efendimiz bunu bir başka yönden tarif ediyor;

Men eminehu'n-nâsü alâ emvâlihim ve enfüsihim.Men eminehu'n-nâsü alâ emvâlihim ve enfüsihim. "İnsanların mallarına ve kendi canlarına bekçi koyabilecekleri, güvenecekleri insan." "İnsanların mallarına ve kendi canlarına bekçi koyabilecekleri, güvenecekleri insan."

"Bu adamdan benim malıma zarar gelmez, bu adamdan benim canıma zarar gelmez." diye güven duyacağı insan. "Bu adamdan benim malıma zarar gelmez, bu adamdan benim canıma zarar gelmez." diye güven duyacağı insan.

Şimdi burada bir edebî sanat da var, iman kelimesi,Şimdi burada bir edebî sanat da var, iman kelimesi, âmene-yü'minü kelimesi köken olarak emniyet, emine kökünden geliyor.âmene-yü'minü kelimesi köken olarak emniyet, emine kökünden geliyor. Ama anlam tamamen farklı, inanmak demek.Ama anlam tamamen farklı, inanmak demek. Ama bu tarafta tarif ederken Peygamber Efendimiz yine güvenilirliği tarif ediyor.Ama bu tarafta tarif ederken Peygamber Efendimiz yine güvenilirliği tarif ediyor. Yani kelimenin çıkış kökenini bahis konusu ederek sanatlı bir şey yapıyor.Yani kelimenin çıkış kökenini bahis konusu ederek sanatlı bir şey yapıyor. Kelimenin lügat anlamından faydalanarak açıklama yolunu tutuyor.Kelimenin lügat anlamından faydalanarak açıklama yolunu tutuyor. İnanmış olan insana insanlar [güvenmesi lazım, güvenebilmesi lazım.]... İnanmış olan insana insanlar [güvenmesi lazım, güvenebilmesi lazım.]...

Belki bana bir zarar verir, ben bununla yolculuk yapmayayım. Belki bana bir zarar verir, ben bununla yolculuk yapmayayım. Veyahut ben bu adamı dükkanımın kasasına oturtmayayım,Veyahut ben bu adamı dükkanımın kasasına oturtmayayım, belki kasadan çalar, belki hesapları yanlış yapar. belki kasadan çalar, belki hesapları yanlış yapar. Güvenilmezse o zaman elbette iyi bir insan değil, iyi bir müslüman değil.Güvenilmezse o zaman elbette iyi bir insan değil, iyi bir müslüman değil. İyi bir müslüman öyle yapmaz. Onun korktuğu şeyleri yapacak insan değildir inanmış bir insan.İyi bir müslüman öyle yapmaz. Onun korktuğu şeyleri yapacak insan değildir inanmış bir insan. O bakımdan tarif yine çok uygun bir şey. O bakımdan tarif yine çok uygun bir şey.

O halde bizler mü'minler olarak sadece eşhedü en lâ ilahe illallahO halde bizler mü'minler olarak sadece eşhedü en lâ ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh demekle yetinmeyelim,ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlüh demekle yetinmeyelim, kendimizi o ahlak seviyesine getirmeye, herkesin güvendiği,kendimizi o ahlak seviyesine getirmeye, herkesin güvendiği, canını malını emniyet edebileceği kimse haline gelmeye çalışalım. canını malını emniyet edebileceği kimse haline gelmeye çalışalım.

Tabii bir insanın eşhedü en lâ ilahe illallah demesi, lâ ilahe illallah demesi, o da çok sevap. Tabii bir insanın eşhedü en lâ ilahe illallah demesi, lâ ilahe illallah demesi, o da çok sevap.

Onu da küçümsemiyoruz ama insanın müslüman olmasından, imana gelmesinden amaç nedir?Onu da küçümsemiyoruz ama insanın müslüman olmasından, imana gelmesinden amaç nedir? Nereye götürmek istiyor Müslümanlık insanı?Nereye götürmek istiyor Müslümanlık insanı? İslâm dini aldı çamurdan kurtardı beşeriyeti, insanlığı, nereye götürmek istiyor? İslâm dini aldı çamurdan kurtardı beşeriyeti, insanlığı, nereye götürmek istiyor?

İnsân-ı kâmil yapmaya götürmek istiyor.İnsân-ı kâmil yapmaya götürmek istiyor. İyi müslüman olursa insân-ı kâmil olacak, herkesin sevdiği, herkesin itimat ettiği insan olacak.İyi müslüman olursa insân-ı kâmil olacak, herkesin sevdiği, herkesin itimat ettiği insan olacak. Mesela işte Yunus Emre. Yunus Emre kuvvetli müslüman, tamam.Mesela işte Yunus Emre. Yunus Emre kuvvetli müslüman, tamam. Ama aynı zamanda herkes ne kadar seviyor. İşte Mevlana gibi. Ama aynı zamanda herkes ne kadar seviyor. İşte Mevlana gibi.

Bu şekilde nükteli anlatımlara devam ediyor Peygamber Efendimiz. İkinci [tarifi;] Bu şekilde nükteli anlatımlara devam ediyor Peygamber Efendimiz. İkinci [tarifi;]

Ve'l-müslimü men selime'l-müslimûne min lisânihî ve yedihî. Ve'l-müslimü men selime'l-müslimûne min lisânihî ve yedihî.

Müslim de ne demek? İslâm'a girmiş olan insan demek. Müslim de ne demek?

İslâm'a girmiş olan insan demek.

Esleme-yüslimü-islâmen. Müslim kelimesi bu kökten geliyor, onun ism-i fâil sîgası.Esleme-yüslimü-islâmen. Müslim kelimesi bu kökten geliyor, onun ism-i fâil sîgası. Yani lügat anlamı olarak islâm olmuş kimse demekYani lügat anlamı olarak islâm olmuş kimse demek ama burada yine tarif kelimenin kökenine inerek [yapılmış.]ama burada yine tarif kelimenin kökenine inerek [yapılmış.] Onun kökeni de selime kökeninden, selamet kökeninden geliyor. Selamet kökeninden geliyor islâm kelimesi. Onun kökeni de selime kökeninden, selamet kökeninden geliyor. Selamet kökeninden geliyor islâm kelimesi.

Bu sefer yine kökenindeki mâna ile tarif ediyor;Bu sefer yine kökenindeki mâna ile tarif ediyor; "Müslüman da öteki insanların, müslümanların dilinden,"Müslüman da öteki insanların, müslümanların dilinden, elinden zarar görmedikleri, selamette oldukları insandır." buyuruyor. elinden zarar görmedikleri, selamette oldukları insandır." buyuruyor.

Evet, demek ki iyi bir müslüman olmak için dilimizle kimseyi incitmeyeceğiz,Evet, demek ki iyi bir müslüman olmak için dilimizle kimseyi incitmeyeceğiz, elimizle kimseyi dövmeyeceğiz. Acıtmayacağız, vurmayacağız, üzmeyeceğiz.elimizle kimseyi dövmeyeceğiz. Acıtmayacağız, vurmayacağız, üzmeyeceğiz. Böylece sulh ve sükun içinde tatlı dilli, güzel sözlü, güzel hareketli bir insan çıkıyor karşımıza,Böylece sulh ve sükun içinde tatlı dilli, güzel sözlü, güzel hareketli bir insan çıkıyor karşımıza, toplumda böyle yaşayan bir insan. toplumda böyle yaşayan bir insan.

Yine devam ediyor tarife.Yine devam ediyor tarife. Kelime tariflerinden bize nelerle, ne yaparak iyi insan olunacağını, iyi insan olmanın şeylerini gösteriyor. Kelime tariflerinden bize nelerle, ne yaparak iyi insan olunacağını, iyi insan olmanın şeylerini gösteriyor.

el-Mücâhid. Mücahit ne demek? el-Mücâhid.

Mücahit ne demek?

Kılıcını, silahını, atını, devesini alıp düşmanla savaşmaya giden insan, cihat eden insan demek.Kılıcını, silahını, atını, devesini alıp düşmanla savaşmaya giden insan, cihat eden insan demek. Ama burada tarifte diyor ki: Ama burada tarifte diyor ki:

el-mücâhidü men câhede nefsehû fî tâatillah.el-mücâhidü men câhede nefsehû fî tâatillah. "Allah'ın emirlerini tutacağım diye nefsiyle cihat eden kimsedir mücahit." diyor. "Allah'ın emirlerini tutacağım diye nefsiyle cihat eden kimsedir mücahit." diyor.

Evet, insanın içinde nefsi cihat edilecek bir varlık. Çünkü insanın nefsi tembeldir, rahatını sever.Evet, insanın içinde nefsi cihat edilecek bir varlık. Çünkü insanın nefsi tembeldir, rahatını sever. Allah'ın emirlerini yapmak gerektiği zaman, yapacağı zaman tembellenir. Allah'ın emirlerini yapmak gerektiği zaman, yapacağı zaman tembellenir.

Hadi kalk sabah namazına, kalk çok sevap, kalk. Hadi kalk sabah namazına, kalk çok sevap, kalk.

Ya uykumu alamadım, gece geç yattım, bilmem ne filan, nefsi kalkmak istemez.Ya uykumu alamadım, gece geç yattım, bilmem ne filan, nefsi kalkmak istemez. Abdest alacağım şimdi soğuk moğuk. Cebinden bak çıkart, Allah zekâtı farz kılmış, şu fakire para ver. Abdest alacağım şimdi soğuk moğuk.

Cebinden bak çıkart, Allah zekâtı farz kılmış, şu fakire para ver.

Ya ben o parayı nelerle kazandım bilmem ne, nefis vermek istemiyor parayı, dursun orada. Ya ben o parayı nelerle kazandım bilmem ne, nefis vermek istemiyor parayı, dursun orada.

Ya Allah sana bu kadarını vermiş, şunun birazını da şu kardeşine ver, şunun da karnı doysun. Ya Allah sana bu kadarını vermiş, şunun birazını da şu kardeşine ver, şunun da karnı doysun.

Vermek istemiyor nefis. Vermek istemiyor nefis.

İşte hacca gitmen lazım, sen para kazanmışsın zengin olmuşsun, hacca gitmek gerekir beyefendi. İşte hacca gitmen lazım, sen para kazanmışsın zengin olmuşsun, hacca gitmek gerekir beyefendi.

Ya şimdi Hocam, ileride gideriz bakalım. Nefsi istemiyor. Ya şimdi Hocam, ileride gideriz bakalım.

Nefsi istemiyor.

İnsanın nefsi, canı neyi ister neyi istemez? İnsanın nefsi, canı neyi ister neyi istemez?

İnsanın canı keyifli eğlenceli şeyleri ister, günah olsa bile aldırmaz. İnsanın canı keyifli eğlenceli şeyleri ister, günah olsa bile aldırmaz.

Ya felekten bu gece bir gün çalıverelim yani, Allah affeder. Ya felekten bu gece bir gün çalıverelim yani, Allah affeder.

Bir de duymuşlardır, Allah Gafurdur Rahimdir diye duymuşlar, hocalar çok söylemiş. Bir de duymuşlardır, Allah Gafurdur Rahimdir diye duymuşlar, hocalar çok söylemiş.

Allah Gafurdur, Rahimdir, yahu bu gece de bizi affetsin. Allah Gafurdur, Rahimdir, yahu bu gece de bizi affetsin.

Yahu nereye gidiyorsun, gazinoda, barda pavyonda ne işin var senin? Yahu nereye gidiyorsun, gazinoda, barda pavyonda ne işin var senin?

Ya işte arkadaşlar çağırdılar. Canı da istiyor.Ya işte arkadaşlar çağırdılar.

Canı da istiyor.
Günahlar tatlıdır, günahları insan canı seve seve, isteye isteye yapıyor.Günahlar tatlıdır, günahları insan canı seve seve, isteye isteye yapıyor. Zorlamayla yapılmıyor günahlar. Zorlamayla yapılmıyor günahlar. Hatta yapılmasın diye zorladığın halde, çektiğin halde gene günaha gidiyor insanlar. Hatta yapılmasın diye zorladığın halde, çektiğin halde gene günaha gidiyor insanlar.

Demek ki o zaman bu nefisle çarpışmak, nefsin karşısında direnmek lazım.Demek ki o zaman bu nefisle çarpışmak, nefsin karşısında direnmek lazım. İradesinin kuvvetli olması lazım insanın. İşte asıl savaşçı bu diyor. İradesinin kuvvetli olması lazım insanın. İşte asıl savaşçı bu diyor.

Sen kendi arzularınla savaşabiliyor musun?Sen kendi arzularınla savaşabiliyor musun? Kendi tembelliğinle, kendi kötü huylarınla, kendi içindeki gevşekliklerle, olumsuzluklarla savaşabiliyor musun?Kendi tembelliğinle, kendi kötü huylarınla, kendi içindeki gevşekliklerle, olumsuzluklarla savaşabiliyor musun? Allah'ın iyi bir kul olacağım, emrini tutacağım, ibadet ve tâat yapacağım [diye]? Allah'ın iyi bir kul olacağım, emrini tutacağım, ibadet ve tâat yapacağım [diye]?

İşte asıl cihat bu diyor. Çok değişik manzaralar açıyor önümüze bu tarifler.İşte asıl cihat bu diyor.

Çok değişik manzaralar açıyor önümüze bu tarifler.
Yani bizim alıştığımız mücahit eline silahı alacak, oku alacak, atına binecek,Yani bizim alıştığımız mücahit eline silahı alacak, oku alacak, atına binecek, dıgıdık dıgıdık düşmana saldıracak, şu kadar düşmanı öldürecek... dıgıdık dıgıdık düşmana saldıracak, şu kadar düşmanı öldürecek... Burada öyle bir tarif yapmıyor, aksine çok değişik bir yönden anlatıyor, kendi kendinle çarpışmanı söylüyor. Burada öyle bir tarif yapmıyor, aksine çok değişik bir yönden anlatıyor, kendi kendinle çarpışmanı söylüyor.

Niye ben kendimle çarpışayım? E çünkü senin içinde kötü duygular var.Niye ben kendimle çarpışayım?

E çünkü senin içinde kötü duygular var.
Kötü duyguları yapmak istiyorsun. Mesela uyuşturucu, sağlığa çok zararlı, zehir.Kötü duyguları yapmak istiyorsun. Mesela uyuşturucu, sağlığa çok zararlı, zehir. Onun için beyaz zehir diyorlar uyuşturucuya, bir adı da beyaz zehir.Onun için beyaz zehir diyorlar uyuşturucuya, bir adı da beyaz zehir. Ama az alındığı zaman herhalde biraz böyle uyuşturmasından dolayı insana güzel hayaller göstertiyor filan.Ama az alındığı zaman herhalde biraz böyle uyuşturmasından dolayı insana güzel hayaller göstertiyor filan. Adam ona para verip alıyor, onu kullanıyor. Yapma etme, yalvarma yakarma para etmiyor.Adam ona para verip alıyor, onu kullanıyor. Yapma etme, yalvarma yakarma para etmiyor. Tabii uyuşturucuyu kullana kullana, sonunda da bakıyorsun 30 yaşında çöküyor,Tabii uyuşturucuyu kullana kullana, sonunda da bakıyorsun 30 yaşında çöküyor, hastaneye zincire bağlıyorlar derken çırpına çırpına ölüyor. hastaneye zincire bağlıyorlar derken çırpına çırpına ölüyor.

E ben sana başından demedim mi ya? E ben sana başından demedim mi ya?

E o kadar engellemeye çalıştık, işte gittin kahveden şuradan buradan alıştın bu kötü şeye,E o kadar engellemeye çalıştık, işte gittin kahveden şuradan buradan alıştın bu kötü şeye, bak sonunda gençliğin mahvoldu, hayatın söndü. bak sonunda gençliğin mahvoldu, hayatın söndü.

Demek ki insanın kendi yanlışlıkları ile mücadele etmesi lazım. Kendi yanlışlıklarınla savaş. Demek ki insanın kendi yanlışlıkları ile mücadele etmesi lazım. Kendi yanlışlıklarınla savaş.

Herkes kendi yanlışı ile savaşsa bu ne demek? Herkes kendi yanlışı ile savaşsa bu ne demek?

Düşman da kendi yanlışı ile savaşacak, o zaman sana saldırmayacak. Düşman da kendi yanlışı ile savaşacak, o zaman sana saldırmayacak.

Haksız yere saldırıyor, senin ülkene ne diye saldırıyor? Haksız yere saldırıyor, senin ülkene ne diye saldırıyor?

Avustralya'da bana birisi nerelisin diye sordu.Avustralya'da bana birisi nerelisin diye sordu. Çanakkaleliyim dedim anlamadı, Gelibolu'ya yakın dedim.Çanakkaleliyim dedim anlamadı, Gelibolu'ya yakın dedim. Gallipoli diye Gelibolu'yu biliyorlar çünkü Çanakkale'ye İngiliz çıkartma yaptı,Gallipoli diye Gelibolu'yu biliyorlar çünkü Çanakkale'ye İngiliz çıkartma yaptı, orada Çanakkale Savaşları oldu malum biliyorsunuz. Gelibolu'ya yakın deyince; orada Çanakkale Savaşları oldu malum biliyorsunuz. Gelibolu'ya yakın deyince;

"Ha!.." dedi, "Siz benim dedemi öldürdünüz!" dedi. Avustralya'da! "Ha!.." dedi, "Siz benim dedemi öldürdünüz!" dedi.

Avustralya'da!

"Siz benim dedemi öldürdünüz" dedi, ben de güldüm, dedim ki; "Siz benim dedemi öldürdünüz" dedi, ben de güldüm, dedim ki;

"Avustralya neresi, Türkiye neresi, dedenin orada ne işi vardı? Ne diye gitti oraya?" dedim. "Avustralya neresi, Türkiye neresi, dedenin orada ne işi vardı? Ne diye gitti oraya?" dedim.

O da güldü, haklısın dedi. Bizi İngilizler kandırdı dedi. Kendisini İngiliz saymıyor demek ki tam.O da güldü, haklısın dedi. Bizi İngilizler kandırdı dedi. Kendisini İngiliz saymıyor demek ki tam. Bizi İngilizler kandırdı, topladı götürdü oraya dedi. Bizi İngilizler kandırdı, topladı götürdü oraya dedi. Dedenin ne işi vardı orada dedim, sustu bir şey diyemedi. Ne arıyorsun? Saldırıyor. Dedenin ne işi vardı orada dedim, sustu bir şey diyemedi.

Ne arıyorsun?

Saldırıyor.

Bir şey daha anlatayım, hayret edeceğiniz bir şey. Hatırınızda kalsın ve her yerde söyleyin. Bir şey daha anlatayım, hayret edeceğiniz bir şey. Hatırınızda kalsın ve her yerde söyleyin.

Gelibolu savaşlarının yıldönümlerinde konuşmalar yapıyorlarmış orada. Arkadaşlar orada dinlemişler.Gelibolu savaşlarının yıldönümlerinde konuşmalar yapıyorlarmış orada. Arkadaşlar orada dinlemişler. Bir savaşçıyı, yaşlı bir adamı konuşturmuşlar Gelibolu hatıralarını anlatıyor. Çünkü azaldı artık o insanlar.Bir savaşçıyı, yaşlı bir adamı konuşturmuşlar Gelibolu hatıralarını anlatıyor. Çünkü azaldı artık o insanlar. Onu bulmuşlar televizyoncular kameralar önünde konuşturuyorlar, sesini alıyorlar. Onu bulmuşlar televizyoncular kameralar önünde konuşturuyorlar, sesini alıyorlar.

Ne demiş biliyor musunuz? "Biz Gelibolu'da dünyanın en asil milleti ile çarpıştık. Çok yanlıştık.Ne demiş biliyor musunuz?

"Biz Gelibolu'da dünyanın en asil milleti ile çarpıştık. Çok yanlıştık.
Bizim şeyimiz yanlıştı. Çok iyi insanları, faziletli insanları orada öldürdük.Bizim şeyimiz yanlıştı. Çok iyi insanları, faziletli insanları orada öldürdük. Yaralıları omuzlarına alıp hastaneye götürüyorlardı." demiş. Yaralıları omuzlarına alıp hastaneye götürüyorlardı." demiş.

Faziletlerini anlatmış yani böyle şeylerin.Faziletlerini anlatmış yani böyle şeylerin. Dünyanın en edepli, terbiyeli, faziletli, yüksek duygulu insanlarıydı demiş. Dünyanın en edepli, terbiyeli, faziletli, yüksek duygulu insanlarıydı demiş.

Evet, demek ki savaşçıyı da Peygamber Efendimiz kendi kötü duyguları ile savaşan diye tarif ediyor. Evet, demek ki savaşçıyı da Peygamber Efendimiz kendi kötü duyguları ile savaşan diye tarif ediyor.

Etti üç tane ilginç tarif. Geri döneceğim yeni gelenler için. Etti üç tane ilginç tarif. Geri döneceğim yeni gelenler için.

Sonuncu, dördüncü bu: Ve'l-muhâciru men hecera'l-hatâyâ ve'z-zünûbe. Sonuncu, dördüncü bu:

Ve'l-muhâciru men hecera'l-hatâyâ ve'z-zünûbe.

Muhacir? Muhaciri de değişik tarif ediyor Peygamber Efendimiz.Muhacir?

Muhaciri de değişik tarif ediyor Peygamber Efendimiz.
Muhacir aslında, Bulgaristan'dan muhacir Türkiye'ye geliyor. Neden? Muhacir aslında, Bulgaristan'dan muhacir Türkiye'ye geliyor.

Neden?

Bulgarlar zulüm yapıyor, onun için geliyor.Bulgarlar zulüm yapıyor, onun için geliyor. Biz de ona bir yer gösteriyoruz Türkiye'de,Biz de ona bir yer gösteriyoruz Türkiye'de, gel sen bu köyde al sana şu kadar dönüm arazi veriyoruz, burada otur bari.gel sen bu köyde al sana şu kadar dönüm arazi veriyoruz, burada otur bari. Bulgarlardan kurtuldun çok şükür filan diyoruz Muhacir göçmen, oradan buraya göçmüş. Bulgarlardan kurtuldun çok şükür filan diyoruz

Muhacir göçmen, oradan buraya göçmüş.

Peygamber Efendimiz böyle tarif etmiyor. Muhacir, el-muhâcir diyor, yani asıl muhacir demek.Peygamber Efendimiz böyle tarif etmiyor. Muhacir, el-muhâcir diyor, yani asıl muhacir demek. Böyle belirlilik şeyi [el takısı] ile söylüyor. Böyle belirlilik şeyi [el takısı] ile söylüyor.

Men hecera'l-hatâyâ ve'z-zünûbe. "Hatalardan, günahlardan hicret eden insandır." Men hecera'l-hatâyâ ve'z-zünûbe. "Hatalardan, günahlardan hicret eden insandır."

Kendi hatalarından, günahlarından, yanlışlıklarından hicret edip ayrılan insandır.Kendi hatalarından, günahlarından, yanlışlıklarından hicret edip ayrılan insandır. Kötü alışkanlıklarından ayrılan insandır. Böylece dört tarifi bir daha şey yapalım. Mü'min kimdir? Kötü alışkanlıklarından ayrılan insandır.

Böylece dört tarifi bir daha şey yapalım.

Mü'min kimdir?

Mü'min insanların kendisine güvendiği, "Canıma, malıma bundan zarar gelmez." dediği insandır. Mü'min insanların kendisine güvendiği, "Canıma, malıma bundan zarar gelmez." dediği insandır.

Müslüman kimdir? Müslüman kimdir?

Müslüman dilinden ve elinden öteki insanların selamette olduğu, zarar görmediği kimsedir. Müslüman dilinden ve elinden öteki insanların selamette olduğu, zarar görmediği kimsedir.

Mücahit, savaşçı kimdir? Mücahit, savaşçı kimdir?

Kendisinin nefsi ile savaşan, kendi içindeki kötü duyguların kaynağı ile çarpışan kimsedir. Kendisinin nefsi ile savaşan, kendi içindeki kötü duyguların kaynağı ile çarpışan kimsedir.

Muhacir kimdir? Muhacir kimdir?

Muhacir kötü duygulardan, kötü alışkanlıklardan ayrılıp iyi alışkanlıklara gelen kimsedir. Muhacir kötü duygulardan, kötü alışkanlıklardan ayrılıp iyi alışkanlıklara gelen kimsedir.

Çok güzel, şahane! Şahane tarifler ve çok güzel hedefler gösteriyor bize Peygamber Efendimiz. Çok güzel, şahane! Şahane tarifler ve çok güzel hedefler gösteriyor bize Peygamber Efendimiz.

Ne çıkartacağız ders olarak? Ne çıkartacağız ders olarak?

Bir kere güvenilir insan olacağız, kimseye hıyanet etmeyeceğiz.Bir kere güvenilir insan olacağız, kimseye hıyanet etmeyeceğiz. Kimsenin malını mülkünü almayacağız, kimsenin canına malına kastetmeyeceğiz. Bir, güvenilirlik.Kimsenin malını mülkünü almayacağız, kimsenin canına malına kastetmeyeceğiz. Bir, güvenilirlik. İki, elimizle dilimizle kimseye zarar vermeyeceğiz, incitmeyeceğiz. İki, elimizle dilimizle kimseye zarar vermeyeceğiz, incitmeyeceğiz.

Elle incitmek nasıl olur? Elle incitmek nasıl olur?

Burnunun üstüne bir yumruk vurursun, burnu kanar; al sana elle incitme.Burnunun üstüne bir yumruk vurursun, burnu kanar; al sana elle incitme. Arkasına bir tane tekme atarsın, al sana işte ayakla incitme. Dille incitme nasıl olur? Arkasına bir tane tekme atarsın, al sana işte ayakla incitme.

Dille incitme nasıl olur?

Ağır söz söylersin, kalbini kırarsın, bir daha seninle konuşmuyorum der kalkar gider. Ağır söz söylersin, kalbini kırarsın, bir daha seninle konuşmuyorum der kalkar gider.

Müslüman böyle olmayacak. Elinden dilinden başkasını üzmeyecek, zarar vermeyecek. Müslüman böyle olmayacak. Elinden dilinden başkasını üzmeyecek, zarar vermeyecek.

Savaşçı? Savaşçı savaşırsa kendi içindeki kötü duygularla savaşan kimse. Savaşçı?

Savaşçı savaşırsa kendi içindeki kötü duygularla savaşan kimse.

Hicret eden muhacir? Muhacir de kötü huyları bırakan, iyi huylara gelen kimse. Hicret eden muhacir?

Muhacir de kötü huyları bırakan, iyi huylara gelen kimse.

Bunları yapacağız. Bunları yapacağız.

Allahu Teâlâ hazretleri Ramazan'da epeyce kolaylaştırdı, yapabildi pek çok kimse.Allahu Teâlâ hazretleri Ramazan'da epeyce kolaylaştırdı, yapabildi pek çok kimse. Sigara içenler içmedi oruç tutuyoruz diye. Kahveye şuraya buraya gidenler gitmediler.Sigara içenler içmedi oruç tutuyoruz diye. Kahveye şuraya buraya gidenler gitmediler. Bizim Türkiye'de bir komşu vardı, meyhaneci idi, Ramazan'da meyhaneyi kapatıyordu.Bizim Türkiye'de bir komşu vardı, meyhaneci idi, Ramazan'da meyhaneyi kapatıyordu. Ama Ramazan'dan sonra gene açıyordu. Ama Ramazan'dan sonra gene açıyordu. Yani Ramazan'da bayağı güzel şeyler oluyor da inşallah biz güzellikleri koruruz,Yani Ramazan'da bayağı güzel şeyler oluyor da inşallah biz güzellikleri koruruz, Ramazan'dan sonra durumu eski hale getirmeyiz.Ramazan'dan sonra durumu eski hale getirmeyiz. Kötülüklerden hicret ederiz, iyi müslüman oluruz.Kötülüklerden hicret ederiz, iyi müslüman oluruz. Veya dinleyenler, bunları sonra başkaları da dinleyecek... Veya dinleyenler, bunları sonra başkaları da dinleyecek...

İkinci hadîs-i şerîf: İkinci hadîs-i şerîf:

E lâ uhbiruküm bi-hayri ehli'd-dünyâ ve'l-âhireti ve hayri'l-ameli fi'd-dünyâ.E lâ uhbiruküm bi-hayri ehli'd-dünyâ ve'l-âhireti ve hayri'l-ameli fi'd-dünyâ. Men vasale men kata'ahû ve men a'tâ men haramehû ve men afâ ammen zalemehû. Men vasale men kata'ahû ve men a'tâ men haramehû ve men afâ ammen zalemehû.

Bu hadîs-i şerîfin pek çok rivayeti var. Diyor ki Peygamber Efendimiz: Bu hadîs-i şerîfin pek çok rivayeti var.

Diyor ki Peygamber Efendimiz:

"Ben size dikkat edin, beni can kulağıyla dinleyin, çok dikkatinizi toplayın...""Ben size dikkat edin, beni can kulağıyla dinleyin, çok dikkatinizi toplayın..." Bi-hayri ehli'd-dünyâ. "Dünyanın en hayırlı insanını..." Ve'l-âhireti. "Âhiretin de." Bi-hayri ehli'd-dünyâ. "Dünyanın en hayırlı insanını..." Ve'l-âhireti. "Âhiretin de."

Dünyanın da âhiretin de en hayırlı insanını haber vereceğim. Dünyanın da âhiretin de en hayırlı insanını haber vereceğim.

Başka? Ve hayri'l-ameli. "Yapılan iyi işlerin de en hayırlısını size haber vereceğim." Başka?

Ve hayri'l-ameli. "Yapılan iyi işlerin de en hayırlısını size haber vereceğim."

Bak, dikkat edin, dikkatli dinleyin diyor. Bak, dikkat edin, dikkatli dinleyin diyor.

Şimdi bakalım, dinleyelim neymiş en hayırlı iş, âmâl-i sâlihanın en hayırlısı hangisiymiş? Şimdi bakalım, dinleyelim neymiş en hayırlı iş, âmâl-i sâlihanın en hayırlısı hangisiymiş?

Men vasale men kata'ahû. "Küsene darılana giden." Men vasale men kata'ahû. "Küsene darılana giden."

Kendisi ile ilgiyi kesene yine ahbaplığını devam ettiren, darılmayan giden.Kendisi ile ilgiyi kesene yine ahbaplığını devam ettiren, darılmayan giden. Bunu yapabiliyor muyuz yapamıyor muyuz, ölçelim kendimizi. Bunu yapabiliyor muyuz yapamıyor muyuz, ölçelim kendimizi. Ama böyle yaparsak çok iyi. Çünkü dargınlıklar kalkacak, toplum muhabbetli bir toplum olacak.Ama böyle yaparsak çok iyi. Çünkü dargınlıklar kalkacak, toplum muhabbetli bir toplum olacak. Aile muhabbetli bir aile olacak.Aile muhabbetli bir aile olacak. O ona dargın o ona dargın, o ona küs, yıllarca görüşmüyorlar,O ona dargın o ona dargın, o ona küs, yıllarca görüşmüyorlar, yolda birbirlerini gördükleri zaman yollarını değiştiriyorlar filan. Bir. yolda birbirlerini gördükleri zaman yollarını değiştiriyorlar filan. Bir.

Ve men a'tâ men haramehû. "Kendisine vermeyene, istediği zaman vermemiş ama bu veriyor." Ve men a'tâ men haramehû. "Kendisine vermeyene, istediği zaman vermemiş ama bu veriyor."

Vermeyene veren, küsene giden. Vermeyene veren, küsene giden.

Ve men afâ ammen zalemehû. "Kendisine zulmedene, haksızlık edene de karşılık vermiyor da affediyor." Ve men afâ ammen zalemehû. "Kendisine zulmedene, haksızlık edene de karşılık vermiyor da affediyor."

Hadi affettim seni diyor. Affeden. Hadi affettim seni diyor. Affeden.

Demek ki bunlar en kıymetli işlermiş, en sevaplı işlermiş.Demek ki bunlar en kıymetli işlermiş, en sevaplı işlermiş. Ve bunları yapan insan da hem dünyada hem âhirette insanların en hayırlısıymış. Ve bunları yapan insan da hem dünyada hem âhirette insanların en hayırlısıymış.

Bir daha hatırlayalım: Küsene gidiyor, ilgiyi kesene gidiyor.Bir daha hatırlayalım:

Küsene gidiyor, ilgiyi kesene gidiyor.
Yani mukabele etmiyor, "Sen küsersen ben de küserim! Sen gelmezsen ben de gelmem! Yani mukabele etmiyor, "Sen küsersen ben de küserim! Sen gelmezsen ben de gelmem! Cehenneme kadar yolun var!" demiyor, iş şey olsun diye Allah'ın rızasını kazanmak için gidiyor. Cehenneme kadar yolun var!" demiyor, iş şey olsun diye Allah'ın rızasını kazanmak için gidiyor.

Sonra? Vermeyene veriyor.Sonra?

Vermeyene veriyor.
"Sen bana, bir ara bir borca düşmüştüm de, bir sıkıntım olmuştu da"Sen bana, bir ara bir borca düşmüştüm de, bir sıkıntım olmuştu da senden bir borç istemiştim, vardı vermedin."senden bir borç istemiştim, vardı vermedin." Veyahut "Senin şu makineni bana birazcık lazım olmuştu verir misin demiştim de vermedin.Veyahut "Senin şu makineni bana birazcık lazım olmuştu verir misin demiştim de vermedin. Şimdi gelmişsin benden benimkini istiyorsun. Vermem!" Öyle değil. Vermeyene veriyor.Şimdi gelmişsin benden benimkini istiyorsun. Vermem!" Öyle değil. Vermeyene veriyor. Yani kötü muamele etmiş bir kimse şartlar değişip de o aynı duruma düşünce karşısında,Yani kötü muamele etmiş bir kimse şartlar değişip de o aynı duruma düşünce karşısında, tamam fırsatı yakaladım diye tepelemiyor, aksine iyi davranıyor, vermeyene veriyor. tamam fırsatı yakaladım diye tepelemiyor, aksine iyi davranıyor, vermeyene veriyor.

Sonra? Men afâ ammen zalemehû. "Kendisine zulmedeni de affediyor." Sonra?

Men afâ ammen zalemehû. "Kendisine zulmedeni de affediyor."

Zulmetmek ne demek? Zulmetmek ne demek?

Zulmetmek o kadar geniş bir kavram ki haksız yapılan her iş zulümdür.Zulmetmek o kadar geniş bir kavram ki haksız yapılan her iş zulümdür. Yani illa böyle seni yere yatıracak, ille göğsünün üstüne çökecek,Yani illa böyle seni yere yatıracak, ille göğsünün üstüne çökecek, ille gırtlağına bastıracak; zulüm ille bu değil. Küçük bir haksızlık yapsa da zulümdür.ille gırtlağına bastıracak; zulüm ille bu değil. Küçük bir haksızlık yapsa da zulümdür. Yani haklı davranmamak, haksız davranmak. Zulüm adaletin zıttı bir kavram. Yani haklı davranmamak, haksız davranmak. Zulüm adaletin zıttı bir kavram. Haksız davranmak demek. Sana haksızlık yapanı affetmen demek. "Ama haksızlık yaptı hocam!" Haksız davranmak demek. Sana haksızlık yapanı affetmen demek.

"Ama haksızlık yaptı hocam!"

Allah için affet. Allah için affet, Allahu Teâlâ hazretleri de seni sevsin. Allah için affet. Allah için affet, Allahu Teâlâ hazretleri de seni sevsin.

Bunlar olduğu zaman ne olur? Bunlar olduğu zaman ne olur?

Kan davaları biter, rekabetler, komşular arasındaki kavgalar biter, insanların düşmanlıkları söner. Kan davaları biter, rekabetler, komşular arasındaki kavgalar biter, insanların düşmanlıkları söner.

Çünkü bunlar kötülükleri söndürücü, güzel davranışlar.Çünkü bunlar kötülükleri söndürücü, güzel davranışlar. Böyle yaptığın zaman toplum hayırlı bir toplum olur.Böyle yaptığın zaman toplum hayırlı bir toplum olur. Aksi olduğu zaman toplum birbirlerine düşman olan insanlardan kurulmuş,Aksi olduğu zaman toplum birbirlerine düşman olan insanlardan kurulmuş, toplu gibi görünen ama darmadağın, kuvvetli gibi görünen ama perişan, toplu gibi görünen ama darmadağın, kuvvetli gibi görünen ama perişan, bir fırsat oldu mu birbirini yiyecek insanlardan oluşmuş bir kalabalık.bir fırsat oldu mu birbirini yiyecek insanlardan oluşmuş bir kalabalık. Bunların bakma sen böyle derli toplu göründüğüne,Bunların bakma sen böyle derli toplu göründüğüne, bunların hepsi birbirine düşman, hepsi birbirine hasım. bunların hepsi birbirine düşman, hepsi birbirine hasım. Fırsat oldu mu birbirlerini çiğ çiğ yerler bunlar, fırına sokup pişirmeye bile lüzum görmezler.Fırsat oldu mu birbirlerini çiğ çiğ yerler bunlar, fırına sokup pişirmeye bile lüzum görmezler. Çatır çutur kemiklerini bile ayırmazlar yerler. Çatır çutur kemiklerini bile ayırmazlar yerler.

Evet, bu da İslâm'ı gösteriyor, işte İslâm böyle. Bu dedelerimizin bir sözü vardır.Evet, bu da İslâm'ı gösteriyor, işte İslâm böyle. Bu dedelerimizin bir sözü vardır. Bunları iyi öğrendiği için dedelerimiz bizim anlayacağımız gibi atasözleri söylemişler.Bunları iyi öğrendiği için dedelerimiz bizim anlayacağımız gibi atasözleri söylemişler. Oradan halk da onları benimsemiş. "Kötülüğe kötülükle muamele etmek her kişinin kârı." Oradan halk da onları benimsemiş.

"Kötülüğe kötülükle muamele etmek her kişinin kârı."

Birisi kötülük yaptı mı sen de ona kötülük yapıyorsun, herkes böyle yapar.Birisi kötülük yaptı mı sen de ona kötülük yapıyorsun, herkes böyle yapar. O bana yaptı, ben de ona yapıyorum. O bana yaptı, ben de ona yapıyorum.

"Kötülüğe kötülükle mukabele, kötülüğe kötülükle karşılık vermek her kişinin kârı." "Kötülüğe kötülükle mukabele, kötülüğe kötülükle karşılık vermek her kişinin kârı."

Kâr iş demek. Herkesin işi bu, kötülüğe kötülükle karşılık verirler.Kâr iş demek. Herkesin işi bu, kötülüğe kötülükle karşılık verirler. Kötü söz söylerse ben de senin der, vurursa ben de sana vururum der, o bana yaptı ben de ona yaparım der.Kötü söz söylerse ben de senin der, vurursa ben de sana vururum der, o bana yaptı ben de ona yaparım der. O benim harmanını yaktı ben de gidip onun harmanını tutuşturacağım der. O benim harmanını yaktı ben de gidip onun harmanını tutuşturacağım der. O benim koyunlarımı şey yaptı ben de böyle yapacağım. Yani mukabele. O benim koyunlarımı şey yaptı ben de böyle yapacağım. Yani mukabele. Kötülüğe kötülükle karşılık vermek herkesin işi. Kötülüğe kötülükle karşılık vermek herkesin işi. Bu böyle oluyor zaten, köylerde şehirlerde her yerde böyle oluyor. Bu böyle oluyor zaten, köylerde şehirlerde her yerde böyle oluyor.

"Ama kötülüğe iyilikle karşılık vermek, kötülüğü iyilikle karşılamak er kişinin kârı." "Ama kötülüğe iyilikle karşılık vermek, kötülüğü iyilikle karşılamak er kişinin kârı."

Bunu herkes yapamaz. Her kişi yapamaz bunu, er kişi yapar. Er kişi ne demek? Bunu herkes yapamaz. Her kişi yapamaz bunu, er kişi yapar.

Er kişi ne demek?

Mert adam demek, sağlam adam demek. Er kişi yapar bunu.Mert adam demek, sağlam adam demek. Er kişi yapar bunu. Öyle er kişi olamamış, karaktersiz insanlar yapamaz, karakteri zayıf insanlar yapamaz.Öyle er kişi olamamış, karaktersiz insanlar yapamaz, karakteri zayıf insanlar yapamaz. Onlar içlerindeki duygulara esir olurlar. Onlar içlerindeki duygulara esir olurlar.

Ben küçükken hatırlıyorum bizim köyde, bir çeşme başının üstünde,Ben küçükken hatırlıyorum bizim köyde, bir çeşme başının üstünde, köyün kenarında bir ara yerde arkadaşın bahçesi vardı.köyün kenarında bir ara yerde arkadaşın bahçesi vardı. Oraya arkadaşın bahçesine meyveler filan yiyelim diye gittik. Oraya arkadaşın bahçesine meyveler filan yiyelim diye gittik. Sonra baktık ki bir de ne görelim! Birisi hızlı hızlı gidiyor.Sonra baktık ki bir de ne görelim! Birisi hızlı hızlı gidiyor. Elini cebine sokmuş, eli cebinde telaşlı gidiyor.Elini cebine sokmuş, eli cebinde telaşlı gidiyor. Bağırdık, ismini söyledik, şimdi söylemeyeyim ismini çünkü bu şeyler kayda geçiyorBağırdık, ismini söyledik, şimdi söylemeyeyim ismini çünkü bu şeyler kayda geçiyor sonra giderler her yerden her yere. Duymadı, gitti. Meğerse nereye gidiyormuş? sonra giderler her yerden her yere. Duymadı, gitti.

Meğerse nereye gidiyormuş?

Yani meğersem bizim onu yakalayıp bağlamamız lazımmış daha.Yani meğersem bizim onu yakalayıp bağlamamız lazımmış daha. Seslenmek değil [bağlamamız lazımmış]. Seslenmek değil [bağlamamız lazımmış]. Akşam öğrendik ki o ara yol kestirme, ana yolun ön tarafına çıkıyor.Akşam öğrendik ki o ara yol kestirme, ana yolun ön tarafına çıkıyor. Biraz bayırlı filan dereden geçiyor öbür tarafa kestirmeye çıkıyor. Biraz bayırlı filan dereden geçiyor öbür tarafa kestirmeye çıkıyor. Birisinin köydeki bir düşmanının köyden hareket ettiğini görmüş. Ata bindi, yükleri yükledi gidiyor. Birisinin köydeki bir düşmanının köyden hareket ettiğini görmüş. Ata bindi, yükleri yükledi gidiyor. Tamam, bu atla yoldan gidecek. Yolunu kesmiş, pusuya yatmış, sopayla kafasını parçalamış.Tamam, bu atla yoldan gidecek. Yolunu kesmiş, pusuya yatmış, sopayla kafasını parçalamış. Ölmedi ama ötekisi de. Ötekisi de ölmedi, yani öldüresiye vurmuş da artık öldü sanıp öyle bırakmış. Ölmedi ama ötekisi de. Ötekisi de ölmedi, yani öldüresiye vurmuş da artık öldü sanıp öyle bırakmış. Ötekisi de dokuz canlı Tireliymiş, o da ölmedi sonradan gene ayağa kalktı. Ötekisi de dokuz canlı Tireliymiş, o da ölmedi sonradan gene ayağa kalktı.

Yani düşmanlıklar böyle oluyor.Yani düşmanlıklar böyle oluyor. Düşmanlıklar cinayetlere götürüyor, cinayetler karşı cinayetlere götürüyor toplumlar mahvoluyor. Düşmanlıklar cinayetlere götürüyor, cinayetler karşı cinayetlere götürüyor toplumlar mahvoluyor.

Ve üçüncü hadîs-i şerîfle konumuzu tamamlıyoruz.Ve üçüncü hadîs-i şerîfle konumuzu tamamlıyoruz. Bu da bu akşamdan sizlere, dinleyici kardeşlerimize hatıra olsun. Bu da bu akşamdan sizlere, dinleyici kardeşlerimize hatıra olsun. Burada dinleyenler de şeriti [bant kaydını] dinleyenler de yapsınlar. Burada dinleyenler de şeriti [bant kaydını] dinleyenler de yapsınlar.

Efendimiz buyuruyor ki: E lâ uhbiruküm bi-efdali ehli'l-ardi amelen yevme'l-kıyâmeti.Efendimiz buyuruyor ki:

E lâ uhbiruküm bi-efdali ehli'l-ardi amelen yevme'l-kıyâmeti.
Racülün yekûlü külle yevmin miete merratin muhlisan lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh.Racülün yekûlü külle yevmin miete merratin muhlisan lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh. İlla men zâde aleyhi. İlla men zâde aleyhi.

Sahabeden Abdullah b. Mesud diye Kur'an'ı çok iyi bilen bir mübarek sahabi var,Sahabeden Abdullah b. Mesud diye Kur'an'ı çok iyi bilen bir mübarek sahabi var, rıdvânullahi aleyhim ecmaîn. Abdullah b. Mesud meşhur, dört meşhur Abdullah'tan birisi bu.rıdvânullahi aleyhim ecmaîn. Abdullah b. Mesud meşhur, dört meşhur Abdullah'tan birisi bu. O naklediyor ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş: O naklediyor ki Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuş:

E lâ uhbiruküm. "Bakın aklınızı başınıza toplayın, beni can kulağıyla dinleyin.E lâ uhbiruküm. "Bakın aklınızı başınıza toplayın, beni can kulağıyla dinleyin. Dikkat, size bir şey haber veriyorum." Yine uyarıp öyle söylüyor Peygamber Efendimiz.Dikkat, size bir şey haber veriyorum."

Yine uyarıp öyle söylüyor Peygamber Efendimiz.
Önemli olduğu için uyarıp söylüyor. Önemli olduğu için uyarıp söylüyor.

E lâ uhbiruküm bi-efdali ehli'l-ardi amelen yevme'l-kıyâmeti. E lâ uhbiruküm bi-efdali ehli'l-ardi amelen yevme'l-kıyâmeti.

Kıyamet gününde insanların hesapları görülmeyecek mi? Görülecek. Kıyamet gününde insanların hesapları görülmeyecek mi?

Görülecek.

Terazide tartılmayacak mı? Tartılacak. Terazide tartılmayacak mı?

Tartılacak.

Bazı işlerin sevabı çok, bazısının az, bazısının daha çok değil mi? Daha çok. Bazı işlerin sevabı çok, bazısının az, bazısının daha çok değil mi?

Daha çok.

Âhirette en sevaplı, en üstün iş hangisidir? Âhirette en sevaplı, en üstün iş hangisidir?

"Yani âhirette en faziletli iş hangisidir, onu haber veriyorum."Yani âhirette en faziletli iş hangisidir, onu haber veriyorum. Yeryüzü ahalisinin yani insanların kıyamet gününde ibadet ve yaptıkları hayırlar yönündenYeryüzü ahalisinin yani insanların kıyamet gününde ibadet ve yaptıkları hayırlar yönünden yaptıklarının en faziletlisini haber veriyorum size. Dikkat, gözünüzü açın!" diyor Peygamber Efendimiz. yaptıklarının en faziletlisini haber veriyorum size. Dikkat, gözünüzü açın!" diyor Peygamber Efendimiz.

Acaba zor bir şey mi? Acaba yapamayacağımız zor bir şey mi? Değil. Acaba zor bir şey mi?

Acaba yapamayacağımız zor bir şey mi?

Değil.

Racülün. "Bir adam ki..." Yekûlü külle yevmin. "Her gün söylüyor..."Racülün. "Bir adam ki..." Yekûlü külle yevmin. "Her gün söylüyor..." Miete merratin. "100 defa." Miete merratin. "100 defa." Muhlisan. "İhlasla, cân-ı gönülden inanarak, sağlam bir kanaatle günde 100 defa söylüyor şu sözü." Muhlisan. "İhlasla, cân-ı gönülden inanarak, sağlam bir kanaatle günde 100 defa söylüyor şu sözü."

Acaba zor bir söz mü? Değil. Acaba zor bir söz mü?

Değil.

Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh. Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh.Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh. Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh. Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh...Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh... 100 defa bunu söyledi mi çok sevap olduğunu bildiriyor Peygamber Efendimiz.100 defa bunu söyledi mi çok sevap olduğunu bildiriyor Peygamber Efendimiz. Yani bunun sevabı çok olduğundan adam da öteki insanlardan yükselecek, daha yükseğe çıkacak. Yani bunun sevabı çok olduğundan adam da öteki insanlardan yükselecek, daha yükseğe çıkacak.

İllâ men zâde aleyhi. Ama ondan daha ileride olanlar olabilir mi? İllâ men zâde aleyhi.

Ama ondan daha ileride olanlar olabilir mi?

Olabilir, daha çok çekmişse o daha yukarı çıkar.Olabilir, daha çok çekmişse o daha yukarı çıkar. Yani yüzden fazla çeken daha çok sevap alır, üste çıkar diyor.Yani yüzden fazla çeken daha çok sevap alır, üste çıkar diyor. Bu da zikrin sevabını gösteriyor. Zikir çok sevap. Bu da zikrin sevabını gösteriyor. Zikir çok sevap.

Peki bu zikrin anlamı ne? Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh ne demek? Peki bu zikrin anlamı ne?

Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh ne demek?

Tevhid bu. Lâ ilâhe illallah, Allah'tan başka ilah yok demek.Tevhid bu.

Lâ ilâhe illallah, Allah'tan başka ilah yok demek.
Lâ ilâhe illallah, Allah'tan başka ilah yok. Vahdehû. Lâ ilâhe illallah, Allah'tan başka ilah yok. Vahdehû. Bir daha tekrar ediyoruz yok dedikten sonra, O bir tektir, bir tanedir. Lâ şerîke lehû. Ortağı da yoktur. Bir daha tekrar ediyoruz yok dedikten sonra, O bir tektir, bir tanedir. Lâ şerîke lehû. Ortağı da yoktur.

Yani insanlar Allah'a ortak düşünmüşler. En çok ortak düşünen Yunanlılar.Yani insanlar Allah'a ortak düşünmüşler. En çok ortak düşünen Yunanlılar. Bir sürü tanrı uydurmuşlar. Bir sürü tanrı uydurmuşlar. Şaraba bile bir tanrı uydurmuşlar, şarap tanrısı Baküs,Şaraba bile bir tanrı uydurmuşlar, şarap tanrısı Baküs, heykelini yapmışlar adamın elbisesi bile yok üstünde çıplak. Şarap tanrısı imiş.heykelini yapmışlar adamın elbisesi bile yok üstünde çıplak. Şarap tanrısı imiş. Yok efendim, aşk tanrısı heykelini yapmışlar, bu aşk tanrısı.Yok efendim, aşk tanrısı heykelini yapmışlar, bu aşk tanrısı. Sonra saçı sakalı birbirine karışmış bir herif heykeli yapmışlar, bu Zeus.Sonra saçı sakalı birbirine karışmış bir herif heykeli yapmışlar, bu Zeus. Bu hepsinin üstünde en kocaman put, tanrı. Nerede oturur bu? Bu hepsinin üstünde en kocaman put, tanrı.

Nerede oturur bu?

Dağın tepesinde oturur, Olimpos Dağı'nın tepesinde oturur. E ne yapar? Dağın tepesinde oturur, Olimpos Dağı'nın tepesinde oturur.

E ne yapar?

Sağa sola kızdığı zaman yıldırımlar yağdırırmış.Sağa sola kızdığı zaman yıldırımlar yağdırırmış. Bazen öteki tanrılar aşağıda birbirleriyle kavga ettiği zaman o kızarmış yıldırım gönderirmiş. Bazen öteki tanrılar aşağıda birbirleriyle kavga ettiği zaman o kızarmış yıldırım gönderirmiş. Ne masallar, ne çirkinlikler, ne şeyler. Şirk! İranlıların inancı nasılmış? Ne masallar, ne çirkinlikler, ne şeyler. Şirk!

İranlıların inancı nasılmış?

İranlılar da diyor ki bir iyilik tanrısı var bir de kötülük tanrısı var. Öyle şey yok! İranlılar da diyor ki bir iyilik tanrısı var bir de kötülük tanrısı var.

Öyle şey yok!

İyilik tanrısının adı Yezdan'mış, kötülük tanrısının adı da Ehrimen. Yezdan ve Ehrimen.İyilik tanrısının adı Yezdan'mış, kötülük tanrısının adı da Ehrimen. Yezdan ve Ehrimen. Veyahut başka eski adları da var Ahuramazda filan diye Sasani dilinden isimleri filan var.Veyahut başka eski adları da var Ahuramazda filan diye Sasani dilinden isimleri filan var. Ama bir iyilik tanrısı var, bir kötülük tanrısı var, bu tanrılar da birbirleri ile boyuna uğraşıp duruyorlarmış.Ama bir iyilik tanrısı var, bir kötülük tanrısı var, bu tanrılar da birbirleri ile boyuna uğraşıp duruyorlarmış. Ateş yakıyorlar filan, iyilik tanrısı aynı zamanda aydınlık şeymiş,Ateş yakıyorlar filan, iyilik tanrısı aynı zamanda aydınlık şeymiş, aydınlıklar onun yönündeymiş, onun için güneşle temsil ediliyor. aydınlıklar onun yönündeymiş, onun için güneşle temsil ediliyor. Çünkü güneş aydınlatıyor ya ortalığı. Çünkü güneş aydınlatıyor ya ortalığı. İyilik tanrısı ışıklı, ötekisi ışıksız, feneri bile yok, karanlıkta yerin altında.İyilik tanrısı ışıklı, ötekisi ışıksız, feneri bile yok, karanlıkta yerin altında. Boyuna bunlar kavga edermiş filan. O Ateşgedelerde ateşleri ondan yakarlarmış.Boyuna bunlar kavga edermiş filan. O Ateşgedelerde ateşleri ondan yakarlarmış. İlk defa da bu ateşe tapmayı İbrahim aleyhisselam'ın zamanındaki Nemrut çıkartmış. İlk defa da bu ateşe tapmayı İbrahim aleyhisselam'ın zamanındaki Nemrut çıkartmış. Zelzele mi oldu ne olduysa yerden bir ateş peyda olmuş. Bazen böyle oynuyor ortalık, gaz çıkıyor.Zelzele mi oldu ne olduysa yerden bir ateş peyda olmuş. Bazen böyle oynuyor ortalık, gaz çıkıyor. Bir de birisi orada kenarda ateş yaktı bilmem ne otları yattı derken tutuşuyor, Bir de birisi orada kenarda ateş yaktı bilmem ne otları yattı derken tutuşuyor, gaz çıkmaya devam edince ateş de devam ediyor. gaz çıkmaya devam edince ateş de devam ediyor. Oraları petrol mıntıkası ya, bu adamların yaşadıkları Irak, İran'ın batısı,Oraları petrol mıntıkası ya, bu adamların yaşadıkları Irak, İran'ın batısı, Azerbaycan'a doğru yukarı kısımlar filan, altı petrol ya, Azerbaycan'a doğru yukarı kısımlar filan, altı petrol ya, e biraz zıngırdayınca yeryüzü sallanınca, çatlaklardan dışarıya gaz çıkınca, e biraz zıngırdayınca yeryüzü sallanınca, çatlaklardan dışarıya gaz çıkınca, bir de bir yerden bir ateş olup da [yanınca tamam.] bir de bir yerden bir ateş olup da [yanınca tamam.]

Adam akşam yemek yiyecek, karısı adama yemek hazırlayacak, ne yapıyor, ateş yakıyor. Adam akşam yemek yiyecek, karısı adama yemek hazırlayacak, ne yapıyor, ateş yakıyor.

Ateş eski insanların ilk buldukları önemli şeylerden birisi. Ateş eski insanların ilk buldukları önemli şeylerden birisi.

Nasıl yapmışlar bilmem. Odunu bir oduna sürte sürte tutuşturmayı öğrenmişler.Nasıl yapmışlar bilmem. Odunu bir oduna sürte sürte tutuşturmayı öğrenmişler. Sonra daha kolay tutuşturma şekillerini bulmuşlar filan amaSonra daha kolay tutuşturma şekillerini bulmuşlar filan ama sonuç itibariyle iş çakmağa kadar gelmiş.sonuç itibariyle iş çakmağa kadar gelmiş. Çak, yapıyorsun ateş çıkıyor veyahut kibrite kadar gelmiş, çıt yapıyorsun yanıyor.Çak, yapıyorsun ateş çıkıyor veyahut kibrite kadar gelmiş, çıt yapıyorsun yanıyor. Eskiden o kadar kolay değilmiş bu işler. Eskiden o kadar kolay değilmiş bu işler.

İşte bir yerde bir ateş oluverince o gaz tutuştu mu tamam.İşte bir yerde bir ateş oluverince o gaz tutuştu mu tamam. Artık Nemrut ilk defa o ateşi görünce ona secde etmiş, ateşe tapmayı o çıkarmış.Artık Nemrut ilk defa o ateşi görünce ona secde etmiş, ateşe tapmayı o çıkarmış. O İbrahim aleyhisselam'ın mücadele ettiği Nemrut. Nemrut gavuru diyoruz ya. O İbrahim aleyhisselam'ın mücadele ettiği Nemrut. Nemrut gavuru diyoruz ya.

Gavur kelimesi aslında ateşe tapan demek. Kelime köken olarak oradan geliyor.Gavur kelimesi aslında ateşe tapan demek. Kelime köken olarak oradan geliyor. Gebr, ateşe tapan demek. Gebr bizde gavur olmuş. Eski Farsçası gebr.Gebr, ateşe tapan demek. Gebr bizde gavur olmuş. Eski Farsçası gebr. Biz iki tane sessiz harf yan yana olduğu zaman söylemek zor olduğundan harf ilave ediyoruz. Biz iki tane sessiz harf yan yana olduğu zaman söylemek zor olduğundan harf ilave ediyoruz.

Mesela ne diyelim? İlm. Arapçada ilm, l'den sonra bir harf yok, ilm.Mesela ne diyelim?

İlm. Arapçada ilm, l'den sonra bir harf yok, ilm.
Arada bir harf yok ama çok zor, herkes böyle ilmm yapamaz benim gibi; ilim. İkinci i yok aslında, ilm.Arada bir harf yok ama çok zor, herkes böyle ilmm yapamaz benim gibi; ilim. İkinci i yok aslında, ilm. Kolay olsun diye [ilim demişiz]. Kolay olsun diye [ilim demişiz].

Gebr. Zor, bizim dedeler işin kolayını bulmuşlar, gavur diyerek, b harfi de v'ye dönmüş, gavur.Gebr. Zor, bizim dedeler işin kolayını bulmuşlar, gavur diyerek, b harfi de v'ye dönmüş, gavur. Nemrut gavuru demek yani ateşe tapan Nemrut demek. Yani doğru söylemişler. Nemrut gavuru demek yani ateşe tapan Nemrut demek. Yani doğru söylemişler.

Allah razı olsun, nur içinde yatsınlar. Allah razı olsun, nur içinde yatsınlar.

Dedelerimizi yabana atma, her şeyi biliyorlar.Dedelerimizi yabana atma, her şeyi biliyorlar. Nereleri gezmişler, senin gezmediğin yerleri gezmişler, her tarafı biliyorlar;Nereleri gezmişler, senin gezmediğin yerleri gezmişler, her tarafı biliyorlar; her türlü diyarı, her türlü kafayı görmüşler. Hindistan'a gitmişler, ineklere tapanları görmüşler.her türlü diyarı, her türlü kafayı görmüşler. Hindistan'a gitmişler, ineklere tapanları görmüşler. İran'a gelmişler, İran'da ateşe tapanları görmüşler.İran'a gelmişler, İran'da ateşe tapanları görmüşler. Kuzeye gitmişler, doğuya gitmişler Çinlilerin olduğu yerlere. Kuzeye gitmişler, doğuya gitmişler Çinlilerin olduğu yerlere.

O şişman göbekli adam vardı, neydi onun adı? Göbeğinin deliği bile görünüyor, bağdaş kurmuş oturuyor şöyle? O şişman göbekli adam vardı, neydi onun adı? Göbeğinin deliği bile görünüyor, bağdaş kurmuş oturuyor şöyle?

Buda. Onu da görmüşler, hepsini biliyorlar. Put kelimesi var ya bizde, Buda kelimesinden geliyor.Buda. Onu da görmüşler, hepsini biliyorlar. Put kelimesi var ya bizde, Buda kelimesinden geliyor. Putlara tapmak. Yani buda, put. Put kelimesini oradan çıkartmış dedeler, oradan gelme. Putlara tapmak. Yani buda, put. Put kelimesini oradan çıkartmış dedeler, oradan gelme.

Hepsini biliyorlar.Hepsini biliyorlar. Ondan sonra hepsini görmüşler, bunların hiçbirisi din değil diye şöyle bir itmişler kenara,Ondan sonra hepsini görmüşler, bunların hiçbirisi din değil diye şöyle bir itmişler kenara, oba oba çadırlar dolusu insanlar, kavimler, kabileler doğru din budur diye İslâm'a girmiş.oba oba çadırlar dolusu insanlar, kavimler, kabileler doğru din budur diye İslâm'a girmiş. Elhamdülillah! Bir de güzel İslâm'ı öğrenmişler mi,Elhamdülillah! Bir de güzel İslâm'ı öğrenmişler mi, Kur'ân-ı Kerîm'i en iyi öğrenip en güzel tefsir kitapları yazmışlar.Kur'ân-ı Kerîm'i en iyi öğrenip en güzel tefsir kitapları yazmışlar. Peygamber Efendimizin hadîs-i şerîflerini en iyi takip edip, ezberleyip en güzel hadis kitaplarını yazmışlar. Peygamber Efendimizin hadîs-i şerîflerini en iyi takip edip, ezberleyip en güzel hadis kitaplarını yazmışlar. En büyük hadis alimleri bizim dedelerin diyarından çıkmış.En büyük hadis alimleri bizim dedelerin diyarından çıkmış. İmam Buhari Buharalı, İmam Tirmizi biraz daha ilerisinden. İmam Buhari Buharalı, İmam Tirmizi biraz daha ilerisinden. Bilmem Müslim Nişaburlu, biraz bu tarafından. Hep oralardan. En büyük fıkıh kitaplarını onlar yazmışlar.Bilmem Müslim Nişaburlu, biraz bu tarafından. Hep oralardan. En büyük fıkıh kitaplarını onlar yazmışlar. Serahsî'nin Mebsut'u. Mebsut yayılmış demek. Serahsî'nin Mebsut'u. Mebsut yayılmış demek. Hakikaten ciltleri koyduğun zaman yayılıyor, bir duvardan bir duvara kocaman bilgi hazinesi. Hakikaten ciltleri koyduğun zaman yayılıyor, bir duvardan bir duvara kocaman bilgi hazinesi. Çok güzel öğrenmişler ve hayatlarında uygulamışlar. Tertemiz, tertemiz yaşamışlar.Çok güzel öğrenmişler ve hayatlarında uygulamışlar. Tertemiz, tertemiz yaşamışlar. Her şeylerini İslâm'a göre ayarlamışlar, topluma da öğretmişler, çoluk çocuğa da öğretmişler elhamdülillah. Her şeylerini İslâm'a göre ayarlamışlar, topluma da öğretmişler, çoluk çocuğa da öğretmişler elhamdülillah.

Yıkanmayı öğretmişler... Yıkanmayı öğretmişler...

Şimdi bu Avrupalıların yıkanması mesela.Şimdi bu Avrupalıların yıkanması mesela. Lavaboyu kapatıyor, suyu içine dolduruyor, şap şap şap oradan suyu yüzüne atıp yıkıyor. Lavaboyu kapatıyor, suyu içine dolduruyor, şap şap şap oradan suyu yüzüne atıp yıkıyor.

Böyle değil mi usulleri? Siz yapmıyorsunuz da bilmiyorsunuz, ben biliyorum. Böyle değil mi usulleri?

Siz yapmıyorsunuz da bilmiyorsunuz, ben biliyorum.

Filmlerde görmediniz mi? Filmlerde görmediniz mi?

Fıçının içinde ailenin bütün adamları birer birer girip yıkanmıyor mu dökmeden? Fıçının içinde ailenin bütün adamları birer birer girip yıkanmıyor mu dökmeden?

E birisinin kiri ötekisine yapışır Allah müstehakını versin! Öyle şey mi olur? E birisinin kiri ötekisine yapışır Allah müstehakını versin!

Öyle şey mi olur?

Bizde öyle yok. Bizde tertemiz yıkanıyorsun, akıtıyorsun, arıtıyorsun.Bizde öyle yok. Bizde tertemiz yıkanıyorsun, akıtıyorsun, arıtıyorsun. Kullanılmış su diyor, mâ-i müsta'mel diyor. Kullanılmış su diyor asıl sudan ayırıyor. Kullanılmış su diyor, mâ-i müsta'mel diyor. Kullanılmış su diyor asıl sudan ayırıyor. Sular nasıl temiz olur onları incelenmiş. Bizim fıkıh kitaplarımızın ilk bölümü nedir? Sular nasıl temiz olur onları incelenmiş.

Bizim fıkıh kitaplarımızın ilk bölümü nedir?

Sularla ilgili bölümüdür. Havuzlar, kuyular... Sularla ilgili bölümüdür. Havuzlar, kuyular...

Kuyunun içerisinde bir şey düşerse ne yapmak lazım? Kuyunun içerisinde bir şey düşerse ne yapmak lazım?

Tavuk düştü.Tavuk düştü. Tavuğu kovaladı çocuk, o da gak gak gak kaçayım derken kümesin içinden bilmem ne derkenTavuğu kovaladı çocuk, o da gak gak gak kaçayım derken kümesin içinden bilmem ne derken kuyunun kenarına geldi, cump düştü. O da korktu söylemedi, tavuk da aşağıdan çıkamadı, öldü. kuyunun kenarına geldi, cump düştü. O da korktu söylemedi, tavuk da aşağıdan çıkamadı, öldü.

Şimdi tavuk içeride öldü, bu kuyunun hali ne olacak? Şimdi tavuk içeride öldü, bu kuyunun hali ne olacak?

Kuyunun temizlenmesi nasıl olacak mesela? Kuyunun temizlenmesi nasıl olacak mesela?

Temizlenmesi lazım, yoksa su bitti artık, içine tavuk necaset düşünceTemizlenmesi lazım, yoksa su bitti artık, içine tavuk necaset düşünce necâset-i galîza düşünce kuyu pis oldu, çıkartmak lazım. Nereden açtık bunları? necâset-i galîza düşünce kuyu pis oldu, çıkartmak lazım.

Nereden açtık bunları?

Lâ ilâhe illallah, Allah var, şeriki naziri yok, ortağı yok. Lâ ilâhe illallah, Allah var, şeriki naziri yok, ortağı yok.

Başkaları ortaklar düşünmüşler kafalarından.Başkaları ortaklar düşünmüşler kafalarından. Hatta bazıları da peygamberler gelip de Allah birdir ya böyle uyduruk kaydırık putlara tapmayın deyinceHatta bazıları da peygamberler gelip de Allah birdir ya böyle uyduruk kaydırık putlara tapmayın deyince birbirlerine demişler ki ya bir sürü tanrıyı bir tane yapıyor bu, azaltıyor. birbirlerine demişler ki ya bir sürü tanrıyı bir tane yapıyor bu, azaltıyor. Azaltıyor diye de üzülmüşler. Azaltmaya da üzülenleri var. Azaltıyor diye de üzülmüşler. Azaltmaya da üzülenleri var.

Ya bizim bir sürü tanrımız vardı şimdi bir taneye mi inecek? Ya bizim bir sürü tanrımız vardı şimdi bir taneye mi inecek?

E ceale'l-âlihete ilâhen vahiden. E ceale'l-âlihete ilâhen vahiden.

Bütün tanrıları hepsini eleyip eleyip de bir tane mi bırakıyor,Bütün tanrıları hepsini eleyip eleyip de bir tane mi bırakıyor, böyle şey olmaz diye o kafadan itiraz edenler de çıkmış peygamberlere.böyle şey olmaz diye o kafadan itiraz edenler de çıkmış peygamberlere. Nato kafa, nato tahta, nato mermer. Allah şaşırtmasın. Nato kafa, nato tahta, nato mermer.

Allah şaşırtmasın.

Elhamdülillah alâ nimeti'l-İslâm. Elhamdülillah alâ nimeti'l-İslâm.

Lâ ilâhe illallah. "Allah'tan başka ilah yok." Vahdehû. "O bir tektir." Lâ şerîke lehû. "Şeriki de yoktur." Lâ ilâhe illallah. "Allah'tan başka ilah yok." Vahdehû. "O bir tektir." Lâ şerîke lehû. "Şeriki de yoktur."

Ne öyle kötülük tanrısı var, ne şarap tanrısı var, ne aşk tanrısı var.Ne öyle kötülük tanrısı var, ne şarap tanrısı var, ne aşk tanrısı var. Bilmem ne koca göbekli Buda var. Ne şu var ne bu var.Bilmem ne koca göbekli Buda var. Ne şu var ne bu var. Ne güneş ne ay ne yıldız; hepsini yeri göğü yaratan âlemlerin Rabbi Allah [yarattı].Ne güneş ne ay ne yıldız; hepsini yeri göğü yaratan âlemlerin Rabbi Allah [yarattı]. İşte ondan dolayı bu inancı söylediğinden dolayı bu sözler, onu ifade ettiğinden dolayı çok kıymetli.İşte ondan dolayı bu inancı söylediğinden dolayı bu sözler, onu ifade ettiğinden dolayı çok kıymetli. Çok sevaplı oluyor. Onun için bu sözü her gün 100 defa nasıl söyleyeceksiniz? Çok sevaplı oluyor.

Onun için bu sözü her gün 100 defa nasıl söyleyeceksiniz?

İhlasla. Muhlisan. Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh. Candan söyleyeceksiniz. İhlasla. Muhlisan.

Lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh. Candan söyleyeceksiniz.

Ben puthanelerin yanından geçerken, geziyoruz ya dünyayı,Ben puthanelerin yanından geçerken, geziyoruz ya dünyayı, içimden kızıyorum, diyorum ki cami olasıca diyorum, lâ ilâhe illallah diyorum.içimden kızıyorum, diyorum ki cami olasıca diyorum, lâ ilâhe illallah diyorum. Bir lâ ilâhe illallah savurup öyle geçiyorum onların yanından. İnşallah hepsini cami yapacağız. Bir lâ ilâhe illallah savurup öyle geçiyorum onların yanından. İnşallah hepsini cami yapacağız. İnşallah anlatacağız, anlatacağız, öğreteceğiz, yapmayın böyle cahillik yahu diyeceğiz.İnşallah anlatacağız, anlatacağız, öğreteceğiz, yapmayın böyle cahillik yahu diyeceğiz. Yapmayın yahu diyeceğiz, yapmayın be yahu, kendinizi de mahvediyorsunuz be yahu diyeceğiz.Yapmayın yahu diyeceğiz, yapmayın be yahu, kendinizi de mahvediyorsunuz be yahu diyeceğiz. Yani Balkanlara gidersek onların dili ile böyle söyleyeceğiz.Yani Balkanlara gidersek onların dili ile böyle söyleyeceğiz. Başka yere gidersek başka türlü deriz. Siz de bu sözleri söyleyin. Allah razı olsun. Başka yere gidersek başka türlü deriz. Siz de bu sözleri söyleyin.

Allah razı olsun.

Ramazan geldi geçti arkadaşlar, bu akşam son teravih.Ramazan geldi geçti arkadaşlar, bu akşam son teravih. Yarın son gününün orucu, elveda yâ şehr-i gufrân, elveda. Yarın son gününün orucu, elveda yâ şehr-i gufrân, elveda. Afv u mağfiret ayı vedalaşıyor gidiyor, gidecek, yarın son gün. Afv u mağfiret ayı vedalaşıyor gidiyor, gidecek, yarın son gün.

Allahu Teâlâ hazretleri nice nice Ramazanlara, kandillere,Allahu Teâlâ hazretleri nice nice Ramazanlara, kandillere, kadirlere, bayramlara sevdiklerinizle beraber erdirsin hepinizi.kadirlere, bayramlara sevdiklerinizle beraber erdirsin hepinizi. Sevdiği kul eylesin, cennetiyle cemaliyle hepinizi müşerref eylesin, hepimizi cennette buluştursun. Sevdiği kul eylesin, cennetiyle cemaliyle hepinizi müşerref eylesin, hepimizi cennette buluştursun.

Şimdi ben yarın gideceğim ya, cennette buluştursun.Şimdi ben yarın gideceğim ya, cennette buluştursun. Görüşürüz yine döneceğim sağ olursam da ama Allah en sonunda âhirette cennette buluştursun.Görüşürüz yine döneceğim sağ olursam da ama Allah en sonunda âhirette cennette buluştursun. Çünkü biz lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh diyeceğiz, diyoruz, demişiz.Çünkü biz lâ ilâhe illallahu vahdehû lâ şerîke leh diyeceğiz, diyoruz, demişiz. Allah'ın varlığını birliğini ikrar etmişiz. Allah'ın varlığını birliğini ikrar etmişiz.

Allah bizi bu imandan ayırmasın, çoluk çocuğumuzu da.Allah bizi bu imandan ayırmasın, çoluk çocuğumuzu da. Bu zavallı küçük masum evlatlarımızı da bu yabancı diyarlarda İslâm'dan uzaklaştırmasın.Bu zavallı küçük masum evlatlarımızı da bu yabancı diyarlarda İslâm'dan uzaklaştırmasın. Güzel müslümanlar olarak yetiştirmemizi nasip etsin.Güzel müslümanlar olarak yetiştirmemizi nasip etsin. Yetiştirmek için mektepler, Kur'an kursları, müesseseler kurmamızı nasip etsin. Yetiştirmek için mektepler, Kur'an kursları, müesseseler kurmamızı nasip etsin.

Çocuklarımızı güzel yetiştirmek için ne kadar emek sarf edersek,Çocuklarımızı güzel yetiştirmek için ne kadar emek sarf edersek, ne kadar para harcarsak, ne kadar fedakarlık yaparsak o kadar maddeten mânen faydasını görürüz. ne kadar para harcarsak, ne kadar fedakarlık yaparsak o kadar maddeten mânen faydasını görürüz. Yani ne kadar harcarsak hem sevabı o kadar çok olur, hem de maddî bakımdan da o kadar faydasını görürüz. Yani ne kadar harcarsak hem sevabı o kadar çok olur, hem de maddî bakımdan da o kadar faydasını görürüz.

Bir misal söyleyeyim, bizim fakülteye bir öğrenci gelmiş kaydolmuş.Bir misal söyleyeyim, bizim fakülteye bir öğrenci gelmiş kaydolmuş. Eskiden istekle kayıt olunduğu zaman bir imam arkadaşı kandırmış bunu, Eskiden istekle kayıt olunduğu zaman bir imam arkadaşı kandırmış bunu, gel bu fakülteye kaydolalım demiş genç bir arkadaş. Bizim fakülteye kaydolmuşlar.gel bu fakülteye kaydolalım demiş genç bir arkadaş. Bizim fakülteye kaydolmuşlar. Meğerse ailenin en küçük çocuğuymuş bu, öteki abileri birisi elçi olmuş, birisi doktor olmuş,Meğerse ailenin en küçük çocuğuymuş bu, öteki abileri birisi elçi olmuş, birisi doktor olmuş, birisi mühendis olmuş, hepsi böyle makbul muteber, herkesin hoşuna giden mesleklerden. birisi mühendis olmuş, hepsi böyle makbul muteber, herkesin hoşuna giden mesleklerden.

Akşam babası sormuş, demiş hangi fakülteye kayıt yaptırdın? Akşam babası sormuş, demiş hangi fakülteye kayıt yaptırdın?

Yani birçok yere kayıt yapılabiliyordu,Yani birçok yere kayıt yapılabiliyordu, aldığı puanı yüksekse istediği 5-6 yere müracaat edebiliyordu eskiden.aldığı puanı yüksekse istediği 5-6 yere müracaat edebiliyordu eskiden. Sonradan bu YÖK'ün merkezî sistem çıktı. YÖK'ün merkezî sistemi yoktu o zaman.Sonradan bu YÖK'ün merkezî sistem çıktı. YÖK'ün merkezî sistemi yoktu o zaman. Gelmiş bizim fakülteye. Akşam da babası [sorunca,] ilahiyata kaydoldum deyince; "Ne!" demiş. Gelmiş bizim fakülteye. Akşam da babası [sorunca,] ilahiyata kaydoldum deyince;

"Ne!" demiş.

İlahiyata kaydoldum. İlahiyata kaydoldum.

Git hemen o gerici fakülteden kaydını sildir demiş. Git hemen o gerici fakülteden kaydını sildir demiş.

Fakültenin gericisi olur mu, ilim yuvası. İlimin gerisi ilerisi olur mu? Fakültenin gericisi olur mu, ilim yuvası.

İlimin gerisi ilerisi olur mu?

Yani mikropları bile inceliyor doktorlar da hiç kimse onlara vay pis meslek sahibi demiyor.Yani mikropları bile inceliyor doktorlar da hiç kimse onlara vay pis meslek sahibi demiyor. Mikroplarla niye uğraşıyorsun, pis şeylerle demiyor. İlim. İnceleyecek de orada ona göre ilaç yapacak.Mikroplarla niye uğraşıyorsun, pis şeylerle demiyor. İlim. İnceleyecek de orada ona göre ilaç yapacak. Yani her şey incelenir, yani dinin incelenmesi ilim. İlmin hepsi güzeldir. Yani her şey incelenir, yani dinin incelenmesi ilim. İlmin hepsi güzeldir. Her şeyin ilmi güzel cehlinden. Bilmek bilmemekten güzel. Ne biçim şey? Her şeyin ilmi güzel cehlinden. Bilmek bilmemekten güzel.

Ne biçim şey?

Gerici fakülteyi bırak demiş. Ben o gerici fakültenin hocasıyım, haberiniz olsun. Gerici fakülteyi bırak demiş.

Ben o gerici fakültenin hocasıyım, haberiniz olsun.

Ertesi gün buluşmuşlar bizim o söylediğim imam arkadaşla, demiş ki: Ertesi gün buluşmuşlar bizim o söylediğim imam arkadaşla, demiş ki:

Babam çok kızdı ilahiyata kaydımızı yaptırdık diye, hemen kaydını oradan al dedi, ben orada okuyamayacağım. Babam çok kızdı ilahiyata kaydımızı yaptırdık diye, hemen kaydını oradan al dedi, ben orada okuyamayacağım.

Yok, ben senden ayrılamam, orada okuyalım seninle, orada okuyalım. Yok, ben senden ayrılamam, orada okuyalım seninle, orada okuyalım.

E demiş babam kızıyor. Sen babanla beni buluştur demiş. E demiş babam kızıyor. Sen babanla beni buluştur demiş.

Kabiliyetli demek ki, babasıyla konuşmuş ikna etmiş.Kabiliyetli demek ki, babasıyla konuşmuş ikna etmiş. Ne haliniz varsa görün demiş, yani cevap bulamamış. Yani kerhen [evet demiş]. Ne haliniz varsa görün demiş, yani cevap bulamamış. Yani kerhen [evet demiş].

Kerhen kelimesini biliyorsunuz değil mi? Kerhen ne demek? Kerhen kelimesini biliyorsunuz değil mi?

Kerhen ne demek?

İstemeye istemeye demek. Geç kaldı yahu [su.] Allah razı olsun, geçmişlerinin ruhu şad olsun. İstemeye istemeye demek.

Geç kaldı yahu [su.]

Allah razı olsun, geçmişlerinin ruhu şad olsun.

Gözümüz yollarda kaldı, gözümüzün sapı sarardı. Sapı nerede, neresi sararıyor bilmiyorum.Gözümüz yollarda kaldı, gözümüzün sapı sarardı. Sapı nerede, neresi sararıyor bilmiyorum. Su içmeyince ağzım acı oluyor, içmek gerekiyor arada. Hastalık var ya biraz ondan. Su içmeyince ağzım acı oluyor, içmek gerekiyor arada. Hastalık var ya biraz ondan.

Ne haliniz varsa görün, kendi düşen ağlamaz demiş. Kendin istedin ne yapalım ne halin varsa gör demiş.Ne haliniz varsa görün, kendi düşen ağlamaz demiş. Kendin istedin ne yapalım ne halin varsa gör demiş. Sen de gideceksin gerici bir fakültede okuyacaksın, softa olacaksın Celal hoca gibi filan. Sen de gideceksin gerici bir fakültede okuyacaksın, softa olacaksın Celal hoca gibi filan.

Şimdi bunlar okumuşlar, fakülteyi bitirmişler.Şimdi bunlar okumuşlar, fakülteyi bitirmişler. Hem o imam arkadaş hem de bu yakasını bırakmadığı bu diplomatın miplomatın kardeşi,Hem o imam arkadaş hem de bu yakasını bırakmadığı bu diplomatın miplomatın kardeşi, en küçük kardeşi, evin küçük şehzadesi. İkisi de ilahiyatı bitirmişler.en küçük kardeşi, evin küçük şehzadesi. İkisi de ilahiyatı bitirmişler. Sonradan babası demiş ki bana söylediler olayı, ben oradan öğrendim. Babası demiş ki: Sonradan babası demiş ki bana söylediler olayı, ben oradan öğrendim. Babası demiş ki:

"Ah ah! Keşke bütün evlatlarımı ilahiyatta okutsaymıştım."Ah ah! Keşke bütün evlatlarımı ilahiyatta okutsaymıştım. En hayırlı evladım bu çıktı, en çok evlatlığı bundan gördüm, en çok bundan memnunum" demiş. En hayırlı evladım bu çıktı, en çok evlatlığı bundan gördüm, en çok bundan memnunum" demiş.

Tabii öyledir, elbette öyledir. Elbette öyledir. Allah'tan korkan [böyle davranır.]Tabii öyledir, elbette öyledir. Elbette öyledir. Allah'tan korkan [böyle davranır.] Bak demin üç tane hadîs-i şerîf okuduk. Nasıl hadîs-i şerîfler, nasıl güzel ahlakı öğretiyor.Bak demin üç tane hadîs-i şerîf okuduk. Nasıl hadîs-i şerîfler, nasıl güzel ahlakı öğretiyor. Başkaları bunları bilmez, başkalarının usulleri başkadır.Başkaları bunları bilmez, başkalarının usulleri başkadır. Almanlar babasını yemeğe çağırdığı zaman fatura çıkartırmış diye duyuyoruz. Almanlar babasını yemeğe çağırdığı zaman fatura çıkartırmış diye duyuyoruz. Hem yemeğe davet ediyor ondan sonra tabağın altına faturayı koyuyormuş. Hem yemeğe davet ediyor ondan sonra tabağın altına faturayı koyuyormuş. Şeye biniyorlarmış, herkes parasını kendisi veriyormuş, Alman usulü diyorlar ya. Şeye biniyorlarmış, herkes parasını kendisi veriyormuş, Alman usulü diyorlar ya.

Bizim usulümüz başka. Bizim usulümüz sevmek, ikram, fedakarlık yapmak, sevap kazanmak.Bizim usulümüz başka. Bizim usulümüz sevmek, ikram, fedakarlık yapmak, sevap kazanmak. Bizim her şeyimiz başka. Bizim her şeyimiz başka.

Kadına diyor ki bunların usulünde, sen de çalış kazan ben de çalışayım kazanayım.Kadına diyor ki bunların usulünde, sen de çalış kazan ben de çalışayım kazanayım. Onun kesesi ayrı, onun kesesi ayrı. Hür, bilmem ne. Bağlar zayıf. Bizde öyle değil.Onun kesesi ayrı, onun kesesi ayrı. Hür, bilmem ne. Bağlar zayıf. Bizde öyle değil. İslâm diyor ki adama, sen adamsan hanımına adam gibi bak. Gül gibi geçindir. Ee ne olacak o? İslâm diyor ki adama, sen adamsan hanımına adam gibi bak. Gül gibi geçindir.

Ee ne olacak o?

Gül gibi evde duracak diyor.Gül gibi evde duracak diyor. Çocuklara bakacak, çalışmak zorunda değil, elin müşterisi ile uğraşmak zorunda değil. Çocuklara bakacak, çalışmak zorunda değil, elin müşterisi ile uğraşmak zorunda değil. Geçimini sağlamak senin görevin diyor İslâm. Hangisi daha güzel? Geçimini sağlamak senin görevin diyor İslâm.

Hangisi daha güzel?

Lady Montagu diyor ki vallahi bu daha güzel diyor.Lady Montagu diyor ki vallahi bu daha güzel diyor. Bakmış, Osmanlıların hanımlarının halini görmüş İngiltere'den gelince Lady Montagu,Bakmış, Osmanlıların hanımlarının halini görmüş İngiltere'den gelince Lady Montagu, hayran olmuş, mektupta da bildirmiş. hayran olmuş, mektupta da bildirmiş. Bunların hayatı ay kardeşim ne kadar güzel diye mektup yazmış İngiltere'deki arkadaşına. Bunların hayatı ay kardeşim ne kadar güzel diye mektup yazmış İngiltere'deki arkadaşına. Ay biz bu Osmanlı hanımlarını kafeslerin arkasında zulme uğruyor sanıyorduk, Ay biz bu Osmanlı hanımlarını kafeslerin arkasında zulme uğruyor sanıyorduk, meğerse bunlar sultanlar gibi yaşıyorlarmuş diye methetmiş. İslâm'ın özel damgası vardır: İslâm damgası.meğerse bunlar sultanlar gibi yaşıyorlarmuş diye methetmiş. İslâm'ın özel damgası vardır: İslâm damgası. İslâm damgası olan her şey güzeldir; konuşma güzeldir, yemek güzeldir, İslâm damgası olan her şey güzeldir; konuşma güzeldir, yemek güzeldir, et güzeldir, her şeyi güzeldir İslâm'ın. Elhamdülillah alâ nimeti'l-İslâm. et güzeldir, her şeyi güzeldir İslâm'ın. Elhamdülillah alâ nimeti'l-İslâm. Çok şükür Allah bizi müslüman etmiş. Kıymetini bilip de müslümanca yaşamayı Allah nasip etsin. Çok şükür Allah bizi müslüman etmiş.

Kıymetini bilip de müslümanca yaşamayı Allah nasip etsin.

el-Fatiha. el-Fatiha.

Konuşma Hakkında
Tema 1
Tema 2